barsbay dÖnemİnde misir’da beŞerÎ olaylarin...
Post on 27-Dec-2019
9 Views
Preview:
TRANSCRIPT
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 15
BARSBAY DÖNEMİNDE MISIR’DA BEŞERÎ OLAYLARIN VE
DOĞAL FELAKETLERİN TOPLUM VE İKTİSADÎ HAYAT
ÜZERİNDE ETKİLERİ (1422–1438)
During the Reign of Barsbay Impacts of Natural Disaster and Human
Activities on the Society Economic Life in Egypt. (1422–1438)
İlyas GÖKHAN
ÖZET
Bu çalışma, Memlûk sultanlarından Barsbay döneminde (1422–1438) meydana
gelen iktisadî buhran ve veba salgınları hakkındadır. Bu dönemde devlet siyasî
bakımdan güçlü olmasına rağmen iktisadî açıdan zayıftı. Bu zayıflığın sebepleri
idarecilerin yanlış politikalar takip etmelerinin yanında bu süreçte ortaya çıkan
kıtlıklardır. İdareciler, iktisadî olaylara müdahale edip, tekelciliğe başvurmuşlardır.
Bu durum, ülkenin hem iç hem de dış ticaretini kötü şekilde etkilenmiştir. Nil’in
akış düzenin yıllarda farklılık göstermesi ekonomiyi kötü etkiledi. Buna ilaveten
Mısır parası istikrarsızdı. İnsanlar fiyatların yüksekliğinden ve enflasyondan sıkıntı
çektiler.
Anahtar Kelimeler: Memlûk Devleti, Sultan Barsbay, para, kuraklık, pahalılık
ve veba salgınları.
ABSTRACT
This work is about plagues and economic crisis took place during the reign of
Barsbay one sultans of Memluk State (1422–1438). In this period, altough the state
was politically strong, it was economically poor. The reasons for economic
weakness was the wrong policies the rulers followed and droughts that occurred in
this period. The rulers internevened in economic affairs, and established monopolies
in many economic activitics. This case effected the domestic badly, as well as the
foreign merchants. Nile’s low currents in different years had bad effects on the
economy. In addition, Egypyie’s money was not stable. The people were suffering
from high pricies and enflation. Furthermore, in this period Egypts suffered from
many plagues.
Key Words: Memluk Of State, Sultan Barsbay, coin, drought, enflation and
plagues.
Yrd. Doç. Dr., Sütçüimam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü/
KAHRAMANMARAŞ
16 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
Burcî Memlûklardan olan Barsbay, sultan Tatar’ın ölümünden sonra
yerine geçen oğlu Muhammed’i tahtan indirerek 1422’de saltanatı ele
geçirdi. On altı yıl Memlûk devletini idare eden Barsbay dış politikada etkin
bir siyaset izleyerek ülkesinin gücünü artırmayı başardı. Hıristiyan
korsanların sığındığı ve üs edindiği Kıbrıs adası üzerine üç deniz seferi
düzenleyerek burayı Memlûklara tabi hale getirdi. Barsbay Doğu Anadolu
bölgesinde bulunan Karakoyunlu Türkmen devleti ile iyi ilişkiler kurarken,
bölgedeki diğer bir Türkmen devleti olan Akkoyunlular üzerine sefer
düzenleyerek Diyarbakır’ı kuşatmış ve onları barış yapmaya zorlamıştı.
Barsbay bu sırada Yakındoğu’nun en güçlü devleti Timurluların sultanı
Şahruh ile de karşı karşıya gelmekten çekinmemiştir. Barsbay dış siyasette
kısmen başarılı olmakla birlikte, iç siyasette aynı muvaffakiyeti gösteremedi.
Memlûk devletinde onun döneminde uygulanan yanlış iktisadî politikalar
halkın durumunun kötüleşmesine neden oldu.1
Sultan Barsbay döneminde iç karışıklar ve savaşların yanı sıra Mısır
tarihinde sürekli görülen salgın hastalıklar ve kıtlıklar da iktisadî sıkıntıların
yaşanmasına neden oldu. Bu dönemde ortaya çıkan iki büyük veba salgını
Mısır ve Suriye toplumu üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Mısır’da görülen
tabiî afetlerin yanı sıra çeşitli sebeplerden ortaya çıkan kıtlık, pahalılık ve
iktisadî düzensizlikler toplumun hayatını güçleştiren etkenlerdi. Bu dönemde
görülen salgın hastalık ve kıtlıkları birlikte inceleyerek bunların doğurduğu
iktisadî sıkıntıları ortaya koymaya çalışacağız. Çalışmanın konusu; Barsbay
döneminin tam bir malî tarihi değil, yukarıda da kısaca bahsettiğimiz gibi
toplumun karşılaştığı iktisadî sıkıntılar ve salgın hastalıklardır. Bu olayları
ortaya koyarken toplumun aile ve gündelik hayatını, çarşı pazar durumunun
nasıl sürdüğünü de incelemeye çalışacağız. Bunların yanında Memlûklar
döneminde salgın hastalıklara nasıl bakıldığı, uygulanan tedavi yöntemleri
ve alınan önlemlerin neler olduğu da görülecektir. Barsbay döneminde
görülen kıtlık ve pahalılıkların sebepleri, fiyatların nasıl seyrettiği, halkın
sıkıntılarının giderilmesi için alınan önlemler, tedavülde olan paralar ve
bunların değerleri de ortaya konacaktır.
Barsbay döneminin iktisadî buhranları ve salgın hastalıklarını açıklığa
kavuşturmaya çalışılırken diğer dönemlere göre kaynaklar bakımından şanslı
olduğumuzu söylemek gerekir. Çünkü Barsbay dönemi Memlûk
1 Şehabeddin Tekindağ, “Memlûk Sultanlığı Tarihine Toplu Bir Bakış”, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı, 25, Mart 1971 İstanbul, s.26–27;
Kazım Yaşar Kopraman, “Mısır Memlükleri (1250–1517)” Doğuştan Günümüze Büyük
İslâm Tarihi, Çağ Yayınları, C.VI, İstanbul, 1987, s. 517
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 17
tarihçiliğinin zirvede olduğu bir devirdir.2 Bu devrin dört ünlü müellifi el-
Makrîzî, el-Aynî, İbn Hacer ve İbn Tagribirdî dönemin cereyan eden
olaylarına şahit oldular. Bu tarihçiler yaşadıklarını, gördüklerini ve
duyduklarını kaleme alan büyük eserler vücuda getirdiler.3 Bu müelliflerden
bilhassa el-Makrîzî ve el-Aynî devrin olaylarını yazarken Kahire’de tahıl ve
diğer yiyecek maddelerinin fiyatlarını da ayrıntı ile eserlerine
kaydetmişlerdir. Bunun sebebi her ikisinin de çarşı, pazar, ölçü, tartı ve
fiyatların belirlenmesinden sorumlu muhtesiplik4 görevine birkaç defa
atanmış olmalarıdır. Böylece iki müellif de olayların içinde bizzat yaşamış
ve yer almışlardır.5 Hatta muhtesiplik görevi için çok uzun süreli çekişme
içine dahi girmişlerdi. el-Makrîzî önceki sultanlar döneminde bu görevi
2 Memlûk Tarihçiliği Konusunda Samira Kortantamer’in, “Memlûk Tarihçiliğine
Genel Bir Bakış”, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, C. I,
İzmir 1983, s. 31–35; Memlûk Tarihçiliğinde Bir Üslup Unsuru: el-Acaib ve’l–Garaib, Ege
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, IX, İzmir 1994, s. 69–87, adlı
makalelere bakılabilir. 3 Barsbay döneminin siyasi, sosyal, iktisadî, kültür ve medeniyet tarihi üzerine
çalışmalar yapacakların şanslı olduğunu söylememiz mümkündür. Bunun nedeni onun
zamanında hem Memlûk Devleti’nin, hem de İslâm tarihinin dört ünlü müellifinin
yaşamasıdır. Bu müellifler gördükleri, şahit oldukları, duydukları ve yaşadıkları olayları
kaleme alarak eserler meydana getirmişlerdir. Ayrıca onlar devletin yüksek mevkilerinde
görev yaptıklarından sultana ve yönetime yakın olmuşlardır. Memlûk ülkesinde olup biten
hadiseler onların etrafında cereyan etmiştir. Bu müelliflerden el-Makrîzî ve el-Aynî
konumuzla yakından ilgili muhtesip görevinde bulunmuşlar, birbirlerine halef selef
olmuşlardır. Onlar muhtesip görevi gereği çarşı pazarın denetlenmesi, fiyatların
belirlenmesi, paranın değeri, kıtlık ve pahalılıklarda alınan önlemlerden sorumluydular.
Hatta el-Makrîzî kıtlık, açlık ve pahalılık ile para konusunda da özel eserler kaleme
almıştır. el-Aynî ise birkaç defa muhtesip görevi yanında Hanefî mezhebi kadılığında da
bulunmuştur. O ayrıca Sultan Barsbay’a Arapça’dan Türkçe’ye tarih çevirmenliği de
yapmaktaydı. İbn Hacer’e gelince dönemin din âlimlerinden biri olması yanında uzun yıllar
Şafii mezhebi kadılığında bulunmuş ve tarih ilmiyle ilgilenmiştir. O genel tarih ve vefayat
türü eserlerinden başka veba hakkında kıymetli bir kitap yazmıştır. Dördüncü müellif İbn
Tagribirdî de ileri gelen bir Memlûk ümerasının oğluydu. Babasını çocuk yaşta kaybetmiş,
yakınları vasıtasıyla elit bir sınıfın içinde yaşamıştır. Bu yüzden birçok hadiseye şahit
olmuştur. Ayrıca o kendisinden büyük olan üç tarihçiden bilhassa da hocaları olarak kabul
ettiği el-Makrîzî ve el-Aynî’den oldukça fazla yararlanmıştır. Bu makalede Sultan Barsbay
döneminde yaşayan bu dört müellifin eserlerinden fazlaca yararlanılmıştır. 4 Muhtesip: Hisbe teşkilatının başında bulunan kişiye denir. Hisbe ise İslam’ın
yayılışından XX. asrın ilk devirlerine kadar hemen hemen bütün İslam devletlerinde bazı
farklarla birlikte uygulanan bugünkü belediye hizmetlerine benzeyen bir müessesedir. Bk.
Yusuf Ziya Kavakçı, Hisbe Teşkilatı, Bir İslam Hukuk ve Tarih Müessesesi Olarak Kuruluş
ve Gelişmesi, İstanbul 1973, s.XV. 5 Kazım Yaşar Kopraman, “al-Malik al-Mu’ayyad Şayh al-Mahmudî Devrinde (1412–
1421) Mısır’ın Mâlî ve İktisâdî Durumuna Umumî Bir Bakış” İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı, 10–11, Sene 1979–80, İstanbul 1981,
s.169.
18 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
yaparken, Aynî hem önceki sultanlar hem de Barsbay devrinde muhtesiplik
makamına birkaç kez atanmıştı. Ayrıca el-Makrîzî ve İbn Hacer’in diğer iki
müelliften öne çıkan farklı yönlerini de belirtmekte fayda var. Çünkü el-
Makrîzî “eskiçağlardan 1406 yılına” kadar Mısır’da görülen kıtlıklar ve veba
ile ilgili özel bir çalışma yaparken6; İbn Hacer, İslâmiyet’in vebaya bakışını
hadislerle açıklamaya çalışmış ve bütün İslâm ülkelerinde yaşanan vebalarla
ilgili özet bilgiler vermiştir.7
Barsbay döneminin Memlûk tarihçileri siyasi, ekonomik ve sosyal
hayatla ilgili birçok konuya değinmişlerdir. Biz onların eserlerinden bilhassa
konumuzla ilgili sultanın aldığı kararları, üst düzeydeki tayinler ve azilleri,
tarım mahsullerini, fiyat artış veya yükselişlerini, enflasyon, Nil’in yükselişi
veya alçalması, afetler, salgın hastalıklar, para ve paranın ayarı gibi
mevzuları takip edebiliyoruz.8
Veba ve Kıtlıkların Genel Sebepleri: Tıbbî olarak veba hastalığının ne
olduğunu ve nasıl ortaya çıktığını açıklamanın faydası olduğu kanaatindeyiz.
Ayrıca Mısır’da görülen kıtlıkların da sebeplerini açıklamak gerekir. Salgın
hastalıkların en önemlilerinden biri olan Arapça veba veya tâûn; batı
dillerinde peste, pestis, plague ve black death ( kara ölüm ); Türkçe de ise
kıran olarak bilinir.9 Vebanın bubon (hıyarcıklı), akciğer ve veba septisemi
gibi türleri vardır.10 İnsanlarda görülenlerinin yanında domuz, kuş, sığır, at
6 Takıyeddin Ahmet el-Makrîzî, Kitabû İgasetü’l-Ümme bi Keşfî’l-Gumme, (Neşr:
M.M. Ziyade-Cemaleddin Muhammed eş-Şeyyal ), Kahire 1940. 7 İbn Hacer el-Askalânî, Bezlü’l–Mâun fî Fadli’t-Tâûn, (Tahkik: Ahmet A’sam
Abdülkadir el-Katib), Darü’l- Asımmıyye el-Memleketü’l-Arabiyye es-Suudiyye, Riyad
1411. 8 Samira Kortantamer, “Memlûk Tarihçiliğinde Bir Üslup Unsuru: el-Acaib ve’l–
Garaib”, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, IX, İzmir 1994,
s.70–71. 9Tıbbî bakımdan veba ile ilgili şu eserlere bakılabilir: Melahat Onul, Sistematik
İnfeksiyon Hastalıkları, Ankara 1983, s.379; Behiç Onul, İnfeksiyon Hastalıkları, Ankara
1953, s. 563-574; A. Tuncer, Toplum Sağlığında İnfeksiyon Hastalıkları ve Korunma,
Ankara 1983, s. 451; Ömer Kasımoğlu, “Veba” İnfeksiyon Hastalıkları, (Düzenleyen: E.T.
Çetin) İstanbul 1979, s. 141; “Veba Maddesi”, Meydan Larousse, C. XII, s.551; Feda Şamil
Arık, “Selçuklular Zamanında Anadolu’da Veba Salgınları”, DTCF T.A.D., C. XV, S. 26,
(1990-1991), s. 27; Daniel Panzac, Osmanlı İmparatorluğunda Veba (1700-1850), (çev.
Serap Yılmaz), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1997, s.16; Muhammed Berekat el-
Bilî, el-Ezmâtu’l-İktisadîyye ve’l-Evbiye fî Mısrı’l-İslâmiyye, Kahire 1986, s. 25; Michael
W Dols, The Black Death in the Middle East, Princeton University Press, Princeton, New
Jersey 1977, s. 315–319. 10 M. Onul, 380–381; B. Onul, 568– 570; “Veba ”, Meydan Larousse, XII, 551
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 19
ve katır vebası gibi hayvanlarda da görülen çeşitleri vardır.11 Kötü hijyenik
şartlar, gemi yolculukları, ticaret kervanları, istilalar, fareler, pireler,
beslenme yetersizlikleri, sefalet, göç, gıdasızlıklar vebanın ortaya çıkması ve
yayılmasına neden olan başlıca etkenlerdi.12
Mısır’da zirai hayat Nil’in13 suyunun taşma durumuna bağlıydı. Her yıl
nehrin suyu Haziran aylarında yükselmeye başlayarak Eylül ayına kadar
Aşağı Mısır’da bulunan Delta denilen bölgedeki arazileri kaplardı. Eylül-
Ekim aylarında nehrin su seviyesinin düşmesi ile arazilerdeki su geri çekilir
ve ekim yapılacak seviyeye gelen toprak işlenirdi. Kış aylarında da toprak
yağmur suyu ile beslendiği için ekinler büyür ve baharda hasat yapılırdı. Nil
bir yıl taşmadığı zaman iki yıl kıtlık olurdu. Birinci yıl, Nil taşma seviyesine
yükselmeyince, halk ve satıcılar ellerinde bulunan tahıl ve diğer gıda
maddelerini kıtlık olur korkusuyla saklarlardı. İkinci yıl da zaten kuraklıktan
dolayı hasat yapılamadığından kıtlık olurdu. Mısır’da yaşayan toplumlar çok
eski devirlerden beri hayatları için öneminden dolayı Nil’in yükselmesini
gözlemek için mikyaslar (Nilometre) yapmışlardı. Bu mikyaslarla su
seviyesini ölçerek taşma zamanını hesap edebiliyorlardı. Nehrin suyu Kahire
mikyasında 16 zirâya14 ulaşınca haliç adı verilen nehrin kanalları açılarak
araziye suyun dağılması sağlanıyordu.15 Ancak su seviyesi 18 zirâyı geçerse
bu Mısırlılar için bir felaket olarak kabul ediliyordu.16 Çünkü bütün arazi
suyla kaplanarak göle dönüşüyor ve bu durum ekinlere, meyvelere ve
sebzelere zarar veriyordu. Hatta uzun zaman arazi de kalan su birikintileri
çeşitli salgın hastalıklara bilhassa da vebaya neden olmaktaydı. Nil’in
yüksekliği 20 zirânın üzerine çıkarsa da bu Mısır’ın helak olması demekti.17
Bu nedenle Nil’in suyunun belli bir seviyede bulunması gerekiyordu. Onun
yüksekliği de düşüklüğü de zararlıydı. Nil’in su seviyesinin yükselmemesi
11 “Veba”, Ana Britannica, C.XXI, s.553; “Veba”, Büyük Larousse, XXIII, 121,
“Veba”, Meydan Laroussse, XII, 551; N. Menemenli, “Veba”, Türk Ansiklopedisi,
C.XXXIII, MEB Yay, Ankara 1984, s.272. 12 B.Onul, 566–567. 13 Memlûklar Döneminde Nil Nehrinin Toplum Hayatı Üzerindeki etkileri konusunda
şu eserden faydalanılabilir Kasım Kasım Abduh, en-Nil ve’l-Müctemaü’l-Mısrî fî Asrı
Selatini’l-Memâlîk, Darü’l-Maarif, Kahire1978. 14 Zirâ: Bir uzunluk ölçü birimi olan zirânın ölçüsü değişmekle birlikte Nil’in
suyunun ölçüldüğü Kahire’deki Ravza adasındaki mikyasta 54,04 cm. Bk. Walter Hınz,
İslâmda Ölçü Sistemleri, ( çev. Acar Sevim) Marmara Üniversitesi Yay, İstanbul 1990,
s.67–76 15 Ebu’l-Abbas Ahmet b. Ali Kalkaşandî, Subhu’l-A’şa fî Sına’ti’l-İnşa, (Neşr: M. H.
Şemseddin) Beyrut 1987, C.III, s.322; Takıyeddin Ahmet el-Makrîzî, Kitabü’l-Mevaiz
ve’l-İtibar fî Zikri’l-Hıtat ve’l-Asar, C.I, Beyrut trhz. s.58. 16 Kalkaşandî, 229. 17 Suyutî, Hüsnü’l-Muhadara fî Mısr ve’l-Kahire, C.II, Kahire H.1321, s.206.
20 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
Mısır’da meydana gelen kıtlık, açlık ve pahalılıkların en önemli
sebeplerinden biriydi. Nil nehri Mısırlıların her şeyi demekti; çünkü onların
ekonomik, sosyal, psikolojik hatta siyasi hayatları üzerinde etkiye sahipti.18
Nitekim bu araştırmamızda Nil’in su seviyesinin alçalıp yükselme durumuna
göre çarşı pazarda gıda maddelerinin fiyatlarının nasıl değiştiğini de
görmemiz mümkün olacaktır.
Barsbay dönemine kadar Mısır ve Suriye’de meydana gelen veba ve
kıtlıkların tarihçesine kısaca değinecek olursak: Tarih boyunca dünyanın
hemen hemen her tarafında birçok salgın hastalıklar görülmüş, devletlerin ve
medeniyetlerin yıkılmasına ve yok olmasına yol açmıştır. Salgın hastalıklar
dünya nüfusunun artmasını engellemiş, askerlere bulaşması neticesinde
orduların kırılmasına neden olarak siyasi sonuçlar doğurmuştur.19 Bu
salgınların görüldüğü önemli merkezlerin başında da Mısır ve Suriye
gelmektedir. Bu bölgeler vebanın odak merkezi olarak bilinmektedir.20
Odak
merkezi, vebanın ortaya çıktığı, daima hastalık mikrobunun bulunduğu yer
olarak kabul edilmektedir.21
Mısır’da ilk ciddi veba salgını M.S.542’de meydana gelmiştir. Justinien
vebası olarak bilinen bu salgın Etiyopya’da başlayıp, Nil nehri yoluyla Mısır
bulaşmıştır.22 İslâmî dönemde ise Mısır’da görülen veba ve kıtlıkların
kronolojisini el-Makrizî yazdığı bir eserinde anlatır.23 İbn Hacer el-
Askalânî24, Suyutî25 ve Zekeriya el-Ensarî26 gibi müellifler de gerek Mısır’da
gerekse diğer İslâm ülkelerinde ortaya çıkan veba ve kıtlıklar hakkında
eserlerinde geniş bilgiler verirler. İslâmî dönemde ilk veba salgını Hz.
