editör alparslan kartalisamveri.org/pdfdrg/g00671/2019/2019_celeph.pdfalparslan kartal) içinde...

26
Editör Alparslan KARTAL

Upload: others

Post on 03-Jan-2021

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

EditörAlparslan KARTAL

Page 2: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

Kitabın Adı : TEMELİSLAMBİLİMLERİARAŞTIRMALARI-I-Editör :Dr.Öğr.ÜyesiAlparslanKARTALKapak :CeydaŞEREFLİOĞLU

1. Baskı : Aralık2019ANKARA

ISBN : 978-625-7000-49-9

© Dr. Öğr. Üyesi Alparslan KARTAL

Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmınınelektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızcakaynakgösterilerekkullanılabilir.

SONÇAĞ AKADEMİ YAYINLARI

İstanbulCad.İstanbulÇarşısıNo.:48/49İskitler06070ANKARA

T/(312)3413667

www.soncagyayincilik.com.tr

[email protected]

Yayıncı Sertifika Numarası: 25931

BASKI MERKEZİ

UZUNDİJİTALMATBAA,SONÇAĞYAYINCILIKMATBAACILIKTESCİLLİMARKASIDIR.

İstanbulCad.İstanbulÇarşısıNo.:48/48İskitler06070ANKARA

T/(312)3413667

www.uzundijital.com

[email protected]

Page 3: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

147

ŞEYH MUHAMMED SÂDIK ERZİNCÂNÎ‟NİN“TERBİYENÂME”

ADLI RİSÂLESİ‟NDE MÜRŞİD-İ KÂMİLİN HUZURUNDA VE

GIYABINDA ÂDÂB ANLAYIŞI

Halil CELEP

ÖZET

Tasavvuf, anlayış sahibi, olgun, erdemli, edepli ve ahlâklı insan yetiştirmeyi amaçlar. Bu amacın gerçekleşmesi için de tasavvuf eğitiminde bir rehbere, öğretmene ve mürebbiye ihtiyaç duyulur. Bu nedenden dolayı tasavvuf eğitim metodunun temelinde mürşid-i kâmil vardır. Özellikle seyr u sülûk denilen manevi yolculukta mürşid-i kâmil olmazsa olmaz. Okulda öğretmen, medresede müderris ne ise tekkede de mürşit odur. Tıpkı asr-ı saadette mürebbi olan Peygamber (s.a.v.) ile mürit olan sahabe ararsında olduğu gibi; bu çalışmada da Muhammed Sâdık Erzincânî‟nin görüşü bağlamında tasavvufi eğitim sürecinde öğretmen-öğrenci ilişkisine benzerlik arz eden mürit ile mürşit arasındaki ilişkide öne çıkan edep, ihlâs, muhabbet, sohbet, feyiz ve intisap gibi hususlar ele alınacaktır.

Anahtar kelimeler: Sohbet, Muhabbet, Feyiz, İntisap, Mürşit, Mürit.

ABSTRACT

Tasawwuf aims to bring up people as tolerable, spiritually mature, virtuous, well-mannered and decent ones. To make his real this real, a guide, a teacher and

Dr. Öğr. Üyesi, Kafas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü, Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, [email protected]

Page 4: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

148

educator is needed in tasawwuf education. Thus tasawwuf education method basically requires someone who shows the true path. Especially on the spiritual journey named seyr u suluk, a mentor is matter-of-course. The mentor of a dervish lodge is equal to the teacher of a school and the canon law professor of a madrasah. İdentical with the relationship between the tutor prophet Muhammad (sav) in the Islamic age of gold and the companions who had been disciples of him; the subjects such as virtue, fidelity, affection, preachment, enlightenment and companionship, just like the relationship between a teacher and a student, prominent in apostle and mentor relationship in Tasawwuf education, will be handled in accordance with Muhammad Sâdık Erzincânî‟s ideas.

Key Words: Preachment, Affection, Enlightement, Companionship, Mentor, Apostle

GİRİŞ

Tasavvuf, fıkıh, tefsir, kelâm vb. zahiri ilimler gibi hicrî II ve III. asırlarda oluşmuş -Kur‟ân ve sünnet‟e dayanan- İslâmî ilimlerdendir1. Tasavvuf, İslâm‟ın bâtıni yönünü temsil eden kalp ve ruh hayatıdır ki2, insanın iç dünyasında bulunan kötü huyları, güzel huylarla süsleyerek ahlâkî kemale ulaşmasını sağlamak ve gerçekleri anlamak için benimsediği bir yaşam felsefesidir3.

1 İbn Haldun, Mukaddime, s. 849; Ebû Nasr Serrâc Tûsî, el-Lüma‟-İslâm Tasavvufu, s. 7; Süleyman Ateş, İslâm Tasavvufu, s. 112; Osman Türer, Ana Hatlarıyla Tasavvuf Tarihi, s. 29. 2 Hasan Kamil Yılmaz, Anahtarlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 17. 3 Mehmet Necmeddin Bardakçı, Doğuştan Günümüze Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 21.

Page 5: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

149

Tasavvufun iki boyutu vardır; birincisi tahalluk yani tasavvufî hayat, manevî makamlar, seyr u sülûk gibi manevî eğitimi kapsar. İkincisi ise tahakkuktur, o da mârifet, işaret, bilgi ve tasavvufî düşünceyi kapsar. Tasavvufun bu iki özelliği de birbirine bağlı olmakla birlikte, esas olan tasavvufun manevî eğitim boyutudur4.

Tasavvuf eğitim metodunun temelinde mürşid-i kâmil vardır. Özellikle seyr u sülûkta mürşid-i kâmil olmazsa olmaz. Sûfîler bunun gerekliliğini Kur‟ân‟daki şu ayetlere işaret etmektedirler: “Ey iman edenler! Allah‟tan korkun. O‟na yaklaşmaya bir yol arayın. Ve O‟nun yolunda cihat edin ki, kurtuluşa eresiniz”5; “Onların yalvardıkları bu varlıklar, Rablerine hangisi daha yakın olacak diye-vesile ararlar; O‟nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınmaya değer”6; “Biz, senden önce, kendilerine vahyi ettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, ilim ehline sorun”7. Birinci ve ikinci ayetlerde geçen “yol ve vesile arayın”dan kasıt sûfîlere göre mürşid-i kâmil olarak yorumlanmaktadır. Üçüncü ayette geçen “ilim ehli” de onlara göre mürşid-i kâmillerden ibarettir8.

