musa tektaş [email protected]/pdf/0083/cocuk.somuncubaba.net-2007-009-0009.pdf ·...
TRANSCRIPT
Musa Tektaş
Çocukça sevinçlerin en çok yaşandığı zaman dilimlerinden biri de Rama-zan ayıdır. Büyükleri gibi oruç tutma hevesiyle sahura kalkan çocuklar öğle vaktine kadar bekleyince büyükleri tarafından şimdilik bu kadar başlamanın yeterli olacağına dair telkinlerle yemek yer. Buna halk arasında “çocuk orucu” denir. Aslında bu bir alıştırma safhasıdır.
Yaşı biraz büyük olan çocuklara iftar vaktine kadar beklemeleri durumunda hediye alınacağının söylenmesi de onları motive eden bir teşviktir.
İftarı, sahuru, teravihi, ikramı ile çocuklar ramazanı severler. Onun, insanları mutlu edici havasını doya doya solurlar. İftar sofrasında, önünde mis gibi kokan ve insana gülen yemekleri, tatlıları iftar saatinde beklemenin anlık tadını, hiçbir dış baskı olmadan, açlığa rağmen sabretmenin büyüklüğünü, göremediğimiz ama bize her türlü güzellikleri bahşeden Allah’ı öğrenir, yaşar çocuklar. İftarla beraber yemenin zevkiyle, yiyemeyenlerin acısını da hatırlar.
Tutulan oruçlardan, kılınan namazlardan dolayı çocukları tebrik etmek, ödül-lendirmek gerekir. Çünkü çocuk hafızası bu yaşlardaki sevinçleri de acıları da asla unutmaz. Bugünün büyükleri olan bizler, şu anda “Ah o eski Ramazanlar!” diye hasretle hayıflanıyorsak, işte o unutulmayan zamanların hafızamızdaki
etkisinden, güzel hatıralarındandır. Çocuklar da bu kavramları ve bu kavramlarla yaşamayı öğrenecek ve unutmayacaktır.
Bu güzel rahmet ayında arkadaşlarımıza, ailemize, komşularımıza karşı saygısız ve hoşgörüsüz davran-
mamalıyız. Aksi durumda ibadetlerin insan üze-rinde uyandırdığı ulvi hisleri, güzel duygu ve dü-şünceleri onlara kabul ettirmekte hiç şansımız kalmayabilir.
Ramazan ayı yardımlaşma ayıdır. Komşula-ra akşam yemeğinden bir tas çorba bir tabak yemek götürüldüğü, bunun da çocukların eliy-
le gönderildiği, kardeşlik duygusunun yaşanarak anlatıldığı aydır. Gariplerin sevindirildiği, yetim-
lerin başının okşandığı, ihtiyaç sahiplerine yardım paketlerinin ulaştırıldığı bir yardımlaşma mevsimi-
dir.
Ramazan ayını her yönüyle yaşamalı ve bütün aile fert-lerimize yaşatmalıyız…
“Ramazan
ayı yardımlaşma
ayıdır. Komşulara
akşam yemeğinden
bir tas çorba bir
tabak yemek
götürüldüğü, bunun
da çocukların
eliyle gönderildiği,
kardeşlik
duygusunun
yaşanarak
anlatıldığı aydır.”
24
İçindekilerSomuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz Sahibi
Sebahaddin ATEŞ
Basım Tarihi: Eylül 2007
Genel Yayın Yönetmeniİsmail PALAKOĞLU
Yazı İşleri MüdürüHulûsi YAYLA
Yayın EditörüMusa TEKTAŞ
Tanıtım ve Halkla İlişkilerMelek ATALAY
Sanat YönetmeniSerkan ÖZTÜRK
Grafik / Tasarım ve UygulamaMuharrem AKIN Emre AYDOĞAN
Samet ŞAHİNASLAN
Kapak ÇizimHamit YÜKSEK
Dağıtım K.D.D
CTcP - Kalıp Çıkış Bizim Repro: (312) 341 10 20 - 21
Baskı & ÜretimAjans Türk Basın ve Basım Sanayi A.Ş
İstanbul Yolu 7. Km.Necdet Evliyagil Cad. No: 24
Batıkent/ANKARA Tel: 0 (312) 278 08 24
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]
Somuncu Baba Çocuk Dergisi / Eylül 2007 Yıl: 1 Sayı: 9
Dergimizde yayınlanan yazı ve çizimlerden, yazarları ve çizerleri mesuldür. Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.
Oruçla Güzelleşen Günler .............4
Hidayet BEYZA
Dünya Masalları .............................6
Ahmet EFE
Darendenin Gerimter Köyüne Doğru .8
Yaşar ÖZKAN
İftar Topu .......................................10
İbrahim ŞAHİN
Toprağın Duası ...............................12
Bestami YAZGAN
Camgöz Narlıbahçe’de ...................13
Raziye SAĞLAM
Sahur Vakti ...............................................14
M. Aybike SİNAN
Somuncu Baba ve Gül Çocuk .........16
Musa TEKTAŞ
Şiirler .............................................18
4
10
14
20
Koyunları Güden Peygamber Çocuk ...20
Kadriye BAYRAKTAR
Hoca’nın Cevabı ............................22
Mehmet NEVRUZ
Doğru Söz Masalı ...........................23
Sadık YALSIZUÇANLAR
Ramazan Geldi Hoş Geldi ..............24
Mikail ÇOLAK
Siz Bilirsiniz ....................................26
Güvercin Postası .............................28
Bunları Biliyor musunuz? ................29
Tayyar Bulmaca ..............................30
Çocukca Bulmaca ...........................31
Tıs Tıs Boyamaca ............................32
4Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Hidayet BEYZA
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
Oruçla Güzelleşen GünlerOruçla Güzelleşen Günler
5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
6Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
7Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Darende’nin Gerimter (Balaban) Köyüne Doğru
Somuncu Baba’nın Hayatı
Yazan ve Çizen: Yaşar ÖZKAN
8Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
İlkbaharın ilk demle-
ri... Hamid-i Veli yine
yalnız başına Anado-
lu yollarındaydı. Yal-
nız görünse de yalnız
değildi. O’nun dostu
Allah (c.c)’tı. Günler-
ce yol gittikten sonra
Malatya yakınlarına
ulaşmıştı.
