islam mimarisi, bati'ya tesirleri ve …isamveri.org/pdfdrg/d00064/1988_6/1988_6_camn.pdf ·...

4
iSLAM MiMARiSi, BATI'YA TESiRLERi VE PARELELLiKLERx Yrd. Doç. Dr. Nuaret ÇAM 1950 Gaziantep'In Nizip ilçesine Cidet köyünde burada, ortaokul ve liseyi sonra 1973 Ankara ilahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Din Bilgisi olarak Kilis'e tayin edildi. Burada devam ederken Ankara ilahiyat Fakültesi'nde doktora girip kazanarak doktoraya 1980 Türk ve islam tamamlayarak "Doktor· oldu ve Erzurum islami Fakültesi'ne edildi. 1982 Do· çent oldu. Birçok kongreye ve birçok makalesi bulunan N. Çam. halen fakültede görev Yazan :Oieg Grabar Tercüme:Y.Doç.Dr. Nusret ÇAM bulunan çok özel islami ve tesirleri en ve bunlarda- ki motifler tesadüfi Dokuma malzemeleri, metal ve hatta cam ve seramik lar kolayca yer Onlar lüks ya ticaretinin ve getirilen ganimetierin Bu gibi tesiri, Orta Fransa'daki Le Puy Katedrali'nin üze- re Arap taklitlerinde gibi mimari süsle- mede; Kuzey italya'daki birkaç kilisedeki Suriye ve iran seramiklerin daha önceleri ise Germigny-des-Prese'nin mozaik süslemelerinde ortaya Rönesans boyunca ve ondan sonra küçük el sa- özenteli metli resimli nesneler gibi), ister süslemeli un- surlar (en örnekler olan Meryem'in elbisesindeki kü- fi benzeri isterse harici alaturka olsun ortaya devam ortaya koy- mak kolay olsa ve tarihi pekçok örnekte izah edebiise de, -ister tesadüfi, ister küçük konular, isterse büyük konular, büyük ilham olsun- zengin içinde bu islam ve ne kadar önemli hususu, hala bir konudur. Mimariye mesele tamamen bir görü- Mimari yerinde sabit eserler oldukla- için tesirler ve nüfuzlar, ancak üç olaydan biri zuhur zaman 1) mimarlar veya ustalar bir yerden bir yere za- man; 2) Banilerin, harnilerin veya tesirli bir üslup ortaya bir eserin tesirini birlikte veya etki ettikleri ya da kendi ma- halli teknikiere tatbik ettikleri zaman; (3) resimlerin, ve bazen de edebi tasvirrerin, çevreler veya tek- nik ve estetik nakletmeleri halinde. Bu birinci bölümünde, meselelerden ve güçlüklerden ve bu üç ihtimali ta- birkaç ele Fakat yine bana öyle geliyor ki , IslAm ve mimArisi benzerlik ve münisebetl, veya dolayk takittierin ve tesirierin hüvlyet ve takdiri lle Çok daha entereaan ve X) Bu makale,Stantey Farbar'in "islam and the Medieval West, vol.l, New York, 1975" isimli kitapta ye· ratan latamlc Archltecture and the Weat lnlluences and Parallels" tam tercümesldir. Bu sonundaki notlar Kitapta yeralan ve büyük bir tercüme herbiri çok zengin ihtiva eden makaleler "Ale- har EttlngheuHn, Süsleme Resim, Mahiyeti ve Tesiri"· " Rudolf Schnyder Or- AVNp.l latam S8ramlklerl"; "Stanley Ferber, Istim ve Orteç;.g '

Upload: hoangcong

Post on 17-May-2018

224 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

iSLAM MiMARiSi, BATI'YA TESiRLERi VE PARELELLiKLERx

Yrd. Doç. Dr. Nuaret ÇAM

1950 yılında Gaziantep'In Nizip ilçesine bağlı Cidet köyünde doğdu. iıkokulu burada, ortaokul ve liseyi Nızip'te tamamladıktan sonra 1973 yılında Ankara ilahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Din Bilgisi öğretmeni olarak Kilis'e tayin edildi. Burada öğretmentiğe devam ederken Ankara ilahiyat Fakültesi'nde dışa-rıdan doktora imtihanına girip kazanarak doktoraya başladı. 1980 yılında Türk ve islam Sanatları Tarıhı dalındaki doktorasını tamamlayarak "Doktor· oldu ve aynı yıl Erzurum islami llımler Fakültesi'ne asıstan tayın edildi. 1982 senasınde Yardımcı Do· çent oldu. Birçok kongreye katılan ve birçok makalesi bulunan N. Çam. halen aynı fakültede görev yapmaktadır.

