bÜtÜncÜl psİkoterapİ · bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalı- ......
TRANSCRIPT
ii
Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 122
Bütüncül Psikoterapi 8. Dönem Şubat 2010 Ders Notları
ISBN 978-605-5241-63-6
Copyright Psikoterapi Enstitüsü
Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda
yayımlanamaz.
Birinci baskı: Aralık 2013
Editör: Tahir Özakkaş
Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur & Menekşe Arık Katkıda Bulunanlar: Sibel Kaytaz, Şermin Organ, Pelin Aksu
Baskı: İklim Ofset Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No:21 Eyüp/İstanbul
Tel: 0212 577 77 45 www.iklimmatbaa.com
PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİ-
ZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.
Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Cad. No285 Darıca-KOCAELİ
Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 5345
Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102
www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com
iii
SUNUŞ
nsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsızlıkları
tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan
girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucu-
ları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri küçümseyerek öte-
kileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağmen farklı yaklaşımlar-
dan bilgiler edinerek kuramını zenginleştirmeye ve bu alanda çalış-
malar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bütünleş-
meyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azaltmıştır.
Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişili-
ğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı
olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi,
uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bü-
tüncül psikoterapi, zaman zaman eklektik ve asimilatif, genellikle
de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yak-
laşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalı-
şan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini bir
araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır.
Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim
ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikoterapi uygulama-
larının gelişimine öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Elinizdeki
bu ders notları, ruhsal bozuklukların tedavisinde tek bir psikotera-
pi yaklaşımına bağlı kalmak-tansa elindeki veriyi kullanarak uygu-
lanabilecek en iyi tekniği ve teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı
terapistler yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik
Eğitimi 8. Grubunun şubat ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders
İ
iv
notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi
benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır.
Bu ders notlarında kendilik psikolojisi ve narsisizm patolojisi ko-
nuları ele alınmaktadır.
Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişiminde
olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak
psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır.
Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündüğümüz bu
eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmaktan kıvanç duymakta-
yız. Keyifli okumalar dileriz…
Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı
v
İ Ç İ N DE K İ L E R
ŞUBAT 2010 1. GÜN
1 KENDİLİK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ ............................................................... 3
2 KENDİLİK TASARIMI ............................................................................. 37
3 NARSİZME ÖZGÜ BOZUKLUKLAR ......................................................... 80
4 PSİKOZ VE NARSİZM .......................................................................... 125
ŞUBAT 2010 2. GÜN
5 KENDİLİK NESNESİNDE GERİ BİLDİRİM ............................................... 167
6 AKTARIM ÇEŞİTLERİ ........................................................................... 209
7 NARSİSİSTİK PSİKOPATOLOJİ ALANLARI ............................................. 275
8 NARSİSİST BİR VAKANIN İZLENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ ............ 315
ŞUBAT 2010 3. GÜN
9 NARSİSİSTİK PSİKOPATOLOJİ ALANLARI ............................................. 331
10 NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUKLARI ................................................. 349
11 FETİŞ VE GEÇİŞ NESNESİ ................................................................... 415
12 NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN PSİKOPATOLOJİSİ ................. 459
1
KENDİLİK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ
ahir Özakkaş: Evet hoş geldiniz. Nasıl geçti bir ay arkadaş-
lar fırtına gibi?
Kursiyer: Zorlu yaşadık.
Kursiyer: Zorlu süreç...
Tahir Özakkaş: Zorlu süreç, hiç hatırlamıyorsun. Böyle girdik
hastaneye, bir girişimiz bir çıkışımız var. Vallahi bu meşhur Kohut
var biliyorsunuz, okuya okuya eskidi kitaplar. Her eğitim döne-
minde bir kere okuyordum bunları. Yine bu eğitim döneminde de
bir kere okumaya karar verdim. Bunu bitireceğim dedim. İkincisi-
nin 70. sayfasına kadar geldim. Üç gün içerisinde bitiririm diye
düşünüyorum. Her okuduğumda da bu Kohutları farklı görüyo-
rum. Bakıyorum, ya bu bizim Kohut diyorum her seferinde, gerçek-
ten çok güzel kitaplar; fakat bu kitapların Türkçe yazılması lazım.
