Besin, Genetik veMetabolik Araştırmalar
Keşiflerle Dolu On Yıl,2016 Faaliyet Raporu
Keşiflerle Dolu On Yıl 01
01 Genel Bakış
02 Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in mesajı
04 Sabri Ülker Merkezi Metabolizma ve Yaşam Sempozyumu, İstanbul
18 Sınırlarımızın Ötesinde
20 Yeni Nesil Bilim İnsanları
25 Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü
28 Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi
29 Dekan Michelle Williams’ın mesajı
30 Sabri Ülker Merkezi Görüntüleme Laboratuvarı
32 Geleceğe Bakış
Görsel: böbrek hücre hattı (COS-7). ER, yeşille boyanmıştır.
Genel Bakış
Sabri Ülker Merkezi, kronik metabolik hastalıkların altında yatan mekanizmaların anlaşılması ve küresel sağlıga karşı büyük tehdit oluşturan bu hastalıklarla mücadelede önleyici tedbirlerin ve yeni tedavi yöntemlerinin belirlenmesinde bilimsel ilerleme sağlamayı amaçlamaktadır.
Merkez, araştırmalarını tutkuyla sürdüren, yeni araştırma platformları geliştiren
ve zorlu sorulara yanıt bulabilmek için ileri teknolojileri kullanan bilim insanları
ile ikinci yılında, birçok alanda önemli faaliyetlerde bulundu. Ev sahipliğini Sabri
Ülker Vakfı’nın üstlendiği, İstanbul’da düzenlenen ve dünyanın dört bir yanından,
alanında önde gelen araştırmacıların katıldığı Sabri Ülker Metabolizma ve Yaşam
Sempozyumu bu gelişmelerin en önemlisi oldu.
Bu sempozyum ile ulusal ve uluslararası bilim insanları ve öğrencilerden oluşan
katılımcıları en güncel bilimsel gelişmeler ile buluşturmak, Sabri Ülker Merkezi’nin
bilimsel ve entelektüel gelişmeleri tüm dünyada teşvik etmeye yönelik misyonunun
bir uzantısı da oldu.
The Decade of Discovery 302 Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in mesajı
“Sabri Ülker Merkezi Görüntüleme Laboratuvarı, metabolik hastalıkların ortaya çıkmasına katkıda bulunan hücresel ve hücre içi süreçleri keşfetmemizi ve bu alandaki bilgilerimizi artırmamızı sağlayacak.”
Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil
Sabri Ülker Merkezi Direktörü;, James S. Simmons Genetik ve Metabolizma Profesörü, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm
Başkanı; Harvard Üniversitesi TH Chan Toplum Sağlığı Fakültesi,
Değerli Arkadaşlar,GörünmeyeniGörme
Sabri Ülker Merkezi’nin 2016’daki faaliyetleriyle ilgili yeni bilgileri ve ilerlemeleri sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu yıl çok sayıda araştırmacımız doktora veya doktora sonrası çalışmalarını tamamlayarak bağımsız kariyerlerine
adım attı , yoğun çalışma ve fedakarlıklarının meyvesi olan buluşları üzerine makaleler hazırlayarak kariyerlerinde
önemli kilometre taşlarına ulaştı. Bu keşif ve yayınlar, besinlerdeki koruyucuların etkileri, hücrelerin aşırı besin alımına
adapte olmasını sağlayan mekanizmalar ve yağ dokusu işlevlerini sistemik metabolizmaya ileten ve bu çerçevede
tanımlanmamış sinyal yolaklarıyla ilgili elde ettiğimiz önemli bulguları gözler önüne seriyor. Oldukça heyecan verici
bir başka gelişme ise hücreleri ince ayrıntılarına kadar incelemeye ve besinler ile metabolik hastalıklar arasındaki
ilişkinin hücresel ve hücre içi süreçlerini keşfetme kabiliyetimize katkıda bulunacak birinci sınıf görüntüleme sistemleri
ve analiz kabiliyeti ile donatılmış olan Sabri Ülker Merkezi Görüntüleme Laboratuvarı’nın bu sonbaharda açılmasıydı.
Taramalı ve lazer konfokal görüntüleme ve diğer gelişmiş mikroskoplarla donatılmış bu platform, tüm araştırmacılar için
de son derece değerli bir kaynak olacak ve işbirliğine dayalı çalışmaları kolaylaştıracaktır.
İstanbul’da gerçekleşen “Metabolizma ve Yaşam” konulu uluslararası sempozyum, bu yıl akıllarda en çok iz bırakan
gelişme oldu. Bilimde çığır açan çalışmalara sahip ve farklı kıtalardan gelen en seçkin konuşmacıları bir araya getirerek
son gelişmeleri gerek bilim insanları, gerek genç öğrenci ve araştırmacılardan oluşan katılımcılar ile paylaştık.
Araştırmaları ile dikkat çeken bağımsız genç Türk bilim insanlarının gerçekleştirdiği “Yükselen Yıldız” sunumlarının da
yer aldığı etkinlik, onların olağanüstü katkılarını ön plana çıkararak başarıya nasıl ulaştıklarını gözler önüne serdi.
Son olarak, Sabri Ülker Uluslararası Bilim Ödülü, metabolizma alanındaki büyük umut vaat eden araştırmaları ile
kariyerinin ilk adımlarını atan bir bilim insanını da ödüllendirdi. Başarısı tartışma götürmez olan bu etkinlikte her şeyi en
ince ayrıntısına kadar düşünen ve ev sahipliğini üstlenen Sabri Ülker Vakfı, gelecek toplantılarımız için çıtayı yükseltti!
Saygılarımla,
Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil
Keşiflerle Dolu On Yıl 03
04 İlk Sabri Ülker Uluslararası Sempozyumu
Sabri Ülker Merkezi Metabolizma ve Yaşam Sempozyumu İstanbul,5-6 Mayıs 2016
Keşiflerle Dolu On Yıl 0706 İlk Sabri Ülker Uluslararası Sempozyumu
Brian Kobilka’nın Açılıs Konuşması
Toplantı bilim insanlarının henüz yayınlanmamış çalışmalarını birbirleri ile paylaşmalarına ve disiplinler arasında
yeni bağlantılar kurulmasına olanak sağladı. Sempozyum, alanında izler bırakmaya yeni başlayan genç Türk
akademisyenlerin çalışmalarını da ön plana çıkardı. Sempozyum bir bütün olarak düşünüldüğünde, çığır açan bilimsel
araştırmaları aktarmak, metabolizmanın moleküler temelleri, besinlerle etkileşimi ve kronik hastalıklarla ilişkisine
yönelik araştırmaları teşvik etmek bakımından nadir ve özel bir fırsat oldu.
2012 Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen, Stanfrod Üniversitesi’nden Dr. Brian Kobilka, etkinliğin açılış
konuşmasını yapan isim oldu. Dr. Kobilka’nın konuşması, proteinin yapısının ince ayrıntılarını anlamanın çığır açan yeni
ilaç ve tedavi yöntemlerinin gelişimini nasıl yönlendirebileceği konusuna odaklandı. Dr. Kobilka, kariyeri boyunca,
hormonlar ve aktarıcı moleküllerden alınan sinyallerin hücresel etkilerini iletmekten sorumlu olan G proteinine bağlı
reseptörlerin (GPCR) yapısını aydınlatmaya adamış bir bilim insanı. Birçok kritik metabolik yolda bu reseptörler
ailesi aracılığıyla çalıştığından bu sunum katılımcılar için çok aydınlatıcı oldu. Dr. Kobilka, GPCR sinyallerinin, hücre
içi G proteinleri ile eşleşerek nasıl iletildiğini ve ayrıca farklı etkileri olabilen arrestin adı verilen molekülleri içeren
alternatif bir yol da izleyebildiğini anlattı. Örneğin, opiod reseptörünün farmasötik olarak harekete geçirilmesi güçlü
bir ağrı kesici etkisi yaratmakta, ancak aynı molekül, arrestin’in aracı işlevini üstlendiği yollar aracılığıyla solunumu
bastırmakta ve beyindeki ödül merkezleriini uyararak hastaları bağımlılık riskiyle karşı karşıya bırakmakta. Dr. Kobilka,
G proteinlerine bağlı GPCR’leri, arrestin lerden ayıran küçük yapısal değişiklikleri saptanması ile yan etkileri daha
az olan veya tamamen ortadan kaldırılmış ilaçların keşfedilmesini mümkün kılacak çalışmalarını ve bu verilerin ilaç
geliştirmeye yönelik uygulamalarını dinleyiciler ile paylaştı.
Sabri Ülker Merkezi Metabolizma ve Yaşam Sempozyumu, dünyada metabolizma araştırmalarında öncü olan isimlerin çalışmalarını, Türk bilim insanları ve öğrenciler ile paylaşabilmeleri için 5-6 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da düzenlendi.
Bilimsel sunumların yanı sıra, sempozyumun ilk akşamında bir gala yemeği ve uluslararası alanda tanınmış caz sanatçısı Karsu Dönmez tarafından verilen bir geleneksel Türk müziği konseri düzenlendi. Kendisi nin seslendirdiği: “Uzun Ince Bir Yoldayım”. türküsü, bilim insanlarının karmaşık yaşamları ve izlemeleri gereken zorlu ve genellikle kırılgan yolu anlatan mükemmel bir metafor.
Keşiflerle Dolu On Yıl 09
Metabolizma ve Yaşam Sempozyumu
“Katılımcıların, metabolizma alanında dünyaca tanınmış ve önde gelen akademisyenlerle bir araya getiren eşsizbir fırsat.”
