mÜslÜmanca konuŞmak

174

Upload: global-publication

Post on 09-Mar-2016

240 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

İnsanın ağzından çıkan her kelime Kuran'ın "Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız. Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir." (Meryem Suresi, 80) ayetiyle bildirildiği gibi, Allah Katında yazılmaktadır. Dolayısıyla insanlar inandıkları her fikirden, akıllarından geçirdikleri her düşünceden, gösterdikleri her tavırdan sorumlu oldukları gibi, söyledikleri her sözden de sorumlu tutulacak ve ahirette buna göre bir karşılık alacaklardır.

TRANSCRIPT

OKUYUCUYA• Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n

nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› vedolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 150 y›ld›r pek çok insan›n iman›n›kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir al-datmaca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hiz-metin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tekbir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de ol-sa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.

• Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitapla-r›nda imani konular Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetle-rini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konu-lar, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmakta-d›r.

• Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmi-fle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m saye-sinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini red-detme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçek-lerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.

• Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, kar-fl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen birgrup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübe-lerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.

• Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na veokunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitap-lar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenleriçin en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edil-mesidir.

• Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli se-bepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yanve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok es-er oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak bi-rikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.

• Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynakla-ra dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat etmeyen üslupla-ra, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.

Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.

Birinci bask›: fiubat 2003 / ‹kinci bask›: Ekim 2005 / Üçüncü bask›: Haziran 2006

Dördüncü bask›: Aral›k 2006 / Beflinci bask›: fiubat 2007 / Alt›nc› bask›: Kas›m 2008

ARAfiTIRMA YAYINCILIK: Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi

‹brahim Elmas ‹flmerkezi A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul Tel: (0 212) 222 00 88Bask›: Entegre Matbaac›l›k / Sanayi Cad. No: 17

Yenibosna-‹stanbul Tel: (0 212) 451 70 70

w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'datamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi GüzelSanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölü-mü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimselve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, ya-zar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini veDarwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortayakoyan çok önemli eserleri bulunmaktad›r. Harun Yahya'n›n eserleri

yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyat-t›r ve bu külliyat 57 farkl› dile çevrilmifltir.

Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki pey-gamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun veYahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa-¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam›ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›nson kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya ol-mas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Ku-ran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle,inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyive dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"ü söy-

lemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibiolan Resulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin birduas› olarak kullan›lm›flt›r.

Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤i-ni dünyaya ulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n var-

l›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imani konular üzerin-de düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin

çürük temellerini ve sapk›n uygulamalar›n› göz-ler önüne sermektir.

Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindis-tan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endonez-ya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹span-

ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹tal-ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve

Rusya'ya kadar dünyan›n dahapek çok ülkesinde be¤eniy-

le okunmaktad›r. ‹ngiliz-ce, Frans›zca, Almanca,‹talyanca, ‹spanyolca,Portekizce, Urduca,

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA

Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli,S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'dayayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca ve‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurtd›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi ta-raf›ndan takip edilmektedir.

Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›niman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitap-lar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve sami-mi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki et-me, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r.Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalistfelsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savu-nabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inat-la savunacaklard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkar-c› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.

Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmak-tad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zcaAllah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve ya-y›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir.

Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmeleri-ni sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çokönemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.

Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmaflameydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve kes-kin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve za-man kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebigücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bukonuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli-¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› vesamimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.

Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektikle-ri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yo-lu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Ku-ran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünya-n›n günden güne daha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam›dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lma-s› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.

Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n izniyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur vebar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.

‹Ç‹NDEK‹LER

G‹R‹fi .....................................................................................................33

MÜSLÜMANCA KONUfiMANIN ÖNEM‹...................................36

MÜSLÜMANCA KONUfiMANIN ÖZELL‹KLER‹ ......................39Allah'›n kudretini (kadrini) takdir edebilenbir üslup ile konuflmak.........................................................................40Allah'› çokça zikretmek ........................................................................42Allah'› en güzel isimleriyle anmak.....................................................43Her an Allah ile beraber oldu¤unu bilerek konuflmak ...................45Allah'a hiçbir fleyi ortak koflmadan konuflmak ................................47Allah'› övüp yücelterek konuflmak ....................................................50Allah'a karfl› aczini bilen bir üslupla konuflmak..............................53‹fllerin Allah'›n dilemesiyle olaca¤›n› bilerek konuflmak ................56Konuflmalarda Kuran'› rehber edinmek ............................................58Kaderin mükemmelli¤ini ve herfleyde bir hay›r oldu¤unu bilerek konuflmak ...............................................................60Allah'a güvenip dayanarak konuflmak..............................................66Dünya hayat›n›n geçicili¤inin fark›nda olan bir üslupla konuflmak ..........................................................................69Konuflmalarda helale harama titizlik göstermek .............................72Konuflurken fleytan›n etkisinde bir üsluptan sak›nmak ve fleytandan Allah'a s›¤›narak konuflmak .....................74‹nsanlara iyili¤i emredip, kötülükten men etmek............................77Hikmetli konuflmak ..............................................................................79Samimi bir üslupla konuflmak ............................................................83Do¤ru konuflmak...................................................................................85Ak›lc› ve mant›kl› konuflmak ..............................................................90Müjdeli ve sevinç verici konuflmalar yapmak..................................92

fievk ve heyecan› yüksek tutan bir üslupla konuflmak...................96Sözün en güzelini söylemek................................................................98Nefis ve hevadan konuflmamak .........................................................99Ölçülü, nezaketli ve sayg›l› bir üslup kullanmak ..........................100Alçakgönüllü bir tarzda konuflmak .................................................101Hoflgörülü ve ba¤›fllay›c› bir üslup kullanmak ..............................103‹stiflare etmek .......................................................................................105'MaflaAllah, Allah'tan baflka kuvvet yoktur' diyerek konuflmak.106Anne babaya güzel söz söylemek.....................................................109Arkadan konuflmamak, dedikodu yapmamak ..............................112Zan ve iftirada bulunmamak ............................................................115Alayc› bir üslupla konuflmamak.......................................................118Haset ve k›skançl›k içerenbir üsluptan kaç›nmak........................................................................120Bofl ve faydas›z konuflmalar yapmamak.........................................122Söz kesmemek ve itidalli bir sesle konuflmak ................................123Muhatab›n kültür seviyesine uygun bir üslup kullanmak..................................................................................124Münaf›kane bir üsluptan kaç›nmak .................................................125fiüphe veren bir konuflma tarz› kullanmamak ...............................127A¤›z arayan sinsi bir üslup kullanmamak......................................129Kötülü¤e yönelten konuflmalardan sak›nmak................................130Dil e¤ip bükmemek ............................................................................131Gizli konuflmalar yapmamak............................................................133Peygamberimiz (sav)'i savunup destekolarak konuflmak.................................................................................136

MÜSLÜMANCA KONUfiMANIN ‹NSANLAR

ÜZER‹NDEK‹ ETK‹LER‹ .................................................................139

SONUÇ.................................................................................................144

DARWIN‹ZM'‹N ÇÖKÜfiÜ.............................................................148

11

‹‹flflttee RRaabbbbiinniizz oollaann AAllllaahh bbuudduurr.. OO''nnddaann bbaaflflkkaa ‹‹llaahh yyookkttuurr.. HHeerrflfleeyyiinn YYaarraatt››cc››ss››''dd››rr.. ÖÖyylleeyyssee OO''nnaa kkuulllluukk eeddiinn.. OO,, hheerrflfleeyyiinn üüssttüünnddee bbiirr vveekkiillddiirr.. GGöözzlleerr OO''nnuu iiddrraakk eeddeemmeezz;; OO iissee bbüüttüünn

ggöözzlleerrii iiddrraakk eeddeerr.. OO,, llaattiiff oollaanndd››rr,, hhaabbeerrddaarr oollaanndd››rr.. GGeerrççeekkflfluu kkii ssiizzee RRaabbbbiinniizzddeenn bbaassiirreettlleerr ggeellmmiiflflttiirr.. KKiimm bbaassiirreettlleeggöörrüürrssee kkeennddii lleehhiinnee,, kkiimm ddee kköörr oolluurrssaa ((ggöörrmmeekk iisstteemmeezzssee)) kkeennddii aalleeyyhhiinneeddiirr.. BBeenn ssiizziinn üüzzeerriinniizzddee ggöözzeettlleeyyiiccii ddee¤¤iilliimm..

((EEnnaamm SSuurreessii,, 110022--110044))

12

Çekirge sürüleri çok kalabalıklardır ancak adeta tek bir

vücut olarak hareket ederler. Bu sürülerin bazılarının 3-5

kilometre geniflli¤inde ve metrelerce derinlikte oldu¤u

tespit edilmifltir. Bu canlılar yumurtalarını topra¤ın içine

tohum gibi yerlefltirirler ve çekirge larvaları uzun bir sü-

re topra¤ın altında kaldıktan sonra, yeryüzüne topluca ç›-

karlar. www.yaratilismucizesi.com

13

...... BBiizz ggöökktteenn ssuu iinnddiirrddiikk,, bbööyylleelliikkllee oorraaddaa hheerr ggüüzzeell oollaann ççiifftttteenn bbiirr bbiittkkii bbiittiirrddiikk..

BBuu,, AAllllaahh''››nn yyaarraattmmaass››dd››rr.. fifiuu hhaallddee,, OO''nnuunn dd››flfl››nnddaa oollaannllaarr››nn yyaarraatttt››kkllaarr››nn›› BBaannaa ggöösstteerriinn..

HHaayy››rr,, zzuullmmeeddeennlleerr,, aaçç››kkççaa bbiirr ssaapp››kkll››kk iiççiinnddeeddiirrlleerr..((LLookkmmaann SSuurreessii,, 1100--1111))

14

‹nsanlar›n dostu ve yard›mc›s› olan sevimli köpekler de

Yüce Allah’›n insanlar için boyun e¤dirdi¤i varl›klard›r.

‹nsan çevresine bakt›¤›nda bunun gibi Allah’›n pek çok

ayetiyle karfl›lafl›r. Bunlar düflünebilen insanlar için birer

ibret vesilesidir.

www.darwinvedna.com

15

Karıncalar›n bilinen yaklaflık 8800 çeflidi vardır. Her çefli-

din de kendine özgü, hayranlık verici özellikleri bulunur.

Teknoloji, kollektif çalıflma, askeri strateji, geliflmifl bir

iletiflim a¤ı, örnek ve rasyonel bir hiyerarfli, disiplin, ku-

sursuz bir flehir planlaması... ‹nsanların her zaman yeteri

kadar baflarılı olamadı¤ı bu alanlarda, karıncalar daima

baflarılıdırlar. www.evrimmasali.com

16

Her canlı, kendisini savunmak için farklı yeteneklerle bir-

likte var edilmifltir. Kimisi çok hızlı ve çeviktir; kendini ka-

çarak kurtarır. Kimisi yerinden kımıldayamaz, ama sa¤lam

zırhlarla kaplıdır. Kimisi, ola¤anüstü "korkutma" becerile-

rine sahiptir. Bazıları, zehirli, yakıcı, ya da kötü kokulu s›-

v›lar püskürtür. Bunlar›n her biri Allah’›n yaratma sanat›n-

daki mükemmelli¤in göstergesidir.

17

KKeennddii rr››zzkk››nn›› ttaaflfl››yyaammaayyaann nniiccee ccaannll›› vvaarrdd››rr kkii oonnuuvvee ssiizzii AAllllaahh rr››zz››kkllaanndd››rr››rr.. OO,, iiflfliitteennddiirr,, bbiilleennddiirr..

((AAnnkkeebbuutt SSuurreessii,, 6600))

www.kuslar.net

18

OO AAllllaahh kkii,, yyaarraattaanndd››rr,, ((eenn ggüüzzeell bbiirr bbiiççiimmddee)) kkuussuurrssuuzzccaavvaarr eeddeennddiirr,, ''flfleekkiill vvee ssuurreett'' vveerreennddiirr.. EEnn ggüüzzeell iissiimmlleerr

OO''nnuunndduurr.. GGöökklleerrddee vvee yyeerrddee oollaannllaarr››nn ttüümmüü OO''nnuu tteessbbiihheettmmeekktteeddiirr.. OO,, AAzziizz,, HHaakkiimmddiirr..

((HHaaflflrr SSuurreessii,, 2244))www.denizlerdesanat.com

19

Bir molekülün, bu molekülü oluflturan atomlar›n plan yap-

mas›, bu plana uygun hareket etmesi, verilen emri anlaya-

rak, uygulamas›, tesadüfen ortaya ç›kmas› mümkün olma-

yan olaylard›r. ‹flte bütün bu ola¤anüstü olaylar, bugüne ka-

dar yaflam›fl olan ve halen yaflayan milyarlarca insan›n be-

denlerinde her birinin bedeninde gerçekleflir ve resimdeki

bebek oluflur. Allah üstün güç sahibi olan Yarat›c›m›z'd›r.

20

Bilinen en eski akrep fosillerinden biri 320 milyon y›ll›k-

t›r. Resimde fosili görülen akrep ise 110 milyon yafl›ndad›r.

320 milyon y›l önce yaflayan akrepler de, 110 milyon y›l ön-

ce yaflayan akrepler de, günümüzde yaflayan akrepler de

ayn›d›r. Yüz milyonlarca y›ld›r de¤iflmeyen akrepler bir

Yarat›l›fl gerçe¤i delilidir.

Brezilya’da bulunan 110 milyon y›ll›k akrep fosili, resimdede görüldü¤ü gibi günümüz akreplerinden farks›zd›r.

www.surungenfosilleri.com

21

Resimde görülen çekirge fosili 108 – 92 milyon yafl›ndad›r

ve Darwinistlere, di¤er tüm canl›lar gibi, çekirgelerin de

milyonlarca y›ld›r hiç de¤iflmediklerini yani evrim geçir-

mediklerini söylemektedir.

Yanda 108-92milyon y›ll›k

bir çekirge fo-sili görülmek-tedir. Altta ise

günümüz çe-kirgesi...

www.canlilarinevrimi.com

22

Resimde görülen karabatak kafas› fosili 18 milyon y›ll›kt›r.18 milyon y›l önce yaflayan karabataklar›n günümüzdekiörneklerinden bir fark› olmad›¤›n›n delilidir. Bu farks›zl›k,söz konusu canl›lar›n milyonlarca y›ld›r de¤iflmedi¤ini, ya-ni evrim geçirmediklerini göstermektedir.

Yukar›da görülenkarabatak fosili 18milyon y›ll›k olup

fiili’de bulunmufltur.Yandaki resimde de

günümüz karabatak-lar›ndan örnekler

görülmektedir.

www.kabatasdevri.com

23

Fosil kay›tlar› her aç›dan evrim teorisini yalanlamaktad›r.

Teoriyi yalanlayan fosil örneklerinden biri de, resimde gö-

rülen 25 milyon yafl›ndaki yengeç fosilidir. On milyonlar-

ca y›ld›r de¤iflmeden kalan yengeçler, canl›lar›n evrimlefl-

medi¤ini bir kez daha teyit etmektedir. Bu yengeç fosili-

nin, günümüzde yaflayan yengeçlerden hiçbir fark› yoktur.

Günümüzden 25 milyon y›l önceyaflayan yukar›daki yengeç fosili-ni alttaki yaflayan yengeçle k›yas-lad›¤›n›zda aralar›nda hiçbir fark

bulunmad›¤›n› görebilirsiniz.

www.hayatinkokeni.com

24

Darwinistlerin bilim d›fl› iddialar›na göre sürüngenler

memelilerin de atas›d›r. Ancak bu iki canl› s›n›flamas›

aras›nda çok büyük farklar vard›r. Evrimciler bugüne ka-

dar bu konudaki sorulara tatmin edici tek bir bilimsel ce-

vap verememifllerdir. Çünkü canl›lar birbirlerinden de¤i-

flerek var olmam›fl, bir anda eksiksiz olarak yarat›lm›fllar-

d›r.

23-5 milyony›ll›k s›rtlan

kafatas›.

25

Hufl a¤ac›, Betula s›n›f›nda yer alan, kuzey iklimlerinde

yetiflen bir bitkidir. Resimde görülen fosil, 54 – 37 milyon

y›l yafl›ndad›r. Günümüzdeki örnekleriyle t›pat›p ayn›

olan bu fosil örne¤i, di¤er tüm canl›lar gibi, hufl a¤açlar›-

n›n da evrim geçirmedi¤inin delillerinden biridir.

Kanada’da bu-lunan 54-37

milyon y›ll›kolan hufl a¤ac›

yapra¤›n›n fosi-li yandaki re-simde yer al-

maktad›r. Yu-kar›da ise gü-

nümüzde yafla-yan bir hufl

a¤ac› yapra¤›görülmektedir.

www.evrimcilerinitiraflari.com

26

Resimde görülen istiridye 268 – 146 milyon yafl›ndad›r.

Yüz milyonlarca y›l önce yaflam›fl olan istiridyelerin gü-

nümüzde yaflayanlarla ayn› oldu¤unu gösteren bu fosil,

evrimi yalanlamaktad›r.

Günümüzde ya-flayan istiridye-lerle milyonlar-

ca y›l önce ya-flayanlar aras›n-

da bir fark ol-mad›¤›n›n deliliyukar›daki fosilile günümüzdekiörneklerinin ay-

n› olmas›d›r.

www.maddeninardindakisir.com

27

Karidesin vücudu kalsiyum karbonattan meydana gelen

bir z›rhla kapl›d›r. Gövdesi eklemlidir. Resimde görülen

karides fosili ise 145 milyon y›l yafl›ndad›r. Milyonlarca

y›ld›r yap›lar›n› aynen koruyan ve herhangi bir de¤iflime

u¤ramayan karidesler, canl›lar›n evrim geçirmedi¤inin

yaflayan bir delilidir.

Yandaki resimdegörülen karides fosili 145 mil-yon y›ll›kt›r. Yu-kar›daki resim-de de günümüzkaridesi görülmektedir.

www.Allahvar.com

28

390 milyon y›l önce yaflam›fl olan deniz y›ld›zlar›n›n, bu-

günkü denizlerde yaflayan deniz y›ld›zlar›ndan hiçbir far-

k› yoktur. Aradan geçen yüz milyonlarca y›la ra¤men de-

¤iflime u¤ramayan deniz y›ld›zlar›, tarihin hiçbir döne-

minde evrim yaflanmad›¤›n› göstermektedir.

www.evrimbelgeseli.com

www.evrimbelgeseli.com

300 milyon y›ll›k birdeniz y›ld›z› fosili ile

yanda görülengünümüzdeki örne¤iaras›nda hiç fark ol-mamas› yarat›l›fl›n

delillerindendir.

29

Günümüzde yaflayan örümceklerin sahip olduklar› tüm

özelliklere milyonlarca y›l önce yaflayan örümcekler de

sahiptir. 25 milyon y›ll›k amber içindeki örümcek fosili

bu gerçe¤in ispatlar›ndand›r.

25 milyon y›ll›körümcek fosili(üstte). Solda isegünümüzdeki örne¤igörülüyor.

www.guncelyorumlar.com

30

Sahip olduklar› özel sonar sistemi sayesinde yarasalar zi-

firi karanl›kta, hiçbir fley görmeden son derece k›vrak ve

kusursuz manevralarla uçar. Karanl›k bir odan›n zeminin-

deki küçücük bir t›rt›l› bile alg›lar ve avlar. Bu sistem ol-

madan canl›n›n yaflamas› mümkün de¤ildir. Milyonlarca

y›ll›k yarasa fosilleri canl›lar›n evrim geçirdi¤i iddias›n›

reddetmektedir.

Sa¤da 54-37 milyon y›ll›k

bir yarasa fo-sili görülmek-tedir. Afla¤›da

da günümüzyarasalar›n-

dan bir örnek.

www.Darwinistlerbizesorun.com

31

Tüm fosil örnekleri yüz milyonlarca yıl önce yaflamıfl

canlılarla bugünkü örnekleri arasında hiçbir fark olmad›-

¤›n› gösterir. En eski jeolojik dönemlerde yaflayan

canlılar dahi hiç de¤ifliklik geçirmeden günümüze kadar

gelmifllerdir. Canlılar tarihin hiçbir döneminde ilkelden

geliflmifle do¤ru bir süreç yaflamamıfllardır. Tam aksine

bugünkü aynı kompleks yapı ve özellikleriyle yeryüzün-

de bir anda ortaya çıkmıfllardır.

Yanda 80 milyon y›ll›ktimsah fosili ve onun

üstünde günümüzde yafla-yan örne¤i görülmektedir.

32

33

G‹R‹fi

Bir düflünün… Kim bilir kaç y›ldan beri konuflabilmek gibi

önemli bir yetene¤e sahipsiniz? Kim bilir kaç y›ld›r hiçbir çaba

harcamadan, kolayl›kla istedi¤iniz her sözü söyleyebiliyor, iste-

di¤iniz her konuflmay› yapabiliyorsunuz? Hiç kuflku yok ki bu

sorulara "y›llard›r…" diye yan›t verirsiniz. Ancak belki de da-

ha önce ço¤u insan›n akl›na kendi kendine böyle bir soru sor-

mak gelmemifl olabilir. Çünkü konuflmak, insan›n do¤as›nda

bulunan yeteneklerinden biridir.

Her insan kendisine verilen bu önemli yetenek sayesinde

bir ömür süresince istedi¤i kadar konuflabilmekte ve belki de

bu duruma al›flt›¤› için, konuflman›n insan hayat› aç›s›ndan tafl›-

d›¤› önemi göz ard› edebilmektedir.

Oysa her insan›n flu gerçe¤in bilincinde olmas› gerekir; ko-

nuflabilmek bir nimettir ve Allah insana bu yetene¤i belirli bir

amaç için vermifltir: ‹nsan konufltu¤u her sözden ahiret-te sorumlu tutulacakt›r.

Allah, insan› Kendisi'ne kulluk etmesi için yaratm›flt›r. Ona,

Kendisi'nin yüceli¤ini kavray›p iman edebilmesi için ak›l, yarat-

t›¤› mükemmellikleri görüp takdir edebilmesi için gözler, ayet-

lerini iflitebilmesi için kulaklar ve Allah'›n flan›n› yüceltip, dinini

anlatabilmesi için dil vermifltir. Kuran'›n "Asla; demekte ol-du¤unu yazaca¤›z ve onun için azapta(n) da süre tan›-d›kça tan›yaca¤›z. Onun söylemekte oldu¤una Biz mi-rasç› olaca¤›z; o Bize, 'yapayaln›z tek bafl›na' gelecek-tir." (Meryem Suresi, 79-80) ayetleriyle bildirildi¤i gibi, insan›n

a¤z›ndan ç›kan her kelime Allah Kat›nda yaz›lmaktad›r. Dolay›-

s›yla insanlar inand›klar› her fikirden, ak›llar›ndan geçirdikleri

her düflünceden, gösterdikleri her tav›rdan sorumlu olduklar›

gibi, söyledikleri her sözden de sorumlu tutulacak ve ahirette

buna göre bir karfl›l›k göreceklerdir.

Ancak ço¤u kimse, dünya hayat›nda söyledi¤i her sözün,

kurdu¤u her cümlenin hesab›n› ahirette eksiksiz olarak vere-

ce¤ini akl›na getirmez. Bu nedenle düflünmeden ve kendisine

yükleyece¤i sorumluluklar› hesaplamadan pek çok söz sarf

eder. Oysa Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i bu vaadi kesin olarak

gerçekleflecektir; insan belki de söyledi¤i sözlerin büyük bir

k›sm›n› unutmufl olacak, ama tüm bunlar ahirette eksiksiz ola-

rak karfl›s›na ç›kacakt›r. Allah Kuran'da, "Oysa gerçekten si-zin üzerinizde koruyucular var, 'fierefli-üstün' yaz›c›-lar. Her yapmakta oldu¤unuzu bilirler." (‹nfitar Suresi,

10-12) ayetleriyle, yaz›c› meleklerin insan›n a¤z›ndan ç›kan her

sözü de yazmakta olduklar›n› haber vermektedir. Ayr›ca Allah

bir baflka ayette de herfleye nutku verip konuflturdu¤u gibi,

ahiret gününde insanlar›n derilerini konuflturarak yapt›klar›n›

kendilerine itiraf ettirece¤ini de belirtmifltir:

Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde flahit-lik ettiniz?" Dediler ki: "Herfleye nutku verip-konufl-turan Allah, bizi konuflturdu. Sizi ilk defa O yaratt›ve O'na döndürülüyorsunuz." (Fussilet Suresi, 21)

Dolay›s›yla insan ahiret gününde, dünya hayat›nda yapm›fl

oldu¤u konuflmalar› ne kadar saklamak istese ve bunlar› itiraf

etmekten ne kadar kaç›nsa da, bu kaç›fl ona bir fayda sa¤lama-

yacakt›r. Yap›p-ettiklerini anlatmak istemese de derisi onun

ad›na herfleyi bir bir itiraf edecektir. Bu nedenle insan›n dünya

hayat›ndaki hedefi, Allah'›n huzuruna vard›¤›nda utanaca¤›,

aç›klamas›n› yapamayaca¤›, piflmanl›¤a kap›laca¤› tek bir söz da-

hi sarf etmemek olmal›d›r.

34 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Bu önemli gerçe¤in en aç›k flekilde fluuruna varan ve bu ah-

lak› en güzel flekilde yaflayan kimseler ise hiç kuflkusuz ki 'mü-minler'dir. Müminler, güçlü bir imana sahip olduklar›ndan her

zaman her yerde Allah'tan korkup sak›narak konuflurlar. Bun-

dan dolay›, ayette bildirildi¤i gibi, hesap gününde "kitab› sa¤taraf›ndan verilenler" olarak, gönül rahatl›¤›yla "… Al›n,kitab›m› okuyun." (Hakka Suresi, 19) diyebileceklerdir.

Çünkü müminler dünya hayat›nda Rabbimiz'e gönülden iman

ederek Müslümanca yaflayan ve bunun bir gere¤i olarak da

'Müslümanca konuflan' kimselerdir.

'Müslümanca konuflmak', insan›n, Allah'›n her an kendi-siyle beraber oldu¤unu, ilmiyle herfleyi sar›p kuflatt›¤›-n›, a¤z›ndan ç›kan her sözü duydu¤unu ve ahiretteO'nun huzurunda hesap verece¤ini bilerek, her an vic-dan›n› kullanarak konuflmas›d›r.

Müslümanca konuflabilmek, ancak 'Allah'a ve Kuran'ateslim olmak'la mümkün olabilir. Kalbinde iman›, samimiye-

ti ve teslimiyeti yaflad›ktan sonra, insana "nutku verip konufl-

turacak" olan Allah't›r. Allah ona 'Müslümanca konuflma'y› il-

ham edecek, onu en samimi, en hikmetli, en etkili ve en do¤-

ru flekilde konuflturacakt›r. Kalbinde samimi iman olmad›¤› sü-

rece, bir insan sadece sözlerine dikkat ederek bu samimi üslu-

bu kazanamaz. Hayat›n her an›nda Müslümanca konuflabilmek

için, samimi iman› ve Allah korkusunu kalpte her an yaflamak

gerekir.

Bu kitapta Müslümanca konuflman›n Kuran'da anlat›lan

önemi üzerinde durarak, tüm insanlar, konuflma yeteneklerini

Allah'›n raz› olaca¤› flekilde kullanmaya teflvik edilmektedir.

Müslümanlar›n konuflma üslubunun mükemmelli¤i ile dinden

uzak bir ruh halinde yaflayan kimselerin konuflma üslubu ara-

s›ndaki keskin farkl›l›klar ortaya konarak, tüm insanlar Kuran

ahlak›na uygun flekilde konuflmaya ça¤r›lmaktad›rlar.

35Harun Yahya (Adnan Oktar)

36

MÜSLÜMANCA

KONUfiMANIN ÖNEM‹

‹nsanlar› tan›mada en önemli rolü oynayan konulardan biri

kiflilerin konuflmalar›d›r. Hayata bak›fl aç›s›, inançlar, fikir ve

düflünceler sözlerle ifade edilir. ‹nsan kalbinde hissettiklerini,

zihninde saklad›¤› düflüncelerini, isteklerini, ideallerini ya da

korkular›n›, ister istemez konuflmalar›na yans›t›r. Dolay›s›yla

bir insan›n ruh halinin dengeli olup olmad›¤›, nas›l bir akla ve

vicdana sahip oldu¤u sarf etti¤i sözlerden büyük ölçüde a盤a

ç›kar. Dürüst, samimi, güvenilir ve do¤ru sözlü mü, yoksa sah-

tekar, kötü niyetli ve yalan söylemeye müsait bir kimse mi ol-

du¤u da konuflmalardan anlafl›l›r.

Konuflma üslubunun insanlar› tan›t›c› bir yönü oldu¤u halk

aras›nda da bilinen bir gerçektir. Birçok konuda, bir kifli hak-

k›nda karar verilirken öncelikle o kiflinin konuflmalar›ndan edi-

nilen vicdani kanaat esas al›n›r. Bunun bir örne¤ini, ifl görüflme-

lerinde yap›lan mülakatlarda görürüz. ‹flverenler, ifle baflvuran-

lar›n yaz›l› olarak verdikleri bilgileri yeterli bulmad›klar›ndan,

bu kiflilerle birkaç kez yüz yüze görüflüp, farkl› konular hakk›n-

da onlardan sözlü olarak bilgi al›rlar. Bu konuflmalar›n sonu-

cunda ilgili kiflinin karakterine dair bir izlenim edinirler.

Konuflman›n, insanlar›n karakterlerini ortaya koyan önem-

li özelliklerden biri oldu¤u, her konuda insanlara en do¤ru bil-

giyi veren Kuran ile bizlere bildirilmifltir. Allah, "E¤er Biz di-lersek, sana onlar› elbette gösteririz, böylelikle onlar›simalar›ndan tan›rs›n. Andolsun, sen onlar›, sözlerinsöylenifl tarz›ndan da tan›rs›n. Allah, amellerinizi bi-lir." (Muhammed Suresi, 30) ayetiyle, konuflma üslubunun, sa-

mimiyetsiz kimseleri tan›tan önemli bir özellik oldu¤unu belirt-

mifltir. Konuflma, kötü huylu, art niyetli veya ikiyüzlü insanlar›

deflifre etti¤i gibi, güzel ahlakl›, iyi huylu, inançl› insanlar›n ta-

n›nmas›nda da önemli bir ölçüdür. Kalbinde halis iman› yafla-

yan bir insan do¤al olarak, sadece müminlere has olan bir üs-

lupla, yani 'Müslümanca' konuflur. 'Müslümanca konufl-mak' insan›n samimiyetini, Allah'a olan sevgisini, ba¤l›l›¤›n›,

sayg› dolu korkusunu ortaya koyan önemli mümin alametlerin-

dendir. Dolay›s›yla bu üslup farkl›l›¤› inananlarla inkar edenleri

birbirlerinden ay›ran en temel özelliklerden biridir.

Allah, samimiyetlerine karfl›l›k müminlere en güzel, en do¤-

ru ve en hikmetli konuflmalar› yapt›r›r. Bu gerçe¤i bilen bir mü-

min bu konuda son derece teslimiyetli ve rahatt›r. ‹man› tam

olarak yaflamayan kimseler ise, kalplerinde gizledikleri kötülü-

¤ün konuflmalar›yla birlikte a盤a ç›kmas›ndan tedirgin olurlar.

Ancak ne kadar ihtimam gösterirlerse göstersinler, konuflma-

lar›n›n kendilerini ele vermesine engel olamazlar. Çünkü Müs-

lümanca konuflmak teknik bir çal›flma ya da dikkat sonucunda

de¤il, ancak samimi iman ile kazan›lan bir özelliktir. Bu, Allah'›n

bir kanunu ve müminlere sa¤lad›¤› bir kolayl›kt›r.

Müslümanca konuflman›n inananlar için bir baflka önemi ise

fludur; Allah müminleri, yaflad›klar› hak dini ve güzel ahlak› bafl-

kalar›na da anlatmakla sorumlu k›lm›flt›r. Bu nedenle insanlara

Allah'›n varl›¤›n›, birli¤ini ve yüceli¤ini anlatarak, onlar› Kuran

37Harun Yahya (Adnan Oktar)

ahlak›na ça¤›rmakla görevli olan müminler için konuflma büyük

bir ibadettir. Din ahlak›n› yaflayan ve Allah'›n büyüklü¤ünü kav-

rayan kimselerin, din ahlak›ndan uzak yaflayan bilgisiz insanlara

hissettiklerini ve düflündüklerini samimi bir flekilde ifade ede-

bilmeleri, birçok insan›n ‹slam'a ›s›nmas›na ve kalbinin Allah

korkusuyla dolmas›na vesile olabilir. Bu ise Allah Kat›nda çok

hay›rl› oldu¤u umulan bir ameldir. Bu nedenle iman edenler

Allah'tan her zaman ak›l, hikmet ve hay›r dolu konuflmalar ya-

pabilmeyi isterler. Konuflmalar›nda Allah'› zikreder, insanlara

sözün en güzelini söyler, onlara din ahlak›n› tebli¤ eder, iyili¤i

emreder kötülükten men ederler. Dolay›s›yla konuflmak mü-

minler için hayatlar›n›n sonuna kadar ecir kazanabilecekleri bir

ibadete dönüflür. Peygamber Efendimiz (sav) de güzel sözün

önemine flöyle dikkat çekmifltir:

Ebu Hureyre, Peygamber (S)'den, "Güzel ve hofl söz sadaka-

dır" buyurdu¤unu nakletmifltir. (Sahih-i Buhari, Cilt 13,

sf.6013)

Kuran'da, "Allah'a ça¤›ran, salih amelde bulunan ve:"Gerçekten ben Müslümanlardan›m" diyenden dahagüzel sözlü kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle bildirildi¤i

gibi, dünyada en güzel sözle konuflan insan, Kuran'da ö¤ütle-

nen ahlak› yaflamaya ça¤›ran yani 'Müslümanca konuflan'kimsedir. Müminler Allah'›n raz› olaca¤›n› umduklar› bu konufl-

ma üslubunu kullanarak O'nun rahmetine ve cennetine kavufla-

bilmeyi umut ederler. Bu nedenle samimi kalple Rabbimiz'e yö-

nelen her mümin, bu bilgiler ›fl›¤›nda düflünerek Müslümanca ko-

nuflman›n tüm gereklerini en güzel flekilde hayata geçirmeli ve

ömrünün sonuna kadar bu konuda kararl›l›k göstermelidir.

38 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

MÜSLÜMANCA

KONUfiMANIN ÖZELL‹KLER‹

Bir insan›n Müslümanca konuflabilmesi için, Allah'a samimi-

yetle teslim olmas› ve do¤ruyu yanl›fltan ay›ran Kuran'a uyma-

s› yeterlidir. Bu durumda vicdan› ona do¤ru yolu gösterecek

ve sözün en güzelini söylemesine vesile olacakt›r.

Allah, Kuran'da Müslümanca konuflman›n nas›l olmas› ve

iman edenlerin hangi üsluplardan kaç›nmas› gerekti¤ine dair

çeflitli örnekler vermifltir. Ayn› zamanda Kuran'da dünya haya-

t›nda insanlar›n karfl› karfl›ya kalabilecekleri olaylardan da ör-

nekler verilmifl ve farkl› karakterlerdeki insanlar›n bu olaylar

karfl›s›ndaki tepkileri ve konuflmalar› bizlere tan›t›lm›flt›r. Böy-

lece inanan bir insan, Kuran'a tabi olarak, hangi konuflman›n

Müslümanca, hangi konuflman›n ise Kuran d›fl› oldu¤unu göre-

bilmektedir. Allah'›n be¤enmedi¤i üsluptan sak›nabilmekte ve

yine Allah'›n raz› olaca¤› bir konuflma tarz›n› en mükemmel fle-

kilde uygulayabilecek bir bilgiye sahip olabilmektedir.

‹lerleyen sayfalarda Allah'›n Kuran ayetleri ile bizlere bildir-

mifl oldu¤u Müslümanca konuflma üslubu tüm özellikleriyle in-

celenecek ve bu üslubun tam olarak anlafl›l›p hayata geçirilebil-

mesi için Kuran'dan ve günlük yaflamdan örnekler verilecektir.

39

Allah'›n kudretini (kadrini) takdir edebilen bir üslup ile konuflmak

Samimi olarak iman eden bir kifli yaflad›¤› her olayda

Allah'›n akl›n›, ilmini, sanat›n› ve gücünü görür ve hayranl›kla

Allah'a boyun e¤er. Bu samimi sevgi, sayg› ve teslimiyet, kiflinin

tüm hayat›na oldu¤u gibi konuflmalar›na da yans›r. ‹man eden

bir insan, Allah'›n hiçbir fleye ihtiyac› olmad›¤›n›; herkesin ve

herfleyin, tüm varl›klar›n her an O'na muhtaç olduklar›n› bilir.

Allah'›n kudretini ve büyüklü¤ünü kavrad›¤› için ayn› zamanda

kendi aczinin de fark›ndad›r. Allah dilemedikçe, kendisinin tek

bafl›na hiçbir fley yapamayaca¤›n› bilir. Bu yüzden ne kadar mü-

kemmel özelliklere sahip olursa olsun, bunlardan dolay› kibir

ya da büyüklenme duygusuna kap›lmaz. Daima aczini bilen, bo-

yun e¤ici ve teslimiyetli bir hal ve üslup içerisindedir; kazand›-

¤› bir baflar›dan bahsederken, bunun ancak Allah'›n izniyle ve

O'nun kendisine verdi¤i yetenekler sayesinde gerçekleflti¤ini

bilerek konuflur. Ayn› flekilde kendisine bir övgü yöneltildi¤in-

de de, tüm bu övgülerin asl›nda Allah'›n üstün sanat›na karfl›

yap›ld›¤›n› bilmenin verdi¤i tevazu içerisindedir.

Allah'›n kudretini gere¤i gibi takdir edebilen bir insan›n ko-

nuflmalar›na O'nun akl›n›, ilmini, gücünü ve büyüklü¤ünü övüp

yücelten bir üslup hakimdir. Böyle bir insan hayat›n›n her an›n-

da kalbi hep Allah ile birliktedir; ne yapsa, nereye baksa, ne iflit-

se hepsinde Allah'›n sanat›n›n örneklerini görür ve bunlara kar-

fl› duydu¤u hayranl›¤› samimi bir flekilde dile getirir. Kuran'da

iman edenlerin günlük hayat›n her an›nda; gerek otururken,

gerek ayaktayken gerekse de yatarken kalplerinin hep Allah ile

birlikte oldu¤undan, her an Allah'›n kudretini düflünüp dile ge-

tirdiklerinden bahsedilmektedir.

40 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Ayette Allah flöyle buyurmaktad›r:

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'›zikrederler ve göklerin ve yerin yarat›l›fl› konusundadüflünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu bo-fluna yaratmad›n. Sen pek Yücesin, bizi ateflin aza-b›ndan koru." (Al-i ‹mran Suresi, 191)

Müslüman, yaflad›¤› her an, yapt›¤› her iflte bu gerçe¤in flu-

urundad›r. Yedi¤i besinleri kupkuru topraktan ç›kar›p en güzel

ve en lezzetli flekilde kendisine sunan›n ve tat alabilmesini sa¤-

layan›n Allah oldu¤unu bilir. Bu nedenle yeme¤i piflirene teflek-

kür ederken, as›l teflekkürü Allah'a borçlu oldu¤unu bilir ve

Rabbimiz'e flükreder. Hofluna giden bir müzik dinledi¤inde as›l

hayranl›¤› onu çalan kifliye de¤il, insanlara bu yetene¤i ve ken-

disine de müzi¤in sesinden zevk alma hissini veren Allah'a kar-

fl› olur.

Çok istedi¤i bir fley, hiç beklemedi¤i bir anda gerçekleflti-

¤inde, bunun tesadüf olmad›¤›n›n fluurundad›r, hemen Allah'a

flükreder. Güzel bir mimari yap›y› gezdi¤inde, o eseri infla

eden, dekorasyonunda rol alan kimseleri estetik anlay›fllar›n-

dan dolay› takdir eder, ama gerçekte tüm bu güzellikleri yara-

tan›n Allah oldu¤unu unutmaz, Allah'›n büyüklü¤ünü övüp tes-

bih eder. Kendisinde bulunan vas›flardan dolay› da gurura ka-

p›lmaz; Allah'›n aciz bir kulu oldu¤unu bilerek, övgüyü daima

Rabbimiz'e yöneltir. Kuran'da, insanlara övgünün gerçek sahi-

binin Allah oldu¤u hat›rlat›lm›fl ve Allah'› yücelterek tesbih et-

meleri bildirilmifltir:

Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkteorta¤› olmayan ve düflkünlükten dolay› yard›mc›yada (ihtiyac›) bulunmayan Allah'ad›r." Ve O'nu tekbiredebildikçe tekbir et. (‹sra Suresi, 111)

41Harun Yahya (Adnan Oktar)

42 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Allah'› çokça zikretmek

Kuran'da, "Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve nama-z› dosdo¤ru k›l. Gerçekten namaz, çirkin utanmazl›k-lardan ve kötülüklerden al›koyar. Allah'› zikretmekise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yapt›klar›-n›z› bilir." (Ankebut Suresi, 45) ayetiyle, Rabbimiz'i zikretme-

nin en büyük ibadet oldu¤u bildirilmektedir. Müminler bu iba-

deti büyük bir içtenlikle yerine getirirler. Kalplerindeki derin

Allah sevgisi, do¤al olarak konuflmalar›na da yans›r. Karfl›laflt›k-

lar› her nimeti kendilerine verenin Allah oldu¤unu bilir, gör-

dükleri her güzellikte Allah'› düflünüp O'na flükrederler. Baflla-

r›na gelen her olay›n özel bir hikmet üzerine yarat›ld›¤›n›n bi-

lincinde olduklar› için, her zorlukla birlikte yine Allah'› zikredip

O'na tevekkül ederler. Dolay›s›yla hayatlar›n›n her an›nda, ya-

flad›klar› her olayda Allah'› düflünüp, Rabbimiz'in ismini anarlar.

Müslümanlar›n Allah'a ba¤l›l›klar› o kadar kuvvetlidir ki, her

ne iflle ilgilenirlerse ilgilensinler Allah'› zikretmekten uzaklafl-

mazlar. Kuran'da, "(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne al›fl-verifl onlar› Allah'› zikretmekten, dosdo¤ru namaz›k›lmaktan ve zekat› vermekten 'tutkuya kapt›r›p al›-koymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin ink›laba u¤raya-ca¤› (dehfletten allak bullak olaca¤›) günden korkar-lar." (Nur Suresi, 37) ayetiyle müminlerin Allah'› zikretmede

gösterdikleri kararl›l›¤a dikkat çekilmektedir.

