es-seyyid osman hulûsi efendi’nin divanýndan … osman hulûsi efendi’nin divanýndan seçme...

33
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin Divanýndan Seçme Ýlahiler Yavuzselim Cad Yedi Eminler Sok. No:45 Fatih-Ýstanbul Tel:(212) 621 74 87 (pbx) www.beyzamüzik.com Zaviye Mah. H.Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende/Malatya Tel:(422) 615 15 00 www.eshev.com

Upload: vannga

Post on 03-Aug-2019

234 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin Divanýndan Seçme Ýlahiler

Yavuzselim Cad Yedi Eminler Sok. No:45 Fatih-Ýstanbul Tel:(212) 621 74 87 (pbx) www.beyzamüzik.com

Zaviye Mah. H.Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende/Malatya Tel:(422) 615 15 00 www.eshev.com

Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

T EM SÝLC ÝL ÝKLERADANA (322) 457 66 54 - AMASYA (358) 218 20 28 - ANKARA (542) 453 79 18 - ALANYA (242) 528 37 52 -

BURSA (224) 254 53 26 - ÇAYCUMA (372) 643 62 72 - G.ANTEP (342) 232 45 53- GÖLCÜK (262) 414 28 82 - DENÝZLÝ (258) 372 11 66 - ÝSTANBUL (216) 342 18 01 - ÝZMÝR (535) 616 95 93 - ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 - KAYSERÝ (352) 222 38 83 - K.MARAÞ (344) 221 98 99 - ELBÝSTAN (344) 415 02 00 - KARABÜK (370) 712 13 85 -

KARAMAN (338) 214 57 04 - KONYA (332) 251 83 00 - EREÐLÝ (332) 713 01 71 - ILGIN (332) 882 73 64 - KARAPINAR (332) 755 21 11 - MALATYA (422) 324 34 36 - MERSÝN (324) 373 31 33 - OSMANÝYE(322) 812 78 21 -

SAKARYA (264) 281 00 26 - SAMSUN (362) 431 40 99 - SÝVAS (346) 224 21 31 - TOKAT (356) 212 24 63 - TURHAL (356) 272 41 82 - ZONGULDAK (378) 251 48 31

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝVAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ

A.Þemsettin ATEÞ

GENEL YAYIN YÖNETMENÝA.Tacettin ATEÞ

YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜRAv. Haki DEMÝR

REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLERHulusi GÜLSEREN- Ekrem GÜLSEREN

Yusuf MUTLU - Mehmet ÞENAli GENCAL - Ahmet KARACA

Ali AYDOÐAN - Adem KOZANOÐLU

FOTOÐRAFLARBekir SARI

KAPAKHz.Hüseyin (r.a)’in Türbesi / Kerbelâ

TEKNÝK YAPIM/ Darende Tel:615 17 55

GRAFÝK - TASARIMAslan TEKTAÞ

YAZIÞMA ADRESÝZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

44700 Darende / MALATYATel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79

http/www.somuncubaba.nete.mail: [email protected].

BASIM-YAYIM-DAÐITIM-PAZARLAMASomuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti.

DAÐITIMYay-Sat

RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72

BASKIPoyraz Ofset (312) 384 19 42

Dergide Yayýnlanan Yazýlardan YazarlarýMesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas

Edilebilir.

KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr

ISSN:1302-0803

YIL:8 SAYI:37MART NÝSAN 2002

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI

Somuncu Baba

AJANSSBSSBB

EditördenEditörden Somuncu Baba

ÝÝ ÇÇ ÝÝ NN DD EE KK ÝÝ LL EE RRÝÝ ÇÇ ÝÝ NN DD EE KK ÝÝ LL EE RR

MART - NÝSAN 2002

Baþyazý..................................... 4

Araþtýrma /

Osmanlý Devletinde Çevre Hukuku..... 6

Þiir / Þehrullah............................ 9

Kültür / “Oku!”............................ 10

Devr-i Zaman / Gül ile Bahar............ 14

Gezi / Safranbolu Evlerindeki Zerâfet. 16

Görüþ / Osmanlý Ýktisadi

Dünya Görüþüne Dair...................... 20

Þair / Ali Ulvi Kurucu.......................................... 23

Tasavvuf / Gül Kokulu Sevgili........... 24

Altun Silsile /

Hâce Muhammed Mâsum (K.S)........... 28

Araþtýrma /

Bir Memlüklü Beyi Balaban Bey......... 34

Sizden Gelenler............................................. 37

Hanýmlara Özel /

Kayýnvalide Hoþgörüsü.................... 38

Teknoloji / Bilim Tarihi ve Uluð Bey... 40

Tarih / Çanakkale’de Yazýlan Destan.. 42

Edebiyat / Örnek Ýnsan.................. 46

Edebiyat / Þairlerin Dilinden Bir Þehir. 49

Deneme /

Ýnsana Sunulan Ýkram; Akýl.............. 52

Ekonomi ve Ahlâk......................... 54

Þiir / Bir Þehrin Damarlarýnda........... 55

Güncel / Mustafa Necati Bey............ 56

Hatýra Fotoðraflarý ve Basýndan Belgelerle

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi............................. 58

Masal / Sedef ve Altý Beyaz Güvercin.. 60

Mutfaktan / Darende Baklavasý......... 61

Tomurcuklar / Çocuktan Al Haberi.... 62 So

mu

nc

u B

ab

a

Ahmet Þemsettin ATEÞ

Doç.Dr. Said ÖZTÜRK

Doç.Dr. Said ÖZTÜRK

Necmettin SARIOÐLU

Yaþar BAÞ

Nuran ÖZDEN

Güler ÜLGER

Hayati OTYAKMAZ

Musa TEKTAÞ

Lütfullah GÜVENLÝ

Mustafa AY

Dr. Mustafa ÖZEL

Bahaeddin KARAKOÇ

Yrd.Doç. Cemil GÜLSEREN

Raziye SAÐLAM

Sýdýka SARI

Kevser BAKÝ

Hasan Âli GÖKSOY

Ahmet Þemsettin ATEÞ

Þerife ÖZEN

Musa TEKTAÞ 10

38

42

61

16

Kýymetli Okuyucular,Büyük bir azim ve heyecanla baþladýðýmýz dergi yayýncýlýðý sekizinci yýlýný

dolduruyor. Allah'a þükürler olsun ki, hiçbir kesintiye uðramadan sekiz yýlboyunca yayýnýmýzý sürdürdük. Böylece hizmetlerimizi, felsefemizi, misyonu-muzu ve insanlýða duyduðumuz saygýyý ve insana verdiðimiz deðeri anlatmayaçalýþtýk. Özellikle taþýmýþ olduðu ismin yüceliðine uygun, kaliteli baskýsý vemuhtevasýyla, binlerce okuyucusuna ulaþan bir dergi olarak "Somuncu Baba"nýn irfan meþalesini taþýdýk. Bu hizmet kervaný her geçen gün geliþerek vebüyüyerek devam etti. Dergimiz önce üç aylýk periyotlarla yayýnlanýrken, sonüç yýldýr yayýn aralýðýný iki aya çekerek sizlerle daha sýk buluþtuk, özlem giderdik.

Öncelikle Somuncu Baba'nýn nesli, nesebi, eserleri ve tasavvufi anlayýþýhakkýnda yapýlan araþtýrmalarý yayýnladýk. Onun temiz silsilesinden gelenbüyüklerin ve özellikle mutasavvýf-þair kiþiliðiyle etrafýna örnek olan Es-SeyyidOsman Hulûsi Efendi'nin insan sevgisini, hizmetlerini, kaleme aldýðý, temeliniattýðý eserleri hakkýnda sizleri bilgilendirmeye çalýþtýk. Ayný zamanda yayýnmerkezimizin Darende olmasý hasebiyle; Darende hakkýnda her türlü ilmi vekültürel araþtýrmalarý yayýnlamayý kendimize bir borç bildik.

Yayýn çizgimiz; kültür edebiyat ve araþtýrma ekseninde devam etti ve ede-cek. Bu sayýmýzda ise; sizlere dizayn ve içerik olarak biraz deðiþiklik sunarak,daha fazla kaleme yer vermek, daha çok fikri paylaþmak gayesiyle farklý konu-larla ve baþlýklarla karþýnýzdayýz.

Dergimizin bu ay ki kapaðýndaki resimle özdeþleþen, içinde bulunduðu-muz mübarek "Muharrem" ayýndaki bazý hadiseleri hatýrlayarak, büyüklerimizianmak ve onlara olan sevgimizi dile getirmek istedik. Gülün sembolize ettiði kut-sal sevgiyi ve gül kokularýný sayfalarýmýza nakþettik. Ecdadýmýzýn "ÇevreHukuku" hakkýndaki görüþlerini kaleme alan Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Bey'inbir makalesini yayýnlýyoruz. Kýymetli ilim adamý Doç. Dr. Said Öztürk'ün"Osmanlý Ýktisadi Dünya Görüþüne Dair" baþlýklý yazýsý, Osmanlý'nýn ekonomikpolitikalarýnýn insan için olduðunu gösteriyor. Yayýncýlýk alanýnda söz sahibikalemlerden biri olan Sayýn Hasan Âli Göksoy'un "Oku" baþlýkla makalesi,kültür deðerlerimizi yaþatmak için bir mücadelenin ne kadar gerekli olduðunubir kez daha dile getiriyor. "Ýslâm Yazýsý" ný yaþatan gönüllerin ve ellerin hat vetezhip çalýþmalarýný bu yazýyla birlikte seyre dalýyoruz. Çanakkale Destaný'ný vur-gulu cümlelerle anlatan Hayati Otyakmaz'ýn yazýsýyla o günlerdeki mücadeleruhunu yeniden yaþýyoruz. Masal, Deneme gibi edebi türlerde; LütfullahGüvenli, Raziye Saðlam, Mustafa Ay gibi ilk defa yazýlarýna yer verdiðimizkalemler de var. Her zaman olduðu gibi mâna derinliði taþýyan þiirleri satýr-larýmýzda bulmak mümkün. Tabii ki yýllardýr çeþitli yazý ve araþtýrmalarý ile say-falarýmýzý paylaþtýðýmýz kadim dostlarýmýz da bizimle. Sizlerin yazý, þiir ve hertürlü görüþlerinizi de beraber güzellikleri yakalamak için bekliyoruz.

Kýymetbilir Okuyucular,Gönül birlikteliðinin tesis ettiði yýkýlmaz ve sarsýlmaz dostluklar bâkidir. Biz

sizlerle daima iyiye ve güzele ulaþacaðýmýza eminiz. Bütün gayretlerimiz ve çalýþ-malarýmýz bu yöndedir. Dergimizin þekil ve muhteva yönünden renklenmesiumarýz sizleri de memnun edecektir. Deðerlendirmelerinizi bekliyoruz.

Bir sonraki sayýda buluþmak dileðiyle...

Somuncu Baba Mart-Nisan 20024 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 5

BaþyazýB

aþy

azý

Peygamberimizin Mekke'den Medine-ye hicreti, bir dönüm noktasýdýr. Hicret,Ýslam'ýn yayýlmasý ve müesseseleþmesi içinbir adým, bir kapýdýr. Hicret; Ýslam'ýn temeldeðerlerini , hâkim deðerler haline getirme,âlemlerin efendisinin hak dâvasýnda yenihamleler için bir baþlangýçtýr. Hicret;kardeþliðin, yardýmlaþmanýn, paylaþmanýntohumunun serpildiði bereket vadisidir.

Hicri takvim olarak 1 Muharrembaþlangýç kabul edilmiþtir. Kur'aný Kerim'de;"Gökleri ve yerleri yarattýðý gündeAllah'ýn yazýsýna göre Allah katýndaaylarýn sayýsý on iki olup, bunlardandördü haram aylardýr. Ýþte bu doðruhesaptýr O aylar içinde (Allah'ýn koy-duðu yasaðý çiðneyerek) kendinize zul-metmeyin ve müþrikler nasýl sizinletopyekün savaþýyorlarsa sizde onlarakarþý topyekün savaþýn ve bilin ki Allah(kötülükten) sakýnanlarla beraberdir."(Tevbe,36) buyurulmuþtur. Haram aylar ise;Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recepaylarýdýr. Muharrem ayýnýn bir deðer ismide; "Þehrullah=Ýlahî ay" olarak bilinir. Buaylara hürmet her hak dinde olagelmiþtir.Muharrem ayýnýn ilk on günü en faziletligünlerdendir. Peygamber Efendimiz birhadis-i þeriflerinde; "Ramazandan sonra ensevaplý oruç, Muharrem'de tutulandýr"buyurmuþlardýr. Muharrem'in dokuzuncuve onuncu veya onuncu ve on birinci gün-lerini oruçlu geçirmek faziletli sayýlmýþtýr.

Muharrem, içinde büyük hadiseleryaþanan "Aþûre" gününü ihtiva etmek ve bil-hassa Ýslâmi yýlýn ilk ayý olmasý sebebiyleçok kýymetlidir.

Aþûre günü vuku bulan önemli hadis-eler þunlardýr;

Hz. Adem(a.s)'in tevbesinin kabulü veaffolunmasý,

Hz. Nuh(a.s)'un tufandan kurtulmasýve gemisinin selâmete ermesi,

Hz. Ýbrahim(a.s)'in Nemrud ateþindenkurtuluþu,

Hz. Yunus(a.s)'un balýðýn karnýndançýkarýldýðý,

Hz. Musa(a.s)'nýn Ýsrailoðullarýnýn veFiravun'un zulmünden kurtulmasý,

Hz. Eyyub(a.s)'un hastalýðýndan þifayabolmasý.

Bu kadar güzel ve sevinç verici olaylarvar olmakla Aþûre gününe tevafuk eden vekalplerimize derin bir hüzün veren bir diðerhadise ise, Hazreti Hüseyin (r.a)Efendimizin þehid edildiði gün olmasýdýr.

Hicretin dördüncü yýlýnda, Þabanayýnýn beþinde, Hz. Ali(r.a)'nin ikici oðlu,Hz. Hüseyin (r.a), Hz. Fatýma'(r.ah)dandoðdu. Hz. Peygamber, aðabeyi Hasan'(r.a)ayaptýðý gibi o güne kadar Araplarca pek bil-inmeyen adýný kulaðýna bizzat ezan oku-yarak koydu. Doðumunun yedinci günüakîka kurbanýný kestirip, Hz. Fatýma'dansaçýnýn aðýrlýðýnca fakirlere gümüþ daðýt-masýný istedi. "Þehid" lakabýyla meþhur olanHz. Hüseyin'(r.a)in göðsünden aþaðýsýnýnPeygamberimize çok benzediði rivayetedilir.

Peygamber Efendimiz; Hz. Hasan veHz. Hüseyin'e bakýp; "Allah'ým ben bun-larý seviyorum, sende sev" diye duaetmiþlerdir. Bir defasýnda da, "Hasan veHüseyin'i seven beni sevmiþ, onlara kintutan da bana kin tutmuþ olur" buyur-duklarý rivayet edilmiþtir. Yine peygamber-imiz; "Hasan ve Hüseyin, cennetlikgençlerin iki seyyididir" buyurmuþlardýr.

Peygamberimizin zevcesi Hz. ÜmmüSeleme anlatýyor; "Resulullah Aleyhisselambir gün yaný üzerine yattý. Kaygýlý ve üzün-tülü olarak uyandý. Sonra uyudu. Yine

kaygýlý ve üzüntülü olarak uyandý. Yine uyudu,sonra uyandý. Avucunda kýrmýzý bir toprakbulunuyor ve onu öpüyordu.

-"Nedir bu" diye sordum.-"Hüseyin için, Cebrail bunun Irak

topraðýnda öldürüleceðini(þehid edileceði-ni) bana haber verdi. Bu da oranýntopraðýdýr" buyurdu....

Peygamberimiz Hz. Ümmü Seleme'yetopraðý vererek; "Bu toprak kan halinegelince Hüseyin þehid edilir" buyurdu. Hz.Ümmü Seleme'nin sýrça bir çanak içerisinde sak-ladýðý toprak, Hz. Hüseyin'in þehid edildiði gün,kan haline geldi. Peygamberimizin vefatýndanelli yýl sonra, Hicretin 61. yýlýnda, Muharremayýnýn onuncu günü bir facia vuku buldu ve Hz.Hüseyin þehid edildi. Ýmam Hüseyin Efendimiz55 yaþýnda iken Kerbelâ'da Sinan bin Enes hainitarafýndan þehid edilmiþti. Bu facianýn ateþi okadar derindir ki, üzerinden asýrlar geçtiðihalde, imanlý gönüllerde yakýcýlýðýný hâla hisset-tirmektedir. Bu elim hadise tarihe mal olmaktanziyade iman sînesinde hazin bin ebediyyetkazanmýþtýr. Mü'min kalplerde saklanan bu kutsihasret, o þehadet incisinin ebedî sadefi olmuþ-tur.

Resulullah'ýn kucaðýnda taþýdýðý, dizlerindebeslediði, onun temiz kanýný taþýyan sevgili toru-nuna ihanet ellerini uzatanlarýn avuçlarýndadeðil imanýn, insanlýðýn bile tozlarýný aramakabestir. Allah zalimleri bilir ve cezalarýn verecek-tir. Bizim bu husustaki teessürümüz; kader hük-müne razý olan bir musîbetzedenin aðlayýþlarýnabenzer.

Peygamberimizin ehl-i beytini sevmek imanîbir olgunluktur. Ýslâm âlemi o temiz silsiledenmânen çok fayda görmüþtür. Ehl-i beytin veþühedanýn þefaatýna nail olma arzusu ile Türkmilleti Âþure gününü yâd etmek için, çeþitlihubûbat ve buðday cinsinden kuru yiyecekler-den oluþan tatlý türü bir yemek kültürü oluþtur-muþ ve ona da "aþure" adý verilmiþtir. Çok eski-den beri devam eden , Muharrem'in onuncugünü ve daha sonraki günler piþirilerek daðýtýlan"aþure aþý" Osmanlýlar döneminde sarayda piþir-ilirdi. Helvacýlarýn nezaretinde aþçýlar ve kileraðalarý tarafýndan hazýrlanan aþûre Muharreminonundan itibaren "aþûre testisi" adý verilen özelkaplarla saray dairelerine ve halka birkaç günsüreyle daðýtýlýrdý. Anadolu'da zengin aileler veesnaf teþkilatlarý tarafýndan hazýrlanan aþûresebilciler, duagûlar ve halkýn iþtirak ettiðimerasimlerle daðýtýlýr, günümüzde de aþûretatlýsý bütün canlýlýðýyla devam etmektedir.

Peygamberimizin neslini sevmek imâni birolgunluktur dedik. Es-Seyyid Osman HulûsiEfendi'nin mübarek ceddi ile mânevi buluþmasý-na iþareten kaleme aldýðý þu þiiri bu sevginin bireseridir. Çünkü Kerbelâ'yý hac yolculuðuesnasýnda ziyaret eden Hulûsi Efendi hazretleri,bu zahiri buluþmadan daha derin olarak mânevibir görüþmenin verdiði sevinci beyitlerdeiþlemiþtir. "Gözümün nuru" dediði ceddiyle râbý-tanýn bir lütuf olduðuna sonsuz þükürleretmiþtir. Efendi hazretlerinin kelâmlarýyla buyazýmýza son veriyoruz.

"Resûl'ün âline buðzun Resûlullah'a buðzundurResûlullah'a buðzun Allah'a buðzundur"

-Dîvân-ý Hulûsi-î Dârendevî-

Buluþtuk hamdü li'llah sevgili ceddim Hüseyn'immiþYüz urduk âsitân-ý hâkine hem nûr-i aynýmmýþ

Ezelden hubbunu câným gibi cân içre saklardýmBu nakd-i cân ise ser-mâye-i dünyâ vü bînimmiþ

Firâkýyla yanýp yýllarca hicrânýyla inlerkenNigâh-ý iltifat-ý çâre-i kalb-i hazînimmiþ

Habîb-i Kibriyâ'nýn sýbt-ý mazlûmu Hüseyn'iminYakîn bildim ki dergâh-ý muallâsý Hüseyn'immiþ

Hudâ'ya sad-hezârân hamd ü þükr olsun ki lutf etdinHulûsi nûr-i ayným sevgili ceddim Hüseyn'immiþ

Muharrem Ayý ve Aþûre Günü'nün Hatýrlattýklarý

AhmetÞemsettin

Prof.Dr.Ahmet

Ara

þtýr

ma

Somuncu Baba Mart-Nisan 20026

I. ÇEVRE TEMÝZLÝÐÝNÝN ÖNEMÝGünümüzde çevre temizliði ve bunun

mantýkî bir sonucu olan çevre korumasýüzerinde yeterince ilmi makalelerin ve eser-lerin yazýldýðý bir vâký'adýr. Her sene belli günveya haftalarýn çevre temizliði ve korumasýgünü yahut haftasý ilân edildiðini de hatýr-larsanýz, meselenin önemini daha da çokidrak edersiniz. Ve nihâyet çevre temizliðinindaha geniþ kapsamlýsý olan çevre korumasýiçin müstakil Çevre Bakanlýðýnýn kurul-duðunu görmekle bu icraatýn haklýlýðýný tas-dik edenler çoðunluktadýr kanaâtindeyim.Bütün bu yapýlanlarý takdir etmekle beraberþu iki hakikatýn da unutulmamasýný istiyo-rum:

Birincisi: Çevre temizliði ve korumasýnýnhukukî mevzûâta konu teþkil edecek kadarönemli olduðunun farkýna varýlmasý, tesbit-

lerimize göre 20. asýrdan öteye gitmemekte-dir. Yani fertlerin ve devletlerin bu mes'eleüzerinde önemle durmalarýnýn tarihi yenidir.Çevre ile ilgili hukukî düzenlemeninTürkiye'deki tarihi, henüz iki veya üç senedirdersek, mesele daha iyi anlaþýlýr. Çevre temi-zliði ile alâkalý tedbirlerin tarihini de, bir asýr-dan öncesine götüremezsiniz.

Ýkincisi: Bu konuda tarihimizin neleresahip olduðunun bilinmediði de bir hakikattýr."Temizlik dinin yarýsýdýr" düstûrunu hayât-larýnýn en önemli esasý olarak kabûl edenecdâdýmýz, Ýslâmiyet'e tam ma'nâsýylasarýldýklarý ve kudretli olduklarý devirlerde,her konuda olduðu gibi, çevre temizliði vekorumasý hususunda da, diðer milletlereörnek olmuþlardýr. Biraz sonra zikredeceðimizNizam-nâme bunun müþahhas bir delilidir.

II- OSMANLIDEVLETÝNDE ÇEVRE TEMÝZLÝÐÝVE 463 YILLIKÇEVRE TEMÝZLÝÐÝNÝZAMNÂMESÝ

Osmanlý Devle-tinde, þehir, kaza veköylerde, þehrinemniyet ve âsâyiþinitemin, maddî vemane-vî temizliðinimuhâfaza görevleriniüstlenen hususîmemurlar vardýr.Bunlara subaþý denmek-tedir. Köy ve kasabalar-dakine il subaþýlarý, diðerbüyük merkezdekilerine iseþehir subaþýlarý denirdi. Bumemurlar, günümüzdeki zabýta,emniyet görevlileri ve kýsmen de belediyeci-lerin vazifelerini ifa ederler ve kadýlarýn emri altýn-da çalýþýrlardý . Osman Bey'in ilk tayin ettiði ikimemurdan birinin subaþý olduðunu kaydedersek,Osmanlýlarýn yerleþim merkezlerinin emniyet,âsâyiþ, maddî ve manevî temizlik ve huzuruna nekadar önem verdiklerini daha iyi anlarýz.

Bizi asýl þaþýrtan hususise, Osmanlý Devleti'ninsadece yerleþim merkez-lerinin çevre temizliði vekorumasýyla ilgilenmeküzere hususî bir memurtayin etmekle yetinmemesi,görevli memurun eline de,çevre temizliðini te'min içinuygulamasý gereken hukukîesaslarý belirleyen birNizamnâmeyi vermiþolmasýdýr. Bu özel çevretemizliði görevlisinin adý,çöplük subaþýsýdýr ve çevretemizliði ile alâkalýNizamnâme'nin ilki ise,bundan tam 463 sene önceyani 1539 yýlýnda hazýrlan-mýþtýr. Elimizdeki iki çevreTemizliði Nizamnâ-mesin-

den sadece birisini buyazýmýzda iktibâs ede-ceðiz

Biraz sonra met-nini zikredeceðimizve üslûbunun sadeolmasý sebebiyleaynen aktara-caðýmýz Nizam-nâme'nin hüküm-lerini, elbettekigünümüzdeki çevretemizliði yahut

konusuyla alâkalýhukukî düzenlemeler-

le kýyaslamak doðrudeðildir. Zira zemin ve

zaman farklýdýr. Yine de463 sene önceki bu

Nizamnâme'de günü-müzdedahi tatbik edilebilecek hükümlerin

bulunmasý, gerçekten dikkat çekicidir.Meselâ, evlerin ve dükkanlarýn çevrelerinin temiztutulmasý (Md.1); görülen pisliklerin o çevre halký-na temizlettirilmesi (Md.2); hamam ve oteller gibiumumâ ait yerlerin temizliðine dikkat edilmesi(Md.3-4); çevreyi kirleten esnafýn artýk maddeleri

ve pis sularýný, tamamenboþ yerlere ve þehir dýþýnataþýmalarý mecburiyeti(Md.6-7); en önemlisi de,arabacýlarýn yani bugün deoto sahiplerinin arabalarýnýev ve dükkanlarýn önünepark etmemeleri ve mutlakaözel park yerlerinde durdur-ma mecburiyetleri (Md.10);bugün de muhtaç olduðu-muz ve yürürlükte bulunanesaslardýr.

Þimdi de KanunîSultan Süleyman devrindeEdirne çöplük subaþýsýnaverilmek üzere hazýrlananÇevre TemizliðiYasaknâmesinin metnini veorijinalini nakledeceðiz.Metin sade olduðundanaslýný muhâfaza edeceðiz:

Çevre HukukuÇevre HukukuOsmanlý DevletindeOsmanlý Devletinde

463 Yýllýk Çevre Nizâmnâmesinin Metni (BâyezidVeliyyüddin Ef., No. 1970, Vrk. 101/a-102/b, 125/b-127/a) Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 7

Somuncu Baba Mart-Nisan 20028 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 9

Edirne'nin Mahalleleri VeSokaklarý Ve Çarþýlarýnýn TemizEtmesi Ýçün Niþan-ý Hümayun

Niþan-ý hümâyûn yazýla;þimdiki hâlde Dâr'üs-Salta-nat'il-Aliyye ve'l-Hilâfet'is-Seniyye Mahrûse-i Edirne -Humiyet an'il-Beliyye-'ninmahallât ve çarþularýn vesokaklarýn görüb gözedübtemiz eylemek içün,dârende-i misâl-i bî misâlve râfi'-I tevkî'-i refî'-i fer-hande-kâl Amr'ýn masla-hat-güzârlýðýna i'timâdolunmaðýn belde-imezbûre subaþýlýðýna tayinedüb iþbu Yasaknâme-ihümâyûnumu verdim vebuyurdum ki;

1. Çaðýrdub ve yasakede; min ba'd hiç ehad eviyörelerin ve dükkânlarýn nâ-pâktutmayub mezbele ve anýnemsâlinden nesne vâki olmaya, olursagidereler.

2. Mezkûr subaþý, bu bâbda kemâl-iihtimâm üzere olub çarþularda ve mahallelerdedökülen mezbeleleri, kimin evine ve havlusunayakýn olursa anýn döktüðü ma'lûm olýcak pâketdüre. "Biz etmedük" derler ise, edeni bulý-verel-er, anun yasaðý ana ola.

3. Ve kârbânsaraylarýn mezbelelerin kârbân-saraycýya çýkardub hâli yere iletdüre.

4. Ve hamamlarýn çirgâbý yollarý mezbelelerile tutulmuþ ola, kimin evine ve havlusuna veharemine yakýn olursa, ayýrtlatduralar. "Bizetmedük" derlerse, edeni bulývereler, ana pâketdüre.

5. Ve çirgâb yolu üzerine kademgâh yaptýr-maya. Yaparlarsa þehir subaþýsý (ma'rifetiyle ref'ede). Þehir subaþýsý dahi ana bu babda mu'âvinola.

6. Ve câme-þûylarýn ve kan alýcýlarýn kanlarýnve çirgâblarýn tarîk-i âmma dökmekden men'edüb hâli ve halvet yerlere iletdüre.

7. Ve boyacýlarýn ve aþçýlarýn ve baþçýlarýn vesemercilerin otlarýn ve gübrelerin yol üstündedökmekden tamam men' ve yasak edüb hâli vehalvet yerlere iletdüre.

8. Ve yasak ede ki; arabacýlar sýðýrlarýn na'l-band dükkanýnda aleflemeyüb evvelden kanda

alefler ise, gerü anda alet ede. Eðerzarûret olursa, na'l-band dükkân-

larýnda aleflemelü olursa,anlara pâk etdüre. Ve mez-

beleden ve sýðýrlarý tesin-den ne olursa, hâricdenve hâli yerlere iletdüre.

9. Ve açýk mak-bereleri yasak edübördüre. Ve at ve it vekedi ve anýn emsâlicîfe ve mekrûh olannesneleri makâbirarasýna býrakmakdanmen' ede; edeninhakkýndan gele.

10. Vearabacýlara yasak

edüb öküzleri halkýnevleri önünde ve havlu-

larý dibinde kondur-mayub baðlatmayalar.

Mâtekaddemden kona-geldükleri yere varub anda

baðlayalar ve anda konalar. Vekona-geldükleri yerde dahi gübreden ve

mezbeleden ne ederlerse, hâlî mahallere iletübpâk edeler.

11. Ve hem onat vechile yasak ede ki;evlerde don yuduklarý sabun suyun yol üstünesaçmayalar ve dökmeyeler. Ve bu hususý dahimen'edüb etdirmeyesin; edenin hakkýndan gele.

12. Dahi onat vechile görüb güzedüb cîfedenve sâir mezbeleden pâk etdüre. Ve at ölüsin vesâir davar cîfesin halk incindiði yerde kodurt-maya. Gereði gibi yasak edüb men' eyleye. Herkim ki, eslemeyüb temerrüd ederlerse, ol cîfeninbaþýn kesüb býrakan kimesnenin boynuna takupþehri teþhir edüb men' edeler. Eslemeyeni yazubbildüre.

13. Ve kapý halkýndan kimesne temerrüdetmeyüb ve yasaðýma mâni' olmayalar, olurlarsaDergâh-ý Mu'allâma arz oluna, hakkýndan geline.Ve kadý ve þehir subaþýsý mezkûra mu'âvin olubihmâl etmeyeler, þöyle bileler.

Fî Safer sene 946 (1539)" .Netice olarak, Ýslâm'a sarýldýðýmýz günlerde,

medenî milletlere temizlik dersi verdiðimizin ve ilkçevre hukukuna ait metni bizim hazýrladýðýmýzýn,yukarda nakledilen belge, canlý ve þanlý bir þâhi-didir.

