bİsmİllahİr rahmanİr rahİm hamd olsun alemlerİn … · bİsmİllahİr rahmanİr rahİm hamd...

4
BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE bundan sonra… bilindiği gibi İslam adına ortaya çıkmış olan fırkalar ile gerçek İslam dininin kendisi olan Şia arasında ihtilaflı bir çok konu mevcuttur. İslam adına ortaya çıkmış bu fırkalardan birisi olan nasibilik ile Şia arasındaki ihtilaflı konulardan biriside sahabenin adaleti konusudur. Şöyle ki, Şia Kuran ve sahih siyer ışığında bize varan bilgilere dayanarak sahabe olarak bilinen kimseler içerisinde Nebi s.a.a ve Ehli Beyti a.s tarafından lanetlenmiş kimselerin (Merva b. Hakem, Muaviye b. Ebu Sufyan ve benzerleri), munafıkların (Abdullah b. Ubey b. Selul ve benzerleri), yalancıların (Ebu hureyre ve benzerleri), fasıkların (Velid b. ukbe, Kudame b. Mahzun ve benzerleri), irtidad edenlerin (Ubeydullah b. Cahş, Rabia b. Umeyye ve benzerleri) olduğunu, bu yüzden de hadislerin diğer ravileri gibi sahabe kuşağının da yine bize ulaşan bu sahih bilgiler ışığında cerh ve tadil ilmine tabi tutulmasının gerektiğini söylemekte, nasibiler ise buna karşılık olarak tüm sahabenin adalet sahibi olduğunu, onların cerh edilemeyeceğini söylemektedirler. biz inşaAllah bu çalışmamızda yukarıda söylediğimiz lanetli, fasık, mürted, yalancı şahıslar hakkında ayrı ayrı bilgi vermeyecek, aksine genel olarak “tüm sahabenin adaleti” görüşünün sahabe döneminde bilindiğini mi yoksa daha sonradan ortaya atılmış bir bidat mi olduğunu bizzat nasibilerin kendi kaynakları ışığında inceleyeceğiz. Ama konuya müdahil olmadan önce şunu belirtmek isteriz ki, bizim sahabenin adaleti veya adaletsizliği hususunda tartışmaktan maksadımız, İslâm'ın öncüleri olan şahsiyetleri küçük düşürmek; Kitap, Sünnet ve Siret şahitlerini iptal etmek değildir. Bizim asıl hedefimiz, salihleri zalimlerden ve iyileri kötülerden ayırt etmektir. Çünkü zaten biz kendimiz salih sahabeleri r.a sevmekte, onların rivayet ettiği hadis ve siyer bilgilerini hüccet olarak görmekteyiz. 1 Bizim bu konuyu araştırmakta maksadımız din öğretilerini ve sünnet yollarını, görüşlerine dayanarak istifade edeceğimiz sahabîlerin hangi sahabîler olması gerektiğini tespit etmektir. bu çalışmamızda öcelikle nasibi kaynaklı sahih hadisler ışığında sahabe döneminde “tüm sahabenin adaleti” görüşünün mevcut olup olmadığını aktaracak, daha sonra ise nasibilerin mutekaddim alimlerinden birkaçının farklı farklı sahabeleri nasıl cerh ettiklerini, onlardan hadis almadıklarını ortaya koyarak mutekaddim nasibi muhaddisler arasında bile “sahabenin adaleti” diye bir fikrin olmadığını ve hatta bunun nasibiliğe bile bidat olarak sokulduğunu ortaya koyacağız. işimde Allah c.c’a tevekkül eder ve yanlızca Ondan yardım dilerim. 1. sahabe döneminde “sahabenin adaleti” diye bir görüş var mıydı?: şüphesiz ki, bu konunun sonradan ihdas edilmiş bir bidat mi yoksa dinin aslından mı olduğunu öğrenmenin en sağlam yolu sahabenin yaşadığı döneme bakmamız olacaktır. ve eğer sahabe döneminde böyle bir inancın olmadığı ıspat edilirse onun sonradan ortaya çıkmış bir bidat olduğu da ıspat edilmiş olacaktır. zira böyle bir inancın o dönemde olmadığı, onun sahabe tarafından bilinmediği sonradan ortaya çıkarılmış bir bidat olduğuna en açık delil olacaktır. bu yüzden biz sahabe dönemini ve o dönemde böylesi bir inancın olup olmadığını bizzat asibilerin kendi muteber kaynakları ışığında inceleyeceğiz. nasibilerin büyük muhaddislerinden ve onlar nezdinde “Kur’an sonrası en sahih kitab”ın müellifi olan Muhammed b. İsmail el-Buhari bu sözde “Kur’an sonrası en sahih kitab” olan “es-Sahih”de şöyle rivayet eder: ء ر ا إ أﺑق إ ز أرل "اة# $%& أﺑ’ل( ) ’ا(*+ ,- ’ل ر,/ ’ا0* 12’ 32 و$ ره 62 "7 ا8ذل7 ات; <2 ذ%$2 أو%$2 ه; -2 ,-= 1- - و 1/ ’ل ر,-= 1- - و,2 إ أﺑ1= وأ*’ا- ’ا2 ل ر و و ھ &-@ 2 ال ! أردت إﻟ أن’( ل ر و’) و?ﻧ"ل ,2$+ إذاء ك’ن(%2 اC$ 2 إ2 ا,-= 1- - وأ( ل( إن <= ز...Zeyd b. Erkam şöyle demiştir: Ben bir gazada bulundum. Orada (münafıkların başı) Abdullah b. Ubeyy'den şöyle derken işittim: “Ey topluluk! Rasulullah'ın yanındakilere nafaka vermeyin, ta ki etrafından dağıtsınlar ve O'nun yanında Medine'ye bir dönersek her halde izzet ve kuvveti çok olan (yani kendisi) en zelil ve zaif olanı Medine'den muhakkak çıkaracaktır!” Zeyd dedi ki: “ben ibni Ubeyy'in bu sözlerini amcama yahud Ömer'e söyledim, O da bunu Nebi s.a.a'e söyledi. Bunun üzerine Rasulullah beni çağırdı. Ben de ibn Ubeyy'in sözlerini kendisine naklettim. Bu defa Rasulullah, Abdullah b. Ubeyy ile adamlarına haber gönderdi, bunlar geldiler ve: “Biz böyle birşey söylemedik”, diyerek yemin ettiler! Rasulullah s.a.a beni yalanladı, onu doğruladı. Bunun üzerine ben o kadar 1-bu konu hakkında İslami kaynaklar ışığında, sahih belgelere dayanarak yapmış olduğumuz araştırmaları göre bilmek için bkz: http://velayet.wordpress.com/tag/sia-ve-sahabe/

