Özgür kalem - ankara
DESCRIPTION
2012’den bu yana yayınlanan liseli gençlik bülteni.TRANSCRIPT
Lise Bülteni /AnkaraYıl: 1 Sayı: 1 [email protected] Mart-Nisan 2012
ÜRETELIM özgür kalem
Liselerimizde eşit, parasız,bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz!
4+4+4=?
Sınav Sınav Sınav...
Ulaşamıyoruz!Dershaneler
içn
dek
iler
21
Liseli Demokratik Gençlik Hareketiwww.demokratikgenclikhareketi.org
ÖZGÜR DÜŞÜN DERGİSİ Özel Sayı: 86, Yönetim Yeri: İstasyon Cad. Pınar İşhanı Kat: 2 Daire: 38 Kartal/ İstanbul. Tel- Fax 0 (216) 389 6563
Liseli DGH'den
Gündeme Dair
Öğrenci Sorunları
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Sınav Çilesi
"Ulaşamıyoruz"
Felsefe Üzerine
05
07
09
11
13
02
03
özgür kalem
Liseli DGH'den
“Özgür Kalem*” adı ile Ankara'da çıkarttığımız liseli bültenimizin coşku dolu sesi ile merhaba…
Gençliğin YGS - LYS sınavları ile hayatının belirlendiği, dershane-okul-aile üçgeninde baskı altına alındığı, gerici eğitim öğretim müfredatıyla ırkçı, kafatasçı damarının şişirildiği, çeşitli TV programlarıyla hayattan kopuk yaşadığı, her türlü uyuşturucu müptelasıyla, çeteleşmeyle yozlaştırıldığı şu günlerde biz öğrenci gençlik; tüm bu bataklıklara ve kaynağı olan gerici egemen sisteme karşı sesimizi yükseltiyoruz.
Bu bültenimizdeki amacımız; yaşadığımız tüm sorunlar karşısında birlikte tartışmak birlikte mücadele etmek, var olan çelişkilerin çaresinin yukarıda saydığımız bataklarda değil; öğrenci gençliğin eşit, parasız, bilimsel, özgür, anadilde eğitim için bilinçli, örgütlü mücadelesinde olduğunu göstermektir.
Bizler Liseli Demokratik Gençlik Hareketi olarak, öğrenci gençliği, yaşanan sorunlara karşı örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.
Öğrenci arkadaş;
Sorunların üzerine gitmeye cüret et, Liseli Demokratik Gençlik Hareketi saflarında mücadeleye, örgütlenmeye!
Liseli Demokratik Gençlik Hareketi Ankara Mart 2012
* Özgür Kalem ilk olarak Ocak 2012'de Dersim'de Lisesli DGH tafından çıkarılmıştır.
Bizler Liseli Demokratik Gençlik Hareketi olarak, öğrenci gençliği, yaşanan sorunlara karşı örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.
2
merh
ab
a
1
özgür kalem
3
gü
nd
em
e d
air
■ Bugünlerde gündemi meşgul eden konulardan biri 4+4+4 karmaşası. Bu sisteme göre okula 5 yaşında başlanacak ve 14 yaşında çırak olunacak.
Patronların kasalarına daha yüklü miktarda para girecek; çünkü ucuz işgücü kaynağı olarak 14 yaşında çocuklar daha serbest kullanılacak, güvencesiz, sigortasız çalışma koşulları yasal hale getirilmeye çalışılmaktadır.
1970'li yıllarda yeni ve daha sinsi bir şekilde halkı sömürmenin adı olan neo-liberal politikalar, kendisini eğitimde de gösteriyor; Özel üniversiteler, har(a)çlara yapılan zamlar ve son zamanlarda bankalarla anlaşmalı olarak çıkarılan akıllı(!) kart uygulamaları.
Şimdilerde liselere yönelik yeni ve kapsamlı sömürü saldırıları devreye girmeye hazırlanıyor. Lise yönetimleri MEB'den alınarak özel şirketlere verilecek böylece eğitimde özelleştirme, piyasa eğitimi kendini daha somut olarak gösterecek.
