geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. ailem her zaman benim yanımda...

20
46 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3 İnfeksiyon hastalıkları, geçmişte de vardı, bugün de var, yarın da olacak! İnfeksiyon hastalıkları alanındaki çalışmalarını ve hayatının bilinmeyen yönlerini Prof. Dr. Mehmet Doğanay ile konuştuk... www.bilimseltipyayinevi.com

Upload: others

Post on 25-Mar-2021

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

46 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

İnfeksiyon hastalıkları,geçmişte de vardı, bugün de var,

yarın da olacak!

“ “

İnfeksiyon hastalıkları

alanındaki

çalışmalarını ve

hayatının bilinmeyen

yönlerini Prof. Dr.

Mehmet Doğanay ile

konuştuk...

www.bilimseltipyayinevi.com

Page 2: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

�� Kendinizden bahsedebilir misi-niz? Nerede dünyaya geldiniz? Ai-lenizden, İlkokul, Ortaokul, Lise veÜniversite öğreniminizden ve dahasonrasından ana hatlarıyla bahse-debilir misiniz?

Ben 1953 yılında Niğde’nin Üçka-pılı Köyü’nün Dokuzlar Mezra-sı’nda doğdum. Dokuzlar Mezrası10-15 yıl önce köy haline geldi veköyün adı Özyurt Köyü oldu. Bi-zim ailemiz yörüktür, göçebedir.Yerleşik düzene geçtiğimizde do-ğan çocuklardan birisiyim. Yaniben çadırda doğmadım, tam yerle-şik düzene geçtiğimiz dönemdedoğdum. 1953’lerin Türkiye’sinidüşünecek olursanız; Türkiye’deokullaşma sürecinin çok az olduğu,köylerde okulların olmadığı dö-nemlerde doğduğumu tahmin eder-siniz. Ama genç neslin o dönemleriçok iyi bileceklerini düşünmüyo-rum. Ben okula biraz erken gittim.

1959 yılında ilkokula başladım. İl-kokulun birinci ve ikinci sınıfınıköyde okudum. Bizden önce köydeilkokula giden çocukların hepsiokulu, ilkokul 3’te terketmişler.Köyde ilkokul 1950’li yıllardaaçılmış, herkes ilkokula alınmış,ama bunlar büyüklü küçüklü alın-dığı için ilkokul üçüncü sınıfa gel-diklerinde 18-20 yaşına gelmiş veöğretmen dövmeye başlamışlar.Kızlar ve erkekler birbirlerine kuryapmaya başlamışlar. Sonuç ola-rak bu çocukların hiçbiri ilkokulutamamlamamış. Tamamlamadanokuldan ayrılmak durumunda kal-mışlar. İlk defa köyde ben ve abimnizami olarak -bizim jenerasyon,bizim dönem, bizim yaş grubu- dü-zenli olarak ilkokula başladık vesonuna kadar götürdük.

İlkokul üçüncü sınıfı Niğde’de,dördüncü sınıfı köyde, beşinci sını-fı yine Niğde’de okudum. İlkokul

öğrenciliğim köyle Niğde arasındagit-gel şeklinde oldu. OrtaokulaKonya Ereğli Lisesi’nde başladım.Dedem, o zaman Konya Ereğli’deidi. O’nun yanına gittim ve abimleberaber ortaokula orada başladık.Ortaokul ve liseyi Konya Ereğli Li-sesi’nde bitirdim. Konya Ereğli Li-sesi’nden ikincilikle mezun oldum.Hakikaten geriye baktığımız za-man o dönemde, bizden önceki ço-cukların birçoğu başarısız oldu.Ortaokuldan sonra daha ileriye gi-denler olmadı. Ama ben liseyi ba-şarıyla bitirdim. Abim de bitirdi.Benim doktor olmak gibi bir dü-şüncem yoktu. Bizim fevkalade iyibir matematik öğretmenimiz vardı.O dönemin, cumhuriyet dönemi-nin, cumhuriyetin bütün özellikle-rine sahip, cumhuriyete sahip biröğretmenimizdi. Matematik öğret-menimiz İstanbul Teknik Üniversi-tesi’ne (İTÜ) gönderdiği öğrenci sa-

47İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

Doğanay Hocayı ilk kez1993’de, İzmir’de 4. Ulusalİnfeksiyon Hastalıkları Kong-

resi’nde dinlemiştim. Kendisine özgüsunumu ve özgüveni dikkat çekici idi.1994’de Ürgüp’te yapılan ve Baş-kanlığını üstlendiği 7. Türk KlinikMikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalık-ları Kongresi’nde bizim jenerasyonu-muz kendisini daha yakından tanımafırsatı buldu.

Prof. Dr. Mehmet Doğanay, henüzönünde mesleki anlamda uzun yıllarvarken, pek çok başarıya şimdiden

imza atmış camiamızın önemli isim-lerinden. O kadar çok önemli özelliğivar ki Doğanay hocanın; O’nu ta-nımlarken, sıralayacağınız özellikleriönem sırasına koymanız gerekiyor.Zira tümünü yazmış olsam, bu bö-lümde bana ayrılan sınırlı alan bunakafi gelmez. Önemlilerini sıralayalım;ülkemizin saygın iki ayrı tıp fakülte-sinde İnfeksiyon Hastalıkları ve Kli-nik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nıkurmuş, alanımızın iki önemli kitabı-nın editörlerinden, Türk Hastane İn-feksiyonları ve Kontrolü Derneği’ninkurucu başkanı, İnfeksiyon Hastalık-ları alanında dünyada kabul görenson derece saygın kitaplarda bölümyazarlığı yapmış, saygın İnfeksiyonHastalıkları dergilerinde davetli yazarolarak makaleler yazan, Dünya Sağ-lık Örgütü’nün şarbon alanında öndegelen uzmanı...

Bu röportajı hazırlarken kendisi ile il-gili bilgileri daha detaylı bir şekildegözden geçirdim. Ve bir Prof. Dr.’unyapmak istediği pek çok şeyi yapmışolduğunu, sahip olmak istediği pek

çok şeye sahip olduğunu gördüm.Kendi kendime şu soruyu sordum:“Gelebileceği en iyi yerlere gelmiş,önemli başarılar elde etmiş DoğanayHoca’nın mesleki hayatının bundansonraki bölümünde yapmayı istediğişey nedir? Kafasında bundan sonrasıiçin ne var acaba?” Bunu gerçektenmerak ettim ve sordum. Aldığım ce-vap Doğanay Hoca’yı ve onun hayatfelsefesini çok iyi izah eder nitelikteidi. İdarecilik görevinden ayrılıp klini-ğe döndüğünde bilime katkı sağlaya-bilecek düzeyde araştırmalar yapanbir laboratuvara sahip olmayı hayalediyordu. Bu cevap bence, bir yörükköyünden mesleğinin zirvesine tır-manan Prof. Dr. Mehmet Doğanay’ıve onun bilim ve meslek anlayışınıçok net bir şekilde ortaya koyuyordu.Bundan sonraki yıllarda da İnfeksi-yon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyo-loji’ye ve ülkemiz bilimine çok ciddikatkıları olacağından emin olduğumDoğanay Hoca’yı kısmen de olsa buröportajla sizlere tanıtmaktan gururduyduğumu ifade etmek istiyorum.İyi ki varsınız Hocam...

Mustafa Aydın ÇEVİK

Page 3: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

yısıyla övünürdü. Beno zaman lisenin fenbölümünde idim. Ozaman biliyorsunuzliselerde eğitim, fen veedebiyat diye ikiyeayrılıyordu. Matema-tik öğretmenimiz “Be-nim bu sene İTÜ’yegöndereceğim 3 öğ-renci var” derdi. Buüç öğrenciden biribendim. Bu üç öğren-ciden sadece birisiİTÜ’ye gitti ve inşaatmühendisi oldu. Diğerikimiz doktor olduk.Diğer arkadaş sanıyorum Çapa ve-ya Cerrahpaşa’ya gitti, ben AnkaraÜniversitesi Tıp Fakültesi’ne git-tim. Tabi o zaman biz Türkiye’dekaç tane tıp fakültesi olduğunu,hekimin nerde yetiştiğini, Türki-ye’nin kaç üniversitesi olduğu çokfazla bilmiyorduk. O dönemdedershane yoktu, hiçbirşey yoktu.Ben, bizim köyden, hatta bizimçevreden ilk defa ortaokulu, liseyibitirip düzenli bir şekilde okuyupüniversiteye giden öğrencilerdenbir tanesiyim, ilklerdenim. Bizdenönce hep şunu söylerlerdi o çevre-de: “Köyde okuyan insanlar üni-versiteyi kazanamazlar, üniversiteokuyamazlar, herhangi bir mesleksahibi olamazlar.” Dolayısıyla be-nim aileme çok ciddi baskılar ol-muştur. Ailem her zaman benimyanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen bu çocuklarıneden ortaokul, liseye veriyorsun,bu çocukların hiçbiri üniversiteyegidemez” demişlerdir. Ama benbunların hiçbirini dinlemeden ça-lışmalarıma devam ettim. Ortaokulve liseyi bitirdim. Dereceyle liseyibitirdim ve Ankara ÜniversitesiTıp Fakültesi’ne başladım.

Ankara Tıp ve Hacettepe Tıp enöncelikli olarak ön kayıta başla-mışlardı. Eylül ayı içerisindeydi.Ankara’ya gittim, Niğde Yurdu’nayerleştim. Gayet iyi bir puan al-

mıştım. Puanım hem HacettepeTıp’ı, hem de Ankara Tıp’ı tutuyor-du. Hacettepe Tıp’ın danışmanlıkmüessesi vardı. Ankara Tıp ise kla-sik bir tıp fakültesiydi, danışman-lık müessesesi yoktu. Her iki fakül-tede de ismim ön kayıtta çıktı.Ama hangisine kayıt yaptıracağı-ma bir türlü karar veremiyordum.Hacettepe Tıp Fakültesi’ne gidiyo-rum, Hacettepe Tıp 7 yıl, AnkaraTıp Fakültesine gidiyorum AnkaraTıp 6 yıl. “Bunun ikisinden de dok-tor olunmuyor mu?” diye sordum.“Evet ikisinden de doktor olunu-yor” dediler. “O zaman neden biri 6yıl, diğeri 7 yıl” dedim. Efendimdediler ki “Biz Hacettepe Tıp Fa-kültesi’nde hazırlık sınıfı okutuyo-ruz”. “Hazırlık sınıfında ne okutu-luyor?” diye sordum. İngilizce,Türkçe ve diğer bir takım derslerinokutulduğunu söylediler. Onunüzerine ben Hacettepe’den vazgeç-tim ve kaydımı Ankara Üniversite-si Tıp Fakültesi’ne yaptırdım. Ner-deyse ben Hacettepe’de fakülteyebaşlayacaktım. O dönemlerde Ha-cettepe’nin yeni binası var, çok caf-caflı, çok görkemli bir başlangıcıvardı. Herşey çok düzenli ve im-rendiriciydi. Batı tipi bir üniversi-te ve fakülte görünümündeydi. Bi-zi cezbetmişti ama 7 yıl olması be-ni caydırdı. Ben, Ankara Üniversi-tesi Tıp Fakültesi’ne başladım. Tekamacım okuyup doktor olmaktı.Çevremde artık beni heyacanla

bekler oldu. O çevredenilk defa üniversiteye gi-den kişiydim. Hele o dö-nemde sağlık hizmetleri-nin çok iyi verilmediğini,Türkiye’nin bugünkü ko-şullarından çok geride ol-duğunu düşünecek olur-sanız; kırsal kesimden birkişinin doktor olmasınınönemi daha iyi anlaşılabi-lir. Bu hem benim açım-dan, hem de ailem açısın-dan son derece prestijlibir durumdu.

Tıp fakültesine başladım,var gücümle çalışıyor-

dum. Öğrencilik yıllarım hakika-ten iyi geçti. 1975 yılında mezunoldum. Hatırlarsanız 1969-1975yılları arası siyasi olayların çokçalkantılı olduğu bir dönemdi. Beno zaman sağ-sol öğrenci hareketle-rinin içinde yer almadım. Çünkübenim amacım tıp fakültesindeokumak, meslek sahibi olmak vegeriye dönüp ülkeme hizmet et-mekti. Siyasetle uğraşan arkadaş-larımı kesinlikle kınamıyorumama ben böyle bir şansı yakalamış-ken bu şansı iyi kullanmak istiyor-dum. Dolayısıyla boykotların, ey-lemlerin içerisinde hiç olmadım.Hiçbir siyasi angajmanın içerisin-de bulunmadım.

Dönem 4’e geldiğimde kliniğe baş-ladım. Biliyorsunuz o zaman 4. sı-nıfta propedotik dersleri vardı.Dönem 4’te kliniklere başlayan tıpöğrencisi cerrah olmak ister. Ço-ğunluğun gönlünde cerrahi yatar.Ben de genel cerrahiye gittiğimdehakikaten cerrah olmak istedim.Gönlümden o geçti. Ama o gününkoşullarında asistan olabilmek,büyük bir fakültede bir cerrahi kli-nikte asistan olabilmek fevkaladezor idi. Hem çalışkan olacaksın -çalışkanlık var ben de, ama bu yet-miyor- hem de arkanızda bir deste-ğiniz olacak, hoca desteğiniz ya dabir ağırlığınız olacak. Ankara Tıp,biliyorsunuz klasik bir tıp fakülte-

48 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

Page 4: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

www.bilimseltipyayinevi.com

49İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

si ve pederşahi olarak yönetilen birtıp fakültesiydi. Orada bazı dina-mikler vardı ve bizim o dinamikle-ri harekete geçirmemiz mümkündeğildi. Olay öyle olunca dönem5’te kariyer yapmaya karar ver-dim. O zaman kariyer yapabilece-ğim boş bir alanı seçmek duru-mundaydım.

