michel butor’un İzelges veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda...

135
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BATI DİLLERİ ve EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ MICHEL BUTOR’UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve ALAIN ROBBE-GRILLET’NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE ŞÜPHE” ve “ARAŞTIRMA” İZLEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Yüksek Lisans Tezi F. Pınar AND Ankara – 2008

Upload: others

Post on 16-Feb-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

BATI DİLLERİ ve EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI

FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ

MICHEL BUTOR’UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve

ALAIN ROBBE-GRILLET’NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE

“ŞÜPHE” ve “ARAŞTIRMA” İZLEKLERİNİN

KARŞILAŞTIRILMASI

Yüksek Lisans Tezi

F. Pınar AND

Ankara – 2008

Page 2: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

BATI DİLLERİ ve EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI

FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ

MICHEL BUTOR’UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve

ALAIN ROBBE-GRILLET’NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE

“ŞÜPHE” ve “ARAŞTIRMA” İZLEKLERİNİN

KARŞILAŞTIRILMASI

Yüksek Lisans Tezi

F. Pınar AND

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Zümral ÖLMEZ

Ankara – 2008

Page 3: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

BATI DİLLERİ ve EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI

FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ

MICHEL BUTOR’UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve

ALAIN ROBBE-GRILLET’NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE

“ŞÜPHE” ve “ARAŞTIRMA” İZLEKLERİNİN

KARŞILAŞTIRILMASI

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

…………………………………………….. ………………………….

…………………………………………….. ………………………….

…………………………………………….. ………………………….

…………………………………………….. ………………………….

…………………………………………….. ………………………….

…………………………………………….. ………………………….

Tez Sınav Tarihi ……………………………….

Page 4: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

IV 

 

ÖNSÖZ

Tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Zümral Ölmez’e, Bölüm Başkanımız Sayın

Prof. Dr. Tuna Ertem’e, jüri üyem Sayın Yrd. Doç. Dr. A. Latif Armağan ve tüm

hocalarıma, bu süreçte gösterdikleri sabır ve ilgi için teşekkürlerimi sunarım.

Page 5: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

 

ÖNSÖZ IV

İÇİNDEKİLER V

GİRİŞ 1

I. BÖLÜM

GELENEKSEL ROMANDAN YENİ ROMANA 7

1.1. Yeni Romana Genel Bir Bakış 7

1.2. Yeni Romanda Anlatım Teknikleri 18

1.2.1. Ayrıntılı Betimleme 18

1.2.2. Zaman Akışının Kurgusu 21

1.2.3. Anlatı Kişilerinin Konumu 23

1.2.4. İç İçe Anlatı Yöntemi 25

1.2.5. Metinlerarası İlişkiler 26

Page 6: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

VI 

 

II. BÖLÜM

SİLGİLER VE ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİNDE ŞÜPHE VE

ARAŞTIRMA İZLEKLERİ 28

2.1. Gerçeğin Şüpheli Sunumu 28

2.2. Polisiye Roman Öğeleri 37

2.3. Mitolojik Öğeler 65

SONUÇ 111

KAYNAKÇA 113

ÖZET 123

SUMMARY 124

RESUME 125

Page 7: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

1  

GİRİŞ

Yeni Roman kavramı, 1950’li yıllarda “Minuit” yayınevi etrafında

toplanan Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Nathalie Sarraute, Claude Simon,

Robert Pinget gibi yazarların, 19. yüzyıl romanının artık günümüz dünyasına

uymadığı düşüncesiyle yaptıkları çalışmalardan doğmuştur. Öte yandan, yeni

romanın öncü yazarları arasına belli bir zaman akışı içinde katılan yazarlar da

vardır. Bunlar arasında özellikle, Jean Ricardou ile Claude Mauriac’ı ve bazı

açılardan yeni romanın geniş çizgileri içinde yer alabilen Marguerite Duras’ı

saymak gerekir.

Klasik romanın günümüz dünyasında anlamını yitirmesi 19. yüzyılın son

yıllarında fark edilmeye başlanır. Bu farkındalık içinde bulunan yazarlardan biri

olan Huysmans, A Rebours (Ters Yönde) adlı eserinde, bir diğeri Edmond

Goncourt ise, 1882’de yayımladığı La Faustin’de, romanın kullanılan alışılmış

kurallarla artık yazılamayacağını duyururlar.

Diğer taraftan bu dönemde, roman türü, birkaç değişikliğin dışında

herhangi bir gelişme gösterememiştir. 20. yüzyılın başlarında hâlâ klasik roman

Page 8: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

2  

türüne bağlı yazarlara rastlanır. Bu yazarlara örnek olarak Jules Romains, Roger

Martin Du Garde, Georges Duhamel ve Louis Aragon sayılabilir. Ayrıca,

Montherland, François Mauriac ve Georges Bernanos’un eserleri de devam eden

bu akımın içinde yer alırlar. Burada kısaca değindiğimiz romanın gelişim

sürecini, çalışmamızın birinci bölümünde daha ayrıntılı olarak ele alacağız.

1953’lere gelindiğinde, bazı gelişmeler, yazarların diğer ülke

edebiyatlarından haberdar olmalarına olanak sağlar. Matbaanın gelişen yapısı ve

her türlü seyahatin yaygınlaşması, kıtalararası ilişkilerin güçlenmesine neden

olur.

İşte bu dönemde Fransız yazarlar, Kafka, Dostoievsky ve Faulkner gibi

ünlü yazarların eserlerini kendi ülkelerinde değerlendirme olanağı bulurlar.

Çalışmamızın konusunu oluşturan roman türünü incelemeye geçmeden

önce, ele alacağımız romanların dâhil oldukları yüzyıl olması nedeniyle 20.

yüzyıldan kısaca sözetmek yararlı olacaktır. Roman, oluşum sürecinde, ortaya

çıktğı yüzyıldan etkilenmektedir.

Birinci bölümde daha ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz 20. yüzyıl,

sanayileşen ve yeni sosyal sınıfların(işçi sınfı) oluşmasına tanık olan bir zaman

Page 9: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

3  

dilimidir. Bununla beraber, ülkeler arasında ortaya çıkan ekonomik ve siyasal

rekabet, uzun zaman dünya barışını tehdit etmiştir. Kısa bir süre sonra da iki

büyük dünya savaşı arka arkaya patlak verir.

Kendisini böyle bir ortamda bulan insan, bunalım ve düş kırıklığı içine

düşmüştür.

Aynı şekilde, giderek makinelere bağımlı hale gelen dünyada, insan da

kendini bu dünyaya bağımlı olarak bulur. Bu bağımlılık, insanı yalnızlık,

anlamsızlık, umutsuzluk, gibi sıkıntılarla karşı karşıya getirir.

20. yüzyıldaki sosyolojik ve politik gelişmeler, insanın kendisini, yaşadığı

toplumu farklı şekillerde algılamasına neden olur.

İşte bu gelişmeler ışığında, yirminci yüzyılın insanlık tarihinde önemli bir

yüzyıl olduğunu söylemek mümkündür. İnsan zihinsel ve ruhsal olarak değişim

içindedir. Dolayısıyla, anlatmak istedikleri de değişim göstermektedir.

Böylelikle değişik anlatım biçimlerinin, daha önce denenmemiş anlatım

tekniklerinin ortaya çıkması doğal karşılanacaktır. Çünkü insanın yaşadığı dünya,

daha önce anlatmayı denediği dünya değildir artık.

Page 10: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

4  

Bu bağlamda, yeni roman kavramı, roman türünü yenilemeyi düşünen,

eski formların yerine yenilerini koymak isteyen bazı yazarların ürünü olarak

karşımıza çıkar.

Biraz önce sözünü ettiğimiz değişimlerin toplumda yarattığı baskı,

kendini edebiyat alanında basmakalıplıktan uzaklaşma gerekliliği ve hiçbir

katılığın roman yazımında kullanılmak istenmemesiyle kendini gösterir. Yani,

roman yazımında kullanılan tüm kuralların yerini, artık bu kuralların reddi

almalıdır.

Yüzyılar boyunca, klasik roman, okura olayların kurmaca bir dünyada

geçtiğini unutturmak istemiştir. Yeni roman yazarları oluşturulmak istenen işte

bu dünyaya karşı çıkarlar. Onlara göre artık roman türü, kullandığı tekniklerle

gerçek olarak nitelendirilen dünyayı yansıtamamaktadır.

Bu düşünceden hareketle, roman türü yeni tekniklerini, yeni anlatım

şekillerini, uygulayacağı yeni yöntemleri kendisi belirleyecektir. Yeni roman

yazarları, romanın bir araştırma olabileceği üzerinde fikir birliğine varırlar.

Araştırılacak olan, romanın yeni kurulmak istenen teknikleridir. İşte bu teknikler,

yazarların romanlarını yazmaları aşamasında kendiliğinden oluşacaktır.

Page 11: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

5  

Biz bu çalışmamızda, yeni roman akımına dâhil iki yazarın birer eserini

inceleyeceğiz. Bu yazarlardan ilki Alain Robbe-Grillet, diğeriyse Michel Butor

olacaktır.

Alain Robbe-Grillet’nin Silgiler ve Michel Butor’un Zamanın Kullanım

Çizelgesi adlı eserlerinde “Şüphe” ve Araştırma” izleklerini, bu iki eserde

“Şüphe” izleğinin “Araştırma” izleğine yön verdiğini saptamaya ve yine bu iki

romanın içinde barındırdığı bu izlekler nedeniyle “Polisiye Roman” özellikleri

taşıdıklarını kanıtlamaya çalışarak inceleyeceğiz. Bunların yanı sıra, yazarların

eserlerinde kullandıkları mitolojik öğelerin, şüphelenilen konular ve araştırılacak

konularla bağlantılı olduğunu da göstermeye çalışacağız.

Bu saptamaları yaparken karşılaştırmalı edebiyat biliminden

yararlanacağız. Bu arada, 18. yüzyılın ortalarında, yapılan coğrafi keşifler ve

seyahat olanakları sayesinde, yazarların daha önce ziyaret edemedikleri

ülkelerdeki edebiyatları tanıyarak, kendi edebiyatını karşılaştırma düşüncesiyle,

karşılaştırma yöntemlerinin bilim olma yolunda gelişme gösterdiklerini

söylemeden geçmemeliyiz.

Çalışmamız iki ana bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde, “Geleneksel

Romandan Yeni Romana” ana başlığı altında, yeni roman tekniğinin doğuş ve

gelişim sürecini, edebiyat alanındaki yerini, daha sonra, “Yeni Romana Genel Bir

Page 12: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

6  

Bakış” ve “Yeni Romanda Anlatım Teknikleri” alt başlıkları içinde yeni romanı,

roman türü olarak gelişim sürecinde inceleyeceğiz ve kullanılan tekniklerin

üzerinde duracağız.

İkinci bölümde ise, “Silgiler ve Zamanın Kullanım Çizelgesi”adlı eserleri

“Şüphe” ve “Araştırma” izlekleri açısından ele alacağız. Bu bölümde, “Şüphe ve

Araştırma İzlekleri” ana başlığı altında, ilk önce “Gerçeğin Şüpheli Sunumu”

başlığıyla, her iki eserdeki gerçeklik anlayışının şüphe duygusu içerdiğini,

“Polisiye Roman Öğeleri” başlığıyla, duyulan bu şüphenin polisiye roman

türünün bir öğesi olduğunu, eser kahramanlarının da dedektiflik özelliğine sahip

olduklarını, son olarak, “Mitolojik Öğeler” başlığı altında, incelediğimiz

izleklerin, kahramanları yönlendirdiği ve sonrasında mitolojik öğelerle

karşılaşmalarına neden olduğunu saptamaya çalışacağız.

Çalışmamızın devamında, şüphe duygusun eserlerdeki kahramanları

araştırma yapmaya yönlendirdiğini, olayların değişik bakış açılarıyla ele

alındığını, işlevini yitirmiş roman tekniklerini ortadan kaldırıp yepyeni bir teknik

yaratılmak istendiğini göstermeye çalışacağız.

Page 13: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

7  

I. BÖLÜM

GELENEKSEL ROMANDAN YENİ ROMANA

1.1. YENİ ROMANA GENEL BİR BAKIŞ

Giriş bölümünde de sözettiğimiz gibi, yeni roman akımının ortaya çıktığı

20. yüzyıl, insanlık tarihi açısından önemli bir yüzyıldır. Üzerlerinde çalışmakta

olduğumuz eserleri daha iyi inceleyebilmek için, yazıldıkları dönem olan 20.

yüzyılı daha iyi anlamak, bu yüzyılda gerçekleşen olayları daha yakından

tanımak yararlı olacaktır.

Bu bağlamda, 20. yüzyılın en önemli iki olayı I. ve II. Dünya Savaşlarıdır.

Bu savaşları hazırlayan gelişmeler, 19. ve 20. yüzyılda, hatta 18. yüzyılın

sonlarında oluşmaya başlamıştır.

Özellikle Fransız Devrimi beraberinde yeni görüşler, siyasi ve sosyal

değişimler getirmiştir. Miliyetçilik düşüncesi bu sayede yayılmış ve etkisini

göstererek, büyük imparatorluklar parçalanıp, yerlerini ulus-devletlere

bırakmalarına neden olmuştur.

Page 14: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

8  

19. yüzyılın diğer bir önemli gelişmesi de Sanayi Devrimi’dir. Sanayi

Devrimi sonrası sömürgecilik anlayışı etkili olmaya başlamış; Avrupa’daki

gelişmesi aşamasında hızlı davranan ülkeler hammadde ve pazar arayışına

girişmiş ve hâkimiyetlerini Afrika ve Uzak Doğu’ya kadar ilerletmişlerdir. Bu da

Avrupa Devletleri arasında ekonomik ve siyasi rekabete neden olmuştur. Örnek

olarak, I. Dünya savaşı, Avrupa’da dört asıl devletin başlattığı, Avrupa’daki ve

diğer kıtalardaki yirmibeş devletin yer aldığı bir savaştır.

İnsanlık, ekonomik, sosyal, siyasal, psikolojik anlamda değişim içindedir.

Değişen toplumda insanlar tüketime odaklı hale gelmeye başlamışlardır.

Dolayısıyla, nesne tüm dünyanın merkezindedir.

Bu dönemle ilgili olarak, Michel Butor, Michel Butor Üstüne

Doğaçlamalar, Dönüşen Yazı adlı eserinde, çocukluk yıllarının II. Dünya Savaşı

dönemine rastladığını ve 1939’dan önceki en büyük sömürgeci gücün, dünyanın

en önemli, en zengin ve nüfusu en kalabalık ülkesi Fransa olduğundan sözeder.

(Butor,1996:12)

İnceleceğimiz eserlerin ortaya çıktığı ülke olan ve Michel Butor’un biraz

önce bahsettiğimiz eserinde kendi hayatından kesitleri, yaptığı alıntılarla aktardığı

Fransa’ya odaklanmak gerekirse, ülkenin I. Dünya Savaşı’dan galip çıktığını

öğreniyoruz. Bu gelişmenin sonucunda da o dönemde, halkın tamamında bir

Page 15: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

9  

coşku havasının hâkim olduğunu hatta bunun edebi eserlere de yansıdığını

öğreniyoruz.

Ancak tüm bu güzel duygular, II. Dünya Savaşı’dan sonra değişim

gösterirler. Birinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan Fransa, ikincisinde aynı

başarıyı yakalayamaz ve mağlup olur. İşgaller başlar. İşte hem bu yenilmişlik

duygusu hem de hayatlarında ilk defa hissettikleri acizlik duygusu insanların,

hayata karşı tamamiyle karamsar olmalarına neden olur.

O döneme kadar, doğadaki en üstün varlık olduğunu düşünen ve kendisini

hiçbir şekilde tehdit altında hissetmeyen insan, artık başka bir dünyada olduğunu

kavramıştır. Savaş, artık insanların çatışmaları değil, büyük sermayelerin

peşindeki devletlerin, büyük çıkarlar peşinde koşan güçlerin savaşıdır. Ve bu

doğrultuda, toplumda yaşamını sürdürmekte olan insan, aslında ne kadar güçsüz

bir varlık olduğunu kavrar. İnsan ölümlüdür ve ölüm ansızın, belki sadece

kendisinden daha güçlü olanların çıkarları nedeniyle gelebilmektedir. O zamana

kadar ölümü şövalyelik unsuru olarak bilen insan, ölümün bir amacı olmak

zorunda olmadığını farkeder.

Bu genel saptamaların ardından, yirminci yüzyılı edebiyat tarihi

açısından incelemek istediğimizde, 1912-1928 yılları arasındaki dönemin en

önemli yazarlarından Marcel Proust Kayıp Zamanın Peşinde (A La Recherche Du

Page 16: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

10  

Temps Perdu) adlı eserinde anlatı tekniklerine yeni bir bakış getirirken, 1914’de

André Gide yayımladığı Vatikan’ın Mahzenleri (Les Caves Du Vatican) adlı

eserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka

1915’de Dönüşüm adlı eserini yayımlar. Apollinaire’in Calligrammes adlı eseri

(dizeleri herhangi bir şekil oluşturacak biçimde yazılmış şiir) yazımda bir

eşzamanlılık denemesidir. Yazma işlemi esnasında yazı kendiliğinden

oluşmaktadır. Yazar yazacaklarını aramaz, yazı kendi kendisini arar. İşte bu

dönemde yapılan çalışmalar, yeni romanın oluşumuna hız kazandırmışlardır.

Bu savaş yıllarında bir yandan yeni roman yazarlarının o güne

kadar kullanılan edebi kuralları değiştirme ve yenileme, diğer yandan o döneme

kadar ortaya çıkmış eserleri yok sayma istekleri belirir.

Yeni roman yazarlarına göre, insanlık, dünyaya ve kendine verdiği derin

anlama rağmen böylesine büyük bir katliyamın içinde yer alabiliyorsa, insanın

evrendeki varoluşuyla ilgili geliştirilen tüm düşüncelerde, yorumlarda, bir

yanlışlık olmalıdır. 20. yüzyılda insanın kendi ırkına duyduğu hayranlık zarar

görmüştür. Toplumdaki insan artık bu çirkin gerçeklikte varolmak

istememektedir. Bunun sonucunda, daha önce de sözettiğimiz 19. yüzyıl

romanının üzerinde ısrarla durduğu gerçeğe benzerlik kavramı tüm anlamını

yitirmiştir.

Page 17: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

11  

Bu bağlamda, insanın evrendeki yeri ve önemiyle ilgili gerçeklik tekrar

bulunmalı ve artık önceden ifade edilenden farklı ifade edilmelidir.

Tüm edebi sanatlara, edebi türlere, felsefi akımlara rağmen insanlık bu

noktaya gelmiştir.

Yine bu dönemde, Avrupa içinde serbest dolaşım hakkı, kültürel alışverişi

sürekli hale getirmiştir. Tüm Avrupa’da, polisiye roman dalgası, Arsène Lupin

serisi ve Fantômas seri filmleriyle yayılmıştır.

Daha önce de sözettiğimiz gibi, toplum bu dönemde ahlaki yönden de bir

dönüşüm sürecindedir. Eski dönemlerin burjuva erdemliliği diye bilinen ama

artık bir ikiyüzlülük ifadesi olarak algılanan tüm değerler edebiyat eserlerinde

irdelenirler. Roger Martin Du Gard Thibault Ailesi’nde, André Gide

Kalpazanlar’da, François Mauriac ise Thérèse Desqueyroux’da incelemeyi

dener bu konuları.

Daha açıkça belirtmek gerekirse, bu dönemdeki roman anlayışı,

edebiyatın insanlara uzun zamandır varolmayan bir rüyayı sunduğu üzerinedir.

André Gide Kalpazanlar adlı eserinde, edebiyat dünyasına “şüphe” fikrini

Page 18: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

12  

sokmuştur. Marcel Proust ise Kayıp Zamanın Peşinde serisiyle aslında hayali

olanın peşinden gitmektedir.

Yine aynı dönemde gelişmekte olan sinema, belli bir zaman dilimiyle

sınırlı bir sürede insanlara sunduğu görüntülerle, gerçek diye bilinenin yerine,

hayali olanı koymakta etkili bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır. Dönemin

yazarları, sinema sanatının, yazmaktan bile daha etkili olabileceği

düşüncesindedirler.

Ayrıca, 1928-1932 yıllarında, dönemin önemli bilim adamları Nietzsche,

Freud ve Marx eserlerini vermektedirler. Marx toplum düzeni olarak sosyalizmi

geliştirirken, Freud psikoloji alanında yaptığı çalışmalar sonucunda, tüm insan

davranışlarını bilinçaltımızdaki cinsel dürtülere bağlar. Nietzsche ise felsefe

alanında özelikle de Fransa’da bir felsefe akımı olarak şüpheciliği geliştirir;

hayatımızdan, yaşadıklarımızdan, öğrendiklerimizden şüphe etme duygusunu

insanlara aktarır.

Bu dönem, eski kuralların ve eski doğruların kaldırılmaya çalışıldığı

dönemdir. Fransız öğretim görevlileri Marie-Claire Banquart ve Pierre Cahné, 19.

