dÜnya emekÇİ mart gÜnÜ kadinlar8 mart dünya kadınlar günü etkinliği — 6 — önemli...

48
tmmob makina mühendisleri odası ankara şubesi DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ MART Panel Yöneticisi Goncagül KARAKOÇ Konuşmacılar Mustafa ÖZGEN Prof. Dr. Selçuk CANDANSAYAR Yrd. Doç. Dr. Fatma YILDIRIM 8 Mart 2008 Panel

Upload: others

Post on 30-Aug-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

tmmobmakina mühendisleri odasıankara şubesi

DÜNYAEMEKÇİKADINLARGÜNÜM

AR

T

Panel YöneticisiGoncagül KARAKOÇ

KonuşmacılarMustafa ÖZGEN

Prof. Dr. Selçuk CANDANSAYARYrd. Doç. Dr. Fatma YILDIRIM

8 Mart 2008

Panel

Page 2: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

TMMOBMakina Mühendisleri Odası

Ankara Şubesi

Meşrutiyet Caddesi No: 19 Kat: 506650 Kızılay / ANKARA

Tel: (0 312) 425 21 41 - 444 8 666 (pbx)Faks: (0 312) 417 87 81

e-posta: [email protected]

Baskı: Temmuz 2008

Tasarım-Baskı:Kardelen Ofset Ltd. Şti.

(0 312) 432 13 78

Page 3: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

— 3 —

Önsöz

Değerli Üyelerimiz,

Yaşadığımız topraklarda kadınlar ezilmeye, dövülmeye ve her türlü şiddete maruz bırakılmaya devam ediyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğimizi de bu bilinçle, sömürüye ve kadına uygulanan şiddete karşı duruşu güçlendirmek için gerçekleştirdik. Bu karşı duruşu kadınların ezilmesi, sömürülmesi ve şiddete maruz bırakılması sona erene kadar daha güçlendirerek sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu olarak kadın üyelerimizin Odamızın çalışmalarında ve denetim kurullarında, etkinlik alanlarında, komisyonlarında, teknik çalışma alanlarında olabildiğince ön saflarda olmasını destekliyoruz.

Düzenlenen panelde işçi kadınların direniş anıları, mücadelelerinde zorlandıkları ve kazandıkları zamanlar ile birlikte başarmalarının ayrıntıları anlatıldı. Novamed grevinde, bu mücadele azminden öğrenecek çok şey olduğu gözler önüne serildi. Güzel aktarımı için Petrol-İş Sendikası Ankara Şubesi Başkanı Sn. Mustafa Özgen’e teşekkür ediyoruz.

Panelimizde ikinci olarak çalışma hayatında son yıllarda yaşanan değişimlerin, emekçi insanların üzerindeki etkileri ve kişilik değişimlerinin toplumsal hayatımızdaki algılamalarımıza etkileri tartışıldı. Gözden kaçırdığımız birçok olayı çarpıcı bir şekilde görerek bilgilerimizi tazeledik. Etkileyici sunumu için Prof. Dr. Sn. Selçuk Candansayar’a teşekkür ediyoruz.

Dikmen Vadisi bölgesinde yıkıma karşı direnen kadınların dönüşümü, örgütlülükleri, insanlıkları, insan olarak, kadın olarak ayakta kalma çabaları, başardıkları ve başaramadıkları; bütün bunlar son konuşmacımız Yrd. Doç. Dr. Sn. Fatma Yıldırım tarafından çarpıcı bir aktarımla zihinlerimize kazındı. Kendisine çok teşekkür ediyoruz.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğimiz katılımcıların çok beğendiği, aynı zamanda yeni bilgi ve düşüncelerle ayrıldıkları bir etkinlik oldu. Bu etkinliğin oluşmasında en başından beri yoğun emeği olan Yönetim Kurulu Y. Üyemiz Sn. Nurdan Bilgin’e, panel yöneticimiz Yönetim Kurulu Y. Üyemiz Sn. Goncagül Karakoç’a teşekkür ediyoruz.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası

Ankara Şubesi Yönetim Kurulu

Page 4: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 4 —

Page 5: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 5 —

SUNUCU- TMMOB Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesinin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında düzenlemiş olduğu panelimize ve konserimize hoş geldiniz.

Panelimizin açılış konuşmasını yapmak üzere, Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Prof. Dr. Müfit Gülgeç’i buraya davet ediyoruz.

Prof. Dr. MÜFİT GÜLGEÇ MMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın Oda Başkanım, Yönetim Kurulu üyeleri ve değerli katı-lımcılar; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesinin düzenlediği etkinliğe hoş geldiniz.

Etkinliğimiz iki bölümden oluş-maktadır. Birinci bölümde, Şube Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Goncagül Karakoç’un yöneticiliği-ni yapacağı bir panel yer alacaktır. Davetimizi kırmayıp panelist olarak etkinliğimize katılan Sayın Mustafa Özgen, Sayın Prof. Dr. Selçuk Candansayar ve Yrd. Doç. Dr. Fatma Yıldırım’a huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Etkinliğimizin ikinci bölümünde ise, Şubemiz Türk Halk Müziği Korosunun konseri yer alacaktır. Şef Kenan Şahbudak ve koromuza huzurlarınızda teşekkürü bir borç biliyorum.

Bugünkü etkinliğin yönetimimiz açısından önemi oldukça büyük. Şöyle ki; 20 Ocak 2008 tarihinde yapılan şube seçimleri sonrasındaki ilk Yönetim Kurulu Toplantısında böyle bir etkinlik kararı aldık.

Bizim şöyle bir uygulamamız var; 7 asıl, 7 yedek olmak üzere 14 Yönetim Kurulu üyesi toplantılarımızı birlikte yapıyoruz. Yönetim Kurulumuz içinde de iki tane bayan Yönetim Kurulu üyemiz var; Sayın Nurdan Bilgin ve Sayın Goncagül Karakoç. Hemen ilk Yönetim Kurulu toplantımızda, “İlk etkinliğimiz bu olsun” dediler ve gayet de güzel bir şekilde bu etkinliği planladılar, programladılar. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Yani bir başka ifadeyle, bu iki yıl boyunca yönetimde kalacak, gerçekten çok

Page 6: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 6 —

önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var.

İzninizle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün tarihçesi üzerine kısa bir bilgi vermek istiyorum. 1857 yılında, New York’ta tekstil sektö-ründe çalışan kadınlar, düşük ücret ve insanlık dışı çalışma koşulları karşısında greve gittiler. Protestolar ve grev sonucunda 100 kadın katle-dildi. 1910 Uluslararası Sosyalist Kadınlar Kopenhang Konferansında Dünya Emekçi Günü olarak kabul edilen 8 Mart’ın anlamı ve içeriği, aradan geçen 100 yıla yakın zamanda neredeyse tümüyle değişmiş ve günün içi maalesef boşaltılmıştır. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, kapi-talist sömürüye ve eşitsizliğe karşı tepki olan 8 Mart, şimdi kapitalizmin tüketim pompalamasının maalesef bir parçası olmuştur. Üzülerek bunu sizinle paylaşmak istiyorum.

Sözlerimi çok da uzatmak istemiyorum. Başta bu salonda bulunan tüm kadın katılımcılar olmak üzere, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına kutluyor, saygılarımı sunuyorum.

SUNUCU - Başkanımızın konuşması ve kutlaması için teşekkür ediyoruz.

Konuşmasını yapmak üzere, Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Emin Koramaz’ı davet ediyorum.

EMİN KORAMAZMMO Yönetim Kurulu Başkanı

Sevgili katılımcılar, çok değerli meslektaşlarım, değerli kadınlar; hepinizi Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına dostlukla selamlıyor, Ankara Şubemizin düzenlemiş olduğu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinliğine hoş geldiniz diyorum.

Ortaçağ karanlığını yırtıp aşan aydınlanmadan sonra, insanlık özellikle 19. Yüzyılda, fen bilim-lerinden felsefeye, sosyal bilimler ile ekonomi ve siyasete dek öncü düşüncelere dayanan birçok tarihsel gelişme sağlamıştır. 20. Yüzyıl ise tarihin katettiği mesafelerin doruğu olmuş; kadınların siyasal yaşama katı-

Page 7: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 7 —

lım ve temsil hakları dahil, modernleşme ve uygarlığa ilişkin dünya tari-hinin en ileri noktalarına ulaşılmıştır. Ancak, bu ileri noktalara ulaşmak kolay olmamıştır. Her alanda, doğruların egemenliği için yoğun mücade-leler gerekmiştir. Her ileri adımın altında insanların emekleri, birikimleri, mücadeleleri ve hatta dökülen kanları bulunmaktadır. 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü de, Şube Başkanımızın anlattığı gibi, böylesi bir mücadelenin sonucunda belirlenmiştir. Bu vesile ile, 1877 yılında kaybet-tiğimiz 100 emekçi kadını saygıyla anıyorum.

Yine bugün öğle saatlerinde, ülkemiz sosyalist hareketinin temsilcilerinden Sayın Sadun Aren’i kaybettik. Hepimizin başı sağ olsun diyorum. Sadun Aren’in ve tüm emekçilerin, tüm emek dostlarının, tüm özgürlük ve demokrasi şehitlerinin, devrim şehitlerinin mücadelesi, emekten ve demokratikleşmeden yana tüm oluşumlarda olacağı gibi, Odamızın çalışmalarında da mutlaka yaşatılacaktır. Bunun böyle bilinmesini istiyoruz.

Sevgili katılımcılar; gerçekten de dünya tarihinin modernleşme ve uygarlığa ilişkin en ileri noktalarını yaşamıştır insanlık, ulaşmıştır, görmüştür. Ancak, en önemlisi şudur ki: Bütün bu ileri adımlar, tarihin sömürüye ilişkin neredeyse bütün biçimlerinin korunduğu bir eşzamanlılıkla yaşanmıştır. Bu noktada, bugünkü kavga, eski ile yeni, yani Ortaçağ ile Aydınlanma ve Modernleşme arasında değildir; Aydınlanma dahil, modernleşme ve uygarlığın kendi içindeki farklı uçları arasında yaşanmaktadır. Buna da özellikle dikkat çekmek istiyorum.

Bu kapsamda, günümüzün modern ve uygar dünyasında emeğin özgürleşmesi en önemli sorundur. Emeğin nihai özgürleşmesi ise, sömürüden gerçek ve nihai anlamda kurtuluş yaşanmaksızın olanaklı olamayacaktır. Ta o zamana dek, emeğin aynı öz ve aynı insani temelde maruz kaldığı koşul ve sorunlar çeşitli biçimler altında, bugün olduğu gibi, sürecektir. Bu noktada, işçi, öğretmen, doktor, mühendis, kadın, çocuk, etnik kimlik ve benzeri farklı meslek, cins, yaş, milliyet ve benzeri biçimlenişlerin yaşadığı ve etkilendiği sorunların temelinde de sömürüye dayalı ilişkiler zincirinin bulunduğunu da belirtmek istiyorum. Elbette, bunlardan her birinin son derece özgül ve önemli sorunları bulunmaktadır. Örneğin, meslekler düzleminde, bir öğretmenle bir mühendisin, bir doktorla bir tesisatçının, bir sanayi işçisiyle tarım işçisinin sömürü ve baskıyı yaşama biçimlerinde ve buradan hareketle sosyal biçimlenişlerinde de farklılıklar olacağı açıktır. Ancak, dikkat çekmek istiyorum: Sömürünün nedenleri ve emeği içine aldığı esaret farklı biçimler altında olmakla birlikte, sınıfsal düzlemde aynı köklere dayanmaktadır.

Page 8: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 8 —

Bu noktada biz, emek sömürüsünün nedensellikleri üzerinde yoğunlaşmak, sonuçlarına ise nedenlerle bağ kurarak, özgüllüklerini de gözeterek tepki göstermek ve tepki örgütlemek durumundayız.

Bu noktada, erkeklerle birlikte, dünyayı ve aklı anlamlandıran kadınların yaşadığı çok yönlü sorunları tarihselliği ve güncelliği içinde bilincimize çıkararak özenli davranmak ve gerçek çözümlere yönelmek durumundayız.

Güncel bir konu olduğu için örnek vereyim: Türbanlı kadının esaretinin neden ve sonuçlarıyla türbanlı olmayan, yani daha “özgür” gibi görünen kadının esaretinin nedenleri de topluca aşılması gereken tarihsel bir durumdur. Hem sorunların köklerine inmek, hem mevcut koşullarda iyileştirmeler sağlanması, yani reformlar sağlanması, hem de sorunların çözümüne yönelik nihai bir bilinç oluşturmak zorundayız.

Sevgili katılımcılar; modernleştik, uygarlaştık, sanayileştik, evet, eşit oy hakkı aldık; ama tarihin en ilkel ve en gelişkin sömürü ve ezme biçimleri hâlâ sürüyor. Bu nedenle, kadınların her alanda var olma, eşitlik istem ve mücadeleleri de sürüyor. Anayasamızda, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir” denilmesine karşın, etimizle, kemiğimizle, bunun öyle olmadığını biliyoruz, hissediyoruz, yaşıyoruz.

Aile, eğitim ve çalışma yaşamında, istihdamda ve toplumsal yaşamdaki bütün aleyhte ayrımcılıklarda, hatta cinsel taciz ve istismardan sonra bile kadınların maruz kaldıkları aşağılamalar ve dayatılan aşağılık koşulların aşılmasının köklü, köktenci yolları olması gerekir.

Törelerden iş yasalarına, anayasa ve ceza yasalarına, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı ve işyerlerine, ilköğretimden yük-seköğrenime ve siyasal yaşama dek, kısacası toplumsal yaşamın bütününe dek köktenci adımlar atılması gerekmektedir. Bütün bu çabalarımızın böylesi bir bütünsellik içinde anlamlanacağı bir tarihsel dönüşüme dek, kadın-erkek hep birlikte ilerlemek durumundayız. Bizim ülkümüz, bizim ideallerimiz, bizim gelecek toplum kurgumuz budur, böyledir.

Bu nedenle, kadınların kurtuluş mücadelesi aynı zamanda emeğin özgürleşme mücadelesinin bir parçasıdır diyoruz, kadınların kurtuluşu olmadan emeğin kurtuluşu olamaz diyoruz.

Sevgili katılımcılar; 1857’lerden bugünün yeni Ortaçağ karanlıklarına geldik. Bu durumun düzeltilmesi mümkündür; yeter ki, biz isteyelim, örgütlenelim, mücadele edelim. Tarih böyle yaşanmış, böyle yapılmış ve böyle yazılmıştır. Bu bilinçle 8 Mart’ınızı kutluyorum. Ankara Şube

Page 9: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 9 —

Yönetim Kurulumuza da, bu güzel etkinliği düzenlediği için teşekkür ediyor, Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun saygılarını sunuyorum.

SUNUCU – Başkanımıza, konuşması için çok teşekkür ediyoruz.

Etkinliğimizin birinci bölümü olan panelimizi yönetmek üzere, Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Sayın Goncagül Karakoç’u buraya davet ediyorum.

GONCAGÜL KARAKOÇMMO Ankara Şube Y.K. Yedek Üyesi - Panel Yöneticisi

Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesi adına hepinizi dostlukla selamlıyorum. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinliğimize hoş geldiniz.

Şube Başkanımızın da açıkladığı gibi, Yönetim Kurulu ilk toplantı-mızda, 8 Mart’ta bir etkinlik yap-mayı hedeflemiştik. Ayrıca, küre-sel kapitalizmin yarattığı yoksulluk ve şiddetin daha çok kadınları vurdu-ğu, savaşın olumsuz sonuçlarından en çok kadınların etkilendiği; güven-cesiz, sigortasız ve düşük ücretli çalışma koşullarının kadın emeğinde daha da yoğunlaştığı bugünlerde Şubemiz bünyesinde Kadın Komisyonu kurarak, bu konuda da etkin çalışmalar yapmayı hedeflemekteyiz.

