146'ıncı sayı

16
2 7 Sendika.Org ve SendikaTv, 9 Aral›k’ta Ankara’n›n Hopa davas› duruflmas›nda yay›ndayd› Eczanelerde ilaç bulunam›yor. Sa¤l›k sisteminin piyasa koflullar›na terk edilmesinin bedelini hastalar ödüyor Tarih sayfas›nda egemenlerin mahkelerine boyun e¤meyen ve tarihe geçen savunmalar› iflledik Siyaset ülkemizde boflluktan karizma yaratma sanat› biraz. ‹ktidarlar sevmez karikatürü Suriye’de emperyalist ç›kar- lar›n bekçisi olan AKP, ‘Suriye’de istikrar, bar›fl’ derken silahl› gruplar›n hamili¤ini yap›yor S. 5 Kenar Notlar› / Sayfa 2 Allah kimseyi onun... Ferda Koç / Sayfa 4 Hopa otobüsünde Kutay Meriç / Sayfa 6 Bürodan kongreye... Tuba Günefl / Sayfa 10 Pergel sensin Ali Bulaç Sendika.Org davay› sundu ‹laçta fatura hastaya Yar›n› kuranlar akland› Bazen gerçek komiktir SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 6 Say› 146 15 Aral›k 2011 • 1.25 TL 13 15 Suriye’de bir öyle bir böyle Bar›nma hakk› mücadelesi verenler, kentsel ya¤ma ve rant politikalar›na karfl› Kongre’de birleflti, Bar›nma Hakk› Meclisi’ni kurdu S. 6 Büro’dan Meclis’e Sermaye örgütleri, kriz ortam›n› gerekçe göstererek eme¤in kazan›mlar›n›n tör- pülenmesi için hükümeti mikro reform yapmaya ça¤›r›yor S. 9 ‘Engelleri temizleyin’ Üniversitenin piyasalaflt›r›lmas› ve gericilefltirilmesi için elinden geleni yapan Yusuf Ziya Özcan koltu¤unu Gökhan Çetinsaya’ya devretti S. 3 YÖK’e yeni patron Terörü delillerde aray›n Hopa davas›n› aylard›r bu duruflmaya haz›rlanan Av. Ayhan Erdo¤an ve Av. Kaz›m Erkut Güzel ile konufltuk S. 11 Neyi baflard›k? Dava sürecinde neyi baflard›¤›m›z iktidar›n solu neden hedef ald›¤› konusu önümüzdeki dönem için yan›tlanmas› gereken iki soru... S.14 YOL YAZISI: Keser döner sap döner gün gelir hesap döner S. 3 Adana’da olağanüstü hal yönetimi ‘Sizin eflitlik dedi¤iniz, kad›nlar›n hayat›na kasteden erkek fliddetinin daha da artmas›d›r. Dilflat Aktafl iflte bu yüzden o panzerin üstüne ç›kt›; Demet Y›lan iflte bu yüzden 5,5 ayd›r hapiste’ S. 10 Sa¤l›kç›lar 21 Aral›k’ta Sa¤l›k Hakk› Meclisleri’ni açacak ve g(ö)revde olacak. Ayn› gün KESK de grev yapacak. Dosya sayfam›z›n konusu ‘Halk grevi’ S. 12 İkiyüzlülüğün parçası olmayacağız Anma etkinliklerine cezalarla ve ‘terörle mücadele’ için kentsel dönüflüm önerisiyle gündeme gelen Adana’da, Vali Cofl geçmiflte hizmet verdi¤i ola¤anüstü hal rejiminin ruhunu yaflat›yor S. 4 19 Aral›k’›n 11’inci y›l› 19 Aral›k’ta hapishanelerde tecrite karfl› direnen 30 devrimci ‘Hayata Dönüfl’ ad› alt›nda düzenle- nen operasyonla katledildi. Katilleri kollayanlar› affetmeyecek, devrimcileri unutmayaca¤›z Halk grevine doğru Sarayın lütfu değil sokağın hakkı eflk›yalar serbest Halk muhalefetini sindirmek için sola yönelik operasyonlar›na h›z kesmeden devam eden AKP, Ankara’daki Hopa davas›nda sert kayaya çarpt› Adalet Saray›’nda yarg›lanan ve saray›n kap›s›na dayanan eflk›yalar, zulmün ikti- dar›n› mahkûm etti. Hopa tahliyeleri bütün muhalefete umut oldu

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 06-Mar-2016

257 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi'nin 15 - 28 Aralık 2011 periyodlu sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: 146'ıncı sayı

2 7Sendika.Org ve SendikaTv, 9Aral›k’ta Ankara’n›n Hopa davas›duruflmas›nda yay›ndayd›

Eczanelerde ilaç bulunam›yor.Sa¤l›k sisteminin piyasakoflullar›na terk edilmesininbedelini hastalar ödüyor

Tarih sayfas›nda egemenlerinmahkelerine boyun e¤meyenve tarihe geçen savunmalar›iflledik

Siyaset ülkemizde boflluktankarizma yaratma sanat›biraz. ‹ktidarlar sevmezkarikatürü

� Suriye’deemperyalist ç›kar-lar›n bekçisi olanAKP, ‘Suriye’deistikrar, bar›fl’ derkensilahl› gruplar›nhamili¤ini yap›yor� S. 5

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Allah kimseyi onun...

Ferda Koç / Sayfa 4

Hopa otobüsünde

Kutay Meriç / Sayfa 6

Bürodan kongreye...

Tuba Günefl / Sayfa 10

Pergel sensin Ali Bulaç

Sendika.Org davay› sundu ‹laçta fatura hastaya Yar›n› kuranlar akland› Bazen gerçek komiktirSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 6 • Say› 146 15 Aral›k 2011 • 1.25 TL

13 15

Suriye’de biröyle bir böyle

� Bar›nma hakk›mücadelesi verenler,kentsel ya¤ma verant politikalar›nakarfl› Kongre’debirleflti, Bar›nmaHakk› Meclisi’nikurdu � S. 6

Büro’danMeclis’e

� Sermaye örgütleri,kriz ortam›n› gerekçegöstererek eme¤inkazan›mlar›n›n tör-pülenmesi içinhükümeti mikroreform yapmayaça¤›r›yor � S. 9

‘Engelleritemizleyin’

� Üniversiteninpiyasalaflt›r›lmas› vegericilefltirilmesi içinelinden geleni yapanYusuf Ziya Özcankoltu¤unu GökhanÇetinsaya’ya devretti � S. 3

YÖK’e yenipatron

Terörüdelillerdearay›n� Hopadavas›n›aylard›r buduruflmayahaz›rlananAv. AyhanErdo¤an veAv. Kaz›mErkut Güzelile konufltuk� S. 11

Neyibaflard›k?� Davasürecindeneyibaflard›¤›m›ziktidar›nsolu nedenhedef ald›¤›konusuönümüzdekidönem içinyan›tlanmas›gereken ikisoru...� S.14 YOL YAZISI: Keser döner sap döner gün gelir hesap döner � S. 3

Adana’daolağanüstü halyönetimi

� ‘Sizin eflitlik dedi¤iniz, kad›nlar›nhayat›na kasteden erkek fliddetinindaha da artmas›d›r. Dilflat Aktafliflte bu yüzden o panzerin üstüneç›kt›; Demet Y›lan iflte bu yüzden5,5 ayd›r hapiste’ � S. 10

� Sa¤l›kç›lar 21 Aral›k’taSa¤l›k Hakk› Meclisleri’niaçacak ve g(ö)revde olacak.Ayn› gün KESK de grevyapacak. Dosya sayfam›z›nkonusu ‘Halk grevi’ � S. 12

İkiyüzlülüğün parçası olmayacağız

� Anma etkinliklerine cezalarla ve‘terörle mücadele’ için kentseldönüflüm önerisiyle gündeme gelenAdana’da, Vali Cofl geçmiflte hizmetverdi¤i ola¤anüstü hal rejimininruhunu yaflat›yor � S. 4

19 Aral›k’›n 11’inci y›l›19 Aral›k’ta hapishanelerde tecrite karfl› direnen30 devrimci ‘Hayata Dönüfl’ ad› alt›nda düzenle-nen operasyonla katledildi. Katilleri kollayanlar›affetmeyecek, devrimcileri unutmayaca¤›z

Halk grevine doğru

Sarayın lütfu değilsokağın hakkı eflk›yalar

serbest

Halk muhalefetini sindirmek için solayönelik operasyonlar›na h›z kesmedendevam eden AKP, Ankara’daki Hopadavas›nda sert kayaya çarpt›�

Adalet Saray›’nda yarg›lanan ve saray›nkap›s›na dayanan eflk›yalar, zulmün ikti-dar›n› mahkûm etti. Hopa tahliyeleribütün muhalefete umut oldu�

Page 2: 146'ıncı sayı

MEDYAHalk›n Sesi

215 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

Kenar Notlar›

“Allah kimseyi onun düştüğü durumadüşürmesin.” Bülent Arınç, bir yıldan kısa süreönce “ucube heykel” tartışmasında, sözleri TayyipErdoğan tarafından hiçe sayılarak çiğnenenErtuğrul Günay için kullandığı bu ifadenin bir günkendisine de yakışacağını herhalde hesap etme-mişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, şikecezasının indirilmesini öngören düzenlemeyi vetoetmesi ile ilgili olarak “Hayırlı oldu. Hiçbir mil-letvekili tekrar Meclis’e getirmeye cesaret ede-mez” diyen Arınç, Tayyip Erdoğan’ın hastayatağından verdiği “yasa aynen geçecek” talimatıile hatasının farkına vardı: “O sözü söylemembüyük hataydı.”

Arınç’ın dramı işin eğlencelik tarafını oluştur-manın ötesinde, AKP’yi oluşturan İslami koalis-yon içindeki gerilimin sınırını da ortaya koyuyor.AKP iktidarı içinde artık gizlenemez hale gelençıkar çelişkileri var ancak kimse bunu, uğrunaiktidarı riske atacak bir ayrışmaya kadar uzatmaniyetinde değil.Zaten Yasa konusundaki asıl sertmuhalefet Fethullah Gülen hareketinden geliyor.

Fethullah Gülen’in sözcüsü Zaman yazarıHüseyin Gülerce, “Köşk ve AK Parti arasındakişike tartışmalarıyla ilgili 'AK Parti'de çok ciddi birkırılma noktası görüyorum. AK Parti, kendiayağına sıkmayı bırak kendi sandalyesine tekmevurmuş olur” dedi. Yine Zaman’ın MHP kökenliyazarı A. Turan Alkan, şike düzenlemesinde ısraredilmemesi konusunda uyardı: “Aksi takdirde ‘Birbaşbakan vardı’ deyip üzüleceğiz!”Cemaatinsitelerinde iktidara göndermeler içeren “kibir” ve“haset” konulu yazıların yayımlanması, Gülen’inErdoğan’a geçmiş olsun dememesi de ayrışmayailişkin detaylar olarak kayda geçti. Ayrıca Gülen,hareketini yeni bir seferberliğe hazırlanmayaçağırıyordu: “Bir kere daha kefeni yırtıp, bir keredaha yeniden gömlek giyip, bir kere daha virabismillah diyerek meseleyi yeniden ele alma,yeniden anlama ve yeniden tahlil etmeye koyul-mamız gerekiyor.”

Cemaatin bu tavrı, AKP koalisyonunuoluşturan iki temel güç olan Milli Görüşçüler ileGülenciler arasında bir ayrışma ihtimalininbelirmesi şeklinde yorumlandı. Ne var ki, AKP’niniktidar için Cemaat desteğine, Cemaat’in dekendi gelişiminin önünü açan bir iktidar içinTayyip Erdoğan’ın liderliğine ihtiyacı var. Bunedenle de gerilim, cemaat/tarikat aidiyetininötesinde bir iktidar hesabına dayandığından heriki taraf içinde de farklı tutumlara yol açıyor an-cak ayrışmaya dönüşmesi çok zor görünüyor.

Gülenciler ile Nakşiler arasındaki gerilim yenibir şey değil. İslamcı koalisyon devlet iktidarı içinulusalcı hasımları ile mücadele ederken, iç geri-limlerini dışarı yansıtmıyor, sineye çekiyor, kolkırılıp yeni içinde kalıyordu. Cemaat polis, yargı,eğitim, üniversiteler ve Diyanet içinde; Nakşilerise dışişleri ve maliyede sıkı bir şekildekadrolaşırken ötekilere göz açtırmıyordu.

Ancak ayrışmanın alenileşmesi üçüncü iktidardönemi ile yaşandı. Çünkü iktidarın ulusalcıladanayıklanması tamamlanınca sıra iktidarınİslamcılar koalisyonunu oluşturan unsurlarıarasında paylaşılmasına geldi. Erdoğan’ın yenikabinesinde kendi dar çevresine yani Milli Görüşkökenli kadrolara ağırlık vermesi ve Gülencileridışlaması ilk adımdı. Polis ve kamu yönetimindeörgütlenmeye ağırlık veren Cemaat’inkadrolaşma hırsı, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’atakıldı. Atalay, Gülen referanslı kaymakam vepolislerin atanmasını engellemekle kalmadı,Ahmet Şık ve Nedim Şener’i tutuklatarak AKP’yisıkıntıya sokacak bir hamleye girişen Gülencipolislerin “ayağını kaydırdı”. Sonuçta Taraf dahilCemaat medyasının hedefine oturtuldu.

Şimdi Nakşiler polis, yargı ve eğitimdekiCemaat tekelinden, Cemaat de dışişleri vemaliyedeki Nakşi tekelinden yakınıyor. Yanimesele kadrolaşma eksenli iktidar mücadelesi.Diğer ayrışma konusu da polis/yargı operasyon-ları. Cemaat, bütün ötekilerin polis ve yargı eliylekökünün kazınmasından yana. Ancak yumurtaküfesi seçmenleri önemsemek zorunda olanErdoğan’ın sırtında ve Erdoğan, Cemaatin ikti-dara daha fazla yerleşmesi için “haddi aşarak”kendi kuyusunu kazmak istemiyor.

Yine de bu çelişkilerin mutlak bir ayrışmayayol açması çok zor çünkü her iki tarafın derdi deiktidardan daha fazla pay almak ve yollarıayırdıklarında paylaşacakları bir iktidarın kalma-yacağını ikisi de biliyor.

O iktidar tutkusu ki bu kadim din kardeşlerinibirbirlerinin hastalığını fırsat bilecek, fırsattan isti-fade edemeyince tükürdüğünü yalayacak kadarinsanlıktan düşürüyor. “Allah kimseyi onlar kadardüşürmesin.”

‘Allah kimseyi onun düştüğüduruma düşürmesin’

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

A nkara’da 31 Mayıs günüMetin Lokumcu’nunöldürülmesini protesto

ederek AKP il binasına yapılanyürüyüşe katıldıkları içintutuklanan 28 kişinin ilkduruşması 9 Aralık’ta görüldü.Dava, sadece toplumsal muhale-fetin AKP baskısı karşısındamücadelesi için değil “halkınmedyasını” yaratma yolunda daönemli deneyimlere sahne oldu.

Davanın ilk duruşmasınıngörüldüğü 9 Aralık günüTürkiye’nin dört bir yanındanadliye önüne gelenler burayı birmiting ve direniş alanınaçevirirken adliye önündengelişmeleri anbean aktaranSendika.Org ve internetüzerinden canlı yayınla direnişateşini uzaklara taşıyanSendika.TV, binlerin gözü kulağıoldu. Egemen medya şike iddi-anamesini gündemine alarakHopa davası boyunca yaşanangelişmeleri okurlarına / izleyicile-rine aktarmazken onların bu san-sürü Sendika.Org veSendika.TV’nin yayını sayesindedelinmiş oldu.

Sendika.Org yayın ekibi 9Aralık günü Ankara Adliyesiönünde tam kadro yayın içinhazırdı. Sabah 8.45 itibariyleyayına başlayan site yürüyüş veadliye önündeki gelişmelerianbean aktardı. Neredeyse birkaçdakikada bir güncellenen davahaberi, duruşmanın başlamasıyladuruşma salonundan dagelişmeleri dakika dakikaokurlarına iletti.

Sendika.TV ise alanın birköşesine kurduğu yayın platformuve iki ayrı kameradan yaptığıçekimlerle alandan görüntüleriinternet üzerinden canlı olarakyayınladı. Direnişe katılan kurumtemsilcileri, yazarlar ve sanatçılarda yayına konuk olarak görüşleri-ni, dileklerini izleyenlerle paylaştı.

BU ‹LK DE⁄‹LBu Sendika.TV’nin ilk canlı

yayın deneyimi değil. Ocak2008’de Ankara’da düzenlenen“Manifesto'nun 160. yılındaMarksizmin Güncelliği” sem-

pozyumunu canlı yayımlayanSendika.Org salon etkinliklerininardından ilk büyük canlı yayınmacerasına Ocak 2010’da Tekeldirenişi ile atıldı. Direnişin 35’incigününde başlayan ve ilerleyengünlerde de hem direniştekiişçilerin katıldığı hem de destekverenlerin konuk edildiğiyayınlarla Sendika.TV direnişinmedyası oldu. Bu önemli deneyi-mi 2010 Taksim 1 Mayıs’ındameydandan yapılan canlı yayınizledi. Hopa olaylarının ardından2011 yazında gerçekleştirilenHopa Kemalpaşa Halk Festivalide Sendika.TV’nin üç günlükcanlı yayını ile festival alanındabulunamayanlara ulaştı.Sendika.TV’nin Ankara adliyesiönünde gerçekleştirdiği canlıyayın en uzun soluklu eylemyayınlarından birisi oldu.

Adliye önünde süren yayınıanlamlı kılan en önemli noktaSendika.Org’un Hopa iddi-

anamesinde “terör örgütügüdümünde yayın yapan site”olarak tanımlanmasıydı. Duruşmasalonunda yargılananlar bu“terörist site”den yapılan çağrıyauyarak eyleme katılmakla ithamediliyor, bu eyleme katıldıklarıiçin de terörist ilan ediliyordu.Aynı site dışarıdan duruşmayailişkin gelişmeleri canlı yayınlaokurlarına / izleyicilerine duyu-rarak “faaliyetlerine” devam edi-yordu.

Hopa davası ile AKP’nin özelyetkili mahkemeler ve polis eliyleyarattığı hukuk düzeninin hakmücadelelerini hedefine aldığıtespitini yapan davanın avukatlarıduruşmada Sendika.Org’u dasavunarak savcılık makamınınhiçbir kanıta dayanmadan siteyi“terör örgütü yayını” ilan etmesi-ni eleştirdi. Avukatlar 31 Mayısgünü gerçekleşecek eylemin site-den duyurulmasının suç sayılama-yacağını aksinin “iletişim ve

haberleşme hakkının ihlali”olacağını belirtti.

HALKIN MEDYASI YOLUNDASavcılık makamının hak

mücadelesi verenleri“teröristlik”le suçladığı bir dava-da hak mücadelesi verenlerinsesini duyurmayı kendine görevedinen, onların eylemlerini vetaleplerini sayfalarındanokurlarına duyuran, kısacası hakmücadelelerinin medyası olmaamacıyla yayın yapanSendika.Org’un da “terörist” ilanedilmesi şaşırtıcı değildi.

Salonda hak mücadelesi mili-tanları bu çizginin savunmasınıyaparken salonun dışında yayınyapan Sendika.Org da egemenmedyanın Hopa davasını görmez-den gelen yayınlarına karşı kendiimkanlarıyla yayın yaparak halkıniletişim hakkının gaspına karşı“halkın medyası” deneyiminiyaratıyordu.

Hopa Davas›’n›n görüldü¤ü 9 Aral›k günüSendika.Org ve Sendika TV yay›nlar›yla halk›niletiflim hakk› mücadelesinde yol kat etti

Ankara’da 9 Aral›k günü görülen Hopadavas›nda tahliye edilen 22 mahpustanbirisi de Sendika.Org sitesi yazar› veLatinbilgi.net sitesi editörü Soner Torlak’t›.31 May›s günü Lokumcu’nun öldürülmesi-ni protesto eyleminin ard›ndan bueylemde yaralanan bir arkadafl›n›götürdü¤ü hastanede gözalt›na al›nan veç›kar›ld›¤› mahkemede tutuklanan Torlak

6 ay sonra özgürlü¤üne kavufltu.Sendika.Org 9 Aral›k günü görülendavan›n ilk duruflmas› öncesi adliye önün-deki eyleme “Soner Torlak’› özgür b›rak”pankart› ile kat›ld›. Tahliye haberininard›ndan Sincan Hapishanesi önündemahpuslar› karfl›lamak için bafllayan bek-leyifle Sendika.Org hem bas›n kurulufluhem de mahpus yak›n› olarak kat›ld›.

Güvenli internet uygulamasıyla inter-net abonelerine sunulan Çocuk ve

Aile paketlerinin çocukların güvenliği içinevrim teorisini anlatan siteleri yasak-ladığı, evrim karşıtı siteleri ise erişimeaçık bıraktığı ortaya çıktı.

Güvenli internet uygulaması gereğiinternet servis sağlayıcıları abonelerinestandart paketlerin yanı sıra çocuk ve ailepaketleri de sunmak zorunda. Aile paketikara listeden, çocuk paketi ise beyaz liste-den oluşuyor. Çocuk filtresinde yalnızcaçocukların girebileceği siteler yer alıyor,çocuklar için uygun bulunan sitelerdışında tüm siteler çocukların girişiminekapalı. Bir sitenin bu paketlerden herhan-gi birinde erişime kapalı olup olmadığınıhttp://guvenlinet.org/tr/ adresinden siteadını aratarak bulmak mümkün. Bu adresve bununla beraber Güvenliinternet.orgadresi ile Webihbar gibi TİB’e bağlıkurumlara çocuklara “zararlı” olabilecekveya her iki paketten birisine alınmasıgerektiği düşünülen siteler ihbaredilebiliyor. Bu ihbarlarındeğerlendirilmesi ve hangi sitelerin filtrekapsamına alınması gerektiğini hükümet

ve hükümete bağlı Bilişim TeknolojileriKurulu’nun belirlediği üyelerden oluşanÇocuk ve Aile Profil Kriterleri ÇalışmaKurulu belirliyor.

Kurul ve yapılan şikayetler “evrimteorisini” çocuklar için büyük bir tehlikeolarak görmüş olmalı ki filtre kapsamındaevrim karşıtı tezlerin anlatıldığıwww.sorularlaevrim.com/, evrimaldat-macasi.com gibi sitelere erişim açıkkenevrimolgusu.blogspot gibi sitelere erişimeizin verilmiyor.

TESADÜF DE⁄‹L HÜKÜMETPOL‹T‹KASI

Evrim teorisine yönelik internet san-sürünün bir hükümet politikası olarakbenimsendiği de ortaya çıktı. Gazeteci

Can Dündar, 11 Aralık 2011 günüMilliyet’teki “Cübbeliye açık, bize kapalı”başlıklı yazısında Milli Eğitim Bakanlı-ğı’nın okullarda uyguladığı filtrenin kendisitesine kapalı, Cüppeli Ahmet hoca, Ad-nan hoca ve Fethullah Gülen’e ait sitelereaçık olduğunu duyurdu. Dündar aynı ya-zıda okullardaki filtre uygulamasın da ev-rim teorisini savunan siteleri kapsadığını,evrim teorisine karşı yayın yapan sitelerinerişiminin ise serbest olduğunu belirtti.Dündar öğretmenlerin verdiği bilgiyedayanarak bu konuya ilişkin ödevlerin sözkonusu filtreleme nedeniyle “dini içerikli”geldiğini aktararak bu durumun bakanlıktarafından teşvik edilen sitelerden kay-naklandığını söyledi.

Dündar’ın açıklamalarının ardındanMilli Eğitim Bakanlığı bir açıklamayaparak Dündar’ın başvurması halindeyasak kararının yenidendeğerlendirilebileceğini belirtti. Benzerbir uygulama filtre için de geçerli. Filtreyetakılan siteler, TİB’e itiraz ederek kendi-lerinin bilgisi dışında dahil edildikleri aileve çocuk filtresinden çıkmak için başvur-mak zorunda bırakılıyor.

Aralarında Ahmet Şık ve Nedim Şener’inbulunduğu 12 gazetecinin yargılandığı Oda

TV Davası’nın duruşması 26 Aralık’ta görülecek.Ergenekon’un medya yapılanmasını oluşturduk-ları gerekçesiyle bir kısmının “terör örgütü üyesiolmak”, bir kısmının da “terör örgütü üyesi olma-makla beraber örgüt adına suç işlemek”le suç-landığı davanın reddi hakim talebi nedeniyle 22Kasım’da başlamadan biten ilk duruşması 26Aralık’ta İstanbul’da görülecek. Davanın 22Kasım’da İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndegörülen duruşmasında sanık avukatları BarışTerkoğlu’nun yargılandığı bir başka davadamahkeme başkanı hakimin “mağdur” sıfatıyla yeraldığını belirterek reddi hakim talebinde bulun-muştu. Bu talebi değerlendirmeyi kabul edenmahkeme heyeti davadan çekilerek usul gereğitalebin bir başka mahkeme tarafından kararabağlanması için davayı 26 Aralık’a ertelemişti.Sanık avukatlarının reddi hakim talebi İstanbul17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görüşülerek5 Aralık tarihinde reddedildi. Böylece avukatlarıntalebi kabul edilmemiş olurken davanın hukukiolarak ilk duruşması da tutuklamaların üzerinden10 ay geçtikten sonra yapılabilmiş olacak.

Oda TV davası 26 Aralık’ta

Soner de özgürlüğüne kavuştu

Evrime filtre yaratılışa özgürlük

‘Hepimizeşkıyaolduk’

İçeride sanıkdışarıda yayındaydıSendika.OrgSendika.Org

Ankara - Hopa davas›n›n 9Aral›k’ta görülen ilk duruflmas› içingösterilen devrimci dayan›flmasosyalist bas›n›n manfletlerine deyans›d›. Dava sabah›Atilimhaber.Org, Kizilbayrak.Net,Sendika.Org, Sol.org.tr siteleri veBirgün gazetesi ayn› manfletleokurlar›na seslendi: “San›¤›z, tan›¤›zhepimiz eflk›yay›z.”

Hopa davas› ayd›nlar, sanatç›lar,akademisyenler ve toplumsalmuhalefetin farkl› kurumlar›n›nortak durufluyla karfl›land›. Sosyalist/ muhalif bas›n da bu devrimcidayan›flmaya kendi sayfalar›ndankat›ld›. Ortak bir aç›klamaylaokurlar›na flöyle seslendi: “Bugünedek sayfalar›m›zda emekçilerin,haklar› için mücadele edenlerin,ezilenlerin gündemine yer verdik.Haberlerimizde, yay›nlar›m›zda ser-mayeye karfl› yoksul halk›n; patronakarfl› emekçinin; erkekegemenli¤ine karfl› kad›n›n; polisekarfl› eylemcinin; rektöre karfl›ö¤rencinin, ezene karfl› ezileninsesini duyurmak için çal›flt›k.”Sosyalist bas›n kurulufllar› 31 May›sgünü Hopa halk›n›n sesini buanlay›flla okurlar›na aktard›klar›n›anlatt›.

