enderun değer dergisi sayı 2
DESCRIPTION
Özel Enderun Liseleri çıkardığı ve geniş kitlelere ulaştırdığı Enderun Değer dergisinin ikinci sayısını sizlere takdim ediyoruz.TRANSCRIPT
ENDERUN LİSELERİ
Enderun Lisesi-Anadolu
Lisesi-Fen Lisesi
enderunliseleri.k12.tr
Kasım - Aralık 2011
DOĞRULUK
SORUMLULUK
DEĞER
DEĞERNDERUNNDERUN
Sayı: 2
KARATAY
Lisesi-Anadolu Lisesi-Fen Lisesi
enderun
ENDERUN LİSELERİ
KONYA ÖZEL ENDERUN LİSELERİ YAYINIDIR
Enderun Liseleri ‘Değerler Eğitimi Bülteni’
Kasım - Aralık 2011
Sayı: 2
Özel Enderun Liseleri Adına Sahibi
İlhan YILMAZ
Okul Müdürü
Genel Yayın Yönetmeni - Editör
İbrahim KALAYCI
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Değerler Eğitimi Komisyonu
Harun KARAKUŞ (Eğitim Koordinatörü)
Halim SELVİ (Felsefe Öğretmeni)
Selma LÖK (Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni)
Mehmet Ali ÖZTÜRK (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
İlker VAROL (Tarih Öğretmeni)
İsmail ÇELİK (Coğrafya Öğretmeni)
Ziya PINARBAŞI (Matematik Öğretmeni)
Görsel Tasarım
Mustafa Süha ÖZTÜRK Anadolu Lisesi Md. Yard.
İbrahim KALAYCI Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Adres : Kayacık Araplar Mh. Ataç Sk. No:1 (Emniyet Civarı) 42050 Karatay/KONYATel : 0 332 237 81 08-09Faks : 0 332 233 33 01Mail :[email protected]
Enderun Değer 1Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.
(Zilzâl, 7-8)
BaşyazıENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Ancak Seçilmiş İnsanlar Sorumludur!
Emîn olun, bizi me'yûs eden felâketler,Vazife hissine bîgânelik belası bütün.Küçük, büyük "ne vazîfem!" desin de iş yürütün!O hâle geldi ki millet vazîfesizlikten:Vazîfe hissi de kâfi değil, bugün, cidden.Evet, onun daha fevkinde ihtiyâc artık...O ihtiyâc ise: Milletçe bir fedâkârlık..
Mehmet Akif Ersoy
er Cicero. Seçilmişlik doğru olanlara bahşedilmiş bir
kısmettir. İnsan olmanın anlamını bilen, gereğini yerine getirecek sorumluluk bilincine sahip olmak… Evde saygılı, işte ciddi,
ilişkilerde sadakatli. Yani erdemli bir insan olmak. Ahlaklı olmak yetmez! Yaptığı ahlâkî örüntünün 'bilgi' sine sahip olmalı.
Seçilmiş insan/hikmetli davranış: NEREDE, NASIL, NE ZAMAN ve NE ŞEKİLDE DAVRANACAĞINI BİLEBİLMEK…
Aslında anlatmak istediğimizi Mevlana tek cümleyle özetlemiş: ' Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.' Bilgi
sahibi insan, bilmiyor olandan her haliyle farklıdır. Davranışıyla, oturuşuyla, kalkışıyla, konuşmasıyla vs. Bunlar o kişide
görünen farklılıklardır. Konfüçyüs insanı evrenselleşmeye götüren beş özelliği sayar: Saygı, yüce gönüllülük, doğruculuk,
keskinlik (duyarlık) ve eli açıklık. Erdemin nasıl gerçekleşeceği içinde bulunduğu kültüre aittir, ama erdemin kendisi tüm
zamanlara, tüm coğrafyalara aittir. Demek ki sorumlu ve doğru insanı ararken mucizeden çok çabaya inanmaktan başka yol
yok. İstemek ve inanmak yetmez bunun yanında çalışmak ve hizmet etmek gerekir. Hizmet bilinci olmaz ise ne sorumluluk ve
ne de gönül işlerinden bahsedemeyiz. Şunu da biliriz ki gönül insanı doğru düşünceye yapışmıştır. Doğru düşündüğüne
inanan kişi ise yanlış fikirlerle savaşmak zorunda kalır. Yunus Emre tamda burada 'Cümleler doğrudur sen doğru isen,
doğruluk bulunmaz sen eğri isen' der. Baştan beridir iki değer erdeminden (Sorumluluk ve Doğruluk) bahsediyorum. Bu iki
vazgeçilmez değeri kapsayan İstiklal Marşımızın şairi M. Akif ERSOY'un bir anısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Merhum
söze ve sorumluluğa büyük önem verir, hatta o kadar önem verirdi ki, söz verdiği halde sözünde durmayan bir arkadaşıyla altı
ay konuşmamıştı. Hikâye şöyledir: İstanbul Vaniköy'de oturan bir ahbabı ile öğleden bir saat önce buluşmak için
sözleştiklerinde o gün yağmurlu, fırtınalı bir gün olup her tarafı sel bastığı halde M. Akif, bin bir güçlükle sırılsıklam bir vaziyette
söz verdiği yere vaktinde gelmiş fakat arkadaşını bulamayınca çekip gitmişti. Ertesi gün özür dilemek için gelen arkadaşını
dinlemeyerek şöyle söylemiştir: 'Bir söz, ya ölüm ya da ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir. 'Söz
vermek, ancak yerine getirildiği zaman anlam kazanır. Söz vermek, onu yerine getirme sorumluluğunu da yüklenmektir.
Erdemli olan davranış, söz vermek değil sorumluluk duygusuyla o sözü yerine getirmektir.
Değerli dostlar, kendisine verilen sorumlulukları alarak cesur davranan insan, saygı, güven, destek kazanır ve kendisini
de başarıya taşıyan basamakları tırmanır. İnsanlar sorumluluklarını yerine getirdikleri her sözle, itibar ve başarıda üst sıralara
çıkarlar. Doğruluk ise, hem davranış, hem söz ve hem de düşüncelerde olur. Doğruluk, gelişmiş bir toplumun merkezinde
bulunması gereken bir erdemdir. Doğruluk, insanın kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilerinde her şeyi yerli yerine oturtmasıdır.
Yalancılık ve sapkınlığın zıddı olan güzel bir özelliktir. Doğruluk, insanın bütün iş ve davranışlarında samimi olması, sözleriyle
hareketlerinin uyum içinde bulunması, içinde yalan, hile ve sahtekârlığın bulunmadığı söz ve davranışlardır. Seneca,'Uzun
yaşamak için değil, doğru yaşamak için çalışıp çabalamalıyız' der. Sadi ne kadar da yerinde söyler! 'Doğru söyleyip zincire
vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir' der. Bana göre doğruluk, kalplerimizin tercümanı, niyetlerimizin en
gerçek anlatımıdır. Doğruluğun zıddı yalandır. Yalan, insanı kötülüklere, kötülükler cehenneme sürükler. Tagore'nin sözüne
kulak verelim: 'Doğru olmayan yol, yol kalabalık bile olsa ıssızdır.’
Yazımda anlatmaya çalıştığım her iki kapsamlı değer, sağlıklı bir toplum yapısının da temel taşlarını oluşturur. Ancak
seçilmiş insanlar sorumludurlar. Hz. Lokman'a: 'Seni bu dereceye yükselten şey nedir?' dediklerinde, O da: 'Doğru konuşmak,
emaneti yerine vermek ve boş şeylerden uzak kalmakla' cevabını vermiştir. İnsanın hayatında ilerleme kaydetmesinde,
toplum içinde statüsünün artmasında, ilişkilerinin iyi bir düzeyde olmasında, kişisel gelişiminde ve ahiret hayatında insana
fayda sağlayacak, onu yüceltecek erdemlerdir.
Ziya Paşanın şu mısraları ile yazımı noktalamak istiyorum.
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hz. AllahHalim SELVİ
Felsefe Grubu Öğretmeni
'Doğruluk ve sorumluluk sahibi kimse lider olmaya layıktır.' d
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 2Kitap, dersini her zaman tekrarlayan hazır bir öğretmendir.
