eĞİtİm yÖnetİmİnde kuram ve araŞtirmada alternatİf … · 2014-04-22 ·...

28
/JÜZ 1998 EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF PARADİGMA VE YAKLAŞIMLAR Doç. Dr. Mehmet ŞİŞMAN Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Eğitim Bil. Öğretim Üyesi Bu makalenin ilk hali, 10-12 Eylül 1998 tarihlerinde Selçuk Üniversitesince düzenlenen VII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi'nde bildiri olarak sunulmuştur. Yaklaşık otuz yıldan beri, genelde bilim ve bilimsel yöntem, özelde sosyal bilimler alanında "sıradan" olarak nitelendirilemeyecek bazı gelişmeler olmakta; doğal olarak bu gelişmeler, eğitim bilimlerini de etkilemektedir. Bu süreçte, ontolojik, epistemolojik ve metocolojik boyutlarda egemen bir bilimsel çözümleme ve açıklama mantığı olarak pozitivizm ve onun uzantıları durumunda olan neopozitivizm, mantıksal pozitivizm, işlevselcilik gibi paradigma ve yaklaşımlara karşıt veya alternatif olarak nitelendirilebilecek bir takım paradigma ve yaklaşımlar geliştirilmekte; özellikle, öznellik, görecelilik, durumsallık, yerellik, bağlam, kültür, değerler, dil gibi kavramları vurgulayan yeni paradigma ve yaklaşımlarla pozitivizm arasında bir paradigmalar savaşındar söz edilmektedir. Bilim felsefesindeki gelişmelere bağlı sosyal bilim tartışmaları, eğitim yönetimi alanını da etkilemektedir. Bu alanda geliştirilen kuram ve modeller, genelde pozitivist paradigma ve onun uzantıları durumunda olan işlevselcilik, yapısalcılık ve sistem yaklaşımları üzerine inşa olunmuştur. Gerek kuram geliştirmede, gerekse araştırma ve uygulamada, genelde yapısal-işlevsel modeller kullanılmış; daha çok da nicel araştırma yöntemleri tercih edilmiştir. Pozitivizmin genelleyici, evrensel, nesnel, değerden bağımsız, belirlenimci, indirgemeci bilim anlayışına karşıt olarak alternatif paradigma ve yaklaşımlarda genellenemezlik, durumsallık, öznellik, değer yüklü olma, görecelilik,

Upload: others

Post on 01-Mar-2020

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

/JÜZ 1998

EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF PARADİGMA VE

YAKLAŞIMLAR

Doç. Dr. Mehmet ŞİŞMAN O s m a n g a z i Üniversitesi Fen E d e b i y a t Fakültesi Eğitim Bil. Öğretim Üyesi

B u m a k a l e n i n i l k h a l i , 10-12 Eylül 1998 tar ih ler inde Se lçuk

Üniversitesince düzenlenen V I I . U l u s a l Eği t im B i l i m l e r i K o n g r e s i ' n d e

b i l d i r i olarak sunulmuştur.

Yaklaşık otuz yıldan beri, g e n e l d e bilim ve bilimsel yöntem, özelde sosyal bilimler alanında "sıradan" olarak nitelendir i lemeyecek bazı gelişmeler o lmakta; doğal olarak bu gelişmeler, eğitim bilimlerini de etki lemektedir. Bu süreçte, ontolojik, epistemolojik ve metocoloj ik boyut larda e g e m e n bir bilimsel çözümleme ve açıklama mantığı olarak pozitivizm ve onun uzantıları durumunda olan neopozit ivizm, mantıksal pozitivizm, işlevselcilik gibi p a r a d i g m a ve yaklaşımlara karşıt v e y a alternatif olarak nitelendiri lebilecek bir takım p a r a d i g m a ve yaklaşımlar geliştirilmekte; özellikle, öznellik, görecelilik, durumsallık, yerellik, bağlam, kültür, değerler, dil gibi kavramları vurgulayan yeni p a r a d i g m a ve yaklaşımlarla pozitivizm arasında bir parad igmala r savaşındar söz edilmektedir. Bilim felsefesindeki gelişmelere bağlı sosyal bilim tartışmaları, eğitim yönetimi alanını da etki lemektedir. Bu a l a n d a geliştirilen kuram ve modeller, g e n e l d e pozitivist p a r a d i g m a ve onun uzantıları durumunda olan işlevselcilik, yapısalcılık ve sistem yaklaşımları üzerine inşa olunmuştur. Gerek kuram geliştirmede, gerekse araştırma ve u y g u l a m a d a , g e n e l d e yapısal-işlevsel model ler kullanılmış; d a h a çok da nicel araştırma yöntemleri tercih edilmiştir. Pozitivizmin genel ley ic i , evrensel, nesnel, değerden bağımsız, belir lenimci, ind i rgemeci bilim anlayışına karşıt olarak alternatif p a r a d i g m a ve yaklaşımlarda genel lenemezl ik, durumsallık, öznellik, değer yüklü o lma, görecelilik,

Page 2: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnct şişman

oitellık gibi hususlar öne çıkmaktadır. Bu bildiride, e g e m e n bir bilim paradigması olarak pozitivizm ve onun uzantılarıyla alternatif p a r a d i g m a olarak yorumsamacılık ve bu k a p s a m d a düşünülebilecek fenomenoloj i , etnometodoloj i , eleştirel kuram ve sembolik etkileşimci yaklaşımların eleştirisine g i rmeden eğitim yönetiminde kuram, araştırma ve uygu lama yönlerinden temel doğurguları tartışılmıştır.

Paradigma Kavramı v© Bilimde Paradigmaların Yeri

Parad igmay la ilgili olarak üzerinde uzlaşma sağlanmış bir tanım sözkonusu değildir. Kavramın bilim felsefesinde popüler olarak kullanılmasına öncülük e d e n Thomas Kuhn (1970) da sözkonusu kavramı *arklı an lamlarda kullanmıştır. Pa rad igma kavramı üzerindeki tartışmalar Kuhn' la başlayarak giderek yoğunlaşmıştır. Kuhn (1970)'a göre her bilim adamının farkında olarak y a d a olmayarak benimsediği bir paradigması vardır. O n a göre farklı paradigmalar , doğadaki yasalara ilişkin farklı c e v a p l a r arar ve her yeni p a r a d i g m a , eskisiyle mukayese ed i lemez ve uzlaştırılamaz. Bilimde her p a r a d i g m a , aynı f e n o m e n e ilişkin farklı bakış açılarını i fade eder (Jackson ve Carter, 1993: 722). Paradigmalar , bilim adamlarının dünyayı arkasından gördükleri lensler olarak da nitelendirilebilir (Sergiovanni ve Corbal ly, 1984: 207). Geniş a n l a m d a p a r a d i g m a , ontolojik yönden nesnelerin doğası konusundaki sayıltıları; epistemolojik yönden bilginin doğası konusundaki sayıltıları; metodoloj ik yönden de araştırma problemini açıklamak için seçilecek strateji, etkinlik ve ölçütleri kapsamaktadır (Louis, 1981:. 247). Böylece farklı paradigmalar , sözkonusu boyut larda farklı sayıltılardan hareket etmektedir. Buna göre bir p a r a d i g m a , kuram, m o d e l ve yaklaşımları da kuşatan, araştırmacının doğa, olgu ve olaylara ilişkin temel bakış açısını, perspektifini, kısaca dünya görüşünü i fade etmektedir. Bil imde paradigmalar , bir bakıma araştırmacıların benimsedikleri "zihinsel model ler " olarak da tanımlanabilir. Dolayısıyla bi l imde tek bir paradigmanın varlığı sözkonusu değildir. Çeşitli epistemik topluluklara göre (Viyana Okulu, Frankfurt Okulu) parad igmala r da farklılaşabilmektedir. Her araştırmacı, belli bir p a r a d i g m a y a bağlı olabileceği gibi her bilimsel araştırma da sözkonusu p a r a d i g m a ve bakış açısı tarafından yönlendirilir, iyi bir araştırmacı, araştırma problemine ilişkin veri t o p l a m a ve çözümleme sürecinde sözkonusu paradigmanın farkındadır (Bogdan ve Biklen, 1992: 33).

Page 3: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnet şişman

Örgütler ve Yönetim Açısından Paradigmalar

Örgütler açısından bir p a r a d i g m a , örgütün doğası konusundaki temel inanç ve sayıltıları yansıtan gene l bir bakış açısı v e y a düşünme biçimi olarak tanımlanabilir. D a h a açık bir i fadeyle p a r a d i g m a , örgüt fenomeninin ontolojik doğasına ve bu fenomenin epistemolojik y e n d e n nasıl bilinebileceğine ilişkin sayıltılarla metodoloj ik açıdan da nasıl araştırılıp incelenebileceğine ilişkin sayıltıları kapsamaktadır (Gioia ve Pitre, 1990: 585). Örgüt ve yönetimin doğasını açıklamaya dönük p a r a d i g m a ve yaklaşımlar literatürde farklı biçimlerde (nesnel-öznel; pozitivist-yorumsamacı; yapısal, işlevsel, eleştirel, postyapısal; modernist-postmodernist vb.) sınıflandırılabilmektedir. Örgütler açısından yapılan diğer bir sınıflamada (Burrel ve Morgan, 1979) sözkonusu parad igmalar , işlevsel, radikal yapısalcı, radikal hümanist ve yorumsamacı o lmak üzere dört başlıkta açıklanmıştır. Bunlardan işlevsel ve yorumscmacı paradigmalar , d a h a çok "sosyal düzen/istikrar", radikal yapısalcı ve yapısal hümanist parad igmalar ise "değişme" üzerinde yoğurlaşan parad igmala r olarak nitelendirilmiştir. Yine bunlardan işlevsel ve radikal yapısalcı parad igmalar "nesnel " , radikal hümanist ve yorumscmacı parad igmala r da "öznel" yönü ağır basan parad igmala r olarak belirtilmiştir.

Örgüt ve yönetimle ilgili literatürde 1980 ve 1990'lı yıllar b o y u n c a özellikle kuramsal düzeyde yapılan tartışmalarda en çok referans verilen kaynakların başında Burrel ve Morgan'ın "Sosyolojik Parad igmalar ve Örgütsel Çözümleme (1979)" adlı kitabıyla Morgan'ın "Örgüt imajı (1986)" adlı kitapları gelmektedir. Yine bu yıllarda örgütlerle ilgili olarak üzerinde en çok durulan konulardan biri de kültürü ve örgüt kültürü o lup bu konudaki ilk çalışmalardan biri olarak Peters ve VVaterman'ın "Mükemmeli Arayış (1987)" adlı kitabı da literatürde en çok referans verilen ki laplar arasında yer almaktadır (Üsdiken ve Pasadeos, 1995: 503-526). Kültür kavramı, 1970'li yıllardan başlayarak örgütler ve yönetimle ilgili araştırmalarda bir değişken veya bir alt sistem olarak ele alınıp çözümlenmeye başlanır, a n c a k 1980'li yıllardan itibaren de yapılan bazı çalışmalarda örgütü çözümlemede kullanılabilecek bir p a r a d i g m a alarak görülmeye başlanır. Örgüt kültürü, 1980'li yıllar b o y u n c a örgüt kuramını der inden etkilemiştir.

Örgüt ve yönetim alanında geliştirilen p a r a d i g m a , yaklaşım ve kuramlar, dayanaklarını esas itibariyle sosyoloji, psikoloji, ekonomi , antropolo i gibi bi l imlerden almaktadır. Örgütsel ve yönetsel bil imlerde geçmişte

Page 4: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnet şişman

e g e m e n olan temel p a r a d i g m a ise mantıksal pozitivizm olup örgütsel-/öneîsei araştırmalarda e g e m e n olan bilimsel yöntem de sözkonusu paradigmanın sayıltıları üzerine kurulmuş; insan davranışlarının ve insanlardan oluşan sistemlerin açıklanmasında gözlem ve d e n e y /öntemleri temel alınmış, olgular ve olgular arası ilişkiler belir lenimci bir -utumla açıklanmaya çalışılmıştır (Şişman, 1996: 296). Aşağıda geleneksel bir bilim paradigması olarak pozitivist • paradigmanın temel özellikleri <ısaca açıklandıktan sonra, bu p a r a d i g m a kapsamında işlevselcilik, yapısalcılık ve takas kuramının da örgüte ilişkin bakış açıları kısaca özetlenmiştir.