Yazan :Oieg Grabar Tercüme:Y.Doç.Dr. Nusret ÇAM

Batı sanatında bulunan çok özel islami ve Doğu tesirleri hakkında en şiddetli münakaşaların eşyalar ve bunlarda­ki motifler hakkında olması tesadüfi değildir. Dokuma malzemeleri, metal işleri ve hatta cam ve seramik eşya­lar kolayca yer değiştirmişlerdir . Onlar Doğu-Batı lüks eş­ya ticaretinin esaslı ve Doğu'dan getirilen ganimetierin değişmez tılemanıydılar. Bu gibi eşyaların tesiri, Orta Fransa'daki Le Puy Katedrali'nin kapılarında olduğu üze­re Arap yazısının taklitlerinde olduğu gibi mimari süsle­mede; Kuzey italya'daki birkaç kilisedeki Suriye ve iran menşali seramiklerin kullanılmasında; daha önceleri ise Germigny-des-Prese'nin mozaik süslemelerinde ortaya çıkar. Rönesans boyunca ve ondan sonra küçük el sa­natlarından doğan Doğu özenteli unsurların,istet kıy­metli resimli nesneler (yaygılar gibi), ister süslemeli un­surlar (en açık örnekler olan Meryem'in elbisesindeki kü­fi benzeri yazılar), isterse harici alaturka olsun ortaya çıkmaya devam etmiştir . Onların varlıklarını ortaya koy­mak kolay olsa ve tarihi mantık pekçok örnekte bunların varlıklarını izah edebiise de, -ister tesadüfi, ister küçük konular, isterse büyük konular, büyük ilham kaynakları olsun- aslında Batı sanatının zengin yaratıcılığı içinde bu

islam asıllı unsurların nasıl ve ne kadar önemli oldukları hususu, hala münakaşalı bir konudur.

Mimariye baktığımızda mesele tamamen farklı bir görü­nüş kazanır. Mimari anıtlar, yerinde sabit eserler oldukla­rı için tesirler ve nüfuzlar, ancak şu üç olaydan biri zuhur ettiği zaman gerçekleşebilir: 1) Taşcı ustaları , mimarlar veya diğer ustalar bir yerden başka bir yere gittiği za­man; 2) Banilerin, harnilerin veya tesirli bir üslup ortaya koyanların yabancı bir eserin tesirini birlikte taşıdıkları veya diğerlerine etki ettikleri ya da kendi hatıralarını ma­halli teknikiere tatbik ettikleri zaman; (3) resimlerin, fotoğ­rafların ve bazen de edebi tasvirrerin, datıa sonraları alıcı bazı çevreler tarafından kullanılan veya değiştirilen tek­nik ve estetik değerleri nakletmeleri halinde. Bu yazının birinci bölümünde, onların çıkardığı meselelerden ve güçlüklerden bazılarını geliştirdiğini ve bu üç ihtimali ta­mamlandığını zannettiğim birkaç örneği ele alacağım. Fakat yine bana öyle geliyor ki, IslAm ve Batı mimArisi arasındaki benzerlik ve münisebetl, doğrudan veya dolayk takittierin ve tesirierin hüvlyet ve kıymet takdiri lle sınırlandırılmamalıdır. Çok daha entereaan ve

X) Bu makale,Stantey Farbar'in edıtorlüğünü yapmış olduğu "islam and the Medieval West, vol.l, New York, 1975" isimli kitapta ye· ratan latamlc Archltecture and the Weat lnlluences and Parallels" başlıklı yazının tam tercümesldir. Bu parçanın sonundaki notlar tarafırııızdan ekianmıştır

Kitapta yeralan ve büyük bir kısmını tercüme ettiğimiz, herbiri çok zengin bibliyoğratya ihtiva eden diğer makaleler şunlardır. "Ale­har EttlngheuHn, laıj Süsleme S•uıtlan, Resim, Bunların Mahiyeti ve Ortaçağ Batı Dünyasına Tesiri"· "Rudolf Schnyder Or­taçağ AVNp.l s.n.tıNI ttı.m ~Olarak latam S8ramlklerl"; "Stanley Ferber, Istim Sanatı ve Orteç;.g Batı Dünyası". '

Islam Mimarisi, Batı'ya Tesirleri ve Paralellikler./Çev.Yrd.Doç.Dr. Nusret Çam. 29

