kÜltÜr cografyamizda. hz. muhammedisamveri.org/pdfdrg/d230265/2011/2011_ahmedvs.pdf302 1 kÜltÜr...
TRANSCRIPT
KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA .
HZ. MUHAMMED ULUSLARARASI SEMPOZYUM
(ORTA ASYA, KAFKASYA VE BALKANLAR)
-1-
(7-8 Mart 2009) ADAPAZARI-SAKARYA
DÜZENLEYEN
Di'(ANET iŞLERi BAŞKANLIGI &
SAKARYA ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi
DiYANET iŞLERI BAŞKANLIGI YAYlNLARI
BEŞiNCi OTURUM 1 301
HAZRETi MUHAMMED'E OLAN BAGLlllGI N ZOR ZAMANLARDAKi iFADESi: MADANLI RAiF EFENDi'NiN
"YENi MEVLiD-i Ş~RiF KiTABI"
Vedat S. AHMED*
Beş ası r boyunca Osmanlı toprağı olarak var olan bugünkü Bulgaristan'da sadece Müslümanların değil, gayr-ı müslimlerin de üzerinde Osmanlı kültürünün uzun zaman etkisi görülmüştür. Özellikle Müslümanlar, yaşadıkları bütün olumsuzluklara rağmen, Osmanlı Müslüman-Türk kültürünün izlerini bugünlere kadar muhafaza edebilmişlerdir. Bu kültürün en açık şekilde görülebileceği noktalardan bi ri Hazreti Muhammed sevgisidir. Bu seviginin en zor ve sıkıntılı dönemlerde bile nasıl fışkırabileceğini göstermek amacıyla, Bulgaristan'ın
küçük bir yerleşim yerinde doğup yaşayan ve komünizmin dini yok etmeye çalıştığı günlerde Peygamber Efendimize olan sevgi ve bağlılığını bir mevlid kaleme alarak dile getiren Raif Efendi'yi, yaşadığı dönemi ve mısra lara döktüğü sevgi duygularını ele alacağım. Konumuzu teşkil eden müellif v.e eserine geçmezden önce yaşadığı döneme ve çevreye göz atmak faydalı olacaktır.
1. RODOPLAR'DAKi MÜSLÜMANLARlN DiNLERiNi KORUMA UGRUNA ÇEKTiKLERi ÇiLELER
1. Osmanlı Sonra s• Çarhk Dönemi
Raif Efendi'nin doğup yaşadığı yer, 1913 yı lına kadar Osmanlı toprağ ı olan Rodop dağlarınin ortasında bulunan ve eskiden Ahı-Çelebi ve Paşmaklı, bugün ise Smolyan olarak adlandırılan bölgeyle Kırcaali bölgesi arasında yer almaktadır. Geçmişten bugüne Pomak olarak adlandırılan dinine sadık Müslümanların yaşadığı bir bölgedir. Bu yöreninin insanları daha Balkan savaşları esnasında din ve kimliklerini korumak için büyük zulümlere maruz kalmışlar-
* Bulgaristan Başmüftü Yrd.
302 1 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED -1
dır. Birinci Balkan Savaşı'nın zafer sarhoşluğuyla Bulgar yöneticileri, Bulgar Or
todoks Kilisesi'nin teşvikleriyle Müslüman Pornakları hıristiyan laştırarak tamamen asimile etme politikasına başvurmuşlardır. Bu esnada büyük zulüm ve katliamlar yapılarak 150.000'in üzerinde Müslümanın "dinini değiştirmişle r" ve onlara yeni Hıristiyan adları takmışlardır. Buna karşı koyanlardan bir çok kişi şehit edilmiş, pek çok insan yerlerinden edilerek Osmanlı topraklarına hicret etme zorunda bırakılmıştır.1 ·
Tarihte pek eşine rastlanmayan bu olayları kalbinin derinliklerinde hisse-den Mehmed Akif'in duygularını şu sarsıcı mısralarda okumaktayız:
"Pomakların deşilip süngülerle vicdanı; Alınmak isteniyor ta içinden iman ı !
Birer birer oluyor ırzı, malı, yurdu heder ... Gidince hepsi elinden:"Ya Bulgar ol, ya geber!"2
ikinci Balkan Savaşı sonunda kendilerine gelen Bulgar yöneticileri, yaptıkları yanlış ın farkına vararak geri adım atmışlar ve bütün Pornakl ar serbestçe dinlerini yaşamaya ve adlarını taşımaya devam etmişlerdir. Ancak bu serbestlik durumu çok uzun sü rmemiştir. Çünkü 1930'1u yıllarda Po makları bulgarlaştırmanın yolları yeniden aranmaya başlanmıştır. Bu işin zorla olmayacağını
anlayan bazı Rodoplu Bulgarlar, 1937 yılında Pomaklar arasından celbettikleri bazı kişilere Rodina (Vatan) Cemiyeti'ni kurdurmuşlardır. Bu cemiyetin başlıca hedefi, Pornaklara Bulgar şuuru aşılamak ve Türk kültürünün etkisinden kurtarmaktır.3 Cemiyet üyeleri, Bulgar devletinin de desteğini alarak Müslüman
Bu acıklı olaylar hakkında bk. Bemı4KO reopr~ea - CıaiitKo Tp~cjıoHoa, noKpacmsaHemo Ha 6anzapume MOXaMeOaHu; 1912-1913./loıcyMeHmu, CocjıiiiR 1995 {Veliçko Georgiev - Stayko Trifonov, Bulgar Muhammedi/erin Hıristiyanlaştmlması; 1912-1913. Belgeler, Sofya 199S); Caemolap EnAbpos,.6bnrapcKarcı npasocnasHa 4bPKBa 111 6bnrapcKiiiTe MıocıonMaH~ - 1878-1944 ~ Cao6ama Ha MtoctonMaHCKama o6U{Hocm Ha 6anKaHume, T. VII, C., 2001 {Svetlozar Eldırov, "Bulgar Ortodoks Kilisesi ve Bulgar Müslümanları -1878-1944~ Balkanlar'daki Müslüman Topluluğun Kaderi, c. VII, Safya 2001 ); 1!16pax~M RflbMOB, /lfcmopuR Ha mypcKama o6u.ıHocm B 6onzapuR, Co<fı~R 2002 (lbrahim Yalımov, Bulgaristan'daki Tıirk Topluluğunun Tarihi, Sofya 2002, s. 103-1 06); Can~x 6030B, B uM em o HO UMemo, Co<fı~R 2005 (Salih Bozov,Ad Uğruna, Sofya 2005); nnaMeHa (TORHOBa.,,noKpbCTBaHeTO Ha 6bnrap111re MıocıonMaH~";AHaMHe3a, r. 1, 2006, KH. 3, c. 1-1 O, (Plamena Stoyanova, uBulgar Müslümanlarının Hıristiyanlaştırılma.sı~ Anamneza, y. 1, 2006, sa. 3, s. 1-1 O)-www.anamnesis.info; Ahmet Akgün, "Bulgaristan'da Asimilasyon ve 'Zavallı Pomaklar' Adlı Bir Risale~ Balıkesir Oniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 8, sa. 13, Mayıs 2005, s. 1-28-www.sbe.balikesir.edu.tr/dergi.