Beşinci sınıfta üroloji stajı yapar-ken akut A hepatitine yakalandım.İnfeksiyon hastalıkları kliniğindeyattım. O zaman infeksiyon hasta-lıkları kliniğini iyice inceleme şan-sım oldu. Araştırma yapılabilen,önü boş olan bir alandı. Genellikle5-6 yıl sağda solda çalışmış olan ve“ben bir ihtisas yapayım” diyenhekim arkadaşların gelip buradaihtisas yaptıklarını gördüm. Dahaaçık bir ifadeyle; klinikteki asis-tanların akademik kariyer yapmaçabası içerisinde olmadıklarınıgördüm. Dolayısıyla orada banayarışta engel olabilecek hiçbir du-rumun olmadığını, ayrıca araştır-ma olanağının olduğunu, laboratu-var olanağının olduğunu gördüm.5. sınıfta bir ay infeksiyon klini-ğinde yattığım dönemde o kliniğigayet iyi gözlemledim ve artık tıpfakültesini bitirdikten sonra infek-siyon hastalıkları kliniğinde ihti-sas yapmaya karar vermiştim. Dö-nem 5’te hepatit geçirmem nede-niyle bir aylık staj kaybım oldu.

Dolayısıyla dönem 6’yı bitirdiktensonra Haziran ayında mezun ola-madım. Devamsızlıktan kalmış ol-dum. Eylül ayında üroloji stajınıtamamladım. Kasım ayı içerisindeinfeksiyon hastalıkları kliniği 3asistan aldı. Sınava girdik ve başa-rılı bir puanla infeksiyon hastalık-ları kliniğine başladım. Bizim aka-demik maceramız bu şekilde başla-mış oldu.

İnfeksiyon hastalıkları kliniğinebaşladığımda kliniğin başındarahmetli Behiç Hoca vardı. BehiçOnul Hoca. Bugün genç arkadaşla-rımız belki hocayı tanımazlar. O,infeksiyon hastalıkları kliniğininkurucusu, geliştiricisiydi. Eşi Me-lahat Onul Hoca, Semih KandilciHoca, rahmetli Zeki Durusu Hoca,Niyazi Hoca. Niyazi Hoca ile çokfazla çalışmadık; O, Antalya TıpFakültesi’nde idari görev aldı. Ka-mil Hocamız vardı. Prof. Dr. EminTekeli, Prof. Dr. Tuncay Hasip Sö-zen, rahmetli Prof. Dr. Vasfi Kay-nar, Prof. Dr. Oktay Meço. Bunlar odönemin başasistanlarıydı. Yani odönemin başasistanlığı derken şuanki Yardımcı Doçent pozisyonun-da olduğunu söylemem lazım. Bun-lar başasistandı. Diğer hocalar do-çent ve profesör ünvanıyla o kli-nikte çalışıyorlardı. Gayet ahenkli,klasik bir klinikti. Yalnız şunu be-lirtmemde yarar var; anlayış itiba-

riyle klasik olmasına rağmen in-feksiyon hastalıklarını Türkiye’dekurmuş, yerleştirmiş bir klinikti.İnfeksiyon hastalıkları kliniği de-yince ülkemizde ilk planda AnkaraÜniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksi-yon Hastalıkları Kliniği’nin aklageldiğini hepiniz biliyorsunuz. Bi-zim infeksiyon hastalıkları macera-mız bu hocalarla, bu klinikle baş-ladı. Bir kişiyi unuttum.. GültekinHoca, Amerika’daydı. Sonradan,ben asistanken kliniğe geldi. O za-man doçentti. Şu an biliyorsunuzProf. Dr. Gültekin Altay emekli ol-du. Prof. Dr. Tuncay Hasip Sözenemekli oldu. Prof. Dr. Vasfi KaynarHoca vefat etti. Prof. Dr. OktayMeço emekli oldu. Yani benim za-manımda başasistan konumundaolan hocalarımız şu an emekli ol-muş durumda. O zaman başasis-tanlar arasında en genci Prof. Dr.Emin Tekeli idi ve o da şu an her-halde infeksiyon hastalıkları cami-asında en kıdemli hocalar arasındayerini almış durumda. Aynı zaman-da kendisi Ankara Üniversitesi TıpFakültesi İnfeksiyon Hastalıklarıve Klinik Mikrobiyoloji AnabilimDalı başkanlığı görevini yürüt-mektedir.

Ben asistanlığa 1975 Kasım’dabaşladım, 1979 Mart ayında uzmanoldum. Uzman olduktan sonra, za-ten infeksiyon hastalıkları kliniği-

“Tek amacım okuyup doktor olmaktı.Çevremiz de artık bizi heyecanla bekleroldu. O çevreden ilk defa üniversiteyegiden kişiydim. Hele o dönemde sağlık

hizmetlerinin çok iyi verilmediğini,Türkiye’nin bugünkü koşullarından çokgeride olduğunu düşünecek olursanız;

kırsal kesimden bir kişinin doktorolmasının önemi daha iyi anlaşılabilir.”

Page 5: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

ne kariyer yapmak üzere başladı-ğımı, açık olarak bütün asistanla-ra, hocalara söylemiştim. İnfeksi-yon hastalıkları kliniğine girerkenhocalara “Ben infeksiyon hastalık-ları kliniğini seçiyorum. Ama ileri-de amacım muayenehane açmak,laboratuvar açmak değil, ben bu-rada akademik kariyer yapmak is-tiyorum” diye hocalarıma açık ola-rak söyledim ve çalışmalarımı dahep bu yönde yaptım. O zamankihocalar benim bu amacımı gayetiyi biliyorlardı ve benim çalışmala-rımı da o yönde takdir edip değer-lendiriyorlardı.

1979’da uzman olduktan sonra biryıl yine orada, infeksiyon hastalık-ları polikliniğinde uzman olarakçalıştım. Benden başka uzmanyoktu ve infeksiyon hastalıklarıpolikliniğinde 1979 Mart’tan 1980Nisan’ına kadar poliklinik yaptım.Poliklinikteki görevim sırasındaçok şey öğrendim. Yalnız başınızabir hastayı değerlendiriyorsunuz,yalnız başına bir hastaya bakıyor-sunuz, karar veriyorsunuz ve ka-rarınıza göre gerekli uygulamalarıyapıyorsunuz. Ya hastayı kliniğeyatırıyorsunuz ya da fikrinizi be-yan ederek diğer kliniklere gönde-riyorsunuz. Bu süre içinde klinikpratiğimin çok geliştiğini söyleye-bilirim.

1980 Mart ayında askere gitmeyekarar verdim. Askere giderken Be-hiç Hoca beni çağırdı. “Ne yapmakistiyorsun, fikrin nedir?” diye sor-du. “Efendim ben buraya kariyeryapmak için girdim, eğer koşullaruygun olursa burada devam etmekistiyorum” dedim. Behiç Hoca“Oğlum askere git, askerliğini bitirgel, ben zannediyorum ki sen as-kerden döndüğünde burada olaca-ğım, senin hayatına bir yön veri-riz” dedi. Ben o düşünce ile klinik-ten ayrıldım. Nisan 1980’de askeregittim. O dönem sıhhiye taburuMamak’ta idi. Acemi eğitimi 4 ayidi. Dört ayı Mamak’ta geçirdim.Daha sonra dağıtım yapıldı. Kura-

da Erzurum Mareşal Çakmak has-tanesini çektim ve Erzurum’a git-tim. 18 aylık askerlik yaptık. Ma-reşal Çakmak Hastanesi’nde 40 ya-taklı bir infeksiyon hastalıklarıkliniğini idare ettim. Hakikatenaskerlik döneminde de çok iyi birklinik pratik yapma şansım oldu. Ozaman askerler arasında hepatit,tifo, tüberküloz menenjit, menin-gokoksik menenjit çok yaygındı.Çünkü genç kesim sağlıklı olarakaskere gidiyordu, ancak o dönemdekışlaların koşulları nedeniyle, hij-

yenik koşullardaki eksiklik nede-niyle fekal-oral yolla bulaşan in-feksiyonlar veya solunum yoluylabulaşan infeksiyonlarla karşılaşı-yorlardı. Bu tür infeksiyonlar ko-nusunda hakikaten çok ciddi kli-nik deneyimimin olduğunu ifadeedebilirim.

Eylül ayında biliyorsunuz 12 Eylülİhtilali oldu. 12 Eylül günü benMareşal Çakmak Hastanesi’ndenöbetçiydim. Şunu söyleyebiliriz;ben 12 Eylül İhtilali’ne bilfiil katıl-mış olan bir askerim. Yani bir ihti-lal askeriyim. Bunu benim meslek-taşlarım herhalde bilmezler. Bazenyüzümün sert olduğunu ifade eder-ler ama eğer bu haliyle değerlendi-recek olursanız benim bir 12 Eylülaskeri olduğumu, dolayısıyla böylegörünmemin doğal olabileceğinimeslektaşlarım, asistanlarım, be-nimle beraber çalışan arkadaşlartakdir edeceklerdir ve umuyorumolumlu karşılayacaklardır!.. As-kerlik dönemimde hep yine Anka-ra Üniversitesi Tıp Fakültesi İn-feksiyon Hastalıkları Kliniği’negeri dönmeyi planladım. Askerlik-te Cumhuriyet Üniversitesi’ndenbir radyolog arkadaşımız vardı.Bugün meşhur olan Yılmaz Erdo-ğan’ın zannediyorum amcasınınoğluydu; Naif Erdoğan. Cumhuri-yet Üniversitesi’nde başhekim yar-dımcılığı yapmış, çok iyi bir dost-luğumuz oldu. Naif Bey bana şunusöyledi. “Sen Ankara Tıp’a gide-ceksin, infeksiyon hastalıkları kli-niğinde 11. adam olacaksın. GelSivas’a, birinci adam ol. Sana 10yataklı bir klinik kuralım. Gelişti-rirsin, kafana göre kurarsın” dedi.“Sen azimli bir insansın, çalışkanbir insansın, gerekli çabayı göste-rirsin ve belli bir süre sonra oradaciddi bir infeksiyon hastalıklarıkliniği kurarsın” dedi. Doğrusu buteklif başlangıçta bana şaka gibigeldi. Ama sonradan “Ankara Tıpİnfeksiyon Hastalıkları Kliniği’negidip 11. adam olmaktansa, gidipSivas’ta birinci adam olayım” diyedüşündüm. Genciz o zaman, dina-

50 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

“Kendimi, hep belliprensipleri olan, belli

doğruları olandisiplinli ve düzenli biröğretim üyesi olarakalgılarım. İnsanlarla

iyi ilişki kurma, iyi öğrenci yetiştirme,iyi asistan yetiştirme,

iyi akademisyenyetiştirme gibi

hasletlerim vardır.”

Page 6: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

miğiz de. Yani aldığımız kararlarınsağını, solunu, derinliğini düşün-meden heyecanla bir karar verdim.Ben bunu hocayla bir paylaşayımdedim, Behiç Hoca benim bu kara-rıma olumlu bakarsa CumhuriyetÜniversitesi’ne gideyim, bir klini-ğin kurucusu olayım dedim. Birkliniğin kurucusu olma fikri banaçok cazip geldi. Bunu değerlendi-reyim diye aklımdan geçti.

Mart ayına doğruydu, 1981’de, ya-ni terhis olmadan 3-4 ay önceydi.Ankara’ya geldiğimde Behiç Ho-ca’yı ziyaret ettim ve Behiç Ho-ca’ya bu teklifi açtım. “HocamCumhuriyet Üniversitesi’nden böy-le teklif var. Gel Cumhuriyet Üni-versitesi’ne, infeksiyon hastalıklarıkliniğini kur diyor arkadaşlar. Nedersiniz” dedim. Behiç Hoca banacesaret verdi ve bu teklif çok hoşu-na gitti. Dedi ki “Git, infeksiyonhastalıkları kliniği kur, biz arkan-dayız. Klinik olarak desteğimiz se-nin arkanda” dedi. Büyük bir he-vesle beni cesaretlendirdi. Hacette-pe Üniversitesi Mikrobiyoloji AnaBilim Dalı’nda Hakkı Hatun hoca,o zaman dekandı. “Hakkı Hoca ilede git hemen görüş” dedi. HakkıHoca ile görüşmeye gittim. HakkıHoca beni çok olumlu karşıladı.Sonra öğrendim ki Ankara Üniver-sitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyonHastalıkları Kliniği o zaman yenikurulan tıp fakültelerine infeksi-yon hastalıkları uzmanlarını gön-deremiyormuş. Kimse gitmek iste-miyormuş, kimse Ankara’dan, İs-tanbul’dan ayrılmak istemiyormuş.Benim gibi hevesli birisini buluncaBehiç Hoca, bana hevesimi artırıcıçok güzel sözler söyledi. Onun üze-rine ben Cumhuriyet Üniversite-si’ne başvurdum. Benim Cumhuri-yet Üniversitesi İnfeksiyon Hasta-lıkları Kliniği maceram, Behiç Ho-ca’nın bana cesaret vermesi ile baş-lamıştır.

�� Sene kaç hocam?

Nisan 1980’de askere gittim. Tem-muz-Ağustos 1981’de askerliği bi-

tirdim. Askerlikten sonra 1981 Ey-lül’ünde Cumhuriyet Üniversite-si’nde göreve başladım.