Mürşit, Arapça r-ş-d kökünden gelen, sapıklığın zıddı olup, hidayet anlamında kullanılır9. Söz konusu mefhum, doğru yolu gösteren, kılavuz, rehber, uyaran, irşat eden demektir. Hakiki mürşit ve mürebbi Hz. Muhammed (s.a.v.)‟dir. Diğer bütün mürşitlerin tamamı O‟nun manevî

4 Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufî Hayat, s. 18-19. 5 Mâide, 5/35. 6 İsra, 17/57. 7 Enbiyâ, 21/7. 8 Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, s. 165. 9 Râbğıb el-İsfâhânî, Kur‟an Kavramları Sözlüğü-Müfredât, s. 400.

Page 6: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

150

mirasını elde etmeye muvaffak olmuş kişilerdir.10 Tasavvufî terim olarak, tarikat lideri anlamına da gelir11. Mürşide şeyh, veli, er, eren ve pîr de denir. Okulda öğretmen, medresede müderris ne ise tekkede de mürşit odur. Ancak öğretmen ve müderris sadece akla hitap eder, fakat mürşit kendisine intisap etmiş bir müridin bütün hallerini, özelliklerini ve kabiliyetlerini göz önünde bulundurarak onun ruhsal yapısına göre hareket edip ona yön verir. Tasavvufta genellikle iki çeşit mürşitten söz edilir. Bunlardan birincisi, hayatta olan ve müridine bizzat yüz yüze manevî eğitim veren mürşittir ki, buna “mutlak mürşit” de denir. İkincisi ise, hayatta olmayan, vefat etmiş ya da Kur‟ân, hadis vb. kitaplar gibi ilham veren unsurlardır ki, buna da “manevî mürşit” denir12.

Mürşitlik son derece önemli bir görev olup, kendini mürşit olarak tanıtan herkes mürşit değildir. Mürşitlik, birçok maddî, manevî özellik ve nitelikler kazandıktan sonra Allah tarafından tevdi edilmekle elde edilecek bir makamdır13. Her mürşit, kâmil olmayabilir. Bundan dolayı her mürşide, mürşid-i kâmil demek doğru değildir. Mürşidin en makbulü, kâmil (olgun), hem de mükemmil (başkasını olgunlaştıran) olanıdır14. Başka bir değişle mürşit, âlim olana, İslâm‟ın emir ve nehiylerini çok iyi bilene ve gereği

10 Alparslan Kartal, Anadolu‟da Peygamber Varisi İki Büyük Sûfî: Harakânî ve Mevlâna (Edt. Alparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”, Sonçağ Yayınları, Ankara, 2018, s. 99. 11 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, s. 455; Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s. 1324. 12 Şakir Gözütok, Sûfî Pedagojisi-Tasavvufta Şahsiyet Eğitimi, s. 113. 13 Osman Türer, Ana Hatlarıyla Tasavvuf Tarihi, s. 100. 14 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, s. 455.

Page 7: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

151

gibi yerine getirene denir15. Ayrıca mürşitte bulunması gereken birçok nitelik zikredilir, bunlardan en önemlileri şunlardır:

1. İlim, irfan ve manevî zevk sahibi olmak.

2. Şer‟î ilimleri çok iyi derecede bilmek.

3. Belli bir tarikatın usulüne göre; seyr u sülûkunu tamamlamış ve irşatla vazifeli kılınmış olmak (hem veli hem de mürşit olmak).

4. Kötü huy ve ahlâklardan arınmış, iyi huy ve güzel ahlâkla donanmış, şefkat sahibi ve himmeti yüce olmak.

5. Mürit yetiştirmeye, yani insanları terbiye etmeye kabiliyetli olmak.

6. Dini vazifeleri yerine getirme konusunda titiz ve ciddi olmak16.

7. Şeyhlik makamına kendi bildiği gibi değil, şeyhinin emri ya da manevî bir işaretle geçmelidir.

8. Konuşurken kendisine karşı çıkanlarla münakaşa ve münazaraya girmemelidir.

9. Allah ile kulluk için farz ibadetler dışında özel bir zamanı olmalıdır.

10. Müridinin kabiliyet, zaaf ve ilgilerinin hangi noktada olduğunu bilmelidir17.

15 Sıddık Naci Eren, Evliyalar ve Tarikatlardan Usûl, Edeb ve Âdâb, s. 89. 16 Osman Türer, Ana Hatlarıyla Tasavvuf Tarihi, s. 101. 17 Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufî Hayat, s. 95-96.

Page 8: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

152

Mürşit, kendisine intisap etmiş bir müridi eğitebilmesi için yukarıda da belirtildiği gibi mutlaka bütün ideal niteliklere ve güzel ahlâka sahip olması gerekir18. Aksi takdirde seyr u sülûk denilen manevi yolculukta mürşidin hem kendisi hem de kendisine intisap eden mürit bu badireli ve engebeli yolculuğu tamamlayamadan yolda kalabilirler19.

Mürşide intisap eden mürit ise, Arapça, irade eden, isteyen demektir. Nefsini dünyanın nimetlerinden alıkoyan, ibadetlerle ilgilendiği için lezzetlerden yüz çeviren olarak tanımlanır. Diğer bir tarife göre de Allah‟a vuslatı arzu eden, Allah‟ın ahlâkıyla ahlâklanmak isteyen ve bu olgunluğun eğitimini verecek bir mürşide intisap eden kişiye mürit denir20. Mürşitte olduğu gibi müritte de birçok nitelik zikredilir bunlardan bir kısmı şunlardır:

1. Saf bir itikada sahip olmak.

2. Mürşidin huzurunda tecrit olmak (mürit benliğinden sıyrılmalı, tecerrüt etmelidir).

3. İçten bağlılık ve doğruluk.

4. Mürşide tam teslimiyet.

5. Bütün günahlardan tövbe edip mürşidinin muhabbetini gönlüne doldurmak21.

Bir mürit mürşidinin huzurunda tövbe eder, iradesini mürşidine teslim eder ve hırka ile tâcı mürşidinin elinden giyerse o kimse Peygamber‟in eline kendini teslim 18 Şakir Gözütok, Sûfî Pedagojisi-Tasavvufta Şahsiyet Eğitimi, s. 101. 19Osman Türer, Ana Hatlarıyla Tasavvuf Tarih, s. 90. 20 Abdürrezzâk Kâşânî, Tasavvuf Sözlüğü, s. 499; Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, s. 454. 21 Sıddık Naci Eren, Evliyalar ve Tarikatlardan Usûl, Edeb ve Âdâb, s. 93.

Page 9: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

153

etmiş sayılır. Çünkü mürşidin eli, Peygamber‟in eli gibidir. Müridin kendini mürşidine teslim etmesi, Allah‟a ve Peygamber‟e teslim etmiş gibidir. Zira mürşit kendini Allah‟a ve Peygamber‟e teslim etmiştir22. Nitekim Kur‟ân-ı Kerîm‟de Allah şöyle buyurur, “Sana biat edenler ancak Allah‟a biat etmiş olurlar. Allah‟ın eli onların ellerinin üzerindedir…”23.