Abdurrahman Er-
zincani Hazretle-
rini bir mürşidi-
i kâmildi. Yıllar
önce Orta Asya-
’dan yola çıkan,
Erdebil’de bir süre
ikamet eden, Ana-
dolu’yu irşad ile
ezelde görevli bir
gönül adamıydı.
Daha önceden oralara yerleşmiş olan Abdurrahman Erzincani Hazretlerini ziyaret etmek istiyordu.
9Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Bu mübarek zatın Necmiye isminde güzel simalı, güzel ahlak-
lı bir de kızı vardı. Bu genç kızıyla evlenmek isteyenler vardı.
Fakat Abdurrahman Erzincani Hazretleri gelen bütün teklifleri
nezaketle geri çeviriyordu. İçindeki bir ses: « Bekle...» diyordu.
Bütün Allah(c.c) dostları gibi bu mübarek zat da feraset sahi-
biydi. Allah(c.c); dostlarını yanıltmazdı.
Darende’nin Ge-
rimter köyüne
yerleşmişti. Bu-
raya bereketiyle
gelmiş, dargın-
ları barıştırmış,
güçsüzlere yar-
dım etmiş, has-
ta gönüllere şifa
vermişti. Çok
sevilmişti.
Buraya gelir-
ken henüz küçük
olan iki oğlunu,
sonraki yıllarda
burada evlendir-
mişti. Çevresine
nur saçıyor, iki
cihan saadeti ka-
pısının anahtar-
larını veriyordu.
İbrahim ŞAHİN
10Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Resim
: Vah
ap D
EMİR
BAŞ
Güneş yavaş yavaş sararan tepele-rin ardına gizlenirken iftara ne kadar kaldığını sordu annesine. İlk defa tut-muş olduğu orucun heyecanı ile aç-lık duygusunu aynı anda yaşıyordu. Bir anda dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan aç ve kimsesiz çocukları dü-şündü. Annesi:
- Zeynep kızım, şu kaptaki yemeği karşı komşumuz Kamil Dedeye götü-rür müsün? Yemek yapacak kimseleri yok, iftarda yesinler, sevap olur.
- Tabi anneciğim, hem iftara kadar biraz sohbet ederiz, çok güzel hika-yeler anlatıyor bize.
Zeynep annesinin yapmış olduğu yemekleri büyük bir mutlulukla Kamil dedeye götürdü.
Mahallenin çocukları Kamil Dede-nin etrafını çoktan sarmıştı.
- Yavrucuğum neden zahmet etti-niz. Allah razı olsun. Zeynep kızım arkadaşlarınla iftar topunun atılma-sını bekliyoruz, sen de bize katılır mı-sın? deyince Zeynep çok sevindi.
Kamil Dede çocuklara orucun ve
Ramazan ayının güzelliklerinden ve
kültürümüzdeki yerinden bahsettikten
sonra onlara şöyle dedi:
- Bakın çocuklar, oruç dinimizin beş
şartından biridir ve mükafatını yalnız
Allah verir. Sevgili Peygamberimiz de
oruçlunun duasının kabul olunacağı-
nı bizlere müjdeliyor. Haydi bakalım,
bu bereketli zaman diliminde herkes
bir dua yapsın.
Tüm çocuklar dua ederken, Zey-
nep’in dudaklarından şu cümleler
dökülüyordu:
-Allah’ım tutmuş olduğum bu ilk
orucumu kabul et. Beni annemi ba-
bamı ve tüm inananları affet. Annesiz
ve babasız çocukların yüzünü güldür,
yurdumuzu ve milletimizi her türlü
kötülükten sen koru.
Zeynep duasını bitirdiğinde iftar
topu patlamış ve akşam ezanı oku-
nuyordu. Sevinçle koşarak evlerine
gitti.
11Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
İftar Topuİftar Topu
Bestami YAZGAN
12Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Toprağın DuasıToprağın Duası
Camgöz Narlıbahçe’de
Kedi Camgöz’ün Günlügü
13Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Raziye SAĞLAM
Sevgili Çocuk Dostlarım;
Okullar tatil olduğundan beri Narlıbahçe’nin çocukları sabah-
tan akşama kadar sokaktalar. Aslında parkımız da var ama se-
rinlemek için gelen büyüklerden çocuklara yer kalmıyor ki.
Çocukların bazılarının bisikleti var. Bazen kaldırımda sü-
rüyorlar ama bazen de kendi aralarında yarış yaparak hem
kendi hayatlarını hem de biz kedilerin hayatını tehlikeye atıyor-
lar. Salı günü yine yarış yapılacağını duyunca Sarı ile okulun kö-
şesine gidip beklemeye başladık. Az sonra Ali ile Onur geldiler.