Tabi hayatımın en zor dönemi Ey-lül 1981’den Ocak 1982’ye kadarolan 4 aylık dönemdir. Bir köşedebir sandalyede oturup ne yapaca-ğımı düşündüm. Sivas’ta o zaman-ki koşullar da klinik yok, yer yok.Tıp fakültesi hastanesi Göğüs Has-talıkları Hastanesi’nde idi o za-man. Hastanede herkes bir yerlerialmış, yeni açılacak kliniğe yeryoktu. Ben uzman olarak gelmiş-tim ve bana yer açacaklardı. Po-liklinik yok, klinik yok, yatak yok,hiçbirşey yok.

Daha sonra Cumhuriyet Üniversi-tesi Kampüsü’nde temel tıpla ilgilibinalar teslim edildi. Temel tıp,hastane içerisinden kampüse ta-

şındı ve bir miktar yer boşaldı. Ba-na da fizyoloji laboratuvarındanboşaltılan 3 odalı, 10 yataklı birklinik verildi. 1 Ocak 1982’de benhasta kabulüne başladım. Hastakabulüne başladım ama, o zamanOcak 1982’de Hacettepe’de infek-siyon hastalıkları kliniği yok. Er-dal Akalın Bey kliniği 1983’te açtı.Eski bir tıp fakültesi olmasına rağ-men Çapa’da da infeksiyon hasta-lıkları kliniği yoktu. CumhuriyetÜniversitesi ve Erciyes Üniversite-si tıp fakülteleri Hacettepe’yi ör-nek alarak açılmış olan yerlerdi.Dolayısıyla Sivas’ta infeksiyonhastalıkları kliniğini açtığımda;benim kliniğimde yatan, benimkliniğime müracat eden hiç birhasta yoktu. Çünkü ne hekim arka-daşlar, ne de hastalar infeksiyonhastalıkları kliniğini bilmiyorlar-

51İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

“Geriye baktığım zaman Sivas’taki 7 yıllık çalışma; benim akademik hayatımın en zor, en

sıkıntılı ama en keyifli günleridir. O yıllar, kliniğin yokluk günleri idi; lam-lamel için kavgaettiğimi, sandalye için kavga ettiğimi, masa için

kavga ettiğimi, hasta yatağı için kavga ettiğimi hatırlıyorum.”

Page 7: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

dı. Bildikleri İntaniye Kliniği idi.İntaniye Kliniği deyince de Si-vas’ta Numune Hastanesi’ndeki İn-taniye Kliniği akla geliyordu. Benbu şartlarda eğitime başladım, öğ-renci eğitimine başladım. İç hasta-lıkları asistanları, infeksiyon has-talıkları kliniğine rotasyona gel-meye başladılar. İki asistanla klini-ği açmıştım. Başlangıçta, 6 ay içe-risinde çok sınırlı sayıda hasta ya-tırdık. Ancak öğrenci eğitimi, asis-tan eğitimi, rotasyonerlerin eğitimiile hekimler infeksiyon hastalıklarıkliniğinin hangi tür hastalara bak-tıklarını öğrenmeye başladılar. Be-nim asistanlarımın ilk bir yıl içeri-sinde baktıkları hasta sayısı sonderece sınırlıydı. Hatta bana asis-tanlarım şöyle bir teklif getirdi.“Biz klinikte nöbet tutmasak, ev-den icap ettiğinde gelsek. Zaten hiçhasta gelmiyor” dediler. O zamanbenim verdiğim cevap şuydu. “Boşkliniği bekleyeceksiniz, acil birhasta olduğunda gerekli müdaha-leyi yapacaksınız. Gece evden bakı-lan klinik, açık kalamaz” dedim.Hakikaten bu söylediğimde de haklıçıktım. Bir-iki yıl içerisinde çok cid-di bir çalışma sonucunda Cumhuri-yet Üniversitesi Tıp Fakültesi Has-

tanesi’nde İnfeksiyon HastalıklarıKliniği’nin hangi tür hastalara bak-tığı öğrenildi. İç hastalıkları klinik-lerinde, cerrahi kliniklerinde birçokseminerler verdim. Rotasyoner asis-tanlar geldi. İntörn eğitimi vermeyebaşladım ve intörnler bizim klinik-te çalışmaya başlayınca infeksiyonhastalıkları kliniğine hangi tür has-taların yatacağı öğrenilmeye baş-landı. İki yıl sonunda benim asis-tanlarımın şikayetleri “şu” olmayabaşladı. “Efendim acil servise gelenher hastayı bize soruyorlar. Bu ka-dar, her hasta için acil servise inme-miz gerekir mi?” diye şikayet etme-ye başladılar. Başlangıçta hiç hasta-nın müracaat etmediği klinik, iki yılsonra doldu ve acil servise gelenhastaların çoğunu infeksiyon hasta-lıkları asistanları konsülte eder du-ruma geldi. Tabii benim orada zor-luk çekmemin nedenlerinden bir ta-nesi, Hacettepe Tıp Fakültesi’ndeinfeksiyon hastalıkları kliniğininolmamasıydı. Daha sonraki yıllar-da bu sıkıntılarım çok fazla olma-dı. Çünkü artık Hacettepe Tıp Fa-kültesi’nde de iç hastalıkları eğiti-mi almış olan uzmanlar, öğrenciler,oradan yetişen doktorlar infeksi-yon hastalıkları eğitimini alarak

geliyorlardı. Biz bundan dolayı da-ha da rahat ettik ve daha kolay in-feksiyon hastalıkları disiplininiCumhuriyet Üniversitesi’ne yerleş-tirme şansımız oldu. Ama başlan-gıçta çok ciddi sıkıntılar çektim.Geriye dönüp baktığımda bugünhakikaten çektiğimiz o sıkıntılarınkarşılığını gördüğümü de ifade et-mek isterim. Çünkü infeksiyonhastalıkları kliniğini o zaman aç-tık. O günlerde benim ikinci jene-rasyon asistanım olan Mehmet Ba-kır, İlyas Dökmetaş bugün profe-sördür. Mehmet Bakır, bugün Cum-huriyet Üniversitesi’nin rektörlü-ğünü yapmaktadır. Yani geriye yö-nelik baktığım zaman hakikatenCumhuriyet Üniversitesi İnfeksi-yon Hastalıkları Kliniği’ni kur-makla çok iyi şeyler yaptığımı gu-rurla anımsadığımı sizlere ifade et-mek isterim.

�� Daha sonraki yıllardan bahsede-bilir misiniz?

Orada 7 yıllık bir çalışmam oldu.Geriye baktığım zaman bu 7 yıllıkçalışma, benim akademik hayatı-mın en zor, en sıkıntılı ama en ke-yifli günleridir. O yıllar, kliniğinyokluk günleri idi; lam-lamel içinkavga ettiğimi, sandalye için kavgaettiğimi, masa için kavga ettiğimi,hasta yatağı için kavga ettiğimihatırlıyorum. O zaman hem amatö-rüz, hem çok hevesliyiz hem de birklinik kurmak için çok fazla birdeneyimimiz yok. Asistan almışız,asistan eğiteceğiz, asistan nasıleğitilir çok iyi bilmiyoruz. Kendimzaten çok gencim o zaman, 30 yaş-larındayım. Dolayısıyla çok sıkıbir çalışma yaptığım, çok sıkıntıçektiğim bir dönem. Ama geriyebaktığım zaman keyifle anımsadı-ğım bir dönemdir Cumhuriyet Üni-versitesi’ndeki çalışmalarım.

O dönem; hem kliniğin kurulması,hem asistanların eğitimi, hem öğ-renci eğitimi hem de bir takım aka-demik çalışmaların yapılması gere-ken bir dönemdi. Akademik çalış-

52 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

“Birşey kurmak çok kolaydeğildir. Bir yerin yıkıcılarıarasında olabilirsiniz. Amabenim meslektaşlarıma

önerim; bir yerinyıkıcıları arasındaolmayın, kurucularıarasında olun.

Tarihe geçersiniz,sizi hiç kimse

silemez.”

Page 8: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

malarıma göre de doçentliğe müra-cat etmem gerekiyordu. 1982’deYÖK kuruldu. 1983’te yardımcı do-çent oldum. Tabii akademik çalış-ma yapmam gerekiyor. Yeni siste-me göre yayın yapmam, doçent ol-mam lazım. Bir sürü eksikliğimizigidermemiz lazım. Önümde prob-lemleri danışabileceğim bir öğre-tim üyesi yok. Herşeyi el yordamıile yapıyoruz. O zaman bir projeyaptım. O dönemde Hepatit B yü-zey antijeni tayini rutin hale geti-rilmişti. Ama diğer markırlar pekçalışılmıyor idi. A hepatiti ile ilgilibir takım markırlar vardı. Bunlarda rutin değildi. Ben, hepatitlerleilgili bir çalışma yapmayı ve bunuyayın haline getirmeyi amaçladım.Bunun için bir ön çalışma yaptım.Planlarımı yaptım, hastalardankanları topladım. Üniversite yöne-timine, tıp fakültesi yönetimineyapacağım işlerle ilgili bir yazıyazdım. O zaman benim için hepa-tit markırlarıyla ilgili radioimmu-nassay kitleri hemen süratle alındı.Her şey gayet iyi idi. 100 hastadanklinik bilgi ve serum topladım. Se-rumlar çalışılacak, ondan sonradeğerlendirilecek. O zaman tabiyurt dışı yayın yapma diye bir du-rumumuz yok. Yurt dışı yayınıkimse bilmiyor. Hocalarımızdanda görmemiştik. Türkiye’de yapı-lan çalışma yurt dışında neşredilirdiye önümüzde bir örneğimiz depek yok. Verileri toparlayıp yurtiçi bir yayın yapmayı düşünüyo-ruz. O zaman da yurt içi yayın ya-pabileceğimiz en önemli dergiler-den bir tanesi Ankara Mikrobiyo-loji Derneği’nin Mikrobiyoloji Bül-teni idi. Prestiji de son derece yük-sekti. Oraya göndermeyi planlıyo-rum. Bana 100 hastalık, 100 testlikradioimmunassay kitleri alındı veçalışmalara başlayacağım. Rah-metli Behsan Hoca o zaman Anka-ra’daydı. Tekrar döndü. Beni ça-ğırdı -döner sermayeden alınmıştıo kit- “sen” dedi, “döner sermaye-yi dolandırdın, böyle bir çalışmaiçin döner sermayeden bu kitleri

alamazsın” dedi. Bir sürü hakaret-ler etti. Ben de, “Eğer sorun ola-caksa ben maaşımdan öderim” de-dim. “Eğer çok fazla sıkıntı olursaben buradan ayrılır, giderim” de-dim, “istifa ederim ne olacak” de-dim. “Siz benim çalışma yapmamıistemiyorsanız, bu tür çalışmamadestek vermiyorsanız yapacağımbaşka bir şey yok. Ya ayrılırım yada bu kitin parasını maaşımdankesersiniz” dedim. Ama o zaman50 lira maaş alıyoruz, sözkonusukitler toplam 500 lira tutmuştu. 10maaşlık bir kit parası ödenmiş. Ra-dioimmunassay kitleri o zamançok pahalı. Allah selamet versin,genel cerrahiden Doç. Dr. Rıfat Ya-lın, -şu an profesör Marmara Üni-versitesi’nde-. Rıfat abi araya gir-di. “Bu kiti geri iade ederiz. Çünkübiz bu firmadan daha büyük mik-tarlarda bir alışveriş yapacağız”dedi. Rıfat Hoca kiti iade etti. Amamoralim çok bozuldu. Çalışma ya-pamayacaksınız, arkanızda birdestek bulamayacaksınız. Sivaskoşullarında deneysel çalışma yap-manız mümkün değil. Diğer labo-ratuvarlar çok gelişmiş değil. Böy-lece ortaya koyduğumuz proje, fi-nans kaynağının olmaması nede-

niyle fiyaskoyla sonuçlanmış oldu.Ben ondan sonra oturdum ve karakara düşünmeye başladım ne ya-pabilirim diye. Burada sizinle şunupaylaşmak istiyorum. Benim şar-bonla ilgili maceram nasıl başladı,onu ifade etmek için bu kadar de-taya girdim. Oturdum; “para iste-meyecek, proje vermeyeceğim, pa-ra talep etmeyeceğim mevcut ko-şullarla yapabileceğim çalışmalarnelerdir?” diye değerlendirdim.Çok fazla tüberküloz vakası görü-yordum. Tüberkülozu, santral sinirsistemi dışındaki tüberkülozu Si-vas’ta öğrendim. Her türlü sistemitutan tüberküloz vakaları çoktu.Şarbon çoktu o zaman, çok sayıdaşarbon vakası görmeye başladım.O dönemde gördüğüm şarbon va-kalarını, tüberküloz vakalarını de-ğerlendirmeye başladım. Ve bunla-rın herbirini yurt içi ve yurt dışımakaleler olarak değerlendirdim.Benim şarbon maceram bir proje-min kaynak bulamaması nedeniylebaşlamıştır. Dekanın beni çok ağırolarak döner sermayeyi dolandır-makla itham etmesi… Allah rah-met eylesin şu an kendisine müte-şekkirim, belki hepatitle çalışmayadevam etseydik, hepatit konusun-

53İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

Page 9: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

da belli bir yere gelmemiz mümkünolmayabilirdi, çünkü hep yabancıkite ve paraya dayanıyorsunuz. Onedenle belli bir noktada tıkanıpkalacaktım. Ama şarbon konusun-da çalışmalarımı devam ettirdim.Hala bir kuruma proje verirken,para talep ederken korkarım. Bukorkum o dönemde, uzmanlık dö-neminde dekanla aramda geçenolumsuz tartışmalar nedeniyledir.Hala bir yerden kolay kolay paraistemem. Mevcut koşulları değer-lendiririm. Yani ekonomik dav-ranmaya çalışırım.