Egemen Bir Bilim Paradigması Olarak Pozitivizm

Pozitivist p a r a d i g m a , doğa bilimlerinden sosyal bilimlere uyarlanmış, a n c a k sözkonusu p a r a d i g m a sosyal bil imlerde e g e m e n bir p a r a d i g m a durumuna geldiği sıralarda doğa bilimlerindeki geçerliliği sorgu lanmaya ve tartışılmaya başlanmıştır. D a h a sonra bu tartışmalar sosyal bilimlere de yansımış, giderek o n a alternatif p a r a d i g m a ve araştırma yöntemlerine o lan ilgi ar tmaya başlamıştır. Başlangıçta "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etki leyen VVİttgenstein, "Felsefe Araştırmaları" adlı kitabıyla linguistiğe dayalı felsefe anlayışını savunarak pozitivizm karşıtı gelişmeleri de etkilemiştir. Bu k i tapta üzerinde durulan temel konu, gündelik dildir. Bu dil, sözcüklerden m e y d a n a gelmekte olup o n a göre sözcüklerin tek bir anlamı ve tanımı yoktur; içinde yer aldıkları dil bağlamına göre an lam kazanırlar. Sözcüğün dil içinde kullanımı değiştikçe anlamı da değişmektedir. VVİttgenstein buna "dil oyunları" demektedi r (Hübsher 1994: 156-159). Dil konusu, yorumsamacı p a r a d i g m a kapsamında yapılan tartışmalarda da önemli bir yer tutmaktadır.

Pozitivizmin mimarı Auguste C o m t e olarak bilinmektedir. A n c a k o n d a n sonra pozitivizmin kendi içinde çeşitli versiyonları (neopozitivizm, mantıksal pozitivizm) gelişmiştir. C o m t e , doğa bilimlerine uygulanan bilimsel yönfemin top luma da uygulanabileceğini ve bu yöntemle toplumsal gerçeğin açıklanabileceğini ileri sürüyordu. Bu yöntem, t e m e l d e d e n e y ve gözleme dayalı oiup h e m e n tüm modern bilimler, bu paradigmanın mantığı içinde biçimlenmiştir. Pozitivizm, her ne kadar değerden bağımsız bir bilimi savunmasına karşılık, kendisi de bir bilim ideolojisi, bir bilim miti olarak nitelendiri lmekten kurtulamamıştır. Pozitivizm, esas itibariyle

Page 5: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A D İ G M A V E Y A K L A Ş I M L A R

nchut şişman

modernite içinde gelişmiştir. Modernite ise rasyonalizme ve düalizme dayanmaktadır. Bu yönüyle pozitivizm, rasyonalizm ve empirizmin bir sentezi olarak da nitelendirilebilir. Burada üzerinde durulması gereken bir kavram dualitedir. Dualizm, dünyayı açıklamada olgu ve değer, m a d d e ve zihin gibi nihai olarak birbirine indirgenemez, birbirinin karşıtı c larak görülen, birbirini dışlayan kavram çiftlerinin zorunlu olduğunu savunan entellektüel bir anlayıştır. Modern düşünce tarihi içinde özellikle b e d e n -ruh, beyin-bilinç, madde-z ih in, nesne-özne, nesnel-öznel, nesnellik-öznellik, olgu-değer, rasyonal-irrasyonal, doğa-kültür, naturalizm-kültüralizm, gerçeklik-düşünce, pratik-teorik, bilimsel-ideolojik, deneyse l -kuramsal, tanımlayıcı-buyurucu, pozitif-negatif gibi kavram çiftleri içinde ortaya çıkmaktadır. Pozitivizm, tercihini bunlardan birinciler lehine yapmıştır (Arslan 1995: 543-550).

Diğer taraftan pozitivizm, "kartezyen bil im" anlayışına dayanmaktadır. Kartezyen düşüncenin temel inde ise Descartes, Locke, Hume gibi felsefeciler vardır. Pozitivizm, aynı z a m a n d a " N e w t o n c u dünya" anlayışına dayanmaktadır. Son yıllarda ise kartezyen o l m a y a n , kuantum kuramına dayalı bir bilim anlayışı da gelişmektedir. Kartezyen feisefe, insan ve doğayı karşı karşıya getirerek özne-nesne ayırımını y a p m a k t a , insanı akıl sahibi, bilen bir özne olarak ele almaktadır. Oysa insan, aynı z a m a n d a arzu e d e n , isteyen, hisseden, başkalarıyla ortak bir dün/ada yaşayan, tarihselliği o lan bir varlık olarak görülmektedir (Göka ve diğ. 1996: 31).

Son zaman la rda diğer a lan larda olduğu gibi sosyal bil imlerde de pos tmodem toplumsal çözümlemeler yanında modern ve postmodern düşünce sistemlerinin karşılaştırılmasına dayalı çalışmalar da yapılmaktadır. Geçen onyıllarda sosyal bil imlerde postmodern çözümleme konusunda pek çok şey söylenmiştir. M o d e r n düşünce, aydınlanma felsefesine d a y a n m a k t a , o n d a n bes lenmekte iken postmodern düşünce kapsamında dile getirilen bazı görüşler de esasen m o d e m düşünce sistemi içinde yer a lan bazı düşün adamları tarafından dile getirilmiştir. Bu yönüyle postmodemistler, kimilerince "eski şarab yeni şişeye koymak" la itham edilmektedir. Her ne kadar postmodern düşünce, m o d e m düşünce içinde gelişmeye başlamışsa da özellikle 1980'den sonraki tartışma ve çalışmalarla alternatif bir düşünce sistemi olarak da gelişmeye başlamıştır. Son kuşak postmodemist ler ise toplumsal çözümlemelerde kaos ve karmaşa kuramı, G o d e l teoremi, kucntum mekaniği, topoloji kuramı gibi kuramlardan da etki lenmektedirler (Mi lovanovic 1995).

Page 6: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A D İ G M A V E Y A K L A Ş I M L A R

mchnet şişman

Modern ve postmodern düşünce sistemleri bağlamında, iki düşünce sisteminin karşılaştırılmasına dayalı olarak yapılan çalışmalarla pozitivizm ve yorumsamacı parad igmalar kapsamında yapılan tartışmalar, kimi yönleriyle birbiriyle örtüşmektedir. Yorumsamacı ve postmodern artışmalar, b a z e n birbirlerine karşıt görünmüşlerse de bazen de aynı

mücadelenin farklı i fade biçimleri olmuşlardır (Göka ve diğ. 1996: 181). Sosyal bilimler açısından yaklaşıldığında örneğin, toplum, toplumsal yapı, oplumsal rol gibi konularda iki düşünce sistemi arasında, birincileri

ınodernist, ikincileri ise postmodemist lerce vurgulanmak üzere bir karşılaştırma yapıldığında, d e n g e - d e n g e durumundan uzak o lma, düzen-değişme, homojen-hetorejen, totallik-farklılık/parçalılık, merkezci l-merkez dişilik, statik sınırlar-geçirgen/esnek sınırlar, kapalılık-açıklık gibi farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan modernist açıdan yapılan toplumsal çözümlemelerde ise yapısal-işlevselcilik (Durkeim, Parsons, Freud), rasyonallik (VVeber), d e n g e (Freud) vurgulanan başlıca konular iken oostmodern toplumsal çözümlemede, düzensizlik, mantığa aykırı düşünüş, doğrusal o lmayan değişme, öznellik, söylem gibi konular vurgulanmaktadır (Mi lovanovic 1995).

Pozitivist p a r a d i g m a , toplumsal olanın doğal o l a n d a n farklı olmadığını, dolayısıyla doğa bilimlerinde uygulanan açıklama yönteminin sosyal a lan larda da başarıyla uygulanabileceğini ileri sürmektedir. Bu p a r a d i g m a açısından ister doğa bilimleri, isterse sosyal bilimler olsun, tüm bilimlerin amacı, empirik gözlemle kanıtlanabilir ilke, yasa ve genel lemeler üretmek olup sınanamayan ve doğrulanamayan her türlü düşünce normatif kabul edilerek ideolojik mahiyette görülmektedir. Böylece pozitivizm, gerçeğin doğasının nasıl araştırılıp belirlenebileceğine ilişkin bir dizi kurallar bütünü olmaktadır (Greenfieid 1988: 118).

Pozitivist p a r a d i g m a y a göre gerçek bir düzen içinde olup nesnel olarak belirlenip bilinebilir. Şu halde bu bakış açısını benimseyen araştırmacı, "gerçeğin doğasında bir düzenliliğin var olduğu" ve " b u gerçeğin nesnel olarak ölçülebileceği" biçimindeki iki temel sayıltıdan hareket etmektedir. Pozitivist p a r a d i g m a y a göre, doğal yaşamı ve insan yaşamını düzenleyen bir takımı yasalar vardır ve bu yasalar araştırmalarla keşfedilebilir niteliktedir. Dolayısıyla araştırmada ulaşılan sonuçların (keşfedilen yasaların) benzer fenomenlere de genel lenmesi olanaklı görülmektedir ( P e c a 1991: 6). Pozitivist bilim anlayışı, o lgudan değer çıkarmadığı gibi değerleri de gerçek olarak kabul etmemektedir . Bu p a r a d i g m a d a sayılabilen ve hesaplanabi lenler gerçek olarak kabul edilmektedir. Şu ha lde pozitivist p a r a d i g m a kapsamında yapılan araştırma sürecinde

Page 7: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

nehnd şişman

değerler görmezlikten gelinerek nesnel ve empirik gözleme d a y a n m a y a n veri ve bilgi kabul edi lmemektedir . Oysa bilim adamı ve araştırmacı, s a d e c e gerçeği bel i r lemeye çalışan bir gözlemci değil, aynı z a m a n d a gerçeğin yorumlayıcısı olarak görülmektedir (Greenfield 1988: 118-121).

Pozitivist p a r a d i g m a yönetim alanına uygulandığında, buna bağlı olarak yapılan araştırmanın temel amacı, "yönetsel davranışı açıklamak, kestirmek ve kontrol etmek" biçiminde özetlenebilir. Bu paradigmayı benimseyen bir yönetim bil imci, etkili yönetsel ey lem ve davranışları bel i r lemeye çalışacaktır. Bu p a r a d i g m a y a göre yönetsel ey lem, genellenebil i r bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla herhangi bir örgütte etkili bulunan yönetsel bir ey lem, bir başka örgütteki yönetici davranışlarına da uyarlanabilir. Böylece pozitivist p a r a d i g m a y a bağlı olarak yapılan bir araştırmada s a d e c e " n e " sorusuna c e v a p aranmak la yetinilrneyip değişkenler arası ilişkiler de kurularak neyin etkili ya da etkili olmadığına da karar verilmektedir ( P e c a 1991: 8-9). Pozitivist p a r a d i g m a kapsamında ele alınabilecek yapısalcılık, işlevselcilik ve takas kuramlarının, crgüte ilişkin bakış açıları da aşağıda kısaca açıklanmıştır.

Yapısalcılık

Yapısalcılık, esas itibariyle " m a k i n e " mecazına d a y a n m a k t a , ;osyal davranışlarla makinenin eylemleri arasında paralellik kurarak açıklamalarda bulunmaktadır. Bu bakış açısından her birey ve birim, değiştirilebilir parçalar olarak görülmektedir. Buna göre toplum ve örgüt de mekanik bir karakterde düşünülmektedir. Temel çözümleme birimi tormal yapılar olmaktadır, insan eylemlerinin temel inde ilgilerin çatışmasının yattığı kabul edilmektedir. Ayrıca insan eylemleri için i l c i bir gücün olabileceği düşünülmektedir. Sosyal düzenin sağlanmcsı ve sürdürülmesi, çeşitli güçler ve ilgi grupları arasında oluşturulacak d e n g e ile olanaklı görülmektedir (Mitchell, 1989: 238). Örgütler, mekanik ve rasyonal sistemler olarak düşünüldüğünde yönetim de örgütsel etkililik üzerine kurulmuş olmaktadır. Örgütün makine mecazına bağlı ve n e d e n -sonuç ilişkisine dayalı olarak doğrusal biçimde çözümlenmesi, esasen Nevvtoncu ve kartezyen bilim anlayışına dayanmaktadır. Buna karşıt olarak yakın zaman la rda önerilen bir başka kuram ise kaos ve kamaşa kuramıdır. Sözkonusu kuram literatürde bazen "doğrusal o l m a y a n dinamikler" biçiminde de anılmakta olup bu kuram açısından araştırmaya konu olan fenomenin doğrusal model ler le açklanıp kestirilemeyeceği ileri sürülmektedir (Brodnick ve Kraff, 1997; 3). Kaos

Page 8: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehmet şişman

kuramı, d a h a çok kuantum kuramı ile ilişkili olup yönetim bil iminde ve karar kuramında yumuşak/esnek bir mantığa dayalı yeni bir p a r a d i g m a olarak önerilmektedir. D a h a çok matematik ve fen bilimlerinde tartışılan kaos kuramının örgütsel-yönetsel bil imlerde uygulanıp u y g u l a n a m a y a c a ­ğına ilişkin çeşitli tartışmalar yapılmaktadır (Tatenbaum, 1998, O v e r m a n 1996).