"ÞEHRULLAH"

Muharrem ayýna "Þehrullah" denirBu ayda felekler devrâna dönerÂdem(a.s)'in tövbesi kabul edilirHakk katýnda dilek ðufrana döner

Yevm-i Aþûrede hâdisat çokturMevla'nýn fermaný cümlesi haktýrMühim olan hakikatý bilmektirÝnananýn kalbi Kur'ana döner

Nuh-u Nebi hayvanatla insanýAldý sefineye mahluk-u cânýO günde kopmuþtu Nuh(a.s)'un tûfanýSelâmette olan mihmana döner

Ýbrahim Halil(a.s)'im Nemrud nârýndanHalas olup mancýnýðýn dârýndanÝmdâd alýp Hakk Teala nurundanBir gül bahçesinde seyrana döner

Musa(a.s) Firavun'dan kurtulur bu günEyyub(a.s) dermanýna kavuþur bu günTarihte çok þeye þahittir o günBazen nûra bazen hicrâna döner

Buyurdu serveri Resul-i Zîþan"Ramazandan sonra faziletli anMakbul oruç Muharrem de tutulan"Ýbadât ü tâat Sübhan'a döner

Ehl-i beyt katili insafsýz hâinKerbelâ'da kusar etrafýna kinSeyyidüþ-þühedâ Ýmam HüseyinDîdeler yaþ döker bârana döner

Bu ayda çok canlar mahzundur mahzunGönülleri sarar acý bir hüzünHakka eyler itaatla niyazýnDualar Hâlýk-ý Yezdâna döner

Muharrem sabýrý örnektir bizeHulûsi Efendi gösterdi rýzâHacý Kemal Abi þehid-i kazaYâd eder mürg-i cân efgâna döner

Efendim Gülzâr-ý Hüseyn bülbülüSeyyidim Sultaným ehl-i beyt gülüÝlâhî sen koru nesl-i ResûlüTektaþ'ým bîçare mecnuna döner

Musa TEKTAÞ

Somuncu Baba Mart-Nisan 200210 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 11

Ýslâm yazýsýný üstün bir san'at hâline getirenve "Kur'ân-ý Kerîm Hicaz'da nâzil oldu,Mýsýr'da okundu, Ýstanbul'da yazýldý.."

deyimini hâfýzalara yerleþtiren Osmanlý hat-tatlarý, Dünya san'at çevrelerinde gitgideartan bir hayranlýk kazanýyorlar. Son yýllardaAmerika'dan baþlayýp Fransa ve Almanya'dabirbiri ardýna açýlan Türk hat sergileri*, üçkýt'ada hâkimiyet kuran Osmanlý Devleti'ninsadece kýlýç kudretine dayanmadýðýný gös-teriyor.

O Devlet'in temel harcýnda, misafiredildiði evde "Allah'ýn Kitabý" olduðunuöðrenince sabaha kadar uyumayýp ayakta

duran Osman Gazî'nin "Kitab"a duyduðusaygý vardýr...

O Devlet'in beden duvarlarý, okumayýbaþ tâcý edercesine Bursa'daki MuradHüdâvendigâr Câmii'nin üst katýna yapýlanmedreselerle güçlenmeðe baþlamýþtýr...

Ve o Devlet; Fâtih'ler, Yavuz'lar,Kanûnî'ler gibi kýlýcý da kalemi de muhteþempadiþahlarla.. Akþemseddinler, Fenârî'ler,Gürânî'ler gibi ilim adamlarýyla.. MimarSinan'lar, Karamemi'ler, Levnî'ler, Nedim'lergibi sanat adamlarýyla yücelmiþ; birçoðu þâir,mûsýkîþinas ve san'atkâr, ama hepsi de "yazýya

hürmetkâr" devlet adamlarýyla, kuru-luþundan 700 yýl sonra da ihtiþâmýný koru-muþtur.

Sadece yazýya deðil, "yazana da" gös-terilen hürmetin derecesini, büyük hattatÞeyh Hamdullah'a talebelik yapan SultanÝkinci Bayezid (d.1447 - ö.1512)'degörüyoruz. Bu pâdiþah Amasya'da ikikütüphane birden yaptýrdýðý zamanAmerika Kýt'asý henüz keþfedilmemiþtir..Yine, hocasýný kendi atýna bindirip dizgin-ler elinde yürüyen Sultan Birinci Ahmed(d.1590-ö.1617)'i ve hat san'atýnýn birbaþka devi Hâfýz Osman'ýn hokkasýnýsaygýyla tutan Sultan Ýkinci Mustafa(d.1664-ö.1703)'yý hatýrlýyoruz..

Ýstanbul'un Fethi'nden hemen sonraaçýlýp 1 Temmuz 1909 tarihine kadareðitim veren Saray Mektebi Enderun'unders programý, üç iptidâî yýlda "Hatt-ý sülüs" vedört rüþdî yýlda hem "Hatt-ý sülüs" hem "Hatt-ýrýk'a" olmak üzere, "güzel yazý" derslerinin 7 yýllýktedrisat boyunca sürdürüldüðünü gösterir.Yirminci yüzyýl baþýna kadar, Osmanlý yönetimin-deki ibtidâî, rüþdî ve idâdî mekteplerin hepsininher sýnýfýnda, haftalýk bir ilâ iki saat hüsn-i hatdersi mutlaka vardýr...

Cumhuriyet'e geçiþin beþinci yýlýna rastlayan"Harf Ýnkýlâbý"yla Latin harflerinin kabulündensonra, yeni yazýyla ilgili olarak Türk okullarýnakonulmuþ olan "güzel yazý" dersleri sonradan"gereksiz" görülerek kaldýrýlmýþ ve 1940'lardansonraki neslin el yazýsý çoðunlukla okunamaz hâlegelmiþtir.

Halk'a açýk ilk kütüphaneyi, ismini taþýyanKülliye'deki Semâniye Medreseleri bünyesindekuran Fâtih Sultan Mehmed, ilim adamlarýnýn veöðrencilerin istifadesi için Fâtih CâmiiKütüphanesi'ne 800 kitap vakfetmiþtir.Müslüman Ýstanbul'un bu ilk kütüphanesi, câmimihrâbýnýn saðlý-sollu iki tarafýna konulan kitapdolaplarýdýr. Sultan Birinci Mahmud, câmininkýble duvarý dýþýna 1742'de ayrý bir kütüphanebinasý inþâ ettirmiþtir. Bu kütüphaneden baþka,

yalnýz Fâtih bölgesinde, 1564 yýlýndanondokuzuncu asýr sonuna kadar elli civarýndakütüphane oluþtuðu kaydedilir. Bugün mevcutolmayan o müstakil kütüphanelerin bazý kitaplarý,þimdi Süleymaniye, Millet, Murad Molla gibikütüphanelerimizde saklanmaktadýr.

Ýnsanlýk tarihi, fethettiði memleketlerin ilmi-ni-irfânýný yokeden, mâbedlerini, mekteplerini vekitaplarýný yakan nice kumandanlarý, veya kendidevletinin arþivlerini baþka ülkelere çuval çuvalsatan cumhuriyetleri anlatýr... Yavuz Sultan Selimise, Mýsýr Seferi sýrasýnda bulduðu bütün kitaplarýbüyük bir dikkatle Ýstanbul'a getirmiþtir. Buhükümdarýn, sefer sýrasýnda kaybolan birkaç kitapiçin ortalýðý birbirine kattýðý kaydedilir...

***"Oku!.. Yaratan Rabbinin ismiyle... O,

insaný alâk'tan yarattý... Oku!.. Rabbin sonsuzkerem sahibidir.. O Rab ki, kalemle yazmayýöðretti..."

Kur'ân-ý Kerîm'in ilk inen âyeti, "AlâkSûresi"nin baþlangýcý olan yukarýdaki ilk cümledir.Alâk'ýn hemen ardýndan inen sûreye ismi verilenKalem, orada beraber anýldýðý hokka'yla kâðýdarasýnda kimbilir kaç defa gidip-gelerek, dünyaya

Hasan ÂliGÖKSOY

“Oku!”“Oku!”“Oku!”

ltü

r

"Oku!.. Yaratan Rabbinin ismiyle.." (Alâk, 96/1)

"Oku!.. O Rab ki, kalemle yazmayý öðretti.."(Alâk, 96/3-4)

Somuncu Baba Mart-Nisan 200212 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 13

Burda Karahisârî' ler..."derken, Mahmud Bedreddin Yazýr "san'at ve

yazý" için þu yorumu yapmaktadýr:"..Batý'da, güzel yazý karþýlýðýnda kullanýlan

Calligraphie ve bunun bazý yazýlarda görülen tezy-inî þekilleri, mimârî tezyinat arasýnda resmin birþûbesi olarak mütalâa olunmuþ ve yazma deðil,resmetme bakýmýndan deðerlendirilmiþtir. Gerçigotik yazýlarda ve umûmiyetle yazý kullanan millet-lerin elyazýlarý arasýnda, hoþ karakter gösterenlervardýr. Fakat, estetik bakýmýndan bir fevkalâdelikarzetmediklerinden, zihinleri meþgûl etmemiþ vegüzel san'atlar arasýnda onlara bir yer ayýrmak dünde bugün de bahis mevzûu olmamýþtýr...

Lâkin hat sanatý, Ýslâm'da hem mümtaz birekol ve estetik, hem de bir kýymet hâlini aldýktansonra, yer yer ve kol kol inkiþaf ve tekemmülederek hâiz olduðu fevkalâdeliðiyle güzel san'atlararasýndaki yerini fiilen almýþtýr..."

**Merhum Yazýr'ýn bu satýrlarý kaleme aldýðý

1940'lardan günümüze yarým yüzyýl geçmiþtir.Çoðu kimsenin "eski yazý" demesine raðmen "ÝslâmYazýsý"nýn, kendini sonsuz yenileme özelliðiyledünyadaki bütün yazýlardan daha "yeni" kaldýðý,bu yüzden sýnýrsýz estetiðiyle inkâr edilemez birsan'at dalý olduðu artýk bütün dünyada kabûl gör-müþtür. Nitekim, günümüzde hat san'atýna gönülveren nice Batý'lý âþýk vardýr. Bu âþýklar arasýnda ilkanýlmasý gereken, Amerikalý hattat Zacharia,þimdiki ismiyle Muhammed Zekeriya'dýr ki, hatsan'atýna duyduðu ilgi onu hem iyi bir hattat, hemde müslüman yapmýþtýr. Bu san'atkârýn yazdýðý

"Îyd Mübârek" (Mübârek Bayram) ifadesinitaþýyan bir sülüs istif, Amerika Birleþik DevletleriPosta Ýdaresi'nce pul olarak bastýrýlmýþ ve 2000 yýlýKurban Bayramý dolayýsiyle tedâvüle çýkarýlmýþtýr.

Ýnanýlmasý zor bir baþka gerçek daha vardýr:Türkiye 1928 yýlýndanberi bu yazýyý kullan-

mamaktadýr. Þimdi bu ülkede yaþý seksene varan-lar, babalarýnýn mezartaþýný veya bir çeþmekitâbesini okuyamazlar. Osmanlý Arþivleri'ndekibelgeleri okutabilmek için bundan elli yýl evvelAfganistan'dan uzman getirten Türkiye, þimdi

üniversitelerin bazý bölümlerine bir yabancý dildersi gibi "Osmanlýca dersleri" koymuþtur ama,gerçek odur ki, Türkiye nüfusunun hemen tamamýiçin, atalarýnýn yazýsýyla Çin yazýsýnýn veya Mýsýrhiyeroglifinin hiçbir farký yoktur!

Hâl böyleyken; Ýslâm yazýsýný kullanan birçokmemleket yerine en usta hattatlarýn geneTürkiye'den çýkýyor olmasýnýn sýrrý nedir?..

Sayfalarýmýzdaki altý levha, sayýlarýnýn pek azolmadýðýna þükrettiðimiz genç Türk hat ustalarýarasýndan 1961 doðumlu Mehmet Özçay ile 1963doðumlu kardeþi Osman Özçay'a aittir. Ayný aile-den üçüncü küçük kardeþ Fatma Özçay da buenfes yazýlarýn tezhiblerini yapan müzehhibeFatma Özçay'dýr.

Eðer bir parça hüsnihat zevkiniz varsa, birkaçsatýr önce sorduðumuz soruyu siz de kendi kendi-nize soruyor olmalýsýnýz...

DÝPNOTLAR(*) Sabancý Hat Koleksiyonu sergileri: 1- The Metropolitan Museum of Art (New York, 11 Eylül - 13 Aralýk

1998)2- County Museum of Art (Los Angeles, 25 Þubat - 17 Mayýs 1999)3- Harvard University Art Museum (Boston, 09 Ekim 1999 - 02 Ocak

2000)4- Louvre Müzesi (Paris, 16 Mart - 29 Mayýs 2000)5- Guggenheim Müzesi (Berlin, 03 Þubat - 08 Nisan 2001)(**) Mahmud Bedreddin Yazýr; Medeniyet Âleminde Yazý ve Ýslâm

Medeniyetinde Kalem Güzeli, 1,2,3.ciltler; Yayýna hazýrlayan: M. UðurDerman. Diyanet Yayýnlarý, 19....

Resimler: Mehmet Özçay ve Osman Özçay'dan güzel yazý örnekleri(Tezhibler: Fatma Özçay).Dia:Hasan Âli Göksoy

Amerikalý hattat Muhammed Zekeriya'nýn hazýrladýðý ve 2000 yýlýKurban Bayramý'nda Amerika'da tedâvüle çýkan "Îyd Mübârek"(Mübârek Bayram) yazýlý posta pulu.

konup göçen her insaný kendisine borçlu kýlmýþtýr.O küçücük kamýþ parçasý, yüzyýllar boyuncadünyanýn encâmýný, kulun serencâmýný ve Allah'ýnKelâmý'ný yazmýþtýr...O yüzdendir ki hattatlarýmýz,kalemi mübârek saymýþlar hayatý boyunca açtýðýkalemlerin yongasýný saklayan ve öldüðünde gasilsuyunun bu yongalarla ýsýtýlmasýný isteyen hattatlaryaþamýþtýr.

Hazreti Mevlânâ' nýn:"..Beni kamýþlýktan kestiklerinden beri fer-

yâdýmla erkek de aðlayýp inlemiþtir, kadýn da.Ayrýlýktan þahrem-þahrem olmuþ bir gönül isterimki, iþtiyak derdimi anlatayým ona.." diye konuþtur-duðu "kamýþ", insanoðlunun elinde "ney" ve"kalem" olmuþ, dinlemeyi ve görmeyi bilen gönül-leri fethetmiþtir.

Türk insaný "kâðýd"ý da mübârek saymýþtýr.Okuma-yazma bilse de bilmese de, üzerine"Allah" sözü yazýlabildiði için, yerde bulduðu kâðýdparçasýný (týpký ekmeðe yaptýðý gibi) öperek biraðaç ya da bir duvar kovuðuna kaldýrmýþtýr...Kur'ân-ý Kerîm'i göðüs hizasýndan aþaðýda taþý-mamýþtýr... Bazý Ýslâm ülkelerindeki gibi câmilerdeAllah Kelâmý'ný yerlere yastýk gibi koyup, üzerindeuyumamýþtýr...

"Alâk"tan, yâni, "rahim içine asýlý hücre küme-ciði"nden yaratýldýðýný ilkönce Kur'ân'dan öðreneninsan, kendisine bahþedilen kabiliyet sayesinde, oküçücük kalem'le meydana getirdiði büyük eser-leri önce Rabb'ine adamýþtýr... Yazmaya da, oku-maya da "Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ýn adýy-la.." baþlamýþtýr...

Osmanlý hattatlarýnca estetiðin zirvesineçýkarýlan Ýslâm yazýsý, mîmârîyi süsleyen taþ iþçil-iðinde de ayný hürmet ve sevgiyle ele alýnmýþtýr.Kamýþ kalemin çektiði hattý, çelik kalem ayný ince-likle taþa geçirmiþtir... Hattat ve mimar, binânýnhangi cephesine hangi kitâbenin yakýþacaðýndaisabetle birleþmiþler, sahip olduklarý inanç ve dilzenginliði sayesinde ortaya nice güzellikler çýk-mýþtýr...

Þeyh Hamdullah'lar, Karahisârî'ler, ÝsmâilZühdî'ler, Kadýasker Mustafa Ýzzet' ler,Muhsinzâde'ler, Yesâri'ler, Mustafa Râkým'lar,Sâmi Efendi'ler, Hacý Kâmil Efendi'ler ve dahaniceleri, Osmanlý âbidelerini süsleyen o güzellik-leri hangi güçle yazmýþlardýr?.. Ârif Nihat Asya:

"Îmânýmý Besmele BesmeleGetirmiþ dile..Orda Yesârî' ler,

Somuncu Baba Mart-Nisan 200214 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 15

A.ÞemsettinATEÞ

Dev

r-i

Za

ma

n

Geçti hazan Geçti þita Gönüllere bahar gelirAkar sular enginlereÇaðlayanlar coþar gelir.

Aþýk mest olmuþBulutlar yüklüTabiat diriliþteKardelenler benekliToprak cana dar gelir.

Kýrmýzý Lâle açarGözyaþýyla sulanmýþKan rengine boyanmýþAl yanaklýO sevgili yâr gelir.

Yapraðýna þebnem düþerÝnci olur taneleriSeherdeki gözyaþýdýrÂþýkýn efsaneleriSabahýn aydýnlýðýndaÞafakla söken nur gelir.

Kývrým kývrým kývrýlmýþSünbül zülüf misaliRayihalar saçarakGüzel kokularlaDeste destedir haliAyrýlmasý zor gelir.

Engindir menekþemizBoynu eðri mi eðriKokusu candan vururRengiyle deler baðrýO misk-i anber gelir.

Karanfilin nefesiSarar bütün etrafýOlur gönül neþesiYoktur sözün hilafýÇemene karar gelir.Lâkin gülsüz bahar olmazMenekþe sünbül lâleHepsi müþtakdýr güleKýymetini kim bile

Evvelen mahsus bülbüleBaðbân-ý gülzâr gelir.

Nâz ile büyürAçar nâz ileBülbülün feryadýHam âvaz ileVuslatý görmek nasipOlmuþtur sabâ yeleKavuþmayý beklemekYüreciðe kor gelir.

Su ve sevgiÝki þeyi sever oHerkese dostturAma onunda etrafýndaÇalý da olur diken deSevenin eline gül yapraðýSevmeyenin gözüne hâr gelir.

Ýncedir incidirNârin fidanýnýBað-ban büyüdürBir hoyrat eliDeðer incidir.

Gül dünyanýn güzeliGülle cihan bezeliGüle vermiþtir aþkýMevla vakti ezeliGül HabibdirGül MahbubGüzeldir gülün aslýGüzeldir gülün nesliGülü sevenlereGül ikliminden Gül yüzlü Gül nefesliGül-bün, müþg-bâr gelir.

Gül ile BaharGül ile Bahar

Somuncu Baba Mart-Nisan 200216 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 17

Safranbolu'yu ülkem-izde ve dünyada ön planaçýkaran en önemli unsurgeleneksel Türk mimarisitarzýndaki Safranboluevleridir. Bu evler, bir yandankentsel konumlarýyla diðeryandan mimarileriyle dikkatedeðerdirler. Baþka biranlatýmla Safranbolu Evleriyüzlerce yýllýk bir süreçteoluþan Türk þehir kültürününgünümüzde yaþamayadevam eden en önemli yapýtaþlarýdýr. Bu nedenleSafranbolu evleri hakkýnda

yeterli bilgiye sahip ola-bilmek için, yörenin iklimin-den baþlayarak kültürü; aile

yapýsý, ekonomisi ve gelenek-leri hakkýnda bilgi edinmekgerekir. Ýlçe merkezinde 18ve 19.yy. ile 20.yy. baþlarýndayapýlmýþ yaklaþýk 2000geleneksel Türk evi bulun-maktadýr. Bu eserlerin 800kadarý yasal koruma altýn-dadýr. Evler Safranbolu'nuniki ayrý kesiminde gruplanmýþdurumdadýr.

Birincisi “Þehir” diyebilinen ve kýþlýk olarak kul-lanýlan kesim, ikincisi“Baðlar” diye bilinen veyazlýk olarak kullanýlan

kesim. Þehir, yönetimmerkezinin bulunduðu; Kale,alýþ veriþ merkezinin bulunduðu;Çarþý, evlerin bulunduðu;Akçasu, Gümüþ, Musalla,Kýranköy ve Tabakhane semt-lerinden oluþmaktadýr. Bukesim, iklimin olumsuz etkiler-ine karþý korunmuþ ançak rakým-lý iki vadinin içindedir. Buradaevler birbirine yakýn, sokaklardardýr.

Bütün evler kendilerinegöre daha merkezi konumdakikamu binalarýna, dini yapýlarave anýt eserlere dönüktür. Hangievden bakýlýrsa bakýlsýn manzarakapanmaz. Evlerin yakýn plancepheleri kör, uzak plancepheleri açýk ve birbirleriniizleyecek konumdadýr.

Þehrin ortasýnda bulunanmeydana yönelik yollar vesokaklar tamamen taþ kaplýdýr.Anýt eserlerin avlularý ve mey-danlar da taþ kaplýdýr. Mevcuttaþ kaplama tarzý rutubeti en azaindiren, sel sularýna karþýdayanýklý ve aðaç köklerininyeterli su almasýna uygun yapý-dadýr. Evlerin yerleþtirilmesindeiklim gerekleri kadar evin oluþtu-racaðý görünüm ve göreceðimanzarada dikkate alýnmýþtýr.Bir ev penceresinden, avlu dýþkapýsýndan ya da; iki evin arasýn-dan görülecek manzara kesinlik-le bir bütündür. Ýlk bakýþta göz-den kaçabilecek olan bu titizlikþehrin ve yapýlarýn tümüne ege-mendir.

Safranbolu evinin boyutuve biçimini belirleyen üç temelunsurdan söz edebilir: çoknufuslu büyük aile yapýsý yaðýþlýiklim, kültürel ve maddi zengin-lik.Bir ailede karý kocanýn nor-mal olarak iki yada üç çocuðuvardýr. Erkek evlat, evlendiri-lince ona ayrý bir ev açýlmaz,gelin ayný eve getirilir. Amcalar,

teyzeler, halalar ve torunlarýn dadahil olduðu aile hep birlikte birevde yaþarlar. Evin kadýnýnaiþlerde yardým etmek amacýylaevlerin çoðunda evlatlýk kýzbulunur. Daha çok muhtaçdurumdaki köylü ailelerinden veküçük yaþta alýnan evlatlýk tama-men aileden biri gibi muamelegörür. Evlatlýk, evin kýzý gibievlendirilir ve ardýndan yeni birevlatlýk bulunur. Erkek evlatlarýnevden ayrýlmasý daha çokekonomik yönden yeterli vegüçlü hale gelmeleriylemümkün olur. Kalabalýk aileyapýsýnýn yanýnda evlerdeharem-selamlýk ayrýmý vardýr.

Ailelerin sahip olduðu hayvanlarevin zemin katýndaki ahýrlardabarýndýrýlýr. Yaðýþlý iklimnedeniyle kapalý alan ihtiyacý dafazladýr. Ýnsan ve hayvan yiye-cekleri, yakacak odunlar hepsievin uygun bölümlerindemuhafaza edilirler. Ýþte, tümbunlarýn sonucu olarak Safran-bolu evi büyük hacimlidir. Yaðýþlýiklimin evler üzerinde bir baþkaetkiside çatýlardadýr. Yaðýþlarýnfazlalýðý çatýlarýn uzun saçaklý vemükemmel yapýlmalarýný zorun-lu kýlmaktadýr. Bunun sonucuolarak, Safranbolu evleri için“beþ cepheli mimari eser” ifade-si kullanýlmaktadýr.

Evin giriþinde zemin katta“hayat” vardýr. Bu bölüm eðertaþ kaplýysa “taþlýk” adýný alýr.Burada ýþýk almayý saðlayan veayný zamanda odunlarýn dizil-erek hava akýmýyla kurutulduðuahþap kafesten “gliste” mevcut-tur. Zemin katlarda ayrýca ahýr-lar, büyük kazan ocaklarý veambarlar bulunur. Üst katlaraahþap ustalýðýnuýn üstün örnek-lerini sergileyen merdivenlerleçýkýlýr. Ýkinci kat diðer katlaragöre daha basýktýr. Bu kattagerektiðinde yatak odasý olarakda kullanýlabilen bir mutfak

Evlerindeki ZerâfetS a f r a n b o l u

ÞerifeÖZEN

Gez

i

Somuncu Baba Mart-Nisan 200218 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 19

bulunur. Mutfak ile selamlýkarasýnda yemek servisinde kul-lanýlan silindirik bir ahþapdönme dolap yer alýr. Gündelikyaþam orta katta geçer. Soðukkýþ günlerinde bu katýn ýsýtýlmasýdaha kolay olur. Üçüncü katSafranbolu evinde mükemmel-liðe varýlan noktadýr. Bu kattatavanlar daha yüksektir. Odalarasekiz kenarlý bir çokgendenoluþan ''sofa''nýn (çardak) dahakýsa olan dört çapraz kenarýn-dan açýlan kapýlardan girilir.Odalarýn giriþ kapýlarý köþel-erdedir ve giriþ kapýlarýnda odaile doðrudan temasý kesen özelahþap “paravana” düzeni

bulunur. Sofalar ve odalarýntavanlarý ahþap süslemelerlekaplýdýr. Her odada sedir düzenive çoðu zaman ocak vardýr. Odayan duvarlarýnda ahþap dolaplarve sergen yer alýr. Odalarýn herbiri bir çekir-dek aileyi yada biraile yakýnýný barýndýrabilecektüm unsura sahip, baðýmsýzbirim olarak tasarlanmýþtýr. Budoðrultuda her odada ahþapdolaplarýn (yüklük) içerisindebugünün duþ kabinleriniandýran gusülhaneler mevcuttur.

Odalarda oturma düzenidahi bir hiyerarþiye baðlanmýþtýr.Sedirin en uygun yeri ailenin enbüyüðüne ya da misafire aittir.Oda giriþinde bulunan para-vanayý gören noktada ise odayayapýlacak servisi yöneten kiþioturur.Safranbolu evlerindekiçýkmalar, evin dýþ görünümünütek düzelikten kurtardýðý gibi, buçýkmalarýn yanlarýnda yer alanpencereler sedirde oturanlarýnsokaðý baþtan baþa görmesineimkan saðlar. Sofalarda, eyvan-larda ve odalarda zaman zamankalemiþi süslemelere rastlanýr.Evlerin pencereleri çok özelbiçimde tasarlanmýþ olup dar veuzuncadýr. Ahþap kanatlý

pencerelerde ayrýca “muþabak”denilen kafesler bulunur.Pencere sayýlarý oda büyük-lüðüne göre deðiþmekle birliktegenellikle fazladýr. Bu hem içtengeniþ bir görünüm saðlar, hemdýþtan evin görünümüne güzel-lik kazandýrýr. Bazý büyükodalarýn bir cephesinde dört,diðer cephesinde de dört olmaküzere sekiz pencere vardýr. Tümev göz önünde bulundurul-duðunda pencere sayýsý-nýn çokolduðu görülür.

Evlerde ýsýnma ocaklarlasaðlanýr. Ocaktan alýnan közlermangala konarak taþýnýr. Katlararasýnda zaman zaman tecritmalzemesi kullanýlmýþ olsa daahþap evlerde ýsýnýn muhafazasýgüçtür. Bu nedenle prensipmekanýn deðil insanýn ýsýn-masýdýr. Soba ise son dönem-lerde kullanýlmýþtýr. Aydýnlatmaaracý gazyaðý lambasýdýr. Sonzamanlarda “lüks lamba” diyetanýmlanan daha büyük boyut-lu ve daha fazla ýþýk veren lam-balar kullanýlmýþtýr. Yemek mut-faktaki büyük ocaklarda piþirilirve odalarda yer sofrasýnda ya dayer bezinde yenirdi. Mutfak

odalarýnýn yakýnýnda her çeþitgýda maddesinin depolanmasýnauygun ambarlar bulunmaktadýr.Safranbolu evlerinde abdestlikve hela için ayrýlan bölme içmekanlardan uzak tutulmuþ vehavalandýrmanýn saðlanabilmesiiçin kör cephede küçükpencereler býrakýlmýþtýr. Pis sular“algun” denen su yoluna ya dahela çukuruna akýtýlýr, bulaþýksularý ise bahçeye ya da ayrýcayapýlan “çirkef” çukurunadökülür, pis su ile karýþtýrýl-mazdý.

Evlerin saçak köþelerineuður getirmesi için geyikboynuzu asýlmasý geleneðiyaygýndýr. Öte yandan geneevlerin sacaða yakýn köþele-rinde sokaktan görülecek yü-zeylerinde ya da sofa çýkmalarý-nýn alýnlýklarýnda arap harfleri ileyazýlmýþ bazý dualar ve bazenevin yapýlýþ tarihi yazýlýdýr.Genellikle barok tür çerçeveiçinde ibrik, sürahi, vazo, kandil,armut benzeri biçimler içine“Maþallah”, “maþallahu kâne” ,“ya hafýz” yazýlarý vardýr.Tuðrabiçiminde “Bismillahir rah-manir-rahim”, bazý evlerde bu

yazý ve bezeme yerine dikineduran mavi renkli bir elipsiçinde hilal durumunda beyazbir ay, bazen de beyaz badanaüzerine yalnýz mavi bir hilalbulunur. Bu özlü sözlerde evinkorumasýný Allah'a býrakan birtevekkül anlayýþý vurgulanmak-tadýr. Evlerin, camilerin, dükkan-larýn han ve hamamlarýncephele-rindeki kuþ evleri ise“sevgi ve merhamet sembolü”niteliðin-dedir. Evlerin sokakcephele-rinde çeþmeler vardýr.Þehirde su kültürü, döneminegöre oldukça ileridir. 5 kmmesafeden ve tarihi Ýncekaya SuKemeri'nin üzerinden þehre sugetirilmiþtir.Bir kýsým büyük kon-aklarda havuzlu odalar bulun-maktadýr. Havuzlar büyükhacimli ve insan boyu derinlik-tedir. Ýsmail Asmaz'a ait konaktahavuz, zemin katýn bir üstüneinþa edilmiþtir. Havuzlar bazýkonaklarda selamlýk köþküdenilen bahçe içindeki baðýmsýzbinalarda yer almaktadýr.

Ýþte ecdadýn yaþayýþý, ailehayatý ve kültüründen bir kesit.Ne mutlu!... Azda olsa devamettirenlere.

Somuncu Baba Mart-Nisan 200220 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 21

Doç. Dr.Said

ÖZTÜRK

rüþ

Batý'nýn son iki yüz yýldýr ikti-sadi üstünlüðü karþýsýndaduyduðumuz eziklik acaba

nerede hata yapýyoruz sualinibelirgin kýlýyor. Kýta Avrupa'sýnýmodern Batý yapan deðerler veuygulanan politikalardan acababiz çok mu uzaðýz ? Bu deðer vepolitikalarý Osmanlý benimseye-bilir ve uygulayabilirmiydi ?Batý'nýn anladýðý ekonomidenOsmanlý ne anlýyordu ? Bu sual-lerin cevabý Osmanlý'nýn derunidünyasýnýn tahliliyle cevab ver-ilebilir sualleridir.

