mÜslÜman özt n lııı ~

28
TÜRKiYE DiYANET VAKFI iSLAM MERKEZi YAYlNLARI Sempozyumlar 1 Paneller 3 MÜSLÜMAN özt N III. KUTLU DOGUM TOPLANTISI TORKIYE DIYANET VAKFI !SLAM MERKEZI 1998

Upload: others

Post on 30-Oct-2019

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

TÜRKiYE DiYANET VAKFI iSLAM ARAŞTIRMALARI MERKEZi YAYlNLARI

Sempozyumlar 1 Paneller 3

MÜSLÜMAN

özt N lııı ~<fa~ III. KUTLU DOGUM İLMİ TOPLANTISI

TORKIYE DIYANET VAKFI

!SLAM ARAŞTIRMALAR! MERKEZI

!İstanbul 1998

Page 2: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

TÜRKIYE DIYANET VAKFI

isLAM ARAŞTIRMALARI MERKEZI

Başkan

Doç. Dr. Azmi Özcan

Genel Sekreter

Süleyman N. Akçeşme

Bağlarbaşı, Gümüşyolucaddesi 40 üsküclar 81200 İstanbul/'fÜRKİYE 'Jel: (0216) 4740850pbx Faks: (0216) 3349588-47408 74

Elektronik posta: tdvisam@superoııline.ooıiı

İSAM Başkanlığı'nın 23.02.1999 gün ve &-04-05-01/152-0527

veMütevelli Heyeti'nin 04.03.1999 gün ve 932/3 sayıhkaıanile basılııııştır.

© Bütün yayın hakları Türkiye Diyanet Vakfı'na aittir

Page 3: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GİRİŞ

ESKiYUGOSLAVYA II

Dr. Muhammed Aruçi*

Türkiye Diyonet Vakfı

islôm Araştırmaları Merkezi

Yugoslavya ve Balkan ülkelerinde "müslüman azınlıklar" ifadesi ilmi bir terim olmaktan öte siyasi bir terimdir, dolayısıyla bölgedeki müslümarı top­lulukların gerçek tarihini yansıtmaz. Konuya ilm! zaviyeden bakabilecek bir araştırmacının her şeyden önce realist tavırlar sergilernesi kaçınılmaz bir ihti­yaçtır. Konuyla ilgili ileri sürülebilecek fikirler, bulgular veya çağdaş araştır­macılar tarafından teklif edilebilecek görüşler hiç şüphesiz bölgenin müslü­man toplumu hakkında bulunabilecek tarihi dokümanlam ve ilmi belgelere dayanmalıdır. Balkanlar' daki, Batılı ülkelerdeki veya İslam dünyasındaki bir­çok araştırmacının günümüze kadar vardığı ilmi gibi görünen neticeler ya ihti­maller şeklindedir ya da yaşadıkları ülkenin son durumu ile ilgili aktif siyaset doğrultusundadır. ı

Yazar II. Dünya Savaşı sonrası Yugoslavyası'nda doğmuş ve şimdiye kadar o bölgenin bir vatandaşı olarak çeşitli dönemleri bizzat yaşamıştır. özellikle Osmanlı Devleti'nin Yugoslavya bölgelerinden çekilmesinden beri (1878 ve 1913) zuhur eden toplum­sal ve siyasi değişiklikler neticesinde müslüman toplumlar çeşitli sorunlarla içiçedir. Bosna-Hersek'teki A\'Ustuıya­Macaristan Devleti'nin oluşturduğu yeni bir toplumsal ve siyasi dönem. Balkan savaşlan ve I. Dünya Savaşı'ndan sonraki Yugoslavya Krallığı (Kraljevina )ugoslavija) ve müslümanlara yönelik Yugoslavya topraklarındaki siyaset ve bu siyaset doğrultusundaki muhtelif araştırma la' gereken ilmi seviyeye ulaşamamıştır. Il. Dünya Savaşı'ndan sonra Yugoslavya Komünist Partisi (KPJ) yönetiminde kurulan ve 1990'a kadar devam eden rejim yanlısı dönemde de yapılan araştırmalar. olması gereken ilmi seviyeye ulaşamamıştır. Yugoslavya'nın 1990'dan itibaren girdiği dağılma süreci esnasında Sırp ve Hırvat araştınnacılar. araştırmalarını Balkanlar'daki Sırp ya da Hırvat milliyetçiliği niteliğindeki siyasete uygun bir biçime doğru yönlendirmişlerdir. Bunun en biiriz bir örneği deA. Popovic tara­fından 1990'dan sonra yayımlanan araştırmaların bir kısmıdır (krş. Ciro Truhelka). O Porİjeklu Bosanskİh M us· limana, Sarajevo 1934, tür. yer.; Mehmed Handiic, ls!amİzacİja Bosne İ Hercegovİne, Sarajevo 1940, s. 3-34; Aleksandar Solovjev, "Nestanak Bogumilstva i lslamizacija Bosne", Godİsnjak Druiitva lstorİcara Bosne İ Hercegovine, Sarajevo 1949, I, 42-79; Muhaıned HadZijahiC, "Prvi Susreti s Islarnom na Balkanu", Islam i Muslimani

u Bosni i Hercegovini, Sarajevo 1977, s. 19-28; Smail Balk:, "Eastem Europe: The Islamic Dimensions", Journal (of the l!'stitute of Muslim Minority), lll, )eddah 1979, s. 29-37; Ahmed Srnajlovic, "Muslirns in Yugoslavia", a.e., lll!, s. 132-144; Ivan CvitkoviC, "Islamic Cornrnunity in the SFRY",MoSJemSin Yugoiilavİa, Belgrade 1985, s. 77, 79: Aleksandar PopoviC, Balkanlarda İsJQm, istanbul 1995, s. 185, 259; a.mlf., Jugoslovenski Muslimani, Lausanne 1990, s. 5~53;

Nexhat lbrahimi, Kontaktel e Para te lslamit me Popujt Ballkanik€ ne PeriudhE!n Paraosmane, Shkup 1997, s. 17~

66).

171

Page 4: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki esas dayanağı olan müslüman mil­letlerin, fetihler sırasında bölgenin yerli halkı olmalarına rağmen (bölgede bulunan Vardariotlar, Kumanlar, Peçenekler gibi Türk boylarından başka2

özellikle Arnavutlar ve Boşnaklar), Osmanlı'nın res mı: siyasetini benimseye­re k asırlarca bu doğrultuda üzerlerine düşeni yapmışlardır. Osmanlı Devleti'­nin Balkanlar'a gelişinden önce bile bölgede yerli halk olarak bulunan bir kı­sım Türk boyları, Arnavut ve Boşnak unsurlar, kendilerini hiçbir zaman "müslüman azınlık" olarak kabul etmezler. Bir yandan Balkanlar'daki "Bogu­mil Hareketleri" ve bu inanca sahip olan toplumun bölgedeki Katolik ya da Ortodoks kilise çevreleriyle hiçbir zaman uzlaşmaması, 3 diğer yandan da Ar­navut (ilir) ırkı ile Slav ırkı arasında bölgede yerli halk olma iddialarının tari­hi: münakaşası gibi toplumsal olayların cereyan ettiği görülmektedir. Hatta Arnavutlar'ın bölgeye ilk yerleşen Hint-Avrupa menşeli İliriyalılar'a mensup oldukları ve bölgede görülen arkeolajik eseriere göre ilir ırkının buralarda Ne­olitik devrin başlangıcından itibaren yerli halk olarak bulundukları söylen­mektedir.4

Boşnaklar'ın Slav ırkına intisabı ve Osmanlı'dan önce hangi dine veya kiliseye mensup olduğu tartışılan bir konudur. Ancak tarihi: belgelerde "Bogu­mil", "Manihej" ve "Pataren" gibi dini: lakaplarla zikredilmektedirler. 5 Bu tür iddialar onların Balkanlar'a "Osmanlı Devleti vasıtasıyla XV-XVII. yüzyıllar arasında geldikleri" tezlerinin kabul edilemez olduğunu göstermektedir.

Balkan müslümanlarının çoğunun Slav ırkının Balkanlar'a göçünden önce bölgeye yerleştikleri gerçeği, onların bölgedeki yerli halkın çok mühim unsurlarından biri olduklarının kanıtı demektir. ı. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı arasındaki dönemde müslüman milletierin Yugoslavya Krallığı (Kral­jevina Jugoslavija) tarafından milli ve dini asimilasyon politikalarına maruz kalmaları, bundan sonraki dönemlerde müslümanları harekete geçirmiş ve "azınlık" statüsününkabul edilmemesi yolunda adımlar atılmıştır. Tito Yugos­lavyası döneminde Boşnaklar'ın bu konuda bir bakıma başarılı olduğu, Ar­navutlar'ın ise 1990'a kadar bu konuda başarı sağlayamadığı görülmektedir. 1998 Kosova hadiseleri de bunun en bariz örneğidir.

2 bk. M. Tayyib Okiç, "Sarı Saltuk'a Ait bir Fetva", AÜİFD, I, Ankara I 952, s. 48.

3 bk. Mehmed HandiiC, Islamizacija Bosne i Hercegovine, s. 3; Aleksandar Solovjev, "Nestanak Bogumilstva i Islamizacija Bosne", Godiimjak Drustva Istorivara Bosne i Hercegovine, I, 42-79: Muhamed Hadzijahic, "Slavensko-Boğumilsko-Islamski Sinkretlzam", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, s. 81-89.

4 krş. Aleks Buda v.dğr .. Historia e Popul/11 Shqiptar, Prishtine, ts., I, 74-85: a.mlf., "Kosova", Fjalor Enciklopedik Shqiptar, Tirane 1985, s. 535; Branislav Djurdjev, "Bosna-Hersek", DİA, Vl, 298; H.T. Norris, Islam in the Balkans, London 1993, s. 33-37.

5 Bogumil dini, Manihej ve Patarenler hakkında b k. Ciro Truhelka, o Porijeklu Bosanskih M us/imana, tür. yer.; Mehmed Handzic, Islamizacija Bosne i Hercegovine, s. 4-18; Aleksandar Solovjev, "Nestanak Bogumilstva i Islamizacija Bosne", I, 42-79; Hamid TanoviC, "Bogumilstvo i Islamizacija u Bosni i Hercegovini", Takvim, Sarajevo 1976, s. 76-80; Muhamed HadZijahic, "Boğumilstvo i Islamizacija", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, s. 29-52: Sevko Omerbasic, "Mehmed Handiic-Povjesnicar Islama kod Bosnjaka i na Balkanu", Islam i Kultura Bosnjaka u Djelima Safvet-bega Basagica, Mehmeda HandziCa i Edhema Mulabdica (Zbornik Radova Cetvrtog Simpozija-Zagrebacka Diamija), Zagreb 1419/1994, s. 155-158; Aleksandar Popoviç, Balkanlarda İsldm, s. 185, 259.

172

Page 5: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ • Dr. Muhammed ARUÇi

Balkanlar'da islam ve Müslümanlar

Güney ve Güneydoğu Avrupa'daki İslamiaşma hadisesinin Osmanlı Devleti'nin söz konusu bölgede gerçekleştirdiği fetihlerden birkaç asır önceki deviriere ait olduğu ve söz konusu bölgede Türk ve İslam varlığının IX. yüz­yıla kadar dayandığı ihtimalleri zikredilmektedir. 6 Böyle bir iddianın dayana­ğı ve Balkanlar'daki İslam ve müslümanların tarih! seyri ancak aşağıdaki te­mel unsurlar çerçevesinde açıklanabilir:

a) Güney İtalya, Sicilya ve Girit adalarında bulunan müslüman Arap (Sarracenis7 ler) donanınası tarafından Adriya denizi (Jadransko More) kıyı­

larındaki Dalmaçya (Dalmacija) bölgesine (840-841 yıllarında) gerçekleşti­rilen askeri tehditler8 ve çoğu zaman Endülüs'teki Emevller'in özellikle Dub­rovnik Cumhuriyeti ile gerçekleştirdikleri dostluk ve ticari ilişkiler neticesin­de sahildeki halkın ilgisine mazhar oldukları görülmektedir. 9 Hicri 3 7 6' da ( 89 6) ilk olarak müslüman Araplar tarafından bir tebliğ heyetinin Kiev'e, sonra da bu tür heyetierin Bulgaristan'a ve Balkanlar'a gönderilmesi gibi hadiseler, bölgedeki İslamiaşmanın ilk tohumlarının atıldığının bir işaretidir. 10

b) Balkanlar'da Osmanlı Devleti'nden önce gerçekleşen ve mühim bir Türk unsuru olan Hunlar ve Avadar beraberinde Slavlar'ı da Balkanlar'a ge­tirmiştir. O dönemde Avadar'dan başka Balkanlar'da Kumanlar, Peçenekler, Vardariotlar gibi Türk kavimleri de bulunmaktadır. 11 Ancak İslam'ı Avrupa'­nın Balkan yarımadasında yaymış olan Türk dervişleri de çok mühim rol oynamışlardır. Bunların büyük bir kısmı hakkında kesin bilgilere

6 bk. Mehmed Hanc!Zic, Islamizacija Bosne i Hercegovine, s. 18; M. Tayyib Okiç, "Sarı Saltuk'a Ait bir Fetva", AÜİFD, I (1952) 48; Hamid Tanovic, "Bogumilstvo i Islamizacija u Bosni i Hercegovini", Takvim, s. 76-80; Nexhat Ibrahimi. Kontaktel e Para ti! Islamitme Popujt Ballkaniki! ni! Periudhi!n Paraosmane, s. 17-66.

7 Sarracenis kelimesi Arapça'da "Şarkiyyıin" veya Türkçe'de "Şarklılar" anlamını taşımaktadır. O dönemde Endü­lüs, Sicilya ve Girit'teki müslüman Araplar için, kilise terminolojisinde kullanılan bir terimdir. Haçlı savaşları döneminde bütün müslümanlar için kullanılmıştır (bk. Bratoljub KlaiC, "Saraceni", Rjecnik Stranih Rijeci, Zagreb 1978, s. 1196).