Günümüzde, dünyada ve ülkemizde kadınların ikiye bölündüğünü görüyoruz. Günün gerçek sahipleri olan emekçi kadınlar 8 Mart’ı, özgürleşmenin ve sömürüye başkaldırının miladı görüp Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlarken; kapitalistler tüketim toplumunun tüm nimetlerini pazara sürerek, 8 Mart’ın eş ya da sevgililer tarafından özel hediyelere boğulduğu, bir günlüğüne kadının özelleştiği Dünya Kadınlar Gününü kutluyorlar. 8 Mart, tarihinden gelen mücadele ve hak arama günü olarak kutlanmaya devam edilmelidir diyor ve Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutluyorum.

Panel kapsamında üç panelistimiz bizimle olacak; Petrol-İş Sendikası Ankara Şube Başkanı Mustafa Özgen, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi ve Birgün gazetesi yazarı Prof. Dr. Selçuk Candansayar, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Page 10: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 10 —

Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Fatma Yıldırım. Hoş geldiniz diyor, sizleri kürsüye davet ediyorum.

Ayrıca, sunumlardan sonra konuşmacılarımıza sorularınız olursa, arkadaşlar size soru kağıtları iletecekler. Buraya ulaştırırsanız, zamanı da etkin olarak kullanacağız.

Birinci panelistimiz Mustafa Özgen’in özgeçmişini okuyorum.

Türkiye Petrolleri Genel Müdürlüğünde petrol işçisi olarak çalıştı. 2003 yılından beri Petrol-İş Sendikası Ankara Şube Başkanlığını yapmakta. Ayrıca, Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsüdür. Novamed’li kadınların direnişi ve uluslararası sermayenin ülkemizdeki konumuyla ilgili bilgilerini bizimle paylaşacak kendisi.

MUSTAFA ÖZGENPetrol-İş Sendikası Ankara Şube Başkanı

Çok teşekkür ederim.

Öncelikle, şahsım ve Petrol-İş Sendikası adına hepinizi en içten sevgilerimle ve saygılarımla selamlıyorum. Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesinin gerçekleştirdiği bu güzel etkinlikte sizlerle birlikte olmaktan çok mutluyum. Aynı zamanda, bu panelde seçkin, saygın hocalarımızla birlikte olmaktan, onlarla aynı panelde konuşmacı olmaktan da çok mutlu olduğumu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli katılımcılar; aslında bu çağrı Nurdan hanım tarafından bana yapıl-dığında, önce Novamed işçisi olan arkadaşlarımızın bu etkinliğe gelmesi, katılması istenildi Petrol-İş’ten. Biz, bunun için bir gayret sarf ettik; ancak, onlar artık grevi bitirdiler, 448 gün sonra grevi sonuçlandırdılar ve çalışma hayatına geri döndüler. Tabii, örgütlü olarak geri döndüler. Vardiyalı çalışıyorlar ve işyerinden ayrılamıyorlar. Mersin Şubemizin örgütlü olduğu bir işyeri. Antalya Serbest Bölgede bu işyerimiz. Mersin Şubemizden de bir arkadaşımız katılamadı. “Bu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinliği, bir kadın arkadaşımız olsun. Biz sendikacılar, erkek yöneticiler zaten fazlasıyla her yerde konuşuyoruz, düşüncelerimizi ifade ediyoruz” dedik. Petrol-İş Sendikası kadın dergisini sanıyorum buradaki katılımcıların birçoğu tanıyordur.

Page 11: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 11 —

Kadın dergimizin editörü Necla Akgökçe’nin katılması için girişimde bulundum ve beni programa davet eden arkadaşlarımızı Necla hanıma yönlendirdim; ancak, Necla hanım da hem safrakesesi ameliyatı oldu, hem de bu 8 Martta yurtdışında olacağını söyledi bize. Dolayısıyla, bu nedenlerle programa ben katılmak durumunda kaldım. Ama hazırlığımızı Necla hanımla birlikte yaptık. Kadın dergimizin editörüne teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Çünkü Necla Akgökçe, Novamed grevinin başından sonuna kadar, hem bir Petrol-İş çalışanı olarak, hem bir kadın olarak, hem de kadın dergimizin editörü olarak takip etti, bütün gelişmeleri izledi, kadın arkadaşlarımızın hemen hemen tamamıyla röportajlar yaptı.

Sayın Başkan Goncagül hanım beni tanıtırken, Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü olduğumu da söyledi. Biz, 2005 yılında Ankara’da, bölgemizde emek hareketini yükseltmek amacıyla, sendikaların Ankara şubelerinin içinde bulunacağı bir platform oluşturduk. Burada sadece sendikalar var; yani işçi, kamu emekçisi sendikası ayrımı gözetmeden, konfederasyon ayrımı gözetmeden, bütün sendikaların Ankara şubelerinin birlikte mücadele etmesini, mücadeleyi yükseltmesini amaçlayan bir platform bizimkisi. Tamamen üyeleriyle birlikte, taban hareketini gerçekleştirmek amacıyla oluşturulmuş; konfederasyonlarımızın, emek platformunun aldığı kararları Ankara’da daha güçlü kılmak, 8 Mart etkinlikleri gibi birçok etkinlikte daha etkili olmak amacıyla bir platform oluşturduk ve bu platformun da şu anda dönem sözcülüğünü yapıyorum.

Değerli dinleyiciler; bildiğiniz gibi, 2007 yılı, AKP iktidarının büyük saldırılarıyla, emek hareketine yönelik çok şiddetli baskıların olduğu ve mevcut kazanımların da birer birer tasfiyesine yönelik bir süreçti. Plan Bütçe Komisyonundan geçen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası başta olmak üzere, 2007’de bu baskıların şiddeti artarak devam ediyor. Ama 2007’nin, çok umut verici, yüzümüzü güldürücü, “Böyle oluyor işte! Birleşirsek, bir arada olursak başarabiliyoruz, üstesinden gelebiliyoruz bu işin” dedirten birkaç emek hareketi var. Bunlardan bir tanesi, Hava-İş Sendikasının toplu iş sözleşmesi süreci grev aşamasına geldi, ramak kalmıştı greve. Bir diğeri, 44 gün süren ve 26 bin işçisiyle ülkemizin her bölgesinde gerçekleştirilen Telekom grevidir ve başarıyla sonuçlanmıştır. Bildiğiniz gibi, bir diğeri de Novamed grevidir. Novamed grevi tam 448 gün sürmüş ve 2007’de, deyim yerindeyse, birçok grev içerisinde emek hareketine damgasını vurmuştur.

Birçok grevler yapılıyor. Necla hanımla birlikte hazırladığımız sunumda bunlar belirtiliyor. “Novamed grevinin diğer grevlerden farkı neydi, onun özelliği neydi, etkisi neydi?” diye çok konuşabilir, çok tartışabiliriz

Page 12: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 12 —

üzerinde. Ancak, bunun etkili olması, bu kadar güzel olması, başarılı olması, birçok kadın örgütünü, birçok kadın hareketini bu grev sürecinde peşinden sürüklemesi -hatta bir yerde okudum; birçok farklı kadın örgütünü, kadın hareketini, farklı düşünen kadın örgütlerini bir araya getirip, ortak mücadele ve dayanışma içerisine sokan bir grev olduğunu okudum. Sanıyorum, 81 grevciden 79 tanesinin kadın olması ve 79 grevci arkadaşımızın 2 erkek arkadaşımızla birlikte, bıkıp usanmadan, tam 448 gün, başladıkları günkü gibi bitirdikleri bir grevdi- sanıyorum, kadın arkadaşlarımızın inancı, yüreği ve dayanışmasıydı.

Petrol-İş Sendikası bu grevi başından beri sahiplenmiştir, her sendikanın sahipleneceği kadar sahiplenmiştir ve Novamed grevini onur grevimiz olarak nitelendirmiştir. Her evresinde, her aşamasında yanında olmuştur. Genel Başkanından en alttaki üyemize kadar her gün Novamed grevi anlatılmış ve “Novamed grevinin başarıyla sonuçlanması, Petrol-İş’in ve emek hareketinin bir başarısı olacaktır, başarısızlıkla sonuçlanması da hepimizin başarısızlığı olacaktır” şiarıyla hareket edilmiştir.

Bir özel tarafı daha var bu grevin. Ülkemizdeki serbest bölgelerdeki tek başarılı örgütlenme çalışmasıdır. Evet, başarının sırrı, üyelerimizin direnci ve örgütleriyle giriştikleri dayanışmadır. Bu da başarıyı getirmiştir.

Şimdi, hazırladığımız sunumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

ANLATILAN, NOVAMED GREVİNİN, YANİ BİR KADIN GREVİNİN HİKAYESİDİR.

“Burada çalışırken doğum yaptım. Son sıralı doğumlardan biriydi. Benden sonra zaten sendika girdi ve sıralı doğumu iptal ettiler. İki ay süre veriliyordu, bana ‘çalışmalara başlayabilirsin’ dediler. Yaptın yaptın! Yapmadığın zaman sıra başkasına geçiyordu. Bu süre yüzünden çok tartışan arkadaşlarımız oldu. Çünkü bazıları tedavi görüyorlardı. Bu süreye uymaları imkânsızdı.”

“Bu süreçte hem kendime hem de başkalarına güvenmeyi öğrendim. İşyerinde birbirimizle konuşamıyorduk, sendikalaşma sürecinde birbirimizi tanıma imkanımız oldu. Ben insanların birbirine destek olduğu ortamı yine grev yerinde gördüm. Buradan çıksam ve başka bir iş yerine girsem yine sendikalı olurum. Bizim hakkımızı bizden başkasının korumayacağını biliyorum artık”

“Grev kararı almamıza onlar neden oldular. Kimsenin katılmayacağını sanıyorlardı, ama biz çok sağlam çıktık greve… Başladık, sonunu getireceğiz. Yılmak yok…”

Page 13: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 13 —

Bu satırlar, Antalya Serbest Bölgede 448 gün grev yaşamış Novamed’li kadın işçilere ait. Bu sözleri 2006 yılının Ekim ayında söylemişler. Fatma, Muazzez, Aysel, Özlem, Derya ve diğerleri; yani 80 kadın, “Yılmak yok! Sonunu getireceğiz” diyorlardı. Avrupa piyasasının %40’ını elinde bulunduran çokuluslu bir deve karşı direndiler. “Biz de varız” dediler ve kabul ettirdiler. Onlar, dışarıda, yağmurda, çamurda, selde direnirken, içerideki arkadaşlarının durumu düzeldi. Direnenler sayesinde artık maskeleri var, ücretleri daha iyi, sıralı doğum kalkmış durumda.

Fabrikada artık bir sendika var, ama bugüne kadar çok şey yaşadılar. Grev süreci, hem onlara, hem de onları destekleyen küresel sendikal harekete, sendikalarda kadın çalışması yapanlara; grevci kadınlarla dayanışarak, direnişin dünyada ve ülkede yaygınlaşmasına neden olan Novamed Grevi, Dayanışma Kadın Platformu bileşiminde yer alan kadın örgütlerine ve kadınlara da çok şeyler öğretti. Ama öğrenilenleri başka deneyimlere aktarmak için, grev sürecinde yaşanılanların birer birer hatırlanması gerekiyor. Geçmişe, grevin başladığı günlere dönüp, hikayeyi kısaca hatırlayalım.

Genel merkezi Almanya’da olan çokuluslu tıbbi cihaz üreticisi Fresenius Medical Care, bağlı olarak Antalya Serbest Bölgede faaliyet gösteren Novamed işyerinde, 2’si erkek, 81’i kadın Petrol-İş üyesi işçiler, 2006 yılının 26 Eylül günü, çalışan olarak, çağdışı baskılardan kurtulmak ve insan onuruna yaraşır iş koşullarına sahip olmak için greve çıktılar. Grevin ilk basın duyurusunda, çağdışı baskılar hakkında bir açıklama yoktu. Zaman ilerledikçe, çağdışı diye nitelendirilen baskıların büyük bir bölümünün kadının bedenine ve emeğine yönelik baskılar olduğu anlaşıldı. Patron, emek gücüne el koymuyordu çalışanların, çalışma süresi içinde bedenlerine de el koyuyordu.

Novamed’e hammadde veren ve orada üretilenleri dünya pazarına sunan Fresenius Madical Care nasıl bir firmaydı? Küresel piyasaya hem diyaliz ürünleri, hem de diyaliz hizmetleri sunan FMC, küresel üretim ağı ürün talebinin özellikle güçlü olduğu euro ve dolar piyasalarında yer alıyordu. Küresel piyasalardaki diyaliz filtresi üretiminin %40’ından fazlası FMC’ye aittir. Şirketin ürün portföyü çeşitlilik gösteriyor. Ürünler, Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Avustralya’daki tesislerde üretiliyor. FMC, 2004 yılında Avrupa’da genel bir büyüme gösterdi. Türkiye’de, İstanbul’da bulunan Fresenius Medical Hizmetler A.Ş., FMC, Güney Avrupa’daki en önemli piyasalardan birisidir. Şirket, Türkiye genel ortalamasında daha fazla büyüme olanağı buldu. Türkiye piyasasındaki önde gelen şirket olarak, 3.750 hastaya diyaliz hizmeti sunuluyor. Hemodiyaliz ürünlerinde ise Türkiye piyasasında bir numara. Diyaliz seti üretimine Novamed GmbH’de

Page 14: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 14 —

2000 yılında başlandı. Fabrikada, Almanya ve İtalya’dan gelen hammaddeler bant üretimi sistemi ile işlenerek Arter Ven Set haline getiriliyor. Doğu ve Güneydoğu Avrupa’da sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesiyle piyasa payını arttıran şirket, Türkiye’deki özelleştirmeler ve sayıları giderek artan özel hastaneler yoluyla pazar payını her geçen gün genişletiyor.

Novamed grevci işçisi ve Petrol-İş Sendikasının temsilcilerinin hazırladıkları bir rapordan, üretimin ve fabrikanın gelişme seyri hakkında şu bilgileri alıyoruz:

“Fabrika, 2000 yılında üretime tek vardiya olarak başladı. İlerleyen dönemlerde line ve vardiya sayısı arttırıldı. 2006 yılının sonunda, yeni açılan line ile birlikte 3 line, 3 vardiya ve 8 grup olarak üretim yapılan fabrikada 325 kişi çalışmaktadır.” Sendikanın yetki alma tarihinden önce fabrikada iki üretim hattı vardı ve her hatta 20 kadın 3 vardiya olarak çalışıyorlardı. Geleneksel cinsiyet rolleri fabrikada da sürüyordu. Kadınlar üretimin emek yoğun aşamalarında hızlı ve dikkatle çalışırken, erkekler makinelerin bakımı ve kurulumunu gerçekleştiriyorlardı.

Beden ve emek sömürüsü yan yana

Örgütlenme çalışmaları, greve çıkıldığı tarih olan 26 Eylül 2006 tarihinden 2 yıl önce başlamıştı. İtirazlar düşük ücrete olduğu kadar, insanlık dışı çalışma koşullarına karşıydı. Üretimde çalışan kadınların greve çıktıkları sırada çalışma koşulları şöyleydi:

• Ücretleri, Serbest Bölgedeki diğer işçilere göre çok düşüktü. Çalışma saatlerinde 15 dakika ara dinlenmesi, 25 dakika da yemek molası veriliyordu.

• Çalışma saatlerinde yan yana olan iki kadının birbirleriyle konuşmaları, hatta servis araçlarında işe gidip gelirken konuşmaları dahi yasaktı.

• Tehlikeli kimyasallarla çalıştıkları halde, maske altında konuşup örgüt-lenmesinler diye, onlara maske verilmiyordu.

• Akort çalışma koşulları nedeniyle pek çok kadında karpal tünel sendromu, solunum yolu hastalıkları, zehirli solüsyonlar soludukları için meslek hastalıkları oluşmuştu.

• Kadınlara iş saatleri dışında birbirleriyle görüşmemeleri, evlerine misafir almamaları, hatta eşleriyle bile oturup konuşmamaları söyleniyor, “Ertesi gün işe geleceksiniz. Yemeğinizi yiyip yatın” deniliyordu. İş dışındaki yaşamları da patronlar tarafından organize ediliyordu.

Page 15: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 15 —

• Evlenmek için, işyerinden izin alması gerekiyordu. Hamile kalma, bir takvime bağlanarak sıraya konulmuştu. Aynı üretim hattında çalışan kadınlara hamilelik sırası iki ayda bir geliyordu.