Müminlerin bu kararl›l›klar›, "Bunlar, iman edenler vekalpleri Allah'›n zikriyle mutmain olanlard›r. Haberi-niz olsun; kalpler yaln›zca Allah'›n zikriyle mutmainolur." (Rad Suresi, 28) ayetiyle bildirilen gerçe¤i kavramalar›n-

dan kaynaklanmaktad›r. Dünya hayat›nda insanlar›n zevk alabi-

lecekleri pek çok nimet vard›r; ancak bunlar›n hiçbiri onlara

43Harun Yahya (Adnan Oktar)

Allah'› zikretmenin verdi¤i gerçek huzur ve mutlulu¤u vermez.

Her biri , ancak Allah'›n zikriyle birlikte bir anlam ve güzellik

kazan›r. Çünkü insan tüm bunlardan hoflnutluk duyabilecek bir

ahlaka, ancak Allah'a teslim olarak, herfleyin, Rabbimiz'in yarat-

t›¤› ve O'nun kontrolünde olan nimetler oldu¤unu bilerek ula-

flabilir.

Ayr›ca Kuran'da, Allah'› çok anman›n, müminlere kesin ola-

rak baflar› ve üstünlük sa¤layan imani s›rlardan biri oldu¤una da

dikkat çekilmektedir:

Ey iman edenler, bir toplulukla karfl› karfl›ya geldi¤i-niz zaman, dayan›kl›l›k gösterin ve Allah'› çokça zik-redin. Ki kurtulufl (felah) bulas›n›z. (Enfal Suresi, 45)

Bu gerçe¤in fluurunda olan müminler günün her saatinde,

her flart ve durumda kalpleriyle veya dilleriyle Allah'› an›p Rab-

bimiz'in flan›n› yüceltirler.

Allah'› en güzel isimleriyle anmak

Allah Kuran'da, "... Allah, diye ça¤›r›n, 'Rahman' diyeça¤›r›n, ne ile ça¤›r›rsan›z; sonunda en güzel isimlerO'nundur..." (‹sra Suresi, 110) ayetiyle en güzel isimlerin sa-

hibi oldu¤unu hat›rlatm›fl ve müminlere Kendisi'ni bu isimleriy-

le anmalar›n› bildirmifltir.

‹man edenler yaflamlar› boyunca karfl›laflt›klar› her olayda

Rabbimiz'in üstün tecellilerini görür ve O'nu en güzel isimle-

riyle anar, flan›n› övüp yüceltirler. Örne¤in Rabbimiz'in sonsuz

adalet sahibi oldu¤unu bilir ve yaflad›klar› olaylarda Allah'›n bu

isminin tecellilerini görüp dile getirirler. En zor flartlarla karfl›-

laflt›klar›nda bile konuflmalar›ndan, Allah'›n mutlak adaletinin

fluurunda olduklar› hissedilir. Maddi bir zarara u¤rasalar,

amans›z bir hastal›¤a yakalansalar ya da baflkalar› taraf›ndan bü-

yük haks›zl›klara u¤rat›lsalar bile, tüm bunlar›n denenmeleri

için yarat›lan özel olaylar oldu¤unu unutmazlar. Olaylar her ne

kadar farkl› görünürse görünsün, Allah'›n sonsuz adalet sahibi

oldu¤unu, dünyada ve ahirette, her insan›n iyilikten ya da kö-

tülükten yana hak etti¤i karfl›l›¤› eksiksiz olarak verece¤ini bi-

lirler. Allah'›n "… Onlar, 'bir hurma çekirde¤indeki iplik-çik kadar' bile haks›zl›¤a u¤rat›lmazlar." (Nisa Suresi,

49) ayetiyle hat›rlatt›¤› gibi, insan›n zerre kadar dahi haks›zl›¤a

u¤rat›lmayaca¤›n›n fluurunda olarak konuflur, Allah'›n raz› ol-

mayaca¤› bir söz söylemekten fliddetle kaç›n›rlar. Beraberle-

rinde bulunan insanlara da her zaman bu gerçe¤i hat›rlatacak,

onlar› gaflete düflmekten, hatal› düflünmekten sak›nd›racak ko-

nuflmalar yaparlar.

Müminler Rabbimiz'in "Adl" isminin yan›nda, O'nun 'mer-hametlilerin en merhametlisi', 'çok esirgeyen, çok ba-¤›fllayan', 'iyili¤in ve flükrün karfl›l›¤›n› fazlas›yla veren','samimi duaya en güzel flekilde icabet eden', 'samimikullar›n› koruyup kollayan' oldu¤unu da bilirler. ‹nsana 'r›-z›k verenin', 'nefle ve huzur verenin', 'güldüren ya daa¤latan›n' da yine ancak Allah oldu¤unu bilir, konuflmalar›n-

da bu fluuru yans›tan bir üslup kullan›rlar. Konuflmalar›ndan,

yaflad›klar› her olayda Allah'›n mutlak müdahalesinin, sonsuz

akl›n›n ve benzersiz sanat›n›n tecellilerinin bilincinde olduklar›

anlafl›l›r.

Her konuda müminler için güzel birer örnek olan peygam-

berlerimizin konuflmalar›nda da Rabbimiz'i en güzel isimleriyle

an›p yücelttikleri görülmektedir. Kuran'da, Allah'tan kendisine

gelen bir vahiy karfl›s›nda Hz. ‹sa'n›n söyledi¤i bildirilen sözler,

onun bu ahlak›n› ortaya koymaktad›r:

Allah: "Ey Meryem o¤lu ‹sa, insanlara, beni ve anne-

44 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

ni Allah'› b›rakarak iki ‹lah edinin, diye sen mi söyle-din?" dedi¤inde: "Seni tenzih ederim, hakk›m olma-yan bir sözü söylemek bana yak›flmaz. E¤er bunusöyledimse mutlaka Sen onu bilmiflsindir. Sen bendeolan› bilirsin, ama ben Sen'de olan› bilmem. Gerçek-ten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen."(Maide Suresi, 116)

Her an Allah ile beraber oldu¤unu bilerek konuflmak

Baz› insanlar kendilerini yaratan›n, r›z›k ve nimet verenin,

her an her yerde kendilerini gözetip kollayan›n Allah oldu¤u-

nu düflünmezler. Ölümle birlikte yine Rabbimiz'e döndürüle-

ceklerinin ve dünya hayat›nda gösterdikleri her tav›rdan, söy-

ledikleri her sözden sorguya çekileceklerinin fluurunda de¤il-

lerdir. Allah'tan ba¤›ms›z, müstakil birer varl›k olduklar›n› sa-

n›rlar. Konufltuklar›nda kendilerine nutku verip konuflturan›n

Allah oldu¤unu ak›llar›na getirmezler. Oysa Allah herfleyin tek

hakimidir ve insanlar›n bütün yapt›klar›ndan haberdard›r;

O'nun bilgisi d›fl›nda tek bir yaprak bile oynamaz. Allah her an

her yerde herfleye flahittir. Kuran'da bu gerçek flöyle bildirilir:

Senin içinde oldu¤un herhangi bir durum, onun hak-k›nda Kur'an'dan okudu¤un herhangi bir fley ve siziniflledi¤iniz herhangi bir ifl yoktur ki, ona (iyice) dald›-¤›n›zda, Biz sizin üzerinizde flahidler durmufl olma-yal›m. Yerde ve gökte zerre a¤›rl›¤›nca hiçbir fleyRabbinden uzakta (sakl›) kalmaz. Bunun daha küçü-¤ü de, daha büyü¤ü de yoktur ki, apaç›k bir kitapta(kay›tl›) olmas›n. (Yunus Suresi, 61)

Kainattaki herfley, küçük bir toz tanesi bile, Allah'›n kont-

45Harun Yahya (Adnan Oktar)

rolü alt›ndad›r. Ama baz› insanlar yaflamlar›n› bu gerçekten ha-

bersiz olarak sürdürmektedirler. Kendilerine verilen konuflma

kabiliyetleri geri al›nacak olsa, Allah dilemedi¤i sürece a¤›zla-

r›ndan tek bir hece dahi ç›kamayaca¤›n› ak›llar›na getirmezler.

Oysa gerçek fludur: ‹nsan Allah'›n dilemesiyle var olmufltur;

yapt›¤› her ifl gibi, söyledi¤i her söz de ancak Allah'›n izniyle ve

kudretiyle oluflmaktad›r. Öyleyse insan, hayat›n›n her an›nda

oldu¤u gibi, konufltu¤u her anda da kendisini yaratan Rabbi-

miz'in huzurunda oldu¤unun fluurunda olmal›d›r.

‹flte inanan kimselerin üslubunu di¤er insanlardan ay›ran en

belirgin özelliklerden biri, bu kimselerin "her an Allah ileberaber olduklar›n› bilerek konuflmalar›"d›r. Bu, insan›n

o an kalben Allah'›n varl›¤›n›, kudretini ve büyüklü¤ünü hisset-

mesi; Allah'›n her yeri ve herfleyi kuflatt›¤›n›, her an yan›m›zda

oldu¤unu, konuflulan herfleyi duyup bildi¤ini ve insanlar› tüm

bunlardan hesaba çekece¤ini unutmadan konuflmas›d›r. Bu

gerçeklerin bilincinde olan bir insan son derece samimi ve dü-

rüst bir üslupla konuflur. Kalbindeki Allah korkusu Rabbimiz'in

raz› olmayaca¤› bir söz söylemesine engel olur.

Bir insan›n hayat›n›n her an›n› Kuran ahlak›na göre yaflama-

s› o kiflinin Allah'›n kudretinin, büyüklü¤ünün ve her an kendi-

sini görüp duydu¤unun fluurunda oldu¤unun en aç›k gösterge-

lerinden biridir. Örne¤in bu kifli, o anda politikadan veya ticari

bir konudan bahsediyor ya da zihnini tamamen meflgul edecek

bir matematik hesab› yap›yor olabilir. Ama kalbine yerleflmifl

olan Allah korkusu, konufltu¤u süre boyunca Allah'tan sak›n-

mas›n›, O'na karfl› içli bir sayg›, sevgi ve korku duyarak hareket

etmesini sa¤lar. Ve bu fluur, kiflinin a¤z›ndan Kuran ahlak›na

muhalif olabilecek bir söz ç›kmas›n› engeller. Zaten önemli olan

da, kiflinin, o konuflmalar› yapt›¤› s›rada samimi iman› ve Allah

46 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

korkusunu kalbinde yafl›yor olmas›d›r. Bu kifli politika ya da ti-

cari bir konudan bahsetti¤i anlar boyunca iman›n temelini olufl-

turan tüm gerçeklerin aç›k bir fluurla fark›ndad›r. Allah'tan bafl-

ka bir kuvvet olmad›¤›n›n, Allah'›n herfleyi iflitip gördü¤ünün,

hiçbir fleyin O'ndan gizli kalmayaca¤›n›n bilincindedir. Bu da

onun her sözünü Allah'tan sak›narak, Müslümana yak›flan bir

konuflma üslubu içerisinde söylemesini sa¤lar.

Allah'a hiçbir fleyi ortak koflmadan konuflmak

Allah, "Sizin ‹lah›n›z tek bir ‹lah't›r; O'ndan baflka‹lah yoktur; O, Rahman'd›r, Rahim'dir (ba¤›fllayan veesirgeyendir)." (Bakara Suresi, 163) ayetiyle insanlara Ken-

disi'nden baflka bir Yarat›c›, iyilikten ya da kötülükten yana mü-

dahalede bulunabilecek bir güç olmad›¤›n› bildirmifltir. Allah

tektir, O'ndan baflka insanlara hay›r yöneltebilecek, onlar› ko-

ruyup kollayabilecek, nimet ve huzur verebilecek baflka bir

kuvvet yoktur.

Ancak insanlar›n bir bölümü bu gerçe¤in gere¤i gibi fark›n-

da de¤ildirler. Kimileri kendilerine soruldu¤unda Allah'tan bafl-

ka bir ‹lah olmad›¤›na, O'nun herfleye güç yetirdi¤ine inand›k-

lar›n› söylerler. Fakat bu gerçe¤e kalben tam olarak iman et-

medikleri için insanlardan, olaylardan ve hatta bazen de 'flans'

ya da 'tesadüf' ad›n› verdikleri hayali güçlerden medet umarlar.

Ancak ne insanlar›n ne de di¤er varl›klar›n hiçbirinin gerçek an-

lamda bir gücü yoktur. Kuran'da bildirildi¤i gibi, "…fiüphesiz'izzet ve gücün' tümü Allah'›nd›r…" (Yunus Suresi, 65)

‹man eden bir kimse ise Allah'tan baflka ‹lah olmad›¤›na, 'iz-

zet ve gücün' sadece O'na ait oldu¤una iman eder ve bu ger-

çe¤i hayat›n›n her an›nda samimiyetle yaflar. Allah'tan baflka

hiçbir fleyden; insanlardan, olaylardan, eflyalardan medet um-

47Harun Yahya (Adnan Oktar)

48 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

maz. Sadece Allah'a güvenip dayan›r. Yaln›zca Allah'tan kor-

kup, yaln›zca O'ndan yard›m bekler. Çünkü hiçbir insan, hiçbir

varl›k ‹lahl›k vasf› tafl›yamaz; bunlar›n her biri, Allah'›n koruma-

s›na muhtaç, kendilerinden yana iyilik sa¤lamaya ya da bir kö-

tülü¤ü uzaklaflt›rmaya güç yetiremeyen varl›klard›r. Allah Ku-

ran'da bu konuyu flöyle bir örnekle aç›klamaktad›r:

Hak olan ça¤r› (dua, ibadet) yaln›zca O'na (olan)d›r.Onlar›n Allah'tan baflka ça¤›rd›klar› ise, onlara hiçbirfleyle cevap veremezler. (Onlar›n durumu) yaln›zca,a¤z›na gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(›n boflunabeklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. ‹nkar edenlerinduas›, sap›kl›k içinde olmaktan baflkas› de¤ildir. (Rad Suresi, 14)

Bu gerçe¤in fark›nda olan bir müminin kalbindeki samimi

iman ve Allah korkusu, tüm aç›kl›¤›yla konuflmalar›na da yan-

s›r. Konu ne olursa olsun, böyle bir insan›n üslubundan sade-

ce Allah'a güvenip dayand›¤› hemen anlafl›l›r. Allah'tan baflka

bir ‹lah olmad›¤›n› kavram›fl bir kimse, nas›l bir olayla karfl›la-

fl›rsa karfl›lafls›n, herfleyin Allah'›n kontrolü alt›nda oldu¤unu

bilir. Söz konusu durum kiflinin tüm hayat›n›, gelece¤ini, güven-

li¤ini, mal varl›¤›n› ya da sa¤l›¤›n› birinci dereceden ilgilendire-

bilir. Ve görünüflte tüm flartlar sadece birkaç kiflinin a¤z›ndan

ç›kacak bir karara, bu kiflilerin yapaca¤› herhangi bir hataya ya

da elde edecekleri bir baflar›ya ba¤l› olabilir. Ancak kat›ks›z

olarak iman eden bir kimse, tüm bunlar›n sadece Allah'›n kont-

rolü alt›nda oldu¤unu bilir ve buna göre davran›r. Bu konuya

flöyle bir örnek verebiliriz:

Tüm mal varl›¤›n› ortaya koyarak yeni bir ifle yat›r›m yapan

bir ifl adam›, ürünlerinin piyasada iyi bir yer edinmesi için çeflit-

li reklam ve tan›t›m kampanyalar›na kat›l›r. Ayn› sektördeki di-

49Harun Yahya (Adnan Oktar)

¤er firmalarla rekabet edebilmesi için daha kaliteli üretim yap-

mas› gerekecektir. Bu yüzden tüm bunlar için reklam müdü-

ründen pazarlama ya da sat›fl elemanlar›na kadar flirket bünye-

sinde çal›flan herkesten çok iyi bir performans bekler. Bu kifli-

lere gereken talimatlar› verir. Onlar› teflvik etmek ve hareke-

te geçirmek için çeflitli konuflmalar yapar. Çünkü mutlaka di¤er

firmalar›n önüne geçebilmeli, onlardan daha baflar›l› olmal›d›r.

Bu noktada, ayn› flartlar alt›nda bulunan ancak Allah'tan

baflka bir ‹lah olmad›¤›n›n fluurunda olan bir insan›n tavr›ndaki

farkl›l›k flu olur: Bu kimse de gereken tüm teknik tedbirleri

al›r. Fakat kendisini zengin edecek gücün ne yap›lacak reklam-

da ne tan›t›m ve pazarlama çal›flmalar›nda ne de bu konuda uz-

man olan elemanlarda olmad›¤›n›n fark›ndad›r. Tam tersine

tüm bunlar›n Allah'›n dilemesiyle karar alabilen, Allah'›n izni ile

hareket edebilen ve yine Allah'›n izniyle baflar› kazanabilen var-

l›klar oldu¤unu bilir. E¤er bu arac›lardan herhangi birini

Allah'tan ayr› müstakil bir güç gibi kabul edecek olursa, onu

Allah'a ortak koflmufl olaca¤›n›n fluurundad›r. Bu nedenle ge-

rek beklentilerini anlat›rken gerek elemanlar›n› yönlendirirken

gerekse de tüm ifllerin takibini yaparken tüm bunlar›n Allah'›n

kontrolünde oldu¤unu bilen bir üslupla konuflur. Aksilik gibi

görünen bir olay geliflti¤inde hiçbir zaman bundan dolay› bir s›-

k›nt›ya kap›lmaz, asabi konuflmalar yapmaz. Bu hata kimden ya

da hangi sebepten kaynaklan›yorsa, bu do¤rultuda gereken en

ak›lc› ve keskin tedbirleri al›r. Ancak hiçbir zaman bu hataya

neden olan kiflinin müstakil güç sahibi oldu¤unu veya olaylar›n

kendi kendine geliflti¤ini sanarak, Allah'a flirk koflan bir üslup

içerisine girmez. Çünkü e¤er ortada yap›lan bir hata varsa, bu-

nun kiflinin kaderinde oldu¤unu ve Allah diledi¤i için o hatan›n

yap›ld›¤›n› bilir. Bu durum onun dünya hayat›ndaki imtihan›n›n

bir parças›d›r; olaylar›n insanlar›n kontrolünde geliflti¤ini sana-

rak gaflete mi kap›lacakt›r yoksa Allah'tan baflka bir ‹lah olma-

d›¤›n›n fluurunda m› hareket edecektir? ‹man sahibi bir insan

böyle bir durumda bütün olaylar›n Allah'›n diledi¤i flekilde, ha-

y›r ve hikmetle yarat›ld›¤›n› bilir. Bu nedenle beklemedi¤i bir

sonuçla karfl›laflt›¤›nda da her zaman tevekkülünü, Allah'a olan

boyun e¤icili¤ini yans›tan itidalli ve teslimiyetli bir üslup içeri-

sinde olur.

Müslüman›n konuflmalar›na yans›yan bu fluur, önemli bir

iman alametidir. Allah'tan baflka ‹lah olmad›¤›n› bilerek yaflayan

ve konuflmalar›na da bunu yans›tan kifli do¤al olarak çevresine

de Allah'›n büyüklü¤ünü ve yüceli¤ini sürekli hat›rlatm›fl yani

tebli¤ yapm›fl olur.

Allah'› övüp yücelterek konuflmak

Kuran'›n "Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim ya-ratt›, Günefl'i ve Ay'› kim emre amade k›ld›?" diye so-racak olursan, flüphesiz: "Allah" diyecekler. fiu haldenas›l oluyor da çevriliyorlar?" (Ankebut Suresi, 61) ayetiy-

le, baz› insanlar›n kendilerini yaratan›n ve her an nimet vere-

nin Allah oldu¤unu bilmelerine ra¤men, bu gerçekten uzak bir

yaflam sürdüklerine dikkat çekilmektedir. Gerçekten iman et-

mifl olan müminlerin ise en önemli özelliklerinden biri, hayat-

lar›n›n her an›nda, her yerde, sergiledikleri her tav›r ve yapt›k-

lar› her konuflmayla Allah'a olan samimi imanlar›n› ve ba¤l›l›k-

lar›n› ortaya koymalar›d›r. Allah'› dünyadaki herkesten ve her-

fleyden çok daha fazla severler. Allah'›n kudretine, akl›na, ilmi-

ne, sanat›na ve üstün ahlak›na karfl› derin bir hayranl›k duyar-

lar. Dünyada Allah ile dost olmak, Allah'›n sevgisini kazanmak

isterler. Gelmifl geçmifl tüm insanlar aras›nda Allah'a olabile-

50 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

cek en yak›n insan, O'nun en sevdi¤i kulu olmaya çal›fl›rlar.

Böylesine derin bir sevgi, bu kimselerin konuflmalar›na da

yans›r. Her sözleri Allah'›n ad›n› an›p yüceltmeye, O'nun r›za-

s›n› kazanmaya yöneliktir. Allah'a olan sevgilerinin, insanlara

duyduklar› sevgiden çok daha fazla oldu¤u, insanlar› Allah'›n bi-

rer tecellisi olarak sevdikleri tüm konuflmalar›ndan aç›kça an-

lafl›l›r. Tüm insanlar› yaratan›n, kendilerine dünya hayat›n›n gü-

zelliklerini sunan›n Allah oldu¤unu bilirler. Bu nedenle gördük-

leri her güzellik, kendilerine ulaflan her iyilik ya da yöneltilen

her sevgi yine Allah'tan kendilerine gelen nimetlerdir. Tüm

bunlar Allah'›n kullar›na olan sevgisinin, merhametinin ve lüt-

funun birer tecellisidir. Öyleyse, insan kendisine ulaflan her ni-

metin flükrünü Allah'a yapmal›, minnettarl›¤›n› as›l olarak

Allah'a yöneltmelidir. ‹man edenler bu gerçe¤i kavrad›klar›

için, Allah'›n herfleyin ve herkesin üzerinde oldu¤unu bilen bir

üslup kullan›rlar. Kuran'da, müminlerin Allah'a olan bu sevgile-

ri ve ba¤l›l›klar› flöyle ifade edilir:

‹nsanlar içinde, Allah'tan baflkas›n› 'efl ve ortak' tu-tanlar vard›r ki, onlar (bunlar›), Allah'› sever gibi se-verler. ‹man edenlerin ise Allah'a olan sevgileri dahagüçlüdür ... (Bakara Suresi, 165)

Bu gerçe¤i kavramayan insanlar ise, ayette dikkat çekildi¤i gi-

bi Allah'a ortak kofltuklar› baz› varl›klar› Allah'› sever gibi sever-

ler. Bu insanlar›n sohbetlerinde Allah'› hakk›yla takdir edeme-

diklerine ve baflka varl›klar› O'ndan üstün tuttuklar›na dair ifa-

delere s›kça rastlan›r. Kimileri para, mal-mülk ya da itibar gibi

dünya hayat›n›n süslerini, kimileri de sevdikleri insanlar› Allah'a

ortak koflan bir üslup içerisindedirler. Kimileri Allah'a iman et-

tiklerini söyler ama, dostlar›n› Allah'tan daha üstün tutan bir ko-

nuflma üslubu kullan›rlar. Allah'tan gafil bir flekilde konuflan bi-

51Harun Yahya (Adnan Oktar)

52 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

rini gördüklerinde bu durumdan rahats›z olmaz ve karfl›lar›n-

dakini uyarmazlar. Ancak sevdikleri insanlardan herhangi biri-

ne yönelik yanl›fl bir söz söylendi¤inde bu duruma hemen kar-

fl› ç›karlar. Sevdiklerinin aleyhinde asla bir söz söyletmez ve

haks›zl›k yapt›rmazlar.

Tüm bu yanl›fl tav›rlar, Allah'a iman etti¤ini söyleyen ama

kalben bu inanc› yaflamayan insanlar›n samimiyetsizli¤ini orta-

ya koyar. Salih müminler ise en çok Allah'› sever, sözleriyle en

çok O'nu yüceltir ve O'nu herfleyin üstünde tutarlar. Allah'a

veya dine isyan eden üslupla konuflan bir kimsenin sohbetine

asla kat›lmazlar. E¤er ona do¤ruyu anlatabiliyorlarsa anlat›rlar;

e¤er bu kimse anlat›lanlardan ö¤üt almamaya kararl›ysa, bu du-

rumda onun inkar dolu sözlerini dinlemezler.

Bir filmde ya da bir flark›da bile olsa, Allah'›n hükümlerine

aç›kça karfl› gelen bir sözün yer ald›¤› bölümleri dinlemez ya da

izlemezler. fiartlar ne olursa olsun Allah'›n raz› olmayaca¤› bir

söz söylenmesini kabul etmezler. Böyle bir mecliste yer almaz-

lar. Çünkü Allah Kuran'da bu konuda Müslümanlar› flöyle

uyarmaktad›r:

O, size Kitap'ta: "Allah'›n ayetlerinin inkâr edildi¤inive onlarla alay edildi¤ini iflitti¤inizde, onlar bir baflkasöze dal›p geçinceye kadar, onlarla oturmay›n, yoksasiz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Do¤rusuAllah, münaf›klar›n ve kafirlerin tümünü cehennem-de toplayacak oland›r. (Nisa Suresi, 140)

Bu fluurla hareket eden Müslümanlar hayatlar›n›n sonuna

kadar her an her yerde ‹slam ahlak›n› sahiplenir, savunur ve

desteklerler. Allah'a olan sadakatlerini ve O'nu herfleyin üzerin-

de tuttuklar›n› her sözleriyle, her tav›rlar›yla ortaya koyarlar.

53Harun Yahya (Adnan Oktar)

Allah'a karfl› aczini bilen bir üslupla konuflmak

Allah Kuran'da, "Yaratan Rabbin ad›yla oku. O, insan›bir alaktan yaratt›. Oku, Rabbin en büyük kerem sahi-bidir; Ki O, kalemle (yazmay›) ö¤retendir. ‹nsana bil-medi¤ini ö¤retti. Hay›r; gerçekten insan, azar. Kendi-ni müsta¤ni gördü¤ünden. fiüphesiz, dönüfl yaln›zcaRabbinedir." (Alak Suresi, 1-8) sözleriyle insan›n, aciz bir

varl›k olmas›na ra¤men bu durumunu unutarak Kendisi'ne kar-

fl› büyüklenebildi¤ini bildirmektedir. Gerçekten de insanlar›n

bir k›sm› nas›l yarat›ld›klar›n› ve sahip olduklar› özellikleri nas›l

kazand›klar›n› düflünmeden Allah'a karfl› nankörce bir tav›r

içerisine girebilmektedirler.

Oysa istisnas›z her insan yaflad›¤› her an Allah'›n kendisini

korumas›na ve esirgemesine muhtaçt›r. Görmek, duymak, ko-

nuflmak, yürümek, hareket edebilmek gibi yüzlerce yetene¤in

yan›nda insan›n vücudunda ço¤u zaman kendisinin dahi haber-

siz oldu¤u çok say›da sistem her an ifllemekte ve insan ancak

bu flekilde hayatta kalabilmektedir. Bu flekilde birkaç dakika

düflünmek bile Allah'›n karfl›s›nda ne kadar aciz oldu¤umuzu

anlamak için yeterlidir.

Bütün bu gerçeklere ra¤men kimi insanlar ancak bir s›k›nt›

ya da zorlukla karfl›laflt›klar›nda Allah'› hat›rlamaktad›rlar. Söz-

gelimi karfl› sahile geçece¤inden emin olarak gemide oturan bir

insan, bir anda ç›kan fliddetli bir rüzgarla gemi sallanmaya bafl-

lay›nca hemen pani¤e kap›l›r. Ayn› flekilde bir uça¤›n hava bofl-

lu¤una girmesi sonucunda hissedilen sars›nt› veya en küçük bir

teknik ar›za, uçaktaki insanlar›n büyük bir korku duymalar›na

neden olabilir. Bu gibi durumlarla karfl›laflan insanlar Allah'›n

kudreti karfl›s›ndaki acizliklerini ve ancak Allah dilerse içinde

bulunduklar› zor durumdan kurtulabileceklerini anlay›p için

için Allah'a yalvarmaya, dua etmeye bafllarlar. K›sa bir süre ön-

ce hava alan›ndayken çevresindeki insanlar› kibirle küçümse-

yen bir insan bile, böyle bir tehlike ile karfl› karfl›ya kald›¤›nda

asl›nda ne kadar aciz oldu¤unu; sahip oldu¤u herfleyi, Allah'›n

dilemesiyle bir anda kaybedebilece¤ini hemen anlar.

Kuran'da insanlar›n bu tür zorluk anlar›nda hiçbir fleyi or-

tak koflmadan, tam bir acz içinde Allah'a yöneldikleri; fakat

zorluk ve s›k›nt› üzerlerinden kalkt›¤›nda tekrar önceki gibi bü-

yüklenerek, nankörce eski tav›rlar›na geri döndükleri bildiril-

mektedir:

Size denizde bir s›k›nt› (tehlike) dokundu¤u zaman,O'nun d›fl›nda tapt›klar›n›z kaybolur-gider; fakat ka-raya (ç›kar›p) sizi kurtar›nca (yine) s›rt çevirirsiniz.‹nsan pek nankördür. Kara taraf›nda sizi yerin dibinegeçirmeyece¤inden veya üzerinize tafl y›¤›nlar› yüklübir kas›rga göndermeyece¤inden emin misiniz? Son-ra kendinize bir vekil bulamazs›n›z. Veya sizi bir ke-re daha ona (denize) gönderip üzerinize k›r›p geçi-ren bir f›rt›na salarak nankörlük etmeniz nedeniylesizi bat›rmas›na karfl› emin misiniz? Sonra onun öcü-nü Bize karfl› alacak (kimseyi de) bulamazs›n›z. (‹sraSuresi, 67-69)

Allah'›n ayetlerde belirtti¤i gibi, insan kendi bafl›na hiçbir

flekilde bir güç sahibi de¤ildir. Allah bu gerçe¤i baflka ayetlerin-

de insanlara flöyle hat›rlatmaktad›r:

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne ye-ri yarabilirsin, ne da¤lara boyca ulaflabilirsin. Bütünbunlar, kötülü¤ü olan, Rabbinin Kat›nda da hofl ol-mayanlard›r." (‹sra Suresi, 37-38)

Müslüman, her an her yerde bu aczinin fark›nda olan insan-

54 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

d›r. Buna kesin olarak iman etti¤i konuflmalar›ndan anlafl›l›r.

Dünyan›n en güzel insan› bile olsa, Allah'›n büyüklü¤ünü kavra-

m›fl bir kimse hiçbir zaman için bu güzelli¤i kendinden bilmez.

Bunun Allah'›n üstün sanat›n›n bir yans›mas› oldu¤unu ve

Allah'›n diledi¤i anda bu güzelli¤i kendisinden alabilece¤ini bile-

rek konuflur. "Bu benim bedenime ait bir güzellik, ben kendime

iyi bakt›¤›m sürece bana hiçbir fley olmaz" diyerek bu nimeti sa-

hiplenemeyece¤ini bilir.

Gözle görülmeyen tek bir virüs ya da mikrobun veya bafl›-

na gelecek basit bir kazan›n güzelli¤ini yok edebilece¤ini ve tüm

bunlar›n da Allah'›n kontrolünde oldu¤unu bilir. Bu yüzden da-

ima Allah'a flükreden, O'nu yücelten bir üslup kullan›r. Kendi-

sine güzelli¤ini veya bir konudaki bilgisini hat›rlatanlara Allah'›n

benzersiz güzelli¤ini, sonsuz kudretini, ilmini ve ihtiflaml› sana-

t›n› anarak cevap verir. Allah diledi¤i için güzel olabildi¤ini ve

kendisinde olan›n Allah'›n sonsuz güzelli¤inin veya ilminin sade-

ce küçük bir yans›mas› oldu¤unu vurgulayarak Allah'› tesbih

edip yüceltir.

Müminlerin Allah'›n karfl›ndaki acizliklerini bilmeleri bütün

tav›rlar›na yans›r. Güç sahibi bir mümin, güçsüz oldu¤unu gör-

dü¤ü bir insana karfl› asla ezici ya da minnet alt›nda b›rak›c› bir

üslup kullanmaz. Veya güzelli¤ine dayanarak çirkin bir insan›

ezip rencide edici bir tarzda konuflmaz. Ayn› flekilde zengin ol-

du¤u için fakirleri hor gören, söz sahibi oldu¤u için muhtaç in-

sanlara (düflkün konumdaki insanlara) de¤er vermeyen, zeki ve

ak›ll› oldu¤u için zekaca geri olan insanlar› küçümseyen insan-

lar›n üslubunu kullanmaz. Allah'›n dünyadaki imtihan›n bir ge-

re¤i olarak her insan için ayr› bir kader belirledi¤ini, Allah Ka-

t›nda as›l üstünlü¤ün ise iman ve takvayla ölçüldü¤ünü bilerek

hareket eder. Bu nedenle de çevresindeki büyük küçük, güçlü

55Harun Yahya (Adnan Oktar)

56 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

zay›f herkese karfl› -Kuran ahlak›n›n gere¤i olarak- son derece

sayg›l› ve hürmetkar bir üslup kullan›r. Aksi bir tavr›n insanla-

ra de¤il Allah'a karfl› büyüklenmek anlam›na gelece¤ini bilerek

Allah'tan korkup sak›n›r. Kuran'da müminlerin bu vas›flar› flöy-

le bildirilir:

... Anne-babaya, yak›n akrabaya, yetimlere, yoksulla-ra, yak›n komfluya, uzak komfluya, yan›n›zdaki arka-dafla, yolda kalm›fla ve sa¤ ellerinizin malik olduklar›-na güzellikle davran›n. Çünkü, Allah, her büyüklüktaslay›p böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)

‹fllerin Allah'›n dilemesi ile olaca¤›n› bilerek konuflmak

Müminlerin konuflma üslubunda dikkat çeken bir baflka özel-

lik de yapacaklar› bir iflten bahsederken 'Allah dilerse' ya da

'‹nflaAllah' diyerek konuflmalar›d›r. Bir ifli yapmaya karar ver-

diklerinde bu yönde gerekli olan tüm tedbirleri al›rlar. Ama bu

olay›n ancak Allah'›n dilemesiyle gerçekleflebilece¤ini de unut-

mazlar. ‹nsan bir fleyi ne kadar çok yapmak istese de, bunun için

gereken herfleyi yapsa da Allah dilemedikçe o olay gerçeklefl-

mez. Allah Kuran'da müminlere bu konuyu flöyle hat›rlat›r:

Hiçbir fley hakk›nda: "Ben bunu yar›n mutlaka yapa-ca¤›m" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inflaAllah ya-paca¤›m de). Unuttu¤un zaman Rabbini zikret ve deki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yak›n birbaflar›ya yöneltip-iletir." (Kehf Suresi, 23-24)

Allah, bu hat›rlatman›n önemini anlamas› için günlük hayat-

ta insan›n karfl›s›na pek çok örnek ç›kart›r. Sözgelimi aylarca

önceden planlanan, her türlü rezervasyonu ve ödemesi yap›lan

bir tatil program›na kesin olarak gerçekleflecek gözüyle bak›la-

bilir. Ne de olsa teknik anlamda her türlü tedbir al›nm›flt›r. Gö-

rünürde de program›n iptali için hiçbir neden yoktur. Gece

uça¤›n kalk›fl saatine göre yat›l›r, trafik hesaba kat›larak evden

erkenden ç›k›l›r, uçak biletlerinin al›n›p al›nmad›¤› defalarca

kontrol edilir; ama Allah dilemediyse uça¤a ulaflmak nasip ol-

mayacakt›r. Belki son anda ortaya ç›kan bir hastal›k, belki bir

trafik kazas›, belki uça¤›n bir sebeple rötar yapmas›, belki de

bir anda tatilden daha acil bir ifl ç›kmas› bu plan›n gerçekleflme-

sini engelleyebilir.

Kifli, ifle bafllarken 'Allah dilerse bunu yapaca¤›m' diye-

rek Allah'a tevekkül etmemiflse, aksilik gibi görünen bir durum

ile karfl›laflt›¤›nda ciddi flekilde hayal k›r›kl›¤›na u¤rar. Her iflin

ancak Allah'›n izniyle gerçekleflebilece¤inden gafil oldu¤u için,

tatil yapaca¤›n› hesaplad›¤› günler boyunca dertlenir, söylenir,

gidemedi¤i için yak›n›p durur. Oraya gitmifl olsa belki bir kaza

geçirme ya da istenmeyen bir olayla karfl›laflma ihtimali olabi-

lece¤ini dolay›s›yla planlar›n›n gerçekleflmemesinin pek çok

hayra vesile olmufl olabilece¤ini hiç hesaba katmaz. Bu yanl›fl

inanc› da ona hem dünyada hem de ahirette s›k›nt›dan baflka

bir fley kazand›rmaz.

Oysa Müslümanlar Allah'›n herfleyi hay›r ve hikmetle yarat-

t›¤›n› bilirler. Dolay›s›yla e¤er bu örne¤i yaflayan kifli müminse

ve 'Allah dilerse tatile giderim' diye niyet etmiflse, program› ip-

tal oldu¤unda hiçbir flekilde bir üzüntüye kap›lmaz. Kendisi için

as›l güzel ve hay›rl› olan›n Allah'›n takdirinde sakl› oldu¤unu bil-

menin huzurunu ve rahatl›¤›n› yaflar.

"Kim bilir bunda benim için ne gibi hay›rlar var" diyerek

hem kendi nam›na hikmetleri görmeye çal›fl›r, hem de çevre-

sindekilere gerçek mümin ahlak›n›n düflünce ve konuflma biçi-

mini gösterir. Allah'a teslim oldu¤u ve flükredici bir tav›r gös-

57Harun Yahya (Adnan Oktar)

58 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

terdi¤i için dünyada da ahirette de bu ahlak›n›n karfl›l›¤›n› ala-

ca¤›n› umman›n sevincini yaflar.

Konuflmalarda Kuran'› rehber edinmek

Allah bir ayetinde "... Bu bir Kitap't›r ki, Rabbinin iz-niyle insanlar› karanl›klardan nura, O güçlü ve övgüyelay›k olan›n yoluna ç›karman için sana indirdik." (‹bra-

him Suresi, 1) sözleriyle Kuran'›n indirilifl hikmetlerinden biri-

nin "insanlar› nura ç›karmak" oldu¤unu aç›klamaktad›r.

Kuran, indirildi¤i günden bu yana Allah'›n korumas› alt›nda-

d›r ve hiçbir bozulmaya u¤ramam›flt›r. ‹nsanlara bir ö¤üt ve

uyar› olarak indirilmifltir; iman edenler için flifa, hidayet ve rah-

met kayna¤›d›r. Sözlerin en güzelidir, do¤ruyu yanl›fltan ay›r›r

ve kendisiyle amel edenleri do¤ruya erifltirir.

Kuran'›n bu hikmetini kavrayan bir insan onu (bu ‹lahi

Kitab'›) kendisine rehber edinir. Kuran ayetlerini kalben

özümsedi¤i için, tüm konuflmalar› Kuran ahlak›n› yans›t›r nite-

likte olur. Hayat›n›n her aflamas›nda bir söz söylerken, bir ka-

rar al›rken, bir yorumda bulunurken rehberi hep Kuran'd›r. Bu

nedenle de her sözü, her karar›, her tavsiyesi Kuran ayetleriy-

le mutab›kt›r. Çünkü Kuran, Allah sözüdür ve insanlara her

konunun en do¤rusunu Allah Kat›ndan bildirmektedir. Kendi-

sine Kuran'› ölçü alarak konuflan bir insan, her konuflmas›nda

mutlaka üstün ve galip gelir. Çünkü Kuran ayetleri her türlü

cahilce mant›¤› çürütüp, yok eder, hakk› ortaya ç›kar›r. Allah

bu durumu bir ayetinde "Hay›r, Biz hakk› bat›l›n üstünef›rlat›r›z, o da onun beynini darmada¤›n eder. Bir debakars›n ki, o, yok olup gitmifltir..." (Enbiya Suresi, 18)

sözleriyle aç›klamaktad›r.

59Harun Yahya (Adnan Oktar)

Kuran ahlak›na uygun konuflan bir kimsenin sözleri samimi

insanlar için flifa ve rahmettir. Ö¤üt alma, faydalanma ya da

hikmetlerini anlama niyetiyle dinleyen insanlar, bu konuflmalar

sayesinde -Allah'›n izniyle- do¤ru yolu bulurlar.

Ayr›ca Kuran'›n rehberli¤inde konuflan bir kimsenin her

konuflmas› hikmetli olur. Verdi¤i her örnek, dikkat çekti¤i her

nokta, vurgulad›¤› her detay son derece etkili ve düflündürü-

cüdür. Karfl› taraf› dürüst ve samimi düflünmeye, vicdan›n› kul-

lanmaya teflvik eder. Samimi, içten gelen ve hakk› savunan bir

üslup kulland›¤› için etkileme gücü de son derece yüksektir.

Dinlediklerini vicdanlar›yla de¤erlendiren insanlar böyle ko-

nuflmalar›n do¤rulu¤unu da kesin olarak tasdik ederler.

Samimiyetsizce ve karfl› gelme niyetiyle dinleyen kimseler

ise iman edenlerin konuflmalar›ndaki hikmeti ve etkileyicili¤i

görmek istemez ve bunlar› çeflitli iftiralarla örtmeye çal›fl›rlar.

Kiflinin konuflmalar›na bu üstünlü¤ü kazand›ran›n Kuran ayetle-

rindeki hikmet oldu¤unu kavrayamad›klar› için alt›nda mutlaka

bir ola¤anüstülük aramaya kalkarlar. Oysa bunlar Kuran'a uyan

ve onu kendisine rehber edinen her insan›n kolayl›kla kazana-

bilece¤i imani özelliklerdir. Ancak iman etmeyenler bu durumu

anlayamazlar.

Bu duruma Kuran'da da pek çok örnek verilmifltir. Örne-

¤in Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in etkili ve hikmetli

konuflmalar› karfl›s›nda inkar edenler ve müflrikler büyük bir

flaflk›nl›¤a kap›lm›fllard›r. Genifl kitlelerin, k›sa süre içerisinde

Peygamber Efendimizin konuflmalar›ndan etkilenip ona tabi ol-

mufl olmalar› bu insanlar› büyük hayrete düflürmüfltür. Hz. Mu-

hammed (sav) konuflmalar›n› etkili ve hikmetli k›lan›n Kuran

ayetleri oldu¤unu kavrayamad›klar› ya da belki de bu durumu

kabullenemedikleri için Peygamberimiz (sav)'i büyücülük, flair-

lik gibi olmad›k iftiralarla itham etmeye kalk›flm›fllard›r. Oysa

tüm insanlara oldu¤u gibi peygamberlere de nutku verip ko-

nuflturan Allah't›r. Allah ayetlerinde flöyle buyurmufltur:

Sahibiniz (arkadafl›n›z olan peygamber) sapmad› veazmad›. O, hevadan (kendi istek, düflünce ve tutku-lar›na göre) konuflmaz. O (söyledikleri), yaln›zcavahyolunmakta olan bir vahiydir. (Necm Suresi, 2-4)

Ayetlerde de görüldü¤ü gibi Peygamberimiz (sav), Allah'›n

sözü olan Kuran ile konufltu¤u için tüm sözleri son derece et-

kili ve hikmetli olmufltur. O'nun sözlerini dinleyerek iman

eden insanlar›n kalplerine iman› ve etkilenme gücünü veren

Allah't›r. Allah'›n büyüklü¤ünü takdir edemeyen insanlar ise et-

kiyi ve hikmeti baflka yerlerde aramakla büyük bir gaflete düfl-

müfllerdir.