Niye anlamadığımı şimdi anlıyorum ben. Herhalde bir 10 yılı geçti
ben bunları okuyalı.
Kursiyer: Onu söyleyin lütfen.
T
4 8. BPT ŞUBAT DERS NOTLARI
Tahir Özakkaş: Kesinlikle kesinlikle, ben bu ilk yabancı yayınları
okuduğumda kendimi çok aptal ve cahil zannediyordum. Hiçbir
şey anlamıyordum. Ben böyle okurum kitapları, sağını solunu çizer
not alırım; fakat ilk bu kitabı okuduğumda şöyle şöyle notlar alarak
anladım “b” var yanında gördünüz mü?
Kursiyer: “b”, bildiğimiz “b”.
Kursiyer: Bilmiyorum, anlaşılmadı.
Tahir Özakkaş: Bunlar şifre tabi. Soru işaretleri de var, kafama
yatmadı mesela. Ulan Ali’nin yaptığı buydu Fatma’nın yaptığı buy-
du diyerek kavramak varken, yani eğer kafanızda bir hasta süreci
yaşamamışsanız bunlar çok afakî gelir. Afakîyi biliyorsun evet,
H’nin torununun bilmesi lazım bu kelimeleri. Aşkı memnuyu fazla
seyretme de.
Kursiyer: Akşam seyrettik.
Tahir Özakkaş: Sen de mi Brütüs? Evet, bu ayki konumuza ger-
çekten psikoterapinin kavşağı diyebiliriz. Bundan sonra iki kavşa-
ğımız daha var. Bir Masterson, hepsini entegre edecek, bir de varo-
luşçuluğa gireceğiz. Çekirdeğe, nüveye bakacağız. Tüm sistem ka-
famızda oturacak, dağınık dağınık olan puzzle parçaları toplana-
cak. Böyle genel bir girişten başlayayım. 20 yıla yakındır ki eğer
fakülteden sonrayı hesap ederseniz 25 yıldır bir şekilde psikoterapi
bağlamında hastayla ilgileniyorum. Tıp fakültesi 3. sınıfta başla-
dım. 4 yıl da oradan katın, bir 30 yıl diyebilirsiniz; ama artık ben
sadece psikoterapi hastası bakacağım dediğim tarih 1994 yılının
birinci ayı. O güne kadar, 1994 yılına kadar yani 86 - 94 sekiz yıl mı
var? Sekiz yıl da benim kendi muayenehanemde hasta baktığım
kartlarım vardı. 3000 küsur hastam var idi; fakat bunlar arasında
daha çok dâhiliye, çocuk, genel pratisyen hekimlik, aile hekimliği
tababetinin yanı sıra psikoterapi hastaları da vardı. 94 yılında de-
Kendilik Psikolojisine Giriş 5
dim ki; ben hiçbir hasta bakmayacağım sadece psikolojik hasta
seçeceğim ve dosya sistemini değiştiriyorum dedim. Bir numara-
dan tekrar başlıyorum dedim. İstanbul’da bir merkezde hafta son-
ları çalışmaya başladım ve oradaki ilk hastaya bir numara dedim. C
isimli bir hasta.
Kursiyer: Nasıl hatırlıyorsunuz?
Tahir Özakkaş: Nasıl, hatırlıyorsun işte. O hastanın tüm hikâye-
sini hatırlıyorum. Daha çok psikoterapiden ziyade sınır zekâsı olan
sosyal ilişkiye ihtiyacı olan varlıklı bir babanın 24-25 yaşındaki
oğlunun sosyalleşmesi, iletişim becerileri kazandırılması ve bir nevi
davranışsal öğrenmeyle onu toplumda uyumlu hale getirilme ça-
lışmaları yaptık. O günden bu güne hastalarımla ilgili yaptığım
çalışmalarda çoğu hastalar bir şekilde kendilerini iyi hissettiler.