2 Bu olayları gerçekçi bir edebi tablo halinde görebilmek için bk. Mehmed Akif Ersoy, Safahat, Neşr. M. Ertuğrul Düzdağ,lstanbul 2006, s. 255-256.
3 .Apy>ı<6a PoA~Ha ~ Bb3poıt<J:1eHcKoro AB~ıt<eH~e s PoAona- 1937-1947. Aoı<yMeH~·: PoooncKu c6opHUK, T. VII, Cbcr: Xp111cro Xp~croa -AneKcaHAbP KapaMaHAIK}'Koa, Co<fı~R 1995, c. 18-19, 169-174 ("Rodina Cemiyeti ve Rodoplar'daki Uyanış Hareketi- 1937-1947. Belgeler~ Rodop Mecmuası, c. VII, Neşr. Hristo Hristov- Aleksandır Karamancukov, Sofya 1995, s.18-19, 169-174); Ynpıotx 6ıoKceHwıon.ı, Manı.ıuHcmseHama nonumuKa s 6onzapuR, Co(jl111R 2000, c. 77 {Uirih Büksenşüts, Bulgaristan'da Azınlık Politikası, Sofya 2000, s. 77).
BEŞiNCi OTURUM 1 303
Pomaklar arasında amaçları doğrultusunda bir dizi faaliyette bulunmuşlardır.
Dinine ve geleneklerine bağlı olan halk, bu çalışmalara pek itibar etmemekle
birlikte, az da olsa bazı kimseler değişik sebeplerle bu harekete katı lmışlardı r . .
Rodina hareketinin önde gelen bazı isimleri gönüllü olarak Müslüman-Türk
isimlerini bırakarak Bulgar isimleri a lmışlardır. Arkasında güçlü devlet deste
ği olan hareket, çalışma larını günden güne hızlandırmı ş, önceleri uyguladığı
bilgilendirme metoqunu bir tarafa bırakarak zamanla baskıya başvurmuştur.
Bir taraftan erkeklerin fes ve sarıklarına, kadınların teraeelerine savaş açarken,
diğer taraftan da müftülüğü ellerine geçirerek imamları kendi emelleri doğ
rultusunda çalışmaya zorlamışlar, kendileri ile uyumlu çalışmayan imamları ise
değiştirmeye başlam ışlardır. Hatta 1942 yılında çıkarılan bir kararla yeni doğan
çocuklara sadece Bulgar adı konması yönünde ciddi baskı uygulamışlardır.4
2. Ateist Komünizm Dönemi
Bu zor durumda Rodoplar'daki Müslümanların yard ımına komünistler ye-.
tişmişti r. 9 Eylül1944'te iktidarı ele geçiren komünistler, ülkedeki Müslümanla
ra geçici bir serbestlik vermişler, özellikle önceki faşist hükümetleri e yakın olan
kişi ve kuruluşları takibe almışlardır. Bunların arasında Pornakları bulgarlaştı r
maya çalışan Rodina'cılar da vard ı r. Fakat komünistler ayaklarının üzerlerine
basınca (1948 yılından itibaren) Bulgaristan'daki Müslümanlara karşı tutum
larını değiştirmiş ve çift tarafl ı bir politika izlemeye başlamış lardır. Bir taraftan
Türk ve Pornaklara sosyal, eğitim ve kültü r imkanları sunan komünist idaresi,
diğer taraftan kimliklerinin en önemli belirleyicisi olan dini inançların ı yok et
meye başlam ıştır. Daha 1946/47 eğitim yılında okullardaki islami derslerin sa
yısı azaltılmış, Nüvvab Medresesi'nin programı sekülerleştirilmiş, 1950 yılında
din eğitimi tamamen yasaklanmış, var olan medreseler kapatı lm ış, Pomaklar
için Filibe'de açılan dini okul da kapatılmıştır.5
. Kaldı ki, 1948-1949 yıllarında ülkenin güney sınırında i karnet eden 10.000
dolayında Müslüman, kimliklerini korumak istediklerinden dolayı yerlerinden
~dilerek ülke içine göçe zorlanmışlardır.6 Ayrıca 150.000'in üzerinde ki şi 1949-
1951 yıllarında Türkiye'ye hicret etmek zorunda kalmış lardır. Bunların arasın-
4 Mıoıxalilll rpyee, MeJKiJy nemono'IKama u nonyMeceııa, Co<jııoııı 2003, c 40-41 (Mihail Gr u ev, Kızıl Yıldız ve Hilôl Arasında, Sofya 2003, s. 40-41 ).
S Vedat S. Ahmed, "Bulgaristan'da Müslüman-Türk Varlığının Korunmasındaki En Önemli Etken Olan Islami Eğitimin Geçmişi ve Bugünü~ Uluslararası Türk Dünyasmm lslômiyete Katkıları Sempozyumu, Isparta 2007, s. 186.
6 Mıoıxaı.ın fpyee, MeJKiJy nemono'IKama ... , c. 84-91.
3041 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED - 1
da 5000'in üzerinde de Pomak vardır, oysa aslında hicret etmek için müracaat
eden Pornakların sayısı 40.000 civarındadır?
Komünistler, bunlarla da yetinmeyip kuracakları sosyalist-ateist düzenin önünde en büyük engel olarak gördükleri dini içerikli herşeyin kökünü kazıma yönünde kararlı olduklarını göstermişlerdir. Bu kararlılıklarını1952 yılından itibaren uygulamaya koydukları propaganda ve tehdit metotlarıyla ispatlamış
lardır. Bu bağlamda 1953 yılında bayramları tatil günleri olmaktan çıkarmışlar, oruç ve namazın işçiye zararlı olduğu ve emeğini etkilediği yönünde telkin
lerde bulunarak işçileri dinden uzaklaştırman ın yollarını aramışlar, yeni kimlik belgesi çıkarma bahanesiyle Müslüman kadınların tesettürüne el uzatmışlar, önde gelen bazı hocaları Belene'ye hapse veya ülke içine sürgüne göndermişlerdir.