Asıl konuya geçmeden önce Muhammed Sâdık Erzincânî‟nin kısaca hayatına değinmekte fayda vardır.

1. Muhammed Sâdık Erzincânî‟nin Hayatı

Erzincan, tarihel süreçte çok sayıda mutasavvıfın yetiştiği münbit bir şehirdir.24 Bilhassa Nakşibendilik25 tarihsel süreçte bu şehirde çok etkili olmuştur. Nakşibendî-Müceddidî şeyhlerinden olan Muhammed Sâdık Efendi de, 1136/1723-24 yılında Erzincan‟da dünyaya gelen bu sûfilerdendir.26 Hüseyin Vassâf‟ın verdiği bilgiye göre Muhammed Sâdık Efendi, tahsilini Halvetî meşayihinden Şeyh Abdullah Hilmî Efendi‟den tamamladığını27 söylese de Sadık Yazar bunun doğru olmadığını söyler28. Hangi ve ne sebepten dolayıdır bilinmez ama 1153/1740 yılında

22 Sıddık Naci Eren, Evliyalar ve Tarikatlardan Usûl, Edeb ve Âdâb, s. 94. 23 Fetih, 48/10. 24 Alparslan Kartal, “Tüfekçizade Salih Baba ve Divanında Ayet ve Hadislere Yaptığı Atıflar”, Uluslararası Erzincan Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Edt. Hüsrev Akın, Erzincan, 2016, s. 821. 25 Aytekin Yıldız, Terbiyenâme, s. 34-35; Yusuf Turan Günaydın, Nefsin Şehirleri, s. 7; Sadık Yazar, “Mehmed Sâdık Erzincânî” DİA, EK: 2, s. 232. 25 Murat Sarıgül, “Ahkâm Âyetlerinin İşârî Yorumu (Alusî Örneği)”, FÜİFD, 23/2, ss. 58. 26 Aytekin Yıldız, Terbiyenâme, s. 34-35; Yusuf Turan Günaydın, Nefsin Şehirleri, s. 7; Sadık Yazar, “Mehmed Sâdık Erzincânî” DİA, EK: 2, s. 232. 27 Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, c. II, s. 278. 28 Sadık Yazar, “Mehmed Sâdık Erzincânî” DİA, EK: 2, s. 232.

Page 10: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

154

memleketi Erzincan‟dan kalkıp Sofya‟da yaşadığına şahit oluyoruz. Sofya‟da bulunduğu sırada bir şeyhin rehberliği olmadan kendi başına kelime-i tevhit zikrine devam etmektedir. Bu zikrin tesiriyle birçok acayip ve tuhaf hallerle karşılaşan Sâdık Efendi, Allah‟ın yardımıyla Hızır ile görüşüp buluştuğunu hatta kendisine mürşitlik yaparak zikir telkin ettiğini söyler. Beş yıla yakın bu şekilde seyr u sülûkuna devam eden Sâdık Efendi, 1157/1744 yılında Şam‟a gider. Burada Hz. Yahya Türbesi yakınında itikâfta bulunan Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Süleyman Kürdî ile tanışıp kendisine intisap ettiğini söyler29. Sekiz yıl boyunca söz konusu şeyhin terbiyesi altında manevî yolculuğunu tamamlayan Sâdık Efendi, 1165/1752 yılında şeyhinin vefatı üzerine Şam‟dan ayrılıp Kudüs, Arabistan, sonra Akdeniz sahilinden Kıbrıs, Silifke, Karaman, Kayseri, Ortakule ve İstanbul‟a seyahat eder. Oradan da Rumeli‟ye geçerek Selanik, Elbasan, Tiran ve Osmanlı Devleti‟nin en Batı‟daki sınırı olan Venedik sınırına kadar gider. Geri dönüşte ise, Edirne ve Yanbolu‟dan geçerek bazen yaya bazen de gemi ile Trabzon‟a ulaşır. Çaldır eyaletini dolaşıp Ahıska, Kars ve Tiflis‟e kadar seyahatlerde bulunur. Gittiği her yerde mürşid-i kâmillerle görüştüğünü söyleyen Sâdık Efendi, nihayet Erzurum‟a yerleşerek burada evlenir30. 1192/1778 yılına kadar Erzurum‟da yaşayan Sâdık Efendi, bazı münkir ve müfsitlerin iftiraları yüzünden Erzurum‟u terk etmek zorunda kalır, sonra İstanbul‟a gelir ve 1195/1780-81 yılında Üsküdar‟daki Hacı Dede Tekkesi‟nde31 Nakşibendî

29 Aytekin Yıldız, Terbiyenâme, s. 34-36; Sadık Yazar, “Mehmed Sâdık Erzincânî” DİA, EK: 2, s. 232. 30 Aytekin Yıldız, Terbiyenâme, s. 36-37, 40; Sadık Yazar, “Mehmed Sâdık Erzincânî” DİA, EK: 2, s. 232. 31 Bu tekke, çeşitli dönemlerde farklı isimlerle anılmıştır, geniş bilgi için bkz., Aytekin Yıldız, Terbiyenâme, s. 27.

Page 11: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

155

zümresinin hizmetine girer. Yaklaşık on dört yıl boyunca bu tekkede irşat faaliyetinde bulunan Sâdık Efendi, Rebîülâhir 1209/1794 yılında vefat eder ve oraya defnedilir32.

Muhammed Sâdık Efendi‟nin, Risâle-i Mergûbe, Risâle-i Terbiyenâme, Risâle-i Ma‟rifetü‟n-Nefs ve Risâle-i Mahbûb olmak üzere dört eseri bir de Hakîkatü‟l-Yakîn adlı tercümesi vardır33.

2. Mürşid-i Kâmilin Huzurunda ve Gıyabında Âdâb

Muhammed Sâdık Erzincânî‟nin Terbiyenâme adlı eserinin birkaç nüshası vardır34, ancak bu çalışmada Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi 2338 numarada kayıtlı yazma nüshası esas alınmıştır. Sofyalı Bâlî Efendi‟nin yüz altı mısralık Vâridât adlı şiirinden hemen sonra Muhammed Sâdık Efendi‟nin Terbiyenâme adlı eseri Besmele-i Şerife ile başlamaktadır. Muhammed Sâdık Efendi eserinde, dervişin şeyhine karşı edebinden de bahseder. Esere, Allah‟a hamd ve Peygambere salât ve selâm ile başlamıştır. Muhammed Sâdık Efendi, söz konusu olan bu edep anlayışını izah ederken “Benim kardeşim; Azizim; Aziz kardeşim” diye nasihat türünden hitap etmiştir.