Yüzyıl Fransız Edebiyatı adlı çalışmalarında, Montherland’nın, İspanyolca

kaleme aldığı bir tiyatro oyununda, değerlerin de ölümlü olduğundan, yerlerine

Page 19: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

13  

yenilerini koyabilmek içinse ölümlerini çabuklaştırmak gerekliliğine

değindiğinden bahsederler. (Banquart-Cahné, 1992: 215)

İşte bu saptamalar, sanatın bir değer koyucu olarak algılandığını doğrular.

Toplumlar, değerler koyarken ve onlardan vazgeçerken de sanattan

faydalanmaktadır. Çünkü sanat, insanları toplu olarak etkileme ve eğitme

konusunda önemli bir işleve sahiptir.

Şüphe izleği, 20. yüzyıldaki tüm eserlerde görülür. İşte bu düşüncelerle

beraber edebiyat alanında, sınıflandırılamayan ve adına Anti-Roman denilen

yeni bir tür yazı oluşmaktadır. Jean-Paul Sartre’ a göre, yaşadıkları yüzyıl bir

düşünme yüzyılıdır ve herkesle beraber roman da kendi üzerinde düşünmektedir.

(Banquart-Cahné, 1992:216)

İnsanlık artık, hayatın anlamsız olduğunu bilmektedir. Dolayısıyla

toplumlarda eski zamanlara dönük bir hayranlık başlar. Michel Butor, Michel

Butor Üstüne Doğaçlamalar, Dönüşen Yazı adlı eserinde, kaybedilen değerlerin

bir gün tekrar kazanılacağını, özellikle daha önceki nesillerin savaşın sona

ermesiyle, eskiye dönebileceklerini düşündüklerini, fakat asıl tahribatın

akranlarının oluşturduğu yeni nesilde görüldüğünden bahseder. Bu açıdan, antik

dönemdeki hayat, insana yakışan tek yaşama biçimi olarak algılanmaya başlanır.

Mitolojik efsaneler hâlâ hayranlık uyandırmaktadırlar. Kendini kirlenmiş ve

Page 20: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

14  

bozulmuş hisseden insan, Antik dönemdeki erdemliliğine ve saflığına tekrar

kavuşmayı düşlemektedir. Mitoloji, işte bu sebepten, yeni romanda önemli bir

öğe olarak karşımıza çıkar. (Butor, 1996:20)

Bu düşüncelerle sarsılan 1955-1975 yılları arasındaki dönem eserlerine

örnek olarak Nathalie Sarraute’un Kuşku Çağı, Samuel Beckett’in Kral Ölüyor,

Albert Camus’nün Düşüş’ü verilebilir. Eserlerin isimlerinden de

anlayabileceğimiz gibi yazarlar üzerinde savaşların negatif izleri görülür.

İnsanlardan geriye şüpheler, düşüşler, ölümler, karamsarlıklar kalmıştır.

Bu dönem, yeni romanın oluşum dönemidir. Yeni romanı daha açık hale

getirmek için, romanın önceki yüzyıllardaki durumunu biraz daha yakından

incelemek yararlı olacaktır.

Roman, sözettiğimiz bu yenilenme sürecine girene kadar, geleneksel

şekilde yazılmaktaydı. Geleneksel roman olarak da adlandırılan klasik roman, en

iyi örneklerini veren Balzac’la özdeşleştirilmiştir.

Balzac romanının en belirgin özelliklerinden ilki, ilgi çekici bir konuya ve

bir olay örgüsüne sahip olmasıdır. Olaylar, bir bütünlük içinde ele alınır. Roman

kişisi, romanın merkezinde tutulur. Bu kişilerin fiziksel ve ruhsal çözümlemeleri

büyük bir titizlikle en ayrıntılı şekilde yapılır. Zaman ve mekân arasındaki birlik

sağlanmak zorundadır.

Page 21: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

15  

Romanda olayın geçtiği mekân titizlikle betimlenir. Zaman ise, belirli bir

süreklilik, belirli bir çizgiselik üzerine oturtulur. Geçmiş zamanlar, eski

dönemler geriye dönüşlerle verilir. Bu geriye dönüşler sırasında, zamanın

çizgisinde bir sapma olmaz.

Roman toplumun bir aynasıdır, toplumun akla uygun ve tutarlı bir

görüntüsünü vermek zorundadır okurlarına.

Böylece, klasik romanı ana hatlarıyla açıklamış oluyoruz. Yeni romanı

anlamak amacıyla, klasik romandan yola çıkmak, yeni romanın, klasik romanın

yaptıklarının tam tersini yapmak istediği düşünüldüğünde, yararlı olacaktır.

Yeni roman, değişen dünya düzenine, insan bilincine yeni yeni ifadeler

getirme çabasıdır. Bu dönem yazarlarının yapmak istedikleri, kendileri için yeni

olan dünyayı, yeni formlarla aktarmaktır. Bu bölümde, Alain Robe-Grillet’nin

Yeni Roman adlı eserinden bu konuyla ilgili fikirlerini alıntılamak yerinde

olacaktır:

“Yeni Roman bir evrim sürecidir. Yeni Roman biçimlerini arayan insanla

dünya arasındaki bağlantıları anlatabilen yeni bir roman bulmaya, yani yeni bir

insan bulmaya karar veren kişileri kapsıyor (Alain-Robbe Grillet,1981:31)”

diyerek yeni romanı geleneksel romandan ayırır. Çünkü Balzac romanında

yazar, yeni bir şey anlatmak yerine, varolanı olduğu gibi aktarmaktaydı.

Page 22: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

16  

Başka bir değişle, yeni roman, klasik romana ait ne varsa ortadan

kaldırmak ister. Örnekse, yeni roman zaman kavramı üzerinde çalışır.

Yeni romanda zaman, bize takvim ve saatle bildirilen, günlük hayatta

kullandığımız zaman değildir; insanın içindeki zamandır, kendi hissettiği

zamandır.

Klasik romandaki uzun mekân betimlemeleri ve kişi analizleri, biçim

değiştirerek, nesnelerin uzun ve ayrıntılı betimlemeleri haline dönüşür. Klasik

romanın insan odaklı anlatım biçimleri, yerini nesne odaklı biçimlere

bırakmıştır. Bu anlatım şekli, daha önce de değindiğimiz gibi, nesnenin insandan

daha önemli olduğu bir dünyayı anlatmada etkilidir.

Kullanılan dil de yalın bir dildir. Fakat bazen yazarlar tarafından dilbilgisi

kuraları da sorgulanır, uygulanmayan kalıplaşmış kuralların yanı sıra yeni

dilbilgisi düzenlemeleri de denenir.

Yeni romanın en önemli uygulayıcılarından bazıları, daha önce de

sözettiğimiz gibi, Michel Butor, Zamanın Kullanım Çizelgesi (L’Emploi Du

Temps, 1956), Değişme (La Modification, 1957), Alain Robbe-Grillet, Silgiler

(Les Gommes, 1953), Kıskançlık (La Jalousie, 1957)’tır. Ayrıca, bu isimlere ek

Page 23: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

17  

olarak, Nathalie Sarraute, Yönelim (Tropisme), 1938, Robert Pinget, Adamın Biri

(Quelqu’un, 1965) Jean Ricardou ile Claude Mauriac’ ı saymak gerekir. Ayrıca,

Jean Cayrol, Taşınma (Le Déménagement, 1956), Claude Simon, Rüzgâr (Le

Vent, 1957), Marguerite Duras, Küçük Park (Le Square, 1955) , yeni romanın

gelişmesi için çalışmalar yapmışlardır.

Yeni roman akımını, oluşum sürecinden itibaren ele aldığımız bu

bölümde, bu akımın üzerinde ayrıntılı olarak durmuş; klasik romanın özelliklerini

hatırlamakla da, aslında yeni romanın neye karşı olduğunu görmüş oluyoruz.

Çalışmamızın bundan sonraki bölümünde yeni romanın anlatım teknikleri

üzerinde duracağız. Bu bölümde inceleyeceğimiz teknikler, çalışmamızın ikinci

bölümünde oluşturacağımız eser incelemelerinde de yararlı olacaktır.

Page 24: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

18  

1.2. YENİ ROMANDA ANLATIM TEKNİKLERİ

Yeni roman yazarları, çalışmamızın bir önceki bölümünde de sözettiğimiz

gibi, klasik romanın tüm yazım kurallarına karşı çıkmakta, onları değiştirmek,

hatta ortadan kaldırmak, yerlerine yenilerini koymak, yaşadıkları dönemi daha iyi

yansıtan bir roman yazımı oluşturmak istemektedirler. Yeni romanı daha iyi

anlayabilmek için, klasik romandan ayrılan tüm yazım şekillerini başlıklar altında

inceleyeceğiz.

Yeni romancıların geliştirdikleri ayrıntılı betimleme ve ekleme-üst üste

koyma yöntemlerini, zaman kavramını, anlatı kişilerini, iç içe anlatı yöntemini ve

son olarak da metinlerarası ilişkiler yöntemlerini inceleme olanağı bulacağız.

1.2.1. AYRINTILI BETİMLEME

Betimleme roman yazımında kullanılan önemli tekniklerden biridir.

Klasik romanda, uygulanan ayrıntılı betimleme yöntemi, yeni romanda yön

değiştirmiş gözükür.

Klasik romanda, anlatıcı, bir gözlemcinin bilemeyeceği, göremeyeceği,

kadar anlatır dış dünyayı, mekânı, roman kişilerini. Betimlemeler roman kişisini

Page 25: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

19  

romandaki en üst yere koyar. Tüm olayların onun etrafında dönmesini sağlar.

Nesneler, klasik romanda insana bağımlı, insan olduğu için varolan, insanın

sosyal statüsünü belirleyen, insanları tanımada okura yardımcı olan kavramlar

olarak karşımıza çıkar. Michel Butor Roman Üstüne Denemeler adlı eserinde:

“ Balzac’la birlikte roman nesnelere boğulur. İnsanlık Güldürüsü’ nün

kimi bölümleri, eski eşyalarla dolup taşan dev bir tavan arasına benzer. Bu

nesneler, Balzac’ın, bir toplumdaki temel sarsıntıyı gözler önüne sermesine

yardımcı olacaktır (Butor,1991:80)” diyerek nesnelerin dönemi yansıtmadaki

işlevlerinden bahseder.

Yeni romandaysa, betimlemeler sadece nesneler üzerinedir. Uzun

betimlemelere rastlanmaz. Buna karşılık, kısa tutulan betimlemeler son derece

ayrıntılıdır. Etrafta dolaşan bir kameranın, nesnelere odaklanıyor olduğu hissini

yaratır. Teknik olarak, klasik romanın, masanın üzerindeki elmaya ulaşabilmek

için, betimlemeye evden başlaması, sonrasında, odaya girmesi, odadaki

eşyalardan bahsetmesi ve son olarak masaya ve masanın üzerindeki elmaya

gelmesi mümkün iken, yeni romanda evden bahsedip, içeri girdiğini

öğrendiğimizde, anlatıcının gözüne çarpan, doğrudan masanın üzerindeki elma

olabilmektedir. Yeni romanda nesneler sadece varoldukları için, o andaki

görünüşleriyle ve algılanışlarıyla betimlenirler. Algılandıkları şekilleriyle

aktarılırlar.

Page 26: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

20  

Alain Robbe-Grillet Yeni Roman adlı eserinde, “Eskiden betimleme

varolan bir gerçekliği yeniden kurduğunu ileri sürerdi; şimdi ise, kendi gerçeğini

yaratıyor. Eskiden betimleme eşyayı göstermek için kullanılırken, şimdi ise onları

yok etmeye çabalıyor(Alain-Robbe Grillet,1981,90)” der.

İşte bu teknik, aslında gerçekliği kurma çabasındansa, onu yok edip,

yerine yenisini kurma hatta kendi kendisini kurmasına izin verme girişimidir.

Bir diğer açıdan Mehmet Rifat, çevirisini yaptığı Michel Butor ‘un Roman

Üstüne Denemeler adlı eserinin başlangıç bölümü için yazdığı Yeni Roman,

Michel Butor ve Roman Üstüne Denemeler adlı yazısının Yeni Romanın Düşünsel

Temelleri adlı bölümünde yeni romanın betimleme tekniği ile ilgili şunları söyler:

“Yeni romancıların betimlemeye yönelmelerinin düşünsel temelindeki

nedense, ancak gerçek anlamdaki bir yazı tekniğinin dünyadaki nesneleri

yakından tanımayı, kavramayı, sınırlarını belirlemeyi başarabileceği inancıydı

(çünkü bu dünya ne yeterince anlamlıydı ne de saçma, yalnızca vardı. En önemli

özelliği de var olmasıydı, öyleyse varolan tanınmalı, betimlenmeliydi

(Butor,1991:9)”

Page 27: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

21  

Bölümümüzün sonunda, yeni roman türünde kullanılan ayrıntılı

betimleme tekniğini açıkça görmüş oluyoruz.

Çalışmamızın bir sonraki bölümünde, yeni romanda zaman kavramına ve

onun aktarılmasında kullanılan tekniklere değineceğiz.

1.2.2. ZAMAN AKIŞININ KURGUSU

Bir önceki bölümümüzde yeni romanın, romanda betimleme yöntemine

getirmek istediği yenilikler üzerinde durduktan sonra, şimdi de yeni romanda

zaman kavramı ve onun aktarılması konusu üzerinde çalışacağız.

Yeni romanda zaman kavramı, geleneksel romandaki aktarılışından

biçimsel olarak farklılıklar gösterir.

Buna göre, geleneksel romanda, romanın başlangıcından itibaren zaman

kavramı bir çizgisellik üzerine kurgulanır. Sözü edilen zaman dilimi, kesin

tarihlerle ve kesin saatlerle belirlenmeye çalışılır. Tam tarih gün, ay, yıl olarak

aktarılır ve böylece romanın, gerçekçi bir zemine oturtulduğu düşünülür.

Belirtilen bu zaman dilimi, belli bir süreklilik içerir ve olaylar bu süreklilik içinde

gelişir. Olaylar oluş sıralarına göre sıralanır ve geriye dönüşlerle aydınlatılır. Bu

Page 28: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

22  

sayede kahramanların hayatları hakkında bilgi sahibi olunur ve olayları

destekleyen, açıklığa kavuşturan geçmiş olaylar böylece aktarılmış olur.

Yeni romanda zamanın verilişi açısından gerçeğe benzerlik düşüncesi,

klasik romanla benzerlik taşımaz. Geleneksel romanın aksine, yeni romanda

geriye dönüşler romandan çıkarılmak istenir. Çünkü yeni romancılara göre,

anlatımda biraz önce bahsettiğimiz sadece “varolanı konu etme” düşüncesi, ancak

böyle gerçekleşebilir. Kahramanların geçmişleri, iç dünyaları, öykünün geçtiği

dönemle ilgili tarihsel bilgiler artık romanda verilmez. Böylece, roman

kahramanları neredeyse nesnelerle aynı düzlemde yer alırlar.

Michel Raimond, Romanın Krizi (La Crise du Roman) adlı çalışmasında,

yeni romanda zaman kavramının, yazarın ne geçmişten bahsederek geçmişi ne de

şimdiki zamandan bahsederek şimdiyi yakalayabileceği fikri etrafında oluştuğunu

belirtir. Bunun sonucunda da yeni romanın öykü anlatmaya müsait bir roman

türü olmadığının altını çizer. (Raimond,1969:245)

Böylece, yeni romanda zaman kavramının, klasik romana göre farklı bir

yapıda geliştiğini görmüş oluyoruz.

Page 29: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

23  

Bir sonraki bölümümüzde, roman kişisinin yeni romanda, kendine nasıl

bir yer bulduğunu inceleyeceğiz.

1.2.3. ANLATI KİŞİLERİNİN KONUMU

Klasik romanda, romanda adı geçen kişiler hakkında oldukça geniş bir

bilgiye sahip oluruz. İlk olarak, adları soyadları, nereli oldukları, yaşları, ailevi

yapıları, meslekleri ve hangi sosyal statüye ait oldukları, her biri için tekrar tekrar

aynı özenle verilir. Fiziksel görünümleri yine aynı titizlikle verilirken, psikolojik

analizleri de roman boyunca diğer bilgilere eşlik eder.

Yeni romanın bakış açısıysa, romanda tüm bu bilgilerden kurtulmaktır.

Çünkü asıl gerçeğe benzer olanın eski betimleme tekniği olmadığı konusunda

fikir birliği içindedirler. Şöyle ki, roman kahramanı bizim için sokakta

karşılaştığımız her hangi bir insandan farksızdır. Dolayısıyla bizim bu kişi

hakkında fazlasıyla bilgiye sahip olmamız, gerçeklikten çok bir kurmaca gibi

gözükmektedir. Bu bağlamda, yeni romancılar, okurun roman kahramanıyla ilk

karşılaştığında bilemeyeceği ne varsa betimleme sırasında vermekten kaçınırlar.

Okur romanda ilerledikçe, yani zaman içerisinde roman kahramanıyla tanıştıkça,

onunla ilgili gerekli bilgiye sahip olabilecektir.

Page 30: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

24  

Roman kahramanı yeni romanda, romanın diğer öğeleriyle benzer bir

öneme sahiptir artık. Ondan, erdemli olması veya insanüstü değerler göstermesi

beklenmez. O da doğanın bir parçası, çoğu zaman edilgen, eskiden olduğu gibi

aşırı mutluluklara, heyecanlara sahip olmayan birisidir. İşte daha önce de

bahsettiğimiz gibi, bireyin 20. yüzyılda, toplum içindeki durumu böylece

aktarılmış olur.

Yine, Michel Raimond’un, Romanın Krizi (La Crise du Roman) adlı

çalışmasından öğrendiğimize göre, 19. yüzyılın burjuva kişisinde problemli bir

durum vardır; yeni romanla beraber bu problemli durum roman kişisinden,

yazarın bizzat kendisine geçmiştir. Romanın artık, psikolojik ve sosyal bir

sorunu olmasından çok, kendisi başlı başına estetik ve edebi bir sorun haline

gelmiştir(Raimond,1969:249).

Page 31: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

25  

1.2.4. İÇ İÇE ANLATI YÖNTEMİ

İç içe anlatı yöntemi, bir anlatı içerisinde diğer bir anlatıyı kullanma

tekniği olarak tanımlanabilir. Bu teknik, kullanıldığı metinlerin konularına açıklık

getirmek amacıyla eklenen sözler, sözceler veya başka metinlerin kendileri

olabilir. Bir metnin düzlemi üzerinde, tamamlayıcı ve açıklayıcı bir başka düzlem

oluşturur. İç içe anlatı yöntemi, gerçekte varolan, daha önceden bilinen,

okunabilecek uzaklıkta olan bir başka metine yapılan göndermelerden oluşur.

Yapılan alıntının, asıl metinle genel anlamda benzerlikler taşıması halinde, iç içe

anlatı yöntemi bahsettiğimiz asıl metne, istenilen desteği sağlayabilir.

Bu teknikle ilgili, Kubilay Aktulum Metinlerarası İlişkiler adlı eserinde,

bu teknikten 1893 yılında Journal adlı eserinde ilk bahsedenin, André Gide

olduğunu dile getirir(Aktulum,1999:159).

Şimdi de metinler arası ilişkiler tekniğini daha yakından inceleyelim.

Page 32: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

26  

1.2.5. METİNLERARASI İLİŞKİLER

Metinlerarası ilişkiler okuma düzeyinde kendini gösteren bir tekniktir. İki

metin arasındaki bağ, okuyucunun dikkati ve bilgisi dâhilinde açığa çıkabilir

bilgilerdir. Bu bilgiler okur tarafından farkedildiği ölçüde metne anlam katarlar.

Bu teknik kendini alıntılar, göndergeler şeklinde gösterir. Bu alıntılar ve

göndergeler, roman kahramanının sosyal düzeyini, iç dünyasını yansıtırlar.

Metinlerarası ilişkiler tekniği, karşımıza daha çok mitolojik göndermeler

şeklinde çıkarlar. Michel Raimond, Romanın Krizi (La Crise du Roman) adlı

çalışmasında, Michel Butor ve Alain Robbe-Grillet başta olmak üzere, çoğu yeni

romancının eserlerinin mitolojik gerçeklik üzerine kurulduğunun altını çizer. Bu

tekniğin çıkış noktasının, 20. yüzyıl yazarları James Joyce ve Franz Kafka’ya ait

olduğunu dile getirir(Raimond,1969:245).

Raimond’a göre, Alain-Robbe Grillet ve Michel Butor, Oidipus efsanesini

başka bir hikâyeye dönüştürerek kullanırlar(Raimond, 1969,245).

Çalışmamızın buraya kadar olan bölümünde, 20. yüzyıldan genel olarak

bahsetmeye çalıştık. Bu yüzyılın insanlık açısından önemine değindik. Yüzyılın

genel yapısına sıkıntı, çöküş ve karamsarlığın hâkim olduğunu saptadık. İnsanın,

Page 33: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

27  

ilk defa yaşadığı ve bildiği her şeyden şüphe duymakta olduğunu ve böyle bir

ortamda da, edebiyatçıların kendilerini ifade edebilecekleri yeni bir roman

düşüncesi, yeni romanın bir roman türü olarak ortaya çıkmakta olduğunu

kanıtladık.