Ömer’in halifeliği sırasında 638–639 yıllarında Suriye’de görülmüş ve
18 Said Abdulfettah Âşûr, Müctemaü’l-Mısrî fî Asr Selâtîni’l-Memâlîk, el-Matbaatü’l-
İslâmiyyetü’l-Hadise, Kahire 1992, s.218, Kasım, 27. 19Dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen salgın hastalıklarla ilgili bk. Hikmet
Özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler 1914–1918, Türk Tarih Kurumu Yay, Ankara
2005. 20 B.Onul, 562 21 Danial Panzac, Osmanlı İmparatorluğunda Veba ( 1700–1850), (çev. Serap
Yılmaz ), Tarih Vakfı Yurt Yay, İstanbul 1997, s.39–65. Yazar bu eserinde vebanın daimi
ve geçici merkezlerinden bahsederken Mısır’ı geçici odaklardan görür ancak Suriye’nin
böyle bir özelliğe sahip olmadığını söyler. 22 Dols, Black Death, 14; B. Onul, 565; Arık, 36–38. 23 el-Makrîzî, İgase, 7–11. 24 İbn Hacer, Bezlü’l-Mâun, 361–370 25 Suyutî, II, 164 -200. 26 Halen neşri yapılmayan bu müellifin eseri Mısır Milli Kütüphanesinde
bulunmaktadır. Zekeriya el-Ensarî, Tuhfetü’r-Ragibin fî Beyani Emrü’t-Tavain, Mahtut,
Darü’l-Kütübü’l- Mısriyye, 20732 B.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 21
Amvas vebası denilen bu salgında 25000 ile 30000 arasında insan hayatını
kaybetmiştir.27 Bu dönemde Mısır’da ilk kıtlık ve veba28 salgını 685–686
yıllarında birlikte görülmüştür. Nil’in düzensiz akışı kıtlık ve açlığa neden
olmuş ve arkasından da salgın hastalık ortaya çıkmıştır.29 Mısır’da ikinci
önemli veba 688–689 yıllarında olmuş ve insanları bir sel gibi silip
süpürdüğü için el-Carif adı verilmiştir.30 716–717yılllarında Irak ve
Suriye’de etkili olan ve el-Eşrâf olarak isimlendirilen bir diğer salgın
görülürken; muhtelif defalar kıtlık ve salgınlar devam etmiştir.31 Ihşidîler
zamanında (935–969) görülen birçok veba salgını ve kıtlıklardan Mısır halkı
ve Ihşidî ordusunu büsbütün telef olduğu için Mısır’ı işgale gelen Fatımî
ordusu karşında aciz kalınmış ve bu devlet yıkılmıştır.32
Fatımî ve Eyyûbîler dönemlerinde Mısır’da kıtlık ve veba salgınları
devam etmiştir. Fatımî halifesi Mustansır Billâh zamanında ( 1036–1094)
1064 olan kıtlık Mısır’da çok etkili olmuş ve kıtlığın arkasından başlayan
veba salgınından birçok insan hayatını kaybetmiştir.33 Eyyûbîler döneminde
( 1171–1250 )34 1198 ve 1202 yılları arasında el-Melikü’l-Aziz (1198) ve el-
Melikü’l-Âdil (1199–1218) zamanlarında Nil’in taşmaması ile başlayan
27 el-Belazuri, Fütühü’l-Büldan, ( çev. Mustafa Fayda ), Ankara 1987, s.119; İbn
Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, ( çev. Mehmet Keskin), C.VII, İstanbul 1995. s.129–158;
İbn Hacer, Bezlü’l-Mâun, 361–62; el -Ensarî, varak:12a 28 İslâm fethinden başlayarak Eyyubiler devletinin kuruluşuna kadar Mısır’da vukua
gelen veba salgınları ve kıtlıklarla ilgili bir araştırma için bk. Muhammed Berekat el-Bilî,
el-Ezmatü’l-İktisadîye ve’l-Evbiye fî Mısrı’l- İslâmiyye, Matbaa Camiatü’l-Kahire,
Kahire1986. 29el-Makrîzî, İgase, 11; İbn Hacer, Bezlü’l-Mâun, 362; Suyutî, II, 165; el–Ensarî,
varak 12a; Hamid Zeyyan Ganim, el-Ezmatü’l-İktisadîye ve Evbiye fî Mısr Asrı Selâtîni’l-
Memâlîk, Mektebetü’l-Alemiyye, Kahire 1976, s.21–22. 30 İbn Hacer, Bezlü’l-Mâun, 361–362; el –Ensarî, varak 12a; Dols, Black Death, 25. 31İbn Hacer, Bezlü’l-Mâun, 362–363; Zekeriya el–Ensarî, varak 12b; Hamid Zeyyan
Ganim, 22–23; Dols, Black Death, 26. 32 Bu kıtlıkla ilgili geniş bilgi için bk.el-Makrîzî, İgase, 11–14; Seyide İsmail Kâşif,
Mısr fî Asrı Ihşîdiyyîn, Kahire 1950, s.346; Ganim, 23–24 33 İbnü’l-Esir, İslam Tarihi, (el-Kamil fî’t-Tarih ), (çev. Abdülkerim Özaydın), C.X,
İstanbul 1991, s.65–68; İbn Hacer, Bezlü’l-Mâun, 365, 371–378; el-Makrîzî, İgase, 24–27,
Suyutî, II, 171–72; Ganim, 25–26. 34 Eyyûbîler dönemindeki kıtlık ve veba salgınları ile ilgili tarafımızdan hazırlanan
doktora tezi bk. XIII. ve XIV. Yüzyıllarda Mısır ve Suriye’de Kıtlıklar, Krizler ve Vebalar,
Fırat Üniv. Sos. Bil. Enst. Tarih Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Elazığ 1998,
s.110–140.
22 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
kıtlıktan ölümler olmuş ve arkasındanda veba salgını görülmüş ve binlerce
insan ölmüştür.35
Bahrî Memlûklar döneminde ( 1250–1382 ) birçok salgın hastalık ve
kıtlıklar devam eder.36 Bunlardan ilki Baybars döneminde (1260–1277)
1258–59 da Suriye’de çıkan vebadır.37 Ketboğa döneminde (1294–1296) ise
kuraklık ve Nil’in taşmaması neticesinde çıkan kıtlık ve vebadan Kahire’de
binlerce insan ölmüştür.38 Moğolların istila hareketinin salgın hastalıkların
artmasına neden olduğu ileri sürülür. Onların Çin’i işgalleri sonrası bu
ülkede görülen nüfus kaybının nedeni sadece savaşlar ve katliamlarla değil
salgın hastalıklardan kaynaklandığı da belirtilir.39 Moğol istilası sonrası
başlayan “kara veba” salgını ise Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarını
kapsayarak milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
1332’de Moğolistan başlayan bu salgın hastalık, Rusya’ya sıçrayıp
Balkanlar, Avrupa ve Anadolu’ya bulaşmıştır. Anadolu’da bu salgından
Antakya, Tarsus, Kayseri ve Sis ( Kozan ) gibi şehirlerde birçok insan
ölmüştür. Suriye, Filistin, Kıbrıs ve bütün Akdeniz adalarını da kapsayan
“kara veba” salgını Mısır’a sıçrayıp Kahire’de 900 bin kişinin hayatını
kaybetmesine neden olmuştur.40
35 İbn Esir, İslam Tarihi, ( el-Kamil fî’t-Tarif ) ( çev. Ahmet Ağırakça-Abdülkerim
Özaydın), C.XII, 1987 s.425, 431–440; el-Makrîzî, İgase, 27–30; İbn Hacer, Bezlü’l-
Mâun, 368. 36 Memlûklar Dönemindeki veba salgınları ve kıtlıklar ile ilgili genel
vakayinamelerden başka şu kaynaklara bakılabilir: el-Makrîzî, Kitabû İgasetü’l-Ümme bi
Keşfü’l-Gumme ( Neşr. M.M. Ziyade-Cemaleddin Muhammed eş-Şeyyal ) Kahire 1940;
İbn Hacer, Bezlü’l–Mâun fî Fadli’t-Tâûn, ( Tahkik: Ahmet A’sam Abdülkadir el-Katib),
Darü’l-Asımyye el-Memleketü’l-Arabiyye es-Suudiyye, Riyad 1411; Suyutî, Hüsnü’l-
Muhadara fî Mısr ve’l-Kahire, C.II, Kahire H.1321; Zekeriya el-Ensarî, Tuhfetü’r-Ragibin
fî Beyani Emrü’t-Tavain, Mahtut, Darü’l-Kütbi’l-Mısriyye, 20732 B. Tetkik eserlerden ise
şunlara bakılabilir: W. Dols, The Black Death in the Middle East, Princeton University
Press, Princeton, New Jersey 1977; Hamid Zeyyan Ganim, el-Ezmatü’l-İktisadîye ve
Evbiye fî Mısr Asrı Selâtîni’l-Memâlîk, Mektebetü’l-Alemiyye, Kahire 1976; Kasım
Abduh Kasım, en-Nil ve’l-Müctemaü’l-Mısri fî Asrı Selâtîni’l-Memâlîk, Darü’l-Maarif,
Kahire 1978, s.53–77. 37 Dols, Black Death, 34. 38el-Makrîzî, İgase, 32–39. 39 William H.Mc Neill, Plagues and Peoples, Basıl Blackwell, Oxford 1977, s.150–
163. 40 Kara veba salgını için bk.Dols, Black Death, 35–67; William H.Mc Neill, Plagues
and Peoples, Basıl Blackwell, Oxford 1977, s.159–168; M.W. Flinn, “ Avrupa ve Akdeniz
Ülkelerinde Veba”, ( çev: Nemciye Alpay), Tarih ve Toplum, Sayı, 39, Mart 1987, s.25–
30; Robert Lopez-Harry Mıskımın, Abraham Udovitch,” England to Egypt, 1350–1500:
Long–Term Trends and Long-Distance Trade, Studies in the Economic History of the
Middle East, School of Oriental and African Studies University of London, 1978, s.97-106
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 23
Burcî Memlûk sultanı Berkuk (1382–1399) ve oğlu Ferec (1399–1412)
dönemlerinde olan iktisadî buhranların ve salgın hastalıkların sebepleri
arasında beşeri faktörleri de saymak gerekir. Burcî ve Bahrî Memlûk
ümerası arasındaki kavgalar, Timur’un Suriye’yi istilası gibi olaylar
felaketleri körüklemiştir. Bu felaketlerden binlerce insan hayatını
kaybetmiştir. 41 Bu iki sultan döneminde yaşanan buhranlardan Mısırın
iktisadî ve sosyal yapısı sarsılmıştır. Dönemin müelliflerinden el-Makrîzî bu
felaketlerden Mısır halkının yarısının hayatını kaybettiğini yazar. 42 Ferec’ten
sonra sultan olan el-Müeyyed eş-Şeyh Mahmudî döneminde (1413–1421)
veba salgınları ve kıtlıklar yaşanmaya devam etmiştir.43 1413–1416 yılları
arasındaki veba salgınlarından birçok insan ölmüştür. Aynı sultan
döneminde 1419-1420’de veba salgınları olmuştur. Sultan eş-Şeyh Mahmudî
dönemi hem iç isyanların hem de salgın hastalık ve iktisadî bunalımların had
safhaya vardığı bir devir olmuştur.44
el-Eşref Barsbay Dönemi İktisadî Buhranları ve Veba Salgınları
(1422–1438)
Barsbay’ın tahtta çıkmasından bir süre sonra Memlûk devletinin
Suriye’deki topraklarında bir salgın hastalık ortaya çıkmıştı. Bu salgın
Suriye’den sonra Mısır ve Hicaz yarımadasına da yayılmış ve aşağı yukarı
üç yıl sürmüştür. Kaynaklar salgının H.825 Cemaziyelevvel’inin 14’ünde
(M.6 Mayıs 1422) başladığını ve Suriye’de Hıms, Halep ve Hama’ya
yayıldığını kaydetmektedirler.45 Hastalığın daha çok Suriye’nin kuzey
bölgelerinde etkili olduğunu görmekteyiz. Suriye’de bu salgın hastalık
görülürken aynı sırada Irak’ta da şiddetli bir kıtlık yaşanmıştır. Bu kıtlığın
sebebi kuraklıktan daha ziyade siyasi sebeplerdir. Karakoyunlu hükümdarı
Kara Yusuf ve Timur’un oğlu Şahruh Mirza arasındaki savaştan dolayı Irak
arazisinde ekim yapılamamış ve bunun neticesinde kıtlık olmuştu. Bu
yüzden de Irak’tan kaçan birçok insan Suriye’ye göç etmiştir.46 Kaynaklarda
açıkça ifade edilmemekle birlikte kuvvetle muhtemeldir ki, Suriye’de ortaya
41 Ganim, 48–54. 42 el-Makrîzî, İgase, 41–43; Ganim, 51–75. 43 Şeyh Mahmut döneminin siyasî ve iktisadî durumu ile ilgili iki önemli çalışmayı
zikretmekte fayda vardır. Bunlar: Kazım Yaşar Kopraman’ın, “al-Malik al-Mu’ayyad Şayh
al-Mahmûdî Devrinde(1412–1421) Mısır’ın Malî ve İktisâdî Durumuna Umumî Bir
Bakış”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 10–11, Sene
1979–80, İstanbul 1981 adlı makale ile Memlükler Tarihi, Şeyh Müeyyed Mahmûdî
Dönemi, 1413–1422, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara 1988 adlı kitaptır. 44 Ganim, 75–90; Kopraman, Mısırın Mali ve iktisadî Durumu, 166–167. 45 el-Makrîzî, Sülûk, IV/ I, 611; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 84. 46 el-Makrîzî, Sülûk, IV/I, 611.
24 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
çıkan veba salgını Irak’tan Suriye’ye gelen insanlar tarafından
bulaştırılmıştır. H.825 Zilhicce’sinde ( M.1422 Kasım- Aralık ) Mısır’ın
Kahire ve Aşağı Mısır (Vechü’l-Bahrî)47 bölgelerinde kısmen hafif salgın
hastalıklar görülmekle birlikte H.826’da (M.1423) Suriye şehirlerini şiddetli
bir salgın hastalık kasıp kavuracaktır48.
Suriye’deki veba salgını H.826 Rebiülevvel’inde ( M.1423 Şubat-Mart )
Dımaşk’a sirayet etmiş ve Rebiülahir’de (Mart-Nisan) şiddetlenmiştir.
Cemaziyelahîr’de ( Mayıs- Haziran ) Dımaşk’ta şiddetini artıran salgın daha
sonra Gazze’ye yayılmıştır. 49 Recep ayında ( Haziran-Temmuz ) bu
salgından Dımaşk ve köyleri ile Filistin ve sahil bölgelerinde birçok ölümler
olmuştu. Dımaşk’da ölenler 15 bin kişiye ulaşırken Suriye ve Filistin
genelinde vebadan ölenlerin divanü’l-mevarise 50 isimleri bildirilenlerin
sayısı ise 80 bindi. Gazze’de her gün vebadan 100’den fazla insanın hayatını
kaybettiği belirtilmektedir. Genellikle bütün salgınlarda olduğu gibi bunda
da öncelikle zayıflar etkilenmiş; çocuklar, kadınlar ve hizmetkârlardan
ölenler çoğalmıştır. Gazze’de veba öyle etkili olmuştu ki adeta evler insansız
hale gelecek kadar boşalmıştı. Suriye’de görülen bu veba salgını daha sonra
Filistin’de el-Halil’e de yayıldı. Bu arada vebanın Dimyat’a bulaştığına dair
haberler Mısır’a ulaşacaktır. Suriye’de etkili olan veba salgınından ne kadar
insan öldüğü konusunda kaynaklar tutarsız bilgiler vermektedir. İbn Hacer
bu sayıyı 50 bin olarak kaydetmektedir.51 Dönemin bir diğer müellifi el-Aynî
de vebanın Halep’te başladığını sonra Dımaşk, Hama ve Filistin’in Remle,
Gazze ve Kudüs şehirlerine yayıldığını kaydetmektedir. el-Aynî, muasırları
ile aynı bilgileri tekrar ederken Mısır şehirlerine vebanın yayılıp
yayılmadığından bahsetmemektedir. el-Aynî, bu veba salgını hakkında
yazdıklarını, Suriye tarafından Kahire’ye gelen bir şahıstan aldığını
belirtmektedir ve ilginç bir bilgi vererek 6000 evlenmemiş kızın salgında
öldüğünü yazmaktadır. Veba salgını ona göre Ramazan ayında ( Ağustos-
47 Vechü’l-Bahrî: Mısır’ın Akdeniz’e doğru uzanan kuzey kısmı yani Delta bölgesi. 48 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 625. 49 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 633. 50
Divanü’l-mevaris: Ölenlerden kalan malların veya varissiz olarak ölenlerin
mallarının kaydedildiği sicillerdir. Aynı zamanda Divanü’l-mevarisü’l-haşeriye adı da
verilmektedir. Diğer bir divan ise yollarda ölen fakir ve kimsesizlerin cenazelerinin
kaldırılıp defnedildiğinin kaydının tutulduğu divanü’t-tarha’dır. Bk. Nücûm, XIV, 173,
dipnot 1; Said Abdulfettah Âşûr, el-Asrü’l-Memâlîkî Mısr ve’ş-Şam, Kahire 1976, s.478. 51 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 639; İbn Hacer el-Askalânî, İnbâü’l-Gumr bi-Ebnâi’l-
Umr, ( Neşr: Abdülvahab el- Buharî ), C.VIII, Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut 1986, s.12.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 25
Eylül ) sona ermiştir.52 Suriye’deki bu veba salgınında Dımaşk’ta ileri gelen
Memlûk ümerasından bazıları da hayatlarını kaybetmişlerdir.53
Bu veba salgını H.827 Zilhicce’sinin ortasında ( M.1424 Kasım’ın
başları ) Mekke’ye sıçramıştır. Başlangıçta her gün 40 kişinin ölümü ile
başlayan bu salgından 3000’den fazla insan hayatını kaybetmiştir. Gerek
veba salgınından ölenlerin çokluğu, gerekse insanların kaçması veya veba
bulaşır korkusu ile toplu alanlara çıkmamaları nedeniyle Mekke’de cami ve
mescitlerde namaz kılınamaz olmuştur. Bu veba Rebiyülahir ayı ( Mart )
sonlarına kadar devam etmiştir.54
Mısır’da da H.827 Şaban’ında ( M.1424 Haziran ) veba salgını
görülmeye başlandı. İlk önce Dimyat şehrinde görülen salgından ölümler
başlamıştır.55 H.828 Cemaziyelevvel’inin başlarında ( M.1425 Nisan )
Dimyat’ta ortaya çıkan veba salgını yakınındaki Faraskur56 şehrine
bulaşmıştır.57 Bu yılda Mısırda salgın hastalık başlarken tahıl ve diğer gıda
maddelerinin fiyatları normal bir şekilde devam ediyordu.58
Barsbay’ın idaresinin ilk yıllarında Mısır’da ciddi pahalılık ve kıtlık
görülmemektedir. Ancak Nil’in suyunun düşüklüğü ya da aşırı taşması gibi
durumlarda fiyatlarda oynamalar olmaktadır. Mesela H.825 Ramazan’ının
11’inde ( 29 Ağustos 1422 ) Nil nehri 19 zirâ ve altıparmağa çıkmıştı. Bu
seviyede durmayarak 20,5 zirâya kadar yükseldi.59 Nil’in normal taşma
seviyesinden çok fazla olan bu yükseklik yüzünden Mısır arazisi suya
boğulmuş ve çiftçilerin zararı artmıştır. Bilhassa susam, kavun ve karpuz
gibi bitkilerin ekili olduğu arazilerde hasar fazlaydı. Tahıl fiyatları da
hareketlenerek buğdayın irdebbi60 150 dirhemü’l-fülûsa61 ( 7,5 dirhemü’l-
52 el-Aynî, Bedreddin Mahmud b. Ahmed, İkdu’l-Cuman fî Tarih Ehli’z-Zeman,
Topkapı Sarayı Müzesi, III. Ahmet Kütüphanesi, No: 2911/XIX, İstanbul. s.542. 53 Bunlardan bazıları H.826 Şaban’ında Şam naipliğine getirilen Emir Tinibeg Bıyık
ve Emir Şahinü’l-Farisî Ümeraü’l-Mukaddem vesaire, Bk. el-Aynî, XIX, 548. 54 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 663; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 42. 55el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 667. 56 Faraskur: Dimyat ile Kahire arasında bir şehirdir. 57 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 689. 58 el-Aynî, XIX, 559. 59 el-Makrîzî, Sülûk, IV/I, 618, 625. 60 İrdebb: Bir hacim ölçüsü olup Mısır’da yaklaşık 180 litreye eşittir. Bk. Walter
Hınz, s.45. 61 Dirhemü’l-fülûs: Bakır paraya verilen isim olup tekili felstir. İslâmiyet’in ilk
devirlerinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Ancak Mısır’da bu paranın kullanımı
Eyyûbî sultanı el-Melikü’l-Kâmil (1218–1238) döneminde 1228 ‘de Mısır’da darp
edilmeye başlanmasından sonra yaygınlaşmıştır. Bu zamandan XIV. yüzyılın sonlarına
kadar bakır paralar küçük metaların alınıp satılmasında kullanılmış olup zaman zaman
26 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
fıdda eşrefiye ),62 arpa 85 dirheme ( 4,25 dirhemü’l-fıdda eşrefiye ), bakla
(ful) 63 ise 80 dirheme (4 dirhemü’l-fıdda eşrefiye) satılmaya başlamıştır.
Susam arazilerinin zarar görmesi yüzünden susam yağı ve tahinin şimdiye
kadar görülmemiş şekilde fiyatının arttığı ve bir rıtlın64 16 fülûsa satılması
yanında bulunamaz hale geldiği de görülmektedir.65
Mısır’da H.826’da ( M.1422–1423 ) insanlarda bazı hastalıklar
görülmekle birlikte tahıl fiyatlarında ucuzluk vardı.66 Bu sırada Mısır’da
iktisadî istikrarsızlığa rağmen genelde ülkede bir bolluk yaşanıyordu.
Mısır’dan kuraklıktan dolayı kıtlık yaşanan Hicaz’a tahıl yardımı bile
gönderilmişti. Kahire’de 5 irdebb buğday bir dinara67, bir ekmek yarım
halkın alışverişten kaçınması üzerine tedavülden kaldırılmıştır. Burci Memlûkların ilk
sultanı Berkuk zamanında (1382–1399) fels Mısır’da yaygınlaşmış hatta en geçerli para
haline gelmiştir. Sultan Ferec, Sultan Müeyyed eş-Şeyh ve Barsbay dönemlerinde bakır
paraların kullanımı artmıştır. Bir fels, XV. yüzyıl başlarında 24 dirhem ağırlığında olup
yaklaşık 76,46 gramdı. Sultan el-Müeyyed eş-Şeyh önemli bir para ıslahatı yapmış ve
müeyyed dirhemleri adı verilen parayı bastırmıştır. Barsbay da Memlûk parası üzerinde
önemli bir ıslahata girişerek eşrefîye dirhemleri darp ettirmiştir. Onun zamanında bir
miskal (4, 25 gram) ağırlığındaki altın paranın 250 fülûs, bir Frenk dinarının 230, bir
gümüş dirhemin ise 18 fülûs dirhem değerinde olduğunu görüyoruz. Bir dinar ise yaklaşık
12 gümüş dirhem değerindeydi. Bk. el-Makrîzî, el-Nukud el-Kadime ve’l-İslâmiye ( çev.