Bisikletleri öyle güzel süslemişlerdi ki doğrusu çok hoşumuza
gitti. Diğer arkadaşları da toplanınca yarış başladı. Narlıbahçe-
’yi boydan boya geçip Uzunali sokağından dönerek tekrar aynı
yere geleceklerdi. Narlıbahçe’yi geçene kadar Ali öndeydi. Kö-
şeyi birlikte dönerken Onur hamle yaptı ve öne geçmek üzereyken
karşıdan gelen bir araba hızla Onur’un bisikletine çarptı. Onur yere düştü.
Başı ve dizi kanıyordu. Ali ise duyduğu çarpma sesiyle çok şaşırmış olmalı ki
kaldırıma doğru kıvırdı ve kenarda duran yavru bir kediye çarptı.
Onur’a çarpan araba biraz ileride durdu. Herkes dehşet içinde kaldı. Aradan
bir hafta geçti. Onur hala hastanede, Ali’nin çarptığı yavru kedi ise aksayarak
yürüyor. Herkes çok üzgün…
Lütfen çocuk dostlarım! Sizden çok rica ediyorum. Sokakta oynarken ya da
herhangi bir yere giderken arabalara çok dikkat edin. Biz sokağın kedileri
olarak Onur’a çok üzüldük. Bir de anne ve babasının
halini düşünün…
Hoşça kalın…
M. Aybike SİNAN
14Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
“Beni de sahura kaldır” demişti annesine. Oruç tutmayı, gün boyu yüce yaradana vazifemi yapıyorum diyebilmeyi, akşam saatlerinde sabretmeyi öğrenmeyi istiyordu. Oldum olası ramazan aylarını çok severdi. Anne ve babasının, dedesinin, büyükannesinin ramazan ayındaki ibadetleri-ni, o her zamankinden farklı ama lezzetli koşuşturmayı tekrar tekrar yaşamak için ramazan ayının gelmesini hasretle beklemişti.
Rüyasında arkadaşı Mustafa ile sokakta top oynuyorlardı. Birden annesinin tatlı sesiyle rüyadan uyandı. Gözlerini ovuşturarak annesine:
-Ne oldu anneciğim, beni niçin kaldırıyorsun? dedi.
Miraç hanım, gülümseyerek oğlunun saçlarını okşadı ve:
- Sahur vakti bebeğim, hani beni kaldır demiştin ya... Eğer yarın oruç tutmak istiyorsan önce niyetlenmen lazım. Haydi şimdi kalk ve elini yüzünü yıkayıver yavrum.
-Tamam anneciğim, şimdi kalkıyorum.
Kağan, sevinçle yatağından fırladı. Elini yüzünü yıkadıktan sonra evin mutfağına geçti. Bütün ev halkı sofra başında idi. Dedesi kendisini görünce çok sevinmişti. Yanına çağırdı. Kağan’ın saçlarını okşayarak:
-Benim aslan torunum yarın oruç tutacakmış. Dedesiyle yarın tera-vih namazına da gidecek. Aferin benim torunuma.
Sahur VaktiSahur Vakti
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
15Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Kağan, çok mutluydu. Dedesinin sözleri bir ışık düşürmüştü yüreğine. Hep birlikte güzel bir kahvaltı yaptılar. Kağan kahvaltının bitmesiyle sabah ezanın insana huzur veren sesiyle bir kez daha anladı ki bu saatlerin bambaşka güzel ol-duğunu. Seher vakti insanı onarıyordu sanki.
Miraç Hanım çok mutluydu. Minik oğlu ha-yatının ilk tecrübesini yapacaktı bugün. İçin için yüce yaradana dua ediyordu içinden. Kü-çük bir çocuğun ramazan ayına karşı olan bu duyarlığını keşke bazı yetişkinler de anlayabil-selerdi. Kul olmanın farkına varsalardı.
Kağan ise bahçeye çıkmıştı dedesinin pe-şinden. Bahçedeki eflatun, mor, ve pembe sarmaşıklar, karanfiller huşu içinde baş kaldır-mışlardı adeta. Kağan bu saatlerin böyle gü-zel olduğunu ilk kez fark ediyordu. Her şey ne kadar da tazeydi. Her şey ne kadar da güzeldi böyle. Dedesi abdest almış yakındaki camiye gitmeye hazırlanıyordu. Kağan, heyecanla:
- Dedeciğim, eğer izin verirseniz ben de sizin-le camiye gelmek dilerim, dedi.
Abdurrahim Dede, sevinçten ne diyeceğini bilemedi önce. Sesi titreyerek:
-Peki yavrum, gidelim bakalım. Ama önce abdest almalısın öyle değil mi?
Kağan bir an duraksadı. Abdest almayı bil-mediğini söylemeye utanıyordu. Duruşundan Abdurrahman Dede anlamıştı derdini. Kısa
süre içinde abdestine yardım ettikten sonra yola düştüler. Kağan dokuz yıllık hayatı boyun-ca hiç böyle sevinç duymamıştı. Camideki en genç mümin olmuştu bu sabah. Kendisiyle gu-rur duymuştu dedesi.
Eve geldikten sonra bir süre kitap okudu. Sonra biraz uyudu. Abdurrahman dedesini bugün taklit edecekti. Bir iki saat uyuduktan sonra okula gitti . Arkadaşları çikolata, gazoz, bisküviler yedikçe gözlerini kaçırmaya çalışsa da imreniyordu. Bir iki defa kantine gidip bir şeyler yeme isteğiyle doldu. Sonra dedesinin sözleri geldi aklına. Allah kendisini görecekti nasıl olsa. Vazgeçti. Yutkundu ve düşüncelerini derslere çevirdi.