YARGILANANLARIN SES‹B‹Z‹M SES‹M‹ZD‹R

“San›¤›z, tan›¤›z hepimizeflk›yay›z” manfletini atan internetsiteleri okurlar›na flöyle seslendi:“Bugün 9 Aral›k… Bugün göre-vimiz Ankara’daki Hopa davas›ndanyükselen sesi duyurmak…Gazetecilerin, ayd›nlar›n, Kürtsiyasetçilerin, ö¤rencilerin tutuk-land›¤›, her sabaha yeni polisoperasyonlar› ile uyand›¤›m›z “AKPfaflizminin kol gezdi¤i” bu dönemdebu zulme sessiz kalmayanlar›nvarl›¤›n› herkese göstermek, sesleri-ni duyurmak görevimizdir. ‹flte buyüzden bu sabah Ankara 11. A¤›rCeza Mahkemesi’nde görülmeyebafllanan Hopa davas› bizim dedavam›zd›r. Yarg›lananlar›n sesibizim sesimizdir. “

Page 3: 146'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

315 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

B unu hesap etmemişti, bukadarını hiç hesap etmemişti.

“Tayyip Erdoğan’ın Bakanı” HayatiYazıcı, o ilçeye sokulmadığında çokbozulmuştu. Yapılır mıydı bu,Kasımpaşalı Tayyip’in (hem deKaradenizli) adamlarına. Zatensevmezdi onları, oraları. Ne kadardeğerli bir insan olduğunu hiç anla-mamışlardı. Onların “iyiliği” için bolcaHES yaptırıyor, yine onların “iyiliği”için çay fiyatlarını düşük tutuyordu.Ama onlar kendisine oy vermezdi.CHP’yi günahı kadar sevmezdi, amaonlar CHP’ye bile oy vermezdi (Birinsanın günahından daha çok sevme-diği ne olabilir ki). Hesabını sormalı,hesap almaya gitmeliydi. Bütünmaiyetiyle beraber direksiyonuHopa’ya kırdı.

AKP, 2011 Genel Seçimleri içinTayyip Erdoğan’ın miting yapacağı ilsayısını 64 olarak açıklamıştı. Geriyekalan 17 ile ise Tayyip gitmeyecek,bakanlarını gönderecekti. Tayyip’inprogramında ilçelerde miting yapmakyoktu, sadece gezecek, geçecekti.Ama ne oldu bilinmez (!) 31 Mayısgünü, Artvin il merkezine bilegitmeden Hopa ilçesinde mitingyapası tuttu. Türkiye’deki 957 ilçedensadece Hopa’yı seçmişti. Elbette bumiting ile CHP’ye bile güvenmeyenHopalıları AKP saflarına katılmayaikna edeceğine Tayyip’in bile inan-ması mümkün değildi. Amaç güçgöstermek, kabadayılık yapmaktı.Hopa’yı, HES muhalefetini, soluaklınca ezecekti. Amaç buydu dasonuç bu olmadı. Hortlak görmüşgibi kaçtı Hopa’dan.

Tayyip Erdoğan, “ustalık döne-mi”nin ilk darbesini burada, 31Mayıs’ta aldı. Bir diğerini ise 9Aralık’ta Ankara’da alacağını, ozaman bilmiyordu.

AKP’nin ustalık dönemi diyeadlandırdıgı 3. iktidar dönemi, dahaçok, KHK, polis ve yargıya daya-narak, ülkeyi yönetmesi; kendi kon-trgerillasını temellerini yaratması; Kürtsorununu savaş yöntemlerine, askerve polise havale etmesi; rakiplerini ve

muhalefeti polis-yargıoperasyonlarıyla ve kirliitibarsızlaştırma hamleleriyle bertarafetmesi; dış politikada kedisine verilentaşeron rolün fütursuzca uygulan-ması; medyanın tamamen denetimaltına alınması; yaklaşan kriz paniğive toplumsal hoşnutsuzluklarda artışbeklentisiyle ilk ikisinde ayrılıyor.

AKP’nin üçüncü iktidar dönemininbelki de en göze batan özelliği, yargıyıkullanma biçimi. Kendilerinin buyargıdan çok çektiklerini düşündük-lerinden ve yargının kendileriningelişimini ne ölçüde engellediğinibildiklerinden, şimdi aynı “silahı”karşıtlarına kullanıyorlar. Aynı etkiyiyapacağını varsayarak... Bu konudaiki kritik aşama geçirdiler: İlk olarak,referandumla sağladıkları anayasaldeğişikliklerle dönüşüm için yasal kılıfoluşturdular. İkinci olarak ise yıllardırbir ölçüde biriktirdikleri kadroları enişlevsel pozisyonlara yerleştirdiler.İçişleri Bakanlığı ve polis içindekikadro değişimi süreci zaten büyükölçüde ilk iki dönem içindesağlanmıştı.

Devlet içindeki iktidarlarınıpaylaşmak istemedikleri“Ergenekoncular”, zaten uzunca birzamandır Özel Yetkili Savcıların “gençve temiz ellerinin” insafına bırakılmış,oturdukları koltuklardankaldırılmışlardı. (Böylece “yeniErgenekonculara” da yer açılmıştı.)İpliği pazara çıkmış, işkenceci, darbe-ci oldukları bilinen bu tiplere karşıuygulanacak hukuk kuralları içinhiçbir meşruiyet aramaya gerekyoktu. Son değişikliklerle beraberAKP için çok daha “kolay lokma”haline gelmişlerdi.

Kürt hareketi karşısında yargınınbir silah olarak kullanılması zatenalışılageldik bir tutumdu. Onlara karşıkullanılacak saldırının“meşrulukgerekçesi” ise elbette teröryakıştırması olacaktı. AKP’nin ustalıkdöneminde Kürtlerin payına,neredeyse her hafta yaşanan “KCKoperasyonu” adı verilen kitlesel tutuk-lamalar düştü.

Ancak AKP’yi rahatsız eden

sadece bu sorunlar değildi. Solun,hala varlığını devam ettirmesi yetmiy-ormuş gibi, bir de sokak demesi, hakmücadelesi vermesi, AKP’yi hedefgöstermesi Tayyip Erdoğan’ınüzerindeki baskıyı artırmaya başladı.

Aslında Hopa’da olanları TayyipErdoğan klasik yöntemleriyle hallede-bileceğini düşünmüştü. Gayri meşruhale getirmek için bir yafta bul;terörist, darbeci, bölücü gibi. BununHopa’daki karşılığı “eşkıya” oldu.Yetmez bolca gaz bombası, gözyaşartıcı ve cop kullan. Bir detoplumdan, mücadeleden, yaşamdanyalıtmak için 3 kişilik hücrelere tık.Solu gayrımeşru zemine ettirebilmekiçin “terör örgüt” paropagandasıeşliğinde operasyonlar yürüt. Songünlerde İzmit’te Halkevleri, Kolektif,SDP, Partizan, EMEP’e yapılanoperasyonlar bu çerçevededeğerlendirilmeli. Yine Adana’daMustafa Özenç anması nedeniyleÖDP’lilere açılan dava (Sola karşıbütün iddianamelerde Mahir, Deniz,İbrahim anmaları yer alıyor) ve sonolarak, yine, her daim polisin elindehazır bekletilen “Devrimci Karargahoperasyonu” ve tutuklamalar bununörneklerinden. AKP’nin Suriyeüzerinden geliştirdiği riskli dış politikahamleleri ve her an kapıda bekleyenkriz tehlikesinde, sol, iktidar için birtehdit kaynağı olarak görülüyor.

Ama bu sefer olmadı. Meşru, mili-tan ve kitlesel bir demokratikmücadele karşısında her türlü yasamaddesi, en kemik AKP’li savcı bileişlevsiz, edilgen kaldı.

Solun dilinde pelesenktir;meşruluk, militanlık ve kitlesellik.Bunlara ulaşmaktan, bunları yapmak-tan söz edilir hep. Ancak bilinir kisadece söyleyince olmaz, hedef gös-terince gerçekleşmez. Halkın gerçeksorunlarını politik bir programçerçevesine yerleştirmek,doğruluğunu günlük siyasal mücade-lenin içinde sürekli yenilemek ve testetmek gerekir. İnatçı ve istikrarlı birörgütlü mücadeleyi sürdürecek uzunyola dayanıklı yol arkadaşları gerekir.Kendi hedefinde başkalarının da

rahatlıkla özne olabilmesini sağlayanbir çalışma tarzı ve eriyik olabilmeerdemi gerekir.

9 Aralık’ta Ankara’da kazanılanbaşarının arkasında aslında bunlaryatıyor. Ne savcının saçmalıkları, nemilletvekillerinin duyarlılıkları, ne debasının gündem yapması bu sonucuaçıklamaya yetmez.

Tıpkı Karadeniz’de HES karşıtımücadelelerde yaşanan gibi… EnerjiPiyasası Düzenleme Kurulu’nun(EPDK) kayıtlarına göre 2003’denberi 812 HES lisansı verilmiş. 2011yılında verilen toplam HES lisansı ise150'yi geçecek. Hepsi AKP döne-minde, inşa edilmekte olan HES'lerinyüzde 40'tan fazlası Karadeniz'debulunuyor. Bu bölgede, şimdilik,toplam 250 HES yapıladı.Tasarlananlarla birlikte ülkede toplamHES sayısı 2 bin 300’ü bulacakmış.Ama bu 2300’den bir tanesiyapılamayacak: Hopa’daki GüneşliHES projesi. Güneşli’de HES yapmaküzere lisans alan Nett Enerji 28Haziran’da bir basın açıklamasıyayımlayarak projeden vazgeçtiğiniduyurdu. Neden mi? HES’çi şirketaçıklıyor: “...Yaklaşık 5 yıldır üzerindeçalışarak tüm hazırlık çalışmalarınıtamamlamış olmamıza rağmenHopa’da hayata geçirmeyi plan-ladığımız Güneşli HES Projesi’nden,sorumlu bir davranış sergileyerektoplumsal bir olaya bahaneedilmemesi amacıyla vazgeçtiğimizikamuoyuna saygıyla duyururuz.” Budurumu tek amacı para kazanmakalan şirketin iyi niyetiyle mi açıklaya-cağız, yoksa Hopa halkının meşru,militan ve kitlesel mücadelesi ile mi?

Aylardır bu davayı bir şekilde gün-demi yapan sol örgütler ve öğrenciörgütleri, Kürt hareketinden temsilcil-er, sendikacılar, işçiler, kamu emekçi-leri, sanatçılar, gazeteciler, BDP’li veCHP’li milletvekilleri, ekolojistler, fem-inistler, akademisyenler ve hatta uzunsüredir ortalarda görülmeyen “eskitüfekler”, günlerdir sosyal medyadafırtınalar estiren insanlarAnkara’daydı. Hepsi Hopa davasınınAnkara ayağının tarafı, yargılananı

oldular. AKP yargısı sadece madara

olmadı, aynı zamanda rezil oldu. AKPsiyasetçileri ve siyaseti bir süreliğinede olsa ortadan kayboldu. O gün-lerde, bu dava hakkında konuşan birtane AKP’li gören, duyan oldu mu?

Bu ülkede adaletsizliğe uğradığınainanan ve ülke içi adalet arama yollarıtükendiği için Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi’ne (AİHM) başvurudabulunulmuş toplam 19 bin dosyamevcut. Davutoğlu’nun söylediğinegöre geçen yıl 5 bin olan dosya sayısıbu yıl 7 bini bulacak. Türkiye burakam ile AİHM önünde halen bekle-mekte olan dava sayısı bakımındaRusya'nın ardından ikinci sırada yeralıyor. Üstelik “eşşeen böyüü dahaahırda”. AKP, yargılamaları uzattığı,sonuçlandırmadığı için AİHM’yegitme prosedürünü henüz tamamla-mamış binlerce dosya bekliyor sırada.Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda bualandaki rekoru kimselere bırakmaya-cağı kesin.

Bu davaların büyük bir kısmıaslında birer Hopa davası olamayaaday. Olamamasının, oldurulama-masının nedenlerini ya da nasıl ola-bileceğinin ipuçları ortadayken, “ikti-dar içi çatlaklar”a bel bağlamanınyanlışlığını bir kez daha anımsamakgerek. Toplumsal muhalefetingelişimi, AKP karşıtı direnme eğilim-lerinin, toplumsal muhalefet eylem-lerinin ve hak mücadeleleriningüçlendirilmesi temelinde elealınmalıdır. Bu dönem boyuncayaşananlar herkese bir kez dahagerçek çözümün; sistem içi boşluk-lardan, icazetten, karşı tarafın lütfun-den geçmediğini kanıtladı. AKP’nineninde sonunda kendiliğindenzayıflayacağını, parçalanacağını ya daTayyip’in sağlık sorunları nedeniylebaşsız kalacağı beklentileriyleyaşamanın saçmalığı ortada.Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ınçelişkiye ve çelişmeye düştükleri,Hayrünnisa ile Emine’nin küs olduk-ları, Fethullahçıların gidişattan mem-nun olmadıkları… Bu gündemlerarasından halkın ne halkın gerçek

gündemi çıkar, ne halkın doğruseçeneği. Halkın yolu da belli yor-damı da.

Ülkenin hemen bütün bölgelerindeyaygınlaşan ve artan hakmücadeleleri, Tayyip Erdoğan’ınhuzurunu giderek daha fazlakaçırıyor. Kırda, kentte, otobüste,üniversitede, okulda, yoksul gecekon-du mahallelerinde, yani sokakta hephak eksenli bir direniş olduğu sürece,iktidarın meşruluğu hep sorgu-lanacak; devlet şiddetinin dozunuartırdıkça da iktidar temeli zayıflaya-caktır. Hak mücadelesinin talep-lerinin, halkın öteki kesimlerinin tale-plerinde de yankılanıyor olması, ikti-dar karşıtı direnme eğilimleriniçoğaltıyor…

Toplumsal muhalefet, Aralıkayında iki önemli gündemle karşıkarşıya: Birincisi KESK'in 21 Aralık'ta-ki grevi, diğeri de 26 Aralık'takiNedim Şener ve Ahmet Şık’ınşahsında gazetecilierin yargılandığıdavadır. “Hopa davası”nda eldeedilen başarı anlık ve belli bir kesimlesınırlı bir başarı değildir. AKP'ninbaskı politikalarının hedefindeki diğermuhalif kesimlere de umut olmuştur.AKP’nin gazetecileri hapsederekmedyayı denetim altına alma siyasetide boşa çıkarılabilir. Ahmet Şık veNedim Şener'in yargılandığı “Odatvdavası”nın 26 Aralık'taki 2.duruşması, ilerici toplumsal muhale-fet açısından bu gözledeğerlendirilmeli.

Devrimci Sağlık İş, TTB ve SES’insağlık alanında bir “hak grevi” olaraköncülüğünü yaptığı 21 Aralık grevi,sürece KESK’in ve toplumsalmuhalefet örgütlerinin de katılımıyla,halkın geniş kesimlerinin katıldığı birtoplumsal muhalefet eyleminedönüştü. Böylece 21 Aralık grevi (vesonrası), iyi değerlendirilebilirse,hizmet üreten işçi sınıfı katmanlarıylahaklarına sahip çıkan yoksul halkkesimlerinin, krizli bir dönemeilerleyen ülke siyasetine ağırlık koya-bilmesinin olanaklarından biri halinegelmiştir.

‘Keser döner sap döner gün gelir hesap döner’

D ört yıldır AKP’ninYÖK’üne layıkıylabaşkanlık eden Yusuf Ziya

Özcan, görevini seremoni eşliğindeİstanbul Şehir Üniversitesi RektörüGökhan Çetinsaya’ya devretti.Çetinsaya, yeni bir yükseköğretimsistemini inşa etmeye kararlıolduğunu açıkladı.

Göreve geldiği 11 Aralık2007’den bu yana, türban ve katsayıuygulamaları başta olmak üzereüniversitelerin piyasalaşması ve geri-cileşmesi için yoğun çaba sarf eden,YGS ve KPSS gibi çok sayıda sınavskandalına imza atan Yusuf ZiyaÖzcan, koltuğunu devretti.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,YÖK’e İstanbul Şehir ÜniversitesiRektörü Gökhan Çetinsaya’yıbaşkan olarak atadı. Devir-teslimtöreninde ilk konuşmasını yapanÇetinsaya, Türk üniversitelerininuluslararasılaşmasını, seçkin dünyaüniversiteleri ile rekabet etmesinisağlayacak ‘yeni bir yükseköğretimsistemini’ inşa edeceklerini açıkladı.

Sözü geçen yeni yükseköğretimsistemini anlayabilmek içinÇetinsaya’nın geçmişine bakmak

yeterli. Selefi gibi Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu’nun referansı ilegörevine başlayan Çetinsaya,Fethullah Gülen ile bağlantılı Bilimve Sanat Vakfı tarafındanCevizli’deki TEKEL arazisi gas-pedilerek 2008’de kurulan İstanbulŞehir Üniversitesi’nin rektörü.Üniversitenin kurulmasında önemlirol oynayan vakıf üyesi Ahmet

Davutoğlu’nun yeri Çetinsaya içinbaşka. Davutoğlu’na “Hocam”,“Üstadım” diye seslenen yeni YÖKbaşkanı, Davutoğlu’nun Türk dışpolitikasını yönetirken diplomatikteoriler geliştiren ilk isim olduğunu,yeni dış politikanın daha komplikeve geniş çaplı bir hal aldığını,böylece ülkenin bölgesel bir güçolma yolunda ilerlediğini iddia etti.

Çetinsaya, saygıda kusur etmediği‘üstad’ını, üniversiteninaçılışlarından ve etkinliklerinden deeksik etmedi. 1994’te AmerikaOrtadoğu Çalışmaları Cemiyeti,1995’te de İngiltere OrtadoğuÇalışmaları Cemiyeti tarafındanödüllendirilen Çetinsaya’nın birözelliği de Fethullah Gülen’in onur-sal başkanı olduğu Gazeteci ve

Yazarlar Derneği’nin üyesi olması.“Güler yüzlü”, “iletişimi iyi”,

“kararlı” ve “yepyeni bir sayfanıninsanı” diyerek karşılanan GökhanÇetinsaya, AKP’nin üniversitelereyönelik yeni saldırı dalgasınınmaskesi olacak. Çetinsaya’nın asligörevi ise, Tayyip Erdoğan’ın geçenyıl Dolmabahçe’de rektörlerleyaptığı toplantılarda ele alınan“Yükseköğretim reformu”nu yönet-mek.

A⁄ZINDA YUMURTAYLABAfiLADI

Gökhan Çetinsaya, görevinin 2.gününde Twitter’dan Kolektifler’eseslendi. Kendisini kutlayanlarateşekkür eden Çetinsaya, “Hepiletişim halinde olalım. Özelliklesevgili öğrenciler, yumurta atmayın,tweet atın” dedi. ÖğrenciKolektifleri ise yeni YÖKBaşkanı’nın çağrısına “Başkandeğişir, Kolektif korkusu baki kalır”diyerek yanıt verdi. Kolektifler, yeniYÖK Başkanı’nı en çok korkutanınparasız eğitim, demokratik üniver-site talebinin simgesi olan yumur-tanın kendisini bulması olduğunubelirtti.

Görünen YÖK’ün kılavuzuDört yıldır üniversitenin piyasalaştırılması ve gericileştirilmesi için elinden geleni yapan Yusuf Ziya Özcankoltuğunu Gökhan Çetinsaya’ya devretti. Çetinsaya görevine başlar başlamaz ‘yumurta atmayın’ dedi

Türk Tabipleri Birli¤i (TTB) veAnkara Tabip Odas›’n›n (ATO)Van'daki halk›n ve sa¤l›k

çal›flanlar›n›n sorunlar›na dikkat çekmekamac›yla Sa¤l›k Bakanl›¤› önünekurdu¤u çad›r, 5 Aral›k günü polistaraf›ndan kald›r›ld›. TTB ve ATO, yapt›¤›aç›klamayla duruma tepki gösterdi.

D‹SK, KESK, TMMOB ve TTB 2-3-4 Aral›k tarihlerinde Ankara'da‹nflaat Mühendisleri Odas› Kon-

ferans Salonu'nda "‹flçi Sa¤l›¤› ve Gü-venli¤i Kongresi" düzenledi.

Sar›yerli yaflam savunucular›, 4Aral›k Pazar günü Büyükdere’de“Kentsel Dönüflümden Sonra

Sar›yer’de Ne Yaflar Ne Yaflamaz” konu-lu panel-forumda bir araya geldi. OrmanMühendisleri Odas› ‹stanbul fiubesi,Kocatafl Mahallesi Güzellefltirme ve Yar-d›mlaflma Derne¤i, Maden MahallesiKültür ve Sosyal Yard›mlaflma Derne¤i,‹stanbul Tonyal›lar Derne¤i, Kaz›m Kara-bekir Mahallesi Yaflam Savunucular›,Tüm Bel-Sen ‹stanbul fiubeleri ve Sar›-yer Halkevleri taraf›ndan düzenlenenetkinli¤e, Sar›yer’in baflta y›k›m tehdidialt›ndaki çeflitli mahallelerinden olmaküzere 350 Sar›yerli kat›ld›.

Cezaevlerinde tutuklu bulunanüniversite ö¤rencilerine destekolmak amac›yla bir araya gelen

Tutuklu Ö¤rencilerle Dayan›flma ‹nisiyati-fi 5 Aral›k günü ‹stanbul’da bir eylemyaparak mahpus tüm ö¤rencilerinserbest b›rak›lmas›n› istedi.

Molotoflu eyleme kat›ld›¤›n›n tekkan›t› olarak boynundaki pufligösterilen ve hakk›nda 45 y›la

kadar hapis cezas› istenen üniversiteö¤rencisi Cihan K›rm›z›gül'ünyarg›land›¤› davaya 9 Aral›k’ta devamedildi. K›rm›z›gül yine tahliye edilmedi

12 Eylül faflist darbesisonras›nda yafl› küçültülerekidam edilen Erdal Eren için 13Aral›k’ta Ankara’da Devrimci

78'liler Federasyonu bir anma gerçek-lefltirildi.

8Aralık2010’da

SiyasalBilgilerFakültesi’nde Burhan Kuzu’yuKolektif Yumurta Şenliği’ylekarşılayan Öğrenci Kolektifleri,şenliğin yıldönümünde de EgemenBağış’ı affetmedi.

Ege Üniversitesi’nde düzenlenen4. Uluslararası EgeArt SanatGünleri’ne katılan AB Bakanı veBaşmüzakereci Egemen Bağış,üniversiteliler tarafından yumurta-larla protesto edildi. Tutuklu arka-daşlarının serbest bırakılmasınıisteyen üniversiteliler, Bağış’ın koru-malarının şemsiyeleri açmasınafırsat vermeden yumurtalarını attı.

Yumurtalardan biri Bağış’ın yüzüne,diğeri ceketine denk geldi. “AKPdefol üniversiteler bizimdir” ve“Sokağı özgür bırak” sloganları ataniki öğrenci, polisler ve korumalartarafından gözaltına alındı.Gözaltına alınan öğrenciler, 9Aralık’ta serbest bırakıldı.

Bağış, protestodan bir süre sonrayeniden kürsüye geldi. Sinirden sesititrediği gözlenen bakan, tanıdıksözler sarf etti: “Keşke o yumurta-ları beslenmelerinde değerlendirsel-er, protein ihtiyaçlarını karşılarlar.”Kolektif Yumurta Şenliğisonrasında Burhan Kuzu’nun

“Arkalarında terör örgütü var”ezberini sürdüren Bağış, üniver-sitelileri ‘zavallı zihniyetlerin maşası’ve ‘tetikçilerin piyonu’ olmaklasuçladı. “Gençler ‘bu ülkeyi nasılkalkındırırız’ diye düşüneceklerinekendilerini kullandırtıyor” diyereksözlü saldırılarına devam eden ABBakanı, farklılıklara tahammülüolmayan statükonun gençliğizehirlediğini iddia etti.

Bağış, Öğrenci Kolektifleri’ninprotestolarına alışık. BahçeşehirÜniversitesi’nde kendisini protestoeden öğrencilere polisinsaldırmasına sessiz kalan Bağış,

geçen sene Cebeci’deki yumurtalıprotestonun ardından üniversiteöğrencisi hakkında ‘ceketinin kirlen-diği’ gerekçesiyle suç duyurusundabulunmuştu.

BEYAZIT’TA GÜL TERÖRÜAKP’lilere “Üniversitelere

gelmeyin” çağrısı yapan Kolektifler,14 Aralık günü İstanbul ÜniversitesiBeyazıt Yerleşkesi’ne gelenCumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü deyumurtalarıyla yolcu etti.

Gül’ün üniversiteye gelmesi üze-rine yüzlerce polis ve özel güvenlikyerleşke içinde ve çevresinde terör

estirdi.Fakültegirişlerinearama nok-

taları kuran polis, ‘potansiyelprotestocu’ olarak gördüğü öğrenci-lerin yerleşkeye girmesine izin ver-medi. Polis, keyfi bir biçimde 2üniversiteliyi gözaltına alırken,yerleşke içerisinde eylem yapmakisteyen öğrencilere yönelik saldırılarile gözaltı sayısı 12’yi buldu.

Öğrenci Kolektifleri üyesi üniver-siteliler ise tüm önlemlere vesaldırılara karşın CumhurbaşkanıGül’ü okuldan ayrıldığı sıradaprotesto etti. Gül’ün arabasınayumurta atan üniversiteliler degözaltına alındı.

Yumurta şenliğine yumurtalı yıl dönümü

Page 4: 146'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

415 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

Hopa Davası, solun güzel bir buluşmasına vesileoldu. Davaya karşı yürütülen kampanya, BDP’li

milletvekilleri ile CHP’li milletvekillerini aynı otobüsünüzerinde buluşturan bir geniş güçbirliği atmosferininyaratılmasını sağladı.

Ankara Adliyesi önünde kürsü olarak kullanılanses aracı üzerindeki bu buluşma aynı zamanda kam-panyanın başarısının da sırrıydı.

Başarı, Hopa Davasının, sözcüğün genişanlamıyla “solun” ortak davası haline getirilebilme-siyle elde edildi. “Hopa otobüsü”nün anonim solunkürsüsü haline geldiğinin işareti ise BDP’li ve CHP’limilletvekillerinin aynı kürsü üzerinde, yan yana dur-maları oldu.

Bu birlikteliğin üretilmesindeelbette AKP hükümetinin hergeçen gün şiddetlenen muhale-feti bastırma politikasının artıkAKP’li olmayan herkese uzan-masının bir rolü var. Ama buanonimliği yalnızca AKPsaldırganlığına bağlamak dadoğru değil. Çünkü aynısaldırganlığın başkakurbanlarına ilişkin davalardaaynı anonim karşı çıkışınüretilemeyeceğini hepimiz bili-yoruz.