Upload: dangquynh

Post on 11-May-2019

215 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM

HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE

VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE

bundan sonra… bilindiği gibi İslam adına ortaya çıkmış olan fırkalar ile gerçek İslam dininin kendisi olan Şia

arasında ihtilaflı bir çok konu mevcuttur. İslam adına ortaya çıkmış bu fırkalardan birisi olan nasibilik ile Şia arasındaki ihtilaflı konulardan biriside sahabenin adaleti konusudur. Şöyle ki, Şia Kuran ve sahih siyer ışığında

bize varan bilgilere dayanarak sahabe olarak bilinen kimseler içerisinde Nebi s.a.a ve Ehli Beyti a.s tarafından

lanetlenmiş kimselerin (Merva b. Hakem, Muaviye b. Ebu Sufyan ve benzerleri), munafıkların (Abdullah b.

Ubey b. Selul ve benzerleri), yalancıların (Ebu hureyre ve benzerleri), fasıkların (Velid b. ukbe, Kudame b.

Mahzun ve benzerleri), irtidad edenlerin (Ubeydullah b. Cahş, Rabia b. Umeyye ve benzerleri) olduğunu, bu yüzden de hadislerin diğer ravileri gibi sahabe kuşağının da yine bize ulaşan bu sahih bilgiler ışığında cerh ve

tadil ilmine tabi tutulmasının gerektiğini söylemekte, nasibiler ise buna karşılık olarak tüm sahabenin adalet

sahibi olduğunu, onların cerh edilemeyeceğini söylemektedirler. biz inşaAllah bu çalışmamızda yukarıda

söylediğimiz lanetli, fasık, mürted, yalancı şahıslar hakkında ayrı ayrı bilgi vermeyecek, aksine genel olarak

“tüm sahabenin adaleti” görüşünün sahabe döneminde bilindiğini mi yoksa daha sonradan ortaya atılmış bir bidat mi olduğunu bizzat nasibilerin kendi kaynakları ışığında inceleyeceğiz. Ama konuya müdahil olmadan

önce şunu belirtmek isteriz ki, bizim sahabenin adaleti veya adaletsizliği hususunda tartışmaktan maksadımız,

İslâm'ın öncüleri olan şahsiyetleri küçük düşürmek; Kitap, Sünnet ve Siret şahitlerini iptal etmek değildir.

