(hayatın içinden) kitap tutkunları - sonergursoy.com · daha çok hangi türde kitaplar...

4
243 Kitap tutkunları Hazırlayan Eda TÜRKMEN Fotoğraf Soner GÜRSOY Fotoğraf Asistanı İbrahim YÜZLÜ Bu aralar neler yapıyorsunuz? Haftanın beş günü yazı yazdığım için, her gün sabahtan öğlene kadar bir yazı rutinim var. Onun dışında, etrafta olan biten ne varsa onları takip ediyorum, sosyal aktivitelere katılıyorum. Bunların dışında da spor yapıyorum ve seyahat ediyorum. Hem iş amaçlı hem de benim uzun zamandan beri yapmak istediğim seyahatler arka arkaya geldi bu ara. İyi de oldu, dolayısıyla son dönemde eve pek uğrayamıyorum diyebilirim. Yazı yazmaktan ve etkinliklere katılmaktan okumaya fırsat bulabiliyor musunuz? Tabii. Okuma yapabiliyorum ama benim okumalarım evde olduğu kadar, hatta daha çok seyahatte oluyor, mesela uçakta daha çok severim okumayı. Bir yere giderken okumak benim için her zaman daha heyecan verici oluyor, o kitabı daha sürükleyici kılıyor. Evdeyken de gece yarısı okumak daha güzel, özellikle de kışın. Salonumda bulunan kanepeyi de bu nedenle tercih ettim, içeride bir kütüphanem ve koltuğum var ama orada pek vakit geçirmiyorum, burası benim için daha özel, her şey burada gerçekleşiyor. Burası o yüzden benim için önemli. Daha çok hangi türde kitaplar okuyorsunuz? Beni şaşırtacak her şeye bakıyorum. Spiritüel bir kitap da olabilir. Moduma göre değişiyor diyebilirim. Bazen Osho okuyorum, iyi geliyor, kapatıyorum. Bazen Jose Saramago okuyorum, o iyi geliyor. Biraz maymun iştahlı okuyorum, beş sayfa başka bir şey okuyup, bir diğerine geçiyorum. Bu biraz, zamanın getirdiği bir ruh haliyle alakalı, tam olarak hiçbir şeye konsantre olamama ve dolayısıyla daldan dala atlama durumu. En son Ahmet Sami’nin Masturi Kabare kitabını baştan sona okudum, sürükleyici bir kitaptı, kurgusu iyiydi. Aslında o anda neyi merak ediyorsam veya ruhumun neye ihtiyacı varsa ona yönelmeyi, öyle bir türü okuma şeklini seviyorum… En son Jose Saramago’nun Yitik Adanın Öyküsü kitabını okudum. Türk veya yabancı yazarlardan hangilerini takip ediyorsunuz? Eskiden, o yazarlardan biri Buket Uzuner’di. Bütün kitaplarını okumaya gayret ederdim, severdim. Onun kurduğu o fantastik dünyayı seviyordum. Balık izlerinin sesi mesela, çok özeldir, Kumral Ada Mavi Tuna aynı şekilde çok özeldir, İki Yeşil Su Samuru, keza öyle… Aslında hala var ama son kitaplarını o kadar okuyamadım açıkçası. Yabancı yazarlardan Jose Saramago’yu çok acaip bir dili olduğu için seviyorum, yakalaması çok zor. Gene dönüp dönüp okuduğum; Ursula K. Le Guin var, Utopia’nın yazarı. J. G. Ballard’ın kitaplarını seviyorum. Bilimkurgu, fantastik türünde olsun, başka dünyaları anlatsın. Yazı yazma sürecinizde okuduklarınızdan ilham alıyor musunuz? Tabii ki, çünkü oradan bir görüş, bir bakış açısı kazanıyorsunuz ve o önemli. O daha sonra siz farkında olmadan cümlelerinize yansıyor, yazdığınız köşe yazısına yansıyor. Mutlaka bir şekilde besleniyor ve bunu açığa çıkarıyorsunuz. Okuma köşenizin de yer aldığı salonunuzda, sizin için ne olmazsa olmaz? Evde kalabalığı sevmiyorum. Bir tane üçlü kanepe olsun, uzun bir masa olsun, bana yeter. Rahat hareket etmek önemli benim için. Her biri, kendi dallarındaki başarılarıyla adından söz ettiriyor. Hayatlarının tamamına yaydıkları tutkuları ise ortak: okumak! Dört ünlü ismin; Elif Karadayı, İştar Gökseven, Onur Baştürk ve Pelin Batu’nun evlerindeki okuma köşelerine konuk olduk, yaşam tarzı haline getirdikleri bu alışkanlıklarını konuştuk. Onur Baştürk, kitaplarının bir kısmını odasında, diğerlerini ise salonundaki kütüphanesinde muhafaza ediyor. Spiritüel ve bilimkurgu türünde kitapları tercih eden Baştürk, okumalarını kendini rahat hissettiği beyaz ağırlıklı salonunda yapıyor. R üyalarımızda bile meyvesini yerken hayal gücümüzün, farklı dünyalara konuk olmanın, türlü türlü karakterlere bürünmenin belli bir mevsime özgü olduğunu iddia etmek, akıl kârı değil, pek tabii. Fakat bize her daim yepyeni renkler ve imgeler sunan kitapların yarattığı iç ısıtan huzurla, kışa merdiven dayadığımız şu günlerde, sıcacık evimizde buluşmanın lezzetini yadsımak da mümkün olmaz, sanıyorum. Biz de, fırsattan istifade, “okuma tutkunu” dört ismin; ressam Elif Karadayı, tiyatrocu İştar Gökseven, köşe yazarı Onur Baştürk ve oyuncu/yazar Pelin Batu’nun kapısını çaldık, yaşam alanlarının en keyifli köşelerini fotoğrafladık. Doyurucu sohbetlerimizde ise her birinin iç dünyasını araladık, edebiyat türleri arasında farklı ilgi alanlarına rastladık. Şimdi sıra sizde… Onları daha yakından tanımaya ne dersiniz? Onur Baştürk “Okuduğum kitaplar moduma göre değişiyor. Bazen Osho, bazense Saramago okuyorum.” 242 www.marieclairemaison.com.tr (hayatın içinden)