8 Askeri donanma hakkında Muhamed Hac!Zijahic'in aktardığı Pop Dukljanin'e (Güney Slavlar'a) ait bir yazma eserde Sicilya'dan Adriyatik kıyılarına doğru giden Sarracenisler donanınası zikredilmektedir. Yunanca "miria armeni" adıyla zikredilen donanma, Latince'de "decem milia vella" (10.000 gemi) demektir. Gerçekleşen askeri tehditler neticesinde sahil şehirlerinde yaşayan Latinler'in dağlık bölgelerdeki Slavlar'a sığındıklan söylenmekte­dir. Aynca Hırvatistan sahilinde bulunan Trogir kasabasındaki katedralin kapısında bulunan bir Arap'ın resmi yerli halkın Araplar'a karşı olan galibiyetinin bir sembolüdür. O döneme ait tarihi belgeler bölgenin müslümanlar­la olan ilişkilerini kanıtlamaktadır (b k. Muhamed HadZijahic, "Prvi Susreti s Islam om na Balkan u", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, s. 19-21; Ahmed SmajloviC, "Muslims in Yugoslavia", Journal, II/1. s. 132-144).

9 Slavlar'ın Endülüs ve Sicilya'daki Arap kumandan ve emirlerinin saraylannda "Sakiı.lib" adı altında özel koruma ya da paralı asker olarak bulundukları ve bunların özellikle Dalmaçyalı Hırvatlar olduklan zikredilmektedir. Hırvatistan kumandanlarından biri tarafındanEmevi Halifesi lll. Abdurrahman'a (912-961) hediyeler gönderi­lerek ilişkilerin düzeltilmesi istenmektedir (bk. Muhamed Hac!Zijahic, "Prvi Susreti s Islamom na Balkanu", a.e., s. 19-21; H. T. Norris, Islam in the Balkans, s. 22-23).

10 Güney Slavlar'ın knezi Vladimir resmen islam'a davet edilmiş, kararını vererneyen Knez, Volga nehri kıyılann­da yaşayan müslüman Bulgar alimlerini istişareye çağırmış tır. Aynı duruma Bulgar hakimi Kan Boris de düşmüş ve büyük bir ihtimalle Vatikan papası ı. Nicolai'den (858-867) bizzat fetva istemiştir. Gönderilen cevabın bir kısmı M. Hac!Zijahic tarafından konuyla ilgili bölüm ün aynen aktanldığı metin şudur: "De Iiberis prof an is, quos a Sarracenis vos abstulisse ac apud vos habere perhibetis, quid faciendum sit, inquiritis. Qui nimirunt non sunt reservandi: 'Corrumpunt' enim, sicut scriptum est 'mores bonos colloquia mala', sed utpotenoxii et blasphemi igni tradendr (b k. Muharned HadiijahiC, Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, s. 22).

11 Osmanlı Devleti'nin fetih dönemi başladığında bunların büyük bir kısmının izleri henüz silinmemiş ve eski Türkler'i hatırlatan bir Türkçe'ye ve yer isimlerine rastlanmaktadır. Balkan, Kosova, Vardar (Makedonya'da ne­hir), Kumanova (Kuzey Makedonya'da bir şehir) gibi isimler bunun en bilriz örneği olup bugün de bu isimler mev­cuttur (bk. M. T.ayyib Okiç, "Sarı Saltuk'a Ait bir Fetva", AÜİFD, [1952], s. 48).

173

Page 6: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZINLIKLF1R

maktadır.ı 2 Osmanlı fetihleri Balkanlar'da Bizans İmparatorluğu'nun, Bulgar Çarlığı'nın ve Çar Duşan iktidarının zayıftadığı bir döneme rastlamaktadır. Bizans İmparatorluğu'nun gücünün Balkanlar'da giderek azalmasının tabii bir neticesi olarak Osmanlı Devleti'nin oralara yerleşmesi hiç de tesadüfi değildi. Orhan'ın oğlu Süleyman Paşa kumandasında gönderilen 10.000 ki­şilik ordu V. Ioannis'i destekleyen Sırp-Yunan güçlerini 1352 sonbaharında bozguna uğratmıştır. Bu zafer Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da yerleşmesini sağlayan bir dönüm noktası olarak görülmektedir. Gelibolu'nun fethi de tam iki yıl sonra (1354) gerçekleşmiştir. Buralara Anadolu'dan müslüman Türk­ler getirtilerek Gelibolu ve etrafındaki şehirlere yerleştirilmiştir. Bundan son­ra Bulgaristan'a akınlar başlamış ve böylelikle Osmanlılar'ın Balkanlar'da yerleşmesi İstanbul'da (dönemin Bizans başşehri Kostantinopolis) büyük he­yecan ve telaş uyandırarak bu konuda sorumlu görülen Kantakuzenos, im­paratorluk tahtından ayrılmak zorunda kalmıştır. Gelibolu Rumeli'de artık bir merkez seçilerek oradan Osmanlılar üç istikamette uç teşkil etmişler ve fetih­lerini sürdürmüşlerdir. Bu uç bölgeler ileriye doğru intikal ettikçe, geride ka­lan eski uç merkezleri kalabalık Türk şehirleri olarak gelişmiştiL

Osmanlı Devleti bölgedeki hıristiyan halkı (zimmiler) ve özellikle köylü ahaliyi himayeye ve kendi tarafına kazanmaya çalışıyordu. Bu tür bir siya­set Osmanlılar'ın Rumeli'de ve Balkanlar'da yayılmasını ve yerleşmesini ko­laylaştırmıştır. Bizans ve yerli hanedanların hakimiyeti altında kalan bu böl­geye ilk Türk akınları 1386'da başladı. Kosova ovasına ilk hareket Yaralu Doğan Bey tarafından 1388'de yapılmıştır. 1389'da ise Sırp ve müttefikleri­nin meşhur Kosova Savaşı'ndaki hezimetP 3 ile Balkanlar'da Osmanlı güçleri yenilmez bir güç olduğunu gösterip fetihlere devam etmiştir. 1392'de Üs­küp'ün fethi ile Sırbistan ve Bosna'da önemli adımların atıldığı ve Fatih Sul­tan Mehmed zamanında Balkanlar'ın hemen tamamının Türk hakimiyeti altına girdiği (1463) görülmektedir.ı 4

c) XIX. yüzyılın ikinci yarısında Bosna'daki istikrarsızlığın yanı sıra, özellikle 1875'te çıkan isyana siyasi bir özellik kazandırılarak büyük güçle­rin müdahalelerine yol açılmıştır. Berlin Kongresi'nde Bosna-Hersek, Avus­turya-Macaristan'ın himayesine verildi. 29 Temmuz'da başlayan işgal 20 Ekim 1878'de tamamlandı ve böylece Bosna-Hersek'te Osmanlı hakimiyeti kapanmış oldu. Fatih Sultan Mehmed döneminden işgal dönemine kadar (1463-1878) Bosna-Hersek'teki müslüman toplumun durumu Osmanlı'nın diğer bölgelerinden farklı değildi. Ancak Avusturya-Macaristan işgalinden

ı2 Anadolu Türkleri'nin Balkanlar'da ilk yerleşmesi 662'de (1264) Selçuklular'dan olan izzeddin Keykavus'un Bizans'a kaçıp sığınmasıyla gerçekleşmiştir. Bizans imparatoru tarafından ona ve askerine Bulgaristan'daki Dobruca ili tahsis edilmiş ve bunun üzerine Anadolu'dan kendisine taraftar olan bir göçebe Türk grubu San Saltuk ile beraber Dobruca'ya yerleşip otuz-kırk oba ile iki-üç kasaba teşkil etmişlerdir (bk. Halil inalcık, "Rume­li", İA, IX, 767).

ı3 Kosova Savaşı Sırp ve Batı kaynaklannda 15 Haziran 1389, Türk kaynaklannda ise 27 Ağustos 1389 (4 Ramazan 791) olarak zikredilmektedir (bk. M. Münir Aktepe, "Kosova", İA, VI, 871).

14 bk. Branislav Djurdjev, "Bosna-Hersek", DİA, VI, 298; M. Münir Aktepe, "Kosova", İA, VI, 870-872; Halil inalcık, "Rumeli", a.e., IX, 767-770.

174

Page 7: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ: Dr. Muhammed ARUÇi

itibaren ilk olarak Balkanlar'daki müslümanlar bir gayri müslim devletin ha­kimiyetinde kalıp "azınlık" statüsüne düşmüşlerdir. ıs

Aynı dönemde ( 18 77-78 Osmanlı-Rus Harbi sonunda) Rumeli'deki Ar­navut topraklarının Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ (Crna Gora) arasında paylaşılma senaryoları ve büyük devletlerin baskısı ve Osmanlı Devleti'nin de çoğu zaman çaresiz kalması toplumda üzüntü yaratmıştır.ı 6 Rus Harbi'ni izleyen Berlin Kongresi ve Sen Stefan Antiaşması (1878) neticesinde Kuzey Arnavutluk'taki İşkodra (Shkoder) gölünün kuzey bölgeleri tamamen Kara­dağ Devleti'ne teslim edilmiştir. Güney Sırbistan'daki Arnavutlar'ın çoğun­lukta olduğu bölgeler de Sırbistan'a ilhak edilmiştir. Berlin Kongresi'nin ar­dından ( 18 78), büyük devletlerin aracılığıyla yapılan antlaşmada, Tesalya kıtası veEpir'in Narda bölgesi Yunanistan'a teslim edilmiştir. Ancak Yunanlı­lar bununla yetinmeyerek Yanya ile birlikte bütün Epir'i almak isteyince, Arnavutlar çeteler kurarak Yunanlılar'la çarpıştılar, sonunda da söz konusu il­lerin Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde kalmasına çalıştılar. Karadağ'a verilen yerleri kurtarmak için, 1 O Haziran 18 77'de Kosova'da (Prizren) toplanan Ar­navut Cemiyeti (Lidhja Shqiptare e Prizrenit 18 78-1881) Arnavut topraklarının bağımsızlığı ve bütünlüğü için ittifakla mücadele kararı aldı. ı 7 Ancak30 Ma­yıs 1913 Londra muahedesi ile Kosova'nın Sırbistan'a terkedildiği tarihten iti­baren, yine yerli müslüman halk olan Arnavutlar ve Türkler de Boşnaklar gibi "azınlık" statüsüne düştüler. ıs

d) ı. Dünya Savaşı'ndan sonra kumlan Yugoslavya Krallığı döneminde de, Boşnak ve Arnavut müslümanların çabalarına rağmen azınlık statüsü de­ğişmemiş, müslümanların büyük bir kısmı çaresizliğe itilmiş ve onlar da ça­reyi Türkiye'ye göç etmekte bulmuşlardır. Kumlan yeni devletin ismine de bakılacak olursa, egemenliği oluşturan Sırp, Hırvat ve Sloven milletleridir. Müslüman unsurlar için gereken siyası dayanak ortadan kalkmış ve onların (Türkler, Arnavutlar ve Boşnaklar) bölgenin yerli halkı gibi muamele görmesi yerine, Osmanlı Devleti'nin bir kalıntısı ve dolayısıyla bir suçlu unsur olarak görülmüştür.

e) II. Dünya Savaşı esnasında ( 1941-1945) Hitler, Balkanlar'da Slavlar üzerindeki stratejileri sebebiyle, bölgedeki müslüman unsurlada daha ılımiı bir ilişki kurmak zorunda olduğunu görüyordu. Bunun yanı sıra Arnavut­lar'ı, "Büyük Arnavutluk" ı 9 idealine yardımcı politikalar üreterek, kendi saf-

15 b k. Mahmud n-aljiC, "lslamska Zajednica u Bosni i Hercegovini do Oslobodenja", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, s. 145-150.

16 b k. Hysni Myzyri, "Ko miteti Qendror per Mbrojtjen e te Drejtave te Korobesise Shqiptare", Fjalor Enciklopedik Shqiptar, Tirane 1985, s. 50 ı.

17 Kararname ile talimat ve Abdül Fraşiri'nin Arnavut Cemiyeti'ndeki (Lidhja Shqiptare e Prizrenit 1878-1881) rolü hakkında bk. Stefanag Pollo ve Selami Pulaha, Akte te Rilindjes Kombetare Shqiptare, Tirane 1978, s. 40, 41, 43-48; Muhammed Aruçi, "Fraşiri, Abdül", DİA, XIII, 194-195.

ıs M. Münir Aktepe, "Kosova", İA, VI, 875. 19 Bu dönemde Arnavutluk, Kosova ve Makedonya'nın bir bölümünü içeren bir Arnavut devleti kurulması üzeri

ne Kemal Aruçi "Yaşasın Yaşasın Büyük Albanya" (Temmuz 1941) adlı şiirin bir dörtlüğünde durumu: "Setalet içinde bunca zamandır 1 Yaşadık, görünmez olmuştu dünya 1 Karanlık esaret günleri geçti 1 Yaşasın,

yaşasın büyük Albanya!" şeklinde ifade ettiği görülmektedir (Kemal Aruçi'nin Şiirlerim adlı şiir defteri Muhammed Aruçi' nin özel kitaplığında bulunmaktadır).

175

Page 8: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

!arına almaya çalışmışlardır. Bosna-Hersek'te de Almanişbirlikçisi olan Hır­vatistan Bağımsız Devleti (NDH) hakimiyeti kurulmuştur. Savaşın acılarını diğer milletlerle beraber yaşayan müslümanlar, 20 savaştan sonra da komü­nist iktidarın şartlarına alışamamışlardır. Yugoslavya Krallığı'nda ezilen müslümanlara, Tito liderliğinde kurulacak yeni idare de ümit vermiyordu. Yugoslavya Komünist Partisi (KPJ) nezdinde fazla üyesi bulunmayan müs­lümanlara, savaş döneminde "düşmanla iş birliği" suçu yüklenip aydın kesi­min büyük bir kısmı yargılanırken, kurulan yeni Yugoslavya ve rejimi müs­lümanlar için eski rejimden farklı görünmüyordu.

20 örnegin II. Dünya Savaşı esnasında Arapça hocalığı görevini yapan Hüseyin Efendi Cozo, bir süre Berlin yakınlarındaki Guben kasabasına gönderildi. Oradaki Hitler Ordusu'na bağlı olan Hancar Bölüğü'nde (HandZar Divizija) bulunan imam ve din görevlilerine altı aylık kurs tertipledi. Bu görevi yüzünden, 11. Dünya Savaşı'n­dan sonra kurulan Yugoslavya'nın (Federativna Narodna Republika )ugoslavija -FNR)) komünist iktidan tarafın -dan beş yıla mahkum edildi ve 1945'te tutuklanıp Zenica ve Stolac (Bosna-Hersek) hapishanelerine sevkedildi (bk. Hilmo Neimarlija, '·Otvoreno Djelo Huseina Doze", Glasnik VJS, XLV/3, Sarajevo 1982, s. 242-248; Enes Karic, "Prof. Husein Ef. Dozo", Zbornik Ra d ova Islamskog Teolo.Skog Fakulteta u Sarajevu, III, Sarajevo 1990, s. 179-180; )usufRamic, "Husein Dozo", Muallim (nşr. Ilmije Bosne i Hercegovine, sy. 43, Sarajevo 1996, s. 22-23).

