düük karbonlu kalkınma i çin Çözümsel...azaltım hedeflerinin, halihazırdaki sektörel...
TRANSCRIPT
i
Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı
2013 Türkiye Ulusal Programı
Düşük Karbonlu Kalkınma için Çözümsel
Tabanlı Strateji ve Eylem Geliştirilmesi
Teknik Destek Projesi
Proje No: EuropeAid/136032/IH/SER/TR
Sözleşme No: TR2013/0327.05.01-01/001
Faaliyet 1.1.2 Sera gazı emisyon azaltım
hedeflerini karşılamaya yönelik sektörel
kalkınma politikalarının belirlenmesi
(Talep Durum Raporu)
Ankara 2018
ii
Projenin Adı: Düşük Karbonlu Kalkınma İçin Çözümsel Tabanlı Strateji ve Eylem Geliştirilmesi Teknik Destek
Projesi
Hizmet Sözleşmesi No: TR2013/0327.05.01-01/001
Proje Kimlik No: EuropeAid/136032/IH/SER/TR
Proje Bütçesi: € 3,865,010.00
Başlangıç Tarihi: 29 Mayıs 2017
Bitiş Tarihi / Süre: 29 Mayıs 2020 / 36 Ay
Sözleşme Makamı: Merkezi Finans ve İhale Birimi (MFİB), Ankara, Türkiye
Sözleşme Müdürü: Hacer BİLGE
Adres: T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, E-Blok No:36 İnönü Bulvarı 06510 Emek/Ankara / TÜRKİYE
Telefon: + 90 312 295 49 00
Faks: + 90 312286 70 72
E-posta: [email protected]
Faydalanıcı: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Adres: Mustafa Kemal Mahallesi Eskişehir Devlet Yolu (Dumlupınar Bulvarı) 9. km. No: 278 Çankaya / Ankara
Telefon: + 90 312 410 10 00
Faks: + 90 312 474 03 35
Yüklenici: Hulla & Co Human Dynamics KG (Konsorsiyum Lideri).
Proje Direktörü: Rade Glomazic
Adres: Kralja Milana 34, 1st Floor, 11000 Belgrade, Serbia
Telefon: + 381 11 785 06 30
Faks: + 381 11 264 30 99
E-posta: [email protected]
Proje Ekip Lideri: Mykola Raptsun
Adres (Project Office): Mustafa Kemal Mahallesi, 2138. Sokak, No:5/3, Çankaya/Ankara
Telefon/Faks: +90 312 219 41 08
E-posta: [email protected]
Bu doküman, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’nin finansal desteği ile hazırlanmıştır.
Yasal Uyarı: Bu yayının içeriğinden yalnızca Hulla & Co Human Dynamics KG liderliğindeki Konsorsiyum sorumludur ve hiçbir şekilde
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.
iii
İçindekiler
İçindekiler ................................................................................................................... iii
Şekiller Listesi ............................................................................................................ v
Tablolar Listesi .......................................................................................................... vii
Kısaltmalar ............................................................................................................... viii
1. Giriş ..................................................................................................................... 1
2. Bina Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı Emisyon Azaltım
Hedefleri ..................................................................................................................... 4
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin Gözden
Geçirilmesi ........................................................................................................................ 4
2.1.1. Uluslararası taahhütler ..................................................................................... 4
2.1.2. Ulusal taahhütler .............................................................................................. 5
2.1.3. AB Komisyonu İlerleme Raporlarındaki Ülke Taahhütlerinin Değerlendirmesi 10
Sektörel Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının Değerlendirilmesi ...... 11
2.2.1. Sektörel gelişim eğilimleri............................................................................... 11
2.2.2. Özel sektör bakış açısı ................................................................................... 13
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon Azaltma
Olasılıklarının Analizi ....................................................................................................... 13
2.3.1. Bina sektörünün sera gazı emisyon eğilimleri ................................................ 13
2.3.2. Bina sektöründe sera gazı emisyon azaltım olasılıkları .................................. 17
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör Politikalarının
İyileştirilmesi Önerileri ..................................................................................................... 19
3. Atık Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı Emisyon Azaltım
Hedefleri ................................................................................................................... 21
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin Gözden
Geçirilmesi ...................................................................................................................... 21
Sektörel Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının Değerlendirilmesi ...... 26
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon Azaltma
Olasılıklarının Analizi ....................................................................................................... 30
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör Politikalarının
İyileştirilmesi Önerileri ..................................................................................................... 37
iv
4. Ulaştırma Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı Emisyon Azaltım
Hedefleri ................................................................................................................... 40
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin Gözden
Geçirilmesi ...................................................................................................................... 41
Sektörel Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının Değerlendirilmesi ...... 46
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon Azaltma
Olasılıklarının Analizi ....................................................................................................... 54
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör Politikalarının
İyileştirilmesi Önerileri ..................................................................................................... 60
5. Tarım Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı Emisyon Azaltım
Hedefleri ................................................................................................................... 63
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin Gözden
Geçirilmesi ...................................................................................................................... 64
Sektör Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının Değerlendirilmesi ........ 66
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon Azaltma
Olasılıklarının Analizi ....................................................................................................... 70
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör Politikalarının
İyileştirilmesi Önerileri ..................................................................................................... 76
6. Sonuç ve Öneriler .............................................................................................. 78
v
Şekiller Listesi
Şekil 1. 1954’den sonra inşa edilen bina sayısı ve taban alanları ............................ 12
Şekil 2. 1984 ve 2000 yıllarındaki bina türlerinin sayısı ............................................ 12
Şekil 3. İnşaat dönemlerine göre bina sayı ve dağılımları (2016) ............................. 13
Şekil 4. Türkiye’de sektörlere göre sera gazı emisyon eğilimleri (1990-2015) .......... 14
Şekil 5. Sektörlere göre yakıt yakımından kaynaklı sera gazı emisyonları, 1990 (sol)
ve 2015 (sağ) ........................................................................................................... 15
Şekil 6. Konut ve hizmet (bina) sektörü sera gazı emisyonları (1990-2015) ............. 15
Şekil 7. Bina sektöründe enerji tüketimi .................................................................... 16
Şekil 8. Türkiye’deki binalarda tüketilen yakıtların CO2 emisyon yoğunluğu ............ 16
Şekil 9. Elektrikli evsel gereçlerin ortalama elektrik tüketimi ve satın alma gücü
paritesine (ppp) göre katma değer biriminden hizmet sektörünün elektrik yoğunluğu
(1990-2014) .............................................................................................................. 18
Şekil 10. Atık sektörü sera gazı emisyonları (1990-2015) ........................................ 27
Şekil 11. Atık sektörü CO2 emisyonları (1990-2015) ................................................ 30
Şekil 12. Atık sektörü CH4 emisyonları (1990-2015) ................................................ 31
Şekil 13. Atık sektörü N2O emisyonları (1990-2015) ................................................ 32
Şekil 14. Katı atık bertaraf sahalarındaki yıllık atık (1990-2015) .............................. 33
Şekil 15. Karayolu ağ uzunluğundaki değişim (1990-2016) ...................................... 47
Şekil 16. Araç sayıları a) tiplere göre b) yakıt türüne göre c) yakıt türüne (2004-2016,
TÜİK, 2018) .............................................................................................................. 48
Şekil 17. Karayolu istatistikleri a) şehirlerarası taşıt-km b) yolcu-km c) yük-km (2001-
2016, TÜİK, 2018) .................................................................................................... 49
Şekil 18. Demiryolu istatistikleri a) uzunluk b) yolcu-km c) yük ton-km (2001-2016) 51
Şekil 19. Havayolu istatistikleri a)yolcu sayısı b)yük miktarı (1990-2016), ................ 52
Şekil 20. Uluslararası deniz ticaret istatistikleri (yüklenen Mt, 1980-2015) ............... 54
Şekil 21. Ulaştırma modlarına göre sera gazı emisyonları (1990-2015) ................... 55
Şekil 22. Yakıt türüne göre motorlu kara taşıtlarından sera gazı emisyon miktarı (1990-
2015) ........................................................................................................................ 55
vi
Şekil 23. Yakıt türüne göre motorlu kara taşıtlarından sera gazı emisyon oranları
(1990-2015) .............................................................................................................. 56
Şekil 24. Yurtiçi havacılık sera gazı emisyonlarına karşılık yakıt tüketimi (1990-2015)
................................................................................................................................. 58
Şekil 25. Ulaştırma modlarına göre CO2 emisyonları ............................................... 59
Şekil 26. Yıllara göre ulaştırma kaynaklı CO2 emsiyonları ....................................... 59
Şekil 27. Taımın GSYH ve istihdamdaki payı (%) (1950-2017) ................................ 67
Şekil 28. Türkiye hayvancılık rakamları (milyon baş) (1990-2017) ........................... 69
Şekil 29. Tarım sektörü kaynaklı sera gazı emisyonları (1990-2015) ....................... 71
Şekil 30. Enterik fermentasyondan kaynaklanan CH4 emisyonları (1990-2015) ...... 72
Şekil 31. Gübre yönetiminden kaynaklanan sera gazı emisyonları (1990-2015) ...... 72
Şekil 32. Tarım topraklarından kaynaklanan sera gazı emisyonları (1990-2015) ..... 73
vii
Tablolar Listesi
Tablo 1. UİDS bina sektörü bağlantılı hedefleri .......................................................... 6
Tablo 2. UİDEP bina sektörü bağlantılı amaç, hedef ve eylemleri .............................. 7
Tablo 3. Enerji Verimliliği Stratejisi bina sektörü bağlantılı amaç, hedef ve eylemleri 9
Tablo 4. Türkiye’deki WtE tesisleri listesi (sadece düzenli depolama veya atıksu
gazından enerji) ....................................................................................................... 28
Tablo 5. Atık bertaraf sahaları CH4 emisyonları (NIR, 2017) .................................... 34
Tablo 6. Belediye atıksu toplama ve arıtma (1994-2016) ......................................... 35
Tablo 7. Atıksu arıtma ve deşarj kaynaklı sera gazı emisyonları (1990-2015) ......... 35
Tablo 8. Sera gazı emisyonlarının azaltılması için politika önerileri ......................... 37
Tablo 9. Ulaştırma sisteminde model payları, ........................................................... 40
Tablo 10. Karayolu taşımacılığında tüketien yakıtların CO2 emisyon yoğunluğuı .... 56
Tablo 11. Yaşlarına göre karayolu morotlu taşıtların sayısı (2016) (x106) ................ 56
Tablo 12. Türkiye'de düşük karbonlu kalkınma için ulaştırmada öncelikli alanlar ..... 61
Tablo 13. Seçilen grup veya ürünlerde tarımsal üretim (1990-2017) ........................ 67
Tablo 14. Tarım sektörü kaynaklı sera gazı emisyonları (1990-2015) ...................... 70
viii
Kısaltmalar
AB Avrupa Birliği
AB UÇES AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi
AD Anaerobik Çürütme
AK Avrupa Komisyonu
AKAKDO Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık
AP Avrupa Parlamentosu
AR&GE Araştırma ve Geliştirme
BAU Referans Senaryo
BEP Bina Enerji Performansı
BM Birleşmiş Milletler
BMÇP Birleşmiş Milletler Çevre Programı
BMİDÇŞ Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
BSTB Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
ca. Circa
cal Kalori
CAP Ortak Tarım Politikası (AB)
CH4 Metan
CNG Sıkıştırılmış doğal gaz
CO2 Karbon dioksit
CO2-eşd
COP
ÇATAK
Karbon dioksit eşdeğeri
Taraflar Konferansı
Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Korunma Programı
ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Derneği
ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ÇŞB Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
DKK Düşük Karbonlu Kalkınma
DSI Devlet Su İşleri
ix
DWT Net Ağırlık Tonajı
EBRD Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
EKB Enerji Kimlik Belgesi
EJ Exajoule
ELV Kullanım Ömrü Sonu Aracı
EPR Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu
ETKB Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı
FAO
GGPP
Gıda ve Tarım Örgütü
Yeşil Büyüme Politika Belgesi
GHG Sera gazı
GSYH Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla
GTHB Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
IFC Uluslararası Finans Kurumu
IMO Uluslararası Denizcilik Kurumu
INDC Ulusal Katkı Niyet Beyanı
IPA Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı
IPCC Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
IPD Entegre Proje Teslimatı Uygulaması
ITS Akıllı Ulaşım Sistemleri
IWMP Entegre Atık Yönetimi Planları Uygulaması
İDHYKK İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi Koordinasyon Kurulu
KB Kalkınma Bakanlığı
kt Kilo ton
kWh Kilovat saat
LNF Düşük Azotlu Beslenme
LPG Sıvılaştırılmış Petrol Gazı
m2 Metrekare
Mt Milyon ton
x
Mtkm Milyon ton-kilometre
MWe Megavat elektrik
MWh Megavat-saat
N2O Nitröz oksit
NDC Ulusal Olarak Belirlenen Katkı
NH3 Amonyak
NOX Azot oksitleri
nSEB Neredeyse Sıfır Enerji Binası
OECD Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü
PAYT Kirlettiğin kadar öde
PJ Petajoul
PMR Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklığı
PPP Kamu Özel Sektör Ortaklığı
SKHP Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı
SOX Sülfür oksitleri
STK Sivil Toplum Kuruluşu
t
TAGEM
Ton
Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü
TCDD Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
toe Ton petrol eşdeğeri
TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu
UAYP Ulusal Atık Yönetim Planı
UDHB Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
UİDEP Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı
UİDS Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi
UİDUSEP Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı
USD ABD Doları
UTKSEP
WCED
Ulusal Tarımsal Kuraklık Stratejisi ve Eylem Planı
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu
xi
WEEE Atık Elektrikli ve Elektronik Ekipmanlar
WTAP Atıksu Arıtımı Eylem Planı
WtE Atıktan Enerji
YEKDEM Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması
YHT Yüksek Hızlı Tren
1
1. Giriş
Dünya milletleri, 1987 yılında Brundtland Raporu olarak bilinen bir çalışmanın
yayınlanmasını takiben, insan türü olarak geleceğimizin ciddi biçimde tehdit altında
olduğunun farkına varmışlardır. “Ortak Geleceğimiz” başlığını taşıyan Brundtland
Raporu, Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu (WCED) tarafından 1987
yılında yayınlanmıştır. Raporun amacı, sürdürülebilir kalkınma yolunda insanların
birbirlerine karşı olan bağlılığı ve konunun çok taraflılığını vurgulamaktı. Söz konusu
Rapor, 03-14 Haziran 1992 tarihlerinde, Rio de Janerio’da gerçekleştirilen Dünya
Zirvesi’nin düzenlenmesine de neden olmuştur. Sonra da Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS), 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Tarihsel süreci hatırlamak gerekirse, Türkiye, Ozon Tabakasını İncelten Maddelere
İlişkin Montreal Protokolü gibi önemli uluslararası anlaşmaların başarılı bir destekçisi
olarak, BMİDÇS’ne Mayıs 2004 tarihinde taraf olmuştur. Sözleşme kapsamında bütün
dünya ülkeleri ciddi sorunlarla karşı karşıya olmakla birlikte, küresel sera gazı
emisyonlarına %1’den daha az katkı yapmakta olan bir ülke olarak Türkiye,
karşılaştırmalı bir bakış açısıyla, biraz daha büyük sorunlarla karşı karşıya
kalmaktadır. Türkiye tarihsel olarak emisyon kaynağı olan bir ülke olmamakla birlikte,
1990’lardan bu yana yaşadığı hızlı büyüme nedeniyle dikkat çekmekte ve son
dönemde gerçekleşen emisyonlarda en hızla artan orana sahip ülke olarak eleştirilere
maruz kalmasına neden olmaktadır. Böylesi veriler eldeyken anlaşılması gereken
önemli bir nokta, uluslararası talep ve buna verilecek ulusal karşılığın belirlenmesinin
gerçekten zorlu bir konu olduğudur. Bu da aslında, Sözleşmenin onaylanmasındaki
gecikmeyi açıklamaktadır. Daha detaylı açıklamak gerekirse, BMİDÇS 7. Taraflar
Konferansı (COP 7), 2001 yılında Marakeş’te düzenlenirken, Türkiye Ek II’den
çıkarılmış ve Sözleşmeye Taraf Ülkeler, Türkiye’ye Ek I’e dâhil diğer ülkelerden farklı
bir konum verecek şekilde, Türkiye’nin özel durumunu tanımaya davet edilmişlerdir.
Söz konusu gelişmeyi takiben, 2004 yılında Türkiye, Çerçeve Sözleşmeye taraf olmuş
ve o tarihten bu yana da iklim politikalarında daha aktif yer almaya başlamıştır. Bugün
de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan sayısız proje ve başarılı
etkinlikler bu gelişmelerin sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Talep Durum Raporu’nun amacı, bina, ulaştırma, atık ve tarım sektörlerinde
uluslararası ve ulusal iklim değişikliği taahhütlerince gerekli kılınan sera gazı emisyon
azaltım hedeflerinin, halihazırdaki sektörel kalkınma politikalarıyla nasıl karşılanmakta
olduğunu belirlemektir.
Bu amaç doğrultusunda, her sektöre ait bölüm, o sektöre ait sera gazı emisyonları
bağlantılı politika ve yükümlülükleri gözden geçirerek, sektörel kalkınma eğilimleri ve
özel sektör bakış açısını değerlendirerek ve varolan verilerle birlikte en son gelişme
2
ve politikalara dayalı olarak sektördeki sera gazı emisyon azaltım olasılıklarına ilişkin
analizler sunarak, o sektöre ait sera gazı emisyon azaltım hedef ve kalkınma
politikalarını ortaya koyacak biçimde tasarlanmıştır. Son olarak da, her sektör için sera
gazı emisyonlarının azaltımına yönelik kilit sektörel politikaların nasıl
iyileştirilebileceğine dair öneriler sunulmaktadır.
Öte yandan Rapor aynı zamanda, Projenin 3 ve 4. Bileşenleri kapsamındaki
faaliyetlerin geliştirilme ve şekillendirilmesine ışık tutmayı ve düşük karbonlu kalkınma
modelleme çalışmaları için bir başlangıç noktası teşkil etmeyi de amaçlamaktadır.
Hedeflenen sektörlerdeki talebin durumuna ilişkin net bir fikir sahibi olunabilmesi
amacıyla, model çıktılarının dikkate alınması gerekmektedir. Ancak, proje modelleme
çalışmaları henüz başlamamış olduğundan, söz konusu Rapor, bina, ulaştırma, atık
ve tarım sektörlerinde hâlihazırda varolan eğilimlere dair genel bir değerlendirme
yapacaktır.
Konuyla bağlantılı ulusal çalışma ve politika belgeleri, Faaliyet 1.1.1’in Durum
Raporu’nda ele alındığından, bu Rapor’da ilgili sektörlerdeki talep ve duruma ilişkin
farklı bir bakış açısı sunabilmek amacıyla, sadece önemli ulusal çalışmalara yer
verilmektedir. Söz konusu çalışmalar aşağıda sunulmaktadır:
Dünya Bankası fonlu, PMR (Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklığı) Türkiye
Projesi, 2013 yılından bu yana Türkiye’de izleme, raporlama ve doğrulamaya
ilişkin mevzuatın iyileştirilmesi ve uygulanmasıyla birlikte, piyasa temelli
emisyon azaltım mekanizmalarının geçerliliği konularında çalışmalar
yürütmektedir.
Dünya Bankası yeni çalışması (2013), Türkiye için yeşil büyüme kalkınma
olasılıkları kapsamını değerlendiren, Yeşil Büyüme Politika Belgesi (GGPP).
WWF Türkiye’ye ait (2015), Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve
Öncelikleri çalışması.
İklim Ağı Türkiye, Yeni İklim Enstitüsü ve İklim Eylem Ağı tarafından hazırlanan
(2016), İklim Eylemlerinin Faydaları: Türkiye’nin İklim Taahhüdünün
Değerlendirmesi.
Greenpeace tarafından hazırlanan (2015), Enerji Devrimi, Sürdürülebilir bir
Türkiye Enerji Görüntüsü.
Türkiye’nin BMİDÇS’ne gönderdiği 6.Ulusal Bildirim Raporu’nda yer alan
değerlendirme, kilit sektörlerde sera gazı emisyonlarına ilişkin aşağıda yer alan temel
bilgileri sunmaktadır:
Toplam CO2 emisyonlarının en büyük kısmı, %86,1 ile enerji sektöründen
kaynaklanmaktadır (çevrim ve enerji, sanayi, bina, ulaştırma). 2015 yılında, geri kalan
%13,6 endüstriyel işlemler ve ürün kullanımından ve %0,2 de tarımdan
3
kaynaklanmaktadır. Endüstriyel işlemler ve ürün kullanımından kaynaklanan CO2
emisyonları, 2014 yılına kıyasla %0,4 ve 1990 yılında kıyasla da %138,9 oranında
artmıştır. Metan (CH4) emisyonlarının en büyük bölümü, %59,3 ile tarım
faaliyetlerinden kaynaklanırken, %28,8 atık ve %11,8 de enerji ve endüstriyel işlemler
ve ürün kullanımından gelmektedir. 1990 yılına kıyasla tarım bağlantılı metan (CH4)
emisyonları %22 ve atık kaynaklı metan (CH4) emisyonları ise %54,6 oranında artış
göstermiştir.
Takip eden bölümde ulaştırma, atık, bina ve tarım sektörlerine odaklanılarak,
hâlihazırda varolan stratejilerin INDC amaç ve hedeflerine uygunluğu
değerlendirilmektedir.
4
2. Bina Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı Emisyon
Azaltım Hedefleri
Bina sektörü, karbonsuzlaştırma politikalarının kilit hedefleri arasında yer almaktadır.
Binalar, artmakta olan küresel enerji tüketimi ve yükselen sera gazı emisyonlarına
ciddi katkılar yapmaktadırlar. Öncelikle, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
(IPCC) tarafından 2010 yılında yayınlanan 5.Değerlendirme Raporu uyarınca sektör,
toplam küresel enerji tüketiminin 117 EJ ya da %32’sinden, enerji bağlantılı CO2
emisyonlarının %19’undan ve küresel elektrik tüketiminin %51’inden sorumludur1.
Ayrıca, binalar aynı zamanda karbon verimliliklerini, teknolojik sistemlerinin enerji
verimliliğini ve altyapı verimliliklerini iyileştirmekle birlikte hizmetlere olan talebi
azaltarak önemli ölçüde düşük maliyetli enerji tasarrufu ve sera gazı emisyon azaltımı
sağlayabilmektedirler. Sonuç olarak bu durum, hem küresel anlamda hem de ve
özellikle geçiş ekonomileri için, bütün sektörler arasında en önemli maliyet-etkin CO2
emisyon azaltım potansiyelini sunmaktadır. Söz konusu gerçeğin farkına vararak
Türkiye, sayısız bina bağlantılı mevzuat ve planı güncellemiştir ya da güncelleme
sürecindedir. Türkiye, Paris Anlaşması kapsamında sunduğu Ulusal Katkı Niyet
Beyanı’nda (INDC) bina sektörünü kilit unsurlar arasında anmaktadır. Sektöre ilişkin
gelişme eğilimleri, bunlara neden olan faktörlerle birlikte ilgili sera gazı emisyonlarını
sınırlayan ulusal girişimler bu Bölüm’de sunulmaktadır.
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin
Gözden Geçirilmesi
2.1.1. Uluslararası taahhütler
Türkiye, 2004 yılından bu yana BMİDÇS’ne taraftır ve Sözleşme kapsamında, ulusal
politika ve tedbirlerini uyarlaması ve küresel sera gazı azaltım çabalarına katkı vermesi
beklenen, Ek I ülkeleri arasında yer almaktadır. Ancak 2001 yılında, 7. COP
toplantısında Sözleşme taraflarınca benimsenen 1/CP.16 sayılı Karar uyarınca,
Taraflar Türkiye’nin özel durumunu tanımış ve gelişmekte olan ülkelere destek için bu
şartları karşılaması yerine, düşük karbonlu bir ekonomi oluşturabilmesi için finans,
teknoloji ve kapasite geliştirmeye erişimini teşvik etmişlerdir. Türkiye 2009 yılında
Kyoto Protokolü’nü de onaylayarak, BMİDÇS bağlamındaki iklim değişikliği ile
mücadeleye yönelik iyi niyet ve taahhütlerini genişletmiştir. Ancak Türkiye, nicel
1 Lucon ve arkadaşları, 2014: İklim Değişikliği ve Binalar, 2014: İklim Değişikliğinin Azaltılması. Hükümetlerarası İklim
Değişikliği Paneli, 5.Değerlendirme Raporu, III Çalışma Grubu Katkısı
(Lucon et al. 2014: Buildings. In: Climate Change 2014: Mitigation of Climate Change. Contribution of Working Group III to the
Fifth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change https://www.ipcc.ch/pdf/assessment-
report/ar5/wg3/ipcc_wg3_ar5_chapter9.pdf )
5
hedefleri olan ülkelerden oluşan Ek B’de de yer almamaktadır. Dolayısıyla bu
kapsamda, mutlak bir sera gazı emisyon azaltım hedefine de sahip değildir.
Türkiye, 2016 yılında BMİDÇS kapsamındaki Paris Anlaşması’nı imzalamış ancak,
henüz onaylamamıştır. Anlaşma, küresel ısınmanın 2°C ile sınırlanması amacıyla
yürütülen küresel faaliyetlere Ulusal Katkı Beyanı (NDC) sunulmasını
gerektirmektedir. Türkiye, 30 Eylül 2015 tarihinde, Anlaşmayı onaylaması halinde
NDC haline gelecek, Ulusal Katkı Niyet Beyanını (INDC) sunmuştur. Söz konusu
INDC’ye göre, Türkiye sera gazı emisyonlarını, AKAKDO dâhil, 2030 yılına dair
Referans Senaryo’ya (BAU) kıyasla, %21 azaltmayı hedeflemektedir.
Türkiye’nin söz konusu INDC hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla belirlediği kilit plan
ve politikalar arasında bina sektörü de yer almaktadır. Bunlar aşağıda sunulmaktadır2:
Binalarda Enerji Performansı (BEP) Düzenlemesi doğrultusunda, enerji verimli
yeni mesken ve hizmet binaları inşa etmek
Enerji tüketiminin kontrol edilmesi ve azaltılmasıyla birlikte m2 başına sera gazı
emisyonlarının da azaltılması amacıyla yeni ve varolan binalar için Enerji Kimlik
Belgeleri (EKB’ler) oluşturmak
Tasarım, teknolojik ekipman ve bina malzemeleriyle birlikte yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımını teşvik eden araçlar (kredi, vergi indirimi, vs.)
geliştirilmesiyle yeni ve varolan binalardaki temel enerji tüketimi kaynaklarını
azaltmak
Enerji talebinin azalması ve yerel enerji üretiminin sağlanması amacıyla, yeşil
bina, pasif enerji ve sıfır-enerji ilkelerini yaygınlaştırmak
Türkiye, yukarıda yer alan tedbirleri bir dizi ulusal politika ve eylem aracılığıyla
gerçekleştirmeyi planlamaktadır. Bütün bunlar 10.Kalkınma Planı, Ulusal İklim
Değişikliği Stratejisi, Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı ve Enerji Verimliliği
Stratejisi’nde detaylı olarak anlatılmaktadır. Bu belgeler arasında bina sektörüne ilişkin
temel tedbirleri içerenler takip eden bölümlerde ele alınmaktadır.
2.1.2. Ulusal taahhütler
10. Kalkınma Planı
Türkiye’nin 2014-20183 dönemini kapsayan 10. Kalkınma Planı, birçok programın
yanısıra, “Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı”nı da içermektedir. Söz konusu
2 Türkiye Cumhuriyeti Ulusal Katkı Niyet Beyanı (INDC)
http://www4.unfccc.int/submissions/INDC/Published%20Documents/Turkey/1/The_INDC_of_TURKEY_v.15.19.30.pdf
310. Kalkınma Planı, Kalkınma Bakanlığı, 2014-2018, Ankara, 2014,
http://www.mod.gov.tr/Lists/RecentPublications/Attachments/75/The%20Tenth%20Development%20Plan%20(2014-2018).pdf
6
Program, 2012 yılında kabul edilen ve birbirleriyle bağlantı bir dizi eylem içeren “Enerji
Verimliliği Strateji Belgesi’ne (2012-2023)” dayanmaktadır.
Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı’nın iki hedefi bulunmaktadır. Birincisi,
Türkiye’nin temel enerji yoğunluğunu 2011’deki 0,2646 toe/1000 USD’den, 2018’de
0,243 toe/1000 USD’ye indirmektedir. İkincisi ise, kamu binalarındaki enerji tüketimini
2018 yılında, 2012 yılına kıyasla %10 azaltmaktır.
Programın Eylem Planı’nda yer alan 4 Bileşende, kamu binalarının enerji
performansına ilişkin iki temel politika tanımlanmaktadır: i) Uygulanmakta olan mali
teşviklerin etkinleştirilmesi ve yaygınlaştırılması, yatırım yapmayı özendirici ilave mali
tedbirlerin alınması, bu alandaki finansman imkânlarının belirli bir disiplin içinde
kullanımı için mekanizmalar geliştirilmesi, proje sonrasında sağlanan tasarruflarla geri
ödemeye imkân veren Enerji Performans Sözleşmesi (EPS) dâhil olmak üzere, çeşitli
finansman yöntemleriyle kamu binalarındaki enerji verimliliği yatırımlarının
yaygınlaştırılması ve ii) Yalıtımı düşük ve/veya yetersiz yalıtıma sahip eski binalarda,
binayı çevreleyen dış yapı zarfının ve ısıtma sistemlerinin yürürlükteki standartları
sağlayacak şekilde ısı yalıtımlı niteliğe dönüştürülmesi.
Öte yandan, Planın 1 ve 2. Bileşenleri de dolaylı olarak bina sektöründeki enerji
verimliliğini ele almaktadır. Enerji verimliliği kapsamında 1.Bileşen idari ve kurumsal
kapasite gelişimine işaret ederken, 2.Bileşen de enerji verimliliği çalışma ve
projelerinin finansmanı için sürdürülebilir mekanizmalar geliştirilmesini
amaçlamaktadır.
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2023)4
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (UİDS) (2010-2023), iklim değişikliğiyle bağlantılı
olarak Türkiye’de kısa, orta ve uzun vadelerde uygulanması gereken bir dizi hedef
belirlemektedir. Bina sektörüne ilişkin stratejik hedefler Tablo 1‘de yer almaktadır.
Tablo 1. UİDS bina sektörü bağlantılı hedefleri4
Zamanlama Hedefler
Kısa vade Yeni binalarda Enerji Kimlik Belgesi uygulamasına başlanacaktır
Yeni yapılacak binalarda yenilenebilir enerji sistemlerinin ilk yatırım maliyeti enerji ekonomisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, inşaat alanı 20.000 m2 ’ye kadar olan binalarda 10 yıl, inşaat alanı 20.000 m2 ve daha bü- yük binalarda 15 yılda geri kazanılması durumunda bu sistemler yapılacaktır
4 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi 2010-2023, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara, 2010
7
Kullanım alanı 1,000 m2.’den büyük yeni otel, hastane, yurt ve diğer konaklama amaçlı konut olmayan yapılar ve spor merkezlerinde merkezi ısıtma sistemleri ve temiz/sıcak kullanım suyu için güneş enerjisi kollektörleri kurulacaktır.
Orta vade Mevcut binalarda “Enerji Kimlik Belgesi” uygulaması için altyapı hazırlanacaktır
Uzun vade Mevcut kamu bina ve alanlarında enerji tüketimini iyileştirici tedbirler alınacaktır.
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (2011-2023)5
Ulusal İklim Değişiklği Eylem Planı’nda (UİDEP) (2011-2023) emisyona sebep olan
sektör ve yutaklar için temel amaç ve hedeflerle birlikte, yatay-kesişen amaç ve
hedefler belirlemektedir. Bina sektörüne ilişkin amaç, hedef, eylem ve zamanlamalar
Tablo 2‘de özetlenmektedir. Planda yer alan 2014 yılı öncesine ilişkin eylemlerin
tamamlandığı varsayımından hareketle, sadece 2014 ve sonrasına ait eylemler
listelenmektedir. Eylemlere ilişkin bir uygulama kontrol listesi bulunmadığından,
eylemlerin hâlihazırdaki uygulanma düzeyleri belirlenememektedir.
Tablo 2. UİDEP bina sektörü bağlantılı amaç, hedef ve eylemleri5
Hedefler Eylem Alanı Eylem Zaman
Amaç 1: Binalarda enerji verimliliğinin arttırılması
1 2023 yılında en az 1 milyon konut ile toplam kullanım alanı 10 bin metrekarenin üzerindeki ticari ve kamu binalarında belirlenmiş standartları sağlayan ısı yalıtımı ve enerji verimli sistemlerin oluşturulması
1 Binalarda ısı yalıtımı sağlamak ve enerji verimli sistemler oluşturmak için enerji verimliliği potansiyelinin ve önceliklerin tespit edilmesi
2 Bina tipolojileri için oluşturulan Model Binaların teknik özelliklerinin belirlenmesi
2011-2017
3 Mevcut binaların, Model Binalar ile kıyaslanması sonucunda binalarda enerji verimliliğinin sağlanmasına yönelik kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi
2011-2018
2 2017 yılına kadar bütün binalarda, Binalarda Enerji Performansı (BEP) Yönetmeliği ve diğer enerji verimliliği yönetmeliklerinin etkin olarak uygulanması
1 Binalarda ısı yalıtımının ve verimli enerji sitemlerinin kullanımının sağlanması için BEP Yönetmeliğinin iyileştirilmesi ve güçlendirilmesi
3 BEP Yönetmeliğinin uygulanmasını desteklemek üzere ilgili hukuki düzenlemelerde (Kat Mülkiyeti, Belediyeler Kanunu, Yapı Denetim Yönetmeliği vb.) gerekli değişikliklerin belirlenmesi ve yapılması
2011-Sürekli
4 Enerji Kimlik Belgesi (EKB) sınıflandırma aralıklarının yukarı çekilmesi (TS 825 – bina bileşenlerinin U değerlerinin yıllar itibariyle düşürülmesi) için fayda/ maliyet analizlerini içeren bir teknik değerlendirmenin yapılması ve BEP ve TS 825’in revize edilmesinde koordinasyonun sağlanması
2011- Sürekli
5 Entegre Bina Tasarımı Yaklaşımı” ve “Sıfır Emisyonlu (Sürdürülebilir) Bina” kriterlerinin oluşturulması, gerekli görülürse BEP Yönetmeliğine entegre edilmesi
2012-2015
2 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın BEP Yönetmeliği ve diğer enerji verimliliği
3 Düzenlenen EKB’lerin denetimlerini yürütmek üzere bir ekibin görevlendirilmesi ve bu ekibin eğitilmesi
2011 ve sonrası
5 Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı 2011-2023, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara, 2011
8
uygulanmalarına yönelik kapasitesinin artırılması
3 İlgili diğer kurumların BEP ve diğer enerji verimliliği yönetmeliğinin uygulanmasına yönelik kapasitesinin geliştirilmesi
4 Yapı denetim sisteminin etkinleştirilebilmesi için gerekli görülürse mevzuat değişikliği yapılması
2011-2013
5 Binalarda Enerji Yönetimi sisteminin standartlaştırılarak etkinleştirilmesi, ilgili mevzuatın (EV Kanunu ve yönetmelikleri) Enerji Yönetim Standardına (16001 EN-ISO 50001) uyumlaştırılması ve ticari binalar ile kamu binalarında uygulanması
2011-2015
3 Binalarda 2013 yılı sonuna kadar enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve BEP ile ilgili olarak gerekli finansal desteği sağlayacak araçların geliştirilmesi.
1 Binalarda enerji verimliliğinin arttırılması için enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve BEP ile ilgili olarak gerekli finansmanın sağlanması
2 Binalarda enerji verimliliği önlemleri için gerekli yatırımların yapılmasını özendirici finans modellerinin araştırılması, tanıtılması ve yaygınlaştırılması
2011-2015
4 2017 yılına kadar tüm binalara “Enerji Kimlik Belgesi” verilmesi
1 Tüm binalara “Enerji Kimlik Belgesi” verilmesi için gerekli altyapının güçlendirilmesi
1 ÇŞB tarafından mevcut ve yeni binalara verilecek olan sertifikaların izlenmesi ve kaydedilmesi, rastgele kontroller ile BEP yönetmeliği ve diğer enerji verimliliği uygulamalarının denetlenmesi
2011-2017
2 Binaların mekanik sistemlerinin periyodik denetimi (merkezi ısıtma sistemleri, HVAC sistemleri) için metot oluşturulması, denetimler için yetkilendirme yapılması ve denetimlerin uygulanması
2011-2017
5 Kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde, yıllık enerji tüketiminin 2015 yılına kadar %10 ve 2023 yılına kadar %20 azaltılması
1 Kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinin yıllık enerji tüketiminin azaltılması
2 Kademeli olarak tüm kamu binalarının EKB’lerinin düzenlenmesi için koordinasyonun sağlanması
2011-2017
3 Eski ve yeni kamu binalarında EKB için eşik değerlerin belirlenmesi ve bu EKB eşik değerler baz alınarak kamu binalarında enerji verimliliği iyileştirme stratejisinin belirlenmesi ve gerekli tahsisatın sağlanması için Başbakanlık Genelgesinin yayımlanması
2011-2018
4 Kamu kuruluşlarınca enerji etütleri yaptırılarak iyileştirmeler için gerekli bütçenin belirlenmesi ve fizibilite raporlarının hazırlanarak MB’ye ve KB’ye sunulması
2011-2015
Amaç 2: Binalarda yenilenebilir enerji kullanımının artırılması
1 2017 yılından itibaren yeni binaların yıllık enerji ihtiyacının en az %20’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edilmesi
1 Binalarda yenilenebilir enerji kullanımının teşvik edilmesi
2 Binalarda yenilenebilir enerji kullanımının sağlanması için yeni düzenlemeler yapılması
2011-2015
Amaç 3: Yerleşmelerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması
1 2023 yılına kadar yeni yerleşmelerde yerleşme ölçeğinde sera gazı emisyonunun (pilot olarak seçilen ve sera gazı emisyon miktarı 2015 yılına kadar belirlenen) mevcut yerleşmelere göre en az % 10 azaltılması
2 Enerji verimli ve iklim duyarlı yerleşme/yapılaşma için politika ve hukuki düzenlemelerin geliştirilmesi ve pilot projeler ile uygulamaya geçirilmesi
3 Enerji-etkin, iklim-duyarlı, sürdürülebilir kentsel yerleşim planlamasına yönelik usul ve esasların belirlenmesi ve pilot proje sonuçları kullanılarak sürdürülebilir kentsel planların uygulamaya geçirilmesi için çıktıların imar mevzuatına aktarılması
2015-2016
5 Yerel yönetimlerce imar planlarının iklime duyarlı yerleşim planları biçiminde hazırlanması
2013-2015
9
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2012-2023)6
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2012-2023), ülkenin enerji verimliliğine ilişkin olarak
bir dizi stratejik amaç belirlemektedir. Stratejik amaçlardan birincisi (SA-1) hizmet
sektörlerindeki enerji yoğunluğuna odaklanmaktadır. İkinci stratejik amaç ise, özellikle
bina sektöründeki enerji verimliliğini ele almakta ve bazı unsurları vurgulamaktadır: i)
Enerji verimliliği yüksek binaların enerji taleplerini ve karbon emisyonlarını azaltmak
ve ii) yenilenebilir enerji kaynakları kullanan sürdürülebilir çevre dostu binaları
yaygınlaştırmak, ifadesini kullanmaktadır. Altıncı stratejik amaç, kamu sektöründe
enerjinin verimli ve etkin kullanılmasını teşvik etmektedir. Yedinci stratejik amaç ise,
binalardaki enerji verimliliğini dolaylı olarak kurumsal yapı, kapasite ve işbirliklerinin
güçlendirilmesi, son teknoloji kullanımı ve farkındalığın artırılması ve başka kamu
finansman mekanizmalarının oluşturulması aracılığıyla iyileştirmeyi hedeflemektedir.
Aşağıda yer alan Tablo 3, strateji belgesinde yer alan SA 1, 2 ve 6’nın hedef ve
eylemlerini özetlemektedir:
Tablo 3. Enerji Verimliliği Stratejisi bina sektörü bağlantılı amaç, hedef ve eylemleri6
Hizmet Sektörü
SA-1 Hedef
Her hizmet alt sektöründe enerji yoğunlukları azaltılacaktır. Oranlar sektör paydaşlarıyla
yakın işbirliği içinde belirlenecektir ancak, her alt sektör için 2012-2022 döneminde %10
yoğunluktan az olmayacaktır.
Uygulama
Eylemleri
Yılda 5.000 TEP üzerinde enerji tüketen endüstriyel işletmelerde ve kullanım alanı 20.000
m2 ’nin üzerinde olan ticari binalarda enerji etütlerini periyodik olarak yapılacaktır (2014)
Hizmet sektöründe faaliyet gösteren özel işletmelerin bir enerji yönetim birimi oluşturmaları
ve bir enerji yöneticisi belirlemeleri zorunlu olacaktır (2013)
Enerji verimliliği artışı sağlayan yatırımlar teşvik edilecektir (2014)
Kamu Sektörü
SA-6 Hedef Kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde, yıllık enerji tüketimi 2015 yılına kadar %10 ve
2023 yılına kadar %20 azaltılacaktır (2014)
Uygulama
Eylemleri
Kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde enerji etütleri yapılarak verimlilik artırıcı projeler
hazırlanacak; bakım idameye ilişkin bütçe ödenekleri öncelikle bu projeler için
kullanılacaktır (2012)
Kamu kuruluşlarının, enerji kullanan mal ve hizmet alımları için asgari verimlilik sınırları
tanımlanacak ve bunların alım sırasında zaruri kriter olarak aranması için kamu alımları ile
ilgili mevzuatta veya şartnamelerde gerekli değişiklikler yapılacaktır. Enerji Kimlik Belgesi
olmayan ve Enerji Kimlik Belgesindeki enerji etiketi sınıfı, yeni binalar için tanımlanmış
asgarî sınır değeri karşılamayan binalar kiralanmayacaktır (2014)
Kamu alımları ve ilgili diğer mevzuatın revizyonu ile, kamu kuruluşlarının, EVD şirketleri ile
performans garantili ve uzun dönemli sözleşmeler yapabilmesine; bina ve işletmelerinde
6 Enerji Verimliliği Strateji Belgesi, 2012-2023, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Ankara, 2010
10
yapılan harcamaların sağlanacak tasarruflardan elde edilecek kaynaklarla karşılanması
suretiyle verimlilik artırıcı uygulamaları, gerektiğinde veya istendiğinde kamu kurumu
doğrudan finans kuruluşlarına borçlanmak veya EVD şirketleri finans kuruluşlarına
borçlanması şeklinde imkan sağlanacaktır (2014)
Tüm Binalar
SA-2 Hedef
2023 yılında, toplam kullanım alanı onbin metrekarenin (10.000 m2) üzerindeki ticari ve
hizmet binalarının tamamında, yürürlükteki standartları sağlayan ısı yalıtımı ve enerji verimli
ısıtma sistemleri bulunacaktır.
Uygulama
Eylemleri
Binalara azami enerji ihtiyacı ve azami emisyon sınırlaması getirilecektir. Yürürlükteki
mevzuatın AB uygulamaları paralelinde revize edilecektir (2015).
2017 yılından itibaren, karbondioksit salınım miktarları ilgili mevzuatta tanımlanan asgari
değerlerin üzerinde olanlara idarî yaptırım uygulanacaktır (2014).
SP-2 Hedef 2010 yılındaki yapı stoğunun en az dörtte biri (1/4) 2023 yılına kadar, sürdürülebilir yapı
haline getirilecektir.
Uygulama
Eylemleri
2017 yılından itibaren, kullanım alanı onbin metrekare (10.000 m2) üzerindeki ticari
binaların ve müstakil lüks konutların ve entegre konutların (Residence)
ruhsatlandırılmasında belgenin yayım tarihini takip eden onsekizinci (18) aydan itibaren
sürdürülebilir nitelik aranacaktır (2014).
Toplu konut projelerinde yenilenebilir enerji kaynaklarından, kojenerasyon veya
mikrokojenerasyon, merkezi ve bölgesel ısıtma ve soğutma ve ısı pompası sistemlerinden
yararlanma imkânları analiz edilecek ve bakanlık tarafından belirlenecek kriterler
çerçevesinde özendirilecektir. Konut maliyetinin en az %10’una denk gelen başvurular
teşvik edilecektir (2013).
2.1.3. AB Komisyonu İlerleme Raporlarındaki Ülke Taahhütlerinin
Değerlendirmesi
Türkiye tarafından AB üyeliği doğrultusunda atılan adımları değerlendiren AB
Komisyonu 6.İlerleme Raporu7, başka konuların yanısıra, ülke tarafından “Enerji
Verimliliği” alanında gösterilen çabaları da değerlendirmektedir. Rapora göre Türkiye,
ulusal enerji verimliliği eylem planını kabul etmediği ve Enerji Verimliliği Direktifi
(2012/27/EU) doğrultusunda hedef ve kilometre taşları olan net sektörel öncelikler
belirlemediği için beklenen ilerlemeyi göstermemiş olarak değerlendirilmektedir. Rapor
aynı zamanda Türkiye’yi, Binalarda Enerji Performansı Direktifi (2010/31/EU) ile ulusal
mevzuatını uyumlaştırma konusunda bir zaman çizelgesi belirlemediği için de
eleştirmektedir. Öte yandan Rapor, enerji verimliliği politikalarının uygulanması
amacıyla farklı bakanlıklar arasındaki koordinasyonun geliştirilmesi amacıyla
kurumsal yapının güçlendirilme ihtiyacına dikkat çekmektedir.
7 Avrupa Komisyonu Çalışma Belgesi, Türkiye 6. İlerleme Raporu, Brüksel, 2016
https://www.ab.gov.tr/files/pub/2016_progress_report_en.pdf
11
Söz konusu İlerleme Raporu’nda yer alan değerlendirmeler, Raporun yayın tarihi
itibariyle geçerli olmakla birlikte, Türkiye, AB enerji verimliliği müktesebatını kendi
ulusal mevzuatına aktarma konusunda yavaş da olsa ilerleme göstermektedir.
Örneğin, 27 Kasım 2017 tarihinde kabul edilen Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı,
02 Ocak 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır8. Plan, Türkiye tarafından
uygulanacak bir dizi eylem belirlemektedir. Bunların arasında enerji verimliliğinde
destek modellerinin daha etkin hale getirilmesi, sürdürülebilir finansman
mekanizmalarının geliştirilmesi, sürdürülebilir satın alma, kamu ve özel sektörde enerji
verimliliği kültürünün, farkındalığının ve bilincinin geliştirilmesi, yerinde üretim ve
tüketimin özendirilmesi, akıllı şehirlerin ve akıllı şebekelerin enerji verimliliği açısından
konumlandırılması, sanayide, ulaşımda ve tarımda enerji verimliliğinin arttırılması,
bölgesel ısıtma sistemlerinin yaygınlaştırılması, alternatif yakıt ve kaynakların enerji
verimliği çerçevesinde kullanımının çoğaltılması, sürdürülebilir çevre dostu yapıların
yaygınlaştırılması ve diğer tedbirler yer almaktadır. Dolayısıyla Plan, kapsamlı
miktarda yatay-kesişen ve sektörlere özgü tedbirler içermekle birlikte, uygulanması
halinde bina sektörünün karbonsuzlaştırılmasına önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
Sektörel Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının
Değerlendirilmesi
2.2.1. Sektörel gelişim eğilimleri
İnşaat sektörü, GSYH içinde sahip olduğu hatırı sayılır oranla, uzun zamandır
Türkiye’deki ekonomik kalkınmanın ön saflarında yer almaktadır. TÜİK verilerine göre,
sektör, 2016 yılında, hâlihazırdaki fiyatlar bazında 224,3 milyar ₺’lik bir katkı
sağlamıştır. Bu rakam, bir başka deyişle, GSYH’nın %8,6’sını teşkil etmektedir9.
Avrupa Uluslararası Müteahhit’lerine (EIC) göre, inşaat sektörü malzeme, ekipman,
ulaştırma ve benzeri unsurlardaki kullanım payı nedeniyle, aynı zamanda ekonominin
diğer bölümlerini de yakından ilgilendirmektedir. Sonuç olarak sektör bugün,
GSYH’nın yaklaşık %30 ve çalışan nüfus istihdamının da %10’unu sağlamaktadır
(Oxford Business Group).10
8 Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı 2017-2023, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Ankara, 2017
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/01/20180102M1-1-1.pdf
9 TÜİK, Yıllık Gayrisafi Yutiçi Hasıla, URL: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27817 Erişim tarihi: 08/05/2018
10 Oxford Business Group, 2016, Rapor: Türkiye 2015: Türkiye’nin inşaat sektörü, planlanmakta olan birkaç büyük projeyle,
ekonomi içindeki önemli rolünü devam ettiriyor)
(Oxford Business Group, 2016. The Report: Turkey 2015 - Turkey's construction sector to maintain its significant role in the
economy, with several large projects under way)
URL: https://oxfordbusinessgroup.com/overview/turkeys-construction-sector-maintain-its-significant-role-economy-several-
large-projects-under-way Erişim tarihi: 22/02/2018
12
Türkiye’nin büyüyen şehirleşme oranı (2017 sonu itibariyle %92,5) nedeniyle, bina
stokları da sürekli olarak artmaktadır. Şekil 1, 1954-2016 döneminde inşa edilen bina
sayısı ve toplam taban alanlarını göstermektedir. Verilerin gösterdiği üzere, 2000-
2016 döneminde bina sayısında sadece %40 artmış olmasına rağmen, aynı dönemde
taban alanları %124 oranında büyümüştür.
Şekil 1. 1954’den sonra inşa edilen bina sayısı ve taban alanları11
Varolan istatistiklere göre12, toplam bina stoğu içerisinde konutların oranı yaklaşık
%86 civarındadır ve bunu ticari binalar takip etmektedir. Stok içerisinde, kamu binaları
en küçük paya sahiptirler (Şekil 2).
Şekil 2. 1984 ve 2000 yıllarındaki bina türlerinin sayısı13
11
TUİK (2017), Yatırımcı türüne göre yeni binalar ve ekleri
12 Keskin, T., 2010, Türkiye’nin İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı’nın Geliştirilmesi Projesi Binalar Sektörü Mevcut Durum
Değerlendirmesi Raporu,
http://iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/Binalar%20Sektoru%20Mevcut%20Durum%20Degerlendirmesi%20Raporu.pdf Accessed:
20/02/2018
13 TÜİK (2001), Bina Anketi 2000.
13
Türkiye’nin 15-20 yaşından büyük ve yüksek miktarda olan bina grubu,
karbonsuzlaşma yolunda önemli bir sorun teşkil etmektedir. İlerleyen bölümlerde de
ele alınacağı üzere (Bölüm 2.3), 2000 yılından önce inşa edilen binalar, halihazırda
yürürlükte olan bina enerji düzenlemelerince belirlenen rakamların iki katı enerji
tüketmektedirler12,14. Aşağıda yer alan Şekil’de de görülebileceği üzere, varolan bina
stoğunun (1954’ten sonra inşa edilen) yaklaşık %70’i, 2000 yılından önce inşa
edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin sadece inşa edilmekte olan binalar için değil, aynı
zamanda varolan binalar için de politika tasarlaması ve uygulaması gerekmektedir.
Şekil 3. İnşaat dönemlerine göre bina sayı ve dağılımları (2016)11
2.2.2. Özel sektör bakış açısı
Bu alt-başlık kapsamında, özel sektörün düşük karbon konusundaki bakış açısının ele
alınması öngörülmüştür. Ancak, ilgili paydaşlardan gerekli katkı alınamadığı için,
bölüm tamamlanamamıştır. Önümüzdeki günlerde, kurumlarla toplantılar yapıldıktan
sonra ve paydaşlardan derlenecek veri ışığında, özel sektör bakış açısına dair
değerlendirme ayrıca hazırlanarak sunulacaktır.
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon
Azaltma Olasılıklarının Analizi
2.3.1. Bina sektörünün sera gazı emisyon eğilimleri
Türkiye’de 2015 yılında gerçekleştirilen en son sera gazı envanterine göre, toplam
ulusal sera gazı emisyonları, AKAKDO hariç, 475,1 Mt CO2-eşd ve AKAKDO dâhil
14
Türkiye’de Binalarda Enerji Verimliliğinin Teşvik Edilmesi Broşürü, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü ve BMKP
(Promoting Energy Efficiency in Buildings in Turkey Project Brochure, General Directorate of Renewable Energy and UNDP)
http://www.tr.undp.org/content/dam/turkey/docs/projectdocuments/EnvSust/UNDP-TR-
brosur_revize%20edilen_baskiyagiden0213.pdf?download Erişim tarihi: 21/02/2018
14
411,0 Mt CO2-eşd’dir.15 Emisyon değerleri 1990 yılıyla kıyaslandığında, sırasıyla,
%122 ve %124 oranında artmış bulunmaktadır.
2006 IPCC rehberlerine göre yapılan hesaplamaya göre, enerji sektörü %71,6
oranında katkı yaparak, ülkenin, AKAKDO hariç, toplam emisyonlarında en büyük
paya sahip olmaktadır (2015). Enerji sektöründen kaynaklanan emisyonlara, başka
unsurların yanısıra, bina sektöründen gelen emisyonlar da dâhildir. Endüstriyel işlem
ve ürün kullanımı (IPPU) sektörü %12,8 ile ikinci sırada yer almakta, tarım %12,1 ile
üçüncü ve atık sektörü de %3,5 katkı ile dördüncü sırada bulunmaktadır. Şekil 4’den
de görülebileceği üzere, enerji sektörü emisyonları, 1990 yılına kıyasla, 2015 yılında
%153 oranında artış kaydetmiştir.
Şekil 4. Türkiye’de sektörlere göre sera gazı emisyon eğilimleri (1990-2015)15
Enerji sektörünün sahip olduğu yapı doğrultusunda, 2015 yılında çevrim ve enerji
sektörü, sera gazı emisyonları içerisinde %40,8 ile en büyük orana sahiptir. Bunu
%22,6 ile ulaştırma sektörü, %17,2 ile imalat sanayi, %16,6 ile konut ve hizmet (bina)
sektörü ve %2,9 ile de tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörleri takip etmektedir (Şekil
5). Ancak, bu rakamların, emisyon salan kaynaklara göre tahsis edilen emisyonlar
olduğu ve , “doğrudan” emisyonları temsil ettiği de unutulmamalıdır. Eğer emisyonlar,
tüketim noktalarına tahsis edilen elektrikle bağlantılı emisyonları, “dolaylı” emisyonları
da kapsayacak olsaydı, konut ve hizmet (bina) sektörünün payı çok daha yüksek
olurdu.
15
Ulusal Sera Gazı Envanter Raporu 1990-2015, BMİDÇS Yıllık Bildirimi, Türkiye İstatistik Enstitüsü, Ankara, 2017,
http://unfccc.int/national_reports/annex_i_ghg_inventories/national_inventories_submissions/items/10116.php
15
Şekil 5. Sektörlere göre yakıt yakımından kaynaklı sera gazı emisyonları, 1990 (sol) ve 2015
(sağ)
Bina sektörünün doğrudan sera gazı emisyonları, 1990 yılına kıyasla, 2015 yılında
%105 oranında artış göstermekle birlikte (Şekil 6), toplam yanma kaynaklı emisyonlar
içerisindeki payı, aynı dönemde, %20,8’den %16,6’ya gerilemiştir (Şekil 5). Bina
sektörünün, ülkenin toplam sera gazı emisyonlarına katkısı 1990 yılında, AKAKDO
hariç, %12,7 iken, 2015 yılında %11,7 olarak görünmektedir (Şekil 6).