Þüphesiz bir zihniyet prob-lemi vardýr ve bu zihin dünyasýtahlil edilmeden ve buraya nüfuzedilmeden yapýlacak tahlillereksik kalýr. Zira, her davranýþ vetavrýn gerisinde mutlaka birduyuþ ve inanýþlar dünyasýnýnolduðu muhakkaktýr. Bireyi,toplumu ve dünyayý algýlayýþbiçimi, hayata, emtiaya ve insanabakýþ tarzý insan fiilini yön-lendiren temel faktörlerdir.

Osmanlý iktisadi dünyagörüþü iki farklý dönemde ikifarklý kaynaktan beslenerek oluþ-muþtur. Klasik dönemde iktisadidavranýþlarýn gerisinde Ýslâm veona uygun olan gelenek yer alýyordu.Yenileþme döneminde iktisadi davranýþ vetavýr alýþlar ise kaynaðýný Ýslâm'a ve asýla geridönme iddialarýna raðmen batýnýn ürün-lerinden almaktadýr.

Klasik dönem Osmanlý ekonomi poli-tikalarý ekonominin insan için varolduðu yak-laþýmýna göre þekillenmiþtir. Bunun bir net-icesi olarak Osmanlý ekonomisi bir ihtiyaçekonomisi özelliklerini gösterir. Ekonomi

dolayýsýyla talep yönlü deðil arz yönlüdür.Gaye ise iktisadi adalet anlayýþý içerisindeibadullahýn terfih-i ahvalleri yani halkýn refahseviyesini yükseltmektir.

Devletin öncülüðünde ve kontrolündebir iktisadi hayat sürüyordu. Bundan maksatistikrar ve dengenin saðlanmasýydý. Sektörelaçýdan bakýldýðýnda istikrar ve dengeninsaðlanmasýna matuf düzenlemeler görülmek-tedir. Zirai kesimde bir çiftçi ailesinin ekipbiçebileceði büyüklükte bir toprak bölüm-

lenmesi, ehli sanat seviyesinde toplumsal ihtiyacacevap veren ve aksi geliþmeleri engelleyen biryapýlanma, ticaret kesiminde narh ve kâr haddisýnýrlamasý getiren bir anlayýþ doðrultusundaþekillenmiþ bir iktisadi yapý söz konusudur.Kendinden önceki Ýslâm devletlerinin tecrübebirikimlerinden faydalanan Osmanlý uzun den-eme ve tecrübelerin ürünü olarak ortaya konulanyukarda sözünü ettiðimiz yapýnýn devamýnýntemini için sermayeyi kontrol altýnda tutmayaçalýþmýþtýr. Zirai, sýnai ve ticari alanda belirli birölçeðin ötesine geçilmesine engel olunurkenküçük ölçekli bu iþletmelerin yok olmasýna daizin verilmemiþtir. Ýktisadi zümreler arasýnda ser-maye ve diðer faktörlerin mobilizasyonu sýnýrlan-mýþtýr. Askeri sýnýfa bazý imtiyazlar ile gelir veservet aktarýlýrken yine de kudret ve sermayeninnesilden nesile aktarýmýyla doðacak birikime deengel olabilmek için bu üstünlüðü görevle sýnýrlýhale getirmiþ ve müsadere sistemini geliþtirmiþtir.

Ondokuzuncu yüzyýlda deðiþime uðrayanklasik dönem Osmanlý iktisat politikasýnýn genelyapýsý Mehmet Genç'in geliþtirdiði paradigmayagöre üç temel özellik gösteriyordu; Ekonomi arzyönlüdür (provizyonal), gelenekçilik geçerlidir,fiskalizm söz konusudur.

Provizyonizm ilkesi, üretici ve tüketicininyer aldýðý pazarda olaya tüketici açýsýndanbakarak ihtiyaçlarýn karþýlanmasý ilkesidir. Mal vehizmetlerin mümkün olduðunca bol ve ucuzolmasý tercih edilmektedir. Öz sermayenin kul-lanýmý ve narh uygulamasý yanýnda faiz, israf veihraç yasaklarý gibi yasaklar arzýn geniþ tutul-masýný destekleyen mekanizmalar ve uygula-malardý. Mesela devlet, içerde ihtiyaç duyulanhiç bir emtianýn ihracýna müsaade etmiyordu.Batýlý merkantilist politikalarýn tam aksi istikamet-teki bu uygulama arzda daralmaya müsaadeetmemek için yapýlýyordu. Gelenekçilik ilkesikendinden önceki uygulamalardan yararlanarakoluþturulan ekonomik modelin mükemmelolduðu inancýna dayanýyordu. Ulaþýlmýþ olandüzen en mükemmel düzendir. Bu nedenlegeliþmeci ilerlemeci bir zihniyet söz konusudeðildir. Deðiþimin anlamý ancak bozulmadýr, budurumda yapýlacak olan kadime dönüþtür.Fiskalizm ilkesi merkez hazinesinin gelirlerinimümkün olduðunca en yükseðe çýkarma ve buoraný korumak ilkesidir.

19. yüzyýla gelindiðinde gelenekçilik ve iaþeilkesi deðiþime uðramýþtýr. Daha III. Selim döne-minde Reisülküttab Ebubekir Ratýp Efendi kanun-ý kadime dönmenin gereksizliðinden söz edecek-tir. Ýaþe ilkesi yerini batý mantalitesi içerisindebüyümeyi ve geliþmeyi esas alan bir iktisadi poli-tikaya býrakacaktýr.

Batý etkisinin görülmediði çaðlardaOsmanlý'da hakim zihniyet ekonomi dýþý deðer-lere dayanýyordu. Ýnsanlýðýn henüzdünyevileþmediði, idealizmin ve ahlak ilkeleriningeçerli olduðu Osmanlý'da iktisadi iliþkilerdegüven unsuru ve dengeli davranýþ hakimdi.Kazanç hýrsý olmadan herkes kendine bir gelirtemin ediyordu. Usta-çýrak iliþkisinin hakimolduðu sýnai sektörde iliþkiler ekonomik faktörler-den çok dini ve moral deðerlere baðlýydý. Bu yapýOrtaçaðýn hakim öngörüleriydi.

Yeniçaðda Batý'da maddeci düþünce idealdüþüncenin yerini alacak, para ön plana geçecek,zenginleþme hýrsý ve kazanç hýrsý doðacaktýr.Kalvin'in yorumlarýyla dini meþruiyyet kazanacakolan bu düþünceler kapitalizmin fikri arka planýnýoluþturacaktýr. Ne var ki Avrupa'nýn madde üzer-ine tesis edilen yeni medeniyet anlayýþý insanlýðýnmaddi-manevi dengesini bozmuþ, tüketim veeðlence ile avunan bir insan tipini yetiþtirmiþtir.Batý medeniyeti heves, his, heva, rekabet vetahakküm üzerine yürüyen bir mahiyet almýþtýr.Maddi meþguliyetler içinde boðduðu insaný,manen ihmal ve huzursuz etmiþtir.

Osmanlý'ya baktýðýmýzda durum neydi ?Batýdaki geliþmeler karþýsýnda nasýl bir tavýrtakýnýyordu ? Bu tavýrlarýn zihni arka planý neydi? Öncelikle belirtmemiz gereken hususOsmanlý'nýn doðuda ve batýda ki geliþmelerinfarkýnda olduðudur. Portekizlilerin 15. yüzyýlýnsonunda Hint kýtasýna ayak basmasýndan sonrageliþtirilen stratejiler, ipek ticaretinin Osmanlýtopraklarýndan iþleyen güzergahý yerine kuzeyyolunu kullanmak için Ýran ile Ýngiltere arasýndavarýlan anlaþma sýrasýnda batý ülkelerine verilenkapitülasyonlar bunun açýk bir delilidir. Þu var kiüstünlük psikolojisi içerisinde olan Osmanlý batý-daki olup bitenleri pek de kaale almayacak tavýr-lar sergiliyordu. Batýnýn dikkatle izlenmesi gerek-tiði Viyana yenilgisiyle anlaþýlacaktýr.

Yeniçaðda Osmanlý'nýn dünya görüþünde,hayata bakýþýnda, ekonomik faaliyetleri deðer-

OSMANLI ÝKTÝSADÝ

DÜNYA GÖRÜÞÜNE DAÝR

Somuncu Baba Mart-Nisan 200222

lendiriþinde ani bir kýrýlmadan ve deðiþimden sözedilemez. Osmanlý'nýn Yeniçaðda "ortaçaðlaþma"denilen bir zihniyete büründüðü, gelenekçiliðinhakim olmaya baþladýðý görüþünü ise ihtiyatlakarþýlamak gerekir. Ortaçaðlaþmadan kasýt hakimzihniyetin ekonomi dýþý deðerlere dayandýðý isebu tavýrda bir deðiþme görülmemektedir. ZiraOsmanlý zihin dünyasýnda deðil ekonomi, dünyabile bir araç olmaktan öte bir anlam taþýmamak-tadýr. Osmanlý insaný madde ile arasýnda daimabir mesafe bulunduruyordu. Hýrs yerine kanaathakimdi.

Gelenekçilik ise kadim deðerlerin üstünlüðüve yenileþmenin ancak bozulma anlamýný ifadeetmesidir. Tarýmda týmar sisteminin, sýnai ve ticarisektörde ahilik prensiplerinin geçerli olmasý vebunun korunmaya çalýþýlmasý salt gelenekçiliktenöte anlamý vardý. Zira Osmanlý'nýn yönetimanlayýþýnýn temel ilkelerinin korunmasý için budeðerler muhafaza ediliyordu.

Osmanlý mantalitesi batý kapitalizminin nearaçlarýný kullanmýþ ne de hedeflerini kendisi içinmodel seçmiþtir. Zira kapitalizmin temel mantýðýOsmanlý mantalitesi için çeliþki arzediyordu.Osmanlý meþru sýnýrlar içinde kalarak ekonomikfaaliyetlerin yürütülmesi taraftarýydý. Yýðýnlarýnsömürüsü üzerine kurulu bir ekonomik düzenkabul edilemezdi. Sanayi devrimini yaþayan batý-da 19. yüzyýlda karýn tokluðuna günde 17, 18saat çalýþmak zorunda kalan emzikli kadýnlarýnhýçkýrýklarý hiç bir Osmanlý asrýnda duyul-mamýþtýr. Osmanlý Arap yarýmadasýnda egemenolunca deðil burayý sömürme,Anadolu'dan ve Mýsýr'dan orayahizmet götürmeyi bir vazife telak-ki ediyordu. Anadolu 'dan çokRumeli imar ediliyordu. Batý isegittiði topraklarýn bakir kay-naklarýný mümkün olduðuncasömürüyordu. Sömürü için bütünaraçlar meþru addediliyordu.Ýngiltere mamullerine karþýHindistan'da rekabeti önlemekamacýyla 40 bin Hintli zenâtkarýnellerini bileklerinden kesecek birdünya görüþünü sergiliyordu.

Osmanlý'da ekonomikfaaliyetler kapitalizmin mantýðýdýþýnda cereyan ediyordu.

Osmanlý insanýnda madde ile arasýnda mesafebulunmasý faaliyet dýþý kalma anlamýna deðildir.Dinamik bir ticari ve sýnai sektörün varlýðý bunugösterir. Ýstanbul'un fethinden sonra buranýnsiyasi olduðu kadar ekonomik anlamda da payi-taht olmasý için çalýþýlmýþtýr. Ticari faaliyetlerinyürütüleceði hanlar, bedestenler yapýlýyor,taþradan ehl-i zenaat getiriliyordu. Ticaret yollarýüzerinde zaviyeler kuruluyor, kervansaraylar vehanlar inþaa ediliyor, derbent teþkilatý kurularakulaþým güvenliði saðlanýyordu. Ülkede ulusaldüzeyde ve uluslararasý alanda ticari faaliyetlerinisürdüren Müslüman tüccarlar var idi.

Þüphesiz devletin ticari faaliyetleri destek-lemesinin arkaplanýnda iç piyasanýn ihtiyaçlarýnýngiderilmesi ve devlet hazinesinin kazançlarýnýnartýrýlmasý önem arzediyordu. Ýç piyasanýnihtiyaçlarýnýn giderilmesi "ibadullahýn terfih-iahvalleri" gibi temel bir ilkeye dayanýyordu. Bufaaliyetlerin yürütülmesini mümkün kýlan birvasatýn temini, Osmanlý iktisat zihniyetinin HalilÝnalcýk'ýn tanýmlamasý ile Orta Doðu'nun temeldevlet ve toplum anlayýþý ile yakýndan alakasýnabaðlanýr. Bu anlayýþa göre devletin nihai gayesiyöneticinin gücünü pekiþtirmek ve geniþletmek-tir. Diðer taraftan Ýslam toplumlarýnda yöneticiler,dinin muhafazasý gibi bir ilahi mesuliyeti de taþýy-orlardý. Yöneticilerin gücünü pekiþtirmenin vebuna eriþmenin tek yolu da zengin gelir kay-naklarý edinmek idi. Bu ise üretici sýnýflarý müref-feh kýlan þartlara baðlýydý. Devletin asli iþlevi debu þartlarý ayakta tutmaktý.

Allah’a ve Peygambere olan sevgisi ile kavrulup duran, ilahi aþkýnýsohbetleriyle ve þiirleriyle durmadan terennüm eden Ali Ulvi Kurucu,sevdiði beldede, 3 Þubat 2002 tarihinde efendisine kavuþtu.

O, Peygamberimizin güzelliklerini, baþarýlarýný dile getiren bir þairolarak, yetiþmekte olan genç nesle bir ilham kaynaðý idi.

Ali Ulvi Kurucu, 1920’de Konya’da doðdu. Ýlk veorta öðrenimini burada yaptý. Hafýzlýðýný tamamladýktansonra 1938 yýlýnda ailesi ile birlikte Medine’ye gitti.Yüksek öðrenimini Kahire Ezher Üniver-sitesinde tamamladý. Medine’de uzun müd-det Evkaf Dairesinin Ýnþaat ve SicillatEmini olarak çalýþtý. 1953’ten1975’e kadar Sultan Mahmud-un yaptýrdýðý Mahmudiyekütüphanesinde, daha sonra da1985’te emekli olana kadarÞeyhülislâm Arif Hikmet Kütüp-hanesinde çalýþtý. Ecdat yâdigâri onbin-lerce kýymetli eser elinden geçti.

Peygamber Aþýðý, Þair;Ali Ulvi Kurucu, Hakka Yürüdü

SANA HAYRANDIR EFENDÝM

Rûhum sana âþýk, sana hayrandýr Efendim,Bir ben deðil, âlem sana kurbandýr Efendim.

Ecrâm ü felek, Levh u Kalem, mest-i nigâhýn,Dîdârýna âþýk Ulu Yezdân'dýr Efendim.

Mahþerde nebîler bile senden medet ister,Rahmet, diyen âlemlere, Rahman'dýr Efendim.

Kýtmîrinim ey Þâh-ý Rusül, koðma kapýndan,Asilere lütfun, yüce fermândýr Efendim..

Ta Arþa çýkar her gece âþýklarýn âhý,Medheyleyen ahlâkýn, Kur'ân'dýr Efendim.

Aþkýnla buhurdan gibi tütmekde bu kalbim,Sensiz bana cennet bile hicrandýr Efendim...

Doð kalbime bir lâhzacýk ey Nur-i dilârâ,Nûrun ki; gönül derdime dermandýr Efendim...

Ulvî de senin baðrý yanýk âþýk-ý zârýn,Feryâdý bütün âteþ-i sûzandýr Efendim...

Ali Ulvi KURUCU

Þair

Kurucu’nun iki erkek, bir kýz olmaküzere üç çocuðu’da Medine’de idi. Aruzölçüsü ile yazdýðý þiirleri Ali KemalBelviran’lý tarafýndan 1953 yýlýnda Ýstan-bul’da çýkarýlan “Ýslam’ýn Nuru” der-gisinde yayýmlandý.

81 yaþýnda aramýzdan ayrýlan AliUlvi Kurucu, altmýþ yýldýr MedineiMünevvere’de yaþýyordu. 1994’ten buyana senenin 6 ayýný Türkiye’de geçir-meye özen gösteren Kurucu, yetiþenimanlý nesli görünce “sizler benim,gerçekleþen rüyalarým, kabul olunandualarýmsýnýz” diyordu. Ali Ulvi Kurucu,þiirleri ve safahatý ezbere bilmesiyletanýnýyordu.

2 Haziran 1996 tarihinde Es-SeyyidOsman Hulûsi Efendi Vakfý tarafýndanÝstanbul'da düzenlenen sempozyumaiþtirak eden Ali Ulvi Kurucu, HulûsiEfendi Hazretleri ile Medine'de birçokkez görüþtüðünü anlatýp onun gençnesile önem veren büyük bir önder veörnek insan olduðunu vurgulamýþtý.Konuþmasýnda; "Gül yetiþtiren bahçivandikenlere de katlanýr. Hulûsi Efendi'nindiktiði gül fidanlarý meyveye durmuþtur.Bu toplantý bunun bir örneðidir" þek-linde ifade etmiþti.

Kendisini rahmetle anýyor,Peygamber Efendimiz için yazmýþolduðu bir na'týný yayýnlýyoruz..

Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 23

Somuncu Baba Mart-Nisan 200224 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 25

Allah Teâlâ, Peygamber (s.a.s.)'e hitaben;"De ki; Ey insanlar, ben sizin hepinizegönderilmiþ bir peygamberim."1 buyu-

rur. Bu ayetten biz, O'nun bütün insanlýða gön-derildiðini öðreniyoruz. Yine Allah Teâlâ:"Þüphesiz sen doðru yola götürüyorsun.Göklerde ve yerlerde bulunan her þeyin sahibiolan Allah'ýn yoluna”2 ayetiyle Peygamberi(s.a.s.)'ini þöyle vasfediyor. "O Allah ki ümmilerekendi içlerinden bir peygamber göndermiþtir.O peygamber, onlara Allah'ýn ayetlerini okur,onlarý tezkiye eder, onlara kitabý ve hikmetiöðretir."3 Ayetten anlaþýldýðýna göre O peygam-ber bize âyetleri okuyor. Kitâb'ý yani Kur'ân'ýöðretiyor. Hikmet, isâbettir; yani Hz.Peygamber(s.a.s.)'in sünneti, âdabý, ahlâký, halleri ve öðret-tiði gerçeklerdir.

Allah Teâlâ, topyekün insanlýða, kendisineitaat etmelerini emrettiði gibi,Peygamberi(s.a.s.)'ne itaat etmelerini de emret-miþtir. “Allah'a ve Rasûlüne itaat edin! "4,"Rasûle itaat eden Allah'a itaat etmiþ olur."5

Allah Teâlâ, ayrýca Hz.Peygamber (s.a.s.)'ingetirdiðini kabul etmeyi de emretmiþ bulunmak-tadýr. Peygamber (s.a.s.)'in yasakladýðýndankaçýnmakta yine ayný þekilde Cenab-ý Hakkýnbuyruðudur.

Ayrýca Cenab-ý Hak mü'minleri, Peygamber(s.a.s.)'in yüce ahlakýna uymaða çaðýrmakta veþöyle buyurmaktadýr. "Allah'ýn Rasûlünde siziniçin güzel bir örnek vardýr. "6

Þimdiye kadar nakletmiþ olduðumuz buayetlere göre O'nu örnek almak, O'na tabiolmak, O'nun emrine itaat etmek, O'nu görsün,görmesin O'nu sevmek, kýyamete kadar gelecekbütün insanlýðýn görevidir.

Allah'ýn Rasûlünü sevmek demek onunsöylediklerine, getirdiklerine ve yaptýklarýnauymakla mümkündür. Mutasavvýflar, bu konudaen ufak bir taviz vermez, harfiyyen uymayagayret gösterirlerdi. Bunlara birkaç örnek vere-cek olursak;

Tayfur Bistâmî'den Umeyy diye tanýnanMûsâ b. Ýsâ'nýn kendisine þu olayý naklettiðinidinlemiþtim. "Bâyezîd Bistâmî bir günarkadaþlarýna: 'Haydi gelin, sizinle birlikte velîdiye meþhûr olan bir zâtýn ziyaretine gidelimdedi. O zât þehrin kenar semtlerinden birindeoturan zûhd ve ibadetle tanýnan biri idi. Hatta

Tayfûr, onun adýný da söylemiþti, fakat ben unut-tum. Gittik, o zât tam evinden çýkmýþ câmiye gir-erken kýble tarafýna tükürdü. Bâyezid, hemendönelim, dedi. Ve selam bile vermeden oadamýn yanýndan ayrýldý. Sonra þöyle konuþtu:Allah Rasûlünün âdâbýndan birine riâyet göster-meyen böyle bir adam, iddia edildiði gibi nasýlvelîler ve sýddîkler makamýna riâyet gösterebilirve buna layýk olabilir."

Ebû Amr Abdûlvâhid b. Alvân banaCüneyd'in þöyle buyurduðunu söylemiþtir:"Bizim bu ilmimiz (tasavvuf), Rasûlullah (s.a.s.)'ýnhadîsine baðlýdýr."

Ebû Amr Ýsmail b. Nûrceyd'den Ebû OsmanSaîd b. Osman Hîrî'nin þöyle buyurduðunu duy-muþtum. "Nefsine söz ve davranýþ olarak sünnetiemredebilin kimse, hikmet konuþur. Nefsinikavlen ve fiilen hevâ ve heveslerinin esîri halinegetirenin aðzýndan ise, ancak bid'at sözler çýkar.Çünkü Allah Teâla: "O'na Ýtaat ederseniz,doðruyu bulursunuz. "7 buyuruyor.

Sivaslý Ehramcýzade Ýsmail Hakký ToprakEfendi'de Sûnnet-i Rasulullâh'a sýký bir þekildebaðlý, ef'âl-ý Resûl'ü iþlemeye daima gayret gös-terirdi. Muhabbet ve hürmetten dolayýRasûlûllah'ýn adýný abdestsiz anmamaya çalýþýrdý.Peygambere duyduðu sevginin tezahûrü olarakEhl-i Beyt'e karþýda ayrý bir muhabbet duyar veözen gösterirlerdir. Hatta Es-Seyyid OsmanHulusi Efendi'nin babalarý Hatib Hasan Efendi'yianarken: "Hatib Hasan Efendi Kaddesallahu sýrre-hû'l-bâki kardeþimiz." derlerdi. 8

Ehramcýzade Ýsmail Hakký ToprakEfendi’nin Yâre Yâdigâr isimli Mevlîd-i Þerifikaleme almasý da bu sevginin en büyük iþare-tidir.

Peygamberimizi seven gönüller, ona olanmuhabbeti deðiþik þekillerde izhar etmiþlerdir.Biþr-i Hafi hazretleri Allah Resulü'nün dolaþtýðýçöl kumlarýna ayakkabýlarý ile basmamýþ, ayakyalýn dolaþmýþ, þâir Nâbi ise, Medine civarýndabile edebe muhalif hareket edilmesine razýolmamýþ, muhabbetini edebî bir üslupla dilegetirmiþtir.

Gül kokulu sevgilinin aþk râyihalarýný,yüreðinde hisseden, hal ve hareketle ittibaetmekle birlikte, bu sevgiyi þiir diliyle ifadeedenlerden biri de Es-Seyyid Osman Hulûsi AteþEfendi'dir.

Hulûsi Efendi, nesep itibariyle hem o pak

Gül Kokulu Sevgili

Sevgiden acýlar tatlýlaþýr, sevgi yüzünden bakýrlar altýn olur.Sevgi ile tortular durulur, arýnýr. Sevgiden dertler þifa bulur, saðlýðakavuþur. Sevgiden ölü dirilir, sevgi yüzünden pâdiþah kul olur.Sevgiden hapishâne , zindan gülbahçesi olurSevgi yüzünden karanlýk evler aydýnlanýr nûrlanýr.Sevgi yüzünden dikenler sûzan olur. Sevgi olmayýnca mum demirgibi erir.Sevgi yüzünden nâr nûr olur. Sevgiden dev hûri kesilir.Sevgiden kederler, üzüntüler neþe olur, sevinç olur. Sevgi yüzünden hastalýk, sýhhat ve afiyete çevrilir. Sevgiden kahrrahmet olur.

-Mevlâna-

Ýsmail PALAKOÐLU

Somuncu Baba Mart-Nisan 200226 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 27

mektupta Peygambere olan övgü, sevgi ve hürmetiniþu satýrlarla dile getirmiþtir;

"Sana evvelâ Allah Azîmûþ-þân Hazretlerinin veO'nun Habîb-i edibi, Rasûli necîbi, Sertâc-ý enbiyâ,Muhammedini’l Mustafa- Aleyhi’s-salâtû ve's-selâm-Hazretleri-ne kemâl-i imân ile inanmaný ve Allah'ýnemirlerine tâzim ve nehiylerinden ictinâb etmekleberaber bütün mahlûk-ý Huda'ya þefkat etmeni tavsiyeederim".9 bir baþka mektupta ise;

"26 Zilhicce-i Þerife Mûtesadif Cuma namazýnýMescid-i Nebevî Aleyhissalatû ve’s-selam'da kýldýk.Münevver Ravza-i Aleyhissalatü Vesselâma bakarakmektubu yazýyorum ve sizleri de hatýrlýyorum."10

"Ayrýca ihvanýndan bir zat'a 1980 yýlýndahastalýðýndan dolayý Ankara Devlet Hastanesindetedavi gördüðü zamanlarda, bir sabah yanýndarefâkatçý olarak kalan zata rüya gördüðünü söyley-erek þu þekilde anlatmýþtýr; "Rüyamda Rasulullah(s.a.s.)'ý gördüm. Bir inci ve mercan yýðýnýnýn baþýndabulunuyordu. Bize vermiþ olduðu incileri, nereyebýraksam orada inci yýðýnlarý oluþuyor ve orasý parlýy-ordu"11 buyurmuþ ve akabinden de bir Nât-ý Þerifinyazýldýðýný ifade etmiþlerdir.

Dûrr-i þehvâr-ý rîsaletdir Muhammed MustafâTâc-ý Levlâk-i hilafetdir Muhammed Mustafâ

Perdedâr-ý harem-i hâsýdurur CebrâilMazhar-ý nûr-ý nübüvettir Muhammed Mustafâ

Zât-ý Hak Sultân-ý Kevneyn söylemiþtir zâtýnýEnbiya ser-hayline tâc-ý risâletdir Muhammed Mustafa

Mu'cizâtýdýr zuhûrunun serâser kâinâtMebde-i kevni mekân-ý temâmetdir MuhammedMustafa

Çâr yârý çâr erkaný durur ÝslâmýnSýdk u adlû hilmû re'fetdir Muhammed Mustafa

Mâhasal dergahýnýn kemter Hulûsi bendesiRedd kýlmaz kimseyi kân-ý mûrûvvetdir

Muhammed Mustafa.12

Ayrýca 1984 yýlýnda yaptýklarý Hac ziyaretlerindeMescid-i Nebeviyi ziyaretten sonra Medine'de þubeyitler doðmuþ ve yazýlmýþtýr. Bu beyitlerde deRasulullah'a (s.a.s)baðlýlýk, sevgi, saygý ve O'na duyu-

lan özlem ve kavuþma arzusu anlatýlmýþtýr.Kapýnda bir zelîl-i hâkisârým yâ ResûlellâhGarîb ü bî-kes-i bî-i'tibârým ya Resûlellâh

Serâser defter-i a'mâlim isyân ile memlûdurHuzûr-ý hazretinde þermsârým yâ Resûlellâh

Kabul etsen Hulûsî kemteri dergâh-ý lutfundaCivârýnda n'ola olsa mezârým yâ Resûlellâh13

Daha sonra Medine-i Münevvereden ayrýlýrkende þu rubaiyi yazýlmýþtýr :

Elvedâ' yâ Seyyide'l - Kevneyn Resûle's-SakaleynElvedâ' yâ Cedde's- Sýbteyn Ýmâme'l- HarameynHâk-i ravzan tûtîyâ-yý çeþm-i cümle enbiyâNûr-ý aynsýn cihânýn cânýsýn ey nûr-ý ayn. 14

Burada; Ey alemlerin yardýmcýsý, insanlarýn ve cinlerinpeygamberi þimdilik senden ayrýlýyorum, Allah'aýsmarladýk, Ey Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin ceddi, hare-meynin imamý esen kal. Senin ravzan topraðý bütünenbiyalarýn gözüne sürmedir. Sen cihanýn gözbebeðisin ve cânýsýn" diyerek övgü ve sevgi ile bah-setmiþlerdir.

Bir baþka rubâisinde ise;Medîne þehrinin hâk ü topraðýRavza-i Habib'in gül ü yapraðýHakikat þehrinde kurmuþ otaðýSeyyidim sultaným Karîbullâh'ýmMûrþidim mu'înim refî'u'llâhým 14

Bir baþka rubâide ise;Þer'i pâkin baþa tâc et bul delâletden rehâÞems-i tâbân-ý hidâyetdir Muhammed MustafâÇâr yârý sýdk u adl ü hilm ü ilmin menba'ýCümle ashâbý hakikatda nûcûm-ý ihtidâ."15

buyurarak. Delaletten kurtulmak için Hz.Peygamberin (s.a.s.) þeriatýný baþýna tâcet. O kurtuluþ güneþi ve aydýnlýk-larýn kaynaðý olan Hz. MuhammedMustafa (s.a.s.) (övülmüþ veseçilmiþ)'nin dini ve þeriatýdýr.(Ýslamdýr.) O, Sýdk, adalet, hilm veilim gibi vasýflara sahip olanyardýmcýlarý olan ve"Ashabým yýldýzlargibidir, hangi-sine yapýþýr-

ve temiz nesilden gelmesi, hem de peygam-ber (s.a.s.)'e duyduðu aþýrý sevgi, saygý,baðlýlýk ve hürmetten dolayý ayrý bir yerivardýr. Peygambere olan sevgisi o denli ki,çocuklarýna koymuþ olduðu isimlere dikkatedilecek olursa Peygamber Efendimiz'(s.a.s.)'in mübarek ve muazzez(Muhammed-Mahmud-Ahmed-Hamid)isimleri çocuklarýnýn ön ismidir. Ýþte HulûsiEfendi'nin Hz.Peygamber (s.a.s.)'e duyduðusevgi ve saygýnýn basit bir örneði de budur.

Hayatlarý boyuncu Hac ve Umreye fýr-sat buldukça gitmiþ Medine'de Mescid-iNebi'de bulunurken ayrý bir dikkat etmiþ veedebe muhalif en küçük bir harekette dahibulunmamýþtýr.