İbrahim Artuk), s.389,391, İbrahim Artuk, “fels” Diyanet İslâm Ansiklopedisi (DİA), XII,
309–310, Kopraman, Mısır’ın Malî ve İktisadî Durumu, s.160; Necidî, 314. 62 Dirhemü’l-fıdda: Gümüş paraya verilen isimdir. Bütün İslâm ülkelerinde
kullanılan dirhemlerin Bahri Memlûklar ( 1250–1382) döneminde 2/3’ü gümüş ve 1/3’ü
ise bakırdı. Burci Memlûklar (1382–1517) de ise dirhemin ilk başlarda 2/3 nün bakır
olduğu görülür. Buna dirhemü’n-nukra ismi verilirdi Ancak Barsbay’dan önce sultan olan
el-Müeyyed eş-Şeyh, dirhem de önemli bir ıslahata girişerek saf gümüşten dirhemler
bastırdı. Bu paralara Müeyyediye dirhemleri dendi. Bunlar aynı zamanda dirhemü’l-fıdda
şeklinde de telakki edilmekteydi. Barsbay zamanında da bu paranın kullanıldığını ve 1425
tarihinde dirhemü’l- eşrefîye adı verilen yeni bir gümüş paranın basıldığını görmekteyiz.
1422 yılında bir gümüş dirhemin 20 fülûs değerindeydi. Bk. el-Makrîzî, el-Nükud, s.387–
389, el-Makrîzî, Sülûk, IV/I, 620; Halil Sahillioğlu. “Dirhem”, DİA, IX, s.371; Kopraman,
Mısır’ın Malî ve İktisâdî Durumu, 160–161; Muhammed b.Muhammed b. Ali en-Necidî,
en-Nizamü’n-Nakda’l-Memlûkî, 1250–1517, Mektebetü’l-Abîkan, Riyad 1993, s.195. 63 Ful: Mısır’da kahverengi baklaya verilen isimdir. Çok eski dönemlerden
günümüze kadar Mısır halkının temel besin maddelerinden biri olan ful adeta üç öğün
yenen yemektir. Bilhassa fakir halk tabakası ve öğrencilerin ucuz olduğu için tercih ettiği
ful evlerde pişirildiği gibi sokaklarda ve lokantalarda büyük kazanlarla pişirilerek oralarda
müşterilere servis yapıldığı gibi poşet ve kaplara konarak da satılmakta ve evlere götürülüp
yenilmektedir. 64 Rıtl; Ülkelere göre ağırlığı değişmekle birlikte Mısır’da bir rıtl 437,5, 450, 449,28,
492,6 gram gibi ağırlıktadır. W. Hınz, 35–36. 65 el-Makrîzî, Sülûk, IV/I, 620 66 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 628. 67 Bu sırada bir dinar Sülûk, IV/II, 628.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 27
fülûsa kadar inmişti.68 Bu sırada ülkenin aşağı kısmında ucuzluk varken
yukarı kısmının Said bölgesinde sığırcık kuşlarının ekinleri yemesi
neticesinde hasar büyük olmuş ve sıkıntılar yaşanmaya başlamıştı. el-
Makrîzî, bu durumun ülke genelinde fiyatlarda bir hareketlenmeye neden
olduğunu ve buğdayın bir irdebbinin 100 dirhemden 140’a, arpanınki ise
70’den 100’e ulaştığını belirtmektedir. Yeni mahsullerin çıkması ile
fiyatlarda bir miktar düşme olmuştur.69 el-Aynî de Mısır’da fiyatlardaki
ucuzlamayı haber vermektedir.70 H.826 Zilhicce’sinde (M. 1423 Kasım-
Aralık) fiyatlarda bir hareketlenme olurken, aynı zamanda Mısır’da
insanlarda ateşli hastalıklar da artmıştı.71
Sultan Barsbay kendisinden önceki sultanlardan farklı bir mizaca sahip
biriydi. Ticarete büyük önem vererek Memlûk devletinin Akdeniz, Suriye ve
Kızıl denizde ekonomik haklarını koruyacak girişimlerde bulundu. Ancak,
ülkesinin menfaatlerini korumaya çalışırken, ülke içinde korumacı bir
politika izleyerek, bazı malların alım ve satımını kendi tekeline aldı. Bu
mallardan şeker ve karabiber en başta gelendi. Mısır’da üretilen şeker halkın
en önemli geçim kaynaklarından biriydi. Şeker ayrıca Mısır halkının bilhassa
salgın hastalıklar sırasında ilaç olarak kullandığı bir madde idi. Sultanın
şeker alım ve satımını kendi tekeline alması bu işten geçimini sağlayan çiftçi
ve tüccarların zararına oldu. 1430 yıllarda Mısır’daki iç karışıklar, pahalılık
ve salgın hastalık sultan ve adamlarının doğrudan ticaretle uğraşmalarına
neden oldu. Kısa vadede karlı gibi görünen bu iş devletin zararına gelişti.
Emirler ve sultan doğrudan ticarete müdahale ederek fiyatları belirlemeye
kalkıştılar. Sultan ve adamları bu işte çok ileri giderek devletin ve halkın
zarar etmesine neden oldular.72 Barsbay’ın uyguladığı yanlış politikalardan
biri de, Kıbrıs Hıristiyanları ve Franklarla Akdeniz hâkimiyeti yüzünden
başlayan savaşlar nedeniyle, Mısır’ın İskenderiye ve Dimyat gibi
şehirlerinde Hıristiyan tacirlerin mallarına el koymasıdır. Ülkenin malî işleri
ile uğraşan görevlilerin itirazlarına rağmen tutumundan vazgeçmeyen sultan,
bu tüccarların Mısır limanlarından uzaklaşmasına neden olmuştur. Neticede
67 Bu sırada bir dinar 250 fülûs ve 12,5 gümüş dirheme eşitti. Bk. Necidî, 314. 68 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 630–631. 69 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 635–637. 70 el-Aynî, XIX, 540–541. 71 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 648. 72 Stanley Lane Poole, M.A. Litt, A History of Egypt in the Middle Ages, Press of
Second, London 1914, s.336; Ira Marvin Lapidus, Müslim Cities in the Later Middle Ages,
Harvard University Press, Cambridge Massachusette 1967, s.35–36.
28 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
tüccarların gelmemesi nedeniyle Suriye ve Mısır şehirleri boşalmış ve ticaret
durmuştu. 73
Hindistan ve Kızıldeniz arasında en önemli ticari madde baharattı.
Eyyûbîler döneminden beri baharat Kahire, Aden ve benzeri yerlerde
kendilerine Kerîmî (Karimi) denilen tüccarların elinde idi.74 Barsbay’ın
karabiber ticaretini kontrol altına almakla; Hicaz bölgesinde nüfuzunu
artırmayı hedefliyordu. Bu amacında Timur’un oğlu Şahruh Mirza’nın İslâm
dünyasında liderlik peşinde olmasının ve Hicaz yarımadasında nüfuzunu
güçlendirmek istemesinin de etkisi oldu. Yine Yemen’de hâkimiyet süren
Resuloğulları devleti Hindistan üzerinden Basra ve Kızıldeniz’e ulaşan
baharat yolunu kontrol etmesi de başka bir sebepti. Hindistan ve Uzak
doğudan gelen biber, karabiber ve diğer ürünler önceleri Aden limanına gelir
ve buradan Hicaz, Suriye ve Kızıldeniz yoluyla Mısır’a doğru sevk edilirdi.
Bu ticari etkinlikten Yemen, Hicaz, Suriye ve Mısır halkları büyük gelir elde
ederlerdi. Sonra da bu mallar Akdeniz Limanlarına gelen Avrupalı tüccarlara
satılırdı. Barsbay döneminde Yemen idarecileri keyfi tutumları nedeniyle,
Aden limanlarına gelen tüccarlar buralardan uzaklaştılar. Aden limanına
alternatif Kızıldeniz’deki Cidde limanı önem kazandı. Mekke’ye sefer
yaparak burada gücünü artıran Barsbay, Cidde limanının da kontrolünü
sağladı. Buralara gümrük memurları tayin ederek Kızıl deniz ticaretini
kontrol altına aldı.75
Barsbay, H.832’de ( M.1428–29 )kendinden önceki Memlûk sultanları
ile yakın ilişkiler kuran Kerîmî tüccarlardan biri ile anlaşarak karabiberi
kendi tekeline aldı ve doğrudan ticarete girdi. Karabiber alım ve satımını
tekeline geçiren Barsbay fiyatları kendi belirlemeye kalkıştı. Sultanın bu
uygulaması karabiber satın alan ve bunu Avrupa limanlarına taşıyan
Venedikli tüccarlarla kendini karşı karşıya getirdi. Daha önce bu tekeli
elinde bulunduran Kerîmî tüccarları da ikinci plana düşünce durumlarını
güçlendirmek için diğer zarar eden tacirlerle birlikte Timur’un oğlu Şahruh’a
başvurdular. Bunun üzerine Kahire’ye elçi gönderen Şahruh, Barsbay’ı
Cidde’deki tüccarlara dinî kurallara aykırı davranıp vergiler koyup ticaretle
uğraştığı için kınadığını bildirdi. Ancak Barsbay bu tehditlere buyun eğmek
niyetinde değildi.76
73P.M.Holt, Haçlılar Çağı, ( çev. Özden Arıkan), Tarih Vakfı Yurt Yayı, İstanbul
1999, s.186; Tekindağ, 27. 74 Kerîmî Tüccarları için daha ayrıntılı bilgi için bk. Altan Çetin, “Memlûklar
Devrinde Karimi Tüccarları” AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, XXII/35, (2004)
s.71–87. 75Holt, s.189. 76 P.M.Holt, 190; Çetin, 84.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 29
Yukarıda da kısaca değindiğimiz sebeplerden dolayı Barsbay H.828
Şaban’ında ( M.1425 Haziran-Temmuz ) Mısır’da kendisi ve adamları hariç
şeker alımı ve satımını yasakladı.77 Bu durum halkın ve bu işin ticaretini
yapan tüccarların zararına oldu. Aynı sıralarda Nil nehrinin suyunun
yükselmemesi neticesinde fiyatlarda bir hareketlenme oldu. Önceleri üç
irdebbi yarım dinara satılan baklanın bir irdebbi bir dinara çıktı. Buğdayın
bir irdebbinin fiyatı ise 150 dirhemden 200’e çıktığı gibi bakla ile birlikte
bulunamaz olmuştu. Bu yüzden halk bu ürünleri bulmakta sıkıntı çekmeye
başladı. Satıcılar da daha fazla para kazanmak amacıyla ellerinde bulunan
tahılleri sakladılar. Ancak bu arada Nil’in suyu da taşma seviyesine ulaştığı
haberleri gelince fiyatlar aşağıya doğru indi. Fakat istikrarsızlığın önünün
alınamadığı görülmektedir. Gerek Nil’in düzensiz akışı gerekse diğer amiller
gıda maddelerinin fiyatlarında inip çıkmalara neden olmuştur. Tahılların
yanında etin de fiyatı pahalanmış ve bulunamaz olmuştu. Taşma seviyesini
aşarak 20 zirâya ulaşan Nil, fiyatların daha da artmasına neden oldu.
Buğday’ın bir irdebbinin fiyatı önce 200 dirheme sonra ful ile birlikte 300’e,
arpanınki ise 150 dirheme kadar ulaştı. Fülûs denilen bakır dirhem de hızla
değer kaybetti.78 H.828 Zilhicce’sinde ( M.1425 Ekim-Kasım ) Kahire
çarşılarında ekmek bulunamaz olunca halk muhtesip tarihçi el-Aynî’den
şikâyet etmeye başlamıştı. el-Aynî’nin satıcılara karşı yumuşak davranması
onların ellerinde bulundurdukları tahılları gizlemelerine ortam hazırlamıştı.
Halkın kendisine tepkilerinin artması üzerine linç edilmekten korkan el-Aynî
gizlice sultanın bulunduğu Kalatü’l-Cebel’e kaçtı. Sultan Barsbay, el-
Ayni’ye büyük saygı ve dostluk gösterirdi. Çünkü el-Aynî sultan için
sarayda, Arapça yazılmış din ve tarih kitaplarından Türkçe tercümeler yapar
ve bunları geceleri ona okurdu. Sultan halkın isyankâr davranışlarına
sinirlenerek ümeradan birkaçını Babü’z-Züveyle’ye göndererek durumu
tahkik ettirmiş ve bu kişiler nümayiş içinde bulunan halkı sakinleştirmek için
bir takım tedbirler almaya çalışmışlardı. Ancak halk ve ümera arasında
birtakım itişip kakışmalar olmuş ve ümeradan bir kişi yaralanmıştı. Bu
olayın elebaşlıları yakalanarak sultanın huzuruna getirilmişti. Sultan
bunlardan bazılarının burunları ve kulakları kestirerek hapishaneye
koydurmuştur. Ancak bir süre sonra bunlar sultandan af dilemişler ve serbest
bırakılmışlardır. Bütün bu tedbirlere rağmen başta buğday ve et olmak üzere
gıda maddelerinin fiyatlarında artış devam etti.79 Diğer kaynaklarda
Kahire’de cereyan eden bu olaylar ayrıntılı şekilde anlatılmasına rağmen bu
77 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 691. 78 1425 Ekim ayında bir dinar; 270 fülûsa ve 13,5 gümüş dirheme yükselmişti. Bk.
Necidî, 314. 79 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 690–699, 710; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 76–77, 79.
30 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
sırada muhtesiplik makamında bulunan el-Aynî pahalılıktan bahsetmekle
birlikte kendisine karşı halkın saldırıya geçmesi hakkında hiç bilgi
vermemektedir.80
Mısır’da H.829’da ( M.1425–1426 ) halkın sıkıntıları büsbütün artmış
ve gıda maddelerinin fiyatlar aşırı şekilde yükselmişti. Halkın temel besin
maddesi olan ekmek, et ve diğer hayvansal ürünler de bulunmaz olmuştu.
Pirincin bir irdebbi 1000 dirheme kadar yükselmişti. Fülûs değer kaybederek
bir Frenk dinarı81 225 fülûs olmuştu. Mal darlığı, pahalılık ve iktisadî
istikrarsızlık Mısır ve Suriye’de halkın hayatını güçleştirmişti. Kıtlık ve
pahalılık şehir merkezlerinin yanında kırsal alanlara kadar da yaygınlaşmıştı.
Bu durumdan halk perişan hale gelirken tüccarların da zararları artmıştı.
Bilhassa Yukarı Mısır82 bölgesinde fakirler zor durumda kalmışlardı. Bu
iktisadî düzensizliğin en önemli sebebi şüphesiz ki bu sırada Memlûk
ülkesinde başlayan altın ve gümüş darlığıydı. Tarihçi el-Makrîzî altın ve
gümüşün bulunmaması nedeniyle kimsenin bir şey satamadığını
belirtmektedir.83 Bütün bu gelişmelerin neticesinde Kahire muhtesibi el-Aynî
H.829 Muharrem’inde (M.1425 Kasım-Aralık ) görevinden azledilerek
yerine emir Aynal eş-Şeşmani getirildi. Aynî, kendisinin sultan tarafından
azledildiğini de eserine kaydeder. Onun bu görevden sonra Hanefi mezhebi
kadılığına getirildiğini görmekteyiz.84
Bütün bu gelişmeler üzerine Sultan Barsbay ülke içinde istikrarsızlığın
sebebi olarak Avrupa’dan İslâm ülkelerine gelen ayarı ve vezni sağlam,
halkın ve tüccarların rağbet ettiği Frenk dinarının kullanılmasını görerek bu
paranın yasaklanmasını emretti. Sultan bu kararını da tek başına almamış,
H.829 Safer’inde ( 1425–1426 Aralık- Ocak ) tüccar, ümera ve dört mezhep
80 el-Aynî, XIX, 564–567; Lapidus, 146. 81 Frenk Dinarı: el-Frenk, el-Ifluri, el-Bunduki, İtali veya el-Duka adı verilen ve
Frenk ülkelerinden getirilen para birimidir. Bir yüzünde yazı diğer yüzünde resim bulunan
ve bundan dolayı da el- müşahhas adı verilen bu para H.793 ( M.1388) den sonra Mısır’da
yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bu paraların 100 tanesinin ağırlığı 81,4 miskaldi.
Fakat bu paranın üzeri kazınarak hafifletilmiş ve 100 tanesi 78.1/3 miskale inmişti. Frenk
dinarı revaçta olması yüzünden taklit edilmeye de başlanmıştır. Sultan Barsbay Mısır’da
1425 yılında darp ettirdiği eşrefîye dinarını bu parayı örnek alarak 3,559 gram ağırlığında
ve aynı ayarda darp ettirmiş ve Frenk dinarının tedavülünü de yasaklamıştır. Bk. Halil
Sahillioğlu, “ Dinar”, DİA, IX, s.354; Kopraman, Mısır’ın Mali ve İktisâdî Durumu, 159,
Necidî, 512. 82 Yukarı Mısır (Vechü’l- Kıblî): Mısır’ın güney kısmı yani Said bölgesine verilen
isimdir. 83 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 705; Necidî, 315. 84 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 706, 717; el-Aynî, XIX, 587; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV,
119.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 31
kadısını toplamış ve Frenk dinarı ile alışverişi yasaklamıştır. Bu para tarihçi
el-Makrîzî’ye göre; Hicri 800’lerde ( M.1397–98 ) bütün İslâm
memleketlerde en geçerli para haline gelmişti. Bilhassa Mısır, Yemen,
Hicaz, Anadolu ve Suriye şehirlerine kadar yayılmış ve kazançlı bir para
olmuştu. Sultan bu paraların toplanarak eritilmesi ve yerine İslâmî dinarın85
darp edilmesini emretti. Bu amaçla halkın elinde bulunan Frenk dinarları
darphaneye getirilerek eritilip dinarü’l-eşrefiye adı verilen paralar basıldı.86
Böylece sultan Mısır’da İslâmî paranın tedavülde olmasını istemiş ve
yabancı paraya bağlılığı önlemeyi hedeflemişti.
Mısırda tahıl darlığı çekilirken et, süt ve peynir gibi gıdaların da
bulunamaz olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni hayvanlarda görülen bir
salgın sebebiyle Mısır’da büyük ve küçükbaş hayvanların çoğunun telef
olmasıdır. Öyle ki el-Makrîzî bu salgında; manda, inek, koyun vesaire
hayvanların telef olduğunu haber vermektedir. Salgının ne kadar şiddetli
olduğunu anlamak için onun verdiği bir örneğe bakmak yeterlidir. “Bir
adamın 250 mandası vardı. Bu salgında sadece onlardan dört tanesi sağ
kalmıştı” diyerek hayvanların salgında nasıl kırıldığını ifade etmektedir.
Bundan başka her gün sultanın mutfağında onun Memlûkları için 12000 rıtl
ete ihtiyaç duyulması da et sıkıntısına neden oluyordu. Bu nedenle de halka
et satışı yapılamıyor ve karaborsaya düşüyordu. Tahıl fiyatları ise Nil’in
suyunun azalması neticesinde kuraklığın baş göstermesinden dolayı artmaya
başladı. Ayrıca Mısır’ın yanı sıra Gazze, Remle, Kudüs, Nablus, sahil
mıntıkası, Dımaşk, Havran ve Hama gibi Suriye ve Filistin şehirlerinde de
kıtlık olmuş ve hatta buralarda bir Mısır irdebbi buğday 1000 fülûsa kadar
yükselmişti. Bu arada Mısır’ın güneyinde Said bölgesinde de pahalık
başlamış, buğday ve ekmek bulunamaz olmuştu. Kahire’de bir irdebb
buğday 300 fülûstan satılmaya başlamıştı. H.829 Rebiyülevvel’inde (M.1426
85 Dinar: Altın para anlamına gelmektedir. Emeviler döneminde Bizans’ın altın
parası örnek alınarak basılan ve ağırlığı bir miskal (4,25 gram) olan altın paradır. Bir
miskal ağırlığında basılan dinar şer’i dinar olmuş ancak zamanla ağırlığında değişmeler
meydana gelmiştir. Bu dinarları diğer paralardan ayırt etmek için Mısrî, miskal, mahtum,
maşkuk, herce gibi isimler verilmiştir. Mısır’da basılan bu paranın ağırlığı zamanla
azalmış ve 10 tanesi 7 dirheme düşmüştür. ( 1 dirhem=3,186 gram). Bahrî Memlûkların
son zamanları ile Burcî Memlûkların ilk zamanlarında değişik şekil ve ağırlıkta altın
paralar darp edilmiştir. Bu çeşitlilikten olmalıdır ki Memlûk ülkesinde Avrupa
ülkelerinden gelen dinarü’l-Frenk denilen paralar revaçta idi. Bu yüzden Barsbay altın
parada ciddi bir ıslahata girişerek dinarü’l-Frenk ayar ve vezninde altın para bastırdı ve bu
paraya dinarü’l-eşrefîye ismi verildi. Ortalama 3,50gram ağırlığında darbedilen bu para
Memlûk devletinin yıkılışına kadar geçerli bir para olarak varlığını devam ettirmiştir. Bk.
Kopraman, Mısır’ın Mâlî ve İktîsâdî Durumu, 159; Necidî, 507, 512, 519. 86 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 709; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 119; Necidî, 240–41.
