ben flark› söylemiyorum, güfteyi anlat›yorum. file66 kopar ki, göz yafllar›m›...

5
65 üzeyyen Senar ihtiyarla- madan öldü. fiark›lar› o kadar yaflam›n içinden ki, kendisi de onlar›n arkas›nda bir o denli taze. Müzeyyen Senar, Cumhu- riyetimize ve kurucular›na flahit olmufl; bir neslin, sonraki nesile emanet etti¤i, gönüllerde sultan, na¤melerde otorite, sahnede efe, örfte istikrar, kaybolan de¤erlere karfl›n dimdik durabilen bir abide... Her bir eseri yorumlay›fl› çarp›c›- d›r. Üslubunda kendine has müstesna bir hava ve canl›l›k vard›r. Bütün ruhumuzu sürükler. Kendi deyimi ile O, “flark› söylemez, güfteyi anlat›r”. “Güfteyi anlatmak”, flairi tan›mak demektir. fiairi tanimak birikim ister. fiiirin sözlerini derinine incelterek süzmek ister. Katmanl› bakabilmeyi gerektirir. Güfteye bu kadar hakim olduktan sonra, Müzeyyen Senar’a göre, icra edecek sanatç›, bestekâr›n da besteyi yaparken neler duyumsa- d›¤›n› anlamak zorundad›r. Ve bizimle bu duygusunu çok net paylafl›r: “Özellikle konserlerde bir flark›y› icra ederken, o flark›n›n bestekâr› ve flairini düflünür ve o duygu yo¤unlu¤u içinde kaybolurum. fiark› bitti¤inde ve alk›fllar› duydu¤umda tekrar kendime gelirim. Bazen, çok kere görülmüfltür, içimden öyle bir fley Müzeyyen Senar " Ben flark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum. " Yazan: DEMİR AYTAÇ M

Upload: others

Post on 22-Oct-2019

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Ben flark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum. file66 kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.” Bu denli büyük baflar›lar, ancak do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bü-tün

65

üzeyyen Senar ihtiyarla-madan öldü. fiark›lar› okadar yaflam›n içinden ki,

kendisi de onlar›n arkas›nda bir odenli taze. Müzeyyen Senar, Cumhu-riyetimize ve kurucular›na flahit

olmufl; bir neslin, sonraki nesileemanet etti¤i, gönüllerde sultan,na¤melerde otorite, sahnede efe, örfteistikrar, kaybolan de¤erlere karfl›ndimdik durabilen bir abide...

Her bir eseri yorumlay›fl› çarp›c›-d›r. Üslubunda kendine has müstesnabir hava ve canl›l›k vard›r. Bütünruhumuzu sürükler. Kendi deyimi ileO, “flark› söylemez, güfteyi anlat›r”.“Güfteyi anlatmak”, flairi tan›makdemektir. fiairi tanimak birikim ister.fiiirin sözlerini derinine inceltereksüzmek ister. Katmanl› bakabilmeyigerektirir. Güfteye bu kadar hakimolduktan sonra, Müzeyyen Senar’agöre, icra edecek sanatç›, bestekâr›nda besteyi yaparken neler duyumsa-d›¤›n› anlamak zorundad›r. Ve bizimlebu duygusunu çok net paylafl›r:

“Özellikle konserlerde bir flark›y›icra ederken, o flark›n›n bestekâr› veflairini düflünür ve o duygu yo¤unlu¤uiçinde kaybolurum. fiark› bitti¤indeve alk›fllar› duydu¤umda tekrarkendime gelirim. Bazen, çok keregörülmüfltür, içimden öyle bir fley

Müzeyyen Senar

"Ben flark›Söylemiyorum, GüfteyiAnlat›yorum."

Yazan: DEMİR AYTAÇ

M

Page 2: Ben flark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum. file66 kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.” Bu denli büyük baflar›lar, ancak do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bü-tün

66

kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.”Bu denli büyük baflar›lar, ancak

do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bü-tün müstesna özellikleri aras›nda bana“Müzeyyen Senar’›n en be¤endi¤inizyönü hangisidir?” diye soracak olursa-n›z, hiç tereddüt etmeden “samimiye-ti” derim. Evet o bir “diva”d›r amabizdendir, evin içindendir. Bast›¤›yeri bilen, konumunun idrakinde,ömrünün son nefesinde, tüm renkliyaflam› bir film fleridi gibi gözlerininönünden geçerken de bizlere adeta,“bu kadar yeter, hadi bana müsaade”demifltir.