Eğer bir Müslüman, tasavvuf ilmini kabul eder ve tarikat ehline karşı da muhabbet besler, saygı duyarsa, tevazu sahibi şeyhlere saygıda kusur etmemesi gerektiğini söyleyen Muhammed Sâdık Efendi, Müslüman kişinin, bu şeyhlerin hayır duasını, iltifat ve sohbetini arzu eder ise

32 Aytekin Yıldız, Terbiyenâme, s. 21, 25; Bursalı Mehmed Tâhir Efendi, Osmanlı Müellifleri, 1. Cilt, s. 107; Sadık Yazar, “Mehmed Sâdık Erzincânî” DİA, EK: 2, s. 232-233. 33 Bursalı Mehmed Tâhir Efendi, Osmanlı Müellifleri, 1. Cilt, s. 107. 34 Diğer nüshaları için bkz., Aytekin Yıldız, Terbiyenâme, s. 128.

Page 12: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

156

onları tekke veya zaviyede ziyarete gittiğinde35 uyması gereken bazı edep kurallarının olduğunu bildirmiş ve bu kuralları şu şekilde sıralamıştır:

Allah rızası için abdest niyetiyle tövbe ve istiğfar ederek, canı gönülden Hakk‟a yönelip nefsin tezkiyesi ve ıslahı için O‟na münacat etmendir. Gönül temizliği ile -şeyhin- tekkesine varıp, kapı bağlı veya kapalı ise nazikçe kapıyı çal! Şeyh efendi müsaade ederse, meclise girişinde ömrünü Hakk‟a teslim et! İki elin göğsünde olduğu halde selâm ver! O şeyhin gönlünden aleyke deyip, sana tebessümle baktıktan sonra sen yavaşça musafaha yahut şerefli elini öpmek niyetliyle yönel! Sakın yıldırım gibi acele etmeyesin! Şeyh efendi sana elini ve eteğini öptürmeyip36, “buyurun” dedikten sonra gösterilen yere diz çöker ve ellerini dizlerinin üzerine koyup oturasın! Bu esnada gönlünde müessir olan Allah‟ın ismi şeriflerinden biriyle meşgul olup onun yararlarını ve faydalarını düşün! Şeyhin mübarek, temiz yüzüne bak ve ağzından şerefli kelimelerin çıkmasını bekle! Eğer o şeyh efendi sana ikram ve tevazu edip, tebessümle yönelirse, makam-ı cemde gönül rahatlığında demektir. Senin her ne sıkıntın ve zorluğun varsa Hakk‟ın izniyle aşikâr yahut gizli veya bir menkıbe nakliyle sıkıntını halledip takrir buyururlar. Sen de başka düşünce ve hayallerde olmayıp, nakil buyurdukları güzel ve temiz sözleri can-ı gönülden kabul edip, kesinlikle gönülden çıkarıp reddetme! Eğer evliya öfkeli vakitlerinde oluğu sıralarda sana gizli yahut açık37 anlatma/azarlama tarzında konuşursa, gönülden incinmeyip kendi günahına, kusuruna yönelip teslim üzere durasın! Zira onların kemal-i

35 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 5b. 36 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 6a. 37 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 6b.

Page 13: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

157

merhametinden dolayı, Allah rızası için seni terbiye niyetiyle nutuk ederler. Sana acele kahve veya şerbet verirlerse, sen onların şerbetini gönül derdine şifa bilip Besmele-i Şerife ile iç! Ondan sonra gönlünden destur deyip, zahirde dâhi onun temiz yüzüne bak! Destur aldığında mübarek elini öpüp, ona sırtını çevirmeden ve yüzünü ondan yana çevirip -o şekilde huzurundan- çıkıp git! Lâkin evine vardığında o azizin sana emanet ve hikmet sözlerinden söylediği esrarlı sözleri sakın kimseye söyleme! Yine onu övme ve kişiliği hakkında38 hiç kimseye tek kelime etme! Şeyh efendi, eğer sana evrat39 ve zikirlerden öğretmiş ve telkin etmişse onları asla terk etmeyip devam et! Bu edep ile hareket etmek Hakk tarafından sana nasip olduysa, hemen o mecliste ve o günde Hakk‟ın yardımıyla gönlünde bir sevinç hâsıl olur! Veyahut Allah korkusundan bir sıkıntı hâsıl olursa, geçmiş hatalarından pişman olup tövbe ve istiğfar ile rıza kapısına tam bir teveccühle zuhur eylediğinde kendin de o olgun insanın sana sevgi, muhabbet beslemesi bereketiyle veya bir derece ile senden bu hâl zuhur ettiğini bilirsin. “Kişi sevdiği ile beraberdir”40 muhabbet tahtına dâhil olursun.

Fakat sen vezir, şeyhülislâm, kazasker, ulemadan, beylerden veya ileri gelenlerden bir şahıs olup da bulunduğun41 rütbe, hâl, mal ve itibarı, şerefi yüksek ilim sahibi olanların derecesi veya ilim ve ameline, erdem ve 38 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 7a. 39 Arapça, her vakit ağızda dolaşan söz demektir. Gece ibadete ayrılan zaman dilimi, Kur‟ân‟dan her gün rutin olarak bir cüz okumayı görev haline getirmek, belirli duâ ve zikirleri günlük periyotlarla yapmak gibi çeşitli anlamları içeren bir kelimedir. Geniş bilgi için bkz., Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, s. 702. 40 Buhari, Edeb, 96. 41 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 7b.

Page 14: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

158

kemaline dayanarak kibirlenip hatırına gelirse: “Ben filan şeyhin ziyaretine varıp göreyim. Halkın methettiği gibi ârifânı ve ilmi olgunluğu var mı? Acaba benim gönlümdekini bilip haber verebilir mi? Olağan üstü alışkanlık zuhur ederse de istidrac42 olma ihtimali yüksektir. Kerameti varsa bana yardım etsin ki, ben vezir sahibi, şeyhülislâm ya da kazasker olayım. İşte o zaman onun kemalini inkâr etmem.” Ziyaretine varan adam ulemadan ise, “Ben filan şeyhin ziyaretine varıp göreyim ilmi ve kemâli, erdemi nicedir? Ve ona bazı garip/zor meseleler sorayım, bakalım cevabına güç yetirebiliyor mu?43 İman ve itikadını göreyim nicedir?” gibi şeyler hatırına gelir. Ya da ziyarete varan kişi zenginlerden ise, “Halkın üzerinde tahsil olunacak/alınacak malım vardır. Eğer ki, şeyhin dua ve himmetiyle tahsil olursa o zaman onun kemalini ikrar edip onu dünyalık (para-pul/mal-mülk) ikram ederim.” deyip uğursuz nefisine göre hareket ederse, kendi nefsinin esiri olduğundan, hayalinin hakla-batılı fark edemediği için nefsin isteklerine tabi olur.