Öğle saatlerinde eve geldiğinde bitkindi. Hayatının bu ilk orucunu zor da olsa tutmayı başaracaktı. Nefsine hakim olmayı başaracak-tı. Nefsinin dizginlerini kendisi eline almasa dedesinin dediği gibi gelecekte başına çok iş açacaktı. Bütün gün annesine yardım etti ve ders çalıştı.
Nihayet akşam saatleri gelmişti. Mutfaktaki yemek kokusuna içi bayılıyordu. Annesiyle sof-rayı kurdular ve beklemeye başladılar. Akşam ezanın okunmasıyla küçük avuçlarını kaldırıp yüce yaradana:
-Bana bu gücü ve sabrı verdiğin için şükürler olsun Rabbim, dedi.
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
16Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
17Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
18Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Fatma PEKŞEN
Rıfkı KAYMAZ
Kulaklarım, gözlerim,Ağzım, burnum, dişlerim,Sağlıksız olsa idi,Biterdi gülüşlerim!
Vücudumuz makine,Kalbimiz de motoru.Ya beynim olmasaydı,Nasıl çözerdim soru?
Abur cubur almadan,Evde pişeni yesek,Al al olur yanağım,Doğru beslenir isek.
Elim, kolum, ayağım,Böbreklerim, dalağım,Hepsi ayrı görevde;Sana şükür Allah’ım!
On bir ayın sultanıKutlu Ramazan geldi.Eller, diller, yürekler,Yaratana yöneldi.
Yoksulluğu, açlığı,Oruç öğretir bize.Şükredip yalvarırız,Sığınıp Rabbimize.
Yiyecekler bedene,Oruç, ruha can verir.Sabrı işler derinden,Bize heyecan verir.
Annem, babam, kardeşim,Ailece mutluyuz.Ramazan evimizde,Çok şükür oruçluyuz.
Sahurda ve iftarda,Ne güzel birlikteyiz.Ezan, namaz, oruçla,Kardeş bir aileyiz.
19Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Kâinatın nakışınıIrmakların akışınıGözlerimin bakışınıSen yarattın ey Allah’ım!..
Gök’te Ay’ın çehresiniYerküre’nin çevresiniMahlûkatın zerresiniSen yarattın ey Allah’ım!..
Çiçeklerin kokusunuHücrelerin dokusunuGönüllerin coşkusunuSen yarattın ey Allah’ım!..
Arıların peteğiniKelebeğin beneğiniAğaçların çiçeğiniSen yarattın ey Allah’ım!..
Hayati OTYAKMAZ
Küçük Şehzade, dedesinin vefatından sonra amcası Topkanat’la birlikte yaşa-
maya başlar. Küçük Şehzade, gün geçtikce büyür genç bir şehzade olur.
Amcası Topkanat’ın yanından ayrılmaz, o nereye giderse Şehzade de oraya
gidermiş. Topkanat merhametli, iyiliksever bir güvercinmiş. Bütün güvercinler Top-
kanat’ı çok severmiş. Çünkü o dürüst, tatlı dilli bir güvercinmiş. Son zamanlarda
Kadriye BAYRAKTAR
Çiz
im: A
yşeg
ül C
OŞK
UN
20Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Koyunları GüdenKoyunları GüdenPeygamber ÇocukPeygamber Çocuk
amcasının maddi durumu zayıflamış.
Şehzade de ona yardım etmeyi düşünü-
yormuş ama uygun bir zamanda fikrini
amcasına açmayı düşünmüş. Bir fırsatı-
nı bulup yanına gitmiş. Amcası Topka-
nat, güzel torunu dizine oturtup onunla
sohbete başlamış. Derken sohbet soh-
beti açmış. Söz dönüp dolaşıp kainatın
Efendisine gelmiş. Amcası Topkanat,
Efendimiz (s.a.v) hakkında bildiklerini
bir bir anlatmaya başlamış. “Güzel to-
runum! Kainatın Efendisi Allah Resulü
de amcasıyla birlikte yaşamıştı. Amcası
Ebu Talip, yeğenini çok severmiş. Hanı-
mı Fatıma hatun da öz annesi gibiymiş.
Sofraya onsuz oturmaz yemek hazır olur
olmaz amcası; “Muhammed’im nerede,
çağırın gelsin,” dermiş. Efendimiz, ço-
cukluğundan beri az yer az uyurmuş.
Büyükleri yemek yemeden önce asla
yemeğe başlamazmış. Amcasının eşi
Fatıma Hatun Peygamberimize güzel ik-
ramlarda bulunmuş. Efendimiz de onu
annesi gibi sevmiş. O ölünce Efendimi-
z(s.a.v.) «Bugün annem öldü,» demiş.
O mübarek kadın çocuklarından önce
onu yedirip içirmiş. Giymemiş giydir-
miş. Ona hiçbir zaman yetim oluşunu
hissettirmek istememiş.
Genç Şehzade, bu sözleri gözünü
kırpmadan dinlemiş. Konu Efendimiz
olunca kalbi sevinç ve neşe içinde do-
luyormuş. Kurumuş toprağa düşen
yağmur damlası gibi kalbi de neşeyle
doluyormuş. Küçük Şehzade amcasının
sözü biter bitmez: “Allah Resulü amca-
sıyla başka neler yaparmış? Topkanat:
“ Amcasını çok sever. Ona yardımcı
olmayı da çok severmiş. Bir ara Ebu
Talib’in maddi durumu kötüleşmiş. Ço-
luk çocukta fazla olduğu için sıkıntıya
girmiş. Allah Resulü hemen amcasının
yanına gidip sana yardım etmek istiyo-
rum. Elimden ne gelirse yaparım. İzin
ver koyunları ben güdeyim, “ demiş.