M. PROUSTEnderun Değer 2
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
SORUMLULUK KAZANDIRMAK İÇİN
Sorumluluk büyük olmanın bedelidir.Winston Churchill
“Değerler Eğitimi” kapsamında Kasım ayı değerimiz olan “sorumluluk” konusu okulumuzda çeşitli etkinliklerle işlendi. Peki, Anne ve Baba olarak çocuklarımızın sorumlu davranmalarını sağlamak için hangi hususlara dikkat etmeliyiz? Sorumluluk kazandırmak için;
Ÿ Çocuğunuz için yaşına uygun sorumluluklar listesi hazırlayın ve uygulayın,Ÿ Çocuğun seçim yapmasına izin verin,Ÿ Onun adına düşünmeyin, onun adına iş yapmayın,Ÿ Kırıp dökmesine izin verin,Ÿ Ona yardım edeyim derken sorumluluklarının gelişmesine engel olmayı,Ÿ Çocuğunuzun size çok bağımlı olduğunu düşünüyorsanız koruyuculuktan vazgeçin,Ÿ Hiç bir zaman çocuğunuzun sizin kadar sorumlu olmasını beklemeyin.
Demokratik bir ortam yerine diktatörce eğilimlerin olduğu aileler sorumluluğu öğretmekte zorlanır. Çünkü ana babanın hâkimiyeti o kadar fazladır ki, çocuğun bir şeyden sorumlu olmasına fırsat kalmaz. Aynı şekilde her şeyin serbest bırakıldığı aileler de sorumluluğu öğretemez. En işe yarar ortam ana babanın lider konumunda olduğu ancak ev işi ve benzeri alanlarda sorumluluğu paylaşma çabası gösterdiği demokratik ailelerdir. Sorumluluğu öğretmek için sorumluluk vermeye istekli olmalısınız. Nutuk çekerek sorumluluk öğretemezsiniz. Bir ana baba olarak, biraz gerisinde durup bir şeylerin olmasına izin verme yürekliliğini göstermelisiniz. Sorumluluk aldıkça, olumsuz sonuçlarına katlandıkça ve olumlu sonuçları ödüllendirdikçe çocuğunuz sorumluluklarını öğrenir. Sorumsuzluğunun sonuçlarına katlanmasına, yanında götürmediği ödevlerden sıfır almasına izin vermelisiniz. Ev işlerine yardım etmesi, zaman ve etkinliklerini planlaması, giyecek ve yiyecek seçimi yapması, çocuğunuza sorumluluk alma ve uygulama fırsatı verecektir. Yaşına uygun olarak küçük şeylerle sorumluluk vermeye başlayabilirsiniz. Çocuklarımızın Sosyal Gelişimi Anaokulu - 3. SınıfŸ Belli miktarda sosyal bağımsızlığa ihtiyaç duyar.
Ÿ Neden-sonuç ilişkilerini görür.
Ÿ Rekabet eder.
Ÿ Doğru ve yanlışı ayırt etmede belli bir olgunluğa ulaşmıştır.
3.- 6. Sınıflar
Ÿ Sosyal bağımsızlık ve arkadaş ortamı ister.
Ÿ Davranışlarının karşısındaki kişide ne tür duygular uyandırabileceğini tahmin edebilir.
Ÿ Aileden bağımsızlaşma süreci başlar.
Ÿ Bir işle günlerce uğraşabilir.
Ÿ Rekabete daha uygun yanıtlar verebilir, yenilgiyi kabullenebilir.
Ÿ Daha gelişmiş bir adalet duygusu vardır.
Ÿ Başkalarını suçlamadan kurallara uygun oynar.
7.-12. Sınıflar
Ÿ Bireysel değerlerini araştırır.
Ÿ Uzun vadeli yaşam planlarının farkına varır.
Ÿ Cinsiyetlerin toplumsal tanımlarının farkına varır.
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 3Sorumluluğu kabul edebilmek, insanın değerinin ölçütüdür.
Roy L. Smith
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
Çocuklarımızla Ne Zaman İlgilenmeliyiz?
Bir çocuğun evde ve okulda sorumlu olmasını öğretmek kolay
bir süreç değildir. Yaşından beklenen sorumluluk düzeyinde bir
azalma gördüğünüz anda çocuğunuzla ilgilenmelisiniz. Ne tür
beklentileriniz olması gerektiği hakkında fikir edinmek için
aşağıdaki listeye göz atın.
Ÿ Evde daha çok yardım gereken işler olduğunda kendi isteğiyle
yardım önerisinde bulunuyor mu?
Ÿ Eve dönüş saatlerine uyuyor, planındaki değişiklikleri haber
veriyor mu?
Ÿ Uzun vadeli mesleki ilgilerine göre kendi başına okul
projelerini yürütüyor mu?
Ÿ Başkalarının haklarına saygı gösteriyor mu?
Bu sayılanlardan herhangi birinde çocuğunuzun sürekli sorumsuz davrandığını düşünüyorsanız
ilgilenmeniz gerekir. Bunu ölçmek için şu kriterleri kullanın:
Ÿ Çocuğunuzun sorumsuzluğu ne sıklıkta problem oluyor? Yerleşmiş bir davranış biçimi problemlidir. Fakat
çok ödevi olduğu günlerde günlük işlerini aksatmışsa bu büyük bir problem değildir, ama yine de
hatırlatabilirsiniz.
Ÿ Sorumluluğunu aksattığında nasıl davranıyor? Eğer davranışını hemen düzeltiyorsa üstüne gitmenize
gerek yok demektir.
Ÿ Sorumluluk eksikliği sınıf düzenini bozuyor mu? Haftada bir kaç kere sınıf kurallarına uymadığı hakkında
şikâyet alırsanız ilgilenmeniz gerekir.
Çocuklarımıza Nasıl Yardım Edebiliriz
Çocuklarımıza öğretmek istediğimiz birçok davranışta olduğu gibi, onların örnek alacağı modeller bizleriz.
Eğer çocuğunuz, randevularınıza sadık kaldığınızı, gerekli işleri bitirmeden dinlenmediğinizi, onun okul
çalışma ve projelerine ilgi gösterdiğinizi görürse sorumluluk hakkında çok şey öğrenmiş olur.
Ayrıca çocuğunuza ondan ne beklediğinizi ve sorumlukla ilgili kurallarınızın neler olduğunu tam olarak
anlatarak ona yardım edebilirsiniz. Bu kuralların neden konduğunu ve sorumluluğun önemini de anlatmalısınız.
Çocuk neden yardım etmesi gerektiğini bilirse, böyle davranmayı olumlu şekilde yaşar.
Çocuğunuzu, kendine hedef koyma, seçim yapma ve problem çözme konusunda serbest bırakarak
sorumluluk alması için fırsat yaratın. Bu, evde ev işlerinin düzenini sağlama hedefi koymak ve bunların nasıl, ne
zaman yapılacağında anlaşmaya varmak olabilir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta, çocuklara
güçlerinin üstünde yük vermemek gerekliliğidir. Ana babanın onayı ve sevgisi çocuklar için büyük önem taşır, bu
nedenle çocuklar, çocukluklarını yaşayamama pahasına da olsa bu istekleri yerine getirmeye çalışırlar. En iyiyi
yapmaya çalışırken zorlanıp, özgüvenlerini yitirebilirler. Zaman zaman yanlış davranabileceklerini kabul etmeli,
ancak bu davranışların düzeltilmesi gerektiği anlatılmalıdır.
Enderun Değer 4İnsan, sadece sorumluluk üstlenerek, zihnini sağlam ve dengeli bir şekilde geliştirebilir.
John Dewey
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERSorumluluk/Mes’uliyet Hissi
“Sorumluluk nedir?” Diye sorarsanız tanımlayamam. Çünkü bence bu hal özneldir. Bana göre “Mesuliyet
mecburiyet değildir.” Fakat bu günümüzde herkesçe mecburiyet olarak görülmektedir. Böyle bir şey hem manasız
hem de sonuçsuzdur. Çünkü biz mesuliyeti kendimiz üzerimize aldık. Bu yükü dağa sundular dağ kaldıramadı,
yerlere göklere verdiler hiç biri kabul etmedi ama zavallı insan bu yükün altına çoktan girmiş bulundu. Bu yüzden
şimdi sorumluluktan kaçmak çare değil çaresizliktir.
Sorumluluk bir sorun değildir ya da olmamalıdır. Sorumluluk insan aklının varlığının bir göstergesidir ama ne
yazık ki insanoğlu bunu anlamakta zorlanıyor ya da yanlış anlıyor. Örneğin desek ki anne babanın çocuğuna
bakması sorumluluktur. Doğru fakat kedi-köpekte yavrusuna bakıyor. O zaman bu ne? Kedi köpeğin de mi aklı var?
Veya biz insan yetiştirmeyi yedirip içirip büyütmek olarak mı görüyoruz? İşte bu insanın sorumlulukta ki sorunu.