Fukara taifesinden her kimin ziyareti müyesser/nasip olursa, o bu ziyaretini kâmile hakaretle bakıp, kemal-i kibrinden emir yoluyla ona sorular sorup, zevklenerek, hakaretvari sözlerle, “Himmetinizi istiyorum sultanım” gibi fasit ve kötü fikirler44 üzerine kursa, o kâmil de ona kıyam/ayağa kalkıp, tevazu, tebessüm ve ikram edip dost gibi görünerek, fasit fikrinden gafilâne hareketler edince eğer sen, “Onun bana lütufla muamelesi benim devletimin, seçkinliğimin, rütbemin ve ilmimin yararlarındandır. Nasıl bana ta„zim etmez/saygı göstermesin

42 İnançsız kişilerden meydana gelen olağan üstü olaylar. Bkz., Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, s. 321. 43 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 8a. 44 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 8b.

Page 15: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

159

ki, ben ona dünya malıyla nice ikramlarda bulundum ve hâlâ yine ikram etmekteyim. Halk arasında ona “kâmil şeyh” dedikleri benim ikramım sebebiyledir. Benim eyyam devletimde/hamiliğim döneminde insanlar arasında makbul ve rağbet edilen biri olup şöhret bulmuştur.” dersen. Şimdi ey aziz kardeşim! O taifenin mübarek gönüllerinde olan ilâhi sırlardan bir miktar haber vereyim ki, sizlere zahmet olup eksiği, bozuğu (rahnedâr) olan insanlardan olmayasınız!

Kemal sahibi kişiler kendilerine bozuk hayal ve düşünceler45 ile yönelen adamı gördüğünde, Hakk‟ın yardımıyla aşikâr bir şekilde bilirler. Yukarıda tahrir olunduğu/yazıldığı gibi, kötü hayal ve düşüncelerle her kimi görürlerse, o kâmil, o anda, kendinin dış görünüşü (sûret-i zahir) itibarıyla hareket eder. Ardından gönlü ile Hakk‟a yönelip Mevlâ‟nın rızasını gözetir. Senin dilinden dökülen sözünü beden kulağı ile dinler. Senden ortaya çıkan lafsız, manasız sözler onun “Rahman‟ın arşı/tahtı” olan gönlünü acıya düşürür. “Budala ile sohbet etmek ruha azap olur” sözüne yakışır bir şekilde ruhi bir eziyet çeker. Lâkin sohbetinden haz eder gibi tebessüm edip de senin gaflette olduğunu bilir. Kendisinin Hakk‟ın huzurunda olmasının şükranesi olarak Hakk‟a hamd-ü sena eder.46 Senin beğenilmeyen kötü hal ve hareketinden kurtulman için kalp ve gönül ile Hakk‟a yalvarır. Fakat sen onun durumunu ne halde olduğunu bilemezsin. Eğer o aziz, Hakk‟ın yardımıyla senin ıslahın mümkün olmayacağını ve inkârın açıkça değişmeyeceğini Rabbânî ilhamla bilirse senin ziyaretin sebebiyle mübarek gönlü muzdarip olduğundan son derece üzgün olup, kalbi kırılmış olur. Sanki töhmetli bir insan gibi sakin olup susar. Sen onun sükûtuna anlayış göstermeyip ve 45 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 9a. 46 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 9b.

Page 16: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

160

bu sırlara vakıf olmadığından dolayı onu Hakk‟tan gâfil ve cahil zannedip ona küçümseyerek bakmanla, “Âlimleri kim hor görürse, bu dünyada ve ahirette lanetlenir” sözünün işaret ettiği duruma düştüğünü bilmeyip, o azizin mescidinden47 yürüyerek kalkıp gidersin ve onların himmetlerinden mahrum ve mahcur/uzak olursun. Ve halin öncekinden ziyade daha fazla harap olur. İnsanların nefretiyle karşı karşıya kalır, çoluk-çocuk ve eşten büyük keder görürsün. Tüm bu olanlara rağmen yine kendi kusurundan bilmeyip dostuna, ahbabına, “Ben filan şeyhin yahut filan mülhidin ziyaretine vardığım günden beri bu belâya tutulmuş oldum. Keşke gitmeseydim! Bu diyarın halkı, insanı ahmaktır! O mülhidi bir insan-ı kâmil zannedip methedip övüyorlar. Ona muhabbetle teslim oluyorlar ve itikatlarını bozup dünya ve ahiretlerine yazık ediyorlar. Ben ilme‟l-yakîn/gerçek ve kesin bilgi ile onların hallerini bilip vakıf oldum/anladım ki, onların hepsi velileri taklit ediyor, fakir-fukaranın suretine girip bu şekilde insanları aldatmayı amaçlıyorlar48, dilencilik yolu ile para, mal-mülk topluyorlar.” diyerek şikâyet edersen, şeyhlerin ve dervişlerin tümünü heder almış olup su-i zan girişiminde bulunmuş olursun.

O inkârcı ve çaresiz bilmez ki, Hakk Subhanehü ve Teâlâ kendisinin talihsiz nefsi, kötü ahlâkı sebebiyle ve fukaranın gönüllerine dokunduğu için bu belâ, gam ve acıları havale ve onu bu sıkıntılara tutulmasına sebep olmuştur.

Benim kardeşim! O kâmiller Hakk‟ın izniyle daima kendileri muhabbet davasında olan kimselerin davalarında

47 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 10a. 48 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 10b.

Page 17: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

161

sadık ve yalancı olanları müşahede ederek Rabbânî ilham ile bilirler. Yalancıları gönüllerine almayıp nefret ederler. Ve insan-ı kâmil olanlar bir kimseyi gönlünden reddetmedikçe kimse onlara muhabbetten yüz çevirmez. Oysaki o muhabbet eden kimse bizzat kendisi o kâmilden yüz çevirip muhabbet duymadığını zanneder49.

Ama sen her ne derecede ve rütbede olursan ol, bir azizi evine davet etmek istediğinde, o azizin yoksunlarından bir ârif ve bilgili bir can azizi kendisini davet etmek için gönderesin. O da fukaralarından her kimi beraber getirmek isterse kendilerine havale et, karışma. Kesinlikle onlarla beraber kendi yaşıtından, dostlarından ve akrabalarından bir kimseyi davet etme! Hatta evladın bile eğer onlara sevgi göstermiyor, muhabbet beslemiyorsa meclislerine yaklaştırma! Zira birçok defa vaki olmuştur ki çocuk, babasının canından çok sevdiği bazı kimseye kin, nefret ve husumet edip öldürmüştür. Malûmdur ki, Hz. Mevlâna‟nın büyük50 oğlu mürşidi olan Şems-i Tebriz‟i gibi mürşid-i kâmili katletmiştir51.Sen de tarîkat ehlini inkâr edip ve onların küfrü ile hükmeden kimseleri onlarla beraber davet etmeyesin!