İşlevselcilik

işlevselcilik, esas itibariyle "o rgan i zma" mecazına dayalı olup temel görüşleri, yaşayan organizmaların kendi yaşamlarını düzenleme özellikleri üzerine kurulmuştur. Üzerinde durulan temel çözümleme birimi işlevsel yapılardır, işlevselci açıdan sosyal düzen, büyük ölçüde paylaşılan değerler ve inançlar yoluyla kurulabilir. Sosyal düzen ve hiyerarşide kimi bireylerin diğerleri üzerinde otorite sahibi olmaları onaylanmaktadır. Grupta bütünleşme ve dengey i sağlayabilmek için de bireylerin ve ortak eylemlerin temel gereksinimler tarafından motive edilebileceği kabul edi lmektedir (Mitchell, 1989: 238). işlevselcilik, örgütün durağan bir Karakterde ve statükoyu sürdürme eğiliminde olduğu sayıltısı üzerine kurulmuştur (Gioia ve Pitre, 1990: 585). Böylece işlevselcilik, sosyal düzeni sağlama ve sürdürme konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır, işlevselcilik, esas itibariyle mantıksal pozitivizm üzerine inşa edilmiş olup sosyal gerçeğin doğasına ilişkin de nesnel bakış açısını benimsemektedir . Örgüt ve yönetim alanında, gerek kuram geliştirmede gerekse araştırmalarda oldukça etkili o lan bir yaklaşımdır.

Takas Kuramı

Takas kuramı da teme lde " p i y a s a " kavramına d a y a n m a k t a olup tarihsel olarak merkantilist burjuva ekonomis inden etkilenmiştir. Faydacı felsefenin gelişmesi, para ekonomisinin oluşması, toplu sözleşme ve iş sözleşmelerinin uygulanması, işletmelerin rasyonal düşünen insanlardan oluşan yerler olarak görülmesi, kuramın temelini oluşturmaktadır. Takas merkezli sosyal çözümleme, sosyal düzenin müzakere edilmiş sözleşmeler yoluyla sağlandığını ileri sürmektedir. Kurama göre insan eylemlerinin temel indeki itici güç " f a y d a " olup sözleşme, bireye bazı özel teşviklerin sağlanmasıyla ayakta kalabilir. Bu teşvikler, doğası itibariyle m a d d i y a d a sembolik nitelikte olabilir (Mitchell, 1989: 239-240).

Page 9: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

P A R A D İ G M A V E Y A K L A Ş I M L A R

mchnet şişman

Pozitivist Paradigma Açısından Okul Yönetimi

Pozitivist p a r a d i g m a açısından okullar diğer örgütler gibi, "birer örgüt t ipi" olarak görülüp okul örgütlerindeki insan davranışlarının da araştırılarak açıklanabileceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu p a r a d i g m a y a göre okullar, "nesnel varlıklar" olarak görülmekte olup nesnel olarak araştırılabilecekleri düşünülmektedir. Şu ha lde gerek araştırmacı, gerekse araştırmaya konu o lan okul, bu p a r a d i g m a açısından nesnel varlıklar olarak düşünülmektedir. Okullar, nesnel olarak tanımlanabilen varlıklar olarak düşünüldüğünde ise örgütsel işlevlerle ilgili olarak geliştirilen çeşitli mode l ve davranışlar, okullara da uygulanabil i r nitelikte görülmektedir.

Eğitim yönetimi alanında yaklaşık kırk yılı aşkın bir z a m a n d a n beri geliştirilen kuram ve modeller, g e n e l d e davranışçı ve yapısal-işlevsel yaklaşımlar etkisinde geliştirilmiştir. Egemen p a r a d i g m a ise mantıksal pozitivizmdir. Araştırmalarda da g e n e l d e nicel araştırma yöntemleri tercih edilmiştir. Diğer taraftan eğitim yöneticisi yetiştirmeye dönük programların içerikleri de beceri ler ve gözlenebilir eylemler üzerinde odaklaşmış, davranışçı psikoloji, VVeber'in bürokrasisi, Levin'in psikolojisi, Mintzberg' in örgütsel yapısalcılığı, Merton'un sosyolojisi üzerine yoğunlaşan "örgüt sosyolojisi" üzerine temellendirilmiştir (English 1993: 4).

Pozitivist p a r a d i g m a açısından okullar, ulaşılmak istenen belirli amaç ara sahip birer örgüt tipi olup bu örgütlerde sözkonusu o l a c a k yönetim biçimi de genellenebil i r bir yönetim tipi olarak görülmektedir. Okul içinde yer a lan bireylerin her türlü davranış ve eylemlerini okul amaçlarının yönlendirmesi beklenmektedir . Bir aracı olarak okul yöneticisinden bek lenen de okulun tüm kaynak ve girdilerini birleştirip kullanarak okul amaçlarını gerçekleştirmektir. Böylece okul müdürünün temel görevi, okul amaçlarını koruyup okul personelinin eylem ve davranışlarına sözkorusu amaçların yön vermesini sağlamak, sonuçta okul amaçlarını gerçekleştirmektir. Okul yönetimine ilişkin kuramın amacı da yönetsel eylemi kestirmek ve kontrol e tmeye dönük yasalar üretmektir. Şu ha lde bu p a r a d i g m a açısından okul yönetimiyle ilgili geliştirilen kuramlar, üm okullara uygulanabil ir nitelikte gene l kuramlar olarak görülmektedir ( P e c a 1991: 6).

Pozitivist paradigmayı benimseyen bir okul yöneticisi de insan davranışı, okul, toplum ve dünyada, gerçeğin içsel düzenine bağlı olarak bir düzenlilik arayacaktır. Görevini bir düzen içinde yerine getirmek için

Page 10: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A

mchnd şişman

okuldaki düzenin temelinin de insanların rasyonal davranışlarına bağlı olduğunu kabul edecekt i r . Böylece okul müdürünün görevi, okuldaki düzeni sağlamak, korumak ve sürdürmek, okul amaçlarından s a p a n davranışları arayıp bulmak, üyelerce gösterilebilecek rasyonal o l m a y a n davranışları çeşitli müeyyidelerle yoketmeye çalışmak, okul amaçlarını gerçekleştirmek için çalışan üyeleri de şu y a d a bu biçimde ödüllendirmektir. Bu durumda okul amaçlan, okul yöneticisine temel yol gösterici olup her türlü yönetsel işlev, karar, davranış ve personel değerleme işlemlerinde temel ölçütler olmaktadır. Rol tanımlamaları da buna göre yapılmaktadır. A n c a k okul, durağan bir yapıya sahip olmayıp çeşitli etkiler okul amaçlarını da değişmeye zorlayabilir. Bu du rumda yöneticiye düşen görev ise, çeşitli kaynaklardan ge leb i lecek etkileri süzgeçten geçirmek, sözkonusu etkilerin okuldaki değişme sürecinde dikkate alınıp alınmayacağına karar vermektir (Peca 1991: 10).

Bilim Felsefesindeki Gelişmeler ve Eğitim Yönetimine Etkileri

Yıllar önce, eğitim yönetimini empirik araştırmalara dayalı olarak bilimsel temeller üzerine kurmayı amaçlayan VVayne Hoy, u y g u l a m a merkezli ölçütlerin, eğitim yönetimiyle ilgili araştırmaları yönlendirmedeki etkisinden yakınarak eğitim yönetiminde bilimsel kuramlar geliştirmenin ve bilimsel araştırmalar yapmanın gereğine işaret ediyordu. VVayne Hoy, esas itibariyle pozitivist p a r a d i g m a y a bağlı bir eğitim yönetim bilimcisidir. A n c a k b u r a d a gözardı edi len nokta, bilimsel kuramların bilim a d a m 1

deni len epistemik topluluklar tarafından geliştirildiği ve sözkonusu toplulukların benimsedikleri bazı sayıltılarında, içinde yer aldıkları sosyal, kültürel, ekonomik, politik bağlamların rol oynadığıdır.

Yakın zaman la rda bilim felsefesindeki gelişmelerin (Kuhn, heyerabend Toulmin) de etkisiyle geleneksel yönetim bilimine karşı bazı eleştirile' yöneltilmekte, bu tartışmalar doğal olarak eğitim yönetimini de etkilemektedir. Geleneksel yönetim bilimi ve eğitim yönetimine ilişkin eleştirileriyle tanınan önemli bir isim Thomas B. Greenfield'dır. Greenf ie ld yıllar önce 1974'de yazdığı bir m a k a l e d e , mantıksal pozitivizmin, deneyciliğin, nesnel realizmin eğitim yönetiminde kuram, araştırma ve: u y g u l a m a d a epistemolojik temelleri oluşturduğuna işaret etmiş; alternatif olarak yorumsamacı p a r a d i g m a ve nitel araştırma yöntemlerini önermiştr (Burl ingame ve Harris, 1998: 22-23). Eğitim yönetimiyle ilgili çağdaş araştırmalarda ise pek çok bakış açısı ve yaklaşım kullanılmaktadır. Bu çalışmalar, naturalizm, emprizm, pragmatizm, instrumentalizm,

Page 11: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T I F P A R A D İ G M A VE Y A K L A Ş I M L A R

mekmet şişman

varoluşçuluk gibi çeşitli telsefi akımların değişik formlarıyla pozitivizm, idealizm, materyal izm, fenomenoloj i gibi pek çok felsefi akım ve paradigmayı kapsamaktadır (Willower, 1985: 6). Her ne kadar örgüt ve yönetim biliminin nesnel, n icel , değerden bağımsız olması gerektiğine ilişkin bazı tezler ileri sürülmüş ise de belli p a r a d i g m a ve kuranlar çerçevesinde yapılan araştırmalar, aslında bir takım felsefi değer ve sayıltıları da içermektedir (Greenfield, 1988: 126).

Eğitim yönetimi alanında bazı araştırmacılar (Greenfield, Bates, Hodgkinson) yönetimin doğası itibariyle değerden bağımsız ele clınıp açıklanamayacağını ileri sürmektedirler. Greenf ie ld 'a göre, geleneksel yönetim bilimi, özellikle nesnellik konusunda ileri sürdüğü tezlerle yanlış temeller üzerine inşa olunmuştur. O n a göre bilim, esas itibariyle öznel bir karaktere sahiptir. Bu bakış açısından gerçeğin varlığı inkar ed i lmemek le birlikte sözkonusu gerçeğin hiçbir z a m a n doğrudan algılanamayacağı, a n c a k insan tarafından yorumlanabileceği ileri sürülmektedir. Buna göre sosyal bilimin temel amacı, "sosyal gerçeği, farklı insanların gördüğj ve algıladığı biçimde a n l a m a y a çalışmak" biçiminde görülmektedir. Dolayısıyla sosyal bil imci, insanın sosyal gerçeği tanımlama biçimi ve sözkonusu gerçekle ilgili kuralları nasıl oluşturduğuyla i lg i lermek durumundadır. Bu durumda sosyal bilimin nihai gerçeği açıklaması olanaklı görülmemekte, a n c a k sözkonusu bilimin, insanın kendi dünyasını oluşturmasına yardım edebileceği kabul edi lmektedir (Evers, " 988, Greenf ie ld, 1975'e atfen).