Hatta evlatlarýna yazdýklarý iki ayrý

Dipnotlar1- Araf, 7/l58 2- Þûra, 42/52-53 3- Cum'a, 62/2 4- Nûr, 24/54 5- Nisâ, 4/80 6- Ahzab, 33/21 7- Nûr, 24/54 8- Alýcý, Lûtfi, Ýhramcýzade Ýsmail Hakký Toprak Efendi HayatýÞahsiyeti ve Eserleri, s.67, Ankara 2001 9- Ateþ, Osman Hulûsi, Mektûbât-ý Hulûsi-i Darendevî, 1.Mektup, s.3, Ankara 1996 10- a.g.e., 2. mektup, s.5 11- A.Muttalip Azdemir ile yapýlan röportajdan 12- Ateþ, Osman Hulûsi, Divân-ý Hulûsi-i Darendevî, C.I.ss.339-340, 13- A.g.e, C.1, ss,309-310, Ayrýca ilahi daha sonradanArapçaya çevrilmiþtir Divan-ý Hulûsi-î Darendevî'den Seçme

ilahiler (Cep Divaný), ss. 68-69 14- A.g.e, Divan c.I., s.418 15- A.g.e. s. 420 16- A.g.e., c.1, s.422 16- Bkz. A.g.e., c.1. ss, 294, 295, 30617- Ateþ, Osman Hulûsi, Þeyh Hamid-i Veli CamiiMinberinden Hutbeler, 90. Hutbe, ss.196-197, Ankara 2000,Ayrýca Diðer Hutbeler için Bkz. 18. Hutbe, s.54; 44.Hutbe,s.106; 63.Hutbe, s.141; 69.Hutbe, s.156

Somuncu Baba Mart-Nisan 200228 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 29

Uzun boylu, güzel yüzlü, buðdaytenli, kýrmýzý gözlü idi. Babasý ÝmamýRabbani hz.lerine benzerdi. Kendile-rinin hem evladý hemde halifeleridir.Künyeleri; Serhend'den Ahmet Farukoðlu urvetül vüska, Muhammed Masum-dur. Diðer bir künyeside MuhammedMasum-u Farukî'dir.

Muhammed Masum hz.leri, Ýmam-ýRabbani hz.lerinin yedi oðlundan üçün-cüsüdür. Ne güzel bir tevafuktur ki;doðumlarý 1009 senesinde Ýmam-ý Rab-bani hz.lerinin Muhammed Bakibillahhz.lerine teslim olduðu gündür.Kendileri ahlak-ý Muhammedî ile mut-tasýf idi. Çok kabiliyetli idi. Zahir vebatýn ilimlerinde yekta idi.Müsbet ilimlere olan meraký veicatlarýyla meþhurdur. Ekse-riye rýyaziye (matematik) saha-sýnda üstad olmuþtur.Mübarek babalarýndan tasav-vuf, adab ve hikmet üzere tah-sil görmüþtür. O daha küçükyaþta iken babasý onda tam birolgunluk ve irþad eserlerigördü. Ýstidadýnýn yüksekliðinianlayýnca teveccüh venazarlarý ile ona yönelip, isti-dadýnýn altýnda gizli kema-latýnýn açýða çýkmasýný bekle-di. Buyurdular ki; "Hal, ilim-den sonra olduðu için, ilimokumaktan baþka çare yoktur.Bu sebeble oðluna akli ve nakliilimleri okutmaya baþladý.Ýmamý Rabbani Hz. leri ona;"Ýlim tahsilini çabuk bitir ki ,seninle büyük iþlerimiz vardýr."

buyurdu. Daha ondört yaþýndaykenbabasýna "Ben kendimde öyle bir nurgörüyorum ki, bütün alem güneþ gibiondan aydýnlanmaktadýr. Eðer o nursönerse dünya karanlýk, zulmetli olur."diye arz edince babasý; "Sen zamanýnkutbu olursun" buyurarak müjde verdi.Nitekim daha sonra bunu kendisi þöylebelirtmiþtir. "Allah'u Teala’ya hamdüsenalar olsun; vaad edilen ele geçti.Babamýn müjdelediklerine kavuþtum."

Onaltý yaþýnda iken bütün ilimlerintahsilini bitirdi. Bundan sonra tamamentasavvufa yönelip, babasýnýn feyzlerine,üstün makamlara, büyük derecelere veyüksek kemalata kavuþtu.

Ýmamý Rabbani Hz.leri ömrünün songünlerinde onu hususi odasýna çaðýrýpbuyurdu ki; "Benim bu dünyaya baðlýlýðýmyalnýz bu kayyumluk vazifesi ve muamelesebebiyle idi. Bütün mahlukat tam bir þevkile yüzünü sana dönüyor. Þimdi bu fanidünyada kalmak için sebep bulamýyorum.Bu dünyadan göç etmem yaklaþtý."Muhammed Masum'i Faruki buyurdu ki; bufakir bu gizli müjdeyi duyduðum haldekalbim parçalandý. Gözlerim yaþla doldu.Büyük bir elem ve üzüntü ile kendimdengeçtim. Ne dilimde konuþacak kuvvet, nekulaðýmda dinleyecek kudret kaldý. "Bendekibu deðiþmeyi görünce, þefkat ve merhame-tinin çokluðundan bir müddet daha yaþaya-caðýný iþaret edip, "Allah'u Teala’nýn adetiþöyledir ki; birini kendine çaðýrýr, diðerinionun yerine oturtur" buyurdu.

Kendilerini babalarýnýn hizmetine vak-fetmiþtir. "Masum" diye anýlmalarýnýn baþlý-ca sebebi; Ýslam'a mugayir ve muhalif birgünah iþlememesidir. Himmetleri ve nüfû-zlarý çok geniþti. Arap, Acem ve Hinddiyarlarýnda sayýsýz müridi vardý. Bunlardanyüz bini aþkýný velayet mertebesine ermiþtir.

Rivayet olunur ki; Ýmam-ý Rabbanihz.leri ömrünün son zamanlarýndamüridânýný ona havale etmiþ, onlarý terbiyeetmekle görevlendirmiþ ve cahillerle sohbetetmemesini kendilerine tenbih buyur-muþlardýr.

Bunlarýn dýþýnda hafýz-ý kelamdýr.Daimi haþyet ve korku üzere yaþadýðý içinbabalarý ona: "Bu oðlum sabigündandýr"buyurmuþtur. (Sabigûn; ümmetin büyükler-ine denir.)

Felsefeye de ehemmiyet vermiþ, Yunanfilozoflarýnýn kusur ve hatalarýný bulmuþtur.Çeþitli alimlerden ders görmüþtür. Bunlarýnbaþýnda aðabeyleri Muhammed Sadýk veMuhammed Tahir Lahorî yer almaktadýr.Batýn aleminde tamamen Ýmamý Rabbanihz.lerinin teveccühü ve nüfûzu hakimdir.

Muhterem babalarýnýn vefatýndan sonrairþada ve fütûhata baþlamýþ, yukarda dabahsedildiði gibi bir milyon müridinden yüzbini aþkýn velî yetiþtirmiþtir. Bunlarlaberaber 7 bin mürþid-i kâmil yetiþtirerekümmet-i Muhammed'in hizmetine sunmuþ-tur.

Dikkat edilmelidir ki tarikat-ý aliyyeninýstýlahi mânâlarýndan birisi de "evliya mek-tebi" dir. Öyle bir mektep ki; tedrisatýnda,öðrettiði ilim ve irfanda, ahlâk ve gidiþatta;sadece ve sadece ahlâk-ý Muhammedî venuru Muhammedî hakimdir. Hemde hadis-iþerifle müjdelenmiþ, pâk neslinden gelen vegünah iþlemediði için "masum" sýfatýný alan,ledünni alimlerinin kurduðu mektepte;bahsedilen ilim ve sünnetullahýn yanýnda,insanlýðýn her zaman muhtaç olduðu müsbetve fenni ilimler de tahsil etmiþtir.

Ey kemâl ehlinin ne demek olduðunuanlamayan, okuduðu batý kültürününenaniyyetine düþenler! Ýster alimler alimiolun, hatta filozoflar filozofu olun, ne olur-sanýz olun, biliniz ki: Kainatýn felahýnýnreçetesi ve aranýlan ilmi; bu mekteplerdemevcuttur. Zira yaratýlmýþ ne varsa Hz.Mustafa (s.a.v.)'ýn nuru üzerine bina edilmiþve de ancak O'nun güzel ahlâkýyla huzur bul-muþtur. Ýþte o peygamberin nuru ve devamýbu ümmet içinden çýkan ve böylesinesahalara ve düvellere hüküm veren "masum"larýn tasarrufu altýndadýr. Ýþaret edilmesigereken bir nokta da þudur ki; Tarikat-ýAliyye Þeriatý Ahmediye içinde kaimdir. Yeryüzünde bu kadar âllâmeler, þu kadar ÞeyhülÝslamlar ve o kadar da ilim ve fen adamýgelip geçmiþtir. Hiç birisinin nüfuzu vetesiri, bu mübarek zatlarýn himmetineyetiþememiþtir. Bir hatip veya bir vaiz mil-yonlara hitap edebilir, emr-i bil marufu dasöyler nehy-i anil münkeri de. Ve buna hiçbirmüslümanýnda itirazý olamaz. Ancak o hatipveya o vaiz veya o ilim adamý hitap ettiði ocemaatin içinden adedi sayýlacak kadar birkaç kiþinin hissiyatýna tesir edebilir.

Alt

un

Sil

sile

MevlütSARIOÐLUNecmettin

MevlütSARIOÐLUNecmettin

Hâce Muhammed Masûm (K.S)

(Urvet-ül Vüskâ)

Muhammed Masum K.S’nin Kabri Þerifi - HindistanFotoðraf: Necmettin Sarýoðlu

Somuncu Baba Mart-Nisan 200230 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 31

Ehlullahýn bir nazarý ise diyarlarý ihâtaeder. Bir milyon cemaatin bir zata uymasýondaki manevi varlýðýn en büyük delilidir.Elhasýl ahlâk-ý hamideyi yaymakta, telkinetmekte en mahir ve en tesirli kiþiler, þüpheyokki mürþid-i kâmillerdir. Çünkü onlargüzel ahlâkla beraber bir takým da manevimeziyet ve erdemlerle yetiþtirdiði kiþilerisüsler. Bu husus inkâr edilememiþtir. Ýnkâredilemezde.

Zira þu gün olmuþ Gavs-ý Geylanilerin,Mevlanalarýn, Seyyid Ahmed Rufailerinkabirleri ziyaretçilerle týklým týklým doludur.Ýþte Muhammed Masum hz.leri de bunlar-dan biridir. Yetiþtirmiþ olduðu mürþid-ikâmillerden birisi de Murad-ý Münzevihz.leri olup, Ýstanbul da medfûndur.

Muhammed Masum hz.lerinin sayýl-mayacak kadar büyük keþif ve kerametlerivardý. Biz bunlardan bir kaçýný nakledeceðiz.Ýþte bahsedilen bu keþif ve kerametlerden birkaç örnek :

Hz. Þeyh bir gün Kabe-i Muazzama'da

tavaf ederken kendisiyle beraber, çok kala-balýk bir huri ve melek topluluðunun semâ-da: Beyt-ül Mamur'a kadar tavaf ettiklerinigörmüþtür. Keza yine Harem-i Þerif'de,makam-ý Ýbrahim'de Ýbrahim (a.s.) ilemüþerref olmuþ, daha sonra sohbetlerineKainatýn efendisi (s.a.v.)'de iþtirak etmiþtir.O'nun iþtirakýyla semâvet-ý tahtassera'danfevkalûlâ'ya kadar nur içinde görmüþtür.

Naklolundu ki: Ticaretle uðraþan müri-danýndan birisi, deniz aþýrý memleketlerdenbir haylice yüklü malý satýn alarak gemiyebindi. Daha sonra yolculuðu esnasýndadenizde çýkan bir fýrtýnayla bindiði gemi sal-lanmaya baþladý. Geminin batýp fýrtýnadakaybolacaðý veya boðulacaklarý kanaatinevarýnca Cenab-ý Hakk'a þöyle niyazda bulun-du .

- Yarabbi eðer beni memleketime saðsalim ulaþtýrýrsan, Þeyhim MuhammedMasum hz.lerinin tekkesine 1000 altýnyardým edeceðim. Daha sonra fýrtýna dinmiþ,gemidekiler de tehlikeden halas olmuþlardý.

M e m l e k e t i n egelen derviþ, adýgeçen tekkeyegiderek Hz. þeyhe500 altýn verir.Bunun üzerinebuyururlar ki:

- Bu, gemi-deyken 1000 altýnolarak adanmýþtý. Vaadden dönmek erlerinþanýna yakýþmaz.

Hakir ve mahcup olan mürid, 500 altýndaha vererek Muhammed Masum hz.leriningönlünü alýr.

Yukarýda bahsedildiði gibi ÝmamMuhammed Masum hz.leri daha ziyadehaþyet ve tevazu üzere icra-i tarikat ettikleriiçin büyüklerle mülakatý bir kaç defa teker-rür etmiþtir. Hatta Peygamber (s.a.v.)Efendimizin Türbe-i Seadetini defalarcaziyaret etmiþ, çoðu seferinde ruhaniyyet-ialiyyeleriyle müþerref olmuþlardýr. Rivayetolunur ki; Peygamber (s.a.v.) efendimizinruhaniyetleri, Muhammed Masum Hz.lerinikaplamýþ ve koklamýþtýr. Yine Medine-iMünevvere'ye yolculuklarý esnasýnda Bedirþehitlerinin mergadine uðramýþ ve oradaashab-ý kiramýn ulularýndan Abdulharis(r.a.)'ýn kabrine gelmiþlerdi. Mübarek kabir-lerini boþ bulmuþlar, bir müddet mürakabe-den sonra, Hz. Abdulharis (r.a.)'ýnruhaniyeti teþrif etmiþ ve sohbette bulun-muþlardýr. Medine-i Münevvere'de, Ravza-ýMutahhara'dan sonraki ziyaretlerde bilhassaCennet-ül Baki'de Hz. Fatma (r.ah), Hz.Aiþe (r.ah) ve Peygamber (s.a.v.) Efendimizinmuhterem evladý Hz.Ýbrahim'in ruhaniyyetiile görüþmüþ, onlardan feyz almýþtýr. Bir ikiseferinde de Osman-ý Zinnureyn (r.a.)efendimizin ruhaniyyeti ile müþerref olmuþ,Osmaný Zinnureyn (r.a.) efendimiz de

Muhammed Ma-sum hz.lerini ku-caklamýþ ve öpmüþ-tür. Her ne kadarzahir hükümcüleri,ehlullahtan tevel-lüd eden bu türkerametlere etmiþ-lerse de; vuku

bulan olaylar gerçektir ve böyle bilinmelidir. Zira Ýslâm akaidinde evliyanýn kerameti

haktýr. Bu olaylar keramet olmasa dahi,doðru istikamet üzere olan bir ümmetinpeygamberinin ona olan þefkati ve ikramývaciptir. Kaldý ki Muhammed MasumHz.leri gibi bir mürþidin; gerek yaptýðýhizmetlerden dolayý, gerekse sünnetullah'aolan baðlýlýðý ve Peygamber (s.a.v.)'e olanaþký, âline ve ashabýna olan muhabbetini;onun sayýlan ruhaniyetlerle görüþmesine vemülakatta bulunmasýna yeterli sebep-lerdir.

Çünkü Þefaat Kâný; hiçbir ümmetiniboþ çevirmez. (Yani doðru istikamette olanümmetini) Mübarek ashab-ý kiramý ve onuntabîleri de O Peygamber (s.a.v.)'i takip eder-ler.

Hz. Þeyh bir gün Kabe-iMuazzama'da tavaf ederken ken-disiyle beraber, çok kalabalýk bir

huri ve melek topluluðununsemâda: Beyt-ül Mamur'a kadartavaf ettiklerini görmüþtür. Kezayine Harem-i Þerif'de, makam-ý

Ýbrahim'de Ýbrahim (a.s.) ilemüþerref olmuþ, daha sonra

sohbetlerine Kainatýn efendisi(s.a.v.)'de iþtirak etmiþtir.

Anýn ferhunde bezminde Muhammed oldu çün mâsumPes oldu urvetü’l-vüskâ tutuben habl-i Kur’anî

DEVAM EDECEK

Somuncu Baba Camii - Darende / Tablo: Saliha Akgül

Somuncu Baba Mart-Nisan 200234 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 35

1-EEmir Balaban Bey'in KimliðiBilindiði üzere Güneydoðu

Anadolu'nun Tarsus, Adana, Maraþ,Malatya, Erzurum çizgisi ve bu çizginindoðu-batý tarafýnda kalan yerleþim birim-leri, asýrlar boyu bir çok devlet veya mil-letlerin çatýþma ve nüfuz mücadelesidahilinde kalmýþtýr. Tarih sahnesindeuzun süre suðûr bölgesi olarakadlandýrýlmýþ olan bu bölge, son olarakda Osmanlý-Memlûklu nüfuz mücadele-sine sahne olmuþtur.

Malatya þehri ve civarý, uzun süreMemluklu Devleti idaresinde kalmýþtýr.Yazýlý kaynaklar ve tarihi kalýntýlardakaydedilen çevrenin bu devre ait tarihi,þehrin idarecileri, önemli þahsiyetler,sosyal ve dini yapýlarý, vakýflarý ve benz-eri konularda olukça önemli bilgilerbulunmaktadýr. Bu çevre dahilindeDarende þehri de tarihi kalýntýlar veyazýlý kaynaklar vasýtasýyla hakkýnda bukabilden bilgilerin bulunabildiðiþehirlerden biridir.

Çukurova'da Osmanlý-Memlûklu müca-delesinin baþladýðý asýrlarda Memluklu devle-tinin sýnýr þehirlerinden biri olan Darende'deEmir Balaban Bey adýnda bir emirin de görevyapmýþ olduðu anlaþýlmaktadýr. Darende'nineski adý ile Gerimter, yeni adý ile Balabanadýný taþýyan kasabada mezarý bulunanMemlûklu Emiri Balaban Bey hakkýnda bugüne kadar pek fazla bir þey bilinmemektedir.Kendisinin adýný alan Balaban adý da isimolarak çok tanýnmakla beraber, diðer yerlerdeolduðu gibi kimliði hakkýnda hiçbir þey bilin-memektedir. Hakkýnda söylenen bazý þeylerde kaynaklarýn verdiði saðlýklý bilgilerdenyoksundur. Temel biyografi kaynaklarýnda buzat ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadýr.Hakkýnda yine de yeni araþtýrmalara ihtiyaçolmakla birlikte bu küçük çaplý araþtýrma ileonun kimliði bir nebze aydýnlatýlmayaçalýþýlmýþtýr.

Balaban Bey'in mezarý, Darende'ye baðlýBalaban kasabasýnda Abdurrahman-ýErzincani Camii arkasýnda bulunan mezar-lýktadýr. Emir Balaban Bey, 835/1432'devefat ettiði tahmin edilen Abdurrahman-ýErzincani ile ayný devirde ve bir süre onunile birlikte Darende'de yaþamýþtýr. EvladýDarende merkezi ve bu gün kendi ismi iletanýnan Balaban (Gerimter köyü) kasabasýn-da ikamet etmiþlerdir. Aile olarak Memlukluidarecileri olduklarýndan hizmetleri karþýlýðýkendilerine ödenmekte olan Balaban(Gerimter)'ýn vergi geliri ve burada bulun-duðu söylenen tuzlanýn gelirini vakfet-miþlerdir.

Bazý rivayetlere göre Emir Balaban Bey,893/1488'de kýzýný Abdurrahman-ýErzincani'ye nikâhlamýþ ve bu aileden büyükalimler ve devlet ricali insanlar yetiþmiþtir .Ancak Abdurrahman-ý Erzincani ile BalabanBey'in ayný devirde Darende'de yaþamýþolduklarý ve akrabalýk kurduklarý kabul edilsebile Emir Balaban'ýn 1488'de hayattaolduðunu kabul etmek mümkün deðildir.Çünkü Balaban Bey'in daha önce vefat etmiþolduðunu gösteren bir çok kayýt bulunmak-tadýr. 862/1458 tarihli bir hüccete göreGerimter köyü, Balaban Bey oðullarý tarafýn-dan, Musa Ensâri'den satýn alýndýktan sonravakfedilmiþtir. Adý geçen Musa Ensâri ise

daha sonra Memluklu Sultaný Hoþkadem(1461-1467) zamanýnda Darende'deBeytülmal Eminliði yapmýþtýr. Bu sýrada,Kasým 1468'de Zülkadirli ÞehsüvarBey(1466-1472), Darende'yi Memluklar'ýnDarende Valisi olan Balaban oðlu elindenalmýþtýr . Gerimter köyünün Balaban oðullarývakfý olduðuna dair 1471 tarihli bir hüccetteBalaban Bey'in oðlu Yusuf Bey'in oðullarýHamza, Muhammed, Ýskender ve Hüseyin ile"Þehid" Balaban Bey'in diðer evladýndan(nes-linden) Abdulkadir, Hüseyin, Ahmed, Halil,Ýbrahim'in adý verilir iken Balaban Bey"Þehid" unvaný ile anýlmýþtýr. AbdurrahmanýErzincani hakkýndaki kayýtlara bakýlýncaonun da muhtemelen 1300'lü yýllarýn birinciyarýsýnýn sonlarýna doðru Anadolu'ya gönder-ildiði ve Yýldýrým Bayezid dönemindeyaþadýðý anlaþýlmaktadýr. Yýldýrým Bayezidise 1389-1402 yýllarý arasýnda hüküm sür-müþtür. Kaynaklara göre Timur'unAnadolu'yu istila etmesi üzerine, ÞeyhAbdurrahman-ý Erzincani, o sýrada Amasya,Tokat, Çankýrý ve Kastamonu çevresindedolaþýr iken, Memluklu Devleti'ne ait olanGerimter (Balaban)'e yerleþmiþtir . Bu tespit-lerin bütününden ortaya çýkan sonuca göre,Balaban Bey ve Abdurrahman-ý Erzincani'nin1488'de hayatta olmalarý mümkün deðildir.Her ikisinin de 1400'lü yýllarýn baþýnda vefatetmiþ olmalarý kuvvetle muhtemeldir.Mehmed Süreyya, Abdurrahman-ýErzincani'nin 835/1432'de vefat ettiðini kay-detmiþtir ki, verilen bu tarih gerçeðe en yakýntarihtir denilebilir

2-BBalaban Bey'in Memlûklu Emirliði Kaydedilen bilgiler, Balaban Bey'in

1300'lü yýllarýn ilk yarýsý ile 1400'lü yýllarýnilk yarýsý arasýnda yaþamýþ olduðunu göster-mekle beraber, bu görüþü kuvvetlendirenbaþka önemli kayýtlar da bulunmaktadýr.Tarihi kayýtlara göre Balaban Bey adýndabirisi, Cemaziyelevvel 821/ Haziran 1418'deHama naibi iken, Memluklu Devleti'nceDýmýþk'a baðlý el-Hucubiye naipliðine tayinedilmiþtir . Bu tarih, Memluklu Devleti'nin1382'den 1517 senesine kadar devam edenikinci tabaka Memluklar dönemine aittir. Budönemde Memluk tabir edilen askerler vegörevliler, Kahire yakýnlarýnda bulunan

Ara

þtýr

ma

Yaþar BAÞ

Bir Memlüklü EmiriBir Memlüklü Emiri

Balaban BeyBalaban Bey

GÖNÜLYýllardýr seninle beraber oldukSanmamki bu ahtý bozarsýn gönülYana yana oturduk can cana kaldýkDerin denizlerde yüzersin Gönül

Bazen uzaklardan gelir selamýnAnlattýkca bitmez sözün kelâmýnNe kaðýdýn vardýr nede kaleminKendin okur kendin yazarsýn Gönül

Dað aþarsýn duman mýdýr kar mýdýrHiç sormazsýn acep izi var mýdýrÝniþmidir yokuþ mudur dar mýdýrUzun ince yolda gezersin Gönül

Birden dolaþýrsýn güneþte aydaBazen gezinirsin þehirde köydeNeþeler bulursun düðünde toydaHerþeyi inceden süzersin Gönül

Nerde güzel görsen koþar gidersin Yorulmadan daðlar aþar gidersinBin türlü hayelle yaþar gidersinSu gibi kayadan sýzarsýn Gönül

Gamlanýrsýn gözden yaþlar dökersinKendi kaderine boyun bükersinKeklik gibi kayalarda sekersinCeylan gibi daðda gezersin Gönül

Kimse indiremez seni köþkündenAyrýlamaz sohbetinden meþkindenÇok sevdiðin bir güzelin aþkýndanSen kendi derdinden bezersin Gönül

ÞEREF düz yaþadým eyri olamamHep böyleyim bundan gayri olamamSen bensin ben senim ayrý olamamFazla uzatýrsam kýzarsýn Gönül

Âþýk Þeref TAÞLIOVA-Ankara

Gül dökmüþler, al yanaðýn üstüneBir karanfil, gül yüzüne ben olmuþMavi, mavi, menekþeli gözlerinAy doðmuþ da, sevdalýma ten olmuþ

Sevda, sevda, bakýþlarýn, gözlerinDamla, damla, döküldükçe sözlerinGülüþlerin, iþvelerin, nazlarýnGamzelerin bükülmüþde kan olmuþ

Güzel sözler ifadeye yetmiyorGökte yýldýz sende haslet bitmiyorSevda bülbülleri sensiz ötmüyorGün batmýþ da yeni doðan sen olmuþ

Saçlarýný baðlamýþlar bahtýmaNeylerim ki oturmuþsun tahtimaÞöyle dönüp, edalýma baktým daCemre düþmüþ, yeryüzüne can olmuþ

Sait Güneþ - Adana

Gül Dökmüþler

Somuncu Baba Mart-Nisan 200236 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 37

Kal'atü'l-Cebel adýndaki kale burçlarýndaeðitim ve terbiye gördükleri için BurciMemluklarý unvaný ile tanýnmýþlardýr. Aynýdevirde Darende, Hama ve Hucubiye gibiþehirler de dahil olmak üzere Halep civarý,idari olarak Haleb Naibüssaltanatlýðý(eyaleti)'na baðlý idi. Daha küçük idari birim-lerden oluþan Darende, Hama ve Hucubiyegibi naiplikler, idari olarak HalepNaibüssaltanalýð'na baðlý idi. Bu devirdemeþhur Halep Naibüssaltanasý Emir Cekem(ya da Cigim)'in Halep'de bin beþ yüz mem-luku vardý. Emir Cekem, 1407'de Memluksultanýna isyan ederek emirliðini ilan etmiþti.O sýrada Memluk hizmetinde bulunanTürkmen aþiretlerinden Ýnallý ve Bayataþiretleri, Cekem'den korkarak Akkoyun-lular'ýn hizmetine girmiþti. Anlaþýldýðý kadarýile Emir Cekem'in hizmetinde baþka aþiretlerde bulunmakta idi.

Emir Cekem'e baðlý Memluk emirleri dedoðal olarak bu bölgede görev yapmakta idi.Memluklu Devleti'nin 1418 yýlýnda Darendevalisi olan Altunboða el-Cekemi, ayný devirdeMalatya taraflarýnda bulunan Tanrýbirdi el-Cekemi ve Ýnal el-Cekemi gibi "Cekemi"unvanýný alan Emir Cekem (Cigim)'e baðlýmemluk emirlerinin, bu bölgelerde görevalmýþ olduklarý dikkati çekmektedir.Darende'nin Osmanlýlar tarafýndan yapýlanilk tahrirleri esnasýnda Balaban Bey'inunvaný "el-Cekemi (ya da Cigimi) þeklindekaydedilmiþtir . Bu bilgilerden çýkan sonucagöre, Balaban Bey'in Emir Cekem'e baðlýMemluklu emirlerinden biri olduðu ve1400'lü yýllarýn ilk çeyreðinde bir Memlukluemiri olarak görev yapmakta olduðu açýklýðakavuþmaktadýr. Bu babdan olmak üzere,Cemaziyelevvel 821/Haziran 1418'de Hamanaipliðine tayin edilmiþ olan Balaban Beyadýndaki bir emirin, Darende civarýnda ken-disine dirlik verilmiþ olan Memluk EmiriBalaban Bey olmasý muhtemeldir .

3-BBeðdili Cemaati ve Balaban BeyDiðer taraftan Osmanlýlar zamanýna ait

bazý kaynaklara göre, Darende çevresindeBeðdili boyuna baðlý Balabanlý cemaatý adýn-da bir cemaatin yaþadýðý anlaþýlmaktadýr. Bu

cemaatin Balaban Bey ile bir ilgisinin olupolmadýðý kesin olarak bilinmemekle beraber,cemaatin Balaban Bey ailesinin ikamet ettiðibölgede yaþamýþ olduklarý dikkati çekmekte-dir. Ayrýca Beðdili boyunun Memluklarzamanýndan beri Haleb Türkmenleri arasýn-da sayýldýðý ve Haleb vilayeti dahilinde kon-aklayýp ikamet ettikleri bilinmektedir. Bukonudaki Osmanlý kayýtlarýna göre, bölgedekiaþiretlerin iskâný ve kontrolünden sorumluolan Rakka Valisi Hüseyin Paþa,'nýn, 1729yýlýnda yaptýrdýðý kontroller esnasýnda,bölgedeki oymaklarýn bir çoðunun iskânedilmiþ olduklarý yerleri terk ettiklerianlaþýlmýþtý. Bu tespitler esnasýnda Beðdiliboyu Bozkoyunlu aþiretine baðlý Balabanlýcemaati de Sivas ve Karaman eyaletlerindebulunuyorlardý. Bunlardan bir gurup iseMalatya'nýn bugünkü Doðanþehir ilçesidahilinde, dolayýsýyla Darende'nin deyakýnýnda bulunan Gözene Derbendi civarýn-da sakin idi.

Tahrirlerden de anlaþýldýðýna göre, dahasonra Gerimter(Balaban)'e yerleþmiþ olan bucemaat, aslen Ýran tarafýndan gelen EkradTürkmeni taifesinden idi. Bunlarýn bir kýsmýda Pehlüvanlý Türkmen cemaati içindebulunmaktaydý. Balaban Bey'in çok az birihtimal de olsa Balabanlý cemaatinin birmensubu veya beyi olarak cemaatiyle birlikteEmir Cekem'in hizmetine girmiþ olmalarýmuhtemeldir. Ancak bu konunun aydýnlýðakavuþmasý için henüz yeterli bilginin mevcutolmadýðýný da unutmamak gerektir. DÝPNOTLAR1- Bkz. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, Ýstanbul 1311, c. III, s. 309. 2- Hanifi Hoca, Darende Tarihi (yazma), s. 8.3- BA, TD., nr. 156, s. 243.4- BA, MAD., 3332, s. 44; Bkz. Refet Yinanç, Dulkadir Beyliði, TTK., Ankara

1989, s. 67, 68.5- BA, EV, VKF., nr. 3/2. 6- Bkz. Hanifi Hoca, Darende Tarihi(yazma), s. 9-12; Ahmed Akgündüz,

Somuncu Baba Þeyh Hamid-i Veli Ve Neseb-i Alisi, Ýstanbul 1992, s. 12-16.

7- Bkz. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, c. III, s. 309. Ýbn Hacer el-Askalânî, Ýnbâu'l-Ðumr bi-Enbû'l-Umr, Beyrut 1449, c.VII, s.305.

8- Ýsmail Hakký Uzunçarþýlý, Osmanlý Devleti Teþkilâtýna Medhal, Ankara1984, s. 293, 400; M. C. Þahabeddin Tekindað, 9- Memlûk SultanlýðýTarihine Toplu Bir Bakýþ, Ýstanbul 1971, s. 1-8.

10- Tufan Gündüz, Anadolu'da Türkmen Aþiretleri, Ankara 1997, s. 32, 55,78.