Şekil 6. Konut ve hizmet (bina) sektörü sera gazı emisyonları (1990-2015)
Bina sektörüne ait sera gazı emisyonlarında, 1990-2015 döneminde yaşanan artışın
temel nedeni bu sektörde enerji kaynağı olarak fosil yakıt tüketiminde yaşanan artıştır.
Bina sektörünün 1990 yılında, toplam enerji tüketimi 643 PJ iken, bu rakam, 2015
yılında 1354 PJ’e yükselmiştir. Böylesi bir artışa sebep olan en büyük etken, 1990-
2015 döneminde sektördeki fosil yakıt tüketiminin %194 artmış olmasıdır. Aynı
dönemde, yenilenebilir enerjinin payı da %41,5 oranında azalmıştır (Şekil 7).
Yenilenebilir enerjinin payı, 1990 ve 2015 yıllarında %49,4 ve %13,7 iken, fosil
yakıtların payı, aynı yıllar için, sırasıyla, %41,2 ve %57,6 olmuştur.
16
Şekil 7. Bina sektöründe enerji tüketimi
Şekil 7, üretilen bir birim enerji için açığa çıkan CO2 emisyonu olarak ifade edilen,
yakıtların CO2 emisyon yoğunluğunu göstermektedir. Bütün fosil yakıtlar arasında,
kömür en yüksek, doğalgaz ise en düşük CO2 emisyon yoğunluğuna sahiptir. IPCC
2006 sera gazı envanter kılavuzları uyarınca, biyokütle kaynaklı CO2, toplam ulusal
sera gazı emisyonlarına dahil edilmediğinden, binalarda tüketilen enerji kaynakları
içerisindeki biyokütle payının artırılması, sektördeki emisyon azaltımına önemli ölçüde
katkıda bulunacaktır.
Şekil 8. Türkiye’deki binalarda tüketilen yakıtların CO2 emisyon yoğunluğu
Türkiye’nin nihai enerji tüketimi içerisinde bina sektörünün payı, 2015 yılında %33’e
erişerek, sanayideki enerji tüketimini aşmıştır16. Bina sektöründeki enerji tüketim
rakamlarının, 2020 yılında, 2013 yılına kıyasla, mutlak değer olarak en az %50 daha
artacağı düşünülmektedir.5
16
BMİDÇS’ne Türkiye’nin 6.Ulusal Bildirimi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara, 2016,
https://unfccc.int/files/national_reports/non-annex_i_natcom/application/pdf/6_bildirim_eng_11_reducedfilesize.pdf
17
2.3.2. Bina sektöründe sera gazı emisyon azaltım olasılıkları
Bir önceki bölümde ele alınan bina sektörü değerlendirmesi, bina sektörüne ilişkin
politika oluşturulmasının, Türkiye’deki enerji talebi ve sera gazı emisyonları
içerisindeki büyüyen payı nedeniyle, aciliyet ve önceliğine dikkat çekmektedir.
Emisyon azaltım olasılıkları ülke piyasasında varolan pasif mimari, ileri düzey ısı
yalıtımı, yüksek verimlilikte ısıtma ve soğutma sistemleri, ileri ışıklandırma sistemleri,
enerji verimli evsel araç ve hizmet ekipmanları ve temiz su sistemleri gibi unsurlara
ilişkin mevcut teknoloji ve uygulamaların kullanımıyla bağlantılıdır. Söz konusu
teknoloji ve uygulamalar, hem inşaat döneminde hem de işletme aşamasında
kullanılabilmektedirler.
Binalardaki önemli bir emisyon azaltım olasılığı, varolan binalarda TS-825 “Binalarda
Isı Yalıtımı Kuralları Standardı” düzeyinde yalıtım yapılmasıyla elde edilebilmektedir.
GFK Türkiye tarafından, 2009 yılında gerçekleştirilen “Enerji Verimliliği Araştırması”na
göre, mesken binalarına temin edilen enerjinin %82’si ısıtma amaçlı kullanılmaktadır
ve bu binaların yalıtım oranları sadece %20’ler civarındadır. Özellikle, 2000 yılından,
yani TS-825 standardından önce inşa edilen bina stoğunun ısı performansı oldukça
düşüktür. Dolayısıyla, bu binalara yönelik enerji verimliliği tedbirleri ciddi enerji
tasarrufları ve sera gazı emisyon azaltım olasılıkları sağlayabilecektir.
Yeni binalar söz konusu olduğunda, inşaat aşamasından itibaren uygulanacak pasif
bina ve neredeyse sıfır enerji binası (nSEB) ilkeleri, enerji verimliliğinin artırılması ve
sera gazı emisyonlarının azaltılması için önemli tedbirler arasında yer alacaktır. Söz
konusu yaklaşımlar, Türkiye’de hâlihazırda başarılı biçimde uygulanmaktadır ve son
dönemde oluşturulan politikalar, piyasaları yavaş da olsa bu doğrultuda entegrasyona
yöneltmeyi amaçlamaktadır.
Hem yeni hem de varolan binalarda fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kullanımı
sektördeki sera gazı emisyonu azaltım çabalarına önemli ölçüde katkı
sağlayabilecektir. Örneğin Dikmen ve Gültekin (2011)17 tarafından yapılan bir
çalışmada, Türkiye’deki konut, ofis binası ve fabrikalara fotovoltaiklerin
yerleştirilebileceği ve bunun yılda 40 milyar kWs üretebileceğini öne sürmektedirler.
Bu rakam, konutların elektrik talebine neredeyse eşit bir elektrik teşkil etmektedir.
Binalardaki ısı verimliliğini artırmaya yönelik yalıtımlara ek olarak, evlerdeki verimsiz
cihazların değiştirilmesi de önemli bir emisyon azaltım potansiyeli oluşturmaktadır.
Şekil 9, Türkiye’de, 1990-2014 döneminde, elektrikli ev araçlarından kaynaklanan
ortalama elektrik tüketimini göstermektedir. Şekilden de anlaşılabileceği üzere, bu
dönemde tüketim rakamları yıllık %4,8 oranında artış göstermektedir. Dolayısıyla,
böylesi bir gidişatın dönüştürülmesi, önemli ölçüde elektrik tasarrufu sağlarken, sera
17
Dikmen ve Gültekin, 2011. Sürdürülebilirlik Kapsamında Binalarda Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı, Bilim ve
Tasarım Mühendisliği Dergisi. Vol:1 No:3 s.96-100, 2011. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/195367
18
gazı emisyonlarını da azaltmaya katkı sağlayacaktır. Bu doğrultuda mevcut teknolojik
olasılıklar LED ışıklandırma ve enerji performansı A+’ın üzerinde olan evsel
araç/gereçlerin kullanılmasıdır.
Şekil 9. Elektrikli evsel gereçlerin ortalama elektrik tüketimi ve satın alma gücü paritesine (ppp)
göre katma değer biriminden hizmet sektörünün elektrik yoğunluğu (1990-2014)18
Benzer biçimde, önemli bir potansiyel de ticari ve kamu binalarında elektrik
verimliliğinin iyileştirilmesi ve elektrik tasarrufuyla bağlantılıdır. Bu binalar meskenlere
kıyasla rakamsal olarak daha az olsalar da, enerji sektörü tüketimine önemli ölçüde
katkı vermektedirler. Şekil 9, Türkiye’de, 1990-2014 dönemindeki satın alma gücü
paritesine (ppp) göre katma değer biriminden ticaret sektörünün elektrik yoğunluğunu
göstermektedir. Şekilde aynı zamanda, mesken binaların elektrik yoğunluğuna benzer
biçimde, bu dönemde ticari elektrik yoğunluğu yıllık %4,4 oranında büyüdüğü
gösterilmiştir. Bu sektördeki enerji talebinin azaltılma olasılıkları, bu binalarda ısınma,
soğutma ve havalandırma sistemleriyle birlikte kullanılan cihazların (veri merkezler,
yazıcılar, faks makinalar gibi) enerji performanslarının iyileşmesiyle bağlantılıdır.
Toplamda, enerji verimliliği ve sera gazı emisyon azaltım potansiyelleri, hem ticari hem
de mesken binalarında benzer biçimde yüksektir ancak, uygulamalar teknoloji, talep
ve finansal ihtiyaçlar doğrultusunda farklılık göstermektedir.
Yukarıda ele alınan sera gazı emisyon azaltım olasılıkları, ancak halkın enerji
verimliliğini ve iklimin korunmasını bir kültür olarak benimsemesi halinde ve Türkiye’nin
düşük karbonlu bir ekonomiye dönüşmesiyle gerçekleşebileceklerdir. Ele alınmış olan
18
Dünya Enerji Konseyi (World Energy Council) veritabanı. https://wec-policies.enerdata.net/ Erişim tarihi: 27/02/2018.
19
olasılıkların, engel ve fırsatlar bağlamındaki analizi, Proje’nin ilerleyen aşamalarında
detaylı olarak yapılacaktır.
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör
Politikalarının İyileştirilmesi Önerileri
Raporun bu Bölümü’nde de gösterilmekte olduğu üzere, Türkiye’deki bina sektörü,
artan nüfusa daha fazla konut birlikte hizmet sektörüne daha fazla taban alanı
sağlamak amacıyla hızla büyümektedir. Şehirleşme süreci, enerji tüketimini kırsal
alanlara kıyasla katlayarak artırmakta, gelişen yaşam standartları enerji tüketim ve
sera gazı emisyonlarını yükseltmektedir. Bütün bu unsurlar da, belli bir istikrara
oturmaktan hala uzak görünmektedir. Bunun anlamı ise, bina sektörü enerji tüketimiyle
bağlantılı sera gazı emisyonlarının sınırlanması amacıyla, Türkiye’nin son derece
iddialı azaltım politikaları tasarlama ve uygulama gibi bir zorlukla karşı karşıya
kalmakta olduğudur.
Daha önce de ifade edildiği üzere, Türkiye, referans senaryoya kıyasla (BAU), 2030
yılında sera gazı emisyonlarını %21 oranında azaltmayı taahhüt eden INDC belgesini
sunmuş bulunmaktadır. Ancak, söz konusu hedef AKAKDO dahil emisyonları
kapsamaktadır, 1990 seviyelerine kıyasla, hedefin %348 artış eşdeğeri olacağı
anlamına gelmektedir19.
Önceki bölümlerde bahsedilmiş olan ulusal strateji belge ve planları, bina sektörünün
bazı bölümleri için bir takım enerji ve iklim bağlantılı hedefler içermektedir ve bunların
uygulanması için bazı eylemler tanımlamaktadır. Söz konusu hedef ve eylemler iyi bir
başlangıç olmakla birlikte, birçoğunun 2015, 2018 ve/veya 2023’de gerçekleşmiş
olmaları beklenmektedir. Oysa hedeflerin/eylemlerin gerçekleşip gerçekleşmediğine
dair kanıt eksiklikleri bulunmaktadır. İlgili bölüm yazarının da belirttiği üzere, söz
konusu taahhütler için, ülkenin ilerlemesini düzeltmek adına son derece faydalı
olabilecek, herhangi bir ilerleme ve/veya değerlendirme raporu ya da başarı ve
kısıtlayıcı nedenler değerlendirmesi öngörülmemiştir. Bu sonuç, Türkiye’deki politika
tasarım ve oluşturma süreçlerine daha güçlü uygulama, izleme, raporlama ve yürütme
mekanizmaları eklenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.
Ulusal mevzuat gözden geçirme çalışmalarından anlaşılmakta olduğu üzere, Türkiye,
bina standartları ve zorunlu bina etiketleme ve sertifikasyonu gibi düzenlemeler içeren
AB enerji verimliliği müktesebatının gerektirdiği düzenleyici politikaların aktarımında
ciddi ilerlemeler sağlamış bulunmaktadır. Ancak, bu tür düzenlemeler, güncellenmeye
devam ettikleri ve sık denetlendikleri sürece yeni binalar için oldukça iyi sonuç
vermekle birlikte, varolan binalardaki sera gazı emisyonlarının azaltımı açısından
19
http://www.climate-transparency.org/g20-climate-performance/g20report2017/country-profiles Erişim tarihi: 23/02/2018
20
yetersiz kalmaktadırlar. Dolayısıyla, AB enerji verimliliği mevzuatınca gerekli kılınan
bina tadilat strateji tasarımları, finansal mekanizların geliştirilmesi – ya enerji
verimliliğini zorunlu tutan programlar ya da alternatif yaklaşımlar ve diğer kolaylaştırıcı
politikalar gibi hâlihazırda kapsamlı olarak çalışma yapılmamış konularda daha fazla
çaba gösterilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Öte yandan, enerji verimliliğine yatırım yapılma isteksizliğinin aşılması amacıyla,
toplum, ticaret dünyası ve kamu sektörünün kapasitesini geliştirmeye yönelik daha
fazla politika geliştirilmelidir. Türkiye’nin enerji bağımlığıyla mücadele kapsamında
fosil yakıtlarıyla yerel enerji üretimi için teşvik veriyor olması bir taraftan toplum için
faydalıyken, diğer taraftan dezavantajlar teşkil etmektedir. Böylesi enerji
fiyatlandırmaları, hane ve ticaret tesislerinin enerjiye dair gerçek maliyetleri fark
edememelerine, ekonomik mantığı kavrayamamalarına ve enerji verimliliğine yatırım
yapma motivasyonlarının düşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, ülkede artacak
enerji fiyatlarına rağmen faturaların nasıl düşürülebileceğini anlatan bilgi
kampanyalarıyla birlikte hareket edecek bir tarife reformuna ihtiyaç duyulmaktadır.
Burada ele alınan olasılıkların engel ve fırsatlar boyutunda detaylı analizleri Proje’nin
ilerleyen aşamalarında gündeme alınacaktır.
21
3. Atık Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı Emisyon
Azaltım Hedefleri
Atık sektörü, metan (CH4) ve nitröz oksit (N2O) üreten ana sektörlerden birisi olarak,
iklim değişikliği ve küresel ısınmada önemli bir role sahiptir. Katı atıkların bertaraf
edilmesi (“sıhhi” /kontrollü düzenli depolama ya da “vahşi” /açık atık depolama
sahaları) ile atık su arıtma ve deşarj sistemleri (belediyeye ait veya endüstriyel), atık
sektörüne dayalı sera gazı emisyonlarına katkı yapan başlıca unsurlardır.
Türkiye’ nin INDC belgesi, atık sektöründe uygulanacak aşağıdaki plan ve politikaları
içermektedir:
Katı atıkların düzenli depolama sahalarına gönderilmesi,
Enerji kaynağı olarak kullanma amacıyla ikincil hammaddelerin ayıklanması ya
da atıklardan ayrılarak yeniden kullanımı, geri dönüşüm ve diğer süreçlerin
kullanımı,
Atıkların geri dönüşümü, biyolojik kurutma, biyo-metanizasyon, kompost, ileri
termal süreçler veya yakma gibi prosesler kullanılarak atıktan enerji elde
edilmesi,
Düzenli ve düzensiz atık depolama sahalarından kaynaklanan metan gazlarının
kullanımı,
Endüstriyel simbiyosis yaklaşımıyla başka sektörlerde sanayi atıklarının
alternatif hammadde ya de yakıt olarak kullanılması,
Besi ve tavuk çiftliklerinden kaynaklanan atıkların kullanımını sağlayacak
çalışmaların yapılması,
Düzensiz atık sahalarının rehabilitasyonu ve atıkların düzenli depolama
sahalarına gönderilmesinin sağlanması2,
INDC belgesinde yer alan atık bölümünü destekleyen başka bazı belgeler de bir
sonraki Bölümde ele alınmaktadır.
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin
Gözden Geçirilmesi
Katı atık bertaraf ve atıksu arıtımı ve deşarjı, atık sektörü bağlantılı sera gazı
emisyonlarının ana kaynaklarıdır. Türkiye’de varolan atık mevzuatı, politika ve strateji
belgelerinde, sera gazı emisyon azaltımına yönelik herhangi bir doğrudan hedef ya da
yükümlülük bulunmamaktadır. Ancak, hem katı atık hem de atıksu miktarlarının
azaltılması, atıkların düzenli depolama sahalarından uzaklaştırlıması, düzenli
depolamanın yerini alması amacıyla atıkların biyolojik geri kazanımını artırmak,
düzenli depolama sahaları ve atıksudan kaynaklı metan gazlarının kullanılması veya
yakılması, eski çöplüklerin rehabilitasyonu, kaynakta ayrıştırma ve belediye atık
22
toplama sisteminin iyileştirilmesi ve atıksu arıtımında azot giderme teknolojileri
kullanımının arttırılması atık sektörü kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltılmasına
katkı sağlamaktadır. Bu Bölümde, yukarıda ele alınan eylem ve uygulamalarla
bağlantılı sektörel politika belgeleri gözden geçirilmektedir.
Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı (2016 – 2023)
Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı (UAYEP), Türkiye’deki atık yönetimine ilişkin 81
ilde atık yönetimi mevcut durumu analiz edilerek, atık yönetim sisteminde iyileştirilmesi
veya geliştirilmesi gereken hususlar ve bunlara bağlı olarak 2023 yılına kadar
yapılması gereken faaliyetleri kapsamaktadır. Plan, AB müktesebatının ulusal çevre
mevzuatına aktarılması ve bu mevzuatın uygulanması doğrultusunda hazırlanmıştır.
Plan, toplamadan malzeme geri dönüşümü, enerji geri kazanımı ve belediye atıkları,
ambalaj atıkları, tıbbi atık, özel atıklar (atık elektrikli ve elektronik ekipman, atık pil ve
aküler, atık yağlar, gibi), tehlikeli atıklar ve inşaat&yıkıntı atıkları gibi çeşitli atıkların
nihai bertarafına kadar bütün atık yönetimi döngüsünü incelemektedir. Belge,
05.12.2017 tarihinde yayınlandığından bu yana kamunun da erişimine açıktır (ÇSB
internet sayfasında yayındadır). Plan, çevresel tahribat ve doğal kaynakların hızla yok
olmasını engellemek için ülke genelinde bir “sürdürülebilir atık yönetimi stratejisi”
çerçevesi oluşturmayı amaçlamaktadır. Öte yandan, atık malzemelerin geri
kazanımıyla da ekonomik kalkınmaya olumlu yönde katkı yapmayı hedeflemektedir.
Plan, bazı nitel ve nicel hedefler içermektedir:
2014 yılında %5,3 olan kaynağında ayrı toplanan ambalaj atığı oranını 2023
yılında %12’ye yükseltmek,
2014 yılında %0,2 olan belediye atıklarının biyolojik yöntemler ile geri kazanım
oranını 2023 yılında %4’e yükseltmek,
2014 yılında %5,4 olan belediye atıklarının mekanik biyolojik prosesler ile geri
kazanım oranını 2023 yılında %11’e yükseltmek,
2014 yılında %0,3 olan belediye atıklarının termal yöntemler ile geri kazanım
oranını 2023 yılında %8’e yükseltmek,
2014 yılında %88,7 olan belediye atıklarının depolama yöntemi ile bertaraf
oranını 2023 yılında %65’e düşürmek,
Vahşi Döküm sahalarının rehabilite edilmesi
İnşaat yıkıntı atıkları ve hafriyat toprağı yönetiminin ülke genelinde
yaygınlaşmasını sağlamak,
Özel atıkların yönetiminde toplama ve geri kazanım verimini arttırmak,
Tehlikeli atıkların geri kazanım ve bertarafı için ilave tesis yatırımlarının
arttırılmasını sağlamak.
23
Atıksu Arıtma Eylem Planı (2015 - 2023)
Atıksu Arıtma Eylem Planı (AAEP), 25 nehir havzasında kirlilik durumu, baskı ve
etkiler, atıksu altyapı sorunlarına ilişkin mevcut durum, mevzuat ve teşkilat yapısı,
atıksu sorunlarıyla mücadele konusunda bugüne kadar izlenen politika, yapılan ve
yapılacak harcamalar ile atıksu sorunlarıyla mücadelede karşılaşılan sıkıntı ve
darboğazları ele almaktadır. Belge, 26.01.2016 tarihinden bu yana erişime açıktır
(ÇSB internet sayfasında yayınlanmaktadır).
AAEP, 10.Kalkınma Planı ve ÇSB Stratejik Planı doğrultusunda, Türkiye’deki atıksu
arıtma kapasitesini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Plan aynı zamanda, atıksuların
yeniden kullanımı ve iklim değişikliğinin azaltılmasına da katkı veren temiz
teknolojilerin atıksu arıtma tesislerinde kullanılmasını teşvik etmektedir. Plana ait bazı
hedefler aşağıda sıralanmaktadır:
2017 yılı sonuna kadar belediye sınırları içerisinde yaşayanların %85’ine atıksu
ve kanalizasyon hizmeti sağlamak20
2023 yılı sonuna kadar belediye sınırları içerisinde kanalizasyon ve atıksu
arıtma hizmeti oranının %100 olmasını sağlamak,
2023 yılı sonuna kadar 1418 adet kentsel atıksu arıtma tesisinin tamamlanarak
işletmeye alınması
2023 yılı sonuna kadar 83 adet kentsel atıksu arıtma tesisinin yenilenmesi
Ön-arıtması yapılmış veya arıtılmış sanayi atıksularının ülke genelinde
belediyle atıksu toplama sistemlerine bağlanması
Tam maliyet temelli atıksu tariflerinin uygulanması
10. Kalkınma Planı (2014- 2018)3
Atık sektörüne ilişkin amaçlar:
Şehirlerde kanalizasyon ve atık su arıtma altyapısı geliştirilecek, bu altyapıların
havzalara göre belirlenen deşarj standartlarını karşılayacak şekilde
çalıştırılmaları sağlanacak, arıtılan atık suların yeniden kullanımı
özendirilecektir.
Katı atık yönetimi etkinleştirilerek atık azaltma, kaynakta ayrıştırma, toplama,
taşıma, geri kazanım ve bertaraf safhaları teknik ve mali yönden bir bütün
olarak geliştirilecek; bilinçlendirmenin ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesine
öncelik verilecektir. Geri dönüştürülen malzemelerin üretimde kullanılması
özendirilecektir.
20
TÜİK verilerine göre, belediye nüfuslarının %74,8’ine atıksu arıtma tesisi ve %89,7’sini de kanalizasyon hizmeti
alabilmektedir.
24
Atık sektörüne ilişkin hedefler:
Atıksu arıtma tesisiyle hizmet edilen belediye nüfusunun toplam belediye
nüfusuna oranının 2018 yılı sonuna kadar %85 olması planlanmaktadır21
Düzenli depolamadan yararlanan belediye nüfusu oranının 2018 sonuna kadar
%80 olması planlanmaktadır22
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010 – 2023)4
Ulusal İklim Değişikliği Strateji (UİDS) belgesinin atık bölümünde stratejiler kısa, orta
ve uzun vade olarak üç parçaya ayrılmış bulunmaktadır:
Kısa vade:
Belediye atıkları ile ilgili mevzuat uyumlaştırma çalışmaları 2010 yılı sonuna
kadar tamamlanacaktır23
Orta vade:
Atık Eylem Planı (2008-2012) kapsamında yeniden kullanım ve atık geri
kazanım miktarı artırılacaktır
2012 yılı sonuna kadar ülkemizde 104 düzenli depolama tesisi kurulacak ve
üretilen belediye atıklarının %76’sı düzenli depolama tesislerinde bertaraf
edilecektir24
Uzun vade:
Atık yönetiminde kaynağında azaltma, yeniden kullanım, geri dönüşüm ve
kazanımı sıralaması daha etkin uygulanacaktır
Düzenli depolama tesislerine giden organik madde miktarı azaltılacak,
biyobozunur atıklar enerji veya kompost üretimine yönlendirilecektir
Depolama tesislerinden kaynaklanan gazlar toplanıp doğrudan veya işlenerek
enerji üretiminde kullanılacak, eğer kullanılamıyorsa yakılarak bertaraf
edilecektir
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (2011 – 2023)5
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (UİDEP), atık sektörüne yönelik amacı “etkin atık
yönetiminin sağlanması” olarak tanımlamaktadır. Bu amaç kapsamında da, bir dizi
hedef ve eylem tanımlanmaktadır. Plan zamanlaması belirlenmiş sonuç, fayda, çıktı
21
TÜİK 2016 verilerine göre, belediye nüfuslarının %74,8’ine atıksu arıtma tesisi hizmeti verilmektedir
22 TÜİK 2016 verilerine göre, toplam nüfusun %92,5’ine atık toplama hizmeti verilmekte ve toplanan atığın %61,2’si düzenli
depolama ve %9,8’i de geri kazanım tesislerine gitmektedir
23 Atık Yönetimi Yönetmeliği’nin 2015 yılında kabul edilmesiyle birlikte uyumlaştırma tamamlanmıştır
24 TÜİK 2016 verilerine göre, Türkiye’de toplam 83 adet düzenli depolama tesisi bulunmaktadır ve toplanan belediye atıklarının
%61,2’si düzenli depolama sahalarında bertaraf edilmektedir
25
ve performans göstergeleri, sorumlu taraflar, koordinasyon ve ilgili kurum kavramlara
da yer vermektedir.
Atık sektörü için Plan’da yer alan hedef ve eylem alanları aşağıda özetlenmektedir:
Hedef 1: 2005 yılı baz alınarak düzenli depolama tesislerine kabul edilecek
biyobozunur atık miktarının, 2015 yılına kadar ağırlıkça %75’ine, 2018 yılına kadar
%50’sine, 2025 yılına kadar %35’ine indirilmesi25.
Eylem Alanı 1. 1: Belediye/Belediye Birlikleri tarafından Entegre Atık Yönetim
Planları’nın (EAYP) hazırlanarak uygulamaya konulması.
Eylem Alanı 1. 2: Atık Yönetim Birlikleri kurumsal yapısının güçlendirilmesi.
Eylem Alanı 1. 3: EAYP uygulamalarının izlenmesi ve denetlenmesine yönelik
kurumsal kapasitenin geliştirilmesi.
Hedef 2: 2023 yılı sonuna kadar ülke genelinde entegre katı atık bertaraf tesislerinin
kurulması ve belediye atıklarının %100’ünün bu tesislerde bertaraf edilmesi.
Eylem Alanı 2.1: Ulusal mevzuat ve AB müktesebatına uygun atık yönetimi ile katı
atık bertaraf tesislerinin kapasitesinin geliştirilmesi.
Eylem Alanı 2.2: Düzenli depolama sahalarında oluşacak depo gazının
değerlendirilmesi.
Hedef 3: Ambalaj Atığı Yönetim Planlarının tamamlanması.
Eylem Alanı 3.1: Atıklarının kaynağında ayrı toplanmasının etkin uygulanması.
Hedef 4: AB ile uyumlu Entegre Atık Yönetimi anlayışı ile Katı Atık Ana Planı
(KAAP/2010) kapsamında öngörülen geri kazanım tesislerinin kurulması.
Eylem Alanı 4.1: Kompost ve biyometanizasyon tesislerinin yaygınlaştırılması.
Eylem Alanı 4.2: Atık azaltım politikasının desteklenmesi.
Hedef 5: 2023 yılına kadar vahşi depolama sahalarının %100’ünün kapatılması.
Eylem Alanı 5.1: Vahşi depolama sahalarının rehabilitasyon çalışmalarının
yapılması.
Yukarıda ele alınan strateji belgeleri ve eylem planlarına ek olarak, Atıkların Düzenli
Depolanması Yönetmeliği (2010), “Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden itibaren 5
yıl içerisinde depolanacak olan biyobozunur atık miktarı, 2005 yılında üretilen toplam
biyobozunur atık miktarının ağırlıkça %75’ ine, 8 yıl içinde % 50’ sine ve 15 yıl içinde
ise %35’ine indirilir” ifadesine yer vermekte ve Atık Yönetimi Yönetmeliği (2015 –
25
Atıkların Düzenli Depolanması Yönetmeliği hedefi (2010).