Bu zor zamanlarda biz liseli gençliğin yapması gereken eşit, parasız, bilimsel eğitim mücadelesi vermektir. Sokaklara çıkmaya cüret etmektir. Evlere kapanmak çözümsüzlük ve sömürüye yol açmaktadır, bunun bilincinde olarak sesimizle meydanları inletmemiz gerekmektedir.
■ Bir diğer gündemse ülke genelinde yükseltilen ırkçılık, gericiliktir. Devletin anayasasında "herkes eşittir" ibaresi yer alırken,
özgür kalem
41
bakıyoruz; Taksim'de Hocalı Katliamı için meydana çıkanlar farklı milliyetlerden halkımıza küfürler yağdırmaktadır.
Bizzat İçişleri Bakanı'nın da bu küfürlü, hakaretli linç hareketine destek verdiği görülmektedir. İnsanları milliyet ve inançlarına göre ayıran bu gerici anlayış, bu faşist anlayış; farklı milliyet ve inançlardan halkımız ve halk gençliğinin kardeşliği ile boşa düşürülecek, linç saldırıları sonuçsuz kalacaktır. Bütün öğrenci gençlik bu faşist saldırılara gereken cevabı vermelidir.
■ Dün Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta yapılan Alevi katliamlarını hatırlatan, Alevilere yönelik yeni bir saldırı da Adıyaman'da yaşandı. Adıyaman'da Alevilerin oturduğu mahallelerde, evlerin kapılarına kırmızı renkli keçeli kalemlerle işaretler konulmuş bu işaretlere yabancı olmayan Alevi halkı bu durumu emniyete bildirmiştir.
Devlet erkânı ise bu duruma "3-5 çocuğun oyunu" diyerek konuya ne kadar duyarlı olduklarını gösterdi. Dün Maraş'ta Alevileri kendi kaderlerine terk eden bu zihniyet bugünde katliamların önünü açmaktadır.
Bütün Alevi halkını bu saldırı girişimlerini boşa düşürmek için meydanlara davet ediyoruz. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez şiarını tarih bize öğretti ve yine bu saldırı girişimlerine yanıt verilmeyip meydan boş bırakıldığında olacakları biliyoruz. Bu yüzden tırmandırılan faşist dalgalanmanın önüne halkımızın kardeşlikle örülü etten duvarını çıkaralım; ancak bu şekilde yeni katliamları engelleyebiliriz.
gü
nd
em
e d
air
özgür kalem
5
Kimimiz lise 1, kimimiz lise 2, 3. sınıf öğrencisi; kimimiz de sınav telaşı içindeyiz. 12 yıl boyunca sıkı(cı) bir eğitime tabi tutuluyoruz.
Bizlerin bilinçlerini ırkçı, gerici, eğitim sistemiyle kirleten, hayata eleştirel bakmayıp sorgulamamızı engelleyen eğitime tabi tutarak koyun misali gütmeye çalışıyorlar. 12 yıl boyunca verdikleri kokuşmuş eğitim içerisinde bizlerden kayıt parası, aidat parası, kırtasiye parası gibi haksız yere para alıyorlar. Bu alınan paraları meşru kılmak için “Devlet okulumuza yardım yapmıyor” diyerek, bizlerden her fırsatta para istiyorlar.
Aslında bu tür uygulamalara bakarak eğitimin parayla satıldığını anlamak hiçte zor bir durum değil. Bizim dışımızda ki kimi ülkelerde eğitim parasız, eşit, bilimsel bir şekilde verilmektedir. Küba'da olduğu gibi… Aslında Küba'da daha da fazlası yapılmaktadır. Eğitim için gerekli olan kırtasiye malzemeleri her öğrenciye bedava olarak dağıtılmaktadır.
“Paso” Ulaşım
Bizler devlet okullarında okuduğumuz halde devletin ulaşım araçlarında indirimli karttan yararlanamıyoruz. Halbuki indirimli kartları sadece öğrenciler kullanabilir. Biz öğrencilerin bu indirimli kartları kullanabilmesi için okul mühürlü ve müdüründe imzası bulunan, öğrenci kimlik kartları yetmiyor. Öğrenci olmamızı ispatlamak için, gerekli olan tek şey 30 TL…
Evet, bu fiyat karşılığında bizlere her sene değiştirilmesi gereken
özgür kalem
61
bandroller verilmektedir.
