15 klasİklerİmİz ix - tasavvufdergisi.net...di'ye sunmuş ve onun takdirini kazanmıştır....
TRANSCRIPT
tasavvuf· İlrrli ve Akademik Araştırma Dergisi
Ankara 2004
Klasikle rimiz/Xl ('Avarifü~l-Ma (arif, Ebu Hafs Şihabuddin
Ömer es -Sühreverdi (539/ 1144-632/ 1234)
Ethem CEBECİOGLU
Prof. Dr., Ankara ü . ilahiyat Fakültesi
Özet [Ethem Cebecioğlu, "Avarifli'l-Ma'arif', Tasawuf itmf ve Akademik
Araştırma Dergisi, Ankara 2004, Yıl 5, S. 12, ss. 239-2641 Makalemizde yazarın hayatı hakkında kısaca bilgi verdikten sonra
eserlerinin bir listesini verdik. Bu eserlerin kütüphanelerdeki yerlerini göstererek eserleri hakkında kısaca bilgi verdik.
Daha sonra Şeyhu'ş-ŞüyOh lakabıyla tanınan Suhreverdl'nin Avarif adlı eser tanıtmaya çalıştık. Eseıin tasawufi düşüncede meydana getirdiği yeniliklere işaret ettik. Özellikle tarikatleşme ve tasavvufi düşüncenin müesseseleşmesinde oynadığı büyük role dikkat çektik. Yazıldıktan bu yana eser hakkı nda gerçekleştirilmiş bulunan çalışmaları kronolojik bir sıra içinde verdik. Son olarak da eserin, yazılma sebebini ve tasavvufi eserler içindeki yerini, açıklamaya çalıştık. Eserin kaynaklanru ve daha sonraki eserIere tesirlerini izah ederek makalemizi tamamladık.
Tasavvuf bin yılı aşkın çok yönlü engin bir birikime sahiptir. Prof. Fazlurrah
ınan'ın da açık yüreklilikle ifade ettiği gibi, tefsir, hadis, fıkıh ve kelam gibi do
nuklaşmış bilimiere karşılık , çağımızda İslam'ın son çıkış kapısı ve yumuşak kar
nı, tasavvuftur.
Tasavvufu İslam'ın fikri donukluğundan kurtuluş çaresi kılaQilmek için, hiç
şüphesiz, onun kaynaklarının ortaya çıkanlmasına ve dilinin aniaşılmasına ihti
yaç vardır. Süleymaniye kütüphanesindeki el yazmaJannın yüzde altmıştan faz
lasının sırf rasavvufa ait olması, onun, her asırda diğer isHiml ilimler yanında par
lak ve canlı bir yapıya sahip bulunduğunu gösterir. Bütün bu kültür mirasunız,
ulu oıta na ehil ellerle yalan yanlış değil, alanın gerçek mütehassıslarınca çok
yönlü olarak günümüze raşınmayı bekliyor. İşte bunun için biz, tasavvufun ima-
240 tasavvuf
mı sayılan bir numaralı uzmanlarınca kaleme alınmış kaynak eserleri ilk elden ülkemiz aydınlarına tanıtmayı kaçınılmaz bir görev olarak görüyoruz.
Bunlar arasında h. VI ve VII. yüzyıllarda yaşamış Ebu Hafs Şihabuddin Ömer es-Sühreverdi, Avarifü'I-Ma 'iırifadlı ölmez eseriyle ilk sırada yerini alır.
Sühreverdlyye tarikatının kurucusu, Hz. Ebu Bekir (r.) neslinclen o lan Ömer es-Sühreverdl, asırlarca İslam toplumlannın zihin ve kalp dünyasına ışık tutan klasikleşmiş Ava,·ifü. 'l-Ma 'arif adlı eserindeki irfanl katkılarıyla, tasawuf tarihinin önemli kilometre taşlarından b.iridir.
Şimdi onu, eserlerini ve Avarifini çeşitli yönleriyle tanımaya çalışalım.
ı. Ebu .Hafs Şihabüddin Öme r es-Sührevercfi'nin Hayatı ve Eserleri
A. Hayatı
Ömer es-Sühreverdl Zendn'ın Sühreverd kısabasında 539/1145'te dünyaya gelmiştir. ' Babasının adı Muhammed'dir. Soyu Hz. Ebu Bekir (r.)'e kadar ulaşır. Şöyle ki: Ömer b. Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. Abdullah AmmOye b. Sa' d b. el-Huseyn b. el-Kasım b. Alkame b. en-Nadr b Muaz b. Abdurrahman b. el-Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddtk (r./
Şihabuddin-i Sühreverdl, Şeyhu'I-İsliim , Şeyhu'ş-ŞuyOh lakablarıyla tanınmış
tır. Künyesi Ebü Abdullah ve Ebu Hafs'tır. Hz. Ebu Bekir (r.) neslinden geldiği için el-Bekrl, el-Kureşl ve et-Teymi gibi nisbelerle anılır. 3
Efiakl Decle'ye göre Hz. Ebu Bekir (r.) neslinden gelmesi münasebetiyle Sühreverdl, Mevlana Celaleddin-i Rüml (ö. 1273) ile akrabadır.J
Sührevercll'nin ailesi ilmiye sınıfındandı. Bu aileden pek çok tanınmış alim ve süfi zuhur etmiş o lup bazıları şunlardır:
1. Amcası, Nehcü 's-Sülı1k adlı siyasi etik konusunda kıymettar eserin sahibi Ebu'n-Necib Ziyaueldin Abdulkahir es-Sühreverdl.
2. Babası Ebu Cafer Muhammed es-Sühreverdi. 3. Büyük dedesi Abdullah b. Sa'd AmmGye.5
Uç fikirlerinden dolayı 585/ 1190'da Haleb'de idam edilen Sühreverdl-i Maktu! olarak tanınmış Yahya b. Habeş es-Sühreverdl (548/1154-585/ 1190) ile nisbe benzerliği dışında her hangi bir akrabalığı yoktur.•
ı ei-Münzlrl, et-Tekmi/e ll-Vejeyc1ri 'rı-Nakale, Beyrm 1981, c ll l. ss. 380-1
2 İbn Hall ik<1n. Vejeyatü "I-A 'yiiu, BeynH I9n, s. 204, 446; Sübkl , Tafx.ıkdtü'ş-Şafiiyycti'I·Kübıii,
Mısır trs. c .VIII, s . 338.
3 ez-Zehebi, Siyeru A 'famii'ıı-Nabelt1, Beynıt 1985. c. XXII, s. 374; İbn Hallikan, Ve(eytit, c. III ,
s-~. 204-5. 4 Etlfıki, Mcnakibü ·t-Artjin, nşr. Tahsin Yazıcı, Ankara 1947, c. ı, s . 45.
5 ez-Zehebi, Tarihu "l-islam, c. X, ss. 97·8.
6 Corbin, Henri, La Philosophic Shahabaddirı SobrawardiMaqtul, Paris 1935, s . 21.
ethem cebedoğlu/"avarifü'l-ma'a.rif' 241
Herşeyden önce Ömer es-Sühreverdi'nin doksan yıllık uzun ömründe, altı
Abbasl halifesinin saltanatını görmüştür: 1. Muktefi li-Emrillah (530/1135-555/ 1160), 2. el-Müstencid Billah (555/1160), 3. el-Musta'zl Billah (566/1170-
575/1179), 4. en-Nasır li-Dlnillah (575/1179-622/1125), 5. ez-Zahir Billah
(622/1225-623/ 1226), 6. ei-Mustansır Billah (623/1226-640/1243).7
Yine bu dönemde doğudan Moğol istilası ve barıdan da Haçlı saldırılarıyla,
İslam dünyası büyük tehditlere maruz kalmışt ı. Ayrıca sosyo-politik hareketlili
ğin en üst seviyede seyr ettiği bu zaman diliminde, Abdulkadir-i Geylani (561/1160), Ahmed er-Rini! (578/ 1182), Necmedin-i Kübra (618/ 1221), Muhyid
clin İbnü'l-Arabl (638/1240) ve Feridüclclin-i Artar (632/1235) gibi tasavvufun pek çok abiele şahsiyetlerinin yetiştiğini görürüz.
Ömer Sühreverdi, on altı. yaşına kadar meınleketi Zendin'ın Sühreverd kasa
basında ilk tahsilini yaptı. Altı aylık iken babasının vefat ettiği göz önünde tutu
lursa, onun bu dönemdeki tahsilini amcası Ebu'n-Nedb es-Sühreverdl veya bazı yakınlarından aldığı düşünülebilir.
Ebu'n-Necib es-Sühreverdi, yeğeni Ömer es-Sühreverdl'yi on altı yaşında iken
yüksek tahsil için Bağdat'a götürür. Orada Nizamiye'de tedris ile meşgul olan
Ebu'n-Necib bir süre sonra Şam ve Küdüs'e gider. Or:.ıdan dönüşte Bağciaci'da ken
di medrese ve zaviyesinde ders vermeye başlar. O sırada bir yandan yeğeni Ömer
es-Sührevercli'nin ve diğer talebelerinin tahsiliyle meşgul olurken, diğer yandan
Bağdad'ın ünlü Hanbeli süfisi Abdulkadir-i Geylani ile görüşmeler yapar. Ömer es
Sühreverdl yirmi dört yaşıncL1, amcası Ebu'n-Necib'i kaybeder (563/1168).8
Ömer es-Sühreverdl''nin hayat boyu ders okuduğu hocalan şunlardır: Ebu'IKasun b. Fadlan (ö. 565/1169), Ebu'I-Muzaffer Hibetullah eş-Şibll (ö. 563/ 1167),
Ebu'l-Feth İbnü'I-Batti (ö. 564/ 1168), Ma'mer b. el- Fiihir (564/ 1168), Ebu Zür'a
el-Makdisl (ö. 566/1170), Ebu'l-Fütüh et-Ta! (555/ 1160), Abdulkadir-i Geylani
(ö. 567/1165). Sühreverdi'nin hocalarından aldığı dersler de şöyledir: Tasavvuf,
Kelarn. Fıkıh, Tefsir, Hadis. Rivayerlere bakılırsa, Sühreverdl bu ilimler arasında
özellikle Hadis alanında [ebahhur ettiği görülür.9
Sühreverdl ilim tahsili.nden sonra, Bağdat'tan ayrılır Basra'ya gider. Orada Ebu Muhammed Abde'l-Basri (499/1105-572/ 1176)'nin sohbetlerinde bulunur.'0 Da
ha sonra Ebu's-Suud el-Bağciadi ile görüşür. Bir süre ilm-i kelamla meşgul olur."
7 Sülıreverdi, Avar[fü'I-Ma.'ar·[(. çev. H. Kamil Yılmaz-İrfan Gündüz, istanbul1990 (Giriş), s. IX.
8 ez-Zeheb'l, el-lberjf Haberi men Gaber, Beyrut l985. c. IV, s. 181; Sübki, Tabakiit, c. Vll. ss.
173-4. 9 Zehebl, A 'liim. c. XX. s. 420, 481-7; Kaıip Çelebi, Keşfil 'z-Zünun, c. ı, s. 56; Cami, Nefahat, La
mil Çelebi, istanbul 1289, s . 472.
10 Cami, N(!(ahat. s . 527.
ll Hoca:dde, HadU~atü 'l-evliya. ss. 27-8.