“Yeni Romana Genel Bir Bakış” adlı ilk alt başlığımızda, yüzyılın genel

özelliklerinden bahsettikten sonra, ikinci alt başlığımızda yeni romanda anlatım

tekniklerine kısaca değindik, klasik romanla karşılaştırıldığında yeni romanın,

anlatım teknikleri açısından farklıklar gösterdiğini gözlemledik.

Genel hatlarıyla, 20. yüzyıla ve yeni romana değindikten sonra,

çalışmamızın ikinci bölümünde, Michel Butor’un Zamanın Kullanım Çizelgesi ve

Alain Robbe-Grillet’nin Silgiler adlı eserlerini bu yeni akımın en önemli

örneklerinden olmaları açısından inceleyeceğiz. Seçtiğimiz yazarları ve onların

eserlerini kısaca tanıttıktan sonra, bu iki romanda da varolan “Şüphe” ve

“Araştırma” izlekleri üzerinde duracağız. Buradan hareketle, bu iki romanın da

polisiye roman özellikleri taşıdığını kanıtlamaya çalışacağız. Ve son olarak da,

eserlerdeki mitolojik öğeler üzerinde durup, bahsetiğimiz bu öğelerin inceleme

konumuz olan “Şüphe” ve “Araştırma” izlekleriyle ne denli kaynaşmış

olduklarını, bu izleklerlerin oluşmasında ne denli önemli olduklarını saptamaya

çalışacağız.

Page 34: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

28  

II. BÖLÜM

SİLGİLER VE ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİNDE “ŞÜPHE”

VE “ARAŞTIRMA” İZLEKLERİ

2.1. GERÇEĞİN ŞÜPHELİ SUNUMU

Yeni romana genel olarak değindiğimiz birinci bölümümüzde, roman

tekniğinin 19. yüzyılda nasıl bir yapı oluşturduğunu, 20. yüzyıla girilirken,

değişen toplum yapısıyla nasıl farklılıklar gösterdiğini incelemeye çalıştık.

Çalışmamızın bu bölümündeyse ,“Şüphe” ve “Araştırma” izlekleri

açısından inceleyecegimiz Zamanın Kullanım Çizelgesi ve Silgiler adlı eserleri,

biraz daha yakından tanımaya, hem yazarları hakkında hem de eserlerin içerikleri

hakkında biraz daha bilgi sahibi olmaya çalışacağız. Böylece, araştırmamızın

bundan sonraki kısmının açıkça anlaşılmasına olanak sağlamış olacağız.

Zamanın Kullanım Çizelgesi, Michel Butor’un 1956 yılında yayımladığı

eseridir. 1926 doğumlu yazar, Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe eğitimi aldıktan

aldıktan sonra Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde öğretmenlik yapmıştır. 1950’li

yıllarda Fransa’da ortaya çıkan yeni roman akımına dâhil olan yazar, diğer

Page 35: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

29  

yazarlardan bazı açılardan ayrı durmuştur. İlk romanı Milan Geçidi’ni 1954’de,

Değişme’yi ise, 1957’de, Zamanın Kullanım Çizelgesi’nden sonra yayımlamıştır.

Diğer önemli eseri Yerin Büyüsü1958’de yayımlamıştır.

Alain Robbe-Grillet ise, 1922’de Brest’de dünyaya gelmiştir. 1942’de

Ulusal Tarım Enstitüsünden mezun olup tarım uzmanlığı yapmaya başlamıştır.

Bu dönemde, biyoloji alanında araştırmaları olmuştur. 1950-1951 yılları arasında

Sömürge Ürünleri Enstitüsü mühendisliği görevindeyken, Fas, Gine, Martinik ve

Guadelup’ta bulunmuştur.

Silgiler 1953’de yayımlanan eseridir. Diğer bir romanı Gözetleyici

1953’de, bir başka eseri Kıskançlık ise 1957’de yayımlanmıştır.

“Şüphe” ve “Araştırma” izlekleri açısından inceleyeceğimiz bu eserleri,

biraz daha yakından tanımak amacıyla kısaca konularına da değinmekte yarar

vardır.

Zamanın Kullanım Çizelgesi adlı eserde, anlatıcı-kahraman Jacques

Revel’dir. Roman, anlatıcı-kahramanın, gerçekte İngiltere’nin Manchester şehri

olduğunu bildiğimiz Bleston’a gelmesiyle başlar. Revel burada bir yıl süreyle

kalacaktır. Matthews and Sons adlı bir ithalat-ihracat şirketinda çalışacaktır.

Page 36: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

30  

Şehre varış tarihi ekim ayı olarak verilmiştir. Gelişinden sekiz ay sonra, mayıs

ayı geldiğinde bir günlük tutmaya başlar. Eylül sonunda ayrılacağı Bleston’da

günlüğünü tutabilmesi için, beş ayı kalmıştır. Bu nedenle günlüğünü beş bölüme

ayırmıştır. Birinci bölümde, anlatıcı-kahraman, geriye dönerek, ekim ayında

başından geçmiş olan olayları yazmaya koyulur. İkinci bölüm, haziran ayındaki

yazdıklarıyla, kasım ayındaki olayları anlatmasına olanak sağlar. Bu bölümde

haziran ayında olmakta olan olaylar, kasım ayında olmuş olan olaylarla aynı

ortamda ele alınır. Üçüncü bölümde, temmuz ayında yazar, aralık ayına ait

olayları anlatır. Dördüncü bölümdeyse, ağustos ayının olaylarını, ocak olaylarıyla

beraber anlatır. Beşinci bölüm, eylül ayının olaylarını anlattığı bölümdür.

Michel Butor romanının bu kuruluş biçimiyle ilgli olarak : “ Beşinci

bölümde eylül ayı, beşinci bir ses olarak gelecektir. Birincisi de sürmektedir bu

arada: Ekim, kasım, aralık ve ocak olaylarından sonra şubat olaylarını anlatır.

İkincisi de sürmektedir: Haziran, temmuz ve ağustostaki olaylardan sonra,

eylülde olup bitenleri anlatır. Üçüncüsü de: Mayıs ve nisan aylarından sonra

mart ayına döner. Dördüncüsü: Haziranda yazmış olduklarından sonra,

temmuzda yazdıklarını okur” diyerek romanın kuruluş yapısından

bahseder(Butor,1996:62-63).

Silgiler ise yine roman kahramanının bilinmeyen bir şehre varışıyla

başlar. Dedektif Wallas, bir cinayeti araştırmak amacıyla, bulunduğu şehirden

başka bir şehre gelir. Olayın geçtiği yer, Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde olduğu

Page 37: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

31  

gibi kesin çizgilerle belirlenmemiştir. Çünkü Zamanın Kullanım Çizelgesi adlı

eser Bleston şehrinin planıyla başlarken, böyle bir kesinlik Silgiler’de yoktur.

Romana konu edilen zaman, dedektif Wallas’ın cinayeti çözme

aşamasında geldiği şehirdeki bir gününü kapsamaktadır. Zamanın Kullanım

Çizelgesi’nden farklı olarak romanda anlatılan olayların süresi çok daha kısadır.

Silgiler romanı, yapısal açıdan tiyatro eserleriyle benzerlik gösterir.

Kuruluşu itibariye, öndeyiş ve sondeyişin dışında beş bölümden oluşur. Bu beş

bölümde kendi içinde bölümlere ayrılmıştır. Sadece üçüncü bölüm beş, dördüncü

bölümse yedi alt bölümden oluşur. Bu iki bölüm dışında alt bölümler eşit olarak

ayrılmıştır. Eserin içinde tiyatro eserini çağrıştıran birçok durum vardır. Bu

benzerliği, yazar şu cümlelele ortaya koyar:

“(…)operelere Türk kılığında çıkanları andıran koca, kahverengi bıyıklı,

açıkça daha yaşlı birinin resmi yapıştırılmıştır.”(Robbe-Grillet,2005:100)

“Sahne son bulacak.” (Robbe-Grillet,2005:101)

“Zaten Wallas da küçük kahveyi terk edip yeniden sahneye çıkmıştı.”

(Robbe-Grillet,2005:102)

Page 38: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

32  

“(…)yasa tarafından belirlenmiş dekor içinde(…)(Robbe-Grillet,2005:18)

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, kahramanın hareketleri veya

bölümdeki bir olayın son buluşu sanki bir tiyatro eseri gibi şekillenir.

Çalışma konumuzu oluşturan “Araştırma” ve “Şüphe” izleklerini, bu iki

eserde incelemeye çalışacağız. Yine bu anlamda, yapacağımız çalışmayı daha

açık hale getirebilmek için, seçtiğimiz izlekleri sözcük anlamlarıyla göstermeye

çalışalım:

Şüphe, insanın bir şeyi merak etmesiyle gelişen bir duygu; araştırmaysa

şüphenin arkasından gelen, insanın merak ettiği şeyi anlamlandırmak için

başladığı eylemidir.

Bu tanımlarla beraber, inceleyeceğimiz izleklerin her iki romanda da

hangi olaylara neden olduğunu, hangi olayların nedeni, hangilerinin de sonuçları

olduklarını ayrıntılı biçimde inceleyeceğiz.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi her iki romanın da yazıldıkları çağ şüphe

çağıdır. Bu durum, dönemin yazarlarının verdikleri eserlerinin isimlerinden de

belli olur. En belirgin örneği, Natalie Sarraute’un Kuşku Çağı (L’Ere de

Soupçon)’ adlı eseridir.

Page 39: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

33  

Geçmiş zaman hafızaya dayalı bir beyin fonksiyonu olarak

tanımlanmaktadır. Fakat hafıza, güvenilebilecek bir yapı değildir. Her iki eserde

de hafızanın kesin bir gerçeklik sunmadığı verilmiştir:

“(…)günlerin sırasını yeniden kurmayı boşu boşuna dener: dün akşam

başlanılan bu işi yarın bitirmiş olmalı, dün ile yarın arasındaki zamanın yeri yok

artık.” ( Robbe-Grillet,2005:39)

“Bugün…Pazartesi…

_Salı, diye düzeltir Wallas, utanıp sıkılarak.(…)

_Peki diyelim ki Salı.” ( Robbe-Grillet,2005:74)

“(…)ve de terk edilmiş gemi iskeletini bizzat görmüştü. Ama bütün

bunlar başka bir gün, başka bir yerde, hatta bir düşte bile yaşanmış olabilirdi”

(Robbe-Grillet,2005:111)

“Şu meşhur korumaların gerçekte var olup olmadığı da kesin değil

zaten.” ( Robbe-Grillet,2005:201)

Page 40: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

34  

“Dünküyle aynı hikâye değil ki. Bu, dün akşamdı ve de dün, önceki

gündü(…) Dünle bugünü karıştırmasan daha iyi edersin.” (Robbe-

Grillet,2005:211)

Silgiler adlı romanda Daniel Dupont adlı bir profesörün ölümü verilmekte

ve bu ölüm haberi dedektifleri araştırma yapmaya yönlendirmektedir. Profesörün

ölümü ertesi gün bile sırını korumaktadır, çünkü dedektifler hâlâ cesedi

bulamamışlardır:

“-Doğrusu, cesedi görmedim; belki de Albert Dupont’a aittir.” (Robbe-

Grillet,2005:60)

“Daniel Dupont’nun ölümü mankenlerin kendi aralarında tartıştıkları

soyut bir olay yalnızca.” (Robbe-Grillet,2005:73)

Dedektif Wallas şehre geldiğinde geceyi geçirmek için bir kafenin boş

odalarından kiralar. Fakat bu kafenin de kaydı yoktur poliste. Böyle bir yer olup

olmadığı da kesin değildir:

“-Tuhaf ama, kaydı yok; çok odası var mı?” (Robbe-Grillet,2005:60)

Page 41: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

35  

Buraya kadar, Silgiler adlı eserde şüphe uyandıran olayları inceledikten

sonra, şimdi de Zamanın Kullanım Çizelgesi’ndeki şüpheli durumları birkaç

örnekle belirtmeye çalışalım:

“(…)sanırım ayın 26’sı, günlerden de pazartesiydi. Salonda tesadüfen mi

karşılaştık yoksa randevulaştık mı buluşmak için? Hiç bilemiyorum bunları(…)

Ama hepsi çok uzakta kaldı. Çok flu, bir sürü şüphe(…)Yazmakta çok geç

kaldığım bir sürü şey, unutmaya ve deforme olmaya elverişli.” (Butor,1956:168-

169)

“Nasıldı ki? Hiç hatırlamıyorum(…)”(Butor,1956:154)

“(…)hala azaltamadığım yedi aylık süre daha da fazla açılmasın

diye(…)”(Butor,1956:184)

“(…)yazmakta geciktiysem onları unutma ve bozma riskim var.”

(Butor,1956:169)

Eserde, Jacques Revel’in okuduğu bir kitabın yazarının geçirdiği

kaza olayı düşle karışık olarak anlatılır:

Page 42: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

36  

“(…)çünkü bana, romanını üzerine kurduğu bir kazaya maruz kaldığını

düşündüğünü ve hatta suçluyu bulması gerektiğini hayal ettiğini, bir seferliğine

şu dedektif rolünü kendisinin oynadığını anlattı (…)mesleğinin gerçekleştirdiği

düşlerdi bunlar.” (Butor,1956:327)

“(…)sadece basit bir kazadan başka bir şey olarak kalmayacaktır, bu

kötü rüyanın çözümü durmaktadır(…) bütün bu ilüzyonlar

sayesinde(…)(Butor,1956:345)

Alıntılarda da belirttiğimiz gibi, her iki eserde de, gerçek hafızada

aranmaktadır. Fakat hafızanın güvenilir bir işleyiş olmadığı, gerçeği bulmak için

başvurduğumuz bu beyinsel işlevin, insanı herhangi bir kesinliğe götürmediği

görülmektedir.

Bu bölümde incelediğimiz şüphe duygusu, bir sonraki adım olarak

araştırmaya yol açacaktır. Şüphe bir merak duygusudur ve merak edilen şey de

araştırılarak öğrenilir. Bu durum da bizi bu konu üzerinde durmaya yöneltir.

Gerçeğin şüpheyle sunulması, romanlarda araştırmayı gerektirecek

birşeyler olduğunu bize gösterir.

Page 43: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

37  

2.2. POLİSİYE ROMAN ÖĞELERİ

Yukarıda incelediğimiz gibi gerçeğin şüpheli olarak verilmesi bize

araştırılacak konular olduğunu gösterir. Şüphe ve araştırma izlekleri polisiye

roman türünün en belirgin iki özelliğini oluşturur.

Çalışmamızın bu bölümünde, şüphe ve araştırma izleklerini Silgiler ve

Zamanın Kullanım Çizelgesi adlı romanlarda inceleyeceğiz. Bu izleklerin

incelediğimiz romanlara, polisiye roman özellikleri kattığını görmeye çalışacağız.

İlk olarak şüphe izleği üzerinde duracağız daha sonra bu şüphenin nasıl

araştırmalara neden olduğunu, öyküleri nasıl yönlendirdiklerini ve neler

kattıklarını göreceğiz.

Şüphe izleği sadece gerçeğin sunumu sırasında ortaya çıkmaz. İki

romandaki kahramanlar, şüphelendikleri birçok olayla karşılaşırlar. Örnek olarak,

Silgiler romanının başkahramanı dedektif Wallas’dır. Şüphe izleği romanın

başından başkahramanın mesleğiyle verilmiştir. Dedektiflik mesleği kendi

içerisinde hem şüpheyi hem de araştırmayı barındırmaktadır. Bir dedektifin

görevi, ne olduğu, nasıl olduğu, yapanın kim olduğu bilinmeyen bir olayla ilgili

Page 44: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

38  

önce şüpheler duymak, sonra da bu şüpheler doğrultusunda araştırmaya

başlamaktır.

Başkahramanın dedektif olarak verilmesi, romanda bilinmeyen bir olay

olduğunun göstergesidir. Bu olay, dedektif denince ilk akla gelen şey olarak bir

cinayet olacaktır.

Başkahramanın mesleği dedektiflik olmayan Zamanın Kullanım Çizelgesi

adlı romanda, Jacques Revel, bir ithalat-ihracat şirketinde çalışmak üzere bir

seneliğine stajer olarak gelmiştir Bleston’a. Eserde daha önce sözettiğimiz

metinlerarası ilişkiler tekniğini oluşturan, bu tekniği bölümün sonunda ayrı bir

başlık altında inceleyeceğiz, bir başka kitabın varlığından sözedilir. Kitabın adı

Bleston Cinayeti’dir. Bu romanda, Bleston şehrinde işlenmiş olan bir cinayetten

bahsedilmektedir. (Silgiler’de olduğu gibi, cinayet Zamanın Kullanım

Çizelgesi’nin asıl konusu değildir.) Bu cinayet, Zamanın Kullanım Çizelgesi’nin

başkahramanının hareketlerini yönlendirir. Bu cinayeti öğrenmesi başkahramanın

dedektif gibi davranmasına ve gerçekte bir cinayet olup olmadığını bulmak için

araştırmalara başlamasına yol açar. Kendisinin bulunduğu şehirde işlendiği

anlatılan bu cinayetle ilgili bilgi toplamaya başlar. Kitapta adı geçen yerleri,

cinayet mahali olarak verilen yerleri görmeye gider.

Page 45: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

39  

Tam bu sırada da, kitabın yazarı dostu trafik kazası geçirir. Kesin olarak

görülememiş bir araba, üzerine doğru gelip onu ezmek istemiştir. Ortada

bulunması gereken bir şüpheli vardır. Artık Jacques Revel de bir dedektiftir.

Silgiler romanındaki dedektif Wallas ise, bir cinayeti çözmek için

başkentten gönderilmiştir. Her iki dedektif de şüphelendikleri olaylarla

karşılaşmaya başlarlar.

Silgiler romanında cinayet teması daha romanın başında verilmiştir:

“Daniel Dupont göğsüne sıkılan bir kurşunla dün işte bu konakta

öldürüldü”(Robbe-Grillet,2005:12)

Bu cinayeti araştırmak için polis devreye girer:

“…Ağır biçimde yaralanan kurban, acilen semt kliniğine götürüldü ve

kendine gelemeden yaşamını yitirdi. Polis henüz izine rastlanmayan katilin

kimliğini soruşturmaktadır. (Robbe-Grillet,2005:23)

Page 46: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

40  

Öldüğü zannedilen Daniel Dupont aslında ölmemiştir. Sadece öyle

bilinmesini istemekedir. Bu ölüm arkasından şüpheyi getirmektedir. Bu cinayetin

bir sorumlusu olmalıdır. Dupont’nun doktoru, Marchat ve Dupont, doktorun

kliniğindedirler. Şüphe konuşmalarında gizlidir:

“(…)her yerde ve her şeyden haberi olacak zaten; ama şimdilik bu kentte

kime güvenilebileceğini pek bilmiyoruz” ”(Robbe-Grillet,2005:24)

“(…)Peki, ya konuşmanız dinlendiyse?”(Robbe-Grillet,2005:26)

“(…)Bu adama güveniyor musun?” ”(Robbe-Grillet,2005:26)

“(…)İkiyüzlü gibi sanki.” (Robbe-Grillet,2005:27)

Komiser Laurent araştırmaktan vazgeçer:

“Yaptırdığı araştırmalardan en ufak bir sonuç bile çıkmadı.(…)Toplanan

öteki bilgiler ise, nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine ilişkin hiçbir ipucu

sağlamadı.” (Robbe-Grillet,2005:29)

Page 47: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

41  

Wallas, bu cinayeti aydınlatmak için geldiği şehirde dolaşmaya başlar.

Amaçsız bir yürüme, bir boş dolaşmadır yaptığı. Öldüğü zannedilen adamın bir

karısı olduğunu hatırlar. Onu sorgulamak gereğini hisseder:

“_Karısı mı vardı? Cinayet sırasında nerdeymiş? ”(Robbe-

Grillet,2005:26)

(…)dün akşam saat yedibuçukta ne yaptığını sorun isterseniz

gidip(…)Dupont’dan haklı olarak hatırı sayılır bir miras beklentisi içinde

bulunduğu için, bildiğim kadarıyla, onu ortadan kaldırmakta çıkarı olabilecek

ender kişilerden biriydi.”(Robbe-Grillet,2005:58-59)

“Evelyne. Şimdi ne yapıyor acaba? (Robbe-Grillet,2004,)

Laurent elindeki verilere dayanarak Wallas’tan da şüphelenmektedir:

“(…)karşıma çıkan ilk ciddi şüpheli de siz olursunuz(…)

“-Revolveriniz var mı?

-Evet var, der, Wallas.

(…)-Bir mermi eksik, der.” (Robbe-Grillet,2005:61)

Page 48: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

42  

Garinati Bona’dan Wallas adlı dedektifi izlemesini ve kendisine rapor

etmesini ister:

“(…)(…)özel bir ajan gönderiyorlar bize!(…)Şu Wallas’ın izini bulmak

zor olmadı, ama onu da kaçırdı elinden. Yeniden bulması zor olmayacak.”