Upload: others

Post on 08-Sep-2019

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

243

Kitap tutkunları

Hazırlayan Eda TÜRKMEN Fotoğraf Soner GÜRSOY Fotoğraf Asistanı İbrahim YÜZLÜ

Bu aralar neler yapıyorsunuz?Haftanın beş günü yazı yazdığım için, her gün sabahtan öğlene kadar bir yazı rutinim var. Onun dışında, etrafta olan biten ne varsa onları takip ediyorum, sosyal aktivitelere katılıyorum. Bunların dışında da spor yapıyorum ve seyahat ediyorum. Hem iş amaçlı hem de benim uzun zamandan beri yapmak istediğim seyahatler arka arkaya geldi bu ara. İyi de oldu, dolayısıyla son dönemde eve pek uğrayamıyorum diyebilirim. Yazı yazmaktan ve etkinliklere katılmaktan okumaya fırsat bulabiliyor musunuz?Tabii. Okuma yapabiliyorum ama benim okumalarım evde olduğu kadar, hatta daha çok seyahatte oluyor, mesela uçakta daha çok severim okumayı. Bir yere giderken okumak benim için her zaman daha heyecan verici oluyor, o kitabı daha sürükleyici kılıyor. Evdeyken de gece yarısı okumak daha güzel, özellikle de kışın. Salonumda bulunan kanepeyi de bu nedenle tercih ettim, içeride bir kütüphanem ve koltuğum var ama orada pek vakit geçirmiyorum, burası benim için daha özel, her şey burada gerçekleşiyor. Burası o yüzden benim için önemli.Daha çok hangi türde kitaplar okuyorsunuz?Beni şaşırtacak her şeye bakıyorum. Spiritüel bir kitap da olabilir. Moduma göre değişiyor diyebilirim. Bazen Osho okuyorum, iyi geliyor, kapatıyorum. Bazen Jose Saramago okuyorum, o iyi geliyor. Biraz maymun iştahlı okuyorum, beş sayfa başka bir şey okuyup, bir diğerine geçiyorum. Bu biraz, zamanın getirdiği bir ruh haliyle alakalı, tam olarak hiçbir şeye konsantre olamama ve dolayısıyla daldan dala atlama durumu. En son Ahmet Sami’nin