Keşiflerle Dolu On Yıl 1110 İlk Sabri Ülker Uluslararası Sempozyumu
Dr. Peter Tontonoz Profesör, Patoloji ve Tıp Laboratuvarı, California Üniversitesi, Los Angeles, Araştırmacı, Howard Hughes Tıp En-stitüsü
Dr. Susanne MandrupBiyokimya ve Moleküler Biyoloji,Güney Danimarka Üniversitesi
Sabri Ülker Sempozyumu Konuşmacıları
Dr. Peter Tontonoz, Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles Tıp Fakültesi’nde
profesör olarak öğretim üyeliği ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü araştırmacısı
olarak görev yapmaktadır. Dr. Tontonoz, farklı lipidlerin hücre fonksiyonunu
nasıl etkilediği ve hücre zarı lipid yapısının değişimi ile metabolik hastalıkların
tedavisinde kaydedilebilecek gelişmelere yönelik yaptığı güncel çalışmalar
hakkında bilgi verdi. Hücre zarlarının önemli temel yapı taşları olan fosfolipitleri
yeniden modelleyen proteinler olan lizofosfatidilkolin asiltransferaz (Lpcat)
enzimlerine odaklanan çalışmalarını aktardı. Fosfolipit zincirlerinin kısmi
doyurulması, hücresel işlevinin yanı sıra hücre zarı akışkanlığının önemli bir
belirleyicisi. Dr. Tontonoz’un laboratuvarı, doymamış zincirlerin fosfolipitlere
dahil edilmesini uyaran ve beyin, karaciğer, bağırsak ve yağ dokusundaki ana
LPCAT enzimi olan LPCAT3’ün işlevini araştırıyor. Önemli bir husus olarak, doku
bazlı silme modelleri kullanan Dr. Tontonoz, bağırsaktaki LPCAT3’ün, lipitlerin
besinlerden emilimi için önemli olduğu, karaciğerdeki LPCAT3’ün ise lipoprotein
parçacıklarının doğru sentezi için önem arz ettiği ve kolesterol metabolizmasına
bağlanabileceği gibi kayda değer keşifler yapmış olan bir araştırmacı.
Sempozyumda sunulan çalışmalarda LPCAT3’ün, endoplazmik retikulum (ER)
zarının fosfolipit kompozisyonunu düzenleyerek yağ üretimi ve depolanmasını
kontrol edebildiğini; bunun da sistemik metabolik ve enflamatuar hastalıklar için
uzantıları olabileceğini ortaya koyuyor. Bu bulgular, genel olarak hücre zarında
oluşan ve gıda ögeleri ile etkileşen özelliklerin LPCAT3 aracılığı ile metabolik
hastalıkla mücadelede olası terapötik hedeflere dönüşebileceğini gösterdiği için
heyecan verici.
Güney Danimarka Üniversitesi’nden, Danimarka Kraliyet Bilimleri ve Edebiyat
Akademisi üyesi Dr. Susanne Mandrup konuşmasında şekerin gen ifadesinde
meydana getirdiği değişikliklerin beta hücrelerini nasıl etkilediğini açıkladı.
Pankreas adacıklarında insülin üreten beta hücreleri sistemik glikoz dengesinin
kritik belirleyicisi ve diyabet gelişiminde çok önemli oyuncular. Dr. Mandrup ve
grubu, yüksek düzeydeki glikoza kısa sürede yanıt veren beta hücre genlerini
tanımlamak için bir dizi tarafsız ve sistemik yaklaşım kullanıyor. Dr. Mandrup
“iRNASeq” olarak adlandırılan ve RNA dizisi analizinden gelen intron okumalarını
özetleyen ve okuma uzunluğuna göre ifade edilen, gen değişikliklerini daha
ortaya çıkarabilme özellikleri olan yeni bir yöntem açıkladı. Bu yönteme ek
olarak, glikozun uyardığı genlerin ifadesini kapsamlı olarak haritalamak için
glikoz algılayan ve gen ifadesini düzenleyen oyuncuların-ChREB gibi- genetik
olarak manipüle edildiği koşullarda kromatin düzeyinde çalışmaları da içeren
ileri yöntemleri ve elde ettikleri sonuçları konuşmasında paylaştı. Dr. Mandrup,
bu çalışmaları ile beta hücrelerinin şeker ve diğer besinlerde dahil olmak üzere
çevresel uyaranlara nasıl tepki verdiğini daha iyi anlamamızı ve diyabetin
önlenmesi veya tedavisi için hedeflenebilecek kritik işlevsel düğümler hakkında
fikir sahibi olmamızı sağlıyor..
Dr. Birsoy çalışmasını hücresel metabolizmayı, özellikle de kanser hücrelerinde, etkin yolakları incelemeye yönelik
kullandığı sistematik yaklaşımlar ile açıkladı. Kanser hücrelerinin şekeri kullanarak enerji üretmek için daha fazla şeker
yıkımına bağımlı hale geldikleri iyi biliniyor. Warburg etkisi olarak bilinen bu radikal metabolik değişikliğin yanısıra
bu hücrelerin birçoğu, enerji üretmek için oksijen kullanan aerobik solunuma maruz kalmaya da devam ediyor. Dr.
Birsoy, hipotezini, aerobik solunuma sürekli duyulan bağımlılığın, üretilen enerji yerine, bu yolağın yan ürünlerinin
hücresel çoğalmayı desteklemesi açısından önemli olduğu şeklinde açıkladı. Dr. Birsoy bu biyolojiyi keşfetmek için
mitokondrideki enerji üreten süreçler hafifçe baskılandığında hücre büyümesi için gereken genleri belirlemek üzere
yaptıkları çok geniş bir gen tarama gerçekleştirdiklerini ifade etti. Anormal mitokondriyal fonksiyonun şişmanlık,
diyabet, beyin hasarı ve kanser gibi birçok hastalığın karakteristik özelliği olduğu bilindiği için bu araştırmadan elde
edilen bulgularında çok daha geniş kapsamlı sonuçları olabileceği heyecan verici bir açılım.
Sabri Ülker Uluslararası Bilim Ödülü
Sempozyum’da, Rockefeller Üniversitesi’nden, Yardımcı Doç. Dr. Kıvanç Birsoy, Sabri Ülker Uluslararası Bilim Ödülü’nü kazanarak bilim dünyasının yükselen yıldızlarından biri oldu.
Keşiflerle Dolu On Yıl 1312 İlk Sabri Ülker Uluslararası Sempozyumu
Sabri Ülker Sempozyumu Konuşmacıları Sabri Ülker Sempozyumu Konuşmacıları
Dr. Robert V. Farese, Jr. Profesör, Genetik ve Kompleks Hastalıklar, Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi Chan Toplum Sağlığı Fakültesi, Hücre Biyolojisi Profesörü
Dr. Emilie MarcusCell Press CEO’su ve Cell Editörü
Robert V. Farese, Jr. ise hücrelerin yağ damlacıkları içerisinde trigliserit formunda
enerji depoladığı mekanizmalar hakkında görsel olarak da etkileyici bir
konuşma yaptı. Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi, Genetik ve Komplex
Hastalıklar bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Farese, Howard
Hughes Tıp Enstitüsü araştırmacısı olan çalışma arkadaşı Dr. Tobias Walther ile
yağ depolama, hücre zarı biyolojisi ve beyin hasarı yaratan hastalıklar üzerine
çalışan bir laboratuvarı da beraber yönetiyor.. Dr. Farese’nin açıklandığı gibi,
digliserit asiltransferaz (DGAT) enzimleri, trigliserit sentezindeki son adımı katalize
ediyor. Dr. Farese’nin laboratuvarında yürütülen çalışmalar, DGAT proteinlerinin
lipit damlacıklarının oluşumunu nasıl kontrol ettiğinin anlaşılmasında önemli rol
oynamış bulunuyor. İlginç şekilde, hücrelerin ilk (iLD’ler) ve genişleyen (eLD’ler)
olmak üzere iki lipit damlacık (LD) türü olduğunu belirleyen araştırmalar bu
damlacıkların birinde DGAT1 diğerinde ise DGAT2 yerleşimi neticesinde yeni
yağları sentezlemek ve büyümenin mümkün olduğunu ortaya çıkarıyorlar.
Dr. Farese’nin grubu, ileri görüntüleme tekniklerinden de yararlanarak, yağ
damlacıklarının oluşumuna yol açan mekanizmaları tanımlamayı başardı ve
bunların, hücrelerin besin maddelerin normal dalgalanmalara tepki vermede nasıl
gerekli olduklarını. metabolik hastalıkta nasıl değistiğini, ve tedavi amacı ile nasıl
kullanılabileceklerini tanımladı.
Yükselen YıldızColumbia Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Lale Özcan sunumuyla parlayan
yıldızlardan biri oldu. Tip 2 diyabetin komplikasyonu olan kardiyovasküler
hastalıkların görülme sıklığının artması önemli bir sağlık tehditi olduğundan,
tüm yeni diyabet tedavilerinin kardiyovasküler hastalık riski üzerine olan etkileri
açısından değerlendirilmesi gerektiriyor. Glukagon hormonunun sinyal iletimindeki
düzensizlerin, tip 2 diyabette kan şekerinin yükselmesinde önemli bir etken olduğu
biliniyor. Ancak, glukagon sinyal iletimini doğrudan durdurulduğunda kan lipid
düzeyinde ve dolayısıyla kardiyovasküler riskde artışa yol açabilecek olumsuz
yan etkiler olasılığı, bu yöntemin diyabete karşı yaygın olarak kullanılmasına engel
teşkil ediyor. Dr. Özcan’ın açıkladığı gibi, glukagon sinyal iletimi, CaMKII olarak
adlandırılan ve bir kalsiyum algılama enzimini aktive ederek hücre içi kalsiyum
düzeylerini arttırmakta ve karaciğerden şeker üretimini teşvik ederken insülin
hormonunun sinyal iletimine menfi olarak müdahale eder. Dr. Özcan’ın çalışması,
bu yolaktaki sinyal iletimi aracılarının hedeflenmesinin, istenmeyen lipid etkilerini
ortaya çıkarmayan ve metabolik hastalıklara karşı kullanılabilecek tedavi yöntem ve
araçlarının geliştirilmesini sağlayabileceğini ortaya koymakta. Buna ek olarak, Dr.