Bizim asıl hedefimiz, salihleri zalimlerden ve iyileri kötülerden ayırt etmektir. Çünkü zaten biz kendimiz salih

sahabeleri r.a sevmekte, onların rivayet ettiği hadis ve siyer bilgilerini hüccet olarak görmekteyiz.1 Bizim bu

konuyu araştırmakta maksadımız din öğretilerini ve sünnet yollarını, görüşlerine dayanarak istifade edeceğimiz sahabîlerin hangi sahabîler olması gerektiğini tespit etmektir.

bu çalışmamızda öcelikle nasibi kaynaklı sahih hadisler ışığında sahabe döneminde “tüm sahabenin adaleti”

görüşünün mevcut olup olmadığını aktaracak, daha sonra ise nasibilerin mutekaddim alimlerinden birkaçının

farklı farklı sahabeleri nasıl cerh ettiklerini, onlardan hadis almadıklarını ortaya koyarak mutekaddim nasibi muhaddisler arasında bile “sahabenin adaleti” diye bir fikrin olmadığını ve hatta bunun nasibiliğe bile bidat

olarak sokulduğunu ortaya koyacağız. işimde Allah c.c’a tevekkül eder ve yanlızca Ondan yardım dilerim.

1. sahabe döneminde “sahabenin adaleti” diye bir görüş var mıydı?: şüphesiz ki, bu konunun sonradan ihdas

edilmiş bir bidat mi yoksa dinin aslından mı olduğunu öğrenmenin en sağlam yolu sahabenin yaşadığı döneme bakmamız olacaktır. ve eğer sahabe döneminde böyle bir inancın olmadığı ıspat edilirse onun sonradan

ortaya çıkmış bir bidat olduğu da ıspat edilmiş olacaktır. zira böyle bir inancın o dönemde olmadığı, onun

sahabe tarafından bilinmediği sonradan ortaya çıkarılmış bir bidat olduğuna en açık delil olacaktır. bu yüzden

biz sahabe dönemini ve o dönemde böylesi bir inancın olup olmadığını bizzat asibilerin kendi muteber

kaynakları ışığında inceleyeceğiz.

nasibilerin büyük muhaddislerinden ve onlar nezdinde “Kur’an sonrası en sahih kitab”ın müellifi olan

Muhammed b. İsmail el-Buhari bu sözde “Kur’an sonrası en sahih kitab” olan “es-Sahih”de şöyle rivayet eder:

��ل أر�� ب ز�� � إ���ق أب� � إ��ا��� ����� ر��ء ب هللا ��� ����� � م �-, +�*)'ا ( �)'ل أب� ب هللا ��� &%$� #"اة � �� هللا =-, 2-��� ;��ه 2$%� أو 2$%� ذ2> ;��ت ا7ذل م��8 ا�7" �6�2� ���ه م ر�$�� و32 �'12 م ��*0'ا �/, هللا ر�'ل ��� � هللا ر�ل ������ ��2'ا م� �-*'ا وأ=��ب1 أب� ب هللا ��� إ2, و�-� �-�1 هللا =-, هللا ر�'ل ?ر�� ���/1 ���ن� و�-� �-�1� �� هللا� � ����� ل� ھ� ������� و���� و � �� �� �&-@ � � هللا � � هللا ر�ل )��' أن إل� أردت �� �!� ل� � �ل ا��2

�� � � �� هللا إن )�ل )�أ و�-� �-�1 هللا =-, ا���2 إC$� �2 ا2%�� )'ن ك��ء إذا +$�2, هللا ?ن"ل و� (' و <�ز�� �� =� ...Zeyd b. Erkam şöyle demiştir: Ben bir gazada bulundum. Orada (münafıkların başı) Abdullah b.