Masturi Kabare kitabını baştan sona okudum, sürükleyici bir kitaptı, kurgusu iyiydi. Aslında o anda neyi merak ediyorsam veya ruhumun neye ihtiyacı varsa ona yönelmeyi, öyle bir türü okuma şeklini seviyorum… En son Jose Saramago’nun Yitik Adanın Öyküsü kitabını okudum. Türk veya yabancı yazarlardan hangilerini takip ediyorsunuz?Eskiden, o yazarlardan biri Buket Uzuner’di. Bütün kitaplarını okumaya gayret ederdim, severdim. Onun kurduğu o fantastik dünyayı seviyordum. Balık izlerinin sesi mesela, çok özeldir, Kumral Ada Mavi Tuna aynı şekilde çok özeldir, İki Yeşil Su Samuru, keza öyle… Aslında hala var ama son kitaplarını o kadar okuyamadım

açıkçası. Yabancı yazarlardan Jose Saramago’yu çok acaip bir dili olduğu için seviyorum, yakalaması çok zor. Gene dönüp dönüp okuduğum; Ursula K. Le Guin var, Utopia’nın yazarı. J. G. Ballard’ın kitaplarını seviyorum. Bilimkurgu, fantastik türünde olsun, başka dünyaları anlatsın.Yazı yazma sürecinizde okuduklarınızdan

ilham alıyor musunuz? Tabii ki, çünkü oradan bir görüş, bir bakış açısı kazanıyorsunuz ve o önemli. O daha sonra siz farkında olmadan cümlelerinize yansıyor, yazdığınız köşe yazısına yansıyor. Mutlaka bir şekilde besleniyor ve bunu açığa çıkarıyorsunuz.Okuma köşenizin de yer aldığı salonunuzda, sizin için ne olmazsa olmaz?Evde kalabalığı sevmiyorum. Bir tane üçlü kanepe olsun, uzun bir masa olsun, bana yeter. Rahat hareket etmek önemli benim için.

Her biri, kendi dallarındaki başarılarıyla adından söz ettiriyor. Hayatlarının tamamına yaydıkları tutkuları ise ortak: okumak! Dört ünlü ismin; Elif Karadayı, İştar Gökseven, Onur Baştürk ve Pelin Batu’nun evlerindeki okuma köşelerine konuk olduk, yaşam tarzı haline getirdikleri bu alışkanlıklarını konuştuk.

Onur Baştürk, kitaplarının bir kısmını odasında, diğerlerini ise salonundaki kütüphanesinde muhafaza ediyor. Spiritüel ve bilimkurgu türünde kitapları tercih eden Baştürk, okumalarını kendini rahat hissettiği beyaz ağırlıklı salonunda yapıyor.

Rüyalarımızda bile meyvesini yerken hayal gücümüzün, farklı dünyalara konuk olmanın, türlü türlü karakterlere bürünmenin belli bir mevsime özgü olduğunu iddia etmek,

akıl kârı değil, pek tabii. Fakat bize her daim yepyeni renkler ve imgeler sunan kitapların yarattığı iç ısıtan huzurla, kışa merdiven dayadığımız şu günlerde, sıcacık evimizde buluşmanın lezzetini yadsımak da mümkün olmaz, sanıyorum. Biz de, fırsattan istifade, “okuma tutkunu” dört ismin; ressam Elif Karadayı, tiyatrocu İştar Gökseven, köşe yazarı Onur Baştürk ve oyuncu/yazar Pelin Batu’nun kapısını çaldık, yaşam alanlarının en keyifli köşelerini fotoğrafladık. Doyurucu sohbetlerimizde ise her birinin iç dünyasını araladık, edebiyat türleri arasında farklı ilgi alanlarına rastladık. Şimdi sıra sizde… Onları daha yakından tanımaya ne dersiniz?