Greenfield'ın görüşleri, felsefi ve epistemolojik yönden esasen Kantçı felsefeye dayanmaktadır. Dünya ile ilgili olarak Kant, noumena l dünya (dünya olduğu gibidir) ve p h e n o m e n a l dünya (dünya bizim onu gördüğümüz gibidir) olmak üzere bir ayırım yapmış, gerçek bir dünyanın varlığından söz etmiş, a n c a k söz konusu dünyayı insanın hiçbir z a m a n doğrudan algılayamayacağını, gerçeğin insanın yorumundan bağımsız olamayacağını ileri sürmüştür. Bu bakış açısından örgütler de insanlar tarafından sosyal olarak oluşturulmuş gerçekler, kültürel oluşumlar (artifactlar) ve an lam sistemleri olarak görülmekte; a n c a k anlamın yorumlanmasıyla açıklanabilecekleri kabul edilmektedir. Örgütler, nesneler değillerdir. Dolayısıyla ontolojik a n l a m d a bir gerçeklikleri yoktur. Örgütler, insanların icat ettiği sosyal gerçeklerdir. Bu açıdan örgüt kavramı, "moral bir düzen" olarak tanımlanabilmektedir. Dolayısıyla örgütleri ve yönetimi a n l a m a ve açıklamada yeni m e c a z ve p a r a d i g m a l a r a gerek duyulmaktadır. Pozitivizmin sayıltıları üzerine k u u l a n ve bunlarla sınırlı kalan bir yönetim bilimi, belki teknik a n l a m d a uzmanlar

Page 12: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A D İ G M A V E Y A K L A Ş I M L A R

mchnct fısnan

yetiştirir, a n c a k "değerler" konusunda değil. Oysa örgütlerde yöneticiler, değerlerin taşıyıcıdırlar. Onlar, giyimleri, konuşmaları, eylemleri, adetler i ile bir takım değerleri yansıtır ve temsil ederler, aynı z a m a n d a değerler konusunda hakemlik yaparlar (Greenfield, 1988: 128-133).

Eğitim yönetimiyle ilgili çağdaş araştırmalar, oldukça dar kalıplar içerisine sıkıştırılmıştır. Bu çalışmaların pek çoğu sosyal dünyanın nesnel ve değerden bağımsız olarak incelenebileceğini varsaymaktadır. Dolayısıyla sözkonusu araştırmalar sonucunda okulları kontrol ve iyileştirme için gerekli o lan bilgilerin e lde edilebileceğine inanılmaktadır. Halbuki bu araştırmalarda gözardı edi len bir gerçek vardır. O da öznel gerçekler olarak insan eylemlerine temel oluşturan değerlerdir. Değerler konusu eğitim yönetiminde üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Eğitim yönetimi alanında uygulamacılar çeşitli uygulamalarında değerler arasından bir tercih y a p m a k durumundadırlar (Willower, 1985:14-15). Değerler, insanların öznel gerçekleridir. Eğitim yönetimiyle ilgili çağdaş tartışmalarda eğitim yönetiminin, sosyal bir bilim olmanın ötesinde bir " insan bilimi" olduğu ısrarla vurgulanarak hatta bir "b i l im" olmanın ötesinde aynı z a m a n d a bir " sanat " olduğu da ileri sürülmektedir (Lakomski, 1987: 81). Bu konu, özellikle eğitimle ilgili liderlik tartışmalarında d a h a çok gündeme gelmekte, liderliğin, moral ve etik yönüne dikkat çekilerek bir sanat olduğu da ileri sürülmektedir.

Eğitim yönetimi alanında, bir taraftan örgüt sosyolojisi bağlamında eleştirel kuram taraftarları (Foster, Giroux, Maxcy) , davranışçılık bağlamında diğer bazı araştırmacılar (Evers, Lakomski) mantıksal pozitivizmi ve onun eğitim yönetimi üzerindeki etkilerini eleştirmekte; diğer taraftan eğitim yönetimi alanındaki pür nicel araştırma yöntemlerinden nitel yöntemlere dönüşümün gereği konusunda tartışmalar yapılmakta (Lincoln, G u b a ) ; eğitim yönetiminde siyaset bilim merkezli olarak yapılan liderlik araştırmaları eleştirilerek liderliğin d a h a çok etik. moral, kültürel, sembolik doğasının vurgulandığı gözlenmektedir (English, 1993: 5).

Yorumsamacı Paradigma ve Bu Kapsamdaki Yaklaşımların Eğitim Yönetimine İlişkin Doğurguları

Pozitivizme karşıt olarak geliştirilen eleştiri ve tezler iki boyuttc toplanabil ir . Bunlardan birincisi, pozitivizmin insan davranışların açıklamadaki uygunluk derecesinin sorgulanmasına ilişkindir, ikincisi ise bu p a r a d i g m a y a bağlı olarak insan davranışları üzerinde yapılar araştırmaların sonuçlarının güvenilirlik düzeyine ilişkindir. Sözkonusu

Page 13: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

B B B H B B M H M M 4 l - a ^ ^

mchnct fısmtm

araştırmalarda oldukça tartışmalı sonuçlara ulaşılabilmektedir. Bu tartışmalardan eğitim yönetimiyle ilgili olarak çıkarılabilecek bir sonuç, pozitivist p a r a d i g m a y a bağlı olarak eğitim yönetimi alanında yapılan araştırmaların k a y d a değer önemli sonuçlar üretmediğidir. Diğer sosyal bil imlerde olduğu gibi eğitim/okul yönetiminde de pozitivist p a r a d i g m a y a bağlı olarak yapılan araştırma sonuçlarına o lan güvensizlik, alternatif araştırma yöntemlerini gündeme getirmektedir. Pozitivist p a r a d i g m a y a alternatif olarak ileri sürülen görüşler öznel, yorumsamacı, nitel, doğal, fenomenoloj i , etnometodoloj i , sembolik etkileşimci, eleştirel kuram gibi başlıklar altında dile getirilmektedir, insan bilimlerinde pozitivist p a r a d i g m a y a alternatif olarak önerilen p a r a d i g m a y a g e n e l olarak yorumcu/yorumlamacı (interpretive) p a r a d i g m a , yorumsama/yorurnsa-macı p a r a d i g m a veya yaklaşım, hermenotik (hermeneutics/yorumbil im), hermenotik yaklaşım (hermeneutic) gibi adlar verilmektedir. Bugün yorumsamacılık, geçmişte olduğu gibi s a d e c e metnin yorumlanması anlamında kullanılmayıp kuramsal bir yönelim, felsefi bir disiplin ve bir akım olarak nitelendirilmektedir (Göka ve diğ. 1996: 23).

Yorumsamacı p a r a d i g m a y a göre insan varlığı, kendini kuşatan bir an lamlar ağı tarafından belirlenmektedir. An lam, insanın s a d e c e zihn'nde olmayıp eylemler inde de yer almaktadır. Ayrıca sözkonusu a n l a m , kişiye özgü olmayıp öznelerarası (intersubjektif) bir nitelik de taşımaktadır. Dolayısıyla insanların birbiriyle olan tüm etkileşimleri, a n l a m yüklü eylemler olarak nitelendirilmektedir. Anlamın, insandan bağımsız, nesnel, scmut olarak belirlenmesi olanaklı görülmemekte, öznelin de nesnelin de arkasında bir anlamın olduğu kabul edilmektedir. Yorumsamacı p a r a d i g m a , olgu ile değerin, ayrıntı ile bağlamın, gözlemle kuramın ayrılmazlığını vurgulamakta, kontrollü deney i , nicelleştirrneyi önemsememekte; nitel bet imlemeyi, öyküsel açıklamayı tercih etmektedir (Göka ve diğ. 1996: 24-25).

Yorumsamacı paradigma açısından sosyal dünya, doğal bir gerçeklik olarak ele alınamaz. Zira toplum, belirli bir yaşam biçimine, bu yaşam biçimi de belirli bir kültürel sisteme dayanır, insan yaşamı, doğadan farklı olarak yine hsan tarafından toplumsal/kültürel olarak inşa edilmiştir. Bu yaşam biçimini düzenleyen ilke, kural ve yasalar da evrensel mahiyette olmayıp belirli bir kültürel ve sembolik sisteme özgüdür. Bu nedenle sosyal bilimler yasabağımlı, nedensel bir açıklamaya değil; an lamaya dayalı, yorumsamacı bir açıklama yöntemini benimsemek durumunda görülmektedir (Sunar 1986: 15-16). insan bilimlerinde insan, hem özne (araştırma sürecini gerçekleştiren) hem de nesne (araştırmaya konu olan) konumundadır.

Page 14: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mekmti şişman

Sosyal bil imlerde yorumsamacılık, aslında yeni gündeme ge len bir p a r a d i g m a değildir. Esasen sosyolojide C o m t e sosyolojisine alternatif olarak Dilthey ve izleyicilerinin temsil ettiği " m a n e v i bil imci yaklaşım" ya da "tinsel yaklaşım" olarak adlandırılan bir sosyoloji geleneği vardır. Hatta yorumsamacılığın kökenini ilkçağ filozoflarına kadar götürenler vardır. A n c a k yorumsamacılık, bir akım olarak özellikle 1980'lerden sonra çeşitli a lan la rda oldukça etkili bir konuma .gelmiştir. Çağdaş yorumsamacılığın biçimlenmesinde ise, G a d a m e r , Derrida, Heidegger, Ricoeur gibi yorumsamacı ya da postyapısalcı düşünürlerin etkisi olup yorumsamacılığın da kendi içinde çeşitli versiyonları gelişmiştir. Yorumsamacı p a r a d i g m a , z a m a n z a m a n birbiriyle çatışan birçok görüş ve felsefi düşünceden oluşmaktadır. Bu tartışmalar, yorumsamacı kuram (Schleiermacher, Dilthey), yorumsamacı felsefe (Heidegger, Husserl, G a d a m e r ) , eleştirel yorumsamacılık (Habermas), Marksist eleştirel kuram, fenomenoloj ik yorumsama (Ricoeur) gibi başlıklar altında toplanabi lmektedi r (Göka ve diğ. 1986: 26).

Yorumsamacı açıdan örgüt yapısı, sosyal olarak oluşturulmakta olup bir örgüt ortamında yer a lan insanlar, kendi örgütsel gerçeklerini sosyal ve sembolik olarak kendileri yaratır ve sürdürürler. Yorumsamacı p a r a d i g m a taraftarlarına göre kuram, "herhangi bir sosyal gerçeğin nasıl oluşturulmakta ve sürdürülmekte olduğu" konusunda yoğunlaşır. Kuram oluşturmanın amacı, olayları açıklamaktır. Böylece an lam sistemleri, yapı ve örgütsel süreçler de açıklanmış olmaktadır. Kuram oluşturma, doğası itibariyle tümevarımsaldır. Bu bakış açısına sahip araştırmacı, ilgili kişilerden verileri toplar. Çözümleme, veri t o p l a m a süreci b o y u n c a d e v a m eder. Kuram oluşturma, doğrusal nitelikte olmayıp döngüse! mahiyettedir (Gioia a n d Pitre 1990: 588).

Eğitim bilimlerinde pozitivist ve yorumsamacı paradigmalar bağlamındc yapılan tartışmalardan çıkarılabilecek sonuca göre, giderek nicel araştırmc yöntemlerine ve bu yöntemlerle yapılmış olan araştırma sonuçlarına olar güven azalırken nitel araştırma yöntemlerine olan ilgi de artmaktadır. Nite araştırmada tümevarım yöntemi esas alınmakta, önceden belirli bir kuramsa çerçevenin belirlenmesi, denenceier geliştirilmesi söz konusu olmamaktadır Ayrıca, kuramın verilerden çıkarılması (grounded theory) söz konusudur. Bu araştırma geleneğinde yoğunlaşma, belirli bir grup oluşturan insanların yaşantılarını nasıl düzenledikleri ve nasıl anlamlandırdıkları konusu üzerindedir. Sosyal bilimlerde 1960'lı yıllara kadar genelde nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Bu yıllardan itibaren, eğitimde nitel araştırmalar söz konusu edi lmeye başlanır.

Page 15: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mchnet şişman

Nitel araştırma, belirli ortak özellikler taşıyan değişik araştırma strateji erini kapsayan genel bir kavramdır. Bu araştırma yönteminde insan, m e k a n ve söylemlerin derinlemesine bir betimlemesi yapılmaktadır. İstatistiksel teknikler pek uygulanmamaktadır. Bu yöntem, okul araştırmalarına uygulandığında, araştırmacı katılarak gözlem ve uzun süreli görüşmelerle okul yaşamını çözümlemeye çalışmaktadır. Bu süreçte araştırır.acı, gördüğü ve işittiği hemen her şeyi sistematik olarak kaydetmek durumundadır. Veri t o p l a m a sürecinde araştırmacı, okulun geçmişini, yazılı, görsel, işitsel kayıtları, fotoğrafları inceler. Veri t o p l a m a d a anket ve kapalı uçlu sorular kullanılmaz. Nitel araştırma yöntemi, içsel bakış açısı (inner perspective), katılarak gözlem, Şikago Okulu (sosyolojide), önek olay araştırması (case study), yaşam öyküsü (life history), yorumsamacı yaklaşım, fenomenoloj i , etnometodoloj i , sembolik etkileşimci yaklcşım, ekoloji, em ic yaklaşım, betimleyici (descriptive) yaklaşım, yumuşak veri (soft data) , doğal (naturalistic) yaklaşım, etnografik araştırma gibi konu ve başlıklar altında yapılan tartışmalarla yakından ilişkilidir (Bogdan ve Biklen 1992: 50). Buna göre nitel araştırma yöntemi, kuramsal temelleri itibariyle, fenomenoloj i , etnometodoloj i , sembolik etkileşimcilik . ve idealizm gibi akımlarla yakından ilişkili olmaktadır. Bu araştırma geleneğinde kültür de en çok referans verilen kavramlardan biridir.