Lale Özcan glukagon sinyal iletimini yağ metabolizmasına bağlayan yolaklar üzerine
bir ön araştırma yaptığını ve bunun metabolik hastalıklara müdahale için yeni
seçenekler ortaya koyabileceğini umduğunu belirterek sunumunu sonlandırdı.
Bilimsel yayıncılık dünyasına katılmadan önce Yale Üniversitesi’nde ve Salk Enstitüsü’nde nörobilim eğitimi alan yetenekli bilim insanıDr. Emilie Marcus ise öğle yemeğinde konuşmacı olarak yer aldı. Dr. Marcus’un yoğun çalışmaları ve çeşitli bilimsel alanlara duyduğu ilgi kariyerinde hızla yükselerek bugün Cell Press’in CEO’su ve Cell dergisinin Genel Yayın Yönetmeni olmasını sağladı. Dr. Marcus önde gelen bir bilimsel yayın yöneticisi olarak, okuyucuyu bilimsel tartışmalara çekmek, bilim insanları ve öğrencilere editorler ile direk etkileşimde bulunma imkanı sağlamak ve araştırmacıların önemli keşiflerinin altında yatan kişisel hikayelerine de yer vermek için çok sayıda girişim başlattı. Dr. Marcus, sunumunda gizemlerle dolu biyomedikal yayın sürecine ışık tuttu ve bilimsel yayınların en iyi şekilde nasıl hazırlanacağı konusunda çok değerli tavsiyeler verdi. Dr. Marcus ayrıca, biyomedikal bilim topluluğunun karşı karşıya kaldığı mevcut sahtecilik ve ahlaki ve hukuki konularda da bilgi vererek bilimsel verilerin toplanması, analizi ve sunumunda dürüstlüğün önemini ve bunun korunması için gerekli önlemleri vurguladı. Bu tartışma genç öğrenciler ve bilim insanları için oldukça bilgilendirici oldu ve büyük ilgi gördü. Sunumun ardından hareketli bir Soru-Cevap oturumu ve tartışma ortamı gerçekleşti.
Wisconsin Üniversitesi’nden önde gelen genetikçi Dr. Alan Attie ise, insülin salınımının
genetik kontrolü ve metabolizmadaki karmaşık fonksiyon ve bozukluklardan sorumlu genleri
tanımlamaya yönelik yeni platformlar hakkında konuştu. İnsanlar üzerindeki araştırmalar,
diyabete yatkınlığa yol açan genetik katkıların birçoğunun, beta hücrelerinin insülin salgılama
kapasitesini belirleyen genler olduğuna işaret ediyor ancak uygun deneysel modellerin
yetersizliği hem bu genlerin anlaşılmasına hem de yeni genlerin ortaya çıkarılmasına
engel teşkil ediyor. Dr. Attie, konuşmasında karmaşık insan genetiğine pek çok benzer
yönleri bulunan, farklı metabolik özelliklere sahip sekiz fare türünde bu biyolojide yer alan
yeni genleri keşfetmek için ortaya çıkardıkları çok kapsamlı ve güçlü bir tarama yöntemi
tanımladı. Çeşitli ilaçlara ve çevresel uyarılara karşı insülin salınımını değiştiren genlerin
belirlenmesini sağlayan bu yaklaşım, beta hücre fonksiyonuna ilişkin şaşırtıcı yeni bilgiler
sağlamış bulunuyor. Örneğin Dr. Attie’nin grubu, Sorcs1 adlı proteinin insülin salgılama
granüllerinin oluşumunda görev aldığını keşfettiklerini ve prostaglandin E reseptörü 3’ün
(EP3) glikoz tarafından indüklendiğini, ancak GLP-1 sinyal iletimini menfi olarak etkilediğini
ortaya çıkarabildiklerini gösterdi. İlginç bir şekilde, şimdiye kadar belirlenen genetik
değişiklerin pek çoğunun kodlayıcı bölgeler dışında olması, bunların genetik fonksiyon
kaybından daha nüanslı ve karmaşık etkiler barındırabileceklerini ve dolayı ile insülin
salınımı üzerindeki etkilerini aydınlatmanın ne kadar zor olabileceğini gösteriyor. Dr. Attie
ayrıca birçok fizyolojik ve biyokimyasal çıktının genetik farklılıklar ile ilişkilendirilmesinde
vücut içerisindeki mikropların çok önemli olduğunu ifade etti ve bu ilişkinin anlaşılmasının
metabolik hastalıklara yol açan mekanizmaların ortaya çıkarılmasındaki rolünü örnekleyen
bulgularını ifade etti. Bu platformun insan genetik çalışmaları ile birlikte kullanılması, aksi
takdirde gözden kaçırılabilecek genlerin keşfedilmesini ve fonksiyonlarının bulunmasını
kolaylaştırması heyecan verici. Dr. Attie, bilim insanlarını araştırma çabalarını kolaylaştıracak
bu önemli açık kaynaktan yararlanmaya davet etti.
Yrd. Doç. Dr. Lale Özcan Columbia Üniversitesi Tıp MerkeziTıp Fakültesi
Dr. Alan AttieJack Gorski Biyokimya Profesörü, Wisconsin Üniversitesi
Keşiflerle Dolu On Yıl 1514 İlk Sabri Ülker Uluslararası Sempozyumu
Sabri Ülker Sempozyumu Konuşmacıları Sabri Ülker Sempozyumu Konuşmacıları
Dr. Ira Tabas Columbia Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Araştırma Bölümü Başkan Yardımcısı;Columbia Üniversitesi Doktor ve Cerrahlar Koleji, Tıp ve Anatomi ve Hücre Biyolojisi Profesörü
Dr. Ebru Erbay Yrd. Doç. Dr. Bilkent Üniversitesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü
Dr. Laurie GlimcherDana-Farber Kanser Enstitüsü Başkanı ve CEO’su
Columbia Üniversitesi’nden profesör ve Araştırma Bölümü Başkan Yardımcısı
Dr. Ira Tabas, şişmanlık ve tip 2 diyabette karaciğer hücrelerinde kalsiyum sinyal
iletimi ve endoplazmik retikulum (ER) stresi üzerine yaptıkları çalışmaları içeren
bir sunum yaptı. Dr. Tabas, diyabet ve kalp-damar hastalıkları arasındaki ilişkinin
altında yatan ortak sinyal iletimi yolaklarını bulmak ve bu yaygın patolojileri
önlemek veya tedavi etmenin yollarını geliştirmek için çalışıyor. Ekibinin
yürüttüğü araştırmalar, düzensiz kalsiyum sinyal iletiminin hem aterosklerotik
plaklarda, hem de karaciğerde bulunan makrofaj hücrelerinde ER stresine ve
kusurlu insülin sinyal iletimine yol açtığını göstermiştir. Bu biyolojik tepki ile
kalsiyuma duyarlı bir enzim olan CAMKII’nin eylemleri arasındaki bağlantılarıda
açıklayan Dr. Tabas, CAMKII geninin şişman farelerde genetik olarak silinmesinin
ER çalışmasını müspet olarak etkilediğini ve şeker metabolizması bozukluklarını
düzelttiğini belirtti. Benzer şekilde, bu enzimin aktivitesinin bastırılması, anti-
inflamatuar lökotrien LTA4’ün tercihli oluşumuyla bağlantılı olarak aterosklerotik
lezyonların makrofajlarındaki ER stresini hafifletir. Dr. Tabas’ın bu yolaktaki diğer
alt basamak mediyatörleri ve mekanizmaları tanımlamaya odaklanan mevcut
çalışmaları, bunların uygulanabilir tedavilere dönüştürülebileceği umuduna
dayanmakta ve ümit vermekte.
Yükselen Yıldızİstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapan, yükselen
yıldız konuşmacılarından, Yrd. Doç. Dr. Deniz Atasoy, beslenme davranışını
kontrol eden sinirsel devreleri inceleyen çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Hipotalamustaki iki sinir hücresi gurubunun memelilerde iştahı ve besin alımını
koordine ettiği uzun zamandan beri biliniyor. POMC molekülünü ifade eden
nöronlar beslenmeyi baskılarken, AGRP’yi ifade eden komşu hücreler ise
beslenmeyi teşvik ediyor. Dr. Atasoy, AGRP’yi ifade eden nöronların etkisini
araştırmak amacıyla, beyindeki belli hücrelerin faaliyetini kontrol etmede ışığın
kullanıldığı, optogenetik adındaki yeni ve güçlü bir teknikten yararlanarak elde
ettiği bulguları paylaştı. AGRP nöronlarını bu yaklaşımı kullanarak uyarmak, iyi
beslenmiş deneysel modellerde bile dikkat çekici bir şekilde obur beslenme
davranışını ortaya çıkarabiliyor. Dr. Atasoy, beyinde bu davranışı kontrol eden
daha yüksek bölgeleri ve bu tür davranışların deneysel olarak nasıl manipüle
edilebileceğini araştırdığını açıkladı. Ayrıca bu nöronlardan gelen uzun
mesafeli bağlantıları tanımlamak üzere AGRP akson projeksiyonlarını ve
sinapsları elektron mikroskobuyla etiketlemek ve tanımlamak icin genetik
işaretleyiciler kullandıklarını gösterdi. Dr. Atasoy, bu yenilikçi yaklaşımları
beslenme davranışımızı kontrol eden karmaşık devrelere ışık tutmak ve
şişmanlık ile ilişkili sağlık sorunlarıyla mücadeleye katkıda bulunmak için
kullanmayı umuyor.