11- Ýbn Hacer, Ýnbâu'l-Ðumr, c.VII, s. 294, 295, 419.12- BA, MAD., nr. 3332, s. 48; BA, TD., nr. 156, s. 243. 13- Hanifi Hoca, Darende Tarihi, s. 5, 6.14- Ýbn Hacer el-Askalânî, Ýnbâu'l-Ðumr bi-Enbû'l-Umr, c.VII, s. 305.

Somuncu Baba Mart-Nisan 200238 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 39

Nuran

Çocuk sahibi olmanýn en güzel taraflarýn-dan biride birgün onu evlendirip biryuva kurmasýný saðlamaktýr. Halk arasýn-

daki deyimiyle onun “mürüvvetini görmek”tir.Kýz ya da erkek çocuklarýmýzý evlendirirken elile karþýlaþýr daha doðrusu ele karýþýrýz. Doðalolarak bunun bize getirdiði çok önemli birsorumluluk vardýr ki o da karþý tarafla özel-likle gelin ya da damatla geçimli olmaktýr.

Herþeyden önce kayýnvalide olarak gelinya da damadýnýzdan çok fazla beklentinizolmamalýdýr. Beklentiler arttýkça buna baðlýolarak hayal kýrýklýðý da artacaktýr. Tabii buherzaman böyledir diye bir þart yoktur.Büyük, sürekli bir özveride bulunmaya hazýrolacaksýnýz. Eðer evladýnýzý seviyorsanýz...

Kayýnvalide olmaya ilk adýmý attýðýnýzandan itibaren artýk çocuðunuzla baþbaþadeðilsiniz. Doðal olarak karþýnýzda baþka kiþil-er olacaktýr. Örneðin gelin ya da damadýnýzýnailesi,arkadaþlarý vs.

Çocuðunuzu seviyorsanýz diye sözebaþladým. Neden böyle baþladým? Bu sevgibize yani sadece kayýnvalideye ait bir duyguolmamalýdýr. Paylaþma ve hoþgörüye hazýrolmalýsýnýz..

Neden çocuðunuzu seviyorsanýz diyo-rum? Karþý tarafýn sizin hoþunuza gitmeyecekbir takým davranýþlarýný sürekli çocuðunuzunyanýnda dile getirip þikayet ettikçe o da nasýlhareket edeceðini düþünmeye baþlayacak.Birtarafta kendi ailesi: yemeyip yediren, giymeyipgiydiren,ona iyi bir tahsil aldýrmaya çalýþan,meslek sahibi olmasý için ellerindeki bütünimkanlarýný kullanmak isteyen ailesi... Öteyanda bir ömür boyu beraber yaþamak istediðikiþi ve ailesi.

Þimdi sizin gözünüz gibi baktýðýnýzevladýnýz iki ailenin arasýnda kalýpta neyapacaðýný þaþýrmýþ bir durumda olursa,sizbundan ne kadar mutlu olabilirsiniz? Birdeolaylar karþýsýnda geri dönülmeyecek,ya datamiri imkansýz bir hata yaparsa siz nasýlmutlu olacaksýnýz?

Bir kayýnvalide adayý olarakçocuðunuzun sizden tecrübeli olamayacaðýnýbilmelisiniz. Kendi hayatýnýza dönüp baktýðýnýz-da geçmiþte eþiniz ve eþinizin ailesiyleyaþadýklarýnýzý bir gözden geçirin. Bugüne

nasýl geldiniz, kimleri nasýl idare ettiniz?Bunlarýbir güzel muhasebe ederek, ben dikkatliolmalýyým, sevilen sayýlan bir kayýnvalideolmalýyým diye sýký bir karar verin.

Þimdi hep ben mi idare edeceðim, benmi fedakarlýk göstereceðim dediðinizi duyargibi oluyorum.

Yooooo.... Bundan sonra hep siz fedakar-lýk göstermeyeceksiniz. Siz sadece fedakar-lýðýn bir kýsmýný size düþen tarafýný göstere-ceksiniz.

Bu nasýl olacak?Çok zor deðil. Sizlere ilk tavsiyem herþeye

açýk olun. Karþýnýzdaki kiþiler size istediklerinirahatça söyleyebilsinler. Hemen herþeye alýnýpkýzmak yok. Aðzýnýz sýký olmalý, bu size güven-melerini saðlar. Eðer karþýnýzdaki kiþiler sizegüvenirse düþüncelerini, isteklerini araya kim-seyi sokmadan doðrudan size söylerler. Arayagiren kiþiler bazen size yanlýþ bilgi verebilirler.

Ýyide bu özellikler hep bendemi olacakdiyorsunuz. Belki baþlangýçta böyle olabilir.daha sonra karþýnýzdaki insanlar iyi niyetinizive kararlýlýðýnýzý gördükçe, onlarda kendinedüþen fedakarlýðý göstermeye baþlayabilirler.

Tavsiyelerime önce oðlunuz ve geliniz-den ve onun ailesinden baþlamak istiyorum.Bizim aile yapýmýzda oðlumuz, gelinimiz veonun ailesi ilk planda yer alýyor. Her ne kadaroðlumuzu evlendirip ayrý ev açsak da iliþkile-rimizi ayýramýyoruz. Hadi oðlum biz sizievlendirdik, ayrý ev açtýk, siz kendi yolunuzabiz kendi yolumuza diyemiyoruz.

Yani vazifemiz burada bitmiyor:Burada bizi yepyeni, deðiþik bir hayat

bekliyor. Gelininiz bundan sonra canýnýzdançok sevdiðiniz belkide biricik oðlunuzun ömürboyu birlikte mutlu olarak yaþamak istediðieþi.

Gelininiz aileside sizin oðlunuzu sevdiðinizkadar seven mutlu olmasýný isteyen kiþiler.

Tek taraflý düþünüp gelin alan benim,herþey bizim törelerimize, bizim adetlerimize,bizim isteklerimize göre olacak diye þart koþ-mak huzursuzluða ve geçimsizliðe yol açar.Gelininizin ailesininde bir takým istekleri ola-caktýr. Onlarada saygý gösterip konuþupanlaþarak halletme yoluna gitmelisiniz. Kýrýcýolmadan.

Artýk akraba yani hýsým oldunuz. Birliktegeçireceðiniz günler güzel olursa çocuklarýnýzýnhuzuru daha iyi olur. Huzuru diyorum, çünküailelerin geçimsizliðine raðmen mutluluðuyakalayan, mutlu olmasýný beceren gençler de var.

Ya sizin çocuklarýnýz mutluluðu yakalayamazsa,iki ailenin arasýnda kalýp ne yapacaklarýna kararveremezlerse? Bu durum sizin hoþunuza gidecekmi?

Büyük bir umutla el kapýsýna gidip kýz istediniz.Bir yýðýn masraf edip ayrý ev açtýnýz, düðün yaptýnýz.Oðlunuzun mürüvvetini gördünüz. Oðlunuzunmürüvvetini görmek bu kadarla kalmýyor.Kalmamalý da.

Asýl iþ bundan sonra baþlýyor. Þimdi kayýn-valide adayý olarak, baþtada dediðim gibi birazözveri, biraz hoþgörü, biraz anlayýþ, biraz unutkan-lýk ve çok miktarda sevgi. Çünkü sevginin hallet-meyeceði bir þey yoktur.

Þimdi kýz istemeye baþlayýpta gelini evinizegetirene kadar, yani düðünü yapana kadaryapacaðýnýz þey karþý tarafýn aleyhinde olmadankarþýlýklý anlaþmayý deneyin. Onlardan istediðinizþeyleri açýk bir dille varsa sözü dinlenen, saygý

duyulan büyüklerinizi araya koyarak kýrýcý olmadansöyleyin. Karþý taraf sizin bütün adetlerinizi istek-lerinizi bilemez. Siz de onlarýnkini bile-mezsiniz.Onlarýn da böyle þeyleri sizden istemeler-ine fýrsat verin.Eriþilmez bir aile olmayýn. Bizimtoplumumuzda erkek aile reisi gibi görünse dekadýnýn idaresi önemli bir yer tutar. Bazen erkeklerailenin reisi benim, benim dediðim olacak diyeöfkeli bir çýkýþ yaparsa kadýn onu tatlý dille ve karar-lýlýkla yumuþatmasýný bilmelidir. Tabii bu yumuþat-ma iki tarafýnda iyiliði için olmalýdýr. herzaman tektaraflý düþünmek meseleyi halletmez.

Yalnýz unutulmamasý gereken bir þey daha var:Ýki tarafta birbirinden isteklerini ve beklentilerini,karþý tarafý yormadan,zorlamadan dile getirmelidir.Üç aþaðý beþ yukarý anlaþma yoluna gitmek gerekir.Ceviz kabuðunu doldurmayacak meseleler yüzün-den ömür boyu kýrgýn olan aileler var.

Siz onlardan biri olmayýn. Herkes sizi örnekalsýn. Bu hoþunuza gitmez mi?

Tabiiki kayýnvalide olarak bu kadar insaný idareetmek kolay deðil. Ama siz üstünüze düþen fedakar-lýðý gösterirseniz etrafýnýzdaki insanlarda sizeyardýmcý olmaya baþlayacaktýr.

Hoþgörü, anlayýþ, özveri, unutkanlýk ve sevgi-den bahsetmiþtim ya!

Bunlarýn içinde önemlisi unutkanlýk, yani unut-mak. Size ya da ailenize yapýlan, gururunuzuzedeleyecek, bir hareketi veya kýrýcý bir sözü unut-mayýp, sürekli gündeme getirmek ne size ne de ai-lenize hiçbir þey kazandýrmaz. Aksine huzursuzluðunartmasýna yol açar.

Israrla ben bunu kaldýramam, bunu banayapamazlar ya da bizim ailemiz bunlarý haketmedidiye kendinizi huzursuz edip sürekli oðlunuzun,gelininizin,baþkalarýnýn yanýnda söylenip durmayýn.Uygun bir zamaný kollayýp, kýrýcý olmadan sizeyapýlan hareketin ya da söylenenen sözlerinhoþunuza gitmediðini böyle þeylerin tekrarlan-masýný istemediðinizi sakin bir dille söyleyin. Aslakýrýcý olmadan. Kýrýlmak ve kýrmak çok kolaydýr.Ama tamiri çok zordur. Uygun bir zamaný kollayýpbu dediklerimi yapamayacaksanýz eðer!

O zaman size susmak düþüyor.Ýþte size tavsiye etmek istediðim fedakarlýk:HOÞGÖRÜ- ANLAYIÞ-ÖZVERÝKendi ailenize bunlarý tavsiye edeceksiniz.

Gösterdiðiniz fedakarlýðýn meyveside oðlunuz vegelininizin size duyduðu sevgi ve saygýsý,hattakucaðýnýza alacaðýnýz minicik torununuz olabilir.Torununuzun mis gibi kokusu, yumuþacýk elleri,kucaðýnýza aldýðýnýzda hissettiðiniz sýcaklýðý inanýnsize dünyayý unutturacaktýr.

Kayýnvalide HoþgörüsüKayýnvalide HoþgörüsüH

an

ýmla

ra Ö

zel

Somuncu Baba Mart-Nisan 200240 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 41

Büyük Türk hakaný Timurlenk'in torunu veÞahruh'un büyük oðlu Uluð Bey, Timur'un Ýran ve Önasyaülkelerine yaptýðý büyük seferin ikincisinde (beþ yýllýk) 22Mart 1394 Pazar günü Sultaniye'de doðmuþtu. Bu sýralar-da Mezopotamya savaþ bölgesi idi. 16 Nisan 1394Perþembe günü Mardin, Timur'a teslim olmuþtu. Timur'unhanýmý Saray Mülk Haným tarafýndan Sultaniye'den gön-derilen ve bu mutlu olayýn haberini getiren elçi Timur'unhuzuruna Mardin'in ele geçirilmesinin ertesi günü çýk-mýþtý. Bu doðumu kutlamak için Timur, alýnan þehir ahal-isine aman verdiði gibi, alýnmasý kararlaþtýrýlan savaþtazminatýný þehir halkýna baðýþladý.

Çocuðun adý Muhammed Taragay konuldu.Fakatdaha Timur'un saðlýðýnda bile çocuðun asýl adý yerine"Uluð Bey" adý yerleþerek , eski adý tamamen unutuldu.Timur'un kendisine de Beg (Bey) deniyordu. Timur'aÇaðatay asker baþbuðlarýnýn "büyük emir" diye hitap ettiðieski Ýran kaynaklarýndan alýnan bilgilerde mevcuttur.Bunun tam Türkçe karþýlýðý ise "Uluð Bey"sözleri olabilir.Uluð Bey ünvaný gibi, yalnýz Timur'un taþýyabileceði birünvanýn Þahruh'un büyük oðluna verilmesi ve bu adýnçocuk daha çok küçük yaþta iken asýl adýnýn yerinegeçmesini anlayabilmek için kaynaklarýn verdiði bilgi yeter-sizdir.

Uluð Bey'in þaþýlacak derecede bir hafýzaya sahipolduðunu ispat etmek için Devletþah tarafýndan anlatýlanhikaye Uluð Bey'in Karabað'da kýþý geçirdiði zamana ait-tir. Timur'un sarayýnda Kýssahan olan kimseninkýzkardeþinin oðlu Karabað'da Uluð Bey'in oyun arkadaþýidi. Sonralarý bu oyun arkadaþý Þeyh azeri olmuþ ve 1448yýlýnda Horasan'da Uluð Bey'i sýrtýnda derviþ hýrkasýolduðu halde selamlamýþtý.Uluð Bey hemen eski oyunarkadaþýný tanýmýþ ve ona "Sen bizim Kýssahan'ýnkýzkardeþinin oðlu deðilmisin?" diye sormuþ ve o zaman-ki olaylarý anýmsamýþtýr.Bu olaydan anlaþýlacaðý üzere UluðBey çok küçük yaþýnda yaþadýðý olaylarý bile gayet net birbiçimde hatýrlamaktadýr.

Uluð Bey'e gelinceye kadar, bilimi destekleyen birçok hükümdar gelmiþ geçmiþ isede, alim olan birhükümdara rastlanmamaktadýr. Ortaçað Ýslamastronomisinin en önemli eserlerinden birini veren UluðBey'in ilme olan ilgisinin ne zaman ve kimin telkini ilebaþladýðý bugün kesin olarak bilinmemektedir. Ancakçocukluk döneminde Meraga rasathanesini ziyaret etmiþolmasý, daha bu hevesinin çocukluk döneminde baþlamýþolmasýna kanýt gösterilebilir.Diðer bir yandan Timurdevrinde Semerkand'a getirilen Ýranlý bilginlerinde UluðBey'e tesir etmiþ olabilecekleri düþünülür.

Uluð Bey, geometrinin en güç problemlerini çöze-bilen bir riyazatçý bununla birlikte bir astronomi alim-idir. Semerkand'da Uluð Bey'in ilk öðretmeni, Bursalý Kadý-zade Rumi'dir.Diðer bir bilim adamý ise Kadý-zade'ninönerisi ile Keþan'dan davet edilen Gýyasüddin Cemþid ibnMesud'dur.

Gýyasüddin Cemþid, Uluð Bey'in hizmetine girmedenevvel 1416 yýlýnda Karakoyunlu Sultaný Ýskender için,astronomi aletleri ile ilgili küçük bir eser yazmýþtýr.Gýyasüddin Cemþid'in kibar ve nazik bir adam olmadýðý-na dair rivayetler varsa da , Uluð Bey ilmine verdiði deðernedeniyle söz konusu hallerine tahammül etmiþtir.Bununla beraber Cemþid yazdýðý matematikle ilgilikitabýnýn Uluð Bey'e ithaf ettiði kýsmýnda oldukça tumtu-raklý bir dil kullanmýþtýr. Hatta o yýllarda Uluð Bey'inbabasý Þahruh hayatta ve devletin baþýnda olmasýna rað-men "Alemin insanlarla meskun kýsmýnda Uluð Bey'inhilafet ve saltanatýnýn ebedi olmasý" gibi dileklerdebulunur.

Uluð Bey, "zamanýn Batlamyus'u" olarak tanýnandaha sonralarý ise Fatih Sultan Mehmed'in hizmetinegiren Alaüddin Ali b. Kuþçu'yu kendisine yardýmcý olarakseçmiþti.Bu bilginin kuþçu diye adlandýrýlmasý saraygörevlisi olduðunu ve Ruslarýn "Sokolniçi" -Þahinci- dedik-leri bir makama uyan memuriyeti iþgal ettiðini gösterir.Uluð Bey ona oðlum dediðine göre yaþça ondan epeycebüyük olmalýdýr.Ali kuþçu Uluð Bey'den ve Kadý-zade-iRumi'den matematik ve astronomi dersleri almýþtýr.AliKuþçu'nun ilme olan bu merakýnýn Uluð Bey'e yaranmakiçin olmadýðý onun ölümünden sonrada ilimden ayrýlma-masý ve bu dalda bir çok eser vermesiyle ispatlanmak-tadýr. Ali Kuþçu bitmek bilmeyen ilim hýrsý yüzünden UluðBey'den izin almadan habersizce Kirman'a gider.Kirman'da nakli ilimlerle ilgilenirken akli ilimlerledemeþgul olmayý ihmal etmez. Ve burada Nasreddin Tusi'nin" Tecrid el- Kelamý"na "Þerh-i Cedid-i Tecrid"i hazýrlar.Týpký gidiþinde olduðu gibi birgün aniden çýkagelir. Vedoðru hocasý Uluð Bey'in huzuruna çýkar. Uzun bir sürekendisinden uzak kalýþý nedeniyle özür diler. Uluð Beyözrünü kabul eder, lakin:

-Bana Kirman'dan ne hediye getirdin? diye sorar,AliKuþçu

-Bir risale getirdim ve bu çalýþmada Ay'ýnsafhalarýný düzenledim, bundan baþka armaðan sunmayagücüm yok dediðinde Uluð Bey,

-Getir göreyim, nerelerde hata etmiþsin anlayalýmemrini verir.

Ali Kuþçu biraz heyecanla birazda kýzmýþ olarakayakta "Risalat hall el- Eþkal el-kamer" adlý telif eserinibaþýndan sonuna kadar okur. Uluð bey , Ali Kuþçu'nun bil-gisine hayret eder ve ayaða kalkarak onu kutlar.UluðBey'in takdirine mazhar olan Ali Kuþçu, Kadý-zade'ninölümü üzerine Semerkand Rasathanesi'ne müdür olur.

M.S 2. yy. da Ýskenderiye okulunun çok tanýnmýþastronomu Batlamyus, bilim tarihinde Almagest Arapça adýile bilinen , antik Yunan astronomisi ile ilgili ansiklope-disinde, Hipporkos'un gözlemlerine dayanan 1022 yýldýzýnkatoloðunu vermiþtir.Almagest'te yayýnlanan katologdakihatalarý bulan Uluð Bey, Semerkand'da ki diðer bilim

adamlarý ile beraber 1018 yýldýzýn konumlarýný içeren ve kendiadý ile anýlan "Ziyc-i Uluð Bey"i düzenledi. Bu eser "Ziyc-iGürgani" ve "Ziyc-i Cedid-i Sultani" isimleriylede anýlýr.(Ziyckelimesi, gök cisimlerinin gök yüzündeki konumlarýný vehareketlerini bulmaya yarayan cetvelleri tanýtmakta kullanýlýr.)

Uluð Bey, bu ziyci dört bölüm olmak üzere düzen-lemiþtir.Eserin giriþ kýsmýnda, Uluð Bey'i bu eseri yazmaya sevkeden nedenler açýklanýr ve bu esere yardýmcý olan bilimadamlarý adlarý ile tanýtýlýr.Bu sayede dünyaca ünlü SemerkandRasathanesi'nin en önemli bilim adamlarýný tanýmýþ bulunuy-oruz. Uluð Bey bu kýsýmda Gýyasüddin Cemþid için "Evail ilim-lerin mükemmelleþtiricisi ve meselelerin çetrefil noktalarýnýnçözücüsü" diye söz ederken Ali Kuþçu'yu da " Ferzendi,Ercümend"( Büyük alim, Þerefli oðul) olarak tanýmlamýþtýr.

Eserin birinci kýsmý, cývar bölge ülkelerinde kullanýlantakvimler hakkýnda ayrýntýlý açýklamalar içerir.Ele alýnan takvim-ler Yunan, Arap(hicri), Ýran, Meliki veya Celali, Hitay veya Uygurtakvimleridir. Bu takvimlerin birbirine çevrilmesi ve hesaplarýyanýnda her ülkenin takviminde yer alan önemli günlere de yerverilmiþtir. Ýkinci kýsýmda trigonometrik fonksiyonlar, ekliptikel veekvatoral koordinatlar, meridyen doðrultusu, enlem boylamtayinleri, iki yýldýzýn veya gezegenin uzaklýk tayini gibi astrono-mi ile ilgili tanýmlar yer alýr.Üçüncü bölümde ise,güneþ ve geze-genlerin hareket teorisi, ay ve güneþ tutulmalarý ve bazý astrono-mi ile ilgili konular açýklanmýþtýr.Dördüncü bölümde iseastroloji hakkýnda bilgi verilmiþtir.

15.yy'da Avrupada coðrafi keþiflerle birlikte denizcilik vedenizde yön ,zaman ve gemi yerinin tayini büyük önemkazandý.Bu ise Avrupalýlarýn astronomiye olan ilgisini artýrdý.Odönemlerde Avrupada astronomi ve diðer bilimler adýna yeterlibilgi ve ihtiyaçlara cevap verebilecek eserler yoktu.Uluð Bey'inyýldýz katoloðunun mevcudiyetinin farkýna varan Avrupalý bilimadamlarý bu katoloðun birçok çevirisini yaptýlar.Ýngilterenin eneski bilim merkezlerinden biri olan Oxford'da profesör olanJohn Greaves, Uluð Bey'in yýldýz katoloðunu 1648'de "Qubius acceserunt , Insipniorum Aliguat Stellarum Longitudires, etLatutudires, Ex Astronomicis Observationibus Ulug Beigi,Tamerlani Magni Nepotis" adý ile yayýmladý.Ýki yýl sonraLondra'da "Ziyc-i Uluð Bey"in birinci bölümü yayýnlandý.Sözkonusu çevirilere duyulan ihtiyaç nedeni ile iki yýl sonra çevir-ilerin ikinci baskýsý yapýldý.17 yýl sonra Oxford'da BodleianKitabevi'nin baþkaný þarkiyatçý ve çevirmen, Thomas HydeSemerkand Katoloðu'nun Tajik ve latince yeni bir basýmýný"Uluð Bey Gözlemlerine Dayanan Sabit Yýldýzlarýn Boylamlarý veEnlemleri Tablolarý" adý ile yaptý.

Uluð Bey'in yýldýz Katoloðunun incelenmesi sonucu bugözlemlerin 39derece 37,23 dakika enleminde ve 99 derece 16saniye boylamýnda , Semerkand'da ki bir yerde yani rasathanedeyapýlmýþ olduðu kanýtlanmýþtýr.Yýldýz yerlerinin tayini ise Hicri841, Miladi 1437 yýlýna tekabül eder.Bu durumda "Ziyc-i UluðBey" in düzenlenmesinden takriben ikiyüzyýl sonra, Avrupa'dadeðer kazanmasý çok önemli bir olaydýr. Bu ise o zamana kadarhala Avrupa'da Semerkand Rasathanesinde yapýlan gözlemlerdüzeyinde gözlemlerin yapýlmadýðýný gösterir.

Uluð Bey Semerkand Rasathanesinde gözlemlerini "FahriSekstant" adý verilen devasa gözlem aygýtý ile yapmýþtýr. Bu alet

meridyen doðrýltusuna yerleþtirilmiþtir. Dairenin altýdabiri biryaydan ibarettir.Yay piþirilmiþ kýrmýzý tuðladan yapýlmýþtýr.Aletüzerinde hareket eden göstergelerin hareketlerini kolaylaþtýrmakiçin levha boyunca 15 mm derinliðinde yivler oyulmuþtur.Bu yayüzerinde 80 dereceden 58 dereceye kadar taksimatlanmýþ ve iyimuhafaza edilmiþ bir levha da bulunmuþtur.

Bu devasa alet güneþ yüksekliðini ve astronomi sabitleri-ni hesap etmek için kullanýlmýþtýr.Bu sabitler arasýnda tutulmadüzleminin eðimi, yýllýk presesyon ve dönencel yýl uzunluðubulunmaktadýr. Bundan baþka Ay ve gezegenler gibi koordinatlarýdeðiþen diðer gök cisimlerinin meridyen yüksekliðini bulmakiçin de kullanýlmýþtýr.Bu aletin yerleþtirildiði binanýn yeriüzerinde yapýlan kazýlarda toprak altýnda kalan büyük bir kad-ranýn parçasý bulunmuþtur.Yazma kaynaklara göre, kadranýnyüksekliði Ýstanbul'da Ayasofya camiinin kubbesine eþittir.

Uluð Bey'in kiþiliði ile ilgili bilgi çok az ise de, Giyasüddin-i Kaþi'nin yazdýðý mektup bize Uluð Bey ve o dönemSemerkand'ýndaki bilimsel faaliyetler hakkýnda yeterince bilgivermektedir. Giyasüddin-i Kaþi , Uluð Bey'i bir devlet adamý veyönetici olmaktan çok etrafýnda topladýðý bilim adamlarýarasýnda bir bilgin ve bilmi destekleyici olarak tanýtýr. Bu mek-tup yazýldýðý sýralarda Uluð Bey 26-27 yaþlarýnda olduðuna göreverilen bilgi, daha o yaþlarda Uluð Bey'in, gerek akli ve gereksenakli bilimlerde oldukça derin bilgiye sahip olduðunu, özellik-le matematik ve astronomi konusunda bilgisini artýrmak içinbüyük çaba sarfettiðini göstermektedir.Giyasüddin mektubundaUluð Bey'in yanýnda 60-70 matematikçinin bulunduðunu ayrýca, hesap uzmanlarý ile astrologlarýn varlýðýna iþaret eder.Deðiþikbilim dallarýný temsil eden bu bilim adamlarýnýn bir kýsmýmedreseye dahil, diðer bir kýsmý da medreseye dahil deðiller-di.Bunlar medreselerde verilen konferans ve dersleri takip ederektartýþmalara da iþtirak edebiliyorlardý.Medrese dýþýnda, genellikleUluð Bey'in sarayý da bir kültür merkezi halinde idi, burada bil-imsel toplantýlar ve tartýþmalar yapýlýyordu.

19.yüzyýla kadar atomla ilgili bilgilerimiz oldukça sýnýrlýidi.Kuantum teorisiyle 20.yüzyýl , elektromanyetik dalgalardanibaret enerji ve ýþýnlarýn yüzyýlý oldu.Þimdi ise ilmin ilerlemesýnýrý ýþýk hýzýný geçti, fizik ötesi dünyalar sorgulanmaya baþ-landý.Bilmin gördüðü ve gören gözlere gösterdiði kainat tablo-sunu artýk daha etraflýca görmeye baþladýk. 14.yüzyýlda Uluð Beyelbetteki ilmin bu derece baþ döndürücü bir hýzla ilerleyebile-ceðini tahmin bile edemezdi.Ama o ortaya çýkacak eserin nasýlbir þey olacaðýný tahmin edemese bile bu yapýnýn oluþumu içinbir tuðla koymayý ihmal etmedi.Çaðýmýzýn ilim ve teknolojisi, ove onun gibi gayretle çalýþan bilim adamlarýnýn eseridir.Ve buesere hak ettiði deðer verilmelidir.Bilim, ilim ve tekniðe sýrtýnýdönmüþ devletlerin nasýl son bulduðunu tarih okuyan her insanbilir.Dileðimiz odur ki bu devletlerin arasýna girmeyelim.Allah'aemanet olunuz.

Kaynaklar:1. Adývar, A.A.:Osmanlý Türklerinde Ýlim, Remzi Kitabevi,19432. Sayýlý, A.:Uluð Bey ve Semerkand'daki Ýlim Faaliyeti Hakkýnda Gýyasüddin-i

Kaþi'nin Mektubu, Türk Tarih Kurumu Yayýnlarý,19603. Ünver, A.S.:Ali Kuþçi,Ýst. Üniversitesi Fen Fakültesi, Monografi,1948.4. Dizer,M. : Uluð Bey, Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý.5. Barthold,W.: Uluð Bey ve Zamaný,Türkçe çev. Ýsmail Aka, Türk Tarih Kurumu.

Bilim Tarihi ve Uluð Bey

Güler

Tek

no

loji

Somuncu Baba Mart-Nisan 200242 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 43

Takvimler 1914 Aðustosunu gösterdiðigünlerde, dünya coðrafyasý hýzla iki kutuplubir dünyaya doðru saflaþmaya baþlamýþtý.Bir yanda Ýngiltere, Fransa, Ýtalya veRusya'dan oluþan müttefikler; bu yanda daAlmanya, Avusturya-Macaristan Ýmparator-luðu ve Osmanlý Devleti'nden oluþan ittifakkuvvetleri...

SSaavvaaþþaa GGööttüürreenn SSeebbeepplleerrBu saflaþmanýn en önemli sebep-

lerinden birisi, düveli muazzama adýylaanýlan Ýngiltere, Fransa, Almanya ve Rusyaarasýnda yaþanan sömürge yarýþý idi.Ýngiltere bu yarýþa erken baþlamýþ, erkenkalkan yol alýr misali, genel bir valilikleyönetmekte olduðu Hindistan'dan teminettiði hammaddeleri. Kýzýldeniz, SüveyþKanalý, Akdeniz ve Cebeli Tarýk Boðazý yoluile kendi sanayi þehirlerine getirip iþlettik-ten sonra, pazarlama imkaný bulduðucoðrafyalara satma imkanýna çoktan kavuþ-muþtu. Ýngiltere'nin, Osmanlý Devleti'ninönbahçesi sayýlan Ortadoðu'da bu kadarrahat at oynatmasýnýn yegane sebebi ise,Devlet-i Aliyye'nin gittikçe güç kaybetmesive kendi iç meseleleriyle uðraþmak zorundakalmasý idi. Her ne kadar Sultan II.Abdülhamit, Ýstanbul-Baðdat Demiryoluhattý ile petrol bölgelerinde bir Ýngiliz-Alman rekabeti yaratmýþ bulunuyor idiise de, Ýngiltere'nin; Akdeniz'denHindistan'a uzanan deniz yolunahakim olmasý, bu rekabetin Ýngilterelehine sonuçlanmasý neticesini doður-muþtu.

Osmanlý Devleti, özellikle II.Abdülhamit devriyle baþlayan birdenge siyasetinin, çýkarlarý açýsýndandaha uygun olduðunu düþünüyordu.Bu siyasetin temeli, Avrupalý devlet-lerin, Osmanlý Devleti üzerindeki ihti-raslarýný diðer devletlere karþý kozolarak kullanma esasýna dayaný-yordu. Öteyandan Avrupa-

daki birçok sömürgeci devlet; Ýstanbul,Boðazlar, Ortadoðu'da bulunan petrol böl-geleri vb. gibi stratejik önemi haiz yerlerin;rakip devlet kontrolünde olmaktansa, git-tikçe zayýflayan Osmanlý Devleti yöneti-minde kalmasýný tercih ediyorlardý. Ýþte I.Dünya Savaþýný hazýrlayan en önemlinedenlerden birisi, Osmanlý topraklarýnagöz dikmiþ bulunan bazý Avrupalý emperyal-ist devletlerin paylaþým anlaþmazlýðý ve budevletlerin birbirlerine karþý olan aþýrýgüvensizlikleri temeline dayanýyordu.