26
güncelleme 2017) de organik ve geri dönüştürülebilir atıklar için ikili toplama sistemi
öngörmektedir.26
Sektörel Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının
Değerlendirilmesi
Türkiye’nin en son sera gazı envanterine göre (NIR, 2017)15, atık sektörü kaynaklı
toplam sera gazı emisyonları 2015 yılında, 16,9 Mt CO2-eşd olarak gerçekleşmiştir.
Bu rakam, toplam sera gazı emisyonlarının %3,5’sına denk gelmektedir (AKAKDO
hariç). 2015 yılından itibaren emisyonların 2006 IPCC Kılavuzlarına göre
hesaplanması zorunlu hale gelmiş ve atık bertaraf alanları için veriler geriye dönük
olarak güncellenmiştir. Bu doğrultuda, Katı Atık Bertarafı kaynaklı emisyon oranları
yeni rehbere göre, 1990-2013 dönemi için yeniden hesaplanmıştır27. Söz konusu
döneme ait yapılan yeni hesaplamaya göre, 1990-2015 döneminde, atık sektörü sera
gazı emisyonlarında %52,2 artış olmuştur.
Atık sektörü kaynaklı sera gazı emisyonlarının ana kaynaklarını, katı atık bertarafı ve
atıksu deşarj ve arıtımı oluşturmaktadır. 2015 yılında, atık sektörü kaynaklı sera gazı
emisyonlarının %73,8’i “katı atık bertarafı” ve %26,1’i de “atıksu arıtımı ve deşarjından”
kaynaklanmıştır. “Atıkların açıkta yakılması” ve “atıkların biyolojik arıtımları” kaynaklı
emisyonlar, atık sektörü emisyonlarının sadece %0,1’i gibi bir rakama denk
geldiğinden, göz ardı edilebilir niteliktedir. Aşağıda yer alan Şekil 10, 1990-2015
döneminde atık sektörü faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını
göstermektedir.
26
Bugüne kadar her iki gereklilik uygulaması için de kısıtlı ilerleme kaydedilmiştir.
27 Toplam sanayi atık miktarı, 2016 yılı envanterlerine kadar, atık bertaraf alanlarından kaynaklı metan emisyon hesaplamaları
için kullanılmıştır. Ancak, TÜİK tarafından gerçekleştirilen atık istatistik araştırmalarına dayalı ülkeye özgü düzenli depolama
sahalarında bertaraf edilen sanayi atık miktarlarından anlaşıldığı üzere, önemli miktarda sanayi atığı belediye atıklarına dâhil
edilmekte olduğu ve zaten hesaplamaya sanayi atıklarının toplam miktarı değil, biyojenik bölümünün dâhil edilmesi gerektiği
ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, 1990-2013 yılları için, katı atık bertaraf sahaları kaynaklı CH4 emisyonları yeniden hesaplanmıştır.
Bir önceki envanterle karşılaştırıldığında, 2013 yılında CH4 emisyonları %45,1 oranında (9 707,34 kt) ve 1990 yılında da %30,6
oranında azalmıştır (2 962,18 kt). Örnek olarak, Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (UİDEP), atık bölümünde atık sektörü
kaynaklı sera gazı emisyonları, enerjiden sonra, ikinci büyük emisyon kaynağı olarak anılmaktadır (33.8 Mt CO2-eşdeğeri, 2009
yılında). Bügünkü güncellenmiş veri ışığında, atık sektörü emisyonları 2009 yılında 17.9 Mt CO2 eşdeğeridir (önceki yönteme
kıyasla neredeyse yarı yarıya).
27
Şekil 10. Atık sektörü sera gazı emisyonları (1990-2015)
Türkiye’deki atık sektörü son on yıl boyunca, özel sektör yatırımları da dâhil olmak
üzere, sürekli olarak büyüme göstermiştir. Belediye atıklarının bertarafı için 1994
yılındaki temel yöntem, atıkların kompostlanması ya da diğer herhangi bir biyolojik geri
kazanım yönetimi kullanılmaksızın, vahşi depolamaydı ve sadece 2 adet düzenli
depolama sahası mevcuttu. Düzenli atık depolama sahalarının sayısı 2007 yılında
32’ye yükseldi ve son UAYEP’e (2016-2023) göre, 2016 yılı sonu itibariyle, düzenli
atık depolama sahası sayısı 83’e çıktı. Söz konusu düzenli depolama sahalarına
toplam belediye atıklarının %61,2’si gönderilmekte ve sahalar 81 ilin 59’una hizmet
vermektedir. YEKDEM28 mekanizması tarafından desteklenmelerini takiben, son beş
yıl içerisinde düzenli atık depolama sahalarında metan gazı toplama ve elektrik üretim
tesisleri de popüler hale geldi. Düzenli depolama sahalarındaki deponi gazı üretimi
(toplanan gaz) ve atıksu arıtımı kurulu kapasitesi 200 MWe’nin üstüne çıktı ve enerji
tesisleri için diğer biyolojik geri kazanım dâhil, 1,5 milyon MWh29 yıllık üretim
kapasitesine ulaşıldı. Atıkların biyolojik arıtımı da gelişmekte olan bir alandır.
Hâlihazırdaki kapasite çok tatmin edici olmayan 1,5 Mt düzeyindedir. Kaynakta
ayrılmış belediye atıkları için 8 biyolojik atık geri kazanım tesisi (6 kompostlama, 2
biyo-metanizasyon), karma belediye atıkları için 6 mekanik ve biyolojik arıtma tesisi (1
kompostlama, 4 biyo-metanizasyon, 1 biyo-kurutma) ve yine endüstriyel atıklar için de
28
YEKDEM, 2013 yılında yürürlüğe giren Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesi Yönetmeliği
kapsamında düzenlenen bir yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi destek mekanizmasıdır. Düzenli depolama
sahası gazından elektrik üreten tesisler, elektrik şebekesine satışı 13,3 ABD Doları/kWs fiyat garantisiyle desteklenmektedir.
Herhangi bir yerel ekipman teşviği bulunmamaktadır.
29 YEKDEM (2018), http://www.epdk.org.tr/TR/Dokumanlar/Elektrik/Yekdem/2018
28
1 ortak yakma tesisi mevcuttur. Söz konusu biyolojik geri kazanım tesisleri,
Türkiye’deki 81 ilin sadece 12’sinde bulunmaktadır (UAYEP 2016) 30.
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen Türkiye’de halen 800 vahşi depolama (düzensiz
depolama) sahası söz konusudur (UAYEP 2016). TÜİK verilerine göre de31, 2016
yılında, toplam belediye atıklarının %29’u bu sahalarda bertaraf edilmektedir.
Türkiye’nin 81 ilinden 22’sinde düzenli atık depolama sahası bulunmamaktadır.
Türkiye’deki birçok belediye atık yönetimi sorumluluklarını özel sektöre ihale etme
eğiliminde olduğundan, YEKDEM gibi mekanizmalarla da desteklenen özel sektör katı
atık proje yatırımları artış göstermektedir. Özel sektör genellkle Belediyelerle yaptıkları
yap-işlet-devret (YİD) sözleşmeleriyle, eski vahşi depolama alanlarının
rehabilitasyonu ve uzun vadeli (49 yıla kadar) kullanımına odaklanmaktadır. Kamu-
özel sektör ortaklıkları (PPP), düzenli atık depolama sahası gazı kullanımı, biyolojik
geri kazanım ve enerjiden atık tesisleri dahil, bir şehir veya bölge için entegre atık
yönetimi projeleri olarak görülmektedirler. Aşağıda yer alan Tablo 4, Türkiye’deki
düzenli atık depolama sahası gazı ya da atıksu arıtımından biyogazla beslenen atıktan
enerji tesislerinin güncel listesini sunmaktadır.
Tablo 4. Türkiye’deki WtE tesisleri listesi (sadece düzenli depolama veya atıksu gazından
enerji)29
Tesis Adı Kurulu
kapasite
(MWe)
Yıllık üretim
kapasitesi
(kWh)
Arel Enerji Manavgat Biyokütle Tesisi 3,600 25.200.000
Arel Enerji Biyokütle Tesisi 2,400 26.670.000
Arel Yenilenebilir Enerji Isparta Biyokütle Tesisi 2,826 19.740.000
Atlas Osmaniye Düzenli Depolama Gazından Elektrik Tesisi 3,120 21.840.000
Hatay Gökçegöz Düzenli Depolama Gazı Enerji Santrali 4,239 39.564.000
Kumkısık Lfg Enerji Santrali 0,635 5.080.000
Pamukova Biyogaz Enerji Santrali 1,400 9.670.000
Amasya Düzenli Depolama Gas to Electricity Tesisi 1,200 12.859.000
Trabzon Rize Düzenli Depolama Gazından Enerji Santrali 4,350 29.673.000
Gaziantep B.B. Düzenli Depolama 5,655 48.859.000
Bolu Düzenli Depolama Biyogaz Projesi 1,131 8.143.200
Malatya 1 Düzenli Depolama Gazından Elektrik Tesisi 1,200 16.800.000
30
Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı 2016-2023, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara, 2016, http://cygm.csb.gov.tr/ulusal-
atik-yonetimi-ve-eylem-plani-2016-2023-hazirlandi.-haber-221234
31 TÜİK (2016), http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24876 Erişim Tarihi: 20/02/2018
29
Şanlıurfa Enerji Santrali 6,240 43.680.000
Her Enerji Kayseri Düzenli Depolama 5,782 35.000.000
Itc Adana Enerji Tesisi 15,565 108.955.000
Itc Antalya Biyokütle Tesisi 14,150 99.050.000
Itc Bursa Hamitler Tesisi 9,800 85.848.000
Itc Aksaray Tesisi 1,415 9.905.000
Itc-Ka Biyokütle Gazlaştırma Tesisi 10,850 75.950.000
ITC-KA Elazığ Tesisi 2,830 15.848.000
Sincan Çadırtepe Enerji Santrali 19,824 138.768.000
ITC-KA Çarşamba Tesisi 1,415 7.294.000
Aslım Enerji Generation Tesisi 5,660 44.224.000
Karma Enerji Santrali 1,487 10.409.000
Kipaş Kâğıt Biyokütle Enerji Tesisi 1,200 8.400.000
Konya Atıksu Arıtma Tesisi Biyogaz Tesisi
Elektrik Üretim Santrali
2,436 18.350.000
Dilovası Düzenli Depolama Biyogaz Enerji Santrali 2,126 14.882.000
Kocaeli Düzenli Depolama Biyogaz Enerji Santrali 5,445 45.556.000
Mas 1 Yenilenebilir Enerji Tesisi 2,395 16.765.000
Malatya Gazlaştırma Yakma Tesisi 4,000 28.000.000
Sivas Düzenli Depolama Gazdan Elektrik Tesisi 2,830 19.782.000
İskenderun Düzenli Depolama Gazdan Elektrik Tesisi 4,233 29.673.000
Kömürcüoda Biyogaz Projesi 14,150 118.860.000
Odayeri Biyogaz Projesi 33,807 236.649.000
Maraş Biyokütle Tesisi 4,800 33.600.000
Samsun Avdan Biyogaz Tesisi 6,000 58.800.000
Vesmec Kırk-Kab 1 Biyogaz Enerji Santrali 1,200 8.294.400
Kırıkkale Düzenli Depolama Gazı Enerji Santrali 1,003 7.021.000
Özel sektör inisiyatifleri, daha çok ambalaj ve pil ve aküler, ömrünü tamamlamış
lastikler ve atık yağlar gibi diğer özel atık türleri için olan üretici sorumluluğu
programları için de gelişmektedir. Geri dönüştürülebilecek ambalaji atıklarının
biyobozunur atıklardan kaynakta ayrıştırılması, atıkların düzenli atık depolama
sahalarına gitmelerine engel olmakta ve biyolojik geri kazanım için bir ön-koşulu yerine
getirmektedir (örneğin, anaerobik çürüme)32. Öte yandan, ambalaj atıkları Türkiye’deki
sera gazı emisyonlarının azaltımı açısandan da önem arz etmektedir. Hâlihazırda,
ÇSB onaylı 4 adet ambalaj atığı geri kazanım tesisi bulunmaktadır. Bunlar, ÇEVKO,
TÜKÇEV, PAGÇEV ve AGED’dir. 2014 yılında, üretilen 4,2 Mt ambalaj atığından 2,4
Mt’si toplanmıştır (yetkili kuruluşların önemli katkılarıyla). Bu rakamın 1,8 Mt’si düzenli
32
Anaerobik çürüme, oksijensiz ortamlarda mikroorganizmaların biyo-bozunur materyalleri parçaladığı bir süreçtir.
30
atık depolama sahalarına gidecek belediye atıklarında toplanmıştır (UAYEP, 2016).
2004 yılında sadece 23 lisanslı toplama ve ayrıştırma tesisi bulunurken, son yıllarda
Türkiye’de toplama&ayrıştırma ve geri dönüşüm tesislerinin sayısı ciddi bir artış
göstermiş ve 2016 yılında, sırasıyla, 631 ve 919’a ulaşmıştır (UAYEP, 2016).
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon
Azaltma Olasılıklarının Analizi
Atık sektörü, 2015 yılında, toplam CH4 emisyonlarının %28,8’inden ve toplam N2O
emisyonlarının da %6,1’inden sorumludur33. Sektör kaynaklı metan emisyonları büyük
oranda katı atık bertaraf sahalarında oluşurken, N2O emisyonlarıysa tamamen atıksu
deşarjı ve arıtımından kaynaklanmaktadır. Düzenli atık depolama sahalarından
kaynaklanan CO2 emisyonları biyojenik olarak nitelendirilmekte ve sera gazı
envanterlerine dâhil edilmemektedirler. Düşük miktardaki CO2 emisyonları atıkların
açıkta yakılmasından kaynaklanmaktadır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, CO234
emisyonları sadece açık yakma için
hesaplanmaktadır ve bu yöntem de yakın gelecekte tamamen terk edilecektir (Şekil
11). Dolayısıyla, gelecek öngörülerinden bu unsurun çıkartılması mümkündür.
Şekil 11. Atık sektörü CO2 emisyonları (1990-2015)
Düzenli atık depolama sahaları ve arıtılan atıksudaki organik miktarı nedeniyle, 2011
yılına kadar, CH4 emisyonları sürekli olarak artış göstermiştir35. Bu yılı takiben, metan
33
TÜİK (2017), http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24588 Erişim tarihi: 20/02/2018
34 Ulusal Sera Gazı Envanteri 2006 IPCC Kılavuzları’nda yer alan IPCC Katman 2a yöntemi CO2 emisyon hesaplarında
kullanılmaktadır.
35 Ulusal Sera Gazı Envanteri için 2006 IPCC Kılavuzları’nda önerilen IPCC, T2 ilk sıra çürüme (FOD) yöntemi CH4
emisyonlarının hesaplanması için kullanılmaktadır.
31
geri kazanım tesislerinin sayısının artmaya başlamasıyla, 2011-2015 yılları arasında,
CH4 emisyonları azalmaya başlamıştır (Şekil 12). Gelecekte katı atıkların biyolojik
arıtımı kaynaklı sera gazı emisyonlarında bir artış bekleyebiliriz ancak, genel
toplamda, düzenli atık depolama sahalarının yerini biyolojik geri kazanım alacağı ve
oluşan metan da geri kazanılacağı için, CH4 emisyonları daha az olacaktır.
Şekil 12. Atık sektörü CH4 emisyonları (1990-2015)
Gittikçe artan oranlardaki atıksu arıtımı nedeniyle, 2015 yılına kadar, N2O36
emisyonları da sürekli olarak artış göstermiştir (Şekil 13). Ancak, azot giderme
konusunda kullanılan daha gelişmiş sistemlere bağlı olarak, söz konusu eğilimin artışı,
son iki yılda yavaşlamaya başlamıştır.
36
Türkiye, ulusal atıksular kaynaklı N2O emisyonlarını hesaplamak için IPCC 2006 Kılavuzlarında yer alan yöntemi
kullanmaktadır.
32
Şekil 13. Atık sektörü N2O emisyonları (1990-2015)
Düzenli atık depolama sahalarından kaynaklanan metan emisyonları bu sektörün en
önemli sera gazı emisyonlarını teşkil etmektedir ve bu emisyonların, ulusal sera gazı
envanteleri için hesaplanması ve raporlanması37 gerekmektedir. Metan, katı atık
bertaraf tesislerine giden organik atıkların anaerobik çürümesinden ortaya
çıkmaktadır. Organik atıklar son derece yavaş çürümektedirler ve tamamen çürümeleri
yıllar sürmektedir (IPCC, 2006) 38. Atık depolama sahaları kaynaklı CH4 emisyonları
1990 yılında, 269 kt iken, bu rakam 2015 yılında, 498 kt’a yükselmiştir33.
Belediye atık miktarlarının artıyor olması şehirleşme oranları, tüketim tür ve eğilimleri,
hanehalkı geliri ve nüfus artışıyla ilişkilidir. Türkiye’deki toplam belediye atık miktarı,
2000 yılından sonra, 25 Mt seviyesine ulaşmış ve bunu aşmıştır. 2015 yılında yaklaşık
27,4 Mt atık depolama sahalarında bertaraf edilmiştir. Bu tarihi rakamın %69,2’si de
düzenli depolama sahalarına gitmiştir (Şekil 14).
37
Katı atıklar vahşi ve düzenli depolama sahalarında bertaraf edildiklerinde, organik materyalin çoğu uzun ya da kısa bir
sürede çürüyecektir. Bu süre, 1 ila 100 arasında değişiklik gösterebilmektedir. Aerobik süreçler açısından, ana çürüme ürünleri
karbondioksit (CO2), su ve ısı ve anaerobik süreçler için de metan (CH4) ve CO2’dir. Dolayısıyla, biyojenik süreçler (örneğin,
gıda, bahçe ve ahşap atıkları) ve emisyonlarından kaynaklanan CO2’nin ulusal envantere dahil edilmesi gerekmemektedir
(IPCC, Ulusal Sera Gazı Gaz Envanterlerinde İyi Uygulama Örnekleri ve Belirsizlik Yönetimi - IPCC, Good Practice Guidance
and Uncertainty Management in National Greenhouse Gas Inventories)
38 IPCC, Ulusal Sera Gazı Gaz Envanterlerinde İyi Uygulama Örnekleri ve Belirsizlik Yönetimi (IPCC Good Practice Guidance
and Uncertainty Management in National Greenhouse Gas Inventories), IPCC 2006, Bölüm 5, https://www.ipcc-
nggip.iges.or.jp/public/gp/english/5_Waste.pdf
33
Şekil 14. Katı atık bertaraf sahalarındaki yıllık atık (1990-2015)
2016 yılında, 31.583.553 ton belediye atığı toplanmış ve bu miktarın %61,2’si düzenli
atık depolama sahalarına gönderilmişken, %28,8 vahşi depolama sahalarına gitmiştir.
Öte yandan, önceki yıllardaki %1 oranına kıyasla, 2016 yılında geri kazanım
tesislerinin oranı %10’a ulaşmıştır39.
Düzensiz katı atık bertaraf sahaları, aynı miktardaki atık için, düzenli depolama
sahalarına kıyasla daha az CH4 üretmektedir, çünkü yönetilmeyen sahalarda atığın
çok büyük bir bölümü üst tabakalarda aerobik olarak çürümektedir (IPCC, 2006).
Ancak, yönetilen düzenli atık depolama sahalarında, metan emisyonlarının kontrol
edilmesi amaçlı gaz toplama sistemlerinin kurulması gittikçe artmaktadır. Ayrıca,
entegre atık yönetimi stratejisinin de bir parçası olarak, yönetilen bazı düzenli atık
depolama sahalarında biyolojik atık geri kazanım tesisleri kurulmaktadır. Sonuç olarak
Türkiye’de, düzenli atık depolama sahaları kaynaklı CH4 emisyonları, düzensiz atık
depolama sahalarına kıyasla, daha azdır (Tablo 5).
39
TÜİK, geçmiş yıllardan farklı olarak, anketlerine atık geri kazanım seçeneğini de eklemiştir. Belediyeler bölgelerindeki
sadece bertaraf faaliyetlerini değil, aynı zamanda kompost, biyo-metanizasyon ve malzeme geri dönüşümü dahil, geri kazanım
çalışmalarını da rapor etmek durumundadırlar.
34
Tablo 5. Atık bertaraf sahaları CH4 emisyonları (NIR, 2017)15
CH4 emisyonları Enerji geri kazanımı
için CH4 miktarı Yönetilen atık
bertaraf
sahaları
Yönetilmeyen atık
bertaraf sahaları
Toplam
1990 - 269.18 269.18 -
1995 5.69 300.40 306.09 -
2000 47.37 341.12 388.49 -
2005 113.68 369.75 483.43 1.67
2010 152.46 381.89 534.34 47.94
2011 167.20 378.57 545.77 56.72
2012 152.26 376.29 528.56 96.15
2013 101.07 371.80 472.87 172.79
2014 110.24 365.47 475.71 190.67
2015 137.51 360.70 498.21 189.28
Ağırlıklı olarak N2O ve CH4 emisyonları açısından, atıksu arıtımı ve deşarjı önemli bir
sera gazı emisyon kaynağı teşkil etmektedir. 2016 yılında, toplam nüfusun
%84,2’sinin (67,2 milyon) belediye kanalizasyon şebekesine bağlantısı bulunmakta ve
%70,2’si de atıksu arıtma hizmetinden faydalanmaktadır (TÜİK, 2016).40
2000’li yıllara kadar atıksu arıtma oranları oldukça düşüktü. 1994 yılında belediye
kanalizasyon şebekeleri ile toplanan atıksuyun sadece %10 arıtılmaktaydı. Etkili bir
atıksu arıtma politikası uygulanması sonucunda durum iyileştirilmiş ve 2016 yılında,
toplanan 4.5 milyar m3 atıksuyun %85,7’si (3.8 milyar m3) arıtılmıştır. Toplanan
atıksuyun %76,1’i biyolojik ve ileri arıtma tesislerinde ve %23,9’u da fiziksel ve doğal
arıtma sistemlerinde arıtılmıştır (Tablo 6).
40
TÜİK (2016), http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24875 Erişim tarihi: 20/02/2018
35
Tablo 6. Belediye atıksu toplama ve arıtma (1994-2016)41
1994 1998 2002 2006 2010 2012 2014 2016
Kanalizasyon şebekesine
bağlı belediye nüfusu
32 696 622 37 189 736 44 342 222 50 856 943 54 017 052 58 754 795 65 071 589 67 227 191
Belediye
kanalizasyonunşebekesinden
alıcı ortama deşarj edilen
atıksu (bin m3/yıl)
1 509 651 2 096 714 2 497 657 3 366 894 3 582 131 4 072 563 4 296 851 4 484 075
Atıksu arıtma tesislerinde
arıtılan atıksu miktarı
(bin m3/yıl)
150 061 589 515 1 312 379 2 140 494 2 719 151 3 256 980 3 483 787 3 842 350
Fiziksel 77 725 281 374 344 509 714 404 751 101 929 334 869 248 906 221
Biyolojik 72 335 308 142 745 852 926 581 931 356 1 072 873 1 155 353 1 214 977
İleri - - 222 018 499 509 1 031 616 1 245 977 1 450 494 1 708 361
Doğal ... ... ... ... 5 079 8 795 8 692 12 791
Atıksu arıtma tesisi ile
hizmeti edilen belediye
nüfusu
6 044 364 10 449 370 18 955 305 29 643 258 38 050 717 43 543 737 49 358 266 56 016 738
(...) bilgi elde edilememiştir, (-) bilgi yoktur
Atıksu arıtmadaki bu artış nedeniyle, 1990-2015 yılları arasında N2O emisyonları artış
göstermektedir. Buna karşılık, 1998 yılı sonrasında, metan emisyonlarında bir azalma
eğilimi söz konusudur. Bu durumun temel nedeni de, artan miktarlardaki enerji amaçlı
metan geri kazanımıdır (Tablo 7).
Tablo 7. Atıksu arıtma ve deşarj kaynaklı sera gazı emisyonları (1990-2015)15
CH4 emisyonları (kt)
Enerji geri kazanımı için CH4 miktarı
(kt) N2O emisyonları (kt)
1990 111.56 - 4.86
1995 121.67 - 5.27
2000 121.44 6.94 5.46
2005 122.53 11.90 5.70
2010 118.62 16.77 6.11
2011 117.58 21.29 6.25
2012 117.57 24.58 6.52
2013 105.75 24.71 6.64
2014 97.79 33.97 6.73
2015 94.8542 38.07 6.82
41
TÜİK (2018), http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1019 Erişim tarihi: 20/02/2018
42 Belediye atıksuyundan kaynaklanan CH4, 75.83 kt, sanayi atıksuyundan kaynaklanan CH4 ise 19.02 kt‘dur.
36
Sera gazı azaltım potansiyeli (yaklaşık bir tahmin)
Sera gazı azaltımları açısından, düzensiz atık bertaraf alanlarının rehabilitasyonu ve
düzenli depolama alanlarında metan geri kazanımı büyük rol oynayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yılı için, atık konusunu da kapsayan, çeşitli amaç ve
hedefler vardır. UİDEP, UAYEP ve Atıksu Arıtma Eylem Planı (AAEP) belgelerinde de
belirtildiği üzere, ülke genelinde belediye atıklarının %100’ü entegre katı atık bertaraf
tesislerinde bertaraf edilecek (%65’i için düzenli depolama hedefi), atıksuyun %100’ü
arıtılacak ve eski çöplük sahalarının %100’ü kapatılarak rehabilite edilecektir. Öte
yandan, biyolojik ve termal işlemlerle43 katı atıktan enerji üretilmesi gibi daha ileri
teknolojilere ve katı atıkların geri dönüşümüne doğru gidilmesi de planlanmaktadır.
UAYEP’na (2016-2023) göre, belediye atık miktarının, 2023 yılında, 33 Mt olması
öngörülmektedir. 2014 yılında, toplanan belediye atık miktarı toplam 28 Mt olarak
kayıtlara geçmiştir (10 Mt düzenli depolama sahalarına ve 8 Mt düzensiz depolama
sahalarına gönderilmiştir). Tablo 5 ‘de görüldüğü üzere, 2014 yılında, düzenli ve
düzensiz atık depolama sahalarından kaynaklanan CH4 emisyonları, sırasıyla, 110 kt
ve 365 kt (toplam 475 kt CH4) olmuş ve 190 kt CH4 geri kazanılmıştır. Plan uyarınca,
2023 yılında düzensiz atık depolama sahası kalmaması öngörülmekte ve belediye
atıkları için 33 Mt’nin %65’i için düzenli depolama hedeflenmektedir. Basit bir doğrusal
tahminle44, 10 Mt belediye atığı (düzenli depolama sahası) 110 kt CH4 emisyon
üretiyorsa, o zaman 2023 yılında, düzenli depolamadan kaynaklanacak 235 kt CH4
üretilmesini bekleyebiliriz. Biyolojik arıtmanın (kompost), 2014 yılındaki %0,2’den
2023 yılında %4’e yükselmesi planlanmakta olduğuna göre, bu rakama 8 kt CH4
emisyonu eklemek gerekecektir. Bu da, 2023 yılında katı atıklardan kaynaklanan CH4
emisyonlarını toplam 243 kt yapmaktadır. Türkiye’deki düzenli atık depolama
sahalarındaki gazı toplama sistemlerinin 2023 yılında yaygınlaşması beklendiğinden,
bu rakamın daha da az olmasını öngörebiliriz.
Son yıllarda devreye giren metan geri kazanım sistemleri nedeniyle atıksu arıtma
tesisleri kaynaklı CH4 emisyonlarının stabilize olmaya başlığı Tablo 7‘de
görülebilmektedir. Örneğin, 2014 verilerine göre deşarj edilen atıksuların %81’i atıksu
arıtma tesislerinde arıtıldığı için, bu durum 97,79 kt CH4 ve 6,73 kt N2O emisyonuyla
sonuçlanmaktadır. Toplam nüfusun 2023 yılında gelindiğinde 84.247.088 olması
öngörülmektedir45. AAEP’na göre (2015-2023), oluşan atıksuyun %100’ünün
43
Envantere atık yakım emisyonları dâhildir, ancak bunlar enerji sektörü kapsamında raporlanmaktadır.