32 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
Ocak-Şubat ) fiyatlardaki yükseliş daha da artmıştı. Buğdayın bir irdebbi 300
fülüs civarında seyrederken, ekmek bulunmaz olmuş ve diğer ürünlerin de
fiyatları yükselmişti. Rebiyülevvel ayının ortalarına doğru ( Şubat ) tahıl
fiyatlarında bir ucuzlama olmuş ve durum tekrar eski haline dönmüştür. 87
Mısır’da H.830 Safer’inde ( M.1426 Aralık ) insanlarda arasında nezle,
öksürük ve çiçek hastalığı yaygınlaşmış adeta her evde bir hastalıklı insan
olmuştu. Bu arada Suriye’de Safed’de veba çıktığına dair haberler de
Kahire’ye gelmişti. H.830 Receb’inde ( M.1427 Nisan- Mayıs ) tahıl ve
diğer gıda maddelerinin fiyatlarında bir ucuzlama oldu. Bir irdebb buğday
110 fülûstan 80’e, üç irdebb arpa yarım dinara, koyun etinin rıtılı 6 dirheme,
40 somun ekmeği ise bir gümüş dirheme satılmaktaydı. el-Makrîzî çok
zamandan beri bu kadar ucuzluğun olmadığını söylemektedir.88 Fakat
Mısır’da tahıl ve gıda maddelerinin fiyatlarında istikrarın sürmesi, o kadar
hassas bir konuydu ki en küçük bir olumsuzluk işareti bile özellikle de Nil’in
yükselmemesi veya aşırı taşması fiyatları derhal harekete geçirmekteydi. Bu
durumlarda gıda maddelerinin fiyatlar sadece artmakla kalmıyor aynı
zamanda onlar bulunamaz da oluyordu. H.830 Şevval’inde ( M.1427
Temmuz–Ağustos ) Nil’in taşmaması satıcıları derhal ellerinde bulunan gıda
maddelerini gizleme yoluna sevk etti. Bir kısım kişiler de kıtlık olur
korkusuyla tedbir olarak ihtiyaçlarından fazla mal satın aldılar. Halkın bir
kısmı da Nil’in yükselmesini beklemek için nehrin kenarında toplanarak ateş
yakıp dua ediyorlardı. Ateş yakarak nehrin yükselmesini bekleme geleneği
Mısır’ın İslâm öncesi döneminden kalan Kıptların bir âdeti olmalıdır ki
Sultan Barsbay yayınladığı bir emirle bu geleneği yasakladı.89 Ayrıca adabı
muaşeret kurallarına uymayanların engellenmesini de emretti. Bir yandan
Nil’in suyundaki düzensizlikten muhtekirlerin malları saklaması, diğer
yandan da halkın kıtlık olur endişesi ile fazla miktarda yiyecek depo etme
arzuları pahalılığı şiddetlendirdi. Buğdayın bir irdebbi 200, arpa ve bakla ise
150 dirheme çıktı. Bunun üzerine sultan Kahire muhtesibi eş-Şeşmani’ye
emir vererek; Hiç kimsenin bir irdebb buğdayı 150 dirhemin üzerinde
almamasını ve bir kişiye de 10 irdebbden fazla satılmamasını emretti. Çünkü
fırsattan istifa eden bazı kişiler tahıl depolayarak kıtlığa ve pahalılığa neden
olmaktaydılar. Bu tedbirlere rağmen bir kişinin 1000 irdebb buğday satın
aldığı dahi görülmüştür. Hatta birçok kişi bunu yapmaktaydı. Pahalılık ve
tahıl darlığı böyle devam ederken Nil’in suyu bir miktar yükselmiş ve
87 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 707–712, 715. 88el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 738, 742. 89 İslâm öncesi dönemde Kıptilerin Nil nehrinin suyu taşma seviyesine çıkmaması
durumunda uyguladıkları bir takım merasim ve adetleri vardı. Bunun için Bk. J. H.
Kramer, “Nil”, İA, VI, 276–282.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 33
kısmen bir rahatlama olmuştu. 90 Sultan ülke içinde istikrarı sağlamak, halkı
rahatlatmak için fiyatları sınırlama tedbirlerine başvurmakla birlikte
muhtekirlere ve yanlış yönlendirilen halka engel olamıyordu. Sultanın bir
yandan karaborsacıları engellemeye çalışırken diğer yandan da bu kıtlık
dönemlerinde kendisi ve adamlarının asıl karaborsacılık yaptıklarını da
görüyoruz. Halil b. Şahin ez–Zahiri’nin verdiği bilgiye göre Barsbay, devlete
ait tahıl depolarına bol miktarda parası ile zahire almıştı. Bu zahireleri büyük
gemilerle getirtip buraya depo ettirmiş ve pahalılık zamanında buralardan
tahıl satışı yaptırarak 300 bin dinar kar dahi etmişti.91
Nil, Şevval’de ( Temmuz-Ağustos ) taşma seviyesine ulaşmış ve
kanallar açılarak arazilere su verilmişti. Fakat bir süre sonra Zilhice’de
(Eylül–Ekim ) Nil’in yükselişi durdu. Bu yüzden de kuraklık baş göstermiş
ve Aşağı ve Yukarı Mısır arazileri kurumaya başlamıştır. H.831 başında
(M.1427 Ekim) tahıl fiyatlarına baktığımızda kısmen düşme olmakla birlikte
normal seviyenin üstünde olup buğdayın bir irdebbi 170, arpa ve ful ise 130
fülûs92 civarında idi.93 Bu sıkıntılı anlarda başta sultan olmak üzere idareciler
ve âlimler pahalılık ve kıtlığın sebeplerini ilahi nedenlere bağlayarak halkı
genel dinî ve ahlakî kurallara uymaya çağırmaktaydılar. Bu amaçla sultanın
emri ile içkinin imalatı, satılması ve tüketilmesi yasaklandı. Yasaklamalar
arasında Mısır’da yaygın olan haşhaş ekimi ve içimi de vardı. Mısır’da içki
imalatının yasaklanması üzerine gayrimüslimler dışarıdan içki getirmeye
başlayınca buna da mani olmak için gerekli güvenlik tedbirleri alınmıştır.94
Sultan Barsbay H.828’de ( M.1425 ) aldığı şeker alım ve satımı
konusundaki kararını H.831 Zilhicce’sinde ( M.1428 Eylül-Ekim ) daha da
sertleştirerek bu defa kimsenin şeker kamışı ekimi yapamayacağını ilan etti.
Sultan böylece şeker kamışı ekimini kendi tekeline alıyordu. Dolayısı ile
şeker imalatını, alınıp satılmasını ancak sultanın adamları yapabilecekti.
Onun çıkardığı emre göre daha önce ekilmiş olan bütün şeker kamışı tarlaları
sultana kalacaktı ve kimse de bu ürünü tekrar ekemeyecekti. Ondan başka da
şeker satışını kimse yapamayacaktı. Bu uygulamalardan halk büyük sıkıntı
çekmeye başlayınca, şikâyetler arttı ve neticede sultan bu kararını
kaldırdığını ilan etti. Bu sırada fiyatlara gelince buğday 140, arpa ise 70
fülûs civarında idi. Bir müddet sonra fiyatlarda kuraklık sebebiyle yeniden
90 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 750–751. 91 Halil b. Şahin ez-Zahirî, Zubdetü’l-Keşfi’l-Memâlîk, ( Neşr: Paul Ravaisse) Paris
1894, s.123 92 Bu sırada bir dinar 225 fülûs ve 11, 25 dirhem değerindeydi. Bk. Necidî, 315. 93 el-Makrîzî, Sülûk, IV/ II, 752, 764; el-Aynî, XIX, 604. 94İbn Hacer, İnbâ, VIII, 139–130.
34 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
yükselme görülmüş ve sonra da geri düşmüştür. Mısır’da bu olaylar
yaşanırken ülkenin doğusu Suriye’nin Dımaşk ve Hama şehirlerinde salgın
hastalık ortaya çıkmıştı. Bilhassa binek hayvanı olan atlardaki salgın hastalık
herhalde bir at vebasıydı ve onların çoğunun telefine neden olmuştur. 95
Yukarı Mısır’ın Said şehirlerinde H.831 Receb’inde ( M.1428 Nisan–
Mayıs ) ölümcül hastalık yayılmış özellikle Huv96 şehrinde salgından
ölümler olmuştu. Said bölgesinin diğer şehirleri Butîc97, İhmîm98 gibi
yerlerde salgın etkili olmaktaydı. Veba olarak adlandırılan bu salgın hastalık
Şaban ayında ( M.1428 Mayıs-Haziran ) Said bölgesinin şehirlerinde hızını
artırmış ve birçok insanın telefine neden olmuştur.99
H.831 sonlarında ( M.1428 yılı yaz ayları ) Mısır’da istikrarsızlığın
devam ettiğini, Ramazan ayının da gelmesiyle (M.1428 Haziran-Temmuz )
fiyatların yükseldiğini ve Zilkade’de ( Ağustos–Eylül ) Nil’in taşma
seviyesine ulaşmasına bağlı olarak yeniden düştüğünü görmekteyiz.100
Ancak çok geçmeden tekrar pahalılık başlamış ve buğdayın bir irdebbi 300,
hatta 400 fülûsa, arpanınki ise 230, baklanın ki de 260 dirhem olduğu gibi
tahıllar çarşılarda bulunamaz hale gelmişti. Çünkü Nil taşma seviyesinin
üzerine çıkmış ve pahalılığı şiddetlendirmişti. Muhtekirlerin devreye girerek
tahılları saklamaları üzerine, buğdayın irdebbi 400, bir batta101 un ise 130,
arpa ve ful 300 fülûsa102 satılmaya başlanmıştı. Nil’in taşma seviyesinde
dengelenince fiyatlar normale döndü. Mesela buğday 150 fülûsa kadar
indi.103
Barsbay döneminde ülkedeki ekonomik durumu düzeltmek ve
dengelemek için başvurulan yöntemlerden biri de yabancı paraların
kullanılmasının yasaklanmasıdır. O ülkesinde darp edilen paraların
95el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 766–767, 769; el-Aynî, XIX, 606; İbn Hacer, İnbâ, VIII,
137. 96 Huv: Said bölgesinin yüksek kesimlerinde Kus şehrine yakın bir yerleşim merkezi.
Bk. el-Makrîzî, Sülûk, I/III, ( Neşr. M. M. Ziyade ), 843, dipnot 4. 97 Butîc: Said bölgesinde bulunan ve şu anda Ebû Tîc adını alan yerleşim merkezi.
Bk. İbn Memmatî, Kitabu Kavanîni’d-Devanîn, (Tahkik: el-Emir Ömer Tosun),
Mektebetü’l-Medboli, Kahire 1991,120, dipnot 6. 98 İhmîm: Said bölgesinin şehirlerinden olup Nil’in doğusundadır. 99 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 779. 100 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 780 -782. 101 Batta veya butta: Mısır’da un ölçümünde kullanılan bir ölçü birimi olup 22,5
litrelik bir hacimdir. O da yaklaşık 17,5 kg una denktir. Bk. Walter Hınz, 45. 102 Bu sırada bir dinarın değeri gümüşten 12,5 dirheme, bakırdan ise 205 fülûsa
tekamül etmekteydi.. Bk. Necidî, 315 103 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 783; el-Aynî, XIX, 606, 613; İbn Hacer, İnbâ, VIII,148.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 35
kullanılmasını sağlamak için tedbirler alarak H.832 Rebiyülevvel’inde
(M.1428–1429 Aralık–Ocak ) dirhemü’l–bundukiye ve dirhemü’l-lengiye104
paraları ile alış verişi yasakladı.105 Ancak bu karar iktisadî istikrarsızlığa ve
pahalılığa neden oldu. Neticede buğdayın bir irdebbi 400’den 450’ye, arpa
ve baklanınki ise 180’den 300 fülûsa çıktı. Bu artışın sebebi piyasanın
sultanın kararına bir tepkisiydi. Mevcut düzenin bırakılarak yeni para
düzenine uyulması bir anda kabullenilmiyordu. Bunun yanında ülkeye hem
doğu ülkelerinden hem de Avrupa’dan gelen tüccarlar kendi paraları ile alış
veriş yapıyorlardı. Bu yeni durum yabancı tüccarların zararına demekti.
Sultanın yabancı paraların tedavülünü yasaklamasının nedenlerinden biri de
Avrupalı tüccarların Mısır’dan altın ve gümüşü götürerek bu madenleri
paraya dönüştürerek yeniden Memlûk ülkesine getirmeleriydi. Bu arada
Mısır’da ilginç bir durum da ortaya çıkmıştı. Piyasada tedavülde olan bakır
para yani fülûs dirhemin kıymeti maden değerinin altına inmişti. Devlet bu
durumu düzeltmek için bu paranın gümüş para karşısındaki değerini
yükselti. Çünkü Mısır’da tüccarlar ucuz olduğundan basılmış fülûs
dirhemleri Hindistan’a götürmeye başlamışlardı. Nühasü’l-ahmer denilen
basılmamış bakıra oranla basılmış fülûsun fiyatı ucuzdu.106 Fülûsun
değerinin artırılmasına rağmen buğday fiyatı daha da yükselerek irdebbi 500,
pirinç ise 500’den 1000 fülûsa kadar yükseldi. Bir süre sonra tekrar fiyatlar
düştü. Hatta Cemaziyelahîr’de ( Mart–Nisan) buğdayın irdebbi 280’e sonra
240’a fülûsa kadar indi. Fakat bu yılın sonlarına doğru Nil’in istikrarsızlığı
yüzünden fiyatlardaki oynamalar devam etmiştir.107
Sultan Barsbay, H.832’de ( M.1429–30 ) şeker kamışı ekimi ile şeker
imalatı ve alınıp satılması ile ilgili yetkiyi tekrar kendi eline aldığını ilan etti.
Daha önce böyle bir karar daha almış, fakat itirazlardan dolayı geri adım
atmıştı. Bu defa da tepkilerin artması üzerine sultan kararını geri aldı.108
Altın fiyatlarında H.833 Safer’inde ( M.1429 Ekim–Kasım ) bir miktar
yükselme olmuş ve bir Frenk dinarı 260, dinarü’l-eşrefiye ise 280 fülûsa
kadar yükselmişti. Bu sırada Frenk dinarının hala tedavülde olması Avrupa
104 Dirhemü’l-lengiye Timur Devletinde basılan paralar, dirhemü’l-bundikiye ise
Venedik tüccarları vasıtasıyla Memlûk ülkesine getirilen paradır. Ayrıca Mısır’da bu
paralardan başka dirhemü’l-karamaniye denilen Karamanoğullarına ait para ile Kıbrıs
Hıristiyanlarına ait paralar da kullanılmaktaydı. Bk. Necidî, 486–496. 105el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 793. 106 Yeni fülûs darp edilmesi ve bu paranın değerinin gümüş ve altın paraya karşı
yüksek tutulması piyasayı olumsuz şekilde etkilemiştir. Bir dinar 230, 235, 250 ve 280
fülûsa kadar yükselmiştir. Bk. Necidî, 315–317 107 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 794, 797, 800, 809–811; el-Aynî, XIX, 613, 617–619. 108 el-Makrîzî, Sülûk, IV/ II, 795.
36 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
ülkelerinden gelen paraların yasaklanmasına rağmen dolaşımının
engellenemediği göstermektedir.109
Kahire muhtesibi Aynal eş- Şeşmanî, H.833 Rebiülevvel’inde ( M.1429
Kasım-Aralık) Yukarı Mısır’dan Nil yoluyla gemilerle tahıl getiren
tüccarların Fustat ve Bulak sahillerinde mallarını satmalarını yasakladı.
Mısır’ın güneyinden gemilerle getirilen tahıllar bu sahillerdeki iskelelere
çıkarılarak satılırdı. Muhtesip bu şekilde tahıl satışını kontrol altına almak ve
muayyen yerlerde satılmasını amaçlıyordu. Ancak tacirler bu yasaklamaya
başka yerlerde tahıl satışı yapmayarak karşılık verdiler. Devlete ait
depolardan da tahıl satışı yapılmıyordu. Bunun üzerine bir irdebb buğday
360 fülûsa çıktı. Pahalılığın artması üzerine söz konusu olan yerlerde tahıl
satışı serbest bırakılmasının yanında devlete ait tahıl depolarında da satış
yapılmaya başlandı. Bu alınan tedbirler üzerine fiyatlar inişe geçti. Fakat
halkın ve tahıl satıcıların şikâyetleri ve yanlış uygulamaları nedeniyle
kimsenin memnun olmadığı Kahire muhtesibi sultan tarafından azledilerek
yerine Bedreddin Mahmut el-Aynî yeniden tayin edildi.110
Sultan Barsbay’ın idaresinin ilk sekiz yılında (1422’den 1430’e kadar)
Memlûk devletinin genel iktisadî durumu yukarıda anlatıldığı gibi devam
etmiş ve ciddi anlamda kıtlık, açlık ve salgın hastalıklar görülmemekle
birlikte ülkenin malî durumunun iyi olduğunu söylemek mümkün değildir.
Çünkü başta sultan olmak üzere devlet adamları, tüccarlar ve halk bir
memnuniyetsizlik içinde idiler. Sultan kendi kazancını artırmak için
piyasaya müdahale ediyor, ümera ise mevkisini kullanarak servet biriktirme
peşinde koşuyordu. Tacirler ve satıcılara gelince her zaman olduğu gibi kriz
anlarını değerlendirerek kazançlarını artırmayı hedefliyorlardı. Halk ise
önceki yokluk ve kıtlık anlarındaki tecrübelerinden yararlanarak gıda
maddelerini temin ederek hayatta kalmaya çalışıyorlardı
H. 833 Yılı Büyük Veba Salgını
Sultan Barsbay döneminde Mısır’da meydana gelen en önemli
olaylardan biri de H.833 yılında başlayan veba salgınıdır. Mısır’a bu salgın
hastalık yayılmadan önce H.832 yılının Şaban’ında ( M.1429 Mayıs–Haziran
) Kudüs, Safed ve Dımaşk’ta gibi yerlerde veba görülmekteydi.111 Bu
şehirlerde veba salgını H.833 Rebiülahır’ına ( M.1429–1430 Aralık- Ocak )
kadar sürmüş ve daha sonra da Mısır’a bulaşmıştır.
109 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 819; el-Aynî, XIX, 630. 110 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 820; el-Aynî, XIX, 627; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 198; İbn
Tagribirdî, Nücûm, XIV, 119. 111 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 803.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 37
Mısır’da bu veba salgını Rebiülahır ( 1429- 1430 Aralık- Ocak ) ayında
Aşağı Mısır tarafında ortaya çıkmış ve Nahrâriyah ile Damanhûr’da112 etkili
olmaya başlamıştır. Buralarda veba şiddetini artırmış ve seri ölümlere neden
olmuştur. Kaynakların verdiği bilgiye göre ölenlerin sayısı bu şehirlerde
5000’e ulaşıyordu. Bu salgında küçük bir yerleşim merkezi olan Sa113
kasabasında 600 kadar insan ölmüştü. Dönemin müellifleri bu salgını garip
olaylardan biri olarak kabul etmektedirler. Çünkü veba salgını kış aylarında
ortaya çıkmıştı. Onlar şimdiye kadar kış mevsiminde veba salgınına şahit
olmadıklarını ifade etmektedirler. Veba genellikle haşerelerin çoğalma
mevsimi olan İlkbahar aylarında ortaya çıkardı. el-Makrîzî kendisinin ilk
defa kış ayında vebaya şahit olduğunu hayretle belirterek “zamanımda bu
vakitte tâûn hiç vukua gelmemişti, ancak ilkbaharda olurdu” demektedir. el-
Makrîzî vebanın tıbbî yönü üzerinde de durarak bahar mevsiminde insanın
vücudunda bulunan salgı bezlerinin ( dört salgı kan, safra, balgam ve sevda
salgısı ) buna sebep olduğunu belirtiyor. O, kış mevsiminde bu salgı
bezlerinin hareketsiz veya donmuş olduğunu ileri sürerek şimdi olan şeyin
ise bunun aksine bir durum olduğunu yazmaktadır.114 İbn Hacer de bu veba
salgınını diğerlerinden ayrı değerlendirmekte, kış mevsiminde olduğunu ve
bunun genel bir tâûn olduğunu belirtmektedir.115 İbn Tagribirdî bu salgını
tâûn olarak niteleyerek H. 49116 yılındaki genel tâûndan bu yana bu kadar
büyük bir salgının meydana gelmediğine dikkat çekerek olayın vahametini
ayrıntılı şekilde ortaya koymaktadır.117
H. 833 yılı veba salgını hakkında bilgi veren Suyutî ve Zekeriya el-
Ensarî de bu hastalığı Mısır’da çıkan büyük salgınlardan biri olarak ifade
112 Nahrâriyah ve Damanhûr Mısır’ın kuzeyinde Delta bölgesi şehirleri. 113 Sa: Mısır’ın batı sınırında bir kasabanın adıdır. İbn Memmatî, 159, 189. 114el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 821; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 171. 115 Tarihçi ve muhaddis İbn Hacer salgın hastalıkları veba ve tâûn şeklinde ikiye
ayırmaktadır. Ona göre her tâûn bir vebadır. Ancak her veba bir tâûn değildir. O, veba
hastalığını genelde toplu ölümlerin olduğu bütün hastalıkları ifade etmek için
kullanmaktadır. Yani bütün salgın hastalıkların genel adı vebadır. Tâûn da bu salgın
hastalıklardan birinin adıdır. O, tâûn olarak değerlendirdiği hastalığın genel salgın
hastalıklardan farklı olduğunu belirtmektedir. Ona göre bu hastalık Tevrat’ta belirtildiği
gibi insanlara verilen ilahî bir cezadır. Mesela, Davut peygamber sayım yapmaya karar
verdiğinde başına gelenler veya Musa peygamber Mısır’dan çıkmaya çalışırken
Firavun’un ona engel olmaya çalışması nedeniyle Tanrı onları tâûnla cezalandırmıştır.
Ona göre tâûn inanmayanlar için Tanrının bir cezalandırması Müslümanlar için de bir
lütuf ve ödüllendirmedir. Bk. İbn Hacer, Bezlü’l-Mâun, 78, 81–87. 116 Çin ve Moğolistan’dan başlayarak tüm Asya, Rusya, Anadolu, Suriye, Filistin,
Mısır, Hicaz, Yemen, Habeş, Kuzey Afrika ve bütün Avrupa’ya yayılan ve o günkü dünya
nüfusunun 1/ 3 ‘nü yok eden “kara veba” salgını. Bk. Dols, s.45–50; Gökhan, 219–250 117 İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, s.323.
38 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
etmektedirler.118 Memlûkların sonraki dönem tarihçilerinden İbn İyas da
vebanın ne kadar etkili olduğunu ifade etmek için söylenen bir şiiri de
eserine kaydetmiştir. 119
“Tâûn insanların üçte birini yok etti.
Çocuklar ve babaları helak oldu.
Sakinleri mum gibi olan nice menziller vardı.
Bir üfürüşte söndürdü.”