Ve işte bir örnek daha öğretmenler sorumluluk deyince öğrencilerinin önüne kâğıt dağıtıp karalatmak, onu
azarlayarak ders dinletmek -ders dinlettiğini zannetmek- onun için sadece maddi bilimlerin yeterli olduğunu
düşünmek midir? Asla... Bence öğrenmek kutsal sayılacak kadar değerlidir. Oysa şimdi gözümü kapatıp mesuliyet
diyorum. Sonra bakıyorum ki mecburiyet. Gözümü kapatıp “Acaba olur mu?” diyorum. Sonra bakıyorum, çok zor...
Gözümü kapatıyorum inşallah diyorum fakat şimdi gözlerimi açmak istemiyorum. Evet diyeceğim zamana kadar
gözlerimi açmadan çalışacağım ki kendi sorumluluğumu yerine getirebileyim... Mesul olduğumun farkına
varayım.
Sonuç: 'Daha ne diyeyim!!?' Evlatlarımızı, milletimizi, dinimizi, kültürümüzü emanet edecek bir toplum
istiyorum. İşte o zaman 'Evet oldu' demek istiyorum. Evet oldu... Mesuliyeti bilen bir insan daha oldu.
GÜLSÜM BOSDANCI
F11A
MES'ULİYET
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 5Düzgün bir insan olabilmek için, sorumluluk üstlenen birisi olmak gerekir.
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
Bir Müslüman olarak hayatımızı dolu dolu yaşamak gerektiğine inanmaktayız. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya
hayatına; hemen ölecekmiş gibi ahiret hayatına hazırlık yapmak yükümündeyiz.
Tabi ki hayatımızı yaşarken onu dolu kılan görevlerimiz var. Biz bu görevlere sorumluluk adını veriyoruz. Pekâlâ,
sorumluluk sadece bir işi yapmak, bir görevi yerine getirmek veya sadece üzerimize düşen görevi yerine getirmek midir?
Bana sorarsanız sorumluluk sadece verilen görevi yerine getirmek değildir. Sorumluluk bazen bir sevinç, bazen bir
pişmanlık, bazen bir gurur bazen üzüntü bazense üzerinden yük kalkma; ferahlama duygusudur. Sorumluluğu
tanımlarken birbirine tam ters duyguları kullanmamın nedeni; sorumluluğun yapılması veya yapılmamasının da
birbirine zıt olmasına bağlıdır. Sorumluluğun bir de diğer boyutu sorumluluğu birine karşı veya bir şeye karşı almamızdır.
Allah'a karşı, ailemize karşı, öğretmenlerimize karşı hatta kendimize karşı sorumluluklar alırız. Bu sorumlulukları
gerçekleştirdiğimizde sanki üzerimizden bir yük kalkmışçasına mutlu olur hatta bazen kendimizle gurur duyarız. Fakat bu
sorumlulukları gerçekleştirmeden önce ondan yakınırız, mutsuz oluruz veya huzursuz oluruz. Pekâlâ, sorumluluk
varlığından huzursuz, mutsuz olup yakınılacak bir şey midir? Bana kalırsa tabi ki hayır.
Hayatınızda yapılacak yapılması gereken hiçbir işiniz olmadığını düşünün. Bir amacınız bir sorumluluğunuz yok
tamamen boştasınız; boşluktasınız. Her şey önünüze hazır geliyor. İnanın bana bir süre sonra sıkılıp bunalacak kendinizi
boş amaçsız, emelsiz bir istikbali olmayan insanlar gibi hissedeceksiniz ve bundan çok fazla derecede huzursuz olacaksınız.
Bunun en büyük örneklerinden biri de: ilk araba mucitlerinden Henry Ford'un oğludur. O kadar para, sahip olabileceği her
şey önünde hiçbir şey yapmasına gerek yok. Eee doğal olarak da bir sorumluluk bir çaba bir azim bir emel; amaç yok.
Yaşama sebebin ya da hayatının anlamı yok. Biz en ufak boş bir harekete eyleme anlamsız derken onun bütün hayatı ömrü
anlamsız pekâlâ sonuç ne oldu? En sonunda bu hale dayanamayıp kendini öldürdü. Ya da bir zamanlar izlemekten
bıktığımız Münevver Karabulut cinayeti... Şimdi hayatınıza dönüp bir bakın sorumluluk gerçekten varlığından
yakınılacak bir şey mi?
Rana KARÇAALTINCABA
F9A
SORUMLULUK
GERÇEĞİ
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 2Kitap, dersini her zaman tekrarlayan hazır bir öğretmendir.
M. PROUSTEnderun Değer 6 Sorumluluk, özgürlüğün bedelidir.
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
SORUMLULUK
Sorumlu olmak, kişinin görevi olan şeyleri yapması, verdiği sözleri tutup yerine
getirmesi ve üzerine düşen rolleri gereğince yapması olarak tanımlanabilir.
Biz insan olarak birçok konuyla sorumluyuz. Başta Allah'ın bize vermiş olduğu
akıl ve iradeyle sorumluyuz. Bedenimizle, organ ve azalarımızla sorumluyuz. Bu da
hayata gözlerimizi açtığımız anda başlar. Sonra yaşımız ilerledikçe başka
sorumluluklar üstümüze yüklenir. Abla, ağabey, kardeş olma sorumluluğu gibi. Bu
sorumluluklarla hayatın bazı yüklerinin olduğunu anlarız. Mesela bir abla,
kardeşiyle sorumludur. Ona çikolatasının yarısını verip, onu ablası olarak idare
ettiğinde aslında bunun kolay bir iş olmadığını ve giderek de zorlaşacağını anlar, ya
da bir öğrencinin ne kadar çok sorumluluğu var.
Okula gitme, ödev yapma, kitap okuma, yazılı ve sınavlara hazırlanma sorumluluğu vb. Sonra büyüdükçe kişi, anne ya da
baba olur. Sorumluluk iyice artar. Hayatın ağır tekâlifi omzuna yüklenir. Bir anne çocuğu için sırf bu sorumluluk duygusuyla
hayatı dahil her şeyini feda eder. Zaten anneler bu sorumluluğu yerine getirmeleri nedeniyle “Cennet annelerin ayakları
altındadır.” hadisi ile müjdelenmişlerdir. Babalar da öyle. Ailesinin reisi olup, o aileyi geçindirmek için vereceği uğraş, hiç de
küçümsenmeyecek bir sorumluluk türüdür. Bu sorumluluğu yerine getiren babalar dahi “Babanın evladına olan duası,
peygamberin ümmetine olan duası gibidir.” hadisi ile taltif edilmişlerdir. Bu nedenle biz insanlara bu kadar sorumluluk
yüklenmişken, bunları görmezden gelmemiz, ya da hafife almamız çok anlamsızdır. İstesek de istemesek de bu sorumluluk
duygusunu kazanmak zorundayız. Yoksa başta ahireti kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü cenneti ve ebedi
bir saadeti kazanmanın yolu, ruhlar âleminde Allah'a karşı verdiğimiz sözü hatırlayıp, o sözün bize yüklediği sorumluluğu
yerine getirmektir. Sorumsuzluk dünyayı da kaybettirir. Çünkü sorumsuz insanlar aynı zamanda başarısız insanlardır ve
içinde bulunduğu toplumdan daima dışlanan kişiliklerdir.
Gönül ister ki, herkes üzerine yüklenen sorumluluğu bilsin ve ona göre bir tavır takınsın. Böylece hem dünyasını, hem de
ahiretini kurtarsın.Sümeyye Hatun ŞİMŞEK F9A
YAŞANABİLİR DÜNYA İÇİN
İnsanoğlunun fıtratında sorumluluk bilinci vardır. İnsanlar küçüklükten
itibaren yavaş yavaş sorumluluk almaya başlarlar. Sorumluluk ayırt edici bir
özelliktir. Yani sorumluluk insanı diğer canlılardan ayıran bir özelliktir. Aslında
sorumluluk insanın olgunlaşmasında mühim bir katkı sağlar. Toplumda
sorumluluk almayan insanlar ise toplum için zararlı fertler olarak
adlandırabiliriz. Sorumluluk insanı belirli bir hayat şartı altında yaşamaya iter.
Yani kısacası insanı boşlukta olmaktan kurtarır. İnsanlar yaptıkları pek çok
hareket ve davranışları bu duygu bilincinin altında yapar.