Yükselen YıldızSempozyumun yükselen yıldızlarından birisi de Bilkent Üniversitesi’nde
Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapan Ebru Erbay oldu. Dr. Erbay aterosklerozun
tedavisinde potansiyel yaklaşımları araştırmakta ve özellikle biyolojik açıdan
etkin olan besin öğelerine odaklanmaktadır. Ekibiyle birlikte, makrofajlardaki
lipitlerin uyardığı ER stresinin aterosklerotik lezyonların oluşumuna ve
devamlılığına katkıda bulunduğunu açıkça ortaya koyan Dr. Erbay, toksik
lipitlerin zararlı etkilerinin altında yatan moleküler mekanizmaları tanımladı.
Ateroskleroza ilişkin bir fare modelinde ER fonksiyonunu düzelten bir kimyasal
bileşik ile uygulanan tedavinin lezyonlarda dikkat çekici bir şekilde ER stresini
ve makrofaj ölümünü azalttığını gösterdi. Son çalışmalarında ise enflamasyonu
azaltmak ve kardiyovasküler hastalığı deneysel modellerde tedavi etmek için bir
lipit hormonu kullandığını açıkladı. Bu keşif, insanlarda test edilebilecek basit ve
etkili koruyucu önlemlerin yolunu açıyor. Dr. Erbay bugünlerde ER stres sinyal
iletimini değiştirmek veya ER fonksiyonunu iyileştirmek için yeni yöntemler
araştırıyor ve bunların aterosklerotik plak oluşumu ve enflamasyon üzerindeki
etkilerini değerlendiriyor. Dr. Erbay, bu yolakların metabolik hastalık salgınına
çözüm bulmak için nasıl manipüle edilebileceğini ve yönetilebileceğini anlamayı
umuyor.
Dana Farber Kanser Enstitüsü CEO’su ve Başkanı ve Weill Cornell Tıp
Fakültesi’nin eski Dekanı Dr. Laurie Glimcher, kanser immünoterapi alanının
geçmişi hakkında bilgi verdi ve konuyla ilgili yürüttüğü çalışmalarından edindiği
fikirleri paylaştı. Bağışıklık sisteminin aktive edilmesiyle, vücudun, tümör
hücrelerini yok etmek üzere yönlendirilebileceğine ilişkin ipuçları yüz yılı aşkın
süredir elimizdeydi. Son beş yılda T hücrelerini, tümör hücrelerine saldırmaları
için etkinleştiren tedavi araçlarının gelişimine şahit olduk. Bununla birlikte,
Dr. Glimcher’in de belirttiği gibi, kanser ve immünoterapi alanındaki büyük
engellerden biri, genellikle tümörleri sarmalayan ve T hücre infiltrasyonunu
engelleyen immünosupresif hücrelerin bulunduğu mikro çevre oldu. Glimcher’in
laboratuvarı, XBP-1 proteinini içeren endoplazmik retikulumdan çıkan bir
stres yanıt yolağının yumurtalık tümörlerini çevreleyen dendritik hücrelerde
yüksek oranda etkin olduğunu ve bu yolak boyunca sinyal iletiminin dendritik
hücrelerin T hücrelerini toplama kabiliyetine müdahale ettiğini gösterdi. Dr.
Glimcher ve grubu dikkat çekici bir çalışmada, dendritik hücrelerdeki XBP-1’i
azaltan nano parçacıkları vermenin, metastatik kanserle ilgili bir fare modelinde
tümör büyümesini azalttığını ve yaşam süresini çarpıcı oranda artırdığını tespit
etti. Bu oldukça umut vaat eden ön klinik çalışma, kanser tedavisinde benzer
stratejilerin benimsenebileceği umudunu taşıyor ve aynı zamanda bağışıklık,
metabolizma ve tümör hücreleri arasındaki karmaşık bağları gösteriyor.
Dr. Deniz AtasoyYrd. Doç. Dr., Fizyoloji, Tıp Fakültesi İstanbul Medipol Üniversitesi
Keşiflerle Dolu On Yıl 01716 İlk Sabri Ülker Uluslararası Sempozyumu
Sabri Ülker Sempozyumu Konuşmacıları
Dr. Ruslan Medzhitov David W. Wallace Bağışıklık Bilimi Profesörü, Yale Tıp Fakültesi;Araştırmacı, Howard Hughes Tıp Enstitüsü
Dr. Gökhan HotamışlıgilJames S. Simmons Genetik ve Metabolizma Profesörü; Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı, Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi Başkanı; Harvard-MIT Broad Enstitüsü Harvard Kök HücreEnstitüsü Üyesi
Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü
araştırmacısı olarak görev yapan Dr. Ruslan Medzhitov, bağışıklık sistemi
yanıtlarının düzenlenmesi ve bunun metabolik yolaklara nasıl ilişkide olduğu
ile ilgili perspektifini ve yeni bulgularını sundu. Medzhitov’un belirttiği gibi,
bağışıklık hücrelerinin davranışını, enflamatuar veya anti-enflamatuar durumlarını,
desteklemek için belirli metabolik programların hücre içerisinde çalışıyor olması
gereklidir. Örneğin, makrofajlar bir bakteri toksini olan lipopolisakkarite maruz
kaldıklarında daha yüksek şeker akışı ve yıkımı gerektiren bir pro-enflamatuar
dönüşümden geçerler. Buna ek olarak, Dr. Medzhitov, enflamasyonun
çözülmesini kontrol eden geri bildirim mekanizmalarını ve bu çözümün
başarısızlığının kronik enflamasyon aracılığı ile diyabet ve obezite gibi kronik
hastalıklara nasıl yol açabileceğini anlamaya çalışıyor. Bu doğrultuda, önceki
çalışmaları enflamasyonun negatif bir düzenleyicisi olan ve kolit hastalarında
yaygın olarak mutasyona uğramış bir gen olan ve TNF ve interferon gibi diğer
sitokinlerin üretimini baskılayan IL-10’a odaklanmış durumda. Dr. Medzhitov
bugünlerde, IL10 üretiminin bağışıklık hücreleri içindeki metabolik yolaklara
nasıl entegre edildiğini anlamaya ve bu müspet etkilerin metabolizmaya nasıl
uygulanabileceğini ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Sempozyumun son sunumunu, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü ve Harvard
T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi’ndeki Sabri Ülker Merkezi Başkanı Dr. Gökhan
Hotamışlıgil gerçekleştirdi. Dr. Hotamışlıgil’in konuşmasının ana temasını ekibinin
diyabetin modern insanlarda ortaya çıkmasındaki ve görülme sıklığındaki çarpıcı
artışı anlamaya yönelik çabaları oluşturdu. Dr. Hotamışlıgil’in vurguladığı gibi, kan
sekerindeki ani yükselmeler (hiperglisemi) genellikle kısa vadede yaşamı tehdit
edici nitelikte değil. Tersine, kan şekerindeki ani düşüşler (hipoglisemi) ani ölümle
sonuçlanabiliyor; bu nedenle memeliler, özellikle açlık durumunda, hipoglisemiyi
önlemek için sağlam ve güçlü karşı düzenleyici mekanizmalar geliştirmiş durumda.
Ancak, modern yaşam tarzının aşırı beslenme ve azalan fiziksel aktivite ortamında bu
mekanizmalar devamlı aktif kalıp metabolik hastalığın gelişimine yol açabilmektedir. Bu
açıdan bakıldığında, yağ dokusu gibi enerji depolarını, karaciğerden şeker üretimine
bağlayan sinyaller, en umut verici tedavi edici hedefler arasında görülmekle beraber,
kimlikleri belirlenemediği için şimdiye dek kullanılamamış araçlar. Dr. Hotamışlıgil,
yağ dokusundan, özelliklede yağ yıkımı ile beraber salınıp, karaciğere ulaşarak
şeker üretilmesi talimatı veren yağ asidi bağlayıcısı protein aP2’nin guruplarında
keşfedildiğini açıkladı. Bu hormonun seviyesi şişmanlık ve diyabette kademeli
olarak arttıkça, anormal glikoz metabolizmasına neden olmakta ve diyabetin
ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamakta. Dr. Hotamışlıgil ve ekibi, bu proteinin
monoklonal bir antikorla durdurulmasının, şişman ve diyabetli hayvanlarda kan
şekerini normalleştirdiğini ve ve karaciğer yağlanmasını azalttığını gösterdi. Hakkında
çok az şey bilinen bu yeni biyolojinin daha derin çalışılması ve daha iyi anlaşılması,
metabolik hastalıkların insanda tedavisine yönelik yeni mekanizmalar ve moleküler
hedefler ortaya çıkarabilir.
Görsel: Karaciğer dokusu (H&E). Hematoksilen ve Eozin ile boyanmıştır.