BDP’li arkadaşlar AnkaraAdliyesi önündeki buluşma

sırasında “KCK davasında da aynı tabloyu yarata-bilseydik çok şey değişirdi, ama bunu yapamıyoruz”diyorlardı.

Gerçekten de Prof. Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nunveya Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasınınbenzer bir anonim harekete yol açmamasınınnedenleri üzerinde düşünmemiz gerekiyor.

Hopa davası etrafında gelişen bu “anonim karşıçıkış”ın temelinde davanın “temizliği”nin, yanitartışmasız ortak değerlere dayanmasının bir rolüolduğu söylenebilir.

Öyle ya davada ne PKK var, ne Ergenekon.“Hopa örgütü”nün ilişkilendirildiği “terör örgütü”,artık Türkiye solunun tamamının ortak değeri halinegelen THKP-C.

Davanın sanıklarının militanı olduğu hareketler de“darbecilik”, “bölücülük”le değil, ancak yine Türkiyesolunun tamamı için onur verici bir suçlama olan“komünistlikle” ilişkilendirilebiliyor.

CHP’li ve BDP’li milletvekillerini “HopaOtobüsü”nün üzerinde bir araya getiren şeyleriniçinde, Türkiye solunun bu “temiz, ortak değerleri”ile kurdukları ilişkinin de bir yeri olmalı.

Ama bu noktada hepimizin bilince çıkarmamızgereken bir şey var: Hopa Otobüsünün üzerindeki-lerin hiçbiri bir diğeri için “bunların burada ne işi var”demedi. Demek ki, BDP’liler de CHP’liler de,Sosyalistler de birbirlerini halen bu ortak değerlerinortağı olarak görüyorlar.

KCK davasında aynı tablonunyaratılamamasında, davanın PKK ile ilişkilendirilmişolmasının rolü olduğu elbette bir gerçek. AKPmuhaliflerini bastırmak için açılan bir davanın PKKveya Ergenekon’la ilişkilendirilmiş olması, bu“bastırma hareketi”ne karşı ortak direniş temeliniönemli ölçüde zayıflatıyor. (Aynı şey Ergenekon’lailişkilendirilen Şık-Şener, hem PKK hemErgenekon’la ilişkilendirilen Devrimci Karargahdavaları için de geçerli.)

Ama, KCK davasına hedef olan açık-kitlesel KürtÖzgürlük Hareketinin “toplumsal eşitlik” talebi birazdaha ön planda olsaydı… KCK davasındanyargılanan “Kürt siyasetçileri” Kürt halkının neolibe-ral yıkım politikalarına karşı tepkilerinin de örgütleyi-cileri, sözcüleri olsalardı bu “yalnızlık” yine de yaşanırmıydı? KCK davasının PKK ile ilişkilendirilmişolması, davanın anti-demokratik içeriğini şimdikikadar gizleyebilir miydi?

Dinamizminin önemli bir kaynağını neo-liberalyıkım politikalarından alan “son Kürt İsyanı”nın, bupolitikaları uygulayarak Kürt halkını ağır bir yıkımasürükleyen “Türk devleti”ni hedef aldığı kadar, neo-liberal yıkım politikalarının kendisini yeterince hedefalmamasının bir “maliyeti” de var mı bu “yalnızlık”durumunun yaratılabilmesinde?

Hopa davasından birkaç gün önce DiyarbakırAdliyesinin önünde hissedilen “yalnızlık” duygusu-nun bana sordurduğu soru bu.

Hopa otobüsünde

FerdaKoç

[email protected]

Ç ukurova’nın bereketlitoprakları nedeniylemevsimlik tarım işçilerinin

ekmek kapısı olan Adana, Kürtillerinin Batı’ya açılan kapısı konu-munda. Özellikle pamukta çalışmaküzere Adana’ya akın eden binlerceKürt mevsimlik tarım işçisi için bukent bir dönem Kürtlerin ucuzemeğini emen bir havza konumun-daydı. 1990’lı yıllarla beraber Kürtillerindeki zorunlu göç politikalarısonucu Adana Kürtlerin geçici ça-lışma adresinden zorunlu ikametgâ-hına dönüştü. Türkiye İşverenSendikaları Konfederasyonu(TİSK)’in kent hakkında hazırladığıraporda Adana’ya göç edenlerinyüzde 40’ından fazlasının Kürtillerinden (TİSK’in ifadesiyle “Gü-neydoğu’dan”) geldiği belirtiliyor.

Kent son günlerdebürokratlarının yaptığı ilginç açıkla-malar ve icraatlarla gündemde.

Adana Emniyet Müdürü 14Kasım’da basına verdiği beyanattaMolotof Kokteyli olarak bilinenyanıcı eylem aracının hukuken“Likit Bomba” olarak tanınmasınıve polislere bunun kullanıldığıeylemlerde ateş etme yetkisinin ve-rilmesini talep etti.

Adana Emniyeti “terörlemücadele”ye ilişkin hazırladığı vearalık ayı başında tamamladığı birraporunda ise çok tartışılacak biröneri sunarak “terörle mücadeleiçin” kentsel dönüşüm istedi.

TMK mağduru çocuklarınsayısının en fazla olduğu illerdenAdana’da Emniyet Müdürlüğü birrapor hazırlayarak “terörlemücadele için” kentsel dönüşümistedi. Adana Emniyet Müdürlüğütarafından hazırlanan ve Akşam ga-zetesinin 12 Aralık tarihli sayısındayer verilen rapor Emniyet’in soru-nun “çözümü” için önerilerini içeri-yor. Raporun basına yansıyan envurucu bölümü “Bu tür semtlerdeterör örgütü mahalle baskısı kuru-yor. Suç odağı haline gelengecekondu bölgelerinin kentsel dö-nüşümüne öncelik verilsin” öner-

isiydi.Emniyetin bu raporuna Adana

Valisi Hüseyin Avni Coş da destekçıktı. Coş raporla ilgili verdiğibeyanatta Adana’nın yoğun göçalan bir kent olduğunu ve bunabağlı çarpık yapılaşmanın ortayaçıktığını söyleyerek “Ailelerinkentlilik bilinci ve aidiyet duy-gusunu geliştirmek istiyoruz.Gecekondu bölgelerindeki çocuk-ların suiistimal edilmelerini engelle-meye çalışıyoruz” dedi.

KÖYLER‹NDEN ETM‹fiT‹Hüseyin Avni Coş Adana’nın

yoğun göç aldığını vurgulayarak,göçlerle ortaya çıkan kentleşmesorunu ve toplumsal sorunlarıkentsel dönüşüm projesiyle çöze-bileceklerini belirtiyor fakat Coş’ungeçmiş görevleri, tarif ettiği sorun-lara yol açan göç dalgasını başlatan-lardan birisinin de kendisiolduğunu gösteriyor.

ANF Vali Coş’un 1991-1995yılları arasında, Olağanüstü Hal(OHAL) Vali Yardımcısı olduğunuortaya çıkardı. OHAL görevininyanı sıra kontrgerillanın taşrateşkilatlanmasında etkin olan SivilSavunma teşkilatında da daire

başkanı olarak çalışan Adana ValisiHüseyin Avni Coş “kirli savaşın” enyoğun olduğu dönemde “devletinörtük iktidar” mekanizmasındaönemli görevler üstlenmişe benzi-yor. Coş, Valilik görevine 2003yılında atanarak AKP dönemindede yükselmeye devam etti.

Vali Coş’un yardımcılık göreviniüstlendiği OHAL valiliği, “kirlisavaşa” özgü bir yönetsel birimdi.Bölgedeki zorla göç ettirme, köyboşaltma ve yakma olayları bubirim tarafından yönetiliyordu.

ADANA’DA B‹R GELENEK… Adana geçmişten beri “sertlik

yanlısı” çıkışların, “sözde vatandaş”üretmenin merkezi olarak dikkatçekiyor. Eski Adana Valisi İlhanAtış 2008’de “taş atan çocuklarınailelerinin yeşil kartlarının iptaledilmesi, devletten aldıkları kömüryardımlarının kesilmesi. Çocuklarınailelerinin yanından alınması” gibiuygulamalar önermişti.

Kentte “Terörle Mücadele Ka-nunu” ve “Türk Ceza Kanunu” mu-halefetin bastırılmasında etkili biraraç olarak kullanılıyor. Kentte2010-2011’de yürütülen soruşturmave davaların bir kısmı şöyle:

� Devrimci Mustafa Özenç’imezarı başında andıkları için 14Aralık günü, 28 kişiye soruşturmaaçıldı.

� Adana'da “kanun dışı”ihaleleri protesto ettikleri için “İha-leye fesat karıştırmak” suçlamasıyla27 Dev Sağlık-İş üyesi 27’şer yılhapis cezasıyla yargılanıyor.

� 12 ve 14 Ekim 2011 tarih-lerinde KESK’in ülke çapındadüzenlediğ toplu sözleşme eylem-lerinin Adana ayağında 70 kişiye2911 sayılı Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Kanunu'na muhalefetetmekten soruşturma açıldı.

� Adana’da 24 Haziran 2011’dearalarında Halkevleri yönetici-lerinin de bulunduğu 27 kişi DenizGezmiş ve İbrahim Kaypakkayaanmalarına katıldıkları için evbaskınlarıyla gözaltına alındı, dahasonra serbest bırakıldı.

� 7 Mart 2010’da Adana’dakiDünya Kadınlar Günü mitinginde“Toplantı ve Gösteri YürüyüşleriKanununa Muhalefet” suçlamasıylamitingi düzenleyenlere dava açıldı.

� 2010 yılında Mahir Çayan vearkadaşlarının anma etkinliğinekatılan 21 kişiye 10’ar ay hapiscezası verildi.

Adana, AKP’nin çocuk-lara dair planlarının

açıkça ifade edildiği tekörnek değil.

Diyarbakır ValisiMustafa Toprak 2 Aralıkgünü basına verdiğibeyanatta eylemlerekarışan çocukları ailelerininelinden almak için çalışmabaşlattıklarını duyurdu.Toprak, 5395 sayılı ÇocukKoruma Kanunu'na isti-naden eylemlere katılançocukları “Sevgi Evleri” adıverilen ve sosyal hizmetlerkurumunun tasfiye edilmesisonrası hizmete giren çocukbakım evlerine gönderecek-lerini, uygulamayaDiyarbakır’dan başlayacak-larını açıkladı.

Toprak’ın ardından aynıvehamette bir açıklama daAdana Emniyeti’nin evyıkma projesiyle geldi. Buprojeye destek verenAdana Valisi AKP’ninErgenekon operasyonu iledevletten temizlediğiniiddia ettiği, kirli savaştekniklerini kullanan birim-de hizmet vermiş bir isim.Kürt savaşında hizmetveren “güvenlik ve yerelyönetim bürokratları”nınAKP hükümeti için dehizmet verdiği Vali Coş’unkariyerinden anlaşılıyor.Coş’un AKP dönemindeyükselerek Valilik hizme-tine devam ediyor olmasıAKP’nin Kürt savaşında“1990’lara benzemeyecek”söylemine rağmen 90’larınsavaş ekibiyle çalıştığınıgöstermesi bakımındanönem taşıyor.

AKP kafayıçocuklarataktı

Anma etkinliklerine cezalarla, “terörle mücadele” için kentsel dönüşüm önerisiyle gün-deme gelen Adana’da Vali Coş geçmişte hizmet verdiği OHAL’in ruhunu yaşatıyor

Adana’da olağanüstü hal

Kürt sorununun güncel seyri KCK davasıetrafında ilerliyor. Etkisini artıran kışla

beraber çatışmaların seyrekleşmesi,Erdoğan’ın rahatsızlığı sonrası şike yasası veanayasa değişikliği konularıyla uç veren AKPiçi çatlaklar bu durumun sebepleri arasındagösteriliyor.

Yargılanan Kürt siyasetçilerin anadildesavunma yapma talebi ve kararlılığınedeniyle kilitlenen KCK ana davası Aralıkayında iki ayrı oturumla görüldü. Diyarbakır6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve104’ü tutuklu 154 Kürt siyasetçininyargılandığı davada mahkeme heyeti ileDiyarbakır Barosu ve sanık avukatlarıarasındaki gerilim, avukatların davanın iler-lemesi için attığı yapıcı adımla aşıldı. Fakatmahkeme heyeti aynı yapıcılığı göstermedi. 6Aralık ve 12 Aralık’ta görülen iki ayrıduruşmada 32 ayı bulan tutukluluk süreleri-ne rağmen mahpusların tahliyesi yönündekitalepler reddedildi. Diyarbakır’da görülenana dava 32 ayın ardından henüz ifadelerinbile tamamlanamadığı bir seyir izlerken

operasyonlar devam etti. 7 Aralık’ta Ağrı,Iğdır, Bitlis, Diyarbakır, İzmir ve İstanbul'dadüzenlenen eş zamanlı operasyonlarda20’den fazla kişi, 11 Aralık’ta Şırnak’tadüzenlenen operasyonda da 3 kişi gözaltınaalındı. İlerlemeyen davalarla beraber sürengözaltılar ve tutuklamalar, KCK operasyon-larının bir sona erişmekten çok, BDP’liGültan Kışanak’ın bir önceki büyük dalgadasöylediği üzere “siyasi soykırım” amacı

taşıdığı tespitini doğrular nitelikte. BDP yöneticileri, Kürt aydınlar, yazarlar,

gazeteciler sendikacılar ve kitle örgütüyöneticilerinin gözaltına alınmasıyla Kürthareketinin örgütlülüğü dağıtılmakistenirken AKP hükümeti “dinci-gerici”araçlarla halkı kuşatmaya devam ediyor.Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ 12Aralık günü gazetecilere verdiği beyanatta,Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) 2012 için

en büyük projesinin “Doğu ve Güneydoğu’da‘mele’, genelde ‘molla’ denilen ve taşradavatandaşların din konusunda görüşlerinebaşvurduğu kişileri sözleşmeli olarak kadro-suna almak olduğunu açıkladı. Bozdağ, DİBtarafından yapılacak sınavı geçen 1000“molla”nın sözleşmeli imam hatip olarakistihdam edileceğini duyurdu. Konuyla ilgiliaynı gün Hürriyet gazetesinde çıkan bir diğerhaber ise bu projenin Kürt illerinde tarikat-ların kadrolaşmasının ve toplumsal ağlaranüfuz etmesinin devlet politikası olarakyürütüleceğini gösterdi. Gazeteninhaberinde, Diyanet’in, bölgede etkin olanNakşibendi, Kadiri ve Kürt kökenli Nurcugrupların dini önderleri arasında yer alanbazı isimlere öncelikli olarak kadro vereceğibilgisi verildi. Böylece tarikatlar, istihdamkriterleri arasında da yer alarak, devlettarafından resmen tanınmış oluyor.Mele’lerin istihdamı, Kürt illerinde Kürthareketinin zayıflatılmasında “İslamcıların”doğrudan devlet tarafından kullanılacağınıgösteriyor.

Kürt aydınlar hapse, mollalar göreve

Tehlike İran’dan değil AKP’denÖnce İran Devrim

Muhafızları Hava-UzayKuvvetleri TuğgeneraliEmir Ali Hacizade sonrada İran Meclisi DışPolitika ve UlusalGüvenlik KomisyonuBaşkanvekili Hüseyinİbrahimi, İran’a yönelikolası saldırıda ilk önceMalatya’ya kurulanNATO füze kalkanıvuracaklarını açıkladı.

İran’ın, kendini hedefaldığı ayan beyan ortadaolan füze kalkanını vura-cağını açıklaması basındaolağanüstü bir durum-muş gibi yansıtıldı. Oysahiç de şaşırtıcı olmayanbu tepki, füze kalkanınınMalatya Kürecik’e kurul-ması AKP tarafındanonaylandığında karara

karşı çıkan bölge halkı veanti-emperyalistlertarafından öngörülmüş,Kürecik’te ve Malatya’dakitlesel protestolardüzenlenmişti.

Türkiye’yi olası birsavaşta hedef haline

getirecek füze kalkanınıkurmakta ısrarcı olanAKP ise göz boyamaötesinde bir anlamıolmayan diplomatikaçıklamalarla, halkı birtehlike olmadığına iknaedip tepkileri önlemeye

çalışıyor.Bölge halkının tedir-

ginliği sürerken SosyalistGençlik Derneği 17Aralık’ta Kürecik’te birprotesto yürüyüşü düzen-lemeye hazırlanıyor.

Muhalefet örgütlerineoperasyonlar sürüyor

Aralarında HalklarınDemokratik Kongresi İstanbulDelegesi ve Türkiye Gerçeğieditörü Mehmet Güneş’in deolduğu 19 kişi 8 Aralık günüpolis operasyonlarıyla gözaltınaalındı. Devrimci Karargahörgütüne üye oldukları önesürülen 19 kişiden 14’ü, 9 Aralıkgünü çıkarıldıkları İstanbulNöbetçi 10. Ağır CezaMahkemesi tarafından tutuk-landı.

Bu operasyona tepkiler sürer-ken İstanbul Terörle MücadeleŞube Müdürlüğü polisleri, 14Aralık sabahı İstanbul veSamsun'da eş zamanlı biroperasyon düzenleyerek,“DHKP/C’nin bazısorumlularının da aralarındabulunduğu”nu iddia ettikleri 17

kişiyi gözaltına aldı. Operasyonkapsamında Nurtepe HaklarDerneği ve TAYAD sabah saat-lerinde polis baskınına uğradı.Ayrıca Nurtepe, Alibeyköy veÇağlayan'da yapılan evbaskınlarında gözaltılar yaşandı.

Mahir’i and›klar›, ulafl›m haklar›nasahip ç›kt›klar› gerekçesiyle evleribas›l›p gözalt›na al›nan ve ard›ndantutuklanan Kocaelili mahpuslar›nyaz›flma adresleri:

MMiihhrriiccaann AAttaallaayy Kand›ra F Tipi 2 No’lu Cezaevi D-6Kand›ra / ‹zmit

TTuuggaayy ÇÇaall››flflkkaann Kand›ra F Tipi 2 No’lu Cezaevi C1/54Kand›ra / ‹zmit

MMeettiinn KKaayyaa Kand›ra F Tipi 1 No’lu Cezaevi B2/49Kand›ra / ‹zmit

‹‹zzzzeett NNeeccaattii HHeeddeenn Kand›ra F Tipi 1 No’lu CezaeviC13/50 Kand›ra / ‹zmit

YYaaflflaarr SSee¤¤mmeenn Kand›ra F Tipi 1 No’lu Cezaevi B/2-54Kand›ra / ‹zmit

İzmitlimahpuslaramektup için

Page 5: 146'ıncı sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

515 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

iklimkıta7 5

İtalya’nın Roma ve Venedik kentlerindekadınlar sokağa çıkarak kemer sıkma poli-

tikalarını protesto etti. “Kadınlar yoksa kim?”diyerek sokağa çıkan binlerce kadın parla-mentoda onaylanan 30 milyon Eurodeğerindeki neoliberal yıkım paketine karşıçıktılar. Paketin kadınları görmezden gelerekhazırlandığını dile getiren eylemciler,“Kadınları görmezden gelerek krizi bitire-mezsiniz” dediler.

Irak’ta birçok katliama karışan özel güvenlikşirketi Blackwater Irak’a geri dönmeye

hazırlanıyor. 2007 yılında bir konvoya saldırıdüzenleyen şirket 17 sivili katletmiş ve o gün-den sonra uluslararası kamuoyunun tepkisiniçekmişti. Irak yönetimi tepkiler üzerineşirketin 2009 yılında biten sözleşmesini uzat-mamıştı. Şirketin yeni sahibi USTCHoldings’ten yapılan açıklamada adı ACADE-MI olarak değiştirilen şirketin Irak’ta yeni işleralacağı belirtildi. Irak’ta 16 bin kişilik bir ordubırakacak olan ABD’nin Blackwater gibi elikanlı bir şirketi Irak’a yeniden sokması çekilmekonusundaki samimiyetinin böylece bir kezdaha sorgulanmasına neden oldu.

Blackwater Irak’a

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesindensonra yapılan ilk seçimlerde ikinci tur oy-

lamaları yapıldı. 28 Kasım’da yapılan ve yüzde48 gibi bir oranda boykot edilen ilk turseçimlerinde oyların %47’sini alan MüslümanKardeşler’in Özgürlük ve Adalet Partisi’ninikinci turda da birinci parti olması bekleniyor.İlk turda %21 oy alan İslamcı Selefiler’in de se-çimlerde yine Müslüman Kardeşler’i takipetmesi bekleniyor. Mübarek’i deviren isyanıntemel dinamiklerini oluşturan siyasi gruplaraskeri yönetim altında seçimlere gitmeyi boykotederek Tahrir Meydanı’nda eylemlere devametme kararı almıştı.

M›s›r’da ikinci tur

Belçika’nın Liege kentinde Nordine Amra-ni isimli bir kişinin kent meydanına dü-

zenlediği saldırı sonucu 6 kişi hayatını kaybet-ti, yüzden fazla kişi de yaralandı. Hayatınıkaybedenlerden birinin 17 aylık bir bebek ol-duğu öğrenildi. Polisin yaptığı açıklamada da-ha önce silah ve uyuşturucu bulundurmaktanbeş yıl hapis yatan Amrani’nin intihar ettiğibelirtildi. Amrani’nin evinde yapılan aramadada 45 yaşında bir kadın cesedi bulundu. Olay-la ilgili soruşturma sürerken, saldırının geçenyıl Norveç’te neofaşist Breivik’in ilk saldırısıy-la benzerliği dikkat çekiyor.

Liege’de Breivik vakas›

Y önetim karşıtı eylemlerindevam ettiği Suriye’de ça-tışmalar sürüyor. Yaklaşık

dokuz aydan beri devam eden ça-tışmalar ülkenin kuzey bölgelerin-deki kentlerde yoğunluk gösterir-ken, son dönemlerde Suriye - Tür-kiye sınırında yaşananlar iki ülke-nin yönetimleri arasındaki gerilimeyeni bir boyut kazandırdı.

Suriye sınırından 6 Aralık gecesigelen bir haber uzun süredir bili-nen bir gerçeğin vesikası oldu.Ajanslara düşen habere göre Tür-kiye sınırından Suriye’ye sızan 35-40 civarında silahlı isyancı, sınırdakonuşlanan Suriye ordusu tarafın-dan fark edildi. İddialara göre ikitaraf arasında çıkan çatışmada ya-ralanan isyancılar TSK’ya ait araç-larla Türkiye’ye kaçırılırken diğerisyancılar da bir süre sonra sınırıgeçip Türkiye’ye geri döndü. Yara-lıların Antakya Devlet Hastanesi’nekaldırıldığı öne sürülürken resmimakamlar tarafından bu konudabir açıklama yapılmadı.

Bilindiği gibi ülkenin en güne-yinde başlayan eylemler birden ül-kenin kuzeyine, Türkiye sınırına ya-kın kentlere sıçramış ve isyan bura-da farklı bir boyut kazanmıştı. Tür-kiye kendi topraklarında yetiştirdiğiçok sayıda isyancıyı sınırdan geçire-rek Suriye’ye sokuyor ve silahlıgruplara her türlü lojistik desteğide sağlıyor. Uzun süredir bilinenbu gerçek bir süredir Suriyeli ma-kamlarca da dile getiriliyordu.

Türkiye’nin Suriye’deki silahlıgruplara yardım ettiğini gösterenpek çok kanıt ortaya çıkmıştı. Suri-ye Ulusal Geçiş Konseyi’ni İstan-bul’da kurduran AKP, Suriye’dekisilahlı eylemlerin büyükçoğunluğunu gerçekleştiren ÖzgürSuriye Ordusu’nun Libyalı gericigruplarla ve Suriye UlusalKonseyi’yle yaptığı toplantılara daön ayak olmuştu. Bu toplantılardan

sonra Suriye Ulusal Konseyi ileÖzgür Suriye Ordusu işbirliğiyapma kararı almış ve Libya’dangelen 300’den fazla silahlı milisTürkiye sınırından Suriye’yegirmişti.

Türkiye’de eğitilip Suriye’yesızdırılan silahlı gruplar sınır böl-gelerinde özel bir misyon yürütü-yor. Özellikle sınır köylerindeçatışmalar çıkarılarak Türkiye halk-larında “sınır güvenliği tehlikede”imajı yaratılmak isteniyor. Bualgının oluşturulması içinTürkiye’den Suriye’ye giriş yapansivil araçlara saldırılar düzen-lenerek bu saldırılar Esad’a bağlıaskerlere mâl ediliyor ve sınırgüvenliği konusundaki endişelerkörükleniyor. Bilindiği gibi

Suriye’ye giren birçok TIR, taksi veotobüs silahlı saldırıya maruzkalmıştı. Bu saldırıların en çokakılda kalanlarından biri Türkiyelihacı kafilesine yapılan saldırıolmuştu. Sınırda yapılan saldırılaraek olarak PKK’nin Suriye sınırındakamp kurduğu haberleri ara aramanşetlerden verilerek Suriyesınırında tampon bölge oluşturul-ması için zemin oluşturulmayaçalışılıyor.

‘SIKINTI YOK’ S‹YASET‹Sınırda yaşanan bir diğer

gelişme de Suriye’nin sınırkapılarını kapatması oldu.Emperyalistlerle birlikte Suriye’yeyaptırım sözünü dilindendüşürmeyen AKP’ye Esad yönetimi

aynı dilden cevap verdi ancak“sıkıntı yok” siyasetini, TÜSİADBaşkanı Ümit Boyner’in deyimiyle“goygoyculuğu” hayat tarzı olarakbelirleyen AKP, bu durum karşısın-da da aynı refleksi gösterdi. Ekono-mi Bakanı Zafer Çağlayan sınır ka-patmanın kendilerini etkilemeyece-ğini söylese de sınırdan geçmeyeçalışan TIR’lar kilometrelerce kuy-ruk oluşturuyor.

Emperyalistler tarafından uzun-ca bir süredir oluru aranan Suri-ye’ye müdahale konusunda geriadım atılmış görünüyor. ÖzellikleRusya ve Çin’in Suriye’ye yönelikher türlü yaptırıma karşı olması veRusya’nın füze kalkanı konusundatavrını, füzeleri Türkiye’ye çevire-rek göstermesi sonrası NATO Ge-

nel Sekreteri Rasmussen Suriye’yemüdahalenin kesinlikle gündemdeolmadığını ve olmayacağını açıkla-mak zorunda kaldı.

MÜDAHALEDE MANEVRATürkiye için de benzer bir du-

rum söz konusu. Esad yönetiminetehditler yağdıran AKP iktidarı dı-şarıdan ve içeriden gelen baskılarsonucu ‘müdahale gündemde ola-maz’ açıklaması yapmak zorundakaldı. Bir yandan İran’ın kendisineyönelebilecek her türlü tehlikedetavrının sert olacağını belli etmesive Rusya faktörü, diğer yandansermaye temsilcilerinin açıklamala-rı Suriye’ye müdahalenin kolay ol-mayacağını gösterdi. TÜSİADYüksek İstişare Kurulu’nda konu-şan Rahmi Koç ve Ümit Boyner,Suriye’ye müdahalenin ekonomikolarak yıkıma yol açabileceğini söy-leyerek sermaye cephesininAKP’nin Suriye savaşına karşı ol-duğunu ortaya koydu.