Sorumluluk insanın aklının ermeye başladığı zamandan hayatının sonuna kadar sahip olması gereken bir ilkedir. İlke
diye tanımlıyorum çünkü insanlar bu ilkeyi benimsemeye başladıktan sonra kendisi ve toplumu için faydalı bir şeyler yapmaya
başlarlar. Sorumluluk insanları istese de istemese de bazı şeyleri yaptırmaya zorlar. Aslında sorumluluk belirli bir noktadan
sonra insanların yaşam standartlarını belirli bir olgu etrafında düzenler. Sorumluluk sahibi olmak mühimdir. Çünkü insanın
insan niteliğini taşıması ve olgunlaşmasını sağlar. Böyle olmasaydı bir yetişkinin küçük bir bebekten farkı olmazdı. Bu ilkeye
bağlı kaldıkça evrenden çekirdek aileye kadar düzen sağlanmış olur. Eğer bu duygu bizde olmamış olsaydı dünya yaşanılmaz
bir ortam haline gelmiş olurdu. Bu bazen hiç üzerimize almak istemediğimiz bir duygudur. Düşününce bu duygunun ne kadar
önemli olduğunu anlayabiliriz. Dünya hayatı belki de bunun gibi birkaç duygu sayesinde yaşanılabilir bir ortam haline
geliyor.
Yani bu duygular bizim benimsememiz ve önemsememiz gereken duygulardır. Dünya'yı yaşanılabilir kılan bu
duygulardır. Bunlara önem verip daha dikkatli ve duyarlı davranmalıyız.
M. Samet ARPINARAL11B
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 7
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
SORUMLU INSAN
Sorumluluk kisaca “bireyin uyum saglamasi, üzerine düsen
görevleri yerine getirmesi ve kendine ait bir olayin baskasi üzerindeki
etkilerini üstlenmesi, baskalarınin haklarina saygi göstermesi ve
kendi davranisinin sonucuna sahip çikabilmesi” olarak
tanimlanabilir.
Sorumluluk sahibi kisiler, kendi kararlarini verebilen, karar
verirken ellerindeki kaynaklari kullanabilen, deger yargilarini
gözeten, bagimsiz davranabilen, kendine güvenli, baskalarinin
haklarini çignemeden ihtiyaçlarıni karsilayabilen kisilerdir.
Yaptigi isi sonuna kadar götüren ve sonuçlarina katlanmayi göze
alan kisilere sorumlu diyebiliriz.
Gelecek nesillere birakabilecegimiz yasanabilir bir dünya için insanlara sorumluluk bilinci asilanmasi
gereklidir. Sorumluluk insan olmak adina en genel ve en kesin yükümlenmedir. Sorumlu insan kendini iyi hisseder.
Çevresine karsi görevlerini yerine geitrdigi için çevresi tarafindanda sevilir, sayilir.
Sorumlu insan yükümlülüklerini yük olarak görmez, onu bir gereklilik olarak görür. Buna göre sorumluluk bir
bilinç sorunu ortaya koyar. Sorumluluk kavraminin temelinde özgürlük ve bilinç yatmaktadir. Insani diger
canlilardan ayiran özellik ise sorumluluk duygusu olmalidir.
Furkan DÜNDARAL11B
SORUMLULUK
Sorumluluktur kâinatın sebeb-i hilkati,
O olmasaydı yaratmazdı belki evreni Malik'i.
Ruhu besler, imanı inkişaf ettirir.
Uçuruvermiş bir bakmışsın seni.
Mardinli dertli İlayda bile çözdü işi.
Limon gibi ekşitme yüzünü, sen de kabul et
Uğruna ölünesi bu hakikati.
Laleleri, gülleri, çiçekleri, böcekleri…
Ulu Rabbimiz sermiş önümüze, hizmetimize
Koymuş gör bak hepsinin sorumluluğu sende.
Osman Buğrahan AĞAR
F9A
Halkalardan biri gevşerse, zincirin tümü kopar.
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 2Kitap, dersini her zaman tekrarlayan hazır bir öğretmendir.
M. PROUSTEnderun Değer 8Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur.
Dostoyevski
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
Elveda Sorumsuzluk
Yaşadığı ortamda üzerine düşen görevleri yerine getirebilen, emanete ihanet etmeyen, verdiği sözü tutan, başkalarının haklarına saygı gösterebilen, kendine ve topluma faydalı olabilen, kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkabilen kişi sorumluluk duygusuna yeterince sahip demektir.
Kardeşliğin, dostluğun, birlik ve dayanışmanın hâkim olduğu bir ortamda; bencillikten uzak 'ben' yerine 'biz' kavramını benimsemiş, kendi çıkarlarından ziyade komşusunun, arkadaşının, devletinin, milletinin çıkarlarını koruyan, belirli bir insan tipine değil, toplumda var olan insana hizmet eden, sorumluluk duygusu aşılanmış bireylerin oluşturduğu huzurlu bir toplumda yaşamak kimin hoşuna gitmez ki…
Kişinin sorumluluk duygusu, kendisine duyduğu saygı ile doğru orantılı artış ya da azalış gösterir. Kişinin kendine duyduğu saygı, karşısındaki insana, çevresine, toplumuna duyduğu saygının göstergesidir. Bu da sorumluluğu beraberinde getirir. Kişi öncelikle kendisine karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir ki bu şekilde ailesine, çevresine, devletine ve toplumuna karşı sorumluluklarını yerine getirebilsin ve topluma faydalı bir birey olarak yaşamına devam etsin. Ve bunun sonucunda da insan olmanın anlamını daha iyi kavrayabilsin. Saint-Exupery'in dediği gibi "insan olmak her şeyden önce sorumlu olmaktır". Bu bilince varabilmek ise sevmekle başlar. Önce kendini sonra hayatı, tüm canlıları ve toplumunu sevmek...
Sorumluluk duygusu doğuştan kazanılan bir özellik olmaktan ziyade sonradan kazanılan, çocukken öğretilerek geliştirilen bir kişilik özelliğidir.
Kimi ebeveynler, çocuğunu koruyup kollamak adına onun yapması gerekenleri de kendileri yaparlar. O tek başına yemek yiyemez - O kendi kendine ödevini yapamaz – Odasını toparlayamaz, o daha çocuk- O kendi başına karar veremez….vs derken hazıra konmaya alışkın bir çocuk yetiştirirler ve işin kötüsü de bunları yaparlarken çocuğuna iyilik yapmaktan ziyade kötülük yaptıklarının farkına bile varamazlar. Bu şekilde yetişen çocuk da bağımsız bir kişiliğe sahip olamadığı gibi özgüveni indirgenmiş, sorumluluk duygusu azalmış bir birey olarak toplumda yerini alır.
Sorumluluk duygusundan yoksun kişilerin yoğun olduğu bir toplum ise bencil duyguları içinde barındıran bir toplum demektir ki bu da huzursuzlukların, asayiş ve trafik ihlallerinin, kazaların, hırsızlıkların, dolandırıcılıkların, aile kavgalarının, boşanmaların… vs toplumsal olumsuzlukların yoğun olması demektir.
Temeli sevgiyle atılmış saygı ve sorumlulukla yükselmiş huzurlu bir binada yaşamaya ne dersiniz… Gelin hep beraber sorumsuzluğa elveda derken sorumluluğa merhaba diyelim. Sorumluluk bilincini taşımanız ve bunu yeni nesillere aktarmanız dileği ile…
Tülin ELÇİ Haber 7 Yazarı
MES'ULİYETHİSSİNİN
EHEMMİYETİ
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 9Yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Camii’nin 1990'lı yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma
yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı TV'de şöyle anlatmıştı:
Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taslarda yer
yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat
fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşası ile ilgili pratiğimiz
yoktu.
Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan
bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve
yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.
Kalıbı söktük. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın
birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık. Şişenin içinde dürülmüş
beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup
okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:
"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş
olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu
kemeri nasıl yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa
edeceğinizi anlatmak için yazıyorum ."
Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu'nun neresinden
getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşasını anlatıyordu.
Bu mektup bir insanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu
mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin
değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden
gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarın erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi
gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan, 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk
duygusudur.
MİMAR SİNAN’IN SORUMLULUĞU
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERSorumluluk/Mes’uliyet Hissi
Sorumluluk
Vaktiyle her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez
olduğundan yakınan bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken o odasına kapanır,
sürekli düşünürdü. Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyordu. Bir gün hükümdar, ülkesinin en bilge
kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve buna bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye
bir hafta mühlet verdi. Bir hafta içinde bir formül bulamazsa bunun hayatına mal olabileceğini de hatırlattı.
Yaşlı bilge üç beş gün düşünüp taşındı; aklına hiç bir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını olsun kurtarmak için
ülkeyi terk etmeye karar verdi. Üzgün, dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken, bir köyün yakınında koyunlarını,
keçilerini otlatan küçük yaşta bir çobanla bir süre ahbaplık etti. Bundan cesaret alan küçük çoban yaşlı dostuna
"Amca şu hayvanlarıma biraz göz kulak oluver de, ben de şu görünen köyden azık alıp geleyim, bugün azık
almayı unutmuşum" dedi. Bilge de zevkle kabul etti.