önemli tArihi mesela, bunlar arasındaki paralellikler­dir. Çünkü her Iki mimari gelenek de büyük bir nisbet­te Roma'nın güçlü form ve teknikleri üzerine bina edllmi,Ur (1 ). Her Ikisi de bu mirasa hemen hemen ay­nı sivil ve dini, açık veya sınırlı gayeler ıçın lflerllk kazan­dırmışlardır. Halbuki hiçbiri, Roma harç ve tonozlarının gelişmesiyle mukayese edilebilecek teknik bir ihtilali, ya da Ondokuzuncu asırdaki dirseldeme tekniğini deneme­mişlerdir. Diğer bir deyişle en azından apriori olarak yalnızca ~ültür ve iklim değişiklikleri aynı şekillerin çeşitli­lik kazanmasında farklılıklara yolaçabilirdi.Meseıe Batılı ve IslAmi gelişmelerin Ortaçağ'ın büyük bir devresın­de gerçekten karşılapnlablllr ortak özelliklere sahip olup olmadıkları, veya kültür farklılıklarının bu Iki sa­nat geleneğini blrbl:1nln zıddı yapmaya yeterli olup ol­madığı meselesldlr. Bu çeşit bir meselade varılabilecek herhangi bir neticenin veya faraziyenin Ortaçağ Akdeniz sanatının hudutları dışına taşan yönlerinin bulunabileceği açıktır. Meselelere cevap olabilecek eleverişii bir meto­doloji henüz iyi bir şekilde ortaya konulmadığı için gözle­me dayanan birkaç önemli noktayı belirtmekte yetinece­ğiz.

işaret edeceğimiz bu noktalar, bu çok karmaşık te­sirler konusundaki yegane esaslı gözlemler şeklinde an­laşılmalıdır. Çünkü mevcut araştırma, çok müşahhas de­IUierden hareketle önemli geneliemelere kolayca ulaş­mayı henüz mümkün kılmamaktadır. Bizim burada yap­maya çalıştığımız şey, karşılaştığımız meseleleri anlama­mızı &ağlamak için daha ileri bir çalışmayı ortaya çıkara­bilecek olan bazı hususları münakaşa etmektir.

T e s ı r 1 e r v e T a k ll t 1 e r: Tesirler ve taklitler araştırması en kolay ve herhangi bir

zaman diliminde iki ayrı kültürün birlikte varolduğu veya Hrıstiyan idarenin, islam hakimiyetinin yerini aldığı yer­lerde en aşikar, en açık şekilde kendini belli eden unsur­lardır. Mesela mudejar sanat(2) olarak bilinen tam bir mimari üslübun, açık bir şekilde islam sanatından türedi­ği ispanya'da durum böyledir. Bu türden en önemli yapı­lar Saragosa, Toled_o ve sevıı şehirlerinde olup daha kuzeyde bulunan bir ıspanyol vilayeti, bu Islami şekillerin tesirinden epeyce uzak kalmıştır. Hatta Sevil'deki (Casa de Pilato) ile Guadalara'daki (Palacio del infentado) Rö­nesans sarayları bile kuwetli bir şekilde islam motifleri­nin izlerini devam ettirir. Bununla berc1ber bu tesirin mi­mMnin bütün veçhelerine şamil olmadığını da söylemek gerekir. Planların gelişmesinde ve sütun ve payalerde ol­duğu üzere bazı tali kısımlarda bu tesir çok az bir seviye­dadir. Bunun yanında o biribirini kesen sahte v&ya hakiki kaburgalardan meydana gelen Endülüs kubbe sisteminin son derecede aşırı barok şekiliere dönüşlüğü kubbeler­de, çok dilimil kemerierin gelişmesinde, çok renkli taşla­rın kullanıldığı dış cephelerde, bilhassa da sağır kemerie­rin tutarlı şekilde kullanılmasında çok tesirlidir. Tek veya bitişik kubbelerin teşkilinde islami tesir görülebilir de gö­rülmeyebilir de. Zira Teruel'in yuvarlak veya Sarago­sa'nın sekizgen kuleleri Endülüs ve Doğu minarelerini hatırtatmaktadır. Kemerleri dikdörtgen birer çerçeve içi­ne alınan kapılarda veya pencerelerde olduğu gibi, belirli kompozisyon tiplerinde bu durum çok sık tekrarlandığı gibi, mimari tezyinatta daha ua hakimdir. Zira duv~rların dış ve iç yüzleriyle tonozlar veya ahşap tavanlar Islami menşeyli motiflerle ve teknikierie tezyin edilmiştir. Bu­nunla beraber,Sevil'deki 14. Yüzyıl eseri olan Alkazar gi­bi bir yapı hemen hemen her bakımdan islam modelini