Öte yandan gerek Suriye’ninArap Birliği gözlemcilerine yeşilışık yakması gerekse emperyalistbloktan yapılan “Suriye’ye yaptı-rımlar geçici” gibi açıklamalar datarafların perde arkasındagörüşmeleri sürdürdüğünü gös-teriyor. Emperyalistlerin aldığıkonuma göre tavır takınanAKP’nin Suriye politikası yapılanbu pazarlıklara göre şekillenecek.Eski CIA başkanı, yeni ABDSavunma Bakanı Leon Panetta’nınTürkiye ziyaretinde şüphesizAKP’ye Suriye konusunda da yenitalimatlar verilecek. Halklaradüşman politikalarına devam edenve halkları birbirine düşman etme-ye çalışan AKP’nin emperyalistçıkarlar için soyunacağı yeni rol-lerinin teşhiri ve bu politikalarakarşı mücadele Türkiyeli sosyalist-lerin önüne koyması gerekenönemli bir konu olarak duruyor.

Suriye’de emperyalist çıkarların bekçisi olan AKP, bir yandan ‘Suriye’de istikrar, barış’ derken diğeryandan silahlı grupların hamiliğini yapıyor. Esad’a savrulan tehditler yerini uzlaşı mesajlarına bırakıyor

Suriye’de bir öyle bir böyle

Peru’nun kuzeyindeki Cajamarca,Celendin, Hualgayoc ve Contumaza böl-

gelerinde doğal hayatı zehirleyen altın made-nine karşı başlayan direniş hükümeti devirdi.ABD sermayeli Newmont Mining şirketitarafından açılan altın madeninin doğalyaşama zarar verdiğini ve su kaynaklarınazarar verdiğini belirten yerliler tarafındanbaşlatılan maden isyanına binlerce kişikatıldı.

25 Kasım’da madenin önünde başlayaneylemler kent merkezlerinde de devam etti.Madenin kapatılması için yapılan yerlieylemlerine polis saldırınca eylemler daha dabüyüdü. Madende çalışan iş makinelerinitahrip eden yerli halkla polis arasındayaşanan çatışmalarda çok sayıda kişi yara-landı. Madenin doğaya zarar vermemesi içinönlem alınacağı yönündeki boş vaatlerekulak asmayan yerlilerin eylemleri nedeniylekuzey bölgesinde “kamu hizmetleri” durmanoktasına geldi.

Bölgede kontrolü tamamen yitiren devletbaşkanı Ollanta Humala sözde “kamuhizmetlerini devam ettirmek” özde kaybolandevlet otoritesini geri getirmek için 60 günsürecek olağanüstü hal ilan etti.

Eylemlerin sürükleyici gücü olan yerlihalkı yapılan görüşmelerden de sonuççıkmayınca, Newmont Mining şirketiyle 4,8milyon dolarlık sözleşmeyi imzalayanbaşbakan Salomon Lerner 10 Aralık’ta istifaetti. Lerner’in istifasının ardından eskidenbir komutan olan devlet başkanı Humala,orduda kendisinin hocası olan, Lernerhükümetinin içişleri bakanı Oscar Valdes’i

yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi.

MORALES’‹ ÖRNEK ALDISadece 5 ay başbakan olarak kalan

Lerner’in yerine Valdes’in gelmesi, ülkededaha otoriter bir rejimin yerleştirilmeyeçalışılması olarak yorumlandı. Peruyasalarına göre başbakan istifa ettiğinde tümkabinenin istifa etmesi gerekse de DevletBaşkanı Humala sadece Finans Bakanı veSosyal Dayanışma Bakanı’nı değiştirerekyola devam kararı aldı.

Yerli halkın isyan ettiği altın madeni

Peru’nun kuzeyindeki birçok yerde madençıkarılmasını öngören Conga projesi kap-samında yer alıyor. Projenin en büyük ortağıise Newmont Mining şirketi…

Ağustos ayında göreve gelen DevletBaşkanı Humala’nın Latin Amerika’daChavez ve Morales’in takipçisi olacağı vehalkçı bir politika izleyeceği yorumlarıyapılıyordu. Kendisini Morales’e yakın görenHumala, tıpkı rol modeli gibi sırtına basarakyükseldiği yerli halkın yaşam kaynaklarınayönelttiği neoliberal saldırılarla Morales’inpolitikalarını örnek aldığını kanıtlamış oldu.

Mısır’da yaklaşık bir yıl öncedevrilen Hüsnü Mübarek

rejiminden sonra yönetimidevralan askeri koalisyon, halkdüşmanı uygulamalara devamediyor. Yeniden TahrirMeydanı’na inen askeri yönetimkarşıtlarına Mübarek rejimiyleaynı ölçüde şiddetle cevap verenaskeri yönetim eylemcileresaldırarak gerçek yüzünü ortayakoyuyor.

Mübarek rejiminin devamettiğini söyleyerek meydanlarainenlerin haklı olduğunu yapılantoplu biber gazı alımları da gös-teriyor. Yılda 3 milyar dolaryardım aldığı ABD’nin kon-

trolünde olan Mısır ordusu,gerçek demokrasi isteyen halkınisyanını bastırmak için ABD’den21 ton biber gazı sipariş ederekhem ne kadar demokrat ola-bileceğini hem de halka karşıkiminle işbirliği yaptığını ortayakoymuş oldu.

B‹BER GAZINAKARfiI ‹fi BIRAKMA

Askeri yönetiminişbirlikçiliğine karşı Mısırlıişçilerin yaptığı eylemse tarihi birörnek oluşturacak cinsten.Sokaklarda askeri yönetime karşıeylemlerde boy gösteren Mısırlıliman işçileri, ABD’den gelen

tonlarca biber gazını gemilerdenindirmeyi reddederek halka karşıkullanılacak gazların İçişleriBakanlığı depolarına girmesineengel olmak istedi. Eylemdegözaltına alınan işçiler polistarafından ve liman yönetimitarafından ayrı ayrı sorguya çek-ildi ve işkence gördü.

Mısır’da bir yıldan beri devameden eylemlerde kullanılan bibergazları nedeniyle 43 kişininboğularak hayatını kaybettiğiifade ediliyor.

Biber gazlarının ölümcültehlikesine dikkat çeken hekim-ler de gaz alımının durdurul-masını istiyor.

İşçilerpolis

gazınageçit

vermedi

Madengrevindekazanım

Endonezya'n›n iflgali alt›ndaki Papuabölgesindeki bak›r madenini iflletenABD'li Freeport-McMoRan flirketindeücretlerine zam yap›lmas› için üç ayd›rgrev yapan iflçiler zafer kazand›. fiirketiflçi sendikas›yla ücretlerin artt›r›lmas›yönünde anlaflma imzalad›.

23 bin madencinin çal›flt›¤›madende 8 bin madenci 15 Eylül'denbu yana grevdeydi. Grevdeki madenci-ler bak›r madeninin çevresini kuflatarakmadendeki çal›flmalar› ve Grasberg böl-gesinde de üretimi durdurmufltu.

Grev üretimi yar› yar›ya düflürmüfl,üretilen madenlerin ise kuflatmadandolay› sevkiyat› engellenmiflti.

Greve asker ve polisler taraf›ndanvahflice sald›r›lm›fl ve 9 emekçikatledilmiflti. Öldürülen madencilerdenbaz›lar› polis kurflunuyla katledilmiflti.

Freeport flirketi ayr›ca bat› Papua'dakötü bir tarihe sahip. 1960'lardaEndonezya bölgeyi iflgal etti¤inde,bölgedeki madenler için Freeportflirketiyle öncesinde paylafl›m anlaflmas›yap›ld›¤› ortaya ç›km›flt›. Bundan dolay›ba¤›ms›zl›k mücadelesi veren eylemci-ler, flirketi iflgalci olarak görüyor.

Papua’daki madenlerde çal›flanlar,dünya çap›nda faaliyet yürütenFreeport’un en az ücret verdi¤i iflçilerdurumunda. Günlük 1,50 dolara çal›flaniflçiler grevle birlikte ücretlerine %37oran›nda zam alacak. Bunu bir kazan›molarak gören iflçiler buna karfl›l›k ücret-lerin yine de yetersiz oldu¤unu veücretlerin dünya seviyesine yük-seltilmesini istiyor.

Yaşamı savunanların isyanı

Kad›nlar krize karfl›

Page 6: 146'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

615 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

Büro’dan Kongre’yebar›nma hakk›

Dikmen Vadisi’nde barınma hakkı mücadelesiveren halkın, belediyenin kentsel dönüşüm

bürosuna karşı, barınma hakkı bürosukurmasının üzerinden altı yıl geçti.

Bu altı yıl içerisinde barınma hakkı mücadelesibirçok mahalleyi safına katarak büyüdü. İlk kezVadi’ye kurulan büro ve onun yaktığı kıvılcımsonra Mamak’a, ardından Yenimahalle’ye, oradanbirçok mahalleye ve sonunda Adana’ya kadaruzandı.

Halkın barınma hakkımücadelesi, hakmücadeleleri içinde en çoköne çıkan ve en çetinmücadelelerin yaşandığı biryer olarak önemli bir deneyi-mi de içinde barındırıyor. Budeneyimlerin önemli bir kısmıbaşkaca hak mücadelesialanlarına da uygulanabilir,aktarılabilir.

Başta Ankara’da olmaküzere süren barınma hakkımücadeleleri, bir hakmücadelesinin halkın hakarayışınınkitleselleşebileceğini,

süreklilik kazanabileceğini, kardeşlik bağlarınıkurabileceğini, toplumsal muhalefetin etkin birparçası olabileceğini, hak kazanabileceğini ispatetmesi açısından da oldukça önemli. Fikrin,gerçek olduğu yer olması açısından kıymetli.

Barınma hakkı mücadelesi geldiği yer itibariyle,artık muhataplarını dize getirmiş durumda. Birçokmahallede barınma hakkı büroları, belediyelerimücadelenin zoru ile masaya oturtmuş durumda.Barınma hakkı mücadelesi artık somutkazanımlar da elde ederek sürüyor. Kimi mahalle-lerdeki barınma hakkı büroları artık belediyeler ileilk toplu sözleşmelerini de yapıyor.

Ancak iktidar sahipleri de boş durmuyor. AKPiktidarı elindeki önemli imkânlardan olarakgördüğü kentsel rantı sermayeye aktarabilmekiçin Van depremi sonrasında büyük bir atağahazırlanıyor. Kentsel dönüşümleri ve ormanvasfını kaybetmiş araziler olarak tanımlanan 2Byasasını paket halinde yeniden ve daha güçlüşekilde gündeme getirmeye çalışıyor. Kentselyağmaya ve halkın barınma hakkına yönelikbüyük bir atağın hazırlığını yapıyor.

Halkın barınma hakkı mücadelesi, tek tekbelediyelere karşı mahallelerde kurulmuş olanbarınma hakkı bürolarının ufkunu çoktan aşıyor.İlk adımlarını bu sene başında gördüğümüzmahallelerin birlikte hareketi ve dayanışmasınınörneklerini çoğaltmak ve bunun birleşik birmücadeleye doğru evirilmesi önümüzdeki temelgörevlerden biri olarak duruyor.

İşte halkın barınma hakkı mücadelesi gelinennoktada kendisini Barınma Hakkı Kongresi ile biradım daha ileri taşıdı. Altı yıl önce DikmenVadisi’nde halkın kendi örgütlülüğüne vemücadelesine taktığı bir isim olarak doğanBarınma Hakkı Büroları, barınma hakkı kongresi-nin de kurucusu oldu.

Barınma Hakkı Kongresi, halkın hakmücadelelerinin ilk kongresi olmasının bütüneksikliklerini ve acemiliklerini taşımakla birlikte, birhalk demokrasisi organı olmanın, gerçek bir halktemsiliyetinin, halkın samimi, içten, sıcaklığınınbütün izlerini de taşıyordu.

Kuşkusuz bu yeni bir başlangıç. Kongredeseçilen Barınma Hakkı Meclisi halkın kendikaderini kendisinin tayin edebileceğinin güzel birörneği olacak. Yine kongrede oylanarak kabuledilen Barınma Hakkı Danışma Kurulu aydınlarlahalkı bir araya getiren gerçek bir zeminin inşasınınnasıl bir şey olduğunun da deneyi olacak.

Halkın Barınma Hakkı Kongresi, ülkemizin vedünyanın bütün evsizlerine, barınma hakkı ihlaledilenlere, bütün hak mücadelesi verenlere bin-lerce selam göndererek yola koyuldu.

T ürkiye’nin dört biryanında rant vekentsel yağma poli-

tikalarına direnen barınmahakkı mücadeleleri, 11Aralık Pazar günü Ankara,İnşaat MühendisleriOdası’nda Barınma HakkıKongresi’nde bir araya geldi.Ankara’nın farklı mahal-lelerinde yürütülen kentseldönüşüm politikalarına dire-nen, İstanbul’da 3. köprününyapılmasına ve yaşam alan-larının tahrip edilmesinekarşı çıkan, AdanaSeyhan’da açtıkları BarınmaHakkı Bürosu ilemücadelelerine yeni bir ivmekatan 500’den fazla kişibarınma hakkı mücade-lesinin organlarını hep birlik-te kurdu.

Kongrenin gerçekleştiğiİnşaat Mühendisleri Odası,pankartlarla ve direniş re-simleriyle süslenmişti.Mahalleliler, resimlerdekendilerini buluyor ve birbir-leriyle deneyimlerinipaylaşıyorlardı. Paylaşımlar,barınma hakkımücadelelerinin fotoğraf vegörüntülerinin yer aldığısinevizyon gösteriminde desürdü. Sinevizyon gösterimi-nin ardından Kutay Meriç,Begüm Aykan ve TubaKaya’dan oluşan DivanKurulu seçimi yapıldı.

ÖRNEK KONGREBarınma Hakkı

Kongresi’nin açılışkonuşmasını ise MamakBelediyesi Belediye MeclisÜyesi Yusuf Sağlık yaptı.AKP’nin rant yağma veyıkım odaklı kentseldönüşüm politikalarınısürdürdüğünü söyleyenSağlık, halkın direnişigüçlendikçe yeni yasalarınçıkarıldığını, yeni saldırıprogramları oluşturulduğunubelirtti. Halkın yıkımsaldırılarına asla boyuneğmeyeceğini ifade edenSağlık, barınma hakkımücadelesinin yeni birdöneme girdiğini vurguladı.Sağlık, Ankara Polatlı’da veYenimahalle Mehmet AkifErsoy Mahallesi’ndemücadelelerini kazanımla

sonuçlandırdıklarını,Dikmen Vadisi’nde de 6 yılsonra belediyeyi müzakeremasasına oturttuklarınıhatırlattı.

Yusuf Sağlık,belediyelerin ve AKP’ninBarınma Hakkı Bürolarınımuhatap almak zorundakaldığının altını çizerek ortakkaderlerinin ortak mücade-leye dönüştüğünü, saldırınınher partiden gelebildiğiniifade etti. Sağlıkkonuşmasını, “Bu kongre,barınma hakkı gibi tüm hakmücadelelerine örnek olsun.Derelerine, eğitim hakkına,sağlık hakkına, güvenceli işhakkına sahip çıkanlaraörnek olsun. Yolumuz, yolu-nuz açık olsun” sözleriylenoktaladı.

‘HAK NASIL ALINIRGÖSTERD‹K’

Sağlık’ın ardındanbarınma hakkı mücade-

lesinin verildiği mahallelerintemsilcileri kongreyi selam-ladı. Mücadelelerikazanımlarla sonuçlananmahallelerden Mehmet AkifErsoy Mahallesi adınaMahmut Aydoğan ‘hak nasılalınır’ sorusuna en güzelyanıtı verdiklerini ifade etti.Polatlı adına konuşan PolatKurutepe de kazanımıgetirenin bir arada durmakolduğunu, barınma hakkıverenlerin örgütlü durmasıhalinde kazanımların arta-cağını söyledi. Yoğunalkışlarla kürsüye gelenDikmen Vadisi BarınmaHakkı Bürosu temsilcisiTarık Çalışkan da kongrele-rinin, ülkede ve dünyada hakmücadelesi yürütenlerehayırlı olmasını dileyerekkonuşmasına başladı.Gökçek’i masaya getirdikle-rini, dize de getirecekleriniifade eden Çalışkan,barınma hakkı mücadelesi

pratiklerinin tüm hakmücadelelerine örnekolmasını temenni etti.

Kongreyi selamlamabölümü İstanbul SarıyerKocataş Mahallesi’ndenRamazan Ünal, Adanaİsmetpaşa ve Barış mahal-lelerini temsilen FadimeTemur, Ankara MamakKartaltepe Mahallesi'ndenZübeyde Güzel, Ege-ÇöplükMahallesi'nden Nebi Abacı,Mamak Barınma HakkıBürosu'ndan Zeynep Onat,Mamak Gülseren-AnayurtMahallesi'nden Ali Uludağ,Mamak Yakup AbdalMahallesi'nden MülazımKaragülmez, AltındağHıdırlıktepe-AtıfbeyMahallesi'nden YaşarYaradılmış ve Cengiz Özdi-ker ile Altındağ BaşpınarMahallesi'nden ErdalPolat’ın konuşmalarıylasürdü. Farklı mahallelerdefarklı mücadele deneyimleri-

ne imza atan mahalleliler,belirli kazanımlaredinebildiklerini, daha fazlahak için daha fazlaörgütlülük ve daha fazlamücadele gerektiğinisöylediler. Temsilciler, kon-grenin barınma hakkımücadelesine büyük katkısağlayacağını davurguladılar.

HER ALANDA B‹RKOM‹SYON

Selamlamakonuşmalarının ardından ilkolarak Barınma HakkıMeclisi’nin kurulmasınayönelik önerge divana sunul-du. Mahalle temsilcilerindendelegelerin oluşturduğu 45kişiden Barınma HakkıTürkiye Meclisi’nin kurul-masına oy birliği ile kararverildi. Barınma hakkımücadelesinin aydın, avukat,yazar, sanatçı, akademisyen,mühendis, mimar ve şehir

plancıları ile birlikteyürütülmesinin öneminedikkat çeken konuşmalarınardından 25 kişilik birDanışma Kurulu da oylamasonucunda oluşturuldu.

Divana sunulan önergelerile yine barınma hakkınakatkı sağlayacağı düşünülenalanlara ve konulara ilişkinkomisyonlar kurulmasınakarar verildi. Gençlerin vekadınların örgütlenmesiamacıyla Gençlik ve KadınKomisyonları, rant poli-tikalarından etkilenen veişini, mesleğini kaybedenesnaflar için EsnafKomisyonu’nun kurulmasıkongrenin oylarına sunulduve kabul edildi. Kongredeayrıca barınma hakkı ihlal-lerine karşı hukuki süreçlerinörgütlenmesi amacıylaHukuk Komisyonu, projelerile ilgili öneriler geliştirilmesive bilgi desteği sağlanmasıamacıyla mimar, mühendisve şehir plancılarındanoluşan Teknik Komisyonu,barınma hakkı deneyim-lerinin aktarımının gerçek-leştirilmesi, görsel çeşitliliğinsağlanması ve BarınmaHakkı Gazetesi’nin geliştir-ilmesi amacıyla da Basın-Yayın Komisyonu’nun kurul-masına karar verildi.

Komisyon çalışmalarınınsona ermesiyle birlikte divan,Barınma Hakkı Meclisidelegelerini kürsüye davetetti. Son olarak meclis adınaFuat Keser Barınma HakkıKongresi Sonuç Bildirgesi’niokudu. Gün boyunca yapılantartışmaları ve alınan karar-ları aktaran Keser, “BarınmaHakkı Kongresi delegeleri vebu ülkenin yurttaşları olarakbizler, barınma hakkımızı veinsanca bir kentte yaşamahakkımızı ortak mücadele-mizle elde edeceğimiz bilin-ciyle, ülke çapında barınmahakkı mücadelesi verenherkesi Barınma HakkıMeclisi’nin bir parçasıolmaya ve mücadeleyi büyüt-meye çağırıyoruz” dedi.Kongre, “Barınma hakkımızsöke söke alırız”, “Direnedirene kazanacağız” slogan-ları ve alkışlar eşliğinde sonbuldu.

Baflbakan Tayyip Erdo¤an, Van depremininard›ndan felaketi f›rsata dönüfltürmek amac›ylakentsel dönüflüm dü¤mesine basm›flt›.Erdo¤an’›n “‹ktidar› kaybetmek pahas›na da olsa‹stanbul’daki binalar› y›kaca¤›z” aç›klamas›n›nard›ndan ‹stanbul Büyükflehir Belediyesiharekete geçti. ‹stanbul’daki belediye baflkanlar›ile ortak bir toplant›n›n yap›lmas›n›n ard›ndanbelediyeye ba¤l› Kentsel DönüflümMüdürlü¤ü’ne de üst düzey yetkiler verildi vemüdürlük, ‘y›k›m birimi’ haline dönüfltürüldü.

Kadir Topbafl’›n haz›rlatt›¤› yönetmeli¤indeprem riski olan binalar›n kentsel dönüflümyoluyla yenilenmesini içerdi¤i belirtildi. FakatKentsel Dönüflüm Müdürlü¤ü’ne verilen yetkiler,deprem bahanesiyle yoksullar›n kentin d›flçeperine sürülece¤i ve kent rant›n›n yenidenbölüflümünün deprem tehdidi gerekçe gösteri-lerek gerçekleflece¤ine iflaret ediyor. Bir ‘y›k›mbirimi’ halini alan müdürlük, evi y›k›lacak olanvatandafl›n itirazlar›na bakmadan ve yaz›flmalar›

beklemeden y›k›m gerçeklefltirebilecek.

YIKMAKTAN SORUMLU B‹R‹MKentsel Dönüflüm Müdürlü¤ü’ne belediye

yönetimi taraf›ndan verilen yetkilere göre birim,ilk olarak kentsel dönüflüm projesini gerçekleflti-rece¤i bölgenin fiziki, ekonomik ve sosyal du-rum araflt›rmalar›n›, Ar-Ge çal›flmalar›n› ve haksahiplerinin belirlenmesine yönelik tespit çal›fl-malar›n› yapacak.

Projenin yap›laca¤› bölgenin deprem, sel ve-ya di¤er do¤al ve kentsel risklere karfl› savun-mas›z kald›¤›na yönelik bir kanaatin oluflmas›durumunda en az 5 bin metrekarelik yap›adalar›n›n planlar› haz›rlanacak.

Kentsel Dönüflüm Müdürlü¤ü, y›k›mlar süre-since yaln›z da b›rak›lmayacak. Kentsel dönü-flüm alan›nda kamu mülkiyetinde veya kullan›-m›nda olan arazi varsa, Bakanlar Kurulu’ndankarar ç›kartt›r›lacak ve y›k›m gerçeklefltirilecek.‹lçe belediyeleri de bir bölgenin kentsel

dönüflüm alan› ilan edilmesi öncesindey›k›m biriminin onay›n› alacak ve müdür-lük, kentsel dönüflüm ilan edilen böl-gelerin tüm infla faaliyetlerinin denetimi-ni sa¤layacak.

Kentsel Dönüflüm Müdürlü¤ü,yürütece¤i projelerde ulusal ve ulus-lararas› her türlü fona baflvurabilecek.Böylece kentsel dönüflüm projelerininrant ayaklar›ndan birisi de kullan›lanfonlar arac›l›¤› ile gerçekleflecek.

HALKA SÜRGÜN TAR‹HE VURGUN

Kentsel Dönüflüm Müdürlü¤ü’nünöncülü¤ünde gerçeklefltirilecek y›k›mlar,AKP’ye ve sermayeye rant sa¤larken, halkasürgün yaflatacak. Sulukule ve Ayazma bafltaolmak üzere bugüne kadar yap›lan hemenhemen tüm projeler, yoksul halk›n yaflam alan-lar›ndan uzaklaflt›r›lmas› ve flehir d›fl›na gönde-

rilmesi ile sonuçland›. ‹stanbul’un tarih kokançok say›da bölgesinde de kentsel ya¤ma poli-tikalar› yürütmeyi hedefleyen belediye, “Y›k-Sat” modeli ile rant sa¤lamaya çal›flacak ve buu¤urda kentin tarihi dokusuna zarar vermektende çekinmeyecek.

Barınma hakkı meclise kavuştuBarınma hakkı mücadelesi verenler, kentsel yağma ve rant poli-tikalarına karşı Kongre’de birleşti, Barınma Hakkı Meclisi’ni kurdu

İstanbul’un yıkım ekibi kuruldu

Kimya Mühendisleri Odası (KMO)Ankara Şubesi, Ankara’da her

geçen gün artan hava kirliliğine dikkatçekmek amacıyla 2011 yılı içerisindeüçüncü defa basın toplantısı düzenledive halkın sağlığının tehdit altındaolduğu uyarısını yaptı.

Şube yönetimi tarafından yapılanaçıklamada Çevre ve ŞehircilikBakanlığı’nın resmi ölçümistasyonlarının ekim, kasım ve aralık ayıverilerinin incelendiği belirtildi. Halksağlığının tehlikede olması anlamınagelen ‘uyarı eşiği’nin ekim ayında 2,kasım ayında ise 3 kere aşıldığınadikkat çekilen açıklamada, kirliliğin so-lunum yolu, akciğer ve kalphastalıklarına yol açabileceğinin,hastalıkların ölümle

sonuçlanabileceğinin altı çizildi.Kirlilik ile ilgili halka herhangi bir

açıklama yapılmadığını ifade eden odayönetimi, Hava Kalitesi Değerlendirmeve Yönetimi Yönetmeliği’nin 13. mad-desine göre bakanlığın, uyarı eşiğininaşılması halinde derhal önlem almasıgerektiğini hatırlattı. “Soluduğuhavanın ne kadar kirli olduğunu öğren-mek yurttaşların en temelhaklarındandır” diyen KMO, önlem-lerin ise valilik tarafından alınmasıgerektiğini dile getirdi. Hizmet değil, oyiçin yürütülen şehircilik politikalarınınAnkaralının sağlığını tehdit ettiği söyle-nen açıklamada, trafiğin ve kömür kul-lanımının kirliliği artırdığını, AnkaraBüyükşehir Belediyesi’nin de yaşanankirlilikten sorumlu olduğu belirtildi.

Adanalılar projede sözve karar hakkı istediAdana’da Seyhan Belediyesi’nin

İsmetpaşa ve Barış mahallelerindeyürütmek istediği kentsel dönüşüm pro-jesine karşı halkın barınma hakkı müca-delesi büyüyor. Belediyenin kamulaştır-ma projesine itiraz etmek ve taleplerinibelediye yetkililerine iletmek isteyenmahalleliler, 6 Aralık günü Seyhan Bele-diyesi önüne gitti. Mahallelileri zabıtaekibi karşıladı. Bunun üzerine BarınmaHakkı Bürosu belediyenin önünde birbasın açıklaması yaptı.