Kaderin mükemmelli¤ini ve herfleyde hay›r oldu¤unu bilerek konuflmak

Allah her varl›¤a bir kader takdir etmifltir. Bir insan›n hayat›

boyunca yaflayaca¤› her olay, görece¤i her insan, çal›flaca¤› her

ifl, hatta söyleyece¤i her söz Allah Kat›nda, daha o insan do¤-

madan önce belirlenmifltir. Ayr›ca Allah zamandan münezzeh

oldu¤u için, canl› cans›z tüm varl›klar›n hayat› Allah Kat›nda ya-

flanm›fl ve sonuçlanm›flt›r. Ancak zamana ba¤›ml› olan insan,

olup bitmifl bu olaylar› zaman geçtikçe (bir takvim içinde) gö-

rebilmektedir. Bugün 40 yafl›nda olan bir insan›n geçmifl 40 y›-

l› nas›l yaflanm›fl ve bitmiflse, -bu kiflinin 70 yafl›na kadar yafla-

yaca¤›n› farz edersek- önündeki 30 y›l› da gerçekte Allah Ka-

t›nda tek bir an içinde yaflanm›flt›r. Ama insan, bu yaflanm›fl ve

sonuçlanm›fl olaylar› ancak önündeki 30 y›ll›k zaman dilimi için-

de görebilecektir.

60 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

61Harun Yahya (Adnan Oktar)

K›sacas›, "gelecek" diye tarif etti¤imiz ve henüz gerçeklefl-

memifl olaylar silsilesi, asl›nda Allah'›n ezeli ve ebedi ilminde

bafllam›fl ve bitmifltir. Allah Kat›nda yaflanm›fl ve bitmifl olan bu

olaylar›n tamam› ise o insan›n kaderini oluflturur. Her insan›n

bir kaderi vard›r ve bu kaderinin d›fl›na asla ç›kamaz. ‹nsan geç-

miflini nas›l de¤ifltiremiyorsa gelece¤ini de de¤ifltiremez. Çün-

kü her ikisi de Allah'›n Kat›nda yaflanm›fl, görülmüfl, flahit olun-

mufl olaylard›r. Ancak kimi insanlar, gelece¤e ait bilgilere sahip

olmad›klar› için geleceklerinin kendi ellerinde oldu¤unu zanne-

derler. Bu sebeple de kadere inanmaz veya kaderlerini de¤ifl-

tirebilecekleri gibi bir yan›lg›ya düflerler. Oysa insan›n tüm ha-

yat› çekilmifl ve bitmifl bir film kaseti gibidir. ‹nsan kaseti sey-

rettikçe olanlar› görür; filmin sahnelerini de¤ifltirme veya filme

müdahalede bulunma imkan› yoktur ayn› flekilde kader dahilin-

de gerçekleflen olaylara bir müdahalesi de söz konusu de¤ildir.

Allah'›n her insan› bir kader ile yaratt›¤› ve insanlar›n kader-

leri d›fl›ndaki bir olayla asla karfl›laflmayacaklar› Kuran'da flöyle

bildirilmektedir:

"Hiç flüphesiz, Biz herfleyi kader ile yaratt›k." (Kamer Suresi, 49)

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana ge-len herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratma-dan önce, bir kitapta (yaz›l›) olmas›n. fiüphesiz bu,Allah'a göre pek kolayd›r. Öyle ki, elinizden ç›kanakarfl› üzüntü duymayas›n›z ve size (Allah'›n) verdikle-ri dolay›s›yla sevinip-fl›marmayas›n›z. Allah, büyüklüktaslay›p böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)

Ayetlerde bildirildi¤i gibi, sadece insanlar de¤il, tüm eflyalar

ve tüm canl›lar, yani herfley bir kader ile yarat›lm›flt›r. Eviniz-

deki ahflap masan›zdan aya¤›n›zdaki ayakkab›ya, bahçenizdeki

gül fidan›ndan dolab›n›zdaki giysilere, dostlar›n›zdan kedinize

kadar her varl›¤›n Allah Kat›nda belirlenmifl bir kaderi vard›r.

Daha ne siz ne de size ait fleyler yarat›lmadan önce, masan›n

da, ayakkab›n›n da, gül fidan›n›n da, dostlar›n›z›n da gelecekte

hangi safhalardan geçecekleri, nelerle karfl›laflacaklar› bellidir.

Sözgelimi ahflap masan›z›n yap›ld›¤› a¤ac›n tohumunu kimin

ekece¤i, o a¤ac›n kaç sene içerisinde ve hangi flartlar alt›nda

geliflip büyüyece¤i, neden, nas›l ve kim taraf›ndan kesilip hangi

ahflap fabrikas›na götürülece¤i, hangi ölçülerde kesilip, bu

a¤açtan hangi kalitede ve hangi flekilde bir masa üretilece¤i, si-

zin bu masay› sat›n almaya nas›l karar verece¤iniz, onu nerede

bulaca¤›n›z, ne kadar zaman evinizde tutaca¤›n›z, evinizin han-

gi köflesine koyaca¤›n›z, üzerinde an an hangi yemekleri yiyip,

kimlerle neler konuflup, hangi yaz›lar› yazaca¤›n›z Allah Kat›n-

da ezelden beri bilinmektedir. Çünkü tüm bunlar› daha siz

do¤madan önce belirleyen ve tek bir an içinde yaratarak bilen

Allah't›r. Siz ise bunlar› ancak yaflad›kça, seneler geçtikçe ve s›-

ras› geldikçe ö¤renebilirsiniz.

E¤er bir insan kader gerçe¤inden haberdar de¤ilse veya bu

gerçe¤i tam olarak kavrayamam›flsa, önceden belirlenmifl olan

bir kaderi yaflad›¤›n› düflünmeden hareket edebilir, olaylar›n

ak›fl›na kendini kapt›rabilir. Örne¤in evi için bir yemek masas›

sat›n almaya gitti¤inde onlarca ma¤aza dolafl›r, her ma¤azada

defalarca fikir de¤ifltirir, düflünür, yan›ndakiyle fikir al›flveriflin-

de bulunur, tart›fl›r. Sonuçta, kendi seçimiyle bir masada karar

k›ld›¤›n› zanneder. Oysa, o insan daha al›flverifle ç›kmadan ön-

ce, hangi masay› alaca¤› kaderinde bellidir; dolay›s›yla kaderin-

de belli olan masay› arar, bulur ve sat›n al›r. Aradaki fikir al›fl-

verifllerini, tart›flmalar›, konuflmalar› ve karars›zl›klar› da yine o

insan›n kaderinde Allah önceden belirlemifltir.

62 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Dolay›s›yla bir insan›n, bafl›na gelen herhangi bir olaydan

dolay› s›k›nt›, piflmanl›k, üzüntü veya korku duymas›, "keflke

flöyle yapsayd›m" "keflke oraya gitmeseydim" gibi sözler sarf

etmesi, gelece¤i için endifle duymas› son derece yersizdir.

Çünkü bu insan zaten yaflanm›fl bitmifl bir hayat› izlemektedir

ve o piflmanl›k ve üzüntü duydu¤u olaylar›n tümü onun kade-

rindedir. Örne¤in, eline çok fazla tabak alarak bunlar› tafl›rken

hepsini düflüren bir insan "keflke hepsini elime almasayd›m, o

zaman bunlar olmayacakt›" diyerek üzüntü duyabilir. Oysa

onun bilmedi¤i veya unuttu¤u gerçek fludur: O an, o dakika, o

tabaklar›n her birinin nerede ve nas›l k›r›laca¤› daha o tabaklar

imal edilmeden, hatta onlar› k›racak olan insan daha yarat›lma-

dan önce bellidir. ‹nsan bafl›na gelen bu tür olaylardan dolay›

ancak ders almal›, bunlar üzerinde düflünerek, hikmetlerini an-

lamaya çal›flmal›d›r. Ancak bu gibi olaylarda üzüntü duymas›

son derece yersizdir, çünkü bafl›na gelecekleri engellemeye

gücü yoktur. Bir ayette hiçbir insan›n Allah'›n dilediklerini en-

gelleme gücünün olmad›¤› flöyle bildirilmektedir:

Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan bafl-ka bunu senden kald›racak yoktur. Ve e¤er sana birhay›r isterse, O'nun bol fazl›n› geri çevirecek de yok-tur. Kullar›ndan diledi¤ine bundan isabet ettirir. O,ba¤›fllayand›r, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107)

Kadere teslim olan insan, Allah'›n yaratt›¤› herfleyde -ilk ba-

k›flta aleyhinde bile gözükse-, hay›r ve güzellik oldu¤unu bilir.

Allah'›n bu olayda yaratt›¤› hay›rlar› ve hikmetleri görüp flük-

reder. ‹lk anda bunlar› kavrayam›yorsa bile mutlaka Allah'a te-

vekkül eder; bu hay›r ve hikmetleri kendisine göstermesi için

Allah'a dua eder. E¤er yine de hay›rlar› göremezse, bunlar› ahi-

rette görüp anlamay› umar. Allah'›n sonsuz adalet sahibi, flef-

63Harun Yahya (Adnan Oktar)

katli ve merhametli oldu¤una kesin olarak inanman›n huzuru-

nu ve rahatl›¤›n› yaflar.

Böyle bir insan›n konuflmalar›ndan teslimiyeti ve tevekkülü

aç›kça anlafl›l›r. Bir an bile olsa yaflad›¤› olaylar hakk›nda 'ne-den ya da niçin böyle oldu?' gibi bir söz sarf etmez. Allah'›n

inananlar için herfleyi en güzel ve en kusursuz flekilde yaratt›-

¤›n›, olumsuz gibi görünen bir olay›n asl›nda kifliye pek çok

yönden hay›r getirebilece¤ini bilerek konuflur.

Allah, Kuran'da "...Olur ki hoflunuza gitmeyen bir fley,sizin için hay›rl›d›r ve olur ki, sevdi¤iniz fley de siziniçin bir flerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Su-

resi, 216) ayetiyle bu durumu insanlara hat›rlatmaktad›r. Do-

lay›s›yla, aksilik gibi görünen bir olayla karfl›lafl›ld›¤›nda samimi

bir Müslüman, Allah'›n herfleyi hay›r ile yaratt›¤›n› ve herfleyin

hay›rlara vesile olaca¤›n› düflünür. Konuflmalar›na da bu

düflüncesi hakimdir. Hiçbir zaman cahil insanlar›n "Eyvah, kefl-

ke, maalesef, nas›l yapt›m böyle bir fleyi?" gibi flikayet eden, te-

vekkülsüz ve umutsuz üslubunu and›racak ifadeler kullanmaz.

Kaderi ve iman edenler için herfleyin hay›r olarak yarat›ld›-

¤›n› bilen bir üslup Müslüman›n tüm hayat›na hakimdir. Hiçbir

fleyi, hiç kimseyi ve hiçbir olay› bu inanc›n›n d›fl›nda tutmaz.

Olumlu geliflmelerin kaderde oldu¤unu düflünüp, aksilik gibi

görünen olaylarda kaderi unutmufl konuflmalar yapman›n gafil

bir üslup oldu¤unu bilir. Hatay› yapan kendisi de olsa, baflkas›

da olsa 'niye yapt›n', 'oraya gitmeseydin bunlar olmaz-d›' gibi sözler söylemez. Tam tersine Kuran'da, "… Size isa-bet eden Allah'›n izni ile idi…" (Al-i ‹mran Suresi, 166)

ayetiyle haber verilen gerçe¤i anlam›fl bir insan›n üslubuyla ko-

nuflur. Bafltan tedbirini alamamas›n›n da, oluflan hatan›n mey-

dana gelmesinin de hep kiflinin kaderinde oldu¤unu bilir.

64 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Kader mutlaka olmas› gerekti¤i gibi yani Allah'›n diledi¤i fle-

kilde geliflir. Bu nedenle "flöyle olsayd› böyle olurdu" gibi yan-

l›fl mant›klar öne sürerek hüzne ya da piflmanl›¤a kap›lmak yer-

sizdir. Yaflanan neyse en hay›rl›s› odur. Bu nedenle Müslüman-

ca konuflan bir insan›n üslubunda hiçbir zaman k›zg›nl›k, öfke,

gerilim, flikayet, a¤lamakl› bir ses, panik, korku ya da s›k›nt› ol-

maz.

‹man eden bir insan en zorlu ve s›k›nt›l› gibi görünen olaylar-

da dahi, hemen o olay›n güzel yönlerini, hay›rlara vesile olabile-

cek muhtemel sonuçlar›n› keflfetmeye çal›fl›r ve bunu samimi bir

üslupla dile getirir. Bu Müslümanca tav›r kiflinin çevresindekileri

de etkileyerek panik ve endifle havas›n› da¤›t›r.

Allah Kuran'da müminlere, "De ki: "Allah'›n bizim içinyazd›klar› d›fl›nda, bize kesinlikle hiçbir fley isabet et-mez. O bizim Mevlam›zd›r. Ve müminler yaln›zcaAllah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51) ayetiyle

zorluklar karfl›s›nda nas›l bir üsluplar› olmas› gerekti¤ini bildir-

mektedir. Yine bir baflka ayette ise "Onlara bir musibet isa-bet etti¤inde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)›z veflüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 156) buyrula-

rak, müminlerin kaderin ve her olay›n hay›rla yarat›ld›¤›n›n flu-

urunda olan, teslimiyetli bir üslup kulland›klar›na dikkat çekil-

mektedir. Allah'›n bu gerçe¤i kavrayan kimselere verece¤i kar-

fl›l›k ise ayette "Rablerinden ba¤›fllanma (salat) ve rahmetbunlar›n üzerinedir ve hidayete erenler de bunlard›r."(Bakara Suresi, 157) fleklinde ifade edilir.

Burada flunu da hat›rlatmak gerekir ki, iman eden bir insa-

n›n kaderi ve herfleyde hay›r oldu¤unu hat›rlat›rken kulland›¤›

üslup, Kuran ahlak›ndan uzak olan insanlar›n kulland›¤› "tesel-

lici", "ortal›k yat›flt›ran" veya "ezbere yap›lan" konuflmalardan

65Harun Yahya (Adnan Oktar)

66 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

çok farkl›d›r. Benzer olaylarla karfl›laflt›klar›nda Kuran ahlak›n›

benimsememifl kimi insanlar da "vard›r bir hay›r" gibi sözler

sarf edebilirler. Ancak arada kesin bir farkl›l›k vard›r: Müslü-

man bu sözü kalpten gelen, samimi, candan ve kararl› bir üs-

lupla söyler. Cahiliye ahlak›ndaki bir insan ise, diliyle bu gerçe-

¤i her ne kadar dile getirse de, kalben buna bir türlü kanaat ge-

tiremedi¤ini tav›rlar›ndaki tevekkülsüzlükle ortaya koyar.

Allah'a güvenip dayanarak konuflmak

Cahiliye inançlar›n› tafl›yan insanlar bafllar› s›k›flt›¤›nda, yard›-

ma ihtiyaç duyduklar›nda ya da bir fleyi elde etmek istediklerin-

de çözümü dünya hayat›nda güç sahibi oldu¤unu düflündükleri

odaklarda ararlar. Kimileri nüfuz sahibi efl-dostlar›ndan, kimileri

mal, itibar ya da söz sahibi insanlardan medet umarlar. Bütün bu

insanlar›n Allah'›n kontrolüyle hareket eden aciz varl›klar olduk-

lar›n› unuturlar. Bu nedenle onlar›n gözlerine girmeye çal›fl›rlar.

Oysa bir insana yarardan ya da zarardan yana bir fley isabet

edecek ise, bunu gerçeklefltirebilecek tek güç Allah't›r. Müslü-

manlar bu gerçe¤in fark›ndad›rlar. Bu nedenle her zaman yar-

d›m› ve deste¤i Allah'tan bekleyen ve yaln›zca O'nun r›zas›n›

kazanmaya çal›flan bir üslup kullan›rlar. ‹htiyaç, zorluk ya da s›-

k›nt› içinde de olsalar tüm bunlar› giderecek ve kendilerine

yard›m ulaflt›racak olan›n sadece Allah oldu¤unu bilirler.

Nitekim Kuran'da müminlerin bir s›k›nt› ya da zorlukla kar-

fl›laflt›klar›nda, "E¤er Allah size yard›m ederse, art›k siziyenilgiye u¤ratacak yoktur ve e¤er sizi 'yapayaln›z veyard›ms›z' b›rakacak olursa, ondan sonra size yard›medecek kimdir? Öyleyse müminler, yaln›zca Allah'atevekkül etsinler." (Al-i ‹mran Suresi, 160) diyerek birbirle-

rine sadece Allah'a yönelip O'na tevekkül etmeyi hat›rlatan

67Harun Yahya (Adnan Oktar)

konuflmalar yapt›klar›ndan bahsedilmektedir.

Bunun yan›nda müminler "…Allah Kendi (dini)ne yar-d›m edenlere kesin olarak yard›m eder…" (Hac Suresi,

40) ayetinin hükmü gere¤i Allah'›n her zaman için müminlerin

yan›nda oldu¤unu, Allah'›n izni olmaks›z›n hiç kimsenin ve hiç-

bir fleyin kendilerine zarar veremeyece¤ini bilerek konuflurlar.

En zor, en kritik ve en hayati risk tafl›yan anlarda bile, mutlaka

bu yaflad›klar›nda bir hay›r oldu¤unu düflünür ve "…Ben O'natevekkül ettim. Tevekkül edenler de yaln›zca O'na te-vekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67) ayetiyle bildirildi¤i

gibi, çevrelerindekilere de bu gerçe¤i hat›rlat›rlar.

Hiçbir zaman için korku, panik ya da ümitsizli¤e kap›lm›fl bir

insan›n üslubunu kullanmazlar; sakin ve itidalli bir üslup içeri-

sinde olurlar. Allah'tan ümit kesmenin, iman› kavramam›fl in-

sanlara has bir özellik oldu¤unu bilirler. Her olay›n Allah'›n di-

lemesiyle ve Allah'›n belirledi¤i hikmetler do¤rultusunda ger-

çekleflece¤ini bildikleri için zorluklar karfl›s›nda endifleye ve

korkuya kap›lmazlar. Samimi olduklar› sürece, Allah'›n kendile-

rini en hay›rl› ve en güzel olana iletece¤inin fluurunda bir üs-

lupla konuflurlar.

Nitekim Kuran'›n "Ey iman edenler, Allah'›n üzeriniz-deki nimetini hat›rlay›n; hani bir topluluk, size elleriniuzatmaya yeltenmiflti de, (Allah,) onlar›n ellerini siz-lerden geri püskürtmüfltü. Allah'tan korkup-sak›n›n.Müminler yaln›zca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Maide Suresi, 11) ayetiyle, müminlerin birbirlerine Allah'›n

yard›m›n› hat›rlatt›klar› bildirilmektedir.

Müminlerin bu tevekküllü üsluplar›na Kuran'da pek çok ör-

nek verilmifltir. Örne¤in ‹srailo¤ullar› ile birlikte deniz ile Fira-

vun'un ordusu aras›nda kald›klar› s›rada Hz. Musa bu tevekkül-

68 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

lü tavr›n› ortaya koymufltur. ‹man etmeyen kimselerin ümitsiz-

li¤e ve korkuya kap›larak "Gerçekten yakaland›k" dedikleri

bir anda, Hz. Musa'n›n sözü "Asla, Rabbim bizimledir" flek-

linde olmufltur. Kuran'da Musa Peygamberin bu tevekküllü üs-

lubu flöyle haber verilmektedir:

Böylece (Firavun ve ordusu) Günefl'in do¤ufl vaktionlar› izlemeye koyuldular. ‹ki topluluk birbirini gör-dükleri zaman Musa'n›n adamlar›: "Gerçekten yaka-land›k" dediler. (Musa:) "Hay›r" dedi. "fiüphesiz Rab-bim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."(fiuara Suresi, 60-62)

Hz. Musa bu zor durum karfl›s›nda yaln›zca Allah'a güvenip

dayanm›fl ve tevekküllü üslubuyla çevresindeki insanlar› da bu

ahlaka davet etmifltir. Allah, Hz. Musa'ya asas›yla denize vurma-

s›n› vahyetmifl ve bunun üzerine deniz ikiye ayr›larak ‹srailo¤ul-

lar›n›n geçebilece¤i bir yola dönüflmüfltür. Firavun ve ordusu

ise denizde bo¤ularak can vermifltir. Bu olay, yaln›zca Allah'›

vekil edinerek, dayan›p güvenenlere Rabbimiz'in yard›m›n›n bir

örne¤idir.

Hz. Musa k›ssas›nda oldu¤u gibi, müminlerin bütün konufl-

malar›ndan Allah'tan baflka hiçbir fleyden korkmad›klar›n› ve

yaln›zca O'na güvendiklerini anlayabilmek mümkündür. Bir

Kuran ayetinde müminlerin, "size karfl› insanlar topland›-lar, art›k onlardan korkun" fleklinde bir tehdit alt›nda kal-

d›klar›nda, "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyerek

Allah'a olan güvenlerini ifade ettikleri haber verilir:

Onlar, kendilerine insanlar: "Size karfl› insanlar top-la(n)d›lar, art›k onlardan korkun" dedikleri haldeimanlar› artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzelvekildir" diyenlerdir. (Al-i ‹mran Suresi, 173)

69Harun Yahya (Adnan Oktar)

Dünya hayat›n›n geçicili¤inin fark›nda olan bir üslupla konuflmak

Dünyevi de¤erleri ilahlaflt›ran insanlar›n kendilerine has bir

üsluplar› vard›r. Konuflmalar›ndan dünya hayat›n› yaflamlar›n›n

as›l amac› haline getirdikleri aç›kça anlafl›l›r. Baflkalar›nda görüp

sahip olamad›klar› güzelliklerden kimi zaman g›ptayla kimi za-

man da haset dolu bir üslupla bahsederler. Söz konusu kimse-

lerin içlerinde yaflad›klar› bu özenti, dünya hayat›na ve ahirete

dair gerçeklerden habersiz olmalar›ndan kaynaklan›r. Oysa

Allah Kuran'da dünya nimetlerinin insanlar için bir deneme ol-

du¤unu bildirmifltir:

Bilin ki, mallar›n›z ve çocuklar›n›z ancak bir fitnedir(imtihan konusudur.) Allah yan›nda ise büyük birmükafaat vard›r. (Enfal Suresi, 28)

‹man etmeyen insanlar bu gerçe¤in bilincinde olmad›klar›

için, dünyada kendilerinden fazlas›na sahip olan insanlara öze-

nen, onlar›n karfl›s›nda ezilen bir üslup kullan›rlar. Örne¤in

zengin ve ünlü birinin giyiminden, arabas›ndan bahsederken

üsluplar›nda eziklikle kar›fl›k derin bir hayranl›k hemen dikkati

çeker. "Keflke onun kadar zengin olsayd›m", "Keflke flu anda

onun yerinde olsayd›m", "Arabas› ne kadar güzel, keflke benim

olsayd›" gibi konuflmalarla bu özentilerini d›fla vururlar. Oysa,

g›ptayla bakt›klar› insanlar›n hepsi -kendileri gibi- Allah'a karfl›

aciz ve muhtaç olan kullard›r. ‹nsanlar›n sahip olduklar› fleyle-

rin tümü Allah'a aittir. Her insan, yaflam› boyunca Allah'›n ken-

disine verdi¤i nimetlerle denenmektedir.

‹man edenler, as›l gerçek ve sonsuz olan›n ahiretteki hayat

oldu¤unu bildiklerinden, yaflamlar› boyunca ahiretteki as›l ha-

yat› kazanmak için çaba harcarlar. Zenginlik, mal-mülk gibi

dünya nimetlerini ise ancak Allah'›n raz› olaca¤› flekilde kullan-

70 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

mak, Allah'›n verdi¤i nimetlere flükretmek ve Allah'›n flan›n›

yüceltmek için isterler.

Bu güzel ahlaklar›n›n bir sonucu olarak, sahip olduklar› dün-

ya nimetlerinden herhangi birini veya tamam›n› kaybetseler de,

bundan dolay› üzüntü veya s›k›nt› yaflamazlar. Bunu Allah'›n bir

takdiri olarak düflünür ve Allah'tan ahirette kendilerine nimet-

lerin as›l gerçek olanlar›n› ve daha güzellerini vermesini ister-

ler. Bunun yan› s›ra Allah'›n, r›zk› ve dünya nimetlerini insanla-

ra belirli hay›r ve hikmetler do¤rultusunda verdi¤ini bildikleri

tüm konuflmalar›ndan anlafl›l›r. Allah bir ayetinde, insanlar ara-

s›nda r›zk›n› nas›l da¤›tt›¤›n› flöyle bildirir:

Allah diledi¤ine r›zk› geniflletir-yayar ve daralt›r da.Onlar ise dünya hayat›na sevindiler. Oysaki dünyahayat›, ahirette (ki s›n›rs›z mutluluk yan›nda geçici)bir meta'dan baflkas› de¤ildir. (Rad Suresi, 26)

Allah'›n yaratt›¤› hikmetleri görüp kavrayamad›klar› için,

dünyevi de¤erlere, zenginli¤e, mala mülke tutkuyla ba¤l› olan

insanlar›n yorumlar› hep dünya hayat›na yönelik olur. Örne¤in

zenginli¤ine, flöhretine özendikleri bir insan asl›nda kötü ahlak-

l› biri olabilir. Ne var ki söz konusu kifliler bu insan›n kötü ah-

lak›n› ve ahirette neyle karfl›laflaca¤›n› hiç düflünmeyip, onun

mal›na mülküne hayran olmakta bir sak›nca görmeyebilirler.

‹man sahibi Müslümanlar ise, dünya hayat›n›n gerçek yüzünü

görüp as›l olarak Allah'›n r›zas›n› ve ahiret hayat›n› kazanmaya

çal›fl›rlar. Bu nedenle üsluplar› daima bu gerçe¤in fluurunda ol-

duklar›n› yans›t›r niteliktedir. Kuran'da bu konuya örnek ola-

rak Karun isimli zengin bir kiflinin servetine g›pta eden kimse-

ler verilmifltir:

Gerçek flu ki, Karun, Musa'n›n kavmindendi, ancakonlara karfl› azg›nlaflt›. Biz, ona öyle hazineler vermifl-tik ki, anahtarlar›, birlikte (tafl›maya) davranan güçlü

bir toplulu¤a a¤›r geliyordu..." (Kasas Suresi, 76)

Dünya hayat›na özenen, bu nedenle Karun'un nas›l bir yan-

l›fl içinde olud¤unu hikmet gözüyle de¤erlendiremeyen kimse-

ler, Karun'un zenginli¤ini görünce flöyle demifllerdir:

Böylelikle kendi ihtiflaml›-süsü içinde kavminin karfl›-s›na ç›kt›. Dünya hayat›n› istemekte olanlar: "Ah kefl-ke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsayd›.Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler. (Kasas Suresi, 79)

Müslümanlar Karun'a sahip olduklar›n› verenin Rabbimiz ve

as›l yurdun da ahiret oldu¤unu hat›rlat›rlarken, Müslüman ah-

lak›yla konuflmayanlar, Karun'un zenginli¤inden etkilenerek ca-

hilce bir tav›r göstermifllerdir. Müslümanlar›n bu insanlara yap-

t›klar› hat›rlatma ise Kuran'da flöyle haber verilmektedir:

Kendilerine ilim verilenler ise: "Yaz›klar olsun size,Allah'›n sevab›, iman eden ve salih amellerde bulunankimse için daha hay›rl›d›r; buna da sabredenlerdenbaflkas› kavuflturulmaz" dediler. (Kasas Suresi, 80)

Kuran'da, gösterdi¤i çirkin ahlak nedeniyle Karun'un ve ko-

na¤›n›n yerin dibine geçirildi¤i bildirilmektedir. Bu olay›n ard›n-

dan ise, daha önce Karun'a g›pta edenler, onun Allah karfl›s›n-

daki aczini görmüfl ve yapt›klar› hatay› anlayarak bu kez Müs-

lümanca bir üslupla karfl›l›k vermifllerdir:

Sonunda onu da, kona¤›n› da yerin dibine geçirdik.Böylece Allah'a karfl› ona yard›m edecek bir toplulu-¤u olmad›. Ve o, kendi kendine yard›m edebilecek-lerden de de¤ildi. Dün, onun yerinde olmay› dileyen-ler, sabahlad›klar›nda: "Vay, demek ki Allah, kulla-r›ndan diledi¤inin r›zk›n› geniflletip-yaymakta ve k›-s›p-daraltmaktad›r. E¤er Allah, bize lütfetmifl olma-

71Harun Yahya (Adnan Oktar)

72 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

sayd›, bizi de flüphesiz bat›r›rd›. Vay, demek gerçek-ten inkar edenler felah bulamaz" demeye bafllad›lar.(Kasas Suresi, 81-82)

Müslümanlar, Allah'›n "fiu halde onlar›n mallar› ve ço-cuklar› seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onla-r› dünya hayat›nda azabland›rmak ve canlar›n›n inkariçindeyken zorlukla ç›kmas›n› ister." (Tevbe Suresi, 55)

ayetinde bildirdi¤i gibi, dünya hayat›na ait zenginli¤e imrenme-

diklerini; daima Allah'› ve ahiret yurdunu düflünen insanlar ol-

duklar›n› tüm tav›r ve konuflmalar›yla gösterirler. Müminlerin

bu güzel ahlak›, ahirette oldu¤u gibi dünya hayat›nda da

Allah'›n lütfuyla karfl›l›k görür. Allah, dünya h›rs›ndan ar›narak,

Kendi r›zas›n› hedefleyen kimselere hem dünyada hem de ahi-

rette nimetin en güzeliyle karfl›l›k verece¤ini bildirmektedir:

Erkek olsun, kad›n olsun, bir mümin olarak kim salihbir amelde bulunursa, hiç flüphesiz Biz onu güzel birhayatla yaflat›r›z ve onlar›n karfl›l›¤›n›, yapt›klar›n›nen güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

Konuflmalarda helale harama titizlik göstermek

Müslümanca konuflman›n en belirgin özelliklerden biri de,

kiflinin tüm konuflmalar›nda Kuran'da bildirilen 'helal haram s›-

n›rlar›n›' titizlikle korumaya özen göstermesidir. Kuran'›n

"Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (‹slamu¤runda) seyahat edenler, rüku edenler, secde eden-ler, iyili¤i emredenler, kötülükten sak›nd›ranlar veAllah'›n s›n›rlar›n› koruyanlar; sen (bütün) müminlerimüjdele." (Tevbe Suresi, 112) ayetiyle insanlara Allah'›n s›n›r-

lar›n› korumalar› emredilmifltir.

‹nsan yaflam› boyunca Allah'›n yasaklad›klar›ndan nas›l sak›-

73Harun Yahya (Adnan Oktar)

n›yor ve emrettiklerini yerine getiriyorsa, ayn› s›n›rlar› konufl-

malar›nda da korumal›d›r. Allah'›n sak›n›lmas›n› bildirdi¤i bir

tavr› sözlü olarak da savunup destekçisi olmamal›d›r. Allah'›n

be¤endi¤i bir tavr› da konuflmalar›yla övüp desteklemelidir.

Örne¤in iman eden bir kimse baflkalar›n›n hakk›n› yemenin, öl-

çüde tart›da hile yaparak haks›z menfaat elde etmenin, yalan

söylemenin, yalanc› flahitlik yapman›n Allah'›n be¤enmedi¤i ve

yasaklad›¤› tav›rlar oldu¤unu bilir. Bu nedenle hiçbir zaman

sözleriyle de bu tav›rlara arka ç›kmaz. Haram bir tavr›n do¤-

rulu¤unu savunan bir insan›n karfl›s›nda sessiz kalarak onu giz-

liden gizliye desteklemez.

Hak ve do¤ru olan› söylemekten hiçbir flekilde çekinmez,

aksine Kuran ahlak›n› baflkalar›na da anlatmaktan büyük sevinç

duyar. Hiçbir zaman "Fikirlerine karfl› ç›karsam acaba bana ta-

v›r al›rlar m›?" ya da "Acaba hakk›mda ne düflünürler?" gibi en-

diflelere kap›larak suskun kalmaz. Çünkü "(Bu,) Bir Kitap't›rki onunla uyarman için ve müminlere bir ö¤üt olmaküzere sana indirildi. Öyleyse bundan dolay› gö¤sündebir s›k›nt› olmas›n." (A'raf Suresi, 2) ayetiyle hat›rlat›ld›¤› gi-

bi insanlara Kuran ile ö¤üt vermenin müminler üzerinde

önemli bir sorumluluk oldu¤unu bilir. Bu nedenle karfl›s›ndaki

insanlara neden yanl›fl düflündüklerini, do¤rusunun ne oldu¤u-

nu Kuran'dan delilleriyle aç›klar. Bunlar›n Allah'›n sevmedi¤i,

yasaklad›¤› davran›fllar oldu¤unu anlatarak onlar› da Allah'›n s›-

n›rlar›n› korumaya davet eder. Karfl›s›ndaki kiflilerin ö¤üt alma-

yacaklar›n› anlad›¤›nda ve Kuran'a muhalif konuflmalar yapt›kla-

r›n› gördü¤ünde ise Allah'›n emrine uyarak, bu kimselerin yan-

lar›ndan ayr›l›r. Allah'›n bu emri Kuran'da flöyle bildirilmifltir:

Ayetlerimiz konusunda 'alayl› tart›flmalara dalanlar:'-onlar bir baflka söze geçinceye kadar- onlardan yüz

çevir. fieytan sana unutturacak olursa, bu durumdahat›rlamadan sonra, art›k zulmeden toplulukla bera-ber oturma. (Enam Suresi, 68)

Bir baflka ayette ise müminlerin cahilce konuflan kimseler-

le karfl› karfl›ya geldiklerinde onurlu ve vakarl› bir tav›r göster-

dikleri ve "selam" diyerek geçtikleri bildirilmifltir:

O Rahman (olan Allah)›n kullar›, yeryüzü üzerindealçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriylemuhatap olduklar› zaman "Selam" derler. (FurkanSuresi, 63)

Konuflurken fleytan›n etkisinde bir üsluptan sak›nmak ve fleytandan Allah'a s›¤›narak konuflmak

Kuran'da fleytan›n k›yamete kadar insanlar› Allah'›n yolun-

dan sapt›rmaya and içti¤i bildirilir. fieytan isyan etti¤i için Allah

Kat›ndan kovulmufl ve lanetlenmifltir. Amac› kendisi gibi, in-

sanlar› da isyana sürüklemektir. Bu amac›na ulaflabilmesi için

Allah fleytana k›yamet gününe kadar süre tan›m›fl ancak onun

'gerçekten iman etmifl kimseler üzerinde hiçbir etkisi-nin olamayaca¤›n›' bildirmifltir.

fieytan insan› do¤ru yoldan sapt›rmak için ona çeflitli kurun-

tular ve vesveseler vermeye çal›fl›r. Ancak "(Allah'tan) Sak›-nanlara fleytandan bir vesvese eriflti¤inde (önce) iyicedüflünürler (Allah'› zikredip-anarlar), sonra hemenbakars›n ki görüp bilmifllerdir." (Araf Suresi, 201) ayetiy-

le bildirildi¤i gibi, kalben Allah ile birlikte olan kifli bunlardan

etkilenmez. fieytandan kendisine böyle bir k›flk›rtma hissi gel-

di¤inde bir mümin hemen Allah'a s›¤›n›r ve bunun fleytan›n bir

aldatmacas›ndan baflka bir fley olmad›¤›n› anlar.

74 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

‹mani yönden zay›f olan insanlar ise fleytan›n hilelerine kolay-

l›kla aldan›rlar. Oysa Allah "...Hiç flüphesiz, fleytan›n hileli-düzeni pek zay›ft›r." (Nisa Suresi, 76) ayetiyle fleytan›n düze-

ninin ne kadar zay›f oldu¤unu bildirmifltir. Ancak gere¤i gibi

iman etmeyen kimseler fleytan›n aldatmacalar›n› gerçek san›rlar.

Allah'›n varl›¤›ndan ve Kuran ahlak›ndan tamamen gafil olan

insanlar ise neredeyse tüm hayatlar› boyunca fleytan›n yönlen-

dirmesiyle hareket ederler. Onun istedi¤i gibi düflünür, onun

istedi¤i gibi davran›r ve onun istedi¤i gibi konuflurlar. Ald›klar›

tüm kararlara, söyledikleri her söze fleytan›n çarp›k mant›¤›

hakimdir. fieytan›n amac›, kendisine uyan bu insanlar› kullana-

rak di¤erlerini de genel bir ahlak bozuklu¤una sürüklemek,

kalplerine kendi çirkin ahlak›n› yerlefltirmektir. Onlar›n a¤z›n›

kendi a¤z› gibi kullanarak bu yolla di¤er insanlara telkinlerini

ulaflt›rmay› hedefler.

Allah'tan gafil olarak yap›lan konuflmalar›n özel fleytani bir

üslubu vard›r. Baz› kifliler adeta fleytan›n elçili¤ini yaparcas›na,

beraberlerindeki insanlar› Allah'tan ve Kuran ahlak›ndan uzak-

lafl›p cehennem ahlak›n› yaflamaya ça¤›ran bir üslup kullan›rlar.

Bu üslup kimi zaman süslü ve çekici bir havaya bürünebilir;

amaç fleytani ve kötü olan bir fleyi insanlara makul ve mant›k-

l› gösterebilmektir. Bu konuflmalarda kifli, sözlerini hep cahil-

ce mant›klarla desteklemeye çal›fl›r. Konuflmalar›yla çevresin-

dekilere kaderi, ahireti, hesap gününü, Allah'›n azab›n› unuttur-

maya gayret eder. ‹nsanlar› dünya hayat›na aldanmaya ça¤›ran

sinsi bir üslup kullan›r. Karfl› taraf›n vicdan›n› susturup rahatla-

tabilmesi için sahte ve aldat›c› mant›klar öne sürer. Allah'a

iman ve Kuran ahlak›n›n yaflanmas› konusunda kiflilerin kalple-

rine gizlice vesvese ve flüphe düflürmeye çal›fl›r. Kulland›¤›

yöntemler son derece kurnazcad›r; ço¤u zaman yanl›fl bir tav-

75Harun Yahya (Adnan Oktar)

r› insanlar›n bilinçaltlar›na yavafl yavafl iflleyip onlar› bu fikre

al›flt›rarak etki etmeyi hedefler. Bu nedenle fleytan›n elçili¤ini

yapan ve onun etkisi alt›nda konuflan kifli genellikle fleytani bir

tavr› aç›kça savunmaz. Bunu karfl› tarafa hissettirmeden ve onu

kand›rarak yapmaya çabalar. Dolayl› ve hileli yollardan yakla-

fl›r; gizliden gizliye de bu konuda karfl› taraf›n bilinçalt›na flüp-

he yerlefltirmeye çal›fl›r. Kuran'da fleytan›n kulland›¤› farkl›

yöntemler ve taktikler flöyle bildirilmifltir:

Dedi ki: "Madem öyle, beni azd›rd›¤›ndan dolay› on-lar(› insanlar› sapt›rmak) için mutlaka Senin dosdo¤-ru yolunda (pusu kurup) oturaca¤›m. Sonra muhak-kak önlerinden, arkalar›ndan, sa¤lar›ndan ve sollar›n-dan sokulaca¤›m. Onlar›n ço¤unu flükredici bulmaya-caks›n." (Araf Suresi, 16-17)

"Onlar› -ne olursa olsun- flafl›rt›p-sapt›raca¤›m, en ol-mad›k kuruntulara düflürece¤im ve onlara kesin ola-rak davarlar›n kulaklar›n› kesmelerini emredece¤imve Allah'›n yaratt›klar›n› de¤ifltirmelerini emredece-¤im." Kim Allah'› b›rak›p da fleytan› dost (veli) edinir-se, kuflkusuz o, apaç›k bir hüsrana u¤ram›flt›r. (fiey-tan) Onlara vaadler ediyor, onlar› en olmad›k kurun-tulara düflürüyor. Oysa fleytan, onlara bir aldan›fltanbaflka bir fley va'detmez. (Nisa Suresi, 119-120)

Ayetlerde bildirildi¤i gibi, fleytan›n as›l amac› insanlar› Allah

yolundan uzaklaflt›rmakt›r. fieytana uyarak hareket eden kifli

de onunla ayn› taktikleri kullan›r. ‹nsanlar›n, olaylar› Kuran

rehberli¤inde de¤erlendirmelerini engellemeyi amaçlar. Olay-

lar›n hay›rl› ve güzel yönlerini anlamak ve anlatmak yerine,

olumsuzluklar› vurgulayarak onlara kaderi ve herfleye hay›r gö-

züyle bakmay› unutturmaya çal›fl›r. ‹nsanlar› karamsarl›¤a,

76 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

77Harun Yahya (Adnan Oktar)

ümitsizli¤e ve mutsuzlu¤a sürüklemek için u¤rafl›r. Sözgelimi

ani bir kaza ya da ölüm haberi ile karfl›lafl›ld›¤›nda insanlar› he-

men isyankar, gafil bir üsluba çekmeye çabalar.

Hayat› ve ölümü Allah'›n yaratt›¤›n› bilen bir insan ise böy-

le bir haber karfl›s›nda son derece tevekküllü ve Allah'a karfl›

gönülden teslim olmufl bir tarzda konuflur; "Allah'›n takdirien hay›rl›s›d›r" der.

Bunun gibi ölümcül bir hastal›¤a yakaland›¤›n› ö¤renen

imandan uzak bir insan, fleytan›n etkisiyle ümitsiz ve tedirgin

bir üslup kullanabilir. fieytan etkisi alt›na ald›¤› kiflileri kullana-

rak insanlar›n bilinçalt›na sinsice üzülmenin ve tevekkülsüzlü-

¤ün makul oldu¤u düflüncesini yerlefltirmeyi hedefler. Oysa

Müslümanca konuflan bir insan en zor an›nda bile Allah'a kar-

fl› son derece ümitvar bir üslup içerisinde olur. Bafl›na gelen

hastal›k ne kadar ciddi olursa olsun, herfleyin Allah'›n kontro-

lünde geliflti¤ini, Allah'›n gücünün sonsuz oldu¤unu bilmenin

verdi¤i tevekküllü ve teslimiyetli üslupla konuflur. ‹man eden-

lerin bu ümit dolu üslubu çevrelerindeki insanlar› da tevekkül-

lü davranmaya ve ümitvar bir üslupla konuflmaya yöneltir.