Amcası Ebu Talip kabul etmek iste-
memiş. O kadar ısrar etmiş ki kabul et-
mek zorunda kalmış. Şehzade bu sözleri
duyar duymaz: “Ben de bizim koyunları
yaymak istiyorum, hem sizlere de fay-
dam olur amcacım,” demiş. Bu sözleri
duyan Topkanat, bir an ne diyeceğini
şaşırmış. O da torununu yormak iste-
mediği için böyle bir şeyi kabul etmek
istememiş.
21Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Nasreddin Hoca’dan
Tebessüm İncileri
Sorduğu gereksiz sorularla ün yapmış birisi Akşehir’e gelmiş.
- Bu şehrin en bilginiyle görüşmek istiyorum, demiş.
Adamı Hoca’nın yanına götürmüşler.
Adam Hoca’ya:
- Efendi demiş. Sana kırk soru soracağım. Ama bunların
hepsine birden tek cevap vereceksin.
Hoca:
- Sor bakalım, demiş.
Adam, kırk soruyu birbiri ardınca sormuş. Onu dikkatlice
dinleyen Hoca, sorular bitince adama dönmüş ve ona:
- Bilmem, diye cevap vermiş.
Mehmet NEVRUZ
Hoca’nın Cevabı
(Kendini bilmeze verilecek en güzel cevap susmaktır. Atalar ne demişler:Söz gümüş ise sükut altındır.)
22Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
23Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Sadık YALSIZUÇANLAR
Doğru Söz MasalıDoğru Söz MasalıYolcunun biri, çölde bir adama rastladı.
Yalnız başına oturuyordu. Başı öne eğik, üzgün ve sessizdi.
Selam verdi, yanına oturdu.
Bir zaman suskun kaldılar.
Yolcu, adama kim olduğunu sordu.
Adam sessizliğini bozmadı.
Bir zaman yine suskun kaldılar.
Adam, Yolcu’ya çevirdi bakışlarını,
‘ne sormuştunuz?’ dedi.
Yolcu:
‘kimliğinizi’ dedi.
‘Ben’ dedi adam, ‘Doğru Sözüm’
‘Doğru Söz?’
‘Evet doğru Söz’ dedi adam.
‘Peki çölde mi yaşıyorsunuz?’ diye sordu Yolcu.
‘Eskiden’ dedi adam, ‘kentte yaşardım. Yalan o denli çoğaldı ki, hayatım zorlaştı, ben de şehri terk ederek burada yaşamaya başladım’
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
Mikail ÇOLAK
24Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Ramazan Geldi Hoş GeldiRamazan Geldi Hoş GeldiGünler şölen için bekler ramazanı. Sağ-
nak sağnak bereket yağar hanelere kalp-
lere ve şehirlere. En güzel elbiselerini giyip
ramazanı beklerler..
Camiler yılın en büyük en görkemli ce-
maati için hazırlanır heyecanla. Teravih
için dinçleşir kubbeler, minarelere “Hoş
geldin ey mübarek ay” diyerek taçlar ta-
kılır ışıklısından.
Komşumuz Hayriye teyze kocası öldü-
ğünden beridir yaşadığı çileli hayatın en
tatlı günlerini Ramazanda yaşar. Aylardır
güzel yiyecek nedir bilmeyen evlatları bakı-
şıp dururlar evlerinin kapısına. Belki bir ha-
yırsever çalıp erzak bırakacaktır. Ramazan
gelmiştir ve hayırsever melekler kapıları
çalmaya başlamıştır. Hayriye teyzeler yılın
en güzel günlerini yaşamaya hazırdır.
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
25Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Yine Ramazan gelmiştir aylardır sakla-nan teravih heyecanı sandıklardan çıkarılıp yeniden kuşanılır ve bu gün hangi camide-yiz diyen minik yürekler şehrin tüm cami-leri bir ay boyunca sırasıyla şereflendirilir. Şu Ulu cami çok yorar. Çünkü bu sene de orada teravih hatimle kılınacaktır. Hem cami sevinir hem cemaat hem insan güzel-leşir hem şehir.
Yine Ramazan gelmiştir oruç tutma şere-fini tatmak isteyen minikler akşama kadar nazlanarak oruç tutarlar. Ya babaanne-lerinin yada dedelerini saçlarını okşaması için yada annelerini benim evladım bu gün oruç tuttu babası demeleri içindir beklide bu naz. Sevap işlemenin hazzıyla akşam ezanını beklerler minik kullar. Allahu Ek-beri duyunca amenna diyerek kendilerine oruç tutmaları karşılığı verilen iftar hediyesi-ni heyecanla açarlar.
Sevimli nur yüzlü Sevim Teyze yarın ak-şam komşuları Serhat Bey ve ailesini mu-hakkak iftara bekliyordur. Gelmezlerse da-rılır valla!
Osman Amcaların evinde öğleden son-ra hatim yapılacak sonra da hatim yapan Kuran kursu talebeleri iftara kalacaktır tüm komşular davetlidir Osman Amcaların evde hummalı bir çalışma vardır. Lütfiye Teyze gelinleriyle ne yemekler pişirmekte-dir Allah bilir. .
Tevfik amca öğle namazı için gittiği camiden bir daha gelmez çünkü öğleden sonra Mahalle Cami Hocası Sıtkı Hoca mukabele okuyacak Tevfik Amca da yakın gözlüğünü burnunun ucuna yerleştirerek Kuranı Kerim’den onu takip edecektir.