devam ettirmiştir. Çünkü ispanya'nın diğer yerlerinde isla­mi tesiriere ait ritimterin birine veya diğerine hakim <ılan ve az veya çok uzun bir zaman diliminde kendi kendileri­ni devam ettiren bazı motifterin mevcut oldugu görül­mektedir. Söylece saragosa bölgesinde dış cephe taş Iş­çifiği ve süsleme içeriye göre daha çok Endülüs özelilgi arzeder. Halbuki Burgos ve Valladolid vilayetlerinde isla­mi bir zemine dayalı iç alçı süsleme daha uzun süre de­vam etmiştir.

Bununla beraber ispanya'da hiila bir tarihçiyi bekleyen islami tesirierin tam bir "ekolojl"si vardır . Onunla ilgili iki husus muhtemel iki faraziye olarak işe yarayabilir. Bun­lardan birisi olan sivil mimari, böyle tesirleri dini yapılar­dan daha fazla devam ettirmiş olabilirler. Mesela bu du­rum Burgos'ta kraliyel kilisesinde, kiliselelin kendilerin­den çok daha fazla belli olup Tordesillas'ta hemen he­men tamamıyle sivil bir bina büyük ölçüde sağlamdır. Bunun izahı, muhtemelen Hristiyan ispanya'nın, Röne­sansın yükselmesine kadar -hiç olmazsa Granada'daki V. Charles Sarayı veya II.Phlllp'ln Corlall'nden önce­kraliyel ünvanını haiz bir mimari için değişken modeliere sahip olmamasıdır. ikinci nokta ise, islami motifler, ma­halli farklılıktarla bütünlükleri ya kaybolduğu, _ya da Gotik ve Rönesans desenlerinin garip bir karışımından ayıkla­manın zor aşmaya başladığı onbeşinci yüzyılın ortasına kadar canlı kalır. Saragosa'daki Seo veya Burgos ka­tedrali gibi örnekler bu konuyu aydıntatmaya yardım edebilir.

ispanya örneğinde hem islam sanatının tesirinin de­vamlılığını ortaya koyan, biiniler ve hamiler arasında bir üslubun oluştuğunu, hem de sanatkarların mevcut oldu­ğu gibi, bunların devamlı dolaştıklarını farzecıebilir , hatta örneğin bu durumu her fırsatta ortaya koyduğunu dü­şünebiliriz . Bunun bir tek benzeri olan ülke Slcllya'dır. Buradaki islam fütuhatı kısa ömürlü olmakla beraber,. Onüçüncü yüzyılın başlarında ll. Fredlrlck zamanında Sicilya'da bir Şark üslubunun oldugnu yazılı kaynaklar­dan ögrenmekteyiz. Bununla birlikte bu durumu mimari­de göstermek zordur. Çünkü Palermo'daki çok nefis isla­mi üsluptaki tavanı haiz Cappella Palatina'nın dış kısmın­

dan sadece bazı parçalar durmaktadır ve Sicilya ile Gü­ney italyan mimarisindeki islami tesiri n gerçek boyutları­nı kesin bir şekilde aydınlatmak mümkün degildir. Tıpkı Balkanlarda ve Yunanistan'da olduğu gibi mimari üzerin­deki tesirin diger sanatlardan daha az olduğu görülmek­tedir. Bunun da sebebi, muhtemelen elde az sayıda zana­atkarın bulunması ve bu bölgedeki Hrıstiyan banilerin onüçüncü asırdan itibaren ispanyol bani ve hamiler ölçü­sünde mimari anıtların yapımını üstlenmemeleridir. Bu dı,ı­rum, anteresan tarihi benzerlikler olarak karşımıza çıkan islami tesirli Batılı olmayan ülkelerle karşılaştırıldığında barıiliğin önemi ve karakteriyle eserlerin kullanışlılığı hu­susundaki meseleler gerçek anlamlarını kazan:rlar. Buna örnek otarak kuwetli ve orijinal mahalli mimarinin onun­cu asrın başlarından itibaren devamlı bir şekilde islami gelişmelerden etkilenip etkilediği Ermanya'yı verebiliriz.