Nitel araştırma yönteminin geçmişi, ondokuzuncu yüzyıla kadar dayanmaktadır. Özellikle sosyoloji ve antropoloj ide yapılan oazı araştırmalar bu grupta düşünülebilir. Yirminci yüzyılın başlarında ise Şikago Okulu etkisinde eğitim sosyolojisi, öğretim sosyolojisi kapsamında yapılan bazı araştırmalar bu grupta yer almaktadır. 1960'lı yıllara ge l inceye kadar sosyolojide e g e m e n olan p a r a d i g m a , yapısal-işlevsel p a r a d i g m a idi. A n c a k bu yıllardan itibaren fenomenolojik, etnometodoloj ik ve sembolik etkileşimci tartışmalar önem kazanır, bazı araştırmacılar araştırmalarını bunlar çerçevesinde y a p m a y a başlarlar. 1980 ve 1990'lı yıllarda da modemizm, postmodernizm (postyapısalcılık, yapıbozum) ve feminist kuram bağlamında yapılan tartışmalarda nitel araştırma yöntemi de sözkonusu edilir (Bogdan ve Biklen 1992: 26-29). Nitel araştırma yöntemi, bazı araştırmacılar tarafından bir araştırma yöntemi olmanın ötesinde bir "araştırma paradigması" olarak da görülmektedir. Eğitim yönetimi alanında da aslında 1950'lerden başlayarak nitel mahiyette Dazı araştırmalar yapılmıştır (VVillovver 1987: 14). Aşağıda, yorumsamacı p a r a d i g m a kapsamında düşünülebilecek, fenomenoloj ik ve etnometodoloj ik yaklaşımlarla eleştirel kuram ve sembolik etkileşimci yaklaşımların eğitim yönetiminde kuram, araştırma ve uygu lama yönlerinden bazı doğurguları kısaca açıklanmaya çalışılmıştır.

Page 16: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mchnet şişman

Fenomenolojik Açıdan Okul Yönetimi

Fenomenoloj ik açıdan gerçeğin esasında bir düzenlilik olmayıp sözkonusu gerçek a n c a k öznel olarak bilinebilir. Fenomenoloj ik tavırla araştırmaya başlayan araştırmacı da ayıklamacı bir yöntemle olay değil, öz bilgisi e lde etmeye çalışır, hiçbir tez , d e n e n c e geliştirmeksizin ve herhangi bir sayıltıya dayanmaksızın araştırma yapar . Belirli bir durum ve o r t a m d a yer a lan insanların etkileşimlerini ve olayların anlamını keşfetmeye çalışır. Fenomenolojik bakış açısına sahip araştırmacı, nesnel gerçeğin sürekli değişme özelliği gösterdiği sayıltısına bağlı olarak bu gerçeğin araştırılmasının, genel leyici sonuçlar üretemeyeceğini kabul eder . Bu bakış açısından gerçek, belirli bir durum, z a m a n ve mekan la sınırlı olup a n c a k belirli yöntemlerle keşfedilebilir (Peca, 1991 : 11). Böylece gerçek, göreceli ve bireysel algılarla sınırlı görülmektedir. G e n e l l e m e bir amaç olarak görülmemektedir. Gerçeğin araştırılması, bireylerin algıları üzerinde yoğunlaşmakta, belirli bir du rumda bireyin/bireylerin nasıl davrandığı bel i r lenmeye çalışılmaktadır.

Fenomenoloj i , pozitivizme alternatif olarak gelişen epistemolojik bir tavır alış olup onun bir anti-tezi olarak da nitelendirilebilir. Fenomenoloj i , öznelliği benimsemesi ve pozitivizmin nicel , deneysel yöntemi ben imseyen araştırma anlayışına karşı tümdengelimci bir yöntem önermesiyle gündeme gelmiştir (Peca 1991: 4). Fenomenoloj i , fenomenler in bilimi olarak Husserl'in 20.yüzyılın başlarında çağdaş felsefe üzerindeki tartışmalarıyla önem kazanmıştır. O n a göre bütün bilimlerir temel i fenomenoloj iye dayanmaktadır. Fenomenler, tüm bilimler içir sözkonusudur. Husserl'e ge l inceye kadar fenomen, d a h a çok olaylar, z a m a n ve m e k a n içinde olup bitenler karşılığı olarak kullanılmakta idi. Yani b u r a d a ve şimdi o lan fenomenler anlaşılmaktaydı. Husserl'in sözettiğ fenomenler ise, temel (essential) fenomenlerdir.

Fenomenoloj ik açıdan sosyal bilimin temel amacı, değişik insar gruplarının sosyal gerçeği nasıl tanımladığını a n l a m a y a çalışmaktır. Bı açıdan yaklaşıldığında sosyal bilim, araştırmacı tarafından oluşturular nesnel bir gerçekliğin ötesinde öznel bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıylc sözkonusu gerçek mutlak gerçek olmamaktadır. Fenomenoloj iye d a y a l sosyoloji geleneği de özellikle Edmund Husserl ve Alfred Schultz'ur felsefesinden etkilenmiştir. Bu a l a n d a akla ge len diğer önemli bir isim de Martin Heidegger 'di r . Benzer görüşlere Veber ian sosyoloji geleneğinde de rastlanmaktadır. Fenomenoloj i , özetle insan davranışının öznel yönC üzerinde yoğunlaşmakta, araştırma konusunun kavramsal dünyasınc

Page 17: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehıet şişman

girmeye, gündelik yaşam ve olayların çevresinde oluştuğu anlamları keşfetmeye yönelmektedir (Bogdan a n d Biklen 1992: 34). Fenomenoloj ik bakış açısı, sistem yaklaşımlarını da reddetmektedir .

Fenomenoloj ik açıdan okul, içinde yer a lan üyelerin kendine özgü bir kavramlaştırmasıdır. Okul yönetimi de okul toplumunu oluşturan üyelerin yine kendilerine özgü algılamalarıdır. Fenomenoloj i , eğitim yönetimi alanında özellikle Greenf ie ld ve Griffiths'in tartışmalarıyla şöhrete ulaşmıştır. Bu bakış açısından okullar, birer sosyal yapı değildir, fakat belirli bir grup insandan oluşan birer takım yıldızıdırlar. Bu neden le okullar, nesnel varlıklar olarak kabul edilip araştırılamazlar; zira okullar, içlerinde yer a lan bireylerin algılarının dışında var olamazlar. Ayrıca okullar, sınıflandırılarak da araştırılamazlar. Çünkü ontolojik yönden her okul, biricik (unigue) olarak kendi varoluşuna sahiptir. Bireyler, diğerleriyle ilişkiler konusunda varolan ve olması gerekenle ilgili çeşitli algılara sahip olabilirler. Böylece, her okul, başlıbaşına araştırılarak tanınıp belirlenebilir. Bir okula ilişkin olarak yapılan bir araştırma ve ulaşılan sonuçlar, diğer bir okulu a n l a m a d a eğitimci ve araştırmacılara herhangi bir yardımda bulunmaz ( P e c a , 1991: 12). Fenomenolojik bakış açısını ben imseyen araştırmacı, okulları, eğitimin sosyal amaçlarını gerçekleştirmek için oluşturulmuş kavramsal yapılar olarak görür. Böylece bir kimse, okulları a n c a k onun içinde yer a lan ve okul toplumunu oluşturan birey erin bireysel algılarına dayalı olarak tanımlayabilir.

Fenomenoloj ik bakış açısına bağlı olarak okul yöneticisinin temel görevi, kendi kendine olduğu kadar okul personeline yardım etmek ve okul formasyonu içinde bireysel algılardaki önceliklerin farkında olmaktır. Bir okul toplumunun üyeleri, uygun amaçları paylaşırlar. Ne zamanki okul toplumunun bir üyesinin eğitim hakkındaki algıları, diğer üye erin algılarıyla uygunluk göstermezse, bu durumda yöneticinin rolü, söz konusu uyumsuzluğu iletişim yoluyla g idermeye ve sorunu çözmeye çalışmaktır. Yönetici için spesifik olarak tanımlanmış hiçbir rol söz konusu değ Idir. Yönetsel davranış, dışsal güçler tarafından değil; okul içindeki bireyler tarafından tayin edilmektedir. Böylece yönetsel davranış, her t i rey tarafından kendine ve duruma özgü olarak tanımlanmakta, söz konusu davranışın genel lenmesi olanaklı görülmemektedir. Bu bakış açısından eğitim yönetiminde yönetsel davranış, belirli bir z a m a n , m e k a n ve bireyle sınırlı olup kendine özgüdür. Dolayısıyla kuram, belirli bir du rumda nasıl dav ranmak gerektiği konusunda herhangi bir c e v a p vermez ve yön tayin etmez Fenomenoloj ik açıdan çeşitli okul araştırmalarında ulanılan kuramlardan, yönetici tarafından öznel olarak yorumlanmak sure'iyle

Page 18: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnet şişman

I

yararlanılabilir y a d a sözkonusu kuramlar reddedilebil ir. Eğitim yöneticisinin davranışı genel lenemez. Zira kasıtlı olarak yapılan her türlü yönetsel ey iem, değişik saiklerden, motive edic i faktörlerden etkilenebilir ( P e c a , 1991: 12),

Fenomenoloj ik açıdan okul toplulukları, düzensiz ve akışkan topluluklar olarak görülmektedir. Aslında hiçbir sosyal sistem, bütünüyle hemojen nitelikte o l m a m a k t a , bütün üyelerin aynı ölçüde kabullendiği bir du rumda bulunmamaktadır. Bu farklılık, çatışmanın da bir nedeni olarak görülmektedir. Böylece çatışma aracılığıyla statükoya da m e y d a n okunmuş olmaktadır. Çatışma, tek başına davranışsal problemlerin dışında değildir. Böylece çatışma, a n c a k söz konusu davranışlarır temelini oluşturan algısal farklılıkların or tadan kaldırılmasıyla yok edilebilir. Okuldaki bir çatışmanın çözümünde de yönetici, kendi algıların diğerlerine e m p o z e etmez; algılamalar arasındaki farklılıkları g iderme konusunda diğerlerine yardım etmeye çalışır. Şu ha lde yöneticinir görevi, bireysel algılar arasında iletişimi sağlamak ve farklılıkları müzakere etmektir. Okul yöneticisi, okulda bir çatışma m e y d a n a geldiğinde, bunı_ örgütsel değişme için bir fırsat olarak görebilir. Değişme, okullar için yararl bir o lgu olarak kabul edildiğinde, dışsal olarak e m p o z e ed i lemez Değişme, söz konusu okul toplumunu oluşturan üyeler tarafından kabu gördüğünde, yeni fikir ve uygulamalar, söz konusu üyeler tarafından tercih edildiğinde olanaklıdır. Okul yöneticisine düşen ise iletişim yoluyla değişmeyi etki leme yollarını araştırmaktır. Fakat bu bakış açısından okui toplumunu oluşturan üyeler, önerilen değişmeyi .tercih ed ip e tmemede; özgür olabilmelidir ( P e c a , 1991: 15).