Bulgar Komünist Partisi (BKP)'nin 1956 yılında düzenlenen Nisan Plenumu,
önceki yıllarda "islam'a karşı gevşeklik gösterildiği" yönünde eleştirilere sahne olunca, dine karşı çalışmalar daha da hızlandırılmıştır. 26.12.1957 tarihinde
Politbüro tarafından onaylanan "Ülkedeki Ateist Propagandayı Hıziandırma ve iyileştirme Önlemleri" ve 1958'de düzenlenen BKP'nin VII. Kongresi'nin kararlarından sonra komünist~er dini her türlü belirtiyi yok etmek için amansız bas
kıcı bir mücadeleye girişmişlerdir. Bundan sonra yürütülecek baskılı çalışmalar bütün Müslümanları kap_samakla birlikte, Pornakları daha çok hedefe almıştır. Bunu azınlıklardan sorumlu yetkili Penço Kubadinski'nin şu sözleri en açık bir
şekilde ortaya koymaktadır:"Geçen ve bu yıl bu bölgeleri [Madan ve Rudozem - V.S.A.] ziyaret ettim ve bu halkın % 85'inin kendilerini Türk hissettiği kanısına vardım. Madan'da durum en vahim. Borieva, Rudozem ve fabrikalarda da
durum aynı. Şunu bilmelisiniz ki, Madan, çevre halkın kalesidir. Oraya Kahire diyorlar. Çünkü Cuma gelince hepsi feslerle geliyor ve her yer kızarıyor. işte o zaman 'talebeler geliyor' diyorlar:' Konuşmasının devamında P. Kubadinski,
hocalara yükleniyor ve tespit ettikleri bütün olumsuzlukların suçlusu olarak hocaları gösteriyor, daha önce papazlara uyguladıkları yöntemlerin hocalara karşı da uygulanması gere.ktiği üzerinde duruyor ve bundan sonra yapılması gerekenleri şöyle sıra lıyor: "Biz, Pornakları Bulgarlardan ayırt eden şeyleri birer birer yok etmeliyiz. Sunarın ilki Islam dinidir, o yüzden ona hücum etmeli ve otoritesini düşürmeliyiz, çünkü biz onu birden yok edemeyiz. ikinci, sünnet ol
maya karşı mücadele etmeliyiz ... Üçüncü, fes ve feraceler ayıncı alametlerdir:'8
7 V16pax111M RnbMOB, /ltcmopuR Ha mypcKama ... , c. 306-310; M111xa111n fpyee - AneKceıii KanbOHCKI!I, .Bö3poaumenHuRm npoı.ıec", Co<!>111R 2008, c. 21-22 (Mihail Gruev- Aleksey Kalyonski, •soyadönüş Süreci-, Sofya 2008, s. 21-22).
8 M111xalilll fpyee, MeJKoy nemonot~Kama ... , c. 181-182.
BEŞINCi OTURUM 1 305
Bu konuşma ve devamındaki konuşma ve kararlardan sonra genel olarak Bulgaristan içerisinde, özellikle de Rodoplar'da dindar insanların durumu hepten zorlaşıyor. "Eski elbise"ye sadık kalan kadınların alış-veriş yerlerine, sağlık.
merkezlerine, postahanelere girmelerine, toplu taşıtlara binmelerine izin verilmiyor, hatta işyerierindeki yöneticilere kadın işçilerin evlerinin kontrol edilmesi, bundan da öte erkek işçilerin de evlerinin kontrol edilmesi isteniyor ve evinde ferace taşıyan kadınların ve eşlerinin işten uzaklaştırılması emri verliyor. Cuma günleri mahallelerden insanlar merkeze Cuma namazını kılmaya geldikleri için merkezdeki dükkaniarın kapatılması emredilmiş ve böylece Müslüman halkın alış-veriş yapma hakkı engellenerek ambargo uygulanmıştır.9
1959 yılında Sağlık Bakanlığı sünnetin sünnetçiler tarfından yapılmasının zararlı olduğunu ve bundan sonra sadece doktorların bu işi yapmasını emreden yönerge yayınlamıştır. Ayrıca sünnetçilere ceza uygulamalarına başlanmış, daha sonraları ise doktorlara da yasaklamalar getirilmiştir. Tabii, sünnet düğünleri de yasaklanmıştır.10 Aynı zamanda halkın birliğini canlı tutan ve dini duygularını kuvvetlendiren mevlid merasimleri yasaklanmış, yağmur duaları, türbe ziyaretleri, kurban kesimleri sıkı takip altına alınmıştır.11
Komünistler, bundan sonra camilere göz dikiyor ve değişik sudan bahanelerle camileri yıkmaya ve kapatmaya başlıyorlar. Kapatamadıkianna ise müf
tülük imam tayin etmiyor ve cami imamsız olunca çalışmaz hale geliyor, çünkü tayini olmayan kişilere imamlık yapma hakkı da verilmiyor.12
Bununla birlikte halkı dinsizleştirme amacına dayalı bir kapsamlı çalışma paketi kabul edilmiş ve bu uygulamaya konmuştur. Bu kapsamda yerleşim yerlerinin bir çekiarına Ateist Evi kurulmuş, öğrencilerin katılması mecburi olan Ateist Zümreleri oluşturulmuş, ateist sergileri yapılmış, işçilere ateizm seminerleri düzenlenmiş, az çok tahsili olanlar bölgedeki ve başkentteki ateist kurslarına gönderilmiş, ulusal ve bölgesel basın ve yayın organlarında geniş ateizm propagandası yapılmıştır. Bu bağlamda Smolyan şehrindeki Sosyalist Yaşam ve Kültür Evi'nin çalışma raporlarında dikkat çekici bilgiler yer verilmektedir: 2-3 yıl içerisinde bilimsel konferanslar, bir çok eğitim toplantıları, on günlük hayatı yeniden düzenleme seminerleri düzenlenmiş, bunlarda 50 ateizm uzmanı konferans vermiş, alt birimlerle 1 OOO'in üzerinde toplantı düzenlenmiş, bir çok yayın yapılmış, sadece mahalli gazetelerden birinde 2 yıl-
9 M111Xa11111 fpyes- AneKceiiı KaııbOHCKiil, .,8o3pooumenHuRm .. .', c. 3Q-32.
1 O M111Xalilll fpyes - AneKceiiı KaııbOHCKiil, .,8ı.JpooumenHuRm ... ", c. 36-40.
11 Mlilxalilsı fpyes, MeJKiJy nema/Tb'IKamo ... , c. 224-22S.
12 lt16pax111M RllbMOB, McmopuR Ha mypcKama ... , c. 329.