176

Page 9: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ: Dr. Muhammed ARUÇi

a) Coğrafi Bilgiler

YUGOSLAVYA

( 1945-1990)

Balkan yarımadasının kuzeyinden güneydoğusuna kadar uzanan Yu­goslavya (SFRJ), 40° 51'- 46° 53' enlemleri ve 13° 23'- 23° 02' boylamları arasmda yer alır; yüzölçümü 255.804 km2'dir. 21 Kuzeybatıdan güneydoğuya

doğru İtalya, Avusturya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Arnavutluk ile komşu olup batıda Adriya denizi (Jadransko More) ile 2.092 kilometreyi bulan bir kıyıya sahiptir. Başşehri Belgrad'dır (Beograd). 22

Osmanlı hakimiyet dönemi ve Balkan savaşlarından sonra 1918'de ilk olarak kurulan Yugoslavya, "Kraljevina Srba, Hrvata i Slovenaca" ( 1918-1929), bundan sonra "Kraljevina Jugoslavija" (1929-1945),23 Il. Dünya Sa­vaşı akabinde "Federativna Narodna Republika Jugoslavija" ( 1945-1963) ve en sonunda "Socijalisticka Federativna Republika Jugoslavija" ( 1963-1991) süreci ile dağılma dönemine kadar gelmiştir.24 1991 'den itibaren Sırp hege­monyasını kuran Sırp lider Slobodan Milosevic'in uyguladığı siyaset doğ­rultusunda Yugoslavya'dan dört cumhuriyet (Slovenya, Hırvatistan, Bosna­Hersek ve Makedonya) ayrıldıktan sonra günümüze kadar "Savezna Repub­lika Jugoslavija"25 adı ile küçük bir Yugoslavya haline dönüşmüş ve günü­müzde de (1998) istikrarsızlık ve dağılma süreci devam etmektedir.

1945'ten i tb aren Yugoslavya (FNRJ ve sonralan SFRJ), en kısa bir süre içinde öteki siyasi partileri tasfiye ederek ülkeye hakim olan Yugoslavya Ko­münist Partisi'nin (KPJ) yönetiminde, "halk demokrasileri" (Narodna Demok­racija) ve "işçi hareketleri" (Radnicki Pokret) sloganıyla sosyalist ülkeler ara­smda yer almıştır. Il. Dünya Savaşı'ndan sonra ülkenin (Yugoslavya Federa­tif Halk Cumhuriyeti [FNRJ]) ilk anayasası 30.01.1946'da kabul edilmiş, Yu­goslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti (YSFC) olarak da 1963'te yeni ana­yasa hazırlanmıştır. Söz konusu anayasaya 1967, 1968 ve 1971 'de "anayasa ilaveleri" (Usta vni Amandmani) yapılmıştır. 26 19 7 4'te kabul edilen anayasayla

21 Bodvoje MilojeviC, "Jugoslavija", Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1960, s. 567; Ahmed Smajlovic, "Muslims in Yugoslavia",Jouma/, 11/1, s. 132.

22 Başşehd tanımlayan anayasa maddesi için b k. Us tav na Socijalisticka Federativna Republika Jugoslavija, elen 9 (madde 9), Skopje 1974, s. 31.

2 3 Kuruluş esnasında ( 1919) devletin adı Sırp, Hırvat ve Sloven Krallıgı (Kraljevina SHS) idi. Fakat birbitini yadırga­yan ve anlaşamayan bu kavimleri birleştirmek ümidi ile, on yıl kadar sonra devletin adı Yugoslavya Krallığı (Kraljevina jugos!avija) oldu. Kuruluşu sırasında bu yeni devletin 250.000 km' kadar toprağı üzerinde 12.000.000 nüfusu vardı(bk. Selarni Gözenç, Avrupa Ülkeler Coğrafyası I: Akdeniz Avrupası ve Balkan Ülkeleri, 1stanbul1985, s. 132).

24 lvo Banac, "Jugoslavija", Hrvatski Leksikon, Zagreb 1996, ı, 549. 25 Günümüzdeki Yugoslavya Sırbistan ve Karadağ cumhuriyetlerinden oluşmaktadır. Kosova ile Voyvodina özerk

bölgeleri Sırbistan Cumhuriyeti içinde eritilmeye çalışılmaktadır (b k. Bertelsmann, "Sırbistan", Bugünkü Dünyamız Atlas Ansiklopedi 1993, istanbul, ı, 54-55).

2 6 b k. Us tav na Socijalisticka Federativna Republika Jugoslavija (aynı anayasa ilavesinin içinde Makedonya anayasal il&vesi Ustav na Socijalisti&a Republika Makedonija adındaki ilaveler mevcuttur) Ustavni Amandmani so Objasnuvanja,

Skopje 1970, s. 3-310.

177

Page 10: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

da bölgedeki bütün müslüman milletler için daha ılımlı bir dönemin başladığı kabul edilmektedirY özellikle "halkların egemenliği", ve "işçi ve her tür emekçi kesimin özyönetiminden" oluşan bütün millet ve milliyerlerin de­mokratik sosyalist özyönetimci bir toplum ve federal bir yapıya sahip olan Yugoslavya, altı cumhuriyet ve iki özerk bölgeden oluşmaktadır. Ülkeyi ana­yasal olarak oluşturan cumhuriyetler şunlardı: Bosna-Hersek (başşehri: Sa­rajevo [Saraybosna]), Sırbistan (başşehri: Beograd [Belgrad]), Hırvatistan (baş­şehri: Zagreb), Slovenya (başşehri: Ljubljana [Lyublyana]), Makedonya (başşeh­ri: Üsküp [Skopje]) ve Karadağ (başşehri: 1ltograd [1991 'den sonra Podgorica]) .28

Sırbistan sınırları içerisinde bulunan iki özerk bölge de şunlardır: Kosova (baş­şehri: Priştine [Prishtine]), ve Voyvodina (başşehri: No vi Sad). 29

b) Nüfus

Yugoslavya Balkan ülkeleri arasında Türkiye'den sonra en çok nüfusa sahip olan ülkedir. Sayımlarda dini açıdan tasnife yer verilmediği için II. ·Dün­ya Savaşı'ndan bu yana Yugoslavya'daki müslüman nüfusun sayısı hakkında resmi bilgilere rastlanmamakta, etnik açıdan tasnife yer verilse de bütün sayımlarda müslüman kökenli etnik gruplar hakkında verilen resmi bilgiler güvenilir verilerolmaktan uzaktır. Etnik yapısı çok zengin olan Yugoslavya'ya ait cumhuriyetlerde yirmi iki ila yirmi beş farklı etnik grup yaşamaktadır. 30

Mevcut etnik gruplar arasında Sırplar, Hırvatlar, müslümanlar (Boşnak müslü­manlar ve Sancaklılar) ve Karadağlılar o dönemin resmi dili olan Sırpça-Hırvat­ça, Makedonlar Makedonca, Slovenler Slovence, Arnavutlar Arnavutça ve Türkler Türkçe konuşmaktadırlar. Bunlardan başka daha az nüfusa sahip olan etnik gruplar arasında Alman, Macar, İtalyan, Bulgar, Rom (Çingene), Romen vb. kökenli halklar yaşamaktadır.

1921 istatistik yıllığına göre ülkenin nüfusu 12.017.323, 1971'de 20.522.972 olup son yapılan sayımda ise (1981) nüfusun 22.427.585'e ulaştığı zikredilnıektedir. Halklar arasındaki oranların resmi verileri güveni­lir değildir. Bu rakamlar Slav sayısının arttığını, müslüman sayısının ise azal­dığını göstermektedir.31 1921 istatistik yıllığına göre 12.0 ı 7.323 nüfusa sa­hip olan Yugoslavya'da halklar arasındaki nüfus oranı şu şekilde beyan edil­miştir: Sırp (Karadağlılar'la beraber)% 38,8, Hırvat% 23,8, Müslüman (Boş­nak)% 6,1, Sloven% 8,5, Arnavut% 3,7, Makedon% 4,9, Macar% 3,9, Al­man % 4,3. 1981 istatistik yıllığına göre 22.42 7.585 nüfusa sahip olan Yu­goslavya'da ise halklar arasındaki nüfus oranı şu şekildedir: Sırp% 36,3, Hır-

2 7 Burada kaynak olarak gösterilen anayasa metni de 1974'e ait olan Ustav na Socijalistii:ka Federativna Republika Jugaslavija (Skopje 1974) adındaki'anayasadır. FNRJ ve sonraları YSFC olarak Yugoslavya'nın toplumsal düzeni ve anayasaları için bk. Sergije Dimitrijevic, "jugoslavija", Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1960, s. 603-651; Ustav na Socijalistii:ka Federativna Republika Jugoslavija, S. 5-29.

28 bk. Ustav na Socijalistii:ka Federativna Republika Jugoslavija, Clen 2, 3, s. 29. 29 özerk bölgeleri tanımlayan anayasa maddesi için b k. a.e., 4, s. 30. 30 Ahmed Smajlovic, "Muslims in Yugoslavia", Journal, lll!, s. 132. 31 Nitekim Bulgaristan daha bariz bir şekilde bu tür yollara başvurup ll. Dünya Savaşı'ndan bu yana nüfusunun

etnik yapısı hakkında resmi belgeler takdim etmemiştir (b k. Nazif Kuyucuklu, "Bulgaristan", DİA, VI, 392).

178

Page 11: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ. Dr. Muhammed ARUÇi

vat96 19,8, Müslüman (Boşnak) 96 8,9, Sloven 96 7,8, Arnavut% 7,7, Make­don o/o 6, Yugoslav o/o 5,4, Kara Dağlı o/o 2,6, Macar% ı ,9. Alman nüfus ise Il. Dünya Savaşı'ndan sonra Yugoslavya'dan tamamen göçe tabi tutulmuştur.32

Il. Dünya Savaşı'ndan sonra Yugoslavya Devleti'nin takip ettiği politi­ka, müslümanların yaşadığı bölgelerde onlara her zaman sorun yaratabile­cek kimlikler ve beklenmedik olaylar peşindeydi. Müslümanlara bazan dini zaviyeden bakılarak siyasi stratejilerinde yeni politikalar belirleniyor, bazan da milli zaviyeden bakılarak yeni baskı stratejileri tesbit ediliyordu. Bağımsız Devletler Hareketi (Pokret Nesvrstanih) ve İslam ülkeleriyle olan ilişkilerde, Bosna-Hersek müslümanları ön plana çıkarılır ve kendilerine imtiyazlar tanı­nırdı. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri ile olan ilişkilerde ise Yugoslavya'daki Ar­navut vb. azınlıklara verilmiş olan siyasi konum gündeme gelirdi. Ama yine de Boşnaklar için "İslam fundamentalizmi" sloganı ve Boşnaklar'ın milliyet inti-sabı tartışmaları, Arnavutlar için "Büyük Arnavutluk" ve "Arnavut milli­yetçiliği ve separatizmi" gibi senaryolar çoğu zaman gündemi oluşturmaktay­dı.

Ancak }os ip Broz Tito liderliğinde ve Yugoslavya Komünist Partisi yöne­timinde 1945'te kurulan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti (Federa-tivna Namdna Republika Jugoslavija), AVNOJ33 ilkelerine bağlı kalarak getiri-len yeni anayasada herkesin anayasal olarak "eşit haklara" sahip olduğu gö­rülmektedir. 34 Anayasanın 1. maddesinde zikredildiği gibi, Yugoslavya Sos­yalist Federatif Cumhuriyeti gönüllü olarak birleşen milletlerden ve onların sosyalist cumhuriyetlerinden ve Kosova ile Voyvodina gibi özerk bölgelerden oluşmaktadır. Bu federasyon, işçi kesiminin iktidarı ve özyönetimi olarak eşit haklara sahip olan bütün emekçilerin, vatandaşların ve anayasa önünde eşit tüm milletierin ve milliyederin özyönetimci sosyalist ve demokratik bir top­luluğudur. 35 Uygulamada ise bunun imkansız olduğu ve ancak 1991 yılının ikinci yarısında Yugoslavya'nın dağılmasına kadar gidebildiği görülmektedir.

1945-1948 yılları arasında Yugoslavya Komünist Partisi' nde, Stalyin'­in liderliğindeki Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin etkisi açıkça görülmek­tedir. O dönemdeki Sovyetler Birliği'nin Türki cumhuriyetlerde uyguladığı si­yasetin Yugoslavya'daki müslümanlar için de geçerli olacağı kanaati yaygın­dı. Çaresizlik müslümanları Yugoslavya'dan değişik bölgelere göçe zorladı. özellikle de kitleler halinde Türkiye'ye göçler gerçekleştirHdL Yugoslavya yö­netimi uluslararası kamuoyunun gözetimi dışında tutarak Türkiye'ye göç

32 b k. ve krş. S tane Zrimec, "jugoslavija",EncikJopedija Jugoslavije, Zagreb 1960, s. 596-602; Ahmed Smajlovit, "Muslims in Yugoslavia", Jaurnal, !lll, s. 132; Vukasin MicunoviC v.dğr., Handbook on Yugoslavia, Belgrade 1987, s. 27: Ivo Banac, "jugoslavija", Hrvatski Leksikon, Zagreb 1996, I, 549-550; Seliimi Gözenç, Avrupa Ülkeler Coğrafyası 1: Akdeniz Avrupası ve Balkan Ülkeleri, istanbul 1985, s. 132.

33 AVNOT hakkında b k. Sergije Dimitrijevic, "jugoslavija", Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1960, s. 603-605: B. PetranoviC, AVNOJ- Revolucionarna Smena Vlasti (1943-1945), Beograd 1976, tür yer.; Vukasin MiCunovic v.dğr., Handbook on Yugoslavia, s. 96-97: H. Sirotkovic, "AVNO)", Hrvatski Leksikon, Zagreb 1996, I, 42.

34 Ustav na Socijalisticka Federativna Republika Jugoslavija, elen 1-9 (madde 1-9), s. 29-31. 35 b k. a.e., Clen 1, 154 (madde ı ve 154), s. 29, 96. Özellikle Yugoslavya vatandaşının anayasal özgürlük, hukuk

ve görevleri hakkında aynı anayasanın 153 ila 203'e kadar (s. 95-108) olan maddeleri bu konulan içermektedir.