¤rencilik y›llar›mda, ABD’des›n›rl› imkanlar›ma karfl›n,sanat olaylar›n› hep yak›ndan

takip ettim. Öyle zamanlar olmuflturki, 2-3 günlü¤üne ünivesitemizindüzenlemifl oldu¤u New York seya-hatlerine, bilhassa Broadway Show’lar›na, tüm birikimim ile kat›l›rd›m.Bir ö¤renci bütçesinin çok üzerinde,adeta tur paras›na denk gelen, bu

flovlar›n gifle önlerinde kendimi çetinbir sorgulamaya tutar, mücadele eder,hesap kitap yapar, çok pahal›oldu¤unu düflünerek bileti almaktanvazgeçerdim.

›sa bir süre sonra “gel-git”lerbafllar, kendimi kararl› birflekilde giflenin önünde tekrar

bulur; tüm ayl›k bütçemi altüst edecekbileti al›r ve gösteriyi seyrederdim.Genç yafl›ma karfl›n da, kendime çokdo¤ru bir yat›r›m yapt›¤›ma inan›rd›m.Bugün geriye dönüp bakt›¤›mda,Richard Burton ve Elizabeth Taylor’›ayn› sahnede, Julie Andrews, AngelaLansbury, Mel Gibson, KathleenTurner, Sigourney Weaver, FayeDunaway, Anthony Quinn, FrankSinatra ve Lisa Minelli gibi ünlülericanl› seyredebilmifl olmay› bir zenginli-¤im olarak de¤erlendirir, yaflam›makatma de¤er kattt›klar›na inan›r›m.Ayn› duygumu, hiç flüphesiz ki, biz-den biri olmas›n›n verdi¤i çoflku ileMüzeyyen Senar’da fazlas› ileyaflad›m.

1993 y›l›nda, ülkeme dönüflümde,Müzeyyen Senar’› sahnede ilk ve sonkez görebildim. Ondan sonra sahneyaflam›n›, özel konserleri d›fl›nda,sürdürmek istemedi.

Mekan Beyo¤lu - Taksim. Baflkabüyük bir üstat, rahmetli tamburiErcümend Batanay ve efli tarihi birbinan›n 3. kat›nda ufak, ancak çokzevkli, nezih bir lokal iflletiyorlar.

Binan›n d›fl cephesi, Beyo¤luturlar›nda turistlere foto¤raf çekimiiçin gösterilecek yerler kadar çekici,ancak iç mekan daha büyüleyici.

BD MART 2015

Ö

K

Page 3: Ben flark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum. file66 kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.” Bu denli büyük baflar›lar, ancak do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bü-tün

67

Büyük bir avlu, genifl merdivenlerle-yekpare ceviz kaplama trabzanlaratutunarak yukar› katlara ç›k›fl... Ola-bildi¤ince yüksek, 3 kat birdenkucaklayabilen bir tavan. Zemin ise,bugün tarihe kar›flm›fl, efline az rast-lan›r el ifli mozaiklerden. Buras› adetaufak bir müze. 3. kata ç›kt›¤›n›zda,trabzanlarda size efllik eden ceviza¤ac›n›n s›cakl›¤›: Kufl kafesi gibiince ifllenmifl de¤erli bir vestiyer

bölümünde devam ediyor. Vesonunda, Müzeyyen Han›m’›n sahnealaca¤› salona geçiyorsunuz...

iriflin sa¤›nda, bütün gövdesiile salona hakim, 1850’lerdenkalma tavana kadar çiniden,

alev alev yanan dev bir flömine. Salo-nun di¤er ucu sol tarafta, 8-10 saz›ns›¤abilece¤i büyüklükte ufak, ancaktavandan inen k›rm›z› kadife perdeler-le adeta cüsseli duran bir sahne. Sahneile flömine aras›, omuz omuza oturmakflart› ile 80 kifli kapasiteli bir avlu.Tavan yüksekli¤i dolay›s› ile s›k›fl›k-l›¤› hiç fark etmiyorsunuz. Ufak,yuvarlak parizyen masalar. Masalar-da, kolal› kar gibi beyaz masa örtüleri,üzerinde ucuza kaçmam›fl - reçmeleriüçgen çekilmifl - aynı kumafltanpeçeteler. Ve, masalar›n üzerlerinde camlardaki ola¤an üstü vitraylaraakseden titretiflimi sa¤layan, ertaf›kirletmeyip, içine akan k›rm›z› mum-lar. Afl›r›ya kaçmam›fl, ancak kaliteliyemek tak›mlar›, elinize ald›¤›n›zdaa¤›rl›¤›n› duyumsatan çatal b›çak ve