Bu durumun en mağdur kesimi ise dershanelerdeki mezun gruplarında bulunan öğrenciler. Bilindiği üzere dershaneler M.E.B.'e bağlı olmak zorunda. M.E.B.'e bağlı olduğu için eğitim kurumları olarak görülen dershanelerin ders saatine ve günlerine karışılmaktadır. M.E.B.'e bağlı olmamıza rağmen dershanelerin mezun gruplarındaki öğrenciler, öğrenci olarak görülmemektedir. Sadece dershane sınırları içerisinde öğrenci olarak görülmekte, sınırın dışına çıkınca, okumayan işsiz birer genç olarak görülmekteyiz. Yine öğrenci olarak görülmediğimiz için Genel Sağlık Sigortası'na göre 18 yaşını dolduran ve okumayanların aile üzerinden sağladıkları sağlık sigortaları iptal edilmektedir.
Dershaneler
Her geçen sene sayısı daha da artan dershanelerden birisine sistemin zorunluluğu sonucu ailemiz tarafından yazdırılmaktayız. Aylık asgari ücretle çalışan ailemiz tarafından, daha iyi eğitim görmek adına ücretleri 3.000 TL'den başlayıp 12.000 TL'ye kadar artan dershanelere yollanmaktayız. Bu durum üzerimizde birçok olumsuzluk yaratıyor. Böylece öğrenci gençliğin üzerindeki baskı paralı eğitimle, sınavlarla, ulaşım sorunlarıyla kat kat artıyor.
Semih Sipahi'yi hatırlayalım. Geçtiğimiz sene dershane ücretini ödeyemediği için Semih hem maddi hem de manevi sıkıntılardan dolayı intihar etmişti.
Eğer bunların katlanarak yeniden önümüze konulmasına ve gelecek nesillerinde aynı sıkıntıları yaşamasını istemiyorsak bunun için daha bilinçli olmalı ve sistem karşısında daha dik durup haykırmalıyız!
Bir Dershane Öğrencisi
özgür kalem
7
Masallarda bile kadın olmak çok zor öyle değil mi? Kimi kurbağayı öpmek zorunda bırakılır, kimi kuleye kapatılır, kimi ailesine hizmet etmek zorunda bırakılır, kimi de kahramanın onu kurtarmasını bekler.
Peki bu karakterlere biçilen bu rolün temelinde ne yatar?
Mesele mülkiyet sorunun çıkışıyla başlamaktadır.
Aslında ilkel komünal toplumda anaerkil bir anlayış varken mülkiyet kavramının ortaya çıkmasıyla birlikte erkek egemen toplum yapısına geçilmiştir. Kadın ezilen sömürülen ikinci sınıf insan konumuna getirilmiştir.
Erkek egemen sistemin aygıtı olan devlet ise kadının bu konumunu korumakla yükümlüdür.
özgür kalem
81
Tıpkı 8 Mart 1857'de ABD'nin New York kentinde yüzlerce kadın işçinin ölümüne neden olan eli kanlı devlet anlayışı gibi.
Evet 8 Mart 1857'de 40.000 tekstil
işçisinin haklarını alabilmek için
başlattıkları grevde fabrikanın kapılarının
işçilerin üzerinde kilitlenmesiyle beraber
çıkan yangında ölen kadın işçilerden
bahsediyorum.
1910 yılında düzenlenen 2.
Enternasyonal'de Clara Zetkin'in önerisi
üzerine “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü” olarak oy birliği ile kabul edilmiştir.
Kadının psikolojik ya da fiziksel tacize uğrayan, şiddet gören, töre
cinayeti adı altında katledilen, meta ve cinsel obje olarak kullanılan,
ötekileştirilen, ikinci cins sayılan kısacası ezilenin ezileni olması bu
sistemin doğasındadır.
Ama sanmayın ki bunların karşısında
söylenmekle kalacağız. Hayır! Biz
Ulrike'nin de dediği gibi üzülüp
söylenmektense, öfkeli olup
haykırmayı yeğliyoruz.