Pek yemek yapmasını bilmeyen Aysel öğretmen kapı komşusu Fahriye Hanımdan baklava yapmasını rica etmiştir. Fahriye Hanımda bari Aysel’e yapmışken bir tepsi de bizimkilere yapayım da iftarda sahurda yesinler bari demiştir. Bu işe en çok sevinen de Fahriye Hanımın küçük oğlu Sedat’tır.
Mide hastası Naciye Teyze oruç tutama-dığı için yine çok üzgündür. Kocası Ahmet Amcaya her yıl oruç tutamadığı için dağıt-tığı sadakalarını bu yıl da geciktirmeden dağıtmasını rica eder.
Fırıncı Nemci Amca öğleden sonra fı-rını yakar ensesine avlusunu koyar susuz-luğunu yutkuna yutkuna gidermeye çalışır iftarlık pide için gelenlere habire kürek sallar. İftardan sonra teravihe gidip gelir sonra sahura kadar fırındadır gece pide pi-şecektir. Baklavalar fırına sürülecektir. Gü-veç pişecek, tahinli, kıymalı, peynirli pide yapılacak, fırının közünde Cemil Dedenin patatesleri pişecektir. Bütün bunları Fırıncı Nemci Amca sırf vatandaşa hizmet olsun diye yaptığını söyler. Ama ben Allah rızası için yaptığını biliyorum. Sevabı kaçmasın diye öyle söyler o!
Bütün bunlar için mi onbir ayın sultanı diyorlar bu aya? Yoksa bitince bayram ol-duğu için mi? Ama ne olursa olsun Bayram
bir başka güzel. Eee o güzelliğe ulaşmak
içinde Ramazan güzelliğinden geçmek ge-
rekiyor.
Haydi bakalım bu senede oruçlarımızı
tam tutacağız. Firesiz teravih kılacağız. Ra-
mazan herkese hayırlar getirir inşallah.
Evvelki seneler bir yana bırakılsa bile 1071’den beri Türklük âleminde bir ideal, yeni bir ruh meydana gelmişti. İlay-ı kelimetullah olarak adlandırılan bu ülkü; fisebilillah gaza, Al-lah’ın ismi ile İslamiyeti yayma şeklinde ifade edebileceğimiz bir ideal ve ruhtur. 1071’den ta… 1550’ye kadar devam edecek olan bu iman ve ruh ile hareket eden gönüllülere alpe-renler denirdi. İşte bu alperenlerden biri de benim.
Atam Osman Gazi’nin dava arkadaşlarına baktığımızda isimlerinin Gündüzalp, Ayku-talp, Hasanalp, Turgutalp, Satukalp, Konuralp, Sofualp v.b. olduklarını görürsünüz.
Ben Osmanlı padişahlarının dokuzuncusuyum. Babam II. Beyazıd’ın küçük oğluyum. 1467’de Amasya’da doğmuşum. 1520 yılında Edirne’de vefat ettim.
Çocukluğumdan beri iyi tahsil görerek yetiştim. Zamanın ilimlerinde büyük başarılar göstererek babamdan ve dedemden sonra en bilgin Osmanlı padişahı unvanını kazan-
dım. Arapça ve Farsça’yı çok iyi biliyordum. Aynı zamanda çoğu tasavvufi olan pek çok güzel şiirler de yazdım. Sekiz yıl süren kısa
sultanlığım döneminde büyük işler başardım.Sekiz yıl içinde devletin sınırlarını iki buçuk mislin-
den daha fazla büyüttüm. Çaldıran(1514), Mercida-bık(1516), Ridaniye(1517) zaferleriyle Tebriz’e girdim, Suriye’yi, Mısır’ı fethettim. Bu zaferlerle Anadolu’da birliği kesin olarak sağlamlaştırırken, artık Hicaz, Ye-men, Sudan ve Eritre de Osmanlı hâkimiyetine girmiş bulunuyordu. Bu ise Osmanlı’nın, Allah’ın izniyle bir cihan devleti haline geldiğini gösteriyordu.
Sizlerin atalarınıza layık birer vatan evladı olarak yetiştirilmenizi çok istiyorum. Sevgili çocuklar size ha-yatımdan bazı kesitler anlatmamı ister misiniz?
Mısır seferine hazırlanıyorduk. Sefer masrafları için hazinedeki para az görüldüğünden İstanbul’daki sar-
raflardan borç para almaya karar verildi. Bu arada zengin bir Yahudi sarraftan da borç para istendi.
Yahudi:“Padişahıma canım kurban olsun. Ne kadar
isterse vereyim. Yalnız benim de padişahımdan
BilirsinizSizZeki GÜREL
bir istirhamım var. Eğer oğlum Mişon’u Ye-niçeri ocağına kaydederse, ne kadar altın isterseniz verir, hatta bu parayı geri almaz, padişaha hediye ederim.” demiş.
Bu durum bana arz edilince haklı olarak çok kızdım ve hiddetimden bağırarak şunla-rı söyledim:
“Bula bula bir Yahudi mi buldunuz? Yahudilerin İslâm’ın amansız düşmanı ol-duğunu bilmez misiniz? Zuhur-i İslâm’da, İslâmiyeti ifsat ettikleri gibi, şimdi de rüşvet-leriyle oğullarını Yeniçeri ocağına kaydettirip bizi ifsat etmek ister-ler. Yahudi bu teklifi ile katli hak etmişti. Fakat Padişah, parasına tamah edip bir Yahudi’yi katletti derler. Onun parasına da ken-disine de lanet olsun. Yeniçeri ocağına nasıl kayıt yapılacağına dair kanun vardır. Rüşvetle kanun harici iş yapılmaz.”