BD MART 2015

1993 y›l›ndaülkeme dönüflümde,Müzeyyen Senar’›

sahnede ilk ve son kezgörebildim. Ondan

sonra sahne yaflam›n›,özel konserleri

d›fl›nda, sürdürmekistemedi.

G

Müzeyyen Senar bir konserde

Page 4: Ben flark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum. file66 kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.” Bu denli büyük baflar›lar, ancak do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bü-tün

68

ince kesme kadehler.Böylesine özenle haz›rlanm›fl bir

mekânda, de¤erli üstat tamburi Ercü-mend Batanay ve eflinin kendi elleriile haz›rlad›klar› birbirinden güzelmezeler (yar›m serçe parma¤› büyük-lü¤ündeki paz› dolmalar›n›n tad› hâlâdama¤›mdad›r), afl›r›ya kaçmam›flmakul büyüklükte leziz ana yemeklereflli¤inde çok güzel bir fas›l. Meyveve tatl› servisi sonras› k›sa bir ara ve sazlar›n sahnede tekrar yerini al›fl›,güzel bir ara taksimden sonra daMüzeyyen Han›m’›n sahneye gelifli.Sahne yüksek oldu¤u için, bir portakalkasas› büyüklü¤ünde ancak sa¤lamve ayn› k›rm›z› kadifelerden kaplan-m›fl bir taburenin sahnenin önünekonmas› ve Müzeyyen Han›m’›n iki cüsseli saz arkadafl›n›n koltuk alt›ndanverdikleri destek ile sahneye ç›kabil-mek için göstermekte oldu¤u çabakarfl›s›ndaki flaflk›nl›¤›m! “Yarabbifiükür, bugün de ç›kabildim”i duyma-m›z ile beraber ilk flark›s›na baflla-mas›...

“Benzemez kimse sana, tavr›na

hayran olay›m.”

lk flark›s› bitince, MüzeyyenHan›m, “Hoflgeldiniz” dedi. Sonrasol eli ile (mikrofon sa¤ elinde)

orta karar anlam›nda (flöyle-böyle dergibi) bir hareket yapt›. “Fena de¤il,dikkatli dinliyorsunuz, ama daha iyiolabilir!” diye hepimizi, çatal b›çaksesi duyulmayacak flekilde “zapt-›rapt” alt›na ald›. S›ras› ile, “Gecenin

matemini aflk›ma örtüp saray›m”,

“Kalbimin sahibi sensin, Orda

yaln›z sen vars›n”, “Olmaz ilaç sine-

i sad pareme”, “Ben küskünüm

fele¤e”, “Mani oluyor halimi takrire

hicab›m”, “fiarap mahzende

y›llan›r” ve “Haber gelmez gönül

virane kald›” ilk bölümden akl›mdakalanlar. Bundan sonras› beni esasetkileyen k›s›md›r.

üzeyyen Han›m, ikincibölümde, seyircisine adetabir aile meclisinde sohbet

edercesine an›lar›n› anlatmakta,geçmiflteki anekdotlar, yer ve tarihbelirterek okuyaca¤› flark›lar› takdimetmekteydi. Program›n bu çok do¤alve tad›na doyulamaz ak›fl› içinde.konuklardan biri, Müzeyyen Han›m’dan bir istekte bulunuyor.

O, “Daha o makama geçmedik,bekle” diyor... Bir baflkas› yükseksesle, y›l›n› vererek de, kendisiniMaksim’de dinledi¤ini söylüyor.

O, “Senin dedi¤in Kazablankadaha o y›llarda Maksim yoktu!” diyedüzeltiyor.