Barınma Hakkı Bürosu temsilcileri,belediyelerin ticarethane gibiçalışmaması, halkını da müşterisi gibigörmemesi gerektiğini belirtti. Belediye

Başkanı Azim Öztürk’e seslenen mahal-leliler, “Depremi fırsata çevirmeyi, Vanhalkının mağduriyetini bahane ederekrantsal dönüşüm yapmayı bırak.Mahallemize gelip, bizlerin fikrini alarakkentsel dönüşüm yap” dedi. Haklarınıalana kadar mücadelelerini sürdürecek-lerini söyleyen mahalleliler, açıkla-malarını “Rant için değil, halk içinkentsel dönüşüm” sloganlarıyla bitirdi.

Açıklamadan sonra Barınma HakkıBürosu’nda bir toplantı yapan mahalleli-ler, belediyenin kamulaştırma kararınakarşı fiili mücadelenin yanı sıra hukukimücadele verilmesi gerektiğini belirtti veprojeye karşı dava açma kararı aldı.

Ankara zehir soluyor

KutayMeriç

HalkevleriMYK üyesi

Page 7: 146'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

715 Aralık 2011 / 28 Aralık 2011

Adana’dazammafrenAdana Büyükşehir

Belediyesi’nin 22Ağustos 2011’de ulaşımhizmetine yaptığı yüzde20’lik zamma karşımücadelenin hukuk ayağıönemli bir kazanım eldeetti.

Ulaşım zamlarını imzatoplayarak ve eylemlerleprotesto eden AdanaHalkevi, zammın iptali içinbölge idare mahkemesineaçtığı davada zammınyürütmesini durdurmakararı aldı.

Adana Halkevi 9 Eylül2011’de adliye önünde birbasın açıklaması yaparakzammın ipal edilmesi içinAdana Bölge İdareMahkemesi’ne davaaçmıştı.

Zamların geri çekilmesiiçin 10 Eylül’de imza kam-panyası başlatılmış,toplanan binlerce imza 3Ekim’de belediyeye teslimedilmişti. AdanaBüyükşehir BelediyesiUKOME başkanı ilegörüşen Halkevciler ulaşımzamlarının ve otobüs sefersayılarının artırılmasınıtalep etmiş, UKOMEbaşkanı da istenilen talep-lerin değerlendirileceğiniaçıklamıştı.

Adana 2. Bölge İdareMahkemesi 3 Aralık’tazam kararınınyürütmesinin durdurul-masına kararı verdi.

Halkevciler 5 Aralıkgünü BüyükşehirBelediyesi önünde birbasın açıklaması yaparak“Zammı durdurduk kararıuygulayın” dedi.Halkevcileraçıklamalarında mahke-menin yürütmeyi durdur-ma kararını kamu yararına,hukuka ve sosyal adaletilkesine uygunlukolmadığını belirterekverdiğini söyledi.

Gazetelerde kanser ve şeker hastalarının ilaçlarınıbulamadıkları, bazılarının da cepten 500 lirayı

bulabilen fark ödeyerek ilaçları alabildikleri yazılıyor.İlaç firmaları eczanelere gönderdikleri fiyat tablo-

sunda 'vatandaşın ödemesi gereken fark' diye bölümeklemiş. Tabloda yüzlerce ilaç tek tek hesaplanıpvatandaşın ödemesi gereken tutar açıkça belirtiliyor-muş. Ve bu yasalara aykırıymış.

Sebep…SGK’nın ilaç giderleri 16 milyarı geçmiş ve

hükümet ilaç giderlerini azaltmak için ilaç fiyatlarındaek iskonto istemiş.

Bu tablonun sorumlusu şüphesiz AKP hüküme-tinin uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı.

Dünya Bankası kredileriyle uygulanan dönüşüm,sağlık giderlerinde aşırı artışaneden olarak sürdürülemeznoktaya gelmiş durumda…

2001'de sağlığa 4,5 milyarlira harcanırken 2011 yılında36 milyarı bulmuş durumda.Bunun en az yarısı ilaca gidi-yor. SGK’nın ilaca ödediğiparanın yarısı aile hekimlerininyazdığı reçetelerden kay-naklanıyormuş. Bakanlık ailehekimlerinden şikayetçi.

Ne kadar çok hasta bakarne kadar reçete yazarsan okadar çok para alırsın diyenbakan aile hekimlerininyazdıkları reçetelerden reçetebaşına 3 TL almaya kalkışıyor. İlaç sayısını 3’e indiri-yor ve 3 ilaçtan sonra her ilaç için ayrıca ek ücrettalep ediyor. Bu arada reçete bedelinin yüzde yirmisi-ni de ayrıca ödemeye devam edeceğiz.

Sağlık Bakanı kısa zaman önce, “aile hekimliğiuygulamasını bütün ülkeye yaygınlaştırdıklarını, birincibasamak sağlık hizmetlerini ücretsiz hale getirdikleri-ni, hastanelerin tek çatı altında birleştiğini, perfor-mansa dayalı ek ödeme sistemi kurduklarını, ilacaerişimin kolaylaştığını, ilaç fiyatlarının ucuzladığını,ilaç takip sistemi kurduklarını” söyleyip övünüyordu.

Sistem çökecek diyenlere ise şöyle cevap veriyor-du, “Aile hekimliği sayesinde tasarrufumuzun aşağıyukarı 800 milyon ile 1 milyar TL arasında olacağınıdüşünüyoruz. Her gün kalkıyorlar ‘Performans sistemibatacak, sistem çökecek’ diyorlar. Bunu verimliliği önplana çıkararak yaptık. Bunun adı sağlıktadönüşüm.”

EEvveett,, bbaakkaannıınn hhaakkllıı oolldduuğğuu bbiirr şşeeyy vvaarr:: BBuunnuunnaaddıı ssaağğllııkkttaa ddöönnüüşşüümm!!

Ve sağlıkta dönüşüm bir Dünya Bankası projesi.Sonuçları da istenen sonuçlar. Bir yanlışlık falan dayok. Sağlık hizmetlerinin ticarileşmesi, ilaç ve teknolo-ji şirketlerinin bu işten kâr sağlaması sistemin gereği.

BBiizzlleerrii nneelleerr bbeekklliiyyoorr??!!Genel Sağlık(sızlık) Sigortası'nın ertelenen mad-

deleri 1 Ocak 2012'de yürürlüğe giriyor. Yeşil Kartlariptal edilecek.

Hastanelerden randevu almak da 4 TL olacak.(İstanbul’da uygulama 19 Aralıkta başlayacak.)

Geliri 279 TL ve üstü olan herkes kademeli olarakprim ödeyecek.

“Başlangıçta “sadece 2 TL'cik olacak” denilenkatılım payları çoktan devlet hastanelerinde 8, özelhastanelerde 15 TL'ye çıktı. Kasım ayından itibarenon gün içinde aynı branşta muayene olanlar 5 TL eködeme yapıyor.

Bundan sonra aile hekimi muayenelerinde, acilservislerde de katılım payı alınacak.

Özel hastanelerde “ilave ücret” adı altında ödenenparanın ise haddi hesabı yok.

Hükümetin çıkardığı 663 sayılı Kanun HükmündeKararname sonucu:

“Sağlık Bakanlığı $ağlık Holdinge…Devlet Hastaneleri $irket Hastaneleri'ne dönecek.Hastaneler ticarethane olacak.Devlet hastaneleri de tıpkı özel hastaneler gibi

sınıflara ayrılacak.Hükümet bunları yaparken ne size ne bize ne de

Meclis'teki milletvekillerine sordu.“Demokrasi var” denilen yerde böyle oyunbazlık

olmaz!Yani, SGK üzerine düşen yükü azaltmaya

çalışacak. İlaç ve teknoloji şirketleri kâr edecek. Vatandaşın payına daha çok katkı payı, ilaç kutu-

larının küçülmesi sonucu ek katkı payları, kişiselsağlık primi, sağlık hizmetlerinde kısıtlamalar gibi ekönlemler düşecek.

YYaa ddaa bbiizzlleerrii nneelleerr bbeekklliiyyoorr??!!Ya da 21 Aralık’ta TTB, Dev Sağlık-İş, SES ve tüm

sağlık örgütlerinin birlikte düzenlediği bir günlükGöREV eylemini halkın sağlık hakkını savunduğumuzbir güne dönüştüreceğiz. Ve mücadelemizi ara ver-meden sürdüreceğiz.

‹laç krizi ya da bizleri neler bekliyor?

Dr.MehmetTok

Kad›köy HalkeviYöneticisi

Rize’nin F›nd›kl› ‹lçesi Ar›l› Vadisi üzerinde dere›slah› çal›flmas› alt›nda yürütülen çal›flmalar›nhidroelektrik santrali (HES) çal›flmas› oldu¤unu söyle-yerek yöre halk›, çal›flmalar› protesto ederek 7Aral›k’ta bir bas›n aç›klamas› yapt›. Üzerinde çal›flmayap›labilmesi için, inflaat flirketi taraf›ndan önükapat›larak ak›fl yönü de¤ifltirilen derenin önü vatan-dafllar taraf›ndan aç›ld›. Hara Köyü meydan›ndatoplanan yaklafl›k 300 kifli buradan inflaat çal›flmas›n›noldu¤u alana kadar sloganlarla yürüdü. EylemeF›nd›kl› Derelerini Koruma Platformu da destek verdi.Bir süre yolda horon çeken köylüler, yolu trafi¤ekapad›. Ard›ndan da derelerinin önünü açt›.

Arılı’da dereninönünü halk açtı

HalkevleriVan’da Belediye

ile ortak birçalışma

yürüterek birÇocuk Evi açtı.Vanlı çocuklar

bu ev için canlabaşla çalıştı.

Şimdi bu ÇocukEvi’ni yaşatmak

için giyimdenkırtasiyeye,oyuncaktan

gıdaya her türlükatkıya ama en

çok da bu Ev’deçalışacak

gönüllülereihtiyaç var

Van halkı için yaşam güngeçtikçe zorlaşıyor. Halkın

en yaşamsal ihtiyaçları henüzkarşılanabilmiş değil. 330 binnüfuslu Van’da 18 bin kişilik çadırkent ve 2 bine yakın konteyner ilebarınma sorunu çözülmeyeçalışılıyor.

Van’da gönüllü çalışma yapan-lar barınmadan sonra kentte enbüyük sorunun eğitim olduğunusöylüyor. Depremin yıkımı ile ruh-sal olarak sarsılan, hasarlı okullarve eksik eğitimci kadrosunedeniyle okul hayatları kesintiyeuğrayan çocuklar için özel önlem-ler alınması ihtiyacı Halkevleri’niharekete geçirdi. Depreminhemen ardından kardeşlikköprüsünü kurma çağrısıyla Van’ayardım götüren Halkevleribölgedeki çalışmasını kalıcı birproje ile sürdürüyor. Van’daBDP’li Van Belediyesi ile ortakyürütülen bir çalışma ile ÇocukEvi açıldı. Çocuk Evi projesiyleilgili olarak proje yürütücü-lerinden Şennaz Uzun’la görüştük.

Çocuk Evi fikri nasıl gelişti?Depremin ardından Halkevleri

peş peşe 20’şer kişilik yardım vedestek ekipleri yolladı. Oradaçalışmalar yaparken çok şeyyapılması gerektiğini gözlemledik.Bir yandan çalışırken bir yandanne yapabiliriz diye epey tartıştık veÇocuk Evi fikri olgunlaştı. VanBelediyesi önerimize sıcak baktıve yer tahsis etti. Halkevlerinin yazokulu çalışması yaptığı mahalleler-de ailelerin desteği sağlandı. Onundışında çeşitli kurumlardan dadestek aldık, almaya devam edi-yoruz.

Çalışmalara nasıl başladınızVanlılardan nasıl tepkiler aldınız?

Çocuklar çocuk evi henüz tamolarak faaliyete geçmemişolmasına karşın sabahın yedisinde“Biz geldik, okul ne zamanaçılacak?” diye geliyorlar. Her nekadar yaşamsal ihtiyaçlar çokönemli olsa ve bunlar karşılana-mamış olsa da çocukların kendi-

lerini iyi hissedebilecekleri, oyunoynayacakları, eğlenebilecekleribir yerin olması mutlu olmalarıiçin bir neden. Aileler çocuklarınellerinden geldiği kadar fizikselihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor-lar. Küçücük doğru dürüst ısıyalıtımı olmayan çadırların içinde10-15 kişi yaşıyorlar. Çocuklarçadırın içinde bunalıp dışarıçıkmak istiyorlar. Dışarısı çoksoğuk. Okullar kapalı ve ne zamanaçılacağı henüz belli değil.Çocuklarının okuma yazmayı bileunuttuğunu söylüyorlar.Çocukların eğitimi ile ilgili böylebir merkez kurulması onlar içinçok önemli ve sevindirici birdurum.

Çocuk evi çadırlarının kurul-masında özellikle çocukların çokemeği geçti. Toprağıntaşınmasından çadırlıların yalıtımıiçin taşların döşenmesine kadarabartmıyorum dört yaşındakiçocuk bile soğuğa rağmen elindengeleni yaptı. Kendi boyundakikauçukları taşımaya kalktı.100çocuk karıncalar gibi çalıştı.Sanırım çok sayıda yetişkininsanın bir haftada yapacağı işiçocuklar sayesinde bir gündebitirdik. Kısacası çocuk evinin her

santimetre karesine mutlakaorada yaşayanların eli değdi.Çadırlarda yaşayan mahallelilergönüllü giden arkadaşlarımızlayemeklerini, çadırlarını paylaştılar.En önemlisi de sahip çıktılar.

Önümüzdeki günlerde çocuk eviçalışması nasıl devam edecek?

Şu an için yaklaşık 250 çocukkaydını yaptırdı. Her geçen gün busayı artacak gibi görünüyor. Yaşgruplarına göre 20 kişilik gruplarhalinde çalışmalar yapılacak. Okulöncesi çocuklarla drama, resim,oyunlar, seramik, masal saatleri,birlikte film izleme gibi etkinliklerolacak. İlköğretim çağındakiçocuklarla yine kişisel gelişimleri-ne katkıda bulunacak drama,resim, satranç, halk oyunları,fotoğraf gibi çalışmaların yanındayapılandırılmış eğlenceli dersprogramları uygulanacak.Olanaklarımızın el verdiği ölçüdeçocuk tiyatrosu gösterileri, müzikdinletileri, satranç, voleybol, bas-ketbol turnuvaları, ayrıca uzmanpsikologlar ve pedegoglareşliğinde psikolojik destekçalışmaları yapılması planlanıyor.

Şu anda ihtiyacınız olan şeylerneler?

Sürekli gerekli olan ihtiyaçlar,

okul öncesi ve okul çağındakiçocuklar için oyun hamuru, resimkağıdı, pastel boyalar, parmak bo-yası, renkli kartonlar, elişi kağıtla-rı, kağıt makasları, yapıştırıcılar.Ayrıca bir oyuncak kütüphanesioluşturmaya çalışıyoruz. Çocuklaroyuncakları alıp birkaç gün oyna-yıp getirecekler ve yeni bir oyun-cak alacaklar. Bunun için dörtyaşından on dört yaşına kadarçocukların oynayabileceği oyun-caklar temin edilmesi gerek. Tümyaş grupları için kitaplar, ansiklo-pedi, çocuk filmleri de ihtiyaç dâ-hilinde. Giyimden kırtasiyeye ka-dar aklınıza gelebilecek her türlümalzeme lazım fakat en çok çocukevimizde çalışmalara katılacakgönüllülere ihtiyaç duyuyoruz. Buev, ancak sürekliği sağlanabilirseVan için bir umut ışığı olabilecek.Çocuk evi projesine destek ver-mek için en yakın Halkevi şubesiile irtibat kurulabilir.

Ş eker hastaları, tansi-yon hastaları vekanser tedavisi gören

onkoloji hastalarının hayatiöneme sahip ilaçlarıeczanelerde bulunmuyor.Hükümetin sağlıktadönüşüm masraflarındankısmak için ilaç tekellerinedayattığı iskonto, tekellerlehasta arasında kalaneczanelere yansıdı. Şirketleriskontoya direnipeczanelere ilaç satmıyor,eczacılar zararına satış yap-mamak için depolardan ilaçalmıyor. Hükümet çözümiçin KDV’de indirim yolunagitmeyi planlıyor.

Kasım ayındayayımlanan SağlıkUygulamaları Tebliği(SUT) ile Sosyal GüvenlikKurumu (SGK) ilaçalımında yapılacak kamuiskonto oranlarını yüzde 4ila 11’den, yüzde 41’e yük-seltti. SGK’nın bu kararıSGK’lı yurttaşların ilaçlarıiçin kurum tarafındanyapılacak ödemelerin yüzde41’lik bir indirimle gerçek-leşeceği anlamına geliyor.

İlaç pazarının en büyükmüşterisi konumundakikurum ilaç firmalarınaindirim dayattı. Fakat ilaçtekelleri ilaç fiyatlarındaindirim yapmayayanaşmayarak ilaç satışınıkesti. İlaç şirketlerindenindirimsiz fiyattan ilaç satınalıp bu ilaçları SGK’yaindirimli fiyata sataneczacılar da zararına satışyaptıkları gerekçesiyle ilaçsatışlarını durdurdu.

Kanser, tansiyon ve diya-bet hastalarının ilaçlarımevcut durumda birçokeczanede bulunmuyor. İlaçbulunan durumlarda hasta-lar eczacıya ilaç farkı öde-

yerek ilaç satın alıyor.Kanser hastalarınınkemoterapi ilaçlarında 150-300 TL arasındaki farkıhasta yakınları bir süredirceplerinden ödüyor.

FATURA SAĞLIKTADÖNÜŞÜMLE KABARDI

Hükümet, SağlıktaDönüşüm Programı’ylaberaber sağlık hizmetinipiyasalaştırırken ortayaSGK üzerine binen yeni vebüyük bir yük çıkacağınıtahmin etmemişti. 2001yılında sağlığa 4.5 milyarlira harcanırken bu miktar2010 yılı sonunda 32 milyarıbuldu. Bunun büyük bir

bölümünü de ilaç harca-maları oluşturuyor. 2009’datoplam sağlık harcamaları-nın 16 milyarı yani yarısıilaç masrafları için yapıldı.

Sağlık harcamalarının bukadar artması ve bununiçerisinde aslan payının ilaçmaliyeti olmasının sebebiSağlıkta DönüşümProgramı. Sağlıktadönüşüm sayesinde “mu-ayenenin kolaylaştığını”söyleyen Sağlık Bakanıaslında muayene oranınıartırarak sağlık hizmeti içinpazar yaratmış olmaklaövünüyor. Türkiye’de kişibaşına doktora görünmeoranı 2002’de 2.2 iken,

2009’da 6.7 oldu. Fakat bumuayene trafiği sosyalgüvenlik bütçesi üzerine biryük olarak bindi.

Hükümet hazırladığıekonomi programıyla buyükü azaltmak için SGK’lıyurttaşların cebine veeczacıların kârına yöneldi.2012-2014 Orta VadeliEkonomik Program’da(OVP) sağlık için globalbütçe (harcamalar için birtavan oran belirlenmesi) veharcamaların “yararlanıcıla-rın sistemin maliyetinekatılımlarını sağlayacakdüzenlemeler” ile yurttaşla-ra ödetilmesi hükümetinplanları arasına girmişti.

Şu anda ilaç şirketleri ileyaşanan iskonto gerilimininaltında OVP ile hükümetinekonomik programınagiren “global bütçe” uygula-ması yatıyor. Global bütçesağlık harcamalarında birtavan sınır belirlenmesianlamına geliyor. Globalbütçe gereği 2010 yılındailaca 14.6 milyar lira ayıranhükümet 15.2 milyarlık ilaçfaturası ile karşı karşıyakalınca ilaç masraflarınıazaltmak için “önlem”almaya başladı. İlaç tekel-lerine ilaç pazarının enbüyük müşterisi olarakindirim dayattı.

Öte yandan da hasta-ların cebine yöneldi.OVP’ye “Yararlanıcılaramaliyet ödetme” ilkesimuayene başına 3 TL öden-mesi, reçetede yazan 3’tenfazla her ilaç için de ayrıcapara ödenmesi uygulama-sıyla hayata geçirildi.

ECZACILAR EYLEMEHAZIRLANIYOR

Hükümet sağlık hizmet-lerini piyasalaştırmak içinattığı her adımda, faturayıkabartıyor. Bu faturayı isehalka ödetmeye çalışıyor.

Eczacılar Odası,hükümetle ilaç tekelleriarasındaki restleşmeninbedelini kendilerinin veyurttaşların ödediklerinisöyleyerek eylemehazırlanıyor.

Önümüzdeki günlerdeeczane vitrinlerinin karartıl-masıyla başlayıp Ankara’dabir mitingle devam edecekolan eylemlere hazırlanan12 bölgenin eczacılar odasıSGK ile yapılan 2010 İlaçAlım Protokolü’nün imza-lanmamasını da gündemle-rine aldı.

Halkevleri, Vanlı çocukların evi oldu

Eczanelerde ilaç bulunamıyor. Sağlık sistemi-nin piyasa koşullarına terk edilmesininbedelini ilaçsız kalan hastalar ödüyor

PARAYLA YAZDIRILIYOR ECZANELERDE BULUNMUYOR

İlaçta fatura hastaya

Page 8: 146'ıncı sayı

EMEKHalk›n Sesi

815 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

Emeğin hakları yargılanamazD evrimci Sağlık-İş

Sendikası üyesi 27 işçi27’şer yıl hapis

istemiyle yargılanıyor.Geleceklerinin pazarlandığı,yasadışı bir şekilde düzenlenenihalelere karşı çıkan 27 işçinin27’şer yılla yargılanmasınınsebebi “İhaleye fesatkarıştırmak” ve “polise göreviniyaptırmamak.” Davanın ilk du-ruşması Adana 1. Ağır CezaMahkemesi’nde 16 Aralık’tagörüldü.* “Taşerona karşı mü-cadele, insanca yaşam mücade-lesi, sağlık hakkı mücadelesi,güvenceli iş mücadelesi, sendi-kal hak ve özgürlükler yargıla-namaz!” diyen Dev Sağlık-İş,herkesi Adana Adliyesi’ninönüne çağırıyor. Aynı gün Bal-calı Hastanesi’ndeki taşeronsağlık işçileri de iş bırakarakarkadaşlarına destek oldu.

22 A⁄USTOS’TA NELERYAfiANMIfiTI

Davaya konu olan olay, 22Ağustos’ta Çukurova Üniver-sitesi Tıp Fakültesi BalcalıHastanesi’nde gerçekleşti.Çukurova ÜniversitesiRektörlüğü o gün, yasalarına vebakanlık kararına aykırı olarakhizmet alımı ihalesi yapmayaçalıştı. Rektörlüğün yasadışı bir

şekilde ihale yapmasını protestoeden Dev Sağlık-İş üyesitaşeron sağlık işçileri o günihalenin yapılacağı salonunönündeydi.

Geleceklerine sahip çıkanişçilere polis ve özel güvenlikçi-ler saldırdı. Polisin ve özelgüvenlikçilerin laboratuar,yanık ünitesi ve çocuk kliniğinin

ortasındaki salonun önündebekleyen işçilere yönelik gazbombalı ve coplu saldırısındanhasta ve hasta yakınları da nasi-bini aldı. Çok sayıda insan yara-landı. Gözaltına alınan 25 işçimahkeme tarafından serbestbırakıldı ancak daha sonraişçiler hakkında “İhaleye fesatkarıştırmak ve polise görevini

yaptırmamak” gerekçeleriyle 27yıl hapis cezası istendi.

Adana Cumhuriyet Başsavcı-lığı tarafından hazırlanan bu id-dianameye göre, olay günü ağıryaralanan ve halen tedavilerisüren Selma Güler ve MustafaCoşkun hem müşteki, hem deşüpheli konumunda. Ayrıcasavcılık, Dev Sağlık-İş

üyelerinin kendilerine saldıranpolisler hakkında yaptığı suçduyurusunu dikkate almadı vepolisler hakkında her hangi birişlem başlatmadı.

İddianame işçileri suçlasa da22 Ağustos günü gerçekleştiri-len ihalenin yapılması bilebakanlığın kararlarını yok sayarnitelikte. Çünkü, 13 Ocak 2010

tarihinde Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı ve BölgeÇalışma Müdürlüğü tarafındanalınan kararla, hastanedeyapılan ihalelerin muvazaalı(hileli) olduğu ve Balcalı TıpFakültesi Hastanesi’nde çalışantaşeron sağlık işçilerininçalışmaya başladıkları ilk gün-den itibaren üniversitenin asılişçileri oldukları tespit edildi.Buna göre üniversite yöneti-minin taşeron sağlık işçileriylebireysel sözleşme imzalamasıgerekiyor.

‘BU DAVA TÜM TAfiERON‹fiÇ‹LER‹N DAVASI’

Davada yargılanan DevSağlık-İş merkez yöneticisiMustafa Hotlar herkesi davanıngörüleceği Adana Adliyesiönüne çağırdı ve şunları söyledi“16 Aralık’ta yargılanan sadeceDev Sağlık-İş üyesi 27 işçideğildir, yargılanan tüm taşeronişçilerdir, tüm işçi sınıfıdır. Buyüzden, tüm emek ve meslekörgütlerini ve emekten yanaolan herkesi 16 Aralık’taAdana’ya bekliyoruz. Adana’daAtatürk Parkı’ndan Adliye’yeyürüyeceğiz ve dava boyuncaadliyenin önünde olacağız.”

*Dava Halkın sesi baskıyagirdikten hemen sonra görüldü.

Başbakan Yardımcısı BülentArınç, kamu emekçilerinin

gündeminin büyük bölümünü işgaleden toplu sözleşme görüşmelerikonusuna 4 Aralık günü açıklıkgetirdi. Bursa’daki Memur-Senbinasının açılışında konuşan Arınç,“Şimdi bütün hazırlıklarımıztamamdır. Yasada değişiklikyapılacak ve Memur-Sen'ingörüşleri, mücadelesi doğrultusun-da yasa değişikliği yapılıp toplusözleşme imzalanacak. Bundankimsenin endişesi olmasın” dedi.Arınç, KESK ile Kamu-Sen’i“ideolojik” olmakla “suçladı”.

MEMUR-SEN NEDEN RAZI?Memur-Sen’in istekleri

dahilinde değiştirilecek yasayagöre imzalanacak olan toplusözleşme KESK ve Kamu-Sen’idışlıyor, grev hakkını tanımıyor.Genel toplu sözleşme ve hizmetkolu toplu sözleşmesi olmak üzere

iki tane toplu sözleşme yapılacak.Genel sözleşmede kamu emekçi-lerini temsilen 4’ü Memur-Sen’den, 2’si Kamu-Sen’den ve 1’ide KESK’ten olmak üzere 7 üyebulunacak. Memur-Sen’in kabulettiği sözleşmeleri diğer iki kon-federasyon kabul etmese de toplusözleşme imzalanacak. Geneltoplu sözleşmeyi kabul etmeyenkonfederasyona bağlı sendika ilgilihizmet kolunda yetkili sendikaolsa bile konfederasyonu geneltoplu sözleşmeyi kabul etmediğiiçin sözleşme imzalamayacak.