Onur Baştürk

“Okuduğum kitaplar moduma göre değişiyor.

Bazen Osho, bazense Saramago okuyorum.”

242 www.marieclairemaison.com.tr

(hayatın içinden)

244 www.marieclairemaison.com.tr

Nelerle meşgulsünüz bu aralar?Kalp Hırsızı diye bir dizimiz vardı, 7. bölümünde yayından kaldırıldı. Fakat Devlet Tiyatrosu’nda geçen seneden beri devam eden bir oyunumuz var. Belki ocak ayında bir sinema filmi olacak, o daha belli değil. Dolayısıyla şu anda sadece oyuna konsantreyim.Ne sıklıkla okuyorsunuz? Mümkün olduğu kadar okumaya çalışıyorum. Sette de okurum, tiyatroda da okurum. Artık setler çoğunlukla İstanbul dışında oluyor, oraya gidiş gelişlerde, o bir, bir buçuk saatlik yol süresince de okurum. Özellikle de son üç dört seneden beri daha çok klasik okuyorum. Savaş ve Barış’ı yeni bitirdim sonra Anna Karenina’yı tekrar okudum. Sonra Muhteşem Gatsby’nin İngilizcesini okudum, dilimi de unutmamak amacıyla, o da iyi oluyor. Okumak; insana çok şey kazandıran bir eylem. Sadece o değil tabii, mesleğimiz icabı oyuncunun her şeyle ilgilenmesi gerekiyor; resimle, mimariyle, operayla, dansla, müzikle… Bir oyuncu çok yetenekli olabilir ama bir yerlerden de beslenmesi gerekiyor. Okumak herkesi besliyor bir şekilde ama sizin mesleğinizde daha fazla dışavurum oluyor galiba…Evet, benim biraz da klasiklere yönelmemdeki sebeplerden biri de; Türkiye’de de, dünyada da çok sayıda yazarın ortaya çıkması. Hangisini okuyacağına karar veremiyorsun, seni tatmin edecek bir roman olmadığı zaman da korkuyorsun. Onun için de klasikleri okumakta yarar var. Benim için Tolstoy müthiş bir adamdır. Rus edebiyatı muhteşemdir. Diğer taraftan Shakespeare diye bir adam var, Çehov diye bir adam var. Bu nedenle kendime göre bir skala çiziyorum, senelik okumalarımı planlıyorum. Bu yaz yine Çehov’un bütün kısa hikayelerini okudum, daha bitiremedim, sindire sindire

devam ediyorum.Okuma tarzınız nasıl? Bir defada bir kitabı bitirir misiniz? Üç kitap birden okurum ben. Çünkü gece, uykulu olduğum için okuduğumu pek anlamıyorum. O sırada, biraz daha siyasi tarzda, hoş vakit geçirtecek türden şeyler seçerim. Özellikle kahvaltıdan öğlene kadar olan o zaman diliminde okuma yaparım. Bir de, yolda okuduğum kitaplar vardır. Onlar da genelde müzikle ilgili kitaplardır. Rock tarihi çok önemlidir benim için. Bir kitabı alayım da, hemen bitireyim diye bir şey söz konusu olamaz çünkü hayatım da öyle değil benim, uzatırım bir şeyi. Eğer çok sevdiğim bir kitapsa, önemsediğim cümleler varsa onları alır, yazarım. En sevdiğiniz yazarı sorarsam…Tolstoy. Herkes Anna Karenina der ama ben, Savaş ve Barış’ın inanılmaz başarılı ve karakterleri fazlasıyla özümseyen bir kitap olduğunu düşünüyorum. O savaş ortamını bir anlatışı vardır, müthiştir. İki düşman askerinin konuşması vardır, muhteşemdir. Türk yazarlardan kimler var beğendiğiniz?Türk edebiyatında, Türk tiyatrosuna çok büyük katkıda bulunan yazarlarımız, çok iyi hikâyecilerimiz var. Sabahattin Kudret Aksal ve Sabahattin Ali benim için çok önemlidir. Bir dönem Türk tiyatrosunun tarihine geçmiş bir Haldun Taner var. Çok az oyun yazmış olsa da bir Oğuz Atay var. Son dönemde, en severek okuduğum roman ise; Puslu Kıtalar Atlası.Hayatınızın kitabını merak ediyorum…Öyle bir kitap yok ama bana göre, yazılmış en önemli eser Shakespeare’in Hamlet’idir. Öyle ki; içindeki her karakter, her yaşta aktör tarafından oynanabilir. O kadar güzel karakterler vardır ki oyunun içinde… İçinde her şeyi barındıran bir eserdir Hamlet.