Fakat bu iyi hissetme hali böyle bugünkü anladığım manada bir
psikoterapik bilgiyle formüle edilmiş sistemli bir yapıyla değil.
Anadolu tabiriyle kara kocak. Tıptan getirdiğiniz bir takım bilgiler,
sosyal hayatta edindiğiniz bir takım becerileri mantık ve akılla
hastaya anlatmak elbette. Psikoterapi ve psikiyatri ile ilgili birçok
kitabı okumuştum; ama onlar zihninizde ayrı yerde dururlar, hasta
ayrı yerde olur. Buradaki bilgi hiçbir zaman gelmez buraya, işlemez
eğer sistemin içerisinde disiplinli bir kavrayışınız yok ise. Şimdi
buradaki eğitimlerde ilk beş altı ay böyle gider. Burada bir bilgi
olur. Hastayı görürsün, bu size güven verir; ama hastanın hiçbir
işine yaramaz. “Ha ben bunları biliyorum” dersin sadece.
O bağlamda ben hastalarla yaptığım çalışmalarda, hastalar bir
şekilde kendilerini iyi hissediyor, semptomlar ortadan kalkıyordu.
Kısa sürelerde terapilerini ve tedavilerini bitiriyorduk. Yıllar sonra
dönüp baktığımda ya bu hastalar beni mi kandırdılar, bunlar ger-
çek hasta değiller miydi, ben gerçekten hastaları iyileştirdim mi, bu
6 8. BPT ŞUBAT DERS NOTLARI
konuda yardımcı oldum mu, peki iyileştirdiysem bu nasıl oldu diye
düşünüyorum. Bugünkü bilgiler bende yoktu. Hastayı iyileştiren
etmenler nedir o zaman? H hanımla beraber hazırladığımız o ki-
tapçıkta bu soruların cevabını aradık beraber. Sonunda baktım ki
hasta kayıtlarına, o bir no lu hastadan başlayarak bütün hastaları
kaydettim bugüne kadar, hepsi kayıtlı. İlk hastaya ne telkin vermi-
şim, beşinci de ne telkin vermişim, onuncuda ne konuşmuşum, on
beşincide ne konuşmuşum hepsi var listede.
Dolayısıyla burada bir psikoterapistin gelişim hikâyesi de var,
bu açıdan baktığınız zaman. Orada daha önceki hastaları yönlen-
dirme, direktif verme, eğitim verme, beceri kazandırma, sosyalleş-
tirme ve arkasında bir takım kuramsal bilgilerle de bir mantık
kurma, o mantığı hastaya inanarak yedirme. Hastalar bunu yiyor
ve kabul ediyor ve hasta iyileşiyor. Bunun cevabını yıllar sonra Ko-
hut’ta buldum ben. Kohut biraz acımasız. Kohut diyor ki; Freud’un
yapmış olduğu psikoterapi ve psikoterapinin içerisinde kullandığı
argüman asla hasta iyileştirmez diyor. Kendisi psikanaliz cemiyeti-
nin başkanı oldu, psikanaliz dergisinin editörü oldu. Daha sonra da
atıldı, bu görüşünü ilan ettikten sonra, yani psikanalitik ekolün
ileri gelenlerinden birisi yıllarca. Yorum hastayı iyileştirmez, iyileş-
tiren şey gelişimsel süreçte, kendilik nesnesi olmayan, olmayı bece-
remeyen bir insanın, yani anne ve babanın çocuğun ihtiyaçlarını
karşılamadığında duraklamış olan narsistik yapı, terapi ortamında
terapisti kendilik nesnesi olarak kullanılmaya izin vermesi sonu-
cunda dönüştürerek içselleştirme dediğimiz şey nedeniyle iyileşir.
Burayı anlayabildik mi?
Kursiyer: Tekrar edelim.
Tahir Özakkaş: Hastayı iyileştiren şey; benim size verdiğim bilgi-
ler değildir. Sizleri iyileştiren şey; benim size verdiğim bilgiler de-
Kendilik Psikolojisine Giriş 7
ğildir. Ben burada, olur olmaz durumda soru soran bir F var ise
yerli yerinde veya yersiz soru soran F’nin karşılığında, soruya nazik
ve kibar bir şekilde cevap veren, oradan soru sorulduğu zaman ona
da cevap veren, bu soruyu böyle cevap verilebilir mi diye kızan.