1980’li yıllarda, gördüğüm şarbonvakalarını topladım. Şarbon vaka-larıyla ilgili formlar oluşturdum.Şarbon vakalarıyla ilgili serumlarıtopladım. Hepsini sakladım. Şar-bon vakalarından izole ettiğimbakterileri topladım. O bakterilerhala toplanarak bugüne kadar gel-miştir. Ve gün gelmiş o serumlarıdeğerlendirmişimdir. Gördüğümşarbon vakalarının hepsini ulusla-rarası dergilerde değerlendirdim,yayınladım. Beni belli bir noktayao vakalar taşıdı.

10 Kasım 1986’da doçent oldum.Doçent olduktan sonra Cumhuri-

yet Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeinfeksiyon hastalıkları alanındatek öğretim üyesiyim, oranın kuru-cusu benim. O zaman, o dönemdeHacettepe’den Tekin Kanra Hocadekan, çok iyi bir insan, beraberçok iyi çalışmalarımız oldu. Ama ozaman büyük üniversitelerin kad-rolarında sıkışıklıklar vardı. BenCumhuriyet Üniversitesi’nden ay-rılmayı hiç konuşmadım. Hiç ayrıl-ma üzerine laf etmedim. Ama 6 aybeklemiş olmama rağmen kadrokonusunda bir gelişme olmadı, do-çentlik kadrosuna atanmadım. 6 ayiçerisinde baktım, bana hiç ışıkyok. Sorduğumda “kadro yok” di-yorlardı. Atanma olanakları varama atanma gündeme geldiği za-man Tekin Kanra Hoca kendisinindoçentliğe bilmem kaç yılda atan-dığından bahsederdi (Tekin KanraHoca dekan, Muvaffak Akman Ho-ca da rektör o dönemde). Yani so-nuç olarak idareciler benim bukadro konusundaki taleplerimi çokciddiye almadılar. Cumhuriyet Üni-versitesi’nin yeni kurulan bir yerolduğunu, öğretim üyesinin orasıiçin son derece önemli olduğunu,öğretim üyesinin orada tutulması

gerektiğini çok iyi kavradıklarınıdüşünmüyorum. Muvaffak AkmanHoca da, Tekin Kanra Hoca da çokiyi insanlar, çok iyi akademisyen-lerdi ama bu konudaki tavırlarınahala çok olumlu baktığımı söyleye-mem. Cumhuriyet Üniversitesi’ni,bir Hacettepe gibi değerlendirmiş-ler, kadro için 6 ay-1 yıl bekleme-nin çok büyük bir önemi olmadığı-nı ifade etmişlerdir. Bu durum be-nim çok ağrıma gitti. Hem kurucuöğretim üyesi olarak, bir kliniğinkuruluşunda bulunacaksınız, hemtek öğretim üyesi olacaksınız, hemde 6 ay, 1 yıl geçecek ve size oradahala kadro bulunamayacak. Bunuhala anlamış değilim. Kadro bu-lunmaması sonucunda gönlüm kı-rıldı. Daha sonra beni kadroya ata-dılar ama benim gönlüm kırılmıştıve daha sonra ben Sivas’tan ayrıl-dım.

Erciyes Üniversitesi Hastanesi bit-miş, yeni teslim edilmişti. Antal-ya’ya gitmekle Kayseri’ye gitmekarasında bir değerlendirme yap-mak, ikisinden birini seçmek duru-munda idim. O zaman Antalya’dakampüs Topçular’da, binaların birkısmı şu an kampüsün olduğu yer-

54 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

�Yıllardır infeksiyon hastalık-ları ve klinik mikrobiyolojiyehizmet ettiniz. Şöyle bir geriyedönüp baktığınızda geride bı-raktıklarınızdan memnun mu-sunuz?

Kendime göre Cumhuriyet Üni-versitesi’nde ve Erciyes Üniver-sitesi’nde iyi çalışan iki infeksi-yon hastalıkları kliniğinin ku-ruculuğunu yaptım. Şu an buklinikler Türkiye çapında önem-li bir noktaya gelmiştir. Ama heriki kliniğin de önemli eksiklik-leri vardır. Bu kliniklerin dahatarihleri oturmamıştır, yeni kli-nik sayılırlar. 1982’de Sivas’ı

kurduk. 1982’den beri hesaplar-sanız Sivas’ın 24 yıllık tarihivar. Erciyes Üniversitesi’ndekiİnfeksiyon Hastalıkları Klini-ği’ni de 1988’de kurduk, 18 yıl-lık da buranın tarihi var. 18 ve-ya 24 yıl bir kliniğin tarihçesiolarak baktığınız zaman çok es-ki bir tarih değil. Yeni kurul-muş klinik olarak değerlendire-bilirsiniz. Her iki klinikte deeksiğimiz şudur: Bu iki klinik dearaştırma konusunda gelişmesi-ni tamamlayamamıştır. Her ikikliniğinde bir araştırma labora-tuvarı ve yeterli araştırmacısıyoktur. Dünya ile yeteri kadarentegre olamamıştır. Tabii bu

sadece bizim sorunumuz mu?Değil, ülkenin de sorunudur.Her iki klinikten de prestiji sonderece yüksek olan dergilerdeyayınlar çıkmaktadır. Ama bi-lim üretmemekteyiz. Bizim, ar-tık Türkiye’de bilim üreten, bi-lime katkı sağlayan insan yetiş-tirmemiz lazım ve buna olanaksağlamamız lazım. Bunu birgünde yapamazsınız. Eğer dün-yada yarışmaya gireceksek...biz prestiji en yüksek A sınıfıdergilerde orjinal makaleler ya-yınlıyoruz. Makalelerimiz çıkı-yor. Ama makalelerimizin içeri-ğine baktığımızda, bilime katkısağlayan ne var diye baktığı-

Page 10: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

de, bir kısım binalar da Kepez’deidi. Bir başka ifade ile tıp fakültesiüç ayrı yerdeydi, bölünmüşlük var-dı. Zaten ben Sivas’ta bölünmüş-lükten bıkmış idim. Erciyes Üni-versitesi’ni gördüğümde şu an için-de bulunduğumuz hastanenin, 900yataklı hastanenin bitmiş olduğu-nu, bizim kliniğin bomboş olduğu-nu görünce burası beni cezbetti.Kliniği gezdim ve “ben ErciyesÜniversitesi Tıp Fakültesi’nde İn-feksiyon Hastalıkları Kliniği’nikurarım” dedim. İdarecilerle gö-rüştüm. Ben burada infeksiyonhastalıkları kliniğine ayrı ana bi-lim dalı olarak gelmedim. “İç has-talıkları ana bilim dalında, infek-siyon hastalıkları alanında bir öğ-retim üyesine ihtiyaçları olduğu-nu” ifade ettiler. “İç hastalıklarıiçinde, bir öğretim üyesi istihdametmek istediklerini” söylediler. Bende memnuniyetle katıldım. Haki-katen iç hastalıkları içinde görevebaşlamamın bana çok büyük kat-kıları oldu. İç Hastalıkları Anabi-lim Dalı’nda göğüs hastalıkları öğ-retim üyeleri, gastroenteroloji öğ-retim üyeleri… Yani branşlaşmaburada tamamlanmış, bir eksiklik-

leri infeksiyon hastalıklarıydı.Eğitim programımızı, akademikçalışmalarımızı, hasta değerlendir-melerimizi hep beraber yapıyoridik, beraber toplantılar yapıyoridik ve ben o toplantılardan, o eği-tim çalışmalarından çok şey öğren-dim. Genel dahiliyedeki eksikliği-mi ben buradaki çalışmalarımla, içhastalıkları içerisindeki çalışmala-rımla kapattım ve çok şey öğrendi-ğimi, buradaki öğretim üyelerinemüteşekkir olduğumu huzurları-nızda ifade etmek isterim. Aslındabunu birazda şunun için söylüyo-rum: İnfeksiyon hastalıkları uz-manlarının çok iyi bir iç hastalık-ları pratiğinin, iç hastalıkları bil-gisinin olması düşüncemi meslek-taşlarımla paylaşmak istiyorum.Benim daha önceki hekimlik haya-tım boyunca yeterli rotasyonumuzolmasına rağmen, hep iç hastalık-ları ile ilgili yeterli klinik deneyi-mimizin olmadığını ifade edegel-mişimdir. Ama burada bu açığıönemli ölçüde kapattığımı düşünü-yorum.

İçinde bulunduğumuz son durumabakacak olursak; infeksiyon has-talıkları ve klinik mikrobiyoloji

uzmanlarının iyi bir klinik yapa-bilmeleri için, mutlaka iyi bir kli-nik mikrobiyoloji bilgisine, iyi biriç hastalıkları klinik bilgisine vepratiğine sahip olmaları gerekir.Bunu da bu vesile ile ifade etmekistiyorum.

1988’de Erciyes Üniversitesi’ndegöreve başlağımda amatörlüktenyarı profesyonelliğe geçmiş birisiy-dim ve İç Hastalıkları içerisindeçok iyi bir kabul gördüm. Sivas’taçektiğim sıkıntıları burada çekme-dim, daha rahat bir çalışma ortamıbuldum. Hasta sayımız daha fazla,sirkülasyonumuz daha hızlı idi veliteratüre ulaşma olanağım, Anka-ra’ya, İstanbul’a gitme olanağımburada daha iyiydi. Daha iyi ko-şullara kavuştuk. Çalışmalarımızdevam etti. Benim ilk asistanım şuanda profesör olan Bilgehan Ay-gen’dir. Buradaki infeksiyon hasta-lıkları kliniğinin kuruluşunu baş-tan itibaren Bilgehan Aygen ile be-raber yaptık ve bu günlere getir-dik. Bugün infeksiyon hastalıklarıkliniğinde 2 profesör, 1 doçent, 1yardımcı doçent ve 1 uzmanım var.Şu an infeksiyon hastalıkları klini-ğinin 20 yatağı var; çalışan bir po-

55İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

mızda işte orada Türkiye’denhiçbir çalışma bilime katkı sağ-lamamaktadır. Hepsi bir takımönemli çalışmalardır. Önemsizdemiyorum. Bu aşamayı Türki-ye tamamladı. Artık bilim üre-ten, çalışmalar yaratan koşullaroluşturup, bilim üreten insanlaryetiştirmemiz lazım. Bizde bi-lim adamı da yok, araştırıcı dayok. Türkiye’de araştırma gele-neği oturmuş değil. Araştırmakültüründe, araştırma gelene-ğinde henüz geriyiz.

Benim yaptığım çalışmalardaşu çok önemli. Geriye yönelikbaktığımız zaman 1990’da Pe-ter Turnbull siprofloksasini in-

vitro olarak Bacillus anthra-cis’de denedi. Arkasından bendenedim. Dünya literatüründebu böyle. Bu çok önemli, amabir keşif değil.

Bu soruya net olarak cevap ver-mek gerekirse memnun değilimesasında. Memnunum diye birdurum sözkonusu değil. Çünkübizim işlerimizde yukarıda gi-deceğiniz yerin tavanı yok. Ta-van delik yani. Nereye kadar gi-debilirseniz oraya kadar gitme-lisiniz.

Benim gönlümden daha çokşeyler geçiyordu. Klinik olarakbiz iyi çalışan bir klinik kurduk.Sivas’a da iyi çalışan bir klinik

kurduk. Artık ben 50 yaşımı de-virdim. Ama keşke koşullar uy-gun olsaydı; ama koşulların daherbiri uygun olmaz, bir koltuk-ta iki karpuzla yürünmez. Keş-ke klinikte geldiğimiz şu nokta-ya araştırma laboratuvarımız,araştırma yanımız da bu klinikkadar güçlenerek gelseydi. Si-vas’a da bakalım, buraya da ba-kalım, başka klinikler içinde ay-nı şeyler geçerli. Ama ben kendiaçımdan değerlendireyim. Araş-tırma tarafımıza baktığımız za-man terazi yamuk duruyor, biriyukarıda birisi aşağıda duruyor.Bu benim için keşke hanesindeönemli bir yer.

Page 11: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

www.bilimseltipyayinevi.com

likliniği var. Tabii daha yapmamızgereken çok şeylerin olduğunu dü-şünüyorum.

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakülte-si’nde de İnfeksiyon HastalıklarıKliniği’ni kuran, yerleştiren be-nim. Arkadaşlarımla beraber yap-tım. İnfeksiyon hastalıkları disipli-nini burada yerleştirmekte Sivaskadar zorluk çekmedim. Burayaihtiyaç nedeniyle beni talep etmiş-lerdi. Dolayısıyla ben daha rahatve daha iyi bir çalışma olanağı bul-dum. 1993’te profesör oldum.

�� Siz o zaman asistan alıyordunuzdeğil mi?

Asistan alıyordum. Kurduğumuzandan itibaren infeksiyon hasta-lıkları ve klinik mikrobiyoloji asis-tanı alıyorum. Bilge şu anda çok iyibir iç hastalıkları uzmanı pratiğinesahiptir. İç hastalıkları içerisindeyetişmiştir ama infeksiyon hasta-lıkları ve klinik mikrobiyoloji asis-tanı idi. İç hastalıklarında çalıştı,iç hastalıklarında nöbet tuttu.