Bilge, kafası karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir keçi yavrusu kenarında
oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Aşağı inip onu kurtarmadıkça kendi kendine kurtulması da
mümkün değildi. Bilge küçük çobana verdiği sözü doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar
verdi. Bu amaçla uçurumun dibine indi. Önce kuzuyu sırtına bağladı, sonra tırmanmaya başladı. Birkaç
tırmanma başarısızlıkla sonuçlandı. Ama bilge yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı ama sonunda kuzuyu yukarı
çıkarmayı başardı. Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre
kafasını öyle meşgul etti ki, kendini bu işe o kadar verdi ki başından geçmekte olan olayı, canını kurtarabilmek
için ülkeyi terk etmekte oluşunu unuttu. Fakat bu durum onun kafasında bir şimşek çakmasına sebep oldu.
Şöyle düşündü: "Bir kimse ciddi olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunup onu başarı ile
sonuçlandırmak arzusu benliğini tam olarak kaplarsa, o kimse için can sıkıntısı, eften püften olayları kafasına
takmak diye bir şey söz konusu olamaz." Bu gerçek herkes, dolayısıyla hükümdarın oğlu için de geçerlidir. Bilge
artık kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döndü ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sundu:
"Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını, hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir
sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikâyet etmenin
ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece ağır olursa,
kendini o ölçüde can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadele ve azmi o derece artacaktır.
İsmail Özcan 'Kıssadan Hisseler'
Enderun Değer 2Kitap, dersini her zaman tekrarlayan hazır bir öğretmendir.
M. PROUSTEnderun Değer 10 Sorumluluktan kaçmak; insanın kendisine ihaneti olur.
Herkes, Herhangi Biri, Birisi ve Hiç Kimse
Bu hikâye dört kişi hakkındadır. Bunların isimleri Herkes,
Herhangi biri, Birisi ve Hiç kimse idi. Yapılması gereken önemli bir
iş vardı. Herkes’in yapması istenmişti. Herkes, Birisi’nin o işi
yapacağından emindi. Herhangi biri yapabilirdi ama Hiç kimse
yapmadı. Birisi çok kızdı çünkü bu Herkes’in işiydi. Herkes Herhangi
biri’nin yapacağını düşünmüştü. Herhangi biri yapabilirdi ama, Hiç
kimse Herkes’in yapmayacağını anlamamıştı.
KISSADAN HİSSE
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 11Düşen bir çığda hiç bir kar tanesi kendisini olup bitenden sorumlu tutmaz.
Oscar Wilde
Sorumluluk/Mes’uliyet Hissi
NASIL SORUMLU BİR İNSAN OLUNUR?
Güvenilir ol ve insanlara güven; bir şeyi yapmaya söz verdiğinde sözünde dur.
Kendi işine önem ver. Senin yapman gerekenleri başkalarına yaptırma.
Davranışlarının sorumluluğunu al; mazeret bulma ya da başkalarını suçlama.
Aklını kullan; harekete geçmeden önce düşün; davranışlarının sonuçlarını düşün.
SORUMLULUĞUN BEŞ İLKESİ
Ÿ Yaptığım her şeyden sorumluyum. Eğer iyi yaparsam itibar görürüm. Eğer yapamazsam, kendim yapamadığımı kabul eder suçu başkalarına atmam.
Ÿ İyi bir iş ve hayat tarzı için eğitimimden ben sorumluyum, dolayısıyla benim yapmam gerekenleri kapasitem yeterli olduğu ölçüde kendim ve çevrem için başkaları değil ben yaparım.
Ÿ Ailemi ve çevremdeki diğer kişileri anlayış ve saygı çerçevesinde eğitmekten sorumluyum. Farklı olsak, farklı görünsek ve farklı düşünsek bile bu önemli olmamalı, önemli olan her birimizin değerli bir insan olmasıdır.
Ÿ Halkıma, uluslara ve dünyaya destek olmaktan sorumluyum. Bu her bireyi daha adil, daha demokratik ve daha misafirperver olmaya götürür.
Ÿ Dünyayı sevgiyle umursamak ve daima korumaktan sorumluyum.
Deliğin bizim tarafta olmaması sevindirici
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 12
Doğruluk / Dürüstlük
Tehlikeyi doğrulukta görseniz de doğruluğa yapışın, çünkü kurtuluş doğruluktadır.Hadis
Fertler arasında karşılıklı güveni sağlayan, toplumun
düzenli bir şekilde huzur ve güven içinde devamını temin
eden en önemli manevi değerlerden birisi doğruluktur.
Dürüstlük, sadâkat, istikamet, hidâyet gibi kelimelerle
izah edilen doğruluk, Allah'ın emrine ve koyduğu
kurallara uygun bir yol izlemek ve insanların haklarına
riâyet etmek demektir.
Doğruluk yalancılığın zıddıdır. Dürüstlük, sözde ve
davranışlarda din ahlâk ve toplumun öngördüğü ilkelere
uygun davranma, özü-sözü bir olma halini ifade eder.
Daha açık bir ifade ile, gerçeğe ve kurala, akla ve
mantığa uygun; tam, eksiksiz, istenildiği gibi, kusursuz,
yanlışsız, hilesiz; eğri, çarpık ve yalan olmayan; her türlü
kötülükten uzak; yasa, yöntem ve ahlâka bağlı olmak demektir.
Doğruluk ve dürüstlük İslam ahlak anlayışında imandan sonra gelen en önemli bir erdemdir. Sağlıklı bir
toplum yapısının da temel taşını oluşturur.
Doğruluktan kasıt, imanda, amelde, söz söylemede, söz vermede, yaşantıda, iş hayatında, aile
hayatında, doğru olmak, yalancılıktan beri olmaktır. Doğruluk kişiyi iyiliğe sevk eder, yalancılık ise
kötülüğe sevk eder.
Bizim için örnek olan Rasülullah (s.a.v)'ın Peygamberlik gelmeden önce “Muhammedü'l Emin”, “Güvenilir İnsan”
olarak tanındığını, onun yalan söylediğini kimsenin görmediğini /duymadığını görmekteyiz. O, henüz Kur'an nâzil
olmadan önce de güvenilir, doğru ve dürüst bir insandı.
Kişi inancında, ibadetlerinde, niyetlerinde, sözlerinde, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde, sosyal hayatında yani
alış-verişlerinde, görev ve sorumluluklarında, kamu görevinde vb dürüstlüğü ilke edinip hayatına tatbik etmeli ve
etrafındaki insanlara da bunu aşılamalıdır.
İNANÇTA DÜRÜSTLÜK
İman demek inanç esaslarına Amentü diye bildiğimiz imanın şartlarına yüce Mevla'ya, varlığına ve birliğine
iman, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza kader hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna
kalben inanmak ve bu inancını dil ile ikrar etmektir. Bu ikrarı hayat boyu devam ettirmek hiçbir an unutmadan bu
imanı koruyup muhafaza etmek gerekir.
İBADETLERDE DÜRÜSTLÜK
İbadetlerde samimiyet ve ihlas en başta gelen özelliktir. İbadetlerimizi kim için? Neden dolayı yapmaktayız?
Yaptığımız ibadetler birileri aaa bak buda namaz kılıyor, orucunu tutuyor vb şeyler desinler diye mi, yoksa dürüstçe
Allah bana emretmiş ve bu emrin gereğini yerine getiriyorum diye mi yapıyoruz.
NİYETTE DÜRÜSTLÜK
Doğru niyet, davranışları ibadetten ayırır. Doğru ve samimî niyetler davranışları bile ibadete çevirir. İnsanların
davranış ve hareketlerinde bilinç ve şuur oluşturur. Neyi niçin, ne zaman ve nasıl yaptığının farkında olunmasını
sağlar. Doğru niyet ve doğrulukla yapılan her işin sonu bizi başarıya ulaştırır.
DOĞRULUK DÜRÜSTLÜK VE SIRAT-I MÜSTAKİM
Sümeyye GüzelGL9A
Enderun Değer 13
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Yalandan sakının, çünkü yalan bir tarafta, iman da bir taraftadır yalan ile iman bir arada bulunmaz.
Hadis
Doğruluk / Dürüstlük
SÖZDE VE FİİLDE DÜRÜSTLÜK
İmamı Azama bir kadın gelir ve çocuğunun çok şeker yediğini ve dişlerinin çürüdüğünü ve bundan dolayı
nasihat etmesini ister ve imam 40 gün sonra gelmesini söyler. Süre bitince çocuğu getirir ve imamı azam çocuğa
“bir daha yeme” der ve çocuk yemeyi bırakır. Annesi imama niçin ilk geldiğinde bunu söylemediğini sorunca ben
yeni ağzıma şeker atmıştım söylesen faydası olmazdı der. İşte biz de sözlerimizle fiillerimizin uyumuna dikkat
etmeliyiz.