44 Bu yaklaşık hesaplama, atık kompozisyonu, çözünmüş organik karbon (DOC), çürüyen DOC kesiti (DOCF), metan oluşma
oran sabiti (k), metan kesiti (F) ve oksidasyon kesiti (OX) gibi değişiken parametreleri sabit kabul etmekte ve yıllar içinde bütün
şartların aynı olduğunu varsaymaktadır. Sanayi ve belediye katı atıkları ayrılmamaktadır.
45 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=15844 , belediye nüfusu olarak 80 milyon varsayılmaktadır.
37
arıtılması planlanmaktadır. Yine yukarıdaki gibi basit bir doğrusal tahmin yürütülecek
olursa46, 2023 yılında arıtılması öngörülen atıksu miktarı 5,3 milyar m3’tür ve bu
miktarın emisyon potansiyeli kabaca 150 kt CH4 ve 10 kt N2O olacaktır. Hâlihazırda
Türkiye’de, N2O ve CH4 emisyonlarının azaltılması amacıyla, deşarj öncesi azot
giderme teknolojileri ve daha iyi metan geri kazanım uygulamalarının olası bir
entegrasyonuna dair etkiyi dâhil etmeyen muhafazakâr tahminler de bulunmaktadır.
Sonuç olarak, yukarıda yer alan tahmini hesaplamalarda da gösterildiği üzere, 2023
yılında, atık sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 12.847 Mt CO2-
eşdeğere indirilmesi olasılığı bulunmaktadır. Bu da, 2015 yılına ait varolan son verilere
kıyasla, %24’lük bir azalma anlamına gelmektedir.
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör
Politikalarının İyileştirilmesi Önerileri
Atık sektörü kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltılması doğrultusunda yapılan
müdahale ve iyileştirmeler emisyon tasarruflarına katkıda bulunmaktadır. Atık
sektörüne ilişkin bazı politika önerileri aşağıda yer alan Tablo 8‘de sunulmaktadır.
Tablo 8. Sera gazı emisyonlarının azaltılması için politika önerileri
Türkiye’de daha çevre
dostu bir atık yönetimi için
yapılabilecek iyileştirmeler
ve atık sektörüyle
bağlantılı AB yasal
çerçevesi
uyumlaştırmasının devam
ettirilmesi
Bu devem eden bir süreçtir. Türkiye’deki katı atık ve atıksu yönetim
yasal çerçevesi büyük oranda AB müktesebatıyla7 uyumlaştırılmış
bulunmaktadır. Atık mevzuatına dair detaylı bir liste Engel ve
Fırsatlar Raporu’nda yer almaktadır. Türkiye’nin daha iyi bir atık
yönetimi için, AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi (2007-2023) (UCES,
2006)48 ve UAYEP gibi, ayrıca başka stratejik belge ve eylem planları
da bulunmaktadır. Söz konusu süreç, atık sektöründe INDC2’den
NDC’ye geçişi de içermektedir.
Uygulamanın
desteklenmesi amacıyla
politika ve yasal araçlarla
birlikte ekonomik
mekanizmaların da
geliştirilmesi
Mevzuatın etkin bir biçimde uygulanması, yürütülmesi, izlenmesi ve
denetlenmesini sağlamak amacıyla, kurumsal yapı ve kapasitenin
güçlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Atık sektöründeki
düzenlemelerin doğru şekilde uygulanması için devlet, yerel
yönetimler, kamu ve özel sektörleri ve STK’lar arasında iletişim ve
işbirliğinin iyileştirilmesi amacıyla, önemli miktarda çaba gösterilmesi
gerekmektedir.
46
Protein tüketimi (kg/kişi/yıl) ve protein içindeki N oranı gibi değişken veriler, sabit olarak varsayılmıştır. Arıtılan atıksu miktarı,
sadece hizmet verilen nüfus miktarına göre hesaplanmıştır. Sanayi ve belediye atıksuyu ayrıştırılmamıştır.
47 Hesaplama için, küresel ısınma potansiyel faktörleri, sırasıyla 25 ve 298’le çarpıldıktan sonra, 393 kt CH4 (katı atık
bertarafından 243 kt ve atıksu arıtmadan 150 kt) ve 10 kt N2O (atıksu arıtmadan) toplanmıştır.
48 AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi (UCES), Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara, 2006,
https://www.ab.gov.tr/files/SEPB/cevrefaslidokumanlar/uces.pdf
38
İzinler, izleme, teftiş, cezalar ve raporlama hala yetersiz olmakla
birlikte yapıları da entegre edilmiş değildir. Hem uzun dönemli hem
de bölgesel verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Atık yönetim
performanslarının gelecekti değerlendirmesi açısından yeni
gösterge, veri toplama ve doğrulama mekanizmaları gerekmektedir.
Ayrıca, nüfus artışı, ekonomi ve belediye atık hedeflerine karşılık
gelişmelerin izlenebilmesi için, atık yönetim performans gösterge ve
araçlarının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Kaynakta ayırma ve ikili (geri dönüşebilir ve organik) toplama dâhil,
sürdürülebilir bir atık toplama sistemi için etkili araçlar geliştirilmesi
gerekmektedir.
Atık yönetimi finansal mekanizmaları gerçekci ücret ve vergilerle
güçlendirilmelidir. Atıkların düzenli depolama sahalarından uzak
tutulması amacıyla, düzenli depolama sahası ücreti ve kirlettiğin
kadar öde (PAYT) gibi sistemler orta vadede kullanılmaya
başlanmalıdır.
Genişletilmiş üretici
sorumluluğu (EPR)
mevzuatı ve
uygulamasının
iyileştirilmesi
Türkiye’deki Atık Yönetimi Yönetmeliği, ambalaj atıkları, WEEE, atık
pil ve akülerle birlikte ELV gibi özel bazı tür atıklar için, ekonomik bir
araç olarak, genişletilmiş üretici sorumluluğunu (EPR)
uygulamaktadır. Geleneksel katı atık yönetim yaklaşımlarıyla
karşılaştırıldığında, EPR, günün sonunda atık olması kaçınılmaz
ürünlerin sorumluluğunun (idari, finansal ve/veya fiziksel) devlet veya
belediyelerden (ve dolayısıyla vergi verenlerden) bu ürünleri
üretenlere kaydırılması anlamına gelmektedir. Türkiye’de
belediyelerle ürünleri üretenler arasında sorumluluklar açısından
halen bir çatışma söz konusudur. Rol ve sorumlulukların detaylı
olarak netleştirilmesi gerekmektedir.
Atık sektörünün 27.Fasıl
kapsamındaki diğer alt
sektörlerle yasal olarak
ilişkilendirilmesi (yatay
mevzuat)
Bu kapsamda, atık sektörüne dâhil olmayan, ancak atıkla ilişkili olan
diğer sektör yasa ve yönetmelikleri dikkate alınmalıdır (Çevresel Etki
Değerlendirme, Stratejik Etki Değerlendirme, Afet Yönetimi gibi).
Türkiye açısından bunlar, varolan ve gelecekteki atık yönetimlerinin
iklim değişikliğine uyumlaştırılması için önem taşımaktadır. Örneğin,
atık yönetim sektörünün iklim değişikliğine entegre edilmesi (iklim
değişikliğinin azaltılması doğrultusundaki önlemler) gibi, Çevresel
Etki Değerlendirme ve Stratejik Etki Değerlendirmenin güçlü birer
İklim Değişikliği ve Afet Risk analizi içermesi gerekmektedir
Atık sektörünün diğer
farklı sektörlerle yasal
olarak ilişkilendirilimesi
Katı atık yönetimi, atıkların ulaştırması (ulaştırma sektörü), imalatta
malzemelerin geri dönüşümü (sanayi sektörü) ve atıklardan elektrik
üretimi aracılığıyla fosil yakıtlardan kaçınılması (enerji sektörü)
aracılığıyla da dolaylı olarak sera gazı emisyonları azaltımı
39
potansiyeline sahip olmakla birlikte, bütün kalkınma sektörlerinde
müdahale alanlarına ihtiyaç duymaktadır.
Atık arıtma tesislerinde
daha iyi standartlar için
politika tedbirleri
Atık yönetimi ve atıksu arıtma planlamalarında uygun çevre/iklim
dostu teknolojilerin tercih edilmesini sağlamak amacıyla, kamu ihale
politika ve uygulamalarında ilgili tedbirler değerlendirmeye alınabilir.
40
4. Ulaştırma Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı
Emisyon Azaltım Hedefleri
Ulaştırma sektörü içerisindeki karayolu taşımacılığı payı, 2011 yılında, yük ve yolcu
için sırasıyla, %80 ve %89 gibi oldukça yüksek bir rakama çıkmıştır (bakınız Tablo 9).
Dolayısıyla, ulusal strateji 2023 yılında, %60 ve %72 gibi daha dengeli bir karayolu
payına ulaşılmasını hedeflemektedir (UDHB (2011)49, UİDS (2010-2023)4, UİDEP
(2011-2023)5, 10.Kalkınma Planı (2014-2018)3, ÇŞB (2015)50).
Sonuç olarak, ulaştırma sektörü Ulusal Kalkınma Planları doğrultusunda önemli
miktarda yatırım bütçesi almaktadır. Sektör, 9.Kalkınma Planı51 döneminde bütçenin
%37’sine sahip olmuştur (146.123 milyon TL). Bir sonraki dönem olan 2014-2018’i
kapsayan 10.Kalkınma Planı’nda da %34’lük bir öngörü yapılmıştır (141.914 milyon
TL). Ulusal planlarda belirlenen 2023 hedeflerine ulaşılması amacıyla, yük taşımacılığı
kapsamında demir ve deniz yolu paylarının önemli ölçüde artması ve yolcu
taşımacılığı için de demir ve hava yolu sektörlerinin gelişme göstermesi
gerekmektedir. Öte yandan, ulaştırma alt-sektörlerindeki model payları ağırlık
değişimi, her alt-sektördeki enerji kullanım ve verimliliği farklı olduğundan, karbon
emisyon azaltım kapasitesi bakımından paralel bir etki göstermemektedir. Dolayısıyla,
ulaştırma sektörü için oluşturulacak herhangi bir DKK (düşük karbonlu kalkınma)
stratejisi, her iki unusuru da dayalı olarak geliştirilmek durumundadır. Ancak, 2015 yılı
itibariyle, karayolu taşımacılığı payları hala %89,8 ve %89,2 gibi yüksek seviyelerde
raporlanmaktadır. Bunun da anlamı, altyapı yatırım bütçeleri tahsis edilmesinin
yanısıra, daha fazla çalışmanın yapılması gerektiğidir. Aynı zamanda, şehir-içi,
şehirlerarası ve uluslararası seyahat talebi farklı model/sistemlerce karşılanabilmelidir.
Böylesi bir çözüm de, devam eden bölümlerde ele alınacağı üzere, Türkiye’deki farklı
politika ve mevzuat düzenlemelerinin başarılı bir orkestrasyonunu gerektirmektedir.
Tablo 9. Ulaştırma sisteminde model payları49,51
2011 (%) 2015 (%) 2023 Hedef (%)
Yurtiçi Yük Taşıma (ton-km)
Kara 80.6 89.8 60.0
Demir 4.8 3.9 15.0
Hava 0.4 0.0 1.0
Deniz 2.7 6.3 10.0
49
Türkiye Ulaşım ve İletişim Stratejisi, 2011-2023, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ankara, 2011
50 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Stratejik Planı 2015-2017, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara, 2015
51 9. Kalkınma Planı 2007-2013, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı, Ankara, 2006
41
Boru hatları 11.5 -- 14.0
Domestic Passenger (yolcu-km)
Kara 89.6 89.2 72.0
Demir 2.2 1.1 10.0
Hava 7.8 9.1 14.0
Deniz 0.4 0.6 4.0
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin
Gözden Geçirilmesi
Uluslararası ve Ulusal Taahhütler
Paris Anlaşması’nın onaylanması halinde ulusal olarak belirlenen katkı belgesine
(NDC) dönüşecek olan INDC2 belgesi, ulaştırma bağlantılı 11 unsura yer vermektedir:
1) Karayolu taşımacılığı payının azaltılması ve deniz ila demir yolları taşımacılık
paylarının arttırılmasıyla, yük ve yolcu taşımacılığı ulaştırma modelleri arasında
dengeli bir dağılım sağlamak,
2) Kombine taşımanın güçlendirilmesi,
3) Şehirlerde sürdürülebilir ulaşım yaklaşımları uygulanması,
4) Alternatif yakıt ve temiz araçların teşvik edilmesi,
5) Ulusal Akıllı Ulaştırma Sistemeleri Strateji Belgesi 2014-2023 ve Eylem Planı
(2014-2016) aracılığıyla karayolu taşımacılığı yakıt tüketimi ve emisyonlarının
azaltılması,
6) Yüksek hızlı tren projeleri yapılması,
7) Şehir raylı sistemlerinin arttırılması,
8) Tünel projeleriyle yakıt tasarrufu elde edilmesi,
9) Eski araçların trafikten alınması,
10) Enerji verimliliği için yeşil deniz ve hava limanı projeleri uygulanması,
11) Deniz taşımacılığı için özel tüketim vergisi muafiyeti yapılması.
Buna ek olarak, INDC belgesi, sera gazı emisyonlarının azaltımı için ulusal taahhütler
içeren ulusal iklim değişikliği politika belgeleriyle de desteklenmektedir. Örneğin,
10.Kalkınma Planı3, enerji verimliliği, temiz yakıt ve çevre dostu araç kullanımını teşvik
eden ulaştırma sistemlerine öncelik vermektedir. Ulaştırma da akıllı uygulamarın
kullanılması da yaygınlaştırılacaktır. Öte yandan, ulaştırma sektöründe yeşil büyüme
alternatifleri değerlendirilecek ve çevreye duyarlı ekonomik büyüme desteklenecektir.
42
“Ulaştırmada Enerji Verimliliği”, programın en önemli bileşenleri arasında yer
almaktadır. Söz konusu bileşenle bağlantılı olarak da, “toplu taşıma, küçük motor
hacmi ve elektrikli ya da hibrid araçlar, uygun yerleşim alanlarında akıllı bisiklet ağları
ve trafiğe kapalı yaya yolları oluşturulmasının yaygınlaştırılması” ve “kamu sektöründe
düşük yakıt tüketimli araçların kullanımının yaygınlaştırılması” ifadeleri de önemli
adımlar olarak göze çarpmaktadır.
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2023)4, orta ve uzun vadede uygulanacak
bir dizi hedef içermekte ve sera gazı emisyon azaltımını destekleyecek ulaştırma
bağlantılı bazı eylemler belirlemektedir. Plan uyarınca, orta vadede:
Yük ve yolcu taşımacılığında demiryolu, denizyolu ve havayolu payı ve kapasite
kullanım oranının artırılması için planlar geliştirilecektir.
Kombine taşımacılığın geliştirilmesi ile ilgili potansiyel analiz çalışması
yapılacaktır.
Kısa mesafeli deniz ve göl taşımacılığı desteklenecektir.
Şehirlerde bisiklet gibi çevre dostu ulaşım araçlarının kullanımının
yaygınlaştırılmasına ve yaya ulaşımına imkân veren düzenlemeler
özendirilecektir.
Kentlerde kullanılan toplu taşıma araçlarında alternatif yakıt ve temiz araç
teknolojilerinin kullanılması yaygınlaştırılacaktır.
Yol ağının geometrik ve fiziki standartlarının daha az yakıt sarfiyatı sağlamak
amacıyla yükseltilmesine yönelik Ar-Ge çalışmaları yapılacaktır.
Akıllı ulaşım sistemi uygulamaları ve ulaşımda enerji verimliliğini artıracak
uygulamalar geliştirilecektir.
Ek olarak,
Alternatif yakıt, CO2 ve NOX emisyonlarını en aza indirilebilen yeni teknoloji
ürünü motorların ve hibrit gibi çevre dostu ulaşım araçların kullanımı
yaygınlaştırılacaktır.
Yük ve yolcu taşımacılığında %2 olan demiryolu ve denizyolunun payı
arttırılacak ve havayolu taşımacılığı desteklenecektir.
Bu belgeyi takiben, İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı (2011-2023)5 geliştirilmiştir.
Söz konusu Eylem Planı da, aşağıda sunulmakta olan bazı hedeflere yer vermektedir:
2023 yılı itibariyle demiryollarının yük taşımacılığında payının %15’e, yolcu
taşımacılığındaki payının %10’a çıkarılması,
2023 yılı itibariyle denizyollarının kabotaj yük taşımacılığındaki payının %10’a,
yolcu taşımacılığındaki payının %4’e çıkarılması,
2023 yılı itibariyle karayollarının yük taşımacılığındaki payının %60’ın altına,
yolcu taşımacılığındaki payının %72’ye düşürülmesi,
43
2023 yılına kadar “Ulaştırma Ana Planı”nın hazırlanması ve uygulamaya
konması,
“Ulaştırma Ana Planı”nın hazırlanması (2013-2023), (AB ile uyumlaştırma)
Kent içi ulaşımda, bireysel araç kullanımından kaynaklı emisyon artış hızının
sınırlandırılması,
Kentlerde sürdürülebilir ulaşım planlama yaklaşımlarının uygulanması için 2023
yılı sonuna kadar kentsel ulaşıma ilişkin gerekli mevzuat, kurumsal yapı ve
rehber belgelerinin oluşturulması,
Varolan “Ulaştırmda Enerji Verimliliğinin Artırılmasına İlişkin Usül ve Esaslar
Hakkındaki Yönetmelik” belgesinin gözden geçirilmesi ve güncellenmesi
2023 yılına kadar alternatif yakıt ve temiz araç kullanımını arttırmaya yönelik
yasal düzenlemelerin yapılması ve kapasitenin geliştirilmesi,
Motorlu araçlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltımı için
vergilendirme sistemleri düzenlemeleri hakkında çalışmalar başlatılması
(2020-2023)
Vergi mevzuatında düzenlemeler yapılarak alternatif yakıt ve temiz araçların
teşvik edilmesi (2020-2023)
2023 yılına kadar kentsel ulaşımda alternatif yakıt ve temiz araç kullanımını
özendirici yerel tedbirlerin alınması,
Toplu taşıma araçları yaş sınırına yönelik yeni bir stratejinin belirlenmesi ve
uygulanması (2015-2023)
Kent merkezlerinde temiz yakıt ve temiz araçlar kullanıcıları için ücretsiz ya
da düşük ücretli otopark imkânları yaratılması (2015-2023)
2023 yılına kadar ulaşımda kullanılan enerji tüketiminin sınırlandırılması
Yüksek enerji verimliliğine sahip kara, deniz, hava araçları için yeni teşvik
mekanizmaları yaratılması ve yatırımların desteklenmesi (2015-2023)
Öte yandan, Ulusal Akıllı Ulaştırma Sistemeleri Strateji Belgesi (2014-2023) ve
Eylem Planı (2014-2016)52, Akıllı Ulaşım Sistemleri’ne (ITS) ilişkin ulusal bir
mevzuatın benimsenmesi ve karayolu taşımacılığında emisyon ve yakıt tüketiminin
azaltımasını gerektirmektedir. INDC belgesinde atıf yapılan diğer bir belge, Enerji
Verimliliği Strateji Belgesi (2012-2023)6, “Motorlu taşıtların birim fosil yakıt tüketimini
azaltmak, kara, deniz ve demir yollarında toplu taşıma payını artırmak ve şehiriçi
ulaşımda gereksiz yakıt sarfiyatını önlemek” ifadesini stratejik amaçları arasında
52
Ulusal Akıllı Ulaştırma Sistemeleri Strateji Belgesi 2014-2023, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ankara, 2014,
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/10/20141025-21-1.pdf
44
kullanmaktadır. Söz konusu amacın gerçekleşmesi için belge ilgili yasalarda gerekli
düzenlemelerin yapılmasını sağlayacak bir teklifin meclise sunulması ve ikincil
mevzuatta gerekli düzenlemelerin yapılmasından bahsetmektedir. Söz konusu
hedefin gerçekleştirilmesi için, belge yayın tarihini takiben, 24 ay öngörülmektedir.
INDC belgesi atıfta bulunmamasına rağmen, Enerji Verimliliği Eylem Planı, AB Enerji
Verimliliği Direktifi’nin iç hukuka aktarılması açısından önemli bir araç olarak dikkat
çekmektedir. Plan, 2017-2023 dönemini kapsamakta ve ulaştırma sektöründe
sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği bağlantılı dokuz eylem içermektedir:
1- Enerji verimli araçların özendirilmesi
2- Alternatif yakıtlar ve yeni teknolojilerle slgili karşılaştırmalı çalışmanın
geliştirilmesi
3- Bisikletli ve yaya ulaşımının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi
4- Şehirlerdeki trafik yoğunluğunun azaltılması: otomobil kullanımının azaltılması
5- Toplu taşımanın yaygınlaştırılması
6- Kentsel ulaşım için kurumsal yeniden yapılanmanın geliştirilmesi ve
uygulanması
7- Denizyolu taşımacılığının güçlendirilmesi
8- Demiryolu taşımacılığının güçlendirilmesi
9- Ulaşıma yönelik veri toplanması
Öte yandan, “AB Komisyonu 6.İlerleme Raporu”7 olan, AB Komisyonu İlerleme
Raporu da, ulaştırma sektörüyle bağlantılı karbon emisyon azaltım tedbirlerini
aşağıdaki gibi ifade etmektedir:
Akıllı ulaşım sistemleri (ITS) konusundaki mevzuatı kabul etmesi ve bu
mevzuatın uygulanmasına yönelik kapasiteyi ve kaynakları iyileştirmesi
gerekmektedir.
Ulusal ulaştırma stratejisi gibi kilit stratejik belgeler, sürdürülebilir kentsel
hareketlilik ve iklim değişikliğinin önlenmesine ilişkin en son AB öncelikleri
dikkate alınarak gözden geçirilmelidir.
Tüm ulaştırma türlerini kapsayan bir ulaştırma ana planının onaylanması
gerekmektedir.
Akıllı ulaşım sistemleri mevzuatına, temiz ve enerji verimli karayolu araçlarına
ilişkin "ulaşımda temiz enerji" paketine ve alternatif yakıtlar için altyapının
hizmete sokulmasına ilişkin mevzuata uyum sağlaması gerekmektedir.
Yakıt Kalitesi Direktifi ile uyumlu olan mevzuatın tam olarak uygulanması için
daha fazla çaba gösterilmelidir.
45
Yeni binek otomobillerden kaynaklanan emisyon standartları konusundaki AB
mevzuatına uyum çalışmalarının başlatılması gerekmektedir.
Ozon tabakasını incelten maddeler konusunda uyum tamamlanmalıdır.
Florlu sera gazlarına ilişkin tüzüğe uyum konusunda daha fazla çaba
gösterilmesi gerekmektedir.
Karbondioksit gazının jeolojik olarak depolanması hakkındaki Direktif'in iç
hukuka aktarılmasına yönelik net bir plan hazırlanması gerekmektedir.
Denizyolu taşımacılığı, en enerji verimli model olmasına rağmen, IMO, 2050 yılı
senaryoları %50’den %250’ye kadar bir artış öngördüğünden dolayı uluslararası
gemicilikten kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılması için sorumluluk
üstlenmektedir53. Gelişmeler doğrultusunda, 2019 sonrasında IMO, gemilerden
toplanacak veriler, çalışma grupları raporları ve sera gazı çalışmalarının yeni
versiyonları ışığında, ciddi gereklilikler benimseyebilecektir. AB, AEA Devletleri (AB
Üye Devletleri, İzlanda ve Norveç) limanlarında demirleyen ve 5.000 gros tondan (GT)
büyük gemilerin CO2 emisyonlarını yıllık olarak izleme, raporlama ve doğrulama
düzenlemelerini içeren 757/2015 no’lu Tüzüğü onaylamış bulunmaktadır. Buna
karşılık IMO, henüz küresel gereklilikler benimsememiştir. IMO ve AB’nin yanısıra,
sera gazı emisyonlarında azaltım gerektiren/teşvik eden, liman teşvik programları,
gemilerin, elektrikli ev araç/gereçlerinin değerlendirilmesi gibi, Mevcut Gemilerle ilgili
Enerji Verimliliği Dizayn İndeksi (Existing Vessel Design Index - EVDI) ile A’dan G’ye
kadar sınflandırılmaları, lojistik zincir değerlendirmesi ve Temiz Kargo Çalışma Grubu
gibi çeşitl girişimler de bulunmaktadır. Taslak IMO Stratejisi54, gemilerin sera gazı
emisyonlarının azaltımına ilişkin raporu, 2018 yılında MEPC 72 toplantısında
sunulacaktır.
Özet olarak, iklim değişikliği bağlantılı politika belge ve düzenlemelerinin büyük bir
çoğunluğu ulaştırma sektörüyle ya doğrudan bağlantılıdır (örneğin, Ulaştırma ve
İletişim Stratejisi, UDHB, 2011Error! Bookmark not defined.), bazıları “yatay-kesen” belgelerdir
(örneğin, IPA II Türkiye Gösterge Strateji Belgesi 2014-2020, Avrupa Komisyonu,
201455) ya da yasal mevzuattırlar (i.e. Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi
53
Üçüncü IMO Sera Gazı Çalışması 2014, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), Londra, Birleşik Krallık, Nisan 2015
(Third IMO GHG Study 2014; International Maritime Organization (IMO) London, UK, April 2015; Smith, T. W. P.; Jalkanen, J.
P.; Anderson, B. A.; Corbett, J. J.; Faber, J.; Hanayama, S.; O’Keeffe, E.; Parker, S.; Johansson, L.; Aldous, L.; Raucci, C.;
Traut, M.; Ettinger, S.; Nelissen, D.; Lee, D. S.; Ng, S.; Agrawal, A.; Winebrake, J. J.; Hoen, M.; Chesworth, S.; Pandey, A)
.http://www.imo.org/en/OurWork/Environment/PollutionPrevention/AirPollution/Documents/Third%20Greenhouse%20Gas%20S
tudy/GHG3%20Executive%20Summary%20and%20Report.pdf
54 Uluslararası Denizcilik Örgütü, 2017, Altı Yıllık Stratejik Plan, 2018-2023, (Karar A.1110(30)
http://www.imo.org/en/About/strategy/Pages/default.aspx. Erişim Tarihi: 20/02/2018
55 Türkiye için IPA II Ülke Stratejisi Belgesi 2014-2020, Avrupa Komisyonu, 2014
46
Yönetmeliği56). Söz konusu belgelerin çoğu, ortak olarak ve tekrarla, aşağıda yer alan
unsurlara vurgu yapmaktadırlar:
Yeni YHT ve geleneksel demiryolu hatları yatırımları aracılığıyla yolcu ve yük
taşımacılığında demiryollarının payının artırılmasıyla, ulaştırma sektöründe
daha dengeli bir model dağılımı sağlanması, (UDHB, 2011Error! Bookmark not
defined., ÇŞB, 20104, ÇŞB, 20115, KB, 20133; ÇŞB, 2015Error! Bookmark not defined.)
İntermodal ulaşımın güçlendirilmesi, (ABB, 20115, UDHB, 2011Error! Bookmark not
defined., ÇŞB, 2015Error! Bookmark not defined.)
Kentsel alanlarda motorlu olmayan ve toplu taşıma öncelik verilmesi, (UDHB,
2011Error! Bookmark not defined., KB, 20133, ÇŞB, 2015Error! Bookmark not defined.)
Lojistik maliyetlerin düşürülmesi ve ticaretin geliştirilmesiyle Türkiye’nin
bölgesel bir lojistik merkez haline getirilmesi (ulaşım türleri, koridorları ve lojistik
merkez konularını ele alan Lojistik Ana Planı’nın hazırlanmasıyla), (KB, 20133;
UDHB, 2011Error! Bookmark not defined.)