(hayatın içinden)

İştar Gökseven’in evinde, içinde kitapların yanı sıra çocukluk fotoğraflarının da yer aldığı oldukça zengin bir kütüphane mevcut. Son dönemde klasikleri tekrardan okumaya başlayan oyuncu için zaman ve mekân farketmiyor, okumak için sürekli fırsat yaratıyor!

İştar Gökseven

“Marcel Proust’un ‘Kayıp Zamanın İzinde’sini okudum en son. Bir de, İlhan Berk’in Pera’sına tekrar döndüm. Biz de Pera’da oynuyoruz, gidip gelirken orada adı geçen sokaklara bakıyorum, çok hoşuma gidiyor.”

245

247

Gündemdeki projeleriniz neler?Bilgi Üniversitesi’nde ders vermeye başladım. Bir taraftan Atlas Tarih’te yazıyorum. İngilizce yazdığım, bitmiş bir kitabım var onu Türkçe’ye çevirme durumu söz konusu. İki tane filmde oynadım bir buçuk sene içinde, daha gösterime girmedi. Oyuncu, şair, yazar… Kendinizi en çok hangi ünvana yakın buluyorsunuz?Şair herhalde… Ne sıklıkla yazıyorsunuz?Her gün. Ama her gün şiir mi yazıyorum, tartışılır. O yazılar benim için daha çok bir karalama defteri gibi, bilinç akışının bir şekilde oraya dökülmesi… Bir de günlük mahiyetinde. Beş yaşımdan beri yazıyorum, o zamandan beri bayağı bir defter doldu. İçinden şiirleri ayıklıyorum.En çok hangi türde kitap okumayı seversiniz?Çok karışık okuyorum. Hiçbir zaman bir kitabı alıp başından sonuna okumam, genelde dört beş kitap paralel bir şekilde gider. Çünkü farklı türlerde okurum. Mesela şu an, bir taraftan 19. yüzyılın Viyana’sını anlatan bir tarih kitabını, bir taraftan da sınırda olan meseleleri algılamak için savaşla ilgili bir kitap okuyorum. Diğer yandan her zaman elimin altında bir şiir kitabı vardır. O benim için biraz nefes alma gibi... Bir hafta önce bir roman bitirmiştim, şimdi hangisine başlasam diye düşünüyorum. Birazcık bunları karıştırdıktan sonra, “Makalelerden Mürekkep” kitabımı yazacağım. Bu okumalar, biraz da motive olmak için. İyi bir şey okuyunca daha da heyecanla yazıyorum. Kitaplardan aldığınız hisler, kağıda döktüklerinize ilham oluyor mu? Yazar olmanızın bu kadar okumanızla ilgisi çok herhalde…