(Robbe-Grillet,2005:31)

Wallas da Jacques Revel gibi şehri araştırmak için bir kent planı edinmek

ister:

“Yola çıkmadan önce yanına bir kent haritası alacak zamanı olmadı

Wallas’ın; bu sabah dükkânlar açılır açılmaz bir kent haritası almayı

tasarlıyor(…)”(Robbe-Grillet,2005:36)

Doktor Juard da tutarsız cevaplar verip şüpheleri üzerine çekmektedir:

“Hâlâ yürüyebiliyor muydu? Kendinde olmadığını söylememiş miydiniz

dün akşam? (Robbe-Grillet,2005:65)”

“Şu Doktor Juard gerçekten de sağlam pabuç değil sanki. (Robbe-

Grillet,2005:66)”

Page 49: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

43  

Kâhya kadın da Dr. Jaurd’dan şüphelenmektedir:

“(…)şu uğursuz doktoru çağırmam gerekti, o da arabasına koyup götürdü

Mösyö Dupont’u.(…) “Kalbi dayanmadı” dedi o melek yüzlü sahtekâr! (Robbe-

Grillet,2005:75)”

Wallas girdiği kırtasiyede, bir başka müşteriden şüphelenir:

“Bir an için kaygılanır Wallas: meslek itibariyle, tam tersine… (Robbe-

Grillet,2005:150)”

“Kadın dükkâna geldiğinde hasta görünüşlü, üstünde kirli bir şapka ve

yeşilimsi uzun bir palto bulunan yoksulca giyimli ufak tefek bir adam vardı”

(Robbe-Grillet,2005:152)

Wallas da şüpheliler arasındadır. Civardaki postanenin çalışanlarından

biri, katilin o olabileceğinden şüphelenir. Aslında romanın konusunun, bir

sonraki bölümümüzde detaylı olarak inceleyeceğimiz mitolojik bir efsane

olduğunun ispatıdır. Başka birisinin gözünden, dedektif, katil gibi görülmektedir:

Page 50: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

44  

“Madam Jean yaşlı kızın tarif ettiği koca gözlüklerle kafasında

canlandırmaya çalışır Wallas’ın; gerçekten de doktor olduğu hemen kabul

edilebilir. Katil olmasını engellemiyor ama bu.” (Robbe-Grillet,2005:169)

Wallas görüşmek istediği Doktor Juard’la şehrin tren garında buluşur.

Doktorun önerdiği bu yer Wallas’ı şüphelenmesine neden olmuştur:

“Juard buluşma için bu alışılmadık yeri- garın bekleme salonu-seçmekle

özel müfettişin kuşkularını pekiştirmekten başka bir şey yapmadı ama bir yandan

da merakını uyandırdı.” (Robbe-Grillet,2005:173)

Olay yerini araştırmak için polisler eve giderler:

“Müfettişler evin ilk katında dört ayrı parmak izi buldular(…)”(Robbe-

Grillet,2005:54)

Komiser Laurent olayın bir intihar olmasından şüphe duyar:

“-Dupont’nun intihar ettiğine inanıyor musunuz gerçekten?

-Hiçbir şeye inanmıyorum. Elimdeki verilere göre bunun imkânsız

olduğunu düşünüyorum.” (Robbe-Grillet,2005:56)

Page 51: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

45  

Araştırılacak olan yapılmış olan bir hatadır:

“-Kusursuz suç olmadığını bilirsiniz değil mi, herhangi bir yerde bir hata

olmalı, bu hatayı aramalıyız.” (Robbe-Grillet,2005:58)

Garinati Wallas’ı takip etmektedir:

“-Wallas adındaki adamı buldunuz mu?

-Geceyi nerede geçirdiğini biliyorum.

-Bu sabah ne yapıyor? (Robbe-Grillet,2005:83)

Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde de benzer anlamda bir şüphe görülür.

Anlatıcı –kahraman Jacques Revel, Bleston’a gelişinin ilk dakikalarında şehrin

havasını yabancı olarak niteler. Bu yabancılık bir merak uyandırır. İnsan da

yabancı olanı merak eder ve onun hakkında bilgi edinmeye çalışırız:

“(…)bu yabancı havada (…)”(Butor,1956:11)

Page 52: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

46  

Yol sormak için durdurduğu zenci adamla beraber bir şeyler içmeye

gitmesi onu şehrin banliyöleriyle tanıştırır. Yani şehrin en kötü taraflarıyla daha

en başında karşılaşır:

“Bleston’nun manzaralarına ve insanlarına duyduğu nefreti en sonunda

gösterdiyse şayet(…)”(Butor,1956:36)

İlerleyen günlerde tekrar Horace Buck’u bulmaya gider fakat bir türlü

oturduğu evi bulamaz:

“(…)beni Beyaz Sokak ve Göktelen Sokak’taki dört yol ağzına götüren 17

numaralı otobüse bindim, geçen gece Horace Buck’den ayrıldığım Brandy

Köprüsü Sokağı durağına kadar giden 27 numaraya bindim(…)(Butor,1956:43)

Jacques Revel, daha sonra şehirde kalacak yer bulamaması sebebiye ilk

gelişinde aceleyle kiraladığı evde pek rahat edemediği için, kendisine daha yugun

bir ev arayacağından bahseder. Aradığı bu ev, onun şehirde dolaşmasına, şehirle

ilgili daha detaylı bilgi edinmesine neden olur. Bu araştırmaya bir şehir planı

satın alarak başlar. Bu şehir planının yardımıyla aradığı evi kendi çabalarıyla

bulmak ister. James ile gittiği kırtasiyede şehirdeki ilk arkadaşlarından birisi olan

Ann Bailey ile karşılaşacaktır:

Page 53: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

47  

“-Biraz uzak ama Göktelen Sokak’ta satıcısını tanıdığım bir kırtasiye var,

bu akşam isterseniz…”

İşte böylece Ann Bailey ile tanıştım” (Butor,1956:43)

Bu cümle tekrarlanır:

“İşte gerçek araştırma şimdi başlıyor(…)”(Butor,1956:45-46)

Satın aldığı şehir planı sayesinde kendisini, Bleston şehrine kanserli bir

hücreye, üstten mikroskop yardımıyla bakan bir doktor gibi görür. Şehri en ince

detayına kadar görmektedir:

“(…)mikroskobunu kuşanmış bir laboratuar adamı gibi o kocaman

kanserli hücreyi inceleyebiliyordum(…)(Butor,1956:54)

Odasını ararken, gazete büfesinde Bleston Cinayeti adlı romanın afişini

görür. Romandan edinmeye karar verir. Kitabı okumaya başladığında görür ki,

kitapta bahsedilen cinayet, isminden de anlaşılacağı gibi, Bleston’da işlenmiştir.

Page 54: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

48  

Satın aldığı Bleston Cinayeti adlı romanda bir kardeş cinayeti konu

edilmiştir. Ann Bailey’nin, kitabı satın aldığı kitapçıdaki bayanın kuzeninin bir

arkadaşı, kardeşini üç sene önce trafik kazasında kaybetmiştir. Bu kazanın

kitaptaki cinayetle ilgisi olabileceği olasılığını düşünerek, bu arkadaşından

şüphelenir.

“(…)tavlamak üzere olduğum Ann Bailey’i iyice inceleyerek, üç sene önce

kardeşi trafik kazasında ölmüş olan şu Richard Tenn hakkında bilgi toplamak

için kendimi zorladım”(Butor,1956:80)

“(…)şu Richard Tenn’le ve kardeşinin ölümüyle ilgili şüphelerimin

ciddiliğini anlamalarını istemiyordum(…)”(Butor,1956:82)

Bu cinayetle ilgili, çalıştığı şirketteki arkadaşı James Jenkins da,

şüpheliler arasındadır. Bleston Cinayeti adlı romanın yazarı J. C. Hamilton takma

adıyla yayınlamıştır kitabını. Asıl adı Georges Burton olan yazarın adını

öğrendikten sonra bazı şüpheli hareketler fark eder arkadaşında. Bu konuyla ilgili

birkaç örnek verebiliriz:

“(...)Bailey’lerden, J.C.Hamilton’nın gerçek ismini öğrendiğim günün

önceki günü(…)”(Butor,1956:151)

Page 55: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

49  

“(…)James’in o zamandan beri hareketlerindeki şüphe götürmez

değişiklik(…)”(Butor,1956:160)

“(…)Bu James’in benden daha fazla ne sakladığını bilmek

isterdim(…)”(Butor,1956:175)

“(…)adı George Burton. Yeniden kızardı, yavaşça bardağından bir

yudum aldı(…)”(Butor,1956:178)

“(…)Bütün bunlar son derece rahatsız edici, son derece tuhaf ve anormal

hareketler James için(…)”(Butor,1956:180)

Revel, James ve annesiyle yediği akşam yemeği sırasında her ikisinin de

sergiledikleri garip davranışları fark eder:

“(…)bu akşam yemeği sırasında hareketlerini

inceliyordum(…)(Butor,1956:220)

“(…)Bayan Jenkins’in sessizliği, ihtiyatı ve sesinin

tonu(…)(Butor,1956:198)

“(…)herzamankinden daha şüphelidir James(…)(Butor,1956:311)

Page 56: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

50  

Bu sırada, Georges Burton bir kaza geçirir. Yolda bir arabanın şöförü

üzerine arabasını sürmüştür. Yaşanan bu kaza sonucunda Burton hâlâ hayattadır.

Jacques Revel, bu kazayla ilgili yine James’ten şüphelenmektedir:

“(…)bu kazanın bir parçası veya sorumlusu olması sebebiyle bu

James’ten şüpheleniyorum(…)(Butor,1956:361)

James, J.C.Hamilton’un kaza geçirdiği günden bir gün önce, bu olayı

rüyasında gördüğünü anlatır Revel’e. James gördüğü şeyin rüya olup olmadığına

karar veremez. Olayın gerçek olduğundan ve katilin James olduğundan

şüphelenmektedir. Gerçeğin sunumu daha önce de bahsettiğimiz gibi kesin

değildir:

Bailey’lerdeki bir akşam yemeğinde, kuzeninin arkadaşı Richard Tenn ile

tanışır. Gizlice dinlediği konuşmalardan Tenn’in arabasının tamirde olduğunu

öğrenir. Kazaya dair önemli bir ipucu olabileceğini düşünür:

“(…)Bu Richard Tenn’i bir bayana arabasının bugün tamirde olduğnu

birkaç gün içinde hazır olacağını söylerken duydum(…)(Butor,1956:271)

Page 57: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

51  

“(…)suçlu kuzenlerinin şu arkadaşıydı(…)suçlunun şu Richard Tenn

olduğunu düşünüyordum(…)(Butor,1956:276)

Çalışmamızın bundan sonraki bölümünde inceleceğimiz şüphe içeren

unsurların, kahramanların araştırma yapmalarına neden olduğunu, araştırma

yaparken de başka hangi olaylara neden olduğunu göreceğiz.

Araştırma izleği, Silgiler’de Wallas’ın şehre cinayeti çözmek üzere

gelişiyle kendini gösterir. Başkomiserin yanına gitmek üzereyken, daha vakti

olduğu için, cinayetin işlendiği eve gidip bakmak ister.

Geldiği şehir Wallas’da merak uyandırır. Şehirde boşboş dolaşması bu

yüzden onun için bir araştırmaya dönüşür:

“(…)birbirine örülü sokakları kendi başına öğrenmek için kullanacak.”(

Robbe-Grillet,2005:36)

“Yolundan ayrılmadan, hızını kesmeden yürür Wallas.”( Robbe-Grillet,

2005:39)

Page 58: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

52  

Cinayetle ilgili araştırmasına başlar Wallas. Cinayetin işlendiği yer olan,

Daniel Dupont’un evine gider. Araştırmaya, evin kâhyası, yaşlı kadından

başlamak ister:

“İzin verirseniz sizinle konuşmak istiyorum(…)size kısa birkaç şey

soracağım, o kadar” (Robbe-Grillet,2005:70)

Wallas araştırma yapmaya başladığı sırada, cinayetin sorumlusu olarak

verilen kişi, Garinati, Wallas’la ilgili bilgi toplamaya çalışır. Wallas’ın cinayeti

aydınlatmak için şehre geldiğini haber almıştır:

“Garinati bazı açıklamalar elde etmeye çalışır; ikna olmamıştır,

kuşkularını açığa vurmak ister.”( Robbe-Grillet,2005:83)

“-Wallas adındaki adamı buldunuz mu?

(…)-Bu sabah ne yapıyor? (Robbe-Grillet,2005:83)

“Ama nerede olmalı? Ve de nasıl tanımalı?” (Robbe-Grillet,2005:85)

Page 59: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

53  

Daha sonra tekrar gittiği evde bu sefer, evin kapıcısıyla karşılaşır ve

onunla konuşmaya başlar. Pencereden bir şeyler görmüş olabileceğini düşündüğü

yaşlı kadınla görüşmek için yukarı çıkar:

“Hayır, der kadın, dikkatimi çeken hiçbir şey olmadı.” (Robbe-Grillet

,2005:89)

Wallas’ın şehirde yaptığı araştırma sırasında aradığı bir başka şey de

silgidir:

“-Bir silgi rica edecektim, der Wallas.

-Peki, ne tür bir silgi? (Robbe-Grillet,2005:106)

Romanda, Doktor Juard olarak verilen kişi, Daniel Dupont vurulduğu

sırada yanında olup onu hastaneye götüren kişidir. Yani tek görgü tanığıdır.

Wallas onunla konuşmak ister. Doktorun garip hareketleri onu şüpheliler arasına

sokar:

“Öğle yemeğinden önce Doktor Juard ile konuşabilecek kadar zamanı

var.” (Robbe-Grillet,2005:108)

Page 60: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

54  

Araştırmasına, postaneye giderek devam etmek ister. Ona göre personelin

sorgulanması gerekmektedir. Fakat öğle tatilidir ve personel yerinde yoktur:

“Wallas soruşturmaya başlamak için tüm personel orada oluncaya kadar

beklemeyi tercih eder.” (Robbe-Grillet,2005:128)

Daha önce görüşemediği Doktor Juard’ı görmeye gider yine:

“Bu defa, Doktor Juard’a gider(…)”(Robbe-Grillet,2005:138)

Wallas, daha önceden kendisinden şüphe duyduğu Dupont’un eşini

bulmaya çalışmak yerine, Doktor Juard’ın peşine düşmüştür:

“Wallas bu hanımefendinin çok değerli bilgiler verebileceğini ciddi

biçimde düşünmüş olsa, komiser Laurent’ın söz ettiği kişinin, yani Dupont’un

ayrıldığı eşinin adresini bulmak için, daha bu sabahtan itibaren aramaya

koyulmuş olması gerekirdi. Oysa o başka kişileri soruşturmayı daha acil

bulmuştu, sözgelimi Doktor Juard bunlardan biriydi, ama ona da ulaşamamıştı

bir türlü.” (Robbe-Grillet,2005:148)

Page 61: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

55  

Bu sırada hâlâ Doktor Juard’ın peşindeyken ve ona ulaşamamışken

sokaklarda yürümeye ve düşünmeye devam etmektedir. Daha önce de

bahsettiğimiz gibi başıboş dolaşma durumu araştırmaya neden olan etkenlerle

içiçedir. Başıboş dolaşırken kahramanlar hem düşünür hem de önlerine çıkan

izleri takip ederek araştırmalarına devam ederler. Girdiği bir dükkânda, bir

adamdan şüphelenen Wallas, onu izlemeye karar verir:

“Kadın dükkâna geldiğinde hasta görünüşlü üstünde kirli bir şapka ve

yeşilimsi uzun bir palto bulunan yoksulca giyimli ufak tefek bir adam

vardı.”(Robbe-Grillet,2005:152)

“Wallas iz sürmeyi taktı aklına. (Robbe-Grillet,2005:153)”

Öğle tatili bittikten sonra, postane personelinden üç kişiyi sorguya alırlar:

“Emniyet Müdürlüğünde Laurent ile Wallas postanede görevli kadınlara

yöneltilmesi gereken soruları belirlemekle işe başlıyorlar(…)”(Robbe-

Grillet,2005:154)

Wallas bir kez daha doktor’un yanına gitmek ister:

Page 62: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

56  

“İki dakika sonra Wallas 11 numaralı kapıyı çalıyordu. Kapıyı ona gene

aynı hemşire açtı(…)”(Robbe-Grillet,2005:182)

Bu sefer de doktora ulaşamaz. Bu, onu Marchat’nın evine yönlendirir:

“Zamanı olduğu için tüccar Marchat’nın evine gitti Wallas.” (Robbe-

Grillet,2005:183)

Araştırma izleği Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde, Revel’in geldiği

Bleston’da kendine kalacak bir yer bulma isteğiyle ortaya çıkar:

“(…)yarından itibaren daha iyi bir lojman bulmak için araştırmaya

başlayacağım.” (Butor,1956:23)

Ev bulmak için dolaşması sırasında daha önce de bahsettiğimiz gibi

Akşamüstü Haberleri gazetesi satıcısında bir kitabın afişine rastlar. Bu kitap

Bleston Cinayeti’dir. Satın aldığı bu polisiye roman, onu şehri biraz daha

tanımaya ve kitapta geçen yerleri merak edip araştırmaya başlamasına neden

olur. Kitaptaki cinayet Eski Katedralde işlenmiştir. Revel’de burayı ziyarete

gider.

Page 63: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

57  

Revel gittiği Eski Katedral’ de katil vitrayı bilgisine ulaşır. Bu ziyaret, bir

sonraki bölümümüzde inceleceğimiz mitolojik öğelere rastlamasına neden olur:

“Bleston Cinayeti’nin ilk cümlesini okuduktan sonra, Bleston’nun Eski

Katedrali Katil Vitrayı’yla ünlüdür, sadece ilk ziyaretimde uzaktan görebildiğim

bu vitrayı incelemeye gitmeye karar verdim” (Butor,1956:83)

Kitabın ilk sayfalarında adı geçen restoran, kitaptaki dedektif

karakterinin, daha sonra ölecek olan Johnny Winn’in, yemek yediği yerdir. J.

Revel de gerçekte var olan bu restorana gider. J.Revel’in masasının üzerindeki

kendi kitabını fark eden J. C. Hamilton, onunla tanışmak için masasına oturur:

“(…)diğer tarafta kalabalığın etrafını sardığı bir yer gördüm(…)Bleston

Cinayeti’nin ilk sayfalarında, sonradan dedektif olacak kişiyle sonradan

öldürülecek olan kişinin birinci katta, Eski Katedral manzaralı bir masada

karşılaştıkları Doğulu Bambu Restoranı(…)” (Butor,1956:103)

Ann ve Rose Bailey’yle yaptıkları sohbet sırasında Revel, kitabın

yazarının gerçek ismini bildiğini söyler. Bu arada da romanda bahsi geçen evin

kuzenlerinin arkadaşı Richard Tenn ve kardeşinin evine çok benzediğni öğrenir:

Page 64: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

58  

“İki kardeşin oturduğu evin, yani, katil ve ölünün, her bölümünün, her

eşyasının, Richard Tenn ve kardeşinin oturduğuna benzediğini ileri

sürdü(…)(Butor,1956:80)

İpuçları arasında, araştırması ve bulması gereken şüphelinin Morris marka

siyah bir arabayla bu kazayı yaptığı yer almaktadır:

“(…)ismini bulmam gereken kişi, siyah bir Morris sahibi(…)(Butor,

1956:228)

Ayrıca Richard Tenn’nin kardeşinin bir otomobil kazasında ölmüş olması

onu bu kişi üzerinde araştırma yapmaya sevk eder:

“(…)Asıl bulmam gereken şey kazayı yapanın Bailey’lerin kuzeninin

arkadaşı olup olmadığıydı(…)(Butor,1956:233)

“(…)Bailey’lerin kuzeninin arkadaşı Richard Tenn’i hâlâ araştıramadım

ki, şüphelenmek için birçok sebebim var(…)(Butor,1956:248)

Tenn arabasının tamirde olduğunu ve o sıralar arabasının olmadığını

anlatır:

Page 65: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

59  

“(…)bir bayana ona bugün arabasının olmadığı, serviste olduğu birkaç

gün içerisinde hazır olacağı cevabını veriyor(…)”(Butor,1956:271)

Richard Tenn’i takib ederek evinin adresini öğrenir:

“(…)o Richard Tenn, 27 numaralı otobüsten indi(…)karanlık içerisi J.C.

Hamilton tarafından doğrulukla betimlenen, cinayet evi, numarasını

göremediğim fakat 216’ dan fazla uzak olmayan Lichen sokağındaki evlerden

birine girdi(…)(Butor, 1956:272)

Yeni Katedrali ziyaret ettiği bir gün yine bir bayan heykeli dikkatini

çeker. Tanıdık bulur bu yüzü. İş arkadaşı James Jenkins’ın annesi olduğunu fark

eder. Heykeli yapan sanatçının ismi vardır elindeki broşürde. Ve bu durumu

araştırmaya başlar. Öğrendiklerine göre, James’in dedesi, E.C.Dougles, Yeni

Katedral’deki heykelleri yapan adamdır. Fakat J. C. Hamilton’nun Bleston

Cinayeti adlı romanını okuduklarında, heykellerden kötü bir şekilde

bahsedildiğini görürler. İşte bu yüzden James’in, J. C. Hamilton’na arabayla

çarpmak isteyebileceğini düşünmüştür. Ayrıca James’in kullandığı çalıştıkları

şirkete ait arabayla, kazayı işleyen araba aynıdır.