Buradaki danışan arkadaşıma da olgunlukla cevap veren öbür tara-
fındakine de, ikisi kavga ettiğinde ikisini yatıştırmaya çalışan bir
hoca modeli yaşarsam burada sizi dönüştüren budur. O yaşadığınız
sistemde siz farkında olmadan kendi ham malzemenizi terapiste
atıyorsunuz, terapistle özdeşim yaparak o malzemeyi alıyorsunuz
ve siz de farkında olmadan kendilik kapasiteleriniz genişliyor, nar-
sistik primer yapınız doğal olgun sağlıklı narsisizme dönüşüyor,
yani hasta terapistini bir şekilde bunaltır, sıkıştırır ve bir şekilde
ihtiyaçları yönünde yönlendirir. Bakım, olgunlaşma, öfkeyi kontrol
altına alma, sakinleşme. Terapist bir konteynır gibi bir yardımcı
ego gibi bu hastanın ihtiyacını karşılar.
Dolayısıyla bu ihtiyacı karşılanmış olması hastayı rahatlatır. Bi-
raz önce F ile ilgili bir örnek verdim. F yerinde yeterince uygun
soru sordu; ama ben sanki bu soruyu uygun sorulmamış gibi ifade
ettim ve F bir şüpheye düştü. Acaba uygun muydu değil miydi?
Aldığım hafif elektrik bu yönde oldu. Onun kırılma indeksi var.
İşte diyor ki Kohut; terapi esnasında hasta yerinde yeterince ve
optimal kırıldığında, içindeki fanteziden kopar dış dünyanın ger-
çekliğini algılamaya başlar. Orada doktor denen bir adam var. Ta-
mam, beni koruyor, kolluyor, seviyor veya hoca var; ama aynı za-
manda böyle hafifçe değneği de çıkıyor. Ha, o benim kafamdaki
hoca değil, biraz da farklıymış; ama birazcık farklı. O farklılığın
dozunu birazcık arttırırsanız, optimalin üzerinde kırılma yaşadığı
zaman kafasındaki fantezide yaşıyor, sizi yok sayıyor. Evet, demek
ki Freud’la Kohut’un ayrıldığı çizgi; yorum elbette yapılmalıdır,
elbette içgörü kazanılmalıdır; ama benim görüşüme göre insanı
8 8. BPT ŞUBAT DERS NOTLARI
iyileştiren şey terapistin eşduyumudur, terapistin öbür insanı his-
setmesi, o hissettiği ihtiyaca göre ona cevap vermesidir. Onu des-
teklemesidir.
Onun gelişim süreci içerisinde ihtiyacı olan anne ve baba olma-
sıdır. Bu nedir? Karneyle coşkuyla gelen bir çocuk ne bekler anne
babadan? Onay bekler, aferin bekler, kucaklama bekler, sarılma
bekler, coşku bekler. Karneyle koşup gelen çocuk annenin gözüne
bakıp da onaylanma ihtiyacı içindeyken burnundaki sümük ne
senin burnunu silmedin mi, böyle mi sokağa çıktın diye bir cevap
alır ise olay bitmiştir arkadaşlar. Terapiste heyecanla gelmiş, bir kız
arkadaşıyla veya oğlan arkadaşıyla ilk buluşmasını anlatan hastayı;
ya bunları geç, şu çocukluğuna inelim derse olmaz. Şu noktada
kalmıştık, geçen hafta da bu noktada kalmıştık oraya bakalım der-
se, çay ister misin kahve ister misin derse, gözüne güneş geliyor,
perdeyi kapatayım mı derse, şu kayda basacağım bir dakika dur
derse, ne oldu?