Bazı kimseleri zaman zaman duyarız, şöyle derler:
- Sen benim söz ve davranışlarıma bakma, benim kalbim doğrudur, içimde fenalık yoktur.
Bir kapta ne varsa o kabın ağzından o dökülür. Bir kapta bal şerbeti olduğu halde, ondan sirke dökülmesi nasıl
mümkün değilse, iyi duygu ve düşüncelere sahip olan kimsenin diline ve organlarına yansıyacak olan da iyi söz ve
davranışlardır.
DOSTLUK VE ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİNDE DÜRÜSTLÜK
Doğruluk ne kadar önemli ise doğru insanlarla beraber olmakta o kadar önemlidir. Yaşam yalnız başına
geçirilebilecek tarzda yaratılmamıştır. Birliktelik kaçınılmazdır. Bu birlikteliklerin en güzel şekilde devam
edebilmesinin yolu ise doğruluktur.
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah,
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.
Ziya Paşa
Doğruluk hayatın temel ilkesidir. Dünya hayatının güzel bir şekilde geçirilmesine vesiledir. Doğru sözlü
olmayanların, işlerinde doğru çalışmayanların aile yaşantısında doğru davranışlar sergilemeyenin sonu
hüsranlıktır. Aile yaşantısında doğruluğu benimsemeyenler sonunda sıkıntıya düşmüşlerdir. Eve geç gelen
koca doğru söz söylemeyerek eşine karşı nerde olduğunu saklar ise, evinde olanlar için kocasına doğru bilgileri
kadın sunmaz ise böyle bir hayat yavaş yavaş eşlerin birbirinden uzaklaşmalarına sebep olacaktır.
Özellikle çocuklarımızın yanında doğru davranışlar sergilemememiz, doğru sözler söylemememiz
telafisi mümkün olmayan hataları beraberinde getirecektir. Mesela evde aile birlikte beraber otururken telefon
geldiğinde baba, telefona bakan çocuğuna “babam evde yok de” diye sözlerde bulunursa ya da kapıdan
görüşmek istemediği bir kimse olupta evde yok dedirtirse işte o zaman çocuk doğru sözün bazı zamanlarda
söylenmeyeceğini zanneder ki, zaman sonra büyüdüğünde babası neredeydin diye sorunca yanlış yerlerde dahi
olsa çocuk doğru yerlerde dolaştığı yalanını söyleyecektir. Bu yalana ise başvurmasının altında yatan temel sebep
aileden almış olduğu yanlış eğitimdir.
Enderun Değer 14Eğri olanın gölgesi de eğridir.
Hz. Ali R.A.
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERDoğruluk / Dürüstlük
DÜRÜSTLÜK
Dürüstlük; mutlu erdemli ve üstün bir toplumun vazgeçilmez bir niteliğidir. Toplumsal mutluluğun ahlâkî
sembolüdür. Doğruluk ve dürüstlük insan olmanın gereğidir. İnsanca yaşamanın zorunluluğudur. Doğru ve
dürüst olmayan insan önce kendisini, sonra muhatabını aldatır. Bir Müslüman yaptığı işte ve sergilediği bütün
davranışlarında doğruluktan, dürüstlükten ayrılmamalı, işini sağlam ve doğru yapmalı, hile ve haksızlıktan uzak
durmalıdır.
Diyarbekirli Said Paşa bir şiirinde:
Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni,
Hilekarlık eyleme, kimse dolandırmaz seni.
Korkma kafirden ateş olsa yandırmaz seni,
Müstakim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni.
Yalanın, hilenin sahtekârlığın, aldatmanın her türlüsüne ve en ufağına göz yummadan çevremizde ve
şahsımızda doğruluk ve dürüstlüğü hakim kılmaya çalışalım.
Üzülerek ifade edelim ki, dürüst ve güvenilir insanların sayısı azaldıkça; can, mal, namus ve nesil
emniyeti tehlikeye girmekte, servetler yağmalanmakta, çek ve senetler karşılıksız çıkmakta, sahte ürünler
piyasaları doldurmakta, bir çok alanda ahlâkî çöküş ve çürümeler baş göstermektedir.
O halde geliniz, bu kötü gidişatı durdurmak ve dürüstlüğü davranışlarımıza yansıtabilmek için, toplum
olarak üzerimize düşen görev ve sorumlulukları yerine getirelim. Olduğumuz gibi görünüp, göründüğümüz
gibi olalım. Doğruluktan asla ayrılmayalım. Dürüstlük konusunda düşmanlarının bile takdirini kazanmış olan
sevgili Peygamberimizi kendimize örnek ve rehber edinelim.
“Doğruluk dost kapısıdır. Doğruluk yüz aklığıdır.”
Hacı Bektaşi Veli
“Bu yazı diyanet dergilerinden istifade edilerek hazırlanmıştır.”
Çocuklar tertemiz birer varlıklardır. Bizler onları
şekillendirmekteyiz. Bu sebeple onların yanında doğru
davranışlar ve doğru sözler sergilememiz geleceğimiz için
gereklidir. “Ana-babaların da bilmemesi gereken bazı
şeyler vardır” şekline dönüşebilecek söz ve davranışlardan
kesinlikle kaçınmak gerekir.
Arkadaş l ık i l i şk i le r i i se y ine doğ ru luk la
sürdürülebilmektedir. Yalancılarla arkadaş olmak istemeyiz.
Doğru sözlü olmayanların zararlarının mutlaka bir gün bize
dokunacağını çok iyi bilmekteyiz. Doğruluk, emin olmak ve
güvenilir olmak demektir. Yalancıdan emin olunmaz,
yalancının asla güvenirliği yoktur.
Enderun Değer 15Budur benim hayatta beğendiğim meslek,Sözün odun gibi olsun doğrun tek.
M. Akif Ersoy
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERDoğruluk / Dürüstlük
Dürüstlük bir hazineye benzer, ortaya çıktığında taraftarı çoğalır. Dürüstlük elmas gibidir,
aydınlıkta daha çok parlar ve değeri belli olur.
İnsan doğruluk dışındaki hiçbir düşünceyi aklına, kalbine koymamalıdır. İslami kaynaklarda
doğruluk ve dürüstlük çok çeşitli kelimelerle anılmaktadır. Bunların başında sıdk ve istikamet
kavramları gelir.”İnsanın söz ve davranışlarıyla niyet ve inancında doğru, dürüst ve iyilikten yana
olması” şeklinde tanımlanabilir. Güven duygusu, toplumun her kesiminde olmalıdır. Güven ortadan
kalktığı ve güvensizliğin yaygınlaştığı anda insanlarda doğal olarak her şeyi şüphe ve ihtiyatla
karşılama duygusu gelişir. Çekingenlik ve sevgisizlik meydana gelir. Sevgi ve saygı kaybolur.
Doğruluk ve dürüstlüğün böylesine önemli olması kişinin kendi şahsına karşı tutumundan
başlamak üzere, ilişkili bulunduğu bütün kişilere ve çevrelere karşı her türlü tutum ve davranışlarını
ilgilendiren, ticari faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın her yerinde aranan bir erdem
olmasından ileri gelir. Öyleyse insan kendisine zararı dokunacağından korksa bile yine doğruluktan
ayrılmamalıdır. Doğru ve dürüst olmak herkesin yükümlülüğüdür. Dürüstlük doğuştan gelmediği için
çocuklar ailesi ve çevresi ona yön verirken kendi yolunu çizer. Bu da demektir ki dürüst kişiler için
dürüstlüğün öğretilmesi, yaşanması gerekir.
Doğruluk ve dürüstlük üzerine yapılmış bütün değerlendirmelerde erdem için gösterilen çaba
arasında temel bir fark olmadığını ve ana kaygının “İNSAN” olabilme sorunu olduğunu ortaya koyar.
Doğruluk ve dürüstlük İslam ahlak anlayışında imandan sonra gelen en önemli bir erdemdir. Sağlıklı
toplumun da temel taşını oluşturur.
Furkan DÜNDARAL11B
DOĞRULUK
VE
DÜRÜSTLÜK
Enderun Değer 16Cümleler doğrudur sen doğru isen,Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.
Yunus Emre
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERDoğruluk / Dürüstlük
UYANMA ZAMANI
Dün, bugün.yarın…Dünya üç günlük
Dün geçti, yarın ise muallak
Değer mi çıkar için yoldan sapmak
Doğru olmak, dürüst olmak, mutlu olmak.