306 1 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED - 1
da 50'nin üzerinde ateizm yazısı yayınlanmıştır.B Bunun neticesinde/ yapılan sosyolojik araştırmalara göre/ insanların kendilerini ve ailelerini tehlikeye atmamak için doğruyu söylemediklerini göz önünde bulundurursak ve her ne kadar da sağlıklı sonuçlar olmadığını düşünsek de, Smolyan bölgesindeki inananların sayısı 1962 yılında % 60 iken/ 1973 yılında % 461ya düşmüştür. Bu sonuçlar Müslüman ve Hıristiyanları kapsamaktadır ve Müslümanlardaki inançlı oranı daha yüksektir.14
Bununla da yetinmeyen komünistler/ Redina hareketi üyelerini de etrafiarına çekerek eskiden yarım kalan Pornakların isimlerini değiştirme operasyonu başlatıyorlar. 1964 yılında böyle bir girişimde bulunuyorlar/ fakat ortamın pek müsait olmadığını anlayınca pek fazla ses çıkarmadan geri adım atıyorlar.15
Bundan önce daha 1958 yılından itibaren Müslüman Çingenelerin isimlerini bulgarlaştırmaya başlayan devlet16, 1970-1974 yıllarında bütün Pornakların isimlerini değiştirerek onlardaki islam/ın bütün görünür belirtilerini yok etme teşebbüsünü tamamlamıştır.17
ll. "YENi MEVLiD-i ŞERiF KiTABI" MÜELLiFi RAiF EFENDi
Görüldüğü gibi, Rodoplar, kısa fetret yılları dışında her dönemde dinine bağlı kimseler açısından yaşanması zor bir bölge olmuştur. Ama buna rağmen orada yaşayan insanların .büyük bir kısmı direnmiş ve bugünlere kadar güçlü ateizm rüzgariarına karşı dimdik durarak imanlarını koruyabilmişlerdir. Bunda sözümona kültür devrimcilerinin de, komünistlerin de gözünde diken olan "dış güçlerin etkisi altında bulunan gerici" hoca ların etkisi çok büyüktür. Hiç şüphesiz, bu kişilerden biri1 konumuz olan Yeni Mevlid-i Şerif Kitab(nın müellifı Raif Efendi1dir.
Rasim oğlu Raif, dünyaya geldiğinde doğduğu yerlerde hala Osmanlı hükmetmektedir. H. 25 Muharrem 1319/M. 14 Mayıs 1901 tarihinde yaklaşık 300 hanelik Ma'den köyünün Şirin-kaya mahallesinde dünyaya gelmişti r.18 Köy za-
13 ,Qeno.ıo PaAeB,.Haı.t~OHanHOTO OCb3HaBaHe ~ are~CTIII'IHOTO Bb30~TaH~e Ha 6bnrap~e C MOXaMeAaHCKa aııpa~ Ameucmu'!Ha mpu6yHa, 1974, 6p. 1, c. 52-55 (Delço Ra dev, "Muhammedi D ine Bağlı Bulgarların Milli Bilinçlenmesi ve Ateizm Terbiyesi~ Ateist Tribünü, ı974, sa. ı, s. 52-55 ).
ı4 ,Qeno.ıo PaAea,.Haı.ı~oHanHOTO OCb3HaBaHe .. ~ c. 52.
15 Ynp~x EiıoKceHwıont. Manl.(uHcmseHama nonumuKa ... , c. 97-100.
ı6 Ynp~x EiıoKceHwıont. Manl.(uHcmseHama nonumuKa ... , c. 6Q.62.
17 Ynp~x EiıoKceHwıorı.ı, ManijuHcmseHama nonumuKa ... , c. ı 01-1 04; 1!16pax~M RnbMOB, fltcmopuR Ha mypcKama ... , c. 382-383; Mı-ıxa~n rpyea- AneKceı:i KanbOHCK~ •• Bo3poaumenHURm ... 8 , c. 64-lj6.
18 Raif Efendi'nin hayatı ile ilgili bilgi, belgeler ve konumuz olan eseri Sofya'da ikamet eden torun u sayın Mehmed Mollamehmed tarafından temin edilmiştir. Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Ayrıca bu konuya dikkatimi çeken ve gerekli bilgi ve belgelerin teminindeyardımcı olan Bulgaristan
BEŞiNCi OTURUM 1 307
manla gelişerek kasaba olmuş ve Madan ismini almıştır, Şirin-kaya mahallesi ise bugün kasabanın bir semti olup Şarenka ismini taş ımaktadır.·
Di~dar Müslüman muhitinde dünyaya gelen RaifEfendi'nin ailesi bölgede tanınmış ve itibarlı bir mollalar, hocalar ailesidir. Dedesi Molla Mehmed Efendi, yörenin tanınmış alimlerindendir. Kavala'daki Mehmed Ali Paşa Medresesi'nde eğitim görmüş ve daha sonra Madan'a gelerek müderrislik, hocalık yapmıştır. Molla Mehmed Efendi, hat sanatıyla da iştigal etmiş ve on dört adet Kur'an-ı Kerim yazmaya muvaffak olmuştur. Raif Efendi'nin babası Rasim Efendi, Madan Medresesi'nde eğitim görmüş, daha sonraları da aynı kasabada eğitim ve irşad hizmetlerinde bulunmuş değerli bir din adam ıdır.19
ilk islami bilgilerini ailesinden aldıktan sonra Madan Medresesi'nde eğitime başlayan Molla Raif, istanbul medreselerinde tahsil görüp 40 yıl kadar Madan Med resesi'nde müderrislik yapan ve 1937 yılında vefat eden Eğriderel i ismail Efendi'den ders almış20, ayrıca Cemal Efendi, Kukuloğlu gibi hocaların önünde diz çökmüştür.21
Medreseden mezun olduktan sonra hocalık yapmaya başlayan Raif Efendi, daha sonraları 1937-1938 yıllarında Madanlı arkadaşı Ahmed Kukalev ile birlikte Şumnu'daki Medresetü'n-Nüvvab'a gitmiş ve orada bazı derslere girerek imtihanlara çıkmıştır. Elimizde bulunan bazı notlardan Raif Efendi'nin Nüvvab Medresesi'ne gidip ders dinlediği anlaş ılmaktadı r. Ancak onun okuldan mezun olduğuna dair elimizde bir belge olmayıp okuldan mezun olanlar listelerinde de ismi bulunmamaktadır.22
Hayatını islam'a hizmete adayan Raif Efendi ilk zamanlarda camideki mektepte Müslüman çocukları okutmuş, dia ha sonraları ise bir taraftan kasaba merkezinde ve bölgede vaizlik yapmış, diğer taraftan da talebe yetiştirmeye
devam etmiştir. Yetiştirdiği talebelerin bir kısmı bugün de hayatta olup Madan bölgesindeki islami hayatın canlı kalmasında büyük katkıları olmuştur. Madan kasabasının hafızları bugün de meşhur olup Bulgaristan'daki tek f;ıafız yetiştirme kursunun orada bulunmasında Raif Efendi ve onun yetiştirdiği dinine sadık taleberinin katkısı büyüktür. Talebelerinin önde gelenleri arasında şun-
Müslümanları Başmüftülüğü Genel Sekreteri ve Raif Efendi'nin oğlu Molla Sadık Efendi'nin talebesi sayın Hüseyin Hafızov'a da minnettarım.