Danışanın anlatmak istediği, paylaşmak istediği bir konu karşı-
sında, alakasız kendi gündemlerini dayatırsa terapist, hasta yine
aynı anneyi bulmuştur, lanet okumuştur. Kafasında bir anne var-
dır, onu aynalamayan bir anne vardır. O anneye doğru sokar sizi,
siz o anne olmayacaksınız, artı ve farklı bir anne olursanız. Onun
zihninde nöronal yollarda yeni bir takım bağlantılar ortaya çıkacak
bu da iyileşme demektir. Evet, böyle tepeden indim; ama konulara
genel bir özet vererek gireceğim, sonra detaylara gireceğim. Ko-
hut’u anladık mı Kohut çok basit gördüğünüz gibi çok basit. Çocuk
nasıl geldiğinde sizden destek bekler, yarım yamalak yapmış oldu-
ğu maharetlerini abartarak sizlere anlatır ve gözlerinizden, evet iyi
yapıyorsun duygusunu hissetmek ister. Hastada terapistine aynı
şeyleri hissetmek ister, onu verin diyor. Verin onu kardeşim, verin.
Masterson ile kavga ettikleri nokta da bu. Masterson diyor ki; asla
Kendilik Psikolojisine Giriş 9
vermeyin, asla vermeyin, verirseniz cehenneme düşersiniz diyor.
Allah yakar sizi diyor.
Kursiyer: Gözü doymaz diyor.
Tahir Özakkaş: Kohut’ta diyor ki verin kardeşim, size onun için
geliyor diyor. Yorumun canı cehenneme diyor.
Kursiyer: Aradaki fark şu mu hocam? Yani birisi verin, onun diyor
kendini bulmasını sağlayın diyor, biri de diyor ki kendi kendini keş-
fetmesini sağlayın diyor.
Tahir Özakkaş: Evet aynen öyle.
Kursiyer: Peki sizin fikriniz nedir?
Tahir Özakkaş: İkisi de doğru.
Kursiyer: Ne verin ne vermeyin.
Tahir Özakkaş: Bunu ayırt edebilmek işte. Şimdi ben geçmişin
hikâyesini anlatırken o gün yaptığımız şeylerle hastalarda bir nok-
tada iyileştiler. Yapmadığımız hastalarda iyileşti. Derken bir 15
yıllık gözlem altındaki tüm hastaların hikâyelerini düşündüğümde
ben klinik cevaplar verebilirim. İkisinin de geçerli olduğu yerler
var. Dolayısıyla size baştan beri bütüncül olarak söylemiş olduğum
davranış, kognitif dinamik ve varoluşsal katmanları çok iyi bilme-
niz gerekli. Sorunların bir kısmı sadece bir katmana bağlı olabilir
sorunların bir kısmı birkaç katmana bağlı olabilir. Birkaç katmana
bağlı olan sorunlardan bir kısmı da o katmanlar arasında farklı
pozisyonlar var, onlara bağlı olabilir. Dinamik katmanı aldığınızda,
dinamik katmanın içinde ya nevrotik düzlemle gelir, ödipal çatış-
mayla ilişkili, üçlü sistemle ilişkili veya preödipal dediğimiz ikili
sistemle ilişkili çatışmalarla gelir. Bunları formülasyon aşamasına
geçtiğimizde çok net görmeye başlayacaksınız, yani acele etmeyin,
çok net bir şekilde hangisi preödipal, hangisi ödipal, hangisi hangi
10 8. BPT ŞUBAT DERS NOTLARI
sistemle etkindir, bunları net bir şekilde göreceğiz. (fotokopiler
gelir).
Kursiyer: Dağıtalım mı?
Tahir Özakkaş: Dağıtalım. Evet, arkadaşlar çabuk toparlanın.
Değerli arkadaşlar, bu ayki konumuz psikoterapinin kavşağı dedik,
yani birçok şeylerin buluştuğu, birleştiği bir ay. Kafamızın böyle bir
netleştiği dönem olacak. Olabildiğince dalgınlıklarımızı, aşk
hikâyelerimizi, evdeki kavga ve gürültülerimizi kapının dışında
bırakır ve olabildiğince burada olursak daha çok yarar görürsünüz.
Bu cümlelerim S’yi daha çok dalgın görmemden kaynaklandı,
uyanmasını istedim.