242 tasavvuf
Sühreverdl bütün bunlardan sonra Gazall'nin Şam'da Umeyye Cami' inde_ uzlete çekildiği gibi insanlardan nzaklaşır. Manevi olgunluğa erdikten sonra, amcasının Dicle kıyısındaki medrese ve tekkesinde derslere ve vaazlara başlar. Etrafında büyük bir müntesip halkası oluşur. ı ı
Bağciaci'da 'Makber Mahallesi'ndeki toprak minberinde uzun yıllar va'z u nasihatta bulunur.·~
Onun bu zaman zarfında halife Nasır li-Dinillah ile irtibata geçtiği görülür. Fütüvvet teşkilatının kurucusu olan bu halife, hadis rivayet edecek kadar ilmi olgunluğa sahiptir.'' N asır, Sühreverdl'ye derin saygı duymakta, her işte ona danış
makta, onun fikrine itibar etmekte ve duasını almaktadır. 1s Ayrıca Halife Nasır, onun için bir tekke inşa ettirir.'6
Güvenilir kaynaklar, onun Sühreverdi'ye intisap ettiğini ve onunla Bağciaci Merzebaniye Tekkesinele özel o larak görüştüğünü kaydeder. "
Halife, Sülu-everdl'yi Bağciaci'daki tekkelerin nikap mürşidi olarak kabul ederek, ona 'Şeyhu'ş-Şüyfıh', 'Şeyhü'l-İslam' ve 'Şeyhü'I-Irak' unvaniarını verir.'~
HalifeNasır li-Dinillah, devrio siyasi çalkantıları içinde, gerek sulh, gerekse hakimiyetini sağlamak üzere, civar bölge yöneticileri ile sürekli diplomatik irtibat halindeydi. İşte bu noktada halifenin Sühreverdi'yi, sefaret göreviyle sık sık çeşitli yerlere gönderdiği görülür.
Sühreverdl Şam'daki Eyyubi Sultan larından Melik Eşref e birkaç defa elçi olarak gönderilmiştir. 1217'cle Harezm Sultanı kalabalık bir ordu ile Bağdad'ı almak üzere yola çıktığında, Halife Nasır onu durdunnak üzere Sühreverdl'yi elçi olarak gönderir. Ne kadar uğraşsa da Sühreverdl Harezm Sultanını ikna edemez.
Ancak Bağdad'ı almaya kararlı bu orduyu semavi bir felaket durdurur: Şiddetli soğuk ve kar yağışı. 19
Onun bu siyasi kişiliğinin teşekkülünde, amcası Ebu'n-Necib es-Sührever
cli'nin büyük rolü olduğu muhakkaktır. Ebu'n-Necib, sulranlarla temas halinde bir süfi idi ve onları uyarmak üzere çok kıymetli bir eser telif etmişti : Nehcü 's-Sü
luk. O, bu eserinde tıpkı Farabi'nin ei-Medinetü'I-Fazıla'sındaki gibi, ideal bir devletin ve yöneticilerinin nasıl olması gerektiğini ele almış, siyasi ahlak konularında tavsiyelerde bulunmuştur.
12 Zehebi, Tarih. c. IV, s. 97; Sül)ki. Tabakat, c. VII I, s. 340.
13 İbn Tağriberdi, en-Nücı?.mü'z-Ziihire. Kalıire 1375, c. VI , s. 285.
14 Zehebi, A'lam, c . XXII , s. 197.
15 Sübki, age., c. vııı , s . 339. 16 lzzüddin Ali ei-Kfiş1, Mısbahu '1-Hidaye, Ta hran 1323, s . 23.
ı 7 ei-Mün<.iri, et-Tekmile li-vf?f(!ytiti 'n-rıakale, c. Ili, s. 380. Ayrıca bk. Sühreverdi, Avaı'if, çev. H. Kamil Yılmaz-İrfan Gündüz, (Giriş), s. XVII.
18 Sübk1, age., c . VII , s. 339.
19 Zehebi, age., c. XXll , s. 195. 233.
eıhem cebecioğlu/ "avarifü '/-ma 'arif' 243
Sühreverdl, Bağdat halifesinin bir mektubu ve itimadnamesini, yetmiş sekiz gibi ileri bir yaşm olmasına rağmen Konya'ya Alaeddin Keyktıbad'a götürmüş, yolda Malatya'ya uğrayarak orada Mirsddü 'l-İbad yazarı ünlü sOfi Necmüddin Da ye ile görüşmüştür. Hana bu görüşmede Necmüddin Daye, eserini Sühreverdi'ye sunmuş ve onun takdirini kazanmıştır. 2" Konya'ya giden Sühreverdi orada Alaaddin Keykubad'la görüştükten sonra, Mevlana'nın babası Sultanu'l-Ulema ile bir araya gelir, onunla sohbetler yapar. 2' Bu sohbet ve buluşmalarda Mevlana'nın bulunduğu hususu kesindir.
Bu seyahatlerinde Sühreverdl'nin Hicaz'a gittiği, sık sık hac yaptığı da kaydedilir. Meşhur sOfi İbni.i'l Farıd ile Mekke'de görüşen Sühreverdi. onun iki oğluna
hırka giydirir. Aynı sene, Mısır'lı Ziyaeeldin İsa b. Yahta ei-Ensari es-Sebti de Mekke'de Sühreverdl tarafından hırka ilbasına nail olur. ız
Vefauna az bir zaman kala gözlerini kaybeden Sühreverdi, ınanevi görevlerini ihmale uğratmadan sürdürür. Doksan yaşında 1 Muharrem 632/ 26 Kasım 1234 tarihinde vefat eder. Kalabalık bir ceınaatle cenaze namazı kılınır. Verdiyye'deki tekkesinde defnedilir.2~
Rivayere göre çok cömert olan Sühreverdi, eline geçeni fakir fukaraya dağıttığı için vefat ettiğinde onu kefenlemek üzere bir bez parçası bulmakta sıkmtı çekilmişti.24
Sühreverdi, ,pek çok ilim adamı yetiştirmiştir. Ondan hadis dinleyip, fıkıh tah-sil edip icazer alanlardan tespit edilenleı: şunlardır.
1. Muhammed b. Said el-Ma'lul (ö. 633/1236) 2. İbn Nokta (ö·. 629/1232) 3. Zekiyytiddin Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Birzall el-İşbill (ö.
632/1234) 4. İbnNeccar(ö. 643/1245) 5. Şihabuddin Ebu'I-Mehamid İsmail b. Hamid ei-Ensarl el-Hazrecl (ö.
653/1255) 6. Ebu'I-Ganaim b. Allarn (ö. 630/ 1233) 7. Ebu'I-Abbas ei-Eberkuhl 8. Hafız Zeyneddin (İmamı Nevevi'nin hocası) 9. Münziri (et-Terğfb ve't-terhib sahibi) 10. Fahr b. Asakir ll. eş-Şems eş-Şirazl 12. el-KM! el-Hanbell
20 Necmüddin Da ye, Mirsad (takdim), Tahr.ın 1365, ss. 22-3.
21 Ellaki, Mentlkibü 'I-Arifirı, c. ı , s. 45.
22 Zehebi, A 'lam, c. XXII, s. 377.
23 Tarih u '/-Islam, c. IV, s. 98. 24 Siihk'i, Tabaka.ı, c. vın, s. 340.
244 tcısavvuf
13. Ebu'I-Abbas el-Vasit! (ö. 694/ 1295)
14. Ebu'l-Mehamid ez-Zencani (ö. 674/ 1275)
15. Ebu'I-Faeli el-Hılatl (ö. 675/1276)
16. Sa'd b. Muzaffer e i-Mutahher (ö. 637/ 1239)
17. İbn .Meymun e l-Kaysi (ö. 686/ 1287)
Ayrıca Sühreverdl'nin kendisine intisap ile kemalat makamlarını ibraz etmiş
çok sayıda müridi ve halifesi varclır. Onlar da şunlardır:
1. Ebu Ca'fer Muhammed b. Ömer es-Sühreverdi (oğlu) (ö. 655/1257)
2. Bahauddin Zekeriyya el-Multanl (ö. 661/1262)
3. Necibuddin Ali b. Buzguş eş-Şirazi (ö. 678/ 1279)
4. Kemaledelin-i Isfahani (ö. 635/ 1237)
5. Izzuddin b. Abdusselam (ö . 660/ 1262)
6. Sadi-i Şir-azl (ö. 691/ 1292)2;
B. Eserleri Sühreverdl'nin İslam Kültürüne yetiştirdiği talebeleriyle olduğu gibi kaleme
aldığı eserleriyle de geniş ölçüde katkıda bulunduğu görülür. Şimdi kısaca eser
lerini ve bu eserlerin bulunduğu kütüphane adreslerini verelim.
1. Avarifü 'l-Ma 'ari/ Tasavvuf ve inceliklerine dair, makalemizin de konusu
olan klasikleşmiş abiele bir eserdir.
a. Süleymaniye, Lala İsmail Paşa,180 .By b. Süleymaniye, Ayasofya, 1963
c. Süleymaniye, Nafiz Paşa , 428/ 1 de kayıtlıdır.
2. Nuğbetü '/-Beyan fi Tefsiri'l-Kur'an: İşari bir tefsirdir.
a. Süleymaniye , H . Beşir Ağa (Eyüp) 24 no da kayıtlıdır.
Ayr. bk. Vefayatü '!-Ayan, c. Vll, s. 323; Keşfü. 'z-Zünun, c. I s. 251 .
Bu tefsirin, başından Tevbe suresine kadar tahkiki yapılmıştır. Yaşar Düzen
li, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü , Danışınan Doç.Dr. İsmail Ka.
raçam, Doktora, 1994. (85 sayfa) YÖK Tez Merkezi, no: 36437.
3. Reşfıi 'n-Nasayihi'l-İmaniyye ve Keşfu 'I-Fedaythi 'l- Yunaniyye: Yunan fel
sefesine ve onu benimseyen İslam felsefecilerine karşı şeriatı savunmak üzere
yazılmış tenkid!-tahlili bir eserdir. 15 bölümden oluşur. Muinuddin Mualliın ese
ri şerh etmiştir.
a. Süleymaniye, Esad Efendi, 3527/ 6. (120-160 varaklar arası.)
b. Süleymaniye, Köprülü Kütüphanesi 728 no. da,
c. Bursa,Ulucami, Tas 95 no da kayıtlıdır.
d . Eser ayrıca , Reşfü 'n-Nesayihi'l-İman~yye fi Keşfi'l-Fedayihi'I-Burhan~yye adıyla , Milli Kütüphaneele de vardır. Mikrofilm no. 1994, c . 551. (Osınanlıca)
25 Sühreverdl. Avari:{; çev. H. Kamil Yılnıa:t.-İrfan G ündOz (Giriş), ss. XXII-XXVI.
et hem cebecioğlu/ "avar{/ü ·ı-ma'arif" 245
4. Jrşadü 'l-Mürfdfn ve Mecdü 't-Talibfn: Tasavvuf ve edepleriyle ilgili bir eser.
a. Süleymaniye,Crh. 1084/1.
b. Milli Kütüphane, Yer. 2000. AD 10327.
Ayr. b k. izahü '1-Meknun, c. 1, s. 63. Eseri, .M. Emin Fidan Türkçeye tercüme etmiştir. Hacegan Yay. İst . 2000.
5. /'iamü 'l-Hüda ve 'Akfdetü Erhah-i Ehli't-Tüka: Tasavvuf ve kelama dair bir eserdir.
a. Süleymaniye, Aşir Efendi, 416/10 (172-190 varaklar arası..
b. Süleymaniye, Nafiz Paşa, 428/ 2.
c. Süleymaniye, Bağdatlı Vehbi Ef, 2023/ 10. d. Süleymaniye, Murat Buhari, 210/2. e. Süleymaniye, Nafiz Paşa, 770.