Etnometodolojik Açıdan Okul Yönetimi

Etnometodolojik çalışmaların geçmişi, antropoloj ide yapılan araştırmalara dayanmaktadır. Araştırma yöntemi ise d a h a çok "örnec olay araştırması" biçiminde gündeme gelmiştir. Söz konusu araştırmalaı, özellikle birey ve onun içinde yer aldığı toplum arasındaki etkileşim üzerinde yoğunlaşmaktadır. Etnometodoloj i , araştırmacılara araştırma verilerini top lamak için herhangi bir yöntem önermez, s a d e c e araştırmada üzerinde yoğunlaşılrması gereken noktaları gösterir. Belirli b r grubun üyelerinin, içinde bulundukları bağlamı nasıl a n l a m a k t c , düzenlemekte ve kul lanmakta olduklarıyla ilgilenir. Buna göre etnometodoloj ik araştırma, insanların gündelik yaşamlarını nasıl oluşturduklarını ve nasıl anlamlandırdıklarını keşfetmeye çalışır (Bogdan ve

Page 19: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnet şişman

Biklen 1992: 40). Etnometodoloj i , eğitim yönetiminde alternatif bir p a r a d i g m a olarak özellikle 1980'li yılların başlarında Clark ve Guba'nın tartışmalarıyla gündeme gelmiştir.

Etnometodoloj ik açıdan gerçeğin doğasında bir düzenlilik yoktur. Sosyal kurallar, sosyal uzlaşma yoluyla oluşturulabilir. Bu yaklaşımı ben imseyen araştırmacının bu lmaya ve tanımlamaya çalıştığı kurallar da söz konusu kurallardır. Böylece gerçeğin özünü ve güvenirliğini sosyal oydaşma oluşturmaktadır. Söz konusu gerçek de durum, z a m a n ve mekanle sınırlı olmaktadır. Bu bakış açısını benimseyen araştırmacı, tanım a n a n gerçeğin, durumsal görünümünün önemini kabul etmektedir. Okul ve okul personelinin eylemlerinin araştırılmasında araştırmacı, araştırma nesnesini duruma özgü görmek zorundadır. Böylece eğitim yönetiminde yönetsel davranışın araştırılması, diğer örgütlere de gene l leneb i lecek yönetici davranışlarını, hatta okullar arasında genellenebil i r davrcnışları bulmak değildir. Etnometodolojik bakış açısından yapılacak okul araştırmalarında insan davranışlarıyla iigili soyut yasalar keşfetmek amaç değildir. Okul adı verilen sosyal kurumlarda yer a lan insan grup arının oluşturdukları sosyal kuralları keşfetmektir. Böylece okullar, bir örgüt tipi olarak görülmez. Araştırma sonuçlan, durum ve insanlarla sınırlı olmaktadır. Ulaşılan sonuçlar da her yeni bir du rumda yen iden yorumlanabilir. Etnometodolojik açıdan kuramın amacı, problemleri ve onların çözümünü tanımlamaktır (Peca, 1991: 17-19).

Bu açıdan her okul, okul toplumunun uzlaşmasıyla sosyal olarak tanımlanmış kendine özgü (unigue) bir sosyal gerçek olarak kabul edi lmektedir. Dolayısıyla, okul toplumunu oluşturan üyeler ve onların algılamaları da o okula özgü görülmektedir. Bu üyelerin sosyal etk leşimi sonucu oluşan kurallar da s a d e c e o okulun gerçeğini yansıtmaktadır. Okullar, sosyal ey lem için bir çerçeve oluşturan kavramsal y a p lardır. Genelleştirme, a n c a k birbirine benzer olarak örgütlenmiş okülarda öğrenci, öğretmen yönetici davranışlarının araştırılmasıyla mümkün olabilir. Yönetsel rol de okul toplumunu oluşturan üyeler tarafından sosyal olarak tanımlanmakta, bu tanımlama, yöneticinin kendi ölünü tanımlamasına ilişkin algısıyla etkileşmektedir. Bir okulda yöneticinin temel görevi, iletişimdir, iletişim, etnometodoloj ik bakış açısından yapılan araştırmalarda önemli bir yer tutmaktadır. Dil, okul yöneticisinin, okul toplumunun algılarını keşfetmede kullanacağı temel araç olarak görülmektedir. Okul top lumunda paylaşılan değerlerin karşılıklı iletimi ele dil aracılığıyla gerçekleşmektedir. Okul müdürü, okulda olup biten eri ve bunların arkasında yatan anlamları tanımlama ve y o r u m l a m a d a okul

Page 20: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehtırt (man

personeline yardımcı olmalıdır. An lam ise a n c a k dil ile açıklanabilir. Yönetici, aynı z a m a n d a çatışan algılar arasında bir a rabu lucu olarak görülmektedir. Bu açıdan okullar, dinamik ve düzensiz kavramlardır. Düzen, toplumu oluşturan bireylerin paylaştıkları amaçlarla sağlanabilir. Bu amaçlara ilişkin olarak bireylerin algıları farklılaştığında ve çatıştığında yönetici, bireyler arasındaki farklılıkları uzlaştırmak için yardımcı olmak durumundadır (Peca, 1991: 19-20).

Eleştirel Kuram Açısından Okul Yönetimi

Eleştirel kuram, d a h a çok Marksist ve Freudian terminolojiyi kullanarak sosyal çözümlemeler yapmaktadır. Bu kuram, özellikle uygulamanın doğasıyla ilgilenip toplumun politik ve ekonomik yapısını, Marksist ve Hegelc i diyalektiğe göre açıklamaya çalışmaktadır. Literatürde eleştirel kuram taraftarları Yeni Marksistler olarak da nitelendirilmektedir. Özellikle Avusturalya, K a n a d a ve ingiltere gibi ülkelerde yapılan tartışmalarda gündeme gelmektedir. Eleştirel kuram, ilkin 1920'li yıllarda Frankfurt Sosyoloji Okuluna mensup sosyologlar tarafından pozitivizme alternatif olarak gündeme getirilmiş ve 1960'lı yıllardan itibaren de sosyal kuram üzerinde yapılan tartışmalarda merkezi bir Konuma gelmiş, sosyal çözümlemelerde alternatif bir p a r a d i g m a olarak önerilmeye başlanmıştır. Giroux, Bates, Foster gibi yazarlar, eğitim yönetimi alanında eleştirel kurama dayalı araştırma ve çalışmalar yapmaktadırlar. Bu kuram, soyut yaklaşım ve kuramları reddetmektedi r . Okulların sosyal, ekonomik, politik çevresine önem vermekte, okul yapıları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Sosyal kontrolü sağlamada ve programın içeriğini bel i r lemede etkili o lan ayrıcalıklı sınıflarla i lgi lenmekte, ırk, etnik köken, cinsiyet, sosyal sınıf konularına ağırlık vermektedir.

Bu kuram, modernizm üzerine temellendirilmiş olup herhangi bir sorunun pür akılla çözümlenebileceğini ileri sürer, öznel deneyimi yadsır, söylem üzerinde yoğunlaşır. Üzerinde durulan temel çözümleme birimi dildir ( C a p p e r ve Jameson 1993: 433). Eleştirel kuram, "yüzeysel" ve "der in " o lmak üzere iki düzeyde a n l a m a üzerinde yoğunlaşır. Sosyal gerçeğin oluşumunda etkili o lan faktörleri bel i r lemeye çalışarak bu gerçeğin derin yapıya nasıl intikal ettiği konusu üzerinde yoğunlaşır (Gioia ve Pitre 1990: 589) Eleştirel kurama göre gerçeğin esası değişme olup kuram, değişmenin yaratılması üzerinde yoğunlaşır ( C a p p e r ve J a m e s o n 1993: 433). Eleştirel kuram merkezli araştırmalarda hipotez testi enderdir (Gioia ve Pitre 1990: 589). Bu nedenle eleştirel yaklaşımı benimseyen araştırmacı,

Page 21: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A D İ G M A V E Y A K L A Ş I M . L A R

mehnet şişman

yasaları araştırmaz. Teori oluşturmanın amacı, insan eylemini motive etmektir ( P e c a , 1991: 21).

Eleştirel bakış açısına sahip araştırmacı, pozitivist araştırmacı gibi, kuram ve uygu lama arasındaki ayırımı kabul eder, a n c a k , kuram ve uygu lama aracılığıyla top lumda içkin o lan çelişkileri a n l a m a y a ve birleştirmeye çalışır. Böylece gerçek ve ideal arasındaki çelişki ve zıtl kların keşfedilmesiyle eleştirme süreci, insanların toplumu ideal yönde deç işime zor lama konusunda farkında olmalarını sağlar. Okul yöneticisinin görevi, okul ideolojisi ile toplumsal ideolojinin etkisini karşı karşıya getirmek ve okul toplumunu oluşturan üyelerin, kendi ideolojik etkilerinin tarçında olmalarını, böylece ideolojik etkilerin yönetsel davranış üzerindeki etkilerini anlamaları için üyelerin bireyler arası diyalektik sürece katılmalarını sağlamaktır (Peca, 1991: 23).

Eleştirel kuram, insan ilişkilerinde yapısal değişkenler olarak sosyal sınıf ve güç konuları üzerinde yoğunlaşır. Örgütleri ve onların yapısal, ideolojik özelliklerini, içinde yer aldıkları geniş toplumsal bağlam içinde e i ^ c larak çözümler. Eğitim örgütlerini de yapı, içerik, süreç yönlerinden aynı rr ntık içinde çözümler (Scheurich ve Imber 1991: 305). Eleştirel yönetim kurar, da örgütte yöneticilere ilgi, yönelim, ve standartlar konusunda karar v e r m e d e yardım e d e c e k sosyal, politik değerlerle ilgilenir (VVatkins 1986: 97). Kuramın amacı, an lam üzerindeki sosyal uzlaşmanın meşrui/etini sorgulamak, iletişim bozukluklarını açıklamak ve bireyleri bu konuda eğitmektir. Kuramın ikna edic i olması, kurumun ideoloji yüklü bir bakış açısı geliştirebilmesi için radikal değişimi sağlamaya dönük motive ed ic i bir güç oluşturmaya hizmet etmesi beklenmektedir (Gioia ve Pitre 1990: 589).

Eleştirel kuram açısından okullar, mevcut e g e m e n toplumsal ideolojiyi sürdürmek için insanlar tarafından oluşturulmuş yapılar c larak görülmektedir. Böylece okullar, sosyal ve entelektüel bazı sınırlamalar içinde varlığını sürdürürler (Peca, 1991: 21). Bu yaklaşım açısından okullar, ideolojiyi sürdürme sürecine katılan nesnel oluşumlar olarak görülmektedir. Bu nedenle okulları kuşatıcı bir kuramın olamayccağı savunulmaktadır. Çünkü okullar, bireysel insanlar ve bu bireyler arasındaki geri l imlerden oluşmuştur. Kuram açısından okul, baskıları eleştirme ve d a h a az sınırlama içinde o l m a d a bireylere güç vermelidir.

Eleştirel kuramda yönetim açısından temel ilgi, gücü el inde tutanların (yöneticilerin) yapısal süreçler üzerindeki etkileridir (Gioi ve Pitre 1990: 589). Yönetici güç sahibi biri olarak kabul edilmekte, a n c a k okul

Page 22: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A D İ G M A V E Y A K L A Ş I M L A R

mehnet şişman

yöneticisinin temel görevi, okul toplumunu oluşturan tüm üyelerin açık d iya loga eşit olarak katılabilmelerine olanak sağlayacak ortam ve <oşulları hazırlamak olarak görülmektedir. Bu kuram, eğitim yöneticisine insanların nasıl hareket etmesi gerektiğine ilişkin olarak yol göstermez. Böylece eleştirel kuram açısından eğitim yönetimine ilişkin kapsayıcı bir kuram geliştirmek olanaklı görülmemektedir. Bu bakış açısından her birey bir kuramcıdır. A n c c k bi reyce oluşturulan kuram başkaları tarafından kabul edilebilir y a d a edilmeyebilir. Eleştirel kuram, örgütte dili, ideolojiyi somutlaştırmada çok önemli bir sosyal araç olarak görür. Böylece okul yöneticisi, okulda toplumun kullandığı dil üzerinde yoğunlaşmalı, kendisi ve okul toplumunu oluşturan üyeler, top lumda kullanılan dili kullanmalıdır ( P e c a , 1991: 22-24) Eleştirel kuram, okul yönetimine ve yöneticilerine karşı d a h a çok olumsuz açıdan yaklaşmakta, dolayısıyla çoğu yöneticinin pek ilgisini çekmemektedir. Diğer taraftan uygu lamaya ilişkin araştırmalardan çok az kanıt göstererek eğitim yönetimine ilişkin çözümlemeler y a p m a k t a ve yönetsel kuramı eleştirmektedir (Scheurich ve Imber 1991: 305). Bu kuram açısından kapitalist toplumla okulun amaçları arasında kalan okul yöneticisi, toplumsal değişmeyi gerçekleştirmede etkin rol üstlenememektedir.