Ýngiltere'nin; 1877-1878'deki Osman-lý-Rus Savaþý'ndan sonra, Türklere verdiðidesteði çekmesi Osmanlý-Alman yakýnlaþ-masýný doðurmuþ, ve bu yakýnlýk, Almanaskerî heyetlerinin Türk ordusu bünyesindegörev almalarý, Ýstanbul-Baðdat Demiryoluçalýþmalarý ile sýký bir iþbirliðinedönüþmüþtü.

Ayrýca Türk ordusunun genç subay-larýnýn büyük bir kýsmý Alman ordusundaeðitim görmüþ, bazý subaylar da kurmaylýkeðitimi almýþlardý. Bunlarýn en önde gelen-

lerinden biri de Enver Paþa idi.Bütün bu geliþmeler

yaþanýrken, Avrupa'nýn en güçlüdevletlerinden biri olan Almanya,

Osmanlýlarla açýk bir ittifakagirmeye hazýr görünüyordu.Nihayet Avrupalý devletlerarasýnda baþgösteren güvenbunalýmý adým adým savaþa

dönüþürken, 2 Aðustos1914'te Almanya ile OsmanlýDevleti arasýnda gizli bir anlaþ-ma imzalandý.

Bu anlaþmaya göre OsmanlýDevleti; Almanya ile Avusturya-Macaristan Ýmpa-ratorluðuarasýnda oluþan ittifaka yardýmedecek, karþýlýðýnda da toprak-

larýnda gözü olan Rusya'yakarþý destek görecekti.

BBooððaazz HHaarrbbiinnee DDooððrruu......Osmanlý Devleti'nde, savaþýn ayak sesleri

iyiden iyiye hissedilmeye baþlamýþtý. Avrupa'dasavaþýn baþlamasýndan sonra, nihayet 27Ekim'de Yavuz ve Midilli adlarýndaki iki Türkgemisi, diðerleriyle beraber gizli bir emirleKaradeniz'e açýldýlar. Gemiler doðruca Rusya'nýnen büyük liman kentlerinden birisi olanOdessa'ya giderek, savaþ ilan etmeksizin þehribombalamaya baþladýlar. Bu ani saldýrýyla,aralarýnda bir Rus kruvazörünün de bulunduðubir dizi gemi batýrýlmýþ, petrol depolarý ateþeverilmiþti. Osmanlý Donanmasý, bombardýmaniþlemini bitirdikten sonra Boðaz'daki üslerinedöndüler. Ardýndan. 2 Kasým'da Rusya, 5Kasým'da da Ýngiltere Osmanlý Devleti'ne karþýsavaþ ilan ettiler.

1914 Kasýmýndan sonra Fransa da askerîharekatýn kilitlendiðini düþünen Ýngiltere, düþ-manýnýn güçlü cephelerinde savaþarak vakit kay-betmek yerine, zayýf olan bölgelerinde yenicepheler açmayý ve rakip kuvvetleri böylece çö-kertmeyi uygun buluyordu. Bu tanýma en uygunyer de þüphesiz Çanakkale Boðazý ve dolayýsýylaÝstanbul'du.

ÇÇAANNAAKKKKAALLEE GGEEÇÇÝÝLLMMEEZZBu geliþmelerin ardýndan, düþman donan-

masý 19 Þubat 1915 tarihinde birleþik filo ileÇanakkale Boðazý'na saldýrdý. Saldýrý donanmasýüç tümenden müteþekkildi. Bu üç tümendetoplam 62 gemi bulunuyordu. Ýngiliz ve Fransýzgemilerinden oluþan birleþik filonun saldýrýlarý,özellikle Ertuðrul ve Orhuniye tabyalarýnýntesirli top atýþlarý sayesinde sonuçsuz kaldý, düþ-manýn Marmara'ya girmesi önlenmiþ oldu.

Düþman gemileri, 25 Þubat'tan 17 Marttarihine kadar, Çanakkale Boðazý'na çeþitliçaplarda defalarca saldýrý hareketine giriþ-miþlerse de baþarýlý olamamýþlardýr. Nihayet 18Mart günü. yeni bir hamle yaparak tekrar bom-bardýmana baþlayarak ilerleme denemesine gir-miþlerdi. Fakat Fransýzlara ait Bouvet Zýrhlýsý,Hamidiye tabyasýndan atýlan top mermisiylebatýrýlmýþtý. Bu batýþta, Nusret MayýnGemisi'nin döþemiþ olduðu mayýnlar da çok et-kili olmuþtu. Hemen ardýndan, Ocean ve Ýrre-sistible gemileri de tabyalardan atýlan top ateþ-leri ve mayýnlarla batýrýlýnca, Ýngiliz ve Fransýzkuvvetleri büyük bir þok yaþamýþ, maðlubiyetinilk acýsýný tatmýþlardý.

18 Mart'ta uðradýklarý aðýr yenilgininardýndan düþman kuvvetleri, deniz saldýrýlarý ileÝstanbul'a ulaþmalarýnýn mümkün olmadýðýný

anlamýþlardý. Bu sebeple bundan sonra yapýlacaksaldýrýlar, hem karadan hem denizden yapýlacak;koordineli bir hücum baþlatýlacak, böyleceOsmanlý güçlerine aðýr zayiatlar verdirilecekti.Bu maksatla Akdeniz müttefik kuvvetleri baþko-mutanlýðýna tayin edilen Hamilton'un emrineverilmiþ olan 75 bin kiþilik bir ordu, Çanakkalecivarýndaki adalara yýðýlmaya baþladý. Bu ordu;Ýngiliz, Fransýz, Avustralya, Yeni Zelanda vediðer bazý sömürge askerlerinden oluþuyordu.Bunlara karþý 80 bin kiþilik Türk kuvveti,Alman generali Liman Van Sanders'in emrineverildi. Bu kuvvetlerin kumandanlarý; Bolayýrgeçidi ve civarýna konuþlandýrýlan 5. ve 7.fýrkalarýn kumandanlarý Liman Von Sanders veRemzi Bey; 19. Fýrka Kumandaný MustafaKemal (Atatürk) Bey; 11. Fýrka Kumandaný iseKaymakam Rifat Bey idi.

SSeeddddüüllbbaahhiirr BBööllggeessii25 Nisan sabahý Seddülbahir Bölgesine bir

çýkartma yapan 29. Ýngiliz tümeni, daha öncetespit edilen beþ ayrý çýkýþ yerinden taarruzageçti. Ýngiliz plan rumuzlarýna göre bu bölgeler;Hisarlýk, Ertuðrul-koyu, Tepekoyu, Ýkizkoyu ileSýðýndere kumsallarý idi. Buraya çýkarýlan bir-liklerin hedefi, Alçýtepe ile Kilitbahir''i almaktý.

Bütün bu saldýrýlar, Türk kuvvetleritarafýndan püskürtülmüþtür. 25-26 Nisan gün-leri, düþman kuvvetleri tarafýndan gerçekleþtir-ilen taarruzlar, Seddülbahir kýyý muhare-

Göðün Ölüm Ýndirdiði Yerin Ölü Püskürttüðü An

ÇANAKKALE'DE

YAZILAN DESTAN

HayatiOTYAKMAZ

Tari

h

Seyit Onbaþý

Somuncu Baba Mart-Nisan 200244 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 45

belerinde hedefe ulaþamayýnca. Ýngiliz veFransýz birlikleri 28 Nisan'da Kirte köyünü elegeçirmek için tekrar saldýrýya geçtilerse debaþarýlý olamadýlar. Ardýndan devam edenKerevizdere saldýrýlarýnda da muvaffak ola-mayan düþman kuvvetleri, çareyi Arýbumu veAnafartalar bölgesinde bir cephe daha açmaktabuldular. Geceli gündüzlü devam eden ve aylar-ca süren bu muharebelerde çok kanlý çatýþmalarmeydana gelmiþ, on binlerce Türk evladý þehitdüþmüþtür.

AArrýýbbuurrnnuu vvee AAnnaaffaarrttaallaarr BBööllggeessiiDüþman kuvvetlerinin iki büyük hedefin-

den biri olan Arýburnu cephesinde ise, Anzaklarbulunuyordu. Bu kuvvetlerin hedefi, Conkbayýrýve Kocaçimen tepelerini ele geçirip Boðaz'ýn endar yerinden Eccabat tabyalarýna ulaþmaktý.Bundan sonraki safhada ise düþman,Seddülbahir bölgesinden ilerleyen kuvvetlerlebirleþecek, Boðazý donanmaya açacaktý.

15 Nisan 1915 günü Anzaklar, kýyýyaçýkartma yaparak Conkbayýrý'nýn güneyyamaçlarý ile Düztepe, Kanlýsýrt ve Kocaçimenbölgelerine dayandý. Türk kuvvetleri, kýyý böl-gelerinde tutunma mücadelesi veren düþmankuvvetlerine kanlý taarruzlarla karþýlýk verse detam muvaffak olamadý Bu arada gücünü takviyeeden ingiliz kuvvetleri. 7 Aðustos günü tekrarConkbayýrýna bir taarruz baþlattý Fakat MiralayMustala Kemal Bey'in emrindeki takviye Türkkuvvetlerinin çetin direniþi ile karþýlaþtý. Gece

gündüz süren bu taarruzlar sýrasýnda, gerek düþ-man gerekse Türk güçleri arasýnda büyük kayýp-lar oldu. Öbek öbek Çanakkale Boðazý'na yýðýlanMehmetçiklerin bir alayý gidiyor bir alayý geliy-or, adeta bir gül bahçesine girercesine þehadetekoþuyordu. Týpký millî þairimiz Mehmet Akif'indizelerinde dile getirdiði gibi, tepeler ve vadiler-den adeta cesetler savruluyor, topraklar yer yerkýpkýrmýzý kan rengine boyanýyordu.

Böylesine kanlý bir kapýþmanýn ardýndan 9Aðustos sabahý, düþman kuvvetleri Kireçtepe-den Conkbayýrý'na kadar geniþleyen bir cephedentekrar taarruza geçtiler. Fakat Kireçtepe'ninalýnmasý haricinde büyük bir baþarý kazana-madýlar. Ayrýca Anzak güçleri, 21 Aðustos günüAnafartalar bölgesinde. Kocaçimen-Conkbayýrýhattýndan bir saldýrý daha baþlattýlar. Bu saldýrýda Mustafa Kemal'in sevk ve idare ettiði Türkkuvvetlerinin çetin direniþi sayesinde geripüskürtüldü. Nihayet bu taarruz da baþarýsýzlýk-la sonuçlanýnca, düþman kuvvetleri yavaþ yavaþÇanakkale Boðazý'ndan geri çekilmeninhesaplarýný yapmaya baþladýlar.

Ýngilizler, 17-20 Aralýk geceleri yapmýþolduklarý tahliyelerle Anafartalar ve Arýburnu'nutamamen boþalttýlar. Ardýndan l Ocak 1916'daSeddülbahir cephesinde kalan 17 bin kiþilik sonbirliði de çekmeye baþladýlar. Beraberlerindegetirdikleri silah ve levazýmatý aldýktan, geridekalanlarý da imha ettikten sonra geldikleri gibi gittiler.

BBÝÝRR DDEEMMEETT HHAATTIIRRAAAnýlar ve hatýralarýn, geçmiþten bize

aktardýklarý önemli ders ve mesajlar vardýr.Ýnsanlýk tarihinin kaydettiði en büyük olaylar-dan birisi olan Çanakkale Savaþlarý'na ait bazýhatýralarda da; hem geçmiþimize hem gele-ceðimize ýþýk tutacak kýymette bazý mühimhadiseler, þahitleri tarafýndan kaleme alýnmýþson derece çarpýcý olaylar saklýdýr.

Ýsterseniz þimdi gözlerimizi, bizi tutup ogünlere götürecek kadar akýcý yazýlmýþ birkaçibret tablosuna çevirelim.

** *OOyyuunnuu BBoozzaann EEzzaannMehmet Akif in; "Allahým! Bana, bu aciz

kuluna, bu destaný yazma imkanýný bahþet... Buulvi vazifeyi bana nasib et; sonra canýmý al" diy-erek, gözyaþlarý içinde yakarýþlarla kaleme aldýðýmeþhur "Çanakkale Destaný''nda:

Çehreler baþka, lisanlar, deriler rengarenk; Sade bir hadise var ortada: Vahþetler denk. Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...Hani tâûna da zuldür bu rezil istilâ...

diye tasvir ettiði þýirindeki o Hindularýniçinde, pek çok kandýrýlmýþ din kardeþimiz devardýr.

Ýþte o Çanakkale Harbi'nin dehþetli gün-lerinden birinde, Tayyar Paþamýz; ordununiçinde sesi güzel ne kadar asker varsa, sabahnamazýndan önce hep birden ezan okumalarýemrini verir.

Emri alan onlarca asker, þafak kýzýllýðý ilebirlikte, davudî sadalarýyla o lahutî naðmeleriÇanakkale'nin kanla karýþýk soðuk sularýnakadar dinletirler.

Çok geçmeden düþman mevzilerinden taþasarýlmýþ kaðýtla bir mesaj gelir. Açýp bakarlar,Farsça yazýlmýþ bir not:

"Bizler Hindistanlý Müslüman askerleriz.Ýngilizler bize, Almanlar'a karþý Osmanlý'nýnyanýnda savaþacaðýmýzý söylediler. Fakat birazönce bir ezan sesi duyduk, siz kimsiniz?"

Mehmetçiðin kaný donar adeta... Tarih,kandýrýlmýþlýðýn böylesine pek az þahit olmuþtur.Hemen cevap verilir:

"Burasý Osmanlý payitahtýnýn kapýsý...Bizler de asâkir-i Osmanî'yiz...."

Evet, ayný Allah'a inanan ve ayný kýbleyeyönelen nice din kardeþimiz. Ýngilizler tarafýn-dan iþte böyle kandýrýlmýþ, dünyanýn öbür ucun-dan karþýmýza getirilerek kardeþi kardeþe kýrdýr-mak için kullanýlmaya çalýþýlmýþtý.

KKýýnnaallýý KKuuzzuuBirinci Cihan Harbi patlak verip yedi

düvelle savaþa girildiðinde, Anadolucoðrafyasýnýn eli silah tutan gökçek yüzlü bütünyiðitleri askere çaðrýlýr. Bu daveti alanlar arasýn-da, býyýðý henüz terlemiþ Murat isminde birdelikanlý da vardýr. Yozgat'ýn Sorgun kazasýnýnKarayakup köyünden olan bu yiðidi, önce baþýnýkýnalar öyle selametler anacýðý...

Murat 3. taburda yerini aldýðýnda, komu-taný Sabri Bey'in dikkatini çeker. Baþý kýnalý buAnadolu çocuðunu çaðýrýr ve kýnanýn sebebinisorar. Murat, mahcup mahcup boynunu bükerönce... Komutanýna cevap veremez bir türlü...Ardýndan, bölükteki týbbiye öðrencilerindenÞükrü'ye bir mektup yazdýrýr:

"Anacýðým! Kardeþlerimi askere gön-derirken baþlarýna kýna koyma... Zabit efendibana sordu da cevap veremedim. Kardeþlerim decevap veremeyip mahcup olmasýnlar..."

Bir müddet sonra, Murat'ýn anasýndan cev-abî bir mektup ulaþýr. Ama ne mektup..!Dupduru bir ananýn gönlünden dökülmüþ þuurdolu ifadelerdir okunanlar:

"Ey oðlum! Gözümün nuru Murat'ým...Zabit efendiye selam söyle. Biz kurbanlýk koçlarýkýnalar öyle kurban ederiz. Sen dört kardeþinarasýnda kurbansýn. Sen Ýsmail'sin. Orada þehitolacaksýn inþaallah... Kurbanlýk koçlar nasýlkýnalanýrsa, ben de onun için, senin saçýnýkýnalayýp öyle gönderdim."

Mektup Murat'ýn birliðine ulaþtýðýnda,annesi tarafýndan Çanakkale'ye gönderilenkoçun kýnalý baþý, çoktan Allah'ýna kurban git-miþtir bile...

* * *Hatýralarýmýzý; Çanakkale þehitlerimize

birer Fatiha gönderdikten sonra, Enis BehiçKoryürek'e ait þu güzel dörtlükle bitirelim:

Ne alçak görünür þu fani hayat, Baktýkça o samimi uzletinize Bir anda coþarak aðlarým: heyhat... Günahkar gözyaþým lâyýk mý size?..

Kaynaklar1) Belgelerle Çanakkale Savaþlarý, Doç. Dr. Ahmet ALTINTAÞ, 18Mart Üniv. 1997.2) Çanakkale'nin Ruh Portresi, Ýbrahim REFÝK, Adým Yay. Ýstanbul,Þubat 1998.3) Düþünen Ýnsana Hazine, Nejat MUALLÝMOÐLU, Þahsi Basým,Ýstanbul 1997.4) Yeni Rehber Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi Yayýnlarý, Cilt 5,Sayfa 38.5) Büyük Kültür Ansiklopedisi, Baþkent Yayýnlarý, cilt 4, sayfa 1352,Ankara 1984.

Somuncu Baba Mart-Nisan 200246 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 47

Ýnsan; hem bilgisahibi olan hem deeylemde bulunan birvarlýktýr. Neleri yapýp,neleri yapmayacaðý dinile kendisinebildirilmiþtir. Helal-haram, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi kavramlarinsanýn karar ver-mesinde etkin olan ter-imlerdir ve ilahi kay-naklý olarak te'sisedilmiþtir. Ahlâki deðer-leri toplumlarda birmüessese halinegetirenler peygamber-lerdir. Bizim peygam-berimiz Hz.Muhammed (s.a.v),insan olarak sergilediðiüstün þahsiyet ve tebliðettiði Ýslam dini ile beþeriyyetin kurtuluþ reçetesi-ni âleme sunmuþtur. Onun hareketleri kendizamaný ile sýnýrlý kalmamýþ bütün zamanlarý kap-samýþ ve ilahi kudret ile bütün kâinata örnekgösterilmiþtir.

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin yayýn-lanan Dîvan ve Mektûbat'ýnda bulunmayanancak, özel kütüphanesindeki notlarýnýn içinderastladýðýmýz kendi el yazýsý ile kaleme alýnanaþaðýdaki gazeli örnek insanýn nasýl olmasýgerektiðini bizlere bariz bir þekilde tarif ediyor.Biz bu gazeli incelerken ayný zamandaPeygamberimizin üstün ve örnek þahsiyetinden,hadislerinden istifade ederek konuyu incele-meye çalýþacaðýz. Her ne kadar gazel dediysekde “matla’ ” ve “makta’” beyitleri tamamlan-mamýþ olduðunu sandýðýmýz eserin “hüsn-imatla’ ”beyiti þöyle;

Çalýþ tefeyyüz eyle yücel temeyyüz eyleFazilette sehâ da örnek insan ol örnek

Peygamber Efen-dimiz çeþitli vesilelerlemüslümanlarý çalýþ-maya teþvik etmiþtir.Hatta onlara peygam-berler tarihinden misal-ler vermiþtir. Çalýþmakve elinin emeði ile, alýnteri ile kazanç teminederek yemek islami-yette mühim bir yeriþgal eder.

Çalýþmamak, gücüyettiði halde tenbel ten-bel oturmak, baþklarýn-dan birþeyler beklemekgünah sayýlmýþtýr.Peygamber Efendimizsosyal ve ekonomikönemi çok mühim olanbir hadisinde; “Hiç birkimse kendi elinin

emeðinden daha hayýrlý bir rýzýkyememiþtir. Zirâ Allah elçisi Davut (a.s)’daelinin kazancýný yerdi.” buyurmuþtur.1

Beyitte geçen çalýþma ise, ayný zamanda maneviyönden gayret etmeye iþarettir ki bunun datemelinde çalýþma vardýr. Ýnsan ruhî melekeleri-ni yüceltmek için feyiz alacaðý bir mürþidin tali-mi üzerine çalýþmalý ve tefeyyüz etmelidir. Feyz;Arapça’da taþmayý ifade eden, tasavvufta ilahitecellileri için kullanýlan bir kelimedir. Ýnsandiðer varlýklardan kendini daha belirgin birhalde ayýrt edilebilir hale getirmek ve yüceltmekiçin seçkinliðini gösterecek erdemleri yakalamasýlazýmdýr ki örnek olabilsin. Bu örneklik için lazýmgelen hasletlerden biri de fazilettir. Fazilet;Olgunluk, erdemlilik, üstünlük gibi anlamlarýihtiva eder. Fazilet, insanýn doðuþtan getirdiði iyiyönlerin, olgunlaþtýrýlmýþ þekline denir.2

Tasavvuf, insaný olgunlaþtýran bir mektep-tir. Bu mektebe devam eden talebeler, erdemiyakalama fýrsatý bulurlar. Fazilet, güzel ahlâkýninsanda varlýðýndan ibaret bir durumdur. Fazilet,

öyle þefkatli bir arkadaþtýr ki, bir dakika bile sahibininyanýndan ayrýlmaz. Hasýmlarýnýn zararýndan uzaktakalmak için ondan kuvvetli dost ve yardýmcý bulun-maz.3

Örneklik için bir baþka haslet de sehâ'dýr. Sehâ;cömertlik, karþýlýksýz hayýrda bulunmak elindekiniihtiyaçlý kimselere daðýtmak demektir. Mü'minin desehâ sahibi olmasý, dünya mülküne baðlý olmamasýlazýmdýr. Çünkü Hulûsi Efendi Mektûbat'ýnda;"Cömert ol. Çünkü cömertlik bir civanmertlik þiarýdýr.Onun vasýtasýyla âlâ-yý illiyyine irtikâ et-meðe yolbulasýn. Sahî Allah'ýn sevdiði, mümsik ise Allah'ýndüþmanýdýr." buyurmaktadýr.4 Öyle ise bu beytde,Hulûsi Efendi hazretlerinin anlattýðý sýrlarý anlaya-bildiðimiz kadarýyla; çalýþmak, feyz almak, yücelmek,faziletli olmak ve cömert olmak gibi örnekdavranýþlarýn bizlerde bulunmasý anlatýlmaktadýrdiyebiliriz.

Doðruluk kârýn olsun vefâ þiârýn olsunSadâkatta vefâ da örnek insan ol örnek

Ýnsan dünya pazarýnda bir alýþ-veriþiçerisindedir. Daha çok maddiyat deðil de, maneviy-at cephesinde kâr elde edenler kazançlýdýr. Ýmandasâdýk olanlarýn her hal ve hareketinde göstergesi olandoðruluk baðlýlýðýn ve istikametin devamlýlýðýndagenel prensiptir. Kuþeyri doðruluk mânasýna gelensýdk hali için; "hallerinde leke, inancýnda þüphe,amelinde ayýp olmamasýdýr" diye tarif eder. Vefa ise;verilen sözde durmaktýr. Allah'a "elest" bezminde ver-ilen ahdi dünya hayatýnda yerine getirmektir. Aynýzamanda baðlýlýktaki samimiyettir. Bu güzel þiarýn birinsanda olmasý en güzel bir kazançtýr. Ýþte örnek insanolabilmek için sözüne güvenilir, vadini yerine getiren,baðlýlýðýnda þüphe olmayan bir insan modeliçizilmiþtir. Buna en güzel misal peygamberEfendimizdir. Peygamberden daha yüce konumda birþahsiyet tasavvur etmek elbette mümkün deðildir. OPeygamberlikle görevlendirilmeden önce bile hiçyalan konuþmamýþ, peygamberlikle görevlendirildik-ten sonra da; birine bir þey emanet edildiðinde onaihanet etmeyi, konuþtuðunda yalan söylemeyi, ver-ilen sözde durmayý, tartýþmada aþýrý gitmeyi nifakalâmeti olarak nitelemiþ, bu davranýþlardan birindebulunanýn kendisinde nifak alâmeti bulunduðunubelirtmiþtir.5

Þol müselsel turrene bendeylemiþsin tâ ezelTarîk-i Mustafâ da örnek insan ol örnek

Bir üstteki beyitde "ezel" bezminde verilen söz-den bahsetmiþtik. Ýþte her ne vaki' olacak ne varsa oezel bezminde tayin edilmiþtir. Ruhlar âleminde imân

ile müþerref olanlar sevgilinin alýndaki saça baðlan-mýþ, iman etmiþlerdir. Saç ve saç ile alâkalý deyimlerDivan edebiyatýnda en çok kullanýlan güzellik unsurusayýlabilir. Saç, âþýkýn aklýný baþýndan alan, esîr edenbir güzellik baðýdýr. Misk ve anber bile sevgilinin saçýkadar güzel kokamaz. Sevgilinin birbirine baðlý alýnsaçýna vurulmuþ olan ve ona baðlanmýþ olanlarmü'min olarak sayýlýr.6 "Tarîk-i Mustafâ" dan kasýtÝslam dini ve bu çerçevenin içinde tasavvuftur.

Cebrâil (a.s)'ýn Hz. Peygamber'e sorduðu “Ýslamnedir” sorusuna, “Allah'a hiçbir þeyi ortak koþ-madan O'na kulluk etmek, namazý kýlmak,farz olan zekatý vermek, Ramazan orucunututmak” þeklinde cevap verirken, müslümaný da"müslümanlarýn dilinden ve elinden zarargörmediði kimse" olarak tanýmlamýþ, böyleceÝslamiyetin sadece ibadetler dini olmadýðýný, bütünhayatý kucaklayan bir din olduðunu göstermiþtir. Butanýmýn ortaya koyduðu iki prensip, müslümanýneðitim ve ahlakýný hatta bütün davranýþlarýný terbiyealtýna almasý açýsýndan son derece önemlidir.7 Ýnsaniçinde bulunmuþ olduðu kutlu yolda tasavvufi tabirlebiz buna tarikat da diyebiliriz ki, bu da Kur'an-ýKerim'deki emirleri Hz. Peygamber gibi yaþamaktýr,bu saydýklarýmýzýn örnek olacak þekilde hayata tatbikedilmesi tavsiye edilmektedir.

MusaTEKTAÞ

örnek insanörnek insanE

deb

iya

t

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi

Somuncu Baba Mart-Nisan 200248 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 49

Neylesün yok kurtuluþ gönlümüz dîvâne olmuþHakk'a hamd ü senâ da örnek insan ol örnek

Bu beyitde Hulûsi Efendi Hazretleri aþk halin-den bahsetmektedir. Bu halden dolayý da Allah'ahamdü senâ etmektedir. Hak âþýklarý kendi gönül-lerinde ve baktýklarý her yerde, her þeyde, Allah'ýnkudretini, büyüklüðünü, yaratma gücünü görür,hisseder. Ona hayran olur. Birliðin müþahedesi onuaþk divanesi eder. Hakikatýn sýrlara vakýf olan candýþarýdan bakýlýnca divane gibi görülür, ama o aslenHakk'ýn güzelliðinin hayranýdýr. Bundan da kurtuluþmümkün deðildir. Onun içindir ki âþýklar bu ahval-lerinden dolayý daima hamd ederler. Allah'ýn vermiþolduðu nimet ve ihsanlarýna karþý senâ ederler. Allah'ýöven ona þükreden bir kul olmak elbette kiPeygamberimizin dahi iþlediði bir hasenedir.

Peygamberimizin ayaklarý þiþinceye kadarnamaz kýldýðýný gören Hz. Aiþe (r.ah), Ona; “YâRasulallah! Allah senin gelmiþ ve geçmiþ bütüngünahlarýný baðýþladýðý halde (niçin) böyle yapýyor-sunuz” diye sorar, Rasulullah (s.a.v) "Yâ Aiþe!Þükreden bir kul olmayayým mý?" der.8 Allah'ayakýn olanlarýn sýfatý olan hamdedenler zümresinekatýlmak örnek insan Peygamberimizin fiili vetavsiyesidir.

Ýhlas ile amel kýl hâlini mükemmel kýlKeremde ve atâ da örnek insan ol örnek

Allah için yapýlan her iþte ihlas ve samimiyetþarttýr. Gösteriþten uzak, ibadeti ve gereklerini sadecerýza-i ilahi için yapanlar bu sýfatý taþýrlar. Ýhlas ileyapýlan amellere karþýlýk beklenmez, baðlýlýk, tes-limiyet ve doðruluk içerisindedir ve yapýlan iþ HulûsiKalp ile yapýlýr. Ameldeki mükemmeliyeten evveliibadetlerdir. Örnek insan ve örnek Peygamber olanResul-i Ekrem efendimiz halisane ve ihlas duygularýile dolu dolu olan bir kul idi. Çünkü ona böyle olmasýemredilmiþti. Kur'an-ý kerim'de þöyle denilmektedir;"(Ey Peygamberim!) de ki; bana dini Allah'ahâlis kýlarak O'na ibadet etmem emredildi."9 ,“Din ihlastýr/samimiyettir”10 buyuranPeygamberimiz (s.a.v) kendisi bizzat ihlas ile ibadetitmiþ ve bütün insanlarý Allah'a ibadet etmeye çaðýr-mýþtýr. Bu Allah'ýn bir emri idi: "Andolsun ki biz,Allah'a ibadet edin ve Taðut'tan sakýnýn diye(emretmeleri için) her ümmete/ topluma birpeygamber gönderdik"11

Ýbadetlerin kabul olmasý için; iman, ihlas, niyetve Ýslam'a uygun olmasý gerekmektedir. Ömrüboyunca þartlarýna uygun olarak her çeþidi ile Allah'aibadet eden Peygamberimizi örnek almak isteyenler

ayný þekilde davranmalýdýrlar. Örnek olan insanlariyilik ve ihsaný da karþýlýk beklemeden yaparlar.

Allah'a itaat kýl her vechile tâat kýlTevekkülde rýza da örnek insan ol örnek12

Bu beytde Nisa suresinin 22. ayetine iþaretvardýr. Cenab-ý Allah bu ayet-i kerime de; “Ey imanedenler ! Allah'a itaat edin, Peygambere itaatedin!...”13 buyurmaktadýr. Allah'a itaat edebilmekiçin Peygamberimizi örnek almak onun takip ettiðimetodlarý takip etmek gerekmektedir.Peygamberimize itaat ise, sünnetine uygun hareketetmekle olur. Allah ve Resulu neyi emretmiþse onuyapmak, neyi yasaklamýþsa ondan uzak kalmakitaatýn esasýdýr. Taat; boyun eðme, Allah'ýn irâdesineuyma, Allah'ýn rýzasýna uygun düþen söz, hareket vefiiller demektir.14 Ýnsan her yönüyle itaatkâr olmalýdýr.