179

Page 12: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

edecek olan aileleri, Yugoslavya'nın neresinden olursa olsun; önce bir ila iki yıllık bir süre için üsküp (Makedonya) ve civarına yerleşmelerine ikna etme­ye çalıştı. 36 Buradaki ikametleri esnasında Türkçe öğrenip, Üsküp'teki Türki­ye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu'nda göç vesikaları hazırlanır ve nihai bir şekilde Türkiye'ye göçleri gerçekleştirilirdi.37 Göç hareketinin oradaki Slav ır­kına yardımcı olacağını iyi bilen radikal parti yöneticileri zaman zaman bu­nun için gündem oluşturup ideallerinin gerçekleşmesi için gerekli tedbirleri almaya çalıştılar.38

1945'ten önce, Yugoslavya'daki müslümanların sorunlarını uluslarara­sı platformlam taşıyabilecek mekanizmaların çalışması imkansızdı. II. Dün­ya Savaşı'ndan sonra kurulan federal devletin yapısında bu tür sorunlar, Yu­goslavya Komünist Partisi kurulları ve özellikle Belgrad'daki Yugoslavya Ko­münist Partisi Merkez Komite Başkanlığı (Predsjednistvo CK SKJ) nezdinde tartışılır; konu Marksist felsefe noktainazarından araştırılır, neticeye varıldık­tan sonra hükümet nezdinde icraya devredilirdi. Millet ve milliyet konusun­da Marksist düşünce doğrultusunda çözümler üretilirdi. İlk devirde üretilen çözümlere dayanılarak kurulan yeni Yugoslavya'da, Sırp, Hırvat, Sloven, Makedon ve Kara Dağ etnik kökenli gruplar resmen kabul edildi.39 Ancak Bosna-Hersek'teki müslüman Boşnaklar'la Kosova, Makedonya ve Kara Dağ'daki müslüman Arnavutlar ve Türkler hakkında bir çözüm önerilmedi. Daha sonraki dönemlerde Yugoslav idaresinin "Yugoslav entegral milleti" (Jugosloveni) oluşturma çalışmaları da bir sonuç vermedi. Boşnak müslü­manlar II. Dünya Savaşı esnasında Halk Kurtuluş Savaşı'ndaki (NOB) istik­lal mücadelelerine katılmalarından dolayı resmi kaynaklarda müslüman mil­leti olarak kabul gördüler ve 1967'de bu isim resmen tasdik edildi. Böylelikle Boşnak müslümanlar, Yugoslavya'nın resmen tanıdığı ve tasdik ettiği altıncı etnik grup olarak kabul edildi. 40

36 Makedonya'ya Yugoslavya'nın muhtelif bölgelerinden ve özellikle Bosna-Hersek, Sancak ve Kosova'dan yer­leştirilen müslümanların sayısı bir hayli kabarıktı. Yerleştirildikleri bölgeler Üsküp ve etrafındaki köyler, lltov Veles (Köprülü), Pirlepe ve özellikle Pir! e pe köylerinden jitoşe köyü zikredilebilir.

37 1952-1967 yılları arasında Yugoslavya'dan Türkiye'ye tamamı "serbest göçmen" olarak gelenlerin miktarı, Türkiye Cumhuriyeti Köyişleri Bakanlığı tarafından, 7-13 Ekim 1968 tarihinde "Avrupa Konseyi İskan Fonu idare Meclisi ve idare Komitesi"ne sunulan raporda 46.338 aile ve 175.392 kişi olduğu bildirilmiştir. Ancak bu verilerin ne kadar gerçek olduğu belli değildir. 1878 ve 1913'ten sonra günümüze kadar durmayan göç hare­keti Türkiye Cumhuriyeti'ne milyonları aşan kitleleri sevketmiştir. Yeni bir istatistik araştırmasının bu konuda yapılması gerekmektedir.

38 Balkan müslümanlannın ı. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra başlattıkları göç, n. Dünya Savaşı'ndan sonra da büyük bir hızla devam ettiği için, Üsküp'teki Meddalı Medresesi kurucusu olan Ataullah Kurtiş (Ata Efendi) ve talebeleri. siyası amaçlı olarak verdikleri fetvaya göre göçün şer'an cfıiz olmadığı yönündedir. Bu fetva yı en çok benimseyenler arasında öğrencisi Abdülfettah Rauf (Fettah Efendi) ve onun talebesi Kemal Aruçi'dir (Kemal Efendi). Kalkandelen'de yaşayan Hiıfız Cemii Efendi de aynı görüşleri savunmuştur. Kemal Aruçi'ye bu fetvanın şer'[ mesnedini sorduğumuzda, cevap olarak, Balkanlar'daki toprakları terketmelerini engellemek gibi siyasi amaçlı bir fetva olduğunu söyledi. Söz konusu fetvanın şer'! mesnede dayanmadığı ve ancak bu tür caydıncı bir tedbir alınıp bölgedeki Ortodoks panslavist ideallerin gerçekleşmemesi için atılmış bir siyasi adım olduğunu ifade etti. Kendisi de aynı görüşe sahipti ve bu kanaatini yazdığı bir şiirde, "Durmadı hicret, ah o mel'fın akın" mısraı ile dile getirmiştir.

39 Millet ve milliyet (Narod i Narodnost) mefhumlan o dönemin etnik grupları hakkında kullanılmaktadır. Azınlık statüsünde kabul edilenler milliyet mefhumu ile tanınmaktadırlar.

40 Tarihte ilk olarak uygulamada "müslüman (musliman)" kelimesi bir etnik köken için kullanıldı. Din! köken olarak müslüman kelimesi küçük "m" harfı ve etnik köken olarak büyük "M" harfı ile resmen yazılmaktaydı.

180

Page 13: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ: Dr. Muhammed ARUÇI

Yugoslavya Komünist Partisi içindeki reformist (Edvard Kardelj ve arka­daşları) ve radikal (Aleksandar RankoviC ve Sırp milliyetçi komünistleri) güçlerin hesaplaşması, 1962'de parti yönetimindeki birliği tehdit ediyordu. Josip Broz Tito ise reformistleri destekleyerek 1966'da radikallerin öndediğini yapan Sırp lider Aleksandar Rankovic'i görevden aldı. Bu tarihten itibaren Yugoslavya'da daha ılımlı bir siyasetin başladığı görülmektedir. 1971 'deki Hırvat Balıarı (Hrvatsko Proljece) adlı operasyon neticesinde Sav ka Dapcevic-Kucar liderliğin­deki Hırvat milliyetçilerine de bir darbe indirildi. Yugoslavya Komünist Partisi içinde Tito'nun kendisine, bütün yetkilerini devredeceği bir varis seçmesini engellemek isteyen etkili bir muhalefet gelişmeye başladı. Bu muhalefet so­nucu, 1974'te kabul edilen anayasaya (Ustav SFRJ) 41 göre, merkeziyetçi bir idareden vazgeçip mevcut cumhuriyetiere daha fazla yetki tanındı. Parti ka­rarları ile devlet ve parti başkanlığı görevleri kurumlara aktarıldı, cumhuriyet­lere de daha özerk bir şekilde yönetilmelerini sağlayacak yetkiler tanındı. Bü­tün bunlar 1974 anayasası ile gerçekleştirildi. Söz konusu anayasa icabı Ko­sova ve Voyvodina özerk bölgelerine yeni yetkiler verilip onlar da ülkede mevcut altı cumhuriyetin statüsüne benzer bir statüye sahip oldular. Her iki bölge federal devletin birer unsuru olup dönüşümlü olan cumhurbaşkanlığı makamında bile cumhuriyetierin temsilcileri gibi, bu iki bölgenin de daim! temsilcileri olması hakkı kazanıldı. Priştine'de ilk olarak Arnavutça eğitim ve öğretim yapan bir üniversite kuruldu. Bundan böyle Kosova'daki müslüman Arnavut halkı, daha geniş haklara sahip oldu ve Aleksandar Rankovic'in ora­larda bizzat uyguladığı baskıya son verildi. Buna rağmen Arnavutlar azınlık statüsünden kurtulamadı. 42 Bu durum, Arnavut milllliderleri nezdinde kabul edilemez bir hal aldığı için, mill! mücadele günümüze kadar sürmüştür.

Giderek artan Sırp ve Hırvat milliyetçi güçlerin tehlikesiyle karşı karşıya kalan }osip Broz Tito liderliğindeki Yugoslavya Komünist Partisi tarafından, partinin merkez komitesi ve idare organlarında tasfiye hareketi başlatıldı. "Kardeşlik ve birlik" ilkesine aykırı davrandıkları için partiden ihraç edilen bin­lerce yönetici ve partili vardı. Bunların arasında eşi Jovanka Broz da bulun­maktaydı. Ancak 4 Mayıs 1980'de Tito'nun ölümüyle Yugoslavya Ko-münist Partisi Merkez Komitesi'nde anlaşmazlıklar çıktı ve milliyetçi Sırp güçlerinin 197 4 anayasasına olan itirazları Yugoslavya'yı büyük bir istikrar-sızlığa itti. Kosova'daki Arnavut "Separatik Hareketleri" örnek gösterilerek Kosova'nın özerklik statüsü ve Arnavutlar'ın durumu gözden geçirilip 19 7 4 anayasası ile elde edilen haklar kaldırıldı. 1987'de başlatılan bu hareket ne-ticesinde Yu­goslavya Komünist Partisi 1990'da dağılma sürecine girdi. Parti-nin

41 Us tav na SocijalistiCka Federativna Republika Jugoslavija (aynı anayasanın içinde Makedonya anayasası Us tav na Socijolistitka Republika Makedonija adındaki anayasa mevcuttur), Skopje 1974, s. 5-394.

42 1981 istatistik yıllığının resmi verilerinde 3.000.000'u aşkın Arnavut nüfus Makedon ve Kara Dağ milletinden daha fazla olmasma rağmen Arnavutlar yine de azınlık olarak kabul edildiler, 600.000'i aşmayan Makedonlar ve 450.000 nüfusa sahip Kara Dağlılar'ın (Crnogorci) hem müstakil cumhuriyetleri vardı, hem de Yugoslavya milletlerini oluşturan egemen milletler arasında gözüküyorlardı (b k. "Kush e Banon Republiken e Kosoves", Republika e Kosoves, s. 55-58).

ısı

Page 14: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

nin dağılmasıyla Yugoslavya Devleti'nin de parçalanmasının ilk belirtileri artık gizlenemez bir hal almaya başladı.

Tito'nun ölümünden sonra artık tek bir kişi, elindeki yetkilere dayana­rak tek başına karar vermiyor, altı cumhuriyet ve iki özerk bölgeden oluşan sekiz siyasal birimin Yugoslavya Başkanlığı' ndaki temsilcileri, 43 oy birliğiyle çıkacak bir karar aramak zorunda kalıyorlardı. Böyle yavaş bir sistem, siyası ve iktisadi alanlarda gereken pratik ve hızlı reformların yapılmasını imkan­sız kılıyordu. Özellikle 1980'deki Yugoslavya'nın dış borçları 20 ila 2 7 milyar ABD dolarını aşmıştı. Ülkeyi saran ciddi iktisadi bunalım yoğunlaşırken, iş­sizlik oranı tırmanıyor, enflasyon oranı 1980'in ortalarında % 1 OO'ü aşıyor, 1989'da ise bazı Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi% 2SOO'e kadar ula­şıyordu.44 Bu durum Yugoslavya ekonomisine, dönemin Ante Markovic hü­kümeti tarafından müdahaleler yapılmasına rağmen, Yugoslavya'nın talih­sizliği Sırp lider Slobodan MiloseviC'in siyasi platformda duruma müdahalesi ile başlamış ve kanlı bir savaşla neticeye varıp parçalanma süreci hızlandırıl­mıştır.

Federasyon-konfederasyon tartışmaları esnasında Yugoslav Halk Or­dusu, Sırbistan hegemonyasındaki Yugoslavya Başkanlığı ve Yugoslavya Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından, Tito'nun ölümünden sonra ( 1980) "Kosova İle ilgili Yugoslavya Politikası" adlı hareket federal mecliste görüşülmeye başlandı. Mart 1981 'deki Priştine olayları Yugoslavya'nın da­ğılma sürecindeki dönüm noktası olmuştur. 45 Kosova Meclisi'ndeki anayasa çalışmalafını yapan 114 delege (parlamenter) 02.07.1990'da Anayasa Dekla­rasyonu'nu ve 07.09.1990'da Kaçanik'te (Kosova) Kosova Cumhuriyeti ana­yasasını ilan ettilee 46 Bir yandan Kosova'nın müstakil bir cumhuriyet olarak ilanı, diğer yandan da Bosna-Hersek'te Alija Izetbegovic liderliğindeki ba­ğımsızlık hareketleri ve 12.10.1991 'de yapılan referandum esnasında Sırp­lar'ın Bosna-Hersek Meclisi'nden ayrılmaları gibi hadiseler neticesinde Ol. 03.1992 tarihindeki referandumda Bosna-Hersekli seçmen tarafından% 99.4 gibi yüksek bir oranla Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin bağımsızlık kararı alın­dı. Sırplar oylamaya katılınadı ve federal ordu desteğindeki saldırılarını yoğun­laştırarak müslümanların yerleşim bölgelerinde katliama yöneldiler. Mart 1992 'de Bosna-Hersek'teki Sırplar ile müslümanlar arasında silahlı çatışma­lar patlak verdi. Yugoslavya Halk Ordusu Sırp milisierinin yanında çatışmaya katıldı. 1981 'den itibaren Kosova'da gizlice yaptıkları katliam, Bosna-Her­sek'te daha korkunç bir şekilde ortaya çıktı. Müslümanlar halk toplama kamplarına sevkedildi, Sırp milisler tarafından müslüman kadınlara planlı bir

43 Sekiz temsilciden oluşan Yugoslavya Başkanlığı'nda, başkanlık makamına belirlenen bir sırayla oturan temsilci Yugoslavya Başkanlık Başkanı unvanı ile tanınmaktaydı. Kosovalı Sinan Hasani ve Bosna-Hersekli Nijaz Dizda­reviC söz konusu makamda son dönemde görev yapan müslüman halkının temsilcilerindendirler.

44 Bertelsmann. Bugünkü Dünyamız Atlas Ansiklopedi, Güterslah 1993 [Almanya], I, 54-55. 45 "Kush e Banon Republiken e Kosoves", Republika e Kosoves, s. 29-42. 46 a.e., s. 42-44.