Allah'a iman eden insanlar, flartlar her ne olursa olsun fley-

tan›n etkisiyle yap›lan bir konuflmay› bilir, baflkas›nda gördük-

lerinde rahatl›kla teflhis eder ve böyle bir fleye asla yanaflmaz-

lar. fieytan›n elçili¤ini yapman›n ahiretteki karfl›l›¤›n›n fleytan gi-

bi hüsrana u¤ramak olaca¤›n›n fluurundad›rlar. Bu nedenle fley-

tan›n bu tuza¤›na düflmez; hemen Allah'a s›¤›n›r ve Kuran'a uy-

gun flekilde konuflarak fleytan›n çabalar›n› etkisiz hale getirirler.

‹nsanlara iyili¤i emredip, kötülükten men etmek

‹man edenler konuflmalar›yla hem kendileri Kuran ahlak›n›

en güzel flekilde yaflamaya çal›fl›r hem de baflkalar›n› bu ahlak›

yaflamaya teflvik ederler. Çünkü Kuran'da müminlerin insanlar›

hayra ça¤›rmak, onlara iyili¤i anlatmak ve kötülükten sak›nd›r-

makla yükümlü olduklar› bildirilmektedir:

Sizden; hayra ça¤›ran, iyili¤i (marufu) emreden ve kö-tülükten (münkerden) sak›nd›ran bir topluluk bulun-sun. Kurtulufla erenler iflte bunlard›r. (Al-i ‹mran Su-resi, 104)

Bu ayetin bir gere¤i olarak, Müslümanlar hem birbirlerini

hem de di¤er insanlar› Allah'›n be¤enece¤i ahlaka yöneltmeye

çal›fl›rlar. Kuran'da müminlere 'sözün en güzelini' söylemele-

ri emredilmektedir. Bu nedenle iman edenler ak›llar›n› ve vic-

danlar›n› en güzel flekilde kullanarak konuflur, karfl›lar›ndaki in-

sanlara en faydal› olacak sözü söylemeye çal›fl›rlar. Bu kimsele-

rin eksik ya da hatal› yönlerinin, Kuran ahlak›ndan uzak kalm›fl

olmalar›ndan, bilgisizlik ya da cahilliklerinden kaynaklanabilece-

¤ini bilerek onlara flefkat ve merhamet dolu bir üslupla yaklafl›r-

lar. Kendilerinin de Kuran ahlak›n› ö¤renmeden önce hatal› bir

tav›r içerisinde olduklar›n› ve ancak Allah'›n rahmeti sayesinde

güzel bir ahlaka eriflebildiklerini unutmazlar.

Ayr›ca din ahlak›n› anlat›rken hiçbir zaman karfl› taraf› zorla-

y›c› bir üslup kullanmazlar. Kuran'›n "Art›k sen, ö¤üt verip-hat›rlat. Sen, yaln›zca bir ö¤üt verici-bir hat›rlat›c›s›n.Onlara 'zor ve bask›' kullanacak de¤ilsin." (⁄afliye Suresi,

21-22) ayetleriyle hat›rlat›ld›¤› gibi, Müslümanlar›n sorumlulu¤u-

nun sadece güzel sözle ö¤üt vermek oldu¤unu, hidayeti vere-

cek olan›n ise Allah oldu¤unu bilerek konuflurlar. Bir ayette

"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel ö¤ütle ça¤›r ve on-larla en güzel bir biçimde mücadele et…" (Nahl Suresi,

125) sözleriyle bildirildi¤i flekilde 'en güzel üslupta' konuflmaya

çal›fl›rlar.

78 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Bir baflka ayette ise "…onlara ö¤üt ver ve onlara ne-fislerine iliflkin aç›k ve etkileyici söz söyle" (Nisa Suresi,

63) fleklinde bildirildi¤i gibi, Müslümanlar hataya düflen insanla-

r›n nefislerine yönelik aç›k ve etkileyici sözler söyleyerek do¤-

rudan karfl› taraf›n vicdan›na hitap ederler. Ancak hiçbir zaman

kibirlenerek, kendilerini üstün görerek konuflmazlar. Son de-

rece sayg›l› ve itidalli bir üslup kullan›r, karfl› tarafa olumlu ve

yap›c› bir bak›fl aç›s›yla yaklafl›rlar. Bu kimseleri ak›lc›l›¤a ve sa-

mimiyete çekecek konuflmalar yaparlar. ‹çerisinde bulundukla-

r› hatal› durumdan vazgeçmeleri, daha güzel bir tavra yönel-

meleri için ahireti, hesap gününü, Allah'›n söylenen her sözü

duydu¤unu, her tavr› gördü¤ünü hat›rlatarak onlar› Allah'tan

korkup sak›nmaya davet ederler.

Müminler bu konuda çok samimi bir gayret içerisindedir-

ler; ancak gösterdikleri tüm samimi çabaya ra¤men karfl› taraf

anlat›lanlar› anlamayabilir veya tam olarak kabul etmeyebilir.

Bundan dolay› ümitsizli¤e ya da üzüntüye kap›lmazlar. Onlar›n

sorumlulu¤u Allah'›n bir ibadet olarak bildirdi¤i tebli¤ görevini

en güzel flekilde yerine getirmektir; verilen ö¤ütlere uyup-uy-

maman›n sorumlulu¤u ise sadece anlat›lan kiflinin kendisine ait-

tir. E¤er bu kifli anlat›lanlar› kabul etmiyorsa, müminler bunda

bir hay›r oldu¤unu bilirler. Kuran'da "Gerçek flu ki, sen,sevdi¤ini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, diledi¤i-ni hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanlar› dahaiyi bilendir." (Kasas Suresi, 56) fleklinde bildirildi¤i gibi, hida-

yeti vermenin Allah'›n takdiri oldu¤unu unutmazlar.

Hikmetli konuflmak

Hikmetli konuflmak, bir insan›n olabilecek en do¤ru, en fay-

dal› ve en yerinde konuflmay› yapabilmesidir. Ancak hikmetli

79Harun Yahya (Adnan Oktar)

konuflman›n herhangi bir kural› yoktur. Yerine, zaman›na, hi-

tap edilen kiflilere ve içerisinde bulunulan flartlara göre de¤iflir.

Dahas› hikmetli konuflabilmenin kiflinin zeka seviyesiyle, kültür

düzeyiyle, tahsil durumuyla ya da teknik bilgisiyle de herhangi

bir ba¤lant›s› yoktur. Bu gerçekten habersiz olan kimi insanlar

hikmetli ve güzel bir hitabet yetene¤i elde edebilmek için çe-

flitli kurslara ya da e¤itim programlar›na kat›l›rlar. Kimileri de

bu özelli¤in teknik dikkat ile elde edilebilece¤ini san›rlar; bu-

nun için konuflmalar›n›n edebiyat kurallar›na veya güzel söz sa-

natlar›yla ilgili baz› kitaplar›n ö¤ütlerine olabildi¤ince uygun ol-

mas›na büyük özen gösterirler.

Uzun ve s›ra d›fl› cümleler kurduklar›nda ya da entelektüel

de¤eri oldu¤una inand›klar› güncel ya da yabanc› terimler kul-

land›klar›nda konuflmalar›n›n son derece etkili ve süslü olaca-

¤›na inan›rlar. Oysa bunlar›n hiçbiri insana hikmetli konuflabil-

me yetene¤i kazand›rmaz. Çünkü hikmet ancak imanla, Allah

korkusundan kaynaklanan samimiyetle ve Allah'a duyulan tes-

limiyetle kazan›labilen bir özelliktir.

Kuran'da meleklerin "Dediler ki: "Sen Yücesin, bizeö¤retti¤inden baflka bizim hiçbir bilgimiz yok. Ger-çekten Sen, herfleyi bilen, hüküm ve hikmet sahibiolans›n." (Bakara Suresi, 32)" ayetiyle bildirilen tesbihlerinde

oldu¤u gibi, Allah sonsuz hikmet sahibidir ve diledi¤i kifliye bu

nimeti diledi¤i kadar›yla verir. ‹nsan›n ise Allah'›n kendisine ö¤-

retti¤i d›fl›nda hiçbir bilgisi yoktur.

Hikmet sahibi bir kimse konuflmalar›nda kendisini karfl› ta-

rafa be¤endirme amac› tafl›maz. Kendisine nutku verip konufl-

turacak olan›n Allah oldu¤unu bilerek Allah'a s›¤›n›r ve sadece

O'nun r›zas›n› kazanmay› hedefleyerek konuflur. Her an oldu-

¤u gibi konuflurken de insanlar›n de¤il Allah'›n huzurunda bu-

80 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Harun Yahya (Adnan Oktar)

lundu¤unu ve konuflmas›n›n ancak O'nun dilemesiyle etkili ola-

ca¤›n›n fluurundad›r. Sözlerinin etkili ve hikmetli olmas› için

Allah'a dua eder. Bu samimiyete karfl›l›k, vicdan› insana söylen-

mesi gereken en güzel sözleri ilham eder. Dolay›s›yla neyin

vurgulanmas›, neye dikkat çekilmesi ya da neyin söylenmeme-

si gerekti¤ini; hangi üslubun yanl›fl, hangi anlat›m›n etkili olaca-

¤›n› vicdan›n› dinleyen herkes kolayl›kla bulabilir.

Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› yerlerde yap›lan süslü ve ede-

bi konuflmalar›n aksine hikmetli konuflan insan›n sözleri karfl›

taraf›n kalbine etki eder. Samimi bir insan hiçbir zaman için in-

sanlar›n takdirini hedefleyerek konuflmaz. Kuran ahlak›ndan

uzak olan insanlar›n as›l amaçlar› ise kendilerini insanlara be-

¤endirmek oldu¤u için, bu durumda samimiyet tamamen orta-

dan kalkar. Samimiyet olmay›nca do¤al olarak hikmetli konufl-

ma da olmaz. Burada ancak teknik bir etkiden söz edilebilir.

Konuflmac› kimi zaman s›rf bir konuda ne kadar derin bilgi-

ye sahip oldu¤unu ortaya koyabilmek ad›na dinleyenlerin hiç-

bir flekilde ifline yaramayacak pek çok gereksiz konuflma yapar.

Kimi zaman da son derece basit bir mant›kla ve k›sa birkaç

cümleyle anlatabilece¤i bir konuyu iki-üç saatlik bir konuflma-

n›n içinde bo¤ar. Oysa iman eden bir insan bir konuyu olabile-

cek en aç›k ve anlafl›l›r, en özlü, etkileyici ve karfl› tarafa fayda

sa¤layacak üslup ile anlat›r.

Amac› ne kendini be¤endirmek ne de karfl› tarafa üstün gö-

rünmektir. Amac› sadece Allah'›n r›zas›n› kazanmak için karfl›

tarafa faydal› olabilmektir. Niyeti halis oldu¤u için Allah'›n iz-

niyle bu çabas› en hay›rl› flekilde sonuçlan›r.

Kuran'›n, "Kime dilerse hikmeti ona verir; flüphesizkendisine hikmet verilene büyük bir hay›r da verilmifl-tir..." (Bakara Suresi, 269) ayetiyle hikmetin önemine ve in-

sanlar için büyük bir nimet oldu¤una dikkat çekilmektedir.

81

82 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Gerçekten de hikmet sahibi bir insan, Allah'›n izniyle dini en

güzel flekilde yaflayabilmekte, Allah'›n en raz› olaca¤› konuflma-

lar› yapabilmekte, insanlara Kuran ahlak›n› en anlafl›l›r ve en et-

kili bir biçimde anlatarak çeflitli hay›rlara vesile olabilmektedir.

Böyle bir insanla muhatap olan kimseler, bu kiflinin hikmetli

yorumlar› sayesinde olaylar›n fark edemedikleri yönlerini gö-

rebilmekte, akledemedikleri ak›lc› davran›fllara yönelebilmek-

tedirler. Hikmetin ne denli büyük bir nimet oldu¤unun fark›n-

da olan müminler dualar›nda Allah'tan kendilerine 'hikmet, an-

lat›m çarp›c›l›¤› ve etkili bir hitabet kabiliyeti' vermesini ister-

ler. Kuran'da peygamberlerin de bu yönde dua ettiklerine ör-

nek olarak Hz. ‹brahim'in duas› verilmektedir:

Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) ba¤›flla ve beni sa-lih olanlara kat; Sonra gelecekler aras›nda bana birdo¤ruluk dili (lisan-› s›dk) ver. (fiuara Suresi, 83-84)

Ayetlerde Allah'›n hikmeti diledi¤i kimseye verebilece¤ine

ve hikmetin Allah'›n elçilerinin de önemli özelliklerinden biri

oldu¤una dikkat çekilmektedir. Örne¤in "...Ona hikmet veanlat›m çarp›c›l›¤›n› vermifltik." (Sad Suresi, 20) ayetiyle

Hz. Davut'a Allah Kat›ndan özel bir hikmet ve anlat›m çarp›c›-

l›¤› verildi¤i bildirilmektedir. "Yoksa onlar, Allah'›n Kendifazl›ndan insanlara verdiklerini mi k›skan›yorlar? Do¤-rusu Biz, ‹brahim ailesine kitab› ve hikmeti verdik; on-lara büyük bir mülk de verdik." (Nisa Suresi, 54) ayetiyle

de Hz. ‹brahim'e hikmet verildi¤inden bahsedilmektedir.

Bunun yan›nda, hikmetli konuflman›n kiflinin yafl›yla da bir

ba¤lant›s› yoktur. Allah samimiyeti ve iman› oran›nda diledi¤i

insana diledi¤i yaflta hikmet verebilmektedir. Kuran'da bu du-

rumun en güzel örneklerini Hz. Yahya ve Hz. Musa'da görmek

mümkündür.

"(Çocu¤un do¤up büyümesinden sonra ona dedikki:) "Ey Yahya, kitab› kuvvetle tut." Daha çocuk ikenona hikmet verdik." (Meryem Suresi, 12) ayetiyle Hz. Yah-

ya'ya çocuk yaflta hikmet verildi¤i bildirilmifltir. Ayr›ca, "O, er-ginlik ça¤›na ulafl›p olgunlafl›nca, ona bir 'hüküm vehikmet' ve ilim verdik. Biz iyilikte bulunanlar› iflte böy-le ödüllendiririz." (Kasas Suresi, 14) ayetiyle de Hz. Musa'ya

erginlik ça¤›nda bu nimetin lütfedildi¤i haber verilmifltir.

Kuran'da peygamberlerin hikmetli konuflmalar›na pek çok

örnek verilmifltir. Bu örneklerden birinde s›rf varl›kl› ve zen-

gin oldu¤u için büyüklük taslayan ve Allah hakk›nda tart›flmaya

giriflen bir kimsenin, Hz. ‹brahim'in vermifl oldu¤u hikmetli ce-

vap karfl›s›nda kendi samimiyetsizli¤ini hemen fark etti¤ine

flöyle dikkat çekilmektedir:

Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda‹brahim'le tart›flmaya gireni görmedin mi? Hani ‹b-rahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demiflti; oda: "Ben de öldürür ve diriltirim" demiflti. (O za-man) ‹brahim: "fiüphe yok, Allah Günefl'i do¤udangetirir, (hadi) sen de onu bat›dan getir" deyince, o in-karc› böylece afallay›p kalm›flt›. Allah, zalimler toplu-lu¤unu hidayete erdirmez. (Bakara Suresi, 258)

Samimi bir üslupla konuflmak

‹nsanlar üzerinde en etkili olan konuflma flekillerinden biri

samimi konuflmad›r. Çünkü hikmetli sözde oldu¤u gibi, samimi

konuflma da do¤rudan insan›n kalbine ve vicdan›na etki eden

bir konuflmad›r. ‹nsan samimiyetten etkilenecek flekilde yara-

t›lm›flt›r. Samimi konuflma; insan›, inanmad›¤›, desteklemedi¤i

ve hatta karfl› ç›kt›¤› bir fikrin dahi hakl› yönlerini görmeye ve

Harun Yahya (Adnan Oktar) 83

dinlediklerini objektif bir biçimde de¤erlendirmeye yöneltir.

Kifliyi samimi düflünmeye, samimi de¤erlendirmeye ve samimi

konuflmaya teflvik eder. Samimi konuflan bir insan›n yan›nda,

yapmac›k bir üslupla süslü konuflmalar yapan bir kimsenin sa-

mimiyetsizli¤i hemen anlafl›l›r. Hatta kimi zaman bu kiflinin

kendisi bile bu üslupla konuflman›n kendisini ne kadar küçük

düflürdü¤ünü anlar.

Samimi konuflan bir insan›n en önemli özelliklerinden biri,

konuflmalar›na özel bir flekil vermeye çal›flmadan Allah'a s›¤›-

narak, samimi olmaya niyet ederek konuflmas›d›r. Samimi ko-

nuflma, kiflinin içindeki samimi duygular›n›, konuflmalar›na ak-

tarmas›d›r. ‹kiyüzlü olmamas›, inand›klar›n› ve yaflad›klar›n› ko-

nuflmas›d›r. E¤er içinde saklad›¤› bir eksi¤i ya da kötü bir özel-

li¤i varsa bunu dürüstçe söylemesi de samimi konuflmad›r. Sa-

mimi konuflan insan kendisini oldu¤u gibi gösterir; kötü oldu-

¤u halde iyi tan›tmaya ya da iyi oldu¤u halde bunu gizlemeye,

çevresine farkl› bir imaj vermeye çabalamaz.

Samimi insan konufltu¤u kiflilere kendisini tan›tmam›fl bile

olsa, kulland›¤› samimi üslup onu etraf›na tan›t›r; ses tonu, vur-

gulamalar›, seçti¤i kelimeler, mant›k örgüsü, olaylara olan dü-

rüst ve objektif yaklafl›m›, yapmac›kl›ktan ar›nm›fl do¤al üslubu,

insanlar›n hoflnutlu¤unu hedeflememesi, do¤ru bildi¤i sözü

söylemekten sak›nmamas› dinleyenlerin kiflinin samimiyetine

kanaat getirmelerini sa¤lar.

Samimi konuflma hem anlatan hem de dinleyen kimse için

büyük bir konfordur; anlatan kifli kalbini Allah'a ba¤lad›¤› için

hiçbir s›k›nt›ya girmeden, içinden geldi¤i gibi konuflman›n rahat-

l›¤›n›, dinleyen ise samimi, iyi niyetli ve dürüst bir insana güve-

nip onun do¤ru sözüyle hareket etmenin konforunu yaflar. Her

ne olursa olsun bu kiflinin bir art niyet beslemedi¤ini, tavsiye-

84 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

lerinde ya da elefltirilerinde mutlaka dürüst davrand›¤›n› bilir.

Do¤ru konuflmak

Müminlerin, konuflmalar›na hakim olan özelliklerden biri

de, hangi flartlar alt›nda olurlarsa olsunlar, do¤ru söz söyleme-

leridir. Kuran'da s›rf insanlardan çekindi¤i için kiflinin do¤ruyu

söylemekten kaç›nmas›n›n yanl›fl bir tav›r oldu¤u bildirilmifltir.

Bu nedenle müminler her zaman vicdanlar›n›n sesini dinleye-

rek konuflurlar. Her zaman en güzel, en gönül al›c› sözü söy-

lerler ama yine de bir insan› k›rmamak, k›zd›rmamak ya da

gönlünü almak ad›na do¤ru konuflmaktan taviz vermezler.

Kendilerinin ya da dostlar›n›n aleyhine bir durum oluflturur

endiflesiyle gerçekleri gizlemezler. Kendileri veya yak›nlar› ad›-

na bir ç›kar elde etmek için yalan konuflmazlar. Çünkü Allah

"Ey iman edenler, Allah'tan sak›n›n ve sözü do¤ru söy-leyin." (Ahzab Suresi, 70) ve "…yalan söz söylemekten dekaç›n›n." (Hac Suresi, 30) ayetleriyle insanlara do¤ru konufl-

malar›n› emretmektedir.

Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› toplumlarda ise yalan söylen-

di¤ine s›kça rastlan›r. Kimi insanlar yalan söylemenin zarars›z

bir davran›fl oldu¤una inan›rlar. Kimileri baz› yalanlar›n meflru

baz›lar›n›n da yanl›fl oldu¤unu savunur. ‹nsanlar› maddi ya da

manevi anlamda büyük kay›plara u¤ratmayacak küçük yalanla-

r›n hayat›n bir gereklili¤i oldu¤unu düflünürler. "Yalan söylüyo-

rum ama kimseye bir zarar›m dokunmuyor" ya da "yalan söy-

leyerek insanlara iyilik yap›yorum" gibi mant›klar öne sürerek

vicdanlar›n› rahatlatmaya çal›fl›rlar. Bu inançlar› do¤rultusunda

gün boyunca onlarca yalan söyler ve bunlar›n yalandan say›l-

mayaca¤›n› iddia ederler. Örne¤in telefonla iflyerlerini arayan

birine "çok meflgulüm flu an seninle ilgilenemeyece¤im" derler

85Harun Yahya (Adnan Oktar)

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

ama asl›nda o anda hiç iflleri yoktur. Ya da iflyerindeki bir dos-

yay› kaybeder ama kendilerine soruldu¤unda "bilmiyorum"

derler ya da bir baflkas›n›n ad›n› vererek suçu o kifliye yükler-

ler. Patronlar›yla karfl›laflt›klar›nda tam tersini düflündükleri

halde "fikirleriniz çok isabetli oluyor" ya da "flu ifli çok iyi yap-

t›n›z" gibi sözler söylerler ama asl›nda ikiyüzlü bir tav›r içeri-

sindedirler. Borç isteyen bir arkadafllar›na "flu an çok s›k›nt›da-

y›m, hiç param yok" diye cevap verirler ama asl›nda yeteri ka-

dar paralar› vard›r. Bir yak›nlar› kendilerinden yard›m talep et-

ti¤inde bir bahane bulur ve "çok hastay›m gelemeyece¤im"

derler ama asl›nda hasta de¤illerdir. Bu örnekleri sayfalarca

ço¤altmak mümkündür. Çünkü bu ahlak› yaflayan insanlar ya-

lan› bir hayat flekli haline getirmifllerdir.

Müminler ise Allah'›n her an her yerde kendilerini gördü-

¤ünü, her söyledikleri sözü duydu¤unu ve hesap gününde söy-

ledikleri sözlerden kendilerini hesaba çekece¤ini bilerek konu-

flurlar. Allah'tan korktuklar› için yalan konuflmaktan, sözlerini

bir parça bile olsa sapt›rmaktan, bile bile do¤ru bir bilgiyi giz-

lemekten, iftira etmekten, dedikodu yapmaktan ve her türlü

kötü sözden sak›n›rlar. Allah'›n raz› olmayaca¤›n› düflündükle-

ri bir söz söylemekten Allah'a s›¤›n›r, her zaman her yerde dü-

rüst bir üslupla konuflurlar.

"Allah'a karfl› yalan uydurup iftira düzenden veyaO'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir?Hiç flüphesiz o zalimler kurtulufla eremezler." (Enam

Suresi, 21) ayetiyle bildirildi¤i gibi, yalan söyleyerek iftira et-

menin ahirette insan› kayba u¤rataca¤›n›n fluurundad›rlar. Pey-

gamberlerin de yaflad›klar› toplumlarda do¤ru sözlülükleriyle

tan›nd›klar›, çevrelerindeki insanlar›n onlara hitap flekillerin-

den anlafl›lmaktad›r. Kuran'da, at›lan bir iftira nedeniyle haks›z

yere zindanda bulunan Hz. Yusuf'u görmeye gelen bir kiflinin

86

87Harun Yahya (Adnan Oktar)

ona "…Yusuf, ey do¤ru (sözlü insan)..." (Yusuf Suresi, 46)

fleklinde hitap etti¤i bildirilmektedir.

Müminlerin do¤ru sözlülükleri pek çok konuda ortaya ç›-

kar; hiçbir zaman yalan yere yemin etmezler. Allah bir ayetin-

de "Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'›n yolun-dan al›koydular. Do¤rusu ne kötü fley yap›yorlar." (Mü-

nafikun Suresi, 2) sözleriyle inananlara böyle bir ahlak göster-

mekten sak›nmalar›n› hat›rlatmaktad›r. Oysa yemin etmek Ku-

ran ahlak›ndan uzak olan insanlar›n birbirlerini yalan yere ikna

edebilmek ve do¤ru söylediklerine kanaat getirtebilmek için

en s›k baflvurduklar› yöntemlerden biridir. Bu kifliler birbirle-

rinin Allah'tan korkmad›klar›n› aç›kça gördükleri ve yeminleri-

ni insanlar› kand›rma arac› olarak kulland›klar›n› bildikleri hal-

de yine de birbirlerinin sözlerine itimad ederler.

Baflka ayetlerde ise Allah yine do¤ru konuflmayla ilgili ola-

rak, "Ey iman edenler, yapmayaca¤›n›z fleyi neden söy-lersiniz? Yapmayaca¤›n›z fleyi söylemeniz, Allah Ka-t›nda bir gazab (konusu olmas›) bak›m›ndan büyüdü(büyük bir suç teflkil etti)." (Saf Suresi, 2-3) sözleriyle insa-

n›n yapmayaca¤› fleyi söylemesinin do¤ru bir davran›fl olmad›-

¤›n› hat›rlatm›flt›r. Bu nedenle müminler yapmayacaklar› fleyle-

ri söylemekten kaç›n›rlar. Bunun Allah Kat›nda kendilerine bü-

yük bir sorumluluk yükleyebilece¤inin fark›ndad›rlar. Kuran

ahlak›ndan uzak yaflayan insanlar aras›nda ise bu çok yayg›n bir

davran›flt›r. Bu gibi insanlar kimi zaman haks›z bir menfaat el-

de edebilmek, kimi zaman çevrelerindeki kiflileri istedikleri gi-

bi yönlendirebilmek kimi zaman da kendi aç›klar›n› örtebilmek

amac›yla bu yola baflvurabilmektedirler. Müminler ise bir ko-

nuda bir söz verdikleri zaman sözlerini bozmazlar. Sözlerinde

durmad›klar› takdirde sadece karfl›lar›ndaki insanlara de¤il ay-

n› zamanda Allah'a karfl› hata ifllemifl olacaklar›n› bilirler. Allah

korkular› nedeniyle en zor flartlar alt›nda bile verdikleri sözle-

re sad›k kalmaya çal›fl›rlar. Kuran'da inananlar›n bu özellikleri-

ne "Onlar Allah'›n ahdini yerine getirirler ve verdikle-ri kesin sözü (misak›) bozmazlar." (Rad Suresi, 20) aye-

tiyle dikkat çekilmektedir.

Müminlerin do¤ru sözlülüklerini gösteren bir baflka özellik-

leri ise her zaman için 'flahitliklerinde dürüst davranma-lar›'d›r. Kuran'da müminlerin bu özelli¤i flöyle ifade edilir:

Ki onlar, yalan flahidlikte bulunmayanlar. (FurkanSuresi, 72)

fiahidliklerinde dosdo¤ru davrananlard›r. (MearicSuresi, 33)

‹nananlar kendilerini ya da yak›nlar›n› zarara u¤ratacak bile

olsa, bildiklerini, gördüklerini ya da duyduklar›n› sak›nmadan

ortaya koyarlar. Çünkü Allah'›n "Ey iman edenler, kendi-niz, anne-baban›z ve yak›nlar›n›z aleyhine bile olsa,Allah için flahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar)ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onla-ra daha yak›nd›r. Öyleyse adaletten dönüp heva (tut-kular›)n›za uymay›n. E¤er dilinizi e¤ip büker (sözü ge-veler) ya da yüz çevirirseniz, flüphesiz Allah, yapt›kla-r›n›zdan haberi oland›r." (Nisa Suresi, 135) ayetiyle iman

edenlere adil flahitler olarak hakk› ayakta tutmalar›n› emretti-

¤ini bilirler.

Peygamber Efendimizin bu konuda iman edenlere olan

"Halktan korkup hakk› söylemekten kaç›nmay›n, bildi¤iniz ve gör-

dügünüz hakk› söyleyin." (Kütüb-i Sitte, 1. cilt, Sf. 89) fleklinde-

ki tavsiyesini bilerek hiçbir zaman suçlu ya da hatal› kiflileri ko-

rumaz, her zaman dürüstlü¤ün gere¤ini yaparlar. Tasvip etme-

dikleri insanlar hakk›nda bile her zaman tarafs›zca sözün do¤-

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK88

rusunu söyler, bu kifliler hakk›nda da en adil flekilde flahitlik ya-

parlar. "Ey iman edenler, adil flahidler olarak, Allahiçin, hakk› ayakta tutun. Bir toplulu¤a olan kininiz, si-zi adaletten al›koymas›n. Adalet yap›n. O, takvaya da-ha yak›nd›r. Allah'tan korkup-sak›n›n. fiüphesiz Allah,yapmakta olduklar›n›zdan haberi oland›r." (Maide Sure-

si, 8) ayetiyle bildirildi¤i gibi, Allah'tan korkup sak›n›rlar.

Müminlerin bu do¤ru sözlülükleri onlar›n insanlar› gerçek

olana ça¤›rmalar›yla da ortaya ç›kar. Kuran ahlak›n› benimse-

memifl olan insanlar ise, hakk›nda hiçbir geçerli delile sahip ol-

mad›klar› halde konuflmalar›yla birbirlerini Allah'›n ve ahiretin

varl›¤›ndan flüpheye düflürerek sapt›rmaya çal›fl›rlar. Kuran'da

bu insanlar›n hiçbir bilgiye dayanmadan yapt›klar› bu konuflma-

lara flöyle dikkat çekilir:

‹nsanlardan kimi, Allah hakk›nda bilgisi olmaks›z›ntart›fl›r durur ve her azg›n-kaypak fleytan›n peflinedüfler. (Hac Suresi, 3)

Bu kimseler birbirlerini dünya hayat›na kap›lmaya, Allah'tan

korkup sak›nmamaya, cahiliye ahlak›n› yaflamaya teflvik eder ve

ahireti unutturmaya çal›fl›rlar. Bunun en s›k rastlanan örnekle-

rinden biri, insanlar›n, birbirlerini do¤ru olmad›¤›n› bildikleri

davran›fllara teflvik ederken öne sürdükleri "günah›n› ben yük-

lenirim" mant›¤›d›r. Bu mant›¤› kullanarak sözgelimi doland›r›-

c›l›kla, h›rs›zl›kla para kazanmay› uman bir kimse arkadafl›n›

kendisine yard›m etmeye ikna edebilir. Oysa Allah "…Hiçbirgünahkar, bir baflkas›n›n günah yükünü yüklenmez.Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yapt›kla-r›n›z› size haber verecektir. fiüphesiz O, sinelerinözünde sakl› olan› bilendir." (Zümer Suresi, 7) ayetiyle

böyle bir fleyin Allah Kat›nda kesinlikle mümkün olmad›¤›n›

89Harun Yahya (Adnan Oktar)

90 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

aç›klamaktad›r. Dolay›s›yla bu mant›kla insanlara yaklaflan kim-

seler yalan söylemektedirler.

‹nanan bir kimse ise çevresindeki insanlar› her zaman ger-

çek ve do¤ru olana ça¤›r›r. Allah'›n gücünü, ahiretin kesin bir

gerçek oldu¤unu ve hesap gününün yak›nl›¤›n› hat›rlat›r ve on-

lar› Allah'tan korkup sak›nmaya ça¤›r›r. Kuran'da elçilerin de

gönderildikleri topluluklarda hep do¤ru sözlü olmalar›yla, dü-

rüst ve güvenilir bir üslupla konuflmalar›yla tan›nd›klar›na dik-

kat çekilir. Onlar›n bu dürüstlüklerine ve do¤ru sözlülüklerine

ra¤men anlatt›klar› gerçeklere inanmay›p yüz çeviren kimseler

ise, ahirette gerçe¤in kendisiyle bizzat karfl›laflt›klar›nda pifl-

manl›kla "demek ki elçiler do¤ru söylemifl" diyerek bu

gerçe¤i a¤›zlar›yla ikrar edeceklerdir:

Sur'a üfürülmüfltür; böylece onlar kabirlerinden (di-riltilip) Rablerine do¤ru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. Demifllerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-b›ra-k›ld›¤›m›z yerden bizi kim diriltip-kald›rd›? Bu, Rah-man (olan Allah)›n va'detti¤idir, (demek ki) gönderi-len (elçi)ler do¤ru söylemifl". (Yasin Suresi, 51-52)

Ak›lc› ve mant›kl› konuflmak

Müminlerin konuflmalar›na hakim olan bir di¤er özellik de

berrak ve keskin bir akl› yans›tan üsluplar›d›r. Toplumda yay-

g›n olarak bilinenin aksine her insan ak›ll› de¤ildir. Allah bu ni-

meti Allah'a iman eden kimselere vermektedir. ‹nsanlar›n ço-

¤u zaman ak›l zannettikleri ise, akl›n üstünlü¤üyle asla k›yasla-

namayacak bir yetenek olan zekad›r.

Kuran ahlak›ndan uzak olan baz› insanlar›n çok zekice ko-

nuflmalar yapt›klar›na flahit olabilirsiniz; h›zl› bir kavray›fl yete-

ne¤i, güçlü bir haf›za ya da keskin bir haz›rcevapl›k bu kiflilerin

konuflmalar›na hakim olabilir. Ancak bu konuflmalarda gerçek

akl› yans›tan bir üsluba rastlanamaz. "Do¤ruyu yanl›fltan ay›r-

may›" sa¤layan gerçek akl›n ancak Allah korkusu ve imanla

olufltu¤u Kuran'da flöyle bildirilir:

Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sak›n›rsan›z, sizedo¤ruyu yanl›fltan ay›ran bir nur ve anlay›fl (furkan)verir, kötülüklerinizi örter ve sizi ba¤›fllar. Allah bü-yük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)

‹man ve Allah korkusunun kazand›rd›¤› bu ak›l müminlerin

tüm konuflmalar›na hakimdir; herhangi bir söz söylerken, bir

karar al›rken, bir olay› yorumlarken, bir eksikli¤i ya da bir ih-

tiyac› tespit ederken, insanlar›n karakterlerini, kusurlar›n› ya

da güzel yönlerini teflhis ederken konuflmalar›nda yo¤un bir

ak›l dikkati çeker. Bu ak›lc› üslup son derece keskin ama bir o

kadar da sade ve yal›nd›r; küçük bir çocuktan yafll› bir insana,

kültür düzeyi düflük bir kifliden entelektüel seviyesi yüksek,

tahsilli bir insana kadar herkesin rahatl›kla anlayabilece¤i kadar

aç›k ve anlafl›l›rd›r.

Müminler bu ak›l sayesinde, bir konuda kendilerinden çok

daha bilgi ve tecrübe sahibi insanlar›n, o konu hakk›nda fark

edemedikleri gerçekleri, önemli noktalar› tespit edebilirler.

Her yöntemin denendi¤i ancak çaresinin bulunamad›¤› pek çok

soruna kesin çözümler getirebilirler. Bir insana eksik oldu¤u

yönlerini olabilecek en anlafl›l›r, en ikna edici ve en sade dille

anlatabilirler. Yüzeysel de¤erlendirmeler yapmaktan kaç›n›r;

bir olay›n öncesini ve sonras›n› göz önünde bulundurup, olas›

geliflmeleri hesaplayarak konuflurlar. Bir çok insan›n her za-

man görmeye al›flt›¤› görüntülerden, daha önce hiç düflünül-

memifl hikmetleri ç›karabilirler. Bunlar›, hayrete düflürecek ve

samimi etki yaratacak flekilde ifade edebilirler.

91Harun Yahya (Adnan Oktar)

92 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Konuflmalar› s›radan ve al›fl›lagelmifl tarzda de¤ildir. Mant›k

ak›fllar›, öne sürdükleri deliller, verdikleri örnekler karfl› tara-

f›n reddemeyece¤i kadar keskin ve gerçekçidir. Ayn› konuyu

her defas›nda farkl› bir üslupla, farkl› cümle kurulufllar›, farkl›

kelimeler ve farkl› benzetmelerle, monotonlu¤u ortadan kald›-

racak flekilde dile getirebilirler. Anlafl›lamayan bir konuyu her

seferinde farkl› bir yaklafl›mla anlatarak karfl› taraf›n konuya

olan al›flkanl›¤›n› k›rmay› baflarabilirler. Bunlar›n yan› s›ra gör-

dükleri bir güzelli¤i olabilecek en çarp›c›, en etkileyici ve de¤e-

rini en iyi yans›tacak flekilde dile getirebilirler. Bir kimseye olan

sevgilerini ya da sayg›lar›n› olabilecek en güzel flekilde ifade

edebilirler. Bunlar› yapabilmek için kendilerini özel kal›plara

sokmalar›, özel bir gayret sarf etmeleri gerekmez; tüm sami-

miyetleri ile Allah'a teslim olur ve akl› Allah'tan isterler. Allah

bu samimi teslimiyetlerine karfl›l›k iman edenlere ak›l ilham

ederek onlara en do¤ru yolu gösterir ve hikmetli konuflmalar

yapt›r›r.

Müjdeli ve sevinç verici konuflmalar yapmak

Hiç flüphesiz Allah, müminlerden -karfl›l›¤›nda onla-ra mutlaka cenneti vermek üzere- canlar›n› ve mal-lar›n› sat›n alm›flt›r... (Tevbe Suresi, 111)

...Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olankimdir? fiu halde yapt›¤›n›z bu al›flveriflten dolay› se-vinip-müjdelefliniz. ‹flte 'büyük kurtulufl ve mutluluk'budur. (Tevbe Suresi, 111)

Yukar›daki ayetiyle Allah müminlere birbirleriyle müjdelefl-

melerini hat›rlatmaktad›r. ‹man edenlerin sevinçlerinin ve ne-

flelerinin kayna¤›, Allah'›n, kendilerini 'büyük bir kurtulufla'

ulaflt›racak olan do¤ru yola iletmifl olmas›d›r. Müminler malla-

r›n› ve canlar›n› Allah'›n r›zas›n› ve cennetini kazanabilecekleri

hay›rl› davran›fllarda bulunmaya adam›fllard›r. Bu, bir insan›n

dünya hayat›nda yapabilece¤i en ak›lc› ve en güzel karfl›l›¤› olan

al›flverifltir ve iflte iman edenler de bu hay›rl› davran›fllar›ndan

dolay› müjdeleflmektedirler.

Müminler imanlar›ndan kaynaklanan bu nefleyi hayatlar›n›n

her aflamas›nda ve her an›nda yaflarlar. Çünkü Allah iman

edenlerin dostudur; inananlara her zaman yard›m edece¤ini ve

tüm ifllerini onlar›n lehine sonuçland›raca¤›n›, hay›rlara vesile

edece¤ini müjdelemifl, ahirette de onlara cennetini vadetmifl-

tir. Allah'›n asla vaadinden dönmeyece¤ini bilen müminler dün-

ya hayat›nda yaflad›klar› tüm olaylar› bu fluurla de¤erlendirirler.

Bu nedenle yaflad›klar› her olay›n lehlerine oldu¤undan emin-

dirler. Karfl›laflt›klar› zorluklar›n kolayl›klar›n› ve müjdeli yön-

lerini görebilir, bu olaylar› yorumlarken daima hayra yoran,

müjde ve sevinç veren bir tarzda konuflurlar. ‹çlerinde Allah'a

dayan›p güvenmenin huzuru ve güveni vard›r. Zorluklara ve

yaflad›klar› s›k›nt›lara güzel bir sab›rla sabretmenin ecrini al›r-

lar. Bu sabr›n ahiretteki güzel karfl›l›¤›n› düflünüp müjdeleflme-

nin neflesini yaflarlar. Dolay›s›yla her olay müminler için bir

müjde haline gelir. Çünkü karfl›laflt›klar› her olay› Allah yarat-

maktad›r ve Allah müminlerin dostu ve velisidir. Allah'tan ge-

len her ne olursa olsun mutlaka güzel ve müjdelidir. Nitekim

Kuran'da müminlerin ölüm gibi bir olayla karfl›laflt›klar›nda bi-

le bundan "güzellik" olarak bahsettiklerine dikkat çekilir:

De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (flehidlik veya za-ferden) birinin d›fl›nda baflkas›n› m› bekliyorsu-nuz?..." (Tevbe Suresi, 52)

Harun Yahya (Adnan Oktar) 93

94 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Müminler ölümü müjdeli bir olay olarak karfl›larlar çünkü

ölüm, hayat›n› samimi olarak Allah'a adayarak geçirmifl bir in-

san için bir son de¤il, yeni bir bafllang›çt›r. Allah ahirette insa-

n› yeni bafltan en güzel surette yaratacak ve ona dünya hayat›

ile k›yaslanmayacak mükemmellikte ve çeflitlilikte nimetler ve-

recektir. Dünya hayat›n› teslimiyetle Allah'›n raz› olaca¤› flekil-

de yaflaman›n sonucunda Allah kullar›na herfleyin en fazlas›n›

ve en mükemmelini vadetmektedir. Bu nedenle müminin ne-

flesi ve müjdeleflmesi flarts›zd›r. Her ne zorluk ile karfl›lafl›rsa

karfl›lafls›n üslubu daima Allah'a karfl› flükredicidir.

Ancak flunu da eklemek gerekir ki müminlerin olaylar›n ha-

y›rl› ve müjdeli yönlerini görmeleri, bir teselli mahiyetinde de-

¤ildir. Yaflad›klar› olaylardaki güzellikleri görebilmelerinin yan›

s›ra karfl›laflt›klar› zorluklar›n üstesinden gelebilmek için alabil-

di¤ince ak›lc› davran›rlar.

Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› toplumlarda ise en sevinç ve-

rici olaylarda bile insanlar›n birbirlerine karfl› müjdeli bir üslup

kulland›klar›na rastlamak zordur. Baz› kimseler her olayda bir

olumsuzluk bulmay›, karamsar ve memnuniyetsiz bir üslupla

konuflmay› neredeyse adet haline getirmifllerdir. Hiçbir fleyden

mutlu olmas›n› bilmez, hep söylenecek, yak›nacak ve flikayet

edecek yönler ararlar. "Felaket habercili¤i" yapmay›, insanlar›

huzursuzlu¤a sürükleyecek haberler vermeyi al›flkanl›k haline

getirmifllerdir. Hem kendi ruh halleri çok karanl›k ve kasvetli-

dir hem de birbirlerini sürekli olumsuz düflünmeye yöneltir ve

huzursuz ederler.

'Müjdeli bir üslupla konuflmaktan kaç›nmak', müminlerin

aras›nda kendilerine yer edinmeye çal›flan münaf›k karakterli

kimseleri deflifre eden en önemli özelliklerden biridir. Müna-

f›klar müminleri sevindirecek müjdeli bir haber vermekten,

olaylar› hayra yoran sevinçli bir üslup kullanmaktan fliddetle

kaç›n›rlar. Onlar›n lehine olan müjdeli haberleri, geliflmeleri ise

duymak bile istemezler. Böyle bir haber verildi¤inde tepkisiz

kalarak veya olumsuz bir yorumda bulunarak müminlerin flev-

kini k›rmaya, neflelerini kaç›rmaya çal›fl›rlar. Ancak hiçbir za-

man bu çabalar›ndan bir sonuç alamazlar. Aksine münaf›k ka-

rakterli bu insanlar›n gerçek yüzlerini görerek onlardan sak›n-

mak, iman edenler için rahmete dönüflen bir baflka müjdeli ha-

ber olur.