• Tuvalete gitmek önce yasaktı, sonra dakikalara bağlandı. Kadınların regl dönemlerinde bu önemli sorun oluyordu.

2004 yılının son çeyreğinde, kötü çalışma koşulları, çalışanların arayış içine girmelerine yol açtı. Fabrikada, teknik kadrolarda çalışan, sendika deneyimi olan iki erkek işçinin girişimiyle, işyerinde örgütlü olan Petrol-İş Sendikasıyla görüşmeye karar verildi. Bu doğrultuda, Petrol-İş Sendikası Mersin Şubesiyle temasa geçildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla yazışmalar yapılarak, 21 Mart 2005’te ilk üye kayıtları yapılmaya başlandı. Bu tarihten itibaren işyerinde çalışanların tümüyle görüşmeler yapıldı. Üye olmak isteyenlerin üyelikleri noter aracılığıyla tasdiklenerek kabul edildi. Sendikalaşma süreciyle birlikte kadınlar üzerindeki baskının şekli değişmeye başladı. İşveren vekilleri, üretim vardiya şefi ve line şefleri, üye olduğunu düşündükleri kişilerle tek tek görüşerek, sendikadan vazgeçmeleri konusunda baskı yapmaya başladılar. Bu süreçte ortaya çıkan baskı biçimlerinden biri de, zehirli solüsyon kullandıkları için maske takmak zorunda olan kadınların maske takmasını engellemek oldu. Maske altından kadınlar birbirleriyle konuşuyorlardı. Bu, sendikal örgütlenme sürecini hızlandırabilirdi.

Haftada bir paketleme işine çıkması gereken kadınlar sendika üyesi oldukları için, 6 işgünü de paketleme işine çıkarıldılar. Trafik kazası geçiren ve ayağında dikiş olan bir kadın işçi, şefler bu durumu bildiği halde, sendika üyesi olduğu için paketleme servisinde çalıştırıldı. Serviste

Page 16: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 16 —

hep ayakta durması gerekiyordu. Tüm bunlara rağmen kadınlar sendikaya üye olmaya devam ettiler.

Petrol-İş Sendikası, Novamed çalışanları adına, 13.05.2005 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurarak, işyerinde Petrol-İş’in yasanın aradığı çoğunluğa haiz olup olmadığına dair yetki tespiti istedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Petrol-İş’in işyerinde yeterli çoğunluğa sahip olduğuna dair yetki yazısını 8 Haziran 2006 tarihinde taraflara gönderdi. Yetki yazısı, Novamed adlı işyerine 1 Temmuz 2006 tarihinde tebliğ edildi. Sendika yetki almıştı almasına, ama patron da boş durmuyordu. Yetkiye itiraz edildi. Yetkiye itiraz süreci esnasında grev olasılığını düşünen işveren, hazırlıklarını yaparak bir üretim hattı daha açtı ve buraya 60 işçi alarak, onları eğitmeye başladı.

Grevci kadınlardan biri, hattın kuruluşunun ilk aşamalarını şöyle anlatıyordu:

“Beyaz hat açıldı. Orada çalışanların hiçbir uzmanlığı yoktu. Sendikaya üye olmayacaklarına dair imza atarak girmişlerdi. Çok deneyimsiz oldukları için, ürettikleri setler geri gelmiş duyduğumuza göre. Bizim yaptığımız iş kolay bir iş değil; en azından 6 ay öğrenme süresi gerekiyor”.

Bu süreçte sendika üyelerinin bir kısmını da yanına çekmeyi başaran patron için, bütün hazırlıklar tamamdı. Petrol-İş Sendikası, Yüksek Hakem Kurulunda anlaşmanın çözüleceğini düşünüyordu. Sendika üyesi işçilerin grev oylamasında “Hayır” oyu kullanmasını istedi. Fakat işveren, sendika üyesi işçilerin bir kısmını da yanına alarak, çalışanlara “Evet” oyu kullandırdı. Bunun üzerine, oylamaya “Evet” diyenler çalışmaya devam ederken, greve “Hayır” diyen sendika üyesi 83 işçi greve çıktılar. Bunların 81’i kadındı. İtirazların temel eksenini de, kadın bedenine yönelik denetim ve baskı oluşturuyordu.

Grevin örgütlenme süreci de diğer sendikal örgütlenme deneyimlerine benzemiyordu. Fatma Özüm şöyle anlatıyor ilk zamanları:

“Bazı arkadaşlarımızın eşleri, “greve katılma” diyordu. İçlerinden bazıları, “katılırsan, senden boşanırım” bile demişler. Eşleri tarafından bu şekilde zorlanan arkadaşlarla konuştuk. Önce onlara bilgi verdik, özgüven kazandırmaya çalıştık. Özgüvenleri geldiğinde, kadınlar eşlerine anlatmaya başladılar ve ikna edebildiler. Biz de eşleri ikna etmek için ev ziyaretleri yaptık. Yalnızca eşler değildi ikna etmek zorunda olduklarımız; babalar, nişanlılar, sevgililer bile engelleyebiliyordu kadınları. Kadınların sendikaya üye olmaları için herkesten izin alması gerekiyordu; koca, baba, ağabey.”

Page 17: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 17 —

İşçi kadınlar hak mücadelesinde yalnız patronlara karşı savaşmıyorlar, bir de evin patronları var. Onların ikna edilmesi daha zordu. Patriyarka ve kapitalizmin birbirlerinin değirmenine taşıyan iki sömürü sistemi. Ama kızlar yılmadılar. Ev ziyaretleri dışında, ortak plaja gitmeler, günlük toplantılar. Dünya sendikal hareketinde savunulan “benzer benzerini örgütler” prensibi Novamed örgütlenmesinde karşılığını buldu. Kadınlar kadınları örgütledi. 26 Eylül 2006’da grev bildirisi kapıya asıldı.

Ve, 448 gün sürecek direniş başladı.

SERBEST BÖLGE: YASAK BÖLGE1

Etrafı tel ya da duvarlarla çevrili, işverenlere vergi muafiyeti olan, işçi haklarının kısıldığı yerler serbest bölgeler. Çalışanların büyük bir bölümünü kadınların oluşturduğu bu bölgelerde vahşi kapitalizm koşulları hüküm sürüyor.

Feryal Saygılıgil

Serbest bölge, bir ülkenin siyasi sınırları içerisinde olmakla beraber, diğer kısımlarından fiziki olarak ayrılmış; ticari, endüstriyel ve hizmet faaliyetlerinin yapıldığı bir mekân. İhracata yönelik yatırımları genişlet-mek ve sanayi malları ihracatını art-tırmak amacıyla kurulan bu bölge, dış ticaret, vergi, gümrük mevzuatı uygulamaları bakımından gümrük hattı dışında bulunur. Ülkede geçer-li ticari, mali, iktisadi alanlara ilişkin yasal düzenlemeler burada uygulan-maz. Burada yapılan sınai ve ticari faaliyetler için daha geniş muafiyet ve teşvikler tanınır. Üretim ve istih-

dam olanaklarını arttırmak, uluslararası ticarete hız ve yeni boyutlar kazandırmak, dış ticaret ve yatırımlarla ilgili bürokrasiyi azaltmak, kurulu-şundaki amaçlar arasında sayılabilir.

Tel veya duvarlarla çevrilmiş olduğundan çalışma kampı görünümünde olan Serbest İhracat Bölgeleri ya da Serbest Bölgeler (SB), 1970 sonrası ihracata yönelik olarak çokuluslu şirketlerin azgelişmiş ülkelerdeki ucuz işgücünden ya da doğal kaynaklarından yararlanmayı amaçlayan, ağırlıklı

1 Novamed işçisi

Page 18: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 18 —

olarak da tüketim malları ve elektronik aletlerin montajı gibi emek yoğun alanlarda yaygın bir uygulama. Siyasi istikrar taahhüdü, güvenli bir ortam, vergi muafiyetleri, esneklik, mobilite, ucuz işgücünün varlığı, ulaşım hizmeti için özel tarife; arsa, bina ve tesislerde elverişli fiyatlar; elektrik, su, haberleşme fiyatlarında indirimli tarife; işçi haklarını kısıtlayan ve ortadan kaldıran düzenlemeler, çokuluslu firmanın serbest bölgede, bulunduğu ülkeden başlıca beklentiler olarak ifade edilebilir.

İkiz fabrikalar

1970’lerde ortaya çıkan neoliberal politikalarla serbest bölgelerde yeniden yapılanma evresine girilir. Bu evrede sermayenin amacı, serbest piyasa ekonomisi ve özelleştirme uygulamalarıyla işgücü maliyetinin düşürülmesidir. Üretim sürecinde ve işgücü piyasasında esnekleşme önem kazanır. Yarı zamanlı, sözleşmeli, geçici, fason çalışma geçerli duruma gelir. Esnek ve ucuz işçi çalıştırmak için çok uluslu şirketler Fordist kitle üretim sistemlerini ülke dışına çıkarır. Esnek ve ucuz işgücü de “kadın işçiler”, “işgücünün kadınlaştırılması” (yani kadın işçi sayısının artması ve ortalama ücretin düşmesi) anlamını taşır. Kadınlara verilen ücretin erkeklere göre düşük olması, kadın işçilerin emek yoğun işlemlerin gerektirdiği el becerisinde erkek işçilerden daha verimli çalışması, kadınların montaj işlemlerinin tekdüzeliğine erkeklerden daha kolay uyum sağlaması gibi nedenlerle SB’lerde kadın işçi çalıştırılması tercih edilir. İhracata yönelik imalat sanayiinde kadın emeği kullanımının arttığı görülür. Dünyada SB’lerde çalışanların ortalama %70’ini kadınlar oluşturmaktadır. İkiz fabrikalar (Maquiladora), 1965’li yıllardan itibaren ABD-Meksika sınırında kurulan fabrikalardır. Buralarda ABD’de yapılmış malların parçaları gümrüksüz olarak Meksika’ya ithal edilir, Meksika’daki ucuz işgücünden faydalanılarak mallar monte edilip ABD’ye ihraç edilir. Buranın özelliği yapılan üretimin emek yoğun teknoloji ile gerçekleştirilmesidir. Saul Landou, 2000 yılında çektiği Maquila isimli belgeselde Juares kentinde serbest bölgede çalışan işçilerin tanıklıklarına yer vermiştir:

İşe girmeden hamilelik testi

“Hava, çevre ve su kirliliği başlıca sorunlarımız (...)Köylüler topraklarından koparılıp sınırdaki fabrikaya çalışmaya getiriliyorlar (...) Montaj hattında çalışmak demek kişiliksizleştirmek demek (...) Kadınlar makinenin parçası gibi görülüyorlar (...) Fiziksel ve zihinsel yorgunluk sonucu eve ancak uyumaya gidebiliyoruz. Aile ve arkadaşlarla iletişimsizlik söz konusu (...) Fabrikaya girmeden önce hamilelik testi ve adet bağlarını göstermeye zorluyorlar (...) Son dört yılda 260 kadın tecavüz sonucu cinayete kurban gitmiş (...) 12 saat aç kalmamak için çalışılıyor (...) Şef ve amirler kadınlara tokat atabiliyor (...) Grevlerden biri başarısızlıkla sonuçlandı (...)”

Page 19: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 19 —

Meksika’daki Maquila fabrikalarında kadınlar, çalışabilmek için önkoşul olan gebelik testine, cinsel hayatlarının, gebelikten nasıl korunduklarının ya da aybaşı dönemlerinin sorgulanmasına karşı gelmeye cesaret edemezler. Hastalanan kadın işçilerin doktora çıkma isteği reddedilebilir. Fabrikada kadınların geleneksel cinsiyet rolleri değişmemiştir. Kadınlar üretimin emek-yoğun aşamalarında çabuk, dikkatle çalışırken, erkekler denetim ve makinelerin bakımını yapmaktadırlar. Sadece Maquila’lar için değil; Bangladeş, Çin, Haiti, Madagaskar, Sri Lanka, Dominik Cumhuriyeti’nde serbest bölgelerde çalışan işçiler de benzer ifadeleri aktarmaktadırlar: “Kendilerine insanca davranılmaması, düşük ücret, çalışırken konuşma izninin olmaması, sağlıksız ve güvensiz çalışma koşulları, sendika ve örgütlenme yasağı...”

Türkiye’de ilk kuruluş denemeleri cumhuriyet öncesi dönemde başlamış olmasına rağmen olumlu sonuç alınamayan, bugün itibariyle sayıları yirmi biri bulan serbest bölge uygulamasına esas olarak ihracatı artırmanın teşvik edilmesi, ekonomik yatırımları maksimum hale getirmek gibi söylemlerle 1980’li yıllarda geçilir.

Türkiye’deki bir serbest bölgede yaşanan patriyarkal kapitalizm sömürüsünün boyutlarının her yerde aynı olduğunu, bu duruma ancak örgütlenerek direnilebileceğini, kadın dayanışmasının önemini bize ve tabii ki bütün dünyaya bir kez daha gösteren Novamedli kadın işçiler oldu. Onların bu bir senelik tarihsel direnişlerinin, deneyimlerinin, kararlılıklarının dünyanın tüm kadın işçilerine güç vermesi, yollarını aydınlatması dileğiyle.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum.

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)

Mustafa Bey’e teşekkür ediyoruz. İkinci panelistimiz Selçuk Candansayar’ın özgeçmişini okumak istiyorum.

1988 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1994 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümünden uzmanlığını aldı. 1994-1996 yılları arasında Antakya Devlet Hastanesinde psikiyatri uzmanlığı yaptı. 1996-1998 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ruh Sağlığı Daire Başkanlığı yapan Selçuk Candansayar, 1998 yılından bu yana Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında Öğretim Üyeliği yapmaktadır. Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümünden yükseklisans derecesi aldı. 2004 yılında psikiyatri profesörü oldu. 2006 yılından bu yana Gazi Üniversitesi

Page 20: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 20 —

Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Grubu yöneticiliği ve Nöropsikiyatri Araştırma Merkezi Müdürlüğü yapmaktadır. Birgün gazetesi yazarıdır.

Sizi dinliyoruz Selçuk bey.

Prof. Dr. SELÇUK CANDANSAYARGazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim ÜyesiBirgün Gazetesi Yazarı

Teşekkür ederim.

Biraz tıbbın alışkanlığıyla, biz bir şey anlatırken, aynı zamanda görsel bir şey de katılsın istiyoruz. Bazen eleştirili-yor bu, “Sadece yazılanlara bakılıyor” diye; ama anlatmak istediğimiz derdi-mizi daha iyi anlatabildiğimizi düşün-düğümüz için bu görsel malzemeleri kullanıyoruz.

“Modernleşen” Türkiye’nin ruhu

Kadınlar üzerinden bir şey; ama Oda başkanlarının her ikisinin de söz ettiği gibi, Türkiye ciddi bir şekilde yaklaşık 200 yıldır modernleşiyor. O modernleşme sürecinin çalışma hayatında yarattığı değişimlerin, o modernleşme sürecindeki insanın da dünyaya bakışını değiştirdiğini düşünüyorum. O değişiklikle günümüzdeki kadınının sorularından söz etmek için, dünümüzün sorunlarından da söz edersek, hem kadının, hem erkeğin, daha doğrusu Türkiye’deki insanın sorularından da söz ederiz diye düşündüğüm için böyle hazırladım. Bir de niye kadın?

Kadını kontrol eden, dünyayı kontrol eder

Tabii ki, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, her türlü iktidar önce kadını kontrol ediyor; çünkü kadını kontrol edebilirseniz dünyayı kontrol ediyorsunuz, her şeyi onun üzerinden götürebiliyorsunuz.

İki gün önce bir haber vardı gazetelerde; “İki tane gelin, kaynana, kayınbaba, damatlardan birini doğradılar, öbürü de eve gelmediği için kurtuldu.” Kadınlardan bir tanesi 15 yaşında, imam nikahıyla evleniyor. Çocuğu var. Çok temel bir şey var; kendi ifadelerine göre, kaynanaları hem dövüyor, hem de “Çocuklar başkasından” diyorlar, imam nikahlı bir kadının başkasından çocuk yaptığının konuşulması bile “Katli vacip” kategorisine girdiği için.