Keşiflerle Dolu On Yıl 1918 Sabri Ülker Merkezi Genç Araştırmacılar
KUZEY AMERİKA
La Jolla, KaliforniyaLos Angeles, Kaliforniya San Diego, Kaliforniya Thousand Oaks, Kaliforniya Chicago, IllinoisIowa City, Iowa Boston, Massa-chusettsCambridge, Massachusetts New York, New York Chapel Hill, Kuzey Karolina Cincinnati, OhioCleveland, Ohio Portland, OregonPhiladelphia, Pennsylvania Providence, Rhode Island Houston, TeksasMadison, Wisconsin
GÜNEY AMERİKA
Santiago, Şili
AFRİKA
Akra, Gana
EURoPE/MiDDlE EAst
Kopenhag, Danimarka Cambridge, Birleşik Krallık Köln, AlmanyaHamburg, AlmanyaTel Aviv, İsrailBarselona, İspanyaAnkara, TürkiyeAydın, Türkiye
AsYA
Pekin, ÇinKanagawa, JaponyaOsaka, JaponyaSapporo, JaponyaTokyo, Japonya
sabri Ülker Merkezi Genç Araştırmacılarının Dünyadaki Etkileri. Sabri Ülker Merkezi’nin misyonlarından biri, kendini besin ve metabolizma alanında araştırmaya adayan küresel araştırmacı gücü yetiştirmek, bilimsel ağını genişletmek ve metabolik hastalıkların önlenmesine yönelik ilerlemeler kaydetmektedir. Merkezin yetiştirdiği bilim insanlarının, Asya, Avrupa ve Kuzey ve Güney Amerika’da bağımsız kariyerlerine başlamasıyla dünya çapında ulaştıkları bölgeler bu durumu gözler önüne seriyor. Bu bölümü, ikisi yakın dönemde laboratuvardan mezun olan ve biri doktora sonrası araştırmacı olarak görev yapan üç genç ve lider bilim insanlarına ayırdık.
Sınırlarımızın Ötesinde
Keşiflerle Dolu On Yıl 2120 Yeni Nesil Bilim İnsanları
Yeni NesilBilimİnsanları S. Sizi Sabri Ülker
Merkezine çeken neydi? Henüz üniversitenin ikinci sınıfında okurken Merkeze
başvurmaya karar verdim: Brezilya’daki doktora programımın
ikinci yılındaydım ve yeterlik sınavına hazırlanıyordum.
Doktora programım kapsamında, öğrencilerin yeterlik
sınavında tezinin ana konusundan farklı bir konuyla ilgili
bir seminer sunması gerekiyordu. Çalıştığım konu kastaki
kalsiyum metabolizmasıydı, ancak obezite ve diyabet alanları
hakkında okumayı hep seviyordum ve Dr. Hotamışlıgil’in
bazı makalelerini okuduğumda, imünometabolizma konusu
ve bağışıklık sisteminin metabolik yolaklarla olan pek
çok ilişkisi, bende çok büyük merak uyandırdı. Buna ek
olarak, Dr. Hotamışlıgil’in yayınlarında benzersiz yaratıcı
bir düşünme süreci olduğunu fark ettim. Bu ortam, doktora
sonrası eğitimim için mükemmel görünüyordu; bu yüzden bu
laboratuvara başvurmaya karar verdim. Başlangıçta sadece
bir hayaldi ama gerçek oldu.
S. Bize ana projeniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Son birkaç yılda metabolik dokulardaki mitokondri ve
endoplazmik retikulum (ER) gibi hücre organellerinin işlev
bozukluğunun obezite ve diyabetin ortaya çıkışında önemli
bir rol oynadığı kesinleşti. Özellikle, aşırı beslenmenin
bu organellerin mimarisini ve işlevlerini nasıl etkilediğini
incelemekle ilgileniyorum. Buna ek olarak, bir organeldeki
stresin diğerini nasıl etkilediğini inceliyorum. Yakın
zamanda, ER ve mitokondriyumun yapısının şişman farelerin
karaciğerinde değiştiğini ve bu iki organel arasındaki fiziksel
ilişkinin bu durumda daha belirgin olduğunu keşfettik.
Değişen ER-mitokondri ilişkisinin sonuçlarından biri,
kalsiyumun ER’den mitokondriye aşırı miktarda taşınması ve
mitokondriyal metabolizmayı olumsuz yönde etkilemesidir.
Şimdi ise ER ve plazma membranı arasındaki fiziksel ilişkiyi,
bunun beslenme değişikliklerine ve ögelerine nasıl tepki
verdiğini ve obezitedeki ER işlevini ve işlev bozukluğunu
nasıl etkileyebileceğini inceliyoruz.
S. Proje çıktısı konusundaki beklentiniz nedir?
Birincisi, aşırı beslenmenin endoplazmik retikulum ve
mitokondriyal yapıda değişikliğe nasıl yol açtığını ve bunun,
bu organellerin fonksiyonu ve hücredeki kalsiyum homeostazı
üzerinde oluşturduğu etkiyi daha iyi anlamayı bekliyorum. En
nihayetinde, bu değişiklikleri düzeltip metabolik hastalıkları
tedavi etmemize imkan tanıyacak belirli doğal veya yapay
moleküler hedefler bulacağımızı umuyorum.
S. Çalışmalarınızın en zorlayıcı yönü nedir?
Bunu iki şekilde düşünüyorum. Genel olarak, söz konusu
sistemlerin ve yolakların oldukça karmaşık olmalarından
ötürü metabolik hastalıkları incelemek son derece zor.
Hepsi hücresel denge için farklı sonuçlar doğuran çok sayıda
iç içe geçmiş moleküler yolak olduğu için tek bir molekülün
etkisini izole olarak incelemeye çalıştığımızda sonuçların
yorumlanması ve bağlamın anlaşılması çok zor olabiliyor.
Bence bu alanda gerçekten ilerleme kaydedebilmek için bu
karmaşıklığı hesaba katabilen yeni yaklaşımlar geliştirmeliyiz.
Benim kendi projemde ise organel yapısındaki değişiklikleri
incelemeye çalışıyoruz ve elektron ve taramalı floresan
mikroskopisi gibi çok ileri tekniklere sahip olmamıza rağmen
bu değişikliklerin kesin olarak ölçülmesi gerçekten çok
zor. Bu sınırlamanın üstesinden gelmek için şimdi bir dizi
yeni işaretleme, bilgi toplama ve görüntüleme sistemleri
geliştirmeye çalışıyoruz.
S. Merkeze katıldığınızda sizi ilk olarak ne şaşırttı?
Katıldığımda iyi donatılmış, organize edilmiş ve çok zeki
insanlarla dolu büyük bir laboratuvarla karşılaştım. Bundan
memnuniyet duydum; yayınlanan çalışmalar ve bunun
getirdiği saygınlığı göz önüne aldığımda beklentim de bir
bakıma bu yöndeydi. Beni gerçekten şaşırtan ise, Gökhan’ın
meslektaş ve öğrencilerine verdiği zihinsel özgürlüğün
derecesi ve aynı zamanda Merkezin işbirliğini teşvik eden
ortamı oldu. Bunların her ikisi de hoş sürprizlerdi!
S. Kendinizi bundan beş yıl sonra nerede görüyorsunuz?
Hayalim kendi laboratuvarıma sahip olmak ve en çok ilgimi
çeken araştırma sorulara yanıt arayan bilim insanlarına
öncülük etmek. Kendimi bir şeyler öğretirken de görüyorum ki
bunu yapmayı seviyorum! Laboratuvarımı
memleketim olan Brezilya’da veya başka bir coğrafya’da
kurabilirim. Her halikarda ortak çalışma programımın olmasını
umarım; çünkü ülkemde ve dünya’da bilimin gelişmesine
katkıda bulunmak da hayallerimden biri.
Dr. Ana Paula ArrudaSabri Ülker Merkezi Araştırmacı 2010-Günümüz
Resim: Sıçan hepatosit hattı (Hepa 1-6). Mitokondriya, yeşil; ER, kırmızı ve lipit damlacıkları mavi ile boyanmıştır.
Keşiflerle Dolu On Yıl 2322 Yeni Nesil Bilim İnsanları
Dr. Meriç Erikçi Ertunç,Lisansüstü Öğrencisi 2009-2014
Araştırmacı 2014-2015
S. Neden Sabri Ülker Merkezinde çalışmaya karar verdiniz?
Ben bir hekimim ve Merkeze katılmadan önce yağ
metabolizması üzerine odaklanıyordum. Serum lipid
seviyelerinin mevcut ilaçlarla kolayca kontrol edilebilmesine
rağmen, diyabetik hastalar için etkili tedaviden yoksun
olduğumuzu fark ettim. Bu nedenle, diyabetli bireyleri
tedavi edebilecek yeni ilaçlar geliştirmek için yeni ipuçları
bulmak istedim. Merkez bu konuya, glikoz metabolizmasının
lipid metabolizmasına entegrasyonu ve çok temel
mekanizmalardan insan uygulamalarına kadar geniş
bir yelpazeyi keşfetmek gibi benzersiz bir perspektifle
yaklaşıyordu.
S. Merkeze katıldığınızda sizi ilk olarak ne şaşırttı?
Bilimsel bilgiye yönelik tutumdu. Gökhan her zaman, bilimsel
bilgimizi birçok yolla; seminerlere katılarak, makaleler
okuyarak, ve ayrıca en önemli bilimsel soruları tanımlamaya
çalışarak derinleştirmemizi teşvik eder. Meslektaşlarımın
bu hedefe duydukları bağlılık ve ortamdaki entelektüel
zenginlikten çok etkilendim.
S. Şimdi neredesiniz?
Sabri Ülker Merkezi’nden ayrıldıktan sonra, Japonya’daki
Tsukuba Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent Doktor olarak
göreve başladım.
S. Bize ana projeniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Sabri Ülker Merkezi’nde lipidlerin glikoz üretimini nasıl
tetiklediğini araştırırken, karaciğerdeki lipidleri algılayan ve
bunlara tepki veren yeni bir protein kompleksi keşfettim.