Page 66: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

60  

Revel özellikle son bölümde Bleston’dan bir kişiymiş gibi bahseder. Ve

bu kişinin kendisinden nefret etmekte olduğunu düşünmektedir. Tüm olanların

Bleston’un kendisinden öç almak için bizzat yaptığını düşünmektedir. Bu

şüphesi, romanın başından beri şehirle ilgili yaptığı araştırmaya dönüşmüştür.

Roman bir labirent gibi örülmüştür:

“(…)ölüme mahkûmdum.”(Butor,1956:258)

Klasik polisiye roman özeliklerinden biri olarak, olayın geçtiği yer

romanda çok önemli bir yer tutar. Çünkü öyküyü hazırlayan ve öykünün bir

polisiye öykü olarak geçmesini sağlayan asıl etken olayın geçtiği yerdir. Örneğin,

şehir kapalı, dışarı çıkılamayan bir yer olarak verilmelidir ki cinayetler

işlenebilsin ve insanlar kaçamasın. Tüm şehir görünür olmalı ve tüm işaretleriyle

varolmalıdır. Otobüs numaraları, levhalar, trafik ışıkları, evlerin bina numaraları,

hepsi gözümüzün önünde olmalıdır. Bu durum her iki romanda da mevcuttur.

Şehir gerçeğe giden tüm yolları hazırlayan etkendir. Dedektif, bu yollardan

geçerek doğruyu bulacak ve gerçeği açığa çıkaracaktır. Oysa her iki romanda da

yaşadıkları şehirler, kahramanların doğru araştırmalar yapmalarından çok, hayali

başıboş dolaşmalar yapmalarına elverişlidir. Buna neden olansa, daha sonraki

bölümümüzde bahsedeceğimiz şehrin labirent vari yapısıdır.

Gerçek anlamda bir polisiye roman olmayan Zamanın Kullanım Çizelgesi,

beklediğimiz gibi bir sonuç bölümü çıkarmaz karşımıza. Tüm şüpheleri ve

Page 67: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

61  

sonrasında araştırdıkları, anlatıcı dedektif kahramanımızı bir sonuca götürmez.

Tüm şüphelerinden ve araştırmalarından onları çürütecek bilgiler bulduktan sonra

vazgeçer. Örneğin Richard Tenn’nin suçlu olmadığına karar verir, çünkü

Tenn’nin arabasının açık gri olduğu ortaya çıkar, kazaya sebep olan araçsa siyah

renktedir:

“(…)Richard Tenn’in Morris’i siyah değil, gri, hatta oldukça

parlak(…)”(Butor,1956:276)

Kazayı geçiren polisiye roman yazarı George Burton bu olayın sıradan bir

kazadan fazlası olduğunu düşünmektedir. James ise hâlâ araştırmaktadır:

“(…)Jacques siz de bunun başka bir şey olabileceğini

düşünmüyormusunuz?(…)bilgi almaya çalışıyorum, arıyorum hâlâ(…)(Butor,

1956:290)

Jacques Revel yaptığı araştırmanın boşuna olduğunu yavaş yavaş

anlamaya başlar:

“(…)bütün şüphelerim, bütün araştırmalarım, haftanın her akşamı

yaptığım bütün çalışmalarım boşuna(…)(Butor,1956:309)

Page 68: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

62  

Artık Richard Tenn’den Burton da şüphelenmiyordur:

“(…)şüphelendiğimiz Richard Tenn’in bu kazada masum olduğunu

keşfetmişti(…)(Butor,1956:327)

James de değildir şuçlu. Revel, 29 Ağustos günü yazdıklarında, suçlunun

ne James ne de Richard Tenn olduğundan bahseder. Ona göre katil başka birisidir

bu kazaya yeltenen ama kim olduğunu kendisi de bilmemektedir. Ve soruları

yanıtsız bırakarak ayrılacaktır Bleston’dan:

“(…)bu ne Richard Tenn’in ne de James’in(…)bu başka bir adamdı başka

siyah bir Morris’de (…), Bleston’du, senden öcalmak için J.C.Hamilton, onun

sayesinde bana ulaşmak, beni kaybetmek, bana hakaret etmek için(…)(Butor,

1956:370-371)

James, şüpheli hareketlerinin sebebini anlatır. Kazadan bir hafta önce bu

kazayı yaptığına dair bir rüya görmüştür. Ertesi hafta haberini alınca kendisinden

şüphelenmiştir. Fakat daha sonra kendisinin suçlu olmama ihtimalini düşünmeye

başlamıştır:

“(…)yaralandığı bu kazayla ilgili aynı akşam bir rüya gördüm(…)ben

değilsem suçlu diye düşündüm(…)(Butor,1956:372-373)

Page 69: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

63  

Michel Butor, polisiye roman türünü seçmesi hakkında: “Demek ki,

romanın kendi içinde de bir giz taşıması çok önemlidir. Okur romanı okumaya

başlarken, nasıl biteceğini bilmemelidir. Benim için bu değişikliğin gerçekleşmesi

gerekir, ayrıca bir şeyi bitirirken onu daha önce bilmediğimi, önceden

sezinleyemediğimi, başkalarının da bunu, kitabı okumadan kestiremeyeceğini

bilmem gerekir. Bu olgu da, en açık anlatımını, polis romanı gibi popüler

biçimlerde bulur(Butor,1996:118)” der.

Michel Butor, polisiye romanın kendi içinde bir heyecan taşıması

nedeniyle bu türü tercih ettiği üzerinde durur. Polisiye roman, sonu önceden

tahmin edilemeyen, olayların akışının önceden kestirilemeyeceği bir türdür.

Böylece roman kendiliğinden, yazıldığı anda şekilleniyormuş gibi olacaktır.

Ayrıca daha önce de değindiğmiz gibi, roman türünü bir araştırma olarak gören

yeni romancılar, polisiye romanın bu heyecan özelliğinden yararlanmaktadırlar.

Roman bir araştırma olduğuna göre, sonunu da kendisi araştırmaktadır. Araştırma

hiç bitmeyeceğine göre, her iki romanın da sonu kesin bir olaya bağlanmaz. Yani

alıştığımız sonlara pek benzemez. Kesin bir bitişi olmadığı için, roman türü hâlâ

kendi kendisini araştırıyor denebilir. Aslında her şey birbiriyle bağlantılıdır.

Şüphe çağı, romanın kendisinden şüphelenip romanınh kendisini araştırma

konusu yapmasına sebep olmuştur. Michel Butor, polisiye romanın heyecan

içermesi ve okunma sebepleriyle ilgili şunları söyler:

Page 70: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

64  

“Klasik polisiye romanın birinci kuralı, bir gecede okunabilir olmasıdır.

İnsan gündelik yaşamda çok büyük güçlüklerle karşı karşıyadır, gerilimlerimiz

vardır. Bizi hem nitelikleri hem kusurları olan üstlerimize itaat etmek zorunda

bırakan hiyerarşiler içinde sıkışmış kalmışızdır. Allahtan çoğu zaman nitelikli

olduklarını hissederiz bunların, ama özellikle kusurlarını gördüğümüz ve

kendilerinden kurtulmayı çok istediğimiz günler de vardır(Butor,1996:118)”.

İncelediğmiz bu bölümde, Silgiler ve Zamanın Kullanm Çizelgesi adlı

romanlarda şüphe ve araştırma izleğinin nasıl şekillendiğini ve şüphelenilen

durumların hangi araştırmalara neden olduğunu görmeye çalıştık. Bu

araştırmaların sonucunda kahramanların, mitolojik öğelerle karşılaştıklarını

gözlemledik.

Buradan hareketle, bir sonraki bölümümüzde, her iki eserdeki mitolojik

öğeleri inceleyeceğiz.

Page 71: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

65  

2.3. MİTOLOJİK ÖĞELER

İncelediğimiz iki romanda da başkahramanların şüphelendikleri olayların

ve şüpheli olaylarla ilgili yaptıkları araştırmaların sonrasında mitolojik öğelerle

karşılaşmaları daha önce de bahsettiğimiz bir durumdur.

Buna bağlı olarak, mitolojik öğeleri incelemeye geçmeden önce,

Mitolojinin ne olduğuyla ilgili bilgi edinmekte yarar vardır:

Mitoloji, bir din veya bir halkın kültüründe tanrılar, kahramanlar, evren

ve insan yaratılışına dair tüm sözlü ve yazılı efsane birikiminin ve bu efsanelerin

doğuşlarının, anlamlarını yorumlayıp, inceleyen ve sınıflandıran bilim dalının

adıdır.

Michel Butor’a göre, yeni romancıların mitolojik öğeleri eserlerine katma

girişimleri, yaşadıkları zamanda bulamadıkları mutluluğu, geçmiş zamanlarda

bulma isteğinden kaynaklanmaktadır. 20. yüzyılda insan insana olan tüm

inancını kaybetmiştir. İnsanın kendini yüce hissettiği, ilahî bir amaca hizmet

etmek için bu dünyada bulunduğunu düşündüğü zamanlar, artık efsanelerde

kalmıştır:

Page 72: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

66  

“Şair kendisine göre, gerçeğin öbürlerinden ayrılan bu parçacıklarıyla

yitik bir altın çağı yeniden kurmaya, bu olağanüstü anları, bu olağanüstü yerleri,

bu olağanüstü erkekleri ya da kadınları bir prozodi aracılığıyla birbiriyle

kaynaştırıp, yitik bir mutluluğu, eski bir yaşamı, kavuşulacak bir zamanı yeniden

oluşturmaya çalışacaktır”(Butor,1991:49)

Hatta Butor, romanlarda bu gerçekliği oluşturma düşüncesinin bir başka

boyutuna değinmektedir. Kurulan bu mitolojik gerçeklik, varolan dünyada

yaşamak istemeyen insanın, bu acı gerçeklikten kurtulma, kaçma, kendine başka

bir dünya kurma özlemidir. Bu dünya artık düşsel bir hâl almaktadır:

“İlk aşamada, yitik bir geçmişe dönüş olan şiirsel düşünce hareketi,

sonradan sürekli olarak daha ileriye yöneltilecektir. Ve bu, öylesine ileriye

dönük olacaktır ki şair yaşadığı dünyanın ve zamanın ötesinde, (…)bir düşsel

zamanda, tam da hepimizin arzuladığı biçimde karşımıza çıkacak olan tarih

dışında rahata kavuşabilecektir ancak. ”(Butor,1991:50)

Daha önce de incelediğimiz gerçeğin şüpheli sunumunda gördüğümüz,

düşsellik, gerçeğin, kahramanın hafızasındakilerin kesin olarak verilememesi

durumu hep bu nedendendir. Gerçek, artık gün içersinde yaşanılan, hissedilen,

düşünülen bir şey değildir; gerçek artık bildiğimiz anlamda verilmemektedir.

Page 73: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

67  

İşte bu eski ama yeniden kurgulanan ve aslında tekrar elde edilmek

istenen bir durum olan mitolojik gerçeklikle, kahramanlar yaşadıkları dünyadan

şüphe duydukları ve bazı yönleriyle onu araştırmaya giriştikleri zaman

karşılaşırlar.

Bu sebepten, her iki kahraman da geldikleri dünyaya yabancıdırlar, her

iki kahraman da geldikleri gerçek dünyanın bu belirli zamanında, belirli yerinde

fazla kalmayacaklardır. Wallas da Revel gibi kentten trenle ayrılacaktır:

“Wallas ilk trenle terk edecek kenti.” (Robbe-Grillet,2005:209)

İncelemekte olduğumuz Silgiler romanında dedektif Wallas’ın şehre

gelmesinin nedeni bir cinayeti araştırmaktır. Şüpheleri doğrultusunda

araştırmalarına başlar. Romanda daha önce de değindiğmiz bu araştırmalar

sırasında, roman kahramanı mitolojik öğelerle karşılaşır.

Dedektif Wallas, sürdürdüğü bu araştırma boyunca geçtiği yollarda

dikkatini çeken dükkanlara girerek bir silgi aramaktadır. Aramakta olduğu bu

silgi onu mitolojiyle karşılaştıran öğelerden en belirgin olanıdır. Bu silgiyi şöyle

tarif eder:

Page 74: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

68  

“(…)ortadaki iki harf (“di”harfleri) çözülebiliyordu bir tek; önce de

sonra da en azından ikişer harf daha olmalıydı”(Robbe-Grillet,2005:107)

Aradığı bu silgi, girdiği bir kırtasiyede, Wallas’ın Thebai Kenti’nin

kalıntılarını gösteren bir fotoğrafla karşılaşmasına neden olur:

“-Tanıdınız mı? Tebai kentinin yıkıntıları.” (Robbe-Grillet,2005:106)

Düşsel nesne olarak bahsedilen bu silginin, gerçekte olmadığı

anlaşılmaktadır:

“(…)dükkâna küçük bir silginin bedeli kadar harcamak üzere değil de

adını, haklı olarak, tam olarak söyleyemediği efsanevi bir markaya atfedilen

düşsel bir nesneyi bulmak üzere mağazanın altını üstüne getirmeyi tercih etmişti-

bir tek,” (Robbe-Grillet,2005:107)

Robbe-Grillet için silgi önemli bir nesne, silme işlemi de önemli bir

işlemdir. Yazara göre, yazmak, aslında silmek demektir. Yeni roman eskiyi

silerek yeniyi yaratacaktır. Robbe-Grillet’nin eserlerinde okur, silinecekleri

silmeye, ardından da Robbe-Grillet’nin ve kendisinin öyküsünü yeniden

kurmaya davet edilmektedir.

Page 75: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

69  

Aynı zamanda silgi, roman kahramanı için başka bir dünya kurmanın

yoludur. Silgi, kahramanın yaşadığı gerçek dünyayla efsanevi dünya arasında bir

köprü görevi görmektedir. Aradığı silgi sayesinde, eserde Oidipus efsanesine

göndermeler olduğu kanıtlanmaktadır.

Zaman kavramı da yine romanda mitoloji ve gerçek dünya arasında bir

köprü kurmaktadır. Romanda zamanın, dedektif Wallas’ın Daniel Dupont’nun

sahte ölümüyle durduğunu, romanın son bölümündeki gerçek ölümüyle tekrar

işlemeye başladığını görürüz. Tüm öykü gerçek zamanda açılan bir parantezin

içinde geçmektedir. Sonuçta eserdeki, gerçek bir zaman dilimi değildir. Buna

bağlı olarak da yukarıda bahsettiğimiz gibi olayların gerçek olup olmadığı

şüphelidir:

“(…)Alışıldık biçimde saate bakar ve aletin yeniden çalışmaya

başlamadığını saptar; dün akşam saat yedi buçukta durmuştu(…)”(Robbe-

Grillet,2005:34)

Eserde Oidipus efsanesine göndermeler olduğundan daha önce

bahsetmiştik. Wallas, yer sormak için girdiği bir dükkânda silgi aradığından

bahseder satıcıya. Thebai kenti’nin kalıntılarını gösteren bir fotoğraf görür yine:

“-Çok yumuşak bir silgi rica edecektim, desen için.(…) Thebai kenti

kalıntıları” (Robbe-Grillet,2005:143)

Page 76: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

70  

Cinayetin işlendiği yer, Daniel Dupont’nun köşkü, Thebai kentiyle aynı

yer olarak verilmektedir. Bu da, Silgiler romanınında olayların geçtiği yerin

aslında, efsanevi Thebai kenti olduğunun bir göstergesidir:

“Thebai kenti kalıntıları. Şu pazarları resim yapanlardan bir meraklı,

kente hâkim bir tepeye, selvi ağaçlarının gölgesine yerleştirilmiş

sehpasını(…)Genç kadın neden bu konağın fotoğrafını çekmişti? (Robbe-

Grillet,2005:144)

Oidipus efsanesine göre, babası, Laios’un oğluna tecavüz ettiği için,

Oidipus lanetlenir. Lanete göre, Laios’un yeni doğan oğlu Oidipus, babasını

öldürecektir. Bunun üzerine Laios, oğlunun ayak bileklerini iplerle sardırır ve

ormana, kurtlara ve kuşlara yem olması için bırakılmasını emreder. Fakat

yardımcısı Laios’a ihanet eder ve küçük çocuğu götürüp bir çobana teslim eder.

Çoban da Oidipus’u, çocukları olmayan Korinthos kralı Polybos ve kraliçe

Merope’ye armağan eder. Polybos ve Merope onu kendi öz çocukları gibi

severler. Korinthos kral ve kraliçesi oğullarıyla beraber mutlu mesut yaşarlarken,

günün birinde bir şölen sırasında oldukça sarhoş bir davetli Oidipus’un evlatlık

olduğunu söyler. Ertesi gün, genç adam annesini ve babasını sorgular. Her ikisi

de inkâr ederler. Oidipus yine de şüphe içinde kalır. Bunun üzerine Delphoi’ye

doğru yola çıkar. Kâhin onu başından savar; kendisini iğrenç bir geleceğin

beklediğini haber verir: Oidipus annesiyle beraber olacaktır. Zina ürünü bir soyu

türetecek ve kendisine hayat vermiş olan babasının katili olacaktır. Dehşete

Page 77: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

71  

düşen Oidipus nereye gideceğini pek düşünmeden oralardan kaçar; bir daha asla

Korinthos’a dönmeyecektir.

Delphoi’de çıkarken yol ağzında arabaya binmiş, yanında da birkaç

hizmetçi bulunan bilinmedik yaşlı bir adama rastlar. Geçiş önceliği için

çekişirler: Oidipus, arabanın yanından geçmekteyken, yaşlı adam onun kafasının

orta yerine iki kamçı darbesi indirir. Oidipus hemen sert karşılık verir: Sopasıyla

ihtiyarı hemen yere yıkar, sonra da tanıkları öldürür. Artık yollarda başıboş

dolanmaya başlar, Thebai’ye varır. Bu şehrin üzerinde bir bela vardır.

İlerleyen günlerde bir sfenksle karşılaşır. Sfenks yolcuları gözetleyip, her

birine bilmecisini sorar; hiç kimse bilmeceyi çözemez, o da hepsini parçalayıp

yer. Thebai’liler her gün agoraya toplanarak bilmecenin cevabını bulmaya

çalışırlar; kralları yeni öldürülmüş olduğundan kendilerini sfenksten kurtaracak

olan kimseyeşehrin tahtını da söz verirler. Oidipus oradan geçerken bilmece ona

da sorulur. Oidipus soruya doğru cevap verir. Sfenks sorusunun doğru

bilinmesiyle intihar eder. Thebai’liler kurtarıcılarını alkışlarlar, onu kral yapar ve

kraliçeyle evlendirirler. Şu halde, Oidipus, İokaste ile evlenmiş olur. Ondan iki

oğlu, iki de kızı olur.

Birkaç yıl sonra Thebai’de veba salgını başlar. İnsanlar Oidipus’a onları

kurtarması için yalvarır. Oidipus Delphoi kâhini’ne danışır; kâhin kendisine

orada mutluluk içinde yaşamakta olan günahkârı ülkeden kovmasını önerir.

Page 78: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

72  

Oidipus eski Kral Laios’a karşı işlenip cezasız kalmış olan cinayetin söz konusu

olduğunu düşünür; suçluyu cezalandırmaya ant içer. Kâhin katilin Oidipus

olduğunu açıklar. Aynı zamanda annesinin de kocası olmaktadır. Oidipus

konuyu araştırınca yolda karşılaştığı ve öldürdüğü adam aklına gelir. Öte andan

Oidipus, İokaste’den duyduğu bir öyküyü hatırlar. Bu öykü İokaste’nin ilk

kocasından olan bir çocuğunun ölmesi için ormana bırakıldığıdır. Oidipus

ormana bırakılan çocuğun kendisi olduğunu anlar. Kehanet gerçek olmuştur.

Günahları yüzünden kan ve kedere gömülen, herkes tarafından terk edilen

Oidipus artık sadece kör bir dilencidir.

Efsanede de görüldüğü üzere, Oidipus’un bulunduğu yer Thebai kentidir.

Daniel Dupont’nun köşkü, mitolojiyle gerçek dünyayı aynı düzleme koyar.

Daniel Dupont’nun evi, aslında Wallas’ın kendi evidir. Çocukken ayrıldığı o eve,

büyüdüğünde kader onu geri getirmiştir.

Efsaneye yapılan göndermelerden bir diğeri de, Wallas’ın, Daniel

Dupont’nun karısını sorguladıktan sonra, hayalle karışık bu işte onun suç ortağı

olduğundan bahsetmesidir:

“(…)tahrik edici ve suç ortağı…cıvıldaşan küçük gülüşüyle bekleyen hoş

kadını fark etmemişti…Kendi karısını.”( Robbe-Grillet,2005:150)

Page 79: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

73  

Efsaneye yapılan göndermeler eserin en başından beri verilmektedir.