Bizler liseli genç kadınlar olarak cinsel,
ulusal, sınıfsal sömürüye karşı Özgür
Altınçağa olan inancımızla
örgütlenmeye, örgütlenerek
özgürleşmeye çağırıyoruz.
Yeni insanı ve özgür dünyayı yaratma
cüretiyle örgütlü mücadeleye…
Bir Dershane Öğrencisi
Bizler liseli genç kadınlar olarak cinsel,
ulusal, sınıfsal sömürüye karşı Özgür
Altınçağa olan inancımızla
örgütlenmeye, örgütlenerek
özgürleşmeye çağırıyoruz.
özgür kalem
Liselilerin en büyük korkulu rüyası olan YGS- LYS sınavları yaklaşıyor ve öğrenciler yine sınav stresine giriyor.
Kimine göre sınavlar boşuna yapılmış bir işlem, kimine göre hayatını belirleyecek, kimine göre de bu
devletin bir oyunu.
Hepsi çok doğru. Hayatımızın önemli bir kesimine etki eden eğitim sistemi ve onun bir parçası olan bu sınav sistemi, bizleri yaşadıklarımızı sorgulamaya yöneltmektedir. Biraz incelediğimizde bu eğitim sisteminin düşünmeyen, sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi hedeflediğini görürüz.
Yine bizi bu sınavlara girmeye zorlayarak para akışını devam ettirmeyi hedeflendiğini görürüz. Bizden kazandıkları parayla daha fazla kar elde edebilecekler. Yine gördüğümüz gibi daha fazla kar elde etmek üzerine kurulu olan sistem bütün parçalarını da ona
9
Sınav Çilesiözgür kalem
göre şekillendiriyor.
İşte içerisinde yaşadığımız
tüm bu olumsuzluklar yüzünden eminim içimizde bir isyan ateşi yanıp tutuşuyordur. Bir öç alma duygusu gibi haksızlığa göğüs germek isteyen... Ezilenlerin elinde, ezenleri yok edecek mermi olmak isteyen...
Eğer böyle bir düşünceniz varsa yanınızdayım ben de. Ama o öç duygusunu doğru yönlendirmek gerekir.
Yaşadığımız tüm bu olumsuzluklara karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Bu yüzden biz işe kendi yaşam alanlarımızdan, yani liselerden başlamalıyız.
Hep birlikte vereceğimiz mücadeleyle geleceğimizi kazanacağız.
Bir Lise Öğrencisi
101
özgür kalem
11
"Paso" indirimden yararlanmak için yapılan bindirimin paraya
çevrilmiş halidir.
Bizler devlete bağlı okullarda eğitim görüyoruz. Birçok
yönüyle yetersiz olan okullarımıza gidebilmek için ulaşım
araçlarını kullanmak zorunda kalıyoruz.
Biliyoruz ki yine
bu devlet anlayışı
biz öğrencileri
daha fazla
sömürebilmek için
kendi eğitim
kurumu tarafından
verilen öğrenci
kimliğine
güvenmeyerek ve yetersiz kılarak bizleri pasoya tabi
tutmaktadır.
Devlete bağlı bir okulda okumamıza rağmen yine devlete
bağlı olan ulaşım organlarına devlette okuduğumuzu
kanıtlamak için, birçok gerekçelerimiz olsa da bunların
hiçbiri kabul görmeyip ısrarla bizden paso istenmektedir.
Maliyeti on kuruş olan bandrole 30 TL vermemiz yetmezmiş
gibi devlet okullarında paso alma adı altında net fiyatı 30 TL
özgür kalem
121
olan bandroller için
okul idarecilerinin
belirlediği okuldan
okula artan fiyatlarla
her fırsatta sömürüye
maruz kalıyoruz.
Bandrol almadığımız
zaman otobüslerde
ne yaparsak yapalım öğrenci olduğumuzu kanıtlayamıyoruz.
Öğrenci kartı kullanmakta direndiğimiz zaman (en doğal
hakkımız) karakollara götürülüyor, 100 tam bilet tutarı ceza
alıyor üstüne üstelik bir de şiddete maruz kalıyoruz.
Bu sömürüye karşı durmak yine biz halk gençliğine düşüyor.