19 "Klikaçlı Molla Sadık Efendi lle Mülakat'; Kalem, Sofya, Temmuz-Eylül 2003, sa. 9, s. 3-4.
20 Medeniyet, Sofya, 09.04. 1937, sa. 119, s. 2; "Kiikaçlı Molla Sadık .. :; s. 3-4.
21 "Kiikaçlı Molla Sadık .. :; s. 3-4.
22 Nüwab okulunun Tali ve Ali kısımlarından mezun olanların listeleri için bk. ismail Cambazov, Medresetü'n-Nüwab; Am/ar-Belgeler, Sofya 2005, s. 173-191; !smail Cambazov, Sofya Islam Enstitüsü; Am/ar-Belgeler, Sofya 2005, s. 35-37.
308 1 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED - 1
ları sayabiliriz: Raif Efendi'nin oğlu Molla Sadık Mollamehmed, Madanlı Koca Hafız (Hafız Hasan), Hafız Latif, Hafız Bayram, Hafız Şukri, Hafız Süleyman, Hafız Hasan Kovaçevski, Bekir Hasan, Molla Kadir vb.
Komünizm döneminde zor şartlarda islam dinini tebliğ etme gayretleri hiç bir zaman kesintiye uğramayan Raif Efendi'nin halk arasındaki itibarı komünistlerin gözünden kaçma m ış ve onu kend i taraflarına celp etmek için Devlet Emniyeti mensupları değişik çarelere başvurmuşlardır. Önce kendileri için çalışması teklif edilmiş, bu teklifleri kabul görmeyince, değişik baskı lar uygulanmaya başlamışlardır. 1962 yılında Belene tutuklu kampına gönderilen Raif Efendi orada yaklaşık bir yıl ka lmış ve bir çok işkenceye tabi tutulmuştur. Hapse atılmasına gösterilen sebep ise gerçekle hiç bir alakas ı olmayan kasabanın su kaynağına zehir atma suçlamasıdır. Tutuklu kampından döndükten sonra Raif Efendi'nin irşad faaliyetleri sını rlandırılmış, hatta tamamen yasaklanmıştır. Önceleri kasaba dışına izinsiz ç ıkması yasaklanmış ve her gün emniyete gidip imza atması istenmiş, kısa bir zaman sonra ise evin in dışına bile çıkma yasağı
konmuştur. Bundan da öte il merkezi Smolyan şehrini bir ziyareti esnasında köprüden itilmek suretiyle kendisine süikast teşebbüsünde bulunulmuştur.
"Madan Vaizi" olarak namı bütün bölgede yayılan Raif Efendi bütün yasaklamalara rağmen, önde gelen öğrencilerini gizlice evinde okutmaya, yetiştirmeye devam etmiştir. Sıkı takibat altında olduğu zamanlarda daha çok bölgenin imamları ve h~calarından evine gelip soruları ve müşkilleri olan ların sorularını cevaplandırmak ve onları bilgilendirmekle hizmetlerini sürdürmüştür. Ancak halktan kend isini ziyaret edip de ·soru soranları da hiç bir zaman geri çevirmemiştir. Ayrıca büyük baskılara maruz ka ldığ ı 1960'1ı yı llarda bile periyodik olarak evinde düzenlediği sohbetlerini sürdürmüş, bu sohbetlerde Mevlid-i şerif, Muhammediye ve ilahiler okunmuş, sohbetler yapılmış ve cemaatle namaz kılınmıştır.
Raif Efendi, hocalarından öğrendiği ile kalmamış, devamlı mütalaalarda bulunarak bilgisini genişletmiştir. Zengin kütüphanesinde pek çok Arapça ve Osmanlıca klasik eser bulunuyormuş. Ayrıca kütüphanesinde bizzat kendisinin istinsah ettiği veya not aldığı eserler de bulunuyormuş. Ulaşabildiğimiz istinsah ettiği eserlerden de görüldüğü gibi, Raif Efendi'n in düzgün bir hattı
vardır.
Şerefli, mütevazı ve zahidane bir hayat sürdüren Raif Efendi, zorluklara aldırmadan başındaki sarığın hakkını vermiştir. Yetiştirdiği üç oğlu da -Sadık, Şevket ve Mehmed- kendi yolunda yürümüş, özellikle Molla Sadık Efendi, babasından devraldığ ı klasik medrese usulüyle 1990'1ı yı llarda onlarca talebe yetişti rm iştir.
BEŞiNCi OTURUM 1 309
Hayatını doğduğu yerde geçiren Raif Efendi, 30.05.1980 tarihinde Madan'da vefat etmiştir. O güne kadar görülmedik bir kalabalık halinde binlerce kişiden oluşan bir cemaatin katıldığı cenıazesi, bugün bile olağanüstü bir şey olarak anlatılmaktadır. Kabri doğduğu Şarenka mahallesindeki mezarlıktadır.
lll. RAiF VEHBi EFENDi'NiN MEVLiD-i ŞERiFi
Raif Efendi'nin kendisine ait olup ulaşabildiğimiz tek eseri Yeni Mevlid-i Şerif Kitabı'dır. Ancak islami ilimlerle birlikte şiirle de meşgul olduğu anlaşılan
müellifin başka eserlerinin olması da mümkündür. Notları arasında bir çok şiir ve ilahiler bulunmaktadır, bunların bazıları~ın kendisine ait olma ihtimali vardır. Mesela, bunlar arasında 1960 yılında Madan'daki eski cami ve bitişiğindeki medresenin yıkılması münasebetiyle yazdığı bir münacat şiiri de bulunmaktadır.