Sevinç ve müjde dolu haberler vermek, her olay› bu fluurla

yorumlamak, nefsin ya da fleytan›n aksi yöndeki k›flk›rtmalar›-

na karfl›l›k iman edenleri sürekli canl› ve nefleli tutar. Bu üslup-

lar› münaf›klar› ve inanmayanlar› k›zd›r›r; çünkü müminlere za-

rar verme giriflimleri bofla ç›km›fl olur. Kendileri en basit bir

konuda bile çaresizli¤e ve ümitsizli¤e düflerken onlar›n olum-

suz gibi görünen olaylardan hiçbir flekilde etkilenmiyor olma-

lar›n› haset ile izlerler. ‹man edenlerin bu ahlaklar›n›n kayna¤›-

n›n iman oldu¤unu anlayamad›klar› için onlar›n bu güçlerine bir

türlü ak›l erdiremezler.

Müjdeli ve sevinç dolu konuflmalar, kolayl›kla y›lg›nl›¤a dü-

flebilen zay›f imanl› kimselerin de güç bulmas›na, do¤ruyu gör-

melerine, imanlar›n›n sa¤lamlaflmas›na vesile olabilir. Kalben

Allah'tan her an hoflnut ve raz› olduklar›n› sevinçli ve müjdeli

üsluplar›yla ortaya koyan müminler bu kararl›l›klar›yla Allah'›n

r›zas›n› ve hoflnutlu¤unu kazanmay› umut ederler. Kuran'da

Allah'›n iman edenlere vadetti¤i bu karfl›l›k flöyle bildirilir:

Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikleuyanlar; Allah onlardan hoflnut olmufltur, onlar daO'ndan hoflnut olmufllard›r ve (Allah) onlara, içindeebedi kalacaklar›, alt›ndan ›rmaklar akan cennetler

95Harun Yahya (Adnan Oktar)

96 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

haz›rlam›flt›r. ‹flte büyük 'kurtulufl ve mutluluk' bu-dur. (Tevbe Suresi, 100)

fievk ve heyecan› yüksek tutan bir üslupla konuflmak

Müminin üzerindeki sorumluluklardan biri de konuflmala-

r›yla tüm inananlar›n flevkini, coflkusunu ve heyecan›n› sürekli

ayakta tutmakt›r. Samimi bir mümin kendi içinde bu coflku ve

flevki her an yaflar ancak fleytan›n, müminleri y›lg›nl›¤a düflür-

meye, flevklerini ve azimlerini k›rmaya çal›flaca¤›n› da bilir. Bu

nedenle fleytan›n oyunlar›na karfl› birbirlerini destekler ve bu

yönde birbirlerini teflvik ederek fleytan›n k›flk›rtmalar›n› etkisiz

hale getirirler.

Bunun yan› s›ra, fleytan›n herhangi bir k›flk›rtmas› olmasa

bile, Müslümanlar hiçbir zaman yaflad›klar› flevk ve heyecan›

yeterli görmezler; bu heyecan› sürekli olarak daha da art›rarak

hem kendilerini hem de birbirlerini daha da güçlendirmeye

gayret ederler. Kuran'da "müminleri haz›rlay›p teflvik et"(Nisa Suresi, 84) sözleriyle hat›rlat›ld›¤› gibi, ahirette en güzel

karfl›l›¤› alabilmek için ellerinden gelen çaban›n en fazlas›n› gös-

termeye, birbirlerini flevkle ve coflkuyla Allah'›n r›zas›n› kaza-

nabilecekleri salih davran›fllarda bulunmaya teflvik ederler.

Allah bir baflka ayetinde de "…Öyleyse hay›rlarda yar›fl›-n›z..." (Bakara Suresi, 148) sözleriyle müminlere bu amaç için

hay›rl› bir yar›fla girmelerini bildirmifltir.

Dünya hayat›nda Allah'›n insanlar için takdir etti¤i ömür sü-

resi son derece k›sad›r. Dahas› insan hangi gün hangi saat

ölümle karfl›laflaca¤›n› bilemez. Bu nedenle a¤›r davranmas›,

Allah'›n r›zas›n› kazanmak için gösterece¤i çabay› "nas›l olsa

önümde uzun y›llar var" diyerek zamana yaymas› son derece

yanl›fl olur. Tam tersine "belki de bir an sonra ölüm ile karfl›-

laflabilirim" diyerek her an çok coflkulu, flevkli ve gayretli bir

tav›r içerisinde olmal›d›r. Müminlerin bu konuda birbirlerine

verecekleri destek de çok önemlidir. Kuran'da haber verilen,

"Rabbinizden olan bir ma¤firete ve cennete (kavufl-mak için) 'çaba gösterip-yar›fl›n,' ki (o cennet) geniflli-¤i gök ile yerin geniflli¤i gibi olup Allah'a ve Resulüneiman edenler için haz›rlanm›flt›r. ‹flte bu, Allah'›n faz-l›d›r ki, onu diledi¤ine verir. Allah büyük fazl sahibi-dir." (Hadid Suresi, 21) ayeti gere¤i, birbirlerine sürekli olarak

ölümün, ahiretin ve hesap gününün yak›nl›¤›n›, as›l makbul ola-

n›n "yar›fl›p öne geçenlerden" olmak oldu¤unu hat›rlat›rlar.

Kuran'›n "fiu halde bofl kald›¤›n zaman, durmaks›z›n(dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et." (‹nflirah Suresi,

7) ayetiyle bildirildi¤i gibi, birbirlerini Allah'›n r›zas›n› kazanabi-

lecekleri hay›rl› ifllerde bulunmaya, ifllerinden boflald›klar›nda

da yine hemen bir baflka faydal› ifle yönelmeye teflvik ederler.

Her ne zorluk ya da s›k›nt›yla karfl›lafl›rlarsa karfl›lafls›nlar,

Allah'›n her zaman için iman edenlerin yan›nda oldu¤unu ve

onlara kesin olarak yard›m edece¤ini hat›rlat›rlar. En zor flart-

larda bile flevklerini ayakta tutmalar› gerekti¤ini; Allah için gü-

zel bir sab›rla sabretmenin, Kuran ahlak›n› flevk ve kararl›l›kla

yaflaman›n ahirette çok üstün bir karfl›l›¤› olaca¤›n› anlat›rlar.

Kuran'›n "Gevflemeyin, üzülmeyin; e¤er (gerçekten)iman etmiflseniz en üstün olan sizlersiniz." (Al-i ‹mran

Suresi, 139) ayetini bilerek, imanlar›n›n onlara her an do¤ru

yolu gösterece¤ini ve baflar›ya ulaflacaklar›n› vurgularlar. Dün-

ya hayat›nda Allah'›n r›zas›n› kazanmak için flevkle, heyecanla

çaba harcayanlara Allah'›n ahirette vadettiklerini hat›rlatarak

birbirlerini daha da flevklendirirler.

97Harun Yahya (Adnan Oktar)

Sözün en güzelini söylemek

Kullar›ma, sözün en güzel olan›n› söylemelerini söyle.Çünkü fleytan aralar›n› aç›p bozmaktad›r. fiüphesizfleytan insan›n aç›kça bir düflman›d›r. (‹sra Suresi, 53)

Allah Kuran'da insanlara birbirlerine sözün en güzelini söy-

lemelerini bildirmifltir. ‹nsan düflünmeden, gelifligüzel bir fle-

kilde de konuflabilir ya da sözü "en güzel flekliyle" söylemeye

de gayret edebilir. Allah Kat›nda makbul oldu¤u umulan ve ki-

fliye Allah'›n r›zas›n›n kazand›racak olan bu ikincisi, yani insa-

n›n yapabilece¤inin en fazlas›n› yaparak en vicdanl› flekilde ko-

nuflmas›d›r.

Bu konuyu flöyle bir örnekle aç›klayabiliriz: ‹nsan bir baflka-

s›n›n güzel bir davran›fl›n› görmezlikten gelerek bu konuda hiç-

bir fley söylemeyebilir; kaçamak ve ilgisiz bir üslupla yapt›¤›n›n

güzel bir tav›r oldu¤unu söyleyebilir; ya da tam tersine ne ka-

dar üstün bir ahlak gösterdi¤ini ve ne kadar örnek bir tav›r

sergiledi¤ini tüm içtenli¤i ve samimiyetiyle karfl› tarafa anlata-

bilir. Bu iki tav›r aras›ndaki fark d›flar›dan bak›ld›¤›nda ilk anda

dikkat çekmeyebilir. Ama asl›nda Allah Kat›nda kifliye kazand›-

racaklar› bak›m›ndan son derece büyük farkl›l›klar içermekte-

dir. Böyle bir durumda Müslümanca konuflman›n gere¤i, kifli-

nin hiçbir flekilde gurur yapmadan, haset ya da k›skançl›k duy-

gular›na kap›lmadan karfl› taraf›n güzel yönlerini ön plana ç›ka-

rabilmesidir. Bir parça bile kibirlenip, konuyu geçifltirmeye ça-

l›flmak Kuran ahlak›ndan uzak yaflayan insanlar›n ahlak›n› yan-

s›tan bir tav›r olur. Müminler, konuflurken nefislerinin kendile-

rine f›s›ldayabilece¤i bu gibi sinsi oyunlar› fark eden ve her ne

olursa olsun Allah'›n en be¤enece¤ini düflündükleri üslupla ko-

nuflan insanlard›r.

Müslümanlar bir söz söylemeden önce mutlaka vicdanlar›-

98 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

na dan›fl›r, daima sözün en güzelini söylemeye çal›fl›rlar. Karfl›

taraf› huzursuz edecek, kalbine vesvese ya da s›k›nt› verecek

tek bir söz dahi söylememeye özen gösterirler. Tam tersine

onlar›n kalplerine huzur verecek, içlerini açacak, neflelendire-

cek, flevklendirip harekete geçirecek flekilde konuflmay› hedef-

lerler. Karfl›lar›ndaki insanlar› daha iyiye teflvik etmek, imani

aç›dan daha da güçlendirmelerini sa¤lamak, onlar› Allah'a daha

da yak›nlaflt›rmak amac›yla konuflurlar.

Nefis ve hevadan konuflmamak

Müminlerin konuflmalar›na yans›yan bir baflka güzel ahlak

özelli¤i de 'nefisleri ve hevalar› ad›na konuflmaktan titiz-likle kaç›nmalar›'d›r. ‹man edenler nefsin insan› daima

Allah'›n raz› olmayaca¤› davran›fllara sürüklemeye çal›flt›¤›n› bi-

lirler. Bu nedenle nefislerinin kendilerine telkin etti¤i flekilde

de¤il, vicdanlar›n›n ilham etti¤i flekilde konuflurlar. Kuran'da

müminlerin bu ahlak›na Hz. Yusuf'un tavr› örnek verilmifltir.

Kendisine iftira edildi¤i ve bundan dolay› y›llarca haks›z yere

zindanda kald›¤› halde Yusuf Peygamber nefsin insan› daima kö-

tülü¤e çekece¤ini söyleyerek nefsini savunmaktan kaç›nm›flt›r:

(Yine de) Ben nefsimi temize ç›karamam. Çünkügerçekten nefis, -Rabbim'in kendisini esirgedi¤i d›fl›n-da- var gücüyle kötülü¤ü emredendir. fiüphesiz, be-nim Rabbim, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53)

Hevadan konuflmak, insan›n Allah'›n r›zas›n› gözetmeden

s›rf kendi isteklerini, bencilce duygular›n› düflünerek yapt›¤› ko-

nuflmalard›r. Cahiliye toplumlar›nda insanlar hiç düflünmeden

konuflurlar; amaçlar› o anda içlerinden gelen duygular› do¤rul-

tusunda hareket etmektir. Örne¤in hata yapan bir insana kar-

99Harun Yahya (Adnan Oktar)

fl› hemen bir k›zg›nl›¤a kap›labilir ve bu k›zg›nl›kla konufltuklar›

için de ters, öfkeli ve k›r›c› bir üslup kullan›rlar. Oysa ki böyle

bir durumda Allah'›n raz› olaca¤› umulan konuflma fleklinin yap›-

lan hataya karfl› flefkatle yaklafl›p karfl› tarafa o hatay› aç›klamaya

ve düzeltebilmesi için de yol göstermeye yönelik olmas› gerekir.

‹flte böyle bir durumda müminler hemen vicdanlar›na baflvurur

ve Kuran ahlak›na en uygun olan söz ne ise onu söylerler.

Ölçülü, nezaketli ve sayg›l› bir üslup kullanmak

Müminler yine güzel ahlaklar›n›n bir gere¤i olarak konufl-

malar›nda son derece 'ölçülü ve sayg›l› bir üslup kullan›r-lar'. Karfl›lar›ndaki kiflinin yafl›, kültür düzeyi, zeka ya da ak›l

seviyesi, zengin ya da fakir olmas› onlar›n bu üslubunu de¤ifl-

tirmez. Çünkü onlar Kuran ahlak›n›, Allah'›n r›zas›n› kazanabil-

mek için yaflarlar. Karfl›lar›ndaki insanlar› müstakil birer varl›k

olarak düflünüp, her birine ayr› bir tav›r ile yaklaflacak olurlar-

sa, Kuran ahlak›n› gere¤i gibi yaflayamam›fl olacaklar›n› bilirler.

Bu nedenle karfl›laflt›klar› her insan›n, Allah'›n dünya hayat›nda

kendileri için yaratt›¤› imtihan›n bir parças› oldu¤unu bilirler ve

‹slam ahlak›n› temsil etmenin fluuruyla hareket ederler. Her bi-

rinin sözüne en sayg›l›, en güzel flekilde karfl›l›k vermeye çal›-

fl›rlar; yoldan geçerken karfl›lar›na ç›kan bir simitçiye de, bak-

kalda çal›flan ç›ra¤a da, iflyerlerindeki çal›flanlara da, efllerine ve

çocuklar›na da hep ayn› sayg›yla yaklafl›rlar. Kuran'da mümin-

lerin bu ahlak› flöyle bir örnekle vurgulanm›flt›r:

Bir selamla selamland›¤›n›zda, siz ondan daha güze-liyle selam verin ya da ayn›yla karfl›l›k verin. fiüphe-siz, Allah herfleyin hesab›n› tam olarak yapand›r. (Nisa Suresi, 86)

100 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Bunun yan›nda kendilerine karfl› ters ya da sayg›s›z bir üs-

lup kullanan insanlara da ayn› ölçülü üsluplar›yla karfl›l›k verir-

ler. Allah Kat›nda üstünlük kazand›racak olan davran›fl›n, böy-

le bir anda da güzel ahlak› sürdürebilmek oldu¤unu bilerek ko-

nuflurlar. Allah bir ayetinde bu tavr›n üstünlü¤ünü flu sözlerle

aç›klam›flt›r:

Mal ve çocuklar, dünya hayat›n›n çekici-süsüdür; sü-rekli olan 'salih davran›fllar' ise, Rabbinin Kat›nda se-vap bak›m›ndan daha hay›rl›d›r, umut etmek bak›-m›ndan da daha hay›rl›d›r. (Kehf Suresi, 46)

Alçakgönüllü bir tarzda konuflmak

Müminlerin konuflmalar›na alçakgönüllü bir üslup hakimdir.

Kuran'da müminlerin bu ahlak›na "O Rahman (olanAllah)›n kullar›, yeryüzü üzerinde alçakgönüllü olarakyürürler ve cahiller kendileriyle muhatap olduklar› za-man 'Selam' derler." (Furkan Suresi, 63) ayetiyle dikkat çe-

kilir. ‹manl› insanlar pek çok güzel özelli¤e sahip olsalar da,

tüm bunlar›n Allah'›n kendilerine bir lütfu oldu¤unu ve diledi-

¤inde geri alabilece¤ini bilmenin tevazusu içerisindedirler.

Allah bu konuyu müminlere "Yeryüzünde böbürlene-rek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne da¤laraboyca ulaflabilirsin." (‹sra Suresi, 37) sözleriyle haber ver-

mektedir. Gerçekten de insan Allah'›n sonsuz gücü yan›nda

çok büyük bir acizlik içindedir. Allah'›n ilmi herfleyi kaplam›fl-

t›r; herfleyin Yarat›c›s› ve sahibi O'dur. Bu nedenle müminler,

sahibi olmad›klar› bir fleyin kibirine kap›lman›n insan› Allah Ka-

t›nda ve ahiret gününde ne kadar küçük düflürece¤ini bilerek

hareket ederler. En mükemmel olduklar› konularda bile kendi

101Harun Yahya (Adnan Oktar)

nefislerini k›nayarak, eksikliklerini görerek ve acizliklerini bile-

rek konuflurlar.

Müslümanlar, karfl›lar›ndaki insanlar kendilerinin sahip ol-

duklar› özelliklerden yoksun olsalar da, hiçbir zaman onlara

karfl› kibirli ve böbürlenen bir üslup içerisine girmezler. Çün-

kü Allah, "‹nsanlara yana¤›n› çevirip (büyüklenme) veböbürlenmifl olarak yeryüzünde yürüme. ÇünküAllah, büyüklük taslay›p böbürleneni sevmez." (Lokman

Suresi, 18) ayetiyle böbürlenen kimseleri sevmedi¤ini bildir-

mektedir.

Müslümanlar bir konudan bahsederken kendilerini müsta¤-

ni görerek yani konunun d›fl›nda tutarak konuflmazlar. "Ha-y›r; gerçekten insan, azar. Kendini müsta¤ni gördü-¤ünden." (Alak Suresi, 6-7) ayetleriyle hat›rlat›ld›¤› gibi, insa-

n›n kendini be¤enip kibirlenmesi durumunda, iyi olan özellikle-

rini de kaybedebileceklerini ve büyük hatalara düflebilecekleri-

ni bilerek hareket ederler. ‹yi bildikleri bir konuyu dile getirir-

ken kibirlenip kendilerini ön plana ç›karmaya çal›flmazlar. Ak-

sine mutlaka nutku verip konuflturan›n, herfleyin bilgisini en iyi

bilenin yaln›zca Allah oldu¤unun fluurunda bir üslup kullan›rlar.

Allah bir ayetinde, "Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbirfleyi ortak koflmay›n. Anne-babaya, yak›n akrabaya,yetimlere, yoksullara, yak›n komfluya, uzak komfluya,yan›n›zdaki arkadafla, yolda kalm›fla ve sa¤ ellerinizinmalik olduklar›na güzellikle davran›n. Çünkü, Allah,her büyüklük taslay›p böbürleneni sevmez." (Nisa Sure-

si, 36) hükmüyle insanlara karfl› böbürlenmemeyi ve güzellikle

davranmay› hat›rlatm›flt›r. Allah, anne babaya, yak›n akrabaya,

yak›n ya da uzak komfluya, yetime, yoksula, ihtiyaç içinde ola-

na tevazu göstermeyi emretmifltir. Yoksa insan›n kendince

102 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

makul gördü¤ü kimselere alçakgönüllü, küçümsedi¤i insanlara

karfl› da kibirli bir tav›r göstermesi Kuran ahlak›na uygun de-

¤ildir. ‹nsan bu ahlak› hayat›n›n her an›nda göstermekle yü-

kümlüdür. Mümin "nas›l olsa karfl› taraf da kibirli" diyerek ena-

niyetli bir insana karfl› böbürlenen bir üslup kullanman›n da

do¤ru olmad›¤›n› bilir. Müslümanca konuflmak, her an her yer-

de söylenen her söze Allah'›n flahit oldu¤unu bilerek konufl-

may› gerektirir ki, bu da ancak Kuran ahlak›n›n yaflanmas›yla

mümkündür.

Hoflgörülü ve ba¤›fllay›c› bir üslup kullanmak

Allah bir ayetinde "Güzel bir söz ve ba¤›fllama, peflin-den eziyet gelen bir sadakadan daha hay›rl›d›r. Allahhiçbir fleye ihtiyac› olmayand›r, yumuflak davranan-d›r." (Bakara Suresi, 263) hükmüyle müminlere, güzel sözlü,

hoflgörülü ve ba¤›fllay›c› bir üslubun makbul oldu¤unu bildir-

mektedir. Kuran'da bildirilen bu ahlak›n yaflanmas›, samimi bir

iman› ve Allah korkusunu gerektirir. Çünkü kimi insanlar›n gü-

zel ahlak göstermekte en zorland›klar› durumlardan biri, hakl›

olduklar› halde karfl›lar›ndaki kifliyi ba¤›fllamakt›r.

Haks›zl›k yapan bir insan› affedebilmek, hakl› oldu¤u halde

alttan al›p yumuflak bir üslup kullanabilmek ancak Allah korku-

sunun kazand›raca¤› nefis ve vicdan terbiyesiyle mümkündür.

Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› yerlerde, kimi insanlar ancak kar-

fl› taraftan ciddi bir menfaat bekledikleri zaman bir haklar›ndan

vazgeçebilir; ancak böyle bir amaç için sakin, itidalli ve hoflgö-

rülü bir üslupla karfl›lar›ndakini ba¤›fllayabilirler. Ancak yine de

bu olay›n d›fltan görünen k›sm›d›r; içlerinde hoflgörü yerine kin

ve öfke tafl›rlar. Menfaatlerini elde ettiklerinde, bir ç›kar çat›fl-

mas› söz konusu oldu¤unda ya da art›k tahammül s›n›rlar›n› afl-

103Harun Yahya (Adnan Oktar)

104 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

t›klar›nda bu kin ve öfkelerini a盤a vururlar.

Baz› durumlarda da kifliler k›r›c›, hoflgörüsüz ve öfkeli bir

üslup kullan›p ard›ndan "büyüklük bende kals›n" gibi sözlerle

karfl› taraf›n kusurunu ba¤›fllad›klar›n› söylerler. Ama insan›n

önce nefsinin telkinlerine kap›l›p öfkesini dile getirip ard›ndan

da karfl› taraf› minnet alt›nda b›rakan bir üslupla affetti¤ini ifade

etmesi, gerçek bir hoflgörü de¤ildir. Önemli olan bunu güzel

ahlak göstererek yapabilmektir. Peygamber Efendimiz bu konu-

nun önemini müminlere, "Kavi adam insanlar› yenen de¤il, lakin

öfke zaman› nefsini yenen kimsedir." (Ramuz El-Hadis, sf. 363/3)

sözleriyle hat›rlatm›flt›r.

Bu nedenle müminler en hakl› olduklar› durumlarda bile Ku-

ran ahlak›n›n gere¤i olarak alttan al›r, hoflgörülü ve ba¤›fllay›c›

bir tav›r gösterirler. Çünkü as›l makbul olan›n insan›n nefsiyle

çat›flt›¤› durumlarda güzelce sab›r gösterebilmesi oldu¤unu bi-

lirler. Allah'›n r›zas›n› kazanmak için, güzel ahlak› zaman zaman

de¤il, hayatlar›n›n sonuna kadar her an kesintisiz bir flekilde ya-

flamak gerekti¤inin bilincindedirler. Ayr›ca müminler d›fltan ne

kadar yumuflak bafll› ve merhametli bir tav›r içerisindeyseler,

içlerinde de ayn› merhameti yaflarlar. E¤er ba¤›fllay›c› bir üslup

kullan›yorlarsa, içlerinde de gerçekten ba¤›fllam›fllard›r. Kalple-

rinde kinden ve öfkeden yana bir fley yoktur. Nefisleriyle çat›fl-

t›¤› bir olayla karfl›lafl›nca bir anda Kuran ahlak›ndan uzaklafl›p

eza verici bir üslup kullanman›n Allah Kat›nda sorumlulu¤u ola-

bilece¤ini bilirler. Bu nedenle de karfl›lar›ndaki kimseler güzel

ahlak göstermeseler de, onlar Allah'›n r›zas›n› kazanmak için

hoflgörülü, flefkatli, merhametli ve ba¤›fllay›c› bir tarzda konu-

flurlar. Bir ayette Allah müminlere flöyle bildirmektedir:

Sen af (veya kolayl›k) yolunu benimse, (‹slam'a) uy-gun olan› (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (ArafSuresi, 199)

105Harun Yahya (Adnan Oktar)

‹stiflare etmek

Kuran ahlak›ndan uzak insanlar›n konuflmalar›nda dikkat

çeken özelliklerden biri de her zaman son sözü söylemeye ve

hakl› ç›kmaya çal›flmalar›d›r. Karfl› taraf›n ne dedi¤ini anlay›p

bunlardan istifade etmektense, kendi fikirlerini dile getirmeye

ve kabul ettirmeye bakarlar. Oysa bilgi düzeyi ne olursa olsun,

insan›n karfl› taraftan ö¤renece¤i bir fleyler olabilir. Karfl› taraf

daha az bilgili olsa bile, her zaman için konuya farkl› bir aç›dan

bakabilmesi, objektif de¤erlendirmeler yapabilmesi, faydal› fi-

kirler verebilmesi mümkündür.

Duydu¤u her sesi Allah'›n yaratt›¤›n› bilen bir insan, dinle-

diklerinde istifade edebilece¤i hikmetler olabilece¤ini düflünür

ve bunlar› tespit etmeye çal›fl›r. Çok iyi bildi¤i bir konuda bile

eksik veya hatal› düflünebilece¤inin fark›ndad›r. Kuran'›n "Herbilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vard›r" (Yusuf

Suresi, 76) hükmü gere¤ince, bir konuda ne kadar bilgili olur-

sa olsun, bir baflkas›n›n daha da bilgili olabilece¤ini, daha isa-

betli karar verebilece¤ini göz önünde bulundurarak karfl› tara-

f›n tespit ve önerilerine aç›k olur. Hatta böyle bir durum söz

konusu oldu¤unda, kimse bir fley söylemeden, akl›na, vicdan›-

na ve samimiyetine güvendi¤i kiflilere kendisi dan›fl›r; onlarla is-

tiflare eder yani fikir al›flveriflinde bulunur. ‹flleri istiflare ile

yapman›n müminlerin önemli özelliklerinden biri oldu¤unu bi-

lir. Ayette flöyle buyrulmaktad›r:

Rablerine icabet edenler, namaz› dosdo¤ru k›lanlar,iflleri kendi aralar›nda flura ile olanlar ve kendileriner›z›k olarak verdiklerimizden infak edenler. (fiuraSuresi, 38)

Peygamberimiz Hz. Muhammed de, "Kim bir ifle giriflmek is-

ter de, o hususta Müslüman biri ile muflavere ederse Allah onu ifl-

lerin en do¤rusunda muvaffak k›lar." (Kütüb-i Sitte, 16. Cilt) söz-

leriyle iman edenlere bu konunun önemini hat›rlatm›flt›r.

Bunun yan› s›ra müminlerin konuflmalar›nda iddialaflma üs-

lubunun da yeri yoktur. Önemli olan kendi fikirlerini karfl› ta-

rafa kabul ettirebilmeleri de¤il, en do¤ru olan› bulabilmeleridir.

Bu konudaki ortak ölçüleri de Kuran'd›r. Konuflmalar›nda ken-

dilerine Kuran'› rehber edindikleri için, Kuran'a dayal› her çö-

züme tabi olurlar. Bir ayette müminlerin bu özelli¤ine flu söz-

lerle dikkat çekilir:

Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hat›rlat›ld›¤›zaman, onun üstünde sa¤›r ve körler olarak kapan›pkalmayanlard›r. (Furkan Suresi, 73)

"MaflaAllah, Allah'tan baflka kuvvet yoktur" diyerek konuflmak

‹nsan›n dünya hayat›nda karfl›laflt›¤› tüm nimetlerin tek ha-

kimi ve tek sahibi Allah't›r. Ancak kimi insanlar Allah'›n kendi-

lerine verdi¤i nimetlerin as›l sahibinin kendileri oldu¤unu zan-

nederek gaflete kap›labilmektedirler. Ellerindeki bu imkanlar

nedeniyle Rabbimiz karfl›s›ndaki acizliklerini unutup kibirlenen

bir tav›r gösterebilmektedirler. Oysa tüm bunlar› insana veren

Allah, diledi¤i anda geri almaya güç yetirendir. Bu nedenle in-

san›n sahip oldu¤u her nimeti, her birinin Allah'›n birer lütfu

oldu¤unu bilerek ve Rabbimiz'e flükrederek kullanmas› gerek-

mektedir. Allah insanlar›n bu gerçe¤i anlayabilmeleri için Ku-

ran'da flöyle bir örnek vermifltir:

Onlara iki adam›n örne¤ini ver; onlardan birine ikiüzüm ba¤› verdik ve ikisini hurmal›klarla donatt›k,ikisinin aras›nda da ekinler bitirmifltik. ‹ki ba¤ da ye-mifllerini vermifl, ondan (verim bak›m›ndan) hiçbir

106 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

fleyi noksan b›rakmam›fl ve aralar›nda bir ›rmak f›flk›rtm›flt›k. (‹kisinden) Birinin baflka ürün (verenyer)leri de vard›. Böylelikle onunla konuflurken arka-dafl›na dedi ki: "Ben, mal bak›m›ndan senden dahazenginim, insan say›s› bak›m›ndan da daha güçlü-yüm." Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) ba¤›nagirdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olaca-¤›n› sanm›yorum" dedi. K›yamet-saatinin kopaca¤›n›da sanm›yorum. Buna ra¤men Rabbim'e döndürüle-cek olursam, flüphesiz bundan daha hay›rl› bir sonuçbulaca¤›m." (Kehf Suresi, 32-36)

Kuran'da bahsi geçen bu iki kifliden mal bak›m›ndan daha

güçlü olan›, sahip oldu¤u mülk ve serveti kendisine verenin

Allah oldu¤unu unutmufl ve bunlar› kendinden zannederek

övünmeye bafllam›flt›r. Allah'›n verimli k›lmas›yla yemifllerini

veren ba¤›n›, hurmal›klar›n› ve ekinlerini sonsuza kadar hiç

yok olmayacak, hiçbir zaman zarara u¤ramayacak sanm›flt›r.

Bak›ld›¤›nda aras›ndan ›rmak geçen ve verimli bir görüntüsü

olan bu ba¤›n son derece korunakl›, hiç bozulmayacak gibi gü-

zel ve ihtiflaml› oldu¤u düflünülebilir. Ama tüm varl›klar›n

Allah'a boyun e¤mifl oldu¤unu unutmamak gerekir. Kainattaki

herfley gibi ba¤ da Allah'›n kontrolündedir; her bir tomurcuk

ancak Allah'›n iznine ba¤l› olarak açmakta, her bir dal Allah

emretti¤i için filizlenmektedir. Allah diledi¤i için ›rmak hurma-

lar›n köklerini beslemekte, Allah emir verdi¤i için ba¤ canl› ve

verimli kalabilmektedir; hepsi Allah'›n sadece "Ol" demesi ile

kuruyup yok olabilir.

Kuran'da sahip oldu¤u nimetleri kendisine verenin

Allah oldu¤unu unutan kifliye, ba¤›na girdi¤inde Allah'›n gücü-

nü ve kudretini övüp yüceltmesi ve "MaflaAllah, Allah'tan

107Harun Yahya (Adnan Oktar)

108 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

baflka kuvvet yoktur" demesi gerekti¤inin hat›rlat›ld›¤› bildi-

rilmifltir:

Kendisiyle konuflmakta olan arkadafl› ona dedi ki:"Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, son-ra da seni düzgün (eli aya¤› tutan, gücü kuvveti ye-rinde) bir adam k›lan (Allah)› inkar m› ettin? Fakat,O Allah benim Rabbim'dir ve ben Rabbim'e hiç kim-seyi ortak koflmam. Ba¤›na girdi¤in zaman, 'MaflaAllah, Allah'tan baflka kuvvet yoktur' demen gerek-mez miydi? E¤er beni mal ve çocuk bak›m›ndan sen-den daha az (güçte) görüyorsan. Belki Rabbim seninba¤›ndan daha hay›rl›s›n› bana verir, (seninkinin) üs-tüne gökten 'yak›p-y›kan bir afet' gönderir de kayganbir toprak kesiliverir. Veya onun suyu dibe göçüverirde böylelikle onu aray›p-bulmaya kesinlikle güç yeti-remezsin." (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kufla-t›l›verdi. Art›k o, u¤runda harcad›klar›na karfl› avuç-lar›n› (esefle) o¤uflturuyordu. O (ba¤›n) çardaklar› y›-k›lm›fl durumdayd›, kendisi de flöyle diyordu: "KeflkeRabbim'e hiç kimseyi ortak koflmasayd›m." Allah'›nd›fl›nda ona yard›m edecek bir topluluk yoktu, kendikendine de yard›m edemedi. ‹flte burada (bu durum-da) velayet (yard›mc›l›k, dostluk) hak olan Allah'aaittir. O, sevap bak›m›ndan hay›rl›, sonuç bak›m›n-dan hay›rl›d›r. (Kehf Suresi, 37-44)

Ayetlerden de anlafl›ld›¤› gibi, Allah bir afet göndererek sa-

hip olduklar›yla övünen bu kimsenin hem ba¤›n› hem de ürün-

lerini yerin dibine geçirmifl ve ona Allah'tan baflka bir kuvvet

olmad›¤›n› hat›rlatm›flt›r. Sahip oldu¤u herfleyi yitirdi¤inde bu

ba¤ sahibi kifli, Allah'tan baflka bir dost ve yard›mc› olmad›¤›n›

anlam›fl ve "Keflke Rabbime hiç kimseyi ortak koflma-

109Harun Yahya (Adnan Oktar)

sayd›m" diyerek Allah'a s›¤›nm›flt›r.

Kuran'da anlat›lan bu k›ssadan al›nmas› gereken derslerden

biri fludur; insan›n hiçbir zaman sahip oldu¤u fleyleri kendinden

zannetmemesi, her bir nimet ve güzellikle karfl›laflt›¤›nda "Ma-flaAllah, Allah'tan baflka kuvvet yoktur" diyerek Allah'›n

flan›n› yücelten bir üslup içerisinde olmas› gerekmektedir.

Anne ve babaya güzel söz söylemek

Kuran ayetleriyle hat›rlat›lan bir baflka konu da anneye ve

babaya karfl› kullan›lacak üsluba iliflkindir. Allah Kuran'da, "Bizinsana anne ve babas›n› (onlara iyilikle davranmay›)tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (kar-n›nda) tafl›m›flt›r. Onun (sütten) ayr›lmas›, iki y›l için-dedir. Hem Bana, hem anne ve babana flükret, dönüflyaln›z Bana'd›r." (Lokman Suresi, 14) hükmüyle insana an-

nesine ve babas›na karfl› iyilikle davranmas›n› emretmektedir.

Kuflkusuz anne ve baban›n evlad› üzerindeki çabas› çok bü-

yüktür. Annesi pek çok güçlü¤e gö¤üs gererek onu dokuz ay

boyunca karn›nda tafl›m›fl ve her türlü fedakarl›¤a katlanarak

büyütmüfltür. Babas› da onu yetiflkin bir yafla erifltirebilmek

için büyük emek harcam›flt›r. ‹nsan›n kendisine gösterilen bu

güzel ahlak› ve eme¤i görmezlikten gelerek anne babas›na kar-

fl› büyüklük taslamas›, onlara karfl› merhametsiz bir tav›r içeri-

sinde olmas› mümin ahlak›yla ba¤daflmaz. Allah "…Anne-ba-baya, yak›n akrabaya, yetimlere, yoksullara, yak›nkomfluya, uzak komfluya, yan›n›zdaki arkadafla, yoldakalm›fla ve sa¤ ellerinizin malik olduklar›na güzellikledavran›n. Çünkü, Allah, her büyüklük taslay›p böbür-leneni sevmez." (Nisa Suresi, 36) sözleriyle de insana anne

babas›na karfl› güzellikle davranmas›n› ve onlara karfl› böbürle-

nen bir tav›r göstermekten sak›nmas›n› buyurmaktad›r.

Allah bu konuda insan›n nas›l titiz bir tav›r içerisinde olmas›

gerekti¤ini de flöyle aç›klamaktad›r:

Rabbin, O'ndan baflkas›na kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmay› emretti. fiayet onlardanbiri veya ikisi senin yan›nda yafll›l›¤a ulafl›rsa, onlara:"Öf" bile deme ve onlar› azarlama; onlara güzel sözsöyle. Onlara ac›yarak alçakgönüllülük kanad›n› gerve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nas›l terbiyeettilerse Sen de onlar› esirge." (‹sra Suresi, 23-24)

‹nsan, anne ve babas›na karfl› "öf" bile demeyecek kadar

sayg›l› ve hürmetkar bir üslup içerisinde olmal›d›r. Alabildi¤ine

alçakgönüllü ve anlay›fll› olmal› ve onlara daima güzel söz söy-

lemelidir. Onlar kendisini yetifltirip büyütürken nas›l emek

verdilerse, yafll›l›¤a erifltiklerinde de kendisi onlara karfl› ayn›

sab›rl› ve flefkatli üslup içerisinde olmal›d›r. Bu sefer de kendi-

si anne babas›n›n kusurlar›na anlay›fl göstermeli, ihtiyaçlar›na

flefkatle yaklaflmal›d›r. Her ne olursa olsun onlara karfl› k›zg›n

ya da tahammülsüz bir üslup kullanmamal›d›r.

‹nsan›n anne babas›n›n Allah'a isyan halinde olmas› duru-

munda ise Kuran'da bildirilen ölçü, din konusunda onlara itaat

etmemek ama yine de onlarla iyi geçinmek fleklindedir. Ku-

ran'da müminin göstermesi gereken bu davran›fl flöyle aç›klan-

maktad›r:

Bununla birlikte, onlar›n ikisi (annen ve baban) hak-k›nda bir bilgin olmayan fleyi Bana flirk koflman için,sana karfl› çaba harcayacak olurlarsa, bu durumdaonlara itaat etme ve dünya (hayat›n)da onlara iyilikle(ma'ruf üzere) sahiplen (onlarla geçin) ve Bana 'gö-nülden-kat›ks›z olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Son-

110 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

111Harun Yahya (Adnan Oktar)

ra dönüflünüz yaln›zca Bana'd›r, böylece Ben de sizeyapt›klar›n›z› haber verece¤im. (Lokman Suresi, 15)

Biz insana, anne ve babas›na (karfl›) güzelli¤i (ilkeedinmesini) tavsiye ettik. E¤er onlar, hakk›nda bilginolmayan fleyle Bana ortak koflman için sana karfl› ça-ba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaatetme. Dönüflünüz Bana'd›r. Art›k yapt›klar›n›z› sizehaber verece¤im. (Ankebut Suresi, 8)

Kuran'da ayr›ca Hz.Yusuf'un anne babas›na karfl› olan say-

g›l› ve hürmetkar tavr› örnek verilerek, bu ahlak›n üstünlü¤ü-

ne dikkat çekilmifltir. Hz. Yusuf M›s›r'›n yönetiminde önemli

bir yere sahip oldu¤u halde anne ve babas›na karfl› son derece

tevazulu ve alçakgönüllü bir tav›r içerisinde olmufltur:

Böylece onlar (gelip) Yusuf'un yan›na girdikleri za-man, anne ve babas›n› ba¤r›na bast› ve dedi ki:"Allah'›n dilemesiyle M›s›r'a güvenlik içinde giriniz."Babas›n› ve annesini tahta ç›kar›p oturttu… (Yusuf Suresi, 99-100)

Hz ‹brahim'in, kendisini putlara tapmaya ça¤›ran babas›na

karfl› olan tavr› ve konuflma üslubu da inananlar için güzel bir

örnektir. Babas›n›n olanca sald›rgan tutumuna ra¤men, Hz. ‹b-

rahim ona "babac›¤›m" hitab›yla karfl›l›k vererek üstün bir ah-

lak sergilemifltir:

Kitap'ta ‹brahim'i de zikret. Gerçekten o, do¤ruyu-söyleyen bir peygamberdi. Hani babas›na demiflti:"Babac›¤›m, iflitmeyen, görmeyen ve seni herhangi birfleyden ba¤›ms›zlaflt›rmayan fleylere niye tap›yorsun?Babac›¤›m, gerçek flu ki, bana, sana gelmeyen birilim geldi. Art›k bana tabi ol, seni düzgün bir yolaulaflt›ray›m. Babac›¤›m, fleytana kulluk etme, kuflku-

112 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

suz fleytan, Rahman (olan Allah)a baflkald›rand›r. Ba-bac›¤›m, gerçekten ben, sana Rahman taraf›ndan birazab›n dokunaca¤›ndan korkuyorum, o zaman fleyta-n›n velisi olursun." (Babas›) Demiflti ki: "‹brahim, senbenim ilahlar›mdan yüz mü çeviriyorsun? E¤er (bututumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun,seni tafla tutar›m; uzun bir süre benden uzaklafl, (biryerlere) git." (‹brahim:) "Selam üzerine olsun, seniniçin Rabbim'den ba¤›fllanma dileyece¤im, çünkü, O,bana pek lütufkard›r" dedi. "Sizden ve Allah'tan bafl-ka tapt›klar›n›zdan kopup-ayr›l›yorum ve Rabbim'edua ediyorum. Umulur ki, Rabbim'e dua etmeklemutsuz olmayaca¤›m." (Meryem Suresi, 41-48)

Arkadan konuflmamak, dedikodu yapmamak

Cahiliye ahlak›na sahip kimi insanlar, çevrelerindeki kifliler-

de gördükleri kusurlar›, eksiklikleri onlar›n yüzlerine söyle-

mektense arkalar›ndan konuflurlar. Bu kiflilerin insanlar› daha

iyiye yöneltmek, eksik yönlerini telafi etmelerine katk›da bu-

lunmak gibi bir amaçlar› yoktur. Kimi zaman s›rf vakit geçir-

mek, kimi zaman hofllanmad›klar› insanlar hakk›nda etrafta

olumsuz kanaat oluflturmak, kimi zaman bir insan› küçük dü-

flürüp alay etmek, kimi zaman da baflkalar›n› yererek kendile-

rini yüceltmek gibi basit amaçlar u¤runa dedikoduya dalarlar.

Bu tav›r bozuklu¤u baz› insanlar aras›nda öylesine yayg›nd›r ki,

bu kimseler dedikodu yaparak e¤lenmeyi hatta hayatlar›n› de-

dikodu üzerinden kazanmay› ola¤an bir yaflam flekli haline ge-

tirmifllerdir.

Günümüzde, dünyan›n pek çok ülkesinde s›rf dedikodu

amac› güden pek çok gazete ve dergi yay›nlanmakta, çeflitli te-

Harun Yahya (Adnan Oktar)

levizyon programlar› haz›rlanmaktad›r. Bu tür yay›nlar, dedi-

kodu olarak adland›r›lan tav›r bozuklu¤unu son derece makul

göstermeye ve meflrulaflt›rmaya çal›flmaktad›r.