Mısır’da bu hastalık başladığı sırada Osmanlı Devletinin Bursa şehrinde
de vebanın çıktığına ve her gün 1500 kişiden fazla insanın öldüğüne dair
haber Kahire’ye ulaşmıştı.120 Osmanlı kroniklerinde de Bursa’da meydana
gelen vebadan bahsedilmekte, birçok kişinin ve değerli insanların öldüğü
belirtilmektedir.121 Ölenler arasında Süleyman Çelebinin oğlu Orhan Bey de
bulunmaydı.122
118 Suyutî, II, 184; el –Ensarî, varak 13a. 119 İbn İyas, 327 120 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 822; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 199; İbn Tagribirdî, Nücûm,
XIV, 171. 121Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, ( Haz. İsmet Parmaksızoğlu) C.II, Kültür
Bakanlığı Yay, Eskişehir 1992, s.173. 122 Bursa’da meydana gelen veba salgınında Yıldırım Bayezid’in oğlu Süleyman
Çelebi’nin oğlu Orhan Bey de vefat etmiş ve Murat Hüdavendigar türbesine
defnedilmiştir. Orhan Bey’in Süleyman ( d.1423, ö.1437) ve Fatma (d.1422 –ö.1455 )adlı
iki çocuğu bulunuyordu. Bu çocuklar Mısır’a iltica ettiler. Sultan II. Murad bu çocukları
kaçırmak için Mısır’a adam yollar fakat Sultan Barsbay’ın olaydan haberi olması
nedeniyle kaçırma planı başarısız oldu. H.841 yılında Orhan bey’in oğlu Süleyman’da
Kahire’deki veba salgını sırasında vefat edenlerdendi. Bk. el-Makrîzî, Sülûk, C.IV/III,
1064; Cüneyt Kanat, “Makrîzî’nin Kitâb es-Sulûk’undaki Osmanlılar İle İlgili Kayıtlar”
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, IV, İzmir 2000, 239.Barsbay Fatma’yı nikâhına almış
fakat az sonra ölümüyle dul kalmıştı. Barsbay’dan sonra sultan olan Sultan Zahir
Çakmak’la evlenen Fatma’nın en büyüğü 7 yaşında Ahmet olmak üzere birkaç çocuğu
olmuş ve bunların hepsi 1449 yılındaki büyük veba salgınında hayatlarını kaybetmişlerdir.
Fatma’ya gelince Sultan Çakmak’ın ölümünden sonra saraydan çıkarılmış ve sahibü’l-
hüccab Barsbay Bücasi ile evlenmiştir. Bundan çocuğu olmamış ve 1455 yılında vefat
etmiştir. Bk. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “XV. Yüzyılın İlk Yarısı İle XVI. Yüzyılın
Başlarında Memlûk Sultanlarının Yanına İltica Etmiş Olan Osmanlı Hanedanına Mensup
Şehzadeler”, Belleten, C.XVII, Ekim 1953, Sayı,68, Ankara 1953, s.522–527. Sultan
Çakmak’ın oğlu Ahmet ve üç kardeşinin vebadan öldüğünü kaydeden İbn Tagribirdî,
onların annelerinin Hund Hatun ( Arap kaynaklarında bu kadından Hund hatun olarak
bahsedilmektedir. Yani sultanların kızlarına Hund, Hudat, Hunad denmektedir) olduğunu
zikretmektedir. Bk. İbn Tagribirdî, Havadisi’d- Duhur fî mada’l-Eyyamü’s-Şühûr, C.I
(845–856 ) ,( Editör: William Popper ), California 1930, s.149.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 39
Vebanın Kahire’de yayılmasına gelince; H.833 başlarında (M.1429
Eylül- Ekim ) halkın arasında veba yayılacağına dair haberler dolaşmaya
başlamış ve sokaklarda çocukların bile vebadan söz ettikleri işitilir olmuştu.
Neticede korkulan olmuş ve yukarıda da bahsedildiği gibi Kahire’de veba
salgını H.833 Rebiülahır’ının ( M.1429 Aralık ) başında görülmeye başlamış
ve hastalığın çıktığı ilk günde 12 kişinin öldüğü divanü’l-mevarise
bildirilmişti. Her gün kademeli olarak ölenlerin sayısı artmış ve aynı ay
içinde 477’ye yükselmiştir. O zamanlar Kahire ve Mısır şehri ayrı ayrı
değerlendirildiği için bu sayı kadarda Mısır şehrinde ölenler olduğunu
kaynaklar kaydederler. Ayrıca hastanelerde ölenler ve kimsesiz olup da
cenazeleri divanü’t-tarhadan123 kaldırılanlar da eklendiğinde başkentte
toplam kayıp Rebiülahır’da 2000 kişiyi buluyordu. Vebanın şiddetlenmesi
üzerine halktan dua etmeleri, üç gün oruç tutmaları, tövbe yapmaları,
kötülüklerden uzak durmaları ve yaptıkları haksızlıklarından pişman
olmaları gibi isteklerde bulunulmuştur. Bundan sonra kâdi’l-kudât
Alâmeddin Salih el-Bûlkinî’nin önderliğinde seyyid ve şeriflerin de
katılımıyla Cemaziyelevvel’in 4’ünde ( 29 Ocak ) topluca şehrin
kapılarından biri olan Babü’n-Nasır dışına çıkılmış ve vebanın kalkması için
dualar yapılmıştır.124
Bu arada Karakoyunlu Karayusuf’un, Akkoyunlu Karayülük Osman’la
savaşı ile ilgili sultandan yardım istenmesine rağmen, Memlûk sultanı bu
yardım mektubuna cevap dahi verememiştir. Barsbay, Akkoyunlulara karşı
Karakoyunluları desteklemesine rağmen Memlûklarının birçoğunun vebadan
ölümü nedeniyle Karayusuf’a gerekli yardımı gönderemedi.125 Bu arada
Üstâddâr Akboğa Kahire ve Mısır’da devlete ait olan depolardan halka şeker
satılması için sultana arzda bulundu. Çünkü esnaf veba bulaşır korkusundan
123 Divanü’t- tarha: Memlûklar zamanında Mısır’da kıtlık ve salgın hastalıklardan
birçok kişi ölmekteydi. Hem bu toplu ölümlerde hem de sair zamanlarda ölen fakir ve
kimsesizlerin cenazelerinin, yıkanması, kefenlenmesi ve defnedilmesi hizmetlerini yapan
vâkıfın adıdır. Sultan Zahir Baybars ( 1260–1277 ) tarafından bu vakıf inşa edilmiştir. Bu
vakıftan başka cenaze hizmetlerini yapan birçok vakıf bulunmaktaydı. Başta sultan ve
ümeralar olmak üzere, veba, salgın hastalık ve kıtlıklarda toplu ölümler sebebiyle, halkın
aciz kalmamaları için ölülerin defnedilmesindeki güçlüklerin üstesinden gelmek için
birçok vakıflar kurulmuş, hiçbir ücret almadan hizmet yapmışlardır. Bkz, Muhammed
Muhammed Emin, Evkaf ve Hayatü’l-İçtimaiye fî Mısr, H.648–923/M.1250–1517,
Darü’n-Nehzatü’l- Arabiyye, Kahire 1980, s.105. 124 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 822–823; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 200; İbn Tagribirdî,
Nücûm, XIV, 172. 125David Neustadt Ayalon, “The Plague and its Effect upon the Memluk Army”,
Journal of the Royal Asiatic Society (URAS), 1946, s.71. 125 el-Aynî, XIX, 630
40 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
dükkânlarını kapatıp kaçmıştı. Salgın hastalıklar sırasında şekerin ilaç olarak
kullanıldığını görüyoruz. Veba mikrobunun oluşturduğu ateş ve
yorgunluktan hasta vücut halsiz düşüyordu. İnsanlar bu halsizlikten
kurtulmak için şekeri eriterek şıra yapıp içiyorlardı. Fakat bildiğimiz gibi
zaman zaman sultanın şeker üzerindeki satış tekelini elinde bulundurması
nedeniyle onun bulunması zorlaşmıştı.126
Kahire’de H.833 Cemaziyelevvel’inde ( M.1430 Ocak ) vebadan seri
ölümler artmaya başlamıştı. Öyle ki veba bulaşan insanın beyninden
göğsüne inme ( felç ) oluyor, kısa bir süre sonra hastalık ilerliyor ve bir
saatten az bir sürede öldürüyordu. Ölenlerin ekserisi çocuklar, gençler,
köleler ve cariyelerdi. Kahire’de o kadar fazla çocuk ölmüştü ki adeta bu
şehirde çocuk kalmamıştı. Fustat127 semtinde ölenlerin sayısı bir günde 200
kişiye ulaşmasına rağmen divanü’l-mevarise isimleri ulaşanlar bu kadar
değildi. Kahire’de ise 300 kişi ölmüş orada da aynı durum söz konusuydu ve
daha az kişinin adı divanü’l-mevarise bildirilmişti. Vebadan ölenlerden
isimleri bilinenler sadece musallalarda cenaze namazları kılınanlardı.
Garbiye vilayetinin Nahrâriyah şehrinde ölenlerden isimleri bilinenlerin
sayısının bu tarihe kadar 9000 kişiye vardığı, bilinmeyenlerin de bu kadar
veya daha fazla olduğu söyleniyordu. İskenderiye’de ölenlerin sayısı günlük
100 civarındaydı. Bu veba salgınının başka bir şahidi olan tarihçi ve
muhaddis İbn Hacer bu şehirde her gün 150 kişinin öldüğünü
yazmaktadır.128
Mısır’daki bu veba sırasında dönemin kaynakları garip gördükleri bazı
olayları hayretler içinde anlatmışlardır. Bunlardan bazılarına bakacak
olursak: veba salgını insanlardan başka diğer canlılardan bilhassa balık,
timsah gibi hayvanlara da bulaşmıştı. Nil suyunda birçok canlı ölü olarak
bulunuyordu. Balıkçılar avladıkları bir buniyye129 balığının vücudunun koyu
126 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 824. 127 Amr İbnü’l-As tarafından 640 yılında Mısır’ın Müslümanlar tarafından
fethedilmesinden önce bugünkü Kahire’nin ismi Babilyon veya Mısır olarak bilinirdi.
Amr, Mısır’ı fethettikten sonra askerî ve idarî karargâh olarak Fustat adıyla bilinen bir
semt kurdu. Müslümanlar eski şehre ise Mısır-ı Atik adını verdiler. Zamanla büyüyen
Fustat, bir süre sonra valiler döneminde el-Asker karargâhının kurulması ve idarî birimin
buraya taşınması ile halkın yaşadığı bir semt haline geldi. Tolunoğulları döneminde ise
(868–905) idarî merkez olarak el- Kat’ai semti kuruldu. 969 yılında Fatımiler Mısır’ı ele
geçirince kendi yönetimlerinin merkezi olarak el - Kahire semtini kurdular. Kahire ismi
bütün bu semtleri de içine alan bir anakent haline geldi. Ancak Ortaçağ kaynaklarında
Kahire anakentinde, bu semtlerin isimleri ayrı ayrı birer şehir olarak değerlendirilmiştir. 128el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 824; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 199; İbn Tagribirdî, Nücûm,
XIV, 172 129
Buniyye: Nil’de bulunan bir balık türüne denir.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 41
kırmızılıktan adeta kanla siyaha boyanmış olduğunu görmüşlerdi. Kara
hayvanları da aynı akıbete uğramışlar, Kahire ve Süveyş arasında ceylan ve
sürüngenlerden birçok yaban hayvanın ölüsü bulunmuştu. Kahire’de H.833
Cemaziyelevvel’in 8’inde (M. 2 Şubat 1430 ) 2100 kişi ölmüş ancak
bunlardan 400 kadarı divanü’l-mevarise bildirilmişti. Ayrıca Bulak semtinde
de 70 kişi ölmüş ancak 12’sinin isimleri divana bildirilmişti. Balık avlamaya
giden 18 kişilik bir guruba veba bulaşmış ve onların 14’tü bir günde
hayatlarını kaybetmiş ve geriye kalanlardan üçü bunları defnettikten sonra
ölmüş ve kalan tek kişi de onları defnetmiş ve sonra kendisi de hastalanarak
kazdığı mezara kadar giderek orada ölmüştür. Yine 40 kişi bir gemiye
binerek eski Mısır şehrinden Said’e doğru giderken Meymun’a varmadan
topluca vebaya yakalanarak ölmüşlerdir. Bir kadın Mısır’dan eşeğe binerek
Kahire’ye gitmek için yola çıktığında oraya varamadan yolda kendisi ve
eşeği ölmüştü. Yollarda vebaya yakalanarak ölen birçok insanın cesetleri
kokmuş ve kimler olduğu bilinmeden defnedilmiştir. Veba Siryakus
Hankahında her gün 200 kişinin ölümüne neden oluyordu. Menufiyye ve
Kalyûbiyye şehirlerinde de ölümler artarken, tek bir köyde bile ölü sayısı
600’e kadar çıkmıştı.130 Mısır’da bu vebayla ile ilgili böyle ilginç ve korkunç
hikâye ve misaller kaynaklarda uzayıp gitmektedir.
Veba salgınından askerler de etkilenmiş ve birçokları ölmüştür.131 el-
Aynî, sultanın 1200, ümeranın da bir o kadar ve atabekü’l-asakirin ise 60
memluğunun öldüğünü haber vermektedir. Ayrıca ileri gelen kişilerden de
birçokları ölmüştür.132 Mısır’da bu sırada yaşanan garip olaylardan biri de
sahipleri ölen iktâların kısa sürede birkaç el değiştirmesidir. İleri gelen bir
Memlûk komutanının oğlu olan ve kendisi de bir iktaya sahip olan tarihçi
İbn Tagribirdî bizzat gözleri ile şahit olduğu hadiseleri yazmıştır. O, kısa
sürede bir iktânın sahibinin ölümü üzerine iktâsının üç, dört ve hatta beş kez
el değiştirdiğini kaydeder. O, bir günde sultanın ileri gelen Memlûk
hasekilerinden dört kişinin arka arkaya öldüğünü bunların isimlerinin
Özdemur es-Saki, Melc es-Silahdar, Baybars el-Haseki ve Yusuf er-
Remmâh olduğunu söylüyor. İbn Tagribirdî bu kişilerin cenaze ve defin
130 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 825; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 200; İbn Tagribirdî, Nücûm,
XIV, 174. 131 Memlûk tarihi üzerine çalışmaları ile tanınan David Neustadt Ayalon; Memlûk
ordusu üzerinde veba salgınlarının etkileri üzerine bir makale yazmıştır. Bu makale daha
çok veba salgınları sırasında Memlûk askeri kışlalarında vebanın yayılışı ve askerlerin
ölümü ile ilgili kaynaklarda geçen bilgilerin bibliyografyasından oluşmaktadır. Yazar
1250 yılında Memlûk devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar geçen sürede salgınlardan
askerlerin nasıl etkilendiğinin kısa bir özetini yapmıştır. Bk; Ayalon, 66–73. 132 el-Aynî, XIX, 630.
42 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
işlerine kendisinin de katıldığını ve sultanın da bunların cenaze namazlarını
kıldığını kaydeder. Bunlardan başka Memlûk ümerasından cemadâriyye,133
köle ve cariyelerinden de birçokları ölmüştür. İbn Tagribirdî yanlarında
bulunan memlûkların köle, cariye ve hizmetçilerden sayısız kişinin öldüğünü
ve ölenlerin arasında kardeşlerinden ve onların çocuklarından erkek ve
kızlardan toplam 7 kişinin olduğunu yazmaktadır. Müellif veba ile ilgili
anlattığı olayların bazılarını el-Makrîzî’nin eserinden aynen aktarırken,
bazılarına da bizzat kendisinin şahit olduğunu belirtmektedir. Yine onun
anlatımına göre bu salgında binler emirleri134 ve onların memlûklarından
ölenlerin fazla olması nedeniyle bunların cenazeleri taşımak için tabut
bulunamadığını ve vakıflardan temin ettiklerini yazmaktadır. Kahire’de veba
hastalığından o kadar çok kişi ölüyordu ki cenaze işleri ile uğraşanlar135
onları defnetmekten aciz kalıyorlardı.136
Kahire’de Cemaziyelahîr’de ( Şubat ) veba şiddetini artırmış ve bu ayın
4’ünde ( 28 Şubat ) Salı günü Kahire kapılarından bir günde 2200 cenaze
çıkarılmıştır. Bu kadar da bahçelerde, Hüseyniye, Bulak, es-Salibe ve
Medine-i Mısır ve el-Karafateyn ( iki mezarlık) ve sahra’da insan ölmüştür.
Kahire’de divanü’l-mevarise isimleri bildirilmeyenlerin sayısı sadece 390
kişiydi. Ölümlerin çokluğundan dolayı onları taşıyacak tabut bulunamaz
olmuştu. Bu nedenle bazı insanlar hayır olsun diye tabut bulmaya ve
yapmaya başlamışlardır. Bu hayırseverler kimsesizlerin defin işlerini
yapmışlar ve bunların isimleri de divan’ül-mevarise bildirilmemiştir.
Salgından ölenlerin çokluğundan dolayı kefenlik kumaşların fiyatları
artmıştı. Ayrıca hastaların ihtiyaç duyduğu şeker, meyve reçeli ve armut gibi
şekerli yiyeceklerin de fiyatları yükselmesinin yanı sıra bulunamaz da
olmuştu. Bu ayda kale altında tıbaklarda kalan sultanın Memlûklarından
birçok asker vebaya yakalanmıştı. Bir sabah bunların 450’sine veba bulaşmış
ve bir gün sonra 50’si ölmüştü. Bu arada Fuh137 ve Bilbis138 şehirlerinde
133 Câmedâr: Sultan veya büyük emirlerin elbiselerinin bakımı ile giyimlerine
yardım eden kişi demektir. Bk. Kopraman, Mısır Memlûkları Tarihi, 19. 134 Binler Emiri; Emrinde 100 memlûk bulunan ve savaşlarda 1000 kişilik guruba
komutanlık yapan emire denir. Bk. Şehabeddin Tekindağ “XIV. Asrın sonunda Memlûk
Ordusu” İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Dergisi, Eylül, 1960, C.XI, Sayı
15, s.88, Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, 23. 135 Bunlara ehl-i hânûtî deniyordu. Mısır’da cenaze yıkama, kefenleme, tabut temini
ve defnetme işlerine bakan kişilere verilen isimdir. Bk. İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 175,
neşredenin 1 nolu dipnotu. 136 İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 173–174. 137
Fuh (Fuv): Bir köy ismi. Bk. İbn Memmatî, 67. 138 Bilbis: Kahire’nin kuzeyinde Delta bölgesinde bir şehrin adıdır
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 43
veba yaygınlaşmış ve birçok kişi ölmüştür. Mısır’ın güneyinde Said’in uzak
beldeleri ile Buheyre,139 Nahrâriyah ve diğer şehirlerde de veba artmıştır.140
Bu veba salgını öyle etkiliydi ki tek bir günde ( H.833 7 Cemaziyelahîr-
M.1430 3 Mart’ın ) Kahire’nin meşhur musallalarda 1200 kişinin cenaze
namazının kılındığı görülmektedir. Şehrin muhtelif yerlerinde başka
musallalarda da cenazeler kaldırıldığından bu sayı daha da artmaktaydı.
Kahire’de ölenlerden divanü’l-mevarise isimleri bildirilen ancak 350 kişiyi
buluyordu. Mısır-ı Atik de ise ölenler 100 kişiye ulaşmış ancak 30 civarında
divana kayıt yapılmıştı. Kahire’de bu ayın dokuzunda (5 Mart ) bir günde
1263 kişi ölmüş ve bunlardan 400’ü divanü’l-mevarise bildirilmişti. Bu
günde Babu’n-Nasır’da bazıları binler emirlerinden olmak üzere 450 kişinin
namazı kılınmıştı. Önceki toplu ölümlerde olduğu gibi ölenlerin
çokluğundan tabut bulunmaz olmuştu. Ölenler için vakıflardan tabut temin
edilmeye çalışılmıştır. Bazı ileri gelenlerin çocuklarından da ölenler
olmuştu. Vebalı günlerde halk Kahire’de dehşet, korku ve panik halinde
yaşamaktaydı. Cemazielahîr.’in 10’unda Babü’n-Nasr’da dört musalla
taşında 505 kişinin cenazesi kaldırılırken, 12’sinde Kahire’nin bilinen
musallalarda 2246 cenaze daha kaldırıldı. O kadar çok insan ölüyordu ki
ölenlerin cenazeleri namazları kılınmadan kaldırılıyordu. Babü’n-Nasır’da
tek bir günde namazı kılınanların sayısı 800 kişiye kadar ulaştı. Kale
altındaki Musallayü’l-Müminî’de de bu sayıya ulaşılmıştı. Bir defada 40
kişinin namazı aynı anda kıldırılırken musallaya bir yandan da cenaze
getirilmeye devam ediliyordu. Cemazielahîr’in 11’i veya 12. günü Kahire
kapılarından çıkarılan cenaze sayısı 12300 kişiye ulaşmıştı.141
Bu vebadaki garipliklerden biride Kârafetü’l-Kübra ve Kârafetü’l-
Suğra’da142 zenginlerin mezarlarını bekleyen ve orada yaşayan 3000 kişinin
çoğunun ölmesi ve geriye kalan 48 kişinin yüksek tepeliklere kaçması ve
orada da vebadan kurtulamayarak ölmeleridir. Bir iktâda yaşayan 9 kişinin
hepsi de ölmüştü. Esnafın çoğu öldüğü için çarşı ve pazarlardaki dükkânlar
kapanmıştı. Kumaş satan dükkânların kapanması nedeniyle kefen bulunamaz
olmuştu. Şıra satan dükkânların da akıbeti aynıydı. Ölüleri taşıyacak tabut
bulunamadığı için tahta, kafes ve ellerin üzerinde taşınır olmuştu. Hatta
139
Buheyre: Kahire’nin batı kısmında bir eyalettir 140 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 826; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 174. 141 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 827–828. 142 Kârafetü’l-Kübra ve Kârafetü’l-Suğra: Kahire’nin büyük ve küçük mezarlıkları
olarak bilinen bu yerlerde birçok insan yaşamaktaydı. Çok eski dönemden kalma adet
olmalıdır ki, Mısır’da zenginlerin cenazeleri mezarlıkların içinde yapılmış evlere
defnedilir. Bu mezarları bekleyen bekçiler aileleri ile birlikte bu evlerde yaşarlar. Bugün
dahi Kahire’de bu şekilde mezarlıklarda yaşayan binlerce insan bulunmaktadır.