6. er-Rahikü.'l-Mabtum li Zevki'l- 'Ukali ve'!- Fühunı: İlahi sırlara dair bir eser. a. Süleymaniye, H. Mahmud Efendi, 2682/ 1 (31 varak). b. Süleymaniye, Halet Efendi, 814/8
c. Süleymaniye, Şehid Ali Paşa, 1377/3
d. Beyazid, Veliyyüddin Efendi, 1821.
Ayr. bk. Hediyyetü'l- Arifin, s. 786.
Osman Yahya bu eserin İbn Arabi'ye ait olduğunu söyler. Biz bu görüşe ka-
tılmıyoruz. Kitab-ı Şinasi-i lbni Arahi, Fransa, 591. 7. Risaletü's-Seyr ve't-Tayr: Tecelli, seyr, tayr ve silluka dair bir eserdir. a. Süleymaniye, Hamidiye, 1447/66
b. Süleymaniye, Nafiz Paşa, 428/3. Bu nüshanın ismi el-Kelam fi's-Seyri ve't-Tayn'dır. (2 varak)
c. Süleymaniye, Bağdatl ı Vehbi Efendi, 2023/ 9 d. Süleymaniye, Köprülü, 1589
e. Bursa, Ulucami,Tas.65/ S Ayr. bk. Mehdevi, Musannifat-ı İbn Sina, s.177; Fihrist-i Farisi-iMünzevi, s.
758. 8. Vesaya: Suhreverdl''nin müridie rine ve oğluna yaptığı tavsiyeleridir. a. Süleymaniye, İbrahim Efendi, 854/4
b. Süleymaniye, Aşir Efendi, 443/4 c. Süleymaniye, Nafiz Paşa, 428/ 4
d. Süleymaniye, Şehid Ali Paşa, 1396 e. Süleymaniye, Köprülü,329/5
f. Milli Kütüphane,Yz. A. 8225; Yz. A.995/4; Yz.B.217/2; Yz. B. 346/19; Yz. A.
868/14; Yz. A.3069/6A. g. Ankara Üniversitesi, ilahiyat Fakültesi Kütüphanesi, 297.7.
Ayr. bk. Kerbelai, el-Cinan, c. Il, s . 399. Mikro film fihristi, c. I, ss. 527-550, Tahran.
246 ıasawuf
9. Risaletü Cezbi'l-Kulub ila Muvasalati'l-Mahbub: Tasavvfıfi bir eserdir.
a. Süleymaniye, H. Mahmud Efendi, 3122/1 (1-37 varak arası) Eser h. 1328
de Halep'te basılmıştır.
10. Evradu's-Suhreverdi: Suhreverdi"nin tertip ettiği virdleri ihtiva eden bir
mecmua. 110 virdden oluşur. Eser, HalifesiZekeriya Multani tarafındanEvrad-ı
Şeyhu'ş-Şuyuh adıyla, Farsça'ya tercüme edilmiştir.
Bu eser Kenzü'l-İbad fi Şerhi 'I-Evrad adıyla Ali b. Ahmed Guri tarafıt)dan
şerh edilmiştir.Bu şerhin nüshası , ·
a. Süleymaniye, H. Selim Ağa Kütüphanesi, 550/2 (237 varaktır)
b. Süleymaniye, Pertevniyal, 445. de kayıtlıdır. (309 varaktır) Ayr. bk. Fihrist-i Gençbahş, s. 556; Ahval ve Asar-ı Multarıf, ss. 91-5; Keifü'z
Zürıun, s. 1517.
ll. Sünuhu '1-Fütuh bi Zikri 'r-Ruh: Ruh, nefs ,istiğrak, vücud, havatır gibi ko-
nuları ihtiva eden bir eserdir.
Bu eser Risale fis-Süluk olarak da adlandırılır.
a. Süleymaniye, Köprülü, 1605 1 6 b. Süleymaniye, Laleli,1593/3 (71-79 varaklar arası)
Ayr. bk. Keşfü'z-Zürıun, s. 827.
12. el-Esi/e ve't-Ecvibe: Sorulan tasavvufi sorulara verilen cevaplardan oluşur.
a. Mısır, Emane, 1962 no da kayıtlıdır. (35 varaktır.)
Ayr. bk. Milli Kütüphane de Risa/e el-Esi/e ve'l-Ecvibe mine'/- İman adlı bir
eser, Yz. A. 8096/1 de kayıtlıdır.
13. Fütüvvetname: Farsçadır. Fütüvvete dair bir eserdir.
a. Süleymaniye, Ayasofya , K. 2049. bu nüsbanın adı , Kitabü_'l-Fütüvvedir.
(159-181 varaklar arası)
b . Paris Milli Müzesi no: S. P. 1-13. Bu nüshanın ismi Risaletü'I-Fütüvvedir.
Arapça' dır.
c. Murtaza Savvaf ve Henry Corbin tarafından Resait-i Cevanmerdan içinde
neşredilmiştir . İran, 1357 1 1973. 14. Risale fi Gurari '!-Hak ve İstid1·acibim
15. Makamatü'l-Ari.firı
16. Risalefi'l-Fakr
a. Süleymaniye, Esad Efendi, 378715 ( 14-15 varaklar arası.)
Araştırmacı Necib Ma yil Herevi Sühreverdl'nin bu eserlerine şunları da ekler;
17. Edilletü '/- 'İyarı 'ale'l-Burhcm: Arapça olan bu eser, İslam akaidinin sa
vunması ve sapık mezhepterin reddine dairdir.
a . Süleyn-.Jniye, Hamidiye, ll47/12 (131-150 varaklar arası)
Ayr. b k. Keşjü 'z-Zünurı, c. I, s . 50; Mikrofilm Fihristi, c. I, s. 424, Tahran.
ethem cebecioğlu/ "avarifü '/-ma 'ari/'" 247
18. Eçrarü 'l-'Arifin ve Siyerü't-Talibfn: Arapça bir eserdir. Farsça'ya da çev
rilmiştir.
Bk. Tatib-i Nazmu Neşr, Netisl, s. 731.
19. el-Esmaü'I-Erba't1n: Arapça bir eserdir. Bu eseri, Fahreddin Eba'l-Melcl
rim Farsça'ya tercüme etmişti r.
a. Süleymaniye, Yazma Bağışlar, 2773/1 (1-15 varaklar arası)
b. Süleymaniye, Ayasofya, K. 1870 (11 va rak) Bu nüshanın adı, Şerhü '/-Es
maa 'l-Erba 'fn'dir.
Ayr. bk. Keşfü'z-Zünıln, c. I, s . 90.
20. Behcetü'l-Ebrar: Arapça bir eserdir.Abdü'l-Kadir-i Geylani'nin menkabe
lerini muhtevidir. Bk. İzahu'l-Meknün, c. I, s. 199.(İzahü'l-Meknün, Milli Kütüphane Yz.
c.16/1)
21. Hilyetü'n-Nasik: Arapça bir eserdir. Tarih-i Erbil sahibi bu eserden bah-
seder. a. Süleymaniye, Ayasofya, K.U36 (98-121 varaklar arası)
Ayr. bk. Tarih-i Erbil, s. 176; Vefayatü'l-Ayan, c. VII, s. 323.
Menasik adlı bir eser daha vardır ki Hi/yetü 'n -Nasik ile hemen hemen aynı-
dır. B k. Keşfü 'z-Zünün, s. 1832.
22. Risale-i Suhreverdi be Fahri Razi:
a. Süleymaniye, Bağciatlı Vehbi Efendi, 2023/15 (95-96 varaklar arası)
Ayr. bk. Mikrofilm Fihristi, c. I, s . 517, Tahran.
23. Risale fi's-Süluk: Arapça bir eserdir.
a. Süleymaniye, İbrahim Efendi, 870/2 (100-102 varak arası)
b. Süleymaniye, Laleli,1593/4. Bu nüshanın adı Risaletü's-Sülulttur. (71-79
varaklar arası.)
Ayr. bk. Keşfü'z-Zünı1n, s. 872.
24. Şerh-i Rubai-i Şeyh Şihabuddin es-SU.fi:
Bk. Mikrofilm Fihristi, c. I, s. 569, Tahran; Suhancl.n-ı Manzum Ebu Said
Ebu'I-Hayr, s. 151. 25. Kelamü Şihabuddin es-Sühreverdf ve Şerhtthu:
a. Süleymaniye, Ayasofya, K.4792. Nüshanın adı , Muhtasar min Ketarn es
Sübreverdfdir. (799-801 varaklar arası sayfa kenarında.)
Ayr. bk. Mikrofilm Fihristi, c. III, s. 157, Tahran.
26. Kenzü 'l- 'İbô.d fl Şerhi 'l-Evrcld: Arapça'dır. Sühreverdl'ye ait evradın Ali
bin Ahmed Gurl tarafından yapılmış şerhiclir.
a. Süleymaniye, H. Selimağa Kütüphanesi, 550/2 (237 varak)
b. Süleymaniye, Pertevniyal, 445, (309 varak)
Ayr. bk. Keşfü'z-Zünun, s.1517.
248 ıasavvuf
27. e/-Levamiü'I-Gaybiyye: Arapça'dır.
a. Süleymanye, Bağdatlı Vehbi, 2023/31 (185-186 varaklar arası)
b. Süleymaniye, Bağdatlı Vehbi, 2023/16
c. Ulum-i Yezd, no: 630, Tahran.
d. Medis-i Şura-yı İsHimi, no:l26, Tahran.
28. Name-i Suhreverdi be .Kemaleddin ismail-i İsfehani: Arapça'dır.
a. Mukaddime-i Divan- ı İsfehani, Mikrofilm Fihristi, c. I, s. 423, Tahran.
29. Nisbet-i Hırka-ı Suhraverdi
a. Mikrofilm Fihristi, c . I. s. 676,.. Tahran .
30. en-Nikatü'z- Zevkiyve: Arapça'dır. er-Risaletü'ş-Şevkiyyeşeklinde de bili-
nir. Hüsarneddin Yahya Uihici tarafından Farsça'ya çevrilmiştir.
a . Bk. Fiht'isti Nusbaba-yı Hatti, V. Defter. s. 412.
3 ı. Sıfat-ı Halvet ve Adabı
a. Süleymaniye, Ayasofya, K 2117 (175-176 varaklar arası)
b. Mikro film fihristi c. III s . 224 Tahran. Bu nüshanın adı, Adab-ı Halveftir.
32. Meşihatü 'ş-Şeyh Şihabuddirı ömer es-Sühreverdf: Müellifi bilinmemekce-
dir.
a. Keşfü 'z-Züm1n, s. 1697.
33. eJ-Mutekid: Yazara aidiyeti şüphelidir. Cüneyd Şirazi, el-lzarda (s. 7) bu
eseıin, el-Mutekidfi'/-Mıttekidden fark lı olduğunu kaydeder.
34. er-Risaletü 'l- Asımıyye: Yazara aidiyeti şü phelidir, çünkü risalede müelli
fin Maveraünnehre giu.iği belirtilir.
a. Keş(ü'z-Zünun, s. 877.
Bizim tespit ettiklerimiz ise şunlardır:
35. Fsraru'l- Işk: Farsça'dır.
a. Süleymaniye, Ayasofya, K 2052. (12 varak)
36. Putubat
a. Süleymaniye, Şehit AJi Paşa, 1382/1(2-9 varaklar arası)
37. Gud;etü 'l-Gariba
a. Süleymaniye, Reisü'l- Küttab, 451/2 (30-37 varaklar arası)
b. Süleymaniye, Crh. 1834/9 (28. varak)
38. Risale fi ennehü yelzam
a. Süleymaniye, Esad Efendi, 3796/4 (28. varak)
39. Risa/e-i Fadliyye: Farsça'dır.
a. Süleymaniye, Yazma bağışlar, 4345/23 (300. varak) Farsça.