Wallas’ın yabancı olduğu Thebai kentine gelişi, bir cinayeti soruşturacak olması,

eserin efsane üzerine kurulu bir yapısı olduğunu kanıtlamaktadır.

Romanda, sanki Wallas’ın onun oğlu olduğunu doğrular nitelikte Daniel

Dupont’nun genç bir oğlu olduğundan bahsedilir:

“Öğrenciyi andıran ama çok daha basit biçimde giyinmiş, kısa boylu,

hatta cılız bile denilebilecek bir delikanlı söz konusu(…) Dupont’un bulunduğu

odanın penceresi açık olduğu için delikanlının her gelişinde sık sık yüksek sesle

konuştuklarını duymuştu kapıcı; en son gün ise şiddetli bir tartışmayla son

bulmuştu delikanlının ziyareti(Robbe-Grillet,2005:162)

“(…)çok sinirli bir havası vardı bu çocuğun, belki de biraz fazla

içiyordu- pröfesörün evinden çıktığında Café des Alliés’ye gidiyordu bazen”

(Robbe-Grillet,2005:162)

Buraya kadar yaptığımız incelemeleri bir kez daha gözden geçirirsek,

bahsi geçen genç delikanlının Wallas’ın gençliğindeki hali olduğunu açıkça

anlarız.

Page 80: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

74  

“Bundan yirmi yıl kadar önce Dupont’un “yoksulca” bir kadınla

“düzenli ilişkisi vardı”, bir süre sonra bu kadının bir erkek çocuğu oldu. “Bu

talihsiz olayın gerçekleşmemesi için (?) elinden gelen her şeyi yapan” ve

evlenmeye zorlanan profesör evlenmeyi kesinlikle kabul etmemişti. “Peşinden

koşulmasına bir son vermek” için başka bir yol bulamayınca da, kısa bir süre

sonra kendi çevresinden bir genç kızla evlenmişti. Söz konusu piç zamanla

büyümüştü, şimdi de önemli miktarda para sızdırmak niyetiyle gelip gidiyordu;

ne var ki, her geldiğinde sert tartışmalar patlak veriyordu.” (Robbe-

Grillet,2005:162-163)

İşte bu örnekte de görüldüğü gibi, Silgiler romanı Oidipus efsanesinin

yeniden yorumlanması gibi gözükmektedir.

Wallas yaptığı araştırmalar sonucunda öğrendikleri üzerine düşünürken,

Dupont’u öldüren kişinin onun çok yakın akrabası olduğundan bahseder.

Romanda italik harflerle verilmiş olan bu bilgi bizi yine aynı efsaneye götürür:

“(…)çünkü kendisine ateş eden kişi çok yakın akrabasıydı.” (Robbe-

Grillet,2005:164)

Romanda öykünün bir tiyatro eseri olarak veriliyor olması da romanın

Oidipus efsanesiyle özdeşleştirildiğinin bir başka kanıtıdır:

Page 81: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

75  

“Burada, başkentte, oynanmıştı dram … oynanıyordu dram.(Robbe-

Grillet,2005:167)

“Az önce sergilediği oyun gibi gereksiz olan bu küçük oyunu düşününce

gülümser” (Robbe-Grillet,2005:203)

“(…)tiyatro sahnesinde acemice bağırmış gibi olur.” (Robbe-

Grillet,2005:73)

Eserin en başından itibaren, sanki olay bir tiyatro eseriymiş gibi verilir.

Olayların geçtiği yer, aslında bir tiyatro sahnesiymiş gibi düşünülür:

“(…)sahnede bulunan biricik kişi kendine özgü varoluşa bürünmedi

henüz.” (Robbe-Grillet,2005:7)

Kartpostalın üzerinde bulunan resimdeki kenti anımsamaktadır Wallas.

Fakat anımsadıkları çok bulanıktır. Kafasındaki karmaşıklık onu kırtasiyedeki

kadın imgesine götürür. Bu kadının annesi olduğunu hisseder. Bize öykünün

aslında Oidipus efsanesi olduğunu düşündüren şey annesiyle aradıkları kişinin

babası olduğudur:

Page 82: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

76  

“Yitip giden görüntünün yerini, iyice esmer genç bir kadının hoş yüzü

alır-Victor Hugo Sokağın’daki kırtasiyeci ve gırtlaktan gelen hafif gülme sesi.

Yüz gülmüyor ama.

Wallas ile annesi, çıkmaz sokak halini alan bu kanala gelmişlerdi

sonunda(…)Kadın akrabalarından birini aramıyorlardı: erkek akrabalarından

birini, deyim yerindeyse Wallas’ın tanımadığı bir erkek akrabalarını arıyorlardı.

Wallas o gün de göremedi onu. Babasıydı. Nasıl unutmuş olabilir ki?” (Robbe-

Grillet,2005:193)

Romanın son bölümünde Daniel Dupont evinde unuttuğu ve Marchat’dan

alması için rica ettiği belgeleri Marchat almaktan vazgeçince, kendisi gidip

almak zorunda kalır. Evine döndüğünde Wallas da oradadır. Saat yedi buçuktur.

Kaçmak üzere olduğu şehirden o da çıkamamıştır:

“(…)saatine göz atar. Yirmi dakikası daha var: saat tam yedi otuz.”

(Robbe-Grillet,2005:204)

Wallas, evde karşılaştığı Daniel Dupont’u vurmuştur. Eserde anlatılan

olayların Oidipus efsanesine uygunluğu bir kez daha gözükmektedir. Wallas’ın

vurduğu kişi babası, aradığı katil de kendisidir. Gerçek zamanda açılan parantez

Page 83: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

77  

kapanmıştır. Böylece, mitolojik saat durmuş, gerçek zaman tekrar işlemeye

başlamıştır:

“Wallas saatine bakar; saat yedi otuz beş. Saatin yedi otuzda durduğunu

anımsar birden. Saatini kulağına götürür ve hafif bir tik-tak sesi duyar.” (Robbe-

Grillet,2005:206)

Aslında romanda zaman akışı baştan sona doğru gidiyormuş gibi gözükse

de, tam tersine, sondan başa doğru işlediğini görüyoruz. Örnek olarak romanın

sonunda olması beklenen olay, romanın başında anlatılmıştır.

“Daniel Dupont göğsüne sıkılan bir kurşunla dün işte bu konakta

öldürüldü”(Robbe-Grillet,2005:12)

Silgiler romanında ayrıca fantastik öğelere de rastlanır:

“(…)ama çok daha inatçı hayaletlerin peşine düştü,(…)” (Robbe-

Grillet,2005:11)

“(…)belki de perili bir evdeymş gibi gıcırdar.” (Robbe-Grillet,2005:73)

Page 84: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

78  

“(…)sokakları istila eder, canavarlarını ve çamurlarını yayar bütün

kente…”( Robbe-Grillet,2005:209)

“Tanıdık hayaletler dönüp durur(…)(Robbe-Grillet,2005:213)

Dupont’nun evinde bulunan tablo Habil ve Kabil efsanesindeki sahneyi

yansıtmaktadır. Habil ve Kabil efsanesi Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde de

işlenmektedir:

“(…)Fırtınalı bir geceyi gösteren romantik bir peysajdır bu: bir şimşek

bir kulenin yıkıntılarını aydınlatmaktadır; kulenin hemen dibinde yere uzanmış

iki adam görülmektedir, etraftaki gürültüye rağmen uyuyakalmışlardır; yoksa

yıldırım mı çarpmış? Belki de kulenin tepesinden düşmüşler. (Robbe-Grillet,

2005:19)”

Her iki eserde de ortak olarak kullanılan mitolojik öğe Habil ve Kabil

efsanesidir. Bu efsaneye geçmeden önce, Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde

mitolojik öğelerin kurgulanışlarına değinmek yararlı olacaktır.

Zamanın Kullanım Çizelgesi’ndeyse mitolojik öğeler dört mekânda

ortaya çıkar. Anlatıcı-kahraman Jacques Revel’in, staj için gittiği Bleston

Page 85: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

79  

şehrinde mitolojik eserlerle karşılaşması, satın aldığı polisiye roman Bleston

Cinayeti’ni okumaya başlamasıyla başlar. Satın aldığı bu kitapta konu edilen

cinayet Bleston’da geçmektedir. Kitabın ilk cümlesi, onu Eski Katedral’de

işlenmiş bu cinayeti araştırmaya yönlendirir:

“Bleston şehrinin Eski Katedral’i, Katil Vitrayı ile ünlüdür…”(Butor,

1956:72)

“(…)4 Kasım Pazar günü (…)ziyaret ettiğim Eski Katedral’deki Katil

Vitrayını gayet iyi hatırlıyorum(…)(Butor, 1956:89)

Katedralde karşılaştığı vitrayı okuduğu kitaptan tanımaktadır:

“(…)büyük ,resimli cama bakıyordum(…) Bleston Cinayeti’ni okuduğum

için biliyordum(…)Kabil kardeşi Habil’i öldürürken, zırh içinde Kabil, Theseus

gibi butunun üzerinde dalgalanan kurdelelerle kanını dövmektedi , yaklaşık

olarak aynı tutumdadır Theseus’la Minotauros’la savaşan,onun gibi eğilmiş,

gerilmiş olan düşmanının göğsündedir sol ayağı, fakat kırmızı gök yüzünde

etrafa dağılmiş sallanan bir kütüğün kökleri, kafası yaralı çıplak” (Butor, 90)

Page 86: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

80  

“Kabil’i toprağı işlerken ve Tanrı’ya meyveler sunarken görüyorsunuz.

Sunağından yükselen duman tüm gökyüzünü kaplar ve tekrar onu kaplamak için

yere iner.” (Butor,1956: 92)

Eski Katedral’deki vitray Kabil efsanesini anlatmaktadır. Katedraldeki

din adamı, ona vitrayları tanıtır. Mitolojiye göre, Habil ve Kabil, Adem ve

Havva’nın oğullarıdır. Kabil çiftçi olur, Habil ise çobandır. Bir gün, Kabil

toprağının meyvelerinden, Habil ise sürüsünün en iyi hayvanlarından birini, tanrı

için bağışlar. Tanrı ise, Habil’in armağanını beğenirken, Kabil’ninkini

beğenmez. Kabil bu duruma sinirlenir ve kardeşini öldürür. Tanrı Kabil’i

lanetler. Onu kim tarafından bulunursa bulunsun öldürülemeyceği bir cezaya

mahkum eder.

Kabil’in Henoc diye bir oğlu olur. Bir şehir kurar ve şehre oğlunun adını

koyar. Henoc’un soyundan olanlar arasında, sürülerin yanlarında tentelerin

altında oturanların babası, Yabal vardır. Yubal, kaval ve arp çalanların babası,

Tubalcain ise, demir ve tunçtan yapılan tüm enstrümanları dövenlerin tanrısıdır.

Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde, papaza, Katedral’deki vitrayları yapan

sanatçının, olabildiğince kutsal metinlere sadık kaldığını düşünmektedir. Kabil

ilk önce toprağı havalandırırken gösterilir. Çakılların arasına sabanının belini

batırırken sonra da Tanrı’ya başak ve meyveler armağan ederken gösterilir.

Page 87: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

81  

vitrayın tam ortasındaki, cinayet çemberinde, Kabil’in, Habil’i öldürmesinden

sonra, Tanrı’nın sürülerin arasına sarı bir yıldırım gönderdiği resmedilmştir.

Daha sonra Kabil tarafından inşa edilen şehir sunulur, Yabal tarafından

oluşturulan, tentenin altında inekleriyle çevrilmiş olarak, Yubal ise üflemeli

çalgılarıyla erkek çocuklarının ortasında, yaylı çalgılarıyla kız çocuklarının

ortasında ve Tubalcain, sol elinde kerpeteni örsün üstüne bir tekerlek tutarken

resmedilmişlerdir.

Kabil kurduğu bu şehirde, politik oluşumların ve saygı kurallarının

egemen olmasını ister. Kabil’nin soydaşları Yabal, Yubal ve Tubelcain örme

sanatını, müzik yapmayı, ve üretmeyi keşfetmişlerdir. Bu tanrılar sadece örme

işçilerinin, müzisyenlerin veya işçilerin ataları değillerdir. Çünkü onlar tüm

insanlara sosyal uyumu öğretmişledir.

Kabil vitrayı, bir başka gerçeğe dikkat çeker. Kabil bir yandan uygarlığın

kurucu atasıyken, yani kurucuyken, diğer yandan kardeşinin katili, yani yıkıcıdır.

Uygarlık, ikili bir anlam üzerinde oluşmuştur. Aslında kurabilmek için

yıkmak gereklidir. Eski Katedral’deki Papazın Revel’e anlattığı gibi,

Blestonlular eğer Bleston’a zarar vermeselerdi, Yeni Katedral kurulmamış

olacaktı.

Page 88: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

82  

Şehir fikri, insanların bir konser misali, beraberce uyum içinde

yaşamalarına olanak sağlamak amacıyla gelişmiştir. Fakat aslında, konser

Fransızca etimolojik olarak politik anlamda tartışma, toplumsal anlamda savaş

demektir. Şehir büyük bir ailedir; ailenin üyeleri de birbirilerine bağlıdırlar.

Fakat bu bağ ille de sevgi bağı olmak zorunda değildir; nefret de insanları

birbirine bağlayan bir duygudur.

Vitray’da efsane anlatılmaya şöyle devam etmektedir:

“Evet bu Tanrı’dır ona büyük bulutlar arasından görünüp, bu yıldırımı,

bu sarı ışını gönderen(…)(Butor,1956:92)

“Yabal, tüm örenlerin atası, tuval bezi üretenlerin, Yubal tüm

müzisyenlerin atası, Tubalcain tüm metal işleyenlerin, sol elinde kerpetenleri,

örs üzerinde bir tekerlek tutan(…)”(Butor,1956:94)

İnsan için sol taraf lanetlenmiş taraftır. Bleston’la ilgili her şey Revel’in

solunda durmaktadır.

“Nasıl oluyor da Kabil sağda, Habil ise solda oluyor? Sol taraf kınamayı

göstermezmiydi? (Butor,1956:96)

Page 89: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

83  

(…)Tanrı Kudüs’ün ortasında, sağında kutsanmışlarla oturur, (…)

solunda, lanetlenmişler, Kabil’den sonra lanetlenmiş şehirler

(…)(Butor,1956:97)

Eski Katedral’deki papaz Revel’e diğer lanetlenmiş şehirleri tanıtır:

“İşte Babel(…)Sodome(..)Gomorrhe ve Ölüdenizin diğer

şehirleri(…)Babylone(…)(Butor,1956:98)

Papazın Jacques Revel’e anlattığı gibi, Bleston da lanetlenmiş şehirler

arasındadır. Çünkü savaş anlamı içermektedir. Bleston’da Babil, Sodom ve

Roma ile beraber lanetlenmiş şehirler arasında yer alır.

Gittiği bu katedralde Bleston şehrinin hikâyesini öğrenir. Bleston

yıkıntılar üzerine kurulmuş olması açısından, Henoc’la bir tutulur:

“Kurucu Kabil’nin soydaşları sessizce lavta ve kornoyla eşlik ediyorlar

şarkı söylüyorlar ve inşa ediyorlar, minareleri, kubeleri, kuleleri, hilalleri, Eski

Katedral’in camlı duvarındaki gibi(…)” (Butor,1956:152-153)

Page 90: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

84  

Revel, kendisini kurucu Kabil gibi hisseder. Yazdıklarıyla yeni bir dünya

inşa etmektedir. Aynı zamanda da Bleston’la savaşıyordur, Habil ve Kabil’in

savaştıkları gibi:

(…)oluşturuyorum, maden dövüyorum, dokuyorum, Kabil’in oğlu, bu

insan cinayetinden sonra, planının yanışı, Bleston, bu savaş ilanından sonra,

benim senin savaşına girişimden sonra, Belli Civitas, Bellista, Bleston

(…)(Butor,1956:350)

Papaz Eski Katedral’in yıkılıp, Yeni Katedral’in inşa edildiğini anlatır.

Revel bu iki Katedral arasında da bir şeyler olduğunu düşünür. Katedralleri de

Habil ve Kabil’e benzetir. Bu iki kardeş gibi, Yeni Katedral de varolablimek için

eskisini öldürmüştür. Bleston’nun eski isimlerinde de bu savaş anlamı yer

almaktadır:

“(…)İ.S ikinci yüzyılda Bellista, Belli Civitas (…)(Butor,1956:323)

İncelemekte olduğumuz Zamanın Kullanım Çizelgesi adlı Romanda

geçen iki cinayet vardır. İlki kriket oyuncusu Johny Winn’nin kardeşi tarafından

Yeni Katedral’de öldürülmesi, ikincisiyse, dedektif Barnaby Morton’nun kardeş

katili Bernard Winn’i Eski Katedral’de öldürmesidir.

Page 91: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

85  

Ayrıca eserde de Oidipus efsanesine göndermeler bulunur. Silgiler

romanında olduğu gibi dedektifin katilin oğlu olduğundan bahsedilir:

“Dedektif katilin oğludur. Oidipus, sadece bir bilmeceyi çözdüğü için

değil adını borçlu olduğu, o olmadan var olamayacağı kişiyi öldürdüğü için de

öyledir aynı zamanda. Çünkü bu cinayet ona doğduğu sırada söylenmiştir

(…)”(Butor,1956:193)

Revel çalışma izniyle ilgili polis karakoluna çağrılır. Karakoldan

çıktığında, yakındaki Bleston Güzel Sanatlar Müzesi’ni fark eder. Gezmek için

girdiği müzedeki salonların beşincisinde Theseus efsanesini anlatan onsekiz

halıya rastlar. Halılarda:

“Theseus’un Çocukluğu, Sinnis Cinayeti, Sciron Cinayeti, Cercyon

Cinayeti, Procruste Cinayeti, Theseus’un Babası Tarafından Tanınması,

Pallantides’lerin Cinayeti, Helen’in Kaçırılması, Antiop’un Kaçırılması, Crète

Şehrine Hareket, Minotauros’un Ölümü, Ariadne’nin Terkedilişi, Egeus’un

Ölümü Atina’nın Kralı Theseus, Cehenneme İniş, Phaidra ve Hippolyte,

Oidipus’la Karşılaşma ve Theseus’un Sürülüşü” başlıklı öyküler anlatılır.

Page 92: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

86  

Revel, şehrin orta bölümüne denk gelen tabloyu incelemeye koyulur.

Theseus’un Minotauros’u öldürüşünün sahnelendiği tablodur bu:

“Solumdaki duvarda, onyedinci panoda, şehrin ortasındaki

meydanda(…)genç adamın Minotauros’u öldürdüğü görülür, bu

Theseus’tur(…)(Butor,1956:206)

Alıntılarda da görüldüğü gibi eserde Theseus efsanesi konu edilmiştir.

Theseus Atina’nın efsanevi kralıdır. Annesinin Ethra, babasının da Egeus olduğu

söylenir.

Efsaneye göre, Girit kralı Minos’a yenilen Atina’lılar barış antlaşması

gereğince dokuz yılda bir, Minotauros adlı öküz başlı canavara yedi genç kız ve

erkeği kurban etmek zorundadır. Theseus, canavarla savaşmaya gönüllü olur.

Babasına eğer muzaffer olursa dönüşte beyaz bir yelken açacağını söyler.

Kral Minos’un kızı Arian, Theseus’a aşık olur ve Minotauros’un da

içinde bulunduğu labirentten çıkabilmesi için ona ip yumağı verir. Theseus,

Minotauros’u çıplak elleriyle öldürür. Atinalı gençleri kurtarır ve ip yumağını

kullanarak labirentten çıkmayı başarır. Arian’ı yanına alıp Atina’ya yelken açar

ancak Nakşa adasında mola verdiklerinde Ariadne’yi adada unutur.

Page 93: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

87  

Theseus, Atina’ya yaklaştıklarında da beyaz yelkeni çekmeyi unutur.

Kıyıdan koyu renk yelkeni gören baba Egeus, denize atlayarak intihar eder.

Dolaylı olarak Theseus da babasının katili olmuştur. Eserde konu edilişi

bu nedenledir.

Silgiler adlı roman’da şehir labirentik bir yapı gösterir. Şehir kapalı bir

yapıdadır. Gemilerin yüklerini bu şehre boşalttığından bahsedilmektedir; fakat

gidişleriyle ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır:

“(…)yakın kıyı ticaret yapan tekneler, salapuryalar, römorkörler(…)yük

gemilerinin düdükleri(…)mürettebat yabancı ülkelerden toplanır; buranın

insanları karada ticaretle uğraşmayı tercih ederler, içlerinden en maceraperest

olanlarıysa kıyıdan otuz milden fazla açılmazlar, ringa balığı avına çıkarlar.

(Robbe-Grillet,2005:14)”

“(…)birbirine örülü sokakları kendi başına öğrenmek için kullanacak.”