44 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
cesetler defnedilemediği için insanlar evlerine çukurlar kazarak üst üste
ölülerini atıyorlardı. Evlere ölü gömmek yasak olduğu için bu işler geceleri
yapılıyordu. el-Makrîzî bu duruma hayret ederek “evler mezar oldu”
demektedir. Çevrede bulunan bir kısım sahipsiz cesetleri başıboş köpekler
parçalayıp yemekteydi. İnsanlar bütün vakitlerini ölülerini kefenleme, gasil
ve taşıma işleri ile geçiriyorlardı. Cesetlerin çokluğundan ölüler deve
katarları ile mezarlıklara taşınmaktaydı. Dönemin müellifleri el-Makrîzî, İbn
Hacer ve İbn Tagriberdî veba salgını sırasındaki yaşananlara şahit olmuşlar
ve gördüklerini yazmışlardır.143 Bu veba salgını sırasında olayların diğer bir
şahidi olan el-Aynî, teferruata girmeden yaşanan trajik olaylarla ilgili kısa
bilgiler vermektedir.144
Salgın sırasında Kahire’de bulunan İbn Tagribirdî hizmetinde
bulunanlardan biri olan Şemseddin ez-Zehebî adlı bir şahsın 7 yaşındaki
oğlunun cenazesini defnetmek için kendiside mezarlığa gelmiştir. Burada
karşılaştığı garip bir olayı bize nakleder; Mezarlıkta o kadar çok cenaze
varmış ki, bu küçük çocuğun cenazesini başkaları alıp defnetmiş ve onun
yerine başka bir cenaze kalmıştır. Bu cenaze defnedilmiş fakat çocuğun
babası durumu fark etmemiş ancak müellif kendisinin yanlış cesedi
defnettiklerini anladığını ve etrafındakilere haber verdiğini yazmaktadır.
Defin işlemi yapıldıktan sonra olayın anlaşıldığını, hatta cenaze sahipleri
kendilerine kalan tabutun eski olduğunu fark edince, bu bizim değildir
diyerek bağırdıklarını, kendisinin onlara susmalarını söylediğini ve
memlûkların onları dövmekle tehdit etmesi üzerine durumun yatıştığını ifade
etmektedir.145
Kahire’de görülen bu veba salgını sırasında sultan Barsbay, sır kâtibi es-
Seyyid eş-Şerif Şehabeddin Ahmet b. Adnan’a hepsinin adı Muhammed olan
40 şerifi toplaması emrini verir. Toplanan bu kişilere sultan, 15000 dirhem
para dağıtır ve onları el-Ezher camiine götürerek Cuma namazından sonra
Kuran-ı Kerim’den sureler okumaları emrini verir. Bunlar camiide topluca
dualar yaptıktan sonra hep birlikte ezan okuyarak cemaatle birlikte ikindi
namazını da kılmışlardır. Sultanın onlardan böyle yapmalarını istemesinin
nedeni şuydu; zamanında İran’da meydana gelen bir veba salgınında böyle
yapılmış ve vebanın kalktığı rivayet edilmişti. Kaynak eserler vebanın
insanlar ve hayvanlarda nasıl göründüğü konusunda da bilgiler vermektedir.
Bu bilgilere göre vebadan ölen insan ve hayvanların vücutlarında yumrular
143el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 827–828; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 200–201; İbn Tagribirdî,
Nücûm, XIV, 176- 177 144 el-Aynî, XIX, 631. 145 İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 175.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 45
görünüyordu. Bunlardan Mısır’da görülen bu büyük veba salgının hıyarcıklı
veba olduğunu anlıyoruz.146
Bu veba salgını çocuk ve hizmetçilerden sonra toplumun bütün
kesimlerine bulaşmıştır. Hatta hekimlerden bile ölenler olmuştur. Kahire’de
ölü çıkmayan ya da hastalığın bulaşmadığı ev kalmamıştı. Birçok ev,
sahipleri öldüğünden boşalmış ve mirasçıları kalmadığından sahipsiz kalarak
içindeki eşyalarla birlikte devlet hazinesine devredilmiştir. Seyyid ve
şeriflerden de birçokları ölmüştü. Receb ayı girdiğinde ( Mart sonları)
Kahire’de vebadan ölenlerin sayısı azalmaya başlamıştı.147
Bu veba salgını sırasında Kahire’de bir ucuzluk ortaya çıkmıştı. Veba
salgınından birçok kişinin ölümü nedeniyle yiyecek ve diğer eşyalara rağbet
azalmıştı. Buğdayın bir irdebbi 90 dirheme kadar inmişti. Piyasaya yeni
ürünün çıkması da fiyatların inmesine sebep olmuştu. Kahire’de Şaban ve
Şevval ayları arasında da ( Mayıs- Temmuz ) fiyatlardaki düşüşün devam
ettiğini görülüyor.148
Tarihçi el-Makrîzî veba salgınını sona ermesinin ardından Mısır’da
yaşananlarla ilgili genel bir değerlendirme yapmaktadır. Onun verdiği
bilgilere göre H.833 ( M.1429–30 ) yılı Memlûk Devleti için bilhassa da
Mısır’ın yukarı ve aşağı kısımlarında veba salgını, savaşlar ve karışıklar
nedeniyle yaşanmaz hale gelmişti. Vebadan sadece Kahire ve Mısır’da 100
bin kurban verildiğini bir o kadar da insanın yukarı ve aşağı bölgelerinde
öldüğünü yazmaktadır. Mısır’da yaşanan diğer felaketlere gelince;
Kızıldeniz’de hacı ve tüccarları taşıyan gemilerin batması neticesinde 800,
yine hac yolculuğu sırasında Mekke yolunda susuzluk ve sıcaklardan 3000
kişi helak olmuştur. Nil nehrinde 12 gemi batarak, birçok mal, eşya ve insan
telef olmuştur. Gazze, Remle, Hıms, Hama, Dımaşk, Haleb ve etraflarında
birçok insan ölmüş ve bunların sayısı belli değildir. Doğuda büyük bir bela
ortaya çıkmış ve Timur’un oğlu Şahruh Mirza 700 bin askerle Tebriz şehrine
gelmiş ve burada iki ay kalmıştır. Şahruh Mirza Karakoyunlular ile yaptığı
mücadelede iki taraf arasında binlerce insan telef olmuştur. Aynı yıllarda
Saray, Deşt-i Kıpcak’ta şiddetli bir kıtlık ve veba salgını çıkmış ve birçok
kişi telef olmuştur. 149 Tarihçi el-Aynî, dört ay devam eden veba salgınından
dört beş bin kişinin öldüğünü yazmaktadır.150 İbn Tagribirdî de veba salgını
146 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 828,829; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 177; İbn Hacer,
İnbâ, VIII, 201. 147 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 829–830. 148 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 830, 832, 833. 149 el-Makrîzî, Sülûk, IV, II, 836–837. 150 el-Aynî, XIX, 632.
46 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
sırasında el-Makrîzî’nin verdiği bu rakamları abartılı bularak Mısır ve diğer
yerlerde bu kadar insanın ölmediğini ileri sürmektedir. Ona göre üç ay
devam eden vebadan yaklaşık 15 bin insan ölmüştür.151 Veba kurbanları ile
ilgili rakamlar çok abartılıdır. Sonraki dönemin yazarlarından İbn İyas da bu
salgında tek bir günde 24000 kişinin öldüğünü kaydeder.152 Görüldüğü gibi
H.833 büyük veba salgını sırasında Mısır’da ölen insan sayısı ile ilgili
sağlıklı bir rakama varamıyoruz. Kroniklerin verdikleri rakamlar birbirlerini
tutmuyor. Divanü’l-mevarise ulaşan ölü sayıları da oldukça abartılıdır.153
1429 yılının Aralık ayının sonlarında başlayıp 1430 yılının Mart ayının
ortalarına kadar üç ay devam eden büyük veba salgını sırasında Mısır’da
başta eski halife, sultanların çocukları, ümera, ulema, seyyid, şerifler ve
memlûklardan kısaca toplumun her kesiminden insan vebaya kurban
gitmiştir. Bunlar arasında 1412 yılında Ferec’in tahtan indirilmesinden sonra
sultan yapılan ve el-Müeyyed eş-Şeyh Mahmudî tarafından tahtan
uzaklaştırılarak İskenderiye’ye sürgüne gönderilen Abbasi Halifesi Müstain
Billâh,154 sultan Eşref Barsbay’ın oğlu Muhammed, sultan el-Melikü’z-Zahir
Tatar’ın oğlu Salih Muhammed, sultan el-Müeyyed eş-Şeyh’in oğlu Ahmed,
sultan Eşref Barsbay’ın kardeşi Emir Seyfeddin Yeşbek b. Abdullah ve
Mısır’da hapiste bulunan Akkoyunlu hükümdarı Karayülük Osman’ın oğlu
Seyfeddin Habil b. Osman’ı da sayabiliriz.155 Bedreddin Mahmut e-Aynî de
151 İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 180,181. 152 İbn İyas, Beda’ıuz-Zuhur, C.II, Bi’l-Matbaatü’l-Kebiriye, Bulak Kahire H.1311,
s.18–19. 153 1348–49 Kara Ölüm ve 1429–30 veba salgınlarında Mısır’da ölüm oranları ile
ilgili Bk. Dols, Black Death, 205–225. 154 Sultan Ferec’in hallinden sonra tahta çıkarılan Halife el-Müstain Billâh altı ay
sonra, sultan el-Müeyyed eş-Şeyh Mahmud tarafından sultanlık ve halifelikten
azledildikten sonra İskenderiye’ye hapse gönderilmişti. Halife el-Müstain Billâh sekiz yıl
halifelik yapmıştı. Sultan Eşref Barsbay zamanında hapisten çıkarılan eski halife H.833
yılı veba salgınından ölünceye kadar İskenderiye’de ikamete mecbur tutulmuştur. Bk..İbn
İyas, Beda’ıuz-Zuhur, C.I, Bi’l- Matbaatü’l-Kebiriye, Bulak Kahire H.1311, s.358,359. 155 Vebadan ölen diğer bazı ileri gelen kişiler ise şunlardı: Şerif Ali b. Adnan, Şerif
Serdah b. Makbel b. Neccar, Şerif İmadeddin Ebubekir b. Ali, Emir-i Meclis Seyfeddin
Beyboga b. Abdullah, Emir-i Ahur Seyfeddin Birdebbek es-Seyfî Yeşbek b. Özdemir,
Şeyyü’l-İmamü’l- alemü’l-Allame Nizameddin Yahya İbnü’l-Allame Seyfeddin ( Zahir
Berkuk Medresesi Şeyhi ), Emir Tevaşi Zeyneddin Mercan (sultan el-Müeyyed’in
hazinedarı) vezir Taceddin Abdürrezzak’ın oğlu Zeyneddin Abdülkadir, Şerif Şehabeddin
Ahmet b. Alâeddin, Emirü’t- Tevaşi İftahareddin Yakut b. Abdullah er-Arguni
(Memâlîkü’s- Sultaniyenin ileri gelenlerinden ), Şafî Mezhebi âlimlerinden Zeyneddin
Ebubekir b. Ebubekir, Hanefî mezhebi âlimlerinden Sadreddin Ahmet İbn Kadı
Cemaleddin, Kadı Celaleddin Muhammed b. Kadı Bedreddin vesaire. Bk. el-Makrîzî,
Sülûk, IV/II, 842, 845, 848; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 327–334, İbn Hacer, İnbâ, VIII,
205–226.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 47
vebaya ailesinden kurban verenlerdendir. O da salgından kimlerin öldüğünü
eserinde belirtmektedir.156 Yine dönemin diğer bir tarihçisi ve hadis bilgini
İbn Hacer de yakınlarını vebada kaybetmiştir.157 Daha önce bahsettiğimiz
gibi İbn Tagribirdî’nin yakınları da salgında ölmüşlerdi.
Mısır’da veba salgının kalkmasından sonra hayat eski haline dönmüştü.
İnsanlar tekrar işlerine başlamışlar ve günlük faaliyetler önceden olduğu gibi
devam etmeye başlamıştı. H.834 başında (M.1430 Eylül) Mısır’da bir altın
kıtlığı olmuş, onun değeri gümüş ve bakıra karşı artmıştır. Önceki yıllarda
olduğu gibi sultan bu meselenin üstesinden gelmek için eşrefiye dirhemleri
haricindeki paralarla alış verişi yasaklayarak bir Mısır dinarının 275 ile 285
fülûsa, bir eşrefiye dirheminin ise 20 fülûsa eşit sayılmasını kararlaştırdı. Bir
dinar da yaklaşık 14 eşrefiye dirhemi yapmaktaydı. Bir müddet sonra bir
dinar 230 fülûs kadar inmişti. Bu arada tedavülünün yasaklanmasına rağmen
Frenk dinarı denilen paranın da hala kullanılmakta olduğu ve 225 ile 270
fülûs arasında işlem gördüğü anlaşılıyor.158 Bu sırada Memlûk ülkesinde
Frenk,159 Karaman,160 Kıbrıs,161 Lengiye,162Müeyyediye163 paraları
156 Bedreddin Mahmud el-Aynî’nin yakınlarından bu salgında 17 kişi ölmüştür.
Bunlardan 4 tanesi onun çocuğudur. Onların isimleri Ali, Ahmet, İbrahim adlı üç oğlu ve
Fatıma adlı bir kızı. Aynî, müderrislik yaptığı Bedriye medresesinin bahçesine çocuklarını
defnetmiştir. Bk.H.833 vebadan ölenlerin isimleri için, el-Aynî, XIX, 633–638. 157 Müellif İbn Hacer’in veba salgınlarında üç kızını kaybettiğini görmekteyiz.
H.819 yılında Fatıma ve Aliye, 833 salgınında ise büyük kızı Zeyyen Hatun öldü. Bk. İbn
Hacer, Bezlü’l-Mâun, 9. 158el-Aynî, XIX, 841; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 227, 229, 237. 159 Ortaçağda Mısır’da kullanılan Venedik, Cenova ve diğer İtalyan devletleri ile
Fransa gibi ülkelerin paraları için Bk.Necidî, 497–509. 160 Konya ve yöresinde hüküm süren Karamanoğullarının bastırdıkları gümüş
dirhemlerin Mısır’da kullanıldığı görülmektedir. Bu beyliğin Memlûk devleti ile yakın
siyasî ve iktisadî ilişkileri vardı. İki taraf arasında tüccarlar gelip gitmekteydi. Bk. Necidî,
489–491. 161 Memlûklara tabi olan Kıbrıs adası hâkimlerinin darp ettikleri paralar Mısır’da
kullanılmaktaydı. Bk. Necidî, 491. 162 Lengiye: Timur ülkesinde ve İran’da darbedilen sikkeler kastedilmekte olup bu
paraların Suriye ve Mısır’da tedavülde olduğu görülüyor. Memlûk devletinde gümüş
darlığı sebebiyle Timur ülkesinde darbedilen gümüş sikkeler rağbet edilen bir para
olmuştur. Barsbay diğer paralar gibi dirhemü’l-lengiyeyi de 1428 yılında yasakladı.
Ancak gümüş para darlığı yüzünden bu paranın tedavülünün devam etmiş ancak 1430
yılında Barsbay bu paraların çarşılardan toplanarak darphaneye getirilip eritilmesini
emretmiş ve neticede halkın elinden toplanan bu para eritilmiştir. Bk. Necidî, 486–488. 163 Müeyyed: el- Müeyyed eş-Şeyh Mahmudî zamanında basılan altın ve gümüş
dirhemler. Bk. el-Makrîzî, el-Nukud el- Kadime ve’l- İslâmiye, ( çev. İbrahim Artuk )
Belleten, C.XVII, Sayı, 67, Ankara 1953, s.391.
48 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
kullanıldığı gibi zagliye veya zagli164 adı verilen sahte paraların da
kullanıldığı görülüyor.165
Mısır’da ortaya çıkan altın kıtlığının kısa sürdüğü ve tedavüldeki paralar
arasındaki değişim oranının dengelendiği görülmektedir. Bu arada Nil
normal taşma seviyesine ulaşmış, araziye ekim yapılmış, arkasından da bol
hasat elde edilmiş ve neticede fiyatlar aşağıya doğru inmişti. Bolluktan
dolayı Mısır’da tahıl fiyatları diğer zamanlarla kıyaslandığında ucuzluğun
oranını anlamak mümkündür. Bu sırada halkın önemli temel besin maddeleri
olan buğdayın bir irdebbi 6,5, baklanın 2,5, arpanın ise 3 dirhemü’l-fıddaya
satıldığı görülüyor. Kahire Muhtesibi el-Aynî, iki irdebb buğdayın bir, dört
irdebb arpa ve fulun ise bir dinara kadar indiğini kaydetmektedir. İbn Hacer
böyle bir ucuzluğun ancak el-Müeyyed eş-Şeyh zamanında yaşandığını
belirtmektedir.166 Ülkenin birçok yerinde bolluk yaşanırken batı kesiminde
arazilerde çoğalan fareler tahıl ve bostanları yemiş ve zarara sebep
olmuşlardır.167
Memlûk topraklarında H.835’te ( M.1431–1432) bolluk ve ucuzluk
yaşanırken Bağdat, Diyarbakır, Tebriz ve el-Cezire bölgelerinde kıtlık ve
pahalılık ortaya çıkmıştı. Buralarda pahalılık ve kıtlığın sebebi
Karakoyunlular ile Timurlular arasında görülen çatışmalardan
kaynaklanmaktaydı. Kıtlık ve açlığın arkasından Bağdat, Diyarbakır ve el-
Cezire bölgelerine veba salgını da yayılmıştır.168
Kahire muhtesibi el-Aynî H.835’te ( M.1431–1432 ) muhtesiplikten
azledilerek Hanefi mezhebi kadılığına tayin edildi. Onun yerine de Ali
Selahaddin b Bedreddin b. Nasrullah getirildi. Bu atama bir azletmenin
ötesinde görev değişikliği olarak görülmektedir.169
Memlûk ülkesinin Mısır kısmında H.835 ve 836 yıllarında ( M.1432–
1434 ) iktisadî durum iyi görünmekle birlikte Suriye pahalılığın hüküm
sürdüğü anlaşılıyor. Bu istikrarsızlığın sebebi kuraklıktan dolayı değil de
sultan Barsbay’ın ordusu ile Akkoyunlular üzerine yürümek için bölgeye
gelmesiydi. Memlûk sultanı topraklarına saldıran ve düşmanca politika
izleyen Akkoyunluların üzerine Dulkadirlilerle birlikte sefere çıkmıştı.
164 Zagliye veya zagli: Herhangi bir paranın sahtesine denmektedir. Bilhassa
Memlûklar döneminde Mısır’da revaçta olan Avrupa ülkelerinin paralarının sahtesinin
darp edilmekte olduğu görülmektedir.. 165 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 851, 852, 853; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 185. 166el-Aynî, XIX, 840; İbn Hcer, İnbâ, VIII, 226. 167 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 859; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 250. 168 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 864; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 250- 251. 169 el-Aynî, XIX, 849.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 49
Sultanın ordusunun ihtiyacı olan iaşeyi temin etmek için Suriye şehirlerinde
gıda maddesi satın alması nedeniyle, tahıl fiyatlarında bir yükselme göze
çarpmaktadır. Halep’te Frenk dinarı 275, eşrefiye dinarı ise 285 fülûsa
bozuluyor ve buğdayın bir irdebbi 170 ile 200, arpa ve bakla ise 170 ile185
fülûsa çıkmıştı. Sabunun rıtlı 18, tuzlu zeytinin rıtlı 15, halûm peyniri 9
dirhem olurken, kumaş fiyatları da yükselmişti.170 Tahmin edildiği gibi bu
pahalılık askeri seferden kaynaklanmakla birlikte Memlûk ülkesinde bu
sırada bir altın kıtlığı yaşanmaktaydı. Bunun neticesinde bir dinar 285 hatta
300 fülûsa kadar yükselmişti. Sultan piyasaya yeni dinarlar basarak
sürmesine rağmen altının değer artışı devam etti.171
Nil’in nehri H.836 sonlarında (M.1433 Temmuz) düzensiz akmaya
başlayınca, H.837 başlarında ( M.1433 Ağustos ) bir takım sıkıntıları birlikte
getirdi. Önce Nil’in seviyesi yükselmiş sonra da azalarak taşma noktasının
altına inmişti. Bundan dolayı tahıl fiyatları da yükseldi. Buğdayın bir irdebbi
90’dan 180’e, arpa ve ful ise 110 fülûsa çıkmıştı. Ancak nehrin suyunun
taşma seviyesine gelmesiyle korkulan kıtlık olmayarak durum normale
dönmüştür.172
Mekke’de H.837 Şaban’ında (M.1434 Mart-Nisan) veba salgını çıkmış,
günde 50 kişinin ölümüne neden olmaya başlamış ve bir süre sonra
kesilmişti.173 Birinden diğerine bulaşmış olmalıdır ki Hicaz’ın karşısında
bulunan Habeşistan topraklarında da bu sırada bir veba salgını görülüyor.174
Mısır’da fiyatlar H.838’de (M.1434–35) normal seyrinde devam
ederken bir takım dalgalanmalar da görülmekteydi. Mesela buğdayın bir
irdebbi 180 fülûstan 250’ye çıkmıştı.175 H.838 Şaban’ında (M.1435 Mart)
Sultan Barsbay yeni bir bakır para darbedilmesi emrini verdi. Piyasada fülûs
darlığı da bu yeni paranın kestirilmesinin nedenlerindendi. Halkın elinde
bulunan eski fülûslar toplanarak darphaneye taşınarak burada yeni fülûs
dirhemler basılarak eskilerle değiştirildi. Bu yeni fülûsun 24 dirhem olması
kararlaştırıldı. Bu ölçü H.759 (M.1357–1358) yılında basılan fülûsun
ağırlığındaydı.176
Mısır’da tahıl fiyatları H.839 başlarında ( M.1435 Temmuz ) normal
seviyede devam ederken, Rebiülahir’de ( Aralık- Ocak ) birdenbire pahalılık
170 el-Aynî, XIX, 658. 171 Necıdî, 318. 172 İbn Hacer, İnbâ, VIII, 296. 173 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 914–915. İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 233. 174el-Aynî, XIX, 668. 175 İbn Hacer, İnbâ, VIII, 355. 176 el-Aynî, XIX, 666; Necidî, 241.