Enerji verimliliğini geliştiren ve temiz yakıt kullanımını artıran ulaşım
sistemlerine öncelik verilmesi, (KB, 20133; ÇŞB, 20115; ÇŞB, 20104, ÇŞB,
2015Error! Bookmark not defined.).
Trafik yönetimi ve toplu taşıma hizmetlerinde bilgi teknolojileri ve Akıllı Ulaşım
Sistemleri (ITS) kullanılması, (KB, 20133, ITS (2014-2023)52, ÇŞB, 2015Error!
Bookmark not defined.).
Alternatif enerji ve araç teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve motorlu taşıtlarda
fosil yakıt tüketiminin azaltılması, (KB, 20133, ÇŞB, 20115, ETKB, 2010, ÇŞB,
2015Error! Bookmark not defined.).
Mümkün olan yerlerde, özellikle de kısa mesafe deniz ve iç su ulaşımında,
deniz taşımacılığı payının artırılması, (ÇŞB, 20104; ÇŞB, 201316, ÇŞB,
2015Error! Bookmark not defined.).
Sektörde sürdürülebilir ulaşım hizmetlerinin uygulanabilmesi amacıyla gerekli
mevzuat ve kurumsal yapıyla birlikte, bilgi ve veri toplama altyapılarının geliştirilmesi
iki temel hedef olarak belirtilmektedir (ÇŞB, 20115, UDHB, 2011Error! Bookmark not defined.).
Sektörel Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının
Değerlendirilmesi
Karayolu Taşımacılığı
56
Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi Yönetmeliği, Ankara, Türkiye.
47
2001-2016 yılları arasında bölünmüş karayoluna yapılan iddialı yatırımlar, Şekil 15’de
(TÜİK, 2018)57 de görüldüğü gibi, yol uzunluğunun 5,821 km’den 22.831km’ye
çıkmasına neden olmuştur. Fakat bölünmüş karayollarının çoğunluğu, bölünmemiş
veya düşük kapasiteli segmentlerden (Şekil 15’in altında “diğerleri” kısmında
listelenmiş) dönüştürüldüğünden bu artış, toplam karayolu ağı uzunluğunda önemli
değişikliklere neden olmamıştır. Yüksek kapasiteli otoyol uzunluğu aynı dönem içinde
oldukça kısadır. 2023 yılına kadar yol uzunluğunun 32.000km’ye ulaşması
planlanırken (KB, 2013), bölünmüş karayolu ağı uzunluğundaki artış oranı son beş yıl
içerisinde önemli ölçüde azalmıştır.
Şekil 15. Karayolu ağ uzunluğundaki değişim (1990-2016)57
2004 yılından bu yana, toplam kayıtlı araç sayısı önemli ölçüde arttığından (son on
yılda yıllık ortalama artış oranı %6), karayolu sektöründe araç sahibi olma anlamında
önemli değişiklikler gözlemlenmiştir (Şekil 16). Yakıt türüne göre incelendiğinde, yıllar
içide benzinli araçların sayısı düşmüş ve bu düşüş, LPG ve dizel bazlı araçların
kullanımındaki hızlı artış ile telafi edilmiştir (Şekil 16-b ve Şekil 16-c’ye bakınız); halen
dizel araçlar, araç parkının %49’una sahiptir ve bu oranı %29,1 oranında pazar payına
sahip olan benzinli araçlar takip etmektedir (Şekil16-c’ye bakınız).
57
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (2018), Ulaştırma İstatistikleri, http://www.turkstat.gov.tr/PreTablo.do ?alt_id=1051, Erişim
tarihi: 10/02/2018
48
Şekil 16. Araç sayıları a) tiplere göre b) yakıt türüne göre c) yakıt türüne (2004-2016, TÜİK,
2018)57
49
Karayolu altyapısının motorizasyonu ve yapılan iddiali yatırımlara paralel olarak,
toplam şehirlerarası yol taşıt-km ve yolcu-km iki katına çıkarken (Şekil 17’ye bakınız),
yük ton-km dört kat artmıştır. Bu göstergeler ekonomik büyümenin işareti olsa da
karayolu taşımacılığı eğilimlerindeki doğrusal güçlü artışlar sebebiyle, karayolu
taşımacılığı paylarında 2023 hedeflerinde (Tablo 9’a bakınız), özellikle aşağıda
bahsedilen demiryolu yük eğilimlerindeki yavaş artış ile karşılaştırıldığında,
beklenildiği gibi bir düşüş bulunmamaktadır.
Şekil 17. Karayolu istatistikleri a) şehirlerarası taşıt-km b) yolcu-km c) yük-km (2001-2016,
TÜİK, 2018)57
50
Demiryolu Taşımacılığı:
Demiryolu taşımacılığı, yol ve hava taşımacılığına kıyasla alternatif enerji
kaynaklarının (elektrik kaynağına göre) potansiyel kullanımı nedeniyle daha
sürdürülebilir bir ulaşım olarak algılanmaktadır. Buna dayanarak, Türkiye’de birincil
elektrik kaynağı hala fosil yakıt olmasına rağmen, son on yılda konvansiyonel ve
yüksek hızlı tren (YHT) dâhil olmak üzere yatırımlarda artış olmuştur. Hâlihazırda,
11,319km konvansiyonel hat ve 1,213km yüksek hızlı tren hattından (Şekil 18’e
bakınız) oluşan toplam 12,532 km’lik demiryolu ağı bulunmaktadır. Toplam demiryolu
ağının 2021 yılına kadar 6,441km yüksek hızlı tren ağı ile birlikte 18,508km’ye
ulaşması planlanmaktadır (UDHB, 2016).58 2009 yılında başladığından bu yana, YHT
yolcu-km sürekli artış göstermektedir. Ana hatlarda yolcu-km’de bazı dalgalanmalara
rağmen, iyileştirmelerden sonra (hizmetlerin modernleştirilmesi, elektriklendirme, yeni
vagonlar vb.), ana hatlarda kullanılan konvansiyonel trende de artış olacaktır. 2023
yılına kadar 8000km hattın elektrifikasyon ve sinyalizasyonunun yapılması
beklenmektedir. Ayrıca, 16 lojistik merkezin oluşturulması planlanmaktadır (UDHB,
2013)3. 2023 özel hedefine göre, demiryolu payının yolcuda %10, yük taşımacılığında
%15 artış göstermesi beklenmektedir (UDHB, 2011)Error! Bookmark not defined..
Yine de son yıllarda düşüş gösteren yolcu ve yük taşımacılığının demiryolu payında
önemli bir artış gözlemlenmemektedir.
Türk Demiryolu Taşımacılığı’nın serbestleştirilmesi ile birlikte, TCDD demiryolu ağının
özel yük operatörlerine açılması ve rekabetçi bir piyasa oluşturulması yönünde
yeniden yapılandırma başlatılmıştır. Ancak, Avrupa Birliği Üye Devletlerinde
serbestleştirilen demiryolu piyasası çeşitli sonuçları doğurduğundan ve bu
sonuçlardan bazıları demiryolu taşımacılığı teşvikinde başarısız olduğundan, bu
durumun demiryolu taşımacılığı paylarını nasıl etkileyeceği tam olarak
bilinmemektedir. Ayrıca, yük talebinin çoğu, tarımsal ve endüstryel üretim ve tüketimin
olduğu, Türkiye’nin batısındaki büyük şehirler arasında gerçekleştirildiğinden,
demiryolu yük taşımacılığı alanında, Türkiye’de fazla kullanılmayan, intermodal
taşımacılığın desteklenmesi gerekmektedir. Kısa vadede kamyonların çoğu, 2009
yılında 491,6km ortalama yolculuk mesafesine sahip iken, demiryolu taşımacılığının
toplam yolculuk ve yükleme-boşaltma zamanı açısından rekabetçi hale gelmesi için
yeterince uzun değildir (Ozen, Tuydes-Yaman, 2013)59.
58
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı (2016), Stratejik Plan 2017-2021, Ankara, Turkey.
59 Ozen, M., Tuydes-Yaman, H. (2013), Karayolu Taşımacılığının Emisyon Maliyetinin Türkiye'de Değerlendirilmesi, Enerji
Politikası, 62, 625–636
51
Şekil 18. Demiryolu istatistikleri a) uzunluk b) yolcu-km c) yük ton-km (2001-2016)57
Hava Taşımacılığı:
Vergi ve ücretlendirmedeki azaltımlar gibi hava taşımacılığı yönetmeliğindeki
revizyonlar çerçevesinde, yeni havayolu şirketlerinin piyasaya girmesiyle birlikte
büyüme devam etmektedir. Şekil 19’da yer alan TÜİK verilerine göre (2018)57, 2002’de
34 milyon yolcu olan hava yolcu trafiği, 2016 yılında 173 milyon yolcuya ulaşmıştır.
52
Ayrıca, hava yük taşımacılığı sektörü de bu süreçte sürekli artış göstermiştir. 2006
yılında faal havaalanların sayısı 42 iken bu sayı 2017 yılında 55’e yükselmiştir. 2021
hedeflerine göre, 2021 yılında hava yolcu sayısının yılda 225 milyon artması ve
havaalanı sayısının ise 59’a yükselmesi beklenmektedir (UDHB, 2016)58. Ancak, hava
taşımacılığı performansının bu etkileyici artışı, sera gazı emisyonlarının
sınırlandırılması politikalarıyla uygunluk göstermemektedir.
Şekil 19. Havayolu istatistikleri a)yolcu sayısı b)yük miktarı (1990-2016)57,60
60
Kögmen, Z (2014) Diğer Ulaştırma Modları ile Karayolu Taşımacılığının Karşılaştırılması ve Avantajları, UDHB, Uzmanlık
Tezi,
53
Denizyolu Taşımacılığı:
Denizcilik sektörü değerlendirildiğinde, 2011 yılına kadar yük taşımacılığında %2,66
payının olduğu görülmektedir ve bu payın 2023 sonuna kadar %10’a ulaşması
planlanmaktadır. Yolcu taşımacılığı anlamında, denizyolu taşımacılığı payının 2023’e
kadar %0.37’den %4’e çıkması beklenmektedir (Tablo 9). 2006 yılında 7,3 milyon
DWT (net ağırlık tonajı) olan Türk bandırallı ticari filo, 2012 yılında 10,3 milyona
ulaşmış ve dünya ticari filoları arasında 25. sırayı almıştır. Ancak, daha sonra 2016’da
8,25 milyon DWT’ye düşmüştür61. Yine de uluslararası deniz ticaretindeki önemli artış
Şekil 20’de görülebilmektedir. Bu yıllar arasında Türk filosunun taşıma kapasitesi
(DWT) artmasına rağmen, 2006 yılında Türk ticaret filosu denizyolu taşımacılığı ile
gerçekleştirilen dış ticaret oranı %21 iken, bu rakam 2012 yılında %14’e düşmüştür
(KB, 2013)3 .
2017 yılında Türk bandırallı ticari filodaki gemi sayısı 1,415 iken ve bu sayının 2021’de
1.500’e ulaşması beklenmektedir (UDHB, 2016).58 2023 yılı sonuna kadar denizyolu
ile yük taşımacılığında %10’a ulaşma planı göz önüne alındığında, Türk filosunun
taşıma kapasitesindeki devam eden düşüşün ve Türk ticari filosu aracılığıyla deniz
yolu ile gerçekleştirilen dış ticaretteki gerilemenin detaylı bir şekilde incelenmesi
gerekmektedir.
Hem kabotaj hem de uluslararası nakliyat, eski gemilerin aşırı yakıt tüketimine neden
olan zayıf rekabetçilik, denizyolu taşımacılığı sektörlerinin olası modernizasyonu,
gemilerin fizibilitesi (boyut, tip, rota, enerji verimliliği vb.) ve eski filoların yenilenmesi
için teşvikler kapsamında değerlendirilmelidir.
61
Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
https://atlantis.udhb.gov.tr/istatistik/istatistik_filo.aspx Erişim tarihi: 22/02/2018
54
Şekil 20. Uluslararası deniz ticaret istatistikleri (yüklenen Mt, 1980-2015)
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon
Azaltma Olasılıklarının Analizi
Türkiye’nin en son sera gazı envanterine göre (NIR, 2017),15 ulaştırma sektörünün
katkısı 75,8 Mt CO2-eşd’dir, ki bu toplam sera gazı emisyonlarının (AKAKDO hariç)
%16’sı ve toplam yanma kaynaklı emisyonların %22’sine tekabül etmektedir.
Türkiye’de ulaştırma kaynaklı emisyonlarının ana kaynağı %94 ile karayolu
taşımacılığıdır (Şekil 21). Bu oranı yurtiçi havacılık takip ederken diğer kaynakların
katkısı oldukça azdır: yurtiçi havacılık %5,5; yurtiçi denizcilik %1,5; boru hattı
taşımacılığı %0,9 ve demiryolunun katkısı %0,6’dır. 1990 yılına kıyasıla, ulaştırma
sektörü kaynaklı emisyonlar 2015 yılında %181 oranında artmıştır. Aynı süre zarfında
karayolu taşımacılığından kaynaklanan emisyon %179,7, yurt içi havacılıktan
kaynaklanan emisyon %355,7 ve yurtiçi denizcilikten kaynaklanan emisyon da %125,5
artmıştır. 1990-2015 yılları arasında demiryolu taşımacılığından kaynaklanan
emisyonlar %33,4 düşmüştür.
55
Şekil 21. Ulaştırma modlarına göre sera gazı emisyonları (1990-2015)
Karayolu Taşımacılığı:
1990 yılında 24,8 Mt CO2-eşd olan ve karayolu taşımacılığından kaynaklanan sera
gazı emisyonu, önemli derecede bir artış göstermiş ve 2015’de 66,3 Mt CO2-eşd’ye
ulaşmıştır. Yakıt türlerine göre sera gazı emisyon miktarları incelendiğinde (bakınız
Şekil 22 ve 23), 2015 yılında en yüksek emisyon oranının %76,7 ile dizel yakıttan,
%13,6 ile LPG'den kaynaklandığı görülmektedir. Tablo 10, karayolu taşımacılığında
kullanılan yakıtların CO2 yoğunluğunu göstermektedir: dizel yakıtların CO2 emisyon
yoğunluğu en fazla, doğalgazın CO2 emisyon yoğunluğu ise en azdır. Karayolu
motorlu taşıt filosunun %47,9’u dizel iken, taşıt-kmh ile emisyonlara büyük ölçüde
katkıda bulunanlar çoğunlukla kamyonlardır.
Şekil 22. Yakıt türüne göre motorlu kara taşıtlarından sera gazı emisyon miktarı (1990-2015)
56
Şekil 23. Yakıt türüne göre motorlu kara taşıtlarından sera gazı emisyon oranları (1990-2015)
Tablo 10. Karayolu taşımacılığında tüketien yakıtların CO2 emisyon yoğunluğuı
Karayolu Taşımacılığı CO2 Yoğunluğu (ton CO2/TJ)
Benzin Dizel LPG Doğal Gaz Biyo Yakıt
69.30 73.43 63.07 55.09 70.71
Motor teknolojileri, doğrudan CH4 ve N2O emisyonlarını etkilediğinden, motorlu
karayolu taşıtlarının yaşı oldukça önemlidir. 2016 yılı itibariyle trafiğe kayıtlı motorlu
kara taşıtlarının yaş dağılımına bakıldığında, önemli sayıda aracın yaşlı olduğu
görülmektedir. Araçların %24,5’i 11-20 yaş, %19,3’ü 6-10 yaş ve %34’ü ise 0-5 yaş
arasındadır (Tablo 11).
Tablo 11. Yaşlarına göre karayolu morotlu taşıtların sayısı (2016) (x106)57
Aracın yaşı Toplam Araba Minibüs Otobüs Küçük kamyon Kamyon Motorsiklet Özel amaçlı
araçlar Traktörler
21.090 11.318 0.464 0.220 3.442 0.825 3.004 0.051 1.766
0-5 7.166 4.098 0.135 0.068 1.231 0.227 1.004 0.020 0.383
6-10 4.072 1.807 0.095 0.054 0.949 0.142 0.866 0.009 0.150
11-15 2.612 1.371 0.084 0.030 0.555 0.106 0.354 0.006 0.105
16-20 2.542 1.513 0.085 0.029 0.391 0.139 0.159 0.007 0.217
21 ve üzeri 4.699 2.528 0.066 0.039 0.315 0.211 0.621 0.009 0.910
Yukarıda yer alan verilere dayanarak, 2008/2010 yılından itibaren yürürlükte olan ve
en yüksek emisyon standartlarını karşılayan araçların azami payının aşağıdaki gibi
olduğu tahmin edilmektedir:
57
Otomobillerin %44’ü
Hafif ticari taşıtların %48’i
Ağır yük taşıtlarının %35’i
Diğer taraftan, taşıt-km’sinin ne kadarının yaşlı taşıtlar, özellikle kamyonlar, tarafından
yapıldığı belli değildir. Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) tarafından yapılan yıllık yol
kenarı dingil ağırlığı etüdünün kamyon dağılım analizi, yaşlı kamyonlarının çoğunun
şehirlerarası yollarda dolaşımının olmadığını59, kentsel bölgeler içinde veya
çevresinde daha çok kısa mesafede kullanılmasının umulduğunu göstermektedir.
Uzun mesafelerde (özellikle uluslarası karayolu yük hareketleri) daha yeni ve temiz
kamyonlar istihdam edilmektedir.59
Demiryolu Taşımacılığı:
Diğer taşımacılık seçeneklerine kıyasla demiryolu taşımacılığı daha sürdürülebilir ve
karbon verimli görünse de, doluluk seviyesi ve tren elektrik kaynağı gibi bazı
parametreler baz alındığında, CO2 emisyon etkileri değişmektedir.62 Türkiye’de, hala,
toplam demiryolu ağının üçte biri elektriklendirilmektedir, fakat son yıllarda
demiryollarında elektrik tüketiminin artmasına bağlı olarak 1990 yılında 0.7 Mt CO2-
eşd olan sera gazı emisyonları 2015 yılında 0.5 Mt CO2eşd’ye düşmüştür. Aynı
zamanda Yüksek Hızlı Tren (YHT) gelişimi de elektrik tüketimi ve ana koridorlarda yer
alması sebebiyle demiryollarındaki bu azalmaya katkı sağlamıştır. Hâlihazırda işleyen
dört YHT hattı bulunmaktadır (Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Eskişehir ve
Konya-İstanbul) ve Bursa, İzmir ve Sivas’ı bağlayacak üç hat çalışmaları devam
etmektedir. Alternatif yerleşik seçeneklere (araba, otobüs ve konvansiyonel tren)
kıyasla YHT’nin CO2 azaltım potansiyeli üzerine yapılan bir çalışma, Ankara-Eskişehir
ve Ankara-Konya YHT hatlarının toplam 24,3 kt CO2 azaltımı sağladığı ve tüm hatlarda
tahmin edilen yolcu sayısına ulaşılırsa, 2023 yılında bu azalmanın 452,7 kt CO2
olacağı (çalışması devam eden YHT hatlarının tamamlanmasıyla) öngörülmektedir.
Yüksek talep gören YHT hatları kısa mesafede hizmet verdiğinden ve arabalarla
karşılaştırıldığında verimli olan otobüslere kaymaya neden olduğundan, hat tabanlı
incelemeler CO2 emisyonlarının azaltımında YHT performansının kısıtlı olduğunu
göstermektedir.62
Hava Taşımacılığı:
Sera gazı emisyonlarına katkıda bulunan en büyük ikinci mod ise yurtiçi havacılıktır.
1990 yılında 0,9 Mt CO2-eşd olan yurtiçi havacılık kaynaklı sera gazı emisyonları, 2015
yılında 4,2 Mt CO2-eşd’ye ulaşmıştır. Yurtiçi havacılıkta kullanılan yakıt, jet yakıtıdır.
62
Dalkic, G., Balaban, O., Tuydes-Yaman, H., Celikkol-Kocak, T. (2017), Yüksek hızlı tren hatlarında CO2 emisyonlarının
azaltılmasının değerlendirilmesi: Türkiye'den iki örnek çalışma, Temiz Üretim Dergisi, 165, 746-761.
58
Sektördeki emisyon eğilimleri, yakıt tüketimi eğilimleri ile benzerlik göstermektedir
(Şekil 24).
Şekil 24. Yurtiçi havacılık sera gazı emisyonlarına karşılık yakıt tüketimi (1990-2015)
Denizyolu Taşımacılığı:
Yurtiçi denizciliğin, toplam ulaştırma sektörü kaynaklı emisyonlara katkısı oldukça
azdır. 1990 yılında yurtiçi denizcilik kaynaklı sera gazı emisyonları 0.5 Mt CO2-eşd
iken, bu oran 2015 yılında 1,1 Mt CO2-eşd olmuştur. Şekil 25’de gösterildiği üzere,
denizyolu taşımacılığı, diğer modlar arasında en çok enerji ve sera gazı verimli
ulaştırmadır. Şekil 26'da, “Üçüncü IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü) Sera Gazı
Çalışması 2014” e göre, 2012 yılında uluslararası denizyolu taşımacılığı kaynaklı,
küresel CO2 ve CO2 eşdeğeri olarak GHG emisyonlarının yaklaşık% 2,2'si ve % 2,1'ini
oluşturmaktadır. Genel olarak, gemiler fosil yakıt ile çalışmaktadır. Her yakıt türünün
karbon içeriği sabittir ve ton yakıt başına kg CO2 bazında bakıldığında, motorun
tipinden, motor çeviriminden veya diğer parametrelerden etkilenmemektedir.
Uluslararası havacılık ve deniz yakıtları, toplam ulusal emisyonlara dahil edilmeyerek
ayrıca raporlanmaktadır. 2015 yılında uluslararası taşımacılık kaynaklı sera gazı
emisyonları; uluslararası havacılıkta 11,1 Mt ve uluslararası denizcilikte 2,8 Mt olmak
üzere toplam 13,9 MtCO2-eşdeğeridir.
Kent ölçeğinde, 2001 yılında İzmir’de Ulaşımda Dönüşüm Projesi başlatılmış ve yeni
vapur iskeleleri inşa edilmiştir. Otobüs hatlarının iskelelere entegrasyonu
güçlendirilmiş ve sonuç olarak kentsel ulaşımda denizyolunun payı arttırılmıştır.
İstanbul’da vapur ve deniz otobüsü ile sağlanan hizmetlerin kalitesi ve sefer sayısının
arttırılmasının olumlu etkileri olmaktadır. Uluslararası ölçekte, Türk limanlarında yük
59
yükleme-boşaltma, son 15 yıl içerisinde 189,9 Mt’den 430,2 Mt’ye yükselmiştir.
Limanlarda yük yükleme-boşaltmadaki ortalama artışı %127’dir (2003’ten 2016’ya).
Türkiye sınırları içinde yük ve yolcu taşımacılığı için yeni hatlar açılmış ve yeni gemiler
denize indirilmiştir. Bazı hatlarda Ro-Ro gemileri ile karayolu araç taşımacılığı %185,
%209, %306, %936 artış göstermiştir ve ortalama artış %110’a ulaşmıştır (2003’ten
2016’ya). Denizyolu vasıtası ile karayolu araçlarının taşınması ve yolcu taşımacılığı
artsa da planlanan hedefler ve mevcut durum arasında büyük bir boşluk
bulunmaktadır.
Şekil 25. Ulaştırma modlarına göre CO2 emisyonları63
Şekil 26. Yıllara göre ulaştırma kaynaklı CO2 emsiyonları53
63
Dünya Gemicilik Konseyi (Word Shipping Council), http://www.worldshipping.org/industry-issues/environment/air-
emissions/faqs-answers/a2-why-is-the-shipping-industry-so-important-environmentally Erişim Tarihi: 24/02/2018
60
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör
Politikalarının İyileştirilmesi Önerileri
İlgili politika dokümanları incelendiğinde, daha sürdürülebilir bir ulaştırma sektörüne
geçiş için stratejilerin vurgulandığı görülmektedir ancak, genel olarak bu stratejiler,
ölçülebilir, doğrulanabilir ve raporlanabilir özel hedeflerde yetersiz kalmaktadırlar.
Ulusal mevzuatın ilgili AB ve diğer uluslararası kurum/kuruluş mevzuat ve
düzenlemeleriyle uyumlaştırılması bir fırsat olarak görülebilir. Yine de bu
dokümanlardaki hedeflere ulaşmak için, ilgili yaptırım stratejileri de dâhil olmak üzere,
ulaştırma sektörü ile ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca,
kurumlar ve ilgili paydaşlar arasındaki eksik ve/veya yetersiz koordinasyonun ikim
değişikliği ile ilgili politika ve uygulamaların koordine edilmesi önünde bir engel teşkil
ettiği gözlemlenmektedir. Ekonomik kalkınma bakış açısından Türkiye, ulaşım
talebindeki artışa neden olan ve dolayısıyla önümüzdeki on yıllarda sera gazı artışına
neden olan spesifik özellikleri ile büyüyen bir aşamadadır. Ulaştırma talep eğilimleri,
emisyon payları ve azaltım potansiyelleri birlikte haritalandırıldığında, karayolu
taşımacılığının daha düşük karbon modlarıyla olabildiğince çok değiştirilmesi
zorunluluğu görülmektedir. Bu tür bir değişimin, farklı alternatif modların rekabetçi
olabileceği bir yol haritasının yaratılması için ulaşımın kritik alt segmentlerine (Tablo
12'de gösterildiği gibi kent içi, şehirlerarası ve uluslararası) odaklanarak planlanması
ve oluşturulması gerekmektedir. Bu durumda, öncelikler aşağıdaki gibi olmalıdır:
Yolcu taşımacılığında,
Kent ölçeğinde karayolu taşımacılığındaki özel araba kullanımı; i) alternatif
yakıt türleriyle çalışan otobüs veya metrobüs; ii) raylı taşımacılık (metro, hafif
raylı taşıma vb.); ve iii) sıfır-karbon (yürüme veya bisiklete binme gibi), gibi
seçeneklerle olabildiğince çok değiştirilmelidir. Kent deniz taşımacılığı
politikalarda teşvik edilmektedir ancak, bu durum sahil kentleri için bir seçenek
iken tüm ülke için genelleştirilebilecek bir seçenek değildir (bu sebeple soru
işareti ile ifade edilmiştir). Toplu taşımacılığın daha fazla güvenilirlik sağlaması
için, özellikle şehir merkezlerinde özel araçların kullanımını kısıtlayacak
tedbirlerle birleştirildiğinde, akıllı ulaşım sistemlerinin (ITS) yayılması, kent
taşımacılığından kaynaklanan sera gazı emisyonlarının artmasını
engelleyebilecektir.
Şehirlerarası yolculuk ile bölgesel ölçekte, demiryolu (konvansiyonel veya
YHT) ve şehirlerarası otobüs hizmetleri gibi ortak ulaşım seçeneklerinin
desteklenmesine devam edilmelidir ve özel arabaların payına kıyasla bu
seçeneklerin paylarını arttırmak için modernize edilmesi gerekmektedir. Eğer
yeni YHT hatları ana koridor boyunca bir ağ etkisi oluşturabilirse ve alternatif
düşük emisyonlu elektrik kaynakları kullanılabilirse, YHT hizmetleri için
61
emisyon azaltım performansı arttırılabilir. Daha uzun mesafelerde, talepleri özel
araç ve hatta hava taşımacılığından YHT’ye kaydırmak için tamamlayıcı
politikalar geliştirilebilir. Fakat, uzun mesafelerde (5-6 saatten fazla), Doğu’ya
veya Güney Doğu’ya yapılan yolculuklarda, yüksek emisyon potansiyeline
rağmen hava taşımacılığı, daha konforlu ve güvenli olması sebebiyle en çok
tercih edilen taşımacılık türü olmaya devam edecektir. Bu nedenle de öncelikli
alan olarak göz önünde bulundurulmalıdır. En düşük emisyon seviyesine sahip
olmasına rağmen yeterli derecede zaman tasarrufu sağlayamayacağından,
şehirlerarası yolculuklarda denizyolu taşımacılığının teşvik edilmesi hususuna
dikkat edilmelidir.