Zira zahmetin yersiz ve gereksiz olup himmetlerini arzu ederken kendi gönlünü kırarsın. O aziz her ne kadar senin hatırına saygı gösterip, “Bu inkârcıları niçin davet ettin?” demez. Sana layık olan budur ki, Allah rızası için onların

49 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 11a. 50 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 11b. 51 Mevlâna‟nın üç oğlu, Sultan Veled, Alâeddin Çelebi, Emir Muzafferuddin Âlim Çelebi ve bir de kızı Melike Hatun olmuştur. Şems‟in ölümünden sorumlu Mevlâna‟nın büyük oğlu Sultan Veled değil ortanca oğlu olan Alâeddin Çelebi‟dir. Geniş bilgi için bkz. Şefik Can, Mevlâna, Hayatı, Şahsiyeti, Fikirleri, s. 55, 95.

Page 18: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

162

rızalarını talep edip hizmetlerini görmektir. Kendi nefsinin zevki ve sefası için davet etme! Onlara bir şey emretme! Zira onlar fukara/derviş elbisesinde, aba ve hırka giymiş kendi gönülleri tahtında bambaşka sultanlardır. Ve onlar vahdet deryasında gark olmuş dalgıçlardır/vahdet için bağıranlardır52.

Allah dostları zümresi, manada yani hakikat âleminde birbirlerinden ayrılamazlar daima birbirlerinin gayretlerini çeker, iyiliklerini isterler. Eğer birisine kin ve nefret beslersen hepsine beslemiş olursun. Birinin ruhuna eziyet olunsa hepsi eziyet içinde olurlar. Bir kimse onları zahirde ve batında terbiye etme arzusuna düşerse o kişi aptal olup bir insan-ı kâmil olan azizin sırrının ne olduğunu bilemiyordur.

Kısacası; onları davet eden kimse, yukarıda zikir olunduğu tarzda hareket edip, mecliste bir kimse ile fısıltı ile söyleşmesin! Hizmetinde bulunanların kalplerini kırmasın! Ve çeşit çeşit yemekler hazırlayıp sıradan insanlara yaptığı yalanı, övgüyü yapmaya yeltenmesin!

Sana soru sormadan herhangi bir şey hakkında cevap verme! Zira onlar bir an bile53 Hakk‟tan gafil olmazlar. Huzurda onların sefalarını bozmaya kalkma! Ve kendi konağına/evine davet ettiği zaman onlardan maddi bir teveccüh ve yardım ricada bulunma! Üstelik istediğin maksadını gönülden Hakk‟a rica ve niyaz et! Aksine hareket edip maslahat zamanında davet edilince rica etmen veya herhangi bir şey dilemen, dinen yenilen rüşvet derecesinde olur. Hâlbuki onlar senin hizmetin ve helâk olan

52 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 12a. 53 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 12b.

Page 19: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

163

dünyalığının yüz kat bedel karşılığı senden habersiz senin için Hakk‟tan niyazda bulunup dua ederler. Ve onlar hiç kimsenin minnetini kendilerine yük etmezler.

Bazı beldelerde kibirli insanlardan adamlar görmüşüzdür ki; insan-ı kâmili bilmeyen, âriflerden haberdar olmayan ve onları hizmetçi gibi54 hizmetinde istihdam edip pazara gönderirler. Onlar ise aşk badesi ile mest/sarhoş ve hayran olup dünya işlerini bilmediklerinden hizmetlerinde kusur ederler. Bu kusur nedeniyle onların mübarek gönüllerini kırıp, harap ederler. Lâkin dervişler takımı daima nefsiyle mücahede ettiklerinden zahiri bedenleri halka teslim, batında ise Hakk‟a teveccüh edip tüm yaratıkların hizmetlerini görürler. Ve onlar gafillerin eziyet ve cefalarına tahammül ettiklerinden dolayı gönüllerine sahip olur, nefislerini bilip cihana sultan olmuşlardır. Ve onlar herkese karşı alçak gönüllü olduklarından dolayı, “Emir ve ferman senindir” derler. Ama onlarda olan gönül sultanı incinip halvet/yalnızlık esnasında Hakk‟a rica ederler ki, “Ya Rabbi, suçumu, kusurumu affeyle. Beni bu gafil, nasihat55 kabul etmeyen kulun meclisinden azat eyle” deyip yakarışları odur ki, bazen itibarda kabule yakın olur, asla ret olmaz. Hakk Teâlâ onların dileklerini kabul edip, senin sıkıntından kurtulurlar. Ve sen onların Rabbânî ilhamıyla olan hikmet sohbetlerinden mahrum olursun. Unutulmuş ve uzaklaştırılmış olursan irfan nurundan zerre miktarı sana zevk ve nasihat etkisi olmaz.

Ama sen: “İnsan-ı kâmil, bu fitne-i ahir zamanda yoktur! Eğer olsaydı ayağına yüz sürüp kul-köle gibi hizmet ederdim. Hâlâ kemal davasında olan mürşid-i kâmil

54 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 13a. 55 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 13b.

Page 20: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

164

sûretinde hırka, tesbih ve vird ile Allah dostu kıyafetiyle bu halkı56 aldatıp birçok taklitçi, dinsiz-imansız, para toplayan dilenci, namazı terk eden kişilerdir. Ve onların sözleri şerefli şeriata aykırı olup tasavvuf ilmini ve şeyhlerin ilmî tabirlerine aşina olan kimselerdir. Tasavvuf hakkında biraz bir şeyler öğrenip kendini tarikat piri yapmış, bu hile ile Hakk‟a yaklaşma davasında olup daima dinlerini paraya değişmişlerdir” deyip, onları inkâr etme!

Değerli kardeşim! Sen Allah Teâlâ‟nın rızası için insan-ı kâmil ile sohbet etmek istersen, Allah‟ın yarattığının tümüne, özellikle de derviş topluluğuna hüsnü zan besle! Herkese muhabbet ve şefkat et! Ve bir mürşid-i kâmilin sohbetine ermek sevdasıyla bin taklitçi, fesatçı ve her şeyini yitirmiş fukaranın eziyet cefasına tahammül edersen57, Allah Teâlâ senin hizmetinin, muhabbetinin ve güzel zannın sebebiyle kâmil bir kulun gönlüne ilham edip işaretle senin terbiye ve ıslah olman için (o kâmili) sana gönderir. Ve sen de mürşid-i kâmil sayesinde iyi bir şeye, lütfe, anlayış ve bilgi sahibi olursun.