40. Risale fi'l-İrade
a. Süleymaniye, Şehid AJi Paşa, 1393/6 (63-69 varaklar arası)
4 ı. Risale fi 't-TasavvJ!f
et hem cebecioğlu/ "avarija 'l-ma 'arif' 249
a. Süleymaniye, Hamidiye, 1447/18 b . Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Kütüphanesi, 297.7.
42. Taksimü '1-MevcU.diit
a. Süleymaniye, E. Hüsnü Paşa 1230/8 (40-41 varak )
43. Haviisü'l-&ma
a. Süleymaniye, Esad Efendi, 3704/15 (141-142 varak arası) 44. Haviisii. '1-Hur·aj
a. Süleymaniye, Ayasofya , K. 1863 (84-116 varak arası)
Suhreverdi'nlıı, Farsça şiirleri için kaynaklar: a. Hamdullah Mustevfi, Tarihi Guzide, ( Milli Kütüphane, Osmanhca, Mfl.
1994. c. 75, Ankara)
b. Reşldl , Sevanihü'l-Ejkar.
Aynca, Suhreverdi'nin hayatı ve tasavvuf anlayışına' dair; a. ed- Dirasetü'l-İslamiyye , ei-Arabiyye Fakültesinde, Şihabuddin Suhreuer
df, Hayatuhu ve Tasavvufubu adlı Yüksek Lisans çalışması yapılmıştır. Aişe Yusuf Ömer el- Menai, 1985.
b. M. Emin Fidan , Müridliğin Temel Öğretileri adlı Yüksek Lisans çalışmasm
da Sühreverdi'nin hayatı eserleri ve tasavvuf anlayışını incelemiştir. Hacegan, 2000.
II. 'Avilrifü'l-Ma'llrif
A. Avarif'in Yazılış Sebebi Sühreverdl, siyasi açıdan olduğu kadar fikri ve kültürel yönden de çalkantılı
bir dönemde yaşamıştır.
O, kitabının mukaddimesinde önce bu kargaşa içinde süfil erin Allah'ı en iyi tanıyan takva ve veralanyla gerçek kulluğa erebilen kişiler olduğunu söyler ve
onları özetle şu şekilde takdir eder: Arifler dünya ile ilgili menfaatleri değersiz görür ve onların kalpleri, zikir ışığıyla aydınlandığı için iç alemleri hep mele-i
a'laya bağlı o larak korku ve ümidin de ötesine yönelmiştir. Onlar bedenleriyle bu dünyaya ait gibi gözükseler de kalpleriyle kurb fezasında tayeran etmektedirler. Bu durumlarını bilmeyen cahiller, onları yoldan çıkmış samr. Oysa ki onlar
zaman ve mekanın ötesinde arş etrafındaki yüce alemleri seyre dalmışlardır. On~ lar gündüzü açlık susuzlukla, geceyi de hicret ve ibadetle geçirirler. Şehvetleri
ne karşılık namazla teselli bulurlar, Kur'an tilavetinden zevk alırlar. Kalplerindeki ışık yüzlerine yansunıştır. Her zaman Hakk'ı bilen bu arifler, alemde eksik olmazlar. Bunlar, Kur'an ve sünnete tam anlamıyla bağlılıkları sebebiyle İslam'a.
davet ve muuakilere örnek olmakla ikram olunınuşlardır.
250 ıasavvı4
Sühreverdi, onları yaklaşık bu tarzda değerlendirip takdir ettikten sonra kitabın yazılış sebebine şu şekilde temas eder: SGfilerin sıdkına olan inancım, onla
ra olan muhabbetim ve kitap sünnete bağlılıkları, beni onların şerefl i halini yazmaya ve savunmaya yöneltti. Bu kitabımda sGfilerin fikirlerini, dayandıklan ilmi
delillerle açıklamaya çalıştım. Bu şekilde, devrimizde çoğalan sahte sfıfılerin yalan yanlış, nefreteve su-i zanna sebep olan şekle dayalı ruhsuz anlayışlarını gerçek sufilerden ayırdıın.
Sühreverdl bu şekilde hakiki sGfileri sahtelerinden ayırma gerekçesi doğrul
tusunda bu eseri yazınaya başladığmı ifade ederken, ikinci bir sebep olarak da
sufiyye yoluna rağbeti artırmayı zikreder.
B. Avarifiiı Yazma ve Matbu Nüshaları ile Çevirileri ve Avarifle İlgili Yazılar Bir tasavvuf kHisiği olarak Avarif'in çok sayıda nüshaları bulunmaktadır. Şim
di bunları görelim.
ı. Avarifin Yazma Nüshaları Süleymaniye Lala İsmail Paşa/180.By, tarihen en eski Avarif nüshası olup
614/1217'de yani Sühreverdi hayana iken Abdulkeriın b. Mansur tarafından istin
sah edilmiştir. 2. Matbu Avarifler -Beyrut'ta 1966, 1973 müstakil olarak basılan Avarif. -İhyau ulfımi'd-din kenannda Kahire'de 1289'da basılan Avarif. Bu nüsha
1302, 1306 ve 1312'de olmak üzere dört defa neşredilmiştir. -İhya'nın ekinde Beyrut'ta 1983'te neşrolunan Avarıf. -Müstakil olarak Beyrut'ta 1966'da yayınlanan Avarif.
-Yine müstakil olarak Mısır'da 1973'de neşredilen Avarif -Tahkikli üç yazma nüshamn karşılaştırılmasıyla Ezher üstadlarından Abdül-
halim Mahmud ve Mahmud b. eş-Şerif tarafından yapılan Avarif'in ilk cildi 1971'de neşredilmiştir. Bu cild 21. bab (Süfilere Göre Evlilik ve Bekarlık) ile hi
tam bulmaktadır. 3. Avarif Tercümeleri -Avarif'in en eski tercümesi, Farsça'ya Si.ihreverdT'nin vefatından on sene
sonra 642/1244'de Kasım Davud tarafından yapılanıdır. Bu zat, Sühreverdi'nin halifesi Zekeriyya ei-Multan'i'nin müridlerindendir.
-İsmail b. Abdu'l-Mü'min Ebu Mansur Maşade 665/1267'de Farsça'ya yapılan
ikinci bir tercüme. Bu çeviri Kasım Ensari tarafından Tahran'da 1985'de neşredil
miştir.
-Yine izzeddin b. Muhammed b. Ali el-Kaşani'nin kısmen Avarif'i çevirerek,
ethem cebecioğlul"avarifu'l-ma'arij 251
kısmen de telif olmak üzere "Mısbahu'l-Hidaye ve Miftihu'l-kifaye" adıyla Farsça
ya yaptığı üçüncü bir tercüme. Bu çeviri önce 129l'de Haydarabad'da daha sonra
Celaleddin Hümal tarafından 1325'de Tahran'da olmak üzere iki defa basılmıştır.
-Farsça dördüncü bir tercüme de Zahiruddln Abdurrahman b. Ali Buzguş ta
rafından yapılmıştır.
-Hind Sühreverdlleri tarafından Farsçaya defalarca yapılan Avarif çevirileri
nin hiç b-irisi tam değildir.
-Şeyh Sadreddin Cüneyd b. Fadlullah tarafından Farsça ya yapılan bir tercüme
Zeylü'l-Ma'arif fi tercemeti'l-Avarif a_dını taşımaktadır.
-Beşinci Farsça bir terceme, Bil1bud Ali Horasanl tarafından XIII. yy.da Neca
tü 's-Salikfn ünvanıyla yapılmıştır. (Bu tercüme Asitan-ı Ku ds· Khanesi, no:
284'tedir .)
-Altıncı FarS\'a çeviriesi Kemalzade Çelebi tarafından yapılmıştır. (Bkz: Fih
rist-i Parisf-i Münzevf, c. II, s. 1 186)
-Avarif, 863/1458'de Zeyniyye meşayıhından Bigalı Hacı Ahmed b. Seydi tara
fından 2 cild halinde Türkçeye çevirilmiştir. İlk cild 262, ikincisi 255 varaktır. Bu
tercüme, Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi'nde "Genel nr. 4453" de kayıtlıdır. Bu çeviri 918/1512'de 515 büyük varak halinde istinsah edilmiştir.
-Kaynaklara göre, bir Avarif çevirisi de on yedinci yüzyılda Arifi ve Kanil-i
ROm! diye tanınan Ahmed b. Abdullah-ı Bur0sev1 (ö. 1643) tarafından yapılmJş
tır. Bu tercüme Şereji.ı'l-Mülukfi Adaleti ve's-Sulukadını taşımaktadır. Sül., Esad
Efendi, 1 998; Mi lll Kütüphane, mikrotüm, 1994, A. 2064, Osmanlıca Yayun 1961.
-Avarifin son zamanlardaki en başarılı çevirisi, H. Kamil Yılmaz ve İrfan Gün
düz tarafından yapılarak Vefa yayıncılık eliyle 1989'da İstanbul'da basılmışrır.
-Eserin Almanca çevirisi, Richard Gramlich tarafından bazı tashihlerle birlik
te yapılarak 1978'de Wiesbaden'de neşrolunmuştur. Almanca çevirisinin adı şöy
ledir. Die Gaben der Erkenntnisse, (Hartmann, Angelika, "al-Sühreverdi", EI,
new edition, c. IX, Leiden 1977, s. 780) -H. Wieberforce Clarke, Avarif'i, Farsça çevirisini esas alarak İngilizce'ye ter
cüme etmiştir. Bu tercüme 1891'de Londra'da, 1970'te de New York'ta olmak
üzere iki kere neşrolunmuştur·: The Awarifü 'l-Ma 'arif Writıen in the Tbirteenth
Century by Shaikh Shahaheddin Umar.
-Yine Dilaver Selvi tarafından yapılan Türkçe bir çevirisi İstanbul'da 1995'te
neşredilmiştir. Umran yayınları arasında çıkan bu çeviri Avarifü 'l-Ma 'arif (Ger
çek Tasavvuj) adını taşımaktadır.
4. AvarifÜzerine Yazılmış Makaleler, Şerhler, Zeyiller ve Talikler Avarif üzerine çok sayıda çalışma yapılmıştır. Süleyman Uludağ'ın itadesiyle
"Avarifu'l-Ma'arif"in Arapça metninin okunmasına Sühreverdiyye'nin Anadoludaki bir kolu olan Zeyniler ayrı bir önem vermişlerdir. Bu husus, Zeynüddin el-
252 tasawt{(
Hat'i''nin Merzifonlu Şeyh Abdurrahim-i Rumi'ye verdiği icazetnamede de ifade edilmektedir.16
Tasavvufun ölmez kliisiklerinden biri olan Avarifüzerine yapılan tespit edebildiğimiz çalışmalar şunlardır.
• Avarife Ali b. ei-Mehami (ö. 835/1431) tarafından bir şerh yapılmış olup bu "Avarifü 'l-Letaif' adıyla tanınmıştır.
• Daha sonra da Ali b. Burhaneeldin el-Halebl (ö. 1044/1634) tarafından şerh yapılmıştır. Bu şerh "el~Letaif an Avarifi'l-Maarif" adını taşır.
• Avarif, Muibbuddin Ahmed b. Abdullah (ö. 694/1294) tarafından seçmeler yapılarak ihtisar edilmiştir.