Oysa bu insanlar çeliflki içindedirler. Çünkü baflkalar›n› "çe-

kifltirmek"ten, onlar›n dedikodusunu yapmaktan zevk alan bu

insanlar, ayn› durumla karfl›laflt›klar›nda bunun ne kadar kötü

bir davran›fl oldu¤unu anlat›p durmaktad›rlar. Ama herfleye

ra¤men kendileri zarar görmedikleri sürece dedikodudan vaz-

geçmezler. Birkaç dakika önce hakk›nda olumsuz konufltuklar›

bir insanla yüz yüze geldiklerinde sanki hiçbir fley olmam›fl gi-

bi yapmac›k bir üslupla sahte dostluklar›n› sürdürürler. Üste-

lik bu durum zincirleme sürüp gider; biraraya gelen iki kifli

üçüncü bir kifliyi çekifltirir, sonra bu kiflilerden biri üçüncü ki-

fliyle di¤erini ve sonra da di¤er iki kifli biraraya gelerek di¤eri-

nin dedikodusunu yaparlar. Kimse birbirine dedikodunun yan-

l›fll›¤›n› hat›rlatmaz; hatta birbirlerine verdikleri telkinler, dedi-

kodudan zarar gelmeyece¤i, bunun hayata renk katt›¤›, arala-

r›nda bir e¤lence vesilesi oldu¤u yönündedir.

Oysa Allah Kuran ile bu tavr›n yanl›fll›¤›n› insanlara bildir-

mifltir; Allah bir ayette insanlar›n birbirlerini arkadan çekifltir-

melerinin, "insan›n ölü kardeflinin etini yemesi" kadar çirkin bir

tav›r oldu¤unu flöyle belirtmifltir:

Ey iman edenler, zandan çok kaç›n›n; çünkü zann›nbir k›sm› günaht›r. Tecessüs etmeyin (birbirinizingizli yönlerini araflt›rmay›n). Kiminiz kiminizin g›y-betini yapmas›n (arkas›ndan çekifltirmesin.) Sizdenbiriniz, ölü kardeflinin etini yemeyi sever mi? ‹flte,bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sak›n›n. fiüphe-siz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.(Hucurat Suresi, 12)

113

114 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Baflka ayetlerde de Allah, insanlar›n bir e¤lence vesilesi ol-

du¤unu öne sürerek makul göstermeye çal›flt›klar› bu tavr›n

ahiretteki karfl›l›¤›n› flöyle aç›klamaktad›r:

Arkadan çekifltirip duran, kafl göz hareketleriyle alayeden her kiflinin vay haline; (Hümeze Suresi, 1)

Hay›r; andolsun o, 'hutame'ye at›lacakt›r. 'Huta-me'nin ne oldu¤unu sana bildiren nedir? Allah'›n tu-tuflturulmufl ateflidir. Ki o, yüreklerin üstüne t›rma-n›p ç›kar. O, onlar›n üzerine kilitlenecektir; (Kendile-ri de) Dikilip-yükseltilmifl sütunlarda (ba¤lanacaklar-d›r). (Hümeze Suresi, 4-9)

Kuran ahlak›ndan uzak bir yaflam süren insanlar›n bu üslu-

buna müminlerin aras›nda rastlanmaz. Müminler Allah'›n her

yerde, her konuflulan› duydu¤unu bilerek O'nun sak›n›lmas›n›

bildirdi¤i bir söz söylemekten titizlikle kaç›n›rlar. Dedikodu-

nun, yanl›fl oldu¤u kadar bofl bir konuflma oldu¤unu da bilirler.

Çünkü bir insan›n g›yab›ndaki bir söz ne o flahsa fayda verir ne

de kiflinin kendisine. Belki bu flekilde kiflinin eksik oldu¤u yön-

lerde teflhisler yap›l›r ancak bunlardan haberi olmad›¤› için o

kiflinin tav›rlar›nda herhangi bir de¤ifliklik yapabilmesi mümkün

olmayacakt›r. Kendisine anlat›lmad›¤›, tarif edilmedi¤i sürece

kendi kendine tespit edemedi¤i bu eksikliklerini telafi etme im-

kan› bulamayacakt›r. Bu nedenle müminler birbirleri hakk›nda-

ki olumlu ya da olumsuz tüm düflüncelerini hiç çekinmeden

birbirlerine aktar›rlar. Gerçek dostluk ve samimiyetin bunu

gerektirdi¤ini, sevdikleri bir insan›n hatalar›n› en güzel üslupla

yüzüne söylemenin kötülük de¤il iyilik yapmak oldu¤unu bilir-

ler. Amaçlar› birbirlerini daha iyi, daha güzel ve daha kusursuz

bir ahlaka yöneltebilmektir.

Bu, Allah'›n Kuran'da insanlara bildirdi¤i 'iyili¤i emredip kö-

tülükten sak›nd›rmak' emrinin de bir gere¤idir.

Zan ve iftirada bulunmamak

Müminlerin özen gösterdikleri bir baflka önemli konu da,

bilmedikleri bir fley hakk›nda zan ve tahmine dayal› konuflma-

lardan kaç›nmakt›r. Allah bir ayetinde "Hakk›nda bilgin ol-mayan fleyin ard›na düflme; çünkü kulak, göz ve kalp,bunlar›n hepsi ondan sorumludur." (‹sra Suresi, 36) söz-

leriyle bu durumun Allah Kat›nda kifliye yükleyece¤i sorumlu-

lu¤u hat›rlatmaktad›r. Bir baflka ayetinde ise Allah yeryüzünde-

ki insanlar›n büyük ço¤unlu¤unun 'zan ve tahmin ile yalan söy-

lediklerini' bildirmekte ve müminleri bu konuda uyarmaktad›r:

Yeryüzünde olanlar›n ço¤unlu¤una uyacak olursan,seni Allah'›n yolundan flafl›rt›p-sapt›r›rlar. Onlar an-cak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminleyalan söylerler.' (Enam Suresi, 116)

Kimi insanlar zan ve tahminle konuflmay› yayg›n bir al›flkan-

l›¤a dönüfltürmüfllerdir. Bu öylesine kabul görmüfl bir üsluptur

ki insanlar bazen zanlar›n› gerçekmifl gibi kabul edip hayatlar›-

n› bu do¤rultuda yönlendirebilmektedirler. Sözgelimi k›sa sü-

rede zengin olan bir ahbaplar› hakk›nda hiç düflünmeden kötü

zanda bulunabilirler; "Kim bilir bu paray› hangi yoldan kazan-

d›", "Maafl›yla bu serveti edinemeyece¤i çok aç›k" gibi tahmin-

lere dayal› sözler söyleyerek bu kifli hakk›nda kolayca hüküm

verebilirler. Oysa belki de konunun asl› san›landan çok daha

farkl›d›r. Belki kalan bir miras, belki ifllerinin yolunda gitmesi

bu kifliyi zenginlefltirmifl olabilir. ‹nsan hiçbir zaman için mera-

k›n› cezbeden, akl›na yatmayan ya da kafas›n› kar›flt›ran bir du-

rum karfl›s›nda herhangi bir bilgi ya da delile dayand›rmadan

tahminde bulunmamal›d›r. Çünkü böyle dayanaks›z bir tahmin

do¤ruyu tespit edebilmede kifliye yarar sa¤lamaz. Allah bir

ayetinde "... Oysa gerçekte zan, haktan yana hiçbir ya-

115Harun Yahya (Adnan Oktar)

116 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

rar sa¤lamaz." (Necm Suresi, 28) sözleriyle zan ve tahminin

insan› gerçeklerden yana hiçbir sonuca ulaflt›ramayaca¤›n› ha-

t›rlatmaktad›r.

Müminler Kuran'da hat›rlat›lan bu gerçe¤i bilerek konuflur-

lar. Karmafl›k bir durumla karfl›laflt›klar›nda bilgi ya da belgeye

dayanmadan kifliler hakk›nda herhangi bir zanda bulunmazlar.

Mutlaka ya ilgili kifliden sorarak ya da gerçekçi bir araflt›rma

yaparak konu hakk›nda kesin bir bilgi edinir ve ancak elde et-

tikleri bu bilgilere dayanarak bir sonuca var›rlar.

Bu konuda Kuran'da verilen örneklerden birinde Peygam-

berimiz (sav)'in efli hakk›nda hiçbir bilgileri olmad›¤› halde zan-

da bulunan kimselerden bahsedilmektedir. Allah müminlere

herhangi birinin bir mümin hakk›nda zanda bulundu¤unu duy-

duklar›nda "Bu, aç›kça uydurulmufl iftira bir sözdür" ya

da "Bu konuda söz söylemek bize yak›flmaz. (Allah'›m)Sen yücesin; bu, büyük bir iftirad›r" diyerek çevrelerinde-

ki insanlara da zandan kaç›nmay› hat›rlatmalar› gerekti¤ini bil-

dirmektedir:

Do¤rusu, uydurulmufl bir yalanla gelenler, sizin içi-nizden birlikte davranan bir topluluktur... Onu iflitti-¤iniz zaman, erkek müminler ile kad›n müminlerinkendi nefisleri ad›na hay›rl› bir zanda bulunup: "Bu,aç›kça uydurulmufl iftira bir sözdür" demeleri gerek-mez miydi? Ona karfl› dört flahitle gelmeleri gerek-mez miydi? fiahitleri getirmediklerine göre, art›k on-lar Allah Kat›nda yalanc›lar›n ta kendileridir. E¤erAllah'›n dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazl› verahmeti olmasayd›, içine dald›¤›n›z dedikodudan do-lay› size büyük bir azab dokunurdu. O durumda sizonu (iftiray›) dillerinizle aktard›n›z ve hakk›nda bilgi-niz olmayan fleyi a¤›zlar›n›zla söylediniz ve bunu ko-

117Harun Yahya (Adnan Oktar)

lay sand›n›z; oysa o Allah Kat›nda çok büyük (birsuç)tür. Onu iflitti¤iniz zaman: "Bu konuda söz söy-lemek bize yak›flmaz. (Allah'›m) Sen yücesin; bu, bü-yük bir iftirad›r" demeniz gerekmez miydi? E¤eriman edenlerden iseniz, bunun gibisine bir daha dön-memeniz için Allah size ö¤üt vermektedir. Allah si-ze ayetleri aç›kl›yor; Allah bilendir, hüküm ve hik-met sahibidir. (Nur Suresi, 11-18)

Kimi insanlar zanna dayarak konuflmay› önemsiz ve zarar-

s›z bir konu olarak görebilmektedirler; ancak Allah ayetleriyle

bu tavr›n Kendi Kat›nda "çok büyük bir suç" oldu¤unu hat›r-

latmaktad›r.

Bu konuda yine Kuran'da geçen bir baflka örnek ise Hz.

Meryem'in durumuna iliflkindir. Kuran'da bildirildi¤ine göre,

kendisine hiçbir befler dokunmadan Allah'›n sadece "Ol" de-

mesiyle Hz. ‹sa'ya hamile kalan Hz. Meryem, kavminin zanna

dayal› iftiralar›yla karfl› karfl›ya kalm›flt›r:

Böylece onu tafl›yarak kavmine geldi. Dediler ki: "EyMeryem, sen gerçekten flafl›rt›c› bir fley yapt›n. EyHarun'un k›z kardefli, senin baban kötü bir kifli de¤il-di ve annen de azg›n, utanmaz (bir kad›n) de¤ildi."(Meryem Suresi, 27-28)

(Bir de) ‹nkara sapmalar› ve Meryem'in aleyhindebüyük bühtanlar söylemeleri. (Nisa Suresi, 156)

Oysa Hz. Meryem Kuran'da, "Hani melekler: "Mer-yem, flüphesiz Allah seni seçti, seni ar›nd›rd› ve alem-lerin kad›nlar›na üstün k›ld›" demiflti." (Al-i ‹mran Sure-

si, 42) ayetiyle de bildirildi¤i gibi, Allah'›n alemlere üstün k›ld›-

¤› ve Allah'a gönülden ba¤l› oldu¤u bildirilen bir kimsedir.

Allah, kavminin ona att›¤› bu iftiran›n as›ls›zl›¤›n› "‹mran'›n

118 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

k›z› Meryem'i de. Ki o kendi ›rz›n› korumufltu. Böyle-ce Biz ona Ruhumuz'dan üfledik. O da Rabbinin keli-melerini ve kitaplar›n› tasdik etti. O, (Rabbine) gönül-den ba¤l› olanlardand›." (Tahrim Suresi, 12) ayetiyle aç›kla-

m›flt›r. Ve iffetiyle Hz. Meryem'i iman edenlere örnek k›ld›¤›n›

bildirmifltir.

Alayc› bir üslupla konuflmamak

Dünyan›n neresine giderseniz gidin, kimle konuflursan›z ko-

nuflun "sizinle alay edilmesini ister misiniz?" diye soracak

olursan›z, büyük olas›l›kla tüm insanlardan "elbette ki hay›r"

cevab›n› al›rs›n›z. Ne var ki kendileriyle alay edilmesinden hiç-

bir flekilde hofllanmayan bu insanlar, söz konusu bir baflkas› ol-

du¤unda alay etmeyi önemli bir e¤lence vesilesi olarak görür-

ler. Bu üslubun kimi insanlar aras›nda genifl çapta kabul gör-

müfl olmas› ise insanlar› aldat›r ve alayc›l›¤› makul görmelerine

neden olur. Bu tavr›n kötü niyet içermedi¤ini, üstelik karfl› ta-

raf›n da bundan zevk ald›¤›n› öne sürerler. Ayn› durum kendi

bafllar›na geldi¤inde ise yak›n›p dururlar. Kendileriyle alay edil-

di¤inde insanlar›n kasten, kendilerini k›zd›rmak ve küçük dü-

flürmek amac›yla bu üslubu kulland›klar›n› söyleyerek söz ko-

nusu kiflilere karfl› k›zg›nl›k duyarlar. Ama insanlar aras›nda üs-

tünlük sa¤laman›n bir yolu olarak gördüklerinden f›rsat bul-

duklar› anda bu tav›r bozuklu¤unu baflkalar›na uygulamakta bir

sak›nca görmezler. Bir kiflinin eksikliklerini ortaya ç›kard›kla-

r›nda, acizlikleriyle ya da kusurlar›yla alay ettiklerinde kendi

üstünlüklerini daha iyi vurgulayabildiklerine inan›rlar.

Böyle insanlar vicdanlar›n›n sesini tamamen bast›rd›klar›

için zamanla giderek daha insaniyetsiz ve umursuz bir karakte-

re bürünürler. Tav›rlarla, konuflmalarla, yaflam tarz›yla alay et-

tikleri gibi, do¤ufltan gelen fiziksel özelliklerle veya tamamen

insani acizliklerle de alay etmeyi ilkel bir zevk haline getirirler.

Bir kimsenin boyunun k›sal›¤›, saç›n›n olmamas›, aksan›, gözle-

rinin bozuklu¤u, kilosu, kültür düzeyi, giyim tarz›, mesle¤i, ça-

l›flt›¤› iflyeri, yaflad›¤› semt, evinin eflyalar›, arabas›n›n modeli

onlar için birer alay konusu olabilir. Hapfl›ran, dili sürçen, bo-

¤az›na bir fley tak›lan, aya¤› tak›l›p düflen insanlar bile alaya al›-

n›r. Alayc› bir karakter gösteren insanlar bu konular› gündeme

getirip baflkalar›n› küçük düflürmekle, kendi baflar›lar›n›, güzel-

liklerini ya da zenginliklerini ön plana ç›karm›fl olduklar›n› dü-

flünürler. Alayc› esprilerini günlerce, aylarca hatta kimi zaman

y›llarca anlatarak gündemde tutmaya çal›fl›rlar.

Di¤er taraftan, alaya konu olan baz› kiflilerin hatas› da alay-

c› bir üsluba yine alayc› bir üslupla karfl›l›k vermek olur.

Cahiliye toplumlar›nda yaflanan bu karfl›l›kl› gurur savafl› içinde

alayc› üslup iyice yayg›nlafl›r. Oysa alayc›l›k Allah'›n insanlara

sak›n›lmas›n› bildirdi¤i bir davran›flt›r:

Ey iman edenler, bir kavim (bir baflka) kavimle alayetmesin, belki kendilerinden daha hay›rl›d›rlar; kad›n-lar da kad›nlarla (alay etmesin), belki kendilerindendaha hay›rl›d›rlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendini-zi) yad›rgay›p-küçük düflürmeyin ve birbirinizi 'olma-d›k-kötü lakaplarla' ça¤›rmay›n. ‹mandan sonra fas›k-l›k ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, iflte onlar,zalim olanlar›n ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 11)

Müminler Allah'›n bu emrini bilerek bir baflkas›na karfl› hiç-

bir flekilde alayc› bir üslup kullanmazlar; kendilerine böyle bir

üslupla yaklaflanlara da son derece tevazulu davran›r ve onla-

ra Kuran ahlak›yla cevap verirler. Çünkü as›l üstünlü¤ün Kuran

ahlak›n› en güzel flekilde yaflamakla kazan›laca¤›n› bilirler.

119Harun Yahya (Adnan Oktar)

Nefsin telkinlerine uyarak cahiliye ahlak›yla davrananlara ayn›

ahlakla karfl›l›k vermek kolay bir tercihtir. Makbul olan nefsin

telkinlerine ald›r›fl etmeyip vicdan›n sesini dinleyebilmektir.

Müslümanlar da vicdanlar›yla konuflan insanlard›r.

Bir insan›n hapfl›rmak, öksürmek, düflmek gibi tamamen in-

sani acizliklerini alaya alman›n ya da do¤ufltan gelen fiziksel ku-

surlar›n› dile düflürmenin, hofllanmad›¤› lakaplarla hitap etme-

nin e¤lenceli hiçbir yan› yoktur. Bu bak›fl aç›s›yla hareket eden

müminler insanlar› rencide edici, küçük düflürücü hiçbir söz

veya espriden zevk almazlar. Kendileri bu ahlaka hiçbir flekilde

tenezzül etmedikleri gibi bulunduklar› ortamlarda da insanlar›n

bir baflkas›n› alaya almas›na müsaade etmezler. Acizlikleri ya-

ratan›n Allah oldu¤unu ve dilerse alay eden kifliye de ayn› aciz-

likleri vermeye güç yetirebilece¤ini bilerek hareket ederler.

Nitekim Allah bu gerçe¤i bir ayetinde flöyle bildirmektedir:

Andolsun, senden önceki elçiler de alaya al›nd› daalaya ald›klar› fley, onlardan maskaral›k yapanlar› çe-peçevre kuflat›verdi. (Enam Suresi, 10)

Haset ve k›skançl›k içeren bir üsluptan kaç›nmak

Allah "…Nefisler ise 'k›skançl›¤a ve bencil tutkulara'haz›r (elveriflli) k›l›nm›flt›r. E¤er iyilik yapar ve sak›n›r-san›z, flüphesiz, Allah yapt›klar›n›zdan haberi oland›r"

(Nisa Suresi, 128) ayetiyle her insan›n nefsinde k›skançl›k duy-

gusunun bulundu¤unu ancak bunun sak›n›lmas› gereken bir

özellik oldu¤unu hat›rlatmaktad›r. Baflka ayetlerde de Allah,

k›skançl›k duyan insan›n flerrinden sak›n›lmas› gerekti¤ini hat›r-

latmakta ve k›skançl›¤›n ne tür kötülüklere kap› açt›¤›n› flöyle

haber vermektedir:

De ki: "Sabah›n Rabbine s›¤›n›r›m. Yaratt›¤› fleylerin

120 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

flerrinden, karanl›¤› çöktü¤ü zaman gecenin flerrin-den, dü¤ümlere üfüren-kad›nlar›n flerrinden, ve hasedetti¤i zaman hasetçinin flerrinden." (Felak Suresi, 1-5)

Allah'›n insanlar› bu tav›r bozuklu¤unu yaflayan kiflilerin fler-

rine karfl› uyarm›fl olmas›, k›skançl›¤›n insanlar› nas›l bir ahlaka

sürükleyebilece¤inin anlafl›lmas› aç›s›ndan son derece önemli-

dir. K›skançl›k nedeniyle yaflanan huzursuzluklara toplumda s›k

s›k rastlan›r; ciddi boyutlarda yaralanmalara ve hatta cinayetle-

re yol açan tart›flma ve çekiflmelerin kayna¤› hep k›skançl›kt›r.

Müslümanlar k›skançl›¤›n Allah'›n be¤enmedi¤i bir tav›r ol-

du¤unu bilirler bu nedenle nefislerini bu kötü ahlak

özelli¤inden ar›nd›rmak için çal›fl›rlar. Müminler insanlara sahip

olduklar› bütün güzellikleri ve nimetleri verenin Allah oldu-

¤undan haberdard›rlar. Dolay›s›yla Allah'›n bir insana verdi¤i

bir nimeti ya da güzelli¤i k›skanman›n Allah'›n takdirine raz› ol-

mamak anlam›na gelebilece¤ini bilirler. Çünkü Allah bu nimet-

leri o kifliye vermekte bir hikmet, hay›r ve güzellik görmüfltür.

Üstelik tüm bunlar o kiflinin dünya hayat›ndaki imtihan›n›n bir

parças›d›r; ayn› flekilde o güzellikleri gören di¤er insanlar›n im-

tihanlar›n›n da bir parças›d›r. ‹nsan ya bu nimetlerden dolay›

k›skançl›k duygusuna kap›lacak ya da bu duyguyu yenerek bafl-

kalar›n›n nimet sahibi olmas›ndan hoflnut olacak bir ahlaka ula-

flacakt›r. Nitekim Kuran'›n "Böylece: "Allah içimizdenbunlara m› lütufta bulundu?" demeleri için onlardanbaz›s›n› baz›s›yla denedik. Allah, flükredenleri daha iyibilen de¤il mi?" (Enam Suresi, 53) ayetinde bu durumun in-

sanlar›n denenmesi için özel olarak yarat›ld›¤› bildirilmektedir.

Ayr›ca unutulmamal›d›r ki baz› insanlar›n dünya hayat›nda

k›skand›klar› nimetlerin tümü ölümle birlikte yok olacakt›r. Er

ya da geç yok olacak bir fleyi k›skan›p bundan dolay› Allah'›n

121Harun Yahya (Adnan Oktar)

122 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

hoflnut olmayaca¤› bir tav›r içerisine girmek büyük bir hatad›r.

Bu fluurla hareket eden müminler çevrelerindeki insanlarda

güzel bir özellik gördüklerinde k›skançl›ktan Allah'a s›¤›n›rlar.

Kendileri bu ahlaktan sak›nd›klar› kadar konuflmalar›yla baflka-

lar›na bir vesvese veya tedirginlik vermekten de titizlikle kaç›-

n›rlar. Karfl›lar›ndaki insanlar›n güzel yönlerini takdir eder, bu

takdir ve be¤enilerini dile getiren övgü dolu bir üslup kullan›r-

lar. K›skançl›¤a yenik düflen kifliler ise böyle durumlarda karfl›

taraf› takdir eden övücü bir üslup kullanmak yerine, bunlar›

görmezlikten gelip o kiflinin eksik ve kusurlu yönlerini daha

fazla vurgulamaya çal›fl›rlar.

Müslüman, ayette belirtilen 'nefsin bencilce istek ve tutkular›-

n›' kontrol edebilen insand›r. Di¤er tav›r bozukluklar›nda oldu¤u

gibi, k›skançl›kta da nefsine Kuran ayetleriyle karfl›l›k verir. Allah

Kat›nda da, müminler aras›nda da üstünlük; güzellik, zenginlik,

tahsil ya da kültür gibi temellere dayal› de¤ildir. En takva olan kifli,

Allah Kat›nda da, müminler aras›nda da en üstün görülen ve en

sevilen insand›r. Özenilecek as›l tavr›n takva oluflu müminlerin

dünyevi nimetleri k›skanmalar›n› ortadan kald›ran önemli bir ger-

çektir.

Bofl ve faydas›z konuflmalar yapmamak

Allah'a inanmayan insanlar yaflamlar›n› dünya hayat›yla s›n›r-

l› olarak düflündükleri için sonsuz hayatlar›n› yaflayacaklar› ahi-

ret için bir haz›rl›k yapmaya da gerek duymazlar. Nas›l bir ta-

v›r içerisinde olduklar›n›, yaflad›klar› süre içerisinde hay›rdan

yana neler kazand›klar›n›, nas›l bir sona do¤ru ilerlediklerini

düflünmezler. Oysa her davran›fl, her söz, her düflünce hesap

gününde insan›n önüne ç›kart›lmak üzere saklanmaktad›r. Sarf

edilen her faydal› ve hikmetli söz insan› ahirette kazançl› ç›ka-

racak, Allah'›n r›zas›n›, cennetini ve rahmetini kazanmas›na ve-

sile olacakt›r.

Ahireti düflünmeyen insanlar vakitlerini bofl sözlere dala-

rak, ne kendilerine ne de baflkalar›na fayda sa¤lamayacak ko-

nuflmalarla oyalanarak harcarlarken, müminler her anlar›n› ha-

y›rl› ve hikmetli konuflmalarla geçirirler.

Ahiretten yana gaflete düflüp, bofl sözlerle oyalan›p duran

insanlar için Kuran'da "...Onlar› b›rak, içine 'dald›klar›saçma u¤rafl›lar›nda' oyalan›p-dursunlar." (Enam Suresi,

91) fleklinde bildirilmektedir. Müminlerin bofl ve yarars›z söz-

lerden titizlikle kaç›nd›klar› ise bir baflka ayette, "'Bofl ve ya-rars›z olan sözü' iflittikleri zaman ondan yüz çevirirlerve: "Bizim yap›p-ettiklerimiz bizim, sizin yap›p-ettik-leriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimse-meyiz" derler." (Kasas Suresi, 55) fleklinde ifade edilir.

Müminler bofl ve yarars›z sözün ne oldu¤u konusunda öl-

çülerini Kuran'a göre belirlerler. Dünyada geçirdikleri her an-

lar›n›n ahiret yaflamlar› aç›s›ndan çok k›ymetli oldu¤unu bildik-

leri için, yaflad›klar› her an vicdanlar›na baflvurarak bofl söze

dalmamaya büyük özen gösterirler. Bir ayette "Ki onlar, ya-lan flahidlikte bulunmayanlar, bofl ve yarars›z sözlekarfl›laflt›klar› zaman onurlu olarak geçenlerdir." (Fur-

kan Suresi, 72) sözleriyle müminlerin bofl sözle karfl›laflt›klar›

zaman onurlu olarak geçtiklerinden bahsedilmektedir.

Söz kesmemek ve itidalli bir sesle konuflmak

Müslümanlar gün içerisinde karfl›laflt›klar› her olaya "flu an

hangi tavr› gösterirsem Allah'›n r›zas›n› kazanabilirim?" düflün-

cesiyle yaklafl›rlar. Konuflan bir kifliyi sözünü kesmeden neza-

ketle dinlemek, Allah'›n r›zas›n› kazand›raca¤› umulan güzel ta-

123Harun Yahya (Adnan Oktar)

124 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

v›rlardan biridir. Bu tav›r, konuflmac›ya ve söylediklerine duyu-

lan sayg›n›n bir göstergesidir.

Buna karfl›n, Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› yerlerde insanla-

r›n konuflana kulak vermemeleri, birbirlerinin sözünü dinleme-

meleri, ayn› anda tart›flarak ve üste ç›karak konuflmalar› al›fl›l-

m›fl tav›rlard›r. Özellikle televizyonlardaki tart›flma programla-

r›nda bunun örneklerine s›kça rastlan›r. Her biri kendi dal›nda

uzmanlaflm›fl kimseler bile kimi zaman nezaketten ve sayg›dan

tamamen uzak bir üslup sergileyebilmektedirler. Bu gibi kifliler

birbirlerinin anlatt›klar›ndan istifade etmek yerine kibirli bir

üslupla kendi sözlerini dinletip kabul ettirmeye çal›fl›rlar.

Müslümanlar›n ise kendilerini ön plana ç›karmak, öne geçip

üste ç›kmak, son sözü söylemek gibi nefsani amaçlar› yoktur.

Bu nedenle üsluplar› itidalli ve sakindir. Kuran ahlak›ndan kay-

naklanan nezaket anlay›fllar› gere¤i önceli¤i her zaman birbirle-

rine tan›r, birbirlerinin anlatt›klar›ndan en iyi flekilde istifade

etmeye çal›fl›r ve cahilce tav›rlar göstermekten kaç›n›rlar.

Kuran ahlak›ndan uzak yaflayan kimselerin belirgin bir di¤er

vasf› ise ses tonlar›d›r. Kendilerini hakl› göstermek, karfl› tara-

f› y›ld›rmak, ikna etmek veya susturup üste ç›kmak için ba¤›ra

ba¤›ra konuflurlar. Oysa Müslümanlar›n ses tonu itidallidir.

Allah Kuran'da bu konuyu müminlere, Hz. Lokman'›n o¤luna

verdi¤i bir ö¤üdü aktararak hat›rlatm›flt›r:

Yürüyüflünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksekperdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olan› ger-çekten efleklerin sesidir. (Lokman Suresi, 19)

Muhatab›n kültür seviyesine uygun bir üslup kullanmak

Müminlerin konuflmalar›nda dikkat ettikleri özelliklerden

125Harun Yahya (Adnan Oktar)

biri de karfl›lar›ndaki insanlara en uygun olan, onlar›n en rahat

edecekleri ve en kolay anlayabilecekleri üslubu kullanmalar›d›r.

Zira iman›n getirdi¤i ak›l insana, her yafltan ve her kültürden

insana hitap edebilme yetene¤ini kazand›r›r. Aç›k bir fluura ve

zengin bir bilgi birikimine sahip olan bir kimseye kullan›lacak

hitap flekliyle, anlay›fl› s›¤, kültür düzeyi düflük birine karfl› kul-

lan›lacak üslup birbirinden farkl›d›r. Örne¤in entelektüel bir ki-

fliye, detayl› bilgi birikimine sahip oldu¤u konular› bilgiçlik tas-

layan bir üslupla anlatmak do¤ru de¤ildir. Bu kiflinin üstün yön-

lerini takdir ederek, konuyu çok daha iyi bildi¤ini unutmadan

konuflmak akl›n ve nezaketin gere¤idir.

Buna karfl›n kültür düzeyi daha düflük, daha az bilgi ve tec-

rübe sahibi biriyle konuflurken dikkat edilecek nokta ise, anla-

fl›l›r olmakt›r. Bu kiflinin anlamayaca¤›, çözemeyece¤i bir üslup-

la konuflmak, onun ihtiyaç duyabilece¤i aç›klamalar› önemse-

memek, kapal› karmafl›k bir üslupla konuflmak yanl›flt›r. Sözge-

limi e¤itimsiz bir insanla felsefi bir üslup kullanarak konuflmak

son derece yersizdir. Bilgi sahibi olmad›klar› bir konuda insan-

lara sükse yapmaya çal›flan kifli asl›nda sadece kendini küçük

düflürmüfl olur. Mümin ise Kuran'a uyman›n kendisine kazan-

d›rd›¤› akl›n bir gere¤i olarak her zaman karfl›s›ndakinin ihtiyaç-

lar›n›, bilgi ve kültür düzeyini hesaplayarak, ona en uygun olan

üslubu kullan›r.

Münaf›kane bir üsluptan kaç›nmak

Kuran'da kendilerini mümin olarak tan›tan ama gerçekte

kalben inanmam›fl kimseler 'münaf›k' olarak isimlendirilmifltir.

‹mana davet edildikleri halde hala dünya hayat›na ba¤l› kalma-

lar› ve Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› bir hayata özenmeleri mü-

naf›klar› samimiyetsiz bir üsluba yöneltir. Çünkü gerçek yüzle-

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

riyle müminlere göstermeye çal›flt›klar› aras›nda derin bir fark

vard›r.

Münaf›klar Kuran'› çarp›k bir bak›fl aç›s›yla yorumlarlar. Bu

çarp›k mant›k örgüsü konuflmalar›na da yans›r. Kuran ayetleri-

ni kendi istek ve tutkular› do¤rultusunda yorumlar, "dillerini

e¤ip bükerek" konuflurlar. Ancak bu üsluplar›, ayn› zamanda

kendilerini ele veren bir iflarettir. Kuran'›n "E¤er Biz diler-sek, sana onlar› elbette gösteririz, böylelikle onlar› si-malar›ndan tan›rs›n. Andolsun, sen onlar›, sözlerinsöylenifl tarz›ndan da tan›rs›n. Allah, amellerinizi bi-lir." (Muhammed Suresi, 30) ayetiyle dikkat çekilen bu durum

Allah'›n müminlere olan bir yard›m›d›r. Müminler bu flekilde

aralar›nda yer edinmeye çal›flan samimiyetsiz kiflileri tan›ma

imkan› bulmufl olurlar.

Münaf›klar kimi zaman bu samimiyetsiz konuflmalar›n› süs-

leyerek makul hale getirmeye çal›fl›rlar. Ama dikkatle bak›ld›-

¤›nda bu üslubun insanlar› samimiyetsizli¤e teflvik eden fleytani

bir konuflma tarz› oldu¤u görülür:

Sen onlar› gördü¤ün zaman cüsseli yap›lar› be¤eninikazanmaktad›r. Konufltuklar› zaman da onlar› din-lersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayand›r›lm›flahflap-kütük gibidirler. (Bu dayan›ks›zl›klar›ndan do-lay› da) Her ça¤r›y› kendileri aleyhinde san›rlar. On-lar düflmand›rlar, bu yüzden onlardan kaç›n›p-sak›-n›n. Allah onlar› kahretsin; nas›l da çevriliyorlar.(Münafikun Suresi, 4)

Müslümanlar, samimiyetsiz insanlar›n üslubunu hemen tefl-

his eder ve buna benzer bir tarzda konuflmaktan titizlikle

sak›n›rlar.

Ancak bu noktada dikkatle de¤erlendirilmesi gereken bir

126

konu da fludur; bir insan›n münaf›kane bir tav›rda bulunmas›,

onun kesin olarak münaf›k oldu¤unu göstermez. ‹nsan hayat›-

n›n sonuna kadar bir e¤itim sürecindedir. Bu süreçte pek çok

hata yapabilir, yanl›fl tav›rlar gösterebilir; bunlar aras›nda mü-

naf›kane olanlar da olabilir. Ancak önemli olan insan›n bu ha-

tas›n› görüp tevbe edebilmesi ve ayn› hatay› tekrarlamayacak

bir ahlaka ulaflabilmesidir. Kiflinin samimi piflmanl›k duyup dav-

ran›fl›n› Kuran'a uygun flekilde de¤ifltirmesi, onun niyetini de-

¤ifltirip ihlasla hareket etti¤ini gösterir. Münaf›kane tav›rlarda

ve konuflmalarda ›srarl› bir kararl›l›k gösterilmesi ise, elbette

ki bu durumdan çok farkl›d›r.

Herkesin kendi ad›na dikkat etmesi gereken çok önemli bir

konu da fludur: ‹nsan Kuran'›n tüm ayetlerinden tek bafl›na so-

rumlu oldu¤unu ve bu ayetlerden her birini düflünmek ve

uygulamakla yükümlü oldu¤unu unutmamal›d›r. Daha iyiye ula-

flabilmek ve Allah'›n r›zas›n› kazanabilmek için kendisini hiçbir

zaman için yeterli görmemelidir. "Hay›r; gerçekten insan,azar. Kendini müsta¤ni gördü¤ünden." (Alak Suresi, 6-7)

ayetlerini düflünerek, bu ayetlerin konumuna girmekten sak›n-

mal›d›r. Kendisini ayetlerde bildirilen hatalardan kesin olarak

ar›nd›rmak için daima çaba harcamal›, müsta¤ni bir üslupla ko-

nuflmaktan sak›nmal›d›r.

fiüphe veren bir konuflma tarz› kullanmamak

Müminlerin sak›nd›klar› konuflma üsluplar›ndan biri de mü-

naf›klara özgü 'flüphe dolu ve flüphe veren bir üslup kul-lanmak't›r. Münaf›klar Allah'›n varl›¤›ndan, ahiretten ve

Allah'›n vaatlerinden yana ciddi bir kuflku içerisinde olduklar›

için konuflmalar› da flüphe ve tereddüt doludur. Kuran ahlak›-

n› hiçbir zaman müminlerin tebli¤ etti¤i gibi aç›k, kesin ve ka-

127Harun Yahya (Adnan Oktar)

128 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

rarl› bir üslupla anlatamazlar. Kalplerinden konuflmalar›na yan-

s›yan bu flüphe, kendilerini dinleyenlerin kalplerine de flüphe

düflürmeyi amaçlar. Ancak aç›k bir fluur ve kesin bir bilgiyle

iman eden müminler bu üsluptan etkilenmezler. Çünkü

Allah'›n sözünün gerçek oldu¤undan emindirler. fiüphe dolu

üslupla konuflan biri varsa, bunun tamamen kiflinin kendi sami-

miyetsizli¤inden ve çarp›k düflünce tarz›ndan kaynakland›¤›n›

bilirler.

Müslümanlar›n üslubunda ise asla böyle bir fleye rastlan-

maz; kalplerinde flüphe olmad›¤› için sözleri aç›k ve nettir.

Buna ra¤men iman edenler dinleyenlerde yanl›fl anlamaya im-

kan verecek bir tarzda konuflmamaya da özen gösterirler.

Çünkü kimi zaman arka arkaya söylenen birkaç cümle ya da

art arda aç›lan iki farkl› konu iyi niyetle gündeme getirilmifl ol-

sa bile yoruma aç›k bir hal alabilir.

Bu üslup istemeden de olsa dinleyenlerde bir tereddüt

oluflmas›na neden olabilir. ‹flte Müslümanca konuflmak, tüm

bunlar› sözün nereye gidebilece¤ini, konuflmalar›ndan ne tür

anlamlar ç›kabilece¤ini, o s›rada ortamda bulunan kiflilerin du-

rumlar›n› tek tek düflünerek, tereddüde yol açmayacak bir üs-

lup kullanmay› gerektirir. Aksi, münaf›klar›n 'gizli vesveseci' ka-

rakterlerinin bir özelli¤idir. Bu nedenle istemeden de olsa bu

üslubu and›racak konuflmalar yapmamaya özen göstermek

iman›n ve akl›n bir gere¤idir.

Bunun gibi, herhangi bir olay hakk›nda "keflke böyle olma-

sayd›", "tüh kaybettik", "vah yaz›k oldu" türünden Allah'›n tak-

dirine r›za göstermeyen ifadelerle konuflmak da yine münaf›k-

ça bir üsluptur. Münaf›klar›n müminler aras›nda 'felaket haber-

cili¤i' yaparak onlar›n cesaretlerini k›rmaya çal›flt›klar› Ku-

ran'da flöyle bildirilmektedir:

De ki: ‹nsanlar›n Rabbine s›¤›n›r›m. ‹nsanlar›n maliki-ne, insanlar›n (gerçek) ‹lah'›na; 'Sinsice, kalplere ves-vese ve flüphe düflürüp duran' vesvesecinin flerrin-den. Ki o, insanlar›n gö¤üslerine vesvese verir (içleri-ne kuflku, kuruntu f›s›ldar); gerek cinlerden, gerekseinsanlardan (olan her hannas'tan Allah'a s›¤›n›r›m).(Nas Suresi, 1-6)

Allah insanlar› böyle bir ahlaka karfl› uyarmakta, onlara

"hannas", yani 'insanlar›n kalplerine flüphe ve vesvese veren

kimse'lerden olmaktan sak›nmalar›n› bildirmektedir. Münaf›k-

lar, müminlerin aras›ndaki "hannas" görevini üstlenmifl kimse-

lerdir; sinsi, gizli ve kötü amaçl› bir üslup ile fleytan›n elçili¤ini

yaparak insanlar›n kalplerine vesvese vermeye çal›fl›rlar. Mü-

minler ise bu ahlak› and›rabilecek bir üsluptan titizlikle kaç›n›r,

vesvese veren bir tarzda konuflmaktan Allah'a s›¤›n›rlar.

A¤›z arayan sinsi bir üslup kullanmamak

Müslümanlar›n sak›nd›klar› bir baflka konu da konuflurken

'a¤›z arayan, kurnaz ve oyuncu bir üslup kullanmak't›r.

Samimiyetin ve dürüstlü¤ün Müslümanlar›n en belirgin özellik-

lerinden biri oldu¤una ve bu üslubun konuflmalar›na da yans›-

d›¤›na önceki bölümlerde de¤inmifltik. Söylenmek istenenleri,

imalar›n arkas›na gizlemeden do¤rudan dile getirmek, samimi-

yetin ve dürüstlü¤ün bir gere¤idir. Bir Müslüman›n konuflma-

s›ndan niyetinin ne oldu¤u, sözü hangi amaçla söyledi¤i ve ne-

reye vard›rmak istedi¤i rahatl›kla anlafl›labilir.

Kuran ahlak›n› yaflamayan baz› insanlar ise genellikle söyle-

mek istediklerini do¤rudan söylemezler. Bunun nedeni ise art

niyetli birtak›m hesaplar peflinde olmalar›d›r. Bir fleyi ö¤ren-

mek istediklerinde, bunu aç›k aç›k sormak yerine dolambaçl›

129Harun Yahya (Adnan Oktar)

130 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

yollardan gitmeyi tercih ederler. Bilgi almak istedikleri bir ko-

nuda, fark ettirmemeye çal›flarak karfl› taraf›n a¤z›n› aramaya,

sinsice taktiklerle konuflmay› yönlendirmeye çal›fl›rlar. Kendi-

lerince bu hilelerinin karfl›lar›ndaki insanlar taraf›ndan fark

edilmedi¤ini san›rlar. Halbuki a¤›z arayan, kurnaz ve oyuncu

bir üslup samimiyetsiz havas›yla hemen kendini belli eder.

Bu tav›r Kuran ahlâk›na uzak olanlar›n ve münaf›klar›n tav-

r›d›r. Herfleye Kuran gözüyle bakan Müslümanlar, onlar›n üs-

luplar›ndaki fleytani havay› hemen sezinler ve buna hiçbir flekil-

de ayak uydurmazlar.

Kötülü¤e yönelten konuflmalardan sak›nmak

Müminler söyledikleri her sözün Kuran'a uygun ve rahma-

ni bir üslup içerisinde olmas›na gayret ederler. Di¤er mümin-

lere fayda verecek, onlar› Allah'a yak›nlaflt›racak, flevklendire-

cek, huzur ve güven verecek, ferahlatacak, neflelendirecek ko-

nular› gündeme getirmeye çal›fl›rlar. Onlar›n huzurunu, nefle-

sini kaç›racak, ak›llar›n› gereksiz yere meflgul edecek, kalpleri-

ne vesvese ya da tedirginlik verecek konular› ise özenle ko-

nuflmamaya titizlik gösterirler.

