İkİncİ bÖlÜm kararçıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. 10. devlet...

9
ANAYASA BÖLÜM KARAR 2015/ 15674) Karar Tarihi: 3/7/2018

Upload: others

Post on 06-Mar-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

VELİ ÖZDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/15674)

Karar Tarihi: 3/7/2018

Başvuru Numarası

Karar Tarihi

Başkan

Üyeler

Raportör

Başvurucu

Vekili

: 2015/15674 : 3/7/2018

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Engin YILDIRIM

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Recep KÖMÜRCÜ

M. Emin KUZ

Rıdvan GÜLEÇ

Gülbin AYNUR

Veli ÖZDEMİR

Av. Öztürk TÜRKDOĞAN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımından

reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

il. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/9/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından

yapılmasına karar verilmiştir.

111. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, doktor olup 1991 yılında memuriyet hayatına başlamıştır.

A. Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezasına İlişkin İdari ve Yargısal Süreç

7. Adli Tıp Kurumu merkez teşkilatında görev yapmakta iken 2011 yılında Konya Adli Tıp Şube Müdürlüğü emrine uzman olarak atanan başvurucu hakkında göreve gelmediği yönünde yapılan ihbar üzerine soruşturma başlatılmıştır.

2

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2015/15674 : 3/7/2018

8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) Başmüfettişliğince yapılan soruşturma neticesinde düzenlenen raporda; başvurucunun 19/5/2011-23/5/2011, 2/6/2011-13/6/2011, 23/6/2011-26/6/2011, 30/6/2011-6/7/2011 tarihleri arasında olmak üzere özürsüz toplam yirmi sekiz gün göreve gelmediği tespitinde bulunulmuş ve ilgili kanunda özürsüz olarak bir yıl içinde 20 gün göreve gelmemek fiilinin karşılığı olarak öngörülen devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilmiştir.

9. Bakanlık Yüksek Disiplin Kurulu 1/2/2013 tarihinde, soruşturma raporunda belirtilen tarihler arasında özürsüz olarak toplam yirmi beş gün göreve gelmediği

gerekçesiyle başvurucunun 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (d) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

10. Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlem

5/2/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve aynı gün başvurucunun görevinden ilişiği kesilmiştir.

1 1. Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle 14/3/2013 tarihinde Konya 1. İdare Mahkemesinde ( 1. İdare Mahkemesi) dava açmıştır.

12. 1. İdare Mahkemesi 22/11/2013 tarihli kararıyla dava konusu işlemi iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde 30/6/2011 ile 6/7/2011 tarihleri arasında başvurucunun

görevine gelmediği hususunda somut bir tespitin yapılamadığına dikkat çekilmiş, öte yandan davalı idarece ara kararına cevaben gönderilen yazılarda başvurucunun izinsiz ve mazeretsiz olarak görev mahallini terk ettiğine ilişkin olarak düzenlenmiş bir tutanağın bulunmadığının bildirildiği hatırlatılmıştır. Buna göre 30/6/2011 ile 6/7/2011 tarihleri arasında görevine gelmediğine ilişkin somut tespit yapılmayan başvurucunun özürsüz olarak bir yılda toplam yirmi gün göreve gelmediğinden bahisle hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilmiştir.

13. Söz konusu karar Danıştay Onaltıncı Dairesinin 24/6/2015 tarihli kararıyla onanmış, davalı idarenin karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 18/5/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

B. Müstafi Sayılma İşlemine İlişkin İdari ve Yargısal Süreç

14. Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılan başvurucu ayrıca,

soruşturma raporuna göre usulüne uygun izni veya mazereti olmaksızın 2/6/2011 ile 13/6/2011 tarihleri arasında görevinin başında bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle 5/2/2013 tarihli Bakanlık onayı ile görevinden çekilmiş (müstafi) sayılmıştır.

15. Müstafi sayılmasına ilişkin işlem 21/2/2013 tarihli üst yazı ekinde başvurucunun mernis adresine tebliğe çıkarılmıştır. Bu tebligat 8/4/2013 tarihinde, başvurucunun söz konusu adreste birlikte ikamet ettiği annesine teslim edilmek suretiyle gerçekleştirilmiştir.

3

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2015/15674 : 3/7/2018

16. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin yargı karan ile iptal edilmesi üzerine (bkz. § 12) 21/1/2014 tarihinde Bakanlığa başvurmuş ve yeniden göreve başlatılması talebinde bulunmuştur.

17. Bakanlık, başvurucunun göreve başlatılma talebini 30/1/2014 tarihli yazı ile reddetmiştir. Söz konusu yazıda; yargı karan ile iptal edilen devlet memurluğundan çıkarma cezası dışında başvurucu hakkında tesis edilmiş müstafi sayılmasına ilişkin 5/2/2013 tarihli başka bir işlem daha bulunduğu, bu işlemin 8/4/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği ancak dava konusu edilmediği ifade edilmiştir. Hakkında tesis edilen müstafi sayılma

işleminin hukuken yürürlükte olması karşısında başvurucunun 1. İdare Mahkemesinin iptal karan uyarınca tekrar göreve başlatılmasına fiilen olanak bulunmadığı belirtilmiştir.