• Sadreddin Cüneyd b. Fadlullah'ın Avarife zeyl yazamk Farsça'ya yaptığı çeviri, Zeylu 'l-ma 'arif fl tercemeti 'l-Avarif adıyla tanınmıştır.
• Katib Çelebi, Seyyid Şerif Cürcanl'nin (ö. 816/1413) Avmife taHk yazdığı
nı, Kasım b. Kutlu boğa (879/1474) tarafından hadislerinin tahric edildiğini, ei
Arifi tarafından da Türkçe'ye çevrildiğini27 kaydeder. Ancak Mustafa Kara'nın da tespitine göre eserin el-Arifı tarafından yapılmış butercümesi elimizde mevcut değildir.211
• İmam-ı Rabhani'nin Avarif e, et-Ta 'lfkiiı ala Avarifi'l-Me'arif adıyla bir ta'llk yazdığı kaydedilir. ı<ı Ancak bu ta'like rastlayamadık.
• Avarife, ez-Zavaarif ad1yla bir şerh yazılmışsa da, şaribi belli değildir.
• Gisudıraz tarafından Avarife Arapça olarak yapılan şerh sonradan Fars-ça 'ya çevrilmiştir.
• Avarife Zeynüddin-i Hafı tarafından bir haşiye yazılmıştır. • Bir haşiye de Abdullah b. Sa'deddin el-Medeni tarafından yazılmıştır. • Avarif'in değerlendirilmesi konusunda makalelerinden biri, Kasım Ensa
rl'nin E. A. Isfahanl'nin Farsça 'ya yaptığı çevirisinin başındaki takdim yazısıdır.30
• Necib Mayil Herevl'nin Avarif çevirisine yapuğı tenkid yazısı da öneınlidir.3'
• İslam Ansiklopedisi'nde William C. Chittick tarafından yazılan Avarifınaddesi.32
• Süleyman Uludağ'ın TDV İsl:1m Ansiklopedisinde yazdığı Avarifu'l Ma'arif maddesi. ~3
26 Uludağ, Süleyman, "Avarifu'l-Maarif" DİA, c . V, s. lll
27 K:ıtip Çelebi, Keş(u'Z-Zunwı, c. 11, s . 1177
28 Kara. Mustafa, "XIV. ve XV. Yüzyıllarda Osmanlı Toplumunu Besleyen Türkçe Kitaplar", Is-Iiimf Araştırmaft1r-Osmantıya Dair-ll, c, Il. sy. 2, Ankara 1999, s. 146.
29 el-Hani, Muhammed b. Abdullah, ei-Hadfkatü'n-Ned(yye. Mısır 1908, s. 190.
30 Suhreverdi, Avarifü'I-Ma'iiri:f.' çev. E. A. Isfahanl. Tahran 1374 (Kasım Ensarl'nin takdim yazısı). 31 Bk. Necib Mfı.yil 1-lerevi. "Terceme-i Avarifü'I-Ma'arif-i Sührevı::rdl". Neşr-i Diiniş, c. VI, no. 2,
Tahmn 1363/ 1986, ss. 34-40. ~2 Bk. William C. Chinick, "Awaref ei-M:ı'ilref", Elr, c. 3, London 1989, ss. 114-5.
33 Uludağ, Süleyman, agın., c. 5, ss. 109-10.
ethem cehecioğlu/"avarifü '/-ma'arif' 253
• Avarifin tanıtımı üzerine Mısırlı Abdu'I-Hafiz Farğall el-Kareni tarafından
kaleme alınan bir makale de oldukça seviyeli ve objektiftir.34
• Kasım Ensari'nin Farsça Avarif çevirisinin başındaki takdim yazısı, ilmi ve
tahlili açıdan öneme haizdir.3s
• Hasan Kamil Yılmaz tarafından yazıJan ve Avarif çevirisinin Giriş kısmın
daki yirmi üç sayfa halinde yayımlanan yazıdaki tahlitler son derece mühimdir . .ll>
• Mustafa Aşkar tarafından yapılan Avariftanıtımı , objektif kıstaslarla değer
lendirilmesi. yönüyle kıymetli dir. 37
• Beşir Dar, Tarih-i Felsefe Der İslam, Şerif, c. I, s. 496.
C. Avarif'in Muhtevası ve Kaynakları Sühreverdi hadis ahzeden ve kendinden hadis nakledilen bir muhaddis-slıfidir.
Hz. Resulullah'a (s.) olan sevgisi ve bağlılığı sebebiyle Sühreverdl, Avarifi onun
yaşına uygun olarak altmış üç fasıla ayırmıştır. Şimdi sırasıyla bunları görelim:
ı. Tasavvuf i lminin Kaynağı
2. Sufılerin İşittiklerini Anlamaları
3. Tasavvuf ilminin Fazileti 4. Sıltilerin Halleri ve Yollan
5. Tasavvufun Mahiyeti 6. Süfi Kelimesinin Kökü
7. Mutasavvıflar ve Onlara Benzeıneye Çalışanlar
8. MeHimetilik ve Meh1metiler
9. Sahte Süfıler (Bu "Olmadıkları Halde Sufi Zannedilenler" başlığı altında ve-
rilmiştir.
10. Şeyhlik Makamı
l l. Hizmet Edenler ve Onlara Benzerneye Çalışanlar
12. Sufilere Göre Hırkanın Hükmü
13. Rıbat ve Tekketerde Yaşayan Slıtller
14. Suffe Ashabı ve Rıbattaki Süfile r
15. Murabıtlar ve Sufilerin Özellikleri
16. Sefer ve İkarnet Aclabı
17. Seferin Farzları ve Faziletleri
18. Seferden Dönme Adabı
34 Abdu'l-Hat'iz Farğall ei-Karenl, "Kitab u Avarifu'l-Ma'ftrif li's-Sühreverdi", Mecelle tü '1-Ezher, c.
56, S. 2. Kahire 1983, ss. 307-12. 35 Sühreverdl, Avar({u'I-Ma'ar{(, çev. E. A. Isfalıanl, Kasım Ensarl'nin takdimi, ss. 1-72, Tahran
1374/1985. 36 Sühreverd i, Avartfu'I-Ma'arif, Tasavvufun Esasları, çev. H. Kamil Yılmaz- İrfan Gündüz, H.
Kamil Yılmaz tarafmdan kaleme alman Giriş yazısı, ss. IX-XX:Xll.
37 Aşkar, Mustafa. TasavvufTaribi Literatünl, Ankara 2001, ss. 84-8.
254 tasavvuf
19. Esbaba Tevessül ve SGfiler
20. Feth-i Manevi ve İhsan-ı İlahi 21. Süt'ilere Göre Evlilik ve Bekarlık
22. Süfilerin Sema'ı
23. Sern~'i'a Karşı çıkanlar
24. Sema'a İhtiyaç Duymayanlar
25. Sema' Adabı 26. Halver
27. Halvette Ortaya Çıkabilecek Fetihler
28. Halvete Nasıl Girilir
29. Sı1fiyyenin Ahlak anlayışı
30. SGfilerin Ahlakı
31 . Tasavvufta Edeb
32. Huzür-ı ilahlde Edeb
33. Tahare t Adabı
34. Abctest Adabı
35. Havassın Abdesr Adabı 36. Namazın Faziletleri
37. Namazın Keyfiyeti ve Evsafı
38. Namazın Adabı ve Sırl arı
39. Orucun Fazileti ve Tesiri
40. Onıçla İlgili Muhtelif Görüşler
41. Onıetın Adabı 42. Yemenin Fayda ve Zararları
43. Yeme-içme Adabı
44. Giyinme Adabı 45. Gecele ri İhya Etmenin Faziletleri
46. Teheccüde Kalkış ve Uyku Adabı 47. Teheccüd ve Adabı
48. Geceyi Bölümlere Ayumak
49. Gündüze Ait Edebler
50. Günlük İbadetlerin Vakitleri Göre Dağı~ışı
51. Mürid-Mürşid Münasebetleri
52. Şeybin Riayet Edeceği Adab
53. Sohbet ve Tesirleri
54. Sohbet ve Kardeşliğin Sonımlulukları
55. Sohbet ve Kardeşliğin Adabı 56. Kendini Tanıma Hususunda Sfıfilerin Görüşleıi
57. Kalbe Gelen Havatırın Tanınması
58. Hal-Makam ve Aralarındaki Fark
et hem cebecioğlu/ "avarifü 'l-ma 'arif" 255
59. Makamların Değerlendirilmesi 60. Makamlar Hakkında Sufilerin Görüşleri
61. H~Hlerle İlgili Bazı Açıklamalar
62. Hallere Dair Bazı Tasavvufi Istılahlar 63. Bidayat ve Nihayatla ilgili Açıklamalar. Chittick bu altmış üç babı beş ana bölüme ayırma cihetine gider.38 Onun bu
tür karegorik yaklaşımını kabul etmekle birlikte biz, Avarif'in altı ana bölüm altında toptanabiieceği düşüncesindeyiz.
ı. 1-9. bablar arası tasavvuf, süfı gibi kavramların açıklanmasını ihtiva eder. 2. 10-28. babalar arası, tasavvufta özel yapılar ve uygulaınaları anlatır: Şeyh,
hadim, hırka, ribat, suffe, sefer, evlilik, bekarlık , sema', erbain. 3. 29-30. bablar Ahiakla ilgilidir: Tevazu', hilm, Isk .. vs. 4. 31-55. bablar kitabın en geniş ana bölümü olup adabla aHikalıdır. 5. 56-57. bablar ınarifeti ele alı r.
6. 58-63. bablarda hal ve makamlar incelenir. Avarif'te ibadetler ele alınırken, insan fıtratına uyuşması yönünde bazı değer
lendirmeler yapılır. Mesela teheccüd namazı ve itina göstermek konusu anlatılırken Suhreverdl şöyle der: "Gece narnazına mani olan hususlardan bir kısmı şunlardır: Dünya işlerine fazla itina göstererek onlarla çokça meşgul olup vÜcudu yorgun düşürmek, mideyi yemekle doldurmak, çok ve boş konuşmak, halkın arasına karışmak, kay lu le uykusunu terk etmek. "-'9
Şüphesiz Şeyh, tasavvufta olgun insanı ifade eder. O kemalatı tamamlamıştır.
O kamalatı olgunlaşma sürecini geçmiş böyle bir salikte meydana gelen iç yapılanma Suhreverdl tarafından şu minval üzere değerlendirillr:
"Şeyhlik makamına layık olan ve Allah tarafından sevilen ve istenen salikierin kalbi selim olur. Göğsü (sadn) genişler, derisi yumuşar, kalbi ruhun özelliklerine sahip olur. Nefsi her tiirlü isyana istekli ve kötülüğü emredici iken yumuşayarak ibadet ve tilata yönlendirici hale gelir. Nefs uyumadığı için cilt ve ceset de yumuşayarak, sahibini hissettiği ve bulduğu bir hal ile amel ve ibadetlere yönlendirir. Ruhu iHihl buzurda kesintisiz bir cezbe içinde bulunur. Ruh kalbin, kalb nefsin, nefs de bedenin kendisine tabi olmasını ister. Kalbi ile bedeni birbirine, zahiri batınına, batını zahir'ine, kudreti hikmctine, hikmeti kudretine, dünyası ahiretine, ahireti dünyasına öyle karışmıştır ki bunlardan menfı olanlar da müspete inkılap etmiş; sahibini ibadet ve tilata teşvik eder hale gelmiştir."40
Suhreverdl, eserinde sistem içi bir takım tenkit! ere yer verir. Mesela, Melametl, Kalenderl ve Sufı'yi kendi değerlendirme skalasındaki bir eleştiriyi şöyle dile getirir:
38 Chittick, "Awftref al-Ma':ıref". Ek., c. lll , s . 115. 39 Siihreverdl, Şihabiiddin, Ebu Haf.5, Ömer b. Muhammed, Kitabu Avdrifü'/-Mearij, Süleyma
niye, NaıifPaşa no: 428, istinsah: Hamid b. Mesud es-Sivasi (Turhal h. 713) , 48. bab, 122a.