Tevekkül; Gerekli tüm çabayý sarfederek, hertürlü tedbiri aldýktan sonra, iþi tam bir inançla Allah'ahavale etme, yani, deveyi baðladýktan sonra Allah'aemanet etmeye tevekkül denir. Tevekkül bir kalpamelidir.15

Rýza; Arapça razý olmak, memnun olmakdemektir. Kalbin, hükmün akýþý altýnda sükûnet altýn-da bulunmasý. Genelde rýza hüküm ve kazaya itiraz-da bulunmamayý ifade eder. Rýzanýn þartý kaza (olayvuku buldu) tan sonra olmasýdýr. Allah'tan razý olmasýkaza iledir. Tasavvuf yoluna rýza kapýsý denmiþtir.16

Mü'min örnek bir davranýþ sergileyerek Allah'agüvenip, onun rýzasýný kazanmak için gayret göster-meli ve davranýþlarýnda etrafýna imtisal olmalýdýr

Yukarýda acizâne açýklamaya çalýþtýðýmýz bey-itler Gönüller Sultaný Es-Seyyid Osman HulûsiEfendi'nin bizzat yaþayarak örnek olduðu ve etrafýn-dakilere, sizlere bizlere tavsiye ettiði hal vehareketlerdir. Örnek alalým, örnek olalým...

Lütfullah GÜVENLÝ

Bir toplumun kültürel yapýsýnýsosyal ve ekonomik duru-munu tarihten geliþini ve

devam eden seyrini anlayabilmeninönemli bir yolu edebiyattýr. Þiir isetoplum bireylerinin acýlarýnýýzdýraplarýný, mutluluklarýný vehüzünlerini genelde manzumbiçimde dile getiren edebiyatýnönemli bir alt dalýdýr. Þairler NecipFazýlýn ifadesiyle toplumun anten-leridir. Adeta geleceðini görür vehissederler. Genelde bir ülkeninumutlarýný ve acýlarýný anlatan þairlerözelde ise içinden çýktýðý köyün kasa-banýn veya ilçe ve vilayetin tercü-maný konumundadýrlar. Var olan herþey þairin söz alanýna girer. Gördüðügüzellikleri bir gül demeti gibi mýs-ralarýnda bizlere sunan þairlerimizmana güzellikleri için terennümüyleâdeta bu gül demetinin solmayangüller olmasýnýn teminatýný verirler.

Malatya: yetiþtirdiði devletadamlarý, sanatçýlarýyla ve mâna büyük-leriyle Doðu Adadolu'nun önemli birþehridir. Fakat biz burada bir noktayadikkati çekmek istiyoruz. O da Malatya içinyazýlan þiirlerde Darende'nin bir yönüylemutlaka dile getirilmiþ olmasýdýr.

Elimizde Malatya Belediyesi’nin hazýr-lamýþ olduðu “Malatya Þiirleri Antolojisi”isimli bir kitap var. Bu yazýmýzdaAntoloji'de yer alan þiirlerde Darende'ninhangi yönleriyle nasýl geçtiðini inceleye-ceðiz.

“Malatya Duygularý” isimli þiirinde :

Malatya þiirimle sakla yadigâr beniAldý yine koynuna deli bir rüzgâr beniYediverenler gibi açýyor sende talihBöyle sarhoþ etmedi baþka bir diyâr beni

diyen "Yaðmur" þairi Nurullah Genç, güzel-likleriyle kendisini sarhoþ eden bu þehrinesas güzelliklerinin mâna güzellikleriolduðunu ve kendisini içsel olarak etkileyenve mesteden yönününde esasýnda buolduðunu söyler. Bozkýrda süzülen birdamlanýn Somuncu Baba’nýn mânevi ikli-minde nasýl deryaya dönüþtüðünü, kendisiyaralý olduðu, ve þifaya muhtaç olduðuhalde Somuncu Baba'yý görmüþ olmakla

Þairlerin Dilinden Bir Þehir

Ed

ebiy

at

DÝPNOTLAR1-Buhari, Buyu, 15 2-CEBECÝOÐLU; Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüðü, s.267,

Ank.1997 3-Ahmet Rifat, Tasvir-i Ahlâk, s.80, Tercüman Temel 1001 Eser 4-ATEÞ, Osman Hulûsi, Mektûbât-ý Hulûsi-i Darendevî, 1. Mektup, s.3,

Ankara 1996 5-AÐIRMAN, Cemal, Hz. Peygamberden Davranýþ Modelleri, Diyanet Ýlmi

Dergi, C:37, S:3, s. 52 6-Bkz; PALA, Ýskender; Ansiklopedik Divan Þiiri Sözlüðü, s.336, Ötüken

Neþriyat, Ýst,2000 7-AÐIRMAN, a.g.m, s.48 8-Müslim, Sýfatü'l-Münafýkîn, 81 9-Zümer,11

10-Müslim, Ýman,95 11-Nahl,36 12-Þeyhzâdeoðlu Özel Kitaplýðý Evrak No: 17613-Nisa,22 14-ULUDAÐ, Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüðü, s. 505, Marifet yay, Ýst,1985 15-CEBECÝOÐLU, a.g.e, s.71716-CEBECÝOÐLU a.g.e, s.593

Somuncu Baba Mart-Nisan 200250 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 51

sözlerinin âdeta baþkalarýna þifa daðýtmayabaþladýðýný þu dizelerinde dile getirir.

Yaralýydý yaraya derman oldu gözlerimDüþmana emansýz ferman oldu gözlerimBozkýrýnda süzülüp gelen bir damla idiSomuncu dergâhýnda umman oldu gözlerim.

Aðlasam rüyalarýn ötesi duyar beniSeninle sarhoþ olmuþ duyamýyor yar beni

diyen þair, yarinden uzak olmaktan ve bu hasret-le herdem aðlamaktan kör olan gözlerininZengibar kalesinde açýldýðýný ve güldüðünü þudizeleriyle anlatýr.

Leylasýz derde düþtü zindan oldu gözlerimYüzüne baktýðým gün nâdan oldu gözlerimRuhum ki musallada yeþeren bir karanfilZengibar kalesinde handan oldu gözlerim.

"Tohma bir türkü gibi neþ'eyle akýp gider"diyen Nurullah Genç;

"Ellerin Balabanda muamma bir þifadýr"ifadesiyle somut anlamda Balaban içmeleriniþifa veren sularýna iþaret ederken mecaz anlam-da ise Þeyh Erzincani hazretlerinin gönüllere þifaveren maneviyatýna dikkat çekmektedir.

Malatya'ya olan sevgisini ve duygularýnýözgün dizeleriyle dile getiren þairin Akminare-den kendisini bu þehre Þeyh Hamidi Veli ilekabul etmesi yönünde de bir arzusu vardýr.Duygularýný þöyle dile getirir.

Lisaný merhamettir kollarýn sarar beniSelçuklu gurbettedir Osmanlý arar beniAkminare Veliler burcuna çýkar beniÞeyh Hamid-i Veli'nin kollarýyla sar beni.

Þair Ali KINIK ise "Sürgün Þeyhzade" isimliþiirinde kendisini hem savaþ meydanlarýnýn yiðitkahramanlarýnýn, hem de mana büyüklerininmanevi mirasçýsý olarak görür. Þöyle der;

Ben Battal Gazinin yiðit sesiyimPir Somuncubaba'nýn nefesiyimSelçuklunun sürgün Þeyhzadesiyim

Sevdamý savuran rüzgar dur birazGariplikle soysuzluk bir sayýlmaz.

Ýbrahim SAÐIR ise Malatya'yý deðiþik yön-leriyle ele alýrken Darende'yi, Malatya'yý eþsizkýlan temel neden olan Allah dostlarýnýn baðrýn-da medfun bulunmasýyla anlatýr. Malatyayý eþsizkýlan nedenlerin Darende'de bulunan merhumgönül insanlarý olduðunu söyler.

Erzincani Mýsri Somuncu BabaBürünmüþler zaman denen nikabaBilmem ki bir eþin varmý acabaBeydaðýna yaslanýrsýn MalatyaRahmet yaðar ýslanýrsýn Malatya

Al yeþil giyinmiþ daðlar güzelSalýnýr baðlarda kernek güzeli

diyen ve Horatasýyla, pýnarbaþýyla, karakasýylabir güzellik abidesi olarak vasfettiði þehrin "salýnýrdallarda altýn küpesi" dediði kayýsýsýyla maddigüzelliðine deðinmeden geçemez. Þaire göreDarende'de medfun bulunan Þeyh Hamid-i Velive diðer gönül Sultanlarý Çözülmedik sýrlarýylataht kurduklarý varlýklarýný sürdürmektedirler.Malatya isimli þiirinde þöyle der.

Þeyh Hamid-i Veli pirler buradaNice çözülmedik sýrlar buradaGönüller sultaný erenler ÞahýBurada toplanmýþ cümle ervahý

“GÜLDE GEZER MALATYA'M” isimliþiirinde ise syn.Yýlmaz ÖZER Darende'nin doðalgüzellikleriyle manevi yüceliðini bir arada zikred-er. Malatya için yazdýðý þiirin iki kýtasýndaDarende'den bahseden þair Tohmanýn kývrýlakývrýla yoluna devam halini "Teþhiþ""Kiþileþtirme" sanatýyla anlatýr. Þaire göreDarende sýnýrlarý içine girdikten sonraKöprügözüne kadar olan Vadi'de Tohma kendi-ni taþlara vurmuþ ve baraja ulaþana kadar adetakolu kanadý kýrýlmýþtýr.

Tohma çayý kuluncaktan kývrýlýrDarende'de baðrýn taþlara vururMedik barajýna gelir yorulurBaraj baraj gölde gezen Malatya

Özgürce çaðlayan Günpýnar Þelalesin gör-menin ömre deðer olduðunu anlatan þairulviyetin Somuncubaba'da aranmasý vegörülmesi gerektiðini þu dörtlükle dile getirir.

Darende Günpýnar ömür mü ömürÞelale çaðlýyor görkemli ve hürSomuncu baba'da ulviyeti görYunus yunus kulda gezer Malatya

Sn. Fevzi ÞENER ise "Malatya'ya candeðer" isimli þiirinin bir kýtasýnda yineDarende'nin manevi büyüklerindenSomuncubaba ve Osman Hulûsî Eefendi'ninbüyüklüðüne dikkat çeker ve eþiðine yüzsürmeðe deðer olduðunu anlatýr.

Þiiri þöyledir.Somuncubaba'nýn türbe yeþiliBedesten Aþudu tarih eþiliHulûsî Efendi Seyyid kiþiliEþiðine yüzüm sürmeðe deðer.

Sonuç olarak Darende doðal güzellikleri vemanevi mimarlarý ile þiirlere konu olmaktadýr.Özellikle Þeyh Hamid-i Veli'nin Darende'demedfun bulunuyor olmasý ilçemizi öne çýkar-mýþtýr. Dikkati çeken diðer bir husus da Malatyaiçin yazýlan þiirlerde þairlerin Darende'den bah-setmeden geçememiþ olmalarýdýr.

Þairlerimizin ortak olduðu nokta ise maddigüzelliklerin mana güzelliði olmadan ifade ede-ceði anlamýn eksik kalacaðýdýr.

Þehirler için çok nadir þiir yazan büyükþairlerin Malatya'ya hayran olmalarý ve duygu-larýný gizleyememeleri son derece manalýdýr.

Bununla beraber bir ilçe olmasýna raðmenDarende'nin deðiþik yönleriyle bu þairlerimizinþiirlerine konu olmasý en az onun kadar anlam-lýdýr.

Þiirlerde Darende temasý uhrevi bir atmos-fer ve doðal güzellikler harmanlanarak iþlen-miþtir.

Þairler için bitmez ilham kaynaklarýnasahip olan Darende'nin baðrýndan nice Ýslambüyükleri gibi Hulûsî Efendi merhumun þiir-lerinde ise Darende, gül ve gönül þehri geneltemasýyla iþlenir.

Ýnsanlýðýn huzur ve hoþgörü aradýðý mod-ern dünyada birlikte yaþamanýn ancak "biz" bil-inçiyle sorunsuz bir þekilde saðlanacaðýdüþüncesinden hareketle Hulûsî Efendininçaðlarý aþan anlamýyla "Nasihat" isimli Þiirininiki beytiyle bitiriyorum.

Güneþ gibi þefkatli, yer gibi tevazûluSu gibi sehavetli, merhametle dolu ol.

Gökçek gerek derviþin saný yoksula bayaSuçlularýn suçundan geçip hoþgörülü ol.

Lisaný merhamettir kollarýn sarar beniSelçuklu gurbettedir Osmanlý arar beniAkminare Veliler burcuna çýkar beniÞeyh Hamid-i Veli'nin kollarýyla sar beni. Nurullah Genç

Adem ve eþi Hz. Havva'ya sunmuþtur. Böylece irade ve aklýnönemine dikkatimizi çekmiþtir. "Ey sen ve eþin! cennette yer-leþin, dilediðiniz yerden yiyin, ancak þu aðaca yaklaþmayýnsonra zalimlerden olursunuz" (A'raf 19) Allah bu ayette insanailk seçim hakkýný tanýmakta, aklýný ve iradesini kullanmasýnýistemektedir. Derken þeytan, birbirine kapalý ayýp yerlerinikendilerine göstermek için onlara vesvese verdi. Ve Rabbinizsizi bu aðacý sýrf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olur-sunuz diye yasakladý dedi. Ve onlara ben gerçekten size öðütverenlerdenim diye yemin etti. (A'raf 20, 21) Burada dikka-timizi çeken, en önemli unsur, þeytanýn Hz. Adem'ikandýrýrken, kandýrýþ þeklini akla uygun, göstermeye çalýþ-masýdýr. Buradan da anlýyoruz ki, Allah, insaný þeytanýn hileler-ine karþý korunmasýný aklý sayesinde saðlamasýný istemiþtir.Fakat, þeytan onlarý bu akla uygun gibi görünen, hilesiyle aldat-tý. Aðacýn meyvesini tattýrdýktan sonra, ayýp yerleri kendilerinegöründü ve cennet yapraklarýndan üzerlerine örtmeyebaþladýlar. Rab'leri onlara, "Ben size, o aðacý yasaklamadým mý,ve þeytan size apaçýk bir düþmandýr demedim mi?" (A'raf 22)diye nidâ etti. Bu ayetlerden de anlaþýldýðý gibi, Allah insana birseçim yaptýrmakta bu seçimde ise insanýn aklýný kullanarakseçeneklerden birini tercih etmesini istemektedir.

Hz Adem ve Hz. Havva, þeytanýn yalanlarýna kanarakseçimlerini þeytanýn hilesi yönünde yapmýþlar ve ziyanauðrayanlardan olmuþlardýr. Ýþte insanýn vâr oluþuyla baþlayanilk seçimi yani yanlýþ bir akýl yürütmesiyle girdiði ilk günahý buolmuþtur. Bu olayýn hemen ardýndan Hz. Adem ve Havva, yap-týklarý yanlýþlýðý farkýna akýllarý sayesinde varmýþlar ve hemenþöyle demiþlerdir. "Adem ve eþi dediler ki; Ey Rabbimiz,biz kendimize zulmettik, eðer bizi baðýþlamaz ve bizeacýmazsan, mutlaka ziyan edenlerden oluruz" (A'raf 23)iþte bu af dileme yine insanýn iradesini kullanarak, ziyandaolduðunu farketmesi anlamýna gelmektedir.

Allah bir çocuðu yada aklý baþýnda olmayanlarý, kýyametgününde suale çekmeyeceðini bildiriyor. Buradan da anlýyoruzki, insanýn Rabbi katýnda sorumlu bir varlýk görünmesininsebebi, doðru ve yanlýþý ayýrd edebilmesini saðlayan akýl sahibiolmasýdýr.

Ýnsan olmak ve insan olmanýn sorumluluðunu taþý-manýn çok zor olduðu bir dönemi yaþamaktayýz. Ýnsana verilenyeryüzü halifeliði, yani Allah'ýn dinini yaþama, yayma, yaþat-maya vesile olma görevi, sýrtýnda yumurta küfesi taþýyaninsanýn haline benzemektedir. Bizler, yaratýlanlarýn enmükemmeli ve en sorumlusu olduðumuzu unutmadan Hz.Ebubekir'in ifadesi ile "Keþke þu aðaçtaki kuþ olsaydým dainsan olmasaydým, insan olmanýn sorumluluðu belimibüküyor" ifadesi ile bizlere yüzyýllar öncesinden insan olmanýnzorluðunu ifade ediyor.

Rabbim bizleri, doðru düþünen, doðru kararlar alan,doðru akýl yürüterek, kalp gözünü açýk tutan kullarýndaneylesin.

Somuncu Baba Mart-Nisan 200252 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 53

Den

eme

Dað doruklarýnda dolaþýr, büyük insanlarýn efkârý.

Kimse bilmez, neden hep hüzünkaplýdýr yürekleri ve yüreklerinin

aynasý, o nurlu çehreleri,Anlatýr bize o yüce insan, Ölmeden

önce ölün hadisinin sýrrýný.Hüzün kaplýdýr hep kalbi,

bütün insanlýk adýna, Yüreði; memleketin acýsýndadýr,

Afganistandadýr, Keþmirdedir,Çeçenyadadýr, Kosovadadýr ve kan

aðlayan Filistindedir. Bu yüzden efkârý ve sýzýsý,

daðlarýn en yüce yerindedir.O yüce kamet, konuþmaz konuþsa!

birþeyler söylese! kýzsa baðýrsaistersin. Ama o kýzar mý hiç!

Kýzsa, sevgiyle yoðrulan yüreði,bilmem kaç milyon parçaya bölünür. Bir nazarý, bir sükutu anlatýr herþeyi

anlayana. Onlar bu dünyanýn,Rasulün ifadesi ile

“Garip gelip garip gidenleridir” Ýnsanlýk bilmez neler borçlu olduðunu

bu yüce ruhlara, anlasaydý eðer insanlýk

“Bir alimin ölümü, bir alemin ölümügibidir” hadisini

Alemi tercih edermiydi alime...

Eskiler, kýz isteyeceklerinde yada bir insaný soruþ-turduklarýnda sorarlarmýþ "Ýnsan evladý mý" diye. Busoru yýllar önce saçma gelirdi ve böyle sorumu olurmuþderdim. Ama geçen yýllar gösterdi ki, bu soru ve cevabýne kadar da önemliymiþ, hele insanlýðýn böylesi rab-binden uzaklaþtýðý, hevasýna uyduðu bir dönemde busoru daha bir anlam kazanýyor.

Kainatýn oluþ sebebi insan, yani biz. Gözümüzüçevirip baktýðýmýzda gördüðümüz ve göremediðimiz herþey, insan tarafýndan anlaþýlmayý bekliyor. Ýnsan vardiye var gökyüzü, yýldýzlar, bulutlar, milyonlarca galak-si, milyarlarca gezegen, okyanuslar, hayvanlar bitkiler.

Velhasýl Rahman, kainatý insan için yarattý. Ýnsanýda Rahman'ý bilsin, tanýsýn ve kulluk etsin diye..

Allah, bilinmek istediði için insaný yarattýðýnýbildiriyor bize "Bir sýrdým, bilinmek istedim" diyebuyuruyor. Niçin bilinmek istedi ki, zaten Allah'ý bilenmelekler var diye düþünülebilir. Allah için meleklerindurumu kendilerine verileni düþünerek akl ederekmuhakeme ederek deðil, öðretileni öðretildiði kadarýylabildirileni bildirildiði kadarýyla uygulamaktý. Melekler,Allah'ýn her istediðini yapan, itiraz etmeyen, gururlan-mayan, aceleci olmayan, gýybet etmeyen, yalan söyle-meyen, öldürmeyen, hýrsýzlýk yapmayan, zina etmeyenbir yapýda yaratýlmýþlardýr. Ýnsanlarý ise yalan söyleye-bilecek, zina edebilecek, hýrsýzlýk edebilecek, adamöldürebilecek, dedikodu edebilecek bir yapýda yarat-mýþtýr.

Allah insaný yarattýktan sonra meleklere dönerekinsana secde etmelerini emretti. Ýnsan, böylesinekusurlu ve günah iþlemeye meyilli olmasýna raðmenonu, meleklerden üstün kýlan ne olabilirdi. Allah hiçkusur ve günah iþlemeyecek þekilde programladýðýmelekleri insana niçin secde ettirt-miþtir. Bunu meleklerdeanlamamýþ ve sor-muþlardý. Fesat çýkara-cak, kan dökecek birvarlýk mý yaratacaksýndiye? Bunun üzerineAllah (c.c) Meleklereithafen; "Doðrusu biz,

emaneti göklere, yere, daðlara sunmuþuzdurda onlar, bunu yüklenmekten çekinmiþtir. Veondan korkup titremiþlerdir."

Neydi bu insana verilen emanet, ve neydi bu gök-lerin, yerin, daðlarýn, titreyip korktuðu ve hatta daðlarýnbu emanet karþýsýnda baþ eðerek parça parça olmasýnasebep. (Haþr 21) Ve insan, nasýl oluyor da daðlarýn, gök-lerin ve yerin almaya cesaret edemediði bu kutsalemaneti yani, yeryüzünde Allah (c.c)'ýn halifesi olarak,Allah'a kulluk etme vazifesini üzerine almýþtýr. O,küçücük cüssesiyle emaneti almaya nasýl talip olmuþ-tu? Ýnsanýn bildiði, meleklerin, daðlarýn ve yerinbilmediði neydi acaba?

Önce Rahman, insana kendi ruhundan üfledi veinsan, Rahmandan bir parça taþýyarak lütuflandýrýlmýþoldu. Ardýndan insana, eþyalarýn ismi öðretildi veinsana onu diðer bütün varlýklardan farklý kýlan akýlbahþedildi. Akýl demek, seçenek demekti, doðru ve yan-lýþý, güzel ve çirkini, günah ve sevabý, haram ve helaldenbirini seçmek demekti. Bu seçebilme özelliði insanýyaratýlanlarýn en þereflisi olmasýný da saðlayabilirdi,yaratýlanlarýn en alçaltýlmýþý olmasýna da sebep olabilir-di. Rabbin ise insandan istediði, "Kul oldum rabbim"demesiydi. Fakat bu kulluðu onaylamak, meleklerdekigibi, bir belirlenmiþlikle olmayacaktý, insanýn kulolduðunu onaylamasý yada onaylamamasý, seçeneksahibi olmasý anlamýna geliyordu. Yani, Allah'a, kulolmama özelliðini de yaratýlýþýndan getiriyordu.

Ýþte insaný diðer varlýklardan üstün kýlan, hattameleklerden de üstün kýlan bu seçme hakkýna sahipolmasýydý. Bu seçimi ise insan, aklý ile yapacaktý, Kur'anbu seçimi dile getirirken bir çok yerde, insaný uyararak

"Hiç düþünmez misiniz,hiç akl etmez misiniz,hiç görmez misiniz, hiç

ibret almaz mýsýnýz,hiç öðüt almazmýsýnýz? diyerek bizi

uyarmaktadýr. Allah (c.c) bu seçme

özgürlüðünü, ilk önce ilkinsan ve peygamber olan Hz.

Ýnsana Sunulan Ýkram;

A k ý l

MustafaAY

Somuncu Baba Mart-Nisan 200254 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 55

bozulmanýn önü alýnamaz.Nitekim, Ýtalya'nýn en öndegelen sosyal bilimcilerinden biriolan Luigi Berto "Di Pietro'nunyapabileceði hiç bir þey yok,"diyor. "Bakýn, benim alýþveriþettiðim manav, Pietro'nun pos-terini dükkânýna astý, amaçürük meyveleri bana kakala-mayý hâlâ ihmal etmiyor.Durum çok açýk: Suçlularýyuhalayarak ve kahramanlarýalkýþlayarak vicdanýmýzý rahat-latmak isti-yoruz. Ama hiçbirþekilde kendimizi deðiþtirmeyi,baþka bir varlýk alanýna doðruaçýlmayý göze alamýyoruz."3

Tasavvuf, kendini deðiþ-tirmek ve baþka (daha yüksek)bir varlýk alanýna doðru yelkenaçmak hususunda insanoðlunamuazzam imkânlar sunmak-tadýr. Kendimizi deðiþ-tirmedikçe, baþkalarýný deðiþti-remeyiz. Peygamberimizin (sav)temel vasfý, "Yürüyen Kur'an"olmasýydý. Allah kelamý bileancak tatbik edilirse insanlarýgüzelleþtirir; sadece nazarî kab-ulle yetinmek, hayatýdönüþtürmez. Ýtalyan sosyolog,bu evrensel hakikatin farkýnda.Þöyle diyor: "Ýtalyanýn geleceðimanavýn, önünde duran ikielmadan hangisini kesekâðýdýnakoyacaðýna baðlý. Saðlamelmayý koyarsa Ýtalya kurtula-cak, kaþla göz arasýnda çürükelmayý koyacak olursa, durumu-muz cidden çok kötü demektir."

Ýslâmýn temel ilkelerine vebir arýnma yöntemi olantasavvufa sarýlalým. Dünya veâhiretimiz birarada kurtulsun.Zaten baþka türlüsü mümkündeðildir.Dipnotlar (*) Ýstanbul: Ýz, 1994.1. Sabri Ülgener: Darlýk Buhranlarý ve ÝslâmÝktisat Siyaseti, Ankara: Mayaþ, 1984, s. 152.2. A.g.e., s. 154.3. Luigi Berto: "Ýtalya, Devrim ve ÇürükElmalar," Yeni Þafak (Çev. E. Balcý), 12. 6.1995, s. 16.

Dr.MustafaÖZEL

Ek

on

om

i

Birey, Burjuva veZengin* baþlýklý çalýþmamý,Ýmam-ý Gazali'nin birçokkiþiyi þaþýrtan þu sözüylebaþlatýyorum: "Hikmet,dünyanýn mamurluðu için,gafletin yaygýn olmasýnýgerektirir. Eðer bütün insan-lar kýrk gün sadece helâlin-den yemeðe uðraþsalar,onlarýn dünyaya karþý buzühdlerinden ötürü dünyaharap olur, çarþýlar ve geçimyollarý boþ kalýrdý." Ýlk andaister istemez irkiliyorsunuz.Büyük âlim ne demek istiyoracaba? Çalýp çýrpmak, insan-larý aldatmak normal midir?Gazali'nin kasdýný nasýl þer-hedebiliriz?

Ýnsanoðlu bir imtihandünyasýndadýr ve tabiatýitibarýyla melek deðildir.Mala düþkündür, þehvetedüþkündür, zulme mey-yaldir. Ed-Dîn olarak Ýslâm,Hz. Adem (as)'den itibaren,onun bu zaaflarýný törpülem-eye, tam ortadan kaldýrmasada asgari seviyeye indirmeyeuðraþýr. Tam bir baþarý zateneþyanýn tabiatýna uygundeðildir.

Ýslamda iktisadî hayatýnahlâkî cephesini denetlemekbu bakýmdan siyasîotoritenin vazifesi sayýl-mýþtýr. Yani, Müslümanlarýnsiyasî otoritesi, teorik olarakmümkün olmadýðýný bilebile, bütün ümmeti o azýnlýkiçine sokmaya çalýþmaklayükümlüdür. Bunun içintesis edilen mühim birmüessese hisbe teþkilatýdýr.Ýslâm toplumunda “iyiliðiemretmek, kötülükten sakýn-makla” görevli en temelmüessese. Bizzat Hz.Peygamber'in (sav) ilk muht-

esib olduðunu biliyoruz.Tayin buyurduklarý muhtesi-blerden üç erkek ve iki kadýnsahabinin adý da kayýtlardageçmektedir.

Ýmparatorluklar dönem-inin fütüvvet/ahilik teþkilat-larý da ekonomi-ahlâk gergin-liðini ortadan kaldýrmak,olumsuz etkilerini asgariyeindirmek üzere kurul-muþlardý. Hem bir teþkilat,hem bir tarikat, hem bir ikti-sadî teþekkül idi. Bütünesnaf kesimlerinin, zaman-ýkadîmden süregelen pirlerivardý. Elimizde bulunanfütüvvetnâmelerde, özelllikleHz. Ali yiðitlik, kahramanlýkruhunun timsali olarakresmedilmektedir. "Bir kimsetarikin ve þeyhin heftke-merbeste Emir el-Mü'mininAli el-Murtaza'ya iriþ-dirmese tarikat içinde anýngüft-ü gûyu sahih olmaz,tekye duasý dahi sahih olmazve yediði lokmasý dahiharamdýr."1

Ne var ki, týpkýGazali'nin yukarýda iþaretettiði gibi, ahaliyi ehl-i takvaazýnlýk içine sokmak þöyledursun, bu fütüvvet ehlininzaman zaman yoldan sap-týðýný görüyoruz. Nefehat el-Üns'ün tabiriyle, "Fütüvvetehlinin ve civan-merdlerinlibasýn giyinip kendisifütüvvet yüklerinin altýnagirmeyenler" ortada ciritatmaya baþlýyorlar. Nitekim,ilk Türkçe fütüvvetnâmesahibi Yahya bin Halil, budurumu yakýcý bir dilletenkit etmektedir: "Þöylegördüm ki, fütüvvet ehlimütehayyir olup bâtýlameþgul oldular ve bâtýlamaðrur olup delâlet yoluna

kendilerin sebil kýldýlar,hidayeti koyup bid'ateuðradýlar ve þehvetlerin galipolup bunlara hâkim oldu.Delâlet birle çok mal dizdiler,marifet yerine kavga ve çek-iþler koydular ve gökten inensofraya haram taam koydularve miskinlik yerine benlikkoydular ve kemiði ve yavuziþe varmayý fütüvvet yerinekoydular ve taat yerine fesadkoydular."2

Kýssadan hisse: Ýnsan-oðlu, zaaf ve iradenin kavþaknoktasý. Zalim ve cahil. Akýlve irade sahibi. Sosyalörgütlenme, aklý ve iradeyicehalet ve delalete galipgetirme arayýþýndan baþkabir þey deðil. Cehalet vedelalet bugünün toplumundazafer tacýný giymiþ gibi.Sadece Türkiye'de deðil,belki dünyanýn bütünülkelerinde. Bir kýsým insan-lar sürekli çalýyor, geriyekalanlarýn büyük bir kýsmýise onlara imreniyor.Kendileri vurguna katýla-mayanlar, çocuklarýnýyetiþtirip vurgundan payalma yarýþýna sokmak istiyor.Bu gerçeðin en çarpýcý örnek-lerinden biri, Ýtalya. Oradakamu vicdanýný temsilenortaya çýkan bazý insanlarýnmücadelesi, ekonomi ileahlâk arasýndaki uçurumunne ölçüde derinleþtiðinigöstermektedir. Ne var ki,dünyanýn her ülkesi kendiçapýnda bir Ýtalya. Böyleolmasa, Ýtalyan savcý DiPietro'nun adýný ezberlermiydik? "Temiz Eller"operasyonu, okul çocuk-larýnýn bile dilinde.