182

Page 15: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKI YUGOSLAVYA ll- Tebliğ • Dr. Muhammed ARUÇi

şekilde tecavüz edildi, her gün okul, kütüphane, üniversite, hastane, müftü­lük, cami vb. müesseseler hiçbir ayırım gözetilmeksizin yoğun bir biçimde ateş altında tutuldu. Yüzbinlerce müslüman katledildi, yine yüzbinlerce müs­lüman bölgelerinden muhtelif yerlere göçe tabi tutuldu. Meşru müdafaa için kurulan Bosna-Hersek Ordusu ile halk birlikte senelerce mücadelelerini sür­dürüp bu zulme son verilmesini sağladılar. Uluslararası diplomasideki en bü­yük başarılan ise 22.05.1992'de Bosna-Hersek'in Birleşmiş Milletler Üyeliği­ne kabul edilmesinin sağlanması olmuştur. 47

Bunun bir benzeri bugün Kosova'da yaşanmaktadır. 48 İbrahim Rugova liderliğindeki Kosova Demokrat Birliği, siyası çevrelerin barışçı çabalarına rağmen Yugoslavya Ordusu ve Sırp milisieri Bosna-Hersek'te yaptıklarını bu defa da Kosova'daki müslümanlara uygulamaktadırlar. Bu sempozyumun yapıldığı günlerde Kosova Kurtuluş Ordusu tarafından on sekiz - ellibeş yaş­lan arasındaki bütün Kosovalılar'ın aktif bir şekilde savaşa katılmalan için seferberlik ilan edilmiş ve Kosova toprağının üçte biri Kosova Kurtuluş Ordusu denetimine girmiştir.

Bosna-Hersek olaylan ve halen Kosova'da olup bitenler şunu göster­mektedir: Balkanlar'daki müslümanlar XX. asrın sonlarına doğru savaşa itil­mektedirler. Onların Balkanlar'da kalabilmeleri, ancak ileriye yönelik iştirak edebilecekleri savaşlar neticesinde kazanılabilecek "haklar ve özgürlükler" in yanı sıra ABD ve Batı Avrupa ülkeleri denetiminde gerçekleşecektir.

c) Din

Ülkede din ve mezhep olarak Ortodoksluk, Kataliklik ve Müslümanlık mevcuttur. Sırplar, Makedonlar ve Kara Dağlılar Ortodoks kilisesine, Hırvat­lar, Slovenler ve Macarlar ise Katolik kilisesine mensupturlar. İslam dinine mensup olanlar ise müslümanlar (Boşnak müslümanlar ve Sancaklılar), Ar­navutlar, Türkler, Tarbeşler ve Romlar'dır.

Yugoslavya müslümanlan mill! sorunlar kadar din! problemlerle de kar­şı karşıya kalmışlardır. Komünist iktidarın getirdiği anayasaya göre din ve

47 Branislav Djurdjev, "Bosna-Hersek", DİA, VI, 297; M. Klemendc, "Bosna i Hercegovina", Hrvatski Leksikon, Zagreb ı996, ı. ı37-ı38.

48 Kosova, Balkan yarımadasında meşhur bir ovanın adıdır ve bu isim XIX. asrın sonlarına doğru Osmanlı Devle­ti'nin bir vilayetine verilmiştir. Kosova ovası Balkan yarımadasının ortasında kuzeybatıdan güneydoğuya doğ­ru uzanmaktadır. Yüzölçümü ı 0.8 77 km2 , başşehri de Priştine'dir (Prishtine). Kuzeydoğu ve doğusunda Sırbis­tan, kuzeybatısında Sancak, batıda Kara Dağ ve Arnavutluk, güneyde de Makedonya bulunmaktadır. 2.500.000'a yakın nüfusu olan Kosova'nın% 90'ı Arnavut, % 6 Sırp ve diğerleri de Türk, Hırvat ve Boşnaklar'dan oluşur. Kosova'nın iktisadi durumu gerçekten felakettir. Nüfusun aşırı kalabalıklığı, tarımın geri kalmışlığı ve % 40'ı aşan bir işsizlik oranı. bölgenin temel özelliklerini oluşturur. Oysa Ortaçağ'da Kosova, Sırp İmparatorluğu'nun can damarını oluşturuyordu ve toplam nüfusun o/o ı O'unu aşmadıkları halde, Ortodoks Sırplar Kosova'ya, o tarihlerden bu yana hep ayrılmaz parçaları, ezici çoğunluğu müslüman olan Arnavutlar'a ise bölgede hiçbir hakkı bulunmayan yabancılar gözüyle baktılar. Nitekim, gerek iki dünya savaşı arasındaki dönemde, gerekse Il. Dünya Savaşı'nı izleyen ilk yirmi yılda, birkaç defa Kosova'yı bütünüyle Sırplaştırına çabalarına girişip, kaba terör yoluyla Arnavutlar'ı komşu Arnavutluk'a sığınmak zorunda bırakınayı ve yerlerine Sırplar'ı yerleştirıneyi denediler. Ama ı981 'de Arnavutlar'ın, ayaklanma boyutlarına ulaşan gösterilerle, bir Kosova Cumhuriyeti kurulmasını istemeleri, bölgenin askerler ve polis tarafından işgal edilmesine ve günümüze kadar süren şiddetli bir baskı siyaseti uygulanmasına neden oldu" (b k. Bertelsrnann, Bugünkü Dünyamız Atlas Ansiklopedi, Güterslah 1993 [.\lmanya], ı, 54-55).

183

Page 16: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

ibadet serbesttir ve bunlar vatandaşın özel hayatını ilgilendiren bir hadisedir. Din ve dini kuruluşlar devletten ayrıdır ve dini faaliyetlerin sürdürülmesi için bu kuruluşların gerekeni yapması serbesttir. Dini kadronun yetiştirilmesi için söz konusu kuruluşlar tarafından buna yönelik okulların açılması anayasal bir haktır. Dini inanç ve ibadetlerin siyasete bulaşması ise yasaktır. 49

Dini faaliyetlerin kontrolünün sağlanması için Yugoslavya Devleti tara­fından 194 7'de islam Dini Birliği anayasası benimsen di. Söz konusu anaya­sanın 4. maddesine göre, "İslam Dini Birliği, islami hükümlere ve islam Dini Birliği anayasası maddelerine göre çalışır; bütün bu çalışmalar Yugoslavya Federatif Halk Cumhuriyeti anayasası çerçevesinde olmalıdır. "50 Ancak dini eğitim devlet okullarında yapılmadığı için bu görevi islam Dini Birliği'nin kendi müesseseleri içinde yapması gerekmektedir. 51 Muhtelif dönemlerdeki siyasi duruma göre, din eğitimi programı, metodu ve eğitimin yapılacağı gün­lerin de değiştiği görülmektedir. ilkokul çağındaki çocuklara okul günleri dı­şında camilerde din eğitimi verilebilmesi için cami avlusunda okul sınıflarına benzer sınıfların yapılması da istenmiş olmasına rağmen bazı dönemlerde sı­nıfta öğrencilerin kalem ve defter kullanması yasaklanmış tır. Eğitimin yalnız devlet tarafından yapılabileceği uyarısı her zaman mevcut olmasına rağmen, devlet müesseseleri ile islam Dini Birliği camiası arasında "din! eğitim" mefhumu tartışmaya açılmış, camilerdeki dini eğitimin "Verska Obuka" (din! talim) mahiyetinde olmasının gerektiği vurgulanmıştır. Yalnız cumartesi ve pazar günleri böyle bir eğitim yapılabilmesine izin verilmiş ve cami imamının elinde de hem velinin hem de öğrencinin muvafakatını gösteren bir belgenin de bulunması gerekliliği şart koşulmuştur. Ancak bu tür dayatmalar ı 945-1991 dönemi içerisinde her zaman için geçerli olmamıştır. Daha ılımlı bir si­yasi dönemde dini eğitimin rahat denebilecek bir şekilde yapıldığı da görül­mektedir.

DiniEğitim

1980'deki verilere göre Yugoslavya sınırları içerisinde din eğitimi gören öğrencilerin adedi 120.000'i aşmaktadır. 52 Eğitim programlarında ilkokul se­viyesindeki öğrencilere temel din! bilgiler, Kur' an elifbası ve islam tarihinden örnekler verilmekteydi ve bu eğitimin neticesinde gruplar halinde öğrencile­rin hatm-i şerif törenleri de hemen her yıl yapılmaktaydı. Aynı öğrenciler arasında seçilen kabiliyetil çocuklar hafızlığa devam ediyor, hafızlığı tamam­layınca islam Birliği tarafından belirlenen bir komisyonun huzurunda sınava tabi tutulup kendilerine hafızlık diplaması verilirdi. Bu konuda en başarılı

49 bk. Ustav na Socijalisticka Federativna Republika Jugoslavija, Clen 174 (madde 174), s. 101; Ivan Cvitkovic, "Jslamic Community in the SFRY", Moslems in Yugoslavia, s. 78-79.

50 Nijaz Sukric, "Jslamska Zajednica u Bosni i Hercegovini Nakon Oslobodenja", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, Sarajevo 1977, s. 155.

51 bk. Ustav na Socijalistii':ka Federativna Republika Jugoslavija, Clen 174 (madde 174), s. 101. 52 Böyle bir verinin o dönemde Bosna-Hersek islam Birliği Başkanı Ahmed Smajlovic tarafından verilmesi güve­

nilir bir bilgi olduğunun delilidir. Ancak devlet makamlannı ürkütecek gerçek rakam verilmesinin mantıklı olma­dığını düşünerek, bu rakamın daha yüksek olduğu kanaatindeyiz (bk. Ahmed Smajlovic, "Muslims in Yugoslavia", Journal (of the Institute of Muslim Minority), ll/1, jeddah 1979, s. 136).

184

Page 17: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ. Dr. Muhammed ARUÇi

bölge Makedonya'nın başşehri Üsküp, Kalkandelen ve Gostivar, Bosna-Her­sek'te de Saraybosna Mostar ve Zerrica olarak görülmektedir.53 üsküp ve yö­resi en güç şartlarda bile Osmanlı dönemindeki hafız yetiştirme geleneğini korumuş ve diğer Balkan ülkelerinin hafız ihtiyacını karşılamıştır. 54 Dini eği­timin sağlıklı bir şekilde yapılması için İslam Birliği tarafından ilmihal tipinde kitaplar muhtelif dillerde (Boşnakça, Arnavutça, Türkçe, Makedonca ve Rom­ca) hazırlanıp yayımlanmıştır.55

Lise seviyesindeki dini eğitim önce Saraybosna ve Priştine'de, ondan sonra da Üsküp'te açılan "medrese" unvanı ile meşhur diniliselerde yapılırdı. Saraybosna'da Gazi Hüsrev Bey Medresesi, 56 Priştine'de Alaeddin Medrese­si57ve üsküp'te İsa Bey Medresesi58 dört yıllık eğitim yapan okullardır. Sa­raybosna ve üsküp medreseleri Osmanlı ve Yugoslavya Krallığı döneminde de aynı isimle zikredilmektedirler. Medreseterin her birinde Arapça, Türkçe, İngilizce ve Boşnakça ya da Arnavutça dilleri okutulmaktadır. İslami ilimler arasında fıkıh, akaid, İslam tarihi, tefsir, hadis, vaaz, imamet, hüsn-i hat ve benzeri dersler yer almaktadır. 59 Söz konusu medreselerden mezun olan öğ­renciler için Arap dünyasındaki muhtelif ilahiyat fakültelerine kayıt yaptırma imkanları mevcuttu. Ancak o dönemdeki İslam Birliği yetkililerinin hiçbir öğ­renciyi Türkiye'deki ilahiyat fakültelerine göndermedikleri bilinmektedir. Edinilen gayri resını bilgilere göre bunun sebebi Yugoslavya Devleti'nin böy­le bir uygulamaya sıcak bakmamasıdır. Mezunların bir kısmı da Yugoslavya sınırlan içerisinde muhtelif fakülteterin yanı sıra özellikle Saraybosna, Bel­grad ve Priştine'deki Siyasal Bilgiler ve Arap Dili ve Edebiyatı fakültelerinde öğrenimlerini sürdürmüşlerdir. Bosna-Hersek savaşından önce Saraybosna'­daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi'nin kız öğrenciler bölümü de faaliyete geçti ve halen öğretimedevam edilmektedir. Bosna-Hersek'te 1992 savaşından son­ra altı tane daha bu tür medresenin faaliyete geçmiş olduğu öğrenilmektedir.

Lise seviyesindeki dini eğitimden geçen öğrencilerin yurt dışı öğreni­minin sınırlandırılması ve fakülte öğreniminin Yugoslavya sınırları içerisinde

53 Hifzija Hasandedic, "Hafızi Mostara i Okoline", Takvim, Sarajevo 1977, s. 92-113; H. Ha fiz Smail Fazlic, Hatizi u Sarajevu, Sarajevo 1981, s. 9-12; Enes Karic, Hermeneutika Kurana, Zagreb 1990, s. 17-30, 191-197.

54 bk. N ebi Bozkurt, "Hfıfız", DİA, XV, 77. 55 örneğin: Kosova ve Makedonya'daki Diyanet işleri tarafından bugüne kadar yayımianmış dini eserlerin bir

kısmı da şunlardır: 1. H. Naim Haxhiabdiq, ILMI HAL, Boşnakça'dan tre. Qufli Osmani, Üsküp 1411/1990; 2. Dr. jusuf Ramiç, Hutbe te Zgjedhura te Muhammed it Alejhisselam (Muhammed Aleyhisselam'ın Hutbelerinden Seçmeler), (tre. Nexhat ıbrahim i- Miftar Ajdini), Prizren 1991; 3. Jd-sin (Yasin Süresi), (tre. Nexhat Ibrahimi), Prizren 1991.

56 örneğin, söz konusu medrese hakkında bk. 450 Gadina Gazi Husrev-Begove Medrese u Sarajevu, s. 15-136.

57 Priştine Alfıeddin Medresesi hakkında b k. Alauddin- Medreseja e M esme (nşr. Medreseja e Mesme "Alauddin"), Prishtine, ts, 1-16.

58 üsküp lsa Bey Medresesi hakkında bk. Hasan DZilo, "Udovoluvanjeto na Potrebite na Vernieite", el-Hilal, lll, Skopje 1987, s. 6; K. V., "Ümit Verici Kadrolar Yetiştiriliyor", a.e., lll, s. 7.