18. Başvurucu, müstafi sayılmasına ilişkin 5/2/2013 tarihli işlemin ve müstafilik sebebiyle göreve başlatılmamasına ilişkin 30/1/2014 tarihli işlemin iptali istemiyle 12/3/2014 tarihinde Konya 2. İdare Mahkemesinde (2. İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde memuriyetten ilişiğinin kesilmesinden sonra tesis edilen müstafi sayılmasına ilişkin işlemin Anayasa'nın 40. maddesinde öngörülen usule uygun olarak tarafına bildirilmediğini, bu bağlamda söz konusu işlemde hangi süre içinde hangi kanun yollarına başvurabileceğine dair herhangi bir açıklamaya yer verilmediğini belirtmiştir. 1. İdare Mahkemesinin iptal kararında yer verilen gerekçe dikkate alındığında görevine kesintisiz on gün süreyle gelmediği yönündeki iddianın da dayanaksız kaldığını ifade eden başvurucu, dava konusu işlemlerin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

19. 2. İdare Mahkemesi 31/12/2014 tarihli kararıyla davanın müstafi sayılma işleminin iptali istemine ilişkin kısmını süre aşımından, göreve başlatılmama işleminin iptali istemine ilişkin kısmını ise esastan reddetmiştir.

20. Kararın süre aşımından ret hükmüne ilişkin gerekçesinde öncelikle Anayasa'nın 40. maddesi hükmünün dava açma sürelerine etkisiyle ilgili değerlendirmelere yer verilmiştir. Bu bağlamda idarenin Anayasa'nın 40. maddesinde öngörülen yükümlülüğünü yerine getirmesinin esas olduğu, ancak bu yükümlülüğün yerine getirilmemesinin idari işlemlere karşı açılan davalarda dava açma süresinin işletilmeyip ihmal edilmesi sonucunu doğurmaması gerektiği belirtilmiştir. Özel yasalarda genel dava açma süreleri dışında ayn -daha kısa- dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığı, bu durumda dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil altmış günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği, anılan düzenlemenin genel dava açma süresinin aşılmasına sebep olacak şekilde yorumlanmasına imkan bulunmadığı ifade edilmiştir. Söz konusu değerlendirmenin ardından başvurucunun müstafi sayılmasına ilişkin işlemin 8/4/2013 tarihinde mernis adresinde annesinin imzasıyla tebellüğ edildiği tespitine yer verilen kararda, tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açılması gerekirken bu süre geçtikten çok sonra idareye yapılan ve dava açma süresini canlandırmayan başvurunun reddi üzerine açılan davanın bu kısmının süresinde olmadığı belirtilmiştir.

21. Kararın esastan ret hükmüne ilişkin gerekçesinde ise başvurucunun müstafi sayılması işlemine ilişkin idari ve yargısal süreç ile devlet memurluğundan çıkarılması

işlemine ilişkin idari ve yargısal sürecin birbirinden farklı ve bağımsız olduğunun altı

çizilmiştir. Buna göre müstafi sayılmasına ilişkin işlem hukuken geçerli olduğu sürece devlet

4

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2015/15674 : 3/7/2018

memurluğundan çıkarılmasına ilişkin işlemin iptal edilmesinin tek başına başvurucunun

göreve başlatılmasına olanak sağlamayacağı, dolayısıyla bu yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

22. Söz konusu karar Danıştay Onaltıncı Dairesinin 24/6/2015 tarihli kararıyla

onanmıştır.

23. Nihai karar 20/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

24. Başvurucu 17/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) Adil yargılanma hakkı kenar başlıklı 6. maddesinin ( 1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir ... "

26. Sözleşme'nin Etkili başvuru hakkı kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"İşbu Sözleşmede tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen her şahıs ihlal jiilf resm, vazifelerini ifa eden kimseler tarafından bu vazifelerin ifası sırasında yapılmış da olsa, milli bir makama fiilen müracaat hakkına sahiptir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 3/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, müstafi sayılmasına ilişkin işlemde hangi kanun yollarına

başvurabileceği ve süresi gösterilmediğinden 8/4/2013 yapılan tebligatın dava açma süresinin başlangıcında esas alınamayacağını belirtmektedir. Söz konusu işlemin memuriyetten ilişiği kesildikten sonra tebligata çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu iddia eden başvurucu,

derece mahkemesinin bu yöndeki itirazlarını dikkate almaksızın davayı süre aşımından reddetmesinin adil olmadığından şikayet etmekte; mahkemeye erişim ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

B. Değerlendirme

29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiy le yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. "

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 , § 16).

5

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2015/15674 : 3/7/2018

31. Başvurucu; müstafi sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde müracaat edebileceği kanun yollarının ve süresinin gösterilmediğini, bu nedenle Anayasa'nın 40. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinde, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" şeklinde bir güvence öngörülmemiştir. Anılan hükümle devlete, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yollarına ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtme yükümlüğü yüklenmiştir. Bu itibarla Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının dışında kalan söz konusu güvencenin bireysel başvuru kapsamında incelenemeyeceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki güvence bireysel başvuruda bağımsız bir güvence olarak ele alınamaz. Bununla birlikte bu durum, başta mahkemeye erişim hakkı olmak üzere diğer hakların ihlal edildiğine ilişkin iddialar incelenirken -Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi gereği­anılan hükmün dikkate alınmasına engel değildir ( aynı yönde değerlendirme için bkz. Özbakzm Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 32).