(Robbe-Grillet,2005:36)”

“Arpenteurs Sokağı’ndan itibaren hiç sapmadan dosdoğru yürüdüğüne

göre hep aynı yerlerde dönüp durmuş olamaz(…)(Robbe-Grillet,2005:42)”

Page 94: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

88  

(…)bir dolambaçta buldu kendini, birden sapan sokaklar, sert dirsekler

arasında yolunu kaybetti(…)(Robbe-Grillet,2005:69)”

Katilin olay yerine geri döneceği düşüncesi labirentik yapıyı desteklemesi

açısından önemlidir:

“Geri dönüp iğağaçlarından yapılma çitin altında bekleyecektir onu(…)

“Katil hep geri döner…” (Robbe-Grillet,2005:32)

“Başarılamayan hareket ikinci kez geri döner başlangıç noktasına…

Saatin göstergesi kadranı tam bir kez dolaşır ve mahkum tiyatrovari hareketini

tekrarlar(…)”(Robbe-Grillet,2005:82)

Silgiler’de olduğu gibi Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde de labirent izleği

daha eserin başında verilir. Bleston şehri labirentik bir yapıdadır:

“(…)sanki ilerlemiyor gibiydim(…)aynı yerde dönüp duruyor

gibiydim(…)(Butor,1956:42)

Revel gittiği halıcıda, Ariadne’nin labirent’in kapısında resmedildiği

tabloya iyice yaklaşır. Daha sonra da kardeşiyle beraber verilir Ariadne:

Page 95: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

89  

“Deniz kıyısında, labirent’in kapısında ayakta duran Ariadne’a iyice

yaklaştım(…)(Butor,1956:206)

Revel bir ay önce Lanes Parkı’na gittiğini ve orada küçük bir labirentle

karşılaştığını yazar:

“(…)küçük bir labirenti olan patika bahçesi (…)”(Butor,1956:61)

Theseus’u kendisiyle, Ann Bailey’i de Arian’la özdeşleştirir. Faidra da

Rose’u simgelemektedir:

“Ann, Ariadne’yi simgeliyordu, Phaidra, Rose’u, ben genç prens

Theseus’tum(…)”(Butor,1956:227)

“Rose’umun neredeyse kırmızı saçlarında, benim Giritlim, benim küçük

Phaidra’m(…)”(Butor,1956:151)

“(…)adasını yağmurlar aracılığıyla aradığım Ann, Ariadne hâlâ garip

bir şekilde uzak olan(…)”(Butor, 1956:325)

Page 96: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

90  

Theseus ve Oidipus’un ne kadar birbirilerine benzediklerinden bahseder.

İkisi de baba katilidir. Oidipus efsanesi her iki esere de konu olmuştur.

“(…)ikisi de babalarının katili(…)(Butor, 1956:228)

Mitolojiye göre, Arian’nın ipliği Theseus’un cehenemden kurtulmasına

yardımcı olmaktadır. Bleston’u cehennem olarak gören Revel için yine yardımcı

Arian olacaktır. İpliğiyse, Revel’in günlüğünde yazdıkları, yani kurduğu uzun

cümleler, onu bu cehennemden kurtaracaktır. Bu öykü, müzedeki beşinci

salondaki onbirinci panoda aktarılmaktadır.

“Zırhını kuşanmış bir prens tarafndan boğazlanmış boğa kafalı bir adam,

karışık duvarlarla çevrili bir çeşit mahzenin içinde, solunda yukarda denizin

kıyısına açılan bir kapının eşiğinde, genç bir kız kurşunla süslenmiş elbisesiyle,

soylu, dikkatli, sağ elinde bir iplik tutar, iğine açılan bu iplik bir elinin

başparmağıya diğer elinin ortaparmağı arasında tutar, bu iplik kalenin

dolambaçlarında ve koridorlarında kıvrıla kıvrıla gider, kan dolu bir atardamar

gibi kalın, prensin öcünün boynuna ve kendi göğsüne sapladığı hançere

bağlanır, sağında genç bir kız görünür, uzakta, yol alan bir geminin

puruvasında, geminin siyah yelkeni rüzgardan şişmiştir, aynı prens ve diğerine

çok benzer fakat daha küçük olan menekşelerle bezenmiş başka kız eşliğinde.”

(Butor,1956:88)

Page 97: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

91  

“Beni, örmeye başladığım 1 mayısa geri götüren ve beni yeniden

bağlayan bu yığın içinde çöreklenen cümlelerin kordonu, ki bu kordon Arian’nın

ipliğidir çünkü ben labirentteyim(…)Bestondaki günlerimin labirenti(…)”(Butor,

1956:247)

“(…)o gece Ariane’nın efsanevi likörünü içtiğim yer(…)”(Butor,

1956:318)

James ile gittikleri müzede ona halıların da karmaşık ve labirent vari bir

yapıda olduğunu göstermiştir:

“(…)tabloların çoğu belli bir döneme ait olayları anlatmaktadır(…)bir

tek panoda toplanmış, birçok birbirini izleyen sahne, aynı kişi iki kez

gözükmektedir, üç defa (…)(Butor, 1956:278)

Özellikle eserin sonuna doğru önceden yaşadıklarını tekrar hatırlayarak

onlardan bahsetmesi sanki labirent vari ağ gibi gözükmktedir:

“Doğal olarak bu akşam cümlelerime okumakta olduğum eski yazıdan

bazı parçalar karışıyor(…)(Butor, 1956:369)

Page 98: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

92  

(…)George Burton, hafızanın ve zamanın labirent gibi yapısıyla ilgili

bazı bilgiler vermeye başladı(…)”(Butor, 1956:386)

Revel, kendisi için çizilmiş bir plan olduğunu düşünür. Gazetecide

gördüğü bir afiş onu kitaba, kitapsa, katil vitrayına, bu vitray da Yeni Katedrale

yönlendirir. Aslında romanda bir şeyler aydınlanıyormuş gibi gözükse de her şey

daha karmaşık hale gelir. Tıpkı bir labirent gibi görür şehri, tanıdığı bildiği

sokakları yerleri geçtikçe şehrin daha da içine saplanmaktadır:

“Bir gazete afişi J.C.Hamilton’nun Bleston Cinayeti adlı romanına

yönlendirdi, bu kitabı okumak Katil Vitrayına ve papazla konuşmasının sonunda

Yeni Katedral’e, bu benim rızamla çizilmiş bir yol , bir pist ki her etabında bir

sonraki konunun aydınlanmasına, bir pist ki kaybolmam için çok elverişli olan.”

(Butor, 1956:103)

Aynı olayların tekrarlanması durumu bizi şehrin labirent vari yapısına

götürür. Bleston şehri labirent gibi düzenlenmiş bir yerdir:

“Lanes Parkı, içinde çimentodan kayalarla bezenmiş küçük bir labirent

barındıran patikalar bahçesi(…)(Butor,1956:61)

Page 99: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

93  

“(…)yürüyüşümün önceden mahkûm edildiği ve göz aldanmasının sebep

olduğu kişiler ve kapılarla gizemli görünen bir duvarın etrafında dönüp

durduğum izlenimine karşı savaşmak zorunadydım(…)(Butor,1956:62)

George Burton’nun polisiye romanından bahsetmesi, Revel’in Bleston’da

geçirdiği sürenin ve hatıralarının labirent vari bir hâl almasını sağlamıştır.

Revel’in Bleston’da geçirdiği bir yıl labirent içinde geçmiş bir yıldır:

“(…)George Burton’un bize polisiye romanından bahsetmesi, hafızanın

ve zamanın labirent vari yapısı hakkında bazı bilgiler vermeye

başlamıştı(…)”(Butor,1956:386)

Haber Tiyatrosu’nda bu kez Bombay üzerine bir film seyreder.

Sinemalar ve bu filmler bir hapisane gibi olan, bir labirenti andıran Bleston

şehri’nin dışarıya açılan kapılarıdır. Ancak bu şekilde dış dünyadan haberdar

olunabilir Bleston’da. Gemilerin yük bıraktıkları bir liman kenti olduğundan

bahsedilir:

“(…)Haber Tiyatrosu’nda(…)Hint şehri Bombay(…)hergün bir dolu çay

senin kuzey- doğu limanına boşaltılıyor(…)(Butor,1956:353)

Page 100: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

94  

James Jankins daha önce hiç Bleston’dan ayrılmamıştır. Şehir bir tür

hapisane gibidir:

“-Ben hiç Bleston’dan ayrılmadım, Bay Revel…”(Butor,1956:115)

“Başka şehirleri, başka bölgeleri sadece filmlerde gördüm ama bana

burada kendine has bir şeyler varmış gibi geliyor, tüm bu kitapların başka yerde

geçen betimlemelerinin tatmin edici hiçbir yanı olmadığını düşündüren birşey,

bir çeşit sürekli duyulan bir korku gibi.” (Butor, 1956:116)

Eserlerdeki mitolojik göndermeler sayesinde metinlerarası ilişkiler

tekniğinin kullanılmış olduğu kanıtlanmıştır. Metinlerarası ilişkiler tekniğinin bir

başka kullanıldığı yer, papazın vitrayı açıklamak için kullandığı incilden yaptığı

alıntlardır.

Papazın dediklerini doğrulamak için bir İncil satın alır:

“(…)papazın anlattıklarının garip gelen kısımlarını doğrulamak için

İngilizce yazılmış bir İncil aldım(…)”(Butor, 1956:120)

Page 101: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

95  

Yine romanda, Lazarus efsanesine gönderme vardır. Lazarus Hz. İsa’nın

ilk gösterdiği mucizenin kahramanıdır. Lazarus öldükten sonra kendisini bir

mağaraya gömerler ve kapısını taş ile kapatırlar. Yakınları Hz. İsa’ya kendisini

hayata geri döndürmesi için yalvarırlar. Bu yalvarmalara dayanamayan Hz. İsa

tek başına mağaraya girer, Lazarus’u tekrar hayata döndürür ve kapıdan

beraberce çıkarlar.

“(…)şerit şerit bezlere sarılı Lazarus mezarından çıkacak…”( Robbe-

Grillet,2005:17)”

Üçüncü sırada bulunan sinemalar onu efsanelerle buluşturan mekânlardır.

Haber Tiyatrosu isimli bir sinema Phaidra ile ilgili bir üçleme göstermektedir.

Girit’te bir Minare adlı eserde Yunanlılardan Labirent şatosundan Ariadne ve

Phaidra’dan bahsedilmektedir. Kraliyet Sineması ise, Roma’nın öyküsünü

anlatmaktadır. Yine Haber Tiyatrosu’nda Cnossos’u tanır.

İsrail ve Ölüdenizle ilgili bir film görmeye gider Haber Tiyatrosu’na:

“(…)Ölüdeniz ve İsrail üzerine yeni doküman, altında Sodom’un

küllerinin üzerinde uyuduğu çöl bataklıkları üzerine, Lüt Kadını adını alan bu

tuz tepesinin yakınlarındaki(…)”(Butor,1956:166)

Page 102: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

96  

“(…)Roma’nın kalıntıları üzerine olan bu film(…)”(Butor,1956:311)

Bir diğer gidişinde, Roma üzerine bir film seyreder. Gelecek program

Atina’yla ilgili ve bir önceki programsa San Fransisco’yla ilgilidir

“(…)Haber Tiyatrosu’nda Roma’nın kalıntıları üzerine bir film

seyrettim(…)Grit’in göğü tekrar gözükür(…)(Butor,1956:247)

“(…)Phaidra’nın görüntüleri, Baalbeck tapınağının

görüntüleri(…)”(Butor,1956:320)

Yine aynı yerde Yeni Zellanda ile ilgili bir film seyreder:

(…)Yeni Tiyatro’ya Yeni Zellanda üzerine bir film seyretmeye

gitim(…)”(Butor,1956:369)

Yeni Katedral’i ziyaret ettiğindeyse, Theseus efsanesiyle, Kabil

efsanesiyle, Oidipus efsanesiyle karşılaşır. 24 Kasım günü James’le beraber Yeni

Katedral’e giderler. Hayvan figürleriyle karşılaşırlar. Bleston Cinayet’indeki

cesedin de etrafında hayvan figürleri gösterilmiştir:

Page 103: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

97  

“-Sinek var mı?

-Çok güzel, diğer tarafta, ortada.

-Devam ediyor mu?

-Bu sütunda, balıklar, kurbağalar, semenderle beraber, kertenkeleler,

tilkiler, kaplumbağalar, kuşlar, diğerinde, memeliler, ortada, maymunlar.

“Kardeşi tarafından öldürülen kriket oyuncusu Johny Winn’nin ortasında

yatıyor olduğu çarmıhın dört ayağını, maymunların ve devasa böceklerin onu

kaldırmaya çalıştığı dört direği düşünüyordum.” (Butor,1956:165)

Yeni Katedral’den aldığım bu küçük kitapta sineklerle ilgli hiçbir bilgiye

rastlayamadım(…)”(Butor,1956:200)

“(…)Üniversiteye gittiğimde doldurulmuş, kurutulmuş ya da alkole

yatırılmış aynı temele göre sınıflanmış, Bayan Jenkins’in babası E.-C. Douglas

tarafından yapılmış Yeni Katedral’in sütunlarına yontulmuş bütün bu hayvanlar

(…)”(Butor,1956:308)

George Burton’a bir sineğin yaklaştığından sözeder. “Sinek” öğesiyle

Antigone efsanesine gönderme yapılmaktadır.

Page 104: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

98  

Efsaneye göre, Antigone Thebai kralı Oidipus’un kızıdır. 20. yüzyılın

önemli yazarlarından biri J. P. Sartre da bu efsaneyi Sinekler adlı eserine konu

etmiştir. Oyunun temel kişilerinden olan Orestes, annesi Klytaimnestra’nın

sevgilisi Aigisthos’la birlik olup, bir entrika sonucu babası kral Agamennon’un

öldürülmesi olayına ses çıkarmamışlar, aksine Argos halkını pişmanlık ve ölüye

saygı adı altında dinsel terör, korku ve baskıyla yönetmektedirler. Öç ruhları olan

sineklerse kenti adeta bir veba gibi sarmışlardır.

“(…)George Burton’nun kafasının etrafında giderek küçülen daireler

çizen bu sineği fark ettim. (Butor,1956:231)

“(…)bir grup sinek kafamın etrafında vızıldamaya

başladı(…)”(Butor,1956:344)

“(…) şu sana ait olan sinekler konusu, sana bağlı

olan(…)(Butor,1956:386)

Daha önce ayrıntılı olarak ele aldığımız roman içinde roman tekniğini,

Revel’in Bleston şehrinde geçirdiği süre boyunca yaptıklarını anlattığı günlüğü

oluşturur.

Page 105: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

99  

Kitabına çizdiği ve halıcıda karşılaştığı kaplumbağa figürünün Fransızca

karşılığında eski zamanlara ait bir anlam yatar. “La Tortue”, “Kaplumbağa

Figürü”, zorlanan bir kaleye yaklaşmak için savaşçıların kalkanlarnı kaldırıp bir

araya getirerek oluşturdukları siperdir. Burada da Revel’in Bleston’daki

yaşantısıyla ilgili gizli bir anlam vardır. Revel de Bleston’a dâhil olabilmek,

Bleston’nun kendisine olan nefretinden korunmak için ve orada yaşayabilmek

için kalkanlarını kaldırmak zorunda kalmıştır. İşte bu yüzden kalkan görevi

görsün diye kitabına kaplumbağa resmi çizer:

“(…)Bleston Cinayeti’nin üzerine çizdiğim kocaman kalumbağa gibi,

Eğlence Bahçesin’ de gördüğüm gerçek kaplumbağadan sonra Müze’nin üçüncü

halıcısındaki canavar gibi etobur kaplumbağayı bir sonraki gün görmeye

gitmeye karar verdim. (Butor,1956:198-199)

Şehirden öcalmasının bir diğer yolu olarak yazılarını görür. Kendisini bu

konuda Theseus’la özdeşleştirir. Cümleleri, Arian’ın ipliğidir ve yazmak onu

kurtaracaktır. Yani yazı Revel için sevmediği, hoşlanmadığı şeylerden bir kaçış

yoludur. Bu da demek oluyor ki, cümleleri de gerçek dünya ve düş arasındaki

köprülerden birisidir.

Halıcı Bleston’u cehennem vari ve labirent var olarak gösterir. Yeni

Tiyatro’da gösterilen filmdeki Roma şehri gibi Bleston da mitolojik bir şehir

Page 106: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

100  

olarak verilir. Bleston’daki yangınlar da işte onun cehennem vari birer

göstergesidir:

“Yangın, Bleston felaketi, bir diğeri gerçekleşti, bu akşam bir diğerini

James’in evine çok yakın olan onuncu bölgede gördüm”(Butor,1956:188)

“(…)altıncı bölümde yangın(…)” (Butor,1956: 203)

“(…)dün gece yine onuncu bölümde bir petrol deposu yanıyordu”

(Butor,1956:205)

Şehirde arka arkaya çıkan yangınların kendisinin kaderi olduğunu

düşünür. Efsanelerdeki Atina şehri ve Eski Katedral’deki katil vitrayının arka

planındaki kırmızı göğü düşünür:

“(…)Müzenin son halıcısındaki Atina’yı yok eden alevleri ve Eski

Katedral’deki Kabil Vitrayı’nın arkasındaki kırmızı göğü

düşündüm(…)”(Butor,1956:161)

Eğlence Dükkânı adlı yerde de yangın çıkmıştır:

Page 107: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

101  

“Eğlence Dükkanı mı? Hâlâ açılmadı mı? Olay olalı çok zaman oldu.

Küçük bir yangın sonuçta(…)(Butor,1956:282)

Bleston’a alevleri yüzünden seslenir:

“(…)Bleston, alevlerin ne kadar da siyah, şiddetli, ve dayanılmazdır.”

(Butor,1956:293)

“Eğlence Bahçeleri’nde yangın mı?” (Butor,1956:298)

Revel şehri saran alevlerin şehri ele geçirdiğini ve şehir yandıkça ondan

öcaldığını düşünür.

“(…)yayılan alevleri hissediyordum, şehri ele geçiriyordu, şiddetli

intikamcı bir tatminle beraber hissediyordum(…) (Butor,1956:299)

“(…)nefretim bu en küçük tahriple beraber su yüzüne çıkmaya

çalışıyordu(…)(Butor,1956:300)

Page 108: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

102  

“(…)Bleston şehri’nin planını yakmıştım(…)”(Butor,1956:304)

“(…)son haftalarda artan bu yangınların külleri(…)”(Butor,1956:312)

Bleston’nun duvarlarının yanmaya elverişliolduğunu hatta alevlerin bu

duvarların kaderi olduğunu söyler:

“(…)alevlere mahkûm bu duvarlara bakıyordum(…)(Butor,1956:302)

Bleston’u gerçekte yakan Revel’in günlüğünde yazdığı yazılardır:

“(…)yazım seni yakıyor(…)(Butor,1956:345)

Bu yangınları söndürmek içinse, yağmurlar hiç kesilmemektedir. Lanetli,

cehennem vari bir şehirde insanlar ancak böyle yaşayabilmektedirler. Buna

rağmen şehirde yinde de ardı ardına yangınlar görülmektedir.

“(…)bu alandaki yangın(…)sağanak yağmurla çabucak sönüverdi”

(Butor,1956:181)

Page 109: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

103  

Şehre ilk geldiğinde edinmiş olduğu şehir planını kendisi yakmıştır:

“(…)eskisini isteyerek yakmıştım(…)”(Butor,1956:262)

Hatta bu şehrin kendisine olan hislerinden o kadar rahatsız olur ki,

kendisine tılsımlı bir mendil alır korunmak için. Bu şehirde adını koyamadığı,

açıklayamadığı bir şeyler vardır. Şehre ilk geldiğinde ilk karşılaştığı tanıştığı kişi

Horace Buck da bunlardan birisidir. Ev sahibi Bayan Grosvenor böyle birinin

olmadığından bahseder:

“Bayan Grosvenor’un gerçek anlamda sürgün edilmiş bu siyahın

varlığını inkar ediyor(…)”(Butor,1956:138)

Zaten insanlarda siyah olanları şeytanla özdeşleştirmişlerdir. Onları

dışlamış ve potansiyel suçlu olarak görmektedirler.