Sembolik Etkileşimci Kuram Açısından Okul Yönetimi

Örgüt ve yönetim alanında örgütsel çözümlemelerde kullanılan sembolik etkileşimci yaklaşımın temelleri oldukça eskiye dayanmaktadır. Sembolik etkileşimciiik, köklerini kültüre! rönesanstan alır ve moderni te ile paralel biçimde gelişir. Üzerinde durulan temel çözümleme birimi, amaçlı aktörlerdir. Sembolik etkileşimciliğe dayalı olarak geliştirilen kuramlar, sosyal eylemin anlamlı kültürel sembollerin oluşturulmasıyla kontrol edilebileceğini kabul eder, sosyal bağlılığın önerni üzerinde durur, fiziksel ve sosyal dünyanın tanımlanmasında paylaşılan ortak anlayışın yaratılmasının önemini vurgular. Söz konusu ortak anlayış, paylaşılan ortak bilgiye dayalı görülüp bu durum da düzen ve istikrarın kaynağı olarak kabul edilir (Mitchell 1989: 240). Sosyal kuramda sembolik etkileşimci yaklaşımın temellerinin oluşmasında özellikle sosyolojide Şikago Okulu, G e o r g e Herbert M e a d ve Charles Horton C o o l e y ilk ak la gelenlerdir. D a h a sonra, Herbert Blumer, Everett Hughes, Hovvard S. Becker, B lanche G e e r bu geleneği sürdürenler arasında yer alır (Bogdan a n d Biklen 1992: 35).

Page 23: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnet şişman

Sembolik etkileşimci yaklaşım açısından insan, çevresinde yer a l a n olay, o lgu, nesne ve diğer insanlarla etkileşen bir varlıktır. Bir örgüt ortam n d a yer a l a n insanlar da örgütteki oyunun (örgütsel eylemlerin) aktörleridir. Aktörler arası ilişki, iletişim ve etkileşimin etmel araçları a n l a m yüklü sembollerdir. Oyunun aktörleri, semboller aracılığıyla iletilen mesajı a n l a m a y a ve yorumlamaya çalışarak tepkide bulunur. Blumer'e göre de birbiriyle etkileşen insanlar, birbirlerine tepki vermekten öte birbirlerinin davranışlarını a n l a m a y a ve yorumlamaya çalışırlar (Kelly a n d Bredeson 1991: 7). Böylece sembolik etkileşimci yaklaşım açısından örgütler, gözle görülen nesnel varlıklardan m e y d a n a ge len nesnel oluşumlardan öte, öznel yönü ağır basan sosyal yapı, kültür, an lam ve sembol siste mleri olarak görülmektedir. Dolayısıyla sembolik etkileşimci kuram açısından, bir örgütün üyesi o lan insanlar, örgütsel gerçeklerini, semboller ve semoolik süreçler yoluyla oluşturmaktadırlar.

Sembolik etkileşimci yaklaşıma göre, nesneler, durumlar ve olaylar, kendileri an lamlara sahip olmayıp, onlara an lam yüklenmiştir. Bu açıdan insan, an lam üreten, yukarıdaki sözkonusu öğelere çeşitli an lcmlar yükleyen, içinde yaşadığı çevreyi ve dünyayı da anlamlı sembol ler yoluyla algılayan, yorumlayan ve böylece dünyasını anlamlı sembol ler üzerine inşa e d e n bir varlık olarak görülmektedir. Böylece insan, kendi dünyasının ve gerçeklerinin oluşturulmasına aktif olarak katılmakladır. Belirli bir o r tamda yer a lan insanlar da sembolik etkileşimci bir dil içinde ortak tanımlar ya da bakış açıları geliştirmekte, birbirleriyle etkileşmekte, deneyimlerini, sorunlarını ve yaşamlarını paylaşmaktadırlar. Sembolik etkileşimci yaklaşım açısından belli bir örgüt ortamında yer a l a n insanlar da paylaştıkları semboller ve an lam kodlarının dereces ine bağlı o arak içinde yaşadıkları ortamı ve dünyayı anlamlandırmada ortak bakış açısına sahip olurlar.

Sembolik etkileşimci yaklaşım, araştırma konusuna ilişkin mikro düzeyce bir çalışmayı önermektedir. Psikoanalitik bakış açısından da örgütsel yaşamın büyük ölçüde bilinçaltı dinamikler ve süreçler tarafından yönlendiı ildiği ileri sürülmektedir. Bu açıdan örgütlerde örgütsel yapı ve uygularr alar, bilinçaltı süreçlerin bir yansıması olarak görülmektedir. Böyece, örgütlerde sembolik güç ve bilinçaltı süreçler, üzerinde çalışılabilecek araştırma konusu gerçekler olarak kabul edi lmektedir (Gergen 1998). Sembolik ve bilişsel açıdan yaklaşıldığında örgütler, büyük ölçüde "sembolik söylem örüntüleri" olarak görülmektedir. Böylece örgütler, paylaşılan ortak an lam ve sembollere dayalı biçimde oluşturulır ve varlıklarını sürdürürler.

Page 24: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnet şişman

II

Kültürel ve sembolik açıdan örgütler, kültürel bir yaşam formu olarak görülmektedir. Bu açıdan inançlar, değer sistemleri, algılar, duygular, kültür, bağlam, linguistik örüntüler mecaz lar ve bunların düşünce, algı ve aniamın üretilmesindeki etkileri, üzerinde en çok durulan konular arasında yer almaktadır (English 1993: 6). Sembollerin örgüt ve yönetim alanındaki önemine ilişkin çalışmaların geçmişi her ne kadar insan ilişkileri yaklaşımına kadar d a y a n m a k t a ise de 1980'li yıllardan it ibaren örgütsel yaşamın kültürel ve sembolik yönü üzerinde yapılan çalışmalarda büyük bir artış gözlenir. Bu bağlamda eğitim yönetiminde de okul ve okul yaşamının kültürel ve sembolik yönü üzerindeki çalışmalar önem kazanır.

Küliür ve semboller, okul örgütleri için ayrı bir öneme sahiptir. Zira okul, kültürün aktarıcısı ve taşıyıcısı olarak kabul edilmektedir. Okul yaşamı da kültür ve sembollerle içice bir yaşamdır. Okuldaki gündelik etkinliklerde kültür ve semboller önemli bir yer tutmaktadır. Okul içinde yer a l a n insanların düşünce, davranış, tutum, amaç ve değerlerini etk i lemeye dönük her türlü hikayeler, efsaneler, bunlar içinde yer a l a n kahramanlar, örgütsel törenler, toplantılar, okul ortamında yer a lan nesneler (resim, afiş, yazı vb.), konuşmalar, davranışlar, uygulamalar sembol ler kapsamında yer alır. Kültürel öğeler olarak semboller, örgütler ve yönetim açısından birer güdüleme, etki leme ve kontrol aracı olarak görülmektedir. Bu açıdan okul larda okul yöneticisinin temel görevlerinden biri, anlamlı semboller oluşturmak, söz konusu sembollerin okul toplumunu oluşturan üyelerce paylaşılmasını sağlamak olarak görülebilir. Semboller, aynı z a m a n d a okulda yöneticiler tarafından örgütsel değişme, yenileşme, yeniden yapılanma ve dönüşüm sürecinde de güçlü birer yönetim aracı olarak kullanılabilir.

Örgütsel sembol lerden biri dildir. Oku lda dil ve dile dayalı etkinlikler geniş bir yer tutar. Bir dilin linguistik yapısı, dildeki m e c a z ve benzetmeler ise yönetse! davranışı açıklama, fenomenleri a n l a m a , tanımlama, hipotezleri geliştirme, gözlem ve verileri adlandırma, kuram ve modeller i geliştirmede önemli bir yer tutar. Dolayısıyla örgütlerde ve bu bağlamda okul larda yapılacak araştırmaların dil ve söylem çözümlemesi üzerinde yoğunlaşması gerekli olabilir. Böylece okulda e g e m e n o lan değerler hakkında da ipuçları e lde edilebilir (Bredeson 1989: 29-34).

Eğitim örgütlerinde semboller bağlamında yapılan araştırmalarda, özellikle yönetimin sembollere dayalı bir etkinlik olduğuna dikkat çekilerek yönetimde liderlik konusuna önem verilmekte, bu bağlamda kültür ve semboller le ilgili olarak sembolik liderlik, moral liderlik, etik liderlik, kültürel

Page 25: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

liderlik, dönüştürücü liderlik gibi kavramlaştırmalar yapılmaktacır. Bir oku lda liderlerin en önemli işlevi de okula an lam kazandıran semoolleri oluşturmak ve sürdürmek olarak görülmektedir.

Sonuç

Pozitivist ve yorumsamacı parad igmalar kapsamındaki yukcrıdaki tartışma ve açıklamalardan çıkarılabilecek bir sonuç, pozitivist paradigmanın insan ve toplum gerçeğini, insanlardan oluşan sosyal sistemleri açıklamada yetersiz kalmasıdır. Eğitim yönetimi alanı da bir " insan bilimi" olarak düşünüldüğünde, bu a l a n d a araştırma ve kuram geliştirmede yeni yaklaşımların gereği ortaya çıkmaktadır. Sosyal bilimler, dünyada ve Türkiye'de, insan ve toplumun doğasını açıklamada, doğa bilimlerinin doğayı açıklamadaki başarısını gösterememesinden dolayı eleştirilmektedir. Bu durum, sosyal a lan larda yeni araştırma yaklaşımlarının gereğini gündeme getirmektedir.

Pozitivizm, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de e g e m e n bir bilim ideolojisi olarak özellikle bilgi/bilim sosyolojisi bağlamında yapılan tartışmalarda sorgulanmakta (Arslan 1995), söz konusu p a r a d i g m a y l a alternatif yaklaşımlara ilişkin eğitim yönetimi alanında sınırlı sayıda da olsa bazı tartışmalar gözlenmektedir (Çelik 1997, Şimşek 1997). Oysa Batılı top lumlarda pozitivist bilim anlayışına karşı eleştirilerin geçmişi çok es<ilere dayanmaktadır. Son otuz yılda yapılan tartışmalar ise o n a karşı alternatif bir bilim paradigmasının geliştirilmesine yönelmiştir. Eğitim yöretimi alanında da gerek batılı ülkelerde, gerekse Türkiye'de geçmişte yapılan araştırma ve çalışmalar, geliştirilen kuram ve modeller, g e n e l d e pozitivist p a r a d i g m a ve onun uzantıları durumunda olan yaklaşımlar üzerine kurulmuştur. Araştırmalarda da d a h a çok pür nicel araştırma yöntemleri ve nicel veriler kullanılmış; söz konusu nicel veriler, çeşitli istatistiksel tekniklerle çözümlenerek eğitim örgütlerinin sosyal gerçekleri açıklanmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır. A n c a k son on yıllarda insan bilimlerinde nicel verilerin ve istatistiksel tekniklerin yoğun biçimde kullanılması, çeşitli yönlerden eleştirilmekte, nitel araştırma yöntemlerine doğru bir dönüşüm gözlenmektedir.

Eğitim yönetimi alanında literatürde yapılan tartışmalarda gözlenen bir husus da okul/eğitim yöneticiliğinden okul/eğitim liderliğine doğru bir dönüşümün söz konusu olması, "yönetici/müdür" kavramı yerine d a h a çok " l ider" kavramının d a h a çok tercih edilmesidir. Bu bağlamda liderliğe ilişkin geçmişte e g e m e n pozitivist bakış açısının tersine, çağdaş

Page 26: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

mehnet (man

tartışmalarda liderliğin özellikle ahlaki ve kültürel boyutu öne çıkmakta, liderliği a n l a m a ve kavramlaşfırmada da pozitivizm ötesi yaklaşımlar (Gronn ve Ribbins 1996) gündeme gelmekte, okul müdürlerinin geleceğin liderleri olarak yetiştirilmeleri konusu üzerinde önemle durulmakta, bu doğrultuda okul lideri yetiştirmeye dönük programların içeriğinin güncelleştirilmesi gereği üzerinde durulmaktadır.