Benim bu hassasiyetimi evlatlarım anlayamadıkları için zamanla rüşvet ve kanun-suzluk yaygınlaştı önce ordu sonra da devlet çökmedi mi?..
Mısır’ı fethetmiş dönüyorduk. Adana ta-rafına geldiğimizde yağmura yakalandık. Her taraf su ve çamurdu. Yanımda hocala-rımdan Kemal Paşazade(İbni Kemal) ile at başı beraber gidiyorduk. Bir ara hocamın atının ayağından sıçrayan çamurlarla üstüm başım çamura sıvanmıştı. Bunun üzerine hocamın ve etraftakilerin beti benzi sarar-dı. Çünkü herkes benim hiddetimin şidde-tini bilirdi. Hizmetçiler hemen koşup kafta-nımdaki çamurları temizlemeye koyuldular. Fakat gözümün ucuyla hocamı seyrederken kahkaha ile güldüm, sonra hizmetlilere:
“Bırakınız. Temizlemeyiniz. Bana yeni bir kaftan getiriniz. Bunu da öldüğüm zaman sandukamın üzerine örtsünler. Zira, âlimle-rin atının ayağından sıçrayan çamurlar dahi mübarek olup hürmet ve tazime layıktır.” di-yerek hocayı müşkül durumdan kurtarmak-la kalmadım ilme ve âlimliğe değer vermek gerektiğini de herkese ilan etmiş oldum.
Bir de şu mukaddes emanetler meselesi var. Onu da anlatmak istiyorum: Mercidabık zaferinden sonra Halep’te okunan bir Cuma
hutbesiyle halifeliğin, Abbasilerden Osman oğullarına geçtiği ilan
edildi (1516). Mısır’ın fethin-den sonra 6 Temmuz 1517 de Mekke ve Medine’de-ki Mukaddes Emanetler bana teslim edildi. İşte o günden itibaren biri ben olmak üzere toplam 40 hafız hiç ara vermeden Kuran-ı Kerim okuyarak
Mukaddes Emanetleri İs-tanbul’a getirdik. Topkapı
Sarayı’nda onlar için bir yer yaptırdım. Sağlığımda benimde
dâhil olduğum kırk hafız bu me-kânda hiç aralıksız gece ve gündüz Ku-
ran okumaya devam etti. Benden sonra da bu güzel uygulama devam ettirildi. Allah (c.c) bu güzelliği devam ettirenlerden razı olsun.İstanbul’a yolunuz düşerse Topkapı Sa-
rayında Mukaddes Emanetleri ziyaret etmeyi unutmayın. Sevgili çocuklar, sizden mukad-des emanetlerin neler olduğunu anne ve babalarınızdan, öğretmenlerinizden sorarak öğrenmenizi istesem sizleri yormuş mu olu-rum? Ecdadınızı hayırla yâd ederken beni de fatihalarınızla anmayı unutmazsanız çok sevinirim… Beni tanıdınız değil mi milletimin güzel evlatları?
Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 200727
Hamidettin İHTİYAR / BURSA - Eda KARAOĞLU / İSTANBUL - Eren KARAOĞLU / İSTANBUL - Esra KARAOĞLU / İSTANBUL
Hatice GÖRGÜL / ANKARA - Tuğçe ÇETİN / İSTANBUL - Esra TOPAK / İSTANBUL - Tuğçe ERDOĞAN / İSTANBUL
Muhammed Mustafa ERDOĞAN / İSTANBUL - Sema ÇETİN / MALATYA - M. Ali ÇETİN / MALATYA - Ömer Baki DURMAZ / K.MARAŞ
Yusuf ŞAHİNOĞLU / SİVAS - Nurdan SARUHAN / GAZİANTEP - Saim KESKİNTEPE / BOLU - Hulusi Emre KAYA / İSTANBUL
/ MALATYA
10 tane zenci birgün bir dağ gezisinde mağranın birinde eski bir lamba bulurlar. Lambayla oynarken içinden bir cin çıkar. Cin hepsinin tek bir istekte bulunmasını ve bunu gerçekleştireceğini söyler. Zen-ciler sıraya geçip isteklerini söylemeye başlarlar. Birinci zenci kendisini beyaz yapmasını ister. Fakat en sondaki zenci gülmeye başlar. Neyse onu beyaz yapar. İkinci zenci de aynı istekte bulunur. Yine en sondaki zenci kahkaha atar. Neyse bü-tün zenciler aynı istekte bulunur ve her seferinde sondaki zenci güler. Sıra en sondaki zenciye gelir. Cin senin isteğin ne diye sorduğunda zenci: “Bütün zencileri tekrar siyah yap” der ve tekrar güler.
Hepsini Siyah Yap
Esra TOPAK / İSTANBUL
Ona da mı Pasaport?Londra havaalanında altı yamyam
yanlarında bir beyaz adamla gümrükten geçiyorlardı. polis pasaportlarını istedi. Uzattılar. Altı pasaportu incelemeyi biti-ren memur:- İyi ama, siz yedi yolcusunuz. Nerede yedinci yolcunun pasaportu? Yamyamlar şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar.- Hangi yedinci yolcu?
Memur yanlarındaki beyaz adamı gös-terince daha çok şaşırırlar:- Yanımıza yolluk olarak aldığımız yiyeceğe de pasaport çıkarılması gerektiğini bilmiyorduk.
Burak ŞAHİNASLAN / TEKİRDAĞ
Abdülbaki ÖZTÜRK / KIRŞEHİR
• Bir futbolcunun topa her kafa vuruşunda, beyninden 1000 (bin) hücrenin öldüğünü...• Ortalama bir insanda 30.000-100.000 adet saç olduğunu, her gün yaklaşık 100 tanesinin döküldüğünü...• Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplıyacağını...• İnsan vücudunun her 7 yılda ölen hücrelerin yerine yenisi gelerek tamamen yenilendiğini biliyormuydunuz?