50 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
başladı. Buğdayın bir irdebbi 400, bakla 200, arpa 170, unun batası 110,
ekmeğin yarım rıtlı 1, koyun etinin bir rıtlı 8, inek etinin bir rıtlı 5, zeytinin
yarım rıtlı 14, susam yağı ise 12 fülûsa kadar satılır olmuştu. Bu yiyeceklerin
fiyatlarının artması yanında çarşı- pazarlarda bulunamaz da olmuşlardı.
Sultan Barsbay şekerde olduğu gibi Uzakdoğu’dan gelen karabiber alım ve
satımını da kendi tekeline aldı. O ve adamlarından başka Mısır’da kimse
biber alıp satamayacaktı. Pahalılığın şiddetlenmesi üzerine sultan ahraü’s-
sultaniyeyi177 ( tahıl deposu) açarak ucuz fiyatla tahıl sattırarak gıda
maddelerinin fiyatlarının inmesini sağladı.178 Böylece halkın sıkıntılarını bir
nebze de olsa azalmış ve karaborsacılarla mücadele edilmeye çalışılmıştır.
Mısır ve Suriye’de H.839’da ( M.1435–1436) salgın hastalık görülmese
de birçok yerde veba salgınlarının olduğunu görüyoruz. Bu salgın
hastalıklardan biri de Osmanlı Devletinin Bursa şehrinde ortaya çıkmıştır179.
Bu yılda başka bir veba salgını da Aden ve Yemen’de ortaya çıkmış ve
devam ettiği dört ay zarfında birçok insanı telef etmişti. Yemen’de başlayan
veba salgını Habeşistan ve Berberi ülkelerine ve sonrada Frenk
memleketlerine yayılmıştı. Kahire’ye gelen haberlere göre Aden halkının
dörtte üçü bu salgından ölmüştü. Aden’de 300 evin sahipleri öldüğü için
varisleri de olmadığından sahipsiz kalmıştı. Bu şehirde rivayetlere göre 7800
kişi hayatını kaybetmişti. Şaban’ın sonlarına doğru (Mart) veba salgın
Aden’de kalkarken, aynı yılın Ramazan’ında( Mart-Nisan) ayında Yemen’in
Ta’z şehrinde ortaya çıkmış ve Şevval’de( Nisan- Mayıs) orada ölümler
artmıştır. Mekke’ye ulaşan haberlere göre bu şehrin bir camisinde bir defada
150 cenaze kaldırılmış ve başka bir habere göre ise üç günde 2000 kişinin
cenaze namazı kılınmıştı. Veba salgınından buralarda o kadar çok insan telef
olmuştu ki köyler boşalmıştı. Bu veba salgının Habeşistan’ın Müslüman ve
177 Ahraü’s- sultaniye: Memlûklar zamanında ihtiyaç zamanlarında kullanılmak
üzere bilhassa da savaşlarda ordunun erzak ihtiyacını karşılamak amacıyla tahıl saklanan
ambarlara denir. Her nevi zahire doldurulan bu ambarlar ancak zorunlu hallerde yani
kıtlık ve pahalılık gibi durumlarda fiyatları düşürmek ve halkı rahatlatmak için açılır ve
tahıl satışı yapılırdı. Memlûklar zamanında tahıl depolarının yanında sultanın ve sarayın
ihtiyacını karşılamak için saman ve odun saklanan ve şûn adı verilen başka depolar da
vardı. Bk. Halil b. Şahin ez- Zahirî, Zubdetü Keşfü’l-Memâlîk, ( Neşr: Paul Ravaisse)
Paris 1894, s.122-123. 178el-Aynî, XIX, s.840; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 374.
179 H.839 Safer ( M.1435 Ağustos- Eylül ) ayında Bursa ve etrafında dört ay devam
eden bir veba salgını olmuştur. Dönemin Arap kaynaklarının yanında Osmanlı
müelliflerinden Oruç Bey de ayrıntıya girmeden veba salgınından kısaca bahsetmektedir.
Bk. el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 959; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 375; Edirneli Oruç Bey, Oruç Beğ
Tarihi, ( Baskıya Hazırlayan: Nihal Atsız ), Tercüman 1001 Temel Eser, s.85; Kanat 2000,
240.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 51
Hıristiyan halklarına hatta zenci ülkelerine kadar yayıldığı
kaydedilmektedir.180
Mısır’da H.840 yılına kadar ( M.1435–1436 ) ciddi bir salgın hastalık
görülmemiş, fiyatlar normal seyrinde devam etmiştir. Bu istikrar ortamının
kurulmasında kıtlık zamanlarında devletin hububat ambarlarını açarak ucuz
tahıl satışları yapması etkiliydi. Ordunun gıda ihtiyacını karşılamak ve
sıkıntılı anlarında tedbir olsun diye devlet, hububat hazinelerini dolu tutar ve
boşaldığı anda tekrar doldurulurdu. H.840 Cemaziyelahîr’inde (M.1437
Ocak) fiyatların artması korkusundan devlete ait ambarlara 30 bin irdebb
tahıl alınması kararlaştırıldı.181
H. 841 Yılı Veba Salgını
Sultan Barsbay zamanında Memlûk Devletinde ikinci önemli veba
salgını H.841’de (M.1437) meydana geldi. Bu veba salgını hem Mısır hem
de Suriye’de görülmüş ve H.833 vebasına göre biraz hafif olmakla birlikte
yine de binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Veba salgını
önce Suriye şehirlerinde başlamış ve sonra da Mısır’a yayılmıştır. Veba ilk
olarak Cemaziyelevvel’de (Kasım) Suriye’de Hama ve çevresinde ortaya
çıkmış ve her gün 150’den fazla insanın telef olmasına neden olmuştur.
Cemaziyelahîr’de (Kasım-Aralık ) Hama’da salgın daha da şiddetlenerek her
gün ölen insan sayısı 300’e ulaşmıştır. Kaynaklar bu şehirde daha önce bu
kadar etkili bir veba salgını görülmediğini belirtmektedirler. Hama’dan sonra
veba Trablus kentine de yayılmış ve kış mevsimi sonunda Dımaşk’a ulaşarak
seri ölümlere neden olmaya başlamıştır.182
Suriye şehirlerinde vebadan ölenlerin çoğunluğu Bağdat, Tebriz, Meşhet
gibi şehirlerden yurtlarını terk ederek gelen yabancılardı. Söz konusu olan
yerlerde meydana gelen siyasî karışıklıklardan dolayı insanlar batıya doğru
göç etmişlerdir. Suriye’nin Halep, Dımaşk ve Hama şehirlerine gelen bu
insanlar zor şartlar altında yaşamaktaydılar. Dönemin müelliflerinden el-
Makrîzî ve el-Aynî bu mültecilerin arasında vebanın yaygın olduğunu ve
onların birçoğunun öldüğünü kaydederler.183 Zaten veba mikrobu göçler
yoluyla da bulaşmakta, açlık çeken, evsiz, barksız ve zor şartlar altında
yaşayan insanlar arasında daha yaygın görülmekteydi. Suriye ve Filistin’in
Dımaşk, Safed, Sur, Remle, Halep, Hama, Trablus, Humus, Gazze gibi
180el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 976–977; İbn Hacer, İnbâ, VIII, 392. 181el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1004. 182el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1021, 1024, 1025; İbn Hacer, İnbâ, IX, 6. 183el-Makrîzî, Sülûk, IV/ II, 1029; el-Aynî, XIX, 685.
52 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
şehirlerinde etkisini artıran ve daha sonra Mısır’a doğru yayılan bu salgın
büyük felaketlerden biri olarak telakki edilmektedir.184
Irak ve doğusundaki bölgelerden Suriye’ye, oradan Mısır’a hatta
Avrupa ülkelerine bile veba salgını yayılmıştır. Irak’ta Ramazan ayında (
Şubat-Mart ) şiddetini artıran veba salgını Rahbe şehrinde ölümlere neden
olmaya başlamış, bilhassa Fırat nehri yakınlarındaki beldelerde yaşayan
Türkmen ve Arap kabileler arasında etkili olmuştur. Filistin’in Gazze
şehrinde veba salgını sırasında 12000 kişinin öldüğü söylenmektedir.185
Bu veba salgınının Mısır şehirlerine yayılması konusunda iki görüş
bulunmaktadır. Bunlardan biri yukarıda zikrettiğimiz Suriye yoluyla olandır.
Bu fikri muasır kaynaklardan İbn Tagribirdî ve el-Makrîzî ifade ederken
sonraki tarihçilerinden İbn İyas, Yukarı Mısır’ın Said bölgesinden salgının
Aşağı Mısır’a doğru yayıldığını ileri sürmektedir.186
İbn Tagribirdî veba salgınının Kahire’de Ramazan ayında (Şubat-Mart)
başladığını yazmaktadır.187 Ancak daha H.841 Şaban’ında (M.1438 Ocak–
Şubat) Mısır’da büyük baş hayvanlarda bilhassa inekler de sığır vebası
görülmeye başlamış ve birçok hayvan telef olmuştu. Bunun arkasından da
H.841Ramazan’ının başında (M.28 Şubat 1438) ise insanlar arasında
yayılmaya başlayan vebadan ilk önce 18 kişi ölmüştür. Bundan sonra
ölümler tedricen devam etmiştir. Daha önceki salgınlarda olduğu gibi
hastalık zayıflar ve güçsüzler, bilhassa çocuk, genç ve köleler arasında toplu
ölümlere neden olmaya başlamıştır. Sultan Barsbay, el-Müeyyed eş-Şeyh
zamanında yapılan bir duanın taklit edilmesini istedi.188 Dört mezhep kadısı,
şeyhler ve ileri gelenler toplanarak vebanın kalkması için dua yapıldı. Veba
salgınları sırasında adet olduğu üzere Sahih-i Buharî okundu. Ayrıca bu veba
salgını sırasında ilginç uygulamalardan biri de kadınların gece ve gündüz
vakitlerinde sokak, cadde ve çarşılarda dolaşmalarının yasaklanmasıdır.
Kadınların evlerinden çıkmalarına mani olunarak, yasağa uymadıkları
takdirde öldürülecekleri bile ilan edildi. Kahire valisi ve bazı yetkililer
yasağa uymayan yol ve çarşılarda buldukları kadınları dövdürdüler. Bu
184el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1031; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 273. 185el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1035, 1040. 186 İbn İyas, Beda’ıuz-Zuhur, II, 21. 187İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 273. 188 H.822 ( M.1419) yılındaki Kahire’de başlayan ve 12.000 kişinin ölümü ile
sonuçlanan veba salgını sırasında sultan el-Müeyyed eş-Şeyh Mahmudî’nin de katılımı ile
gerçekleşen dua kastedilmektedir. Bk. Kopraman, “al- Malik al- Mu’ayyad Şayh al-
Mahmudî Devrinde (1412–1421) Mısır’ın Malî ve İktisadî Durumuna Umumî Bir Bakış”,
166–167.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 53
uygulama kadınlara yönelik süs eşyası, elbise ve ıtriyat satan esnafın
işlerinin durmasına ve zarar etmelerine neden oldu Yasaklardan biri de her
zaman felaket dönemlerinde yürürlüğe konan içki içilmesi ve imalatının
yasaklanmasıydı. Genellikle bu işi yapanlar gayrimüslimlerdi. Onların evleri
aranarak içki bulunup bulunmadığı kontrol edildi.189
Mısır’a yayılan veba salgınında, Ramazan Bayramı günü divanü’l-
mevarise ölenlerden isimleri bildirilenler Kahire’de 122 kişiye ulaşmıştı.
Kahire’de yaşayan Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan halka bulaşan salgın
birçok kişinin hayatını kaybetmesine neden oluyordu. Sultanın saray halkı ve
askerlerine de sirayet eden salgından onun oğulları ve kızları, cariyeleri ve
köleleri yanında kale altında tıbaklarda yaşayan memlûklardan birçokları da
ölmüştür.190 İleri gelen kişilere de bulaşan veba salgınından Kahire
muhtesibi Devlet (Dulat) Hoca da öldü. O muhtesipliği sırasında yanlış
uygulamalarından dolayı halkın tepkisini çekmiş ve nefret edilen bir kişi
haline gelmişti. Bu yüzden onun ölümünden halkın memnun olduğu
kaynaklarda ifade etmektedirler. Veba salgını Kahire’de şiddetlenerek ölü
sayısı günlük 400 kişiye kadar çıkmıştı.191
Kahire’de Şevval’inin 21’de (17 Nisan) vebadan ölenlerden divanü’l-
mevarise isimleri bildirilenler bir günde 344 kişiye ulaşmıştı. Hatta
Kahire’nin musallalarında cenaze namazı kılınarak defnedilen insan sayısı
bir günde 1000 kişiye ulaşmıştı. Zilkade’de ( Nisan- Mayıs ) hastalıktan ölen
sultanın memlûkları artmış hatta onların sayısı binlerle ifade ediliyordu.
Sultana bağlı memalikü’s-sultaniye askerlerinden 160 kişi öldü. Sultanın
sarayında yaşayan cariyelerden 160, odalıklarından 17’si ve onların da erkek
ve kız evlatlarından olmak üzere toplam 17 çocuk ölmüştü. Kahire’de
bilhassa küçük çocuklardan ölenler çoktu. el-Makrîzî bu salgından Fırat’tan
Şam beldelerine Gazze ve Mısır’a kadar birçok yerde binlerce kişinin
öldüğünü yazmaktadır. Onun verdiği bir bilgiye göre Kahire’den Dımaşk’a
gitmek için yola çıkan bir kafile el-Ariş’e vardıklarında onlardan 70’ten
fazlası ölmüştü.192 Kahire’de Zilkade’de vebadan ölenler her gün 40–50
oluyor ve 30’un altına düşmüyordu. Bir ara veba kesilir gibi olmuş ve ölü
sayısı bir günde 20’ye inmişti. Ancak bir süre sonra yeniden şiddetlenerek
500’e kadar yükseldi. Zilkade’nin 12’sinde (7 Mayıs ) Kahire’deki Mümünî
189 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1031–1035; İbn Hacer, İnbâ, IX, 7; İbn Tagribirdî,
Nücûm, XIV, 273–274. 190 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1035, 1040; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 280; David
Ayalon, 69. 191 İbn Hacer, İnbâ, IX, 21,25; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 283. 192 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1041–1042.
54 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
musallasından 300 kişinin cenazesi kaldırıldı. Sonra bu sayı 30’a kadar
düştü.193
Kahire’den sonra veba salgını Zilhicce ayında (Mayıs sonları)
İskenderiye, Dimyat, Fuh, Demanhur gibi Delta bölgesinin şehirlerine
yayıldı. Buralarda vebadan birçok insan ölmüş hatta İskenderiye’de her gün
ölenlerin sayısı 100 kişi buluyordu. Kahire’de veba salgını sırasında alış
veriş durmuş ve esnaf mal satacak müşteri bulamaz olmuştu. Kölelerin çoğu
öldüğü için köle çarşısı kapandığı gibi köle alacak kimse de yoktu. Mesela
bir adam kölesini satmak için Kahire caddesinde “ bu köleyi kim alacak”
diye bağırıyor ancak cadde insanla dolu olduğu halde kimse onu almıyordu.
Çünkü onu satın alacak kişi vebadan onun aniden öleceğinden
korkuyordu.194
Kahire’de (H.841 9 Şevval Cuma) garip bir olay yaşanmış ve halkın bu
olayı yorumlaması da ilginç olmuştu. Salgın hastalıklar sırasında halkın nasıl
bir ruh halinde olduğunu anlamak için bu olaya bakmakta fayda vardır. Veba
salgını ortalığı kasıp kavururken kıyamet gününün geldiği ve herkesin toplu
şekilde öleceği şayiaları yayılmıştı. Halk, el-Ezher camiinde Cuma namazı
kılmak için toplanmıştı. Bu sırada orada bulunan dönemin iki muasır
müellifi el-Makrîzî ve İbn Tagribirdî camide yaşananları kaydederler; İmam
Cuma namazı sırasında minberde hutbe okurken birden bire oturmuş sonra
doğrularak yeniden hutbeye başlamış, fakat kısa süre sonra yeniden bayılmış
şekilde minberin kenarına oturmuştu. Bu durum halkı heyecanlandırmış ve
imamın öldüğü zannedilmişti. Ancak imam kalkarak namazı kıldırmıştı. Bu
arada camiye cenazeler de gelmekteydi. Bu sırada halkın içinden bazıları
imamın bayılmış olduğunu ileri sürerek namazın sahih olmadığı ileri
sürmüşler. Bunun üzerine aynı işlemler yeniden baştan alınarak Cuma
namazı yeniden kılınmıştır. Fakat cemaatin arasında tartışmaların devam
etmesi üzerine başka bir kişi öğle namazı kıldırmıştı. Neticede bir Cuma
vakti iki hutbe okunmuş, iki Cuma namazı ve iki öğle namazı kılınmıştı. Bu
durum halk arasında artık sultanın da sonunun geldiği şeklinde
yorumlanmasına sebep olmuştu.195
Veba salgını insanlardan başka deniz ve kara hayvanlarına da
bulaşmıştı. Nil’in üstünde birçok ölü balık görülmüştü. Özellikle insanlarda
etkili olan veba salgınında el-Makrîzî’ye göre Ramazan, Şevval ve Zilkade
aylarında Mısır topraklarında 100 bin kişi ölmüştür. Ölenlerin çoğu çocuk,
193 İbn Hacer, İnbâ, IX, 12–13. 194 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1047. 195 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1038–1040; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 279–280.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 55
kız, genç ve kölelerdi. el-Makrîzî’nin ifadesine göre adeta evler çocuk, kız
ve kölelerden boşalmıştı. Suriye şehirlerinde de durum bundan pek farklı
değildi.196 Bu veba salgını büyük felaketlerden biri olarak görülüyordu.197
Dönemin idarecileri, din âlimleri hatta müellifleri diğer veba salgınları ve
kıtlıklarda olduğu gibi, Mısır halkının başına gelen bu musibeti de ilahî bir
cezalandırma olarak nitelendirdiler. Bu nedenle de halkın kötü işlerden uzak
durmalarını tavsiye etmişlerdir.198
Sultan Barsbay da bu veba salgını sırasında altı ay süren uzun bir
hastalık çekmiş ve sonunda H.841 Zilhicce’sinin 13’de ( M.7 Haziran 1438 )
vefat etmiş ve oğlu Yusuf tahta çıkarılmıştır.199 Ancak o tahtını
koruyamayarak yönetimi Çakmak adlı bir memlûk emirine tahtını bırakmak
zorunda kaldı.
Sonuç
1422-1438 tarihlerini kapsayan bu çalışma ile Sultan Barsbay
döneminde Memlûk ülkesinde görülen iktisadî sıkıntıları, kıtlık ve salgın
hastalıkları ortaya koymaya çalıştık. Makalemizin başında da belirttiğimiz
gibi, Barsbay döneminde Memlûk devletinde bir takım siyasî başarılara
rağmen iktisadî bakımdan ülkenin durumunun iyi olduğunu söylemek
mümkün değildir. Bu dönemde görülen ekonomik krizler, kıtlık, açlık ve
salgın hastalıklar ülkeyi kasıp kavurmuştur. Bunun yanında başta sultan
Barsbay ve yöneticilerin iktisadî konularda müdahaleci bir rol oynamaları,
çarşı pazardaki alışverişi ve ülkeye gelen tüccarları olumsuz etkilemekteydi.
Memlûk devletinde para istikrarının sağlanamaması, yabancı paralarının
tedavülünün yasaklanması, altın ve gümüş darlığı ve bakır dirhemlerle
halkın ve tüccarların alış verişe zorlanmaları da ekonomi üzerindeki negatif
amillerdi.
Genelde Nil’in taşmasının durması veya taşmanın gereğinden fazla
olması nedeniyle Mısır arazisinin suya boğulmasından kaynaklanan kıtlıklar
yanında yukarıdaki birçok örnekte görüldüğü gibi muhtekirlerin ve
muhtesiplerin yanlış uygulamaları ile de pahalılık ve açlık ortaya çıkmıştı.
Bu süreçte halkın sıkıntıları ve şikâyetleri artmış, hatta muhtesiplere
saldırılar bile yapılmıştır. Sultan halkı yatıştırmak için devlete ait tahıl
depolarından piyasadaki fiyatları kırmak için ucuz fiyatla buğday, arpa,
bakla gibi tahılların satışını yaptırmış ve fiyatlar belli oranlarda tutulmaya
196 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1048. 197 Suyutî, II, 184. 198 el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1028; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 271. 199el-Makrîzî, Sülûk, IV/II, 1050–1051; İbn Tagribirdî, Nücûm, XIV, 285.
56 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
çalışılarak sınırlandırılmıştır. Bu şekilde pahalılık ve fiyat artışı
engellenemediğinde de muhtesipler görevlerinden azledilmişlerdir. Ancak
bütün bu tedbirlerin genelde başarısız olduğunu hatta fiyatları düşürmekten
daha ziyade artırdığını görmekteyiz. Çünkü bugün de olduğu gibi geçmiş
devirlerde de fiyatlar arz talep durumuna göre dengelenmekte ve
müdahaleler ters etki yapmaktaydı.
Sultan Barsbay döneminde Mısır ve Suriye halkının şüphesiz en fazla
sıkıntıya maruz kaldıkları H 833 ( M.1429–1430 ) ve H.841 ( M.1437–1438
) veba salgınlarıydı. İki büyük veba salgınının görüldüğü bu dönemde ülke
önemli ölçüde nüfus kayıplarını uğradı. Ayrıca, bulaşıcı hastalıklar sırasında
halkın sosyal ve psikolojik durumlarında değişimler görüldü. Çünkü vebanın
bulaştığı insanın genelde öleceğinden emin olması ve yakınlarından ayrılma
korkusu toplumda bir hüznün yaşanmasına neden oluyordu. Anne babaların,
çocukların, kardeşlerin toplu ölümleri ve birden aynı camii ve musalla
taşlarında binlerce insanın cenazelerinin kaldırılışı sırasında toplumun geri
kalanının nasıl bir ruh halinde olduğunu tahlil etmek gayet güç olmalıdır.