Raif Efendi'nin Yeni Mevlid-i Şerif Kitabı, yazıldıktan sonra Madan bölgesindeki mevlidlerde zaman zaman okunsa da Süleyman Çelebi'nin kaleme
aldığı Veslletü'n-necat isimli şaheserinin gölgesinde kalmıştır. Genellikle Raif Efendi'nin yakın talebeleri tarafından özel bir makamla okunmuş olan mev
lidi bugün aynı makamla okuyabilen birkaç kişi bulunmaktadır. Bunlardan biri Madan'da ikamet eden Hafız Bayram, biri de Türkiye'ye göç edip Edirne'ye
bağlı Hasköy'de yaşayan Hafız Süleyman'dır.
1. Mevlidin Yazılışı ve Gayesi
Eserin yazılışı, Rodoplar'daki Müslümanların ve özellikle de Raif Efendi'nin
çok sıkıntılı günler yaşadığı H. 1380/M. 1961 yılının Ramazan ayında tamamlanmıştır. Elimizdeki nüshası, büyük bir ihtimalle, bizzat müellifi tarafından H. 1384/M. 1964-1965 yılında kaleme alınmıştır.
Eserin ferağ kaydinda '%n-i Rasim RaOfVehbl" imzası vardır. Kitabın başlığının altında ise müellifin ismi "Raif Vehbi" olarak geçmekte ve aynı isim daha önce bahsi geçen cami ile ilgili şiirin sonunda da kullanılmıştır. Raif Efendi'nin Vehbi adını taşıdığı bilinmediği için bu ismi mahlas olarak kullanmış olduğu söylenebilir. Müellif, hayatını Madan kasabasında g·eçirdiği için eserin de ora
da yazıldığı anlaşılmaktadır.
Raif Efendi'nin bu mevlidi yazmasının başlıca sebebi, Peygamber Efendimize olan kuwetli sevgisi ve sadakati neticesinde gönlünde doğan şefaat ve
h immetine nail olma arzusud ur. Bunu eserin "Tarih-i Te'llf-i Kitab" bölümündeki şu beyit açıkça ortaya koymaktadır:
31 O 1 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED - 1
· Gaye-i acizanem düzdüm şu kitabı Bais-i rahmet ola hem şefaat-i Mustafavi
Ayrıca giriş kısmındaki kasldenin şu beyltieri de bunu desteklemektedir:
Okuruz m evlid-i pa kin dileriz ali himmetin Bu garib asi ümmete med ed kıl ya Resulallah
Sana aşık olan kullar ederler ahile zarlar Okurlar mevlidi bunlar terahhum ya Resulallah
Okuyanlar bu fanlde şefaat kıl kıyamette Otursunlar selamette yanında ya Resu lallah
Bununla birlikte Raif Efendi'nin eseri kaleme almasında, yaşadığı çevrede inananların gönüllerinden Hz. Muhammed inancı ve sevgisini söküp atmaya, sünnet-i seniyyeyi toplum hayatından köklü bir şekilde kazımaya çalışanlara karşı direniş ve mücadele düşüncesinin de etkisi büyüktür. Bu düşünceyi şu beyltierde okumak mümkündür:
Avn-ı inayet-i Huda ile düzdüm kitabı Saçılsın alem-i islamda ab ü kevser şerabı
ResOl-i kibriya vasfında dere ettim hitabı Tazelensin aş ıkların gönül afıtabı
2. M evlidin Yap1s11 Özellikleri ve içeriği
Tarih itibariyle kaleme alınan son mevlidlerden biri23 olan Yeni Mevlid-i Şerif Kitabı, giriş ve son kısımlarıyla birlikte toplam 26 sayfadan oluşmakta ve 1 O bahirden meydana gelmektedir. Bu bahirlerin bazılarında birden fazla fasıllar bulunmaktadır. Manzam giriş ve son kısımları dahil olmak üzere mevlid, 405 beyitten oluşmaktadır. 106 beyit içeren Peygamber Efendimizin hicret esnasında çektiği sıkıntılı halleri tasvir eden bahir, bölümlerin en geniş olan ıdır.
Eserin asıl bölümlerinden önce mevlid-i şerif okumanın/okutmanın şartlarına dair mensOr tavsiye bölümü (s. 1-3} ile 13 beyitlik "Kaslde-i Mevlidi'n-Nebi Aleyhi's-selam" (s. 4} yeır almaktadır. Ayrıca sonunda mensar "Dua-i Mevlid-i Şerif" (s. 23-25} ve manzam ''Tarih-i Te'lif-i Kitab" (s. 26} baŞlıklı bölüm bulunmaktadır.
23 Tarih boyunca kaleme alınan mevlidlerin büyük bir kısmı için bk. M. Tayyib Okiç, •çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri~ Atatürk Oniversitesi Islami Ilimler Fakültesi Islamrilimler Dergisi (ayrı basım), Aralık 1975, sa. 1, s. 19-58; lpsalalı Ebu'I-Hayr, Mevlid (/nceleme-Metin-Dizin), Hazrl. Ahmet Günşen, Ankara 2004, s. 8-1 O; Hasan Aksoy, "Mevlid: TDV~IA, Ankara 2004, c. 9, s. 482-484.
BEŞiNCi OTURUM 1311
Eser, hemen hemen bütün mevlidlerde olduğu gibi, 15 beyitlik tevhid bölümüyle (s. 5) başlar. Ardından içinde dua telebi faslı da bulunan "Mebde-i Nuri'n-Nebi Sallallahü Aleyhi ve Sellem" bölümü (s. 6-7) gelir. Daha sonra ise şu böl Om ler takip eder: "Hilafet-i Ad em Aleyhi's-selam" (s. 8-9), "Tulu'-ı Nuri'n- · N ebi Ala Ebeveyhi Radıyallahü Anhüma" (s. 9-11 ), "Viladetü'n-Nebi Saliallah u Teala Aleyhi ve Sellem" (s. 11-12), "Mu'cizatü'n-Nebi Sallallahu Teala Aleyhi ve Sellem" (s. 12-13), "Mi'racü'n-Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem" (s. 13-15), "Fa rzıyyetü's-Salati fı Leyleti'I-Mi'rac" (s. 15-16), "Münacat" (s. 17-18),"Hicretü'nNebi Saliallah u Tea la Aleyhi ve Seli em" (s. 18-23).