KESK’‹N YANITI GREVHükümet yanlısı basının sadece

basit bir zam pazarlığına çevirerekanti demokratik niteliğini örtmeyeçalıştığı toplu sözleşme sürecindeKESK, 21 Aralık’ta grevyapacağını ilan ederek Arınç’a vehükümete yanıt verdi.

KESK Genel Başkanı Lami

Özgen, 7 Aralık’ta AnkaraAdliyesi’ne giderek Bülent Arınçhakkında “görevi kötüye kullan-mak” ve “sendikal hakların engel-lenmesi” gerekçeleriyle suç duyu-rusunda bulundu. Arınç’ın diğer

konfederasyonları kast ederek“Diğerleri kim oluyormuş Memur-Sen işini bilir” dediğini hatırlatanÖzgen, KESK’in kim olduğunu 21Aralık’ta hükümete gösterecek-lerini söyledi.

İstanbul Barosuavukatları, 6 Aralık

günü Conrad Hotel’inönünde bir basın açıkla-ması yaparak Türki-ye’de Hukuk Uyuşmaz-lıklarında ArabuluculukUygulamaları Uluslara-rası Çalıştayı’nı protestoetti. Basın açıklamasın-dan sonra tüm engelle-me girişimlerine rağmenbasınla birlikte toplantısalonuna giren avukat-lar, toplantıyakatılanlara kır-mızı kart gös-terdi ve salo-nunun çevresi-ni dolaşaraksessiz bir pro-testo eylemigerçekleştirdi.

ARABULU-CULUKNED‹R?

Daha önceden 2008yılında hazırlanan ancaksonuçlandırılamayan"HukukUyuşmazlıklarındaArabuluculuk KanunuTasarısı" BakanlarKurulunca 2011 yılındayenilenerek MeclisBaşkanlığı'na sunuldu.Tasarıyla dava öncesi vesırasında hukuk fakülte-si mezunu ve avukatolmayan kişiler 100saatlik bir hukuk eğitimisonrasında yapılacak

sınavı başarmasıyla'arabulucu' adı altındauyuşmazlıklarınçözümünde rol alabile-cekler. AdaletBakanlığı’nın deneti-minde arabuluculukbüroları açılacak. Dahaönceden mahkemelerceçözülen birçokuyuşmazlığın bumekanizma üzerindençözülmesiyle“mahkemelerin iş

yükününazaltılması”nınhedeflendiği dilegetiriliyor.

İstanbulBarosu baştaolmak üzerebazı Barolar,ArabuluculukTasarısı'nı“avukatlık mes-leğinin bugünekadar aldığı en

büyük darbe" olarak de-ğerlendiriyor. Arabulu-culuk ile yargının üçlükurucu unsurunun dışla-narak, egemenliğin vedolayısıyla yargı yetkisi-nin belirli kişilere vezümrelere devredileceğisavunuluyor. Mahkeme-lerin yoğunluğu gerek-çesiyle arabuluculukadında bir kast oluştu-rulması ve çok hukuklu-luğun önünü açılması gi-bi tehlikelere işaret edi-liyor.

Emek dostları, geleceklerine sahip çıktıkları için 27’şer yılla yargılananDevrimci Sağlık-İş üyelerinin davasına sahip çıkıyorlar

Türk-‹fl’in 21’inci Ola¤an Genel Kurulu8-11 Aral›k tarihleri aras›nda gerçekleflti.Genel Kurul’da Mustafa Kumlu genelbaflkan seçilirken Kumlu’nun listesi demerkez yönetim kurulunu oluflurdu. Kumlukarfl›s›nda seçimi kaybeden Sendikal GüçBirli¤i Platformu’nun baflkan aday› Petrol-‹fl Genel Baflkan› Mustafa Öztaflk›n, “Bizeceketimizi ilikleyip tebrik etmek düfler”diyerek Kumlu’yu tebrik etti.

Gazetemize konuflan Sendikal GüçBirli¤i Platformu’nun genel sekreter aday›ve Hava-‹fl Genel Baflkan› Atilay Ayçin degenel kurulun kendileri için bir durakoldu¤unu, h›zla toplant›lara bafllayacak-lar›n› ve hükümetin eme¤e yöneliksald›r›lar›na karfl› sokakta olacaklar›n›duyurdu. Türk-‹fl’te genel merkeze çok

aidat ödeyen sendikan›n çok delegesi olu-yor. Bu durumda genel kurulda 90 oyalmas› beklenilen Sendikal Güç Birli¤iPlatformu adaylar›n›n ortalama 120’fler oyalmas› Atilay Ayçin taraf›ndan olumlu birflekilde yorumland›.

Ola¤an Genel Kurul’da ‘ola¤an d›fl›durumlar’ da yafland›. Genel Kurul’unAnkara’n›n 28 kilometre d›fl›nda bulunanAnadolu Oteli’ne al›nmas› Türk-‹fl yöne-timine muhalif bir oluflumun ç›kmas›nedeniyle yönetimin ald›¤› tedbirlerdenbiriydi.

Genel Kurul’un ilk gününde konuflmayapan AKP’li milletvekili Bekir Bozda¤ ileÇal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakan› FarukÇelik’in Sendikal Güç Birli¤i Platformuüyelerince protesto edilmesi , AKP’nin

eme¤e yönelik sald›r›lar›n› art›rmas›n›n birsonucuydu. K›dem tazminat›na dokunul-mas›n›n genel grev sebebi say›lmas› bir iflçisendikas›n›n olmazsa olmaz›ykenSavrano¤lu ve Kampana direnifllerine Türk-‹fl’in fon ay›rmas› ve 60’dan fazla gazeteci,yazar ve bilim insan›n›n serbest b›rak›lmas›için mücadele edilmesinin oy birli¤iylekabulü olumlu ola¤an d›fl› durumlard›.

Genel Kurul Kumlu’nun zaferiylesonuçlansa da Türk-‹fl yönetimi eskisikadar rahat hareket edemeyece¤inigörmüfl oldu. Genel Kurul sonucunda Mus-tafa Kumlu Türk-‹fl Genel Baflkan›, PevrulKavlak Türk-‹fl Genel Sekreteri, Ergün Ata-lay Türk-‹fl Mali Sekreteri, Ramazan A¤arTürk-‹fl E¤itim Sekreteri ve Nazmi IrgatTürk-‹fl Teflkilatlanma Sekreteri seçildi.

Türk-İş Olağan Genel Kurulu’nda olağandışı işler

Avukatlardanarabuluculuğakırmızı kart

KESK Arınç’ın sendikasına karşı

Asgari ücretinmuhatabı sokakta

EEmmeeğğiinn 33AArraallııkkeeyylleemmiiSendikalar, meslek

örgütleri, demokratikkitle örgütleri ve siyasi par-tiler, “Emek ve DemokrasiGüçleri” adı altında biraraya gelerek, AKP iktida-rının muhalefet üzerindekibaskılarını protesto etti.Son günlerde giderek artanbaskı ve tutuklamalara kar-şı, özel yetkili mahkemele-rin ve Terörle MücadeleKanunu’nun kaldırılması,gözaltı ve tutuklamalarason verilmesi ve tutuk-lananların serbestbırakılması talepleriyle 28kentte binlerce kişi sokağaçıktı.

MMaaddeenncciiyyaakkıınnllaarrııyyüürrüüddüü

2008'den bu yana BağımsızTekstil İşçileri Sendikası

öncülüğünde mücadele edenGünay Yıkama işçileri, aynıadreste başka kişiler üstüneişletme kurarak üretimedevam eden patronunmaskesini düşürdü. İşçilerin,3 yıl boyunca ödenmeyenücretlerini, sigortalarını, vekıdem tazminatlarımahkeme kararıyla kazandı.İşverene ait makinelerin veüretilmiş kumaşlarınhaczedilerek kamyonlarayüklenmesinin ardındanyapılan açıklamada işçilerinalacaklarını 12 Aralık’taalacağı söylendi.

GGüünnaayyYYııkkaammaa’’ddaakkaazzaannıımm

10 Aralık 2009 tarihindeBursa'nın

Mustafakemalpaşa İlçe-si'ndeki kömür ocağındameydana gelen grizu patla-masında hayatını kaybeden19 madencinin yakınları, da-vanın halen sonuçlanmama-sına tepki gösterdi. Olayınyıldönümünde 22 Aralık’tayapılacak olan duruşmayadikkat çeken madencilerinyakınları, Bursa’ya yürüdü-ler ve yürüyüşlerini tüm ma-denciler için gerçekleştirdik-lerini söyledi.

19 Madencinin öldüğümadenin sahibi NurullahErcan tutuksuz yargılanıyor.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu15 Aralık‘ta Ankara’daki

TİSK (Türkiye İşveren SendikalarıKonfederasyonu) binasında bulu-şarak 2012 yılı asgari ücretini belir-leyecek. Ülkede 40 milyonu ilgilen-diren asgari ücret için yapılan ilktoplantı 1 Aralık’ta gizli bir şekildegerçekleşti. Toplantıya katılanTürk-İş temsilcisi asgari ücret he-saplanırken en düşük kamu emek-çisi maaşının baz alınması gerekti-ğini savunsa da hükümet temsilci-leri 2012 bütçesine göre bir zamdüşündüklerini söyledi. Asgari üc-ret görüşmeleri başlamadan önce

İstanbul’da bir eylem yapan Dev-rimci Sağlık-İş, görüşmelere sokak-tan müdahil olacağını duyurmuştu.

Devrimci Sağlık-İş, asgari ücrettespit toplantısı öncesinde 14 Ara-lık günü eylem yaptı. İstanbul’dakiŞişli Etfal Hastanesi’nde bir arayagelen 200’e yakın taşeron sağlık iş-çisi insanca yaşayacak miktarda birasgari ücret istediklerini duyurdu.Okmeydanı ve Taksim’deki hasta-nelerdeki taşeron sağlık işçileri veSES üyeleri eyleme destek verdi.Eylemde insanca yaşayacak mik-tarda asgari ücret talebinin yanısıra21 Aralık grevine de değinildi.

Page 9: 146'ıncı sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

915 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

M eclis bütçe görüşmeleriile meşgulken 10Aralık’ta toplanan

TÜSİAD Yüksek İştiare Kurulu(YİK)’nda hükümete övgülerdüzülürken bir yandan daönümüzdeki sürece yönelik bek-lenti ve istekler sıralandı. Dünyaekonomisinin içinde bulunduğukoşullarda Türkiye ekonomisinindurumunu çok parlak görenTÜSİAD Başkanı Ümit Boynerkonuşmasında memnuniyetlerinişu sözlerle dile getirdi: “Türkiyeekonomisinin kıvraklığı vedayanıklılığı, deneyimli bir ekonomiyönetimine sahip olması dünyadagıpta ile izleniyor. Krizin ardındanekonomimizin çabuk toparlanmasıgeçen yılın ve hatta bu yılın büyümerakamları prestijimizi arttırıyor.”

TÜSİAD toplantısındahükümetin özellikle mali disiplinuygulama konusundaki, yanihalkın boğazına basma kararlılığınedeniyle hükümeti överken 2012yılının zorlu geçeceğinden vebüyük bir çöküş ihtimalinden desöz edilerek mikro reformlar isten-di.

Boyner gerekli mikro reformlaryapılmadığı takdirde ekonomininsüratle bozulabileceği ihtimalini dedile getirdi, devletin kamu maliyesidışında da rolleri olduğunuhatırlattı: “Piyasa sisteminindüzgün çalışmasını kolaylaştırmak,engellerin temizlenmesineyardımcı olmak.” Boyner,“engellerle” kastedilenin neolduğunu açıklamadı. Örneğin işçisınıfının kazanımları mı, yoksadoğanın ve kentlerin yağmalan-masına direnen halk mı, çokayrıntıya girmedi ancak “mikroreform” vurgusu sermayeninönünden temizlenecek engellerinne olduğunun anlaşılması için kri-tik.

M‹KRO REFORM NED‹R?Makro reform denilen “kamu-

nun sermaye lehine dönüştürülme-si” süreci tamamlandı. Mikroreformla yapılmak istenen isedoğrudan üretim alanında işçininsömürü oranını ve kâr oranlarınıarttıracak, yani onların diliyle “re-kabet gücü” getirecek düzenleme-ler. TÜSİAD ve MÜSİAD’ınraporlarında “küresel rekabet

gücü” meselesine herzamankinden fazla vurgu yapılıyor.Bunun başlıca nedeni ise tabii kikriz. Ancak krizsiz koşullarda dabu konu sermaye için zorunluluk.Piyasa ekonomisinde barınmak veözellikle diğer ülkelerle ticaretyapabilmek için ucuza üretim yap-maları gerekiyor.

Dünya Ekonomik Forumutarafından yayımlanan ve ülkelerinküresel ekonomideki rekabetgücünü değerlendiren küresel re-kabet endeksinin sonuçlarınabakınca sermayenin mikro reformçığırtkanlığını daha iyi anlıyoruz.Türkiye bu endekste işgücüpiyasası katılığı bakımından 132ülke arasında 120’nci sırada,dolayısıyla hiç de “rekabetçi” değil.İşgücü piyasası katılığından kaste-dilen de çalışanların iştençıkarılmalarının maliyetlerininyüksek olması ve kolayca işten

atılmalarını önleyen yasal düzen-lemelerin bulunması. AyrıcaTürkiye ekonomisi vergi düzen-lemeleri, yatırım ortamınıniyileştirilmesi, girişimciliğin destek-lenmesi gibi konularda bir hayli“geri” sıralarda. Sözün özüçalışanların kazanımları ser-mayenin doğal yapısı gereği ser-mayedarların kayıpları olduğu içinbu kazanımların törpülenmesigerekmekte.

İşten çıkarılmalarınkolaylaştırılması, kıdem tazminat-larının fona devredilerek eritilme-si, güvencesizleştirme ile birlikteesnekleştirme çabaları mikroreform ve rekabet gücünü arttırmaadıyla sanki iyi bir şey yapılıyormuşhavasıyla sunuluyor.

Tayyip Erdoğan’ın ısrarla vur-guladığı 3 çocuk meselesi deişgücü piyasasındaki “katılıkları”esnekleştirecek olan işsizler ordusu

yaratma planının bir parçası.

SINIF ‹Ç‹ REKABET VURGUSUTÜSİAD toplantısında krize

karşı alınacak önlemler konusun-daki tek vurgu mikro reformlardeğildi. TÜSİAD patronları“haksız rekabet”ten de bir haylişikâyetçi. Özellikle krizkoşullarında kendi iplerinin çekil-mesinden ve yandaşlarınkayrılmasından korkularınıgösteren en önemli itiraz “denet-leyici-düzenleyici Kurumlar’ayönelik oldu. Hükümetin sondönemde borsa başta olmak üzereekonomiyi düzenleyen bu kurum-lara doğrudan müdahale etmesibelli ki TÜSİAD’ı tedirgin ediyor.“Bu yapıların başarılı olması vepiyasa ile iç içe çalışabilmesi içinidari ve mali özerkliğe sahip olmasıgerekir” diyen Boyner “Bizler bualanda son dönemlerde yapılan

düzenlemeleri tam olarak anlamak-ta güçlük çekiyoruz. Bu kurumlarkonusunda ortaya çıkan belirsizlik-ler piyasaları ve bizleri rahatsızetmektedir” diyerek rahatsızlığınıortaya koydu. Boyner benzerşekilde “kayıt dışı ekonomi ile ver-gisini düzgün ödeyen mükellefinağır cezalandırıldığı bir sistemde-yiz” dedi ve bu durumun “haksızrekabet” ürettiğini savundu.

Tüm dünyanın tedirginliklebeklediği 2012’ye girerkenTÜSİAD hem sermayenin ortakçıkarı olan mikro reformları hemde sermaye içi rekabete dair konu-ları gündeme taşıyarak pozisyonaldı.

Hükümetin mikro reformlarkonusunda sermayeye güçlükçıkarması beklenmiyor ancak“haksız rekabet” konusundaTÜSİAD’ın daha çok bağıracağıkesin gibi.

MÜS‹AD, TÜS‹AD, TOBB baflkan›n›n ABD D›fliflleri Bakan› ile bulufltu¤u bu karede TÜrkiye’deki sermaye örgütleri birarada görülüyor.

Sermaye örgütleri, kriz ortamını gerekçe göstererek emeğin kazanımları-nın törpülenmesi için hükümeti ‘mikro reformlar’ yapmaya çağırıyor

Avrupa Birliği (AB)ülkelerinin borç krizi sürü-

yor. Son olarak AB’nin veEuro’nun kurtuluşu Merkel veSarkozy’nin planlarına bağlan-maktaydı ancak yapılantoplantılar ve alınan kararlar gös-terdi ki onların da elinde sihirlibir değnek yok. 9 Aralık’tayapılan toplantıda alınan karar-ların günü kurtarmaya yetip yet-meyeceği bile şüpheli.

Uzun vadede ülkelerin bütçeaçıklarının milli hâsılayaoranlarının dengelenmesi içinotomatik mekanizmanın kurul-ması, bu oranların Anayasa mad-desi yapılması ve uymayanlarauygulanan yaptırımlarınyaygınlaşması gibi “demokrasiyiaskıya alan” kararlar günü kur-tarırken gelecek günlere dairönemli ipuçları verdi. Zira bukararlar uygulanabilirse seçilmişhükümetler ekonomi

politikalarında “otomatik pilot”abağlanmış olacak, yani seçimlerdaha da anlamsızlaşacak.

Parasal birliğin yanında malibirliği de sağlamaya yönelikçabalara İngiltere sıcak bakma-yarak önümüzdeki dönemdeAB’de yaşanacak muhtemelayrılıklara ilk sinyali verdi. Zatenİngiltere, Avrupa para birliğiiçinde değildi dolayısıyla ortak birmali program İngiltere’nin çıkar-larına uymayacağı için kararlarıkabul etmedi.

ÇÖZÜMÜ B‹LEN YOKAB ekonomisinin içinde bulun-

duğu durum tam bir çıkarçatışmaları ve çıkar ortaklıklarınınçıkmazı olarak çözümsüz şekildeduruyor. Ortak para birliği güçlü,tükettiğinden çok üretenAlmanya gibi lokomotif ülkelerinçıkarını sağlıyor. Öte yandansürekli açık veren ülkeler ise ABfonlarından borçlanarak daha

fazla tüketme şansına sahip olu-yor. Yapısı itibariyle sürdürüle-mez olan bu sistem ABD’denyayılan küresel krizle birlikte iyicesu yüzüne çıktı.

Bankaları, finans piyasalarınıkurtarmak için halktan sakınılanbütçeler daha da gevşetildi.Böylece borç meselesi bir krizedöndü.

Önümüzdeki dönemde parasalbirliğin bozulması, AB’nin ikiyeayrılması gibi seçenekler dahitartışılmaya başlandı. Kısa vadeli,günü kurtarma önerilerine deAlmanya direniyor. Zaten dışticaret fazlası veren Almanya içinpara basılması sonucu Euro’nundeğerinin düşmesi önemli birkayıp anlamına geliyor. Almanyasattığını daha ucuza satmakistemiyor. Sonuçta parasal tedbir-lerle geçici de olsa çözüm ürete-meyen hükümetler, acı reçetelerihalka uygulatmaya talip teknokrathükümetlere yerlerini bırakıyor.

Avrupa Birliği’nde çatlak derinleşiyor

Sermaye:‘Engelleri temizleyin’

Kabar kabar nereye kadarTürkiye ekonomisi 3.çeyrekte

rekor büyüme rakam›yla dünyadaÇin’den sonra en h›zl› büyüyenülke oldu.

AKP’nin ekonomi yönetimininsürekli övgüler ya¤d›rd›¤› Türkiyeekonomisi IMF’nin krize en yak›nülke s›ralamas›nda da önde yeral›yor.

Türkiye ekonomisinin yükseksermaye girifline ba¤l› büyümemodelinin sonucu rekor cari aç›k

seviyesiyle sürdürülemez birekonomi oldu¤u gerçe¤i herkestaraf›ndan kabul ediliyor. Ancaksermaye girifllerinin verdi¤irahatl›kla ekonomi kurmaylar›muhtemel gelecek ekonomik kriziönemsemiyor ayr›ca yapt›klar›aç›klamalarla da borç krizi içindebulunan AB ülkelerini küçümsüyor.

“Türkiye ekonomisi giderMersin’e, AB gider tersine” diyenZafer Ça¤layan sadece büyüme

rakamlar›na bakarak bunu söylesede yandafl sendikalar›n yapt›¤›insanca yaflam için gerekli para bileasgari ücretin 5 kat›na ulaflm›fldurumda. Öte yandan TürkiyeOECD’nin yapt›¤› çal›flmalarda gençiflsizlik oran›nda birinci, yoksulluktaüçüncü, bebek ölüm oran›nda bi-rinci, ortalama ömürde ise sonuncudurumda. Bu noktada akla gelendeyim ise gülme komfluna gelirbafl›nad›r.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği(MÜSİAD) aralık ayı başında örnek bir

anayasa taslağı yayımladı. MÜSİAD YönetimKurulu seçtiği ön komisyon ile ilke ve beklenti-leri belirledi ve sonra da akademisyenlerebaşvurdu. Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr.Abdurrahman Eren’in belirlenen beklentilerdoğrultusunda hazırladığı taslak metinMÜSİAD Anayasa Çalışma Komitesi tarafındanüyelerle görüşülerek hazırlandı.

5555 ssaayyffaaddaann oolluuşşaann ttaassllaakkttaa ‘‘ttüümm öözzggüürr--llüükklleerr’’ ttaannıımmllaannmmıışş aammaa…Her şey bu ‘ama’ dan sonrabaşlıyor aslında. Tıpkı 12Eylül Anayasası gibi.“Herkese tüm hak ve özgür-lükler tanınmıştır” aammaaşimdi sıkı durun: “kamugüvenliği, kamu düzeni, milligüvenliğin korunması, genelsağlık ve ahlakın ya dabaşkalarının hak ve özgür-lüklerinin korunması, suçişlenmesinin önlenmesinedeniyle sınırlandırılabilir.”

Beklenen o ki MÜSİAD’ınanayasa önerisi 12 Eylülanayasasıyla benzerlikleriyledeğil daha çok benzemezlik-leriyle tartışılacak. Yani ilk üç maddenindeğiştirilmesi, milletvekili seçilme kriterleri,eğitim alanındaki kılık kıyafet ve ifade özgür-lüğü konularında tartışma yaratacak. Ama birsermaye örgütü olan MÜSİAD için özgürlükanlayışının turnusolu çalışma hakkı ile ilgiliönerileridir.

MÜSİAD herkes için sendika kurma, toplu işsözleşmesi yapma gibi hakları taslağına yazmışaammaa sonra düşünmüş. “Allah göstermesin yaişçiler grev yaparsa.” MÜSİAD’a göre “Herkessendika kurma ve sendikaya üye olma hakkınasahiptir, toplu iş sözleşmesi yapma hakkına vebu sözleşmeden doğacak olan grev hakkına dasahiptir.” AAmmaa “Toplu iş sözleşmesi ve grevhakları milli güvenliğin, kamu düzeninin, genelsağlığın, başkalarının hak ve hürriyetlerininkorunması veya suç işlenmesinin önlenmesinedeniyle sınırlanabilir.” Yani, bir işçi ya da birkamu emekçisi bir sendikaya üye olacak,sonra toplu sözleşme yapmak isteyecek aammaabu istekler ‘milli güvenliğin, kamu düzeninin,genel sağlığın, başkalarının hak ve hürriyet-lerinin korunması (burayı sermayedarların hür-riyetleri ve hakları olarak okumakta fayda var)veya suç işlenmesinin önlenmesi nedeniylereddedilebilecek.

Sermayedarlar örgütü olan MÜSİAD çalışmahakkını da düşünmüş aammaa çalışanlarındinlenmesi gerektiği unutulmuş. 1982Anayasası’nda bile “Çalışanların dinlenmehakkı vardır” derken MÜSİAD’ın taslağında din-lenme hakkı yok. Yani Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın ifade ettiğigibi ‘Benim işçim gerekirse 16 saat direklerintepesinde çalışacak’ söyleminin başka birifadesi: “Benim işçim dinlenmez!”

MÜSİAD’ın, kendince özgürlükler alanınıkısıtlayıcı olarak gördüğü maddelerin değiştiril-diği taslakta, düşünce ve ifade özgürlüğükonusunda 12 Eylül anayasası aynen korun-muş. Taslakta yer alan ‘Sağlık hakkı’ konusun-da MÜSİAD gerçekten çağını yakalamış.Bilimsel gelişmeler konusundaki muhafazakargündemi takip ettiği her halinden belli olanMÜSİAD bu konuda 12 Eylül anayasasına ikimadde ekleyerek kendini geliştirmiş: “Ötenazive insan klonlamak yasaktır.”

***Kısacası MÜSİAD 12 Eylül Anayasası’nı

günümüzün ihtiyaçlarına ve kendi darmuhafazakar gündemine uyarlamaktan başkabir şey yapmamış.

MÜS‹AD anayasayapm›fl ama...

Alp TekinBabaç

[email protected]

Beş yoksulçalışırsa biriinsanca yaşar Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu

Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) Kasım ayıiçin açlık ve yoksulluk sınırının verilerini açıkladı.Buna göre açlık sınırı 992 TL, yoksulluk sınırı ise 5asgari ücrete eşdeğer olarak 3136 TL olarak belir-lendi.

Araştırma hazırlanırken Türkiye İstatistikKurumu (TÜİK)’in belirlediği Hanehalkı HarcamaKalıbı, fiyat ortalamaları ve 4 kişilik bir aileninsağlıklı bir biçimde alması gereken kalori miktarıüzerinden hesaplanan beslenme kalıbı dikkatealındı. Yapılan hesaplamalara göre 4 kişilik birailenin sağlıklı beslenmek ve insanca yaşayabilmekiçin yapması gereken asgari harcama tutarı ise aylık3136 TL olarak belirlendi. Söz konusu aileningereksinimlerinin karşılanmasında "gıda, içecek vb."için ayırması gereken tutar 992, giyim ve ayakkabıiçin ayırması gereken tutar 196 TL oldu.

ENG‹N DURAN

Page 10: 146'ıncı sayı

10Halk›n Sesi 15 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

KİBELE

H alkevci Kadınlar 6Aralık’ta İstanbul HiltonOtel’deydi. Kadınların

otelde buluşmasının amacı,‘Cinsiyet Eşitliği ve Kalkınma’başlıklı toplantı düzenleyen Aileve Sosyal Politikalar Bakanlığı veDünya Bankası’nı protesto etmekve Kasım 2011 Kadına YönelikŞiddet Raporu’nu kamuoyu ilepaylaşmaktı.