40 Kitcıbu Avarifu ·t-Mear(f, 28a.
256 rasa!lllı~f
"Kalender! ve Melameti arasındaki fark şöyle aç ıklanabilir: Melaıneti ibadet
lerini gizlemeye özen göster ir. Kalender! ise ~ıdet tahrip etmek, alışılanları boz
mak için çalışır. Melametl, her türlü iyilik ve hayrın kapılarını sımsıkı sarılır ve
bunlarda fazilet olduğunu kabul eder. Ancak bütün arnelleri ve hallerini başka
larından gizlemeye çalışır. Melametl, kendisini avam derecesindeki insanlar se
viyesine koyar; kıhk kıyafette hareket ve davranışlannda onlar gibi gözüke rek,
halini izlemeye ve tanınmamaya çalışır. Bununla beraber o bulunduğu derece
lerden daha yüksek derecelere varmak ister. Kendisini Ma'bud'una yaklaştıracak
her şeyi bütün gücüyle yapmaya çalışır. Kalender!, bilinmeye veya bilinmemeye
pek aldınnaz. Belli b ir kıyaJer ve görünüş içine girmez. Bütün sermayesi o larak
kabul ettiği kalb temizliği dışındaki şeylere aldırınaz .
Sufi'ye gelince, o , her şeyi yerli yerine koyar. Rütün vakitleri ve halleri bilerek
harcamaya ve tedbirli hareket etmeye çal ışır. Hakk'ı Hak yerine koyar. Gizlenil
mesi yerde gizlenir. Açık tavır alınması gereken yerde de açıkça davranır. Her işi
yerinde ve zamanmda yapmaya, yapılması gereken her şeyi huzurltı biJ· akıl , kamil
bir ınarifet ile ihlas ve sadakat kiideleriJ1e riayet ederek yerine getirmeye çalışır."4'
Eserdeki şiirler oldukça hikeml manfilar ihtiva eder. Örnek o larak birkaç bey
tini zikretmek isteriz:42
''Pisliği ebediyen sevgilisi gibi kendinde taşıyan; Bununla iken nasıl öğünebilir nasıl kibirlenebilir. (İnsanın başlangıcı pis bir su, sonu da cifedir.)"
Suhreverdl, Sema' eelerken ağlayanları sevinç veya korku kaynaklı diye ikiye
ayırır. Sevinçren ağlamaya şu şiiri şahid getirir.
"Ozerime sevinçler öylesine saçıldı ki Beni sevindiren (Allab)ın büyuklüğü beni ağ/attı. '"3
Allah ile muameleyi anlatırken şu şiiri irad eder.
O sevgilinin kotıU§ması da tat/ıdır, susması da! .. ''''
Sühreverdl, bir müridin ibadetlerini vakitle re göre tanzim eder ve he r rekatta
okuyacağı ayetlere kadar teferruata gider. Mesela öğle ile ikindi arasında kılına
cak 20 rekatlık namazda hangi ayetterin okunacağını şöyle belirtir:
"1. Rekat: Bakarcı 201; 3 . Rekat: Bakara 286; 4. Rekar Alü Imran 8; 5. Rekat Alü
lınran 193; 6. Rekat: Alü Imran 53; 7. Rekat: el-Araf 155; 8. Rekat: Yusuf 101; 9.
41 Kitabu Avarifii 'I-Metlrif, 25a. 42 Aynı eser, 80;ı. 43 Aynı eser, 64b. 44 Aynı eser, 92b.
eıhem cebecioğlu/"avar!fü'l-ma'aıi.f' 257
Rekat: İbrahim 38; 10. Rekat: Taha 114; ll. Rekat: Enbiya 87; 12. Ikkat: Enbiya
89; 13. Rekat: Mü 'minun llS; 14. Rekar: el-Furkan 74; 15.Rekat: en-Nemi 19; 16. Rekat: Gafir 19; 17. Rekat: el-Ahkaf15; 18. Rekat: ei -Haşr 10; 19. Rekat: ei-Müm
tahine 4; 20. Rekat: Nuh 28."""
Suhreverdi'nin sefer adabına ait şekli unsurları aniatmadaki inceliği kadar, o konudaki fikir ayrılıklarını ağır, yaşlı bir hakem edası içinele değerlenclirerek, se
lim aklın eınrettiği o rta yolu göstermedeki ustalığı da ilgi çekicidir:
"Daha önce de söylediğimiz gibi sefer günü sabahleyin erkenden tekkeden çıkarken iki rekat namaz kılmak sutlyyenin zahiri adabındandır. Derviş , iki rekat
namazdan sonra tekkeden çıkar, ayakkabısın ı çevirir tozunu s ilkeler, ayakkabıla
rını giyrneyi arzuladığı yere kadar gelir. Seecadesini yere iki kat yayar, ayakkabı
larını birbirine süı-rer. Ayakkabılarını sol eline, torbayı sağ eline alır, Ayakkabılan
sol eliyle torbanın dip tarafına gelecek şekilde koyar. Sonra seediclenin üzerine
oturur ve mestini sol eliyle çevirir ve tozunu silker ve sağdan başlayarak girer.
Mest ve ayakkabı cinsinden hiçbir şey bırakınachın yerine yerleştirir. Sonra elle
rini yıkayarak yüzünü yola çıkacak hale getiri r ve orada bulunanlara veda edip ayrılır. Tekke dışına çıkarak Sll kabını taşımak isteyene; asa ve ibriğini götürmeyi
arzCı edene mani olmaz. Kendisini yolcu edenlere veda ettikten sonra su kabını
sağ elini kaldırarak omzuna takar. Sol elini sağ kolruğunurı altından çıkararak su kabını sol tarafına bağlar. Sağ omuzu boş kalır, sadece su kabının bağı sağ taraf
ta bulunur. Yolculuğu esnasında iyi bir mevkie ulaştığı, ya da ihvandan bir grup
veya sufiyyeclen bir şeyh kendisini karşıladığı zaman sırrındaki su kabını çözer,
ortaya yerleşip bir süre ikamet eder, onlarla görüşür ve selamlaşır. Oradan ayrılın
ca su kabını yeniden bağl::ır, tekke veya benzeri bir konağa yaklaşınca su kabını
tekrar çözer ve onu sol kolıuğunun alında t:ı şır, asa ve ibriği de sol elinde tutar. Bütün bu saydıklarımız Horasan ve Cebel sütllerinin seçip benimsediği ka
idelerdir. hak, Şam ve Mağrib (Kuzey Afrika) sufilerinin ekserisi bunlara riayet
etmez. Dervişler arasında bu kaidelere riayet hususunda bir mücadele devam
eder durur . .Bu kaidelere riayet etmeyenler kendilerini şöyle savunurlar:' .Bunlar
uyulması gerekli kaicleler değildir. Bunlara bağlanmak insanı şekle ve surete
bağlı ktlar, gerçeklerden ve özden uzaklaştırır. '
.Bu kaideleri benimseyenler de şöyle derler: 'Bunlar, bizelen öncekilerin koyduğu a.dabdır.' Bu gruptaki safiler bu kilideleri ihlal eden birini gördükleri zaman
ona hakaret ve istiskal nazarıyla bakarlar. Hatta böyleleri için 'Bu sufı değildir'
derler. Her iki taife de birbirlerinin görüşünü reddetmek hususunda aşırı gidiyorlar. Bu hususta gerçek ölçüye göre bu kaidelere bağımlı kalanlar reddolunamaz;
çünkü bunlar şeriata aykırı şeyler değildi r ve güzel bir edepclen ibarettir. Bunu
böyle kabul etmeyenlerin görüşü de büsbütün recldolunamaz. Çünkü bunlar şe-
45 Kitabu AviJrl.fil '1-Mear{(, 128b.
riatın gerekli kıldığı şeyler de değildir. Horasan ve Cebel dervişlerinin ekserisi bu
kaiclelere riayette ıni.ibalağa ediyor ve işi ifrata vardırıyorlar. Irak, Şam ve Mağrib
ülkeleri dervişlerinin çoğu da bu kaideleri ihlal ederek işi tefrit sınırına zorluyor
lar. Halbuki en münasibi, şeriatın redelettiğini reddetmek, onun reddetmediğini
reddetmeyip kabul etmektir; davranışlarında münker veya meşru olanı ihlal eden bir tavır bulunmadıkça ihvan miizurdur. Başanya götüren Allah Teiila'dır."~"
Suhreverdi, hale bağlı kalmayı ve ona mahkum olmayı duraklama ve gerileme olarak görür ve bunu mantıki bir usulle şöyle izah eder:
"Hal sahibi bazı kimseler, kurb makamına yaklaşıp o makamın manevi refa
hına erince şevkleri azalmaz olur ve onlar gece namazını şevk makamına vakıf
olarak görürler. Ancak bu makam son derece aldatıcı ve iddia sahiplerini helake
götürücü bir makamdır. Kendisinde böyle bir hal bulunan kimse bunun devam
lı olmasının zor olduğunu bilmelidir. İnsan , kusur, şüphe ve hataların sergilen
diğ~ bir yer gibidir. ResOluilah (s.)'ın halinden daha değerli bir hille sahip olan
kimse bulunmadığı halde o, gece namazından uzak kalmazdı. Kıyamı o kadar
uzatırdJ ki ayakları şişerdi.
ResOluilah (s.) ' ın böyle ayakları şişecek derecede gece namazı kılması, ken
disine delil gösterilenlerden bazısı: 'Rasululblı'ın bu h:lli, bunun meşru olduğunu göstermek içindir', der. Biz de eleriz ki:
'Biz ResOiullah (s.)'ın gösterdiği bu ıneşnl hükme tabi olmuşsak ne olmuş yani?'
Bu ince bir konudur. Bilirsiniz ki, fazileti gece namazını terk etmekte görüp
uyku ve uyanıklığı eşit sayarak Cenab- ı Hakk'a yakınlık iddia etmek, yok olanı
var saymak şeklinde bir ibtiladır, içinde bulunan hale bağlanıp kalma ve bir halden başka hale geçmeye engel olmadır. Güçlü sufilere M l tahakküm edemez.
Aksine onlar, aınellerin zahiri içinde hale tasarruf ederler. Bunun böyle olduğu
bilinmelidir. Biz pek çok sGfi arkadaşırnızı da bu halde gördük. Allah Teala, keş
fen bize, hale mahküm olmayı gerileme ve kusur olarak bilditcli."47
D. Yazılış Yöntemi Suhreverdi bu kıymetli eserinj öncelikle Kur'an ve Hadis referanslarına da
yandırmıştır. Sühreverdi, özellikle Hadis ilminde mütebahhir bir alimdir. Özel
likle Kuşeyrl ash::ıbı denilen erken dönem sufllerinin hemen hemen tamarnının
muhaddis olması, tasaVVtıf yolunun meşrOiyet sını rları içinde kalmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Bu muhaddis-sufi yapılanması geleneği, Seri es-Sa
katl'nin, yeğeni Cüneyd'e yapuğı şu nasihatte vedzeleşmiştir: "SOfi muhaddis
değil, muhaddis sGfl ol!''