Page 21: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 21 —

Bu haberi niye ilginç buldum? Çünkü hakikaten burada da bir kadın direnişi var sonuçta, ama biraz ortalığı kan gölüne çeviren bir direniş var. Şu kadın ilişkisi ve şu ailenin macerası, bundan 30 yıl önce yine Orta Anadolu’da olsaydı, böyle sonuçlanmazdı; ya o kadınlar öldürülürdü ya da o dedikodular çıkmasın diye, kaynanalarından dayak yemeye devam ederdi o kadınlar. Bir değişim var; ama nasıl bir değişim var, onu belki tartışmamız gerekir diye düşünüyorum.

İnsan nasıl değişiyor?

Değişiyoruz; doğanın, toplumsal yapının her değişimi insanı da hem yapısal hem de ruhsal olarak değiştirir. Bundan 100 yıl önceki insanın dünyaya baktığında gördüğü şeyle bugünkü insanın gördüğü şey birbirinden çok farklı.

Kişilik ve kimlik

Verili bir dönemin sosyolojik süreçlerinin pıhtılaşması• Kadın erkek rolü• Evlilik• Aile• Aile içi egemenlik ilişkisi• Namus-cinsellik-mülkiyet• Şiddet

Kişilikler farklı, karakterler farklı. Bu farkın en çok görüldüğü yer de, bizim psikiyatride kişilik ya da kimlik dediğimiz kavramlar. Aslında hem kişilik, hem kimliğin verili bir toplumsal dönemin bir pıhtısı olduğunu söyleyebiliriz. Bir toplum, herhangi bir dönemde nasıl üretim şartlarında yaşıyorsa, o toplumda yaşayan kişilerin kimliği de ona göre biçimleniyor. Kadın-erkek rolü, evlilik, aile, aile içi egemenlik ilişkisi, namus, cinsellik, mülkiyet ilişkisini, hepsini o haberin içerisinde görebiliriz. O haberdeki şiddeti doğuran şey, aslında şu toplumsal dönemde yaşadığımız ilişki ağının bir göstergesi. Gerçekten o kadınlar psikopat katiller mi, yoksa başka çıkış yolları kalmamış mıydı, yoksa aslında bir çeşit özgürleşme mi yaşamak istediler, biraz bunların üzerinden düşünmek gerekiyor.Niye böyle?

İdeoloji ile bireyin ruhu

• Bilinçdışı ile egemen ideoloji arasındaki güçlü ve diyalektik ilişki vardır.

• Birey kitle kültürünün değer ve kavramlarını içselleştirerek, bilinçdışındaki tasarım ve nesne ilişkileriyle birleştirir.

• Bu birleşme bireyin dünya ile kurduğu ilişkiyi biçimlendirir.

Page 22: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 22 —

Çünkü biz biliyoruz ki, insanın ruhuyla egemen ideoloji arasında çok dolaysız bir ilişki var. Nasıl bir dünyada yaşıyorsak ve hangi koşullarda yaşıyorsak, aslında biraz öyle düşünüyoruz. İnsanlar yaşarken, genellikle kendi düşünceleri, inançları, ilkeleri doğrultusunda yaşadıklarını yanılsarlar, aslında nasıl yaşıyorlarsa öyle düşündüklerini çok fark edemezler. Çünkü var olan egemen ideoloji, çok da bilinçsiz bir şekilde, bireyin çok edilgin kaldığı bir şekilde, onun ruhunu biçimlendirir, dünyaya bakma biçimini biçimlendirir ve yaşadığı koşullar, onun dünyayı nasıl göreceğini de belirler.

Kısaca bir-iki kavrama psikiyatriden biz nasıl bakıyoruz, onu söyleyeyim.

Kişilik

• Başkalarının bizde gördüğü• Bireyin kendi dışındaki dünyaya uyumunu belirleyen özelliklerin

toplamı

Kişiliğin özgüllüğü

• Her insanı diğerlerinden ayıran ve yeryüzünde onu biricik kılan,• Ama aynı zamanda her insanda ortak olarak bulunan özelliklerin

toplamı,• Benzer donanım ve yetilerle dünyaya gelip,• Benzer deneyimlerden geçip,• Benzer ihtiyaçlar için uğraşan.

Aynı ama farklı

• Benzer donanım ve yetkilerle dünyaya gelip,• Benzer deneyimlerden geçip,• Benzer ihtiyaçlar için uğraşan.

Kimlik

• İnsanın olduğu, olmak zorunda olduğu ya da olmak için aradığı şey,• Grupların olduğu ya da olmak zorunda olduğu• İnsanların olduklarının farkında olmadıkları * Keşfedilebilir * Yanlış bilinebilir

Kolektif kimlik

• Grubu birbirine bağlayan ve aynılaştıran,• Grup üyelerini aynılaştırırken üye olmayanları kesin sınırlarla ayıran,• İçerde olanla olmayanı ayıran sınırı çizen.

Page 23: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 23 —

Bir tanesi kişilik. Başkalarının bizde gördüğü şeye biz kişilik diyoruz, bizim kendimizle ilgili tanımlamamıza kişilik demiyoruz. Ben kendimi çok mütevazı bir insan zannedebilirim, ama herkes beni kendini beğenmiş olarak görebilir. O zaman, benim kişilik özelliğimin kendini beğenmişlik olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Kişilik, başkalarının bizde gördüğü şeydir ve biriciktir, her insanda ayrıdır, tektir; ama birçok özellikleriyle de birçok insanda çok benzer. Niye öyle; çünkü çok benzer donanımlarla doğuyoruz, hepimiz 46 kromozomla doğuyoruz, hemen hemen çok benzer şartlarda büyüyoruz. Benzer ihti-yaçlarımız var; aç kalmamak, başarılı olmak, mutlu olmak gibi. Bu kadar büyük benzerliklere rağmen son derece farklı kişiliklere sahip oluyoruz.

Kimlik ise biraz daha farklı bir şey. Kişilik, başkalarının bizde gördüğüydü. Kimlik ise, bizim olmak istediğimiz ve kendimizi olduğumuzu zannettiğimiz şeye biz kimlik diyoruz. O yüzden de kimlik, doğuştan getirilen bir şey olmaktan öte, kişinin öğrendiği, olduğu, bazen keşfettiği, bazen de yanlış bildiği bir şey olabiliyor. Grup düzeyinde bakıldığında, ona da kolektif kimlik ya da grup kimliği diyoruz. Grup kimliğinin çok önemli bir özelliği var; grubu aynılaştırıyor, bir araya getiriyor. Makina mühendisi kimliği, kadın kimliği, Türk kimliği, Kürt kimliği, türbanlı-türbansız kimliği, homojenleştiren, bir araya getiren ve aynılaştıran bir şey. Bu aynılaştırmanın bir amacı var; kendi gibi olmayanlara karşı bir arada olup güçlü olmaya yarıyor. O yüzden kimlik, bir hayatta kalma biçimi, bir tutunma biçimi de aynı zamanda.

Toplumsal yapıdan bireyin bilinçdışına ve oradan bilince

• Çatışmanın kutupsallaştığı toplumsal ve ekonomik şartlar, bireyin ruhsal işlevselliğini etkiler,

• Bu etki bireyin; * kendisine, * insan hakları ve değerlerine• Dönük eleştirel düşünce ve eylemlere yabancılaşmasına neden olur.

Toplumlarda da ne zaman bir toplumsal yapı değişiyorsa -ki, bu değişim daha çok üretim ilişkilerinin değişimiyle kendini gösteriyor- kimlik konularında büyük çatışmalar ortaya çıkıyor ve kutuplaşmalar oluyor. Birbiriyle aynı olmaya çalışan gruplar bir arada olup, başka grupların egemenliği altına girmemeye çalışıyor. İsterseniz buna kadın-erkek diyebilirsiniz, isterseniz yaşlı-genç diyebilirsiniz, isterseniz Çeçenler ve İnguşlar diyebilirsiniz, fark etmiyor. Ne zaman toplum karmaşık bir şekilde bir değişim dönemine giriyorsa, bu grup kimliklerine sarılma duygusu o kadar artıyor.

Page 24: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 24 —

Birey, etkinlik, din ve kimlik

• Kimlik beni ötekilerden ayıran• Etnisite: Bizi ötekilerden ayıran• Din: Bizi ötekilerden ayıran

Etno/dinsel kimlik

• Etno/dinsil kimlik tıpkı kimlik gibi inşa edilen bir kavramdır• İnşa süreci korkuyla biçimlendirilen düşmancılık üzerinden işler.

Burada da iki tane çok temel şey var. Bir tarafta kişilik ya da kişinin dıştan görünen hali; öbür tarafta da etnik yapı, dinsel yapı ve bununla kimliğin örtüşmesi geliyor. Kısaca özeti şöyle: Kimlik beni ötekilerden ayırır, etnik ve dinsel kimlik de bizi ötekilerden ayıran şeyler. O yüzden ona “Etnodinsel kimlik” de diyebiliriz rahatlıkla. Grup duygusunu oluşturmak için inşa edilmiş bir kavram. Genellikle bu inşa süreci çok sancılı oluyor. Kolay kolay insanların herhangi bir etnik gruba dahil olduğunu hissetmesi ya da bir dinsel gruba dahil olduğunu hissetmesi, çok da sanıldığı gibi gönüllülükle olmuyor; biraz kafasına vura vura oluyor, biraz öğretilerek oluyor. O öğrenilirken de hep bir yanılsama var, “Ezeli bir geçmişten ebedi bir geleceğe” yanılsaması. Bunun en iyi örneklerinden bir tanesini hep Sümerbank ve Etibank diye görürüm. Sümerler yaklaşık 5 bin yıl önce yaşamışlardı, Hititliler 4 bin yıl önce yaşamışlardı; ama biz, Cumhuriyetin başında Sümerbank ve Etibank diye kurduk. Çünkü “Biz, ezeli bir geçmişten beri vardır, Anadolu'daydık, Türk’tük, oradaydık” duygusu. Öbür kimliğe çok sarılanlar bu resmi pek sevmezler; ama “Adem’le Havva’dan beri, yani ilk insandan beri varız.” Her ikisinde de, hem etnik kimlikte, hem de dinsel kimlikte hep bu ezel-ebet ilişkisi vardır. Bu yanılsamanın konulmasının en temel nedeni de, bu kimliğin kaçınılmazcasına bizim üzerimizde olduğu duygusunun yaratılmasıdır. Bu, inşa edilen, öğretilen bir şeydir. Oysa tümüyle kurgusaldır.

Kişilik, kimlik ve değişim kavramlarından yola çıktıktan sonra, hızlıca, “Emekle değişim arasındaki ilişkiyi kişilik ve kimlik üzerinden nasıl değerlendirebiliriz?” diye bir şeyler anlatmaya çalışacağım.

Emek ve değişim

• Emeğin her kullanılış biçimi yeni bir; * Çevre * Zaman * Mekan * İlişki biçimi üretiyor

Page 25: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 25 —

• Bu üretim koşulları içinde yaşayan insanın düşünme biçimini belirliyor.

Biliyoruz ki, üretim ilişkilerinin her değişiminde emeğin kullanılış biçimi değişiyor. Emeğin kullanılış biçimi değişirken de, çevre, zaman, mekân ve ilişki biçimi değişiyor ve yeni bir ilişki biçimi üretiliyor. Bu da insanın, hangi üretim koşulları içerisinde yaşıyorsa, o üretim koşullarının dayattığı şekilde düşünmeye ve hissetmeye başlamasına neden oluyor. Birkaç tane örnek verelim.

Kırsal tarım toplumunda zaman kavramını hepimiz çok iyi biliyoruz. Saat kullanılmaz kırsal alanda. Hatta esprilere konu olur. Şehirliler köyde dolaşırlarken, mesafe sorduklarında, “Çok yakın canım, hemen gidersin” derler, “3 saat yürüdük” diye anlatırlar. Köylülere yol sorulmaz, çünkü onların zaman kavramıyla kentlinin zaman kavramı farklıdır. Güneş battığı zaman uyuma saati gelmiştir, doğduğu zaman uyanma saati gelmiştir. Hiçbir şeye müdahale edilemez ve döngüseldir; yani kış gelir, yaz gelir, tekrar kış gelir, gündüz olur, gece olur, tohumdan bitki çıkar, bitkiden tekrar tohum olur. Hep bir döngüsellik, değişmezlik olur. Bu döngüsel değişmezlik içerisinde, ancak şans ya da rastlantıyla bir şeyler değişebilir.

Kırsal tarım toplumu

• Zaman• Mükafat• Şans• Dua• Döngüsellik• Ürünün sahibi

Bu zaman, mekân ve yaşam ilişkisi nasıl bir kişiliği vaaz eder ya da zorlar? Şöyle: Sadece doğal gereksinimlerine göre yaşar, çok akıl kullanmaz, sorgulamaz, eleştirmek ve karşı çıkmaz. Niye; çünkü kadere karşı çıkılmaz. Sen, yağmuru denetleyemezsin; ürünün iyi olup olmaması ve o kışı rahat geçirip geçirmeyeceğin, ancak yağmurun yağmasına bağlıdır. Yağmur da senin denetleyebileceğin bir şey değil, ancak doğayla denetleyebileceğin bir şeydir. Bu, nasıl bir kişiliğe neden olur? “Ben” diye bir şey yok; ben var olan hayatın içerisinde akıp giden, hayatta kalmaya çalışan bir kişi haline gelirim. O kişinin birey ya da ben duygusu yaşadığını çok düşünemiyoruz.

Bütün bu zaman, mekân, süreklilik, denetimi kapitalist üretim için düşünün. Novamed’de -çok güzel anlatıldı- bir hat var, o hatta her birinin bir görevi var. O bant üretimi içerisinde herkes o üretimin küçük bir dişlisi, çarkı haline geliyor. “Modern Zamanlar” filminde bu çok güzel

Page 26: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 26 —

gösterilmiştir. Dikkat edin, bütün fabrikalarda, hastanelerde, devlet kurumlarında, görünür en önemli yerlerde saat vardır. Köyde hiçbir zaman saat olmaz, ama fabrikaya girdiğiniz anda saat görürsünüz; çünkü artık zaman, denetlenmesi gereken, uyulması gereken bir şey haline gelmiştir. Mekân, tümüne birden hâkim olamadığınız; ancak belli bir bölümünde, küçük bir çarkın dişlisi gibi küçük bir dişini yapabildiğiniz bir şey haline gelir. Bu, sizi ürüne yabancılaştırır vesaire, ama kişiliğinize de şöyle bir şey verir: Bir, “Mükemmel olmalısın.”Çünkü o bant üretiminde senin hata yapman demek son ürünü hatalı çıkaracağı için, hiç hata yapamazsın, her zaman çok mükemmel olmak zorundasındır ve hep yardım etmelisin ve hep çok çalışmalısın ve hep çok güçlü olmalısın ve hep acele etmelisin; çünkü zamana karşı yarışıyorsundur.

Bu yapı nasıl bir kişiliğe neden olur; hep erteleriz, “Emekli olana kadar eğlenemem, hafta sonu gelmeden içki içemem” gibi. Hep diğerlerine yardımcı olmak zorunda kalırız; “Sen bana bir şey yaptıysan, mutlaka benim de sana bir şey yapmam gerekir.” Daima, “Hep çok çalışmalıyım, ama asla istediğim hiçbir şeye de sahip olamayacağım” duyusu ve hep güçlü olma duygusu. Daima, hep, hep, hep... Biraz karikatürize ederek söylenilir bu. Çok kuralcı, hiç esnemez, hiç duygularını belli etmez, hep aynıdır, hep birbirinin aynı hareketi yapar; tıpkı fabrikadaki bantta tek bir vidayı sıkan işçi gibidir, kafası da öyle çalışır. Hep aynı şeyi yapar, her şeye aynı gözle bakar.