32. Başvurucunun şikayetlerinin özü müstafi sayılmasına ilişkin idari işlemin iptali istemiyle açtığı davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle uyuşmazlığın esasının

incelenememesidir. Bu itibarla ihlal iddiaları adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dahil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir ( Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 34).

34. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde

yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkanının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

35. Somut olayda idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

36. Mahkemeye erışım hakkına yapılan bu müdahalenin Anayasa'ya uygunluğundan söz edilebilmesi için Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen kanuna dayanma, meşru bir amaç taşıma ve ölçülü olma koşullarını sağlaması gerekmektedir.

6

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2015/15674 : 3/7/2018

37. Davanın süre aşımından reddi yönündeki derece mahkemesi kararının 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesine dayandığı dikkate alındığında müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu açıktır.

38. İdari işlemlere karşı dava açmanın belli bir süreyle sınırlanması idari istikrar gerekçesine dayandırılmaktadır. İdari istikrarın sağlanması Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Dolayısıyla kanun koyucunun idari istikrarın sağlanması gayesiyle idari işlemlere karşı dava açılmasını belli bir süreyle sınırlamasının anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır ( Çöl beyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11 /2017, § 52).

39. Son olarak başvurucunun mahkemeye erışım hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791 , 7/11/2013, § 52).

40. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın

hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış

uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. , § 38).

41 . Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirleme ve mevzuatı bu yönüyle yorumlama görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim

hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım , B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin henüz dava hakkının doğmadığı ya da hak sahibinin dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yaşar Çoban, § 66).

42. Derece mahkemelerinin dava açma süresinin başlangıcına esas aldıkları

kriterlerden biri de tebliğ tarihidir. Tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki işlemlerin bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun şekilde

bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir. Usulüne uygun işlemlerin kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir. Usulüne uygun olarak yapılan tebligat, Anayasa'da güvence

7

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2015/15674 : 3/7/2018

altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir (Nadir Kahya, B. No: 2014/16754, 9/11/2017, §37; AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).

43. Tebligatın hukuki sonuçlarının önemi ve ağırlığı dikkate alındığında tebliğe yetkili makamların muhatabının tebliğ konusuna vakıf olabilmesi amacıyla tebligat işlemlerini yürütürken gerekli özeni göstermesi, yargılama faaliyetlerinde tebliğ tarihini esas alarak bir sonuca ulaşan yargı makamlarının da şayet tebligat işlemine ilişkin esaslı ve ciddi tereddütler varsa bunları ortadan kaldırmaya yönelik titiz bir inceleme yoluna gitmesi mahkemeye erişim hakkına yönelik güvencelerin sağlanması bakımından önem arz etmektedir.

44. Bireysel başvuruya dayanak davada derece mahkemesinin uyuşmazlık konusu edilen müstafi sayılmaya ilişkin idari işlemin 8/4/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği tespitine istinaden dava açma süresini bu tarihten başlattığı, başvurucunun ise bu tebligattan haberdar olmadığını belirttiği anlaşılmaktadır.

45. Başvurucunun 8/4/2013 tarihinde kendisine ait mernis adresinde gerçekleştirildiği ve annesi tarafından kabul edildiği hususunda ihtilaf bulunmadığı anlaşılan söz konusu tebligata dair; tebligat hukukuna ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde en azından savunulabilir nitelikte bir geçersizlik sebebi ileri sürmediği ya da derece mahkemesinin tebliğ tarihinin tespitinde resmi kurum verilerine itibar etmesindeki yaklaşımının ya da tebligatın geçerli olduğu yönündeki kabulünün sorgulanması gerekliliğine yol açacak ve hukuken kabul edilebilir nitelikte herhangi bir bilgi, belge ya da olguyu ortaya koyamadığı görülmektedir.

46. Bu itibarla maddi olayın niteliği de gözönünde bulundurularak gerekçeli kararda yer verilen hukuki tespitler ve dayanaklar irdelendiğinde derece mahkemesinin dava açma süresinin başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucunun dava konusu işlemden

haberdar olduğunun ya da olması gerektiğinin kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı söylenemez.

4 7. Bu durumda derece mahkemesinin dava açma süresının başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili uygulamasının başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştırmadığı ya da imkansız kılmadığı , dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim

hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu değerlendirilmiştir. Buna göre şikayete konu yargılama işlemlerinde mahkemeye erişim hakkı yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

8

Başvuru Numarası

Karar Tarihi : 2015/15674 : 3/7/2018

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Üye Üye Başkan

Engin YILDIRIM Osman Alifeyyaz PAKSÜT Recep KÖMÜRCÜ

Üye M. Emin KUZ

Üye Rıdvan GÜLEÇ

9