Cinsiyet Eşitliği ve Kalkınmatoplantısında konuşma yapanBakan Fatma Şahin, her ileüniversite açtıklarını ve busayede, ataerkil yapı nedeniylekız çocuklarını il dışına gönder-mek istemeyen ailelerin kızçocuklarını okutabildiğinianlatıyordu. Şahin ayrıca,kadınların çalışma oranını serma-yenin ihtiyaçlarına bağlı olarakartırmayı planladıklarını aktardığıkonuşmasında, kadınların çalışmayaşamına katılmamasının bir so-nucu olarak Türkiye işgücününyüzde 50’sinin kullanılmadığın-dan şikayet ediyordu. Şahin’inkonuşmasını Halkevci Kadınlaradına Nevruz Tuğçe Özçelikkesti. Özçelik, “Burada oturup,Dünya Bankası ile kadın emeğininasıl daha da ucuzlaştırıpsermayeye nasıl peşkeş çekeceği-nizi dinlemek isterdim. Fakat benbu ikiyüzlülüğün bir parçası ol-mayacağım. Şirin Payzın’in söyle-diği gibi değil, kadın örgütleri si-ze güvenmiyor. HalkevciKadınlar size güvenmiyor” diye-

rek Fatma Şahin’i protesto etti.Salondaki diğer HalkevciKadınlar, “Sermayeye dost,kadına düşman AKP” yazılıpankart açtı. Güvenlik görevlilerikadınlara derhal müdahaleederek, onları dışarı çıkarmayaçalıştı. Bu sırada Şahin güvenlikgörevlilerine “Karışmayın” de-mekle yetindi.

Darp edilerek, toplantı salo-nunun dışına çıkarılan kadınlar“AKP eliniemeğimden çek”sloganı atmayadevam ettiler.Salon çıkışında ba-sın emekçilerine hi-taben yaptıkları ko-nuşmada HalkevciKadınlar, AKP’ninileri demokrasisi-nin cinsiyet eşitliğitoplantısında ka-dınlara şiddet uy-gulamak olduğunusöyledi.

Protestonun ar-dından kadınlar,Hilton Otel’inönünde basınaçıklaması yapan diğer HalkevciKadınlar’ın arasına katıldı.Burada Kasım 2011 KadınaYönelik Şiddet Raporu’nu sunankadınlar, kadın emeği düşmanlı-ğının dünya çapındaki simgesiolduğunu söyledikleri DünyaBankası’na ve işbirlikçilerinedikkat çekerek raporu okudu.

B‹Z‹ YOKSULLAfiTIRAN S‹ZDE⁄‹L M‹S‹N‹Z?

Halkevci Kadınlar adına basınaçıklamasını yapan Sema Tirifi,AKP ve sermaye işbirlikçiliğininkadına uyguladığı şiddeti şöyleözetledi: “Tüm dünyada veülkemizde, sermayenin rekabetgücünü artırmak için, kural dışıve esnek çalışmayıyaygınlaştırarak kadın işçileri

Serbest ÜretimBölgeleri’nde, pis vekaranlık atölyelerde,sendikasız sigortasızişyerlerinde köleceçalışmaya mahkûmedenler siz değil mi-siniz? Suyu ticarileş-tirerek ve dünyanınher yerindeki tüm sukaynaklarınıHES’lerle, baraj pro-jeleriyle sermayeyepeşkeş çekerek köylükadınların belini bü-ken, topraklarını el-lerinden alan, yaşamkaynaklarını kurutanve kadınları göçezorlayarak dünyanın

en yoksulları haline getiren sizdeğil misiniz?

... Sizin kalkınma dediğiniz do-ğayı tahrip etme ve metalaştırmapolitikaları, kadınlar için yaşamkaynaklarının kurutulması, bin-lerce yıldır biriktirdikleri üretimbilgilerinin ellerinden zorlaalınması, kadınların yersiz yurtsuz

güvencesiz işçiler haline getiril-mesinden başka bir anlam ifadeetmiyor. Sizin eşitlik ve kalkınmadediğiniz, kadınların hayatınakasteden erkek şiddetinin dahada artmasından başka bir anlamifade etmiyor. Bu yüzdenkadınlar, sendikasız, sigortasızçalışmaya karşı; dereleriniellerinden alan HES’lere karşı;mahallelerini başlarına yıkankentsel dönüşüm planlarına karşıtoplumsal mücadelelerin enönüne geçiyorlar. Başbakantarafından ‘kadın mı kız mı’ diyehedef gösterilen Dilşat Aktaş iştebu yüzden o panzerin üstüne çık-tı; 9 Aralık’ta terör suçlamasıylayargılanacak olan ODTÜ öğren-cisi Demet Yılan işte bu yüzden5,5 aydır hapis yatıyor.”

B‹ZE SORUNBasın açıklamasının sonunda

Fatma Şahin’e seslenen SemaTirifi, “Eğer samimiyseniz, kadın-ları babaya-kocaya mahkum ede-rek şiddet döngüsüne sıkıştıranhükümetinizin Sağlıkta DönüşümYasası’nın kadın düşmanı mad-delerini acilen değiştirin! Sami-miyseniz, eşitliği ve kalkınmayıHES’çi patronlara değil,HES’lere karşı sabahın altısında,2400 metre rakımda, kar altındajandarma dayağı yiyerek direnenSolaklılı kadınlara sorun.Samimiyseniz kadın düşmanıDünya Bankası ile işbirliğindenvazgeçin” diye konuştu.

Pergel sensin Ali BulaçZaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç, son günlerde

yeniden yoğunlaştığı kadın ve İslam mese-lesinde sermayeyi bile karşısına alır görünüyor.

Ali Bulaç 12 Aralık tarihli yazısında “Kadınınyeri evidir” klişesini başka kelimelerle söyleyince,yazıyı basılmak üzere sevinçle gazetesine gönder-miştir eminim. Bulaç ‘pergel gibidir kadın’ demiş.Kadının sağ ayağı, sabit kadem evindeymiş de solayağıyla her yere gidermiş. Ne müthiş buluş! İlgiçeker, tartışma da yaratır bu, demiş, başlığına dakoymuş hararetle: “Kadın, pergel gibi”

Tartışma yaratsın; ben de söylüyorum hem‘seviyesizleşiyorum’: Pergel sensin Ali Bulaç! Bir

ayağınla sermaye düzeninesaplanmışsın, diğer ayağınlaçizdiğin kadın düşmanı-İslamcı-gerici çemberle onuçevreliyorsun. Ancak çizebile-ceğin çapı en büyük daireylesınırlısın, milim ötesine geçe-mezsin. Kişisel algılama. Sa-na diyorum, cümle İslamcımuhafazakarlar anlasın.

Yeri gelmişken, Bulaç ken-disine muhafazakâr den-mesinden rahatsız oluyor-muş, aynı yazıda öyleanlatıyor. Örf hukukununsavunusunu yaparken, gerçekbir muhafazakâra yakışırbiçimde neoliberalizmin kadınemeği sömürüsüne

dayandığını farkedemeyiz sanıyor. Ama yanılıyor.Görmüyor muyuz ki anlattığı o örf hukuku, kadınıevde, parça başı iş yapmaya, güvencesizçalışmaya iten neoliberal sistemle ne çokbenzeşiyor. Demem o ki söylemekten utanma,çekinme, tipik bir muhafazakârsın sen Ali Bulaç.

Velhasıl Bulaç demiş ki “...Kapitalist piyasaekonomisi ise kadını iki ayağıyla ‘evin dışına’çıkarıp sömürü nesnesi haline getiriyor. Tüptençıkan macun gibi bir daha geri dönmüyor; bu iseailenin ve toplumsal hayatın çözülmesine yol açı-yor. Kadın evden çıkınca, tümüyle özgürleşmiyor;çoğu yine erkek olan patronların, âmirlerin, mü-dürlerin denetimi altına giriyor.”

Kadının yanında, sermayenin karşısında izleni-mi yaratırken Bulaç, asıl niyetini cümlenin ardındabelli ediyor: Kadın çalışmak için dışarı çıkıyor.Eyvah! Koşun, aile çözülüyor! Cümlenin devamınabile lüzum yok. Derdinin söylediği gibi kadınınözgürleşmesi olmadığını “Eşitlikten pozitifayrımcılığa” yazısından da hatırlıyoruz.: “Kadınlıkdurumu dolayısıyla bir işi ve statüyü ele geçirenkadınlar idareden iktisadi hayata, eğitimdenhizmet sektörüne kadar her alanda kalitedüşüşüne sebep olacaklardır.”

Bulaç şimdi de demiş ki; “Kadının iktisadi veticari hayata katılması asli değil, arızidir.” Kadınınasli yerinin evi olduğunu vurgulayan Bulaç’ın sonyazı dizisi, kadının toplumsal cinsiyete dayalı ev içigörevlerini aksatmadan ucuz ve esnek iş gücüolarak çalıştırılmasını meşru gösteriyor. Kadınlarbir yandan ücretsiz ev işçisi olarak çalışacaklar,ihtiyaç duyulduğunda pergelin o sol ayağıyla piya-saya ucuz iş gücü olacaklar. Yani yaşamlarının heranında sermaye düzenine hizmet edecekler. Tabiiki asli görevleri olmayan işler için sendikalaşma,güvence, parasız, nitelikli kreş talepleri ile başa be-la olmayacaklar. Hamilelik, doğum izni, süt iznigibi sıkıntılar da çıkarmamış olacaklar. Tam dasermayenin istediği gibi, öyle değil mi Ali Bulaç?

Bulaç’ın söylediği gibi “Kadın evden çıkıncatümüyle özgürleşmiyor” ama zaten kadınlar içinçalışma hakkı talebi yukarıda saydığım gibi talep-lerle birlikte anlamlı. Bulaç da tüm bunları teşhisetmişe benziyor. Kadınların her talebi için ayrı biryazı kaleme alarak, onları esnek çalışmaya ve everazı olmaya çağırıyor. Bir yazısında “Kreş ekenhuzur evi biçer” diyor, bir yazısında “Birer eşitözne olarak toplumsal hayata çıkan kadının evleve annelikle ilişkisinin kesilmesiyle nüfusta meyda-na gelen gerileme nedeniyle zarar görüldüğünü”söylüyor.

Bulaç’ın telaşla bu işi kendisine dert edinmesi,öbür taraftan neoliberal İslamcı sentezin kadınsorununa dair krizine işaret ediyor. Çünkü çalışankadınlar, kadınların birşeyler talep etmesi mesele-si, İslamcı harekete “burnunu sokan” İslamcı fe-ministleri de başlarına bela ediyor.

Ali Bulaç, yeni bir şey söylemese de bize aynıtartışmayı yineleme zorunluluğu doğuyor. Bizkadınlar çalışmak istiyoruz ama güvence, sendika,kreş talebiyle birlikte yükseltiyoruz bu talebi.Aklımızda ocaktaki yemek, beşikteki bebek,döşekteki yaşlılar olmadan, nitelikli işlerdeçalışmak istiyoruz. Sermayenin ihtiyaçlarına görehareket etmeden çalışmak istiyoruz. Eşit işte, eşitücretle çalışmak istiyoruz. Üstelik Ali Bulaç’tanmedet ummuyoruz. Talep ediyoruz dediysek, yenibir dünya kuracağımız iddiasından, yoksa AliBulaçlar lütfetsin diye değil.

İkiyüzlülüğün parçası olmayacağız

TubaGünefl

[email protected]

Halkevci Kad›nlar’›n Kas›m 2011Kad›na Yönelik fiiddet Raporu’ndanal›nt›l›yoruz:

CC‹‹NNAAYYEETT * Van depreminden iki hafta önce

görücü usulüyle evlendirilen SevdaKaya evinde kurflunlanarak öldürüldü.5,6’l›k depremde kullan›lamaz halegelen Van E¤itim ve Araflt›rmaHastanesi’nden Ankara’ya sevk edilenKaya kurtar›lamazken, depremde herfleylerini kaybeden ve 14 kifli ayn›çad›rda kalan ailesi arabalar›n› sat›pavukat tuttuklar›n› söyledi.

fifi‹‹DDDDEETT –– YYAARRAALLAAMMAA * Mufl Kad›n Derne¤i (MUKADDER),

yöredeki kad›nlar›n yüzde 70'ininfliddet gördü¤ünü, kad›nlar aras›ndaerken yaflta evlili¤in çok yo¤un,okuma- yazma oran›n›n oldukça düflükoldu¤unu ve kad›nlar›n haklar›konusunda yeterli bilgiye sahipolmad›¤›n› belirlediklerini bildirdi.

TTAACC‹‹ZZ –– TTEECCAAVVÜÜZZ * Çanakkale’nin Biga ilçesinde, 5

ayl›k hamile olan 17 yafl›ndaki kad›natecavüz eden 4 lise ö¤rencisi cinselistismar suçundan tutukland›.

EE⁄⁄‹‹TT‹‹MM * Milli E¤itim Bakanl›¤› taraf›ndan

haz›rlanan bir raporda, nüfusun az veyerleflimin da¤›n›k oldu¤u yerlerdezorunlu e¤itimin devam›n›n sa¤lan-mas› için kurulan ve taciz-tecavüzvakalar›yla da gündeme gelen Yat›l›‹lkö¤retim Bölge Okullar›’ndaki sorun-lar›n çözüm yollar›ndan biri olarak,'tamamen k›z ya da erkek Y‹BO'lar›nplanlanmas›' önerildi.

YYAARRGGII KKAARRAARRLLAARRII * Bursa’da 46 yafl›ndaki Kadife

fiahin fliddet gördü¤ü için terk etti¤ikocas› Musa fiahin taraf›ndan sokakortas›nda b›çakland›. Kadife fiahin a¤›ryaran›rken Musa fiahin tutukland›.Musa fiahin’in bu olaydan k›sa bir süreönce eflini dövdü¤ü ve mahkemedeserbest b›rak›ld›¤› anlafl›ld›. Mahkeme,fiahin’in 20 y›l olan hapis cezas›n› “iyihal” nedeniyle 15 y›la indirdi.

Şiddet RaporuKasım 2011

“Sizin eşitlik vekalkınmadediğiniz,kadınların

hayatına kaste-den erkek şidde-

tinin artmasıdemek. Dilşat

işte bu yüzden opanzerin üstüne

çıktı; Demet Yılanişte bu yüzden5,5 aydır hapis

yatıyor”

Temmuz ayında polis karakolunda işken-ceye uğrayan Fevziye Cengiz, açtığı

davayla şiddet görüntülerinin ortayaçıkarılmasını sağladı.

Bir müzikholdeyken kimliksiz olduğugerekçesi ile gözaltına alınan Cengiz,götürüldüğü karakolda işkenceye uğradı.İşkenceyi, karakolda bulunan mobese kame-rası kaydetti. Bu görüntüler basına yansıdı.

Cengiz’e uygulanan şiddeti kameralarayakalatmak istemeyen polis bir perde çeke-rek, kameranın önünü kapatıyordu.Görüntülerin ortaya çıkarılmasının ardındanolayın duyulması üzerine 3 polis hakkındasoruşturma açıldı. Cengiz, Vatan gazetesinekonuşarak tehdit edildiğini açıkladı. İzmirEmniyeti ise yaptığı açıklama ile kadınınkonsomatris olduğunu söyleyerek,bünyesinde çalışan polisleri savundu.

Fevziye Cengiz Vatan gazetesine yaptığıaçıklamalarda “Çok kötüyüm, psikolojiktedavi görüyorum. Gelen tehditlerden ötürüyaşadığım kabus dolu günler bitmedi” dedi.Bazı sivil giyimli insanların polislerin tehdidi-ni ilettiğini anlatan Cengiz, sürekli korku

içinde olduğunu ifade etti.SDP’li kadınlar Fevziye Cengiz’e

işkencenin uygulandığı Karabağlar Karakoluönünde bir basın açıklaması yaptı.“Kadınları, gözaltında döven polis mi koru-yacak?” diye soran SDP’li kadınlar “Emniyetgüçlerinin her daim uyguladığı yöntem bu;‘şikâyetçileri yıldırmak için şikâyette bulun-mak’, yani emniyet işkenceyi de yapar,şikayet de eder...

Bu olayda da aynı şekilde polisler, FevziyeCengiz tarafından darp ve hakarete uğramaiddiasıyla şikâyetçi olmuşlardır. N.Ç.davasında verdiği kötü sınavla halen gün-demde olan ‘erkek yargı’, bu olayda dabildiğinden şaşmamıştır. Fevziye Cengiz,olayın ardından savcılığa suç duyurusundabulunuyor.

Savcılık da bu polisler hakkında ‘Zor kul-lanma yetkisini aşarak basit yaralama’iddiasıyla 6 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezasıistemiyle dava açıyor. Karakolda kendisineuygulanan şiddet ve işkence güvenlik kamer-alarınca kaydedilmesine rağmen, FevziyeCengiz hakkında aynı savcılık ‘Kamu

görevlisini yaralama ve hakaret etme’gerekçesiyle 2,5 yıldan 6,5 yıla kadar hapiscezası istemiyle dava açıyor. Dayak var, tacizvar, hakaret var ama yine suçlu kadın!”

Yaşanan şiddet olayını “devletinerkekliğine layık işler” olarak anlatan

Yılmaz, SDP’li kadınlar adına “İşkenceyapan polis mi kadınları koruyacak? Kadınayönelik şiddeti ‘perdeleri kapatarak’ gizleye-mezsiniz! Uygulamayacağınız sözleşmelereimza atarak zevahiri kurtaramazsınız!” diyekonuştu.

İzmir’de devletin erkekliğine layık işler

Halkevci Kad›nlar,Hopa davas›n›ngörüldü¤ü 9Aral›k’da AnkaraAdliyesi önünde, budavan›n kad›nlar›ndavas› oldu¤unusöyledi. Demet veDilflat’›n yan›ndaolduklar›n› belirtenkad›nlar, alanda birde tiyatro gösterisiyapt›.

Bu dava kadınların davası Davalar artık sonuçlansınEskiflehir'de tecavüz edilerek öldürülen 11

yafl›ndaki Öznur Uluiflden davas› 13 Aral›k’tadevam etti. Ayn› gün, MorEl LGBTT üyesi birtranseksüel bireyin tecavüze u¤ramas›na iliflkindavan›n da ilk duruflmas› görüldü.

Uluiflden davas› duruflmas›nda, tutuklu san›kAli Haydar Körmeçli ve olay› gizledi¤i belirtilenAdnan Avcu haz›r bulundu. Dava yine ertelendi.Uluiflden için Eskiflehir Demokratik Kad›nPlatformu da adliye önündeydi. “Katillerin,tecavüzcülerin, tacizcilerin aklanmas›na izin ver-meyece¤iz” diyen kad›nlar, katilin akli dengesi

yerinde olmad›¤› gerekçesiyle aklanmayaçal›fl›lmas›na tepki gösterdi. Kad›nlar “Bu davaart›k sonuçlanmal› ve katil cezaland›r›lmal›d›r”dedi.

MorEl LGBTT üyesinin davas›n›n›n ilkduruflmas›na san›k gasp ve tecavüz suçunukabul etmedi. Mahkeme heyeti baflkan›, tecavüzma¤duruna "Bu kifliyi sen mi evine ald›n" diyesordu. Tecavüz zanl›s› hakk›nda daha önce debaflka transeksüel kad›nlara sald›rd›¤› gerekçesiile suç duyurusunda bulunulmufl, hiçbir flikayetleilgili yapt›r›m uygulanmam›flt›.

Page 11: 146'ıncı sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1115 Aralık 2011/ 28 Aralık 2011

9 Aralık’ta görülen Ankara’nın Hopa davasıduruşmasında sanıkları bir avukatlar ordususavundu. Aylardır bu davaya hazırlanan avukat-lardan Ayhan Erdoğan ve Kazım Erkut Güzelile konuştuk.

On üç saat süren duruşmanın ertesinde

sorduğumuz sorulara, avukatlardan şaşırtıcı birenerji ile yanıt aldık. Güzel, hukuk mücade-lesinin yeni başladığını ifade ederken, Erdoğan,bir sonraki duruşma için de üstüne basa basasalon dışındaki ilgi ve kararlılığı beklediğinisöylüyordu.

Avukatlar ordusu

iş başında

Ö ncelikle davayla ilgili genelkısa bir değerlendirme ala-bilir miyiz?

Erkut Güzel: AKP dönemininyargılama süreci denince, ilk aklagelen özel yetkili savcılık ve mahk-melerin uzun tutukluluk süreç-leridir herhalde. 6 ay önce cadıavına benzeyen yöntemlerle sokak-tan, evlerinden gözaltına alınan vetutuklanıp, F tipinde tutulanmüvekkillerimiz hakkında zor daolsa bir "yargılama" sürecinin içinegirmek, bir yıl ve fazla tutuklu kalıpen ufak bir yargılama sürecinegirmeyen diğer davaları dadüşünürsek umut verici bir süreçti.

Ayhan Erdoğan: Sol örgütlen-melerin özellikle sokakta eylemyapan ve iktidarı protesto eden,özelinde iktidarı genelinde sistemieleştiren sol muhalefeti susturmak,sindirmek amacıyla hazırlanmış biriddianame olduğunu söyleyebilirim.Bu iddianamenin genel hedefi buama özelinde öncelikle ÖğrenciKolektifleri ve Halkevleri üzerindenbir faaliyete yol açabilecek öncül birdava olma niteliğinde.

Arkası gelir mi diyorsunuz?A.E: Onu hissettiriyor bana.

Çünkü burada Öğrenci Kolektifle-ri’ni gizli örgüt sayma eğilimini his-sediyorum. Öğrenci Kolektifle-ri’nden rahatsız olmuş iktidar belliki. Zaten başbakan hapşırıncaemniyet grip oluyor. Hopa’ylabaşlayan daha sonra ÖğrenciKolektifleri’nin yumurta eylemlerive gençliğin öne çıkması başbakanırahatsız etti. Gençliği üniversiteler-de susturmak istiyorlar. Halkevleride hedefleri. Halkevleri’nin yerineDeniz Feneri’ni ikame ettiler. Da-nıştaydan bu yetki alınarakBakanlar Kurulu kamu yararınadernek statüsünü belirlemek içinyetkilendirildi. Bu yetkiyi alır almazda ilk işleri Halkevleri’nin kamuyararına dernek statüsünüsonlandırmak oldu. Onun dagerekçesini oluşturdular. Bu statüiçin bir gelir, o gelirin belli biryüzdesini harcaması şartı getirildi.

Peki neden Hopa’dan başladı?A.E.: Hopa halkı Türkiye’ye

“Uyanın” dedi. Hopa halkı “Buülke nereye gidiyor? Doğamızgidiyor, suyumuz gidiyor çayımızgidiyor ormanlarımız gidiyor, insan-larımız gidiyor. Bu ülkeyi nereyegötürüyorsunuz? Bu ülke sahipsizdeğil burada biz yaşıyoruz” deyipkendi yaşadıkları ülkeye sahipçıkmakla ilgili ne yapılması gerek-tiğini gösterdi. Bu onları çokkorkuttu. Çünkü bunu padişahınsarayına dayanma olarak gördüler.‘Kim ola ki bu saraya dayana’ diye

baktılar ve işte bunların bir listesiyapıldı. Bu başlangıç menüsü olarakgörüldü. Çünkü iddianameyebaktığınızda TKP, ÖDP, ESP, SDPTürkiye’nin sosyalist partilerininhepsi sadece basın açıklamasınadavet ettikleri için terör örgütüüyeliği ile suçlanıyor. Yani aslındayasal sosyalist partileri de sırayadizdiklerini onların da sırada olduk-larını yazıyorlar. Yani bu soldüşünce üzerine sosyalist düşünceüzerine estirilen en büyük terördür.Terör ararsanız buradaarayacaksınız. Latince kökeniylekelimenin kendi anlamıyla bir terörestirmedir.

Savunmalarınız, savunma değil,eleştiri gibiydi. Neden böyle bir yolseçtiniz? Sizce mahkeme salonusiyaset yapmanın yeri midir?

E.G: Savunmaların, savunmadançok eleştiri olması temel sebebisuçun olmamasıdır. Suç isnadınayani iddiasına karşı savunma yapılır.Bir insanın ölümüne dair fikrinisöylemek isteyen insanlar "terörist"olarak nitelendirilirse, savunmadeğil yapılan işin saçma olduğunueleştirme hakkınızın başladığı nok-taya gelmiş olursunuz. EskidenDGM olan şimdinin özel yetkilisavcılık ve mahkemeleri doğalarıgereği siyasidir. Ankara-Hopadavasında olduğu gibi muhalifseslere tahammülsüzlüğün iddi-anamesi savcılıkça kaleme alınmışve mahkeme de bu iddianameyikabul etmişse salonda artık siyasetvardır. Hükümetin özgürlükleri yokeden siyaseti tartışmaya açılır vemahkum edilen aslında özgürlükler

karşıtı hükümet adımlarıdır,A.E: Mahkeme salonu siyasetin

tam da yeridir artık. Çünküyargılamaların hiçbirinin hukukiolduğunu düşünmüyorum. YaniÖzel Yetkili Mahkemeler’in yaptığıartık ağırlıkla bir ceza yargılamasınıkonu eden klasik olarak bir suç tipi-nin kusurlu bir hareketle ihlalinedayalı bir yargılama faaliyeti değil.Bunlar, insanların düşüncehayatıyla ilgilenerek onlarındüşünce ve iktidara karşı olan ka-bullenmedikleri iktidarpolitikalarını benimsetme ve onakarşı çıkanları susturma aracıolarak kullanılıyor. Ben genelolarak savunmalarımın cezahukuku normları içerisinde kalmasıçabasını gösteren bir avukatım.Ama idianame o kadar politik vesolu susturma, üzerine çökmeanlayışıyla hazırlanmış ki burda

ister istemez politik bir dil kul-lanacaksınız. Üstelik bu dahabaşlangıç dilimizdir. Çocuklarıntutuklanmasıyla ilişkili bölümağırlıkta olduğu için politik dilibiraz daha yumuşak tuttuk. Parasızeğitim diyen iki üniversite genci içinbir ceza avukatı hangi ceza hukukunormuna göre bir savunmayapacaktır? Bizim Hopa davasındaçocukların suçlandığı iddianamedeyazanlar şunlar; Mamak halkına yolistemişler, yok otobüsler yaşlıymıştehlikeliymiş, halk için yeni otobüsistemişler, yok otobüs biletleripahalıymış, ucuz otobüs bileti olsundemişler. Sağlık istemişler.Harçların kaldırılmasını istemişler.Şimdi siz bunu örgüt üyeliğine birdelil olarak sunuyosunuz. ŞimdiAllah aşkına, savunmayı ne üzerineinşa edeceksiniz. Artık kapitalistler,sosyalist düşünceyi mahkemelerdesavunur hale getirmesinin ayıbınıyaşıyor.