Şimdi aziz kardeşim! “Bu zamanda erdemli kalan kişiler yoktur!” deyip inkâr etmeyesin! Hz. Mehdî devrini tamamlamadan feyiz kapısı kapatılmaz. İnkâr etmek hatadır. Kâmiller hâlâ Hakk‟ın yardımıyla Kur‟ân‟ı Kerim‟i inkâr eden, inkârcılar tayfasını gördüklerinde hemen bilirler. Ve emanet olan sohbeti, inkârcılarla yapmazlar. Ve onların Hakk‟tan başka hiç kimseye ihtiyaçları yoktur. İhtiyaç olarak arz ettikleri de hikmete dayanmaktadır ama sen bilmezsin58.

56 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 14a. 57 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 14b. 58 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 15a.

Page 21: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

165

Onlar gafillerden ümitlerini kesmişlerdir. Ve sürekli âriflerin şu beytini tekrar edip dururlar:

“Ümidini başka şeye sarf etse, özellikle şeyh ve derviş,

Oldu say, Lât ve Uzza‟ya tapan bir keşiş”

Ve onların gizli şirkten tamamen kurtulduklarından dolayı mutlak olarak Hakk‟a yönelmişlerdir. Eğer sen, “Allah‟ın dışında hiç kimse fayda veremez ve Allah‟ın dışında hiç kimse zarar veremez” manasını düşünür ve “De ki, hepsi Allah‟tandır”59 ayeti kerimesini düşünerek kendi ilmine güvenir ve bildiğin ile amel ve tam bir tevekkül ile kendi görüşünle nefsini bilmeyi arzu edip, “Benim mürşide ihtiyacım yok, ben doğru yola rehbersiz giderim. Benim ilmim bana yeter.”, “Kimin şeyhi yoksa onun dini de yoktur!”60 sözleri aklına geldiğinde “Tasavvuf büyüklerinin kelamıdır, amel etmek gerekmez”61 diyerek kendi görüşüne, amel ve ilmine göre yorumlamaya çalışıyorsan, “Kim -bilgisi olmadığı halde- kendi görüşüne göre hareket ederse hata etmiş olur” sözü hatırladığında, manası dünya işlerine göre yorumlarsan ve “O da bir yol tutup gitti”62 ayeti kerimesinin haklılığında şerefli anlamı, işareti, müjdesi ve sembolünü idrak tablosunda mevcut olduğu halde “Ümmetimin uleması Benî İsrâil Peygamberleri gibidir” hadisi şerifini tefekkür edersin! İlmin ve amelin sana perde ve engel olduğunu bilmeyip, kendini beğenme ve kibirle kimseye teslim olmak takdir ve nasip olmadıysa, bari lütfedip şeyhlere muhabbet göster ve

59 Nisâ, 4/78. 60 “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” Bâyezid-i Bistâmî‟ye atfedilen bu söz, eski tasavvuf kitaplarımızdan itibaren hemen bütün kaynaklarda yer almaktadır. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufî Hayat, s. 107. 61 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 15b. 62 Kehf, 18/85.

Page 22: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

166

dervişlere şefkat ile ülfet ve sohbetle onlara dünyalığınla ikramda bulunarak onlardan bir çıkar veya yarar gözlemlemediğinde pişman olma!63 Zira onların çevrelerinde arabozan müfsitleri çoktur. Eziyet ve sıkıntılarına dayanamazsın. Ve onlar seni samimi dervişleri seven iyi kişi zannedip konağını/evini güleşciler/güreşçiler tekkesine çevirirler. Onlardan bir şekilde kurtulamayıp ve sana bıkkınlık gelip, o mülhit, müfsit, dilenci ve namazsızların konağında boş laf, yalan-dolan ve kalabalık gibi mülhitlere yakışır tavırlarla dilencileri ve namazsızları sebebiyle kâmillerini de bilmezsin. Onların hoşnutsuzluğunu gördüğünde sana ağır gelir. Ayrıca kendini belli ederek yüz çevirmenle ateşli bir öfke oluşur sende. İğrenç bir şekilde sövüp yahut şiddetli kusur edip gönüllerini yıkıp perişan edersin. Sonra bu halinle Allah‟ın gazabına duçar olur belâ ve azaba uğrarsın. Zira Allah‟ın velisi olan fukaranın Allah‟tan başka64 gidecek şikâyet yerleri yoktur. Cenabı Hakk‟a şikâyet için gitmene mürşitlerinden izin ve müsaade de yoktur.

Muhammed Sâdık Efendi, buraya kadar verilen bilgiler, evliyanın yoluna girmeyen ancak velilere/dervişlere muhabbeti olan kardeşlere, velilerin/dervişlerin durumlarını belirtmek içindi65, der ve başka bir konuya geçer. Buraya kadar olan bölümde, pozivitizmin etkisindeki66 modern dönem insanının uzaklaştığı değerlerden olan müridin mürşid huzurundaki edebinden bahseder.

63 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 16a. 64 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 16b. 65 Hacı Mahmud Efendi No: 2338, vr. 17a. 66 Murat Sarıgül, “Muhammed İlhâmî Efendi‟nin Tefsîrü‟l-Mirac-ı Nebî Adlı Eserinin Tefsir İlmİ Açısından Değerlendirilmesi”, Uluslararası Kars Alimleri Sempozyumu Bildirileri, Sonçağ Yayınları, 2018, s. 330.

Page 23: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

167

SONUÇ

Muhammed Sâdık Efendi, bir Müslüman‟ın, tasavvuf ve tarikat ehline karşı muhabbet besler, saygı duyarsa, tevazu sahibi mürşid-i kâmillere saygıda kusur etmemesi konusunda uyarıda bulunmuştur. Yine bu çerçevede Sâdık Efendi, Müslüman kişinin, bu şeyhlerin hayır duasını, iltifat ve sohbetini arzu eder ve onları tekke veya zaviyede ziyarete gittiğinde uyması gereken bazı edep kurallarını sıralamıştır. Bu kurallardan en önemlisi, bir talibin/müridin, nefsini terbiye ve tezkiye etme konusunda seyr u sülûk için canı-gönülden bir mürşid-i kâmile intisap niyetiyle tekkeye gidince asla ve kat‟a o şeyhin sözünden çıkmaması gerekir. Tıpkı meyyitin gassale teslimiyeti gibi o da şeyhe teslim olmalıdır. Burada bunu biraz daha açmak gerekirse teslimiyet, muhabbete dayalı bir itaat işidir. Bu bağlamda kayıtsız şartsız teslimiyet denilince, şeyhin tavsiye, tembih ve ikazlarına eleştirisel bir nazarla bakmaksızın, kuruntulara kapılmadan benim maneviyatıma faydası ve yararı olur, diye söylenenlere uymak anlaşılmalıdır. Nasıl ki, hekime giden bir hasta, hekimine güveniyor, hastalığını tedavi edeceğine inanıyorsa o kadar çabuk iyileşir. Bunun gibi talip/mürit de her konuda değil, ancak manevi eğitim olarak bilinen seyr u sülûk -buna tasavvufî eğitim de diyebiliriz- gibi konularda şeyhini/mürşidini bir hekim gibi görmeli ve ona teslim olmalıdır. “Gassal önünde meyyit gibi” sözünden de maksat bu olsa gerektir. Aksi takdirde bunu farklı yönlere meyletmek doğru değildir.