Yalan ve sömürü üzerine
kurulan bu sistemin biz
öğrencileri sömürmesine
izin vermek ya da
vermemek yine biz halk
gençliğinin elindedir.
Ve bunun için
örgütlenmemiz gerekir!
Örgütlenmediğimiz
sürece bu sömürü
düzeni böyle süre gider.
Bir Dershane Öğrencisi
özgür kalem
Felsefe Üzerine
13
Felsefe. Ah şu felsefe yok mu? Bazılarının duyduğu anda midesinin kalktığı felsefe. Niye bu felsefe ile aramız yoktur? Neden bu felsefeyi bir laf kalabalığı bütünü olarak görürüz? Neden felsefenin yaptığı gibi bütün her şeyi, her şeyi ama her şeyi sorgulamaktan korkarız.
“Sorular sorma sanatı” felsefe bizi bu kadar korkutmamalıdır. Bakın bir filozof ne diyor; “Felsefe, kendini bilinçli hale getiren düşüncedir”(Hegel). Felsefenin amacı sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda doğru davranışlarda bulunmanızı sağlamak, ahlaklı yaşamanın yollarını öğretmektir.
Eski Yunancadaki 'sophia' kelimesinin (felsefe kelimesinin kökeni), sadece kuru ve soyut bilgi anlamına değil; akıllıca hareket etmek, aşırılıktan kaçınmak, kendine egemen olmak ve kötü durumlara göğüs germeyi bilmek anlamına geldiğini de belirtelim.
Anadolu coğrafyasında felsefe, boş bir uğraş, boş bir çabadır ve bir o kadar da tehlikeli bir çabadır; çünkü İslamiyet'in kabulünden sonra tek danışılacak bilgi kaynağı din olmuş ve onun sözünden çıkamaz
özgür kalem
141
olunmuştur. Ve hiç kimse sorgulayamaz, düşünemez duruma getirilmiştir. Şu var ki bu çaba boşuna bir çaba olmuştur; çünkü felsefe ile uğraşılmadığı sanılsa bile insanlar yine kamplara ayrılmış ve belli felsefi akımları takip etmişlerdir.
Örneğin, felsefenin çok tehlikeli bir şey olduğunu söyleyen Osmanlı şairi Nabi her ne kadar bunu söylese de kendisi idealist biridir. Ve bunun yanında padişahların otoritesinin güçlendirilmesine dolaylı olarak hizmet etmiş biridir.
Ne alaka diyenler olacaktır. Şöyle bir alaka: idealizmi öğrendiğimizde şunu görürüz; idealizm, hiçbir şey değişmez ve aynı kalır, dolayısıyla padişahlar sürekli insanları kul olarak görür, iktidara hakim olur, demektedir.
Ama bugün bakıyoruz, nerede padişah? Yok! Demek ki bu felsefi akım zorbalar sınıfına hizmet ediyor ve onları bu şekil, insanları kul yapmalarını, onlar üzerinde yönetme yetkisi sağlıyor.
Peki, felsefeyle uğraşmadığını sanan sıradan halk ne yapıyor? Halkımız her seferinde, 'ben kul değilim, köle değilim, ağır vergilerinin, askerlerinin kılıcının altında yok olmayacağım' diyerek isyan ediyor, tüm zorbalara ve padişah yönetimindeki devlete. Kısaca diyor ki: “her şey değişir, mutlak hiçbir şey yoktur, değişmeyen sadece değişimin kendisidir”. Ve zorbaları alaşağı etmenin bilinci ile donanır, ezilenlerin felsefesini, bilimsel felsefeyi; diyalektik materyalizmi kulaklara haykırır.
Bugün bizleri değişime davet ederler. Emek hırsızlarını, halk düşmanlarını, din tüccarlarını, katilleri, doğa ve insan düşmanları kapitalistleri, faşistleri tarihin çöplüğüne göndermemizi vasiyet ederler.
Öyleyse biz de vasiyeti yerine getirelim. Bilimsel felsefeyi bizzat uygulayarak öğrenelim. Bunun ilk şartı değişen bilinçtir. Önce bilincimizi değiştirelim ve sonra başka bilinçleri!
özgür kalem
15
Geleceği Kazanmak içinDemokratik Gençlik
Hareketi Saflarına