Evet ama bir taraftan da şunu düşünüyorum; bazen gerçekten de içimden hiçbir şey çıkmadığı, herşeyin çok kuruduğu, derinlerde ve kuyularda olduğum zamanlarda okumak beni hayata bağlıyor. Çünkü diyorum ki; birisi güzel bir şey yaratmış, ben de güzel bir şey yaratmak istiyorum. O zaman, okuma iki türlü de bana iyi geliyor: hem kendi kaçışım için, hem de beni iten bir güç olarak. Bazen, yalnız hissettiğimde, “yalnız değilim” diyorum çünkü buradaki her bir kitabın arkasında bir isim var ve bu isimler bir şeyler anlatıyorlar.Hayatınızın kitabı hangisi diye sorsam?Tek bir kitap yok. Tekrar tekrar döndüğüm Virginia Woolf var. Onun çoğu kitabı ve onunla bağlantılı olarak sevgilisinin kitapları… Théophile Gautier’nin Fransız gotik hikâyelerini ve gezi kitaplarını çok seviyorum. Edebiyat ve yazı gustosu, imaj kullanımı olarak, F. Scott Fitzgerald’ı çok beğeniyorum. Great Gatsby’den çok, kısa hikâyeleri beni etkiler. Great Gastby de bana göre bir şaheser ama orada adamın dili nedense pek telaffuz edilmez ki bence çok güzel bir dili var, anglo-amerikan edebiyatının en iyi yazarlarından biri. Şairlerde ise Almanlar ön plana çıkıyor. Rilke, beni ben yapan adamlardan bir tanesi, çok severim şiirlerini. Keats’i de çok severim. İtalyanlardan Eugenio Montale’yi çok severim. Anna Ahmatova da çok önemli bir kadındır benim için. Ve tabii ki, Paul Celan…Okuma köşenizde mutlaka olmalı dediğiniz bir objeniz var mı?Mutlaka kalemim vardır. Okurken not tutarım, cümlelerin altını çizerim. Sonrasında dönüp o bölümlere ve notlara bakarım. Işık da çok önemli; seyahatte, otellerde ışık kötüyse, benim için bitiyor o an. Bir de Gimble diye bir obje var, gezerken ve yemek yerken çok faydası oluyor. Çoğunlukla yalnız başıma yiyorum ve yemek yerken zaman geçmiyor. O araç kitabı tutmaya yarıyor, dolayısıyla elime ihtiyacım kalmıyor ve okuyarak yemek yiyebiliyorum.

Pelin Batu

“Ben babamın kızıyım. Çocukluğumdan beri onun elinden kitap düşmezdi. ‘Babam gibi olacağım’ diyen kız çocukları gibi, ben

de ondan aldım bu alışkanlığımı. Şile’deki evde Türk Edebiyatı kütüphanesi var, onların hepsi babamdan kalma bana...”

246 www.marieclairemaison.com.tr

(hayatın içinden)

Batu, kitaplarının sayısını tam olarak bilmiyor ancak 15.000 kadar olduklarını tahmin ediyor. Birçok kitabı aynı anda okuyor, okurken ilgisini çeken cümlelerin altını çiziyor, notlar alıyor.

248 www.marieclairemaison.com.tr

Gündeminizde neler var?Kasım ayında gerçekleşecek Contemporary İstanbul’a hazırlanıyorum. 15 Ocak’ta, Taksim’deki Gama Gallery’de sergim var, bir yandan onun hazırlıklarıyla da uğraşıyorum. Sergide üç boyutlu, geometrik, soyut resimlerim yer alacak. Onun dışında, yazar Tolga Akyıldız’ın son kitabı Özür Dilerim Çok Sevdim’in kapağını ve içindeki resimleri yaptım. Tolga benim eskiden çok hayran olduğum ve hiç tanımadığım biriydi. Bu kadar hayran olduğum bir yazarla çalışmak çok keyifli oldu. Şimdi sırada ikinci kitabı var, onu da inşallah beraber yapacağız.Hangi türde kitapları tercih edersiniz?Kitapla ilgili “şunu severim” gibi bir cümle kurmak, bana çok iddialı geliyor ama bilimkurgu sevmediğimi biliyorum. Sevdiğim kitaplar biraz daha tasavvuf türünde ya da tasavvuftan beslenmiş kitaplar diyebilirim. Elif Şafak’ı beğeniyorum. Nazan Bekiroğlu, çok sevdiğim bir yazar. Yusuf Atılgan, Sadık Yalsızuçanlar, Lale Müldür, ilk aklıma gelen isimler. Orhan Pamuk’u da çok severim.En çok sevdiğiniz kitap nedir diye sorarsam...Biri, bana göre büyükler için bir çocuk kitabı; Ali Burhan Eren’in Yıldızlı Atlas’ı. Diğeri ise, Nazan Bekiroğlu’nun Nun Masalları. Bu ikisini defalarca okudum. Kütüphanemde sanırım Nun Masalları’ndan beş altı tane var, olursa bir gün kaybolursa diye. Genelde çok sevdiğim kitaplardan kütüphanemde iki üç tane vardır. En sevdiğim kitapların birinci basımlarını dünyanın neresinde olursa olsun, mutlaka bulurum. Sanatın içine bir kez girince, mutlaka ucundan kıyısından diğer sanat dallarına dokunma ihtiyacı mı duyuluyor? Öyle değil fakat bence bir sanatçı ne kadar çok yönlüyse, ne kadar