Salona gelirken dikkatimi çeken,üç kat merdivenleri zorlanarak, tarihitrabzanlara tutunarak ve yak›nlar›n›nyard›m› ile ç›kabilen yafl alm›fl seyirci-sine ise, adeta baflka bir özen gösteri-yordu. Makama uymayan veya hiçMüzeyyen Han›m tarz› olmayan birflark› istendi¤inde de, bu kitleye “Benne yapay›m?” der gibi bak›yordu. Birsüre sonra, seyirciyi flark›lar› ile öylebir yolculu¤a davet ediyordu ki,gazino isimlerinden, güfte ve bestekâradlar›ndan adeta Cumhuriyet tarihibelgeseline geçiyordunuz.

Devlet erkân› rahmetle ve sevdik-leri flark›larla birer birer an›l›rken, “O

BD MART 2015

M

Page 5: Ben flark› Söylemiyorum, Güfteyi Anlat›yorum. file66 kopar ki, göz yafllar›m› tutamam.” Bu denli büyük baflar›lar, ancak do¤al bir samimiyetten do¤ar. Ve, bü-tün

69

flark›10. y›lda, flu beste Bo¤az için,70 öncesi daha Bo¤az Köprüsüyoktu.” gibi detaylara inerek seyrici-sini bilgilendiriyordu. Biz sadece birmüzik ziyafeti yaflam›yor, tarihiyafl›yorduk.

Zaman geliyor, tüm otoritesini biryere b›rak›yor, ”Ses de ses o zamanlar.flimdiki gibi de¤il, daha ameliyatlar›olmam›fl›m, bo¤az›ma tüpleri sokupç›karmam›fllar” diyebiliyor. Ve, rak›kadehini eline al›p flöyle bir havaland›-r›p, ters takla att›r›fl› ve içifli var ki,görmeyenlere anlatamazs›n›z. T›pk›,bütün bir elmay› iki avcunun aras›naal›p, bir hamlede ikiye ay›rabilmesigibi.

stek üzerine Feraye’yi okurkengözleri dolan, flahane bir ‹zmirzeybe¤i oynarken, “Bizim efeleri-

mizin da¤ gibi yere diz vuruflu, benimyüre¤imi yerinden oynat›r” diye çoflanbir Müzeyyen Senar. Öyküsünü anlat-t›ktan sonra “Ormanc›”y› dinliyoruz.Müzeyyen Han›m, seyirciyi avcununiçine al›yor, gerekti¤i zaman tempoyuart›r›yor, salonun enerjisini kademekademe en yüksek seviyeye ç›kar›p,sonra “küt” diye an alt seviyeden yayl›tamburu kulaklar›n›za üfletiyor vebambaflka bir makama ç›k›yor.

Ve, finalde büyük bir çoflku ile,“Gelin, Mustafa Kemal’in sevdi¤iRumeli türkülerinden size bir demetsunay›m” deyip, çok içten Atatürk’ünsevdi¤i türküleri, mimikleri ve kendinehas sahne figürleri eflli¤indetamaml›yor.

Salon en tempolu, en çoflkuluan›nda iken, yine “pat” diye tüm saz-

lar› durdurup, “Çok yaflad›m çok!Rabbim bu uzun y›llar› benden al›pona verseydin ya!” (Mustafa Kemal’ikast ediyor) diyerek hepimizi en duy-guland›rd›¤› anda, iki dizinin üstünesahneye çöküp, arkas›nda tek bir sazolmaks›z›n, bafll›yor: “Hastay›m,

yafl›yorum...”

Ben o geceyi ve Müzeyyen Sena-r’› sahnede görebilmifl olman›n mutlu-lu¤unu, en k›ymetli hat›ralar›m aras›n-da müstesna bir titizlikle koruyorum.

Evet, Müzeyyen Senar aram›zdanfiziken ayr›ld›. Ancak, kendisi Türki-ye’nin gö¤sünde bir ziynettir. 10 fiubatSal› günü Bebek camiinde mezar›nakoydu¤umuz çiçekler, onun bizesundu¤u flark›lar ve sahnesi kadarbile renkli de¤ildir. Mukabelemizi hoflgörsünler. Mezar›n›n üstüne emanetetti¤imiz çiçekler semboliktir. Esasolan, kalplerimizden, sevgilerimizdenve gönül borcumuzdan ördü¤ümüzgörülmez olan çelengimizdir. Ülkeinsan›n›n, Müzeyyen Senar’› an›msa-makta hasislik göstermeyece¤ine olaninanc›m tamd›r. Hat›ras› önündeflükranla e¤iliyorum. •

BD MART 2015

Atatürk ve Müzeyyen Senar