1993 ya da 1994 idi. Tarih konu-sunda yanılabilirim. İç hastalıkla-rında öğretim üyesi kadrolarınıvermekte sıkıntılar olmaya başla-dı. Onun üzerine o zamanki anabi-lim dalı başkanı dedi ki “ İç hasta-lıklarını rahatlatalım. Göğüs has-talıklarını anabilim dalı yapalım,infeksiyon hastalıklarını anabilimdalı yapalım, kardiyolojiyi anabi-lim dalı yapalım”. İç hastalıkların-dan 4 anabilim dalı ortaya çıktı; İçhastalıkları anabilim dalı, kardi-yoloji anabilim dalı, göğüs hasta-lıkları anabilim dalı ve infeksiyonhastalıkları ve klinik mikrobiyolo-ji anabilim dalı. Her disiplin kendiiçerisinde özel eğitimini yapması-na rağmen, bugüne kadar başlan-gıçtaki eğitim programlarımızdaolduğu gibi bizim hala birlikte içhastalıkları disiplini içerisinde birtakım genel eğitim ve toplantıları-mız olur. Bunların çok büyük yara-rını gördüğümüzü ifade etmek isti-yorum. Belki eskisi kadar sıkı ol-masa da o irtibat, o beraberlik, o

alışkanlık devam ediyor. Çünküher bir bilim dalı çok gelişti; gast-roenteroloji çok gelişti, göğüs has-talıkları çok gelişti, kardiyoloji çokgelişti, endokrinoloji, nefroloji çokgelişti. Hatta bizim hastaneye ba-kacak olursanız; bugün kalp hasta-lıkları, böbrek hastalıkları, onko-loji ve hematoloji ayrı binalar ha-linde hastane oldu. Dolayısıyla on-ların kendi içerisinde bir eğitimprogramları var. Ayrıca dahiliyeiçerisinde de öğrenci eğitimi ve di-ğer bazı eğitimlerde birlikteliğimizdevam ediyor ama benim burayailk başladığım dönemlerdeki kadardeğil. Tabii takdir edersiniz ki öğ-retim üyesi sayısı da, uzman sayısıda çok arttı. O birlikteliğin devametmesi de mümkün değildi. Fizikiolarak da mümkün değildi. Amayine de birlikteliğimiz devam et-mektedir.

Şimdi 1988’de Erciyes Üniversite-si’nde başladığım macera bugünekadar devam ediyor. Siz bu şarbonkonusundaki çalışmalarımızın on-

56 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

“İçinde bulunduğumuzson duruma bakacakolursak; infeksiyonhastalıkları ve klinik

mikrobiyolojiuzmanlarının iyi birklinik yapabilmeleriiçin; mutlaka iyi birklinik mikrobiyolojibilgisine, iyi bir içhastalıkları klinik

bilgisine ve pratiğinesahip olmaları gerekir.”

Page 12: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

dan sonra nasıl bir seyir izlediğinimuhtemelen merak edersiniz. Müsa-denizle ben onu aktarayım sizlere.

1980’li yıllarda Sivas’ta şarbon ko-nusunda yaptığım çalışmalar“Scandinavian Journal of Infecti-ous Disesases”de bir iki makaleolarak yayınlandı.

1989 yılında İngiltere’de Winches-ter’da bir workshop düzenlendişarbon konusunda. Dr. Peter Turn-bull tarafından düzenlendi. Dr. Pe-ter Turnbull, İngiltere’de, PortonDown’da, Salisbury’de herkesinbildiği, şarbon konusunda araştır-ma yapılan önemli merkezlerdenbirinde çalışmaktadır. Bu merke-zin kuruluş tarihi 1900’lü yıllarınbaşına dayanır. Porton Down’dahala şarbon konusunda çalışmalaryürütülür. Herkes Porton’u şu şe-kilde hatırlar. Amerika’daki mek-tup saldırısında suşlardan birisiPorton Down orjinli idi. Dolayısıy-la meslektaşlarımız onu basındanda hatırlar. Winchester’da bir top-lantı yaptılar. O toplantıya beni da-vet ettiler. Ben o toplantıya konuş-macı olarak katıldım. Benim ilkyurt dışına çıkışım, 1989 yılında

şarbon konusunda konuşma yap-mak amacıyladır. 1989’da o toplan-tıya katıldım. Ondan sonra Dr.Turnbull ile ilişkilerim devam etti.Şarbonla ilgili dokümanlarımı, se-rumlarımı Dr. Peter Turnbull’lapaylaşarak çok ciddi serolojik ça-lışmalar yaptık. Bunları yurt dışıdergilerde değerlendirdik. Birçokdergide yer aldı. Birçok kitaplardarefere edildi. Yine, benim hastala-rımla ilgili çok geniş resim albü-müm vardır. Editörlüğünü paylaş-tığım İnfeksiyon Hastalıkları kita-bında da o resimleri zaman zamangörürsünüz. Ben bunları yurt dı-şındaki bir takım yazarlarla dapaylaştım. Daha sonraki yıllarda;1995’te Porton Down’a gittim vebir ay şarbon laboratuvarında ça-lıştım. Şarbon laboratuvarı “Centrefor Applied Microbiology and Re-search”, bir araştırma merkeziorası. Bizim Hıfzıssıhha Enstitüsügibi. Giriş-çıkışı çok kontrollüolan, dışardan pek yabancı araştır-macı kabul edilmeyen bir yer. PeterTurnbull bana hep şunu söylemiş-tir “Seni buraya nasıl kabul etti-ler?”. Yurt dışı deneyimim bu şekil-de başladı. 1995’te Peter Turnbull

workshopu tekrar etti. Dünya Sağ-lık Teşkilatı’ndan bu sefer davetaldım. Dünya Sağlık Teşkilatı da-ha önce şarbon konusunda bir ça-lışma grubu oluşturmuştu. Zanne-diyorum 1989’da oluşturmuştu.1995’te o çalışma grubuna beni dealdılar. Ben, 1995’te Dünya SağlıkTeşkilatı Şarbon Çalışma Gru-bu’nda yer aldım. Bu oluşum tama-men gönüllülük esasına dayananbir çalışma grubu. Birkaç toplantıyaptık. 1995’te yaptığımız çalış-malar sonucunda 1998’de DünyaSağlık Teşkilatı’nın şarbon konu-sundaki kılavuzunu yayınladık. Okılavuzda benim de ismim vardır,önemli bir kılavuzdur. 1995’ten be-ri şarbon konusunda Dünya SağlıkTeşkilatı Şarbon Çalışma Gru-bu’ndaki görevim devam etmekte-dir. Tabii bu görevle ilgili çok aktifşeyler de yapıldığı söylenemez.Ama 11 Eylül 2001 yılına geldiği-mizde şarbon konusu dünyada tek-rar gündeme oturdu. SonrasındaDünya Sağlık Teşkilatı Şarbon Ça-lışma Grubu tekrar aktive edildi.Bir takım işlevler yüklendi bize,kılavuzu yeniledik. 2003’te Nice’detoplantı yaptık, ondan sonra da e-maillerle haberleşmelerimiz de-vam etti. Dünyanın değişik yerle-rinde çıkan şarbon konularındasorulan sorulara devamlı e-mail-lerle cevap verir duruma geldik.Mesela Çin’de bir olay oldu, orayada görüşlerimizi ilettik. Zaman za-man dünyanın değişik yerlerindeçıkan insan şarbonu konusundasorulan sorulara mail yoluyla ce-vap veririm. Dünya Sağlık Teşki-latı beni insan şarbonu eksperiolarak değerlendirmiştir. 2006 yı-lında bu kılavuz yenilendi. Son ha-linin draftı bana geldi. Ama kitap-çık olarak basılıp, internette ya-yınlanır hale gelmedi. Aslında2005’te çıkması gerekiyordu fakatDünya Sağlık Teşkilatı’nda işlerçok yavaş yürüyor. Zannediyorum2006 Haziran ayında kılavuzlartekrar çıkmış olacak.

57İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

Page 13: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

Benim şarbon konusunda yaptığımçalışmalar birçok yerde refere edil-di. Biliyorsunuz, Cohen ve Pow-derly’nin 2004’te çıkardığı Infecti-ous Diseases’de -iki ciltlik bir ki-taptır- şarbon bölümünü ben yaz-dım. Yine Conn’s Current The-rapy’nin, 2006 baskısı Ocak ayındaçıktı. Burada brusellozu EmineAlp ile yazdım. Yani bizim şarbonkonusunda çalışmalarımız var amabruselloz konusunda da çok ciddiçalışmalarımız var. Yine şarbonkonusunda Amerika’da bazı mer-kezler ile işbirliği içerisindeyiz. Birmakalemiz Journal of InfectiousDiseases’a gönderildi. Kabul edi-lirse orada o makale çıkacak. YineAmerika bağlantılı çalışmalarımızvar, bu çalışmalarımız devam edi-yor. Yine yurt içinde planladığımbazı çalışmalar var. Onları devamettirmeye çalışıyorum. Ama bili-yorsunuz benim bu ara bir başhe-

kimlik görevim var. Başhekimlik,benim bu alanda yaptığım akade-mik çalışmalara önemli ölçüdesekte vuruyor. Akademik çalışma-ları biraz geri plana attık gibi gö-züküyor.

�� Karakterinizin önemli özellikle-ri nelerdir? Bu anlamda kendinizinasıl tanımlarsınız?

Ben çocukluğumdan beri disiplinlibir öğrenciydim. Disiplinli bir öğ-retim üyesiyim. Kendimi; hep belliprensipleri olan, belli doğrularıolan disiplinli bir öğretim üyesi,düzenli bir öğretim üyesi olarak al-gılarım. Kafama koyduğum, yap-mayı düşündüğüm şeyi mutlakabir şekilde yapmanın yolunu ararve yaparım. İnsanlarla iyi ilişkikurma, iyi öğrenci yetiştirme, iyiasistan yetiştirme, iyi akademisyenyetiştirme gibi hasletlerim vardır.Bu konuda ne kadar başarılı oldum

onu bilemiyorum. Herhalde ileridetarih yazacaktır. Benimle beraberyetişen arkadaşlarım her ne kadarbenim hedeflediğim noktaya gele-memiş olsalar bile Türkiye’de çokönemli yerlere geldiler. İşte Prof.Dr. Mehmet Bakır, Prof. Dr. İlyasDökmetaş, Prof. Dr. Bilgehan Ay-gen, Prof. Dr. Ata Nevzat Yalçın.Hepsi kendi alanlarında belli birnoktaya geldiler. Arkadan gelenlerde var; Doç. Dr. Orhan Yıldız, Yrd.Doç. Dr. Emine Alp. Conn’s Cur-rent Therapy’de bruselloz bölümü-nü Emine Alp ile yazdık. Orhan’laberaber “Current Opinion Pne-umatology”de Aktinomikoz ve No-kardiya İnfeksiyonları ile ilgili“invited paper”ı yazdık. 2006 için-de çıktı. Bunlar çok önemli şeyler.Türkiye’den bir yazardan veya birhekimden invited paper (davetlimakale) istenmesi takdir edersinizki çok önemli bir şeydir. Bugün

58 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

�20-25 yıl öncesi ile bugünükıyasladığınızda dünyada veülkemizde infeksiyon hastalık-ları sizce nereye gidiyor? Dün,bugün ve gelecek açısından in-feksiyon hastalıklarının duru-mu nedir?

İnfeksiyon Hastalıkları Klini-ği’ne başladığım dönemdeki,infeksiyon hastalıkları bilgisi,görgüsü, uygulaması ile bugüngelinen nokta birbirinden çokfarklı. Bugunkü uygulamalar1970’li yıllardaki uygulama de-ğil, pek çok şey değişti; yeni in-feksiyonlar, yeni yaklaşımlar,yeni tedavi girişimleri gibi birsürü gelişme oldu. Mesela bizimbaşladığımız zamanda HIV in-feksiyonu ve şu anda olan bir-çok infeksiyon yoktu. Yine bi-zim zamanımızda MRSA yoktu,vankomisine dirençli enterokokyoktu. Çoklu dirençli gram-ne-gatiflerin durumu o zaman çok

farklıydı. Ama bugüne geldiği-mizde bir çok şey değişti. Birçok viral infeksiyon ortaya çıktı.Uygulamalar çok değişti. Dün-ya’ya genel olarak baktığımızzaman birçok bakteriyel infek-siyonun artık pek görülmediği-ni, birçok infeksiyon hastalığı-nın dünyadan eradike edildiği-ni ya da bu infeksiyonların ar-tık görünmez hale geldiğini an-cak birçok yeni infeksiyonun daortaya çıktığını görüyoruz. Buşu demektir; infeksiyon hasta-lıkları bir evrim geçirmektedir.Bir evaluasyon, bir değişim ge-çirmektedir. İnfeksiyon hasta-lıklarının şekli de toplumlarınsosyo-ekonomik koşullarına gö-re farklı bir tavır sergilemekte-dir. Toplumlar değişiyorsa top-lumlarda görülen infeksiyonlarda değişiyor. 1970’li yıllara bak-tığımız zaman tifo, tüberküloz,menenjit, sıtma, şigelloz, diğerishaller bizim çok gördüğümüz

infeksiyonlardı. Şu an benimasistanlarım hiç kolera görme-di. Ama 1970’li yıllarda biz ko-lerayla mücadele ettik. Amabugün kolera yok Türkiye’de.Yine 1970’li yıllarda HIV infek-siyonu yoktu. Bugün HIV infek-siyonu var, birçok viral infeksi-yon var. Yani herhalde önümüz-deki yıllarda daha çok viral in-feksiyonlarla uğraşacağız gibigörünüyor. Yani bakteriyel in-feksiyonlar, özellikle hijyenikkoşullarla bulaşan infeksiyonlarönlenmiş ama solunum yollarıy-la bulaşan, vektörlerle bulaşan,çevreden bulaşan infeksiyonhastalıklarının daha sık görüle-ceği bir topluma doğru gideceğizgibi gözüküyor. Tabii bu dünya-da da gelişmiş ülkelerdeki deği-şim aynen Türkiye’de de yaşana-cak gibi görünüyor. Bugün Afri-ka’daki infeksiyon hastalıklarısorununu biz burada yaşamıyo-ruz. Biz artık daha Batı’ya yakın

Page 14: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

bunlara kavuştuk, bunlarla mutlu-yum. Ama bu “biz yapacaklarımı-zın sonuna geldik” demek değil.Bundan sonra yapmamız gerekençok şey var. Ben infeksiyon hasta-lıkları kliniğinin kuruluşunda vebu noktaya gelişinde çok önemlişeyler yaptım ama bundan sonrayapılması gereken bir işimiz var.İnfeksiyon hastalıkları kliniği ru-tin hizmetlerini gayet iyi götür-mektedir. Rutin poliklinik hizmet-lerini yapmaktadır. Ama bizimbundan sonra yavaş yavaş araştırı-cı insan yetiştirmemiz ve bir araş-tırma laboratuvarı kurmamız gere-kiyor. Türkiye’de araştırma labo-ratuvarlarında çok ciddi sıkıntıvar, bizde de var. Aslında bu durumbiraz da Türkiye’nin ekonomik ko-şulları ile bağlantılı. İnfeksiyonhastalıkları kliniği olarak bizimönümüzdeki yıllarda gelişmiş biraraştırma laboratuvarımızın olması

gerekiyor. Genç arkadaşlarımızındaha çok uluslararası bağlantısı ol-ması gerekir diye düşünüyorum.Esasen arkadaşlarımız da bu ulus-lararası bağlantıyı hemen hemenyakalamış durumdalar.