Bu bahirlerin ve içlerinde yer alan fasılların son larında tekrar beyitleri vardır. Tekrar beyitleri arasında bazı benzerlikler olmakla birlikte her bir beyit farklıdır. Misal olarak şunları verebiliriz:
Ger tutarsan sünnetin daim tamam Aşkile de es-salatü ve's-selam
***
Ger dilersen eresin bu devlete Kıl salatile selam ol hazrete
***
Ger dilersen bulasın ali makam Kıl salatile selama ihtimam
Raif Efendi, mevlidini adet üzere mesnevi tarzında ve mevlidlerin klasik "failatün failatün failün" aruz kalıbıyla yazmıştır, ancak zaman zaman vezin kusurları görülmektedir. Metinde bazı yazım hataları da bulunmaktadır. Ancak bunların bir kısmının istinsah ederken meydana gelmiş olması muhtemeldir.
Diğer mevlidlere bakarak sade ve anlaşılır birTürkçe ile yazılmış olmasına rağmen, mevlidde yazıldığı döneme göre, ağır sayılabilecek bazı ifadeler de yer almaktadır. Buna rağmen eser, kolayca anlaşılabilecek yalın ifaqelerle örü lmüştür. Bu, didaktik amaçla yazılmış olmasının gereğidir. Eser, islami-Türk edebiyatının tipik özelliklerini taşımaktadır. inancı güçlendirmeye yönelik ifadeler, Allah ve Peygamber sevgisini terennüm eden ve ibadete teşvik eden beyitler bunun en açık delilleridir. Ayrıca bir çok beyitte ya doğrudan ayet veya hadis iktibasları yapılmış ya da mealen aktarılmıştır. Şu beyitlerde olduğu gibi:
Kün dedin geldi vücuda cümle halk Demeyeydin gelmez idi birehad
***
312 1 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED- 1
· Dedi ana ol resul-i mücteba
Ya Eba Bekir la tahzen innallahe maa na
Raif Efendi'nin kaleme aldığı m evlidin edebi değeri, klasik mevlidler kadar yüksek olmamakla birlikte, metinde bir çok edebi sanatın kullanıldığı ve bunların eserin değerini yükselttikleri görülmektedir. Mesela:
Bülbül-i bağ-ı gülistan odur Her iki alemde sultan odur,
beytinde teşbih sanatı vardır.
Bu gülistan tahtına konduAdem Nesi-i Adernden gelir cümle adem,
beytinde ise basit cinas görülmektedir.
Hakka da'vet eylediler mürselin
Hem Muhammed hak resuldür şahidin,
beyti hem iştikaka, hem de iktibasa misaldir.
Mübalağa sanatı için ise şu beyit misal olarak gösterilebilir:
Gelrneğin gözlerdj çeşm-i nergisan Hazır idi gelmeye bağ u cihan
Raif Efendi, amacını gerçekleştirebilmek, halkın anlayışına in erek meramını anlatabilmek için teşhis ve intak sanatiarına başvurarak cansız ve şuursuz varlıkları canlandırıp dile getirmiştir. Misal olarakKabeve yılanın dile gelişlerini burada zikretmek faydalı olacaktır:
Gördüler kim Ka'be secde eyledi Bi-lisan ol Ka'be sözler söyledi
Rüknü rükne Ka'benin verdi selam Dediler kim doğdu ol şems-i cihan
Ya resulallah dilerim afvını Suçumun dinle edeyim aslını
Altı yüz yıl bunda zatın bekledim HCıb cemalingörmek idi emeğim
Çün kapattı ettiğim delikleri Korktum andan görmeyem cemalini
.Ger gidersen görmeden cemalini Nar-ı hasret kim harabeder beni
intizarın nikmeti nardan eşed
Aşk odunda ciğerim yandı ebed
Bu sebebtendir ezalar eyledi m Gayrı takat kalmadı sabra benim
Kim ola kasd ede senin yarına
Hem çıka yarın Huda divanına
Ettiğim ezalar hep senin aşkına Hamdü bi-had Ol Huda ihsanına
Gözlerim gördü mübarek yüzünü Kulağım duydu mübarek sözünü
BEŞiNCi OTURUM 1313
Raif Efendi, Yeni Mevlid-i Şerif Kitabı'nı kaleme alırken Bulgaristan'da yaygın olarak okunan iki mevlidin tesiri altında kalmıştır.24 Kendisinden önceki
mevlid yazarlarında olduğu gibi, Süleyman Çelebi'nin güçlü tesiri hemen fark edilmektedir. Ancak Süleyman Çelebi mevlidi dediğimizde, aslında ona ait ol
mamakla beraber kendisine atfedilen beyitleri de kastetmekieyiz. Çünkü bu mevlid, Bulgaristan'da Sultan Abdülhamid döneminde bastırılan varyantı25 ve daha so.nralarraynı baskının tekrarları ile yaygınlık kazanmıştır. Bu tesiri mevli
din şekli yapısında, konuların tertip ve işlenişinde olduğu gibi, on larca beytin doğrudan iktibas edilişinde ve bir çoğunun da değiştirilerek veya fikrini esas
alarak kendince işleyişinde görmekteyiz.
Doğrudan iktibaslara farklı iki bölümden seçtiğimiz iki beyit ve devamlarındaki birkaç beyti misal olarak gösterebiliriz:
Berk urup çıktı evimden nagehan Göklere dek nurile doldu cihan
*** 24 Bulgaristan Müslümanlarının mevlid kültürü hakkında bk. Vedat S. Ahmed, "Bulgaristan Müslü·
manları Arasında Mevlid Geleneği~ Süleyman Çelebi ve Mevlid, edit. Mustafa Kara - Bil al Kemikli, Bursa - Osmangazi 2007, s. 370-380.
25 Mevlid-i Şerif, Matbaa-i Osmaniyye, H. 1311, s. 1-48.
3141 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED- 1
. Fa h r-i alem erdi çü n kırk yaşına Kondu pes tac-ı nübüvvet başına
Süleyman Çelebi'nin beyitlerinin farklı yorumları için misal olarak şunlar verilebilir:
Dişlerinin şu'lesinden gecede iğne düşse bulunurdu a yüce
Ademin alnında durdu bir zaman Sonra Havva alnına geçti hernan
Geçti Şitin alnına andan bu nur Anın alnında tecelli kıldı nur
Bulgaristan'ın Kırcaali bölgesinde büyük bir şöhreti olan ve "Mustafa Mevlidi" olarak bilinen ipsalallı Ebu'I-Hayr'ın kaleme aldığı eserin26 de Raif Efendi'nin mevlidine tesir ettiği görülmektedir.
Ger dilersiz bulasız ali makam Şevk-ıla din es-salatu ve's-selam
Bu tekrar beyti Ebu'I-Hayr'ın mevldinde yer almaktadır27 ve Raif Efendi'nin şu tekrar beyti hemen hemen aynıdır:
Ger dilersen bulası n all makam Aşkile de es-salatü ve's-selam
iki mevlid arasında bunun gibi başka benzerlikler de bulunmaktadır. Mesela, Başlayalım söze bismillah ile28 mısrasına her iki mevlidde de rastlamaktayız.