59 197b'te Saraybosna'daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi mezunlan arasındaydık (1930-1987 yılları arasındaki me­zunlar hakkında b k. 450 Godina Gazi Husrev-Begove Medrese u Sarajevu, s. 137-184). Oradaki eğitimin devlet li­seleri eğitimi seviyesi üstünde olduğunu bizzat yaşadık; çünkü 1974'te Gostivar (Makedonya) Pançe Poposki Lisesi'nden de mezun olmuştuk. 1986-1989 yılları arasında üsküp'teki lsa Bey Medresesi'nde akaid, tefsir ve hadis hoealığı görevini de yaptık.

185

Page 18: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

yapılması için Yugoslavya Devleti ile Diyanet yetkilileri arasında varılan an­laşmaya göre, 1978'de Saraybosna'da Islamski Teoloski Fakultet (ITF) adın­da Boşnakça öğretim yapan bir ilahiyat Fakültesi açıldı. İlk yıllardaki öğretim kadrosunun sayısı az olmasına ragmen daha sonra gerekli kadro yetiştirildi. Fakülte Zbornik Radova adında yıllık bir dergi de çıkarmaya başladı. 60 Hüse­yin Efendi Cozo, Hafız İbrahim Trebinjac, Ahmed Smajlovic, Jusuf Ramic, ümer Nakicevic vb. ilim adamları söz konusu fakültenin öğretim üyeleri ara­sında yer almaktadı dar. 6 ı 1990'dan sonra Priştine'de ve 199 7'de üsküp'te Arnavutça öğretim yapan birer ilahiyat Fakültesi açılmıştır.

Yugoslavya İslam Birliği'nin Yönetim Sistemi

Yugoslavya İslam Birliği'nin yönetimi camiden başlayarak federal yapı­nın en üst seviyesi olan başkanlığa kadar ulaşmaktadır. Bu kurumun hiye­rarşik yapısı şu şekildedir:

Dzematski Odbor ( Cemaat Heyeti). Diyanet camiası hiyerarşisinde ta­banı oluşturan nüve "cemaat"tir. Cemaati "Dzematski Odbor" adında her ca­mide seçilen bir heyet idare eder ve cami imaını da bu kuruluşun bir üyesi olarak görev yapar. Söz konusu heyet 5, 7, 9 veya ll kişiden oluşur. Cema­at arasından seçilen bu heyeti müftülük makamındaki "Odbor Islamske Za­jednice" resmen onaylar.

Odbor Islamske Zajednice (İsU'tm Birliği Heyeti). "Dzematski Odbor"un üstünde "Odbor Islamske Zajednice" adındaki kuruluş belediyeler düzeyinde oluşturulup birkaç "Dzematski Odbor"dan meydana gelmektedir. Son dönem­de bu kuruluşun adı "Müftülük" olarak değiştirilmiştir.

Starjesinstvo Islamske Zajednice (İslam Birliği Başkanlığı). 194 7 ve 1957 anayasalarına göre "Ulema Medzlis" ve "Vakufsko-Mearifski Sabor" adında iki ayrı kuruluş, 1959 anayasasında "Starjesinstvo Islamske Zajed­nice" adlı bir müessesede birlcştirildi. Söz konusu müessese "Odbor Islamske Zajednice" adındaki birkaç kuruluştan meydana geliyor ve Yugoslavya cum­huriyetleri arasında müstakil bir cumhuriyetin Diyanet İşleri Başkanlığı göre­vini üstleniyordu. Bu tür başkanlık adedi dörttü: Saraybosna'da Starjesinstvo Islamske Zajednice SR BiH, üsküp'te Staresinstvo na Islamska Zajednica na SRM, Priştine'de Staresinstvo Islamske Zajednice SRS ve Titograd'ta Stare­sinstvo Islamske Zajednice SR CG. Yugoslavya'nın dağılmasıyla söz konusu kuruluşların "Starjesinstvo" kelimesi yerine bir kısmında "Mesihat", bir kıs­mında da "Rijaset" kelimesi kullanılmıştır.

Sabor Islamske Zajednice (İı;:lam Birliği Meclisi). Starjesinstvo Islamske Zajednice adlı kuruluşların bulunduğu cumhuriyetlerde Sabor Islamske Za-

60 Derginin birinci sayısı Zbornik Radova adında (Sarajevo 1982) çıkmış ve günümüze kadar, savaş dönemi hariç, yayımlanmaya devam etmektedir. Boşnak ilim adamlannın ilmi makalelerini içeren söz konusu dergi, Balkanlar'la ilgili islami çalışmalar için zikre değer bir dergidir ve bazı nüshaları İSAM Kütüphanesi'nde mevcuttur.

61 Bunların bir kısmı DİA müellifi ve bir kısmı da DİA maddeleri arasındadır.

186

Page 19: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ • Dr. Muhammed ARUÇI

jednice adında parlamenter tipte birer dini meclis bulunmaktadır. Bunların da sayısı dörttür. Meclisteki delegelerin sayısı söz konusu cumhuriyetteki müs­lüman nüfusun sayısına göre belirlenmektedir. Meclisteki (Sabor Islamske Zajednice) 62 delegelerin temsilcilik görevi fahri bir görevdir ve olağan üstü durumlar dışında yılda bir defa toplanmaktadırlar. Starjesinstvo Islamske Zajednice adlı kuruluş Sabor Islamske Zajednice'nin icra organıdır; Starje­sinstvo Islamske Zajednice'ye Sabor Islamske Zajednice tarafından verilen görevler yerine getirilir ve yılda bir defa Sabor Islamske Zajednice'ye çalış­malar hakkında rapor sunulurdu. Son dönemlerde bu kuruluş "Meclisü'ş-şü­ra" adı ile değiştirilmiştir.

Vrhovno Islamsko Starjesinstvo u SFRJ (Yugoslavya Diyanet İşleri Baş­kanlığı). Starjesinstvo Islamske Zajednice'nin üst düzeydeki organı Vrhovno Islamsko Starjesinstvo adındaki federal başkanlık söz konusu dört Starjesin­stvo Islamske Zajednice'den ibarettir ve bütün Yugoslavya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yapmaktaydı. Federal tipte olan bu başkanlık makamın­da reisülulema mevcuttur ve kendisine verilen yetkilerle dört cumhuriyetteki Starjesinstvo Islamske Zajednice adındaki Diyanet camiasını denetlemekte­dir ve makamı Saraybosna'dadır. Ayrıca Saraybosna'daki ilahiyat Fakültesi de bu kuruluşun denetimi altında çalışmaktadır.63 Yugoslavya'nın dağılma­

sıyla söz konusu kuruluşun yetkileri müstakil cumhuriyetlerdeki "Mesihat" veya "Rijaset" adındaki başkanlıklam devredildi.

Vrhovni Sabor Islamske Zajednice u SFRJ (Yugoslavya Diyanet işleri

Meclisi). Vrhovni Sabor Islamske Zajednice u SFRJ adlı müessesesede cum­huriyetlerdeki dört meclisten (sabor) delege seçilip söz konusu federal tipteki parlamenter meclis oluşmaktaydı. Yugoslavya müslümanlarının en yüksek dini kuruluşu sayılan Vrhovni Sabor Islamske Zajednice u SFRJ yılda bir defa olağan toplantısını yapmaktadır. Görüşülen kararlar bütün dini kuruluşları ilgilendiren kararlardır. Ancak Vrhovni Sabor Islamske Zajednice u SFRJ adlı kuruluş Vrhovno Islamsko Starjesinstvo adındaki kuruluşun üstünde bir ma­kamdır ve en üst düzeyde bir dini ve parlamenter meclis görevini üstlenmek­tedir. Meclisteki delegelerin sayısı söz konusu cumhuriyetteki müslüman nü­fusun sayısına göre belirlenmektedir. Meclisteki (Vrhovni Sabor Islamske Za­jednice u SFRJ) delegelerin temsilcilik görevi de fahri bir görevdir ve olağan üstü durumlar dışında yılda bir defa toplanmaktadırlar. Vrhovno Islamsko Starjesinstvo adlı kuruluş Vrhovni Sabor Islamske Zajednice u SFRJ'nın icra organıdır; Vrhovno Islamsko Starjesinstvo'ya Vrhovni Sabor Islamske Zajed­nice u SFRJ tarafından verilen görevler yerine getirilir ve yılda bir defa Vrhov­ni Sabor Islamske Zajednice u SFRJ'ya çalışmaları hakkında rapor sunmakta-

62 Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra bu tür meclisler Meclisü'ş-şüra adı ile değiştirilmiş ve aynı görevi yapmaktadırlar.

63 Nijaz Sukrit, "Islamska Zajednica u Bosni i Hercegovini Nakon Oslobodenja", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, Sarajevo 1977, s. 156-158; Ahmed SmajloviC, "Muslims in Yugoslavia",Joumal (of the Institute of Muslim Minority), )eddah 1979, ll/1, s. 137-139; Ivan CvitkoviC, "lslamic Community in the SFRY", Mos lenıs in Yugoslavia, Belgrade 1985, s. 80-81.

187

Page 20: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

dır. Yugoslavya'nın dağılmasıyla ve Bosna-Hersek savaşından sonra bu ku­ruluş tamamen ortadan kalkmış ve yetkileri cumhuriyet parlamenter meclis­lerine devredilmiştir.

Refsülulema. İslam Birliği camiasındaki organizasyon Yugoslavya'nın federal yapısına uygun bir şekilde düzenlenmişti. Diyanet camiasının mer­kezi Vrhovno Islamsko Starjesinstvo adında Saraybosna'da bulunmaktaydı. Bütün Yugoslavya'daki müslümanların ve söz konusu müessesenin başkanı "Re!sülulema" unvanı ile "Vrhovni Sabor" adındaki federal dini meclis tarafın­dan kendisine takdim edilen menşur64 merasimiyle göreve başlamaktaydı. Reisülulema makamında bulunan dinilider ise Vrhovni Sabor Islamske Za­jednice u SFRJ delegeleri, dört Starjesinstvo Islamske Zajednice'nin başkan­ları, müftüler, başimamlar (glavni imami), medrese müdürleri ve ilahiyat Fa­kültesi dekanı tarafından Vrhovni Sabor Islamske Zajednice u SFRJ'deki ola­ğan ya da olağan üstü toplantıda oy lama ile seçilir. Tito Yugoslavya'sı döne­minde ise ömür boyu seçilirdi. 1990'dan sonra 4+4 şeklindeki teklif kabul edilmiştir.

Yugoslavya islam Birliği'ndeki Müesseseler ve D inf Kadro

cami. Bosna-Hersek'te ll. Dünya Savaşı'ndan sonra 1022 mescid ve cami vardı. Ulema Meclisi'nin 1954-1955 beyanatma göre faaliyet gösteren 817 cami ve mescidden bahsedilmektedir. 1970'te ise 1074 cami ve 363 mes-cid, 1976'daki beyanatta da Bosna-Hersek'te 1092 cami, 569 mescid ve 394 Kur'an kursu için ayrılan binalar zikredilmekte ve bu tür yerlerde cami ya da mescid gibi bir binanın olmadığı vurgulanmaktadır. 1971'de Bosna-Hersek'in nüfusu 1.486.671 müslüman olduğuna göre, her 500 müslümana bir cami düşmektedir. Yugoslavya sınırları içerisindeki cami adedi 1985, mescid 715, Kur'an kursu 475, medrese 4 olarak zikredilmekte, tekke ve türbe sayısı hakkında ise sayısal bilgi mevcut bulunmamaktadır. Camiierin büyük bir kıs­mı Osmanlı dönemine ait tarihi eserlerdir. 1945-1991 yılları arasında muhte­lif cemaatler tarafından yapılan yeni camiler de mevcuttur, ancak sayıları hakkında kesin bir rakam verilmemektedir.

Osmanlı döneminden sonra cami dışında diğer müesseselerin etkisi azalmaya başlayınca bu bölgede camiler çok büyük rol üstlenmeye başladı.

64 ıs78'de Bosna-Hersek'in Avusturya-Macaristan himayesine devredilmesi neticesinde bölgedeki müslümanla­rın dini liderine verilen yetki belgesine Boşnakça'da "mensura" denmekteydi. Söz konusu yetki belgesi halife tarafından istanbul'daki meşihat vasıtasıyla verilirdi. ilk menşur 17 Ekim 1882'de seçilen birinci Reisülulema Mustafa Hilmi Hadziomerovic'e 15 Aralık 1882'de yapılan resmi merasirnde takdim edilmiştir. Menşur metni Arapça ve Türkçe olarak okunmaktaydı. 1930'da seçilen Reisülulema H. Hafız İbrahim Efendi Maglajlic'e tak­dim edilen menşur ilk olarak istanbul'dan verilmemişti, çünkü Türkiye'de hilafet devri sona ermiş bulunuyor­du. Halife ve istanbul Meşihatı tarafından menşuru verilen reisülulemanın sayısı dörttür (15 Aralık 1882- 26 Mart 1914). Buna rağmen, günümüze kadar menşur merasimine devam edilmiştir. Menşur metni halife döne­minde Arapça ve Türkçe, Tito Yugoslavya'sı döneminde ise Arapça, Türkçe, Boşnakça ve Arnavutça olarak okunur ve bundan sonra yeni seçilen reisülulema için Vrhovni Sa bor başkanı önünde yemin töreni düzenlenir­di. Yugoslavya Devleti döneminde son olarak menşuru verilen reisülulema jakup Selimoski'dir. Yugoslavya'nın dağılma sürecine girmesiyle federal yapıya sahip olan bu dini kuruluş da aynı şekilde parçalandı. Müstakil Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nde kendisine ilk olarak menşur takdim edilen reisülulema Mustafa Ceric, Make­donya'da ise Sulejman Rexhepi'dir. Menşur ve muhtelif dönemlerdeki metni hakkında b k. Ferhat Se ta, Reis-ul­uleme u Bosni i Hercegovini i Jugoslaviji ad 1882. do 1991. Godine, Sarajevo 1991, s. 77-100.