Sâdık Efendi eserinde, mürşid-i kâmiller hakkında kötü zandan ve onlara karşı gösterilen suni saygıdan kaçınılması gerektiğini vurgulamış, aksi takdirde o Müslüman‟ın sittin sene nefsini terbiye ve tezkiye edemeyeceği; asla doğru yolu bulamayacağı ve hiçbir zaman

Page 24: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

168

mutluluğu yakalayamayacağını önemle belirtmiştir. Sâdık Efendi, tasavvuf ve tarikat mürşitlerini mürşit ya da şeyh olarak tanımayanları nasipsiz olarak nitelendirmiştir. Yine Sâdık Efendi, “Bu fitne-i ahir zamanda erdemli ve insan-ı kâmil yoktur” demenin ve onları inkâr etmenin doğru olmadığını söyler. Biz de bu bağlamda Hz. Peygamber‟in bir hadisini hatırlatmakta fayda görüyoruz; O (s.a.v.), “Her yüz yılda bir dini yenileyecek müceddidin (yenileyicinin) geleceğini” haber vermiştir (Ebû Dâvud, Melâhim, 1).

KAYNAKÇA

Ateş, Süleyman, (2005), İslâm Tasavvufu, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul.

Bardakçı, Mehmet Necmeddin, (2015), Doğuştan Günümüze Tasavvuf Ve Tarikatlar, Rağbet Yayınları, İstanbul.

Buhârî, Muhammed b. İsmail, (1992), Sahîhu‟l-Buhârî, İstanbul.

Can, Şefik, (2013), Mevlâna-Hayatı-Şahsiyeti-Fikirleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

Cebecioğlu, Ethem, (2005), Tasavvuf Terimleri Vve Deyimleri Sözlüğü, Anka Yayınları, İstanbul.

Efendi, Mehmed Tâhir, (2009), Osmanlı Müellifleri I-II, Hazırlayan: Mustafa Tatcı, Cemâl Kurnaz, Bizim Büro Yayınları, Ankara.

Eren, Sıddık Naci, (1999), Evliyalar ve Tarikatlarda Usûl Edeb ve Âdâb, Demir Kitapevi, İstanbul.

Günaydın, Yusuf Turan, (2013), Risâle-İ Mahbûb/Nefsin Şehirleri, Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul.

Gözütok, Şakir, (2012), Sûfî Pedagojisi-Tasavvufta Şahsiyet Eğitimi, Nesil Yayınları, İstanbul.

Page 25: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

169

İbn Haldun, Abdurrahman Ebu Zeyd, (2017), Mukaddime, Hazırlayan: Süleyman Uludağ, Dergâh Yayınları, İstanbul.

El-İsfâhânî, Râğıb, (2015), Müfredat/Kur‟an Kavramları Sözlüğü, Yarın Yayınları, İstanbul.

Kara, Mustafa, (2013), Tasavvuf Ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul.

Kartal, Alparslan, (2016), “Tüfekçizade Salih Baba ve Divanında Ayet ve Hadislere Yaptığı Atıflar”, Uluslararası Erzincan Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Edt. Hüsrev Akın, Erzincan.

Kartal, Alparslan, (2018), Anadolu‟da Peygamber Varisi İki Büyük Sûfî: Harakânî ve Mevlâna (Edt. Alparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”, Sonçağ Yayınları, Ankara, ss. 95-113.

Kâşânî, Abdurrezzak, (2015), Tasavvuf Sözlüğü, İz Yayıncılık, İstanbul.

Sâdık, Muhammed, Risâle-i Terbiyenâme, Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi No: 2338.

Sami, Şemseddin, (1901), Kâmûs-ı Türkî, Neşreden İkdâm Gazetesi, Dersaadet/İstanbul.

Sarıgül, Murat, (2018), “Muhammed İlhâmî Efendi‟nin Tefsîrü‟l-Mirac-ı Nebî Adlı Eserinin Tefsir İlmi Açısından Değerlendirilmesi”, Uluslararası Kars Alimleri Sempozyumu Bildirileri, Sonçağ Yayınları, ss. 326-350.

Sarıgül, Murat, (2018), “Ahkâm Âyetlerinin İşârî Yorumu (Alusî Örneği)”, FÜİFD, 23/2, ss. 57-87.

Es-Sicistani, Ebu Davud Süleyman b. Eş‟as, (2011), Sünen-İ Ebu Davud, Çevirmen: Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Şamil Yayınları, İstanbul.

Page 26: Editör Alparslan KARTALisamveri.org/pdfdrg/G00671/2019/2019_CELEPH.pdfAlparslan Kartal) içinde “Anadolu Tasavvufunun İki Temsilcisi Harakânî Ve Mevlâna‟da Sünnet Düşüncesi”,

170

Tûsî, Ebû Nasr Serrâc, (2012), El-Lüma‟-İslâm Tasavvufu, Hazırlayan: Hasan Kâmil Yılmaz, Erkam Yayınlaır, İstanbul.

Türer, Osman, (2013), Ana Hatlarıyla Tasavvuf Tarihi, Ataç Yayınları, İstanbul.

Vassâf, Osmanzade Hüseyin, (2015), Sefîne-i Evliyâ, Derleyen: Ali Yılmaz, Mehmet Akkuş, Kitabevi Yayınları, İstanbul.

Yazar, Sadık, (2016), “Mehmed Sâdık Erzincânî”, TDV İslam Ansiklopedisi, Ek: 2, TDV Yayınları, İstanbul.

Yıldız, Aytekin, (2014), Risâle-İ Terbiyenâme/Terbiyenâme, Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul.

Yılmaz, Hasan Kâmil, (2000), Anahtarlarıyla Tasavvuf ve Tarîkatlar, Ensar Neşriyat, İstanbul.

Yılmaz, Hasan Kâmil, (2010), 300 Soruda Tasavvufî Hayat, Erkam Yayınları, İstanbul.