Raif Efendi, mevlidinin giriş kasidesini ise imam Susiri'nin Kaside-i Bürde'sinin şu meşhur beytiyle noktalamaktadır:
Mevlaye salli ve seli im daimen ebeden Ala habibike hayri'I-haiki küllihimi.
Raif Efendi'nin mevlidinde işlenen konular, aşıkların gönüllerine hitap etmekte olup dini duygularını kuvvetlendiren ifadelerle örülmüşlerdir. Ancak
26 Bumevlidin metni ve tahlili ile ilgili değerli bir çalışma için bk.lpsalalı Ebu'l-Hayr, Mevlid (/ncelemeMetin-Dizin}, Hazrl. Ahmet Günşen, Ankara 2004.
27 lpsalalı Ebu'l-Hayr, Mevlid ... , s. 159.
28 ipsalalı Ebu'I-Hayr, Mevlid ... , s. 161 .
BEŞiNCi OTURUM 1315
diğer taraftan mevlidde Müslümanları bilgilendirme amaçlı, şiirde yer alması pek münasip olmayan, tarihi sayısal bilgilere de geniş yer verilmiştir. Bu da mevlidin sadece sevdirmeyi değil, bilgilendirme ve tanıtmayı da hedeflediği anlaşılmaktadır. O yüzden özellikle Peygamber Efendimizin hayatından tarih- · ler, yıllar ve aylar zikredilmektedir. Buna misal olarak Peygamber Efendimizin nübüvvet başlangıcında, miraca çıkışında29, hicret esnasında ve vefatında yaşının ne kadar olduğu ile ilgili beyitler zikredilebilir. Yine bu bağlamda, Allah ResCılü'nün doğumunun gece veya gündüz oluşuyla ilgili ihtilaf hususunda Raif Efendi'nin telif edici güzel bir açıklaması vardır:
Dediler gece se her vaktindedir Ol reblu'l-evvel isneyn gecedir
Ba'zılar da doğdu gündüz dediler Zira güneş geceyi aydın eder
Bunlarla birlikte, mevlidin okuyucu veya dinleyicisi özet bir şekilde lman esaslarıyla tanıştırılmaktadır. Bu konuda pek çok beyit okuyucuyu bilgilendirmekte ve lmanını güçlendirmektedir.30 Müellif, eserinde ibadet konusu üzerinde de ciddiyetle durmakta, zikir, hamd ve tesbihin ehemmiyetine vurgu yapmaktadır. Ayrıca dini sünnet eksenli yaşama hususuna ısrarla dikkat çekmektedir. Mevlid ile ilgili şartları ihtiva eden mensOr bölümde de bu husus açıkça ifade edilmiştir. Bunu doğrulayan en güzel ifadeyi şu beyitte duymaktayız:
Olmak istersen hablbine iktiran Sünnetine kıl sadakatle müdarn
ibadetler bağlamında en fazla üzerinde d urulan nokta ise namazdır. Eserde namazın farziyeti ve ehemmiyeti konusuna bir bölüm tahsis edilmiştir.
Raif Efendi'nin Peygamber Efendimize bağlılığının en güzel ifadesi, kanaatimce, onun hakkında kullandığı birbirinden güzel sıfatlardır. Bütün mevlid gözden geçirildiği zaman Peygamber Efendimiz hakkında kullanılan birbirinden farklı 41 sıfatla karşılaşılmaktadır: ResCılüllah, Kamu Alem Canı, 'Kamu Alem Hanı, iki Cihan Mahı, Ahmed, Bülbül-i Bağ-ı Gülistan, Her iki Alemde Sultan, Mustafa, Sahib-i NOr-ı Mübln, Rahmeteırı li'l-alemln, Zıya-i Asüman, ResOl-i Mu'teber, Hablb, Hayrü'l-enam, Fahr-i Alem, NCır~i Alem, Can-ı Canan, Şah-ı Alem, Şems-i Alem, Hayrü'l-ümem, NCır-i Kainat, Şah-ı Zemin, NOr-i Cemal, Şems-i Cihan, Kevkeb-i NOr-i Şihab, Nebller Serveri, NCır-i Ayn, Cam-ı Cam,
29 Çün Muhammed erdi ktrk bir yaşma, beytinde Mirac mucizesinin yaşandığı zamanki Peygamber Efendimizin yaşı hataen 41 olarak gösterilmiştir.
30 Tman esaslarıyla ilgili beyitl~re bk.: Allah (s. 5, 15), Melekler (s. 6-7), Kitaplar (s. 8, 12), Peygamberler (s. 7-9), Ahiret (s. 8, 15).
3161 KÜLTÜR COGRAFYAMIZDA HZ. MUHAMMED - 1
Kutb-ı T;k-ı Evliya vü Asfiya, ResOl-i Zü'l-kiram, ResOl-i Alemin, Kı b le-i Envar-ı Din, Şefaat Kanı, Cenab-ı Hazret, Hayrü'l-beşer, Fahr-i Resul, Yar-ı Hak, ResOl-i Kibriya, ResOl-i Mücteba, Cümle Alem Şah-ı Ma hı ve Risalet Ma'deni.
***
Buraya kadar söylenenlerden SOf!ra sonuç olarak şunları kaydedebiliriz: Osmanlı topraklarında doğup Osmanlı ilim ve kültür muhitinin etkisiyle dindar bir çevrede yetişen ve bu kültürü yaşatmak, bu kültür çerçevesinde şekillenen kimliğini muhafaza edip gelecek nesillere aktarabilmek için hayatının sonuna kadar mücadele eden Raif Efendi, bu uğurda hiç bir fedakarlıktan çekinmemiştir. Yaşadığı toplumun en sıkıntılı günlerinde ve bizzat kendisinin maruz kaldığı en zor şartlarda dahi mücadelesinden yılmayarak ümidini yaşatmış, Allah'a ve ResOiü'ne olan güçlü inancı ve bağlılığı sayesinde bunda muvaffak olmuştur. Yine bu güçlü inanç ve teslimiyet neticesinde en zor günlerini yaşadığı 1960'1ı yıllarda teseliiyi sevgilisinin yanında arayıp bir yandan ona bağlılığını ifade eden, diğer taraftan da Peygamber sevgisini başka gönüllere de aşılamayı hedefleyen bir mevlid-i şerif kaleme almış ve gönlündeki sevginin ileriki nesillere de aktarılmasını sağlayabilmiştir.