Bugünlerde ise yeni bir besin ve metabolit algılayıcısı
üzerinde çalışıyor, bunun fizyoloji ve hastalıktaki rolünü ve
etkinliğinin altında yatan moleküler mekanizmaları çözmeye
çabalıyorum. Bu çalışmanın uzun vadede, metabolik
hastalıkların tedavisine yönelik yeni yaklaşımlar ortaya
koymaya yardımcı olmasını umuyorum.
S. Çalışmalarınızın en zorlayıcı yönü nedir?
Üzerinde çalıştığım yolaklar çok yeni ve özeldi; bu nedenle
mevcut bilgilerden projeme uygulanacak şey çok azdı.
Birçok yeni reaktif ve teknik geliştirmem gerekiyordu.
Japonya’ya geri döndüğümden beri en zorlayıcı husus,
hem klinik uygulama, hem de temel araştırma yapıyor
olmam oldu. İkisini de iyi yapacak zamanı bulmak
oldukça zor!
S. Merkezde geçirdiğiniz zaman bir bilim insanı olarak size neler kattı?
Entelektüel yeteneğimi pek çok açıdan geliştirmiş olduğumu
hissediyorum: dünyadaki en kompleks biyolojiyi anlamak
için literatürü okumak, toplantılara katılmak, en üst seviyede
bilimsel birikime sahip laboratuvar arkadaşlarıyla iletişim
halinde olmak ve mentörümün tüm bunları bir perspektif
ve eylem haline dönüştürmede yönlendirmesi, desteği.
Japonya’ya döndüğümde bilgi birikimimi ve anlayış biçimimi
ne kadar geliştirdiğimi görmek beni şaşırttı.
S. Merkez’de geçirdiğiniz zamanda yaşadığınız en iyi anı hangisi?
Bahsettiğim gibi, laboratuvardaki insanlar çok eğitimli ve zeki,
ancak bir o kadar önemli olan; cana yakın ve destekleyici
olmaları ve bilimi sevmeleri. Hatırlamaktan mutlu olduğum
şeylerden biri, yıllar boyu yaptığım çalışmaları sonunda
sunma şansını bulduğum ve eleştirel fikir ve önerilerin yanı
sıra çokça destek aldığım son veri sunumumdu. Kendi ülkeme
dönmek çok heyecan verse de çok duygulanmıştım ve
Merkez’den ayrılmak zor gelmişti.
S. Neden Sabri Ülker Merkezinde çalışmaya karar verdiniz?
After finishing my undergraduate studies at Bilkent
University in Turkey, I became interested in metabolic
disease research that has translational potential. In thinking
about metabolism, it is important to see the bigger
picture of biological systems – one must start from molecular
events inside the cell in order to eventually understand
the effects in distant organs and the broader mechanisms
underlying pathology. The Sabri Ülker Center has the ideal
environment to study such complex mechanisms due to
Gökhan’s visionary mentorship, the intellectual culture,
and the diverse collection of outstanding scientists who
are experts in different aspects of the metabolic system.
S. Merkeze katıldığınızda sizi ilk olarak ne şaşırttı?
Haftalık laboratuvar toplantılarından çok etkilendim.
Her hafta, bir veya iki kişi en yeni bulgularını sunar ve
laboratuvarın tüm üyeleri, tartışmalara katılarak fikirleri
eleştirir ve olası sorunlar hakkında düşünür. Saatlerce
sürebilen bu toplantılar, gerçekten yorucu olabilir. Ancak, bu
entelektüel sinerjiye katılmak ve bu toplantı ve tartışmalardan
yeni fikirlerin çıktığını görmek her zaman çok heyecan
vericiydi.
S. Şimdi neredesiniz?
Merkezde doktora eğitimimi tamamladıktan sonra, Salk
Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü’nde Doktora Sonrası
Araştırma Görevlisi oldum. Şimdi ise metabolizmaya olan
ilgimi yeni istikametlere taşıyorum.
S. Bize ana projeniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
İnsanlar yağları genellikle kaçınılması gereken zararlı bir
besin öğesi olarak düşünüyorlar. Aslında bu tamamen doğru
değil ve Sabri Ülker Merkezi de dahil olmak üzere birkaç
laboratuvar, metabolik fonksiyonu iyileştirmenin yanı sıra
stres ve kronik enflamasyonun, obezite ve şeker hastalığı
üzerindeki zararlı etkilerini önleme potansiyeline sahip
belirli lipitlerin bulunduğunu göstermiştir. Mevcut projem,
bu moleküllerin faydalı etkilerini nasıl oluşturduklarını ve
bunların fizyolojik ve patofizyolojik koşullar altında nasıl
düzenlendiklerini incelemeye odaklanıyor. Bu yönlerin
daha iyi anlaşılması, diyabet ve kardiyovasküler hastalık
gibi metabolik hastalıkların yanı sıra multipl skleroz gibi
bağışıklıkla ilişkili diğer patolojiler için yeni tedavi hedefleri
belirleme potansiyeline sahip.
S. Çalışmanızla ilgili en zorlayıcı şey nedir?
Lipitlerin yapısını doğru bir şekilde anlamak ve eylemlerini
incelemek için biyokimyasal yaklaşımlardan hastalık
modellerine kadar tamamen yeni teknikler öğrenmem
gerekti. Öğrenmekte olduğum yeni yaklaşımlardan biri, bir
araştırmacıyı, bir hayvandan alınan numunede mevcut besin
maddeleri ve türevleri gibi molekülleri kapsayan ve ayrıntılı
bilgi veren bir analiz türü olan kütle spektrometrisi. Bu alan
ve etrafındaki teknolojiler benim için yepyeni şeylerdi ve
numuneleri hazırlamaktan başlayarak binlerce sayı, grafik ve
hesaplamadan oluşan sonuçların yorumlanmasına kadar her
şeyi öğrenmek zorunda kaldım.
S. Merkezde geçirdiğiniz zaman bir bilim insanı olarak size ne kattı?
Sabri Ülker Merkezi’ne bilime duyduğum büyük hevesle
geldim, ancak deneysel yaklaşımlar ve kritik soruları
saptamaya ilişkin deneyimim sınırlıydı. Basitçe ifade etmek
gerekirse, Merkez beni donanımlı ve bağımsız bir bilim
insanına dönüştürdü. İlginç bilimsel sorular sormayı, bu
soruları cevaplayacak deneyler tasarlamayı ve bunları geniş
ve objektif bir vizyonla yorumlamayı öğrendim. Zorlayıcı
sorular sormaktan ve ne kadar zor olurlarsa olsun bunlara
çözüm yolları bulmaya çalışmaktan çekinmiyorum. Bu durum,
seçkin meslektaşlar ve Gökhan’ın sağladığı mentörlük ile
güçlü bir entelektüel ortamda çalışmanın bir araya gelmesi
sonucuydu.
S. Sabri Ülker Merkezi’nde en iyi anınız nedir?
En iyi anılarım, ister beraber dondurma yemek için isterse
bilim için buluşmak olsun merkez çalışanları ile bir araya
geldiğimiz anlardır. Laboratuvardaki insanlar her gün
ördüğünüz meslektaşların ötesinde, aynı zamanda bir aile.
Dr. Motohiro Sekiya,Araştırmacı 2009-2015
Keşiflerle Dolu On Yıl 2524 Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü
Öne Çıkan Başarılar Grubumuzdaki öğretim üyeleri başarılı ve
üretken bir yıl geçirdi ve çabaları pek çok ödülle takdir edildi. Bazı örnekler: Dr. James R. Mitchell, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Doçenti
Diyet kısıtlamasıyla bunun yaşam süresinin uzaması, metabolizma, sağlık ve stres direnci üzerindeki etkilerini araştıran Dr. Mitchell,
Uluslararası Doz-Tepki Derneği Yeni Üstün Araştırmacı Ödülü’ne ve her yıl Harvard Üniversitesi’nde genç bir öğretim üyesine
verilen 2016 Tashjian Ödülü’ne layık görüldü. Ödül, endokrinolojiyle ilgili temel biyomedikal bilimlerde yenilikçi fikirler üzerine
araştırma yapan isimlere veriliyor. Öğretmeye ve mentörlüğe duyduğu tutkuyla da bilinen Dr. Mitchell, 2015 Harvard Toplum Sağlığı
Fakültesi Üstün Mentör Ödülü’ne de aday gösterilerek onurlandırıldı.
Dr. William Mair, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Yardımcı Doçenti
Dr. Mair, metabolizmayı yaşlanmayla ilişkilendiren moleküler yolakları araştırmak amacıyla C. elegans model sistemini kullanıyor.
Yaşlanma biyolojisini inceleyen araştırmacıları desteklemek için başvurusuz verilen bir ödül olan Glenn Tıbbi Araştırma Vakfı Glenn
Ödülü’ne 2015 yılında layık görüldü.
Dr. Brendan Manning, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Profesörü ve Biyoloji Bilimleri
Lisansüstü Programı Direktörü
Dr. Manning, besin bileşenlerinin hücrelerdeki metabolik süreçleri nasıl kontrol ettiğini aydınlatan çalışmasıyla geçtiğimiz yıl ilk kez
Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından verilen Üstün Araştırmacı Ödülü’nü kazandı. Kendisi bu yıl da Tuberous Sclerosis Alliance
tarafından Araştırma alanında verilen Rothberg Cesaret Ödülü’nü kazandı ve metabolizma konulu birçok uluslararası konferansa
ana konuşmacı olarak davet edildi.
Dr. Robert V. Farese, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Profesörü
Dr. Farese, lipit damlacık oluşumuna ilişkin bugün ulaşmış bulunduğumuz anlayışın temelini attı ve de hücre zarı lipitlerinin
nörodejeneratif hastalıklarda oynadığı rol üzerinde önemli ilerlemeler kaydediyor. Bu çalışmaları nedeni ile kendisi bu sene
Amerikan Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Cemiyeti tarafından verilen Avanti Lipid Award ile onurlandırıldı.