Allah emretmiş, peygamber tebliğ etmiş
Cahiliye devri sona ermiş, bitmiş.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”
Diye apaçık bir ayet inmiş.
Ahir zaman geldi, insanlar şaştı
Doğruluk, değerini kaybetti gitti.
Şunu unutma , Kuran değişmedi.
Sen sen ol, doğru ol, dürüst ol.
Aklını başına alma zamanı ey biçare !
Şimdi düşün, hayat geçiyor avare
Gaflete düştün sefahate girdin. Uyan !
Cennet uzak değil, kalk artık ey divane.
Sümeyye Hatun ŞİMŞEK F9A
DOĞRULUK EN BÜYÜK HAZİNEDİR!
Dürüstlükle enayiliğin özdeşleşmiş olduğu bir troplumda ikisini birbirine karıştırmayın! Doğruluk ve dürüstlük;
Ÿ İnsanın söz ve davranışlarıyla, niyet ve inancında iyilikten ve güzellikten yana olmasıdır.
Ÿ Gerçeği eğip bükmeden, çarpıtmadan, kıvırtmadan söylemektir.
Ÿ Hayatın bütün alanlarında en güzel tutum ve davranışları sergilemektir.
Ÿ Bütün kötülüklerin anası olan yalanı terk etmektir.
Ÿ Özünün ve sözünün bir olmasıdır.
Ÿ Tek başına kalsa bile kartallar gibi yalnız uçmak ama dosdoğru yoluna azim ve kararlılıkla devam etmektir!
Fatih Sultan Mehmet bir Yahudi'nin arazisini istimlâk ettiği için kadı tarafından mühür vurduğu elin kesilmesine
karar verilmişti. Buna rağmen koca padişah bu fermana ses çıkarmamıştı. Mehmet Akif Ersoy fırtınalı bir havada
arkadaşıyla sözleştiği şekilde saatlerce beklemiş arkadaşı gelmeyince onun evine kadar giderek arkadaşına önemli bir
ders vermiştir. İşte böyle bir ecdadın torunları bugün bu davranışa ne kadar sahip?
Parmakla gösterilen insanların diğer insanlardan tek farkı dürüstlüğüdür. Hiç şüphesiz ki dürüst insanlar her
zaman her yerde kazanır. Doğruluk iç adaletin aynasıdır. Doğru olmak, yalan kuruntularından sıyrılıp doğru yolu
bulmaktır.
Hayatta dürüst insanların olduğu kadar olmayan insanlar da vardır. Karanlık olmasa aydınlık, yalan olmasa
doğruluğun, dürüstlüğün değeri nasıl anlaşılırdı? İyi bir eğitim almış bir insan için dürüst insan olmak, en kötü
ortamda bile doğruluktan şaşmamak demektir. Yalan ilk bakışta ne kadar cazip gelse de, ne kadar kazanç sağlasa da
sonunda iflas etmeye mahkûmdur. Dürüstlük ise bir hazineye benzer, ortaya çıktığında tarafları çoğalır; yalan gizli
bir ateşe benzer, yanmaya başlayınca kötülükler ortaya çıkar. Kazanan daima bütün karanlıkları aydınlığa
dönüştüren güneştir. Doğru ve dürüst olmak hayata karşı kazanılmış bir zaferdir!Fatiha Nur ÖZCAN
AL9B
O hep doğru olarak yaşadığı gibi ümmetine de daima doğruluğu tavsiye etmiştir.
Evet, O hep ok gibi doğru yaşamış, doğruluğu tavsiye buyurmuş ve o kendine has doğrulukla âdeta imkân-vücub
arası bir noktaya ulaşmıştı. Öyle bir noktaya ki, onun ötesinde sadece ve sadece Allah sıdkı vardır. Elbette O, her
hususta bir beşerdi. Fakat doğruluk O'nu işte böyle bir seviyeye yükseltmişti. O, bize de aynı tavsiyede bulunmakta
ve: “Doğru söylemeye söz verin, hayatınıza yalan karıştırmayın, ben de size Cennet'i söz vereyim.” demektedir.
Kırk yaşına kadar O'nun hilâf-ı vaki bir söz söylediğini veya sözünde durmadığını bir kimse ne görmüş ne de
duymuştu. Daha sonra sahabe olma şerefine eren bir zat diyor ki: “Cahiliye devrinde Allah Resûlü'yle bir yerde
buluşmak üzere anlaşmıştık. Ben verdiğim sözü unuttum. Üç gün sonra hatırladığımda koşarak anlaştığım yere
gittim.. baktım ki Allah Resûlü orada bekliyor. Bana ne kızdı ne de darıldı. Sadece: “Ey genç! Bana meşakkat
verdin. Üç gündür seni burada bekliyorum.” dedi.
İşte, -o güne göre- Efendimiz'in (sas) en azılı düşmanı Ebû Süfyan'ın, O'nun doğruluğunu tasdiki:
Allah Resûlü etraftaki hükümdarlara nâmeler gönderiyordu. Bu mektuplardan birini de, Roma imparatoru
Hirakl'e (Hiraklius) göndermişti. Hirakl, mektubu baştan sona okudu. O sırada Şam bölgesinde bulunan Ebû
Süfyan'ı çağırttı ve aralarında şu şekilde bir muhavere cereyan etti:
- O'na daha ziyade ittiba edenler kimlerdir, zenginler mi fakirler mi?
- Fakirler.
- Hiç O'na inananlardan dönenler oldu mu?
- Şimdiye kadar hayır.
- Artıyorlar mı, eksiliyorlar mı?
- Her geçen gün biraz daha artıp çoğalıyorlar.
- Hayatında hiç yalan söylediğini duydunuz mu?
- Hayır, O'nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık.
Ve işte mektubun tesirinden sonra, henüz Müslümanların en amansız düşmanı olan Ebû Süfyan'dan aldığı bu
cevaplarla çarpılan Hirakl, kendini tutamayarak şöyle dedi:
- Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah'a karşı yalan söylemesi
düşünülemez.
Sadece mevzumuzla alâkalı yönünü aktarmak için çok kısa temas ettiğimiz bu hâdisede, Allah Resûlü'nün
doğruluğuna iki delil vardır. Birincisi, Bizans İmparatoru Hirakl'dir ki, yukarıda kaydettiğimiz sözü söylemiştir.
İkincisi ise, o gün için henüz İslâm'la şereflenmemiş Ebû Süfyan'ın verdiği cevaptır ki, Allah Resûlü'nün
doğruluğunu kabullenip tasdik etmiştir.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)
HEP DOĞRULUK TAVSİYE ETMİŞTİ
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERDoğruluk / Dürüstlük
Enderun Değer 17Özü doğru olanın sözü de doğru olur. Hz. Ali (RA)
Bir zamanlar, Uzak Doğu’da artık yaşlandığını ve yerine
geçecek birini seçmesi gerektiğini düşünen bir imparator
varmış. Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek
yerine; kendi yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye
karar vermiş. Bir gün ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve
“Artık tahttan inip, yeni bir imparator seçme zamanı geldi.
Sizlerden birini seçmeye karar verdim.” Demiş.
Gençler şaşırmışlar, ancak o sürdürmüş: “Bu gün hepinize
birer tohum vereceğim. Bir tek tohum. Ama bu çok özel bir
tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi istiyorum. Tam bir yıl
sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya geleceksiniz. Sizi
yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip, birinizi imparator
seçeceğim”.
Saraya çağrılan gençlerin arasında Ling adında biri de
varmış. Evine gidip heyecanla olayı anlatmış. Annesi bir saksı
ve biraz toprak bulup, onun tohumu ekmesine yardım etmiş.
Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar. Her gün sulayıp,
büyümesini bekliyorlarmış.
Yeterince zaman geçtikten sonra diğer gençler tohumlarının ne kadar büyüdüğünü anlatırken, Ling hayal
kırıklığı içinde, kendi tohumunda hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş. 3 hafta, 5 hafta geçmiş. Hala hiçbir
gelişme yokmuş. Diğerleri gelişen bitkilerden söz ederken Ling çok üzülüyormuş. İmparatorun onu beceriksiz
sanmasından çok endişeleniyormuş. Arkadaşlarına da hiç bir şey diyemiyor, sabırla bekliyormuş.
Sonunda bir yıl bitmiş ve gençlerin yetiştirdikleri bitkileri imparatorun huzuruna götürecekleri gün gelip çatmış.
Ling annesine boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince, annesi ona cesaret verip, saksısını götürüp dürüst
bir şekilde onları imparatora anlatmasını istemiş. Ling pek istemese de, annesinin sözünü tutmuş ve bos saksıyla
saraya gitmiş.
Saraya varınca arkadaşlarının yetiştirdiği bitkilerin güzellikleri karşısında şaşırmış.