Postmodern dönem ya da geç kapitalist dönem, hepimiz çok iyi biliyoruz bu kavramları, değil mi; esneklik, mekânsızlık, evde çalışma, part-time çalışma. Amerika'da, çalışanların herhangi bir evde oturma süreleri ortalama 3,5 yıl, herhangi bir eyalette kalma süreleri 7 yıl, herhangi bir işte kalma süreleri 5 yıl. Sürekli hareket ediyorlar, sürekli göç ediyorlar, sürekli değişiyorlar. Bu bir mekânsızlık duygusuna neden oluyor. İş yok, yani bir işyerine sabah gidip akşam çıktığınız bir iş kalmamış durumda hemen hemen. Ya evde çalışılıyor, ya part-time çalışılıyor, ya birden fazla işte çalışılıyor ve kuralsızlık ortaya çıkıyor. Nasıl bir kuralsızlık? Çok somut bir örnek; 23 yaşında bir fact book. buluyorsunuz, bir yıl sonra 1,5 milyon dolarınız oluyor. Ama öbür taraftan, saati 5 dolardan, asgari ücretle iş bulamayabiliyorsunuz da. İkisi bir arada ve aynı koşullarda. Nasıl bir şey veriliyor; “O da olabilirsin, o da olabilirsin. Eğer fact book’u bulamıyorsan, o zaman sorun sende, sen salaksın, sistemi sen sürdüremiyorsun” oluyor.

Hem kırsal toplumda, hem kapitalist toplumda olmayan çok önemli bir kavram var; “Erteleme, anında doyum sağla, hissettiğin anda yerine getir” gibi. Kişiliğe nasıl yansır bu; “Mükemmel. Herkes senin rakibin

Page 27: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 27 —

-sivil toplum örgütlerinde bile öyle oluyor, değil mi?- çok çalış. Güçlüsün. Kuralı sen koy, sen değiştir. Yani senin işine yarayan her şey kura olur. O kural sana zarar verdiği anda, artık o kuralı kaldırman gerekir ve hemen bitir. Tamamla, git, yenisi gelsin” şeklinde. Yani çok rekabetçi, doyuma yönelik ve esnek, bukalemun gibi; bugün böyle olur, yarın öyle olabilir, hiç fark etmez. Sizinle otururken sizin ilkelerinizden yanadır, yanınızdakiyle otururken onun ilkelerinden yanadır. Ama bu, onun karaktersiz biri olduğunu göstermez, sadece karakterinin postmodern olduğunu gösterir; tıpkı işyerinin sürekli değişmesi gibi. Ama çok da temel bir şey olur; boşluk ve can sıkıntısı duygusu. Zamanımızın problemi diyoruz. Hiçbir şeyin anlamı yok gibi geliyor, sürekli canı sıkılıyor herkesin; çünkü hemen doyurur ve geçer gider.

Mesela, bir örnek verelim. Bakın, başı kapalı, göbeği açık, açık havada dans ediyor. Bu fotoğraflar çıktığı zaman... Dün de vardı gazetelerde, “Türbanlılar diskoya gidiyor Bağcılar’da diye. Sanılıyor ki, bunlar cahil oldukları için yapıyorlar ya da bunlar o kadar hayat dolu insanlar ki, gizli cemaatler bunları kontrol ediyorlar. Hiçbir âlâkası yok. Bu, zamanımızın kişiliği. Tam da böyle bir şey. Hepsinden bir parça var, hepsi bir arada; bugün bunu yapabilir, yarın öbürünü yapabilir ve son derece içten ve samimidir aslında.

Türkiye'de nasıl oluyor? Türkiye'de, öşür vergisi ilk önce Ege Bölgesinde kaldırılıyor 18. Yüzyıl ortalarında. Ne kadar garip, değil mi; öşür vergisinin kaldırılması, modernleşmenin ilk hareketi olarak görülür Anadolu'da. Bugün, o modernleşmenin en seküler oyları hâlâ daha Batı Anadolu'da duruyor. Böyle bir tarihsel süreklilik var. Anadolu'da modernleşme 20’lerde, 50’ler, 80’ler en önemli dönüm noktaları. Bir de bugünkü kriz var. MS 1. Yüzyılda, Anadolu'da bir nüfus sayımı yapılıyor. Yapılan kayıtlara göre, Anadolu toprağı 10-14 milyon insanı besleyebilecek kadar zengin bulunuyor. Neredeyse 2 bin yıl sonra, 1927’deki ilk Cumhuriyet nüfus sayımında Anadolu'nun nüfusu 13 milyon.

Bu, bize bir tek şeyi gösteriyor; kırsal toplumun gelebileceği bir maksimum var, 2 bin yılda oraya gelmiş. 80 yılda 70 milyon olduk. 1927 nüfus sayımında köy nüfusu % 80, bugün % 30. Yani biz ne yapıyoruz; şehirleşiyoruz. Şehirleşmek, kapitalistleşmek demek. Bir tarafından kapitalistleşirken; az önce anlattığımız kırsal toplumun yaşam tarzı, kişiliği ve düşünme biçimi, kentli, şehirli kişilik ve düşünme biçimine geliyor. Ama 80’lerden beri başlayan bütün bu dünyanın küresel kapitalizmin ağına düşmesi de, hem birey haline gelen kişiyi, hem de aynı anda post modernleşen kişiyi getiriyor. Bu bir kaos hali ve kaos halinde değişim korkutucu hale geldiğinde,

Page 28: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 28 —

insanların iki tepkisi var. Bu değişimden çok yarar gören insanlar çok mutludurlar. Sancı çekseler bile, o sancıyla baş edebilecek kadar güçlü görürler kendilerini. Bunlar değişimden yarar görenlerdir. Yani siz, AKP iktidarında türbanınızı Paris’ten almaya başlarsanız, çok mutlu olursunuz, bu değişimi sonuna kadar desteklersiniz; belediye ihalelerini siz almaya başlarsanız, hemen başınıza türbanı takarsınız. Bunda hiç kötü bir şey yoktur, ahlaksızlık da yoktur. Neden? Postmodernizm nasıl bir şey; bugün A dediğimize yarın B dememizin hiçbir sakıncası yoktur, çünkü zaten öyle yaşıyoruzdur.

Bir de değişimden zarar görenler var. Zarar görenler, ister birey düzeyinde olsun, ister toplum düzeyinde olsun, hep geriye doğru dönerler. Hepimizin çok iyi bildiği bir şey var; köyden göç edip, kente gelip fabrikada çalışmaya başlayan bir işçi, çok kısa sürede ağanın zulmünü özlemeye başlar. Aslında orada da sömürülüyordur. Bu, bir tek şeyden olur. Üretim ilişkisi arttıkça, değiştikçe sömürü çok daha vahşileştiği için, insanlar bir önceki üretim ilişkisindeki daha kaba saba ve yumuşak olan sömürüyü özlerler. Biz buna gerileme diyoruz. Bu, insan ilişkisinde de öyledir, değil mi? İki sevgili kavga eder, kız hemen çocuk gibi konuşmaya başlar, erkek hemen yelkenleri suya indirir, geriler. Sevgililerden bir tanesi çocuklaştığı zaman, öbürü bir şey diyemez, garibin boynu bükülür, baba gibi davranmak zorunda kalır. Toplumlar da öyle. Bir toplum, değişimden zarar görecek gibi olursa gerilemeye başlıyor.

Şöyle bir düşünün, Türkiye'de şu anda gerilemeyi özleyen iki ana grup var, değil mi; bir tanesi “1920’lere kadar gerileyelim” diyor, bir tanesi de “1300 yıl öncesine kadar gerileyelim” diyor. Her ikisini de, yani iki grubu da ortaklaştıran çok temel bir şey var; iki grup da aslında Türkiye'de oluşan değişimden çok büyük zarar gören gruplar. Bakmayın sanki bir tarafı iktidarda duruyormuş gibi olmasına, aslında iki taraf da çok büyük zarar görüyor.

Ne olacak? Niye “Kadını kontrol eden dünyayı kontrol eder” dedik? Çünkü kadını kontrol eden, üremeyi kontrol eder. Örneğin, Novamed’deki sıralı gebelik tam da böyle bir şeydir. Üremeyi kontrol etmek mülkiyeti kontrol eder. Mülkiyeti kontrol ediyorsak, zaten iktidarı kontrol ediyoruz. Yani mülkiyet kimdeyse, iktidar odur.

Bir örnek vereyim. 1950’lerde Amerika'da bir teori çıkmıştı, “Şizofreni hastalığının kaynağında anneler var” diye bir teori. O güne kadar hiç öyle bir şey yokken, birdenbire bu teori ortaya çıktı. Bugün dönüp baktığımızda biliyoruz ki, II. Dünya Savaşı sırasında erkekler askere gittiği için, evden çıkıp fabrikaya girebilen kadınlar bir değişim yaşamaya ve özgürleşmeye

Page 29: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 29 —

başlamışlardı. Savaş gitti, erkekler eve döndü, farklı kadınlar bulmaya başladılar; o eski boynu bükük kadın gitmiş, fabrikada çalışıp bilinçlenen emekçi kadın gelmişti. Aynı anda bilim bir teori üretmeye başladı, “Kadınlar çocuklarıyla çok zaman geçirmeliler ki, çocuklar şizofren olmasın” şeklinde bir teori. Bu ne demek; “Fabrikalardan çıkın, eve dönün, kocalarınıza işyeri açın, eskisi kadar da bağırmayın.”

Son günlerdeki haberlere dikkat ediyor musunuz? “Çok çocuk yapın, evde durun, ev daha rahat. Üç tane çocuk birden yapın. Ben dört yaptım, dördü de çok iyi büyüdü.” Bu bir şey söylüyor bize. Ne söylüyor? Hızla kadın istihdamı azalıyor Türkiye'de. Hele bu istihdamın büyük bir bölümünün kocanın işyerinde sigortalı olarak görünmek olduğunu görürsek, bu ne demek; toplumsal hayattan ve çalışma hayatından kadının hızla eve doğru gönderilmesi demek.

Bunun bir diğer örneği tüp bebek merkezleri. Bir tüp bebek tedavisi 2005’ten beri devlet tarafından karşılanıyor. Bir tüp bebeğin maliyeti 5 milyar lira ya da 5 bin YTL. Tabii, hepimiz çocuk sahibi olmak istiyoruz. 2007’de 40 bin girişim var; 200 milyon YTL yapıyor. SHÇEK’in bütçesi 297 milyon YTL ve orada bir sürü çocuk var. Yani öksüz, yetim çocuklara ayrılan para kadar para, insanlar çocuk yapsın diye ayrılıyor. Tabii ki, hepimiz çocuk sahibi olmak istiyoruz, ama şöyle bir düşünün: Akıllı bir devlet ne yapardı; tüp bebeğe para vereceğine, o bütçeyi SHÇEK’e ayırırdı ya da insanlar istiyorlarsa ceplerinden versinlerdi. Ama değil. Mesele şu: “Çok çocuk yapalım ki, kadınlarımız evde dursun.”

Son sözüm şu: Niye bu kadar muhafazakârlaşıyoruz, kadını eve çekiyoruz; çünkü neomuhafazakâr, neoliberal dönemde, kamusal alanda ne kadar muhafazakârlaşma olursa, özel alanda o kadar pornografi olur. Kamusal muhafazakârlık -Türkiye'de de yükselen şey- tamamen kadını denetlemeye dönük bir muhafazakârlık. Bunun karşılığında özgürlük getirildiğinde, kapitalist ya da liberal kapitalist düzen gibi düşünüldüğünde de, orada da kadının bedeninin metalaşması var, yani o da kötü bir şey. Hem kamusal bir muhafazakârlık var burada, hem de kıyafetin estetik dışılığının ötesinde bir kışkırtıcılığı var, değil mi? Etek, streç, bady, askı, hepsi bir arada; hem muhafazakâr, hem pornografik. Nasıl farklı?

Aramızda yaşlılar varsa, belki bu mitinge katılanlar vardır; 77’deki Tandoğan mitingi bu, o zaman yapılmış Anneler Mitingi. Bakın, buradakilerin başlarının açık-kapalı dertleri yok. Hepsi kadın, hepsi emekçi, hepsi de “Çocuklarımızın canını pazardan almadık” diye bir miting yapmışlar. Belki özgürleşme yolu olarak bu vardı deyip bitireyim sözlerimi.

Page 30: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 30 —

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Teşekkür ediyoruz.

Üçüncü panelistimiz Fatma Yıldırım’ın özgeçmişini sunuyorum.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünden mezun oldu. Aynı Bölümde Öğretim Üyeliği sürmekte. Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Psikoloji bölümlerinde yükseklisans ve doktora çalışmalarını tamamladı. Temel akademik çalışma alanları, sosyal psikoloji ve çalışma psikolojisi. Akademik ilgi alanları, çalışma yaşamında kadın, şiddet, ayrımcılık, çalışma yaşamında dezavantajlı gruplar sayılabilir. Bu alanlarla ilgili çeşitli yayınları ve araştırmaları bulunmaktadır. Gazi Üniversitesi Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Grubu Danışma Kurulu Üyeliği sürmektedir. Sizi dinliyoruz Fatma hanım.

Yrd. Doç. Dr. FATMA YILDIRIMAnkara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi

Teşekkür ediyorum.

ATO adına yapılmış bir çalışmayı bugün sizlerle paylaşmaya çalışa-cağım. Bu olanağı bize sağladığı için de Makina Mühendisleri Odasına çok teşekkür ediyoruz.

Ankara Tabip Odası adına yaptı-ğımız bu çalışma bir ekip çalışma-sı aslında. Burada biraz bu çalış-manın sözcülüğünü yapmaya çalı-şacağım. Tek başıma yaptığım bir çalışma değil ve çok parçalı bir çalışma bu. Hem bireysel görüşmeler yapıldı, odak grup görüşmeleri yapıldı, aynı zamanda da anket çalışmaları yapıldı. Mamak bölgesinde de benzer bir çalışma yapıldı, anket çalışması yapıldı orada. Çalışmanın analizleri henüz sürmekte. Ben, ön bulgularını, ön gözlemlerini sizlerle paylaşmaya çalışa-cağım.

Afişlerde de görmüşsünüzdür, “Dikmen Vadisi bölgesinde yıkılan evlerin kadınları” diye dile getirilmiş; ama aslında evlerini yıktırmayan kadınların deneyimlerini anlatacağım ben.

Eylül ayıydı zannediyorum, Ankara Tabip Odasından, “Böyle bir çalışmaya katılır mısınız?” gibi bir teklif geldiğinde, severek ve mutlulukla kabul ettik bu çalışmaya ekip olarak katılmayı. Hızla ekibi toparladık ve hemen alana

Page 31: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 31 —

inme ihtiyacı duyduk. Çünkü olay çok can yakıcıydı ve hâlâ ne olacağını kestiremediğimiz şiddette ve çok da nahoş olayların yaşandığı bir bölge.

Dikmen Vadisi bölgesinde yaşananlara az çok herhalde medyadan tanıklığımız vardır. Dönem dönem haberlere yansıyor, gazetelere yansıyor; ama özellikle yaygın medyada yansıyan biçimiyle, “İşgalciler, devletin arazisini gasp edenler, polise saldıranlar, kamu malına zarar verenler” gibi, “teröristler” diye yansıdı. Özde burada yaşananlar ise bundan çok farklı. Öncelikle bir genel izlenimlerimi paylaşmak istiyorum sizinle. Bu çalışmayı yaparken, bölgeyi hem fiziksel olarak tanımaya çalıştık, hem de bölge halkının orada ne yaşadığını içinden yaşayan insanlarla birebir paylaşmaya ve alanı tanıdıktan sonra da anket çalışmayı yapmaya karar verdik.

Bölgeyi bilenleriniz biliyordur, ama biraz tarif etmemde yarar var bilmeyenleriniz için. Or-An Sitesi yoluna girerken TRT sitesi var; oradan aşağı doğru iniyorsunuz. Lüks konutlar var, birdenbire bir çeşme görüyorsunuz, sağ tarafta Dikmen Vadisi köyü var ve ondan sonra da çok güzel bir vadiye iniyorsunuz, yeşillikler içerisinde bir gecekondu bölgesi. Şu tarafta çok lüks binalar, bu tarafta yıkılmış gecekondular ve o yıkılmış gecekonduların arasında kalmış, direnmeye çalışan bir gecekondu bölgesi. Çok çarpıcı ve o haliyle bile çok şey anlatan, bizi çok derinden sarsan bir fiziksel görünümü var. Vadiye inerken de, belediye özellikle yaşanmaz hale getirmek için, molozların oraya bırakılmasına izin veriyor ve bir moloz çöplüğüne dönüşmüş. Yollar yapılmıyor artık; çünkü zaten yıkılacak, zaten bir kentsel dönüşüm içerisine girecek. Böyle bir manzara içerisinde, yoldan aşağı inerken, sağ tarafta bir Barınma Hakkı Bürosu görüyorsunuz. Onun arkasına bir yapı daha yapıldı şimdi, toplantıların filan yapılmasını düşündükleri bir yapı. Hemen önünde de içinizi açan bir çocuk parkı var. Çok ironik bir yer. Bir tarafta kocaman binalar, lüks binalar -biliyorsunuz, milletvekili konutlarının yerine lüks bir şeyler yapılacak- bir yandan da ayağında kış günü bile terlik olan, çorabı olmayan çocuklar. Çok ciddi bir yarılma söz konusu. Biz kendimiz girer girmez, arka tarafta zengin kent, önümüzde de yoksul bir bölge. Tanıdık olmamıza rağmen, tanış olmamıza rağmen, bölgeye zaman zaman gidip gelmemize rağmen, oradaki deneyimler hepimizi çok derinden etkiledi, insan olarak çok derinden etkiledi.