Bunları Biliyormusunuz?
Eren KARAOĞLU / İSTANBUL
Hz. Peygamber (s.a.v)’den sonra, devlet ve din işlerini yönetmek için aşa-ğıda isim ve hizmet süreleri yazılı zâtlar, halifeliklere seçilmişlerdir.
1) Hz. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.), iki sene,
2) Hz. Ömerü’l Faruk (r.a.), on buçuk sene,
3) Hz. Osman Zinnûreyn (r.a.), on iki sene,
4) Hz. Ali (r.a.), beş sene, Hz. Hasan Efendimiz de görülen lü-
zum üzere altı ay kadar Hilâfet görevin-de bulunmuşlardır.
Hulefâ-i Râşidîn (Dört Hâlife)
Hulusi Emre KAYA / İSTANBUL
29Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
BunlarıBiliyor musunuz ?
İslâmiyet’i ilk kabul edenlerİslâmiyet’i ilk olarak kabul ederek imân etme şe-
refini kazananlar, sırasıyla şu kıymetli kimselerdir:1) Hz. Hatice Vâlidemiz,2) Hz. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.),3) Çocuklardan Hz. Ali (r.a.),4) Hz. Zeyd (r.a.),5) Hz. Osman Zinnûreyn (r.a.),6) Hz. Abdurrahman bin Avf (r.a.),7) Hz. Saad bin Ebî Vakkas (r.a.),8) Hz. Zübeyr bin Avvam (r.a.),9) Hz. Talhâ bin Ubeydullah (r.a.).
Aşere-i Mübeşşere Daha dünyada iken Cennet’le müjdelenen on ki-
şiye Aşere-i Mübeşşere denir. Ayrıca sahâbe olan bu büyük zâtlar şunlardır:
1) Hz. Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.),2) Hz. Ömerü’l Faruk (r.a.),3) Hz. Osman Zinnûreyn (r.a.),4) Hz. Ali’yyü’l Murtezâ (r.a.),5) Hz. Talha Bin Ubeydullah (r.a.),6) Hz. Zübeyr Bin Avvam (r.a.),7) Hz. Abdurrahman Bin Avf (r.a.),8) Hz. Saad Bin Ebî Vakkas (r.a.),9) Hz. Sail Bin Zeyd (r.a.),10) Hz. Ebû Ubeyde Bin Cerrah (r.a.).
İslâmiyet’i İlk Kabul Edenler ve Aşere-i Mübeşşere
Önemli Günler ve Haftalar
İlköğretim Haftası
Okulların Açıldığı İlk HaftaDünya Barış Günü
1 EylülDünya Turizm Günü
27 EylülGaziler Günü
19 Eylül
م ا ت و ا رز و و آ و ات ا و ن ر
Arkadaşlar! İftarda herkes gönlünce dua edebilir ama Peygamberimiz aşağıdaki duayı ederek orucunu açarmış. Aynı olan renklere dikkat edin!...
Allah’ım! Senin için oruç tuttum, Sana inandım, Sana dayandım, Senin verdiğin rızkla orucumu açtım, Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim, benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla.
İFTAR DUASI:
30Somuncu Baba Çocuk Dergisi - TEMMUZ 2007
Tayyar Bulmaca Hazırlayan: Çağrı CEBECİ
31Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Sevgili Çocuklar!Aşağıdaki bulmacada Ramazan ayı ile ilgili bazı kavramlar yatay, dikey ve
çapraz olarak gizlenmiştir. Bakalım onları bulabilecek misiniz?
•Teravih•Oruç•Fitre
•İftar•Sahur•Ramazan
•Fidye••İftar Duası•İmsak
•Bayram•Kadir Gecesi•İtikâf
•Mukabele
Sevgili Çocuklar!Aşağıdaki oruçla ilgili kelimelerin karşılığını oklarla gösterebilir misiniz?
R U H V A F T A R E I Y E F D E Z A N F A K M S A S H U R T R E L M O R U Ç D R B A Y R A Z I M A Z K A S M K H Y U M N O K M L U B I R E T D A V D Ö Y U P K R S K A Y A L E S T A R A M A L K A T R A M I M E K H V A C D A T R E D K B M A Ü P L T K O K A F F R E A F Z H U F E Ç U O R Ç U H R T L R A V H R E M S A K A G E C E S D N D I S A E L E M U K L E B E L Y N A Z R V E Y F B E L C U R C E E B I Y R M N A L A O Ç E S A R H A D R K H S M T Y E Y S I D A E L K A D R S G E C R U H F T R E T A T K A F F A S A K M T Z R A Ç U R A K A S O R M A Z A T A E U S A H U R R A T R E F F R A U S I
İMSAK
İFTAR
TERAVİF
FİTRE
SAHUR
FİDYE
Ramazanda bayramdan önce verilmesi gereken sadaka
İmsak vaktinden önce oruca hazırlık maksadıyla yenen yemek
Çeşitli sebeplerden dolayı orucun tutulamayıp karşılığında verilen para
Oruca başlama zamanı.
Güneşin batıp orucun sona erdiği an. Akşam namazının girdiği zaman
Ramazan ayında kılınan sünnet namaz
Hazırlayan: Yusuf HALICI
Çizim: Hasan ACAR
32Somuncu Baba Çocuk Dergisi - EYLÜL 2007
Çocukca Bulmaca...