Ancak, manevî bir ihyayaþanmadýkça, bu sosyal

Ekonomi ve AhlâkEkonomi ve Ahlâk Yeni, hiç eskimez ki Kökleri su gibi derinlere inerSonsuza boy sürer dallarýTýpký Malatya gibi;Eski BattalgaziAspuzu baðlarý yenisiDüre düre gelir çaðlarý

Bir Malatya’kiHititlerden beri anlý-þþanlýdýrYüreðiyle, bileðiyleUygarlýk savaþýnda bir delikanlýdýrRüzârý var Battal Gazi kýlýcýGülleri var, her dem gönül alýcý,Güzelleri sanki yürek deliciÜnlüdür kayýsýsý, þekerparesiYýllar var ki semtinden hiç geçmedimAzat mýdýr tutsak mýdýr bilememHiç aklýmdan çýkmaz Beylerderesi

Niyazi-ii Mýsrî burda doðmuþturAþk yaðmurun bana burda yaðmýþtýrBir kutsal beldedir yeþil MalatyaKar kalkýnca daðý taþý papatyaGülden, gelincikte reçel yapýlýrGönül burda gördüðüne kapýlýr.Darende’de yatar Somuncu BabaKarýþtýr tarihi tütsün sýcaðýBir belde ki Her tarafý alperenler ocaðý

Þeyh Hamid-ii Veli baþka bir doruk.Baþka bir alemden gülce gülümserVe Osman Hulûsi Ateþ EfendiHer gece bir yýldýzdan iþaret ederMalatya’da gündüzün rengi yeþilGeceleriyse leylâkiVe topraðýn kaný esmerMalatya ovasýný Ortasýndan keser Tohma ÇayýDostluðun böylesi de olurmuþ meðer...

Bahaeddin KARAKOÇ

BBiirr ÞÞeehhrriinn DDaammaarrllaarrýýnnddaa......

Somuncu Baba Mart-Nisan 200256 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 57

ÖÐRETMENLÝÐE BAKIÞIKuruluþunda etkin çabalarý

olan Cumhuriyetimizin gençbakaný M. Necati'yi her þeydenönce bir eðitimci ve eðitim bakanýolarak tanýmamýzýn asýl sebebi,öðretmenliði asýl meslek olarakkabul ettirmesi, ona deðer vermesi,onu sevip saymasý, güven duymasýve korumasýna baðlamaktayýz. Buvesileyle onun öðretmenlerle ilgilianýlarýndan birkaçýný burada aktar-mak daha uygun düþecektir.

Gazi Eðitim Enstitüsününyapýlmasý için yaptýðý teklife maliyevekilinin parasý olmadýðýnýsöylemesi üzerine: "Benim vazifem okul yap-mak, öðretmen yetiþtirmek, senin vazifen debunun için para temin etmektir. Vazifemi yapa-mazsam, okul açamazsam ben ayrýlmalýyým.Para bulamýyorsan sen çekil, para bulabilecekbir maliye vekili gelsin."

1926'da bir kurs sonrasý bir bayan öðret-men ondan gördüðü tevazu ve yakýnlýktancesaret alarak: "Efendim biraz da beni Ýstan-bul'a tayin etmenizi rica ediyorum, orada mod-ernleþmek istiyorum."dileðine ; "Kýzým, senindaha fazla modernleþmeðe hiç ihtiyacýn yok.Sen yine kendi okuluna, Sivas'a dönmelisin.Orada çevreni modernleþtirmeðe çalýþmalýsýn."dediðini emekli müfettiþ Rüþtü Büke nakleder.

Öðretmeninin haklarýný savunan birbakanýn bir diðer anýsýný da Sadýk Çiner'inRauf Ýnan'a yazdýðý mektubundan öðreni-yoruz:

"Güney illerimizden birinde öðretmenler-on gün geçtiði halde-maaþlarýný almadýklarýnýtelle Necati'ye bildiriyorlar. Necati, o ilin vali-sine yirmi dört saat içinde öðretmenlerinmaaþýný veremezse, oradaki bütün öðretmenleribaþka bir ile nakledeceðini yine telle bildiriyor.24 saat sonra validen gelen tel öðretmenlerinmaaþlarýnýn tamamýyla ödenmiþ olduðunu

haber veriyor. Necati bu tellerleiçiþleri bakanýna gidiyor; elindeimkâný varken bu valinin öðret-men maaþlarýný nedenödemediðini soruyor. Bu kadaraldýrýþsýz olan bu adamýnüzerinden valilik görevi alýnýyor.

Atatürk'e Verilen AnlamlýCevap

Milli Eðitim Bakanlýðýhizmetlerini denetlemek, MilliEðitim görevlilerine rehberliketmek ve gerekli soruþturmalarýyapmak üzere görevlendirilenmüfettiþleri Atatürk'e takdimettiðinde Atatürk, Necati Bey'e :

-"Bu beyler, mesleðe çok iyi hazýrlanmýþyetkili genç insanlardýr. Bunlar müfettiþliktenayrýlýp baþka ne gibi iþlere terfi edebiliyorlar?"diye sorunca , Necati'nin cevabý:

-"Öðretmen olacaklardýr Paþam ." þeklindeoluyor.

Asker Kaçaðýndan KahramanlýðaNecati Ýstiklâl Mahkemesi Baþkaný olarak

Kastamonu'da sanýklarý yargýlamaktadýr.Aralarýnda askerlikten kaçmýþ gençler de vardýr.Çoðu okuma-yazma bilmeyen bu gençlerinsuçlarý o günün þartlarýnda oldukça da aðýrdýr.Sayýsý yüzleri aþan bu genç insanlarla uzunuzun konuþup onlarý adeta büyüleyerek etkile-di. M. Necati'nin ikna kabiliyeti sonucu gönül-leri vatan ve millet aþkýyla tutuþan gençlercephelere koþmak için birbirleri ile yarýþ ettiler.Koþtuklarý cephelerde bunlarýn çoðu þehitolmuþlardýr.

Ýþte ikna, iþte hukuk, iþte eðitim... eþittir M.Necati. Günümüzde bunlara ne kadar da ihtiy-acýmýz var.

Her Ýnsanýn Ýþe Yarayan Bir Yaný VardýrMillî Eðitimde çalýþan Genel Müdürlerden

birisi yanýnda çalýþan memurlardan birisiniBakan Necati'ye þikayet edip, onu atmak iste-diðini bildiriyor. Genel Müdürü dinleyen Necati

"kendisini on gün daha deneyiniz" dedi. O akþamherkes gittikten sonra, söz konusu memuru yanýnaçaðýran Necati, beraberinde yemeðe götürdü. Nelerkonuþtuðu bilinmiyor ama, bilinen bir þey var.Genel müdürün en çok memnun olduðu memur omemur oluvermiþti. Necati kendisi korku bilmezdihiç kimseyi de korkutmazdý. Korku ile iyi sonuç alý-namayacaðýný bilir; her insanýn iþe yarar bir yanýolduðuna inanýrdý.

Onu Dinsizlik Ýle Ýtham Etmek Haksýzlýk!Bir yazýsýnda "Ey Türk, sende Allah'tan gelen

bir hassa var." derken, bir yazýsýnda da; "Cesaretinanasý saffettir. Ve sen melekler kadar safsýn Tanrý,seni emellerine çabuk kavuþtursun." diye çocuðu-nun yorganý ile karda kýþta merminin üstünü örten'ana'ya dua eder. Böyle bir kiþinin dinsizlik ile ithamýne derece insafa sýðar? Notlarý arasýnda "ÖðretmenAllah'a en yakýn kiþidir." Ýfadesine rastlanýr. Allah'ainanan imanlý bir insandý maneviyata saygýlý idiÝzmir'den ayrýlýrken babasý Hâlit Bey'in boynunaastýðý Enam-ý Þerif'i ölümüne kadar taþýdýðýnýn þahi-di de ünlü þair-yazar Halide Nusret Zorlutuna'dýr

M. Necati'nin Kayýp Dört Not Defteri!..Hamdullah Suphi Tanrýöver, yazý ve hitabeleri-

ni Dað Yolu adý altýnda toplamýþ ve ilk cildin,i MaarifVekili olan M. Necati'ye bizzat sunmak iç,inmakamýnda ziyaret eder. Bu sýrada M. Necatimasasýnýn alt çekmecelerinden ayrý ayrý zarflardadört defter çýkarýr ve Hamdullah Suphi'ye þunlarýsöyler: "Bunlar 1918'den sonrasýnýn notlarý. Hepside istisnasýz yaþanmýþ vakalar...Kabinenin en gençazasý bendim. Muallimler Birliði Reisliði yapýp þimdide maarif vekiliyim. Ýnanýn bana üstad, þu andahalledemediðim bir mevzu ile karþýlaþýrsam nasýl ruhve ölçü içinde onu ele almam icap ettiðinin, en iyitarifini, yine bu notlar içinde bulup çýkarýyorum,çünkü üzerinden sadece beþ sene geçmesine rað-men , biz milli mücadelenin havasýný bugün birazdaha kayýp ediyoruz, biraz daha Bizans'a veyaÝran'a, Osmanlý Türklerinin baþýný yiyen iki yabancýifsada kayýyor, bir de bunlarýn arasýnda Avrupamukallitliði ekliyoruz. Milli Mücadele ruhunu yeninesle aþýlamak için, bu defterlerin notlarýný, þumakamdan ayrýlmamý bekliyorum." Bu sözlerdençýkan serzeniþ, hâlâ tazeliðini ve güncelliðini koru-muyor mu? Ýki binli yýllarda Türkiye'nin durumuayný deðil mi? Bu fotoðraf sanki bugün çekilmiþgibi... Mukallitlik, ona buna benzemek bugün degündemde.

Hamdullah Suphi, Birinci defteri aldým, keþkeötekileri de alsa idim. Çünkü M. Necati 1929 sen-esinin yýlbaþý gecesi henüz otuz beþ yaþýnda iken

menhus hastalýktan öldü. Defterler de kayýp oldu.Sahibi ile beraber." Bu defterlerin çok sevdiðiarkadaþý Vasýf Çýnar'a atfen Maarif VekaletiMüsteþarý, Felsefeci Mehmet Emin Bey tarafýndanalýndýðýný ve bazý parçalarýný kendi idaresinde çýkanHayat Mecmuasýnda neþrettiðini naklediyor.Doðrusu bu mecmualarýn ve defterlerin bulunupincelenmesi, açýklýða kavuþmasý hayýrlý bir hizmetolur . Onlar o devrin fotoðrafý. Akýbeti meçhul ancakmühim defterler olduðu kesin.

SonuçMustafa Necati, bütün benliðini Türk Milletine

hizmete adamýþ ender devlet adamlarýndan birisidir.Onun Türk eðitim sisteminin bilimsel temellere otur-tulmasýnda, her Türk insanýnýn eðitim imkânlarýn-dan yararlandýrýlmasý yolunda harcadýðý çabalarunutulmayacaktýr.

Kendi anýlarý ve yazýlarýyla kendisini anlat-maya çalýþtýðýmýz M. Necati'nin makamý cennet,ruhu þad olsun diyerek; son sözü , yukarýda adýgeçen hatýra defterinin arasýndan çýkan bir þiirle yinekendisine býrakýyoruz:

"Duymadan düþünmek yok dinimizdeBiz kalp adamýyýz, gönül eriyiz,Ýnsanýz...Ýnsanlýk esastýr bizdeNe ciniz, ne melek, ne de periyiz

Gönlümüz kýlýçtýr, tenimiz kýnýOrada saklarýz vatan aþkýnýÜlkeler fetheder sevgi akýnýSanmayýn bu yolda bizler geriyiz

Okuyup okutmak iþimiz bizimHaram lokma kesmez diþimiz bizimHer yerde bulunmaz eþimiz bizimBiz yeni hayatýn erenleriyiz.

Ýstiklal Mücadelesi Hatýralarýyla Ýstiklal Mücadelesi Hatýralarýyla Unutulmayan Milli Eðitim Bakaný Unutulmayan Milli Eðitim Bakaný

GeçenSayýdan Devam

Darendeli Mustafa NecatiDarendeli Mustafa Necati

nce

l

Mustafa Necati

DÝPNOTLAR1-Mehmet EMÝRALÝOÐLU, Mustafa Necati, Emel Yay., Ank., 1967. S.17-192-Ali TOPÇU, Mustafa Necati'nin Kayýp Dört Not Defteri, Darendeli'nin Sesi,Þubat 1991

KAYNAKÇA:1- BAÞAR, Erdoðan, "Cumhuriyet Devri Türk Eðitiminde Mustafa Necati'nin

Yeri", Çaðdaþ Eðitim, S.181 (Ekim 1992)2- EMÝRALÝOÐLU, Mehmet, Mustafa Necati, Ankara 19673- ERGÝN, Osman Nuri, Türk Maarif Tarihi, Ýstanbul 1977, C.V4- ERGÜN, Mustafa, Atatürk Devri Türk Eðitimi,A.Ü DTCF Yay, Ankara 19825- ERTEM, Ahmet , Nacati Bey, Ankara 1943 6- GÜLSEREN, Mehmet, "Mustafa Necati Bey" Çaðdaþ Eðitim, S. 30 (1979) 7- ___________, "Mustafa Necati'yi Anýyoruz" Çaðdaþ Eðitim, S. 62 (1979)8- ___________, "Mustafa Necati Anýlýyor ve Anýlacak" Eðitim Alaný, S. 599- ___________, "Darendeli Mustafa Necati'yi Hep Anacaðýz" Darendeli'nin

Sesi, Ocak 199110- ÝNAN, M. Rauf, "Mustafa Necati", Kiþiliði, Ulusal Eðitime Bakýþý, Konuþma

ve Anýlarý, T.C. Ýþ Bankasý Yay, Ankara 198011- ÖNDER, Ahmet, "Mustafa Necati Bey ve Ýstiklal Mücadelesi Hatýralarý",

Ankara 195312- TAÞYÜREK, Muzaffer, "Lozan'a Hayýr Diyenler", Zaman Gazetesi, 1 Mart

1993 13- TOPÇU, Ali, "Mustafa Necati'nin Kayýp Dört Not Defteri", Darendeli'nin

Sesi, Þubat 1991

Yrd. Doç.DrCemil

GÜLSEREN

Ba

sýn

da

n

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi

Somuncu Baba Dergisi

Somuncu Baba Mart-Nisan 200258 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 59

Bir varmýþ bir yokmuþ. Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berberiken... Ben ninemin beþiðini týngýr mýngýr sallariken, anam düþtü eþikten, babam düþtü beþikten.Gel zaman git zaman eski zamanlarýn birinde birpadiþah varmýþ. Bu padiþahýn bir kýzý ile altý oðluvarmýþ.

Padiþah ülkesini adaletle yönetir, çocuk-larýna da çok iyi babalýk yaparmýþ. Çocuklardasarayda çok mutlu yaþarlarmýþ. Tek üzüntülerivarmýþ. O da annelerinin onlar daha küçükkenhastalanýp ölmesiymiþ.

Padiþah ava çok meraklýymýþ. Sýk sýk avaçýkar, avladýðý av hayvanlarýný halkýndan fakirolanlara daðýtýlmasýný emredermiþ. Yine böyle birav sýrasýnda ormanda yolunu kaybetmiþ. Nekadar uðraþtýysa da adamlarýný bir türlü bula-mamýþ. Çaresizlik içinde atýndan inip etrafýnabakýnýrken karþýsýna yaþlý bir kadýn çýkmýþ.Padiþah ona ormandan çýkacak yolu sormuþ.Kadýn karþýsýndaki adamýn giyiminden onunpadiþah olduðunu anlamýþ. Aklýna gelen bir fikir-le sinsi sinsi gülerek: 'Sizi bir þartla ormandançýkarýrým Sultaným' demiþ.

Padiþah:-Þartýn ne ise kabul ediyorum. Sen biran

önce bana yolu göster demiþ.-Benim bir kýzým var. Kendisi dünya güze-

lidir. Eðer onunla evlenmeyi kabul ederseniz sizeyardým ederim.

Padiþah kadýna þartýný kabul ettiðinisöylediðine piþman olmuþ. Ama sözünden döne-memiþ. Birlikte kadýnýn evine gitmiþler. Kadýnýnkýzý Nergis gerçekten de çok güzelmiþ. PadiþahNergis'le birlikte saraya dönmüþ ve 7 gün 7 geceyapýlan bir düðünle evlenmiþ. Padiþahýn kýzýSedef ve 6 oðlu bu duruma biraz üzülmüþ,babalarýna karþý çýkmamýþlar. Ýlk günlerde Nergisgayet iyiymiþ. Ama gün geçtikçe padiþah onunyanýnda garip bir huzursuzluk duymaya baþlamýþ.Onun, çocuklarýna bir kötülük yapacaðýndankorkarak kýzý Sedef 'le 6 oðlunu baþka bir sarayagötürüp yerleþtirmiþ. Onlarýn yanýndan ayrýlýrkengözyaþlarý içinde:

-Bakýn yavrularým þimdi beni iyi dinleyin

demiþ. Bundan sonra siz burada kalacaksýnýz.Büyük olanlarýnýz küçük olanlarýnýza bakacak veonlarý koruyacak. Size güveniyor ve çok seviyo-rum.

Çocuklar da aðlayarak babalarýna sarýlmýþlar.Bugünden sonra padiþah sýk sýk çocuklarýnýziyarete gelmiþ. Nergis bunu kýskanarak öfkeiçinde 'Size bir büyü yapayým da görün' diyesöylenmiþ. Nergis evlenmeden önce büyücülükyapýyormuþ. Hemen beyaz büyülü kumaþtan çokküçük gömlekler dikmiþ ve bir gün gömleklerlebirlikte onlarýn yanýna gitmiþ. Çocuklarýn üstünegömlekleri atarak oradan kaçmýþ. Sedef arkadaolduðu için ona gömlek gelmemiþ. O anda oðlan-lar hemen beyaz güvercin haline dönmüþ veuçmuþlar. Sedef arkalarýndan çok aðlamýþ. Hergün gelmelerini beklemiþ. Ama ne gelen varmýþne giden. Bir gün yine aðlayarak kardeþleriniararken karþýsýna ak saçlý, ak sakallý, nur yüzlü birdede çýkmýþ ve neden aðladýðýný sormuþ. Sedefkardeþlerinin baþýna gelenleri anlatmýþ. Ýhtiyardede:

-Onlar için ayrýk otlarýndan toplayýp hep-sine birer gömlek ör. Yalnýz bu gömlekleri örerkenhiç konuþma. Eðer bir kelime bile konuþursanbüyü hiç bozulmaz.

Sedef hemen o gün ayrýk otlarýný toplayýp iphaline getirmiþ ve hemen örmeye baþlamýþ.Akþam olunca altý beyaz güvercin kýzýn yanýnagelmiþler. Kanatlarýný çýrparak insan haline dön-müþler. Kýz kardeþlerinin hiç konuþmadan örgüördüðünü görünce en büyükleri:

-Elindekini bizim için ördüðünü biliyoruz.Kazaklar bitinceye kadar her akþam buraya gelipyarým saat insan haline dönebileceðiz. Bizim içinbu fedakarlýðý yaptýðýn için sana minnettarýz.

Kýz örgüden sonra hiç konuþmadan örmeyedevam etmiþ. Bir gün komþu ülkenin padiþahýnýnoðlu Hasan adamlarýyla birlikte ava çýkmýþ. Kýzýnkaldýðý saray dikkatlerini çekmiþ. Orada hiçkonuþmadan sadece örgü ören Sedef'i görünceHasan aþýk olmuþ ve alýp kendi sarayýna getirerekonunla evlenmiþ.

Sedef evlendikten sonra da hiç durmadanörmeye devam ediyormuþ. Akþam da Hasan'dan

Ma

sal

Malzemeler:8 Adet yumurta10 yemek kaþýðý yoðurt10 yemek kaþýðýtereyaðý (tuzu alýnmýþ)Yarým limon suyu1 tatlý kaþýðý karbonat1 kg ceviz içi (küçük,küçük doðranmýþ)1 paket niþasta (Hamuruince açmak için)Baklavalýk unÞerbeti:

10 su bardaðý þeker9 su bardaðý su1 kaç dilim limon

Baklava dilimlendik-ten sonra üzerinedökülecek yað; 2 kgtereyaðý eritilip, pem-beleþtikten sonra durula-cak sýcak bir þekilde dil-imlenmiþ tepsinin üzer-ine dökülecek.

Hazýrlanýþý: Bütün malzemeler

karýþtýrýlýp kulakmemesi yumuþaklýðýndabir hamur elde edilir.Ceviz büyüklüðünde 39adet yumak alýnýr. Üzer-

ine nemli bir bez örtülüp1 saat dinlendirilir.Hamur-larý niþasta ileincecik açýp 6 sýrada birceviz serpilir. Bu iþlemyumaklar bitene kadaruygulanýr. Daha sonrahamuru (Baklava þek-linde) kesip üzerinetereyaðý konup, ýlýkfýrýna sürülür. Kýzarýncafýrýndan çýkarýlýr.Ilýyýnca þerbeti dökülür.(Þerbeti de ýlýk olacak)

Afiyet olsun...

Darende Baklavasý

Mu

tfa

kta

n

Somuncu Baba Mart-Nisan 200260 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 61

Sýdýka SARIRaziyeSAÐLAM

(Tarif: Sýdýka (Nadide) Karaömeroðlu’ndan

"Çocuk yetiþkin de-ðildir, yetiþkin gibi düþüne-mez davranamaz amazamaný gelince öðrenir.Burada zamaný gelince ter-imi son derece önemlidir.Çocuðun geliþ-mesisürecinde belirlidavranýþlarý yapabileceðini,bazýlarýný da yapamaya-caðýný bilmek belki de yan-lýþ tepkilere ve acelecieðitime engel olabilir.

Çocuk eðitiminde etk-ili olabilmek ve çocuklasaðlýklý iliþkiler kurabilmekiçin ilk adým, çocuðuçocukluðuyla yani yaþýnýngetirdiði doðal sýnýrlamalarve yetersizliklerle kabuletmek, ona ileride olmasýnýdüþlediði-miz yetiþkininveya kendimizin küçük birkop-yasý olmadýðýndandolayý kýzmamakla baþlar.Beklentilerimizin oluþ-masýný sabýrla ve güvenlebeklersek çocuða da bu aþamalarý yapmasý içindaha saðlýklý bir ortam oluþturmuþ oluruz. Zîraçocuk ÇOCUKTUR. Neden; onu, þimdidenyetiþkinler dünyasýna ayak uydurmaya çalýþýyor,ondan yaþýndan büyük davranýþlar bekliyor vebeklentilerinize uymadýðý için de kýzýp eleþtiriy-oruz?"1

Kendimizi çocuðumuzunyerine koyarak düþünelim;Onun duygularýný yaþamayaçalýþalým; Olaylara veçevremize çocuðungözüyle, onun algýlarýylabakmayý deneyelim.A n n e y i - b a b a y ýyani kendidavranýþlarýmýzýinceleyelim.

B i r

arkadaþýmýz, komþumuz,annemiz veya babamýzayakta iken, biz onunbeline veya göðsüne gele-cek þekilde dizlerimizinüstüne çökelim. O kiþiyehep aþaðýdan yukarýbakalým, o kiþide bize hepkaþlarýný çatarak, kollarýnýkavuþturarak, yerli-yersizkýzarak yukarýdan baksýn.Bu durumda o kiþiye birduygumuzu anlatmayaçalýþalým. Örneðin; Böyledurmaktan sýkýldýðýmýzýsöyleyelim, o kiþi de:"Hadi caným, sende herþeyi abartýrsýn zaten" dese,neler hissederiz?

Çocuklarýmýzýn bü-yüklerle konuþurken hepyukarýya bakmak zorundakaldýðýný kaç kezdüþündük? Bu konudabilinçli kiþiler çocuklakonuþurken ya çocuðunseviyesine eðilirler, yada

çocuðu kucaklarýna alýp kendi seviyelerine çýkarýr-lar.

Kendimizi çocuðun yerine koyarak onunduygu ve düþüncelerini anlamaya çalýþmak, sorun-larý çözmek açýsýndan çok faydalýdýr.

Prof. Dr. Atalay Yörükoðlu'nun: Çocuk-larýmýzýn söylemek isteyip te

söyleyemediklerini, belki de tamsöyleyecekleri sýrada bizim sus-turduðumuz duygu vedüþüncelerini dile getirdiði"PULSUZ DÝLEKÇE" adlý

çocuktan ana-babayayazýlmýþ mektubu oku-yalým;

S e v g i l iAnneceðim,

Babacýðým;

Somuncu Baba Mart-Nisan 200262 Somuncu Baba Mart-Nisan 2002 63

Çocuktan Al Haberi23 NÝSANKoþuyoruz ileri;Hür insanýz hür insanAtatürk'ün eseriBugün 23 Nisan

Ulusuma güç veren Düþmaný yere serenSaltanatý devirenBugün 23 Nisan

Sevinç sardý vatanýCoþuyor Türklük kanýSüsledik dört bir yanýBugün 23 Nisan

Çocuk bayramý adýBize atam adadý;Bilen bilir bu tadýBu gün 23 Nisan

Yurt yolunda yok dönmekAtamýzla övünmekHakkýmýz sevinmek, gülmekBu gün 23 Nisan

Mustafa YILMAZKAY

Her þeyi paylaþKimseyi incitme,Kendi kirlettiðini temizleYemekten önce ve sonra ellerini yýkaTuvaletten çýkarken sifonu çekBiraz düþün biraz oynaBiraz da çalýþSevgi dolu bir hayat sürVe mucizenin farkýna varElbette baþka þeylerde varNe biliyorsam hepsini ANAOKULUNDAöðrendim.

Robert FULGHUM

ERDEMErdem denilen þeyin, Diplomanýn ucunda deðil,Hemen elimizin altýnda olduðunuDaha ana okulda öðretmiþlerdi.Nasýl yaþayacaðýný, baþarýnýnnerede olduðunuSevginin nasýl bulunacaðýný, Hep orada öðretirler.

Tom

urc

uk

lar

Kevser BAKÝ

Bir HadisAmr Ýbnu'l As (r.a) anlatýyor:"Rasulullah (S.A.V) buyurdular ki; 'Çocuk-larýnýza onlar yedi yaþýnda iken namazýemredin. On yaþýnda olunca namaz (da kiihmalleri) sebebiyle onlarý ikaz edin, yatak-larýný da ayýrýn."Prof. Dr. Ýbrahim Canan (Kütüb-i Sitte, s.359)

TEKERLEMEHakký'nýnhakkýnda, Hakký'nýn dahakký varmýþ.Hakký,Hakký'nýnhakkýný vermeyinceHakký'nýnhakkýndan,Hakký gelmiþ.

Bütün duygu ve düþüncelerimi dile getire-bilseydim size þunlarý söylemek isterdim:

Sürekli bir büyüme ve deðiþme içindeyim.Sizin çocuðunuz olsam da sizden ayrý bir kiþilikgeliþtiriyorum. Beni tanýmaya ve anlamaya çalýþýn.

Deneme ile öðrenirim. Bana ayak uydurmaktagüçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaþlýkta veuðraþlarýmda özgürlük tanýyýn. Beni her yerde, herzaman koruyup kollamayýn. Davranýþlarýmýnsonuçlarýný kendim görürsem daha iyi öðrenirim.Býrakýn kendi iþimi kendim göreyim. Büyüdüðümübaþka nasýl anlarým?

Büyümeyi çok istiyorsam da ara sýra yaþýmdanküçük davranmaktan kendimi alamýyorum.

Bunu önemsemeyin. Ama, siz beni þýmart-mayýn. Hep çocuk kalmak isterim. Her istediðimielde edemeyeceðimi biliyorum. Ancak siz verdikçealmadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de ver-meyin. Sözünüzü tutamayýnca sizlere güvenim aza-lýyor. Bana kesin ve kararlý davranmaktan çekin-meyin. Yoldan saptýðýmý görünce beni sýnýrlayýn.Koyduðunuz kurallar ve yasaklarýn hepsinibeðendiðimi söyleyemem. Ancak, hiç kýsýtlan-mayýnca ne yapacaðýmý þaþýrýyorum. Tutarsýzdavrandýðýnýzý görünce hem bocalýyor, hem debundan yararlanmadan edemiyorum.

Öðütlerinizden çok davra-nýþlarýnýzdan etk-ilendiðimi unutmayýn. Beni eðitirken ara sýra yanlýþ

yapabilirsiniz. Bunlarý çabuk unuturum. Ancakbirbirinize saygý ve sevginizin azaldýðýnýgörmek beni yaralar ve sürekli tedirgin

eder. Çok konuþup çok baðýrmayýn, yük-sek sesle söylenenleri pek duymam.Yumu-þak ve kesin sözler bendedaha iyi iz býrakýr. "Ben senin yaþýn-

da iken..." diye baþlayan söylevlerihep kulak ardýna atarým. Küçük yanýl-gýlarýmý büyük suçmuþ gibi baþýma

kakmayýn. Bana yanýlma payýbýrakýn. Beni, korkutup sindirereksuçluluk duygusu aþýlayarakusandýrmaya çalýþmayýn.

Yaramazlýklarým için beni kötüçocukmuþum gibi yargýla-

mayýn. Yanlýþ davranýþým

üzerinde durupdüzeltin. Ceza verme-den önce beni dinleyin.Suçumu aþmadýðý

sürece cezama kat-lanabilirim. Beni din-

leyin. Öðrenmeye enyatkýn anlar, sorusorduðum anlardýr.

Açýklamalarýnýz kýsave özlü olsun. Beni

yeteneklerimin üstünde iþlere zorlamayýn. Amabaþarabileceðim iþleri yapmamý bekleyin. Banagüvendiðinizi belli edin. Beni destekleyin hiçdeðilse çabamý övün. Beni baþkalarýyla karþýlaþtýr-mayýn umutsuzluða kapýlýrým.

Benden yaþýmýn üstünde olgunluk bekle-meyin. Bütün kurallarý birden öðretmeye kalk-mayýn; Bana süre tanýyýn. Yüzde yüz dürüst davran-madýðýmý görünce ürkmeyin. Beni köþeye sýkýþtýr-mayýn; yalana sýðýnmak zorunda kalýrým. Sizi çokbunaltsam bile soðukkanlýlýðýnýzý yitirmeyin.Kýzgýnlýðýnýzý haklý görebilirim, ama beni aþaðýla-mayýn. Hele baþkalarýnýn yanýnda onurumu kýr-mayýn, unutmayýn ki, bende sizi yabancýlarýnönünde küçük düþürebilirim.

Bana haksýzlýk ettiðinizi anlayýnca açýklamak-tan çekinmeyin. Özür dileyiþiniz size olan sevgimiazaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaþtýrýr.Aslýnda ben sizleri olduðunuzdan daha iyi görüyo-rum. Bana kendinizi yanýlmaz ve eriþilmez göster-meye çabalamayýn. Yanýldýðýnýzý görünce üzüntümbüyük olur. Biliyorum, ara sýra sizi üzüyor, belki dedüþ kýrýklýðýna uðratýyorum. Bana verdiklerinizyanýnda benden istediklerinizin çok olmadýðýný dabiliyorum. Yukarýda sýraladýðým istekler size çokgeldiyse, bir çoðundan vazgeçebilirim; yeter ki beniben olarak seveceðinize olan inancým sarsýlmasýn.Benden "Örnek Çocuk" olmamý istemezseniz,bende sizden kusursuz ana-baba olmanýzý iste-mem. Sevecen ve anlayýþlý olmanýz bana yeter. Sizinçocuðunuz olarak doðmak elimde deðildi ama,seçme hakkým olsaydý sizden baþka kimseninçocuðu olmak istemezdim.

SevgilerÇocuðunuz

Dipnotlar1- Leyla NAVARO, Beni Duyarmýsýn, s.312- YÖRÜKOÐLU Prof. Dr. Atalay, Çocuk ruh saðlýðý

Somuncu Baba Mart-Nisan 200264