Sonra İmparator gelmiş ve tüm gençleri selamlamış. Ling, arkalarda bir yerlerde saklanmaya çalışıyormuş. Ne
büyük bitkiler, çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz. Bugün biriniz imparator olacak” demiş imparator.
Aniden arkada elinde bos saksı ile Ling’i fark etmiş. Hemen muhafızlarına onu öne getirmelerini emretmiş.
Ling çok korkmuş.”sanırım beceriksizliğimden dolayı beni öldürecek.” Ling öne geldiğinde imparator adını
sormuş. “Adım Ling” demiş. Diğer gençler onunla alay etmeye başlamışlar. imparator onları susturmuş. Ling'e ve
elindeki saksıya dikkatle bakıp kalabalığa doğru dönmüş.” Yeni İmparatorunuzu selamlayın. Adı Ling” demiş. Ling
inanamamış. Çünkü tohumunu yeşertememiş bile, nasıl imparator olurmuş? İmparator devam etmiş: “Bir yıl önce
burada herkese bir tohum verdim. Siz ekip, sulayıp bir yıl sonra getirecektiniz. Ama hepinize kaynamış tohum
vermiştim. Asla büyüyemeyecek olan… Ling’in dışında herkes ağaçlar, çiçekler, bitkiler getirdi; çünkü tohumun
büyüyemeyeceğini fark edince onu bir başka tohumla değiştirdiniz. Sadece Ling, benim verdiğim tohum olan boş
saksıyı getirme cesaret ve dürüstlüğünü gösterdi. Beklentisi gerçekleşmeyince umutsuzluğa kapılsa da,
dürüstlüğünden vazgeçmedi… Onun için yeni imparatorunuz olacak”
DÜRÜSTLÜK ÜZERİNE BİR HİKAYE
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERDoğruluk / Dürüstlük
Enderun Değer 18Minâre nasıl rüzgâr estiğinde boynunu eğmezse,doğru yolda olan kişi de baş eğmez,dik yürür.
Ârifi Ahmed Paşa
Enderun Değer 19Doğru olan şeyi görmek, fakat bunu yapmamak cesaretsizliktir.
Konfiçyus
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞERDoğruluk / Dürüstlük
Bir şahıs, Harem-i Şerîfin kapısında, “Ey doğrulara yardım eden, haramlardan kaçınanları koruyan
Allah’ım!..” diyerek hep aynı duâyı okuyordu. Ona, “Sen başka dua bilmez misin?” dediler. O şöyle açıkladı,
bu duayı tekrar etme sebebini:
“Ben Beyt-i Şerîfi tavâf ederken ayağıma takılan bir şeyi eğilip aldım. Bir de baktım ki, içinde bin altın bulunan
bir kese. Şeytanımla imanım mücadeleye tutuştular. “Bin altın çok para, senin bütün ihtiyaçlarını karşılar”
dedi şeytanım. Îmânım ise, “Bu haramdır, boşuna saklama; sahibini bul, teslim et!” dedi. Ben böyle
mücadele içinde iken, birinin sesi duyuldu:
“Burada, içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim buldu ise getirsin, ona otuz altın
müjde vereyim!”
Bin haramdan otuz helâl hayırlıdır, diyerek keseyi sahibine teslim ettim. O da bana otuz altın verdi. Bunu alıp
bakırcılar çarşısında gezerken, bir Arap kölenin bu paraya satıldığını görünce, hemen satın aldım. Bir müddet
sonra bu kölenin yanına bir kısım Araplar gelip gizlice konuşmaya başladılar. Köleden ne konuştuklarını
sordum. Saklamayıp aynen anlattı:
“Ben Mağrip sultanının oğluyum. Babam, Habeş melikiyle cenk edip savaşı kaybetti. Beni de esir alıp
buralarda sattılar. Babam bunları göndermiş, elli bin altın da vermiş ki, beni satın alıp götürsünler. Sen
bana çok iyilik ettin, kendi evlâdın gibi baktın. Bundan dolayı memnun kaldım. Bunlar beni satın
alacaklar; sakın az altına razı olma, elli bin altına sat beni.”
Dediği gibi oldu. Elli bin altına sattım köleyi. Bu kadar büyük sermaye ile bir kısım mallar alıp Bağdat'a gittim.
Orada açtığım dükkânda mallarımı satıyordum. Bir tanıdığım gelip, “Meşhur bir tüccar dostum vefat etti, ay
gibi güzel kızcağızı yalnız kaldı. Gel bunu sana alalım” dedi. Ben de kabul ettim. Kızın, çeyiz olarak getirdiği
birtakım tabakların üzerinde içi altın dolu keseler vardı. Hepsinin üzerinde de biner altın yazılı iken, birinde
dokuz yüz yetmiş altın yazılı idi. Bunun sebebini sorduğumda kızcağız dedi ki:
“Babam bu keseyi Harem-i Şerifte kaybetmiş. Bulan bir helalzade keseyi iade edince, otuz altını ona
müjde olarak vermiş, ondan geriye kalanlardır bu kesedeki altınlar.”
Bunun üzerine ben Allah’a hamd ve şükürlerde bulundum; bunlar hep doğruluğun, iyiliğin bereketi, diyerek
hadiseyi kızcağıza anlattım. Sürur ve saadetimiz daha da perçinlenmiş oldu!..
DOĞRULUĞUN MÜKÂFATI
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Enderun Değer 20 Ya olduğun gibi görün, ya göründürün gibi ol.Mevlana Celaleddin Rumi
Doğruluk / Dürüstlük
Doğrulukta Yansıyan Hakikat...
Hz. Doğruluk ve Dürüstlük İlkesini Yalın Bir Anlatımla Açıklayan Sözleri
Äkötülüktür. Buğday ekilen yerde arpa biter mi hiç? O halde şuna buna bahane bulma, iyi kötü her ne
biçiyorsan bil ki kendi ektiğinden başkası değildir. Gönül kazanmak istiyorsan sevgi tohumu ek, cenneti
kazanmak istiyorsan yollara diken serpmekten vazgeç.
Dünya gezegeninde insan onuruna yakışır bir şekilde, insan tadında yaşamak, gerçek bir insan olmak
için ve diğer insan kardeşlerimizin yaşamasına da yardımcı olmak için dürüst olmamız gerekiyor. Ne
ekerseniz onu biçersiniz. Dürüstlük bulaşıcıdır ve güçlü – cesur kişiliği de beraberinde getirir. Siz dürüst
olunca diğerleri de dürüst olmak zorunda kalacaktır.
Mevlana'nın
Bu dünyada herkes ne ekerse onu biçer. İyilik yaparsan iyilik bulursun, kötülüğünün neticesi ise yine
Ä Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu
gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak
gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun
gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Ä Doğruluk, Musa'nın asası gibidir. Eğrilik ise
sihirbazların sihrine benzer. Doğruluk ortaya çıkınca,
bütün eğrilikleri yutar.
Doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni,
Eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni,
Eğri yay elde kalır, menzil alır doğru ok,
Görmedim doğruda aç, eğride asla bir tok.
Ä Asalet; boyda değil soyda, incelik; belde değil dilde,
doğruluk; sözde değil özde, güzellik; yüzde değil
yürekte olur...
Ä Dürüstlük, pahalı bir Mülktür; Ucuz İnsanlarda
bulunmaz...
Ä “Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve
kemiksin. Gül düşünürsen gülistan olursun, Diken
düşünürsen, dikenlik olursun.”
Büşra AğalarGL12A
ENDERUNÖzel Liseleri
www.gencegitim.com.tr www.enderunliseleri.k12.tr1997
UR NE LD İN SE E LL EE RZ İÖ
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
YILIN KALİTELİ OKULU
TÜRKİYE 2.si
ENEN DERUN
DEĞER
DERUN
DEĞER
Değerlerimiziçimizdeki'biz'inaynasıdır.
Okuma Kültürü
Yardımseverlikİnfak Bilinci
DoğrulukDürüstlük
Toplumsal Hayattaİnsan İlişkileri
Ana-Baba ve Büyüklerimize Saygı
Küçüklere Karşı Sevgi
İsrafKanaatkârlık
DEĞERLEREĞİTİM PROGRAMI
DEĞERLEREĞİTİM PROGRAMI
EKİM
KASIM
ARALIK ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
YaşayanDeğerlerEğitimi
Zamanın ÖnemiVerimli Kullanma
EYLÜL
SorumlulukMes’ûliyet Hissi
2011 YILIN “KALİTELİ EKİBİ” TÜRKİYE BİRİNCİSİ
2011 YILIN “KALİTELİ OKULU” TÜRKİYE İKİNCİSİ