188

Page 21: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKI YUGOSLAVYA ll- Tebliğ: Dr. Muhammed ARUÇI

Dini eğitimin büyük bir kısmı cami ve çevresinde gerçekleştirilmiştir. 1952'­den sonra mekteplerin kapatılmasıyla söz konusu binalar mescid veya cami­lere dönüştürülüp yine dini eğitime buralarda yeni şartlar altında devam edil­miştir. Camilerdeki imam, müezzin ve hatiplerin görevlerine muallimlik görevi de özellikle eklenmiştir. Adedi kabank olan cemaatler arasında ve bazı camiler­de yalnız çocuklara muallimlik görevini yapan dini kadro temin edilmiştir.65

Dini Kadro. Yalnız 1945-1975 yıllan arasında Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Medresesi' ne ı 000 'i aşkın öğrenci kayıt yaptırmış tır. Bunlardan 500 ka­dan Türkiye'deki İmam-Hatip Lisesi seviyesinde diplama almıştır. 1975'ten sonra hem Bosna-Hersek'te, hem de Kosova ve Makedonya'da yeni açılan medreselerin yetiştirdiği öğrenci adedi iki ya da üç katını aştı. Buradan me­zun olanlar muhtelif camilerde imamlık görevinden başka, hatip, muallim, müftü vb. görevlere atanmaktadırlar. Bunların bir kısmı akademik çalışmala­nna devam etmek için muhtelif Arap ülkelerindeki ilahiyat fakültelerinden de mezun oldular. Ezher Üniversitesi mezunları büyük bir çoğunluğu oluş­turmaktadırlar. Bumlardan mezun olan elemantarla camilerde, Gazi Hüsrev Bey Medresesi'nde, Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi'nde ve Saraybosna ilahi­yat Fakültesi'ndeki kadro boşluğu doldurulabilmiştir. Kosova ve Makedon­ya'daki dini kadro da aynı şekilde yetiştirilmiştir. Söz konusu elemanların (imam ve müezzinler de dahil) maaşı, sigortası ve dini müesseselerin diğer giderleri islam Birliği tarafından karşılanmaktadır. Hatta, 1950'de oluşan "Il­mije" adındaki kuruluş, Yugoslavya İslam Birliği içerisindeki dini kadronun bir nevi sendikasını bugüne kadar oluşturmaktadır. Diyanet hiyerarşisinde olduğu gibi müftülükler, cumhuriyetler çapındaki İslam birlikleri ve federal yapıdaki islam Birliği nezdinde birer "Ilmije" kuruluşu bulunmaktadır. 66

Yugoslavya islam Birliği'nin Finansman Durumu

II. Dünya Savaşı'ndan sonra çok büyük zorluklarla karşılaşan müslü­man topluluklar ve özellikle Yugoslavya Devleti tarafından islam Birliği'ne ait vakıfların alınmasından sonra, dini hayatın fınansman açısından çöktüğü görülmektedir. Arıcak İslam Birliği yetkilileri tarafından zekat, sadakatü'l-fıtr, hac organizasyonu, kurban, kurban derileri gibi fınansman kaynaklannın müftülükler vasıtasıyla bu merkezde toplarıması sağlanmıştır. Her caminin cemaatiiçin yıllık üyelik ödemeleri tesbit edilmiştir. Gönüllü yardımlar, muh­telif fonlar, hibe ve vasiyet tarzındaki nakit veya gayri menkuller, din görev­lilerinin halka sunduğu hizmet için İslam Birliği tarafindan alınan dini vergi­ler, devlet tarafından yılda bir defa olmak üzere verilen mali yardım ve islam dünyası tarafından yapılan mali destekler Yugoslavya'daki İslam Birliği'nin ayakta durmasını sağlamıştır. 67

65 l\ijaz Sukric, "lslamska Zajednica u Bosni i Hercegovini Nakon Oslobodenja", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, Sarajevo 1977, s. 159.

66 Nijaz Sukric, a.e., s. 156-158; Ahmed Smajlovic, "Muslims in Yugoslavia", Journal (ol the Institute ol Muslim Minority), II/1, )eddah 1979, 137-138.

67 t\ijaz Sukric, o.e., s. 162-164; Ahmed Smajlovic, "Muslims in Yugoslavia", a.e., 11/1, s. 139.

189

Page 22: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

islami: Neşriyat

Yugoslavya'nın bütün bölgelerinde yaşayan müslümanların neşriyatı hakkında yalnız islami olanlarına değinmemizin sebebi, diğer neşriyatın sa­dece devlet kuruluşları tarafından yapılmış olmasına dayanmaktadır. Bosna­Hersek'te Boşnakça, Kosova ve Makedonya'da Türkçe veya Arnavutça68 ola­rak çıkan gazete ve dergilerin hepsi Yugoslavya Komünist Partisi tarafından denetlenmektedir. Dini neşriyat ise islam Birliği'nin denetiminde ve kanunlar çerçevesinde yapılmaktadır.

İslam Birliği Boşnakça, Arnavutça ve Türkçe olarak neşriyat yapmak­tadır. Neşriyatın büyük bir bölümü gazete ve dergi, diğer bölümü de islamili­teratürle ilgili kitaplardır. Saraybosna'da yayımlanan dergiler arasında Yu­goslavya islam Birliği'nin yayımladığı Glasnik, ilahiyat Fakültesi'nin yayım­ladığı Zbornik Radova adındaki yıllık dergi, ilmije'nin yayımladığı Takvim,

Gazi Hüsrev Bey Medresesesi öğrencilerinin yayımladıkları Zemzem, Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi'nin yayımladığıAnaJi ve Bosna-Hersek İslam Bir­liği'nin yayımladığı Islamska Misao anılmaya değer dergilerdir. 69 Make­donya'da el-Hilôl/° Kosova'daki Edukata Islame ve Dituria Islame adlı

dergiler de bu bölgedeki halkın din[ eğitimine katkı sağlamaktadır.

Yugoslavya'daki müslüman topluluklar Avrupa'nın bir parçası olarak hem kendilerini tanıtmak, hem de bu zor şartlar altında yeni nesillere din! bilgiler sunmak için din, kültür, sanat, bilim ve bütün ilmi sahalarda telif ya da tercüme işine sarılmışlardır. Bu şartlar altında Yugoslavya İslam Birliği de islami bir kütüphane oluşturabilmek için gerekli çabayı sarfetmiştir. Örneğin yalnız 1976'da Bosna-Hersek İslam Birliği tarafından 40.000 adet basılan Kur'an tercümesi, Mustafa Mahmud'un 5.000 adetbasılan Hivar maa sadiki

el-mulhid tercümesi, Naim Haciabdiç'in 50.000 adet basılan Novi Ilmihal'i,

Resad Kadic'in 20.000 adet basılan Zivot i Smrt hazreti Fatime vb. eserler Boşnakça olarak yayımlanmıştır. Nedim el-Cisr, Mustafa Mahmud, Muham­med el-Behiy, Abbas Mahmud el-Akkad, Muhammed İkbal, Maurice Bucail­le, Hüseyin Cozo, Kasım Dobraca, Mehmed Mujezinovic, Muhammed Hadzi­jahic vb. müelliflerin muhtelif eserleri müslüman okuyuculam ı O.OOO'leri aşan sayılarda basılarak sunulmuştur/ı Kosova ve Makedonya'daki Diyanet

68 Örneğin, Saraybosna'da günlük gazete olan Oslobodenje, Kosova'da Arnavutça Rilindja ve Türkçe Tan gaze. teleri, Makedonya'da ise Arnavutça Flaka e Vellazerimit ve Türkçe Birlik gazeteleri tamamen Yugoslavya Devleti denetimindeydiler.

69 İki ayda bir çıkan Glasnik dergisinin 12.000 adet tirajı vardır ve 1950'den bu yana sürekli yayımlanmaktadır. Yılda bir defa çıkan Takvim 50.000 tirajlı yıllık bir dergidir ve 1951 'den beri çıkmaktadır. Ayda iki defa çıkan Preporod ise en çok tiraja sahiptir. Zemzem qazi Hüsrev Bey Medresesi öğrencilerinin çıkardıkları ve özellikle gençlere hitap eden bir dergidir. 1972'den bu yana Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi tarafından hazırlananAnaJi ilmi bir dergidir ve aralıksız yayımlanmıştır (bk. Nijaz Sukric, "Islamska Zajednica u Bosni i Hercegovini Nakon Oslobodenja", Islam i Muslimani u Bosni i Hercegovini, s. 165).

70 Makedonca, Arnavutça ve Türkçe olarak çıkan el-Hilal'in ilk sayısı 01.05.1987'de Üsküp'te yayımlanmıştır. Her üç dili bilmeme ve ilk sayısından itibaren de başyazarı olmama rağmen, Yugoslavya Devleti tarafından adımın dergide başyazar olarak yazılması yasaklanmış, bu yayınlahiçbir ilişkisi olmayan Tahsin '!evfik adında bir kişi başyazar olarakgösterilmiştir (bk. el-Hilal, V1, üsküp 1987, s. 12).

71 bk. Nijaz Sukric, a.e., s. 165-166; Ahmed Smajlovic, "Muslims in Yugoslavia", Journal (of the Institute of Muslim Minority), ll/1, s. 140-142.

190

Page 23: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

EShi YUGOSLAVYA ll- Tebiiğ ·Dr. Muhammed ARUÇI

işleri tarafından bugüne kadar yayımianmış din! eserlerin bir kısmı orijinal ve büyük bir kısmı Arnavutça'ya tercüme şeklindedir. 72

Bunlardan başka Kur'an-ı Kerim'in Boşnakça ve Arnavutça tercümeleri mükerrer olarak yayımlanmıştır. 73 Hasan Şkapur'un Sahihü'l-Buhari'nin Boşnakça iki cilt tercümesi mevcuttur. Kosova'da Dr. Feti Mehdiu ve Dr. İs­mail Ahmedi tarafından başlatılan Sahihü'l-Buhari'nin Arnavutça tercümesi bugüne kadar III, IV ve V. ciltleri yayımlanmıştır (Prishtine 1994, 1995) ve İSAM Kütüphanesi'nde mevcuttur.

islam Ülkeleri ile Olan ilişkiler

Yugoslavya'daki müslümanların islam dünyası ile olan ilişkileri 1389'­daki Kosova Savaşı'ndan itibaren başlamaktadır. 1913'e kadar bir İslam dev­letinin halkı olarak bu ilişkilerde payı olan bölge müslümanları, 1913'ten gü­nümüze kadar gayri müslim iktidarların güttüğü siyasetin merhametine ter­kedilmişlerdir. Aynı dönemlerde islam ülkelerinin çoğunda halk kurtuluş sa­vaşları ve milli mücadeleler sürdürülmekteydi. Il. Dünya Savaşı sonuna ka­dar Yugoslavya'daki müslümanların İslam ülkeleri ile olan ilişkileri yok dene­cek kadar azdı. Ancak buradaki müslümanlar "Müminler kardeştir" ayet-i kerimesini pratiğe geçiren hac ibadeti sayesinde islam ülkeleri ile uluslararası ilişkilerde kısmen başarılı olmuşlardır. ı ve II. Dünya savaşları arasındaki dö­nemde Ezher Üniversitesi'nde okuyan öğrenciler, bölge müslümanlarının sesinin bir kısım uluslararası kuruluşlara duyurulmasına vesile olmuşlardır. Mehmed Handzic, Kasım Dobraca, Hüseyin Dozo, Bedri Harnit ve Şuayp Aziz gibi kişiler, memleketlerine Ezher mezunu olarak döndüklerinde müslüman halk arasında liderlik görevini de üstlenmişlerdiL Ancak, kurulan yeni Tito Yugoslavya'sı döneminde bunların bir kısmı senelerce hapishanelerde kalmış, bir kısmı da ölüm cezasına çarptırılmıştır. 74

II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Tito liderliğindeki Yugoslavya Fe­deral Halk Cumhuriyeti bir nevi siyasi istikrara ulaştıktan ve özellikle Bağım­sız Devletler Hareketi'ni başlattıktan sonra, Yugoslavya'nın bütün İslam ül-

72 Söz konusu eserlerin bir kısmı da şunlardır: ı. Muhammed Hamidullah, Hyrje ne Islam (Introduction to Islam), (tre. Bahri Aliu ve Neshat Xheladini), Shkup 1985: 2. H. Naim Haxhiabdiq, llmıhal (Boşnakça'dan tre. QuRi Osmani), Shkup 1411/1990: 3. Dr. jusuf Ramiç, Hutbe te Zgjedhura te Muhammedit Alejhisselam (Muhammed Aleyhisselam'ın Hutbelerinden Seçme ler), (tre. Nexhat Jbrahimi - Miftar Ajdini), Prizren 1991; 4. Imam \ehbi lsmaili, Muhammed!- Profeti Islam (Muhammed- islam Peygamberi). Prishtine 19.85; 5. Dr. Mustafa Mahmud, Muhammed!- Bekimi i All-Ilohut dhe paqja qofshin m bi te (Muhammed s.a.v.), (tre. Gazmend Hoxha), Shkup 1996: 6. Ja-sin (Yasin Süresi), (tre. Nexhat Jbrahimi), Prizren 1991: 7. Shemseddin Sami Frasheri, Perhapja e Islamizmit (Arapçası: Himmetü'l-hüm/im li neşr/'1-İsl/im), (Arapça'danArnavutça'ya tre. Miftar Ajdini), Prizren 1410/ 1989.

73 Yugoslavya döneminde ve IL Dünya Savaşı'ndan sonra ilk olarak Arnavutça Kur'an tercümesi Dr. Feti Mehdiu tarafından Kur'an-i adında gerçekleştirilmiştir (Prishtine 1985). ikinci tercüme Kur'ani i Madheruar adında merhum Hasan N ahi (Prishtine 1988) ve üçüncüsü Kur'an-i Pi!rkthim me Komentim adında Şerif Alımeti'ye (Prishtine 1988: Mekke 1992) aittir. Bunlann hepsi İSAM Kütüphanesi'nde mevcuttur. Alınan son bilgilere göre, birinci mütercim Kur'an-ı Kerim'in ikinci baskısını hazırladığı (ilk baskısında Arapça metin yoktur) ve bu baskının Arapça metinle beraber bizzat mü tercim tarafından neşredlleceği ifade edilmiş tk Elimizdeki Boşnakça tercümenin biri H. M. Pandia ve m. CauseviC tarafından Kur'an Casni (Zagreb 1969), diğeri de Besim Korkut tarafından Kur'an s Prevodom (Sarajevo 1984) adıyla yapılan tercümelerdir.

74 Zikredilenlerin bir kısmı hakkında bk. Muhammed Aruçi, "Fettah Efendi", DİA, XII, 484: a.mlf., "Hanciç Meh met", a.e., XV, 547-548.