Sühreverdi de bu gelenekte önemli bit rnuhaddis-sOfi'clir. Onun hadisçiliği,
46 Kiuıbu Avarifü't-Mearif. 43b 47 Aynı eser, 121 b.
e[hem cebecioğlu/ "avariju'l-ma'cır!f" 259
selefe olan bağlılığıyla, Hz. Peygamber (s.)'e ittiba noktasında bicl'atlere karşı
sert bir tavır halinde kendini gösterir.
Sührevercll eserLni metodik bir yaklaşımla , ilmi zihniyetin gereği olarak, ba
sitten başlayıp daha kompleks konulara doğru işiemek suretiyle kaleme almıştır.
O, eserinde, kendinden önceki sfıtllerclen sık sık alıntılar yapar, şiir istişhadların
da bulunur sonuçta kendi değerlendirmesini yapar.
E. Tasavvufi Eserler İçindeki Yeri Avarif'in yazıldığı dönemde tasavvı.ıfun kendi içindeki yapılanması, onun ta
rihi açıdan diğer kaynaklara göre olan önemini ortaya koyacaktır.
Siyasi olarak Abbasilerin yıkılışına rastlayan Suhreverdi döneminde Bağdat,
siyasi olmaktan çok din'i-manevi bir otorite duruınunclaydı. Selçuklu sultanlannın
Bağdat hilafet merkeziyle münasebetleri bu şemsiye alıında reşekkül etmişti.
Yine bu dönem Büyük Selçukluların yıkı lıp , parçalandığı ve küçük beylikle
rin aıtaya çıktığı bir zaman dilimi olarak dikkat çeker. Aıtukoğulları, Harzemşah
lar, Şam, Musul, Suriye, Erbil ve Fars atabekleri gibi.
Bütün bunların yanında Batıdan Piyer Lerınit'in retikiediği Haçlı Seferleriyle,
Doğudan Moğol istilal:ınnın başlaması, siyasi, içtimai ve iktisadi açıdan büyük sı
kıntıları müncer olmuştu.
Nasr li-Dinillah o dönemele fütüvvet teşkilarım kurarak sosyo-ekonomik ha
yatı zapt u rapr altına a lınaya çalışmıştı.
Yine o dönernde Nizamiye'nin yanında Mustansıriyye gibi bir medresenin ku
ruluşu, ayrıca bu eğitim-öğretim kurumlarının sayıca artışı elikkati çeker. Herat,
Basra, Musul, Nişabur, Merv, İsfahan, Rey, Konya, Sivas, Erzurum, Kayseri gibi.
Başta Muhyiddin ibn Arabi olmak üzere Fahreddin-i Razi, Abdülkadir-i Gey
lani, Ahmed-i Rıfai, Necmeddin-i Kübra, Mevlana gibi abiele eserler vermiş tasav
Vl.ıfun yıldıziaşmış duayenleri de bu zaman diliminde yaşaıruşlardır.
İşte bu dönem, tarikatların müesseseleştiği, t:ısavvufun organize hale geleli
ği önemli bir devri gösteıir. Bir başka deyişle 12. ve 13. yüzyıl büyük tarikatların
kurulduğu bir dönemdir.
ı. Necıneddin- i Kübra'nın Kübreviyyesi
2. Abdülkadir-i Geylani 'nin Kadiriyyesi
3. Seyyicl Ahmed er-Rifai'nin Rifaiyyesi
4. Mevlana'nın Mevleviyyesi
5. Ömer Sühreverdl'nin Sühreverdlyyesi
6. Ahmed-i Yesevi'nin Yeseviyyesi vs. gibi.
İşte bu tasavvufun organize olma döneminin ram ortasında görülen Sühre
verd'i, yazdığı Avcır(fi ile bu konuda önemli katkı sağlamış dominant bir unsur
halinde güçlü etkilerde bulunmuştur.
260 tasavvuf
Bu noktada Avarif; Kuşeyri (ö. 465/ 1072)'nin RisaMsi, Ebu Talib-i Mekkl (ö.
386/ 996)'nin Kutu'l-Kululiu ve Muhasibi'nin er-Riayesinden bir parça farklılık
.arzeder. İhya'nın bazı kısımları istisna edilirse, önceki diğer klasik eserlerin, ta
rikat aclabına . şekli-ruhi kurallara bağl.ınmasına yaptığı vurgunun ve tema ola
rak sistematik tarzda ele alışının Avarifseviyesinde olmadığı görülür.
Bir örnek vermek gerekirse Sühreverdl'nin Erbain konusundaki sistemarize
ele alış ve belli bir takım şekil-kural bütünlüğüne gösterdiği geniş açılımlı yakla
şım,kendisinden önceki eserlerden oldukça farkl ı dır. Özellikle 26, 27 ve 28. bab
larda balveti anlatırken halvettc yenecek yemeğin rıtlına yani kaç gram olacağı
na kadar ölçülere dökmesi ilginçtir. Onun getirdiği bu kuralı ~imdi onun kale
minden izleyeliın.
''Halvet ve erbainde önce ekmek ve tuzla yetinilmelidir. Mürid bir gece için
de yatsıdan sonra olmak (izere bir rıtl -ı Bağdaeli (yani 375 gram) ö lçüsünde yer.
Eğer bunu iki öğüne taksim edecek olursa, yarısını gecenin evvelinde, diğerini
de sabaha karşı yer. Böylesi mide için daha hafif, kalkıp geceyi zikir ve namaz
la geçirmek için daha elverişli olur, eğer sabaha karşı yiyeceğini seher vaktine te
h ir etmek isterse böyle ele yapabilir. Müricl kauk ycmeıneğe sabredemeyecek
o lursa katık da alabilir. Ancak karıktan aldığı ölçüde yemeğini azaltır. Yediğini
daha da azaltmak isterse, her gece tokmasını naltarak erbainin son on günün
de yarım rıtla ( 180 gram) inecek hale getirir. Erbainin başından itibaren nefsinin
kanaat duygusunu yanın rıtıl ile güçlendirir. O, bu şekilde her gece teclrici ola
rak yiyeceği azaltmaya devanı eder. Nihayet erbainin sonuncu günü sahur ye
meği çeyrek rıtla <90 gram ) kadar iner.···~
Tasavvufun ınüesseseleşmesi tekamülünde, Sühreverdi'nin tasavvufı ıstılah
Iara tanım getirmesi ve şekli yapıda ictihad etmesi, büyük önem arz eder.
Yine onun, halvette ınürid in davranış adabını formülleştirmesi de kendinelen
öncekilere göre daha ileri bir y::ıpı la.nmayı gösterir.
O şöyle eler: "Mürid halvetteyken tüm vaktin i, kendisine Allah (c.) için verilen
bir şeye gönül hoşluğuyla tahsis eder. llu, ya Ku'ran tilaveti , ya Allah (c.)'ı zikir,
ya nafile namaz ya da murakabe olur. Ru vazifeleri yaparken üzerine yorgunluk
ve gevşeklik gelmesi durumunda uyur. Dilerse namazların rekatlarını ve tilavetin
miktarını belli bir sayı ile belirler. Böylece sırayla bir onu, bir ötekini yapar. Eğer
içinele bulunduğu hale göre tercihte bulunmak isterse, bunlar içinde kalbine en
hafif geleni yapar. Ondan da usanç hali oluşursa o zaman uyur. Şayet secde rüku
ve kıyamda uzunca bir süre kalmak isterse, dilediği kadar uzatabilir. Halveti es
nasında sürekli abdestli bulunmaya çalışır. İyice bastıran uykusunu dağıtmaktan
aciz düşüneeye kadar uyurnamaya çalışır. Gece gündüz meşguliyeti budur."49
48 Bk. Sührevercfi. Kitabu Auarifü 'l-Meiirif, 74a.
49 Bk. Aynı eser. 73b.
ethenı cebecioğlu/ "avarıfı.l '1-ma'arif' 261
Sühreverd'i'nin tasavvufun müesseseleşmesi bnındaki bu tür çabaları, ribat ve tekkelercleki organizasyon üzerinde de yoğunlaşır. Avaıifte şeyhin ve derviş
lerio tekke içindeki görevleri, adab ve usul olarak netlikle ortaya konur. "Şu esaslar ribatlarda yaşayan dervişlerde bulunması gereken şartlardandır. 1. Mahlukatla olan ilgi ve alakayı azaltmak, Hakk ile olan alaka kapısını aça-
rak O'nunla meşguliyeti çoğaltmak ,
2. Cenc1b-ı Hakk'ın kefaleti ile yetinerek nzık için çalışmayı terketmek, 3. Kendini ve nefsini masiva ile hemhal etmemek, 4. Şehvetlerden, heva ve hevesten kaçınmak 5. Her çeşit alışkanlıklarını terk ile gecesini gündüzüne katarak ibadet et-
mek, 6. Vaktini gat1et ve nisyandan korumak, 7. Evradına devam etmek, Namazlarının arasındaki beklemelerde gafletten konınmak.w Bu ve benzeri pek çok kurallar vaz' eden Sühreverdl, tasavvufun müessese
leşmesi yolunda genel hatları çizıniştir.
Tekke hayatını tanzim eden esaslar daha önce Ebu Said-i Ebu'l-Hayr (ö.440/1049) tarafından ortaya konulmakla birlikte, bu husus sistematik ınanada ve belli bir düzen içinde ilk olarak Avarif'te açıklanmıştır. Tekke ve ribatlann kunımlaşması yolunda bu çok önemli bir adımdır."
Kendisinden önce Serrac (ö.378/988)'ın Lüma'ında , Kuşeyri'nin Risale'sinde, Ebu Talib-i Mekki'nin Kıttü 'l-Kululiüncle bu rürclen geniş spektrumlu bir yakla
şım görülmez. Ancak içindeki genel konularda, Avarit'in, kendinelen önce yazılan eseriere
benzediği ve onları bazen ihtisar ederek, bazen da genişleterek ele aldığı hususu da bir gerçektir.
Mesela Sühreverdl, her devirde olduğu gibi, kendi döneminde de ortaya çıkan sahte sufilere karşı çıkarak, hakikilerin onlardan ayrı olduğunu vurgulaması ve gerçek sufiliği aniatma gayreti içinele gözükmesiyle Serrac, Kuşeyri ve Hucviri ile aynı saft:a yer alı r.
F. Avarif'in Tesirleri Avarifin kendi döneminde ve sonradan icra ettiği tesir pek mühimdir. Eser,
her şeyden önce hadis ilminde mütebahhir ehl-i sünnet inancında bir alim-sutlnin k::ıleıninden çıkmışllr. Her ne kadar doğduğu Zencan bölgesi bugün İran-Şii nuntıkasında bulunmakta ise de, onun, irikarta Eş'ari ve anıelde Şafii mezhebine bağlı oluşu, Hz. Rasulullah (s.)'ın sünnetine ittibada kemal noktasında bulunma-
50 Bk. Sühreverdi, Kitabu Aı.iirljü'I-Metlr!f, 33a.
51 Uludağ, ·Avarifi.i'l-Ma'arir nıad . , c. 5, s. 110.
262 tasawılj·
sı gibi yönleri başta olmak üzere, çok geniş açılımlı bir etkide bulunduğu hususu calib-i dikkattir. Şimdi hususu görelim.