Bir kimse ispanya ve Sicilya dışına çıkarsa mesele çok daha karmaşık bir hal alır. ~ütün alimler küti yazı gibi muayyen süsleme motiflerinin Islami menşeli oldugunda müttefiktirler. Bunun ötesinde, ya yüksek bir islami genel teknik gelişmenin Batı'dan daha önce ortaya çıkmasına binaen he_men he_men her motife veya yeniliğe islami bir zemin verılmesı suretıyle heyecanları dogululaştırma iptilası . veyahut da bazı Batı'lı mimari gelişmelerin izahını yapa-

t) Yazarın bu ifadesi, ilk devir fsıam sanatında bilhassa siısleme için doğru olabilir. Zira, hepsi de birer Emevl eseri olan Kudüs'teki Kubbetu's-Sshra ıle Şam Omeyye Cimll'nln mozayık silsternlerinde ve Ürdün'deki Kusayr-ı Amra'nın duvar resimlerinde Hrıstiyan ve Helten Sanat anlayışının tesi.rlni görmemek mün:ıkün değildir. Köklü bir sanat geleneğine sahip olmayan Arapların islamiyelle birlik­te yarımadanın dışına çıkarak Bızans ve Sasanl gıbı kuvvetli sanat geleneklerı olan devletlerin topraklarını zaptedince onların kültür mi­raslarından faydalanmatan kaçınılmazdı. Bu anlayış bır müddet sonra yerini orijinal islam sanatına devretm iştir. 2)Mildejar Sanat: EndOIOe Emevl Devleti'nin yıkılmasındn sonra Ispanya'da Arapların yarattıkları ve atnalı kemerlerle rııukar-naslı kubbe ve kavsaraıaıla, maıakari süslemeler1e ifadesını nuıan bır usıup. '

cak islami tesiriere ihtiyaç olmaması sebebiyle de (ki bu konuya bu yazımızın ikinci bölümünde tekrar döneceğiz.) "Sarasenlk" (3) tesirleri toptan inkar etme şeklinde bir temayül vardır. Bu her iki aşırı anlayışın da yanlış olması galip ihtimal olmakla birlikte, makul bir orta yolun bulun­ması da önemli bir konudur.

Metodotojik olarak doğrudan veya dotaylı üç türlü te­sirin veya taklidin olduğunu söylemek yerinde olur zan­nediyorum. Bunlardan birincisi mahallidir. Bu husus ye-

• terince açık görülmektedir ve -Romanesk devrin büyük hac yollarının kurulması sebebiyle- Romanesk Avru­pa'da pek çok gerçek veya buna benzer biinileri ve üs­lup yaratıcıları için kıstas olan ispanya tarihine de bır an­lam kazandırır . Netice olarak hala karmaşık olarak duran osmoz olayı sayesinde konular ve motifler güneyden kuzeye doğru taşınmıştır. Rousillon kesinlikle pekçok En­dülüs motifleri taşımaktadır. Bunlar Languedoc'ta veya Poitou'da çok seçici olup Auvergne'Kie daha da yoğun bir şekilde görülür. Fakat Burgundy'de veya Provence'de çok az bulunur. Genellikle bunlar mimari teferruatlardan, atnalı kemerlerden, çokdilimlerden, münavebeli renkler­deki taş işçiliğinden, yuvarlak şekilli dirseklerden, kemer tablalarından, bazı bitki motiflerinden ve bazı yapılarda bütün sathı kaplayan süslemelerden ibarettir. Karakteris­tik Roman tarzı bir özellik olan heykale benzer sütun başlığı gibi bir özelliğin iyi bir şekilde araştırılmasının , is­lami tesirin pekçok noktalarını gözler önüne sereceğinde şüphe yoktur. Halbuki Fransa'daki roman tarzı sanat, bu tip bir mahalli tesirin en açık örneği olup tek de değildir. islam merkezlerıne yakın olan italya'nın, roman ve hatta Gotik ve Rönesans devirlerinde bazı motiflerin gelişme­sinde payı büyüktür. Siena ve Pisa'daki kiliselerde çok renkli taş işçiliği , San Gimignano kuleleri ile Venedik'teki resmi ve sivil yapıların girift cephe anlayışı ve hatta San Marea'daki bazı detaylar islam dünyasından neşet eden teknik ve üsluplardan sadece birkaç örnektir. ıtalya örne­ğinde bu durum işçilerden ziyade, Islam ülkelerinin hatı­ralarıyla dönen taeirierin ve seyyahların eseridir. Netice ?larak burada tutarlı küçük detaylara ve hayali motiflere Ispanya ve Güney Fransa'dakinden daha az rastlanılır . Güney bölgesi müstesna, islamitesir daha şümullü bir ıe­~irdir ve mukabil gelişmesi de çok zordur. Aynı mecrada Islami tesirleri -her zaman için ayırdetmek daha kolay ol­masa da- ıtalyan ve Doğu motiflerinin yerli geleneklerle iç-içe olduğu OrtaçagRus sanatında ve hatta Petrine Kremlin öncesine kadar etkili olmuştur.