Ubeyy'den şöyle derken işittim: “Ey topluluk! Rasulullah'ın yanındakilere nafaka vermeyin, ta ki

etrafından dağıtsınlar ve O'nun yanında Medine'ye bir dönersek her halde izzet ve kuvveti çok olan

(yani kendisi) en zelil ve zaif olanı Medine'den muhakkak çıkaracaktır!” Zeyd dedi ki: “ben ibni Ubeyy'in bu sözlerini amcama yahud Ömer'e söyledim, O da bunu Nebi s.a.a'e söyledi. Bunun üzerine

Rasulullah beni çağırdı. Ben de ibn Ubeyy'in sözlerini kendisine naklettim. Bu defa Rasulullah,

Abdullah b. Ubeyy ile adamlarına haber gönderdi, bunlar geldiler ve: “Biz böyle birşey söylemedik”,

diyerek yemin ettiler! Rasulullah s.a.a beni yalanladı, onu doğruladı. Bunun üzerine ben o kadar

1-bu konu hakkında İslami kaynaklar ışığında, sahih belgelere dayanarak yapmış olduğumuz araştırmaları göre

bilmek için bkz: http://velayet.wordpress.com/tag/sia-ve-sahabe/

gamlandım ki, ömrüm içinde bana asla bunun benzeri bir keder isabet etmemişti. Artık evde

oturdum (dışarı çıkmadım). Amcam da bana “Ey oğul, uslu durmadın, en sonu Rasulullah'ın seni yalanlamasını ve sana öfkelenmesini istedin!” dedi. Son derece bunaldığım bu sırada Yüce Allah

"Münafıklar sana geldikleri zaman..." suresini indirdi. Bu surenin gelmesi üzerine Nebi s.a.a bana

haber gönderdi, huzuruna vardığımda bu sureyi okudu ve “Ya Zeyd! Şübhesiz Allah seni

doğrulamıştır" buyurdu. 2

görüldüğü gibi bu olay Rasulullah s.a.a’in hayatta olduğu bir zamanda sahabe Zeyd b. Erkam ile Abdullah b.

Ubeyy arasında gerçekleşmiştir ve hadisten zahir olduğuna göre en azından bir başka sahabe olan Zeyd b.

Erkam’ın amcası bu olaya tanık olmuştur. Abdullah b. Ubeyy’in yemin etmesi ile Rasulullah s.a.a onu

doğrulamış ve sahabe Zeyd b. Erkam’ı yalanlamıştır. Ve bu olay zamanı ne bu dini tebliğ eden, insanlara duyuran Rasulullah s.a.a, ne sahabe Zeyd b. Erkam ve nede Zeyd b. Erkam’ın kendisi gibi sahabe olan amcası

“Zeyd sahabedir, o yüzden adildir, onun lehine hüküm verilmelidir” dememiştirler, aksine Rasulullah s.a.a onu

yalanlamıştır. Öyle ise nasıl oluyorda bugün birileri çıkıp Allah c.c’ın bu dini tebliğ etmek ile görevlendirdiği

Efendimiz s.a.a’den ve iki sahabeden dini daha iyi biliyormuşcasına “sahabenin tümü adildir” diyorlar?

Yine nasibilerin bir başka muhaddisi ve onlar nezdinde “Kur’an sonrası ikinci sahih kitab”ın müellifi olan

Müslim b. Haccac bu sözde “Kur’an sonrası ikinci sahih kitab” olan “es-Sahih”de şöyle rivayet eder:

��� أ�L�ن� اJ2�ھ� أب' ����� �$�� أب� �%T أن1 1��� �� �$ ب ب&� أن اRS7 ب بP�� � ا2��رث ب �%�و ����� وھN ب هللا

أن]��� )�ل و�Z �/, م�0Y� اS7$�ي م'�, أب' ?+, �$N ب أب� ��� م@-V � ��� �)'ل ا62�ري ر�'ل م�P� أ�� �%T ھ� هللا هللا,-= ��ل ذاك وم� أب� ��ل �ر�T وإ( 2> أذن ^ن �[ث ا(�/3;ان �)'ل و�-� �-1� هللا �ات �[ث أمV اJ62�ب ب �%� �-, ا�/?ذن م�

� L�- ا�2'م �1/3 �� ��$� a� �2ذن -� 1 �-1�+��L? �أن �3� Vأم �%-& ��]� �� � �c�ل ان� �� �YS �-, 3���; ون� �%$��ك ر�ل !2- )!� ا(�ذ/- ��ل a� <2ذن �/, ا�/?ذن� م� -' � � هللا �� � هللا � ��ل و ل(�=5� أو و�>�' ظ:9ك 7و526 ��هللا