Boş zamanlarınızı nasıl değerlen-dirirsiniz, hobileriniz nelerdir?

Eskiden boş zamanlarım pek yok-tu. Bu hengame içerisinde çok faz-la hobi sahibi olma fırsatım olma-dı. Ama boş zamanımda yürüyüşyapıyorum. Tatil dönemlerindesosyal içerikli kitaplar okumayaçalışıyorum. Daha önce romanokurken, yaşımızla da paralel ola-rak yavaş yavaş biyografik kitap-lar okumaya başladım. Şimdi tarihokumaya, tıp tarihi okumaya baş-ladım. Ama bunlar hep yaşımızla,kıdemimizle paralel olarak değişenhobiler. Onun ötesinde çok ciddibir hobim yok. Ama derseniz ki

gönlünüzden geçip de yapamadığı-nız şey nedir diye sorarsanız; keşkegüzel sanatlarla bir ilişkim olsaydı,keşke sesim güzel olsaydı. Boş za-manlarımda şarkı veya türkü söy-leseydim veya bir enstrüman çal-saydım. Bunlar hep keşke dediğimşeyler. Akademik hayatta yapmayıdüşündüğüm, heveslendiğim, koş-tuğum işlerde belli mesafe katet-tim ama geriye baktığımda hayıf-landığım tek bir noktam var. Nezenginlik, ne de para. Keşke sesimgüzel olsaydı da, boş zamanlarım-da bir şarkı, bir türkü söyleyebil-seydim; bir enstrüman çalabilsey-dim ya da bir enstrüman çalma be-cerisini edinebilseydim. İşte bunlarbenim keşke dediğim şeylerdir.

Kaç çocuğunuz var hocam?

İki çocuğum var; büyük oğlum 1977doğumlu, Ege Üniversitesi Tıp Fa-kültesini bitirdi. Şu anda DokuzEylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç

59İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

bir infeksiyon hastalıkları profi-li çiziyoruz.

Şunu söylemek istiyorum: İn-feksiyon hastalıkları geçmiştede vardı, bugün de olacak veyarında olacak, buna bağlı ola-rak infeksiyon hastalıkları uz-manlığı hep olacak. Bunu şu-nun için söylüyorum. Bizimmeslektaşlarımız bazen vehimekapılıyorlar. İnfeksiyon hasta-lıklarını yok edecekler, infeksi-yon hastalıklarını kapatacaklardiye. Böyle bir şeyin olmasımümkün değil. Ama arkadaşla-rımızın şunu da bilmesi lazım;infeksiyon hastalıkları eğitimi,infeksiyon hastalıkları disiplinigünün koşullarına göre değişti-rilmelidir. Sözlerimin başındasizlere söyledim. İnfeksiyon has-talıkları uzmanlarının iyi bir içhastalıkları eğitimi alması la-zım. İyi bir mikrobiyoloji eğiti-mi almaları lazım. İnfeksiyon

hastalıklarının iki sağlam ayağıvardır. Birincisi iç hastalıkları,ikincisi ise mikrobiyolojidir.Bunun üzerine oturur. Bununüzerine infeksiyon hastalıkları-nı inşaa edersiniz.

Ama derneklere baktığınız za-man; son 15 yıl uzmanlık der-neklerinin birbirleriyle kavga-larıyla, meslektaşlarımızın bir-birleriyle kavgalarıyla geçmiş-tir. Artık bugünkü mevcut tıptauzmanlık tüzüğü bizim ihtiyaç-larımıza cevap vermemektedir.Halbuki bugün elimizde mo-dern uygulamalara yön verecek,modern uygulamalarla hekimarkadaşlarımızın önünü açacakyeni bir tüzüğümüzün olmasılazımdı. Hatta ikinci revizyo-nunun yapılmış olması lazımdı.Biz hala 1970’li yılların uzman-lık tüzüğü ile devam ediyoruz.Bu hakikaten önemli bir sorun-dur. Burada derneklere çok cid-

di görevler düşmektedir. En ni-hayetinde dernekler arasındakiçatışma nedeniyle yargı, asistanalmama, yürütmeyi durdurmakararı almıştır. Hakikaten budurum çok kötüdür. Dernekle-rin bu başarısızlığıdır. Dernek-ler çözümsüzlük üreten kurum-lar olmamalıdır. Dernekler, çö-züm üreten kurumlar olmalıdır.Kavga üreten kurumlar olma-malıdır. Ama Türkiye’de 15 yıl-dan beri baktığımızda TürkMikrobiyoloji Cemiyeti, KlinikMikrobiyoloji ve İnfeksiyonHastalıkları Derneği, -buradagörev alan arkadaşların hepsison derece değerli insanlar- birşekilde kavgayı körüklemişler-dir. Arkadaşlarımızın enerjile-rini kavgaya değil, Türkiye’ninihtiyaçlarına yönelik açılımlaraharcamaları lazım. Ama bu açı-lımlar yapılamamıştır. Bununsonuçlarını bütün klinikler çek-mektedir. Türkiye çekmektedir.

Page 15: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

www.bilimseltipyayinevi.com

60 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

Hastalıkları Anabilim Dalı’ndaasistan olarak çalışmakta, son seneasistanı. Küçük oğlum ise 1983 do-ğumlu. ODTÜ bilgisayar mühendis-liğini bitirdi. Ocak ayı itibariyleHacettepe bilgisayar mühendisli-ğinde göreve başladı. Eşim mimar.O da iki yıl önce emekli oldu.

İnfeksiyon Hastalıkları ve KlinikMikrobiyoloji alanını tercih etme-nizdeki faktörler nelerdi?

Tıp fakültesindeki eğitim hayatımboyunca hep akademisyen olmayıdüşündüm. Hatta lise yıllarındabile akademisyen olmayı düşünür-düm. Lisede fen bölümündeydim.İstanbul Teknik Üniversitesi’ne gi-dip bir mühendis olmayı düşünü-yordum. Birden koşullar bizi tıpfakültesine itti. Ama tıp fakültesi-ne girdikten sonra da akademisyenolma hayalim vardı; birinci sınıftanberi de akademisyen olma hayalimvardı. Ama dönem 4’e geldiğimdeTürkiye’nin gerçekleriyle karşılaş-tım. O zaman iyi bir hesap yapmakdurumundaydım. Hem çalışmak-

tan keyif alabileceğim, hem araş-tırma yapabileceğim, hem de önü-mün açık olacağı, kadro bulacağımhangi tür branşlar var diye düşün-düm. Dönem 5’te küçük stajları,staj gruplarını değerlendirdim.Özellikle hepatit geçirdiğim dö-nemde infeksiyon hastalıkları kli-niğini yakından tanıma şansım ol-du, seçimimde o dönemin etkisi ol-duğunu düşünüyorum. İnfeksiyonhastalıkları maceramız böylecebaşladı.

Yıllarca Anabilim Dalı başkanlığıyaptınız. Bir süredir Erciyes Üni-versitesi Tıp Fakültesi Başhekimli-ği görevini yürütüyorsunuz. Bü-rokrasi ile ilgili deneyimlerinizdenbahsedebilir misiniz?

Yıllardan beri anabilim dalı baş-kanlığı yaptım ama ben çok klasikbir adam değilim. Sizler de iyi bi-lirsiniz; ben bir yerde oturup orayakazık çakmak istemem. Bendensonra gelecek arkadaşların bayrağıteslim alarak, daha ileriye götür-meleri için olanak hazırlamam la-

zım. Bilge Hanım profesör oldu veprofesör olduğu gün “Bilge, artıkbu anabilim dalı başkanlığını bi-raz da sen götür” dedim. ÇünküO’nun da alışması gerekiyor. Beninfeksiyon hastalıkları kliniğinibırakırken gözüm arkada kalma-malı. Hep anabilim dalı başkanıolarak kalmayı hedeflemiş bir öğ-retim üyesi değilim. Arkadaşları-ma bu bayrağı teslim etmek üzerehamlelerim oldu. Fakat çocuklarsağolsun beni hep duygulandır-mışlar, “Hocam siz oldukça anabi-lim dalı başkanı görevinizi yürü-tün, ama fiili olarak biz götürürüz,siz merak etmeyin” demişlerdir. Ozaman ben de onlara şunu söyle-mişimdir. “Çocuklar ben şeklenanabilim dalı başkanı olsam bile,bu görevi siz götüreceksiniz, ya-rın-öbürgün ben emekli olduğum-da, biz şunu yapmak istedik de ho-ca önümüzde engeldi lafını duy-mak istemiyorum.” “Ne yapmakistiyorsanız ben arkanızdayım.Önünüzü açmak için her türlü şeyiyaparım” diye kendilerine müteat-tit defa söylediğimi biliyorum.Çünkü belli yaşa geldikten sonrabelki ben böyle davranamayabili-rim. Çünkü insanlarımız belli yaşageldikten sonra artık çok statüko-cu oluyor. Yavaş yavaş ben de sta-tükocu konuma gelme noktasındaolduğumu düşünüyorum. Dolayı-sıyla ben bu çocukların önünü hepaçmam ve arkalarında olmam ge-rekiyor. O yönde de tavır sergiliyo-rum.

Biz 1997 yılı içerisinde hastane in-feksiyonları ile ilgili olarak bir ça-lışma grubu kurduk. Bunun çekir-değini Hacettepe başlattı. Prof. Dr.Serhat Ünal öncülüğünde başladı.Daha sonra olaya biz de müdahilolduk. Ben o ilk Çalışma GrubuBaşkanlığı’nı aldım. Arkadaşlarverdiler bana başkanlığı. 2000 yı-lında Hastane İnfeksiyonları Der-neği’ni kurduk. En son toplantıdaise ismini Hastane İnfeksiyonlarıve Kontrolü Derneği şeklinde de-ğiştirdik. Bu derneğin ilk kurucu

“Biz prestiji en yüksek A sınıfı dergilerdeorjinal makaleler yayınlıyoruz. Makaleleri-miz çıkıyor. Ama makalelerimizin içeriğinebaktığımızda, bilime katkı sağlayan ne var

diye baktığımızda işte orada Türkiye’den hiç-bir çalışma bilime katkı sağlamamaktadır.

Hepsi bir takım önemli çalışmalardır. Önem-siz demiyorum. Bu aşamayı Türkiye tamam-ladı. Artık bilim üreten, çalışmalar yaratan

koşullar oluşturup, bilim üreten insanlar ye-tiştirmemiz lazım. Bizde bilim adamı da yok,araştırıcı da yok. Türkiye’de araştırma gele-neği oturmuş değil. Araştırma kültüründe,

araştırma geleneğinde henüz geriyiz.”

Page 16: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

başkanı benim. O tüzüğü beraberhazırladık. Tüzüğe şunu koydur-dum, siz de biliyorsunuz. O çalış-manın içerisinde siz de, hem de enbaştan itibaren vardınız. O toplan-tıları gayet iyi hatırlayacaksınız.Tüzüğe şunu koydurdum; “bir yö-netim kurulu başkanı iki dönemüst üste başkanlık yapabilir, ondansonra başkanlık yapamaz” madde-sini koydurdum ve ilk uygulatankişi benim. Bunu şu nedenleyapmak durumundayız. Bualanda çalışan bir çok öğre-tim üyemiz var. Bu çalışma-lar gönüllülük esasına daya-nan çalışmalardır. Dolayısıy-la bu konuda zaman harca-yabilecek, bu konuya gönülvermiş olan arkadaşlarımızada fırsat vermeliyiz. Bir ta-kım derneklere bakarsanız,ben yeni uzman iken başkanolanlar şimdi de başkan. Benprofesör oldum, belli bir ya-şa geldim şimdi siz benimleröportaj yapıyorsunuz amaonların başkanlıkları haladevam ediyor. Emekli olmuşöğretim üyeleri var. Haladernek başkanlıkları devamediyor. Tabii durum böyleolunca insan şunu düşünü-yor: Acaba bu alanda hiç miöğretim üyesi yetişmedi? Yada bu alanda bu işe gönülveren hiç mi meslektaşımızyok diye düşünüyorum. Do-layısıyla bu tür uzmanlıkderneklerinin bir bayrak ya-rışı gibi elden ele geçmesi gerekir.Değişimin devam etmesi gerekir.Yeni arkadaşlarımızı da bu çalış-maların içerisine çekmemiz gerekirdiye düşünüyorum.