Tarikat-ı Sührevediyye, Şihabuddin Sü.hreverdl'nin halifelerinden Zekeriyya Multani tarafından Hind alt kıtasına yayılmıştır. Çok kuvvetli bir ehl-i sünnet nüvesi olarak bu tasavvufl yolun, dini içtimai, ahlaki ve iktisadi açılardan Asya 'nın
güneyine ışık verdiği ve manevi dokuyu beslediği görülür. Zengin olmaya karşı çıkmadan, yöneticilerle iyi geçinen, medrese-tekke düali
tesinde mantıklı ve matlub bir dengenin ifadesi olan ideal bir konumu iyi koruyan bu tarikat mensuplan, Avm·ifi kendileri için ana kaynak olarak görmüşlerclir.52
Bu yüzden Avarif'in bir başka dile ilk çevirisi halifesi Zekeriyya Multani'nin müridi Ahmed Nezir tarafından yapılmışur. Bu Avarif'in en eski çevirisi olup, Sührevedi'nin vefatından on sene sonra 642/1244' de yapılmıştır.s3
Necib Mayil Herevl, Avarifin Farsça çevirisi üzerine yaptığı eleştiri hüviyerindeki makalesinde, Sühreverdl'nin Sa' di Şiriizl üzerindeki etkisine işaret ederken şöyle der: 'Sühreverdl'nin Sa' di ile görüşmesi , ömrünün sonlanna doğru, gençlerin deveran ettiği bir toplanuda gerçekleştiğinin ileri sürülmesi şüphe götürmez. Bostan'ın bir çok nüshasında, bu görüşmeye atıf yapılan beyitler bulunmaktadır. Konuyla ilgili beyirlerin, hemen hemen hepsi, merhum Furuğl tarafından Külli
yii.t-ı Sa'di'nin başiyesinde beliıtilmiştir (b k. s. 271 ). Ancak söz konusu çalışma
ların hiç birinde de araştınlıp incelenmesi gereken asıl konuya , yani Sa'dl'nin bu beyitleri niçin yazdığına hiç temas edilmemiştir.
Bilinen nüshalardaki delillerden hareketle, bu beyirierin ilave edilişine ve miktarına kısaca değinilmelidir. Bostan'ın eski nüshalarından çoğu günümüze ulaşamadığı için, eserde geçen hikayelerle, beyitler arasındaki mana bütünlüğü yakalanamamaktadır. Bunun temel sebebi, bazı beyitlerin, yukarıda da belirtildiği üzere, Sa'dl ve Sühreverdl'nin görüşmesiyle alakalı olmasıdır.'~4
Daha sonraları Avarif'in İran ve Hind Sühreverdlleri tarafından defalarca şer
hi ve çevirisi yapılmıştır. Ancak bunların çoğu taın tercüme değildir. Sühreverdl tekkeleri özellikle Avar(fin okunduğu yerler olarak görülür. Kay
naklardan, Bahaüddin-i Multani, Necibücldin Ali Buzguş ve Ebu'I-Mehamid-i Zencani'nin Avarif okuttuklannı öğreniyoıuz. Abbasi devlet ricalinden tarihçi Reşidüddin Fadlullah, Bağdat'cbki. naibine. G~1zan Tekkesine ŞihabedcUn Ömer esSühreverdl'nin eserlerini, özellikle Avarifi o kurmak üzere Şeyh Mecdücldin-i Bağ
cladi (ö. 838/1434)'yi mütevelli olarak tayin ettirmişti.~~ Farsça çevirisinin mukad-
52 Cebecioğlu , Ethenı, imam Rabhani Harekell ue Tesirleri, istanbul 2000, s. 21
53 Uludağ, '' Av:ırifü'I-Maarif', nı::ıd., c .5. s. ııo.
54 Herevl. Necib Mayil, Terceme-i Avarifu'J-Ma 'arif-i Sulıreverdi', Neşr-i Darı iş, Tahran
1364/1986, c. VI, no: 2, ss. 35-6. 55 Ahmed Ali Recai, Ferbeng-i Eş 'ar-ı Hafız, Tahran 1340, s. 413; ayr. bk. Sühreverdl, Avarifü ·t
Ma arif, Tasavvufun E.~asJan. I·l:ısan Kamil Yılnı:ıı'ın Giriş Yazısı . ı;_ XXVIII.
ethem cebecioğlu/ "avarifu 'l-ma 'arif' 263
elimesini yazan Kasım Ensari, Avarif'in etkisini şöyle dile getirir: "Sühreverdl, Ava
rif'ini engin malumatına ve kaynaklara dayanarak kaleme aldı. Bu eserde ehl-i ta
savvufun zevke dayalı irfanibilgileri ehl-i şeriatın kurallarıyla birleşmiştir. Sühre
vercfı eserinde ariflerin süluk aclabını, sufilerin izleelikleri yol ve irfanı ele almış,
bunları Kur'an ve hadislerle süslemiştir.Yazıldığmdan itibaren tüm tarikatlardaki
müridanın istifade ettikleri bir eser haline gelmiş!ir." (Sühreverdl, Avarifü'l-Ma-. " aı-if, çev. E. A. Isfabani , Tahran 1374, Kasım Ens:ıri'nin Takdim Yazısı, ss. 17-8).
Araştırmacılar, Avarif'in Osmanlı ilim ve kültür hayatına olan katkısına işaret
etmişlerdir. Özellikle tekkelerde bir başucu kitabı olan Avarif, Osmanlı entellek
tüel muhitinin ilgisinden uz<ık kalmamıştır. ;(,
Sühreverdlliğin bir kolu olan Zeyniyyc Tarikatı için Avarif, her zaman önemi
ni konıyagelıniştir. Adı geçen tarikatın müessisi Zeynüddin-i Hafi'nin,
826/1423'de Dervişabaci'da Avarif'in bazı ifadelerini şerh etmiş olduğu elyazma
sı bir nüsha da dikkati calibtir. s7
Sühreverdl'nin Zeyniyye üzerindeki etkisinden olmalı ki, mezkur tarikatın
ıneşayıhından Bigalı Hacı Ahmed b. Seydi 1485'cle Avarifi Türkçe'ye çevirmiştir.
Bigalı, Avarifü 'l-Maarit'i aynen ve i.islubunu koruyarak çevirdiğini , metinde ge
çen ayetleri Tefsir-i Kebir, Keşşaf, Teysir, Hakaih.ii 't-Tefsir, Tevilat-ı Necmiyye,
el-Ma'alim ve'l-'Uyun gibi tefsirlere dayanarak açıkladığını, hadisleri açıklarken
de Meşarik ve Mesabih ile Buhari ve Müslim şerhlerine müracaat ettiğini kayde
der. Eserde geçen şiirler Farsça'ya ve Türkçe'ye tercüme edilmiştir. Ayrıca Fars
ça çevirisinden faydalanılarak Av:ırifin genişletilmiş olduğu görülür.ss
Uludağ. Avarif'in Arapça metninin okunmasına Zeyniyye mensuplarının ayrı
bir önem verdiklerini ve bu hususun Zeynüddin-i Hafi'nin Merzifonlu Şeyh Ab
durrahim-i Rumi'ye verdiği icazetnarnede de dile getirildiğini kaydeder.w
Avarif, hemen rüın İsl5m dünyasında tanınmış ve kabul görmüştür. İmam-ı
Rabbani, İsmail Hakkı Bursevi, Salabacidin-i Uşşaki başta olmak üzere pek çok
sGfi' müelJif eserlerinde Avarife atıtlarda bulunrnuşlardır.
Avarif'teki Melaınetiler ve Kalenclerilerle bunlara benzerneye çalışanlar hak
kındaki düşünceler, başta Molla Cami o lmak üzere pek çok sGfı tarafından kabul
edilerek saVl.ınulınuş, kabul görmüştür.
56 Flk. Kar.ı . Mu:;wfa, "Osmanlı Toplumunu Besleyen Türkçe Kitaplar"; isliimi Araştırmalar; Osmanl~ya Daiı·-f. ç, U.~. 2, Ankara 1999. ,;,~. 146 vd.
57 Sühreverdl, Avari/il 1-Maar(/: ~·ev. Ebu Mansur Abdulınun'im lsfalıani, Farsça çevirisine tak·
dim yazan ve neşreden Ka~ım Ensari, s. 18. Kasım Ensari'nin verJiği bilgiye göre bı.ı nüslıa, İran
Senato Mecilsi Kütüphanesi 3355 no'd;ı kıyıtlıdır.
58 Uludağ, 'Avarifü'l-Ma 'arif.' m;ıd. c. 5, s.llO; Bu tercüme 91R/ 1512'de büyük boy 515 sayfa
halinde istinsah edilmiş olup Bursa Yazma ve Basma ~serler Kütüphanesinde Genel nr. 1449' da
kayıtltd ır.
59 Uludağ, agm., c. 5. :>. 110.
264 ıasavvı4
G. Avarif'in Kaynakları Avarif'in baş kaynakları Allah (c. )'ın Kitabı Kur'an-ı Kerim ile Rasülü (s.)'nün
sahih hadisleridir.
Hucviri 'nin Keşfu 'I-Mabcub'u hariç Avarif, kendinden önceki önemli tasavvuf
referanslarını kullanmıştır. Bunların en önemlileri şunlardır: Muhasibi'nin er-Ri
aye'si , Serrac'ın Lüma 'ı , Kuşeyri 'nin Risale'si , Ebu Talib-i Mekki'nin Kutü '1-Ku
luh'u, Abdullah ei-Ensari 'nin Afenazilı'i.'s-Sairin' i, Gazali'nin İhyau. Ulıımi'd-Din'i,
Keliibazi'nin Ta 'amıfu, Abdullah İbn Mubarek'in Kitabü 'z-Zühdü, Hakim Tirmizi 'nin Nevadir'i ve amcası Ebu'n-Necib es-Sühreverdi'nirı Adabii 'l-Müridin'i.
Bu kaynakların hemen hepsi, Sünni tasavvuf anlayışının oluşumuna katkıda
bulunmuştur.
Avarif'in hadis kullanışında da olumlu bir husus dikkat çeker. Sühreverdi'nin
kullandığı hadislerin pek azı müstesna, hep sahih hadis olup tamamı muteber
kaynaklarda yer almaktadır. Pek az zayıf hadisin olmasına rağmen AvarWde mevzu hadis bulunmamaktadır.(><'
Abstract
[Etheın Cebecioğlu , ''Avarifü 'l-tvıa·arif", Tasavvufllmf ve Akademı'k
Araştırma Dergisi, Ankara 2004, Yıl '5 , S. 12, pp. 239-2641
Abstracr
Tasawwuf (Sufism) is the desperate way out of the iınpasse for Islam.
fn order fo r Sufism to be able to serve such :ı wsk, it is an urgent work to
bring main Sufi somces imo dayl ight. In this :ı.ı-tide, I provided :ı list of the
works of Abu Hafs 'U mar ai-Suhrawardi along wiıh his shon biography. ı
:ı Iso gave a brief information on his works and their places at the libraries.
Then, 1 tried to review Awar{l ai-Ma 'arif one of the most import:ınt
works authored by the Sheikh of Sheikhs, Abu Ha fs 'U mar ai-Suhr:ıwardi.
I focuseel on the innovations brought about by this Sufi mamıa l in Sufı
ıhoughr. ı elaborated on the greot role it has played in the institutionaliza
tion of the Su fı hrethren. l also added a list of srudics on this book w ithin
a chronological order. I attempted to explain the ınotivations behind the
writing of the book and i ts position among the Sufi literature. I concluded
the article by provid.ing a short information on the sources of the book anel
the influences it had on later Sufi literarure.
60 Sühreverdl, Aviirifu '1-Ma'ariJ, Hasan Kamil Yılmaz'ın Giriş Y:ı ı: ısı, s. XXVllL