5!� �:>� �$N ب أب� )�ل ھ�ا � � ل' � �$�� أب� �� �� ��� أ����� إ( م$> �)'م ( 'هللا%( ,/� �� � �% أ+�-( �� � ر�'ل �%$ =-, هللا ھ;ا �)'ل و�-� �-1� هللا

...Busr b. Said dedi ki: Ebu Said el-Hudri'nin şöyle dediğini duydum: Ubeyy b. Ka'b'ın yanında bir

meclisde idik, derken Ebu Musa el-Eşari kızgın olarak geldi ve durarak "sizden Allah aşkına soruyorum! Hiç biriniz Rasulullah s.a.a'in "izin istemek üç keredir, sana izin verilirse ne ala! Yoksa

dönüver!" dediğini işitti mi?" dedi. Übeyy "Ne o?" diye sordu. Ebu Musa dedi ki "Ben dün Ömer b.

Hattab'ın yanına girmek için üç defa izin istedim. Fakat bana izin verilmedi, ben de döndüm. Sonra

bugün ona gelerek yanına girdim ve "dün ben geldim, üç defa selam verdim. Sonra çekildim gittim"

diye kendisine haber verdim. Ömer "Seni işittik ama biz o anda meşgul idik. Sana izin verilinceye kadar izin İstemeye devam etseydin ya!" dedi. Ben "Rasulullah s.a.a'den işittiğim gibi izin istedim", dedim. Ömer "Vallahi ya bana bu hususta kendine şahidlik edecek birini getirirsin yahut sırtını ve karnını haşlarım!" dedi. bunun üzerine Übeyy b. Ka'b "Vallahi seninle beraber yaşça en

küçüğümüzden başka kimse kalkmaz. Kalk ya Ebu Said!" dedi. Ben de kalkarak Ömer'e geldim ve

"hakikaten Rasulullah s.a.a'i bunu söylerken işittim" dedim. 3

Müslim’in aktardığı bu olay Rasulullah s.a.a’in vefatından sonra yaşanmıştır ama burada “sahabenin adaleti”

inancının olmadığı ortaya koyan kişi nasibilerin kendi kralları ve sözde Şeytan’ın bile kendisinden korktuğu

ama gerçekte tam bir korkak olan Ömer b. Hattab’dır. olay nasibi kralı Ömer ve sahabe Ebu Musa el-Eşari

arasında cereyan etmekte ve Ebu Musa el-Eşari hadisten zahir olduğuna göre en azından kendisi gibi sahabe

olan iki kişiye, Ubeyy b. Ka’b ve Ebu Said el-Hudri’ye bu olayı haber vermektedir. ama ne kral ve aynı zamanda sahabe olan Ömer, ne de sahabeler Ebu Musa, Ubeyy ve Ebu Said el-Hudri “bu adam sahabedir, tüm sahabe

adil olduğu için bu konuda şahit gerekmez” diye düşünmemiştirler. Oysa eğer o dönemde ortada böyle bir

inanc olsaydı Ömer Ebu Musa el-Eşari’den şahit talep etmez, Ebu Musa el-Eşari de şahit aramazdı.

O döneme ışık tutacak ve konuyu bizim için daha açıklayıcı olan bir başka hadisi meşhur nasibi tarihçisi ibni Şubbe en-Numeyri4 “Tarihi Medine” adlı kitabında şöyle rivayet eder:

2-Buhari, “es-Sahih”, 3/309, Tefsir kitabı, hadis 4900

3-Müslim, “es-Sahih”, 4/1694-1695, Adab kitabı, hadis hadis 2153

4-o nasibilerin büyük tarih alimlerindendir, nasibi rical alimi ez-Zehebi onun allame, hafız ve hüccet olduğunu

söylemiş ve ibni Ebu Hatem, Darektuni, Ebu Hatem el-Besti, Hatib el-Bağdadi gibi rical ulemasından onu sika

(güvenilir), sadık, doğru yollu ve siyer ulemasından olduğunu aktarmıştır, bkz: ez-Zehebi, "Siyer", 12/369-372