“tüm bu “siyah şeytanlar”(…) (Butor,1956:139)

Bayan Grosvenor da gazetede gördüğü cinayet de bir siyah tarafından

işlenmiştir:

Page 110: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

104  

“(…)beşinci bölgede bir siyah tarafından işlenmiş cinayetin

özeti(…)”(Butor,1956:139)

Şehirde yeni bir ev bulmasına yardımcı olanın yine fantastik bir durum

olduğunu düşünür. Madame Grosvenor’la görüşmeye gittiğinde verdiği isim

Madame Wilson efsanelerdeki susam etkisi yapar. Ona istediği kapıları açar:

“(…) adının gerçek bir “Susam” etkisi yaptığı Madame Wilson

(…)”(Butor,1956:140)

Yeni evini bulamaması halinde yaşamının şehirdekiler gibi olacağını

düşünür:

“(…)uyurgezer, hayalet, kurtçuk.” (Butor,1956:145)

(…)James’i düşünmeden edemiyordum(…)bu odada bulunan bir hayalet

gibiydi(…)”(Butor,1956:235)

“(…)heryerde bir bayramın gölgesi vardı, ölü bir bayramın

hayaleti(…)”(Butor,1956:237)

Page 111: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

105  

Daha önce Zamanın Kullanım Çizelgesi’nde olduğundan bahsettiğimiz

fantastik öğeler, Silgiler adlı eserde de karşımıza çıkar. Wallas’ın şehirde

yaşadıklarının, gördüklerinin arasında hayaletler de vardır:

“(…)birçok gölge, birçok sonuç, birçok rastlantı, birçok

hayalet(…)(Butor,1956:288)

Revel ise, Bleston’da kaldığı süre içinde kendisinin de hayalete

dönüştüğünden sözeder:

“(…)benim dönüşümüm bu hayalete(…)”(Butor,1956:341)

“(…)bir şeytan gibi ruhuma sızan (…)(Butor,1956:341)

Bleston Jacques Revel’le konuşur. Kendisinden fantastik olarak sözeder:

“Ölümümü isteyen Jacques Revel, şu yeni ejderha suratına bakın, nasıl

da güçlü(…)”(Butor,1956:305)

Page 112: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

106  

“(…)bu fantastik şehir(…)”(Butor, 1956:306)

(…)bu metin size şehrin bana düşman olduğunu

gösterecektir(…)(Butor,1956:328)

J.C.Hamilton’nun romanıyla ilgili karşı koyamadığı, anlam veremediği

bir durum gerçekleşmiştir:

“Dün akşam Doğulu Gül’de, tüm konular bizi hassas noktaya geri

getiriyordu, her seferinde kısa dönüşler yapmak zorunda kalıyordum, bu

manyetik engel(…)sessiz ve dingin bir korkunun etrafımı sardığını

hissediyordum, (…) etrafımda gizlice bir şeyler hazırlanıyordu (…)

(Butor,1956:160)

Jacques Revel Bleston’nun bu karşı koyamadığı, tanımlayamadığı gücüne

karşı savaş açar:

“(…)bu Bleston şehri, ona karşı açtığım bu savaş

yüzünden(…)”(Butor,1956:260)

Page 113: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

107  

“(…)Bleston’nun garip gücü yüzünden(…)”(Butor,1956:250)

J.C. Hamilton’nun yazdığı romanının arkasında olması gereken

fotoğrafının yerine boş beyaz bir kutu olması Revel’in dikkatini çeker ve Revel

yazar hakkında düşündüklerini söyler:

“J.C.Hamilton’nın, sadece bir oyalayıcı olmasındansa, yazdığı kitabın

başlığından yola çıkarak şehirle işbirliği yapmış olabileceğinden, bu tip

tehlikelere alışık bir cadı, beni yeterinde kuvvetli güçlerle donatabilecek,

kötülüklerle vuruşmama yarayacak, bu seneyi zaferle atlatabileceğim, burada

kalışımın ki daha henüz ne kadar pis kokulu ve sinsi, ne kadar sabırlı bir

aşınmaya sebep olacağını bilmediğim” (Butor,1956:71-72)

Horace Buck’a bakmaya gider fakat gittiği evde onu bulamaz. Horace

kendi istediği zamanlarda karşına çıkmaktadır. Varlığı kesin olmayan bu adamın

fanstastik bir görünümü vardır:

“Adını bilmiyordum , sokağın adını hatırlamıoyrdum (…)

-Siyah mı, hangi siyah?

-Birçok geliş ve gidişten sonra, tereddütlü birkaç turdan sonra(…)hiç

tereddüt etmeden geri döndüm(…)(Butor,1956:43)

Page 114: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

108  

“Horace Buck’a bakmaya gittiğimde kapısını kapalı bulmam

yüzünden(…)”(Butor,1956:167)

“(…)Horace’ın evde olup olmadığını görmek için bu mahalleye

dönmeden önce, penceresini karanlık bularak(…)”(Butor,1956:238)

Horace Buck’le karşılaşmışlar mıydı yoksa sözleşmişler miydi

hatırlamamaktadır; onunla olmak yine çok müdahale edebildiği bir şey değildir:

“(…)onunla salonda mı karşılaşmıştım oraya beraber gitmek için

randevulaşmışmıydık hatırlamıyorum(…)”(Butor,1956:168)

“(…)kendi kendimi kaybettiğimin bir kanıtı ve sinsi çok büyük bir gücün

oyuncağı ve boyunduruğu altındayım(…)(Butor,1956:179)

“(…)Horace Buck’ün kapısını çaldım(…) cevap alamayınca Şehir Otel’i

Meydanı’na doğru yol aldım(…)(Butor,1956:182)

Page 115: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

109  

Eserde, “Simulacre” kelimesi de birkaç kez tekarlanır. Fransızca

Simulacre kelimesinin anlamı hayalet, görüntü gibi gerçek olarak

tanımlayamadığımız şeylerdir:

“(…)yumurta görüntüleri (Butor,1956:322)

(…)bulut görüntüleri(…)(Butor;301)

Artık Jacques Revel de William Burton’nun başından geçen kaza

olayında doğaüstü bir durum olduğundan şüphelenmektedir:

“(…)sadece bir “kaza” diyemeyiz(…)(Butor,1956:316)

Çalışmamızın bu son bölümünde Zamanın Kullanım Çizelgesi ve Silgiler

adlı romanlardaki mitolojik öğeleri incelemeye çalıştık. Her iki romanda da, her

iki kahramanın da şüphelerini izleyerek giriştikleri araştırmaların sonunda

mitolojik öğelerle karşılaştıklarını gördük.

Her iki romanda da mitoloijk öğelerin kullanılması, kesin olmayan fakat

yeniden kurulmak istenen bir gerçekliğin varlığını kanıtlamamıza yardımcı

olmuştur.

Page 116: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

110  

Bu yaptığımız mitolojik öğe çalışması, bize daha önce üzerinde

durduğumuz metinlerarası ilişkiler tekniğinin bu iki eserde de kullanıldığını

açıkça göstermiştir.

Page 117: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

111  

SONUÇ

Bu çalışmamızda Alain Robbe-Grilet’nin Silgiler (Les Gommes) ile

Michel Butor’un Zamanın Kullanım Çizelgesi (l’Emploi du Temps) başlıklı

romanlarında “Şüphe” ve “Araştırma” izleklerini incelemeye çalıştık.

Çalışmamız iki ana başlıktan oluşmaktadır. Birinci bölümde, geleneksel

roman olarak adlandırılan 19. yüzyıl romanında uygulanan tüm yöntemlere karşı

1950’li yıllarda yeni roman adıyla ortaya çıkan hareket, oluşum süreci içinde

incelenmiştir. Yine bu bölümde, yeni roman genel olarak anlatım teknikleriyle

birlikte ele alınıp, irdelenmiştir. Söz konusu teknikler, ayrıntılı betimleme, zaman

akışının kurgusu, anlatı kişilerinin konumu, iç içe anlatı yöntemi ve metinlerarası

ilişkilerden oluşmaktadır.

İkinci bölümdeyse Silgiler ve Zamanın Kullanım Çizelgesi romanlarında

“Şüphe” ve “Araştırma” izlekleri ayrıntılı olarak incelenmeye çalışılmıştır. Bu

bölümde de üç alt başlık oluşturularak gerçeğin şüpheli olarak sunumuna, her iki

romanda da karşımıza çıkan polisiye roman öğelerine ve son olarak da

eserlerdeki mitolojik öğelere değinilmiştir. Bu inceleme, mitolojik öğelerin

metinlerarası tekniğini oluşturduğunu ortaya koymaktadır.

Page 118: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

112  

Çalışmamızda, şüphe duygusunun araştırmaya dönüştüğü, bu araştırmanın

insanın evrendeki mutsuzluğunu, umutsuzluğunu ve kaybolmuşluğunu aktardığı

ve böylece roman kahramanlarını yönlendirdiği sonucuna varılmıştır.

“Şüphe” ve “Araştırma” izleklerini eserlerini yaratırken kullanan yeni

roman yazarları tanımladıkları gibi romanın bir laboratuar olduğunu böylece

kanıtlamakta ve bunun yanı sıra, tüm eskimiş ve günümüzde artık işlevini

yitirmiş olan roman tekniklerinden kurtulup, yaşadığımız çağın getirdiklerine

uygun yeni roman tekniklerinin roman yazımında kullanılır hale geldiğini

koymaktadırlar.

Page 119: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

113  

KAYNAKÇA

İNCELENEN KİTAPLAR

I. AKTULUM, Kubilay, Metinlerarası İlişkiler, Öteki Yayınevi,Ankara

1999.

II. AYTAÇ, Gürsel, Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi, Say Yayınları,

İstanbul, 2003

III. VALETTE, Bernard, Entretien avec Michel Butor, Etude sur Butor La

Modification, ellipses, l’Edition Marketing, S.A,1999, Paris:7 2,84

IV. BUTOR, Michel, L’Emploi du Temps, Les Editions de Minuit, Paris,

1956

V. BUTOR, Michel, Michel Butor Üstüne Doğaçlamalar, Çev. İsmail

Yergüz, Y.K.Y.

VI. BUTOR, Michel, Roman Üstüne Denemeler, Çev. Mehmet Rıfat

Güzelşen, Sema Rıfat Güzelşen, Düzlem Yayınları, İstanbul 1991.

VII. ERHAT, Azra, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi İstanbul 1972.

VIII. ERTEM, Tuna, Çağdaş Fransız Edebiyatı Eleştirisi Seçkisi, T.C. Kültür

Bakanlığı Yayınları / 2727 Ankara, 2000.

IX. KERBRAT, Marie-Claire, Leçon litteraire sur L’Emploi du temps de

Michel Butor, Presses Universitaires de France, Paris, 1995

Page 120: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

114  

X. ÖLMEZ, Zümral, Michel BUTOR Yapıtlarında Anlatım Teknikleri,

Ürün Yayınları, Ankara, 2002

XI. PAGEAUX, Daniel-Henri, La litterature gérénale et comparée, Armand

Colin Editeur, Paris, 1994

XII. RAIMOND, Michel, Le Roman Depuis La Révolution, Armand Colin,

Paris, 1969.

XIII. ROBBE-GRILLET, Alain, Yeni Roman, Çev. Asım BEZİRCİ, Ara

Yayıncılık, İstanbul, 1981

XIV. ROBBE-GRILLET, Alain, Silgiler, Çev. Alp TÜMERTEKİN, YKY,

İstanbul, 2005

XV. ROBBE-GRILLET, Alain, Les Gommes.Paris,Editions de Minuit.

MICHEL BUTOR’UN YAPITLARI

Passage de Milan

Edition de Minuit, Paris, 1954.

l’Emploi du Temps

Editions de Minuit, Paris, 1956.

La Modification

Editions de Minuit, Paris, 1957.

Page 121: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

115  

Le Génie du Lieu

Editions Bernard Grasset S.D Paris, 1958.

Degrés

Editions de Gallimard,(Roman), Paris, 1960.

Répertoire I

Editions de Minuit,(Essai) Paris, 1960.

Répertoire II

Editions de Minuit,(Essai) Paris, 1964.

Répertoire III

Editions de Minuit,(Essai) Paris, 1968.

Répertoire IV

Editions de Minuit,(Essai) Paris, 1974.

Répertoire V

Editions de Minuit,(Essai) Paris, 1982.

“Première vue de Philadelphie”,

Les Lettres Nouvelles, Paris, 1960

Page 122: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

116  

Histoire Extraordinaire

Editions Gallimard, Essai sur un réve de Baudelaire, Paris, 1961.

Mobile étude pour une représentation des Etas-Unis

Editions Gallimard, ( récit Poético-descriptif.), Paris, 1962.

Réseau Aérien

Texte radiophonique, Editions Gallimard,Paris,1962.

Votre Faust

En collaboration avec Hneri Pousseur, fantaisie variable genre opéra, tiré a part de la N. R. F. (janvier, février, mars, avril) en 1962; dans Méditation de l’été 1963, une autre vivante et un somaire, 1962.

Descriptions de San Marco

Editions Gallimard, ( Récit Poético-descriptif) Paris,1964.

Essai sur les Modernes

Editions Gallimard,cool. “Le Chemin”, (Poèmes) Paris,1964.

6.810.000 litres d’eau par seconde

Etude stéréophpnique, Editions Gallimard, Paris, 1965.

Portrait de l’Artiste en Jeune Signe

Editions Gallimard, ( Récit poétique) Paris,1967.

Page 123: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

117  

Intervalle

Anectode en expansion, Editions Gallimard, Paris, 1973

Matière de Rêves, cinq volumes

Onigrographie, Gallimard, Paris 1975-1985.

Improvisations sur Rimbaud

Editions de la différence, Paris, 1989

Essai sur le Roman

Editions de Minuit,Paris, 1992

Improvisations sur Michel Butor

Edition La Différence, Paris 1993.

Improvisations sur Balzac, Tom I, II, et III

Editions de la différence, Paris, 1998.

Michel Butor

Seghers, Paris, 2003.

L’horticulteur itinérent

Edition Léo Scheer, Melville, 2004.

Anthologie nomade de Michel Butor

Page 124: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

118  

Gallimard, Paris, 2004.

Improvisations sur Flaubert

Editions de la différence, Paris, 2005.

.

ALAIN ROBBE-GRILLET’NİN YAPITLARI

Les Gommes

Editions de Minuit, Paris, 1953

Le Voyeurs

Editions de Minuit, Paris, 1955

La Jalousie

Editions de Minuit, Paris, 1957

Dans Le Labyrinthe

Editions de Minuit, Paris, 1959

L’année Dernière à Mariebad

Editions de Minuit, Paris, 1961

Instantanées

Editions de Minuit, Paris, 1962

L’immortelle

Page 125: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

119  

Editions de Minuit, Paris, 1963

La Maison de rendez-vous

Editions de Minuit, Paris, 1965

Projet Pour Une Révolution à New York

Editions de Minuit, Paris, 1970

Glissement Progressifs Du Plaisir

Editions de Minuit, Paris, 1974

Topologie d’Une Cité Fantôme

Editions de Minuit, Paris, 1976

Un Régicide

Editions de Minuit, Paris, 1978

Souvenir Du Triangle d’Or

Editions de Minuit, Paris, 1978

Djinn.

Un Trou Rouge Entre Les Pavés Disjoints

Editions de Minuit, Paris, 1981

Le Mirroir Qui Revient

Editions de Minuit, Paris, 1985

Page 126: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

120  

Angélique Ou l’Enchantement

Editions de Minuit, Paris, 1988

Les Derniers Jours Du Corinthe

Editions de Minuit, Paris, 1994

La Reprise

Editions de Minuit, Paris, 2001

C’est Gradia Qui Vous Appelle

Editions de Minuit, Paris, 2002

La Forteresse

Editions de Minuit, Paris, 2009

Page 127: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

121  

DERGİLER

ÖLMEZ, Zümral, Michel Butor’un Dreceler adlı Romanında Anlatımsal

Yapı ve Anlatım Yöntemleri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya

Fakültesi Dergisi, 46, 2006.

ÖLMEZ, Zümral, Michel Butor’un “Zamanın Kullanım Çizelgesi adlı

romanında Metinlerarası ilişkiler”, Littera Edebiyat Yazıları, cilt 9 , ürün

yay. Ankara 1999.

İNTERNET KAYNAKLARI

ASAL, Raşel Rakella, Alain Robbe-Grillet’nin Nesne Odaklı Dünyası,

13.12.2006

http://www.dipnot.net/ROMAN/Silgiler.htm 22.02.2007

VAROL, Kemal, Yeniyi Yazmak İçin Eskiyi Silmek, 15.08.2007

http//www.radikal.com.tr 15.08.2007

http://www.ituoyuncuları.itu.edu.tr/html/oyunlar/sinekler/oyun/sinekleroy

unhakkinda.htm

hhtp://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=6565

hhtp://www.kibris.net/basin/yazarlarimiz/serbest/aatun/arsiv/2005/mart/7

_mart_2005.htm

Page 128: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

122  

tr.wikipedia.org/wiki/Theseus'un_gemisi

tr.wikipedia.org/wiki/Antigone

BİLDİRİ

Ölmez, Zümral, “Alain Robbe- Grillet’nin Silgiler, Michel Butor’un

Zamann Kullanım Çizelgesi Başlıklı Yapıtları Polis Romanı mıdır?,

Yabancı Dil Eğitimi olarak Fransızca Öğretimi 3. Ulusal Sempozyumu,

Gazi Üniversitesi, G. E. F, 07.-08. Nisan 2008, Ankara.

Page 129: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

123  

ÖZET

“Silgiler” Alain Robbe-Grillet’nin, “Zamanın Kullanım Çizelgesi” de

Michel Butor’un aynı dönem eserleridir. İki roman da yeni roman akımına dâhil

olmaları ve polisiye roman türüne yakınlıkları açısından incelenmiştir.

Bu inceleme yapılırken “şüphe” ve “araştırma” izleklerinin, birbirini

izleyen süreçler olduğu gerçeğinden yola çıkılmıştır.

Çalışmanın sonunda, “şüphe” ve “araştırma” izleklerinin, eserlere polisiye

roman özelliği kattığı, şüphe duygusu araştırmaya dönüştüğünde, roman

kahramanlarını yönlendirdiği saptanmış ve böylece, yeni roman yazarlarının,

kendilerinin de açıkladığı gibi, romanın bir laboratuvar olduğunu kanıtladıkları

anlaşılmıştır. Öte yandan, günümüz dünyasında kullanılmayan tekniklerin yerini

yenilerinin alması gerekliliği ortaya konmuştur.

Page 130: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

124  

SUMMARY

“Erasers” by Alain Robbe-Grillet and “Passing Time” by Michel Butor

are novels that belong to the same period of time. These novels had been studied

by that they are included in new novel school and their proximity to crime

novels.

In this study, it’s a fact that the themes “doubt” and “research” are

processes that follow each other.

Finally, it had been seen that the themes “doubt” and “ research” add a

characteristic of crime novels to these works and when the sense of doubt

transformed into research, it manipulated the heroes of the novel. It’s been

realized that the new novel school writers proved that novel is a labratory.

Besides, it’s necessary to replace the old techniques with the new ones.

Page 131: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

125  

RESUME

Les Gommes et l’Emploi du Temps sont des œuvres de même époque

d’Alain Robbe-Grillet et de Michel Butor. Ces deux œuvres sont analysées par

leur ressamblances au roman policier et par leur place dans le courant du nouveau

roman.

Ce travail est préparé par la réalité que le suspect et la recherche sont des

thèmes successifs.

A la fin de notre recherche, nous avons constaté que, ces thèmes ajoutent

à ces romans la qualité du roman policier, que le suspect se transforme à la

recherche, qu’ils dirigent les héros et que les nouveau romanciers démontrent que

le nouveau roman est un laboratoire. De l’autre côté, nous avons souligné la

nécessité de remplacement des techniques anciennes qu’on n’utilisent guèrre par

des nouvelles.

Page 132: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

MICHEL BUTOR’UN ZAMANIN KULLANIM ÇİZELGESİ ve ALAIN

ROBBE-GRILLET’NİN SİLGİLER ADLI ESERLERİNDE “ŞÜPHE” ve

“ARAŞTIRMA” İZLEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Fikriye Pınar AND

ÖZET

“Silgiler” Alain Robbe-Grillet’nin, “Zamanın Kullanım Çizelgesi” de

Michel Butor’un aynı dönem eserleridir. İki roman da yeni roman akımına dâhil

olmaları ve polisiye roman türüne yakınlıkları açısından incelenmiştir.

Bu inceleme yapılırken “şüphe” ve “araştırma” izleklerinin, birbirini izleyen

süreçler olduğu gerçeğinden yola çıkılmıştır.

Çalışmanın sonunda, “şüphe” ve “araştırma” izleklerinin, eserlere polisiye

roman özelliği kattığı, şüphe duygusu araştırmaya dönüştüğünde, roman

kahramanlarını yönlendirdiği saptanmış ve böylece, yeni roman yazarlarının,

kendilerinin de açıkladığı gibi, romanın bir laboratuvar olduğunu kanıtladıkları

Page 133: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

anlaşılmıştır. Öte yandan, günümüz dünyasında kullanılmayan tekniklerin yerini

yenilerinin alması gerekliliği ortaya konmuştur.

Page 134: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

THE COMPARISON OF THE THEMES “DOUBT” AND “RESEARCH” IN

“PASSING TIME” BY MICHEL BUTOR AND “ERASERS” BY ALAIN

ROBBE-GRILLET

Fikriye Pınar AND

SUMMARY

“Erasers” by Alain Robbe-Grillet and “Passing Time” by Michel Butor are

novels that belong to the same period of time. These novels had been studied by that

they are included in new novel school and their proximity to crime novels.

In this study, it’s a fact that the themes “doubt” and “research” are processes

that follow each other.

Finally, it had been seen that the themes “doubt” and “ research” add a

characteristic of crime novels to these works and when the sense of doubt

transformed into research, it manipulated the heroes of the novel. It’s been realized

Page 135: MICHEL BUTOR’UN İZELGES veacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/4102/4580.pdfeserinde romanda anlatıcıyı ortadan kaldırır. Yine bu dönemde, Franz Kafka 1915’de Dön üşüm adlı

that the new novel school writers proved that novel is a labratory. Besides, it’s

necessary to replace the old techniques with the new ones.