Mahalli tesirler iki farklı problem doğurur ki bunlar­dan birincisi, bunların ritimlerini mümkün olduğu kadar doğru tarihlerneye çalışmak, diğeri ise "dalga tesir" diye­bileceğimiz olaydır. Çünkü bir tesir hiç olmazsa teoride kaynağından zaman ve mekAn bakımından uzaklaş­tıkça tesir gücünü kaybeder. Mesele, bu önermenin gerçeken doğru olup olmadığı, ya da onun yalnızca ger­çek zanaatkarların yarattığı tesira tatbik edilip edilerne­yeceği meselesidir. Çünkü bir baninin tesiri coğrafi duru­ma daha az bağlıdır ve herhangi bir yerde ortaya çıkabi­lir. Bir mimari matili ele alırken bir matilin hareketinden ziyade onun yabancı olma durumuyla hangi noktadan iti­baren ilgilenmeye başlamalıyız sorusu da önemlidir.

Birkaç türlü mahalli tesir yanında benzeri olmayan ve problematik örnekler de vardır. Bunun en açık örneği Or­ta Auvergne'deki Le Puy olup bununla ilgili olarak A. Flk· rl'nin yaptığı bir çalışma, alışılagelen yolları takip ederek seyahat eden geleneksel süsleme motiflerinden baş­~a,b~ kate~r~lin ~erçek yapısının da pekçok açıdan (di­ger ~ırkaç iibıde.nın y~nın~ıı:ı Ro~a~ mimarisine yabancı oldugunu ve islam mımarısıyle buyuk benzerlikler sergi-

Islami Araştırmalar Cilt: 2 Sayı : 6 Ocak 1988

lediğini ifade etmektedir. Tonazlardan çok kubbelerin vurgulanması, köşekemerlerinin çok değişik şekilde kul­lanı!ması bu Le Puy'u Kayrevaln Camii'ne ve dolayısıyle dıt Ispanya'dan ziyade Kuzey Afrika'ya bağlar . Böylece de ortaya benzersiz ve henüz yeterli şekilde halledil~emi~ tiir mesele çıkar. Diğer açık ve~ benzersiz bir_örnek de Barok mimar Guarini'nin gayet açık bir şekilde Kuı1u­ba'dakileri ve onun Ispanya'daki takipçilerini hatırlatan birkaç kilisade olduğu gibi biribirini kesen kaburgalı bir tipte-yarattığı Onyedinci yüzyıla ait Turin'deki bazı"eser­lerde ortaya çıkar. Guarini'nin kendi yaptığı eserlerinin çizimiyle dolu bir elkitabı , 1686 yılında neşredilmiş olup pek çok Meksika kilisesinin dizaynını da etkilediğ i farze­dilen ispanyol Amerika'sına kadar yayılmıştır. Onun mey­dana getirdiği tesir ne olursa olsun, Le Puy ve Guarini ör­neklerinin şu an için benzersiz olduğu görülmekte ve-ile­ride bazı örneklerde münasebeti tesbit edilmedikçe her­biri geniş araştırmayı gerektiren benzersiz şartlarta izah edilmelidir. Verdiğimiz bu örnekle ilgili bir-iki nokta, özel alakayı gerektirecek kadar önemlidir. Mahalli tesirler adı­nı verdiğim olayın aksine olarak, unique (benzersiz) hadi· sefer, Afrika ve Kurtuba gibi islam mimarisinin büyük merkezleriyle doğrudan ilgili bir durum arzeder gibidir ve popüler etkileşmenin neticesi olarak izah edilemezler.