��ل ا2/%�%� �'ر أب� �%T أن1 ا2%$� �ي، �%�و ب �"�� � f$�82، با ����� ��ل، وھN اب هللا ��� ����� ��ل ا2%�;ر ب إب�اھ�� ����� :�� ���ه أن� ���%� ��1 هللا ر�h �*�ن ب �g%�ن �-, ��م��L أھ� ب' � أن� ^ذا ،�cم � ��1 هللا ر�h �*�ن ب �g%�ن إ2, ��$���ل ���V، اب �-�L �8%&� ر�$'ا، �� م�c أھ� و � أرى: )- :Z��رأ�/�8؟ و -�� :���ل. ا2]� و�'ھ�8 � �'م� رأ� :T-J اب

V��� و�-� �-�1 هللا =-, هللا ر�'ل م��� NJ6 7ھ� و=-, ا��2س f���%2ا ،f$%@2ل ا�� أن1 ����� م&$'د اب إن أ(: �JL/1 � و

T%� ن إن: �)'ل و�-� �-�1 هللا =-, هللا ر�'ل�%g� ;ا �*�ن ب�;ا، �و �-P+و f%-Pه ب��ھ�، أ��ذ �-L� ,-� ن�%g� �h1 هللا ر��

�@ ا�5 وهللا )�ب: � �ل ?��L+1، ؟)3( �82 ��ل م�ذا &?��2. بV��� ,-= �8 اب أن ���/1 م�c'ر وھ'�� �� �:2! 5� ا�5 ��2Bد، C!2:� و�2د ا�5 B� 5� �� هللا � � هللا ر�ل � � �� و

...Ebu Sevr et-Temimi dedi ki: ...ibni Udeys Medine cemaatine cuma namazı kıldırdı, daha sonra Rasulullah s.a.a'in minberine çıkarark hutbe irad etti ve hutbede dedi ki: «biliniz ki Abdullah b. Mesud

bana Rasulullah s.a.a'in şöyle dediğini anlattı: "Osman b. Affan şöyle ve şöyledir"» öyle bir şey söyledi

ki, bunu zikretmek istemiyorum. bunun üzerine Osman b. Affan dedi ki: "Vallahi ibni Udeys yalan söylemiştir, (böyle bir sözü) o ibni Mesud'dan işitmediği gibi, ibni Mesud da onu asla Rasulullah s.a.a'den işitmemiştir." 5

bu hadiste halka namaz kıldırıp hutbe irad ederek, Osman b. Affan hakkında ibni Mesud aracılığı ile Rasulullah

s.a.a’den bir takım şeyler rivayet eden ibni Udeys sahabedir, kendisi Rıdvan biatine katılmıştır6 ancak aynı

zamanda bu rıdvan biatine katılmış olan sahabe Mısır’dan Osman b. Affan aleyhine isyan edenlerin önderidir,

diğer isyancı guruplarla birlikte gelip Osman b. Affan’ı evinde kuşatmış ve halka Osman hakkında bazı şeyler

aktarmıştır. Osman b. Affan ise yemin ederek rıdvan biatine katılmış olan bu sahabenin yalan söylediğini haber vermektedir. ama ne hikmetse ne Osman sahabenin hepsinin adil olduğundan dolayı ibni Udeys’in

yalancı olamayacağını bilmiyor ve nede yanındaki arkadaşları “sen ne yapıyorsun? O nasıl yalan söyleye bilir?

O Rıdvan biatine katılmış bir sahabedir” demiyorlar.

bunlar sahabe döneminde “tüm sahabe adildir” diye bir görüşün olup olmadığını öğrenmek için bizzat nasibilerin kendi kaynaklarından aktardığımız bilgilerdi. Zaten inatcı ve bağnazlardan başka kimsenin inkar

edemeyeceği bir konuyu bizzat kendi kaynakları ile ortaya koyduk ve sahabe döneminde “tüm sahabe adildir”

diye bir inancın olmadığı gözler önüne serdik ama şimdi birde nasibilerin kendi mutekaddim alimlerinin bu

konuda nasıl bir tutum sergilediklerini, onlar nezdinde “tüm sahabe adildir” diye inancın olup olmadığını

öğrenelim.