Ölülerin çokluğundan evlerin, yolların, sokak ve caddelerin cesetlerle
dolması yaşayanların tahammül etmelerinin mümkün olmadığı hallerdir.
Salgınlarda çalışabilen insanların, tüccarların ve esnafın ölümü ekonomiyi
kötü şekilde etkilemiştir. Çarşılar, dükkânlar ve hanlar kapanmış, hastalıktan
ve ölümlerin çokluğundan halk dışarı çıkamaz hale gelmiş ya da ölüm
korkusundan alış verişin bir anlamı kalmamıştır. Veba salgını sırasında
toplumu dehşet, korku, panik, acı ve hüzün kaplamıştır. Bu hal içinde insan
herhalde dünyevi hiçbir şey yapmak istemez.
Veba salgınları ve iktisadî buhranlar Memlûk ekonomisini kötü şekilde
etkilemiştir. Doğal felaketlerde nüfus kaybı iş kolları üzerinde çalışanların
ölümü ile işgücü kaybına neden olmuştur. İkta sahipleri ve üzerinde çalışan
halkın ölümü ile toprak ekilememiş ve ürün kaybına neden olmuştur. İlaç ve
şeker fiyatları yükselirken, mobilya, kap kacak ve lüks elbise fiyatları çok
düştüğü gibi bunları alan da kalmamıştır. Yünlü ve ipekli kumaşlara rağbet
azaldığı gibi bu iş kollarında çalışanların da sayıları azalmıştır. Mesela 1394
yılında İskenderiye şehrinde dokuma tezgâhlarında 12000 ile 14000 arasında
dokuma işçisi çalışırken bu rakam 1434 yılında 800’e düşmüştür. Elbetteki
diğer etkenlerin yanında vebadan insanların ölümü de bunun
sebeplerindendi.200 1403 yılında İskenderiye’yi ziyaret eden Kıbrıslı bir
tüccar bu şehirde 9000 dokuma tezgâhı olduğunu söylerken bu rakam 1430
yılında çok az bir sayıya inmişti. Uzun yıllar devam eden kıtlık ve salgın
200 Dols, Black Death, 264- 265.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 57
hastalıklar Mısır’da köy hayatını da etkilemiştir. Gerek açlık ve kıtlıktan
göçler neticesinde gerekse vebadan ölümler nedeniyle 1434 yılında
Mısır’daki kırsal yerleşim merkezi sayısı divanü’l-ceyş kâtipleri tarafından
2170 olarak sayılmıştır. Oysaki Fatımîler zamanında (969–1171) Mısır’daki
köy sayısı 10000 olarak hesap edilmişti. Çiftlik sayıları da aynı şekilde
azalmıştır. 1324 yılında Fustat şehrinde 66 tane şeker imalat hanesi varken
bu sayı XV. yüzyılın başlarında 19’a inmiştir.201 Sultan Barsbay döneminde
yanlış ekonomik politikalar, sultan ve adamlarının ekonomik etkinliklere
katılmaları ve müdahaleleri Memlûk Devletinin genel ekonomik durumunu
kötüleştirmiştir. Ülkeye gelen yabancı tüccarların sayısı azalmış ve bunun
neticesi olarak da gümrük geliri düşmüştür. Mesela Mısır ile Suriye arasında
bir şehir olan Katya’nın gümrük geliri 1326 yılında günlük 1000 dinar yıllık
350 bin dinar, 1395 yılında yıllık 96 bin dinar, XV yüzyılın sonunda da bu
rakam yıllık sadece 8 bin dinara inmiştir. XIV. yüzyılın sonlarında Berkuk
dönemindeki karışıklıklar ve XV. yüzyılın ilk yarısında Barsbay
dönemindeki iktisadî düzensizlikler, veba salgınları ve tekelci müdahalelerin
bunda etkili olduğu görülmektedir.202 Ancak Barsbay döneminde uygulanan
tekelci müdahaleler iktisadî hayatı olumsuz etkilemekle birlikte o dönemin
şartlarında devletin korumacı bir tedbiri olarak hem halkın sıkıntılarını
gidermeye yönelik hem de fiyatların inmesi bu arada da karaborsacılarla
mücadele etmek gibi önemli sonuçları beraberinde getirmiştir.
Veba salgını sırasında Memlûk ordusunda kayıplar çok olmuştur.
Vebanın toplu halde yaşanan mekânlarda daha etkili ve hızlı yayılması
bilhassa askerî kışla ve mekânları etkilemiştir. Sultanın Memlûklarına
yayılan bulaşıcı hastalık onlardan binlercesinin ölümüne neden oldu. Hatta
bu durum askeri seferlerin ertelenmesine bile yol açmıştı. İktâ sahipleri ile
oralarda çalışan halkın salgından ölümü ile iktâlar boşalmıştı. Bu durum bir
yandan toprağın boş kalması ve ürün kaybına neden olurken öte yandan da
toprağa bağlı olan Memlûk askerî sistemini olumsuz şekilde etkilemiştir.
Başta sultan olmak üzere Memlûk ümerasının asker yetiştirmesinde de
zorlanmalarına neden olmuştur. Muhammed b Kalavun’un döneminde XIV.
yüzyılın ilk yarısında memlûkların sayısı 12000 kişiyken, el-Müeyyed eş-
Şeyh Mahmudî döneminde 5500, Barsbay devrinde de 1437 yılında 4000’e
inmişti. XV. yüzyılda bazen memlûkların sayısının iki, üç bine hatta birkaç
yüz kişiye kadar azaldığı görülmektedir. Bu sonuçta da politik ve diğer
201 Lopez ve diğerleri, 115–116. 202 Lopez ve diğerleri, 116–117.
58 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
faktörlerin yanında şüphesiz en önemli sebep, veba salgınlarından askerlerin
kırılmasıydı.203
Ele alınan dönem itibariyle veba salgınları sırasında hastalıktan
korunmak için hiçbir tıbbî önlemin alınmadığını görmekteyiz. Tamamen
bulaşıcı mikroplar yoluyla yayılan hastalığa karşı karantina uygulamalarına
gidilmediği gibi bunun bir kader ve ilahî mükâfat olduğu devrin din
bilginleri tarafından ileri sürülmüş ve vebadan kaçmanın günah olduğu halka
telkin edilmiştir. Hastalıktan ölen insanların cesetlerine koruyucu önlem
alınmadan yaklaşılmaması gerektiği halde cenazelerin defnedilmesi
hizmetlerine koşarak hayır ve hasenatın artacağı gerekçesiyle salgın
hastalığa yakalanılmıştır. XV. yüzyılın ilk yarısında veba hastalığına karşı
ciddi hiçbir tedavi yönteminin uygulanmadığına da şahit oluyoruz. Hastalıklı
insanlara birçok örnekte gördüğümüz gibi tıbbî müdahale yapılmayarak daha
çok dua ve ibadetlerle yardımcı olunacağı zannedilmiştir. Veba bulaşmış
hastaya sadece şekerli yiyecekler ve meyveler verilerek onun direncini
artırmaya çalışmışlardır. Hz. Muhammed’in vebaya karşı karantina
uygulamalarını tavsiye ettiği halde bundan vazgeçilmiştir.204 Doğunun en
büyük hekimlerinden sayılan İbn Sina’nın vebaya karşı tavsiye ettiği
önlemlere kulak asan olmamıştır. Oysa Avrupa ülkelerinde 1347 -50
arasında yaşanan “kara veba” salgınından sonra ciddi anlamda karantina
uygulamalarına gidildiğini ve vebanın yavaş yavaş kalkmaya başladığını
görülür.205 Oysaki İslam dünyasında salgın hastalıkların tedavisi ve
yayılması karşısında gerekli önlemlerin alınmadığı bilinmekte hatta
karantina uygulamalarına karşı çıkılmış ve bu durum XIX. yüzyılın
ortalarına kadar devam etmiştir.206
İncelediğimiz bu dönemde önemli bir sorun olarak karşımıza çıkan
kıtlıklar, veba salgınları ve iktisadî düzensizlikler karşısında alınan
tedbirlerin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle bu döneme damgasını
vuran veba salgınları devlet ve toplum hayatında önemli karışıklıkları
203 D. Ayalon, .68–70, Lopez ve diğerleri, 118–119,127. 204 İslam Peygamberi Hz. Muhammed veba ile ilgili “ Veba bir diyarda görülür de
siz oradaysanız, ondan kaçmak için o diyardan çıkmayınız. Eğer bir diyarda veba
görüldüğünü duyarsanız oraya girmeyiniz” demiştir. Bu sözden anlaşılan mana salgın
hastalıklar sırasında karantina uygulamasının gerektiğidir. Veba ile ilgili hadisler için Bk.
Sahih-i Buharî, C.XII, (Terc: Mehmet Sofuoğlu), İstanbul 1988, s. 5754–5760,
Muhammed Abdülhamid el- Buşî, el- İslâm ve’t- Tıb, Kahire 1965, s.72–73. 205 Michael W. Dols, Black Death, s.105–109. 206 Michael W. Dols, “The Second Plague Pandemic and Its Recurrences in the
Middle East 1347–1894”, Journal of the Economic and Social History of The Orient,
S.22, s.162–170; Daniel Panzac, 235–244.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 59
beraberinde getirmiştir. Sultan Barsbay’ın bu sorunlar karşısında uyguladığı
politikaların da yeterli olmadığını görüyoruz. Bu dönem itibariyle
çıkarabileceğimiz önemli sonuçlardan biri olarak kıtlık ve salgın hastalıklar
karşısında devlet ve toplumun soruna nasıl yaklaşıldığının ortaya
konulmasıdır. Zira tarih boyunca insan topluluklarının yaşamları daha
sonraki nesiller için önemli bir tecrübe alanı olmuştur. Ancak Memlûklar
döneminde daha önce yaşanan birçok salgın hastalık ve kıtlıklara rağmen
incelediğimiz bu dönemde gerekli derslerin çıkarılmadığı anlaşılmaktadır.
Barsbay döneminden sonra da Memlûk devletinde bu gibi olaylar karşısında
alınan tedbirler ve uygulanan yöntemlerde bir değişiklik olmadığı ve bunun
devletin yıkılışına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
ARIK Feda Şamil, “Selçuklular Zamanında Anadolu’da Veba Salgınları”,
DTCF T.A.D., C.XV, Sayı, 26 (1990-1991), s.27-57
ARTUK, İbrahim, “Fels” Diyanet İslâm Ansiklopedisi (DİA), C.XII, s.309-310.
AŞUR, Said Abdulfettah, Müctemaü’l-Mısrî Fî Asrı Selatini’l-Memalik, el-
Matbaatü’l-İslâmiyetü’l- Hadise, Kahire 1992.
___________, el-Asrü-l-Memalikî Mısr ve’ş- Şam, Darü’n- Nahdari’l-
Arabiyye, Kahire 1976.
AYALON, David Neustadt, “ The Plague and its Effect upon the Memlûk
Army”, Journal of the Royal Asiatic Society (URAS), 1946, s.66-73.
EL-AYNÎ, Bedreddin Mahmud b. Ahmed, Ikdu’l-Cuman Fi Tarih Ehli’z-
Zeman, Topkapı Sarayı Müzesi, III. Ahmet Kütüphanesi, No: 2911/19, İstanbul.
EL- BELAZURİ, Fütühü’l-Büldan, ( Çev: Mustafa Fayda), Ankara 1987.
EL- BİLÎ, Muhammed Berekat, el-Ezmatû’l-İktisadîye ve’l-Evbiye fi Mısri’l-
İslâmiyye, Matbaa Camiatü’l- Kahire, Kahire 1986.
EL- BUŞÎ, Muhammed Abdülhamid, el-İslâm ve’t-Tıb, Kahire 1965.
ÇETİN Atlan, “Memlûklar Devrinde Karimi Tüccarları” AÜDTCF Tarih
AraştırmalarıDergisi, XXII/35, (2004) s.71–87.
DOLS, Michael W, The Black Death In The Mıddle East, Princeton University
Press, Princeton, New Jersey 1977.
___________, “The Second Plague Pandemic and Its Recurrences in the
Middle East 1347–1894”, Journal of the Economic and Social History of The
Orient, 22, s.162–189.
60 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
EMİN, Muhammed Muhammed, Evkaf ve Hayatü’l-İçtimaiye Fî Mısr, H.648–
923/M.1250–1517, Darü’n-Nehzatü’l- Arabiye, Kahire 1980.
el-ENSARÎ. ZEKERİYA, Tuhfetü’r-Ragibin fî Beyani Emrü’t-Tavain, Mahdut,
Darü’l-Kütübü’l- Mısriyye, 20732 B.
FLİNN M.W, “Avrupa ve Akdeniz Ülkelerinde Veba”, ( Çev: Nemciye Alpay),
Tarih ve Toplum, S.39, Mart 1987, s.25–30.
GANİM, Hamid Zeyyan, el-Ezmatu’l- İktisadîye ve Evbiye fi Mısr Asrı
Selatin’l- Memalik, Mektebetü’l- Alemiyye, Kahire 1976.
GÖKHAN, İlyas, 13. ve 14. Yüzyıllarda Mısır ve Suriye’de Vebalar, Krizler ve
Kıtlıklar, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Elazığ 1998.
HINZ, Walter, İslâmda Ölçü Sistemleri,( Çev: Acar Sevim), Marmara
Üniversitesi Yayını, İstanbul 1990.
HOCA SADETTİN EFENDİ, Tacü’t-Tevarih, (Haz. İsmet Parmaksızoğlu)
C.II, Kültür Bakanlığı Yayını, Eskişehir 1992.
HOLT P.M., Haçlılar Çağı, ( Çev. Özden Arıkan), Tarih Vakfı Yurt Yayınları,
İstanbul 1999.
İBNÜ’L- ESİR, İslam Tarihi ( El- Kamil Fi’t- Tarih) C.X (Çev: Abdülkerim
Özaydın),1991, C.XII, ( Çev: Ahmet Ağırakça- Abdülkerim Özaydın ), Bahar
Yayınları, İstanbul 1987.
İBN HACERÜ’L- ASKALANÎ, İnbâü’l-Gumr bi-Ebnâi’l-Umr,
(Neşr:Abdülvahab el- Buharî), C.VIII, IX , Darü’l- Kütübi’l- İlmiye, Beyrut 1986.
___________, Bezlü’l-Mâun Fî Fadli’t-Tâûn, ( Tahkik: Ahmet A’sam
Abdülkadir el- Katib), Darü’l- Asımeye el- Memleketü’l- Arabiye es- Suudiyye,
Riyad H.1411.
İBN İYAS, Beda’ıuz-Zuhur, Matba Şa’b, Kahire1960. ( Muhtasar)
___________, Beda’ıuz-Zuhur, Bi’l- Matbaatü’l-Kebiriye, Bulak - Kahire
H.1311.
İBNÜ’L- KESİR, el-Bidaye ve’n-Nihaye ( Çev: Mehmet Keskin), C.VII,
İstanbul 1995.
İBN MEMMATÎ, Kitabu Kavanîni’d-Devanîn, (Tahkik: el- Emir Ömer Tosun),
Mektebetü’l- Medboli, Kahire 1991.
İBN TAGRİBİRDÎ, en-Nücumü’z-Zahire fi Mülüki Mısr ve’l-Kahire,( Neşr:
Muhammed Hüseyin Şemseddin), C.XIII; XIV, Beyrut 1992.
___________, Havadisü’d-Duhur mada’l-Eyyamü’s-Şühûr, C.I, ( 845–856 )
(Editör: William Popper), California 1930.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 61
KALKAŞANDÎ, Ebu’l- Abbas Ahmet b. Ali, Subhu’l-A’şa Fi Sına’ti’l- İnşa,
(Neşr: M. H. Şemseddin), C.III Beyrut 1987.
KANAT, Cüneyt, “Makrîzî’nin Kitâb es-Sulûk’undaki Osmanlılar İle İlgili
Kayıtlar” Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, IV, İzmir, 2000, s.225-256.
KASIM, Abduh Kasım, en-Nil ve’l-Müctemaü’l-Mısri Fi Asrı Selatini’l-
Memalik, Darü’l-Maarif, Kahire 1978.
KASIMOĞLU Ömer, “Veba” İnfeksiyon Hastalıkları”, (Dzl. E.T. Çetin), III.
Baskı, İstanbul 1979.
KÂŞİF, Seyide İsmail, Mısr Fi Asrı Ihşidiyyîn, Kahire 1950.
KAVAKÇI, Yusuf Ziya, Hisbe Teşkilatı, Bir İslam Hukuk ve Tarih Müessesesi
Olarak Kuruluş ve Gelişmesi, İstanbul 1973.
KOPRAMAN, Kazım Yaşar,” Mısır Memlükleri (1250–1517)” Doğuştan
Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Çağ Yayınları, C.VI, İstanbul 1987.
___________, “al-Malik al-Mu’ayyad Şayh al-Mahmudî Devrinde (1412–
1421) Mısır’ın Malî ve İktisadî Durumuna Umumî Bir Bakış” İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı,10–11, Sene 1979–80, İstanbul
1981, s.153–176.
___________, Mısır Memlükleri Tarihi, Şeyh Müeyyed Mahmut Dönemi,
1413–1422, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1988.
KORTANTAMER, Samira “Memlûk Tarihçiliğine Genel bir Bakış” Ege
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, C.I, İzmir 1983, ss.31–
35
___________, “Memlûk Tarihçiliğinde Bir Üslup Unsuru: El- Acaib ve’l-
Garaib”, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih İncelemeleri Dergisi, C.IX,
İzmir 1994, s.69-87.
KRAMER J. H., “Nil”, İA, C.VI, s.276-282
LAPİDUS, Ira Marvin, Müslim Cities in the Later Middle Ages, Harvard
University Pres, Cabridge Massachusette 1967.
LOPEZ, Robert, Harry Mıskımın, Abraham Udovitch, “England to Egypt,
1350–1500: Long – Term Trends and Long - Distance Trade”, Studies in the
Economic History of the Middle East, School of oriental and African Studies
University of London, 1978, ss.93–128.
el- MAKRÎZÎ, Takiyeddin Ahmet, Kitabü’s-Sülûk li-Ma’rifet Düveli’l-Mülûk,
C. IV ( Neşr :Said Abdülfettah Aşûr), Kahire 1973.
___________, Kitabû İgasetü’l-Ümme bi Keşfî’l-Gumme ( Neşr. M.M. Ziyade-
Cemaleddin Muhammed eş-Şeyyal ), Kahire 1940.
62 İlyas GÖKHAN, Barsbay Döneminde Mısır’da Beşerî Olayların ve Doğal Felaketlerin …
___________, Kitabü’l-Mevaiz ve’l-İtibar fî Zikri’l-Hıtat ve’l-Asar, C.I, Beyrut
trhsz.
___________, “el-Nukûd el-Kadime ve’l-İslâmiye” ( Türkçeye çeviren ve
notlar ekleyen İbrahim Artuk), Belleten, C.XVII, Sayı,67, Ankara 1953, s. 367–391.
MENEMENLİ, N, “Veba” Türk Ansiklopedisi, C.XXXIII, MEB Yayını,
Ankara 1984, s.272.
NECİDÎ, Muhammed b.Muhammed b. Ali, en-Nizamü’n-Nakda’l-Memlûkî,
1250-1517, Mektebetü’l- Abîkan, Riyad 1993.
NEİLL William H.Mc, Plagues and Peoples, Basıl Blackwell, Oxford 1977.
ONUL Melahat, Sistematik İnfeksiyon Hastalıkları, II. Baskı, Ankara 1983.
ONUL, Behiç İnfeksiyon Hastalıkları, Ankara 1953
ORUC BEY, Oruç Beğ Tarihi, (Baskıya Hazırlayan: Nihal Atsız), Tercüman
1001 Temel Eser.
ÖZDEMİR, Hikmet, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914–1918, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara 2005.
PANZAC, Daniel, Osmanlı İmparatorluğunda Veba (1700–1850), (Çev. Serap
Yılmaz), İstanbul 1997.
POOLE, Stanley Lane, M.A. Litt. D, A History Of Egypt in the Middle Ages,
Press of Second , London 1914.
SAHİH-İ BUHARÎ, C.XII, ( Tercüme: Mehmet Sofuoğlu), İstanbul, 1988.
SAHİLLİOĞLU Halil. “ Dirhem” Diyanet İslâm Ansiklopedisi, C.IX, s.369–
371.
___________, “ Dinar” Diyanet İslâm Ansiklopedisi, C.IX, s.352–355.
SUYUTÎ, Celaleddin, Hüsnü’l-Muhadara fi Ahbari Mısr ve’l-Kahire,
Matbaatü’l-Mevsu’at, Mısır Trhz.
TEKİNDAĞ, Şehabeddin, “Memlûk Sultanlığı Tarihine Toplu Bir Bakış”,
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.25, İstanbul Mart 1971,
s.1–38.
___________, “XIV. Asrın sonunda Memluk Ordusu” İstanbul Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Tarih Dergisi, İstanbul Eylül, 1960, C.XI, Sayı 15, s.85–94.
TUNCER A., Toplum Sağlığında Enfeksiyon Hastalıkları ve Korunma,
II.Baskı, Ankara 1983
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı “XV. Yüzyılın İlk Yarısı İle XVI. Yüzyılın
Başlarında Memlûk Sultanlarının Yanına İltica Etmiş Olan Osmanlı Hanedanına
Mensup Şehzadeler” Belleten, C.XVII, Ankara Ekim 1953, Sayı, 68, s.519–535.
Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: V, Sayı:1, Elazığ, 2007 63
ÜLGEN, Hilmi Ziya, Darlık Buhranları ve İslâm İktisat Siyaseti, Mayaş
Yayınları, Ankara 1984
“Veba” Meydan Larousse, C.XII, s.551.
”Veba” Ana Britannica, C.XXI, s.553.
“Veba” Büyük Larousse, C.XXIII, s.121.
ZAHİRÎ Halil b. Şahin, ez-Zubdetü Keşfü’l-Memalik, (Neşr: Paul Ravaisse)
Paris 1894.
top related