191

Page 24: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNllKLAR

keleri ile özel ilişkiler kurma çabasında olduğu görülmektedir. Bu ülkelerin büyük bir kısmının Bağımsız Devletler Topluluğu'na üyeliği söz konusu oldu­ğu için, Yugoslavya'daki islam Birliği Başkanlığı ve onun başkanı olan Rei­süluleına H. Süleyman Efendi Keınura bu tür ilişkilerde siyasi açıdan başka bir önem kazanmıştır. Böyle bir dönemde islam Birliği Başkanlığı Pakistan, Türkiye, Mısır, Fas, Suudi Arabistan, Sudan, Libya, Endonezya, Cezayir, Kü­veyt, Irak vb. islam ülkeleri tarafından dini, kültür ve basın delegasyonları tarafından ziyaret edilmiştir. Zaman zaman islam Birliği Başkanlığı nezdinde de bu tür ülkelere çeşitli ziyaretler tertip edilmiş ve bölgedeki halkın durumu konusunda muhtelif makamlarla fikir teatisinde bulunulmuş ve söz konusu makamlardan maddi ve manevi yardımlar talep edilmiştir.

Yugoslavya islam Birliği yetkilileri, muhtelif zamanlarda uluslararası çeşitli konferansıara da katılmayı başarmışlardır. 1965'te Mogadişu'daki (So­mali) Uluslararası islam Konferansı, 19 70 'te Sovyetler Birliği Müslümanları Kongresi, 1971 'de Kahire'deki islami ilimler Akademisi, 1973'te Ttablus'taki (Libya) islami Gençlik Kongresi, Cezayir'deki islami Düşünce Sempozyum­ları, 19 7 s 'te Bağdat'taki (Irak) islam Alimleri Kongresi ve yine aynı yılda Mekke'deki "Cami ve Toplumdaki Rolü" gibi uluslarası toplantılarda Yugos­lavya müslümanları seslerini duyurabilme imkanı elde etmişlerdir.

Aynı dönemlerde Yugoslavya sınırları içerisinde bazı dini faaliyetlerin başarıyla tamamlanması için, söz konusu islam ülkelerinden bizzat gelen misafir delegeler vasıtasıyla maddi destek sağlanmıştır. Bosna-Hersek'teki tarihi eserler ve özellikle camiierin onarımı, Zagrep'teki (Hırvatistan) islam Merkezi'nin inşa edilmesi, üsküp'te (Makedonya) Gazi Isa Bey Medresesi'­nin yeni binasının temelden yapılınası ve benzeri faaliyetlerde çoğu islam ül­kelerinin maddi katkısı olmuştur. Yugoslavya Devleti bu tür yardımların ne­reden geldiğini ve neden bu şekilde yardımlar sunulduğunu bilmesine rağ­men pek fazla müdahale ettiği söylenemez, çünkü bu ülkelerin çoğu bir yan­dan Bağımsız Devletler Hareketi üyesi olup, diğer yandan, Yugoslavya'nın bu ülkelerle ticari ilişkileri söz konusudur.

Ancak Türkiye ile ilişkiler bu düzeyde kurdurulmaınıştır. 1913'lere ka­dar bu bölgede iktidarda olan Türk unsurun un, Yugoslavya islam Birliği Baş­kanlığı ile böyle bir ilişkiye girmesine müsaade edilmemiştir. Onlara göre bu­nun sebebi Türkiye'nin bir NATO ülkesi ve Yugoslavya'daki özyönetimci sos­yalist rejimle mutabık olınaınasıdır. Yugoslavya'daki Komünist Partisi'nin par­çalanınası dönemine girildiğinde ( 1990) hem islam Birliği Başkanlığı se­viyesinde, hem de müslüman halk düzeyinde Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve TÜrkiye Diyanet Vakfı ile sıkı ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. özellikle Türkiye Diyanet Vakfı'nın 1990'dan itibaren Türkiye'­deki muhtelif üniversitelerde öğrenim gören Balkanlı öğrencilere tahsis ettiği öğrenim bursları takdire şayandır. Son sekiz yıl içerisinde, dağılan Yugoslav­ya cumhuriyetleri müstakil islam Birliği başkanlarının Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'na sayısız ziyaretleri gerçekleşmiş, bu-

192

Page 25: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKI YUGOSLAVYA ll- Tebliğ • Dr. Muhammed ARUÇi

nun karşılığında da söz konusu kuruluşların heyetleri bu cumhuriyetiere iade-i ziyarette bulunmuşlardır. 1997'de istanbul'da yapılan II. Avrasya Şti­rası'nın başkan yardımcılığına Makedonya islam Birliği başkanı olan Sulei­man Rexhepi seçilmiştir. 1998'de Ankara'da yapılan Avrasya Ştirası'nda da, 1999 Avrasya Ştirası'nın Saraybosna'da yapılması kararlaştırılmıştır.

193

Page 26: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

SONUÇ

Sempozyum tebliği vasıtasıyla konunun rafsilatlı bir şekilde ele alınması son derece güçtür. Bir yandan bibliyografık bilgiye müracaat etmiş, diğer yan­dan da hadiseleri bizzat o bölgede bugüne kadar yaşamış biri olarak tebliğimi şu şekilde özetlemek istiyorum:

ı. Yugoslavya'da ve bütün Balkan ülkelerinde yaşayan müslümanlar için "müslüman azınlıklar" teriminin ilmi olmaktan öte siyasi bir terim oldu­ğu ve bölgedeki müslüman toplulukların gerçek tarihini yansıtmadığı bir ger­çektir. Balkanlar'daki islam, göçmen, yerli ya da misafir müslüman azınlıkla­rın dini değildir. Özellikle bu bölgedeki müslümanlar yerli halk oldukları için (Türkler, Arnavutlar ve Boşnaklar) İslamiyet bugüne kadar bölgede varlığını sürdürmüş ve gelecekte de sürdüreceği aşikardır.

2. Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki esas dayanağı olan müslüman milletierin (Türkler, Arnavutlar ve Boşnaklar), fetihler esnasında bölgenin yerli halkı olmalarına rağmen, Osmanlı Devleti'nin misyonunu üstlenerek asırlarca bu siyaset doğrultusunda üzerlerine düşeni yapmış oldukları gö­rülmektedir. Günümüz dünyasının özellikle Balkanlar'da "desteklediği" Türk­islam düşmanlığı politikalarına rağmen yine de bölgedeki müslüman halkın, asırlarca benimsediği misyon peşinde yüzbinlerce şehid vererek, oradaki Türk­islam kültürüne ve tarihine sahip çıkmakta kararlı oldukları anlaşılmaktadır. Bunun en bariz örneği 1992-1996 yılları arasında Bosna-Hersek ve 1998'de de Kosova müslümanlarının milli ve dini mücadelesidir.

3. Yugoslavya ve bütün Balkan ülkelerindeki müslümanlar tarih bo­yunca sürdürdükleri milli kimlik mücadelesini Osmanlı Devleti'nin o dönem­deki temel siyasetine borçludur. Bu konuda gayri müslim milletler de kendi milli kimlikleri konusunda hiçbir kayba uğramamışlardır. Türk insanının Bal­kanlar'daki milletler mozaiğinden rahatsız olduğu görülmemiştir. Durum böy­le olmasaydı bölgedeki milletierin çoğunun bugün Türkçe konuşuyor olması gerekirdi.

Ancak 1389'dan itibaren Anadolu insanının din ve kültürü etkisinde kalan yerli müslüman milletler (özellikle Arnavutlar), Osmanlı'nın toleranslı davranışı neticesinde kendi milli kimliklerini bugüne kadar koruyabilmişler­dir. Oysa, Güney İtalya ve Sicilya'da asırlardan beri yaşayan Arnavutlar'ın çok büyük bir kısmı milli kimliğini kaybetmiş durumdadır. Dini açıdan Kato­lik mezhebine mensup olan Arnavutlar'ın bugün Güney İtalya'da konuştuk­ları dil İtalyanca'dır. Balkanlar'daki Arnavutlar'ın en meşhur şarkiyatçıların­dan biri olan Prof. Dr. Hasan Kaleshi, katıldığı birçok ilmi sempozyumda bu gerçeği dile getirmiştir. Hulasa, Balkanlar'da ve özellikle Yugoslavya'daki müslümanların milli kimlik mücadelelerindeki başarılannın dini kimliğe olan

194

Page 27: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

ESKi YUGOSLAVYA ll- Tebliğ • Dr. Muhammed ARUÇi

bağlılıkları sayesinde ve seviyesinde olduğu kanaatini taşımaktayım. Belki de bu durum bütün dünya müslümanları için de geçerli sayılabilir.

4. Balkanlar'da ve özellikle Yugoslavya'daki müslüman milletierin Slav ırkıyla (başta Sırp milleti olmak üzere) olan tarih!, din!, siyasi ve kültürel an­laşmazlıkları neticesinde, zaman zaman zuhur eden mücadeleler aslında bu toplumlar arasındaki mevcut sosyo-teolojik farklılıklar sebebiyledir. Her bu­nalım döneminde Slavlar'ın müslüman milletlere, etnik kökeni gözetmeden aynı biçimde düşmanca tavır sergilernesi bunun en bariz örneğidir. Ancak bu tür farkların toplumsal ve siyasi hayatta giderilmesinin imkansız olduğu da aşikardır. Tek çıkar yol, günümüzdeki uluslararası kamuoyunun ve özellikle Birleşmiş Milletler örgütünü temsilen uluslararası arenada söz sahibi olan ABD ve AB'nin demokratik ilkelere dayanarak hakiki demokratik çözümleri esas alması gerekmektedir. Aksi takdirde söz konusu bölge her zaman Avru­pa'nın kanayan bir yarası olacaktır.

S. Yugoslavya'da ve bütün Balkanlar'daki müslümanların mill! ve din! platformdaki istikrarının sürekliliği, Türkiye Cumhuriyeti ve tarih! ilişkilerini bugüne kadar kesmeyen Anadolu toplumu ile daha sıkı ilişkilerin devamın­da görülmektedir. XX. yüzyılın başlangıcında Batılı ülkeler tarafından kesin­tiye uğratılan Rumeli ile Anadolu insanının ilişkilerinin yeniden canlandırıl­ması, hem Rumeli'de yeni bir tarihi başlatacak, hem de uluslararası platform­larda ve özellikle Balkanlar siyasetinde daha güçlü bir Türkiye'yi ortaya ko­yacaktır. 1990-1998 yılları arasında olan Yugoslavya müslümanları islam Birliği Başkanlıkları ile Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı arasında olan ilişkiler 1389'dan itibaren olan tarihi canlandırmış ve yö­renin halkını yeniden Anadolu insanına kavuşturmayı başarmıştır. Bu ilişki­lerin devamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Balkanlar'da daha başarılı bir dış siya­setin sürdürülmesinde hem etkili olacak, hem de söz konusu bölgede Türki­ye Cumhuriyeti gereken konuma sahip olacaktır. Bunun her iki taraf için de atılan faydalı bir adım olduğu anlaşılacaktır. Belki de Türkiye'nin bu yolla AB'ye üyelik yolu da kısaltılmış olacaktır.

6. Yugoslavya'nın dağılmasıyla ortaya çıkan siyası tablonun gereği, müslümanların bölgede kurdukları partilerle, Türkiye Cumhuriyeti'nin siya­seti doğrultusundaki bütün siyası partiler arasında ilişkilerin en üst düzeyde sürdürülmesi gerekmektedir. Her iki tarafın parlamenter grupları sık sık kar­şılıklı ziyaretler gerçekleştirmeli ve fikir teatisinde bulunmalıdırlar. Bu tür iliş­kilerin Balkanlar'daki Türk-islam kültürünün korunmasında ve son dönem­de Bosna-Hersek savaşı esnasında bu kültüre yapılan katHarnın tekrarlan­mamasında katkısı olacaktır. Aksi takdirde önümüzdeki yıllar, Kosova, San­cak, Kara Dağ ve Makedonya'daki o zengin Türk-islam tarih! eserlerinin ta­mamen ortadan kalkmasına şahit olacaktır.

7. Günümüz Yugoslavya'sındaki dini kadro büyük bir çoğunlukla Arap üniversitelerinde eğitim görmüştür. Bölgedeki müslüman halkın mütedeyyin

195

Page 28: MÜSLÜMAN özt N lııı ~

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA MÜSLÜMAN AZlNLlKLAR

kesimi ise bugüne kadar Osmanlı'nın örf ve adetlerini sürdürmektedir. Türki­ye Diyanet işleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı Balkanlar'da daha aktif bir şekilde faaliyetlerini sürdürme kararlılığından vazgeçmemelidir. Üni­versite bursları, gerçekleşen karşılıklı ziyaretler, oralara gönderilen dini ya­yınlar ve benzeri faaliyetler sınırlı kalmamalı dır. Türki cumhuriyetlerdeki faa­liyetlerin büyük bir kısmı oralarda da aynı şekilde gerçekleştirilmelidir.

Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı veya Türkiye Diyanet Vakfı tarafın­dan oralarda ya da İstanbul'da Balkanlar Masası'nın (Balkanlar Bürosu) ku­rulması gerekmektedir. Saraybosna, Priştine ve Üsküp'te eğitim ve öğretim yapan ilahiyat fakülteleri ile aktif bir şekilde fikir teatisinde bulunmak ve maddi ve manevi destek sağlamak suretiyle gereken eğitim seviyesinin yük­seltileceği kanaatindeyim. Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi ve üs­küp İsa Bey Kütüphanesi gibi kuruluşların raflarında müşterek tarihimizi ka­leme alan ecdadımızın eserlerine sahip çıkınakla çağdaş nesillerin ancak bu şekilde görevini yapmış olacaklarına inanıyorum.

Hulasa konumuzu, Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi'nden elde ettiğimiz, Bosnalı müslüman müelliflerden olan ve TDV İsıarn Ansiklopedisi madde­leri arasında yer alan Mehmet Hanciç'in: 75 "Gerçeğe ulaşma ihtiyacımız varsa konuya tenkitçi ve objektif bir açıdan değinmemiz gerekmektedir. Şu veya bu görüşün haklı olmasının ispatı konusunda Bosna-Hersek müslümanları­nın hiçbir çıkarı yoktur. Geçmişte ne olurlarsa olsunlar, onlar için en mühim olanı hakiki müslüman olmaları ve geleceğe doğru müslüman olarak kalma­larındaki kesin kararlılıklarıdır" 76 şeklindeki sözleri durumu açıklamaktadır.

75 bk. Muhammed Aruçi, "Hanciç Mehmet", DlA, XV, 547-548. 76 "Pri ovome treba postupatİ kriticki i objektivno, ako nam je stalo do toga da do istine dodemo. Bosansko­

Hercegovacki muslimani nemaju ni malo interesa u tom da jedno ili drugo u ovom pogledu bu de pravo. Glavno je za njih da su osvjedoceni muslimani i da su odlucni da takvi i ostanu pa makar u proslosti biti ne znam sto". bk. Mehmed HandZic, /s/amizacija Bosne i Hercegovine, s. 3.

196