toplamaya meraklıysa, o kadar çoğalıyor ve çok olan insanların anlattığı şeyler ilgi çekiyor. Bu sadece sanat için geçerli değil, arkadaşlıkta da ne kadar canlı ve renkli olursanız ilişkiniz o kadar güzel gidiyor. Okuduğunuz kitaplar üretkenliğinize katkıda bulunuyor mu?Ben resme neyin etkisi olduğunu, açıkçası bilmiyorum. Bana göre insanın hayatında topladığı her şeyin bütünü, sanatına etki edebilir. Bazen sokakta gördüğün alelade bir insandan o kadar etkilenirsin ki, üstüne kitap yazabilir, resim yapabilirsin. Şu ana kadar hiçbir kitaptan yola çıkarak resim yapmadım ama yapsaydım Nun Masalları’nı kesin resmederdim. Ali Burhan Eren’in Yıldızlı Atlas’ını da resmetmeyi çok isterdim çünkü bir sürü şeyini ezbere biliyorum. “Denizleri dökülmesin diye kimi atlasların duvara asılmadığı doğrudur” cümlesinin yer aldığı bir kitap; bu benim için çok güzel bir şey. Resmin başına hiç “şunun yapacağım” diye oturmuyorum, her defasında; “bakalım benden ne çıkacak” diyorum. Benim resimle ilişkim biraz daha kendimi keşfetmek üzerine.Şiire ilginiz var mı?Çok severim. Edip Cansever, en sevdiğim şairlerden. Lale Müldür, çok sevdiğim, içimi acıtan kadın şairlerden birisi. Sezai Karakoç da çok sevdiğim bir şairdir. Takip ettiğiniz yabancı yazarlar kimler?Edgar Allan Poe’yu çok severim. Milan Kundera’yı bir dönem çok okumaya çalıştım, biraz zorlayıcı bir yazar bence ama her defasında aynı kitaptan başka bir şey bulabilirsiniz. En son ne okudunuz?İsimle Ateş Arasında’yı ikinci kez okuyorum. Yine Nazan Bekiroğlu’nun eseri. Daha önce okumamışım gibi keyifle okuyorum.

Elif Karadayı, evinin zemin katını atölyesi olarak kullanıyor. Çizim gereçleri, boya ve tuvallerin yanı sıra merdivenle erişilebilen devasa bir kütüphane de yer alıyor orada. Çocukluğundan beri okuma tutkusunu içinde barındıran ressam, kaybolma ihtimalini göz önünde bulundurarak en sevdiği kitaplardan en az ikişer tane alıyor. Nun Masalları ve Yıldız Atlası da bu grubun başını çekiyor.

Elif Karadayı

“Genelde uzanarak okuduğum için rahat bir kanepe, her zaman tercihim. Mum yakmayı da seviyorum. Elektrik

kesildiğinde, mum ışığında kitap okumak çok güzel.”

249

(hayatın içinden)