Taklit veya tesirin üçüncü şekli yorumlayıcı olarak adlandırılabilir. Bu terimle ben, tesirin kaynağının lüzumlu bir şekilde çağdaş bir eser veya eserler grubu, bir mimar veya ustalar topluluğu olduğunu değil, fakat islam hak­kında doğrudan veya dalaylı bir şekilde elde edilen bazı bilgiler olduğnu kastediyorum. Theophilus Sarayı'ndaki islami unsurların buraya doğrudan doğruya mı, yoksa hi­kayeler veya edebi rivayetler sayesinde mi taşındığını merak edebilirsak de bu gibi örneklerin Ortaçağlarda çok fazla olmadığnı zannediyorum. Buna benzer birşey Sicil­ya'lı Norman krallarının, II.Frederick gibi kimselerin de yeraldığı Haçlıların kendi ülkelerinde bunları ihya etmek ıçin arayış içine girmesiyle hiç olmazsa kısmen meydana gelmiş olabilir. Bütün sivil sanatların bu tip bir tesirle sık sık etkitenmiş olduğu görülse de,bunlardan pek azı gü­nümüze ulaşabilmiştir.

Şu rası da var ki, bu tesir şekli Ortaçağ'la sınırlı değil­dir. Çok manalı bir şekilde bu durum,romantik bir mera­kın Doğu'nun yeniden keşfine yolaçıağı 19. asırda ortaya çık~r. Bununla birlikte zaman zaman o, Brighton'un bü­tün Islami motifleri sergileyen köşkleri gibi epeyce gülünç duruma da düşmüştür. Fakat Jones, Prlsse d'Avemes, Bourgoln, Coste, Flandln gibi pratiği olan mimarlar Gır­nata, Kahire ve lslahan'ın, sahip olduğumuz ilk ayırıntılı çizimlerini getirip neşrettikleri zaman bu tesir çok ilgi çe­kici .olmuştur. Ondokuz ve Yirminci yüzyıl mimarisinde bunların tesirinin yeri henüz araştırılmamışsa da, birkaç muhtemel benzeri örnekleri arasından Louis Su lllvan ve bazı çağdaşlarının, Kahira'deki uzun ve yüksek duvarla­rıyla Sultan Hasan Medresesl'nde bulunan çarpıcı çö­zümlerden • etkilenip etkilenmediğini merak edebiliriz. Aynı şekilde Jones'in Elhamra Sarayı ile ilgili yayını, Ba­tı miaarisine içerisi lle dışarısının , açık kasımiarta kapalı kısımların, tezyinatla mimarinin münabeti gibi tama­mıyle yeni bir mefhumu takdim etmiştir . Bununla beraber islam tesiri modern mimarinin gelişmesinde çok tali bir unsur otarak kabul edilemez. Fakat pek muhtemeldir ki. bu düşünüldüğünden daha büyüktür ve Hollywood'a has bir garipliğin ço ötesine taşar ..

B e n z e r li k ı e r: Daha önce de ılkrettiğimiz gibi benzeriikierin araştı­

rılması ile ilgili metodoloji her ne kadar iyi şekilde tesbit edilmemişse de, bunun araştırılmasının bana bilhassa laydalı gözüktüğü üç geniş saha vardır.

3) Geniş anlamıyla, OrtaçağdaAraplar ve Hana Mağrıbiler ve TürKler gibi Musluman kavimler iÇin: daha dar anlamıyla da Kuzey-Balı Arabistan halkı Için kUlanılan bir terim olup, Ms.r-tk ...r onların yaraıtıı)ı sanat demek!W.

...

islam Mimarisi, Batı'ya Tesirleri ve Paralellikler./Çev.Yrd.Doç.Dr. Nusret Çam. 31

Bunlardan birincisi konstrüksiyondur. Gotlk tarzda­ki örtünün menşeinin Onbirinci yüzyıl Iran mimarisi olabi­leceği şeklindeki otuzlarda gelişen bir görüşün ispatı mumkyn gözükmemektedir. Diğer taraftan, gerçek şu ki, gerek Islam, gerekse Batılı mimarlar tavan ve çatı için çok sayıda pa yelere dayalı mimari bir sistemde yükseklik ve ışık problemleriyle karşılaştılar . Bunların her ikisi de biteviye devam eden duvarların yükünü azalimanın ve kuvvetli tonozlar yapmanın yollarını arıyorlardı. Netice olarak, bunlar gerçek konstrüksiyonu ve aşağı doğru olan ağırlığı taşımak için kullanılan kaburga sisteminin yollarını ve duvar yüzeylerini daha canlı göstermenin ça­relerini aramışlardır. Bunun sonunda varılan neticeler çok farklı olmuştur. Zira Müslümanların kullandıkları ka­burgalar Batı 'da kısmen bağımsız olan unsurlardan daha çok tonazun kütlesinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Fakaf Müslümanlar kendi geleneğinde -eğer tonazun yapısını değilse-arşiteklenik kıymetini vurgulayan mukarnası ge­liştirmişlerdir. Böylece islam dünyası da duvarlarının dolu kısımlarını azaltmaktan ziyade, yoğun cephe süslemele­riyle onu canlı tutmuşlardır. Fakat maksat her iki durum­da da aynıdır. Batı'da renkli camların nihai gelişm:si is­lam dünyasındaki çinilerin gelişmesiyle karşılaştırılabilir.