Dr. tobias Walther, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Profesörü ve Howard Hughes Tıp Enstitüsü Araştırmacısı
Yağ depolaması ve hücre zarı biyolojisini inceleyen bir laboratuvarı Dr. Farese ile yöneten Dr. Walther’e, Çinin, Pekin kentindeki
Tsinghua Üniversitesi tarafından Seçkin Misafir Öğretim Üyesi unvanı verildi.
Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Sabri Ülker Merkezi Direktörü, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı ve
Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi, James S. Simmons Genetik ve Metabolizma Profesörü
Dr. Hotamışlıgil’e, obezitede metabolik bozuklukların altında yatan kilit bir mekanizma olarak enflamasyonunun tespitine dair yaptığı
ufuk açan katkılarından ötürü Amerikan Enflamasyon Derneği tarafından Üstün Hizmet Ödülü verildi. Dr. Hotamışlıgil
metabolizma ve immünometabolizma konulu çok sayıda uluslararası konferansa ana konuşmacı olarak davet edildi.
Dr. Marianne Wessling-Resnick, Gıda Biyokimyası ve Genetik ve Kompleks Hastalıklar Profesörü
Dr. Wessling-Resnick, Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü’nün kurucu üyelerinden biri oldu ve demir depolama bozukluklarının
araştırılmasında küresel anlamda liderliğini yaptı. Dr. Wessling-Resnick 2016 yılında, Çevre Sağlığı Hizmetleri Komitesi üyesi olarak
görev yapmak üzere Ulusal Sağlık Enstitüsü Direktörü tarafından atandı. Komite, çevrenin insan sağlığını nasıl etkilediğini araştıran
bilim adamlarını desteklemek için kurumsal eğitim hibeleri ve kariyer ödülleri için yapılan başvuru ve programları değerlendiriyor.
Görsel: Karaciğer hücresi. Çekirdek mavi ve lipit damlacıkları yeşil ile boyanmıştır.
Keşiflerle Dolu On Yıl 02726 Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü
Yayınlar
Seipin is Required for Converting Nascent to Mature Lipid Droplets.Wang H, Becuwe M, Housden BE, Chitraju C, Porras AJ, Graham MM,Liu XN, Thiam AR, Savage DB, Agarwal AK, Garg A, Olarte MJ, Lin Q,Fröhlich F, Hannibal-Bach HK, Upadhyayula S, Perrimon N,Kirchhausen T, Ejsing CS, Walther TC, Farese RV Jr.eLife, Ağustos 2016
Targeting Fat: Mechanisms of Protein Localization to Lipid Droplets.Farese RV Jr, Walther TC.Trends in Cell Biology, Temmuz 2016
Lipid Droplets Go Nuclear.Farese RV Jr, Walther TC.Journal of Cell Biology, Ocak 2016
Gut Microbiota, Metabolites and Host Immunity.Rooks MG, Garrett WS.Nature Reviews Immunology, Mayıs 2016
Tuft cells, Taste-Chemosensory Cells, OrchestrateParasite Type 2 Immunity.Howitt MR, Lavoie S, Michaud M, Blum AM, Tran SV, Weinstock JV,Gallini CA, Redding K, Margolskee RF, Osborne LC, Artis D, Garrett WSScience, Mart 2016
Akt-mTORC1 Signaling Regulates Acly to Integrate Metabolic Input toControl of Macrophage Activation.Covarrubias AJ, Aksoylar HI, Yu J, Snyder NW, Worth AJ, Iyer SS, Wang J,Ben-Sahra I, Byles V, Polynne-Stapornkul T, Espinosa EC, Lamming D,Manning BD, Zhang Y, Blair IA, Horng T.eLife, Şubat 2016
Characterization of a Novel Adult Murine Immortalized MicroglialCell Line and its Activation by Amyloid-Beta.McCarthy RC, Lu DY, Alkhateeb A, GardeckAM, Lee CH, Wessling-Resnick M.Journal of Neuroinflammation, Ocak 2016
MicroRNA Regulation of Airway Smooth Muscle Function.Sun M, Lu Q.Biological Chemistry, Haziran 2016
Patterns of Growth and Decline in Lung Function in PersistentChildhood Asthma.McGeachie MJ, Yates KP, Zhou X, Guo F, Sternberg AL, Van Natta ML,Wise RA, Szefler SJ, Sharma S, Kho AT, Cho MH, Croteau-Chonka DC,Castaldi PJ, Jain G, Sanyal A, Zhan Y, Lajoie BR, Dekker J, Stamatoyannopoulos J, Covar RA, Zeiger RS, Adkinson NF, Williams PV,Kelly HW, Grasemann H, Vonk JM, Koppelman GH, Postma DS, Raby BA, Houston I, Lu Q, Fuhlbrigge AL, Tantisira KG, Silverman EK, Tonascia J,Weiss ST, Strunk RC, CAMP Araştırma Grubu.New England Journal of Medicine, Mayıs 2016
A Systems Approach to Reverse Engineer Lifespan Extensionby Dietary Restriction.Hou L, Wang D, Chen D, Liu Y, Zhang Y, Cheng H, Xu C, Sun N,McDermott J, Mair WB, Han JD.Cell Metabolism, Mart 2016
SREBP Regulates the Expression and Metabolic Functionsof Wild-type and Oncogenic IDH1.Ricoult SJ, Dibble CC, Asara JM, Manning BD.Molecular Cell Biology, Temmuz 2016
CASTORing New Light on Amino AcidSensing. Hallett JE, Manning BD.Cell, Mart 2016
mTORC1 Induces Purine Synthesis through Control of theMitochondrial Tetrahydrofolate Cycle.Ben-Sahra I, Hoxhaj G, Ricoult SJ, Asara JM, Manning BD.Science, Şubat 2016
Oncogenic PI3K and K-Ras Stimulate De Novo LipidSynthesis through mTORC1 and SREBP.Ricoult SJ, Yecies JL, Ben-Sahra I, Manning BDOncogene, Mart 2016
Human C1-Inhibitor Suppresses Malaria Parasite Invasionand Cytoadhesion via Binding to ParasiteGlycosylphosphatidylinositol and Host Receptors.Mejia P, Diez-Silva M, Kamena F, Lu F, Fernandes SM,Seeberger PH, Davis AE 3rd, Mitchell JR.Journal of Infectious Disease, Ocak 2016
İnsanlarda Farklı Boyutlardaki Yüksek Yoğunluklu Lipoproteinde Apolipoprotein A-1 Metabolizmasının Yeni Yöntemleri (Novel Pathways of Apolipoprotein A-1 Metabolism in High-Density Lipoprotein of Different Sizes in Humans) Mendivil CO, Furtado J, Morton AM, Wang L, Sacks FMArteriosclerosis, Thrombosis, and Vascular Biology, Ocak 2016
Distribution of Manganese and Other Biometals in Flatiron Mice.Seo YA, Wessling-Resnick MBiometals, Şubat 2016
PRR14 is a Novel Activator of the PI3K Pathway PromotingLung Carcinogenesis.Yang M, Lewinska M, Fan X, Zhu J, Yuan ZM.Oncogene, Nisan 2016
Somatic Human ZBTB7A Zinc Finger Mutations PromoteCancer Progression.Liu XS, Liu Z, Gerarduzzi C,Ganapathy S, Pandolfi PP, Yuan ZM.Oncogene, Haziran 2016
Lipid Signaling and Metabolic Inflammation:Indications for Metabolic athogenesis and Treatment.Erikci Ertunc M,Journal of Lipid Research, Haziran 2016
Development of Monoclonal Antibody that TargetsSecreted Fatty Protein aP2 to Treat Type 2 Diabetes.Burak MF, Inouye Lee A, Tuncman G, Calay ES, Sekiya M,Tirosh A, Eguchi Lightwood D, Howells L, Odede G,Hailu H, West Neale H, Doyle C, Moore A, Hotamışlıgil GS.Science Translational Medicine, Aralık 2015
Bölümün sürmekte olan çabaları, bu yıl yayınlanan nitelikli birçok araştırma makale ve derlemesine konu oldu. Bilimsel literatüre yapılan bu önemli katkılar, kendi çalışmalarımızın ve alanımızdaki diğer çalışmaların istikameti üzerinde bir etki oluşturdu ve fakültemizin saygınlığının önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceğinin göstergesi oldu. Yayınlarımızdan bazı örnekler:
Görsel: Karaciğer hücre hattı (Hepa 1-6). ER, yeşil, ER tabakalarındaki bir protein, kırmızı ve çekirdek,
Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi olarak misyonumuz küresel sağlıkta öğrenme, araştırma, keşif ve iletişim yoluyla ilerleme sağlamaktır.. Fakülte birçok disipline mensup uzmanları, yeni nesil toplum Sağlığı liderlerini yetiştirmek
ve insan hayatını ve sağlığını her yerde iyileştiren güçlü fikirler üretmek için bir araya getiriyor.
Önde gelen bilim insanları, eğitimciler ve öğrencilerden oluşan bir topluluk olarak, yenilikçi fikirleri
laboratuvardan alıp insan hayatına taşımak için işbirliği ile bilimsel buluşlar yapmanın yanı sıra bireysel
davranışları, kamu politikalarını ve sağlık uygulamaları değiştirmek için çalışıyoruz. Bugün temel
bilimlere yönelik çabalarımız, federal hükümetin araştırmalara ayırdığı finansman desteğinin giderek
azalması ve rekabetçi hale gelmesine sebep olan ekonomik sıkıntılar ve siyasi çıkmazlar yüzünden
tehlike altındadır.