Doğru mu yazdım eğri mi yazdım bilmiyorum; ama Transmuting
internalization. Psikoterapi veya psikiyatri literatüründe birçok
terim var. Bu terimlerin üzerine Kohut’un ilave ettiği iki tane terim
var; kendilik nesnesi, dönüştürerek içselleştirme. Üçüncü bir terim
olarak aslında kendiliği yazabiliriz buraya, kendilik daha evvelden
burada konuşulmuş bir terim. Masterson eğitim grubundan arka-
daşlara "ich" kelimesini anlatmıştık hatırlıyor musunuz? İch ikiye
ayrılıyordu ego ve self. Bak Masterson bilmenin faydası.
Kursiyer: Bunu bize de anlatmıştınız hocam.
Tahir Özakkaş: Evet. Ego kelimesi dürtü çatışma kuramından
bildiğimiz kelime. İch İngilizceye tercüme edilirken Almanca kö-
keni ego diye tercüme edildi. Onu da biz “ben” diye tercüme ettik
Türkçeye. Hâlbuki ich kelimesi anlam ve içeriğine baktığımızda,
Almanca kökeninde kullanım yerleri itibariyle, Freud’ un kullandı-
ğı yerlerde zaman zaman ben ego anlamında bir aygıt ve işlev an-
lamında. Savunma düzeneklerini organize eden, rasyonaliteyi orta-
ya koyan gerçekliği test eden sistemi belirleyen ego aygıtı anlamın-
da, zaman zamanda kişinin kendilik tasarımları dediğimiz kendini
Kendilik Psikolojisine Giriş 11
bedensel ve ruhsal olarak nasıl hissettiği, nereye oturttuğuna dair
tasarım anlamında kullanılmıştır.
Freud bu ikisinin tam ayrımını yapmamıştı. Ben ve Self i - ken-
diliği, ego ile kendiliği, ego ile self i aynı kelimenin içerisinde izah
etmişti ruhsal aygıtı tanımlarken. Fakat kişilerin yönelimleriyle
beraber, yani arkadaşları, meslektaşları ve onu takip eden yoldaşla-
rı, bilim insanlarının bir kısmı ichi, ego anlamında kullanarak
Freud’un ego savunma düzenekleri veya dürtü çatışma kuramında-
ki id, ego, süper ego ilişkisinde intrapsişik ve interpsişik argüman-
ların kavgası üzerine odaklandı. Sistem onun üzerine odaklanmaya
başladı. Nevroz düzeyindeki, ödipal düzeydeki çatışmaları ego
bağlamında ele alarak tedavi ettiler. Bunun üzerine de ego psiko-
logları; Anna Freud ile başlayan ve Hartman’la Rapoport’la devam
eden ego psikologları çıktı.
Dediler ki; idin dürtüsel yapısından ziyade biz egonun savunma
düzeneklerinin üzerinde duralım. Güçlü bir ego; sistemi belirleyen,
denetleyen, dürtü çatışma kuramını engelleyen ve dürtü çatışma
kuramının problem olarak getirmiş olduğu kontrol edilemeyen
dürtüleri kontrol edip sublime eder yani yüceltme mekanizması
veya olgun savunma mekanizmalarına dönüştüren sistem dediler;
fakat buda self kısmı incelenmedi. Self kısmını inceleyen birkaç
tane bilim adamı çıktı Freud’un arkadaşlarından; fakat onlarda
sistemden bir nevi dışlandılar, Jung, Adler gibi. Bunlar daha çok
sistemin self tarafında olayı inceleyen, ich kelimesinin kendilik
tasarımına odaklanan ve bir nevi interpersonel, öbürüyle ilişkiyi
anlamlandırmaya çalışan bir çekirdek üzerine sistem kurdular.
Niye klasik psikanalitik çerçeveye mensup olan değerli bilim adam-
ları sadece ego üzerine odaklanıp da dürtü çatışmanın ödipal tera-
pi, ödipal çatışmayı psikanalitik terapi bağlamında tedavi ettiler.
Self kısmına yönelmediler; çünkü ego daha çok triangüler ilişkileri