Uluslararası ölçekte hava taşımacılığı, turizmin ön koşuludur ve Türkiye
ekonomik kalkınmasına öncülük eden bir sektördür. Piyasa olarak büyümesi
beklenmektedir, ancak havaalanı kısmında emisyon azaltımı ve yakıt
kullanımında verimlilik öncelikli alanlar haline getirilebilir, bu sebeple DKK için
eleştirel olarak ele alınmalıdır.
Tablo 12. Türkiye'de düşük karbonlu kalkınma için ulaştırmada öncelikli alanlar
Taşımacılık
Sistemleri
Yolcu (Pax) Yük (F)
Kent Şehirlerarası Uluslararası Kent Şehirlerarası Uluslararası
Otoban (H) (?) (?)
Demiryolu (R) (?)
Havayolu(A) (?) (?)
Denizyolu(M) (?) (?) (?)
Yük taşımacılığında,
Kent ölçeğinde planlama ve işletme açısından görünür bir şehir lojistiği
kavramı mevcut değildir, fakat yönlendirme ve depolamada (bu sistemler akıllı
şehir girişimleri altında teşvik edilebilir) emisyon azaltım potansiyellerine göre
dağıtım ve toplama (atık toplama vb.) sistemleri yönetilebilirse, önemli ölçüde
azaltım gerçekleştirilebilir. Kamu hizmetleri için sıfır-emisyonlu araçların
tanıtılması sera gazı emisyonlarını sınırlandırma çabalarını destekleyebilir.
Bölgesel ölçekte kamyon hakimiyetini değiştirmek oldukça zorlu olacaktır
ancak, yük paylaşım girişimlerinin, konsolidasyon merkezlerinin vb. tanıtılması
ile kamyon yüklemesindeki verimlilik (boş çalışmaların en aza indirilmesi ve
kamyonun kapasitesinden az yüklenmesinden kaçınılması) arttırılabilir. Ayrıca,
yaşlı kamyonların kullanımdan kaldırılması ve çevre dostu yeni kamyonlar için
mali teşvikler desteklenerek yaşlı kamyonların kullanımı en aza indirgenmelidir.
İntermodal taşımacılık olabildiğince çok karayolu-demiryolu, demiryolu-
denizyolu arasında teşvik edilmelidir, ayrıca deniz kıyısı bölgelerindeki altyapı
eksikliği de ele alınması gereken zorluklardandır.
62
Uluslararası ölçekte, komşu ülkelere (AB’de, Orta Doğu’da) karayolu
taşımacılığı ile seyahatler, olabildiğince demiryolu ve denizyolu taşımacılıkları
veya Karadeniz bölgesinde görüldüğü gibi çok türlü taşımacılık ile
değiştirilmelidir.
Yukarıda bahsedilen yol haritasında başarı elde edebilmek için, aşağıda belirtilen
alanlarda daha güçlü mevzuat ve politika geliştirmeye yönelik sürekli çabalara ihtiyaç
duyulmaktadır:
Kentsel bölgeler için sürdürülebilir kentsel kalkınma, merkezi yönetimler
tarafından izlenmesi ve değerlendirilmesi gereken “Sürdürülebilir Kentsel
Hareketlilik Planları (SKHP)” geliştirilerek sağlanmalıdır. Bu planlar, geliştirilen
fakat takip edilmeyen Ulaştırma Ana Planı tarafından desteklenmeli ve
yansıtılmalıdır.
ITS ve metrobüs sistem fonları, a) ortak ulaşım seçeneklerine geçiş ve b)
emisyon azaltımına katkıları bakımından koordine edilmeli ve izlenmelidir.
Sera gazı envanterleri için 2006 IPCC kılavuzuna göre, biyokütle kaynaklı CO2,
toplam sera gazı emisyonlarına eklenmemektedir. Böylece ulaştırma
sektöründeki biyokütle paylarının artması, bu sektördeki emisyon azaltımına
katkıda bulunabilir.
Denizcilik seçenekleri ele alınırken, denizcilik sektörü sera gazı konularında
IMO ve AB’nin temel odak noktası olan, gemilerin dışındaki sera gazı azaltımı
ile ilgili konularda, terminal ve altyapılar da göz önünde bulundurulacaktır.
Farklı alt sektörler için yukarıda bahsi geçen politikalara ek olarak, vergi politikasında
yapılacak bazı değişiklikler ulaştırma sektörünün karbonsuzlaştırılmasına katkıda
bulunabilir. Ayrıcalıklı vergi oranları veya sübvansiyon hükümlerinin olası iptali, daha
çok sürdürülebilir veya daha temiz yakıt kullanımına geçişte olumlu etki yaratabilir.
63
5. Tarım Sektörüne İlişkin Kalkınma Politikaları ve Sera Gazı
Emisyon Azaltım Hedefleri
Tarım, hem iklim değişikliğinden etkilenmekte hem de iklim değişikliğini etkilemektedir
(olumlu ve olumsuz). Tarımın iklim değişikliğinden etkilenmesinin temel sebepleri, su
mevcudiyeti, genel sıcaklık değişimleri, haşere ve hastalıkların varlığı ve sürekliliğinin
yanı sıra, yangın risklerinden kaynaklanan bitkisel ve hayvansal üretim üzerindeki
artan baskılardır.
Tarım, insanın var olabilmesi için gıda temin ettiğinden, kalkınmada önemli rol
oynamaktadır ve kalkınma çabalarının ilk adımını teşkil etmektedir. Türkiye, yaklaşık
80 milyonluk artan nüfusuyla, kişi başına düşen GSYH açısından dünyanın en büyük
17. ekonomisi ve üst orta gelirli ülkesidir (Dünya Bankası, 2016).64 Tarihsel olarak
tarım sektörü, Türkiye’nin en büyük istihdam sağlayan, ülkenin GSYH’sine, ihracatı ve
kırsal kalkınmasına önemli katkıda bulunan bir sektördür. Türkiye, dünya pazarlarında
tarım ürünlerinin önemli bir üreticisi ve ithalatçısıdır ve dünyanın 7. en büyük tarımsal
üreticisi olduğu tahmin edilmektedir (OECD, 2016).65 Sanayi ve hizmet sektörleri ile
ilgili olarak, tarımın önemi azalmakta olsa da, tarım ve gıda endüstrisi kalkınmada
temel bir rol oynamaya devam etmektedir. Diğer sektörlere ve ağırlıklı olarak gıda
endüstrisine hammadde temin etmekte, işgücünün yaklaşık %20'sini istihdam
etmekte, kırsal alanlardaki gelir ve istihdamın çoğunu oluşturmakta ve 2016 yılında
ülkenin GSYH'sinin %6,1'ini oluşturmaktadır. Sektörün 2016 yılındaki GSYH’si 52,3
milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Türkiye’nin 2023 tarım vizyonu, halkına yeterli, en iyi
kalitede ve güvenilir gıda sağlayan bir ülke olmak, tarım ürünlerinde net ihracatçı
pozisyonu geliştirmek ve küresel üreticiler arasında ilk beşte yerini almak için küresel
pazarda rekabet edebilirliğini arttırmaktır. Türkiye, 2023 vizyonunda başka iddialı
hedefler de bulundurmaktadır. Bunlar: i) 150 milyar ABD dolarına ulaşan tarımsal
GSYH; ii) 40 milyar ABD dolarını geçen tarımsal ihracat; ii) sürdürülebilir tarımsal
büyüme; iv) 14 milyon hektar alanda arazi toplulaştırılması ve v) sulanabilir araziler
için modern sulama sistemleridir.66
Yukarı da görüldüğü üzere, 2023’e kadar Türkiye’nin tarım hedefleri arasında düşük
karbonlu tarımın desteklenmesi için doğrudan bir hedef bulunmasa da, tarımsal
64
Dünya Bankası, (2016), https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.CD?locations=TR&year_high_desc=true Erişim
tarihi: 17/02/2018
65 OECD (2016), İnovasyon, Türkiye'de Tarımsal Verimlilik ve Sürdürülebilirlik, OECD Gıda ve Tarımsal Yorumlar, OECD
Yayıncılık, Paris. http://dx.doi.org/10.1787/9789264261198-en
66 Türk Tarımında Yapısal Değişiklikler ve Reformlar 2003-2016, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ankara
64
ekonominin arttırılması hedeflenmektedir. Bu hedeflerden bazıları düşük karbonlu
tarımı destekleyici olarak ele alınabilir.
Sera Gazı Emisyonları İle İlgili Sektörel Politika ve Taahhütlerin
Gözden Geçirilmesi
Uluslararası ve Ulusal Taahhütler
Türkiye’nin INDC’si, onaylanma durumunda NDC- ulusal olarak belirlenmiş katkı-
olarak değiştirilecektir. Bu sebeple, sera gazı kaynaklarından biri olan “tarım” ile ilgili
belge ve destekleyici dokümanların içeriği oldukça önemlidir. INDC kapsamında tarım
ile ilgili olarak uygulanacak planlar & politikalar: i) tarımsal alanlarda arazi
toplulaştırılması ile yakıt tasarrufu; ii) otlatma alanlarının rehabilitasyonu; iii) gübre
kullanımının kontrol edilmesi ve modern tarım uygulamalarının uygulanması; iv)
minimum toprak işleme yöntemlerinin desteklenmesi olarak ifade edilmektedir.
INDC, tarım kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltımı için ulusal taahhütleri de
kapsayan, ulusal iklim değişikliği politika belgeleri tarafından desteklenmektedir.
Örneğin, 10. Ulusal Kalkınma Planı (2014-2018)3, tarımsal tekno parkların
oluşturulması ve “yeşil büyüme” kavramı çerçevesinde tarımda yenilenebilir enerji
kullanımını vurgulamaktadır. Ayrıca, Plan’a göre, çevre yönetimindeki görev, yetki ve
sorumluluklardaki belirsizlik ve yetersizlikler de çözülmelidir. Durum Raporu’nda
değinildiği üzere, Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi’nde (UİDS) (2010-2023)4 yer
alan, kısa, orta ve uzun vadeli hedefler şu şekilde listelenmektedir: gübrelerin akıllı
kullanımı ve sulama için modern teknik uygulamalarının teşviki; toprak işlemesi; böcek
ilacı kullanımı; üreticilerin mali olarak desteklenmesi; metan emisyonunu önlemek için
büyük baş hayvancılığın geliştirilmesi; toprak karbon yakalama tekniklerinin
arttırılması; arazi kullanım sınıfları için merkezi coğrafi bilgi sisteminin oluşturulması;
“Toprakların Korunması ve Arazı Kullanımı Yasası”nın uygulanması ve yürütülmesiyle
birlikte ikincil mevzuatın benimsenmesi. Tarım ile ilgili diğer bir belge ise Ulusal İklim
Değişikliği Eylem Planı’dır (UİDEP) (2011-2023)5. Plan, doğal kaynakların
korunması ve tarımda enerji tüketiminin en aza indirgenmesi yoluyla sera gazı
emisyonlarının azaltımını öngörmektedir. Aşağıda belirtilen eylemler, Plan ile uyumlu
olarak gerçekleştirilecektir (sadece bazıları için belirli bir zaman belirlenmiştir).
Toprakta yakalanan karbon stoğu miktarını belirleme ve arttırma
o Azaltım ve benimseme dâhil olmak üzere sürdürülebilir tarım
tekniklerinin yayılması
o Toprak yönetim verimliliğinin arttırılması
o Mera yönetim verimliliğinin arttırılması
Etkin mera yönetiminin oluşturulması (Zaman Aralığı: 2013-2018)
– yasal düzenlemelerle ilgili.
65
Toprak üstü ve altı biyokütlelerin belirlenmesi ve arttırılması
o Sulama altyapısının tamamlanması
o Tarımsal altyapının iyileştirilmesi
o Bitkisel üretim yönetimini sağlamak
Tarım sektöründe potansiyel sera gazı emisyon kısıtlamalarının belirlenmesi
o Tarım sektöründe sera gazı emisyon kısıtlamaları için seçeneklerin
belirlenmesi ve değerlendirilmesi
Bitkisel ve hayvansal üretimden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının artış
oranının azaltılması
o Bitkisel üretimden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının kısıtlanması
o Hayvansal üretimden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının
kısıtlanması
o Tarımdaki enerji tüketiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının
kısıtlanması
Ülke çapında enerji tüketiminin en düşük olduğu saatlerde elektrik
pompalı sulama yapılmasını sağlayarak elektrik üretimini
dengelemek için yasal düzenlemeler yapılması. (Zaman Aralığı:
2012-2018).
İklim değişikliği ile mücadele ve uyumda tarım sektörünün ihtiyaçlarını
karşılayacak bilgi altyapısının oluşturulması
İkim değişikliğinin etkilerini izlemek ve değerlendirmek için altyapı ve
kapasitenin oluşturulması
Durum Raporu kapsamında incelenen sektörel politikalara ek olarak, GTHB’nin 2018-
2022 dönemi için Stratejik Planı’nda67, tarımsal üretim verimliliği ve kalitesinin
arttırılması amacıyla Ar-Ge çalışmaları yapılması yer almaktadır. Bu amaç
doğrultusunda, iklim değişikliğinin tarımsal sistemler üzerindeki etkisini ölçmek ve
alınacak önlemlere ilişkin öneriler geliştirilmesi amacıyla, Araştırmalar ve Politikalar
Genel Müdürlüğü (TAGEM) görevlendirilmektedir. Ayrıca, “emisyon azaltımını
gerçekleştirmek için bir takım model/tavsiye/sistem geliştirilmesi” performans
göstergelerinden biri olarak ele alınmaktadır. Stratejik Plan’ın yanında, 2017-2023
dönemini kapsayan, yeni Enerji Verimliliği Eylem Planı’na göre, tarımda enerji
verimliliğinin arttırılması ile ilgili eylemler, 2.2.5. bölümde altı başlık altında
listelenmektedir. Bunlar: i) traktör ve hasat makinalarının enerji verimli olanlar ile
değiştirilmesini teşvik etmek; ii) enerji verimli sulama yöntemlerini benimsemek; iii)
67
Stratejik Plan (2018-2022), Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ankara, 2017
66
tarımda enerji verimliliği projelerini desteklemek; iv) tarımsal üretim için yenilenebilir
enerji kaynaklarını teşvik etmek; v) Biyokütlenin elde edilmesi ve kullanımının teşvik
edilmesi amacıyla potansiyel yardımcı tarımsal ürün ve atıkları belirlemek; vi) kültür
balıkçılığı üretim sektöründe enerji verimliliğini desteklemektir.
Sektör Kalkınma Eğilimleri ve Özel Sektör Bakış Açısının
Değerlendirilmesi
Türkiye 24 milyon hektar tarıma elverişli araziye sahiptir ve GTHB’ye göre yağış,
sıcaklık ve topografya açısından 921 farklı tarımsal havzaya ayrılmıştır. Bu tarımsal
havzalarda, 250’den fazla tarımsal ürün üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Toplam
tarıma elverişli arazilerin %67’si tarla, %17’si nadasa bırakılan toprak ve kalan kısmı
da bahçecilik, bitkicilik, üzüm bağı ve zeyin bahçesi olarak ifade edilmektedir (TÜİK,
2017). Ekonomik olarak işletilebilir su kaynakları potansiyelinin toplamı 112 milyar
m3/yıl’dır ve her yıl sadece %41 oranında işletilebilir su tüketilmektedir (46 milyar m3
su). Sulama yoluyla tarım, bu miktarın %74’ünü tüketmektedir (DSI, 2009). Tarımsal
Sayım’a göre Türkiye’de 3 milyon çiftlik bulunmaktadır (AB-27’deki yaklaşık 15
milyona kıyasla) ve bu çiftliklerin çoğu aile istihdamı sağlayan, küçük aile çiftlikleridir
ve ortalama AB çiftliklerinden daha küçüktür (6 hektar, AB-25’de ortalama 13 hektara
kıyasla) (Dellal, 2009).68
Bu tür çiftliklerde daha çok düşük üretim olsa da Türkiye, bu küçük çiftliklerden yaptığı
üretimler ile önemli bir tarımsal ihracatçı konumundadır. Örneğin, Türkiye dünyadaki
en büyük fındık, incir, kayısı ve kuru üzüm üreticisidir. Taze sebze, üzüm üretiminde
dünyada en büyük 4., tütün üretiminde 6., buğday ve pamuk üretiminde ise dünyadaki
10. büyük üreticidir.
Diğer taraftan, Türkiye’deki tarım sektörü hem GSYH hem de istihdama katkısı
bakımından, ekonominin geri kalanına göre küçülme eğilimindedir. Örneğin, 1950
yılında GSYH’nin yaklaşık %40’ı ve ulusal istihdamın %85’i tarım iken, bu rakamlar
son yıllarda %10 ve %25’in altına düşmüştür (Şekil 27). Yine de bu rakamlar AB
ortalamasından yüksektir.
68
Dellal, I. (2009), “Türkiye’de Küçük Çiftliklerin Rolleri”, Avrupa Tarım Ekonomisi Birliği ve Uluslararası Tarım Ekonomisi
Birliği 111. Semineri, “Küçük Çiftlikler: Düşüş veya Kalıcılık”, 26-27 Haziran, Kent Üniversitesi, Canterbury, Birleşik Krallık.
67
Şekil 27. Taımın GSYH ve istihdamdaki payı (%) (1950-2017)
Üretim değerlerinin yaklaşık %75’i ve meyve-sebze değerlerinin %44’ünden fazlası ile
Türkiye tarım sektöründe, tarla tarmı hâkimdir. Tarımsal üretim 1990 yılından bu yana
hızla artmaktadır (Tablo 13). Başlıca ürünler tahıllar (buğday, arpa ve mısır); diğer
ürünler (şeker pancarı, pamuk, ayçiçeği, patates ve tütün); sebzeler (domates,
salatalık, kuru soğan ve karpuz); ve meyveler ve diğer çok yıllık ürünlerdir (elma,
narenciye, üzüm, incir, fındık, zeytin ve çay). Başta sığır, kümes hayvanları, koyun ve
keçiler olmak üzere, hayvancılık alt sektörü geleneksel ve ticari faaliyetleri
içermektedir. Ülke ayrıca dünyanın önde gelen bal üreticilerinden biridir. Türkiye, 2017
yılında 20,7 Mt süt üretimiyle övünerek, bölgenin önde gelen süt ve süt ürünleri
üreticisi konumuna gelmiştir. Ülke ayrıca toplam 36,1 Mt tahıl ürünü, 30,3 Mt sebze,
18,9 Mt meyve, 2,2 Mt kümes hayvanları ve 1,1 Mt kırmızı et üretimi gerçekleştirmiştir.
Ayrıca, Türkiye toplam tahmini 11.000 bitki türüne sahipken, Avrupa'daki toplam tür
sayısı 11.500'dür.
Tablo 13. Seçilen grup veya ürünlerde tarımsal üretim (1990-2017)
Tahıl Yağ
tohumu
Domates Turunç
gil
Fındık Süt Et Yumurta
(milyon)
1990 30 201 1 134 6 000 1 474 375 10 240 796 7 668
2000 31 148 1 934 6 200 1 696 315 10 240 796 7 668
2005 29 157 2 061 6 450 1 674 520 10 279 767 8 215
2006 34 643 2 789 9 855 3 220 661 11 952 793 11 734
2007 29 257 2 352 9 937 2 989 530 12 330 576 12 725
2008 29 287 2 311 10 985 3 027 801 12 243 482 13 191
2009 33 577 2 396 10 746 3 514 500 12 542 413 13 833
2010 32 773 2 969 10 052 3 572 600 13 544 781 11 840
68
2011 35 202 3 228 11 003 3 614 430 15 056 777 12 955
2012 33 377 3 138 11 350 3 475 660 17 401 916 14 911
2013 37 489 3 300 11 820 3 681 549 18 224 996 16 497
2014 32 714 3 509 11 850 3 784 450 18 631 1 008 17 145
2015 38 637 3 442 12 615 3 976 646 18 655 1 149 16 728
2016 35 281 3 481 12 600 4 293 420 18 489 1 173 18 098
2017 36 133 3 883 12 750 4 770 675 20 700 1 126 19 281
1990-
2017
%değişikl
iği
20 243 113 224 80 102 42 151
Ülkedeki doğal koşullar genellikle hayvan yetiştiriciliği ve özellikle hayvanları
otlatmaya elverişli olduğundan, tarımsal sera gazı emisyonlarında en büyük paya
sahip olan hayvancılık üretimi, Türkiye’deki tarım sektörü için oldukça önemlidir. 2017
yılında toplam büyük baş hayvan sayısı yaklaşık olarak 16 milyon, koyun ve keçiler
için sırasıyla 34 ve 11 milyon civarındadır (TÜİK, 2017, Şekil 28).
Genç çiftçilerin şehirlere göç etmesi ve hayvancılık ile uğraşan çiftçilerin yaşlanması
gibi sosyo-ekonomik faktörler, hayvancılıkta koyun ve keçi sayısının düşüşüne katkıda
bulunmaktadır. Bu sebeple, tarım sektörü kaynaklı sera gazı emisyonları da
azalmaktadır. 2000’li yıllardan sonra hayvancılığın artması ile bu eğilimin tersine
döndüğü, rakamların sabitlendiği ve hatta arttığı görülmüştür. 1990’lı yıllardan bu yana
kümes hayvanlarının sayısı iki katına çıkmış ve et talebini karşılamak için artan
nüfusun beslenmesi rolünü bu sektör üstlenmiştir. Miktar açısından, Türkiye’deki en
önemli et ürünleri kümes hayvanlarından elde edilmektedir. 1995-2017 yılları arasında
göstermiş olduğu iddialı artış ile 2017 yılında 2 Mt’ye ulaşan (7,7 kat artış) Türkiye,
kanatlı et üretiminde dünyada 11. sıradadır. Aynı süre içerisinde yıllık yumurta üretimi
20 milyara ulaşmıştır (TÜİK, 2017).
69
Şekil 28. Türkiye hayvancılık rakamları (milyon baş) (1990-2017)
Tarımdaki bu iddialı adımlara rağmen, Türkiye’deki tarımsal kalkınma çabalarının
önündeki engellerden bir tanesi parçalı tarım arazileridir. Türk tarımında önemli bir
yapısal sorun olarak, tipik bir çiftlik birkaç farklı arazi parseline bölünmektedir. Bu
seviyedeki parçalanma, tarımın karbonsuzlaştırma çabalarını, teknoloji kullanımlarını,
yeni tekniklerin benimsenmesini, artan kayıpları ve daha yüksek üretim maliyetlerini
sınırlamaktadır.
Parçalanmaların devam etmesini engellemek amacıyla bazı adımlar atılmıştır.
Örneğin, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu (No: 5403) 2007 yılında
değiştirilmiştir. Değiştirilen Kanun, 20 hektarlık bir arazi parselinin izin verilen minimum
büyüklüğünü belirlemektedir. Değişikliğin ardından, Kanunun uygulanmasına ilişkin
ilkeleri belirleyen Tarım Arazileri ve Arazi Toplulaştırmasının Korunması ve Kullanımı
hakkındaki yasalar 2009 yılında kabul edilmiştir. GAP Eylem Planı kapsamında
başlatılan Tarımsal Reform Genel Müdürlüğü'nün arazi toplulaştırması ve tarla içi
geliştirme çalışmalarında belirgin bir ivmelenme olduğu görülmüştür. Bu çerçevede,
2003-2014 yılları arasında (GTHB, 2017)69 arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme
çalışmaları için 4 milyon hektar alan tamamlanmış olup, Vizyon 2023 belgesine göre
14 milyon hektarın tamamlanması planlanmıştır. Ayrıca AB desteği ile bir arazi parsel
tanımlama sisteminin geliştirilmesi de devam etmektedir.
69
GTHB (2017), Tarımsal Reform Genel Müdürlüğü verisi
70
Sektördeki Güncel Eğilim ve Politikalara Dayalı Sera Gazı Emisyon
Azaltma Olasılıklarının Analizi
Türkiye’nin en son sera gazı envanterine göre15, tarım sektöründen kaynaklanan
toplam sera gazı emisyonları 2015 yılında 57,4 Mt CO2-eşd’idir, ki bu rakam toplam
sera gazı emisyonlarının (AKAKDO hariç) %12,1’ine tekabül etmektedir. 1990 seviyesi
ile kıyaslandığında, tarım sektöründe %28,11’lik bir artış olduğu görülmektedir.
Tarım sektörü kaynaklı sera gazı emisyonlarının ana kaynağı enterik fermentasyon,
tarımsal topraklar ve gübre yönetimidir. Tablo 14 ve Şekil 29, tarım sektöründen
kaynaklanan sera gazı emisyonlarını göstermektedir. 2015 yılında, tarım sektörü
kaynaklı sera gazı emisyonlarının %46,8’i enterik fermantasyondan, %39,8’i tarımsal
topraklardan, %11’i gübre yönetimi, %1,4’ü üre uygulamasından ve %1’i çeltik ekimi
ve tarımsal artıkların yakılmasından kaynaklanmaktadır.
Tablo 14. Tarım sektörü kaynaklı sera gazı emisyonları (1990-2015)
Enterik
fermentasy
on
Gübre
yönetimi Çeltik ekimi
Tarımsal
topraklar
Tarımsal
artıkların
açıkta
yakılması
Üre
uygulaması Toplam
1990 22 314 4 111 91 17 528 319 460 44 824
1991 23 129 4 352 70 17 507 328 436 45 822
1992 22 929 4 263 74 18 034 309 459 46 069
1993 22 536 4 385 77 18 804 333 627 46 762
1994 22 235 4 634 70 16 356 292 453 44 040
1995 21 705 4 427 86 16 408 299 426 43 351
1996 21 677 4 498 95 17 077 309 534 44 190
1997 20 205 4 169 95 16 834 312 532 42 146
1998 19 781 4 397 103 18 453 343 658 43 735
1999 19 850 4 479 112 18 883 301 733 44 360
2000 19 124 4 240 100 18 088 334 617 42 504
2001 18 606 4 243 102 16 055 309 527 39 842
2002 16 878 3 748 103 16 383 321 527 37 961
2003 18 464 4 149 112 17 549 313 565 41 152
2004 18 957 3 937 121 18 239 342 632 42 228
2005 19 663 4 133 147 18 429 351 613 43 335
2006 20 331 4 353 171 19 018 332 592 44 797
2007 20 552 4 445 162 18 374 283 566 44 383
2008 20 057 4 352 172 16 729 275 565 42 149
2009 19 576 4 343 167 18 362 318 593 43 359
2010 20 912 4 840 171 18 900 308 645 45 776
2011 22 806 5 039 171 19 239 332 558 48 145
2012 25 740 5 771 206 21 105 308 640 53 770
2013 26 850 6 188 191 22 827 335 807 57 198
2014 27 094 6 313 191 22 556 292 788 57 233
2015 26 888 6 304 200 22 878 342 811 57 422
1990-2015
değişim
(%)
20.50 53.32 118.60 30.52 7.40 76.24 28.11
71
Şekil 29. Tarım sektörü kaynaklı sera gazı emisyonları (1990-2015)
Tarım sektörü, 2015 yılında toplam CH4’ün %59,3’ünden ve toplam N2O
emisyonlarının %78,4’ünden sorumludur. Metan emisyonu çoğunlukla enterik
fermantasyondan kaynaklanırken N2O emisyonları tarımsal topraklardan
salınmaktadır.
Şekil 30, enterik fermantasyondan kaynaklanan metan emisyonlarını göstermektedir.
Enterik fermentasyondan kaynaklanan CH4 emisyonunun en büyük payı sığırlardan
kaynaklanmaktadır. 2015 yılında sığırların katkısı %79,1 iken, bu oranı %15 ile
koyunlar; %4,8 ile keçiler ve %1,1 ile diğer hayvancılık takip etmektedir.