Hatta rozet pencerenin menşeinin islami olduğu da ifade edilmiştir. Orun bilinen ilk örneğinin;_bir. Emevl sarayı olan Hırbetü'I-Mefclr'de bulunması sebebiyle tamamıyle kronolojik bir durumdan dolayı böyle bir iddia sözkonusu olsa bile, netice bana oldukça şüpheli gözükmektedir. Çünkü bu motifin geçiş yılları tam olarak aydınlatılmamış­tır. Keza bu konuda doğrudan doğruya bir tesirin olması da şart değildir. Zira ilgilerin paralelliği de aynı neticeyi verebili(. Bu iki kültür, gösterişli tonaziarın süsleme anla­yışı ile Islam mimarisindeki süsleme arasındaki şekli ve estetik benzeriikierin delalet ettiği aynı çeşit "tesir"i pratik olarak sık sık icra ediyorlardı. Birisinin diğerine doğrudan tesirinin ortaya konulması çok zayıf bir ihtimaldir ve

zaten biz burada iki mimari arasındaki parelelliklerle ilgi­leniyoruz.

Paralel gelişmenin incelenmesindeki ikinci bir nokta kompozisyonun bazı ortak birimlerinin gelişmesi ve kul~ lanışlı hale gelmesiyle yakından alakalıdır . Buna bir örnek olarak kapalı bir binaya bitişik revaklı bir avlunun duru­munu verebiliriz.ister ispanyol manastırlarının veya St. Michel'in revaklarında, ister saray ve camiierin avluların­da bulunalım, buralardaki değişik faaliyetlerin aynı anda yürütülebileceği , fakat bütünün estetik birliğinin devam et­tirdiği yere dönüşmesiyle meydana gelen bir tiple karşı­laşıyoruz. Belli bir zaman diliminde kültürel sebeplerle bu manastırların Batı'daki önemi azalmıştır. Halbuki Elham­ra Sarayı gibi bir yapıda açık ve kapalı kısımlar arasında­ki ahengin sağlanması, iç ve dış kısımların biribirleriyle uyumları gibi yenilikler gerçekleştirilmiş , fakat nihai neti­celeri aynı olmasa da ilk göze hitap eden yaklaşımlar bi­ribirinin tıpatıp aynısı olmuştur. Benzeri bir izah metodu, geniş toplantı alanıarı ile ilgili olabilir. Çünkü kiliseler de, camiler de sembolik ayine ait veya estetik ilgi merkezleri­ni sürdürürken, büyük bir cemaati de alabilecek iç me­kanlar yaratmaya çalışmışlardır .

Sonuç olarak bu iki kültürün mimari ve banilik anla­yışları arasında paralellikler bulunmaktadır. Genellikle özel bir şapele gömülen sivil hüvlyetll banilerin Gotik ki­liseleri ve katedrallerinin gelişmesiyle islamda özel bir şekilde yapılan dini tesisiere bitişik özel türbelerin geliş­mesi arasında da dikkat çekici bir benzerlik vardır. Keza, muhtemelen Flander'de ve italya'daki ticari yapıların bazı özellikleri islam şehir mimarisinin benzer özellikleri ile karşılaştırılabilir. Fakat bu seviyede askeri mimari örne­ğinde olduğu gibi, belki de evrensel mahiyetiekı ronksı­yonel ihtiyaçlar h~kim olmaya başlar ve bu çok özel iki ' özellik arasındaki mukayese önemini kaybeder.

BiBLiYOGRAFY A

- isl~mi tesirler ve Doğu-Batı müna_sebeti, genellikle küçük makaleler şeklinde olan pekçok eserde ele alınmış bulunmaktadır. Tam bir bıblıyoğrafya , ~ok genış yer tutacagından , dıger araştırmalara da yerveren çok yenı üç e serı zikretmekle yetınecegız. - E.J.Grube, Elementı Esiarnıcı nell'architettura veneta del modıoeva," Bolletino del Centro internazionele di Studi d 'Archltettura A. Palladıo, VIII (1966) - R.A. Jalrııztıhoy, Orıentallnlluences in Wesıern Art, (New York, 1966). -I.Wataon, "French Romanesgue and islam", AARP, 11 (1972).