Umuyorum, bu çalışmanın sonunda da iyi bir kitap ortaya çıkacak ve kamusal alanda da her yerde paylaşılacak. Bu, ilk kez kamusal alanda paylaştığımız yer. Onu da özellikle belirtmek istiyorum ve teşekkür etmek istiyorum.

Page 32: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 32 —

Çalışmayı şu şekilde planladık: Önce bölgenin yapısının anlamak, orada insanların deneyimlerini sözlü olarak ağızlarından almak, daha sonra oradan aldığımız izler yoluyla da anket çalışmasını yaparak, bu kentsel dönüşüm bölgesi içerisinde olmayan, evleri yıkılma tehlikesi içerisinde olmayan başka bir gecekondu bölgesiyle, bölgede yaşayan insanların ruh sağlığı açısından belirli kriterler içerisinde değerlendirmekti. Dediğim gibi, bu çalışmaların ön çalışmaları bitti, ama henüz analizleri tamamlanmadı.

Ben, yaptığımız odak grup görüşmelerinden yola çıkarak kendi izlenimlerimi anlatacağım. Eksik kalırsa, ekip arkadaşlarım tamamlar beni ya da sorular kısmında eksik kalan yerleri tamamlayabiliriz. Kadınlar cephesinden bakarsak, genel olarak bir değerlendirme yapacağım; ama hocamızın anlattıklarından yola çıkarak, kafamda çok farklı şeyler canlanmaya başladı. Burada bir zamana “Dur” deme ihtiyacı var. Kadınlar aktif olarak direnişin içerisinde ve ciddi bir dönüşüm yaşamışlar. Kaderlerine sahip çıkıyorlar. Artık onlar şunu söylüyorlar: “Ölümden öte köy yok. Ya alacağız, ya alacağız! Ya biz öleceğiz, ya onlar ölecek!” Genel tema bu; “Biz, buradan asla ayrılmayacağız, evimizi terk etmeyeceğiz. Burası bizim.” Genel olarak bir çatı ve altında yaşadığımız bir yer gibi görmüyorlar, bir ev olarak değerlendirmiyorlar. “Burası barınma hakkımız. Biz burada barınıyoruz. Biz insanız. İnsan hakkımızı ve barınma hakkımızı sonuna kadar savunacağız” diyorlar. Bizde bıraktıkları ve sözel olarak ifade ettikleri şeyler bunlar.

Yaptığımız odak grup görüşmelerini de, çalışan ve çalışmayan kadınlar, çalışan ve çalışmayan erkekler olarak yapmak ihtiyacı duyduk; çünkü

Page 33: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 33 —

farklı zamanlarda gitmiştik ve farklı bir söylemleri olup olmadığını görmeye çalıştık. Her iki grupta da, kadınların kendi içerisinde ciddi bir dönüşüm yaşadıklarını gördük. İlk yaptığımız odak grup görüşmesi çalışmayan kadınları içeriyordu. Yanılmıyorsam, yaklaşık 15 kişi kadardı. Daha çok kapalı, o güne kadar kocasından izin alıp komşusuna dahi gidemeyen, bakkala ekmek almaya dahi gidemeyen kadın, şimdi artık direnişin merkezinde. Sokağa çıkmış, Barınma Hakkı Bürosunu artık yol etmiş, uzakta bile otursa yol etmiş orayı. Daha önce etnik kimlikleri ya da dini inanış farklılıkları nedeniyle selam vermediği insanlar artık çok yakın dostları olmuş, kendi kardeşlerinden ve akrabalarından bile fazla güvenebilecekleri kişiler olmuş, çok ciddi bir dayanışma kültürü oluşmuş. Bunu görmek, çok yoksul ve çaresiz diye görebileceğimiz kişilerin içerisinde bu dayanışma ruhunun ortaya çıkması bizi çok etkiledi. Kendileri de bunun farkında. Türkiye’de belki ilk kez böyle bir direniş var ve bu kadar da uzun süreli bir direniş var. Başka yerlerden de örnek direnişler sergilenmeye çalışılıyor, ama bu çerçevede bir direniş herhalde ilk kez yaşanıyor ve hâlâ da sürüyor. Dünya sanki onların etrafında, o olayın etrafında dönüyor; çünkü yaşamları gerçekten tehlikede. Ama bir yandan da bir arada olmanın mutluluğu var kendi içlerinde.

2007 yılı 1 Şubat’ı onlar için bir milat olmuş. Medyadan izlemişsinizdir; gece 01.00-04.00 civarı uyanıyorlar, dışarıda panzerler, 3-4 bin kişi, polisler var, belediye ekipleri var, yıkım ekipleri gelmiş, panzerlerle soğuk su tutuyorlar insanlara, biber gazları atıyorlar. Kendi deyimleriyle, “Biz Filistin’i yaşadık” tabirini kullandılar. Yer yer de, “Sanki burası bir Irak, burası bir Filistin’di” denildi. Daha sonra şunu aktardılar bize: Youtube’a o gecenin görüntüleri verilmiş, Filistinliler izlemiş, “Bizim orası” demişler. Yani çok bir fark yok.

Evlerinden çıkmayan insanların birdenbire devlet karşıtı ve terörist olarak ilan edilmeleri, o kişileri son derece zedelemiş. Aradan örnekler de okuyacağım size. Burada zedelenme iki halde yaşanıyor. Bir, orada biri milliyetçi damar var. Kendilerini bu vatanın öz evladı sayan, “Biz bu vatanın öz evladıyız, askeriyiz, polisiyiz, belediye çalışanıyız, memuruyuz. Bize terörist dediler. Biz bunu hak edecek ne yaptık?” şeklinde bir yaralanma var. Diğer taraftan da, kendilerini dışlanmış olarak gören, “Biz bu devlete asker verdik, devlet memuru olduk, onu olduk, bunu olduk ve bize bunu reva gördüler, bize terörist dediler” şeklinde bir yaralanma var. Aynı sözcük, iki grupta çok farklı anlamlar ifade ediyor. Birisi, “Biz zaten dışlanmıştık ve bizi daha da dışladılar.” Diğeri, “Biz bu vatanın öz evladıydık, bize bunu yaptılar. Bize bunu nasıl yaparlar?” Kadın, erkek fark etmiyor, hepsi aynı duygunun içerisinde.

Page 34: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 34 —

Hatta bir amca vardı; daha önce belediyede çalışan, Gökçek’e çok yakın çalışan birisi. Adamın dünyası altüst olmuş; çünkü kendisini onun yanında hissederken, birdenbire evini Gökçek’in adamları yıkmaya geliyor ve gerçekten çatısı yıkılacak, reel anlamda çatısı yıkılacak ve dünyası yıkılmış, anlam dünyası kaymış, 69 yaşında bir amca. Nereye tutunacağını bilmiyor şu anda, çok sinirli, durduğu yerde duramıyor; bir içeri giriyor, bir geri geliyor. Nasıl davranacağımızı da şaşırmıştık görüşme sırasında.

Dolayısıyla, orada yaşanan şu aslında: 1 Şubatta, daha önceden yıkılması kesin olan, anlaşma sağlayan 13 tane evin yıkılacağı önceden haber verilmiş sözüm ona ve onun yıkılacağı için gelmiş, ama asıl korkutma şu: Orada örgütlenmenin liderinin evini yıkma tehdidi aslında. Çünkü onu

caydırsa, organizasyon yıkılacak ve insanlar çaresiz hissedecek kendini, “Onun evi bile yıkıldığına göre, bizim başımıza neler gelebilir?” diye bir çaresizlik duygusu içerisinde olacaklar. O 1 Şubat ciddi bir milat olmuş hepsi için. Bize olayı anlatırlarken, gözlerinde hâlâ o dehşet ve korku, öfke, aklınıza gelebilecek bütün duyguların karmaşası vardı; kadını, erkeği fark etmiyor. Çocuklarda da benzer şeyler gördük.

Gecenin bir yarısı polis ekipleri geliyor, güvenlik güçleri geliyor, insanlar evlerinden dışarı çıkartılıyor. Gece, çok soğuk, insanlar yüzlerini kapatıyorlar soğuktan korunmak için ve o soğukta su sıkılıyor. Bazı çocukların böbrek hastası olduğundan söz edildi. Biraz direnmeye çalışan, “Ne oluyor? Çocuklarımıza sahip çıkalım” diyen insanları hemen göz altına alıp birkaç gün malum şeylerin yaşanması ve bu süreçten sonra da insanların anlam dünyası değişmiş, ne olduklarını şaşırmışlar. Daha önceden bu tarz olayların çok dışında olan insanlar şimdi aktif direnişçi orada. “Ben böyle şeyleri hiç bilmezdim. Kızılay’da eylem olduğunda, yolumu üç sokak öteden götürürdüm” diyen insanlar şimdi, “Nerede bir eylem olsa, orada ben de olacağım; çünkü artık biliyorum ki, televizyonda gösterildiği gibi değil olay. İnsanların canı yanmasa eylemler içerisinde olmaz” diyorlar. Bunu söyleyen de, daha milliyetçi damardan olan bir arkadaştı.

Page 35: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 35 —

Ciddi bir dönüşüm var, hayata sahip çıkma var kadınlı erkekli; ama bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olduğu için, ben daha çok kadınlar üzerinde vurgu yapmak istiyorum. Kadınlar üzerinde çok ciddi bir değişim yaşandığını gördük. Sözümün başında da söylediğim gibi, evinden, kocasından izin almadan sokağa çıkamayan kadın artık aktif direnişçi. Kendi aralarında sözcüleri var. “Ev ilişkileriniz nasıl değişti, aile ilişkileriniz nasıl değişti bu süreç içerisinde?” diye sorduk. Çünkü Barınma Hakkı Bürosuna sürekli gelip gidiyorlar, bir kenetlenme olmuş aralarında- “Eskiden belki demlenmiş bir çayı bile bardağına doldurmak-tan imtina eden erkekler şimdi evde yemek yapar hale gelip, “Karım eve gelecek; ona yemek hazırlamam gerekiyor” duygusuna, o bilinç düzeyi ya da eylemliliğe geçmiş. Bu, çok ciddi radikal bir dönüşüm. Yani yüzünü kapatıp sokağa çıkan kadın, artık evde kocasına yemek yaptırabiliyor ve “Ben geleceğim; yemeğim hazır olsun” diyebiliyor. Hatta erkeklerden birisi, “Sarma sarmaya bile başladım” dedi. Karikatürize değil, gülmek için filan söylememişti o. Yani belli ki, sarma yemekten hoşlanıyor, onu yapmaya başlamış.

Aile içerisinde dayanışma artmış. Her ne kadar sorunlar arttıysa da, o olay çok büyük etki yaratmış, çok büyük kaygı yaratmış. Yaşam tehlikesi var hepsinin içerisinde. Özellikle kadınlar çocukları için çok kaygılanıyorlardı. Olayın yaşandığı gece, çocuklar ranzaların altına saklanmışlar. Sokakta ya da herhangi bir yerde polis görünce, “Anne, gelip evimizi mi yıkacaklar, Gökçek’in adamları gelip evimizi mi yıkacak? Hemen evimize dönelim, saklanalım” gibi, o geceye ait izleri taşıyan bulgular var çocuklarda. Çocukların okul başarıları çok düşmüş. Kadınlarla bu evlerin yıkılması konusunu konuşurken, “Ben buradan asla gitmeyeceğim; ama çocuğumu korumak zorundayım. Tekrar benzer bir şey olduğunda, çocuğumu güvenli bir yere götürürüm, ben buradan asla ayrılmam. Buradan ancak ölümüz çıkar” diyorlar. Bu çok çarpıcı bir şey.

Orada üç durum var; 83 affıyla ve 87 uygulamalarıyla tapulu olanlar, tapu tahsis belgesi olanlar ve 2 bin liralık pul dedikleri, bir miktar resmi belge sağlayan konumda olanlar var. Bunların evi aslında yıkımlı tehlikesi altında değil. O belgelere sahip olanlar dahi orada kalmayı tercih etmişler. “Biz burada dayanışma içerisinde olacağız. Biz buraya emek verdik ve burayı burası yapan biziz. Dolayısıyla, biz burada yaşayacağız. Buranın bu kadar değerlenmesi bizim emeklerimizi sayesinde oldu. Biz buraya dolmuşu getirdik, elektriği getirdik, suyu getirdik. Bizden, belgemiz olmadığı halde emlak vergisi -biliyorsunuz, Çankaya, yüksek emlak vergisinin ödendiği bir yer- alındı. Burayı burası yapan biziz. Biz burada barınıyoruz; burayı asla terk etmeyeceğiz” diyorlar.

Page 36: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 36 —

Oranın terk edilmesiyle ilişkili de şöyle bir şeyleri var: “Ben yoksulsam, bu benim suçum değil. Aşağılanmak, benim onurumu çok zedeliyor. Dolayısıyla, benim burada bu halimle yaşamamı istememeleri, beni buraya layık görmemeleri, zenginlerin arasında yaşamaya layık görmemeleri, insanlık onurumu çok zedeliyor ve ben burayı asla terk etmeyeceğim.”

Dikmen Vadisi’nin o ilk dönemlerini bilirsiniz; Ayrancı tarafında ve Dikmen bölgesi tarafında evler vardır. İlk dönemlerde, orada gecekondu sahibi olanlar yerinde ıslah çalışmaları sayesinde birer ev sahibi oldular. Ama son dönemlerde yapılan çalışmalarda, ilk gecekondu sahiplerinin orada artık çok az oturdukları görülüyor; çünkü çevreye uyum sağlayamıyor, muhtemelen de taciz ediliyorlar çevreden. Artık başka bölgelere kaymak durumunda kalmışlar. İlk üç etapta biraz daha farklı bir yapılanma var, ama 4. ve 5. ve beşinci etapta şöyle bir durum var: Gökçek, orada insanlara ev vermek istemiyor artık, çünkü oranın rant değeri çok yükseldi. Büyükelçilikler yapılacakmış, tüp geçitle aşağı kadar inilecekmiş, süper lüks villalar yapılacakmış. Dolayısıyla, oradan bir ev sahibi olmak demek, şimdinin parasıyla en azından bir 300-400 milyarlık mülkiyet sahibi olmak demek. Bu rantı da orada yaşayan insanlara vermek istemedikleri için, Elmadağ bölgesinde bir arsa tahsis edeceklermiş, o arsa tahsis ettikleri bölgelerde de 400 milyon kira -her ay kendileri ödemek durumundalar yine- vererek, oralardan ev sahibi olacaklarmış.

Orada yaşayan insanların gelir durumuna baktığımızda, oradan çıkıp 400 milyon taksit verecekler, artı kira ödeyip yaşamaları mümkün değil. Kalan bölge halkı, yoksulun en yoksulu durumunda şu anda. Bir kısmının işi yok. Kadınlar evlere gündelikçi olarak gidiyorlar ya da kendi ufak tefek işleri var, onları yapmaya çalışıyorlar, evlerinde birtakım parça başı işler yapmaya çalışıyorlar.