72
Şekil 30. Enterik fermentasyondan kaynaklanan CH4 emisyonları (1990-2015)
Şekil 31, gübre yönetiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını
göstermektedir. Bu sektörden kaynaklanan toplam emisyon, 1990 yılında 4,1 Mt CO2-
eşd iken, 2015 yılında 6,3 Mt CO2-eşd’ye (%53,3 artış ile) ulaşmıştır. Gübre yönetimi,
2015 yılında tarım sektöründe CH4’ün %10,4’ünden ve N2O’nun %12’sinden
sorumludur. Enterik fermentasyonda olduğu gibi, gübre yönetiminde hem CH4 hem de
N2O emisyonlarının en yüksek kısmı sığırlardan kaynaklanmaktadır.
Şekil 31. Gübre yönetiminden kaynaklanan sera gazı emisyonları (1990-2015)
73
Tarımsal topraklar, doğrudan ve dolaylı toplam N2O emisyonlarının en önemli
kaynağıdır. Doğrudan N2O emisyonlarının kaynakları şu şekildedir: i) toprağa
uygulanan organik ve inorganik gübreler; ii) yerüstü ve yer altı bitki artıklarından gelen
azot girdisi; iii) otlayan hayvanların bıraktığı sıvı ve katı dışkılar. Dolaylı N2O
emisyonları, atmosferik birikim, azotun toprağa sızması ve yüzeysel akışı dolayısıyla
oluşmaktadır.
Tarımsal topraklardan kaynaklanan N2O emisyonu 1990 yılında 17,5 Mt CO2-eşd iken,
bu oran 2015 yılında (%30,5 artış ile) 22,9 Mt CO2-eşd’ye ulaşmıştır. Bu, tarım
sektöründe N2O emisyonlarının %87,6'sını, toplam N2O emisyonlarının da %68,7'sini
temsil etmektedir. 2015 yılında doğrudan N2O oranı 17,4 Mt CO2-eşd iken, dolaylı N2O
emisyonlarının oranı 5,5 Mt CO2-eşd olmuştur. N2O emisyonlarına en büyük katkı ise
sentetik gübre kullanımından kaynaklanmaktadır (Şekil 32).
Çeltik ekimi, tarımsal artıkların açıkta yakılması ve üre uygulamasının da dahil olduğu
diğer alt kategoriler, tarım sektörü sera gazı emisyonlarına çok küçük bir katkı
sağlamaktadır.
Şekil 32. Tarım topraklarından kaynaklanan sera gazı emisyonları (1990-2015)
Türkiye’deki tarım sektörünün sera gazı katkıları açısından, özellikle gelişmiş
ülkelerde olmak üzere, dünyanın her yerinde uygulanan bazı azaltım seçenekleri
entegre edilmelidir.
74
En yaygın metan (CH4) ve nitröz oksit (N2O) şeçenekleri aşağıdakiler gibidir:70
Anaerobik Çürütme (AD): Yenilenebilir enerji kaynağı olmasının yanı sıra,
depolanmış gübreden kaynaklanan CH4 emisyonlarını önemli ölçüde
azaltabildiği için AD, özellikle çiftlik gübresinden kaynaklanan sera gazı
emisyonlarının azaltılmasında etkili olduğu kanıtlanmış bir teknolojidir. AD
ayrıca, hayvanın yarı katı haldeki dışkısından kaynaklanan N2O emisyonlarını
da azaltmaktadır.
Nitrifikasyon İnhibitörleri (NI): NI kullanımının temel amacı, azotu, amonyak
formunda daha uzun süre tutarak nitrat süzülümünü kontrol etmek, nitratın
denitrafikasyonunu engellemek ve nitrafikasyon / denitrafikasyondan
kaynaklanan N2O emisyonlarını azaltmaktır. Böylece, NI sayesinde, mahsuller
nitratı absorbe etmek için daha iyi bir fırsata sahip olmaktadır; bu da azot
kullanım verimliliğini arttırmakta ve aynı zamanda mineral gübrelerden
kaynaklanan N2O emisyonlarını azaltmaktadır.
Düşük Azotlu Beslenme: Bu önlem, hayvancılıktan kaynaklanan amonyak
(NH3) emisyonlarını azaltmasını amaçlamaktadır. Esasen, düşük azot içerikli
beslenme, hayvan dışkısındaki azotu ve buna bağlı olarak NH3 emisyonarını
azaltmaktadır. Ayrıca, N2O ve CH4 emisyonları bağlamında olumlu çapraz
etkiler mevcuttur. Besinsel azot girişi ve hayvan idrarı/dışkısı yoluyla azot atımı
arasında doğrusal bir ilişki vardır. N2O emisyonları, hayanların dışkısındaki azot
miktarına bağlıdır. Buna bağlı olarak, hayvan yemindeki düşük azot içeriği
hayvan dışkısındaki azotu azaltıyorsa, bu durum aynı zamanda hayvancılıktan
kaynaklanan N2O emisyonlarının da azaltılmasını sağlamaktadır.
Hayvan Besinleri için Yem Katkı Maddeleri: Hayvan besinlerini yağ
maddeleri ile desteklemek (örneğin, bitkisel yağları veya hayvan yağları),
besinlerdeki enerji içeriğini arttırmak, kuru besin alımını düşürerek enerji
kullanımını arttırmak ve sindirimi iyileştirmek için kullanılır. Azaltılan kuru besin
alımı ve (potansiyel olarak) sabit /artan (süt) üretim kombinasyonu, yem
verimliliğini arttırmakta ve büyük baş hayvanlardan kaynaklanan CH4
emisyonlarını azaltmaktadır. Keten tohumu, en verimli besin yağ
maddelerinden bir tanesidir, fakat enterik CH4 emisyonlarını azaltmak için keten
tohumu ile beslemenin verimliliği yem karışımına bağlıdır. Ayrıca, çok fazla
keten tohumu ile besleme, besinlerin sindirilebilirliği üzerinde olumsuz etkilere
neden olabilir. Rumen bakterileri (hayvanın işkembesindeki yararlı bakteri
70
Pérez Domínguez, I., T. Fellmann, F. Weiss, P. Witzke, J. Barreiro-Hurlé, M. Himics, T. Jansson, G. Salputra, A. Leip
(2016): AB tarımı için sera gazı azaltım politikası seçeneklerinin ekonomik değerlendirmesi (EcAMPA 2). Politika Raporu için
JRC Bilim, EUR 27973 EN, 10.2791/843461
75
türleri); nitratı, CH4 üretimini azaltan hidrojen için alternatif bir elektron alıcısı
olarak kullanabilir. Bu sayede nitratın yem katkı maddesi olarak kullanımı,
enterik fermantasyon kaynaklı CH4 emisyonlarını azaltabilir. CH4 azaltım
potansiyelleri oldukça fazla görülmekle birlikte, hayvan sağlığının olumsuz
etkilenmemesi için uygun dozaj kullanımını gerektirmektedir.
IPCC 5. Değerlendirme Raporu’nda önerilen diğer sera gazı azaltım seçenekleri şu
şekildedir:71
Enterik fermantasyon kaynaklı emisyonların azaltımı için kaliteli besin ve yem
katkı maddeleri: Kaliteli yem ve besin katkı maddeleri (biyoaktif bileşikler,
yağlar), iyonoforlar / antibiyotikler, propionat arttırıcılar, arke inhibitörleri ve
sülfat takviyeleri.
Daha üretken ırkların yetiştirilmesi (her bir ürün birimi için daha az emisyon)
veya enterik fermantasyondan kaynaklı azaltılmış emisyonlar: Arke aşıları,
metanotroflar, asetojenler, işkembenin çıkarılması, bakteriyofajlar ve
probiyotikler gibi mikrobiyal teknolojiler; gelişmiş doğurganlık.
Hayvan dışkısındaki azot miktarını azaltmak için hayvan besin alışkanlıklarının,
gübrenin toprağa uygulamasının ve hayvan yeminin, üreaz inhibitörlerinin,
gübre tipi, miktarı ve gübrenin uygulanma zamanının, gübre uygulama
yöntemlerinin ve otlatma yönetiminin değiştirilmesi.
Hayvan altlığı ve yem depolama koşullarının değiştirilmesi: biyofiltreler, besin
katkı maddeleri.
N2O emisyonlarının azaltılması için mahsüllerde azot kullanım verimliliğinin
arttırılması.
N2O emisyonlarının azaltılması için azotlu gübre uygulama miktarının,
gübreleme tipinin, gübreleme zamanlamasının, hassas tarım uygulamalarının
ve inhibitörlerin değiştirilmesi.
Çeltik ekimi sırasında CH4 ve N2O emisyonlarının azaltılması için su yönetimi,
sezon ortası pirinç tarlası drenajı, azotlu gübre uygulama miktarları, gübreleme
tipi ve zamanlaması ve hassas tarım uygulaması.
71
Smith P., M. Bustamante, H. Ahammad, H. Clark, H. Dong, EA Elsiddig, H. Haberl, R. Harper, J. House, M. Jafari, O.
Masera, C. Mbow, NH Ravindranath, CW Rice, C. Robledo Abad, A. Romanovskaya, F. Sperling ve F. Tubiello, 2014: Tarım,
Ormancılık ve Diğer Arazi Kullanımı (AFOLU). İçinde: İklim Değişikliği 2014: İklim Değişikliğinin Azaltılması. Çalışma Grubu
III'ün Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin Beşinci Değerlendirme Raporuna Katkısı [Edenhofer, O., R. Pichs-Madruga,
Y. Sokona, E. Farahani, S. Kadner, K. Seyboth, A. Adler, I Baum, S. Brunner, P. Eickemeier, B. Kriemann, J. Savolainen, S.
Schlömer, C. von Stechow, T. Zwickel ve JC Minx (eds.)]. Cambridge University Press, Cambridge, Birleşik Krallık ve New
York, NY, ABD.
76
Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına Yönelik Kilit Sektör
Politikalarının İyileştirilmesi Önerileri
Tarım alanında sera gazı emisyonların azaltılması ile ilgili doğrudan veya dolaylı
olmayan birçok yasa, mevzuat, plan, program ve araç mevcut olmakla birlikte, daha
fazla adım atılmasına gerek duyulmaktadır.
İlk olarak, tüm mevzuatın izlenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Hedefler
ve eylemler ölçülmelidir. Tarımsal çevre sorunlarına yönelik politikalar uygulamaya
konmasına rağmen, bazı sorunlar devam etmektedir (OECD, 2008). Örneğin, toprak
erozyonu kısmen doğal bir olay olsa da toprak koruma uygulama sistemlerinin
yokluğu, toprak kalitesinin arttırılmasında başarısızlığa neden olmuştur ve aşırı
otlatma ve çayırların pullukla sürülmesi sorunun önemli bir kaynağıdır. Reformlara
karşın, su ücretleri ve yer altı suyunun pompalarla çıkarılması için elektrik (makinalar
için dizel) sübvansiyonları, özellikle yeraltı suları ve - yakıt ve dizel sübvansiyonu söz
konusu olduğunda - sera gazı emisyonlarını azaltmak için sürdürülebilir tarımsal su
kullanımını sağlama çabalarını baltalamaktadır. Tarımsal çevre izleme sisteminin, yeni
getirilen tarımsal çevre düzenlemeleri ve çevre politikası önlemlerinin çevresel
verimliliğini değerlendirmek amacıyla, bilgi kalitesini artırmaya yardımcı olması için
önemli ölçüde iyileştirilmesi gerekmektedir. Özellikle sulama suyu kullanımı, yönetimi
ve sera gazı emisyonları ile ilgili tarımsal-çevre izleme alanlarından bazıları oldukça
iyi oluşturulmuştur. Yine de çoğu tarımsal-çevre meselesinde -verinin olduğu
durumlarda- izleme zayıf veyakalitesi ve güvenilirliği azdır. (OECD, 2008a).
İkinci olarak, tarımsal çevre programları arttırılmalıdır. Tarım sektöründe sera
gazının azaltılması için tarımsal sübvansiyonlar bir fırsattır. Türkiye'de tarım sektörünü
desteklemek ve düzenlemek için hükümet tarafından çeşitli tarımsal sübvansiyon
araçları sunulmakta ve bu araçların miktarı yıldan yıla sürekli olarak artmaktadır.
Ayrıca, ÇATAK (Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma Programı), sıfır toprak işleme,
organik tarım, iyi tarım uygulamaları, böceklerin biyolojik ve biyoteknolojik kontrolü gibi
çevre dostu sübvansiyonlar da bulunmaktadır. Tarımsal-çevre programı olan ÇATAK,
tarımsal uygulamaların çevre üzerindeki olumsuz etkilerini hedef alan ilk programdır.
ÇATAK programının kentsel kalkınma programlarında AB tarımsal-çevre önlemleriyle
benzer yönleri bulunmaktadır. Başlangıçta bazı zorluklara rağmen, çevresel yararları
hakkında geniş bir farkındalık sağladığı görülmektedir ve kapsam alanı artmaktadır
(World Bank, 2009). Çevresel korumaya yönelik başka bir program ise AB’nin
uyguladığı IPARD Programıdır. IPARD programının öncelikli 2 Ekseni, pilot
tarımsalçevre önlemlerinin uygulanması için hükümler içermektedir.
77
AB çerçevesini benimserken, Türkiye aynı zamanda AB Ortak Tarım Politikası’nı
(CAP) da benimsemelidir. CAP, çevresel endişeleri entegre etmek ve sürdürülebilirlik
amaçlarına daha iyi hizmet etmek için giderek daha fazla benimsenmektedir. Çevresel
kaygıların CAP'ye entegrasyonu, aralarındaki ayrımlara dayanmaktadır:
Çevresel açıdan zararlı tarımsal faaliyetlerden kaçınarak sürdürülebilir bir tarım
yolu sağlamak
Çevreye faydalı kamu malları ve hizmetleri için teşvik sağlanması.
Sürdürülebilir tarımsal faaliyetlerin sağlanması, çevre ve tabiatın korunması için
çiftçilerin ortak düzenleme ve standartlara saygı duyması zorunludur. Bunlar tarımsal
faaliyetlerin sürdürülebilir şekilde gerçekleştirilmesini sağlayan birer temel unsurdurlar.
Ayrıca, çeşitli AB Çevre Direktiflerini uygulamak için AB CAP'ine uygulanan çeşitli
yönetmelik ve girişimler de bulunmaktadır. Örneğin, AB Nitrat Direktifinin
benimsenmesi ve uygulanması bağlamında, Tarımsal Kaynaklı Nitrat Kirliliğine Karşı
Suların Korunması Yönetmeliği, 2004 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin
uygulanabilmesi için gerekli olan beş basit adım şu şekilde belirlenmiştir: 1) nitrat
kirliliğine sebep olan veya olacak su kaynaklarının belirlenmesi; 2) hassas bölgelerin
tanımlanması/belirlenmesi; 3) iyi tarımsal kodların ve uygulamanın geliştirilmesi; 4)
hassas bölgeler için “Eylem Planları” geliştirilmesi; 5)ulusal izleme ve raporlama
sisteminin oluşturulması.
Bunların yanı sıra, Engel ve Fırsatlar Raporu’nda da belirtildiği gibi, CAP’ın yeşil
ödeme gibi tarımsal sera gazı azaltımı için bazı araçları bulunmaktadır. Türkiye’de şu
anda tarımsal destek ödemeleri ve bazı araçlar, sera gazı emisyon azaltımları için birer
fırsat teşkil etmektedir. Bu nedenle, toplam sübvabsiyonlarda çevre dostu
uygulamaların payı ülke çapında arttırılabilir. Bu araçların, düşük karbonlu kalkınmaya
hizmet edecek araçlara dönüştürülmesi gerekmektedir. Tarım sektöründe yenilenebilir
kaynaklardan yarar sağlamak için daha fazla önlem alınmalıdır.
Üçüncü olarak, tarım sektörünün AB çevresel hedeferine yönelik katkısını arttırması
gerektiğinden, bu yükümlülükler, Türkiye topraklarının yarısından çoğunu yöneten,
ilgili doğal kaynakların kilit kullanıcıları ve vasisi olan, sanayi ve enerji için yenilenebilir
kaynakların yanı sıra geniş karbon havuzları sağlayan çiftçiler olmadan yerine
getirilemez. Tarım politikaları, daha yüksek düzeyde çevre ve iklim tutkusu yansıtarak
katkısını artırmalı ve vatandaşların sürdürülebilir tarımsal üretim konusundaki
endişelerini gidermelidir. Bu bağlamda, farkındalık arttırma faaliyetleri, çiftçilerin,
kadınların, gençlerin, mühendislerin, veterinerlerin, tüketicilerin de dâhil olduğu her
seviyede eğitimlerle önemli ölçüde arttırılmalı ve iyileştirilmelidir.
78
6. Sonuç ve Öneriler
Sera gazı emisyonu ile ilgili sektör politika ve yükümlülüklerinin incelenmesi ve sektör
kalkınma eğilimleriyle birlikte özel sektör bakış açısının değerlendirilmesine
dayanarak, dört hedef sektörün her birinde sera gazı emisyonlarının azaltılmasına
yönelik temel sektörel politikaların daha da iyileştirilmesi amacıyla, aşağıda yer alan
sonuç ve önerler geliştirilmiştir:
Bina Sektörü:
Enerji tüketim ve sera gazı emisyonlarındaki eğilimlerin yükselişine katkıda
bulunan artan nüfus, kentleşme süreci ve artan yaşam standartları sonucu
olarak, Türkiye’de bina sektörü, diğer sektörlere göre daha hızlı büyümektedir.
Bu da Türkiye’nin büyüme eğilimleri ile ilgili olarak iddialı azaltım politikaları
tasarlama ve uygulamada zorlandığı anlamına gelmektedir.
Bina sektöründe uluslararası yükümlülüklerin yanı sıra, ulusal ve sektörel
hedeflere ulaşmak için enerji ve iklim ile ilgili önlemleri içeren birçok ulusal
strateji belge ve planı raporda tartışılmış olsa bile, sektörel seviyelerde
politikaların tasarlanma ve formüle edilmesine ek olarak, daha kuvvetli
uygulama, izleme, raporlama ve yaptırım mekanızmalarının geliştirilmesi
gerekmektedir.
Türkiye, AB enerji verimliliği müktesebatı tarafından, bina standartları ve
zorunlu bina etiketleme ve sertifikasyon gibi, gerekli görülen düzenleyici
politikaların aktarılmasında önemli bir ilerleme kaydetmiştir. Bu politikalar,
düzenli olarak güncellenir ve sıkı denetlenirse, genellikle yeni binalar için
oldukça iyi sonuç vermektedirler, ancak mevcut bina stoklarında sera gazı
emisyon azaltımı üzerindeki etkiyi sağlamak için yetersiz kalmaktadırlar.
Bina renovasyon stratejilerinin geliştirilmesi, finansal mekanizmaların
oluşturulması, enerji verimlilik zorunluluğu şeması veya alternatif yaklaşımlarla
birlikte diğer politikalar için ilgili girişimlerin tasarlanması amacıyla, daha çok
çaba harcanması gerekmektedir.
Enerji verimliliğine yatırım yapma konusundaki isteksizliğinin üstesinden
gelmek için toplum, iş dünyası ve kamu sektörleri için bilgi yaygınlaştırma ve
bilinçlendirme kapasiteleri oluşturulmalıdır.
Yakıt sübvansiyonlarının kademeli olarak ortadan kaldırılmasını da içeren vergi
reformunun, yüksek enerji fiyatlarına rağmen enerji faturalarının nasıl
düşürüleceği ile ilgili bilgilendirici kampanyalarla birşeştirilmesi Türkiye için bir
zorunluluktur.
Bu tavsiyelerin etkilerini veya sera gazı azaltımlarının ikincil etkilerini belirlemek
için modelleme çalışmalarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmalar
79
;öncelik vererek takip edilmesi gereken stratejilerin belirlenmesinde sektöre ve
karar vericilere yardımcı olacaktır. Böylelikle, sektör büyümesinin devam
edebileceği düşük emisyonlu bir ekonomiye geçişi mümkün kılarken,
emisyonların eğiliminin bu büyümeden ayrışması sağlanabilir.
Atık Sektörü:
Türkiye’nin daha iyi atık yönetimi için stratejik doküman ve eylem planları
olmasına rağmen, çevresel yönetim yaklaşımlarına yönelik atık yönetiminin
daha da iyileştirilmesi ve atık sektörüne ilişkin AB yasal çerçevesinin iç hukuka
daha fazla aktarılması gerekmektedir.
Mevzuatın etkin şekilde uygulanması, uygulatılması, izlenmesi ve
denetlenmesini sağlamak için kurumsal yapının güçlendirilmesi ve kapasitenin
arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Atık yönetimi finansal mekanizması, katı atık depolama sahası ücretleri,
kirlettiğin kadar öde programları ve vergiler gibi gerçekçi ekenomik araçlar ile
güçlendirilmelidir.
Atık yönetim performansının daha iyi değerlendirilmesi için iyileştirilmiş
göstergelere, veri toplaması ve doğrulama mekanizmalarına gereksinim vardır.
Ambalaj atıkları, atık piller ve akümülatörler gibi zararlı atık türlerine yönelik
ekonomik bir araç olarak genişletilen üretici sorumluluğu, bu tür atıkların güvenli
bir şekilde bertaraf edilmesi için kullanışlı bir araç olabilir.
Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Stratejik Etki Değerlendirmesi ile iklim
değişikliği uyum ilkelerinin atık yönetimi sektörüne entegre edilmesi sadece
azaltım kısmında değil, uyum kısmında da olumlu etkiler yaratabilir..
Üretimde (sanayi sektörü) geri dönüştürülmüş materyallerin kullanılmasıyla
veya atıkların fosil yakıt ikamesiyle elektrik üretmek için (enerji sektörü) sera
gazı emisyonlarının azaltılması konusunda önemli bir potansiyel
bulunmaktadır. Atık sektörünün emisyon azaltım potansiyeli göz önüne alınmalı
ve PMR Projesi’nde de çalışılan Pazar Tabanlı yaklaşimlar tarafından
desteklenmelidir.
Yukarıda belirtilen sonuçların ve atık sektörü ile ilgili olarak verilen tavsiyelerin
olumlu etkilerinin belirlenmesi için modelleme çalışmalarının uygulanması
gerekmektedir. Böylelikle hem önlemler önceliklendirilebilir hem de nicel etkiler
ortaya konulabilir. Ayrıca, mali olmayan sosyal yararlar, olası riskler ve hasarlar
değerlendirilebilir.
80
Ulaştırma Sektörü:
Yolcu taşımacılığı:
Kent ölçeğinde karayolu taşımacılığındaki özel araba kullanımının; i) alternatif
yakıt türleriyle çalışan otobüs veya metrobüs; ii) raylı taşımacılık (metro, hafif
raylı taşıma vb.); ve iii) sıfır-karbon (yürüme veya bisiklete binme gibi), gibi
şeçeneklerle olabildiğince çok değiştirilmesi için ek politika ve önlemler
uygulanmalıdır. Şehirlerarası yolculuk ile bölgesel ölçekte, demiryolu
(konvansiyonel veya YHT) ve şehirlerarası otobüs hizmetleri gibi ortak ulaşım
seçeneklerinin desteklenmesine devam edilmelidir. Özel arabaların payına
kıyasla, bu seçeneklerin paylarını arttırmak için modernizasyona devam
edilmesi gerekmektedir. Uluslararası ölçekte hava taşımacılığı; turizmin ön
koşuludur ve ülkenin ekonomik kalkınmasına öncülük eden bir sektördür.
Piyasa olarak büyümesi beklenmektedir, ancak havaalanı kısmında emisyon
azaltımı ve yakıt kullanımında verimlilik bazı öncelikli alanlar olarak
listelenebilir.
Yük Taşımacılığı:
Kent ölçeğinde yönlendirme ve depolamada (bu sistemler akıllı şehir girişimleri
altında teşvik edilebilir) emisyon azaltım potansiyellerine göre dağıtım ve
toplama (atık toplama vb.) sistemleri yönetilebilirse, önemli ölçüde azaltım
gerçekleştirilebilir. Bölgesel ölçekte yük paylaşım girişimlerinin, konsolidasyon
merkezlerinin vb. tanıtılması ile kamyon yüklemesindeki verimlilik (boş
çalışmaların en aza indirilmesi ve kamyonun kapasitesinden az
yüklenmesinden kaçınılması) arttırılabilir. Ayrıca, yaşlı kamyonların
kullanımdan kaldırılması ve çevre dostu yeni kamyonlar için mali teşvikler
desteklenerek yaşlı kamyonların kullanımı en aza indirgenmelidir. Uluslararası
ölçekte, komşu ülkelere (AB’de, Orta Doğu’da) karayolu taşımacılığı ile
seyahatler, olabildiğince demiryolu ve denizyolu taşımacılığı ile değiştirilmelidir.
Yük ve yolcu taşımacılığı ile ilgili politikaların, sektörde yapılan ayrıntılı
modelleme çalışamaları baz alınarak belirlenmesi ve/veya önceliklendirilmesi
tavsiye edilmektedir. Buna ek olarak, modelleme çalışmaları ile yol ve seyahat
güvenliği ve insan sağlığının iyileştirilmesi ile ilgili ikincil faydalar belirlenebilir.
Tarım Sektörü:
Tarımsal-çevre izleme sisteminin, yeni getirilen tarımsal-çevre ve çevre
politikası önlemlerinin çevresel verimliliğini değerlendirmek amacıyla, bilgi
kalitesini artırmaya yardımcı olması için önemli ölçüde iyileştirilmesi
gerekmektedir.
81
Tarımsal uygulamaların çevre üzerindeki olumsuz etkilerini hedef alan ÇATAK
gibi tarımsal çevre programlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Kentsel kalkınma
programlarında AB çevresel tarım önlemleriyle benzer yönleri bulunan ÇATAK
gibi tarımsal çevre programları tanınmalı ve desteklenmelidir..
Çiftçilerin sürdürülebilir tarım faaliyetlerine saygı göstermelerini zorunlu kılan
politika ve önlemler ile çevre ve doğanın korunması için düzenleme ve
standartlar getirilmelidir.
Türkiye’deki mevcut tarımsal sübvansiyonlar, sera gazı emisyonlarının
azaltılması için bir fırsattır ve toplam sübvansiyonlarda çevre dostu
uygulamaların payı artırılabilir ve bu sübvansiyonlar, kalkınma için öncelik
verilen coğrafyalara sınırlamaksızın Türkiye genelinde yaygınlaştırılabilir.
Tarım sektöründe yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını önemli ölçüde
arttırmak için belirli önlemler alınmalıdır.
İklim değişikliği ile ilgili sorunlar farkındalık arttırma faaliyetleri, çiftçi, kadın,
genç, mühendis, veteriner, tüketici gibi kesimlerin de dâhil olduğu her seviyede
eğitimler önemli ölçüde arttırılmalı ve iyileştirilmelidir.
Yukarıda belirtilen önlemlerin niceliksel etkisini elde etmek için ayrıntılı
modelleme çalışmalarına ihtiyaç vardır. Bu aynı zamanda uygulama planlarının
yapısına ve önceliklerine de yardımcı olacaktır.
Sera gazı emisyonlarının Türkiye’deki dört hedef sektörde azaltımı için yukarıda yer
alan öncelikli önlemler listesinin genişletilmesi ve güncellenmesi için de ek çalışmalar
yapılmalıdır.
Aynı zamanda, bina, atık, ulaştırma ve tarım sektörlerinde potansiyel sera gazı azaltım
seçenekleri ve potansiyel emisyon senaryoları incelenir ve değerlendirilirken, Proje
faaliyetlerinden Bileşen 3&4 kapsamında yapılacak modelleme çalışmaları da dikkate
alınabilir.
Bileşen 3 & 4 kapsamındaki modellemenin tamamlanmasından sonra, nicelik ve nitelik
bakımından ilgili göstergeler ile belirlenmiş azaltım politika seçeneklerinin daha geniş
bir listesine sahip olunması beklenmektedir. Böylece, proje süresince yukarıda yer
alan liste güncellenebilir, kapsamı genişletilebilir ve öncelik sırasına konulabilecektir.
82
Bu doküman Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin finansal desteği ile hazırlanmıştır.
Bu yayın içeriğinden yalnızca Hulla & Co Human Dynamics KG sorumludur ve hiçbir
şekilde Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.