Eğitim yönetimi alanında yapılan tartışmalardan çıkarılabilecek bir sonuç da giderek bu a l a n d a felseti ve kültürel sorunların önplana çıkmasıdır. Yapılan tartışmalarda yönetimin felsefi ve kültürel temelleri sorgulanmaktadır. Bu bildiride ortaya konulmaya çalışılan tartışmalardan çıkarılabilecek gene l bir sonuç ise, eğitim örgütlerinde yapılacak araştırmalarda çoklu bakış açısının sağlıklı sonuçlara ulaşmada d a h a •/ararlı olabileceğidir. Her ne kadar bazı bilim adamlarınca bilimsel paradigmaların birbiriyle uzlaşamayacağı ileri sürülmekte ise de örgütlerde yapılacak araştırmalarda ve geliştirilecek kuramlarda, aynı olgu ve sorunlara farklı parad igmalar ve yöntemler açısından yaklaşılabilir. Dolayısıyla ulaşılacak ortak ve farklı sonuçlardan hareketle de d a n a sağlıklı yöntemlere ulaşılabilir.

Kaynakça

Arşlan, Hüsamet t in . " P o z i t i v i z m : B i r Bı l ı ın i d e o l o j i s i n i n A n a t o m i s i " , T ü r k Aydını v e K i m l i k

S o r u n u (Der . Sabahat t in Ş e n ) , i ç inde , Bağlam Yayınları , i s t a n b u l , 1995 , s . 5 4 1 - 5 7 8 .

B o g d a n R o b e r t C . ı.nd Sar i K n o p p B i k l e n . Qual i tat ive Research for E d u c a t i o n - A n

I n ı a ı d u c ı i o n l o T h e o ı y a n d M e t h o d s - . A l l y n and B a c o n Inc . . B o s t o n , 1992 .

B r e d c s o n . P a u l W . " A n Analys i s o f M e t a p h o r i c a l Perspectives o f S c l ı o o l P r i n c i p a l V .

E d u c a t i o n a l A d m i n i s t r a t i o n Quarter ly , 21/1, 1989 , p . 2 9 - 5 0 .

B r o d ı u c k , R o b e r t J . A n d L a r ı y J . Kıaft. "Cl ıaos a n d C o m p l e x i l y T h e o ı y . I m p l i c a t i o n s l u r

Research a n d P l a ı m i n g i n H i g h e r E d u c a t i o n " . A s s o c i a t i o n for I n s t i l u t i o n a l Research ,

T h i r t h - S e v e n t h A n n u a l F o r u m , M a y 1997, p . 1 8 - 2 1 .

B u r l i u g a m e , M a n i n a n d Edvvard L . H a m ' s . " C h a n g e s i n T h e F i e l d o f E d u c a t i o n a l

A d m i n i s t r a t i o n in the U n i t e d States t r o m 1967 to 1 9 9 6 as a Revi ta l iza t ion

M o v e m e n t " E d u c a t i o n a l M a n a g e m e n t ( A d m i n i s t r a t i o n . V o l . 26 , N u . l , (anuaıy 1998 ,

p.21-34.

B u r u I , G i b s o n a n d G a r e t h Mor«<ın. Sociolu<ncal P a r a d i m ı s a n d O n r a n i z a t i o n a l A n a l y s i s

L o n d o n , H e m e m a n n , 1979 .

C a p p e r , Colleerı A . a n d M i c h a e l T . J a m e s o n . " O u t c o n ı e s - B a s e d E d u c a t i o n R e e x a m i n e d .

F r o m St ruc tura l F u n c t i o n a l i s m l o Poststructuıal ism". E d u c a t i o n a l P o l i c y , Y o l . 7 , N u .

-1, D e c e m b e r 1 9 9 3 . p. 127 1 16.

Page 27: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A D İ G M A V E Y A K L A Ş I M L A R

mehnet şişman

Çel ik , Vehb i . " E ğ i t i m Y ö n e t i m i n d e Kuramsal Gel işmeler" . E ğ i t i m Y ö n e t i m i , Y ı l 3 , Sayı 1 , Kış

1997 , s .31-43.

Eng l i sh , Fenvvick W. "A T y p o l o g y o f Metanarratives in Educa t i ona l Leade rsh ip " , Paper

Presented at the A n n u a l M e e t i n g of the Amer i can E d u c t i o n a l Research Assoc ia t ion

(At lanta, GA, A p r i l 12 -16 ) , 1993.

Evers, C o l i n W. ' 'Educa t iona l A d m i n i s t r a t i o n and the N e w Ph i l osophy o f Sc ience" T h e

J o u r n a l o f Educa t i ona l A d m i n i s t r a t i o n , Vo l . 2 6 , N u . 1 , M a r c h 1988 , p . 3 - 2 2 .

Gergen. K e n n t h J . "Organ iza t iona l Science in a Pos tmodern Con tex t " . Draf t C o p y for Jou rna l

o f Behavioral Science, ww\v. Svvar thmore .edu /SocSet /kgergen l / tex t lO .h tm l

G io ia , D . A . A n d E . Pi t re. ' 'Mu l t i pa rad ig ın Perspectives on T h e o r y B u i l d i n g , A c a d e ı ı y o f

Management Review, 15, 1995 , 5 4 8 - 6 0 2 .

Greenf ie ld T h o m a s B . " T h e Dec l ine and Fail o f Science i n Educa t i ona l A d m i n i s t r a t i o n " , I n

A. \Vestoby (ed.) Cu l t u ıe and Povver in Educa t i ona l Organizat ions. M i l t o n K;ynes ,

O p e n universi ty Press. 1988, p . 1 1 5 - 1 4 1 .

Göka, E ro l ve Diğer ler i . Once Söz Vard ı . -Yorumsamacı l ı k Üzer ine B i r D e n e m e - . Vad i

Yayın lar ı , İ s tanbu l , 1996.

G r o n n , Peter and Peter R i b b i n s . "Leaders in Context : Postpozi t iv is t Approaches to

U n d e r s t a n d i n g Leadersh ip " . Educa t i oan l A d m i n i s t r a t i o n Quarteı iy , Vo l . 3 2 , N u . 3 ,

A u g n s t l 9 9 6 , p . 4 5 2 - 4 7 3 .

Hübscher , A r thu r . Çağdaş Fi lozoflar, (çev. i sma i l T u n a l ı ) , A l t ı n K i tap la r Yayınevi , i s tanbu l ,

1994.

lackson N. A n d P . Carter. " I n Defense o f Parad igm I n c o m m e n s u r a b i l i t y " . O r g a n u a t i o n

Studies 12, 1 9 9 1 , p .109 -128 .

Kelly, Br idget E. A n d Paul V. B redeson " Measures of M e a n i n g i n a Pub l i c and in a Paıoch ia l

Schoo l : Pr inc ipa ls as Symbo l Managers" . Jou rna l o f Educa t i ona l A d m i n i s t r a t i o n ,

2 9 / 3 , 1 9 9 1 .

K u h n , T h o m a s . T h e Structure o f Sc ient i f ic Revoluat ions (2 nd ed.) Chiago. I L .The

Univers i ty of Chiago Press. 1970.

I^acomski, Gabr ie le. "Values and Dec is ion M a k i n g i n Educa t i ona l A d m i n i s t n t i o n " ,

Educa t i ona l A d m i n i s t r a t i o n Ojrarterly, Vo l . 2 3 , N u . 3 , August 1987 , p . 7 0 - 8 2 .

Lou i s , M. Reis. "A Cu l tu ra l Perspectives on Organizat ions: T h e Need for and Consecjuenc.es

o f Vievving Organizat ions as Cu l t u re -Bea r i ng M i l l i e u x " , H u m a n System Managemen t ,

2 , 1 9 8 1 , p . 2 4 6 - 2 5 8 .

M i lovanov ic , Dragan. " D u e l i n g Paradigms: Mode rn i s t v . Pos tmodern is t T h c u g l ı t " ,

H u m a n i t y and Society 1 9 / 1 , 1995, p . 1-22.

M i t che l l , Douglass E . " A c t i o n Theo r i es and Issues C la r i f i ca t i on " in B u r d i n Joe l (ed. ) , Schoo l

Leadership A Gon tempora ıy Reader , Sage Pub l i ca t ions , I nc . Nevvburg Park, 1989 ,

p. 2 2 7 - 2 5 8 .

Page 28: EĞİTİM YÖNETİMİNDE KURAM VE ARAŞTIRMADA ALTERNATİF … · 2014-04-22 · "Tractatus" adlı kitabıyla mantıksal pozitivizmi hazırlayan ve etkileyen VVİttgenstein, "Felsefe

A L T E R N A T İ F P A R A

mehnet şişman

II

M o r d a n , Gareth. Images of Organ izat ion. Nevvburg Park. CA. Sage P u b b l i c a t i o n , 1986.

Öven in i n , E . Sam. ' T h e N e w Sciences o f A d m i n i s t r a t i o n : Chaos and O j ıan t ı ım T h e o r y " .

Pub l i c A d m i n i s t r a t i o n Revievv, Sep tember /Oc tober Vo l . 56 , N u . 5 , 1996 , p . 4 8 7 -

4 9 9 .

Peca, Kathy. " T h e Effects o f A p p l y i n g Al ternat ive Research Me thods to Educa t i ona l

A d m i n i s t r a t i o n T h e o r y and Pract ice" , E R İ C 1 9 9 1 , p p . 4 4 . E D 3 3 2 3 3 7 .

Peters, T h o m a s and Rober t H. Wa te rman . Yöne tme ve Yükse lme S a n a t ı - M ü k e m m e l i Arayış-

.(çev. Selamı Sargut) , i s tanbu l , A l t ı n Ki tap lar , 1987.

Scheur i ch , James J . and M ichae l I r nbe r . " Educa t i ona l Reforms Can Rep roduce Societal

Inequ i t ies : A Case S tudy" . Educa t iona l A d m i n i s t r a t i o n Quarter ly, Vo l 2 7 , N u . 3 ,

August 1 9 9 1 , p . 2 9 7 - 3 2 0 .

Serg iovann i , T h o m a s J . A n d J . E . Corbal ly . (eds.), Leadersh ip and Organ iza t iona l Cu l t u ıe ,

Urbana , Univers i ty of I l l ionss Presss, 1984.

Sunar , Ofjkay. D ü _ [ ] n ve T o p l u m . Bi rey ve T o p l u m Yay. Ankara, 1986.

Sunar, i lkay. D ü ş ü n ve T o p l u m . Bi rey ve T o p l u m Yay. Ankara, 1986.

Şimşek, Hasan. "Poz i t i v i zm Ötesi Parad igmat ik D ö n ü ş ü m ve E ğ i t i m Y ö n e t i m i n d e K u r a m ve

Uygulamada Y e n i Yaklaşımlar" . E ğ i t i m Y ö n e t i m i , Y ı l 3 , Sayı 1 , Kış 1997 , . 9 7 - 1 0 9 .

Ş i şman , Mehmet . " P o s t m o d e r n i z m Tar t ışmalar ı ve Örgü t K u r a m ı n d a k i Yans ıma la r ı " , E ğ i t i m

Y ö n e t i m i , Y ı l 2 , S. 3 , Yaz 1996, s .451-464.

T a t o ı ı b a u m , T o b y J . " S h i f t i n g Pparad igms: F r o m Nevvton to Chaos" , Organ iza t iona l

Dynamics , S p r i n g 1998, p .21 -32 .

U s d i k e n , Beh lü l and Yorgo Pasadeos "Organ iza t iona l Analysis in N o r t h Amer i ca and Eu rope :

A Compar i za t i on of Co-c i ta t io ı ı Netvvorks". Organ izat ion Studies 12, 1995 , s. 109-

128.

VVatkins, Peter. " F r o m Manager ia l ism to Commun i ca t i ve Competence : C o n t r o l and

Consensus i n Educa t i ona l A d m i n i s t r a t i o n " , T h e Jou rna l o f Educa t i ona l

A d m i n i s t r a t i o n , Vo l . 2 4 , N u . 1 , VVinter 1986, p . 8 6 - 1 0 6 .

Wi l lo \ver , D o n a l d J . " P h i l o s o p h y and T h e S tudy o f Educa t iona l A d m i n i s t r a t i o n " , T h e

Jou rna l o f Educa t iona l A d m i n i s t r a t i o n , Vo l . 23 . N u . 1 , VVinter 1985 , p . 5 - 2 2 .

YVillovvcr, D o n a l d J . " I n q u i r y in to Educa t iona l A d m i n i s t r a t i o n : T h e Last T w e n t y - F i v e Y'ears

and T h e N e x t " , T h e Jou rna l o f Educa t iona l A d m i n i s t r a t i o n , Vo l . 2 5 , N u . 1 , VVinter

1987, p .12 -28 .