Editörlüğünü yapmış olduğunuzkitaplar var, hangileri bunlar? Edi-törlükle ilgili nasıl bir süreç yaşan-dı, kısaca bahsedebilir misiniz?

Benim hayatım maceradır. Benimbir sürü hayalim vardı. Bunlardanbir kısmını gerçekleştirdim. Hayal-lerimden bir tanesi de kitap editör-lüğüydü. Yani bir kitap ortaya ko-

yabilmekti. 1980’li yıllarda böylebir çalışmam oldu. Kitabın içeriği-ni, yazarlarını ve diğer doküman-larını hazırladım. O zaman TürkMikrobiyoloji Cemiyeti ve KlinikMikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hasta-lıkları Derneği ile görüştüm. O dö-nemde, 1980’li yılların sonuna doğ-ru, doçenttim. Yöneticileri bana“Ne kadar iyi düşünmüşsün Meh-

metçiğim” dediler. Fakat ondansonra herhangi bir destek alama-dım. Benim o zaman kitap yazmahevesim kursağımda kaldı. 1994’te,7. Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksi-yon Hastalıkları Kongresi Ür-güp’te yapıldı ve başkanlığını benyaptım. Kongrenin Genel Sekrete-ri, şu an profesör, o zaman doçentolan Ayşe Willke idi. Genel Sekre-ter yardımcısı da şu an profesörolan Serhat Ünal’dı. Kongredeüçümüz beraber çalıştık. O kongrefevkalade önemli bir kongredir. Ozaman Ayşe Hanım bana “Sen ki-

tap yazma konusunda bir çaba sar-fettin, belli bir deneyimin oluştu.Bize destek ver, bu kitabı beraberyazalım” dedi. Ben “Gönlüm yo-ruldu, bastıramadım, destek bula-madım” dedim. Ayşe hanım banadedi ki, “bak, sen bana kitabı nasılbastıracağız, nasıl halledeceğiz di-ye hiç soru sorma, hiç karışma. Senkonular, yazarların seçilmesi, yazı-

ların hazırlanması, kişilerdenyazıların toplanması işini hal-let, baskıyı ben halledeceğim”dedi. Prof. Dr. Güner Söyletir,Ayşe Willke ve ben, üçümüz okongrede çalışmaya başladık.1996 yılında kitabın birincibaskısını çıkardık. 2002 yılındaikinci baskısını yaptık. Amaburada şunu da açıklamamamüsade edin. Rahmetli BehiçOnul Hoca’nın zannediyorum1950’li yıllardan başlayan, in-feksiyon hastalıkları kitabı var-dı. Behiç Hoca’nın sağlığında1980 ya da 1981’de en son bas-kısını yaptı. Ondan sonra da ve-fat etti.

Biz bir ara -Ayşe Hanım, ben vearkadaşlarım- Behiç Hoca’nıninfeksiyon hastalıkları kitabı-nın yeni baskılarını devam etti-relim düşüncemiz vardı amakabul görmedi. Yani BehiçOnul’un İnfeksiyon HastalıklarıKitabı, nasıl Harrison İç Hasta-lıkları Kitabı veya “Conn’s Cur-

rent Therapy veya Mandell Prin-ciples and Practice of InfectiousDiseases” gibi kitap örnekleri var-sa Behiç Onul, infeksiyon hastalık-ları kitabı olarak O’nun ismini de-vam ettirelim istedik ama kabulgörmedi. Onun üzerine biz yeni birinfeksiyon hastalıkları kitabı yaz-mak durumunda kaldık. Ondansonra biz bu kitabı yazdık. BurdanAyşe Willke’ye kitabı bastırma ko-nusunda verdiği sözü tutmasındanve gerekli çabayı göstermesindendolayı teşekkür etmek istiyorum.Şimdi kitabımızın 2007’de çıkacak

61İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

“Ben şu geldiğim noktada;bu akademik hayattan, bu

çalışmalardan şunuöğrendim: Hiçbir şey

bilmediğimi öğrendim.”

Page 17: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

olan üçüncü baskısının hazırlıkla-rını yapıyoruz.

Biliyorsunuz Hastane İnfeksiyon-ları Derneği’nin ilk başkanıyım.Benim kitap hasletimi de biliyor-sunuz. Hastane infeksiyonları Tür-kiye’de önemli bir konu. Ama Av-rupa ülkeleri ile kıyasladığımız za-man biz bu çalışmalara geç başla-dık. Hastane infeksiyonlarıyla ilgi-li Türkiye’deki çalışmalar 1980’liyıllara dayanır. Bu kavramı ilk de-fa kullanan ve klinik olarak uygu-layan Erdal Akalın’dır. Ondan son-ra diğer arkadaşlarımız yavaş ya-vaş başlamışlardır. Yani tarihi çokeski değildir. Bizim bu konuyaeğilmemiz de 1990’lı yıllara daya-nır. 1996-1997’de Çalışma Grubukuruldu. Ondan sonra da Hastaneİnfeksiyonları ve Kontrolü Derneğikuruldu. İlk kurucu başkanı olarakben başladığımda arkadaşlarımlahemen şunu paylaştım. “Biz der-nek olarak ne yapabiliriz? Yapabi-leceğimiz şeylerden bir tanesi eği-tim programları ve kongreler. Bun-lar bilinen şeyler, yapmamız gere-ken şeyler ama bir takım dokü-manlar da ortaya koymamız la-zım.” Koyacağımız dokümanlar-dan bir tanesi kitaptı. Çünkü has-tane infeksiyonları konusundaTürkiye’de textbook niteliğinde birkitap yoktu. Erdal Akalın’ın bir ki-tabı vardı ama, o kitabı, bir sim-pozyum kitabı gibi düşünmek la-zım. Bunu da belirterek gözümüz-den kaçan şeyleri de inkar etmemiş

olalım. Çok yazarlı bir Hastane İn-feksiyonları Kitabı olarak bizimkitabımız önemli bir boşluğu dol-durmaktadır.

Sonra bu kitabın içindeki bilgile-rin, asistan ve hemşirelerin birazüstünde olduğunu farkettik. Der-nek olarak da arkadaşlarımız he-men ikinci bir kitap hazırladılar.Rüçhan Türkyılmaz, Başak Doku-zoğuz, Fügen Çokça, Sabiha Akde-niz olmak üzere, dördünün editör-lüğünü yaptığı hemşirelere ve asis-tanlara yönelik bir el kitabı çıkar-dık. Zannediyorum bu iki kitapTürkiye’de bu alanda önemli birboşluğu doldurmaktadır.

Benim ilk editörlük deneyimim as-lında daha eskilere dayanır. TürkMikrobiyoloji Cemiyeti 1986’da Si-vas’ta bir kongre yaptı. Ben de bukongrede şarbon konusunda birsimpozyum hazırladım. Daha son-ra onun kitapçığını yayınladık.Küçük, 100 sayfalık bir kitapçıktı.Benim ilk editörlüğüm 1986’daTürk Mikrobiyoloji Cemiyeti’ninyayınladığı şarbon kitapçığı ilebaşlar. Ondan sonra başarısız olanulusal bir kitap teşebbüsümüz ol-du, arkasından 1996’da anlattığımüç editörlü kitabımızı hazırladık.

�� Bugün ülkemiz tıbbına önemlihizmetleri olan derneklerde görevaldınız, bir kısmının kurucususu-nuz. Hangileri bunlar?

Hastane İnfeksiyonları ve Kontro-lü Derneği’nin kurucusuyum. Ama

bunun dışında bir çok dernekte gö-revim var ve bir çoğunun da üyesi-yim. Türkiye’de üyesi olduğumdernekleri sayacak olursam; uz-manlık derneğimiz Klinik Mikro-biyoloji ve İnfeksiyon HastalıklarıDerneği, Türk Mikrobiyoloji Der-neği, Ankara Mikrobiyoloji Derne-ği, Viral Hepatitle Savaşım Derneği,Antimikrobiyal Kemoterapi Derne-ği’ne üyeyim.

Yurt dışı derneklerden EuropeanSociety for Clinical MicrobiologyInfectious Diseases’e ve British In-fectious Society’ye üyeyim. BenTürkiye’den European Society forClinical Microbiology InfectiousDiseases’in ilk üyelerinden birisi-yim. Yani 1990’lı yılların başında 6üye idik. Bugün zannediyorum ül-kemizden 70’e yakın üyesi varESCMID’in. Yine British InfectiousSociety’e zannediyorum 1995’tenberi üyeyim. Yurt dışından bu ikiderneğe üyeyim. Tabi daha fazladerneğe üye olmak istiyorum, üyeolmak istediğim dernekler var amaherbiri para gerektiriyor. Öğretimüyesi olarak da daha fazlasını kar-şılamanız mümkün değil. Ek biryük getiriyor. Dolayısıyla benbranşımızla ilgili yurtdışından ikiderneğe üyeyim.

�� Klimik’te yönetim kurulu üyeli-ğiniz var mı?

1990’lı yılların başında yönetimkurulu üyeliğim var. TrabzonKongresi’nden sonra bir dönem yö-netim kurulu üyeliğim oldu.

62 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

“İnfeksiyon hastalıklarının şeklide toplumların sosyo-ekonomikkoşullarına göre farklı bir tavır

sergilemektedir. Toplumlardeğişiyorsa, toplumlarda görülen

infeksiyonlarda değişiyor.”

Page 18: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

www.bilimseltipyayinevi.com

�� Uluslararası bazı ciddi kuruluş-larda danışmanlık ve/veya benzergörevleriniz olduğunu biliyorum.Birisi şarbon veya biyoterörle ilgiliidi. Nedir bunlar, bunlardan bah-sedebilir misiniz?

Şarbon ve bruselloz konusunda de-ğişik dergilerden bana yazılar gelir.Yazıları incelerim, hakem olarak.Mesela bu sene hangi dergilerdenyazı geldi diyecek olursanız “Emer-gin Infectious Diseases, Clinical In-fectious Diseases, The Lancet In-fectious Diseases” gibi şu an aklı-ma gelen dergilerden yazı geldi.Daha çok şarbon ve bruselloz ko-nularında yazılar geliyor. Bazenlisteria ile ilgili yazı gelebiliyor.Mesela Europen Journal of Neuro-logy idi sanırım; oradan Listeria’yabağlı santral sinir sistemi infeksi-yonu ile ilgili bir-iki makale incele-diğimi hatırlıyorum. Nadir olmaküzere listeria ile ilgili ama esas ola-rak bruselloz ve şarbon ile ilgili buönemli dergilerden, zaman zamanyazılar gelir. Onları inceler ve gerigönderirim.

�� 11 Eylül’den sonra şarbonla il-gili Avrupa kaynaklı sizden danış-manlık isteyen herhangi bir kurumsözkonusu oldu mu?

2003 yılında Avrupa’da Nice’deşarbonla ilgili toplantı yapıldı, otoplantıya ben de katıldım. Brük-sel’de “New Defance Agenda”adında bir sivil toplum örgütü var.Biyoterörle ilgili olarak Avrupa’yı

ve dünyayı tehdit eden değişik ko-nuları ele alan bir sivil toplum ör-gütü, tıbbi bir örgüt değil. Zanne-diyorum onun kurucularından birtanesi İspanya’nın eski DışişleriBakanlarından birisi. Avrupa Bir-liği Parlamentosu’nun destekledi-ği, NATO’nun desteklediği bir siviltoplum örgütü. Biyoterörle ilgiliçok ciddi çalışmaları var. Zamanzaman değişik insanları çağıraraktoplantı yapıyorlar. Beni de oradabirkaç toplantıya davet ettiler. An-cak ben birine katılabildim. Bu se-ne yine biyoterörle ilgili toplantıRomanya’da yapılacaktı. Orayadavet etmişlerdi. Ama politik içproblemler nedeniyle o toplantıyıiptal etmek durumunda kaldılar.Çünkü biyoterörle ilgili bu toplan-tıların ülkelerin iç politikalarını il-gilendiren tarafları da oluyor. Ha-ziran başında Moskova’da yapıla-cak bir toplantıdan davet aldım.

�� Ulusal düzeyde sizden yararla-nıyorlar mı bu alanda?

Biyoterör konusunu Türkiye çokfazla ciddiye almadı. Yapılan bazıtoplantılarda konuşmacı olarakyer aldım. Ama tıbbi organizas-yonların dışında GenelkurmayBaşkanlığı, Emniyet güçleri veyadiğer alanlardaki kuruluşlardanbenden bu konuda herhangi bir ta-lepte bulunulmadı.

�� Bugün yeniden seçme şansınızolsa yine infeksiyon hastalıkları ve

klinik mikrobiyolojiyi seçer miy-diniz?

Böyle soyut şeylere şimdiye kadarben pek cevap vermedim ve düşün-medim de. Ben infeksiyon hasta-lıkları içerisine girdim, çok ciddisıkıntılarım, çok ciddi mücadelele-rim oldu. Herbirini şu an size ak-tarmam mümkün değil. Benim ha-yatım hep mücadele ile geçti. Amatekrar girseydim tekrar infeksiyonhastalıklarını seçer miydim, seç-mez miydim diye düşünme duru-mum olmadı. Onu gündemime hiçkoymadım. Ama benim geçmiştehep sıkıntılarım olmuştur. Birşeykurmak çok kolay değildir. Bir ye-rin yıkıcıları arasında olabilirsiniz.Ama benim meslektaşlarıma öne-rim; bir yerin yıkıcıları arasındaolmayın, kurucuları arasında olun.Tarihe geçersiniz, sizi hiç kimse si-lemez.