Münaf›k karakterli kimselerin konuflmalar›nda ise bu üsluba

s›kça rastlan›r. Konuflmalar›yla birbirlerini Kuran ahlak›na mu-

halif olabilecek, harama teflvik eden, dünyay› sevdiren, karan-

l›k ifllere teflvik eden bir çizgiye çekmeye çal›fl›rlar. Allah'a ya-

k›nlaflmaya, Kuran'a ve elçilerin yoluna uymaya, güzel ahlak›

yaflamaya, kaderi, ahireti daha iyi anlamaya teflvik eder tarzda

konuflmazlar. Tam tersine karanl›k gördükleri her konuya da-

hil olmaya çal›fl›rlar. Kuran ahlak›nda hiçbir flekilde yeri olma-

yan konularda bu kiflilerin hep flevkli bir üslup içerisinde ol-

duklar› görülür. Allah'›n yasaklad›¤› bu tarz davran›fllar›n mü-

131Harun Yahya (Adnan Oktar)

minler aras›nda yayg›nlaflmas›na çal›flan bir üslup kullan›rlar.

Müminler ise, Allah'›n apaç›k ayetlerle haram oldu¤unu bil-

dirdi¤i konularda, kendilerine münaf›kane bir üslupla yaklafl›l-

mas›ndan olumsuz yönde etkilenmezler. Böyle bir üsluba kar-

fl› daima uyan›kt›rlar. Münaf›klarsa onlar›n ne kadar kesin bir

iman ile Allah'a ba¤land›klar›n› ve Kuran ahlak›n› ne kadar dü-

rüst ve samimi bir flekilde yaflad›klar›n› kavrayamad›klar› için

bu çabalar›n› sürdürürler. Müminlere getirdikleri fikirler, öne

sürdükleri mant›klar hep Kuran ahlak›ndan uzak, inkarc›lar›n

karanl›k ruhunu yans›t›r niteliktedir. Bu üslubu tan›yan mümin-

lerse daha bu kifli sözüne bafllar bafllamaz, fleytani bir mant›k

öne sürebilece¤ini bilerek, onu temkinli flekilde dinler ve Ku-

ran ahlak›n› yaflamaya ça¤›r›rlar.

Dil e¤ip bükmemek

Müminlerin titizlikle kaç›nd›klar› konulardan biri de Ku-

ran'da ifade edildi¤i flekliyle 'dil e¤ip bükerek konuflmak't›r.

'Dil e¤ip bükerek konuflma'n›n anlam›, son derece aç›k ve an-

lafl›l›r olan Kuran ayetlerini oldu¤undan farkl› yorumlamaya ça-

l›flmakt›r. Kuran'›n bir ayetiyle Allah dil e¤ip bükerek konufl-

man›n, kalplerinde imandan yana bir kayma olan münaf›klara

ait bir özellik oldu¤u flöyle bildirilmektedir:

Sana Kitab'› indiren O'dur. Ondan, Kitab'›n anas› (te-meli) olan bir k›s›m ayetler muhkem'dir; di¤erleri isemüteflabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne ç›-karmak ve olmad›k yorumlar›n› yapmak için ondanmüteflabih olan›na uyarlar. Oysa onun teviliniAllah'tan baflkas› bilmez. ‹limde derinleflenler ise:"Biz ona inand›k, tümü Rabbimiz'in Kat›ndand›r"derler. Temiz ak›l sahiplerinden baflkas› ö¤üt al›p-düflünmez. (Al-i ‹mran Suresi, 7)

Bu kimseler asl›nda Kuran ayetlerini vicdanen çok iyi anla-

d›klar› halde, kendi nefislerinin istekleri do¤rultusunda hareket

ederek ayetlerin anlam›n› çarp›tmaya çal›fl›rlar. Özellikle de

kendi menfaatleriyle çat›flt›klar› konularda, Kuran'a uymak ye-

rine, dini kendi hevalar›na uydurmak isterler. Bir ayette müna-

f›klar›n dillerini e¤ip bükerken asl›nda yalan söylediklerinin flu-

urunda olduklar› flöyle aç›klanmaktad›r:

Onlardan öyleleri vard›r ki, dillerini Kitab'a do¤rue¤ip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini)Kitap'tan sanas›n›z diye. Oysa o Kitap'tan de¤ildir."Bu Allah Kat›ndand›r" derler. Oysa o, Allah Kat›n-dan de¤ildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a kar-fl› (böyle) yalan söylerler. (Al-i ‹mran Suresi, 78)

Münaf›klar›n bu üslubu kullan›rken düfltükleri en önemli ha-

talardan biri ise anlatt›klar›yla müminleri kand›rabileceklerini

sanmalar›d›r. Ayetleri kendi çarp›k anlay›fllar›yla yorumlay›p

bunlar› Müslümanlara da kabul ettirebileceklerine inan›rlar.

Oysa Allah Kuran'da insanlar için apaç›k ayetler indirmifltir ve

müminler de imanlar›yla ayetlerde ifade edilenleri çok aç›k bir

flekilde anlayabilirler. ‹man edenler münaf›klar›n bir sözü çar-

p›t›rken neyi hedeflediklerini hemen fark ederler. Bu nedenle

münaf›klar›n bu üsluplar›yla tek yapabildikleri kendi samimiyet-

sizliklerini ele vermektir.

Kuran'da münaf›klar›n üslubuna dair pek çok örnek veril-

mifltir. Hz. Muhammed (sav) beraberindeki müminleri, inkar

edenlerin sald›r›s›na karfl› koymaya davet etti¤i zaman, kalple-

rinde hastal›k bulunan kimseler hemen dillerini e¤ip bükerek

münaf›kane mant›klar öne sürmüfl, "evimiz aç›kta" ve "bus›cakta ç›k›lmaz" gibi mazeretler öne sürmüfllerdir.

Kendi ak›ls›zl›klar›n›n fluurunda olmad›klar› için bu samimi-

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK132

133Harun Yahya (Adnan Oktar)

yetsiz mazeretlerinin makul karfl›lanaca¤›n› sanm›fllard›r. Oysa

flevk ve iman sahibi bir insan için ne s›cak hava ne de evinin

flartlar› Allah'›n elçisinin davetinden daha önemli de¤ildir. Sa-

mimi bir mümin ne kadar zor flartlar alt›nda olursa olsun, hiç-

bir zaman Allah'›n r›zas›n›n oldu¤u bir iflten kaçmaya ve bunun

için samimiyetsiz bir üslupla dilini e¤ip bükmeye çal›flmaz. Böy-

le bir üslubun münaf›klara ait bir özellik oldu¤unu bilir. Her za-

man mutlaka Kuran'a uygun bir tarzda konuflur. Müminler bir

konuda bir söz söylemeden önce, "bu sözümde herhangi bir

samimiyetsizlik var m›?" ya da "bu konuflmam Kuran'da anlat›-

lan Müslüman üslubuna uygun mu?", "bu söyleyeceklerimde

nefsim ad›na bir nokta var m›?" gibi düflüncelerle samimiyetini

sorgularlar. E¤er vicdanlar›na sinmeyen, samimiyetsiz gördük-

leri tek bir kelime bile varsa bundan hemen Allah'a s›¤›n›r ve

Kuran ahlak›na uygun bir üslupla konuflurlar.

Gizli konuflmalar yapmamak

Allah Kuran'›n, "Onlar›n 'gizlice söyleflmelerinin' ço-¤unda hay›r yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilik-te bulunmay› ya da insanlar›n aras›n› düzeltmeyi em-redenlerinki baflka. Kim Allah'›n r›zas›n› isteyerekböyle yaparsa, art›k ona büyük bir ecir verece¤iz." (Ni-

sa Suresi, 114) ayetiyle gizli konuflmalar›n ço¤unda hay›r olma-

d›¤›n› hat›rlatmaktad›r. Bu ayete göre insanlara iyili¤i emret-

mek, onlar› bar›flt›r›p uzlaflt›rmak gibi samimi amaçlar için ya-

p›lmad›¤› sürece, gizli konuflma kimseye bir fley sa¤lamamakta-

d›r. fieytan böyle bir ortam› insanlar› aldatmak için daha uygun

görüp, onlar› Allah'tan uzak bir üslup içerisine çekmeye çal›fl›r.

Kuran'›n, "fiüphesiz 'gizli toplant›lar›n f›s›ldaflmalar›'(kulis), iman edenleri üzüntüye düflürmek için ancak

fleytan (ürünü olan ifller)dand›r. Oysa Allah'›n izni ol-maks›z›n o, onlara hiçbir fleyle zarar verecek de¤ildir.fiu halde müminler, yaln›zca Allah'a tevekkül etsin-ler." (Mücadele Suresi, 10) ayetiyle gizli toplant›larda söylenen

sözlerin, fleytan›n etkisi alt›nda yap›lan konuflmalar oldu¤u ha-

t›rlat›lmaktad›r. Bu nedenle Allah gizli konuflmalarda buluna-

caklar› zaman sak›nmalar› gereken hususlar› bildirerek inanan-

lar› uyarmaktad›r:

Ey iman edenler, kendi aran›zda gizli konuflmalardabulunaca¤›n›z zaman, bundan böyle günah, düflman-l›k ve Peygambere isyan› f›s›ldafl›p-konuflmay›n; birri(iyili¤i) ve takvay› konuflun ve huzurunda toplanaca-¤›n›z Allah'tan sak›n›n. (Mücadele Suresi, 9)

Her insan›n bu konuda fluurunda olmas› gereken gerçek ise

fludur; her an oldu¤u gibi gizli konuflurken de insan Allah'›n hu-

zurundad›r. Gizli sand›¤› sözü asl›nda Allah'›n huzurunda söy-

lemektedir. O anda o konuflman›n yap›ld›¤› yerde belki iki üç

kifli bulunmaktad›r. Ama asl›nda durumun böyle olmad›¤› bir

ayette flöyle bildirilmektedir:

Allah'›n göklerde ve yerde olanlar›n tümünü gerçek-ten bilmekte oldu¤unu görmüyor musun? (Kendiaralar›nda gizli toplant›lar düzenleyip) F›s›ldaflmaktaolan üç kifliden dördüncüleri mutlaka O'dur; beflin al-t›nc›s› da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun,her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraber-dir. Sonra yapt›klar›n› k›yamet günü kendilerine ha-ber verecektir. fiüphesiz Allah, herfleyi bilendir. (Mücadele Suresi, 7)

Allah yap›lan bütün gizli konuflmalar› duymaktad›r. Ancak

bu durumu düflünmeyip gaflet ile de¤erlendiren kimseler, ko-

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK134

135Harun Yahya (Adnan Oktar)

nuflmalar›n› sadece insanlardan gizleyebilmelerinin yeterli ol-

du¤unu san›rlar.

Kuran'da gizli konuflmalara e¤ilim gösteren insanlara dair

pek çok örnek verilmifltir. Bu örneklerin hepsi ayette bildiri-

len gizli konuflmalarda hay›r olmad›¤›n› bizlere göstermektedir:

Biz onlar›n seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini,gizli konuflmalar›nda da o zalimlerin: "Siz büyülen-mifl bir adamdan baflkas›na uymuyorsunuz" dedikle-rini çok iyi biliriz. (‹sra Suresi, 47)

Onlar›n kalpleri tutkuyla oyalanmadad›r. Zulmeden-ler, gizlice f›s›ldaflt›lar: "Bu sizin benzeriniz olan birbefler de¤il mi? Öyleyse, göz göre göre büyüye migeleceksiniz?" Dedi ki: "Benim Rabbim, gökte veyerde söylenen-sözü bilir; O, iflitendir, bilendir." (Enbiya Suresi, 3-4)

'Gizli toplant›lar›n f›s›ldaflmalar›ndan' (kulis) men'edilip sonra men' edildikleri fleye dönenleri; günah,düflmanl›k ve Peygambere isyan› (aralar›nda) f›s›lda-flanlar› görmüyor musun? Onlar sana geldikleri za-man, seni Allah'›n selamlad›¤› biçimde selaml›yorlar.Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolay›s›ylaAllah bize azab etse ya." derler. Onlara cehennemyeter; oraya gireceklerdir. Art›k o, ne kötü bir gidiflyeridir. (Mücadele Suresi, 8)

‹man edenlerle karfl›laflt›klar›nda "‹man ettik" der-ler; kendi bafllar›na kald›klar› zaman ise, derler ki:"Allah'›n size açt›k (aç›klad›k)lar›n›, Rabbiniz Kat›ndasize karfl› bir belge olsun diye mi onlarla konufluyor-sunuz? Hala ak›llanmayacak m›s›n›z?" (Peki) Onlar,Allah'›n gizli tuttuklar›n› da, a盤a vurduklar›n› da bil-

di¤ini bilmiyorlar m›? (Bakara Suresi, 76-77)

Musa onlara dedi ki: "Size yaz›klar olsun, Allah'a kar-fl› yalan düzüp uydurmay›n, sonra bir azap ile kökü-nüzü kurutur. Yalan düzüp uyduran gerçekten yokolup gitmifltir." Bunun üzerine, kendi aralar›nda du-rumlar›n› tart›flmaya bafllad›lar ve gizli konuflmalarageçtiler. Dediler ki: "Bunlar herhalde iki sihirbazd›r,sizi sihirleriyle yurdunuzdan sürüp-ç›karmak ve ör-nek olarak tutturdu¤unuz yolunuzu (dininizi) yok et-mek istemektedirler." (Taha Suresi, 61-63)

Kuran'da verilen tüm bu örnekler insanlar›n gizli konuflma-

larda hay›r olmad›¤›n› anlay›p bundan sak›nmalar› içindir. Bu

örneklerde de Kuran d›fl› ve samimiyetsiz bir üslubun hakim

oldu¤u aç›kça görülmektedir. ‹flte müminler bu ayetlerden ge-

reken ibreti alan ve bundan dolay› da gizli konuflmalardan ka-

ç›nan kimselerdir. Her nerede ya da her kiminle olursa olsun-

lar Kuran'a uygun flekilde konuflur, beraberindekileri Allah'a ve

Peygamberimiz (sav)'in yoluna uymaya, Kuran ahlak›n› yaflama-

ya ça¤›r›rlar. Bunun için ise gizli bir sohbet ortam› oluflturma-

lar›na ihtiyaçlar› yoktur.

‹man edenlerin tersine, samimiyetsiz insanlar için gizlilik,

samimiyetsizliklerini saklamak için ihtiyaç duyduklar› bir du-

rumdur. E¤er insan zaruri bir sebeple kendini böyle bir ortam

içerisinde bulacak olsa bile konuflmadaki karanl›k yönleri mut-

laka görmeli, bunlara asla ayak uydurmamal› ve orada bulunan

insanlar› da rahmani bir sohbet içerisine çekmeye çal›flmal›d›r.

Peygamberimiz (sav)'i savunup, ona destek olan bir üslupla konuflmak

Allah elçilerini insanlara do¤ru yolu göstermeleri, onlar›

136 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Allah'›n azab›na karfl› uyar›p korkutmalar› ve iman edenleri ahi-

rette alacaklar› karfl›l›kla müjdelemeleri için göndermifltir. Elçi-

ler hayatlar›n› Allah'›n r›zas›n› kazanmak amac›yla insanlara hak

dini anlatmaya, onlar› güzel ahlaka davet etmeye ve onlar› ahi-

rette en güzel karfl›l›¤› alabilecekleri bir iman seviyesine ulafl-

t›rmaya adam›fllard›r. Kuran'da elçilerin insanlar› karanl›klar-

dan nurlara ç›kard›klar›, onlar›n üzerlerindeki a¤›r yükleri kal-

d›r›p hafiflettikleri ve onlar› kurtulufla ulaflt›rd›klar› belirtilmek-

tedir:

Onlar ki, yanlar›ndaki Tevrat'ta ve ‹ncil'de (gelece¤i)yaz›l› bulacaklar› ümmi haber getirici (Nebi) olan el-çiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyili¤i) emre-diyor, münkeri (kötülü¤ü) yasakl›yor, temiz fleylerihelal, murdar fleyleri haram k›l›yor ve onlar›n a¤›ryüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona ina-nanlar, destek olup savunanlar, yard›m edenler veonunla birlikte indirilen nuru izleyenler; iflte kurtulu-fla erenler bunlard›r. (Araf Suresi, 157)

Kuran'›n bir baflka ayetinde "Andolsun size, içinizdens›k›nt›ya düflmeniz O'nun gücüne giden, size pek düfl-kün, müminlere flefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gel-mifltir." (Tevbe Suresi, 128) sözleriyle ifade edildi¤i gibi elçi-

ler müminlere karfl› çok düflkün, çok flefkatli ve merhametli-

dirler. Samimi bir kalple iman edenler "Andolsun ki Allah,müminlere, içlerinde kendilerinden onlara bir pey-gamber göndermekle lütufta bulunmufltur. (Ki O) On-lara ayetlerini okuyor, onlar› ar›nd›r›yor ve onlara kita-b› ve hikmeti ö¤retiyor. Ondan önce ise onlar apaç›kbir sap›kl›k içindeydiler." (Al-i ‹mran Suresi, 164) ayetiyle

ifade edildi¤i gibi, Allah'›n kendilerine do¤ruyu göstermek için

137Harun Yahya (Adnan Oktar)

elçilerini göndermifl olmas›n›n ne kadar büyük bir lütuf ve rah-

met oldu¤unun fark›ndad›rlar. Bu nedenle de tüm Müslümanlar

samimiyetleriyle Peygamberimiz (sav)'in yoluna uyar, her an

her yerde onu savunup desteklerler. Kuran'da müminlerin bu

tav›rlar› "fiüphesiz, Biz seni bir flahid, bir müjde verici vebir uyar›c› olarak gönderdik. Ki Allah'a ve Resûlü'neiman etmeniz, O'nu savunup-desteklemeniz, O'nu eniçten bir sayg›yla-yüceltmeniz ve sabah akflam O'nu(Allah'›) tesbih etmeniz için." (Fetih Suresi, 8-9) ayetleriy-

le bildirilir.

Müminlerin Peygamberimiz (sav)'i savunup destekleyen üs-

luplar› onlar›n Müslümanca konuflma ahlaklar›n›n en belirgin

özelliklerinden biridir. Allah bir ayetinde, "fiüphesiz sana bi-at edenler, ancak Allah'a biat etmifllerdir. Allah'›n eli,onlar›n ellerinin üzerindedir. fiu halde, kim ahdini bo-zarsa, art›k o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuflolur. Kim de Allah'a verdi¤i ahdine vefa gösterirse, ar-t›k O da, ona büyük bir ecir verecektir." (Fetih Suresi, 10)

sözleriyle Peygambere (sav) biat etmenin Allah'a biat etmek ol-

du¤unu aç›klamaktad›r. Dolay›s›yla bir kimsenin Peygamberimiz

(sav)'e olan sevgisi, ba¤l›l›¤› ve itaati onun Allah'a iman›ndan

kaynaklanmaktad›r. Peygamberimiz (sav) dönemindeki mümin

kad›nlar bu konudaki en güzel örneklerdendir. O dönemdeki

mümin kad›nlar, Allah’›n tesettür konusundaki emrini büyük bir

flevk ve istekle karfl›lam›fl, Peygamber Efendimiz (sav)'e hemen

itaat etmifllerdi. Müslüman kad›nlar›n güzel tav›rlar›yla ilgili

olarak flunlar rivayet edilir:

Hz. Ayfle (radiyAllahu anh)'dan rivayet edilmifltir: “Baflörtülerini

yakalar›n›n üstüne koysunlar”ayetini inzal edince har-

maniyelerini y›rtarak onunla örtünmüfllerdir.” ‹bn-i Kesir,

Hadislerle Kuran-› Kerim Tefsiri, cilt:11, syf. 5880

138 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

MÜSLÜMANCA

KONUfiMANIN ‹NSANLAR

ÜZER‹NDEK‹ ETK‹LER‹

Müslümanca konuflmak önemli bir iman alameti ve dünya

üzerindeki en etkili konuflma fleklidir. Bu etkinin gücü ise mü-

minlerin imanlar›ndan ve samimiyetlerinden kaynaklan›r. Zira

Müslümanlar›n, sözleriyle yaflad›klar› birbirini tasdik eder nite-

liktedir; konuflmalar›, gerçekten inand›klar›n› ve hissettiklerini

yans›t›r. Müslümanca konuflan insanlarla karfl›laflanlar ço¤u za-

man büyük bir hayranl›k duygusuna kap›l›rlar. Hayatlar› boyun-

ca Kuran ahlak›n› yans›tmayan konuflmalara flahit olduklar› için

Müslümanlar›n samimiyetlerinden ciddi flekilde etkilenirler.

Daha önce tan›fl›p konufltuklar› baz› insanlar da kendilerine gü-

zel ahlak›n ve samimi dindarl›¤›n gereklili¤ini anlatm›fl olabilir-

ler. Ama belki de bu kimselerin kendilerinin de bu anlatt›klar›-

n› yaflam›yor olmalar›, anlat›lanlar›n karfl› taraf› samimi olarak

etkilemesini engellemifl olabilir. Yayg›n olarak rastlanan bu

modelin ard›ndan insanlar sözüyle tavr› bir, samimi kimseleri

gördüklerinde, daha önce pek çok kere duyup da önemseme-

dikleri konular› -Allah'›n dilemesiyle- büyük bir ilgi ve içtenlik-

le dinlemeye ve uygulamaya bafllarlar. ‹flte Müslümanca konufl-

139

140 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

man›n insanlar üzerinde oluflturdu¤u en önemli etkilerden bi-

ri budur; Allah'›n dilemesiyle insanlar›n 'kalplerini imana›s›nd›rmak, onlara iman› sevdirebilmek'...

Müslümanca konuflan kifli, insanlara 'Kuran ahlak›n› enetkili ve en güzel flekilde anlatabilmektedir'. Sözgelimi,

Allah korkusunu anlat›rken kalbindeki Allah korkusu konufl-

malar›na yans›makta ve Allah'›n izniyle karfl› taraf›n bu konuyu

daha kolay anlamas›na vesile olmaktad›r. Ayn› konuyu kalbin-

de bu korkuyu yaflamayan bir insan anlatmaya kalk›flsa, ayn›

cümleleri ayn› mant›klar› ayn› flekilde art arda getirse, karfl› ta-

raf konuflan›n samimiyetine kanaat getirmeyece¤i için anlat›-

lanlardan da etkilenmeyebilir. Oysa Müslümanca konuflan kifli,

samimiyeti yaflayarak samimiyeti, teslimiyeti hissederek tesli-

miyeti, hoflgörülü bir üslupla hoflgörüyü, merhametli bir yakla-

fl›mla merhameti ve bunlar gibi her konuyu hissederek anlata-

cak ve hepsinde Allah'›n dilemesiyle karfl› taraf›n vicdan›na et-

ki edecektir.

Müslümanca konuflman›n bir baflka önemli etkisi de 'insan-lar›n kalplerine huzur, nefle ve ferahl›k vermesi'dir.

Çünkü Allah "...Haberiniz olsun; kalpler yaln›zcaAllah'›n zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28) fleklinde

buyurmufltur. Allah'› unutmadan, O'nun r›zas›na uygun olarak

yap›lan her konuflma insanlar›n kalplerine huzur ve nefle verir.

Bu üslupla konuflan kifli, do¤rudan Allah'›n ismini zikretmiyor

ya da dini anlatan bir konudan bahsetmiyor bile olsa, iman› ve

Kuran ahlak›n› yans›tan üslubu insanlara do¤al olarak Allah'›

hat›rlat›r.

Müslüman›n çevresindeki insanlar kendili¤inden onun etki-

si alt›na girerler; onun üslubu sayesinde dünya hayat›n›n geçi-

141Harun Yahya (Adnan Oktar)

cili¤ini, ölümün yak›nl›¤›n›, ahiretin gerçekli¤ini ve Allah'›n r›za-

s›n› kazanman›n önemini düflünmeye bafllarlar. Dolay›s›yla

Müslüman›n üslubuyla çevresindeki insanlar üzerinde olufltur-

du¤u etkilerden biri de onlar› bu flekilde 'samimi düflünme-ye ve vicdanlar›n› sorgulamaya yöneltmek'tir.

Müslümanca konuflan bir kimsenin yan›nda bulunan insan-

lar, al›flk›n olduklar› ve büyük olas›l›kla sak›ncal› görmedikleri

Allah'tan gafil üsluplar›n› bir anda terk ederler. ‹ki konuflma

tarz› aras›nda oluflan aç›k farkl›l›k, kulland›klar› cahilce üsluptan

utan›p sak›nmalar›na neden olur. Asl›nda bu insanlar Allah'tan

gafil konuflmalar›n hakim oldu¤u ortamlarda, ölümü, ahireti,

acizliklerini unutmalar›ndan kaynaklanan fluursuz bir üslupla

konuflmakta bir sak›nca görmezler. Buna ra¤men Müslümanca

konuflan birinin yan›nda genellikle bu üsluplar›na kesin bir fle-

kilde son verirler. Müminin samimiyeti, üstünü örtmeye çal›fl-

t›klar› vicdanlar›n› hareket geçirir ve k›sa bir süreli¤ine bile ol-

sa samimi düflünüp samimi hareket etmeye yönelirler.

Müslümanca konuflmak 'insanlar aras›nda köklü birdostluk ve güven oluflmas›na da neden olur'. Konuflma-

lar›yla Allah'a olan ba¤l›l›¤›n› ve sevgisini gösteren bir kifli, kar-

fl›s›ndaki insanda derin bir sevgi ve sayg› hissi de uyand›r›r. Bu

da Müslümanlar aras›nda büyük bir tesanüd meydana getirir.

Nitekim Allah Müslümanlara flöyle buyurmufltur:

Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rü-ku' ediciler olarak namaz k›lan ve zekat› veren mü-minlerdir. Kim Allah'›, Resûlü'nü ve iman edenleridost (veli) edinirse, hiç flüphe yok, galip gelecek olan-lar, Allah'›n taraftarlar›d›r. (Maide Suresi, 55-56)

Ayetlerde müminlerin "Allah'›, elçisini ve müminleri dost

edinmeleri" bildirilmektedir. Birbirlerinin sürekli 'Müslümanca

konufltu¤unu', içlerindeki iman›n tüm samimiyetleriyle sözleri-

ne yans›d›¤›n› gördüklerinde, Müslümanlar aras›nda güçlü bir

güven ve derin bir dostluk oluflur. Bu Allah'›n kalpleri uzlaflt›r-

mas›d›r. Bu dostlu¤un temelleri o kadar sa¤lamd›r ki Kuran'da

"Ve onlar›n kalplerini uzlaflt›rd›. Sen, yeryüzündekile-rin tümünü harcasayd›n bile, onlar›n kalplerini uzlaflt›-ramazd›n. Ama Allah, aralar›n› bulup onlar› uzlaflt›rd›.Çünkü O, üstün ve güçlü oland›r, hüküm ve hikmetsahibidir." (Enfal Suresi, 63) ayetiyle bu yak›nl›¤›n baflka hiç-

bir yolla elde edilemeyece¤i bildirilmektedir.

Müslümanca konuflman›n insanlar üzerinde oluflturdu¤u bir

baflka etki ise 'ümidi ve flevki art›rmas›'d›r. Hayatlar›n›n

her an›nda Kuran ahlak›na uygun bir üslupla konuflan insanlar

kendilerine oldu¤u kadar birbirlerine de sürekli Kuran ahlak›-

na uygun bir telkin yapm›fl olurlar. Allah'a güvenmeyi, mümin-

lerin en zor anlarda bile ümitvar olmalar› gerekti¤ini, kaderin

en güzel flekilde geliflti¤ini ve bunlara benzer gerçekleri birbir-

lerine hat›rlatt›klar› için do¤al olarak bu yönlerde güç

kazan›rlar.

‹man›n kazand›rd›¤› bu konuflma üslubunun etkisi, Müslü-

manlar üzerinde oldu¤u kadar, münaf›klar ve müflrikler üzerin-

de de görülür; Allah'a büyük bir sadakat ve samimiyetle ba¤l›

olanlar›n, her an her yerde Müslüman üslubuyla konuflmalar›

münaf›klarda ciddi bir rahats›zl›¤a yol açar. ‹nkar edenler ve

müflrikler gibi, münaf›klar da Müslümanca konuflan kimselerin

yan›nda rahat edemezler.

Ayn› flekilde "fleytan da Müslümanca konuflulan ortamlarda

bar›namaz". Çünkü Müslümanca konuflulan yerde münaf›k mü-

naf›kl›¤›n›, fleytan da fleytanl›¤›n› yapamaz; münaf›¤›n her sözü,

142 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

fleytan›n her f›s›lt›s›, Müslümanca bir konuflmayla etkisini kay-

beder, bertaraf olur. Bu nedenle Müslümanca konuflulan bir

ortamda, münaf›k karakterli kifli ya niyetini de¤ifltirir ve bu ko-

nuflmalardan istifade ederek do¤ru yolu bulur veya daha fazla

duramayacak hale geldi¤i için müminlerin yan›ndan uzaklafl›r.

Böylece Müslümanlar da gerçek yüzlerini gizleyerek aralar›nda

yer edinmeye çal›flan münaf›klardan ar›nm›fl olurlar.

K›sacas› Müslüman›n konuflmas›, etraf›na sürekli hay›r ve

bereket getiren bir kaynakt›r; sadece müminin kendi ahiretleri

aç›s›ndan de¤il, ayn› zamanda tüm insanlara yönelik önemli bir

ibadettir. Nitekim Allah Kuran'da "güzel bir sözün" insanlar

için daimi bir hay›r kayna¤› oldu¤unu en güzel örnekle aç›kla-

maktad›r:

Görmedin mi ki, Allah nas›l bir örnek vermifltir: Gü-zel bir söz, güzel bir a¤aç gibidir ki, onun kökü sabit,dal› ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemifli-ni verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur kionlar ö¤üt al›r-düflünürler. Kötü (murdar) söz ise,kötü bir a¤aç gibidir. Onun kökü yerin üstünden ko-par›lm›fl, karar› (yerinde durma, tutunma imkan›)kalmam›flt›r. (‹brahim Suresi, 24-26)

143Harun Yahya (Adnan Oktar)

SONUÇ

Bu kitab›n amac› 'Müslümanca konuflma'n›n tan›m›n›

yapmak ve insanlara hayatlar›n›n her an›nda bu fluur ile konufl-

malar›n› hat›rlatmakt›r. Ama bunun da ötesinde as›l amaç zor-

lu bir güne karfl› 'dikkatli davranmalar› ve konufltuklar›her sözü ahiretteki karfl›l›¤›n› düflünerek dikkatle söy-lemeleri için onlar› uyarmak't›r. Çünkü Allah, Kuran'da in-

sanlar› Rabbimiz'e kavuflmaktan yana kuflkuya kap›lmamalar› ve

Allah'›n her yeri sar›p kuflatm›fl oldu¤unu unutmamalar› için

'dikkatli davranmaya' (Fussilet Suresi, 54) ça¤›rmaktad›r.

‹nsan bu Kuran'a uygun dikkati elden b›rakacak olursa, fley-

tan bu durumdan istifade etmeye, Allah'›n zikrini unutturarak

kifliyi hüsrana sürüklemeye kalk›fl›r. ‹flte bu nedenledir ki Allah

"fieytan onlar› sar›p-kuflatm›flt›r; böylelikle onlaraAllah'›n zikrini unutturmufltur. ‹flte onlar, fleytan›n f›r-kas›d›r. Dikkat edin; flüphesiz fleytan›n f›rkas›, hüsranau¤rayanlar›n ta kendileridir." (Mücadele Suresi, 19) aye-

tiyle insan›n, fleytan›n bu çabas›na karfl› aç›k bir fluur ve dikkat

içerisinde olmas› gerekti¤ini hat›rlatmaktad›r.

‹nsan, Allah'›n kendisine vermifl oldu¤u konuflma yetene¤i-

ni dilerse imani bir dikkatle, dilerse de fleytani bir gaflet ile kul-

lanabilir. Allah'›n zikrini unutup gaflete dalanlardan olursa,

dünya hayat›nda onca y›l sarf etti¤i sözlerin ahirette kendisine

144

azap vesilesi olmaktan baflka hiçbir faydas› dokunmayacakt›r.

Ne zaman, nerede ve kime söyledi¤ini bile hat›rlamad›¤› sözle-

rin Allah Kat›nda sakland›¤›n› ve birer birer önüne döküldü¤ü-

nü görecektir:

(Önlerine) Kitap konulmufltur; art›k suçlu-günahkar-lar›n, onda olanlardan dolay› dehfletle-korkuya kap›l-d›klar›n› görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kita-ba ne oluyor ki, küçük büyük b›rakmay›p herfleyi sa-y›p-döküyor?" Yap›p-ettiklerini (önlerinde) haz›r bul-mufllard›r. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)

Dünyadayken ahirete kavuflmaktan kuflku duyanlar, o gün

söyledikleri sözleri tevil etmeye, gizlemeye, de¤ifltirmeye çal›-

flacaklarsa da bunun bir faydas› olmayacakt›r. Allah bu sefer

derilerine, iflitme ve görme duyular›na emir verecek ve onlara

dünya hayat›nda söyledikleri her sözü itiraf ettirecektir:

Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde flahit-lik ettiniz?" Dediler ki: "Herfleye nutku verip-konufl-turan Allah, bizi konuflturdu. Sizi ilk defa O yaratt›ve O'na döndürülüyorsunuz."

Siz, iflitme, görme (duyular›n›z) ve derileriniz aleyhi-nize flahitlik eder diye sak›nm›yordunuz. Aksine,yapt›klar›n›z›n birço¤unu Allah'›n bilmeyece¤ini san›-yordunuz. (Fussilet Suresi, 21-22)

O zorlu azab› gördükleri gün yine konuflabilecek ama art›k

piflmanl›ktan baflka bir fley ifade edemeyeceklerdir:

Ve derler ki: "E¤er dinlemifl olsayd›k ya da ak›l etmiflolsayd›k, flu ç›lg›nca yanan ateflin halk› aras›nda ol-mayacakt›k." Böylece kendi günahlar›n› itiraf etti-ler… (Mülk Suresi, 10-11)

145Harun Yahya (Adnan Oktar)

146 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Ateflin üstünde durdurulduklar›nda onlar› bir görsen;derler ki: "Keflke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydikde Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasayd›k ve mü-minlerden olsayd›k." (En'am Suresi, 27)

Dünya hayat›nda Allah'a iman etmeleri ve O'nun ismini an›p

yüceltmeleri için bu kimselere y›llar y›l› f›rsat verilmifl, ama on-

lar hep inkar› ve isyan› konuflmufllard›r. Defalarca uyar›lm›fl, de-

falarca hay›rl› söz konuflmaya davet edilmifl ama onlar bile bile

yüz çevirmifllerdir. O gün art›k isteseler de bu imkana sahip

olamayacaklard›r. Allah'›n r›zas›n› kazanabilecekleri hay›rdan

yana tek bir söz bile söyleyemeyecek hale geleceklerdir. Allah

o gün onlara art›k konuflabilecekleri nutku vermeyecektir:

Zulmetmelerine karfl›l›k, söz, kendi aleyhlerine gel-mifl bulunmaktad›r, art›k konuflmazlar. (Neml Suresi, 85)

O gün, yalanlayanlar›n vay haline. Bu, onlar›n konu-flamayacaklar› bir gündür. Ve onlara özür beyan et-meleri için izin verilmez. O gün, yalanlayanlar›n vayhaline. (Mürselat Suresi, 34-37)

fieytana uyup Allah'›n zikrini unutan bu insanlar azapla kar-

fl›l›k görürlerken, imani bir dikkatle konuflan, her söz ve tav-

r›nda Allah'›n r›zas›n› kazanmay› hedefleyen Müslümanlar ise

ebedi kalacaklar› cennetlere yerlefltirileceklerdir. Onlar ahi-

rette hesap vereceklerini bilerek, hayatlar› boyunca amel def-

terlerine hep 'güzel söz' yaz›lmas›n› sa¤lam›fllard›r.

Güzel söz ise "...Güzel bir söz, güzel bir a¤aç gibidirki, onun kökü sabit, dal› ise göktedir. Rabbinin izniyleher zaman yemiflini verir. Allah insanlar için örneklerverir; umulur ki onlar ö¤üt al›r-düflünürler..." (‹brahim

147Harun Yahya (Adnan Oktar)

Suresi, 24-25) ayetleriyle bildirildi¤i gibi, durmaks›z›n yemiflini

vererek insan› nimete kavuflturan bir a¤aç gibidir; Allah Kat›n-

da mutlaka en güzel mükafatlarla karfl›l›k bulur.

Müslümanca konuflanlarla gaflet içindeki insanlar›n üslupla-

r› aras›nda ahirette alacaklar› karfl›l›k bak›m›ndan büyük farkl›-

l›klar vard›r. Kitab›n bafl›ndan bu yana anlat›lanlarla amaçlanan

da, konuflman›n insan›n sonsuz hayat›n› ne denli etkileyecek

bir konu oldu¤unu hat›rlatmak ve insanlar› bu konuda dikkatli

davranmaya ça¤›rmakt›r.

Allah Müslümanca konuflman›n, sözlerin en güzeli ve en

makbulü oldu¤unu Kuran'da flöyle haber vermektedir:

Allah'a ça¤›ran, salih amelde bulunan ve: "Gerçektenben Müslümanlardan›m" diyenden daha güzel sözlükimdir?" (Fussilet Suresi, 33)

DARWIN‹ZM'‹N

ÇÖKÜfiÜ

Darwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤ini reddet-

mek amac›yla ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l› olamam›fl bilim d›fl›

bir safsatadan baflka bir fley de¤ildir. Canl›l›¤›n, cans›z madde-

lerden tesadüfen olufltu¤unu iddia eden bu teori, evrende ve

canl›larda mucizevi bir düzen bulundu¤unun bilim taraf›ndan

ispat edilmesiyle çürümüfltür. Böylece Allah'›n tüm evreni ve

canl›lar› yaratm›fl oldu¤u gerçe¤i, bilim taraf›ndan da kan›tlan-

m›flt›r. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya çap›nda

yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çarp›t›lma-

s›na, tarafl› yorumlanmas›na, bilim görüntüsü alt›nda söylenen

yalanlara ve yap›lan sahtekarl›klara dayal›d›r.

Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim te-

orisinin bilim tarihindeki en büyük yan›lg› oldu¤u, son 20-30 y›l-

d›r bilim dünyas›nda giderek daha yüksek sesle dile getirilmekte-

dir. Özellikle 1980'lerden sonra yap›lan araflt›rmalar, Darwinist

iddialar›n tamamen yanl›fl oldu¤unu ortaya koymufl ve bu gerçek

pek çok bilim adam› taraf›ndan dile getirilmifltir. Özellikle

ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farkl› alanlardan ge-

len çok say›da bilim adam›, Darwinizm'in geçersizli¤ini görmekte,

canl›lar›n kökenini art›k yarat›l›fl gerçe¤iyle aç›klamaktad›rlar. Bu-

148

gün bilimsel geliflmeler, evreni ve tüm canl›lar› Allah'›n yaratm›fl

oldu¤u gerçe¤ini gözler önüne sermektedir.

Evrim teorisinin çöküflünü ve yarat›l›fl›n delillerini di¤er pek

çok çal›flmam›zda bütün bilimsel detaylar›yla ele ald›k ve alma-

ya devam ediyoruz. Ancak konuyu, tafl›d›¤› büyük önem nede-

niyle, burada da özetlemekte yarar vard›r.

Darwin'i Y›kan Zorluklar

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti

olmas›na karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Te-

oriyi bilim dünyas›n›n gündemine sokan en önemli geliflme,

Charles Darwin'in 1859 y›l›nda yay›nlanan Türlerin Kökeni adl›

kitab›yd›. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farkl› canl› tür-

lerini Allah'›n ayr› ayr› yaratt›¤› gerçe¤ine karfl› ç›k›yordu. Dar-

win'e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlard› ve zaman

içinde küçük de¤iflimlerle farkl›laflm›fllard›.

Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanm›-

yordu; kendisinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mant›k yürüt-

me" idi. Hatta Darwin'in kitab›ndaki "Teorinin Zorluklar›" bafl-

l›kl› uzun bölümde itiraf etti¤i gibi, teori pek çok önemli soru

karfl›s›nda aç›k veriyordu.

Darwin, teorisinin önündeki zorluklar›n geliflen bilim tara-

f›ndan afl›laca¤›n›, yeni bilimsel bulgular›n teorisini güçlendire-

ce¤ini umuyordu. Bunu kitab›nda s›k s›k belirtmiflti. Ancak ge-

liflen bilim, Darwin'in umutlar›n›n tam aksine, teorinin temel

iddialar›n› birer birer dayanaks›z b›rakm›flt›r.

Darwinizm'in bilim karfl›s›ndaki yenilgisi, üç temel bafll›kta

incelenebilir:

1) Teori, hayat›n yeryüzünde ilk kez nas›l ortaya ç›kt›¤›n›

asla aç›klayamamaktad›r.

149Harun Yahya (Adnan Oktar)

150 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim mekanizmalar›"n›n, ger-

çekte evrimlefltirici bir etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir

bilimsel bulgu yoktur.

3) Fosil kay›tlar›, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine

bir tablo ortaya koymaktad›r.

Bu bölümde, bu üç temel bafll›¤› ana hatlar› ile inceleyece¤iz.

Afl›lamayan ‹lk Basamak: Hayat›n Kökeni

Evrim teorisi, tüm canl› türlerinin, bundan yaklafl›k 3.8 mil-

yar y›l önce ilkel dünyada ortaya ç›kan tek bir canl› hücreden

geldiklerini iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nas›l olup da

milyonlarca kompleks canl› türünü oluflturdu¤u ve e¤er ger-

çekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden bunun izlerinin

fosil kay›tlar›nda bulunamad›¤›, teorinin aç›klayamad›¤› sorular-

dand›r. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim süreci-

nin ilk basama¤› üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk

hücre" nas›l ortaya ç›km›flt›r?

Evrim teorisi, yarat›l›fl› reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahale-

yi kabul etmedi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasar›m, plan ve dü-

zenleme olmadan, do¤a kanunlar› içinde rastlant›sal olarak mey-

dana geldi¤ini iddia eder. Yani teoriye göre, cans›z madde tesa-

düfler sonucunda ortaya canl› bir hücre ç›karm›fl olmal›d›r. An-

cak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlar›na ayk›r› bir iddiad›r.

"Hayat Hayattan Gelir"

Darwin, kitab›nda hayat›n kökeni konusundan hiç söz et-

memiflti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlay›fl›, canl›la-

r›n çok basit bir yap›ya sahip olduklar›n› varsay›yordu. Orta-

ça¤'dan beri inan›lan "spontane jenerasyon" adl› teoriye göre,

151Harun Yahya (Adnan Oktar)

cans›z maddelerin tesadüfen biraraya gelip, canl› bir varl›k

oluflturabileceklerine inan›l›yordu. Bu dönemde böceklerin ye-

mek art›klar›ndan, farelerin de bu¤daydan olufltu¤u yayg›n bir

düflünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yap›lm›flt›.