“Pazar günü gelelim” dedik çalışan kadınlar için. “Pazar günü evde ekmek yapıyoruz. O yüzden, kusura bakmayın, görüşmeyi kabul edemeyeceğiz” dediler. Böyle çarpıcı ve hepimizi çok etkileyen yarılmalar var aslında. Ekmeğini kendi evinde yapmak durumunda kalıyor insanlar. Hafta içi zaten 6 gün dışarıda çalışmasına rağmen kendi ekmeğini evde yapmak zorunda kalan kadınlar, aynı zamanda ev işini de yapmak zorunda olan kadınlar.

Hem Sünni, hem Alevi kadınların ciddi bir dönüşüm yaşadığından bahsettim. Özellikle Sünni kadınlarda bu dönüşüm çok daha çarpıcı; çünkü daha önce erkeklerle bir arada oturmayan kadınlar şimdi Barınma Hakkı Bürosuna gidip gelmek yoluyla ya da komşularıyla bir arada olma,

Page 37: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 37 —

dayanışma ruhu içerisinde bir şeyleri paylaştıkları için, o kaç göç olayları pek kalmamış ve kardeşleri gibi gördüklerini söylüyorlardı.

Çok genç insanlar. Okula gitmemiş, hiç okul yüzü görmemiş, 20 küsur yaşlarında, köylerinden göç etmiş kadınlar vardı. Onlarda da ciddi bir değişim dönüşüm görüyoruz. Muhtemelen gelin-kayınvalide ilişkilerinde de dönüşüm yaşanıyor, çünkü ortak bir şeyler yapıyorlar artık. Burada olduğu gibi, artık belki kayınvalidesinin dövmesine izin vermeyecek; çünkü ikisi de aynı mücadelenin içerisinde, ortak düşman daha farklı.

Dikmen Vadisi bölgesindeki direnişin temel noktası, daha önce belki başka yerlerde olmayan bir şey, orada bir örgütlü mücadelenin olması. Temel nirengi noktası aslında bu. Bu örgütlü mücadele başlatılmamış olsaydı, diğer bölgelerden belki de hiçbir farkı olmayacaktı, insanlar çok kısa sürede çözülecekti ve yaşadıkları, barındıkları evlerden uzaklaştırılacaklardı.

Belediyenin şöyle taktik bir uygulaması var: Daha önceden bir şekilde ikna ettikleri, “kandırdıkları” insanları, elektriği, suyu kendilerinin kesmesini söylemişler, belediyedeki bağlarını kendilerine kestiriyorlar. Evin enkazını alıp, bir yandan da ekonomik gelir elde ediyorlar; ama kendi evlerini kendilerine yıktırıp gidiyorlar. Dolayısıyla, belediye yıkmamış oluyor, yasal bir sorun da yaşamıyorlar bu haliyle. İnsanlar kendi evlerini kendileri yıkıp gidiyor, elektriğini ve suyunu kesiyor, hiçbir hak da iddia edemiyor. Şu anda orası bir çözümsüzlük noktasında aslında. Belediye muhtemelen yine bir saldırı yapacak, ama hukuki olarak bir çözümsüzlük noktasında. Yürütmeyi durdurmuş birçok hak sahibi var. Yürütmenin durdurulması, mahkemelerin sürmesi nedeniyle de, oradaki kentsel dönüşüm projesi bir türlü hayata geçirilemiyor. Bu da rant sahiplerini, özellikle belediyeyi çok kızdırıyor. İnsanları oradan bezdirmek için, maketler üzerinden bölgeyi satmaya başlamışlar. Bölgenin durumundan haberdar olmayan insanları aldatıcı böyle bir faaliyet de başlamıştı 3-4 ay önce. Son durum nedir, bilmiyorum. Maketler üzerinden, 5. etaptan yer satıyorlar size. Yer aldığını zanneden insanlar da oraya gelip, “Burada ev yaptıracağım; evimin alanını görmek istiyorum” diyor. Orada insanlar oturuyor ve gelenlerle onlar arasında tuhaf bir şey oluşuyor. “Biz burada oturuyoruz. Siz nereye geliyorsunuz? Üstümüze kat mı çıkacaksınız?” diyorlar. Böyle tuhaf bir şey.

Oradaki yöre halkının şöyle bir talepleri var: “Sesimizi mümkün olduğunca her yerde duyurun. Biz ‘terörist’ değiliz, bu vatanın öz evladıyız. Sizler kadar bu vatanda yaşamaya hakkımız var, bizim burada yaşamaya hakkımız var. Bu sesi lütfen her yerde duyurmaya çalışın” diyorlar. Bunun temsilciliğini yapmak için aslında buradayım, onlar adına söz almış durumdayım.

Page 38: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 38 —

Oradaki haklı mücadelelerini de çeşitli kanallarla duyurmaya çalışıyorlar. Birçok sivil toplum örgütü, kitle örgütleri gitmiş, yurtdışından bir sürü insan gelmiş; ama dönem dönem yoğunlaşıyor görüşmeler, dönem dönem de sönümleniyor. Geçen haftalarda orada yeni bir hareketlilik, bir eylem oldu biliyorsunuz. Yine polisler geldi, televizyonlara filan çıktılar. Orası sürekli güvenlik güçleri tarafından bir abluka, baskı altındalar. En ufak bir şey olduğunda, hemen polis ekipleri, panzerler geliyor ki, insanlar taciz edilsin de, evlerinden sokağa çıkmasınlar. Çok haklı oldukları bazı eylemlerde de insanları grup grup alıp götürüyorlarmış. Bölge halkı gitmesin diye, bölgeden çıkma kanallarını kapatacak bir şekilde panzerleri sokaklara dayıyorlarmış.

Dediğim gibi, çarpıcı şeyler yaşanıyor. Kadınlar orada direnmenin merkezi olmuşlar neredeyse. Erkekler biraz daha dışarıdaki hayatlarıyla bazı şeyleri aşabiliyorlar, farklı kanallar buluyorlar. Hem kadınlar, hem çocuklar, hem erkeklerin üzerinde, o 1 Şubat’ın yarattığı ciddi travmanın izleri sürüyor. Bunun da tipik örneklerinden birisi, “Gece 04.00’te uyanıyorum ve bir daha uyuyamıyorum” diyorlar. “Siren sesi duyduğumda, bir çarpıntı hissetmeye başlıyorum. Uykularım bozuldu. Eşimle olan ilişkilerim bozuldu. Çocuklarıma daha çok öfkeliyim” diyorlar. Ama bir yandan da şunu görüyorsunuz: Çok yoksullar, gerçekten belki evlerinde demleyecek çayları yok; ama inanılmaz bir şey var size karşı, evlerindeki her şeyi sunma ihtiyacı.

Öğrencilerimi oraya anketör olarak götürmüştüm. Evlerinde bir şey yokmuş; köyden biraz ceviz gelmiş, muhtemelen az bir şey kalmış, yarısını da benim öğrencilerime vermişler. Tabii, benim öğrencilerimin bütün dünyaları oraya gittikten sonra değişti ve birçoğu artık, “Hocam, farklı insanlarız” diyor. Hiç gecekonduya gitmemiş öğrencilerim vardı içlerinde. Giderken tedirgin olmuşlar, “Orada başımıza ne gelecek?” diye; ama gidip orada çok farklı bir insan yapısıyla karşılaşınca, gerçekten dünyalarının değiştiğini söylediler.

Bizler açısından da, biz bu çalışmayı bir insani sorumluluk olarak gördük. Hem akademik olarak bir emek sunmak, bir şeyler yapmak... “Akademik bilgimizi onlara nasıl sunabiliriz?” gibi bir kaygıyla gittik. Ama ondan ötesi, bir insani sorumluluktu. Umuyorum, eylüle kadar da bu çalışma sonlanacak ve size daha net bilgiler aktarma olanağı bulacağım.

Biraz dağınık anlattım, ama bir deneyim paylaşımıydı bu daha çok.

Sözü çok fazla uzatmak istemiyorum. Sorularınız gelirse, kadınların kendi ağzından kendi tanıklıklarını aktarmak isterim.

Şimdilik teşekkür ediyorum.

Page 39: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 39 —

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Ben de Fatma hanıma teşekkür ediyorum.

Bu aşamada sorularınız varsa, soru kağıtları dolaşacaktı. Kimin sorusu varsa, direkt alalım.

Buyurun.

SALONDAN- Öncelikle konuşmacılara çok teşekkür ederim. Hem birbirinden ilginç, hem değerli bilgileri paylaştılar bizimle.

Fatma hanıma soru sormak istiyorum. Herhangi bir kadın örgütünün etkisi oldu mu kadınların da içerildiği direnişte?

Yrd. Doç. Dr. FATMA YILDIRIM- Kadın örgütlerinin çok fazla olduğunu zannetmiyorum, hatta hiç sözü edilmedi. Bizim bilmediğimiz bir şey varsa, onu bilmiyorum. Orada bir Barınma Hakkı Bürosu kurulmuş ve onun etrafında toplanmışlar. Kadın örgütleriyle çok bağlantılı değil; onu söyleyebilirim. Ama kadın örgütlerine örnek temsil edecek bir kadın dayanışması ve bir farkındalık, bilinç yükselme hali var. Örnek olay olarak alıp inceleyebilirler.

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Sorusu olan ya da katkıda bulunmak isteyen var mı? Buyurun.

SALONDAN- Birinci sorum Mustafa Özgen beye olacak. Grevin sonunda, Serbest Bölgede çalışan bayanlar istedikleri ücreti alabildiler mi?

İkinci sorum da Selçuk Candansayar’a olacak. 2004-2006 yıllarında, çalışan bayanların % 34 ve % 25’lere düştüğü gibi bir oran gördüm. 5 yıl sonra bu oran düşer mi, yoksa artar mı?

Page 40: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 40 —

MUSTAFA ÖZGEN- Sadece ücrete endekslersek o 448 günlük müca-deleyi, aslında ücrete bakıldığında, çok tatminkâr bir ücret elde edilmedi açıkçası. Ancak, bu grev başladığında beni en çok etkileyen konulardan bir tanesi -ki, konuşmamın içerisinde de vardı bu- greve çıkan kadınların şöyle bir söylemi oldu ta işin başında: “Biz, ekonomik talepler nedeniyle burada greve çıkmıyoruz. Bu işyerinde, kadınlığımızla ve cinsiyetimizle ilişkili bir sorunumuz var. Bize fiziksel şiddet, tacizde bulunuluyor.” Alman ve İtalyan sermayeli bir işyeri burası. İşveren vekillerinin kadın işçileri odalarına çağırıp, orada kendilerine hakaret ettiklerini, “Sen aptalsın, sen anlamazsın, sen bilmezsin” gibi hakaretlere maruz kaldıklarını ve birçoğunun o odadan ağlayarak çıktığını söylediler, bizimle paylaştılar. Bu çok etkileyici, çok vahim bir durum.

Örgütlenme aşamasında, “Evet, birçok işyerinde çalışan işçiler gibi, emekçiler gibi, biz de emeğimizin karşılığını almadığımızı düşünüyoruz; ama öncelikle biz kadınız, kadın onurumuza yaraşmayan şekilde bize saldırılarda bulunuyor bu işyerinde. Biz bunları içimize sindiremiyoruz, biz bunları hazmedemiyoruz. Bunun için de bir arada olmamız ve örgütlenmemiz gerekir” söylemiyle mücadeleye başlandı. Konuşmamda ifade ettiğim gibi, grev başladığı andan itibaren içerideki çalışma koşulları ve içerideki örgütsüz işçilere yönelik davranış biçimleri değişti. Örneğin, onların ücretleri hemen arttırıldı, onlarla ilişkiler hemen değişti, onlara artık daha kadın gibi davranılmaya başlandı, yemek saatleri değişti, sıralı doğum değişti, evlenme izinleri farklılaştı. Yani o grev süreci, aslında arzu edilen birçok şeyi değiştirdi ve dönüştürdü. Grev sonunda da, grevdeki işçilerin greviyle içerideki olanakların iyileşmesi... Tabii, haklar elde edildi, alındı, ücrete dönük de tatminkâr bir iyileşme sağlandı. Ama o 448 günlük grev açısından çok doyurucu bir ücret midir; açıkçası, değil. Ama bunlar da o grevin başlangıcındaki amacını yerine getirdiler, amacına uygun bir şekilde sonlanmış oldu grev.

Teşekkür ederim.

Prof. Dr. SELÇUK CANDANSAYAR- Fatma hanımın da dediği gibi, düştü bu oran tabii, hızla düşüyor, son Sosyal Güvenlik Yasası daha da düşürecek zaten kadın istihdamını.

Yrd. Doç. Dr. FATMA YILDIRIM- 3 yaşına kadar olan çocuklar için para yardımını kesiyorlar, kreş açma olanakları iyice azaldı. Dolayısıyla, 3 sene evinde oturan bir kadın, çok iyi konumlarda olsa bile, daha sonra çok kötü bir şekilde iş hayatına dönecek, sıfırdan başlamış gibi olacak. Amaç da bu zaten; yani belki direkt bir şey söylemiyorlar, ama kadınları görmezden gelip iş hayatından elini eteğini çektirmek.

Page 41: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 41 —

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)-Bir sorumuz daha vardı galiba; onu da alalım.

SALİME TARİHCİ DELİCE- Soru değil de, daha çok sorun, Ankaralı için sorun. Dikmen bölgesine Fatma hanımla birlikte gitmiştik. Kadın örgütlerinin orada hiçbir gücü, etkisi ve merakı yoktu maalesef. Çünkü şiddet gören kadınlar için kadın sığınma evi isteyen kadın örgütleri oradaki toplu şiddete karşı maalesef duyarsız duruyorlardı. Çünkü oradaki duruşun politik olması, kadın çalışmaları yapan kadın örgütlerini biraz geriletiyor sanırım. Yani böyle bir problem var.

Hepinize sorabileceğim soru, Ankara için kentsel dönüşüm projesi şart mıdır? Çünkü amaç bu; yani “Kentsel dönüşüm olsun, herkes kentli olsun. Yani bölge olarak, kültür olarak gecekondu kalksın, yarı köylü yarı şehirli insan olmasın, kentli insan olsun.” Bu bir sorun ve soru olarak görünüyor. Ankara için kentsel dönüşüm gerekip gerekmediği ayrı bir sorun. Çünkü ODTÜ Şehir Bölge Planlamanın verilerine göre ya da iddiasına göre, konut ihtiyacı yok; yani Dikmen’deki evler yıkılmayabilir, yani ihtiyaçtan kaynaklı bir yıkım yok. Ankaralılar da şunu iddia etmiyorlar genellikle: “Siz işgalciydiniz, geldiniz, devletin arazisine oturdunuz, şimdi de biz istiyoruz” demiyorlar. Orayı isteyenler daha çok, “Biz artık zenginiz -çünkü yeni zenginler var- bu toprak bize ait olmalıdır. Siz oradan çıkın, sürgün olun.” Yani bir grup kentdaşı sürgün etmeyen bir anlayışın elinde bir grup insan ve çok kuşatılmış durumda. Nasıl kuşatılıyor? Biliyorsunuz, kentsel dönüşüm özellikle Esenboğa Yolu’nda ve Dikmen bölgesinde var. Melih Gökçek için çıkarılmış özel yasalar var, yani yasanın gücünü arkasına alan bir Melih Gökçek var; saldırmak konusunda pervasız ve televizyonlara çıkıp, “Bunlar terörist” diyecek gücü var. Bizde de ülke olarak korku kültürümüz maalesef çok yayıldı; “Bunlar teröristse eğer, biz onlara yaklaşmayalım. Bunlar terörist olarak imha edilirse, biz de bulaşırsak, biz de can taşıyoruz, biz de imha ediliriz. Öyleyse, orayı görmeyelim.” Yok, yani Dikmen bölgesi yok. Bir gece ansızın kapının önünü gelen binlerce polis, binlerce güvenlik gücü, sıkılmış bomba... Biz, onu görmüyoruz. Melih Gökçek konuşuyor, dinliyoruz; ama kentli vatandaş konuşuyor, duymuyoruz.