�� İnfeksiyon Hastalıkları ve Kli-nik Mikrobiyoloji camiasına yöne-lik önerileriniz neler olabilir? Bu-gün için camiada gördüğünüz ek-siklikler nelerdir? Neler yapılmasıgerekiyor?

Şimdi yapılması gereken şeylerdenbir tanesi şu. Uzmanlık dernekleri-nin Türk Mikrobiyoloji Cemiye-ti’nin ve Klinik Mikrobiyoloji veİnfeksiyon Hastalıkları Derne-ği’nin en önemli yapmaları gerekenşeylerden birisi şudur. Tabiplerodasının da yapması lazım, Sağlık

63İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

“Dernekler çözümsüzlük üreten kurumlarolmamalıdır. Dernekler, çözüm üreten kurumlarolmalıdır. Kavga üreten kurumlar olmamalıdır.Ama Türkiye’de 15 yıldan beri baktığımızda TürkMikrobiyoloji Cemiyeti, Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon HastalıklarıDerneği, -burada görev alan arkadaşlarınhepsi son derece değerli insanlar- bir şekilde kavgayı körüklemişlerdir.”

Page 19: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

Bakanlığı’nın da yapması lazım.Türkiye’de bizim branşımız açısın-dan infeksiyon hastalıkları uzmanıihtiyacı nedir? Bir defa bunun be-lirlenmesi gerekir. İnfeksiyon has-talıkları uzmanları nerelerde istih-dam edilecek? 50 yataklı hastane-lerde mi?, 100 yataklı hastanelerdemi? 200 mü, 500 mü? Nerede istih-dam edeceksek ona yönelik eğitimvermemiz lazım. Ağır bir eğitim ve-receksiniz, bu eğitimi alan kişi gide-cek bir hastanede sadece poliklinikyapacaksa, bu yanlış. Ya da çokdüşük düzeyde bir eğitim verecek-siniz, o eğitimi alan kişi gidecek bireğitim hastanesinde istihdam edi-lecekse, bu da olmaz. Öncelikle bu-nun planlamasının yapılması la-zım. Türkiye’de bunun planlamasıyok. Uzmanlık derneklerinin bukonuda çok ciddi proje geliştirme-si lazım. Uzmanlık derneklerininbirbirleriyle ilişkilerini, birbirleri-nin açığını kapatacak şekilde plan-lamaları lazım. Kavgayla değil.Birbirleriyle iletişimin çok iyi ol-ması lazım. Türk Mikrobiyoloji Ce-miyeti, Klinik Mikrobiyoloji ve İn-feksiyon Hastalıkları Derneği,Türk Tabipler Birliği ve Sağlık Ba-kanlığı arasında koordinasyonunçok iyi kurulması lazım. Her branşiçin kurulması lazım. Ve ileriyebakmamız gerekir. Geriye bakma-malıyız.

Yani toparlamak gerekirse planla-ma olması lazım. Planlamaya yö-nelik eğitimin de planlaması lazım.Nasıl bir eğitim yapacağız? Bununkararını vermemiz gerekir. Şu anTürkiye’de milletin kafası karışık.İnfeksiyon hastalıkları eğitimi na-sıl olmalıdır? Kimse bilmiyor. Hiç-bir standart da yok. Her klinikkendine göre bir eğitim veriyor.Kendi anlayışına göre. Ortak birdilimizin olması lazım. Bu konudabir çaba var aslında. Yok anlamın-da da algılanmasın sakın, ama buçabaların yeterli olduğunu düşün-müyorum. İletişimin, işbirliğininçok iyi olduğunu düşünmüyorum.

�� İnfeksiyoncuların vizyonu sizcene olmalıdır? Bu alanda çalışanmeslektaşlarımız için gelecek viz-yonunu nasıl tanımlamak gerekir?

İnfeksiyon hastalıkları alanındaçok iyi klinisyen yetiştirmeliyiz.Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşıla-yacak çok iyi klinisyenler yetiştir-memiz lazım. Hastane infeksiyon-ları konusunda yine yapılması ge-reken çok ciddi şeyler var. Çünküinfeksiyon hastalıkları alanında,hastane infeksiyonları konusundabizim çok ciddi eksiğimiz var. Şöy-le bakalım. İnfeksiyon hastalıkları;1) Toplum kaynaklı infeksiyonlar,2) Hastane kaynaklı infeksiyonlar,3) Özel konakta gelişen infeksiyon-lar, 4) HIV infeksiyonu. Bizim bu 4alanda da yeterli uzmanımızın ol-ması lazım. Bizim arkadaşlarımı-zın çoğunluğuna bakacak olursa-nız toplum kaynaklı infeksiyonlar-da deneyimleri daha iyidir. Özelkonakla uğraşan uzman sayısı çokazdır. HIV infeksiyonu ile uğraşanuzman sayımız çok azdır. Hastaneinfeksiyonları ile başlattığımız ça-lışma, bugün meyvelerini veriyor.Arkasından Sağlık Bakanlığı’nınçıkarttığı yönetmeliğe ve yönetme-liğin uygulamalarının sonuçlarınabakacak olursak; Türkiye’de bu-gün hastane infeksiyonları konu-sunda çok ciddi çalışmalar vardır.Umarım bu çalışmalar sekteye uğ-ramaz, devamlılık arzeder. Çok iyisonuçların ortaya çıkması için 5-10senelik bir zamanın geçmesi lazım.Yine özel konakta gelişen infeksi-yonlar konusunda yeterli uzmanla-rımızın olması lazım. HIV infeksi-yonları için yeterli uzmanlar yetiş-melidir. HIV infeksiyonları ilerisiiçin çok ciddi bir tehdit oluştur-maktadır. Yine infeksiyon hasta-lıkları ile uğraşan arkadaşlarımı-zın epidemiyoloji ile ilgili çok cid-di, yeterli bilgilerinin olması lazım.İşte bunun en ciddi örneğini kuşgribi salgınında gördük. Böyle birsalgında sahaya çıkıp epidemiyo-

lojik araştırma yapabilecek yeterliuzmana sahip olmamız lazım. Yanikendimizi her türlü duruma, sal-gınlara, felaketlerle gelişen infek-siyonlara hazır hissetmemiz lazım.Bunun ötesinde bu pratik uygula-mayla ilgili bilime katkı sağlaya-cak araştırma ortamlarını kurma-mız lazım. Bunun için yatırım ya-pılması ve anlayışın olması lazım.İnsan yetiştirmeden “ben bugünaraştırma laboratuvarı kurdum,gel başına otur”la da olmaz. İnsa-nımızda araştırma kültürünün,araştırma disiplininin yerleşmişolması lazım. Bunu bir günde ya-pamazsınız. Türkiye’de bunu geliş-tirmek için yatırım yapacaksınız,araştırma laboratuvarlarına insangöndereceksiniz.

�� İnfeksiyon hastalıkları alanındaaraştırmacı yetiştirmek için sizinbir öneriniz var mı?

Bireylerin gayretleri var. Herkeskendisine göre birşeyler yapıyoraslında. Ama kurumsal bir takımşeyler yapmak durumundayız.Devlet politikası da olması lazım.Ama bize düşen görev, araştırmakültürünü almış olan insanlar ye-tiştirmek. Yani infeksiyon hasta-lıkları alanında istihdam ettiğimizkişilerin bir kısmını araştırma la-boratuvarlarında çalıştırmalıyız.Hep araştırmayla uğraşmalı. Amabizde nasıl oluyor “asistanlarınızabakın, hastaya bak, rutin iş yap,şunu yap, bunu yap, bir de onu to-parla sonra bir de çalışma yap” gi-bi bir mentaliteyle çok başarıya gi-demeyiz. Oturacak, moleküler dü-zeyde bir araştırmayı planlayacakve gerçekleştirecek. Veya deneyselinfeksiyonlar konusunda daha iyişeyler yapabiliriz. En kolay yapıl-ması gereken şeylerden birisi de-neysel infeksiyonlardır. İyi-kötülaboratuvar hayvanları var. Türki-ye’de laboratuvar hayvanlarınıntemin edilmesi, uygulanması, ya-pılması daha kolay gibidir. Dolayı-sıyla deneysel infeksiyonlara biraz

64 İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com

Page 20: geçmişte de vardı,bugün de var, yarın da olacak!...muştur. Ailem her zaman benim yanımda oldu. O dönemde morali-mi bozucu bir sürü şeyler söylen-miştir. Babama “Sen

daha zaman ayırmalıyız. Ama bu-gün doçentliğe müracat eden arka-daşlarımın dosyalarını inceliyo-rum. Deneysel infeksiyonla uğra-şan hemen hemen hiç kimse yok.

�� Belki Türkiye’nin bir bilim poli-tikası olması lazım, öyle değil mi?

Bilim politikası olması lazım. Amabilim politikasına sivil toplum ör-gütleri de katkı sağlamalıdır. Üni-versiteler, anabilim dalları da katkısağlamalıdır. Yani bir anabilim dalıaraştırmacı bir adam yetiştireceğimdiye, çok iyi ingilizcesi olan, araş-tırma kültürü olan, iyi bir araştırmalaboratuvarında çalışmış, araştırmadisiplinini almış olan insanlarınönünü açması lazım.

�� Bu röportaj serimizin standartbir sorusu var. Sorunun cevabınınbir cümle olması ve veciz olması ge-rekiyor. Bu hayattan ne öğrendiniz?

Ben şu geldiğim noktada, bu aka-demik hayattan, bu çalışmalardanşunu öğrendim. “Hiçbir şey bilme-diğimi öğrendim.” O nedenle deyapmamız gereken çok şey var.

�� İnfeksiyon hastalıkları ve kli-nik mikrobiyoloji eğitimi alan gençmeslektaşlarımıza, asistanlara öne-rileriniz nelerdir?

Genç arkadaşlarıma şunu öneriyo-rum: Sevmediğiniz işi yapmayın.Ben bir ihtisas sahibi olayım, bir deuzmanlık olsun falan gibi bir he-vesle infeksiyon hastalıkları dalınagiriyorlarsa, çok girmelerini öner-mem. Seviyorsanız, gönül verecek-seniz, bu işi yapabilecekseniz... amaher alanda pratiğini yaparsınız,araştırmasını yaparsınız, akademis-yen olursunuz. Yani hangi yolu se-çecekseniz ama severek yapmadığı-nız işten birşey çıkmaz. Bir işe gö-nül vereceksiniz, sevginizi verecek-siniz, çaba sarfedeceksiniz. Gençnesil arkadaşlarımızda şöyle birşeyvar. “Herşey elimde olsun, altın birtepsi ile sunulsun” düşüncesi var.Bu yanlış, biraz çaba gösterilmesilazım. Türkiye’nin koşulları malum.

�� Meslek hayatınızda üstlenmekistediğiniz, sorumluluk ve görevaçısından bundan sonra şu alandahizmet etmeyi istiyorum diyebilece-ğiniz bir hayaliniz, planınız var mı?

Ben birbuçuk yıldan beri başhe-kimlik yapıyorum. İdari işlerle uğ-raşıyorum. Geçen gün kliniğe çık-tım. Biraz öğrencilerle konuştum,biraz asistanlarla konuştum. Beneğitimi seviyorum. İdari işlerle uğ-raşıyorum, bir takım verimli şeyleryapıyorum, iyi işler de yaptım, ya-pılması gereken şeyleri de yaptığı-ma da inanıyorum. O konuda hu-zurluyum ama eğitimden, öğretim-den keyif alıyorum. Bilgilerimi, be-cerilerimi, deneyimlerimi öğrenci-lerle paylaşmaktan, asistanlarımlapaylaşmaktan keyif alıyorum. Ora-da kendimi buluyorum.

Benim gönlümde yatan ileriye yö-nelik, bu idari işlerden koparsamtekrardan kliniğe dönüp... rutin iş-leri arkadaşlarım yapıyor. Benimuzmanlarım, öğretim üyelerimgünlük işleri yapıyor. Günlük işler-

de bir sıkıntımız yok. Benim diğerişleri yapan arkadaşlarımla aynıişleri yapmam da şart değil. Amaeğer koşullarımız uygun olursa,olanaklar sağlayabilirsem deneyselinfeksiyonlara.... biliyorsunuz bi-zim DEKAM diye Deneysel Araş-tırma Merkezimiz var burda, birtakım çalışmaların yapılabileceğiolanaklarımız var. Biraz deneyselinfeksiyonlara zaman ayırmak isti-yorum. Ve orada arkadaşlarımı bi-raz teşvik etmek istiyorum. Deney-sel infeksiyonlar konusunda bazıçalışmalar yürütmek istiyorum.

Diğer bir konu, belki kendi zama-nım olmayacak, bir araştırma la-boratuvarına girip, bir araştırmayapmaya, belli bir yaştan sonramümkün değil. Ama araştırma la-boratuvarında, araştırmacı olanarkadaşlarımızı yönlendirip, araş-tırma laboratuvarının olanaklarınıoluşturmak... ben bunu yapabili-rim. Bundan sonraki çalışmamıherhalde bu yönde yürüteceğim di-ye düşünüyorum. ��

65İNFEKSİYON DÜNYASI • 2006/3

www.bilimseltipyayinevi.com