Kirli bir paçavran›n üzerine biraz bu¤day konmufl ve biraz bek-

lendi¤inde bu kar›fl›mdan farelerin oluflaca¤› san›lm›flt›.

Etlerin kurtlanmas› da hayat›n cans›z maddelerden türeye-

bildi¤ine bir delil say›l›yordu. Oysa daha sonra anlafl›lacakt› ki,

etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluflmuyorlar, si-

neklerin getirip b›rakt›klar› gözle görülmeyen larvalardan

ç›k›yorlard›.

Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab›n› yazd›¤› dönemde

ise, bakterilerin cans›z maddeden oluflabildikleri inanc›, bilim

dünyas›nda yayg›n bir kabul görüyordu.

Oysa Darwin'in kitab›n›n yay›nlanmas›ndan befl y›l sonra,

ünlü Frans›z biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu

inanc› kesin olarak çürüttü. Pasteur yapt›¤› uzun çal›flma ve de-

neyler sonucunda vard›¤› sonucu flöyle özetlemiflti:

"Cans›z maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddias› art›k kesin

olarak tarihe gömülmüfltür." (Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular

Evolution and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker,

1977, s. 2)

Evrim teorisinin savunucular›, Pasteur'ün bulgular›na karfl›

uzun süre direndiler. Ancak geliflen bilim, canl› hücresinin kar-

mafl›k yap›s›n› ortaya ç›kard›kça, hayat›n kendili¤inden oluflabi-

lece¤i iddias›n›n geçersizli¤i daha da aç›k hale geldi.

20. Yüzy›ldaki Sonuçsuz Çabalar

20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele alan ilk evrimci,

ünlü Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›l-

larda ortaya att›¤› birtak›m tezlerle, canl› hücresinin tesadüfen

meydana gelebilece¤ini ispat etmeye çal›flt›. Ancak bu çal›flma-

lar baflar›s›zl›kla sonuçlanacak ve Oparin flu itiraf› yapmak zo-

runda kalacakt›:

"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan

en karanl›k noktay› oluflturmaktad›r." (Alexander I. Oparin, Ori-

gin of Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint),

s.196)

Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayat›n kökeni konusu-

nu çözüme kavuflturacak deneyler yapmaya çal›flt›lar. Bu deney-

lerin en ünlüsü, Amerikal› kimyac› Stanley Miller taraf›ndan 1953

y›l›nda düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferinde oldu¤unu id-

dia etti¤i gazlar› bir deney düzene¤inde birlefltirerek ve bu kar›-

fl›ma enerji ekleyerek, proteinlerin yap›s›nda kullan›lan birkaç

organik molekül (aminoasit) sentezledi. O y›llarda evrim ad›na

önemli bir aflama gibi tan›t›lan bu deneyin geçerli olmad›¤› ve de-

neyde kullan›lan atmosferin gerçek dünya koflullar›ndan çok

farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda ortaya ç›kacakt›. ("New Evidence

on Evolution of Early Atmosphere and Life", Bulletin of the American

Meteorological Society, c. 63, Kas›m 1982, s. 1328-1330)

Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kul-

land›¤› atmosfer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti. (Stan-

ley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic

Synthesis of Small Molecules, 1986, s. 7)

Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l boyunca

yürütülen tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla sonuçland›.

San Diego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyac› Jeffrey Bada,

evrimci Earth dergisinde 1998 y›l›nda yay›nlanan bir makalede

bu gerçe¤i flöyle kabul eder:

Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala, 20. yüzy›la girdi¤i-

152 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

153Harun Yahya (Adnan Oktar)

mizde sahip oldu¤umuz en büyük çözülmemifl problemle kar-

fl› karfl›yay›z: Hayat yeryüzünde nas›l bafllad›? (Jeffrey Bada,

Earth, fiubat 1998, s. 40)

Hayat›n Kompleks Yap›s›

Evrim teorisinin hayat›n kökeni konusunda bu denli büyük

bir açmaza girmesinin bafll›ca nedeni, en basit san›lan canl› ya-

p›lar›n bile inan›lmaz derecede karmafl›k yap›lara sahip olmas›-

d›r. Canl› hücresi, insano¤lunun yapt›¤› bütün teknolojik ürün-

lerden daha karmafl›kt›r. Öyle ki bugün dünyan›n en geliflmifl

laboratuvarlar›nda bile cans›z maddeler biraraya getirilerek

canl› bir hücre üretilememektedir.

Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rast-

lant›larla aç›klanamayacak kadar fazlad›r. Hücrenin en temel ya-

p› tafl› olan proteinlerin rastlant›sal olarak sentezlenme ihtima-

li; 500 aminoasitlik ortalama bir protein için, 10950

'de 1'dir. An-

cak matematikte 1050

'de 1'den küçük olas›l›klar pratik olarak

"imkans›z" say›l›r.Hücrenin çekirde¤inde yer alan ve genetik

bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inan›lmaz bir bilgi bankas›-

d›r. ‹nsan DNA's›n›n içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤›da dökülmeye

kalk›lsa, 500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik bir kütüphane olufl-

turaca¤› hesaplanmaktad›r.

Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vard›r: DNA, yaln›z bir-

tak›m özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yard›m› ile efllenebi-

lir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler do¤-

rultusunda gerçekleflir. Birbirine ba¤›ml› olduklar›ndan, eflleme-

nin meydana gelebilmesi için ikisinin de ayn› anda var olmalar›

gerekir. Bu ise, hayat›n kendili¤inden olufltu¤u senaryosunu ç›k-

maza sokmaktad›r. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü

evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisinin Ekim

1994 tarihli say›s›nda bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

Son derece kompleks yap›lara sahip olan proteinlerin ve nük-

leik asitlerin (RNA ve DNA) ayn› yerde ve ayn› zamanda rast-

lant›sal olarak oluflmalar› afl›r› derecede ihtimal d›fl›d›r. Ama

bunlar›n birisi olmadan di¤erini elde etmek de mümkün de¤il-

dir. Dolay›s›yla insan, yaflam›n kimyasal yollarla ortaya ç›kma-

s›n›n asla mümkün olmad›¤› sonucuna varmak zorunda kal-

maktad›r. (Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, Scientific

American, c. 271, Ekim 1994, s. 78)

Kuflkusuz e¤er hayat›n do¤al etkenlerle ortaya ç›kmas› im-

kans›z ise, bu durumda hayat›n do¤aüstü bir biçimde "yarat›l-

d›¤›n›" kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amac› yarat›-

l›fl› reddetmek olan evrim teorisini aç›kça geçersiz k›lmaktad›r.

Evrimin Hayali Mekanizmalar›

Darwin'in teorisini geçersiz k›lan ikinci büyük nokta, teori-

nin "evrim mekanizmalar›" olarak öne sürdü¤ü iki kavram›n da

gerçekte hiçbir evrimlefltirici güce sahip olmad›¤›n›n anlafl›lm›fl

olmas›d›r. Darwin, ortaya att›¤› evrim iddias›n› tamamen "do¤al

seleksiyon" mekanizmas›na ba¤lam›flt›. Bu mekanizmaya verdi¤i

önem, kitab›n›n isminden de aç›kça anlafl›l›yordu: Türlerin Kö-

keni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...

Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam

mücadelesi içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canl›lar›n ha-

yatta kalaca¤› düflüncesine dayan›r. Örne¤in y›rt›c› hayvanlar

taraf›ndan tehdit edilen bir geyik sürüsünde, daha h›zl› koflabi-

len geyikler hayatta kalacakt›r. Böylece geyik sürüsü, h›zl› ve

güçlü bireylerden oluflacakt›r. Ama elbette bu mekanizma, ge-

yikleri evrimlefltirmez, onlar› baflka bir canl› türüne, örne¤in

atlara dönüfltürmez.

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK154

155Harun Yahya (Adnan Oktar)

Dolay›s›yla do¤al seleksiyon mekanizmas› hiçbir evrimleflti-

rici güce sahip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in fark›ndayd› ve

Türlerin Kökeni adl› kitab›nda "Faydal› de¤ifliklikler oluflmad›¤›

sürece do¤al seleksiyon hiçbir fley yapamaz" demek zorunda

kalm›flt›. (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the

First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189)

Lamarck'›n Etkisi

Peki bu "faydal› de¤ifliklikler" nas›l oluflabilirdi? Darwin, ken-

di döneminin ilkel bilim anlay›fl› içinde, bu soruyu Lamarck'a da-

yanarak cevaplamaya çal›flm›flt›. Darwin'den önce yaflam›fl olan

Frans›z biyolog Lamarck'a göre, canl›lar yaflamlar› s›ras›nda ge-

çirdikleri fiziksel de¤ifliklikleri sonraki nesle aktar›yorlar, nesil-

den nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türler ortaya

ç›k›yordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türe-

mifllerdi, yüksek a¤açlar›n yapraklar›n› yemek için çabalarken

nesilden nesile boyunlar› uzam›flt›.

Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kö-

keni adl› kitab›nda, yiyecek bulmak için suya giren baz› ay›lar›n

zamanla balinalara dönüfltü¤ünü iddia etmiflti. (Charles Darwin,

The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard Univer-

sity Press, 1964, s. 184)

Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20.yüzy›lda geliflen genetik bi-

limiyle kesinleflen kal›t›m kanunlar›, kazan›lm›fl özelliklerin son-

raki nesillere aktar›lmas› efsanesini kesin olarak y›kt›. Böylece

do¤al seleksiyon "tek bafl›na" ve dolay›s›yla tümüyle etkisiz bir

mekanizma olarak kalm›fl oluyordu.

Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar

Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

1930'lar›n sonlar›nda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha

yayg›n ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya att›lar. Neo-Darwi-

nizm, do¤al seleksiyonun yan›na "faydal› de¤ifliklik sebebi" ola-

rak mutasyonlar›, yani canl›lar›n genlerinde radyasyon gibi d›fl

etkiler ya da kopyalama hatalar› sonucunda oluflan bozulmala-

r› ekledi.

Bugün de hala dünyada evrim ad›na geçerlili¤ini koruyan

model neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyon-

larca canl› türünün, bu canl›lar›n, kulak, göz, akci¤er, kanat gi-

bi say›s›z kompleks organlar›n›n "mutasyonlara", yani genetik

bozukluklara dayal› bir süreç sonucunda olufltu¤unu iddia et-

mektedir. Ama teoriyi çaresiz b›rakan aç›k bir bilimsel gerçek

vard›r: Mutasyonlar canl›lar› gelifltirmezler, aksine herzaman için canl›lara zarar verirler.

Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene

sahiptir. Bu molekül üzerinde oluflan herhangi rastgele bir

etki ancak zarar verir. Amerikal› genetikçi B. G. Ranganathan

bunu flöyle aç›klar:

Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararl›d›rlar. Çok ender olarak

meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik,

mutasyonlar›n evrimsel bir geliflme meydana getiremeyece¤ini

gösterir. Zaten yüksek derecede özelleflmifl bir organizmada

meydana gelebilecek rastlant›sal bir de¤iflim, ya etkisiz olacak-

t›r ya da zararl›. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir

de¤iflim kol saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle za-

rar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacakt›r. Bir deprem

bir flehri gelifltirmez, ona y›k›m getirir. (B. G. Ranganathan, Ori-

gins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust, 1988.)

Nitekim bugüne kadar hiçbir yararl›, yani genetik bilgiyi ge-

lifltiren mutasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonlar›n

zararl› oldu¤u görüldü. Anlafl›ld› ki, evrim teorisinin "evrim me-

156

157Harun Yahya (Adnan Oktar)

kanizmas›" olarak gösterdi¤i mutasyonlar, gerçekte canl›lar›

sadece tahrip eden, sakat b›rakan genetik olaylard›r. (‹nsanlar-

da mutasyonun en s›k görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tah-

rip edici bir mekanizma "evrim mekanizmas›" olamaz. Do¤al se-

leksiyon ise, Darwin'in de kabul etti¤i gibi, "tek bafl›na hiçbir fley

yapamaz." Bu gerçek bizlere do¤ada hiçbir "evrim mekanizma-

s›" olmad›¤›n› göstermektedir. Evrim mekanizmas› olmad›¤›na

göre de, evrim denen hayali süreç yaflanm›fl olamaz.

Fosil Kay›tlar›: Ara Formlardan Eser Yok

Evrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmam›fl oldu-

¤unun en aç›k göstergesi ise fosil kay›tlar›d›r.

Evrim teorisine göre bütün canl›lar birbirlerinden türemifl-

lerdir. Önceden var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine

dönüflmüfl ve bütün türler bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Te-

oriye göre bu dönüflüm yüz milyonlarca y›l süren uzun bir za-

man dilimini kapsam›fl ve kademe kademe ilerlemifltir.

Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›-

s›z "ara türler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.

Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini tafl›malar›na ra¤men, bir

yandan da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› bal›k-ya-

r› sürüngen canl›lar yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen özellikle-

rini tafl›rken, bir yandan da baz› kufl özellikleri kazanm›fl sürün-

gen-kufllar ortaya ç›km›fl olmal›d›r. Bunlar, bir geçifl sürecinde

olduklar› için de, sakat, eksik, kusurlu canl›lar olmal›d›r. Evrim-

ciler geçmiflte yaflam›fl olduklar›na inand›klar› bu teorik yarat›k-

lara "ara-geçifl formu" ad›n› verirler.

E¤er gerçekten bu tür canl›lar geçmiflte yaflam›fllarsa bunla-

r›n say›lar›n›n ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca ol-

mas› gerekir. Ve bu ucube canl›lar›n kal›nt›lar›na mutlaka fosil

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

kay›tlar›nda rastlanmas› gerekir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde

bunu flöyle aç›klam›flt›r:

E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-ge-

çifl çeflitleri mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl ol-

duklar›n›n kan›tlar› da sadece fosil kal›nt›lar› aras›nda buluna-

bilir. (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the

First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179)

Darwin'in Y›k›lan Umutlar›

Ancak 19. yüzy›l›n ortas›ndan bu yana dünyan›n dört bir ya-

n›nda hummal› fosil araflt›rmalar› yap›ld›¤› halde bu ara geçifl

formlar›na rastlanamam›flt›r. Yap›lan kaz›larda ve araflt›rmalar-

da elde edilen bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin ak-

sine, canl›lar›n yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir

biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermifltir.

Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir

evrimci olmas›na karfl›n bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n› detayl› olarak inceledi¤imiz-

de, türler ya da s›n›flar seviyesinde olsun, sürekli olarak ayn›

gerçekle karfl›lafl›r›z; kademeli evrimle geliflen de¤il, aniden yer-

yüzünde oluflan gruplar görürüz. (Derek A. Ager, "The Nature of

the Fossil Record", Proceedings of the British Geological Associati-

on, c. 87, 1976, s. 133)

Yani fosil kay›tlar›nda, tüm canl› türleri, aralar›nda hiçbir ge-

çifl formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya ç›kmakta-

d›rlar. Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahas›, bu canl›

türlerinin yarat›ld›klar›n› gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü

bir canl› türünün, kendisinden evrimleflti¤i hiçbir atas› olmadan,

bir anda ve kusursuz olarak ortaya ç›kmas›n›n tek aç›klamas›, o

158

Harun Yahya (Adnan Oktar)

türün yarat›lm›fl olmas›d›r. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Do-

uglas Futuyma taraf›ndan da kabul edilir:

Yarat›l›fl ve evrim, yaflayan canl›lar›n kökeni hakk›nda yap›labi-

lecek yegane iki aç›klamad›r. Canl›lar dünya üzerinde ya tama-

men mükemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya ç›km›fllard›r ya

da böyle olmam›flt›r. E¤er böyle olmad›ysa, bir de¤iflim süreci

sayesinde kendilerinden önce var olan baz› canl› türlerinden

evrimleflerek meydana gelmifl olmal›d›rlar. Ama e¤er eksiksiz

ve mükemmel bir biçimde ortaya ç›km›fllarsa, o halde sonsuz

güç sahibi bir ak›l taraf›ndan yarat›lm›fl olmalar› gerekir. (Do-

uglas J. Futuyma, Science on Trial, New York: Pantheon Books,

1983. s. 197)

Fosiller ise, canl›lar›n yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel

bir biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göstermektedir. Yani "türlerinkökeni", Darwin'in sand›¤›n›n aksine, evrim de¤il yarat›-l›flt›r.

‹nsan›n Evrimi Masal›

Evrim teorisini savunanlar›n en çok gündeme getirdikleri

konu, insan›n kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia,

bugün yaflayan modern insan›n maymunsu birtak›m yarat›klar-

dan geldi¤ini varsayar. 4-5 milyon y›l önce bafllad›¤› varsay›lan

bu süreçte, modern insan ile atalar› aras›nda baz› "ara form"la-

r›n yaflad›¤› iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senar-

yoda dört temel "kategori" say›l›r:

1- Australopithecus

2- Homo habilis

3- Homo erectus

4- Homo sapiens

Evrimciler, insanlar›n sözde ilk maymunsu atalar›na "güney

maymunu" anlam›na gelen "Australopithecus" ismini verirler.

159

Bu canl›lar gerçekte soyu tükenmifl bir maymun türünden bafl-

ka bir fley de¤ildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles

Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomis-

tin Australopithecus örnekleri üzerinde yapt›klar› çok genifl

kapsaml› çal›flmalar, bu canl›lar›n sadece soyu tükenmifl bir

maymun türüne ait olduklar›n› ve insanlarla hiçbir benzerlik ta-

fl›mad›klar›n› göstermifltir. (Solly Zuckerman, Beyond The Ivory To-

wer, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 75-94; Charles E. Ox-

nard, "The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds

for Doubt", Nature, c. 258, s. 389)

Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhas›n› da,

"homo" yani insan olarak s›n›fland›r›rlar. ‹ddiaya göre homo

serisindeki canl›lar, Australopithecuslar'dan daha geliflmifller-

dir. Evrimciler, bu farkl› canl›lara ait fosilleri ard› ard›na dize-

rek hayali bir evrim flemas› olufltururlar. Bu flema hayalidir,

çünkü gerçekte bu farkl› s›n›flar›n aras›nda evrimsel bir iliflki

oldu¤u asla ispatlanamam›flt›r. Evrim teorisinin 20. yüzy›ldaki

en önemli savunucular›ndan biri olan Ernst Mayr, "Homo sapi-

ens'e uzanan zincir gerçekte kay›pt›r" diyerek bunu kabul eder.

(J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific Ameri-

can, Aral›k 1992)

Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo

erectus > Homo sapiens" s›ralamas›n› yazarken, bu türlerin

her birinin, bir sonrakinin atas› oldu¤u izlenimini verirler. Oy-

sa paleoantropologlar›n son bulgular›, Australopithecus,

Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'n›n farkl› bölgelerin-

de ayn› dönemlerde yaflad›klar›n› göstermektedir. (Alan Wal-

ker, Science, c. 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology,

1. bask›, New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, Ol-

duvai Gorge, c. 3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s.

272)

MÜSLÜMANCA KONUfiMAK160

Dahas› Homo erectus s›n›flamas›na ait insanlar›n bir bölü-

mü çok modern zamanlara kadar yaflam›fllar, Homo sapiens

neandertalensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile

ayn› ortamda yan yana bulunmufllard›r. (Time, Kas›m 1996)

Bu ise elbette bu s›n›flar›n birbirlerinin atalar› olduklar› id-

dias›n›n geçersizli¤ini aç›kça ortaya koymaktad›r. Harvard Üni-

versitesi paleontologlar›ndan Stephen Jay Gould, kendisi de

bir evrimci olmas›na karfl›n, Darwinist teorinin içine girdi¤i bu

ç›kmaz› flöyle aç›klar:

E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farkl› hominid (in-

san›ms›) çizgisi varsa, o halde bizim soy a¤ac›m›za ne oldu?

Aç›kt›r ki, bunlar›n biri di¤erinden gelmifl olamaz. Dahas›, biri di-

¤eriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda evrimsel bir geliflme trendi gösterme-

mektedirler. (S. J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, s. 30)

K›sacas›, medyada ya da ders kitaplar›nda yer alan hayali bir-

tak›m "yar› maymun, yar› insan" canl›lar›n çizimleriyle, yani s›rf

propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çal›fl›lan insan›n evrimi se-

naryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.

Bu konuyu uzun y›llar inceleyen, özellikle Australopithecus

fosilleri üzerinde 15 y›l araflt›rma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve

sayg›n bilim adamlar›ndan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci

olmas›na ra¤men, ortada maymunsu canl›lardan insana uzanan

gerçek bir soy a¤ac› olmad›¤› sonucuna varm›flt›r.

Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalas›" yapm›flt›r. Bilim-

sel olarak kabul etti¤i bilgi dallar›ndan, bilim d›fl› olarak kabul

etti¤i bilgi dallar›na kadar bir yelpaze oluflturmufltur. Zucker-

man'›n bu tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere

dayanan- bilgi dallar› kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan

sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpaze-

nin en ucunda, yani en "bilim d›fl›" say›lan k›s›mda ise, Zucker-

161Harun Yahya (Adnan Oktar)

man'a göre, telepati, alt›nc› his gibi "duyum ötesi alg›lama" kav-

ramlar› ve bir de "insan›n evrimi" vard›r! Zuckerman, yelpaze-

nin bu ucunu flöyle aç›klar:

Objektif gerçekli¤in alan›ndan ç›k›p da, biyolojik bilim olarak

varsay›lan bu alanlara -yani duyum ötesi alg›lamaya ve insan›n

fosil tarihinin yorumlanmas›na- girdi¤imizde, evrim teorisine

inanan bir kimse için herfleyin mümkün oldu¤unu görürüz. Öy-

le ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin çeliflkili baz›

yarg›lar› ayn› anda kabul etmeleri bile mümkündür. (Solly Zuc-

kerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publicati-

ons, 1970, s. 19)

‹flte insan›n evrimi masal› da, teorilerine körü körüne ina-

nan birtak›m insanlar›n bulduklar› baz› fosilleri ön yarg›l› bir bi-

çimde yorumlamalar›ndan ibarettir.

Darwin Formülü!

fiimdiye kadar ele ald›¤›m›z tüm teknik delillerin yan›nda,

isterseniz evrimcilerin nas›l saçma bir inan›fla sahip olduklar›n›

bir de çocuklar›n bile anlayabilece¤i kadar aç›k bir örnekle

özetleyelim.

Evrim teorisi canl›l›¤›n tesadüfen olufltu¤unu iddia eder.

Dolay›s›yla bu iddiaya göre cans›z ve fluursuz atomlar birara-

ya gelerek önce hücreyi oluflturmufllard›r ve sonras›nda ayn›

atomlar bir flekilde di¤er canl›lar› ve insan› meydana getirmifl-

lerdir. fiimdi düflünelim; canl›l›¤›n yap›tafl› olan karbon, fosfor,

azot, potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤imizde bir y›-

¤›n oluflur. Bu atom y›¤›n›, hangi ifllemden geçirilirse geçirilsin,

tek bir canl› oluflturamaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" ta-

sarlayal›m ve evrimcilerin asl›nda savunduklar›, ama yüksek

sesle dile getiremedikleri iddiay› onlar ad›na "Darwin Formü-

162 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

lü" ad›yla inceleyelim:

Evrimciler, çok say›da büyük varilin içine canl›l›¤›n yap›s›nda

bulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi

elementlerden bol miktarda koysunlar. Hatta normal flartlarda

bulunmayan ancak bu kar›fl›m›n içinde bulunmas›n› gerekli gör-

dükleri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Kar›fl›mlar›n içine,

istedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin bile

rastlant›sal oluflma ihtimali 10-950 olan) protein doldursunlar. Bu

kar›fl›mlara istedikleri oranda ›s› ve nem versinler. Bunlar› iste-

dikleri geliflmifl cihazlarla kar›flt›rs›nlar. Varillerin bafl›na da dün-

yan›n önde gelen bilim adamlar›n› koysunlar. Bu uzmanlar baba-

dan o¤ula, kuflaktan kufla¤a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hat-

ta trilyonlarca sene sürekli varillerin bafl›nda beklesinler. Bir can-

l›n›n oluflmas› için hangi flartlar›n var olmas› gerekti¤ine inan›l›-

yorsa hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yap-

s›nlar o varillerden kesinlikle bir canl› ç›kartamazlar. Zürafalar›,

aslanlar›, ar›lar›, kanaryalar›, bülbülleri, papa¤anlar›, atlar›, yunus-

lar›, gülleri, orkideleri, zambaklar›, karanfilleri, muzlar›, portakal-

lar›, elmalar›, hurmalar›, domatesleri, kavunlar›, karpuzlar›, incir-

leri, zeytinleri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufllar›n›, sülünleri, renk

renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlarca canl› türünden hiçbi-

rini oluflturamazlar. De¤il burada birkaç›n› sayd›¤›m›z bu canl›

varl›klar›, bunlar›n tek bir hücresini bile elde edemezler.

K›sacas›, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyioluflturamazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi iki-

ye bölüp, sonra art arda baflka kararlar al›p, elektron mikros-

kobunu bulan, sonra kendi hücre yap›s›n› bu mikroskop

alt›nda izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancakAllah'›n üstün yaratmas›yla hayat bulur.

Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen ay-

k›r› bir safsatad›r. Evrimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerinde

163Harun Yahya (Adnan Oktar)

biraz bile düflünmek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i

aç›kça gösterir.

Göz ve Kulaktaki Teknoloji

Evrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di-

¤er konu ise göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.

Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" soru-

suna k›saca cevap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde re-

tinaya ters olarak düfler. Bu ›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›n-

dan elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve beynin arka k›sm›n-

daki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulafl›r. Bu

elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu merkez-

de görüntü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden sonra flimdi düflünelim:

Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k bey-

nin bulundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen

yer kapkaranl›k, ›fl›¤›n asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflmad›-

¤›n›z kadar karanl›k bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanl›kta ›fl›k-

l›, p›r›l p›r›l bir dünyay› seyretmektesiniz.

Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüz-

y›l teknolojisi bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤layama-

m›flt›r. Örne¤in flu anda okudu¤unuz kitaba, kitab› tutan ellerini-

ze bak›n, sonra bafl›n›z› kald›r›n ve çevrenize bak›n.

fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü baflka

bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size

dünyan›n bir numaral› televizyon flirketinin üretti¤i en geliflmifl

televizyon ekran› dahi veremez. 100 y›ld›r binlerce mühendis bu

netli¤e ulaflmaya çal›flmaktad›r. Bunun için fabrikalar, dev tesis-

ler kurulmakta, araflt›rmalar yap›lmakta, planlar ve tasar›mlar

gelifltirilmektedir. Yine bir TV ekran›na bak›n, bir de flu anda eli-

nizde tuttu¤unuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite far-

164 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

k› oldu¤unu göreceksiniz. Üstelik, TV ekran› size iki boyutlu bir

görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi iz-

lemektesiniz.

Uzun y›llard›r on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapma-

ya, gözün görme kalitesine ulaflmaya çal›flmaktad›rlar. Evet, üç

boyutlu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük

takmadan üç boyutlu görmek mümkün de¤il, kald› ki bu suni

bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulan›k, ön taraf ise ka¤›ttan

dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü¤ü kadar net ve

kaliteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda da

mutlaka görüntü kayb› meydana gelir.

‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan me-

kanizman›n tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. fiimdi bi-

ri size, odan›zda duran televizyon tesadüfler sonucunda olufltu,

atomlar biraraya geldi ve bu görüntü oluflturan aleti meydana

getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce kiflinin biraraya gelip

yapamad›¤›n› fluursuz atomlar nas›l yaps›n?

Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü olufltu-

ran alet tesadüfen oluflam›yorsa, gözün ve gözün gördü¤ü gö-

rüntünün de tesadüfen oluflamayaca¤› çok aç›kt›r. Ayn› durum

kulak için de geçerlidir. D›fl kulak, çevredeki sesleri kulak kep-

çesi vas›tas›yla toplay›p orta kula¤a iletir; orta kulak ald›¤› ses

titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a aktar›r; iç kulak da bu tit-

reflimleri elektrik sinyallerine dönüfltürerek beyne gönderir.

Aynen görmede oldu¤u gibi duyma ifllemi de beyindeki duyma

merkezinde gerçekleflir.

Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ›fl›k gi-

bi sese de kapal›d›r, ses geçirmez. Dolay›s›yla d›flar›s› ne kadar

gürültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men

en net sesler beyinde alg›lan›r. Ses geçirmeyen beyninizde bir

orkestran›n senfonilerini dinlersiniz, kalabal›k bir ortam›n tüm

165Harun Yahya (Adnan Oktar)

gürültüsünü duyars›n›z. Ama o anda hassas bir cihazla beynini-

zin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizli¤in ha-

kim oldu¤u görülecektir.

Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nas›l

kullan›l›yorsa, ses için de ayn› çabalar onlarca y›ld›r sürdürül-

mektedir. Ses kay›t cihazlar›, müzik setleri, birçok elektronik

alet, sesi alg›layan müzik sistemleri bu çal›flmalardan baz›lar›d›r.

Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çal›flan binlerce mü-

hendise ve uzmana ra¤men kula¤›n oluflturdu¤u netlik ve kali-

tede bir sese ulafl›lamam›flt›r. En büyük müzik sistemi flirketi-

nin üretti¤i en kaliteli müzik setini düflünün. Sesi kaydetti¤inde

mutlaka sesin bir k›sm› kaybolur veya az da olsa mutlaka

parazit oluflur veya müzik setini açt›¤›n›zda daha müzik baflla-

madan bir c›z›rt› mutlaka duyars›n›z. Ancak insan vücudundaki

teknolojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur.

Bir insan kula¤›, hiçbir zaman müzik setinde oldu¤u gibi c›z›rt›-

l› veya parazitli alg›lamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu

alg›lar. Bu durum, insan yarat›ld›¤› günden bu yana böyledir.

fiimdiye kadar insano¤lunun yapt›¤› hiçbir görüntü ve ses

cihaz›, göz ve kulak kadar hassas ve baflar›l› birer alg›lay›c› ola-

mam›flt›r.

Ancak görme ve iflitme olay›nda, tüm bunlar›n ötesinde,

çok büyük bir gerçek daha vard›r.

Beynin ‹çinde Gören ve Duyan fiuur Kime Aittir?

Beynin içinde, ›fl›l ›fl›l renkli bir dünyay› seyreden, senfoni-

leri, kufllar›n c›v›lt›lar›n› dinleyen, gülü koklayan kimdir?

‹nsan›n gözlerinden, kulaklar›ndan, burnundan gelen uyar›lar,

elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyo-

166 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

kimya kitaplar›nda bu görüntünün beyinde nas›l olufltu¤una dair

birçok detay okursunuz. Ancak, bu konu hakk›ndaki en önemli

gerçe¤e hiçbir yerde rastlayamazs›n›z: Beyinde, bu elektrik sin-

yallerini görüntü, ses, koku ve his olarak alg›layan kimdir? Bey-

nin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan tüm bunlar› al-

g›layan bir fluur bulunmaktad›r. Bu fluur kime aittir?

Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakas› ve si-

nir hücrelerine ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden

ibaret oldu¤unu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorula-

ra hiçbir cevap verememektedirler. Çünkü bu fluur, Allah'›n

yaratm›fl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze,

sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunlar›n da ötesinde

düflünmek için beyne ihtiyaç duymaz.

Bu aç›k ve ilmi gerçe¤i okuyan her insan›n, beynin içindeki

birkaç santimetreküplük, kapkaranl›k mekana tüm kainat› üç

boyutlu, renkli, gölgeli ve ›fl›kl› olarak s›¤d›ran Yüce Allah'› dü-

flünüp, O'ndan korkup, O'na s›¤›nmas› gerekir.

Materyalist Bir ‹nanç

Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bul-

gularla aç›kça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teori-

nin hayat›n kökeni hakk›ndaki iddias› bilime ayk›r›d›r, öne sürdü-

¤ü evrim mekanizmalar›n›n hiçbir evrimlefltirici etkisi yoktur ve

fosiller teorinin gerektirdi¤i ara formlar›n yaflamad›klar›n› gös-

termektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime ayk›-

r› bir düflünce olarak bir kenara at›lmas› gerekir. Nitekim tarih

boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düflünce, bi-

limin gündeminden ç›kar›lm›flt›r. Ama evrim teorisi ›srarla bili-

min gündeminde tutulmaktad›r. Hatta baz› insanlar teorinin

elefltirilmesini "bilime sald›r›" olarak göstermeye bile çal›flmakta-

167Harun Yahya (Adnan Oktar)

d›rlar. Peki neden?..

Bu durumun nedeni, evrim teorisinin baz› çevreler için, ken-

disinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inan›fl olufludur. Bu

çevreler, materyalist felsefeye körü körüne ba¤l›d›rlar ve Dar-

winizm'i de do¤aya getirilebilecek yegane materyalist aç›klama

oldu¤u için benimsemektedirler.

Bazen bunu aç›kça itiraf da ederler. Harvard Üniversite-

si'nden ünlü bir genetikçi ve ayn› zamanda önde gelen bir

evrimci olan Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim

adam›" oldu¤unu flöyle itiraf etmektedir:

Bizim materyalizme bir inanc›m›z var, 'a priori' (önceden ka-

bul edilmifl, do¤ru varsay›lm›fl) bir inanç bu. Bizi dünyaya ma-

teryalist bir aç›klama getirmeye zorlayan fley, bilimin yöntem-

leri ve kurallar› de¤il. Aksine, materyalizme olan 'a priori' ba¤-

l›l›¤›m›z nedeniyle, dünyaya materyalist bir aç›klama getiren

araflt›rma yöntemlerini ve kavramlar› kurguluyoruz. Materya-

lizm mutlak do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir aç›klaman›n sah-

neye girmesine izin veremeyiz. (Richard Lewontin, "The Demon-

Haunted World", The New York Review of Books, 9 Ocak 1997,

s. 28)

Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤l›l›k u¤runa

yaflat›lan bir dogma oldu¤unun aç›k ifadeleridir. Bu dogma, mad-

deden baflka hiçbir varl›k olmad›¤›n› varsayar. Bu nedenle de

cans›z, bilinçsiz maddenin, hayat› yaratt›¤›na inan›r. Milyonlarca

farkl› canl› türünün; örne¤in kufllar›n, bal›klar›n, zürafalar›n, kap-

lanlar›n, böceklerin, a¤açlar›n, çiçeklerin, balinalar›n ve insanlar›n

maddenin kendi içindeki etkileflimlerle, yani ya¤an ya¤murla, ça-

kan flimflekle, cans›z maddenin içinden olufltu¤unu kabul eder.

Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime ayk›r› bir kabuldür. Ama

Darwinistler kendi deyimleriyle "‹lahi bir aç›klaman›n sahneye

168 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

girmemesi" için, bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.

Canl›lar›n kökenine materyalist bir ön yarg› ile bakmayan

insanlar ise, flu aç›k gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canl›lar, üstün

bir güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yarat›c›n›n eseridirler. Ya-

rat›c›, tüm evreni yoktan var eden, en kusursuz biçimde dü-

zenleyen ve tüm canl›lar› yarat›p flekillendiren Allah't›r.

Evrim Teorisi Dünya TarihininEn Etkili Büyüsüdür

Burada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yarg›s›z, hiçbir ide-

olojinin etkisi alt›nda kalmadan, sadece akl›n› ve mant›¤›n› kul-

lanan her insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumlar›n hura-

felerini and›ran evrim teorisinin inan›lmas› imkans›z bir iddia

oldu¤unu kolayl›kla anlayacakt›r.

Yukar›da da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, bü-

yük bir varilin içine birçok atomu, molekülü, cans›z maddeyi

dolduran ve bunlar›n kar›fl›m›ndan zaman içinde düflünen, ak-

leden, bulufllar yapan profesörlerin, üniversite ö¤rencilerinin,

Einstein, Hubble gibi bilim adamlar›n›n, Frank Sinatra, Charl-

ton Heston gibi sanatç›lar›n, bunun yan› s›ra ceylanlar›n, limon

a¤açlar›n›n, karanfillerin ç›kaca¤›na inanmaktad›rlar. Üstelik, bu

saçma iddiaya inananlar bilim adamlar›, profesörler, kültürlü,

e¤itimli insanlard›r. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tari-

hinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerin-

de olacakt›r. Çünkü, dünya tarihinde insanlar›n bu derece ak-

l›n› bafl›ndan alan, ak›l ve mant›kla düflünmelerine imkan tan›-

mayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok aç›k olan

gerçekleri görmelerine engel olan bir baflka inanç veya iddia

daha yoktur. Bu, Afrikal› baz› kabilelerin totemlere, Sebe hal-

k›n›n Günefl'e tapmas›ndan, Hz. ‹brahim'in kavminin elleri ile

169Harun Yahya (Adnan Oktar)

yapt›klar› putlara, Hz. Musa'n›n kavminin alt›ndan yapt›klar› bu-

za¤›ya tapmalar›ndan çok daha vahim ve ak›l almaz bir körlük-

tür. Gerçekte bu durum, Allah'›n Kuran'da iflaret etti¤i bir ak›l-

s›zl›kt›r. Allah, baz› insanlar›n anlay›fllar›n›n kapanaca¤›n› ve

gerçekleri görmekten aciz duruma düfleceklerini birçok aye-

tinde bildirmektedir. Bu ayetlerden baz›lar› flöyledir:

fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da,onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onlar›nkalplerini ve kulaklar›n› mühürlemifltir; gözlerininüzerinde perdeler vard›r. Ve büyük azap onlarad›r.(Bakara Suresi, 6-7)…Kalpleri vard›r bununla kavray›p-anlamazlar, göz-leri vard›r bununla görmezler, kulaklar› vard›r bu-nunla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta da-ha afla¤›l›kt›rlar. ‹flte bunlar gafil olanlard›r. (Araf Su-resi, 179)

Allah Hicr Suresi'nde ise, bu insanlar›n mucizeler görseler

bile inanmayacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:

Onlar›n üzerlerine gökyüzünden bir kap› açsak, or-dan yukar› yükselseler de, mutlaka: "Gözlerimizdöndürüldü, belki biz büyülenmifl bir toplulu¤uz" di-yeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)

Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili ol-

mas›, insanlar›n gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalar› ve 150

y›ld›r bu büyünün bozulmamas› ise, kelimelerle anlat›lamaya-

cak kadar hayret verici bir durumdur. Çünkü, bir veya birkaç

insan›n imkans›z senaryolara, saçmal›k ve mant›ks›zl›klarla do-

lu iddialara inanmalar› anlafl›labilir. Ancak dünyan›n dört bir ya-

n›ndaki insanlar›n, fluursuz ve cans›z atomlar›n ani bir kararla

biraraya gelip; ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, ak›l ve flu-

170 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

ur gösterip kusursuz bir sistemle iflleyen evreni, canl›l›k için

uygun olan her türlü özelli¤e sahip olan Dünya gezegenini ve

say›s›z kompleks sistemle donat›lm›fl canl›lar› meydana getirdi-

¤ine inanmas›n›n, "büyü"den baflka bir aç›klamas› yoktur.

Nitekim, Allah Kuran'da, inkarc› felsefenin savunucusu olan

baz› kimselerin, yapt›klar› büyülerle insanlar› etkilediklerini Hz.

Musa ve Firavun aras›nda geçen bir olayla bizlere bildirmekte-

dir. Hz. Musa, Firavun'a hak dini anlatt›¤›nda, Firavun Hz. Mu-

sa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile insanlar›n topland›¤› bir yer-

de karfl›laflmas›n› söyler. Hz. Musa, büyücülerle karfl›laflt›¤›nda,

büyücülere önce onlar›n marifetlerini sergilemelerini emre-

der. Bu olay›n anlat›ld›¤› ayet flöyledir:

(Musa:) "Siz at›n" dedi. (Asalar›n›) at›verince, insan-

lar›n gözlerini büyüleyiverdiler, onlar› dehflete dü-

flürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmifl oldular.

(Araf Suresi, 116)

Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yapt›klar› "aldatmaca-

lar"la -Hz. Musa ve ona inananlar d›fl›nda- insanlar›n hepsini bü-

yüleyebilmifllerdir. Ancak, onlar›n att›klar›na karfl›l›k Hz. Mu-

sa'n›n ortaya koydu¤u delil, onlar›n bu büyüsünü, Kuran'daki ifa-

deyle "uydurduklar›n› yutmufl" yani etkisiz k›lm›flt›r:

Biz de Musa'ya: "Asan› f›rlat›ver" diye vahyettik. (O

da f›rlat›verince) bir de bakt›lar ki, o bütün uydurduk-

lar›n› derleyip-toparlay›p yutuyor. Böylece hak yerini

buldu, onlar›n bütün yapmakta olduklar› geçersiz kal-

d›. Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak

tersyüz çevrildiler. (Araf Suresi, 117-119)

Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanlar› büyüleye-

rek etkileyen bu kiflilerin yapt›klar›n›n bir sahtekarl›k oldu¤u-

nun anlafl›lmas› ile, söz konusu insanlar küçük düflmüfllerdir.

171Harun Yahya (Adnan Oktar)

Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bilimsellik k›l›f› alt›nda

son derece saçma iddialara inanan ve bunlar› savunmaya hayat-

lar›n› adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler

tam anlam›yla a盤a ç›kt›¤›nda ve "büyü bozuldu¤unda" küçük

duruma düfleceklerdir. Nitekim, yaklafl›k 60 yafl›na kadar evri-

mi savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra ger-

çekleri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisinin yak›n ge-

lecekte düflece¤i durumu flöyle aç›klamaktad›r:

Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uyguland›¤› alanlarda, ge-

lece¤in tarih kitaplar›ndaki en büyük espri malzemelerinden biri

olaca¤›na ikna oldum. Gelecek kuflak, bu kadar çürük ve belir-

siz bir hipotezin inan›lmaz bir safl›kla kabul edilmesini hayretle

karfl›layacakt›r. (Malcolm Muggeridge, The End of Christendom,

Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43)

Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yak›n bir gelecekte in-

sanlar "tesadüfler"in ilah olamayacaklar›n› anlayacaklar ve evrim

teorisi dünya tarihinin en büyük aldatmacas› ve en fliddetli büyü-

sü olarak tan›mlanacakt›r. Bu fliddetli büyü, büyük bir h›zla dün-

yan›n dört bir yan›nda insanlar›n üzerinden kalkmaya bafllam›flt›r.

Art›k evrim aldatmacas›n›n s›rr›n› ö¤renen birçok insan, bu aldat-

macaya nas›l kand›¤›n› hayret ve flaflk›nl›kla düflünmektedir.

172 MÜSLÜMANCA KONUfiMAK

Dediler ki: "Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden

baflka bizim hiçbir bilgimiz yok.

Gerçekten Sen, herfleyi bilen,

hüküm ve hikmet sahibi olans›n."

(Bakara Suresi, 32)