Önce öğrencisi, daha sonra mezunu, öğretim üyesi ve Epidemiyoloji Bölümü Başkanı olarak
30 yıllık bağımın olduğu Okulu’mu yönetmek benim için bir ayrıcalık. 1 Temmuz 2016’da göreve
başladığımdan bu yana, Sabri Ülker ailesinin çabaları ve Sabri Ülker Besin, Genetik ve Metabolizma
Araştırmaları Merkezi’ne verdikleri cömert destekten çok etkilendim ve
bunlar hakkında bilgi sahibi olmaktan memnuniyet duydum. Merkezin çalışmaları obezite, diyabet,
kalp-damar hastalıkları ve bunlarla ilgili bozuklukların moleküler temelini anlamamızda kritik bir rol
oynuyor ve burada yapılan keşifler, insanların dünya genelinde daha iyi sağlık koşullarına ulaşmasını
sağlayacak. Ülker ailesinin eşi görülmemiş cömertliği sayesinde, yeni nesil bilim insanları dünya
standartlarında eğitim alacak, son teknolojiyle donatılmış ekipmanlarla çalışacak ve küresel sağlığın
karşı karşıya olduğu en acil çözüm bekleyen tehditlerden biri olan metabolik hastalıklar hakkında
önemli keşifler yapmaya hazırlanacak. Ülker ailesine, fakültemizin temel misyonu için kritik önem
taşıyan araştırmaları desteklediği için minnettarım ve keşiflerle dolu bu on yılı gözleyebileceğim için
heyecan duyuyorum.
Saygılarımla,
Dr. Michelle A. Williams
28 Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi Keşiflerle Dolu On Yıl 29
Yeni Dekan Michelle Williams
Dr. Michelle Williams, 1 Temmuz 2016’daHarvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi Dekanı olarak görevine başladı. Toplum Sağlığını geliştirmek için disiplinler arası yaklaşımlara önem veren Dr. Williams, temel ve dönüşümsel
metabolik araştırmaları desteklemenin değerini biliyor ve kronik metabolik hastalıkların toplum sağlığı üzerinde
yarattığı muazzam yüke büyük önem veriyor.
Profesör Michelle A. Williams, Harvard T.H. Chan Toplum Sağlığı Fakültesi Dekanıdır. Uluslararası çapta tanınmış
bir epidemiyoloji ve Toplum Sağlığı uzmanı, ödüllü bir eğitimci ve takdir gören bir akademik liderdir. Dekan olmadan
önce Harvard Chan Okulu Epidemiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Başkanı ve Harvard’ın Klinik ve Dönüşümsel
Bilimler Merkezi Nüfus Sağlığı ve Sağlıkta Eşitsizlikleri Araştırma Programları Lideri olarak görev yaptı. Profesör
Williams’ın daha önce Washington Üniversitesi Toplum Sağlığı Fakültesi’nde seçkin bir kariyeri bulunuyordu.
Bugüne kadar 450’den fazla bilimsel makale yayınlayan Williams, Amerika Toplum Sağlığı Derneği’nin Abraham
Lilienfeld Ödülü de dahil olmak üzere çok sayıda araştırma ve eğitim ödülüne layık görüldü. Başkan Barack
Obama Dr. Williams’a 2011 yılında Bilim, Matematik ve Mühendislik Mentörlüğünde sergilemiş olduğu Mükemmellik
için Başkanlık Ödülü’nü verdi. Dekan Williams’ın bilimsel çalışmaları genomik bilimlerle toplum düzeyinde
araştırma yöntemlerini; anne ve bebek ölümlerinde rol oynayan bozukluklarla ilgili risk faktörlerini, tedavileri ve
önleme hedeflerini belirlemek için bir araya getirmeye odaklanıyor. Williams, Harvard Chan Fakültesi ve Harvard
Üniversitesi’nden epidemiyoloji alanında yüksek lisans ve doktora dereceleri bulunuyor.
Görüntüleme Laboratuvarı, araştırmacılarımıza, canlı hücrelerdeki biyolojik süreçleri izleyebilmelerini ve
bunun yanı sıra hücresel alt yapı ve organel dinamiklerini değerlendirebilmelerini sağlayan lazer tarama özellikli
ve dönen diskli konfokal mikroskop sunuyor. Ayrıca, merkezimizin daha önceki çalışmaları, metabolik hastalığın
gelişimi sırasında kalsiyumun enflamasyon ve organel fonksiyonun entegrasyonunda oynadığı kilit rolü de gösterdi.
Merkez, hücre dizileri ve birincil hücrelerdeki moleküler akışının ölçümüne imkan veren geniş alanlı bir mikroskop
ile donatılmıştır. Son olarak, gelişen yüksek güçlü süper çözünürlük teknolojilerini kullanmak ve bunları metabolik
analizlere uygulamak amacıyla üçüncü bir mikroskobun inşası için çalışmalar ve alan hazırlıkları devam etmekte. Bu
raporda yer alan bu çalışmanın üretmeye başladığı güzel resimlerden bazılarını beğeneceğinizi umuyorum. “Görmek
inanmaktır” sözü bilimsel araştırmalar için çok geçerli ve bu Görüntüleme Laboratuvarı’nın biyolojik süreçlere ilişkin
görsel kanıtlar yakalamamızı sağlamasının yanı sıra metabolik patolojinin daha iyi anlaşılmasına yönelik yeni buluşlar
ve ilerlemeler kaydetmemizi sağlamasından dolayı çok memnum.
Sabri Ülker Merkezi Görüntüleme Laboratuvarı’nın Kasım 2016’da faaliyete geçtiğini açıklamaktan büyük heyecan duyuyorum. Bu yeni laboratuvar, henüz emekleme aşamasında olsa da, Sabri Ülker Merkezi’nin araştırma kapasitesini ileri mikroskopi ve görüntüleme imkanlarıyla artıracak.
Keşiflerle Dolu On Yıl 31
32 Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in son düşünceleri
Geleceğe Bakış
Sabri Ülker Merkezi’nin ikinci yılındaki bu faaliyetlerinden büyük coşku ve gurur duyuyor, 2017’yi sabırsızlıkla bekliyor ve heyecan verici bilimsel keşifler yapmaya, hedeflerimize doğru ilerlemeye devam edeceğimizi umuyorum. Araştırma projelerimizden birkaçında heyecan verici ilerlemeler kaydediyoruz. Önümüzdeki senede yeni
bulgularımızı bilimsel toplantılarda ve yayınlarımızda biklim dünyası ile paylaşabilmekten heyecan duyuyorum. Birden
fazla alanda, araştırmamızı öngörülemeyen istikametlere yönlendiren paradigma değiştirici gözlemler yaptık. Ayrıca,
hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için yeni oluşumlardan faydalanmak amacıyla besinleri ve bunların metabolizmadaki
rolünü keşfetme şeklindeki uzun vadeli hedeflerimize yönelik yeni teknolojilere ve platformlara yatırım yapıyoruz. Buna
ek olarak, yeni açılan Görüntüleme Laboratuvarımız, şüphesiz keşif imkanlarımızı geliştirecek ve besin fonksiyonlarına
yönelik platform arayışlarımızın hızını artıracağı gibi, keşiflerimizin hızını da artıracak.
Kişisel olarak dünyanın dört bir yanındaki genç nesil bilim insanları üzerinde yarattığımız etkiden özellikle
gurur duyuyorum. Grubumuzdaki bilim insanlarının gelişimini gözlemlemek ve öğrencilerimizle meslektaşlarımızın
kariyerlerindeki bir sonraki adımları atmasını izlemek de muazzam ölçüde değerli. İlk Sabri Ülker araştırmacıları,
projelerinde büyük gelişmeler kaydediyor ve bilimsel sorun çözme becerilerini hızla geliştiriyor. Diğer
meslektaşlarımızın birçoğu, çalışmaları için prestijli ulusal ve uluslararası ödüller kazandı. Buna ek olarak önümüzdeki
yıl, birkaç kıdemli araştırmacı kendilerini bu rekabetçi ortamda kabul ettirmek için gerekli bilgi ve araçlarla yola çıkarak
kendi bağımsız kariyerlerini başlatıyor olacak. Merkezimizde eğitim almış öğrenciler ve araştırmacılar, artık metabolizma
alanındaki büyük sorunları çözmeyi amaçlayan seçkin araştırmacıların dünya çapında oluşturduğu ve giderek büyüyen
bir ağa mensup. Bizler de onlarla sürekli iletişim kuruyor ve işbirliği yapıyoruz. Ülker ailesine, insan hayatı üzerinde
pozitif bir etki yaratmaya ilişkin müşterek hayalimizin peşinde giderek metabolizma ilişkili hastalıkları önlemek ve
tedavi etmek için yeni yaklaşımlar bulmaya çalışan bizlere bu ağı muhafaza edip genişletmemizde yardımcı olduğu için
çok minnettarım. Merkezde önümüzdeki yıllarda yapacağımız keşif ve kapasite geliştirme ve erişimimizi dünyanın her
köşesine genişletme aşamalarını dört gözle bekliyorum. Görsel: Böbrek hücre çizgisi (COS-7). ER, yeşil; çekirdek, mavi ve ER tabakalarındaki bir protein, kırmızı renkle boyanmıştır.
Harvard t.H. Chan toplum sağlığı Fakültesi
665 Huntington Avenue
Building 1 Room 605
Boston, Massachusetts 02115
Bizi ziyaret edin: www.hsph.harvard.edu/gsh-lab/sabriulkercenter
Bizi takip edin: @sabriulkerctr