2. mutekaddim nasibi uleması arasında “sahabenin adaleti görüşü” var mıydı?: “sahabenin tümü adildir,

hepsi adalet sahibidir” şeklinde bir görüş sahabe döneminde olmadığı, sahabeler tarafından bilinmediği gibi

mutekaddim nasibi uleması tarafından da bilinmemiştir. işte nasibilerin Kufe’deki imamlarından İbrahim en-

Nehai7! O sadece kendisinin değil bildiği mezhep ashabının da “tüm sahabe adildir” diye bir şey bilmediklerini

şöyle dile getirmektedir:

����ن أ�����D )�ن: ��ل. إب�اھ�� � م��Yة � ��S> و��ل 5� E��F 9ة أ���ھ9 Şerik Muğire’den, o da ibrahim'den şöyle rivayet etmiştir: "Bizim ashabımız (arkadaşlarımız), Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği hadislere itibar etmezlerdi." 8

Ebu Hureyre bir sahabe mi? Evet, sahabe ama görüldüğü gibi İbrahim en-Nehai hem kendisi ve hemde ashabı

tarafından onun hadislerine itibar edilmediğini söylemektedir. Peki “itibar etmezlerdi” ne demektedir? gördüğümüz gibi İbrahim en-Nehai ve mezhep ashabı olan şahıslar “Ebu Hureyre sahabedir ve tüm sahabe de

adildir, bu yüzden hadisleri makbuldür” diye bir kaideye uymamış, böyle bir inanca sahip olmamış, aksine

sahabelerden biri olan Ebu Hureyre’ye itibar etmemişlerdir.

5-ibni Şubbe en-Numeyri, "Tarihi Medine", 4/1156: mutemelen nasibiler hadisin senedinde bulunan ravi ibni

Lahia’dan dolayı itiraz edeceklerdir, zira bu ravi nasibi rical ilmine göre zayıf birisidir. Böyle bir itiraza cevaben

derim ki, ibni Lahia’nın zayıf olması hadisin sıhhatini zedelememektedir, zira bu hadisi ibni Lahia’dan Abdullah b.

Veheb rivayet etmiştir ve nasibi rical ilmine göre Abdullah b. Mubarek, Abdullah b. Veheb ve Abdullah el-Mukri’nin

ibni Lahia’dan rivayet etmiş oldukları hadisler sahihdir, bkz: ibni Hibban, “el-Mecruhin”, 2/11, 583-cü ravi; ibni

Hacer, “Tehzib et-Tehzib”, 5/330, 648-ci ravi

6-onun hakkında daha geniş bilgi için bkz: http://hadis.313news.net/news/tags/Abdur_Rahman_Udays.html

7-İbrahim en-Nehai nasibilerin meşhur ve büyük imamlarından, tabiinin önde gelen şahsiyetlerindendir. nasibi rical

alimleri ez-Zehebi onun biografisinde imam, hafız ve İrak’ın fakihi olduğunu söyler, bkz: ez-Zehebi, "Siyer", 4/520

8- ez-Zehebi, "Siyer", 2/608; ibni Kesir, "el-Bidaye ven Nihaye", 8/117-118

Yine “sahabelerin hepsi adildir” şeklindeki bir itikaddan haberi olmayan bir nasibi muhaddis de Muhammed b.

İsmail el-Buhari’nin hocası olan Muhammed b. Yahya ez-Zühli’dir, ez-Zühli yukarıda hakkında bilgi verdiğimiz

sahabe ibni Udeys’i şiddetli bir şekilde cerh etmektedir. nasibi rical alimi ez-Zehebi rıdvan biatine katılmış olan

sahabe ibni Udeys hakkında bilgi verirken Buhari’nin hocası ez-Zühli’den şöyle rivayet etmektedir:

��ل ا2;ھ-� ���, ب م�%� و� :C HD�الL�)M رأس ھ� �<�ء، ��� ��Dث أن ve Muhammed b. Yahya ez-Zühli dedi ki: “ondan rivayet etmek helal değildir, o fitnenin başıdır” 9

görüyoruz ki, ez-Zühli de “sahabe’nin tümü adildir” diye bir şeyden haberdar değil, aksi halde rıdvan biatine

katılmış olan bir sahabeyi cerh etmesi düşünülemez.

3. sonuç: bu kısa çalışmamızda nasibilerin kendi muteber kaynaklarında rivayet edilmiş olan sahih hadislere

dayanarak sahabe döneminde “sahabenin adaleti” diye bir düşüncenin, inancın olmadığını, daha sonra ise yine nasibilerin mutekaddim alimlerinin bile böyle inançtan haberleri olmadığını ortaya koyduk. Öyle ise bu

sahabe döneminde olmamakla birlikte hatta nasibiliğin kendisine bile bir bidat olarak dahil edilmiştir.

9-ez-Zehebi, “Tarihul İslam”, 3/532