Fatma hocaya ek olarak -bir uzun ek yaptım- erkekler ve kadınlar arasında şöyle bir fark görmüştüm, dikkatimi çekmişti: Kadınlar çocuklarıyla ilgili üzüntülerini daha çok dile getirirken, erkekler evlerinde barındıkları büyüklerini koruyamamakla ilgili çok üzülmüşlerdi. Yani birinin babası, başka bir arkadaşın da annesiyle ilgili, “85 yaşında annem var. Gecekondu yıkılır da altında kalırım diye, tek ayağını zorlanarak camdan dışarı

Page 42: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 42 —

uzatmış” diyordu. Bu bir insanlık dramıdır. Bir başka yaşlı amca, bizim Gazi Hastanesi Acil Servisinde ölmüş, yani birkaç gün sonra ölmüş. Ölürken de, köydeki evinin yıkıldığını hayal ederek ölmüş. Yani yaşlı bir insana bunu reva gören devlete kırgın olan babaların ve annelerin çocukları var ve bu çocuklar hâlâ çocuk, biri 50 yaşında çocuk, biri 40 yaşında çocuk. Anneler çocukları, babaları kendi babaları ve anneleri için üzgündüler.

Teşekkür ederim.

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Katkılarınız için biz de teşekkür ediyoruz.

Bir soru daha var galiba.

FATMA GÜL- Emekliyim, SSK emeklisi.

1980 öncesi varoşlarda ve bu sözünü ettiğimiz bölgede sol hakimdi. 1980 sonrası, özellikle 1995-96 ve bugünkü AKP’nin iktidar olmasına neden olan çok önemli bir taraf yine varoşlar. Sadece mevcut belediyeye dönüşmüş bir tepki olarak gördüm bu sizin söylediğinizi. Yani her yıkılan gecekondu bölgesinde mevcut belediye kim ise, sadece belediyeye tepki olarak gelişmiş bir hareket mi? Çünkü AKP’nin iktidar olmasında bu bölgelerin çok büyük sorumluluğu var. Oralara kömür dağıttı mevcut hükümet, erzak dağıttı, böyle oy topladı diye düşünüyorum.

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Buyurun Salime hanım.

SALİME TARİHCİ DELİCE- Ankara’nın kentsel dönüşüm projeleri yeni bir şey değil. Öncelikle Esenboğa çevresinde binlerce konut yapılıyor ve o konutların satışı yok şu an, kimse talep etmiyor. Üstelik, Natoyolu tarafında imar planı yapıldı, bir sürü müteahhit apartmanlaştırdı, onlar da duruyor; yani bir ev talebi yok. Şehirlinin ev talebi yokken, Dikmen’deki bir avuç yeri yıkıp oraya hükmetmenin gereği ne olabilir politik bir neden dışında? Politik nedenin iki sebebi var; birincisi, Melih Gökçek’in kendi politikası. İkincisi, sermayenin doğal durumu. Yani orası bir rant alanı, çok pahalı, oradakiler yoksul, kentliyi sürgün etmek isteyen bir belediye var; yani bu aleni bir şekilde görünüyor. Yalnız, Dikmen bölgesinde solcu ve sağcı karışık. Yani Melih Gökçek’in kalbi buradan kırılıyordur. Kendi yandaşları da direniş içerisinde, en azından oy verenleri. Buradaki dönüşüm bu. Oradaki örgütlenmeyi yapanlar içerisinde sol yapılanmalar tabii ki var. Yani direnişin olduğu yerde sol olmaz mı?! Ama sol demek, terörist demek değildir. Yani burada bir çelişki oluyor. Sol, terörist değildir. Sol, direnendir. Onun için, biz bunu normal karşılıyoruz. Şubat ayında, gecenin kırkında atkısını saran kadına “Terörist” demek hainliktir. Zaten kadın kapalı, yani

Page 43: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 43 —

biraz da bu kadar kapatmış. Gecenin 03.00’ünde girmeseydiniz; yani niye girdiniz oraya ya da niye tebliğ etmediniz, niye binlerce polisle geldiniz, niye biber gazı sıktınız, eve niye biber gazı sıktınız? Asıl sorulması gereken soruların bunlar olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Buyurun.

MURAT ASLAN (MMO Ankara Şube)- Mustafa beye bir soru soracağım. Serbest bölgelerden bahsettiniz. Tabii ki, ücret ve oradaki çalışan işçi arkadaşların haklarının iyileştirilmesi bir kazanımdır. Ancak, benim merak ettiğim, orada sendikanın örgütlenmesinin, çevre fabrikalardan, oradaki bölgeden ve fabrikadaki diğer işçi arkadaşlara sırtını çevirenler işçilerdeki psikolojik yansımasını öğrenmek istiyorum aslında, yani sonrasını.

MUSTAFA ÖZGEN- Çok teşekkür ederim. Bu da aslında çok güzel bir soru, açıklanması gereken ve aslında bu grevin başarıyla sonuçlanmasının ardından bu grevin bize ve emek hareketine öğrettiği, bundan sonra da bu başarının daha nasıl tamamlanması gerektiğine dair bir soru.

Grev süresi içerisinde, grev boyunca, ne yazık ki, tahmin edilebileceği gibi, içerideki işçilerle dışarıdaki işçiler arasında ciddi çatışmalar yaşandı. Hatta şöyle bir örnek vermişlerdi arkadaşlar: Grevin 1. yılında, hakikaten ülkemizde çok görkemli kutlamalar gerçekleştirildi, neredeyse bütün kadın örgütleri ülkemizin dört bir yanında seferber oldular. Ankara’da Ankara Kadın Platformu, İstanbul’da İstanbul kadın platformları, hepsi kendi olanaklarıyla otobüsler tuttular; deyim yerindeyse, Ankara serbest bölgeye çıkartmalar yaptılar. Aynı zamanda, uluslararası kadın örgütleri akıl almaz derecede destek ve dayanışma gösterdiler. Şunu da söylemek gerekir: Tahmin edebileceğiniz gibi, o 325’ten kalan kısmının içeride olması, faaliyetin devam etmesi anlamına geliyor. Bizim grevimizde, üretimin aksaması diye bir şey de söz konusu değil. Grev oylaması konusunu anlattım. Yani grev oylamasının nasıl olduğunu anlattığım bölümde durum çok açık.

En sonunda, işveren şöyle bir açıklama yapmak durumunda kaldı: “Petrol-İş Sendikası ve o işyerinde çalışan kadınlar Novamed’le ilgili gerçekleri söylemiyorlar. Yani biz bunları gerçekte yapmıyoruz, doğru söylemiyorlar” noktasına geldi. Biz bunları tekrar kamuoyuyla, kadın örgütleriyle paylaştık, bunların gerçekliğini tekrar ispat ettik.

Tabii ki, bu kapitalist sistem içerisinde rekabetin çok büyük önemi var. Kendi koşullarında üretim yapanlarla rekabet etmesi için ciddi bir itibarı olması gerekiyor bu kurumun. Firma, itibarını kaybetmeye başladı.

Page 44: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 44 —

Yani aslında birleştiğimizde, örgütlü olarak mücadele ettiğimizde etki edebileceğimiz o kadar alanlar var ki sistem içerisinde, yani sistem içerisinde o sistemi vuracak kendi silahlarını da Novamed kadınları bu süreç içerisinde yakalamış oldular. Üretimde herhangi bir aksama yok, faaliyetlerinde herhangi bir eksilme yok. Belki zaman zaman işveren 81 kişinin ücretlerini ödemiyor, sigorta primlerini yatırmıyor. Kendileriyle ilgili yapılan bu olumsuz propagandanın rahatsızlığını artık daha fazla sürdüremedi.

Birinci yıldönümünde şöyle bir uygulama gerçekleşti: Düşünebiliyor musunuz, sınıf kardeşisiniz, aynı tarafta mücadele ediyorsunuz, 81 kişi grevde, 480 günlere varmış bir grev; birinci yıldönümünde, içerideki kardeşleriniz beraber üretimde, bütün alanlarda beraber üretim yaptığınız arkadaşlar bir tişört giyiyorlar ve tişörtte, “I love you Novamed” yazıyor. Bunun iç hesaplaşması, muhasebesi, çatışmasını düşünebiliyor musunuz? Biz, bu çatışmanın nelere mal olacağını da çok iyi biliyoruz sendika olarak. Oradaki arkadaşlarımıza da bunu eğitim uzmanlarımızla, kadın dergimiz aracılığıyla anlatmaya çalıştık. Onlar da zaten o sınıf bilincini belki o grev aşamasından sonra çok daha sağlıklı edinmeye başladılar ve işyerine girdikten sonra, gerçek kazanımın o işyerindeki 325 işçiyle örgütlenme olduğu bilinciyle arkadaşlarımızı örgütleme çabası içerisine girdik.

Bizim burada şöyle bir şansımız da var: Üç yıllık bir sözleşme yaptık. İki yılı şu anda geride kaldı, ama önümüzde uzun bir dönem var. O uzun dönem içerisinde, her şeye rağmen –amacını, niyetini, ne yaptığını bilmeyen arkadaşlarımız olabilir, sınıf mücadelesi içerisinde bunların hepsinin yeri vardır, bunların hepsi anlaşılabilir- yapılması gereken, onların da örgütlü bir şekilde Petrol-İş üyesi olarak -başka işkolunda başka bir sendika da olabilir- oradaki çalışmalarına, mücadelelerine devam etmeleri.

Arkadaşımız, “Kazanç nedir, ne değildir?” diye sordu. Orada Petrol-İş Sendikası bayrağı dalgalanmakta. Orada bizim bir işyeri sendikamız var. İşveren muhatap olduğunda, artık işçileri tek tek odasına çağırıp, onlara kadınlık gururunu kıracak hakaretlerde bulunmuyor. Bir bayan arkadaşımız, Fatma Gözüm diye bir arkadaşımız, aynı zamanda Petrol-İş Mersin Şubesi Yönetim Kurulu üyesi arkadaşımız, sorunları örgütüne taşıyarak, işyerindeki sorunları daha geniş tartışma olanağı bulabiliyor.

Serbest bölgelerde veya organize sanayilerde örgütlenme çabası ve girişimi içerisinde bulunduğumuzda, birçok işçinin kalbi, niyeti tabii ki sizinle beraber; ama inanın, işverenler sizden daha çabuk ve daha kolay örgütleniyorlar. Biz bunu Ankara’da, Sincan Organize Sanayide de yaşadık. Şu anda Ankara’da TEGA grevi var, yine 40 bin işçinin

Page 45: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 45 —

çalıştığı bir organize sanayide grev aşamasına gelinmiş; yani örgütlenme başarılmış, toplusözleşme yapılmış, anlaşılamamış ve greve çıkılmış. Birçok örgütlenme çalışmaları, birçok farklı sendikanın olduğu -ki, bizim çalışmalarımız da oldu- bir yer. Ancak, o duvarların arkasında o güvenlik görevlileriyle girilen organize sanayilere... ki, serbest bölgeler daha farklı. Biraz önce anlattım serbest bölgelerin nasıl ulaşılmaz, erişilmez, ayrıcalıklı alanlar olduğunu. İşverenlerin bu anlamda çok ciddi örgütlenmeleri, dayanışmaları var ve işçilere de bu anlamda çok büyük baskıları var.

Tabii ki destekler geldi; ama o desteklerin de oralarda, kendi işkollarında örgütlenme çalışmalarıyla, ancak başarıya ulaşmasıyla mümkün. Ne yazık ki, bunlar henüz gerçekleştirilmedi. Ama Antalya’dan, yani o bölgenin kamuoyundan örgütlü işçiler, özellikle Petrol-İş Sendikası ve Novamed işçileri çok büyük destek aldılar.

Teşekkür ederim.

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Bu aşamada Fatma hanımın bir katkısı olacak. Ondan sonra soru almayacağım, çünkü etkinliğimizin ikinci aşaması devam edecek. Süre epey ilerledi.

Buyurun.

Yrd. Doç. Dr. FATMA YILDIRIM- Çarpıcı iki şey okumak istiyorum. “Eğer devret bana sahip çıksaydı, eşim de çalışıyor olsaydı, benim de bir konutum olurdu, ben buralara hiç gelmezdim. Şimdi Başbakan ne diyor;

Page 46: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 46 —

‘Gideceksin, devlet arazisine konacaksın, burası benim diyeceksin.’ Ben bu memleketin vatandaşıysam, bu memlekete vergi veriyorsam, cephelerde askerlik yapıyorsam, bu, benim hakkım. Afganlara yer veriyorsunuz, Bulgarlara yer veriyorsunuz. Ben bu memleketin öz çocuğuyum; bana neden yer vermiyorsunuz? Haksız mıyım?” diye de soruyor.

Bu da yine sağ eğilimli olduğu izlenimi yaratan bir katılımcıdan: “Gerçekten şunu öğrendik: Bir tarafta ezilen, bir tarafta ezen insan var. Biz, ezilen insanlarız, hak insanıyız. Bir de emek var; bu bir gerçek. Bugüne kadar herhangi bir sivil toplum kuruluşu içinde bulunmadım, ama bundan sonra bulunacağım. İstanbul’da gecekonduda yaşayanların yanına gittik biz. Onların da bizden farkı yok.”

“Daha önce Melih Gökçek’in birinci adamıydım, şimdi baş düşmanıyım” diyenler var. Salime arkadaşımızın söylediği gibi, burada oturan insanların yapısı tamamen sol diyebileceğimiz bir yapı değil. Sol, sağ, çok milliyetçi bir damar var, çok dinci bir damar var; genel yaşayış tarzından, giyim kuşamından belli. Ama insanları ortak noktada birleştiren bir şey var; evleri başlarına yıkılacak. Bu, ciddi bir direnme damarı oluşturmuş ve birbirlerini anlar hale gelmişler. Kendilerine dağıtılan yardımların bir dilenme, bir sadaka olduğunun farkındalar. Bazı bölgelerdeki vatandaşlar sırf Sünni olduğu için, ama ihtiyacı olmadığı halde kendilerine kömür dağıtıldığını söylediler. Kömürleri alıp, yanlarındaki ihtiyacı olan Alevi komşularına vermişler. Bazı şeylerin aslında farkındalar, yani “Farkındayız” diyorlar. O yapılanma içerisinde de söyledikleri şu: “Biz, sonuna kadar direneceğiz, iki ev kalsak da direneceğiz. Mahalle olarak karar alıyoruz. Bireysel karar aldığımızda başımıza nelerin geldiğini gördük.” Bunu her iki taraf da söylüyor; daha önce direnmenin hiç içerisinde olmayan da, şimdi tam merkezine gelen insanlar da.

“Daha kapalı grup” dediğim kadın grubunun sözcülüğünü yapan ortaokul mezunu bir kadın vardı. Görüntüsünü kapatsanız ve eğitim düzeyini bilmeseniz, üniversite mezunu, bir yerde çalışan bir kadının söylemi vardı artık dilinde; o kadar dönüşmüş. Terminoloji o kadar yerleşmiş ki artık, gerçekten doğru yerlerde o kadar güzel sözcükler kullanıyorlar ki, kadının görüntüsünü bilmesek ve gerçek durumunu bilmesek, “Nereden mezunsun?” filan diye soracaktık. Ortaokul mezunu, kendisini artık dışarı atmış, bilinçlenmiş ve etrafındaki insanları bilinçlendirmeye çalışan bir kadın profili var. Bence, bu çok önemli bir deneyim. Yani bütün Ankaralıların bu deneyimin farkında olması ve bu deneyimden yararlanması gerektiğini düşünüyorum.

Page 47: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

— 47 —

Niye sağ iktidarlar şimdi gecekondu bölgelerinde rağbet görüyor; çünkü oralarda çok sistematik biçimde çalıştılar, oraları kendi rant alanları olarak görüp yardım dağıttılar. Bunun başka bir açıklaması yok. Çok yoksul insanlar, kömür alacak durumda değiller ve satın alınan oylar bunlar. Diğer belediyeler başka şeyler yapmış olsaydı farklı sonuçlar doğacaktı.

Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Dostlukla selamlıyorum.

GONCAGÜL KARAKOÇ-(Panel Yöneticisi)- Teşekkür ediyoruz.

SUNUCU- Panelistlerimize çok teşekkür ediyoruz. Plaketlerini vermek üzere, Makina Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sayın Müfit Gülgeç’i buraya davet ediyorum.

Teşekkür ediyoruz.

Page 48: DÜNYA EMEKÇİ MART GÜNÜ KADINLAR8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği — 6 — önemli işlere imza atacak yönetimimizin ilk etkinliği. O yüzden, böyle bir önemi var