Duruşma salonunu anlatabilirmisiniz bize? İçeride hava nasıldı?E.G.: Öncelikle duruşma salonu budava için küçüktü. Katılıma açık birduruşma için yetersiz izleyici veavukat yerleri ile yargılama yapmaksavunmayı kısıtlamaktadır.Mahkeme başkanı yoğunkatılımdan kaynaklı biraz bunaldıdiyebilirim. Zaten ortada abes birsuçlamanın olduğu bir duruşmasürecinde tüm müvekkillerrahatlıkla savunmalarını dilegetirdiler. Her ne kadar görevsizliktalebimiz, yani yargılamanın özelyetkili olmayan mahkemelerdeyapılması talebimiz reddedilse de

tüm müvekkillerin tahliye edilmesimutluluk verici idi. Şimdi de haksızyere tutuklanıp sırf muhalif olduğuiçin cezalandırılan diğer yurttaşlarınsavunusunu yapmak tüm vicdansahibi basına, avukatlara ve ileri-cilere düşmektedir.

A.E.: Bir kere hava yoktu. Benilk önce kendimle ilgili birşeysöyleyeyim, ceketim dahil, bütünvücudum su altında durmuş gibiy-dim. İçeride ailelerin tümününgelmiş olması, CHP’li ve BDP’limilletvekillerinin gelmiş olması,demokratik kitle örgütlerinin vesendikaların yetkililerinin olması,basının olağanüstü ilgisi... Basınamüteşekkirim bu konuda. Yani bu,‘şiddete hayır şemsiyesinin’ terörörgütü üyeliğine delil gösterebilmecesaretlerini kırdı. Orada artık işinvardığı noktayı farketmişlerdi.

Ama ana haberlerde vs. çıkmadı.Daha çok sosyal medyada yer aldı.

A.E.:Evet ama medya bir şekildeiktidarla kapışmadan bunu hissettir-di. Bu kadar verebilirlerdi, özgür-lükleri bu kadardı. Bunu kabuletmek gerekir. Aslında çünkü sonuçolarak Türkiye’de basın sermayegruplarının elinde. Dolayısıylaburadaki basın da bu kadar özgürolabilirdi. O orantı ile iyi verildiğinidüşünüyorum.

Bu da aslında dava için mücadeleverenlerin çabasıyla oldu değil mi?

A.E.: Elbette öyle. Basın zaten ogücü görmeseydi, buna kalkışmazdı.Basın kendiliğinden hiçbir şey yap-maz. Dışarıya bu kadar yansıyanıhiç görmezlik edemezdi. Beniçerideki havada ailelerin sabır-sızlıklarını, telaşlarını ve gerginlikle-rini çok fazla hissettim. O elektrikbize kadar yansıdı. Çocukların ilksalona geldiklerinde bizim zaten gö-revsizlik kararıyla ilgili konuşmamı-zın bir önemli tarafı vardı. Çocuklarilk defa mahkemeye çıkıyorlardı.Hayatlarında ilk defa cezaevine gir-mişlerdi. Üstelik hiçbir şekilde suçsayılacak birşey yapmadıklarınıninancıyla başlarına bu gelince... Ço-cukların o paniğini bizim ilk savun-mamızın yendiğini düşünüyorum.Yani bir mahkeme karşısındahaklılıklarını açık bir dille savunul-ması. Onlar da yaptıklarını çokdoğru bir şekilde anlattılar.Yaptıkları da oydu zaten. O çocuk-ların sosyal zekaları bunun suçolmadığını anlayacak durumdazaten. Çünkü ortada suç yoktufakat herkeste ne olacak gerilimivardı. Avukat arkadaşlarda davardı. Bende hat safhadaydı. On üçsaat herkesin üzerindeki gerginliğihissediyordum. Herkesin yüz hatlarıgerilmiş bir vaziyetteydi.

ir insanın ölümüne dair fikrini söylemekisteyen insanlar "terörist" olarak nite-lendiririlirse, savunma değil yapılan işinsaçma olduğunu eleştirme hakkınızınbaşladığı noktaya gelmiş olursunuz

ahkemeye gitmek yeterli değil. O mahke-menin kapısına dayanmadığınız sürecehaklılığınızı haykırmadığınız sürecemahkemede sadece hukuki savunmayapan avukatlarla sonuç alamazsınız

M

Asıl hukuk mücadelesi şimdi başlıyor

B U , S O L D Ü fi Ü N C E Ü Z E R ‹ N E E S T ‹ R ‹ L E N B ‹ R T E R Ö R D Ü R

Propagandadeğil gerçekBu tarz davalarda bir avukatın yaptığı basit

bir propaganda mıdır?A.E.: Yok, savunmadır. Şimdi siz iddi-

anameyi bu kadar politik hazırlarsanız, iddi-anameye karşı hazırlayacağımız sözler dedolayısıyla, politik olur. Siz iddianameyi kapi-talizmi savunma, sosyalizmi halktan yanaolmasını suç saymak üzerine kurarsanız,avukatın da söyleceği şeyler ister istemez yok-sul halkı savunmanın suç olmadığı, sosyaliz-min halkın lehine bir sistem olduğu,sömürünün bir ayıp olduğu olur.

E.G.: Bir savunman avukat meşru tümolanak, olgu, konulara girmek özgürlüğünesahiptir. Örneğin bu duruşma da Economistdergisinin Türkiye yargısı için kullandığıtanım ve verileri kullandık, yine kendisi dehukukçu olan Ece Temelkuran’ın yazılarınaatıflar yapılarak savunmalar yaptık. Bumahkeme başkanına göre propaganda gibigörünebilir. Ama ülkemizdeki yargılama siste-mi ortadadır. Tüm dünyadaki siyasi tutuklu-luk oranının üçte biri ülkemizde ise bu artıkpropaganda değil gerçektir.

Siz bir avukatlar ordusu olarak oradaydınız.Bunun nasıl bir etkisi olmuştur sizce kararda?

E.G.: Avukat sayısı bu tür davalarda hepönemli olmuştur. Hukukçuların yargıya olaneleştirisinin somut örneğidir. Tüm destek ve-ren meslektaşlarımıza teşekkürü de yinelerizburadan. Duruşmaya İstanbul, Ankara ve di-ğer barolardan temsilciler ve baro başkanlarıda izleyici olarak katılmışlardır. Bugün faalavukatlar haksızlığa karşı duracaklarını budava ile yine göstermiş oldular

A.E.: Bunun getirdiği olumlu hava davanınbaşında hissedildi. Ama bu davada halatehlike geçmemiştir. Tahliye işin sonudeğildir. Davada bütün sol örgütlerin basınaçıklamasına çağrıları terör örgütü üyeliğiolarak kabul edildiği için Halkevleri’ndensonra her çağrıları bir toplu dava halinegetirilme ihtimalleri bulunmaktadır.Dolayısıyla bugün süratle bu davada bu ilgiyidevam ettirmek gerekmektedir.

AKP’nin yargıyı eline geçirdiği bir ortamda hukuki mücade-lenin anlamı nedir sizin için?

E.G.: Asıl hukuk mücadelesi baskının en yüksek olduğu bugünlerde değerlidir. Zira hukukçuların aydın olma, halkın hak-larını olabildiğince savunma ve geri kazanma mücadelesininihtiyaç duyulduğu bir dönemde yaşamaktayız. Hopa sürecindetutuklanan Hopa halkından 7 kişi halen Arhavi cezaevinde veHopa savcılığı tutuklamayı cezalandırma yöntemi olarak sür-dürmeye devam etmektedir. 2 hafta önce herhangi bir olayadayanmadan 12 kişi tutuklandı, her gün başka bir özel yetkilisavcılık emirlerine dayanan operasyonlarla uyanmaktayız. Asılhukuk mücadelesi şimdi başlamaktadır. AKP’nin hukukunun,AKP karşıtlarını yok etme hukuku olduğunu yani zorbalığınhukuk kurumlarınca gerçekleştirilmekten başkaca bir yöntemolmadığının halka anlatılmasının en doğrudan yolu bu olcaktır.

A.E.: Eskiden mahkemeye giderim, mahkemede hakkımıararım, diye bir duygu vardı. Bu özel görevli mahkemelerle bir-likte o duyguyu kaybetti insanlar. Yani şunu söyleyemiyorumartık “Ya mahkemeye gideriz. Berlin’de hakimler var gibiAnkara’da hakimler var.” Mahkemeye gitmek tek başına birsonuç almak için yeterli değil. O mahkemenin kapısına dayan-madığınız sürece haklılığınızı haykırmadığınız sürecemahkemede sadece hukuki savunma yapan iki tane becerikliavukatın sonuç almasını kimse beklemesin artık Türkiye’de.Hukuk yoluyla demokratik hakların ve kağıt üzerinde yazılıhakların dahi kullanılmasının mümkün olmadığı bir süreçteyiz.Özelikle bu özel görevli mahkemlerin bulunduğu yerlerdesoruşturmanın yürümesi, tutukluluk halleri, yargılama biçimlerihukuktan umudumuzun kesildiği bir süreci göstermektedir.Tehlikeli bir süreçtir.

‘Parasız eğitim’diyen üniversite

genci için bir ceza avukatı

hangi cezahukuku normuna

göre bir savunma

yapacaktır?

BTerör arayacaksanız iddianamede arayın

Av. Ayhan Erdoğan

Davaya ilgisürdürülmeli

Av. K. Erkut Güzel

Page 12: 146'ıncı sayı

DOSYAHalk›n Sesi 15 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

12

Taşeron işçilerin örgütlenmeye başlaması, Tekeldirenişinin yarattığı toplumsal meşruiyet, sağlıkemekçilerinin ortak mücadele süreçleri yeni biremek hareketi açısından umut vaat ediyor

21 Aralık’ta sağlıkçılar ve kamu emekçileri greveçıkacak. Bunun bir benzeri 2009’da yapılmıştı.Şimdi, 26 Aralık 2009’da gerçekleştirilen grevi biradım ileri taşımanın zamanı

21 Aralık’ta grev varBu grev herkesin grevi

İşçinin üretimden gelen gücünü kullan-

ması anlamına gelen grev, işçi sınıfının

sömürüye karşı önemli bir savunma

aracıdır ve sınıfın kazanımlarında hep

rol oynamıştır. Ancak neoliberal

saldırılar sonucunda örgütsüzleştirilen,

bölünüp parçalanan işçi sınıfının tek tek

işyerlerinde etkili grevler gerçekleştire-

bilmesi fiilen zorlaşmıştır. Buna karşı

işçi sınıfı yaşamı sadece üretim alan-

larında değil her yerde durdurarak halk

grevlerini örgütlemeye girişecektir.

Parça parça

değil omuz omuza

Sınıf hareketinde gelenekselsendikal hareketin artık miadınıdoldurduğunu söyleyeli epeycezaman oldu. Bugün kazanılmışhakları korumaya endekslenmişbir mücadele hattının başarısızlığıüzerine laf söylemenin, Türk-İşkongrelerinden savrulan ‘genelgrev’ tehditlerinin boş laftanöteye gitmediği üzerine uzuntahliller yapmanın da anlamı yok.Artık ölmekte olandan umutlan-manın değil doğmakta olanı anla-manın ve onu beslemenin zamanıgeldiğini görmek gerekiyor.

Kapitalizm küresel piyasadadolaşan sermayeyideğerlendimek için yaşamınbütün alanlarını hızlametalaştırıyor. 15 yıl önce sağlıkve eğitim alanları üzerinekonuşmak yeni bir olguyu anla-maya çalışmak anlamına geliyor-du. Bugün artık sağlık ve eğitiminbir kamu hizmeti olduğunuhükümetler dahil kimsesöylemiyor. Metalaştırmanın üre-tim alanlarından yeniden üretimalanlarına genişlemesinin ortayaçıkardığı iki önemli olgu sendikalmücadelemizi gözden geçirme-

mizi zorluyor. Enerji, altyapıhizmetleri, eğitim, sağlık, içmesuyu vb. hizmetlerin tamamıvatandaşlar tarafından rahatlıkla(eşit-ulaşılabilir) kullanılabilir birhak olmaktan çıkıp satın ala-bileceği bir meta haline gelirkenbu hizmetleri üreten emekçilerde güvencesizlik temelindeyeniden proleterleştiriliyor.

DİSK AraştırmaEnstitüsü’nün 2010 yılındayaptığı araştırmalara göre1980’de 42 milyon insanınyaşadığı Türkiye’de sendikalı işçisayısı 2,5 milyonken 2010’da 72milyon nüfusa ulaşan Türkiye’desendikalı işçi sayısı 650 binedüştü.

Diğer taraftan, son yıllardasermayenin göz koyduğu doğalyaşam alanlarının meta üretimalanına doğrudan dahil edilmesisüreci ülkemiz açısından önemkazanıyor. Özellikle üretici etkin-liklerinde, temel üretim aracıolan toprak ve doğayı kullanımhaklarından mahrum bırakılmatehlikesiyle karşı karşıya kalan kırtabanlı hareketler kendi özgünbiçimleriyle ortaya çıkıyor.Tortum, İspir, Solaklı,Yuvarlakçay bunlardan sadece

bir kısmı.Kapitalizm elini attığı her

alanı tahrip ederken ezilensınıfların tepkisini çekiyor. Butepkiler yeni bir sınıf hareketininana dinamiğini oluşturuyor. 1970- 1980 arasında ülkedeki işçi pro-fili çoğu kamu kurumlarındaçalışan kadrolu işçiler olurken2000’li yıllarda bu profil, özel birşirkette çalışan ve görecegüvencesiz işçilerden oluşmuştur.İşçi sınıfının ana gövdesinigüvencesiz işçiler oluşturmayabaşlamıştır. Güvenceli çalışma vetemel hakların kullanılmasımücadelesi işçi sınıfıyla ezilenhalk kesimlerinin kesişmekümesini oluşturuyor. Bukesişme güçlü bir enerjiyi açığaçıkartabildiğinden büyük bir hızlamerkezden çevreye doğru bütünhalk kesimlerini artçı sarsıntılarlaetkisi altına alacak bir sınıfhareketini tasarımdan gerçeğegeçirebilecektir. Bütün toplumsalsüreçlerden biliyoruz ki, esasolan toplumun birkesiminin/sınıfının toplumungenelinin çıkarlarını temsil edenbir kitle hareketini ortayaçıkardığında bu sadece hareketegeçen kitlesel gücün meşruiyet

zeminlerini güçlendirmez aynızamanda kendi taleplerini o günekadar içsel bir ses olarak dilegetiren kesimlerin de buharekete katılması ve onun etkinbir öznesi haline gelmesine yolaçar. Bu anlamıyla emekçi kesim-lerin hareketi olarak başlayan birtoplumsal mücadelenin ortasınıfları ve lümpenleşmiş işsizkitleleri de etkisi altına alarakgenişlemesi beklenmelidir.

Grev, yani üretimden gelengücün kullanılması, üretmemehakkı halen işçi sınıfının en güçlüsilahıdır. Ancak bu silahı eski tipmühimmatla kullanmayaçalıştığınızda hiçbir işe yaramaya-caktır, yaramadığını zaten son 10yıldır görüyoruz. Önümüzdekidönemin mücadele deneyimi,çalışan sınıflarla diğer ezilen halkkesimlerinin birliktedüşünüldüğü ve ikisinin deeyleme geçtiği bir mücadele hattıüzerinde şekilleniyor.

Mücadelenin en güçlü silahıolan grev, üretim alanlarındaüretim yapılmadığı, ezilen halkkesimlerinin metalaştırılankamusal hizmetlerden faydalan-mayı reddettiği ya da fiilenparasız olarak yararlandığı, diğer

halk kesimlerinin bu mücadeleyeeklemlendiği bir mücadele formuolarak tasarlanmalıdır. Buanlamıyla grev eylemi sadeceişyerleri önü değil bütün birkentin, kasabanın yerleşim alan-larına yayılmış, kentin ana ulaşımarterlerinde fiili gücünü ortayakoymuş bir halk hareketi olarakörgütlenmelidir.

Bu sürecin başarıylaörülebilmesi bugünden bunuöngören bir mücadele hattınayaşam bulduracak bir örgütlen-me ve mücadele tarzını yeşerte-bilmekle mümkündür. Sınıfhareketi kendi yolunu ararkenyeni mücadele ve örgütlenmebiçimlerini de oluşturmayaçalışıyor. Eski dönemin sadeceüretim alanı-işyeri odaklısendikal örgütlenme modelleriyerine üretim ve yeniden üretimalanlarını birlikte ele alansendikal örgütlenme modellerinide kapsayan kitle örgütlenmeleriöne çıkıyor. Bunun basit model-leri olarak ortaya çıkan eğitim vesağlık meclisleri, hizmeti üreten-lerle hizmeti kullananların ortakmücadele deneyimini oluşturma-yı hedeflemesi açısından önemkazanıyor.

Grev var herkes hastanelere

Sağlık örgütleri 21 Aralıkgünü Sağlık HakkıMeclisleri’nin açılışınıyapacak. Tüm sağlıkçılar o günbir günlüğüne iş bırakacakyani kendi deyimleriyleg(ö)revde olacak. Aynı günKESK de hizmet üretimindengelen gücünü kullanacağınıbildirdi.

Bu grev, tüm sağlıkçılarınve hizmet üretiminigerçekleştiren kamu emekçi-lerinin grevi olmasınınötesinde başta sağlık olmaküzere tüm kamusal hizmetler-den faydalanan halkın dakatılacağı bir grev niteliğindegelişecek.

Neoliberal politikalar sağlıkalanında hem sağlık hizmetiniüreteni hem de hizmet alanıetkiliyor. Bu durum,sağlıkçıların “Toplu sözleşme

hakkı, güvenceli iş hakkı” gibitalepler çerçevesinde örgütle-dikleri mücadelelerinkazanıma ulaşmakta yetersizkalacağını gösteriyor. Hattahükümet çoğu zaman eczacı,hekim gibi sağlıkçıların talep-lerini “Bu doktorlar da çokpara alıyor” şeklinde söylem-lerle etkisizleştirebiliyor. Buyüzden emekçiler, emeklerininucuzlatılmasına,güvencesizleştirilmelerinekarşı gösterecekleri direnişihalkla bütünleştirmek duru-mundalar.

Basında “21 Aralık’ta has-tanelere gitmeyin”başlıklarının atılacağını dahaşimdiden tahmin edebilirizancak bu sefer tam tersi birdurum var. Sağlıkçılar, “21Aralık’ta g(ö)revdeyiz, herkeshastanelere!” diyor.

Sağlıkçıların 21 Aralık’takigrevinin merkezine SağlıkHakkı Meclisleri oturuyor.

Çapa ve Cerrahpaşa has-tanelerinde 22 Kasım’dagerçekleştirilen eylemlerle ilkdeneyimleri oluşturulan SağlıkHakkı Meclisleri’nde halklaçalışanların bir arada olduğuilk toplantılar birçok kentteyapılmaya başladı. Dev Sağlık-İş, TTB ve SES’in sağlıkalanındaki ortak mücadeledeneyimleri ile GSS’ye karşıeylemlerin gerçekleştiğisüreçte kurulan HerkeseSağlık Güvenli GelecekPlatformu deneyimi de SağlıkHakkı Meclisleri’ne zeminoluşturmuş durumda.

Bir ayağı sağlıkkurumlarında olan meclislerindiğer ayağı da halkın yaşamalanlarında mahallelerde ola-

cak. Bu meclislerdesağlıkçılarla birlikte halk dasöz ve karar hakkı sahibi ola-cak.

Bu meclisler hak almaeylemlerinin yanı sıra halkyararına sağlık hizmetisunumunun örneklerini yarat-mayı da hedefliyor. Yani halk,bu meclisler aracılığıylamahallesindeki sağlık ocağınıgeri isterken bir yandan dasağlık sorununa müdahaleedebilecek.

21 Aralık günü sağlıkçalışanları hizmet üretiminidurdururken, hastanelerdekurulacak olan çadırlardahasta ve hasta yakınlarıylasağlık sorunlarını konuşacak,sağlık hizmetlerine ulaşmadasorun yaşayan herkesi sağlıkhakkı meclislerine katılmayadavet edecek.

Halk grevine doğru

Tüm kamu çal›flanlar›n›n kat›laca¤› 21 Aral›k grevinin bir nedenide AKP’nin, 2 Kas›m’da ç›kard›¤› 663 say›l› Kanun HükmündeKararname. Kanun hükmünde darbe anlam›na gelen bu yasay›‹stanbul Tabip Odas› Genel Sekreteri Ali Çerkezo¤lu özetliyor: “Bütün devlet hastaneleri ve üniversite hastaneleri sat›fla ç›kar›-

lacak. fiirketleflecek olan hastaneler CEO gibi ‘genel müdürler’ ta-raf›ndan yönetilecek ve bu ‘flirketlerin’ kar etmeleri hedeflenecek.Sa¤l›k flirketinin kar etmesi, daha fazla ameliyat, daha fazla ilaç,daha fazla tedavi ‘edilemeyen!’ hastal›k, sa¤l›kç›lar›n güvencesizçal›flt›r›lmas› demek”

“Halk Grevi”nin kendisini dayatt›¤› önümüzdeki sürecin yeni pratiklerinin Türkiye’nin zengin s›n›f mücadelesibirikimiyle ayd›nlat›ld›¤›n› bilmek gerekti¤ini düflünüyoruz. Bu yüzden iflçilerin ekonomik taleplerinin bütün bir

mahallenin ekonomik talepleri oldu¤unu gösteren Paflabahçe grevini ve hem parçalanm›fl güvencesiz iflçileribirlefltiren hem de alternatif bir kamusal alan yaratan TEKEL direniflini hat›rlatmakta fayda var.

DİSK’in temelinin atıldığı 1966’nın 31Ocak ile 23 Nisan’ı arasında süren Paşabahçegrevinin günümüz açısından önemi, işyeriylesınırlı bir grev olmaktan çıkarak işçilerinyaşadığı alanın bütününe yayılmasıdır.Paşabahçe işçilerinin Paşabahçe’deyaşamasından dolayı işçilerin sorunu kendiekonomik demokratik haklarının sınırınıaşarak Paşabahçe semtinde yaşayan halkıntemel sorunu haline gelmiştir. Paşabahçeliçocukların eğitimleri, esnafın geçimi, ailelerinve mahalle hayatının huzuru ve devamlılığı bugrevle doğrudan ilişkili hale gelmiştir.Bugünden bakıldığında “mahalle grevi”niteliğiyle öne çıkan Paşabahçe grevi, çalışansınıflarla diğer halk kesimlerinin ortak birdeğer etrafında güçlü bir ilişki kurabileceğininve bu ilişkinin örgütlenebileceğinin önemli birdeneyimi olmuştur.

TEKEL’in özelleştirilmesiyle birlikte Samsun,Diyarbakır, Adıyaman, Muş, Bitlis, İzmir, Adana,Hatay, İskenderun, Tokat gibi illerde kapatılmasıdüşünülen fabrikalarda çalışan 12 bin TEKEL işçisi,AKP tarafından 4/C statüsünde başka kurumlardaçalıştırılması kararına karşı direnişe geçti.

Tüm haklarının yok sayılacağı ve düşük ücretleçalışmak anlamına gelen 4/C statüsünde çalışmayıreddeden binlerce TEKEL işçisi 15 Aralık’taAnkara’ya hareket etti. Başbakanla görüşmekisteyen Tekel işçileri 17 Aralık günü polisinsaldırısına uğradı ve o tarihten itibaren Ankara’dakiSakarya Caddesi’nde kalmaya başladı. Kısa süredetoplumun diğer kesimlerinin desteğini kazananişçiler Sakarya Caddesi’ni bir çadır kente çevirdi. Buçadır kentte TEKEL işçileriyle buluşan Ankaramuhalefeti özgün bir kamusallık deneyimi yarattı.İşçiler, 78 gün boyunca kendi yarattıkları bir çadırkenti yönetti.

Güvencesizleştirmeye karşı ortaya çıkan TEKELdirenişi, diğer güvencesiz kesimler için örnek oldu.

ABD’de finans-kapitalin kalbi Wall Stre-et’te başlayan “işgal et” eylemleri kısa süredeülke geneline yayıldı ve tüm ABD’de “Biz%99’uz” diyenler kapitalizmin yıkıcılığına iş-gallerle yanıt vermeye başladı. İşgal eylemle-rinin en önemlilerinden biri kuşkusuz bir li-man kenti olan Oakland’da gerçekleştirildi.ABD’nin en büyük beşinci limanına ev sahip-liği yapan kentte 3 Kasım’da yapılan genelgrev, tüm eylemler içinden sivrilerek çıktı.Ülke genelinde çok daha kitlesel eylemler ya-pılmasına karşın Oakland’da yaşananları bukadar önemli kılansa şüphesiz buradaki ey-lemde işçi sınıfının militan gücünün açığa çık-masıydı. “Orta sınıf” diye adlandırılarak adın-dan bile bahsedilmek istenmeyen “işçi sınıfı”o gün Oakland limanını işgal etti ve limanda-ki tüm işleyişi durdurdu. Kentte kepenklerkapandı ve 1946’dan bu yana belki de ilk kezkapitalist sistemin kalbinde böylesi bir isyanhareketi meydana gelmiş oldu.

Örnek eylem pratikleri

Yüzde 99’un grevi

Bir mahalle

olup kazandılar

Tekel direnişi

TUFAN SERTLEK

Page 13: 146'ıncı sayı

TARİHHalk›n Sesi

1315 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

G E Ç M ‹ fi ‹ N D E ⁄ ‹ L G E L E C E ⁄ ‹ N D A V A L A R I

Yarını bugünden kuranlar aklandı9 Aralık’ta Ankara’da görülen Hopa

Davası’nın ilk duruşmasında devrimcidayanışmadan, sosyal medyanın kullanımına dekpek çok nokta öne çıktı ancak güne, aslında gele-

cek günlere de damgasını vuran, yapılan savun-malar oldu. En başta, sanıklar, verdikleri hak

mücadelelerini, örgütlerini, toprağı, suyu, kamusalhakları sahiplendiler. Tepki göstermenin düşünce,

ifade, örgütlenme özgürlüğü olduğunu, iktidarınprotesto edilebileceğini hatırlatırken

hukuksuzluğa, iddia makamının tutarsızlığına dadikkat çektiler. “İnsanın haklarıyla insan

olduğu”nu net bir biçimde savundular.İnsanlık tarihi Hopa davası benzeri davalarladolu. Tutuklamalar, yargılamalarla zapturapt

altına alınmaya çalışılan muhalifler, mahkemeleride birer mücadele alanına dönüştürmüş.

İlkçağlardan bugüne, dünyanın pek çok yerinde,savunmalar tarihe not düşmüş, birer kılavuz belge

olarak çoktan belleklerde yerini almış. Kendisini, “ağır ve dürtülmek isteyen bir ata

benzettiği devletin başında, her gün her yerde ikti-darı dürten, uyaran, azarlayan bir at sineği”

olarak tanımlayan ve hakkında ölüm cezası veri-len Sokrates’ten Cezayir bağımsızlık savaşında

Fransızların ağır işkencelerine direndikten sonramahkemede savunma yapan Cemile’ye…

Haymarket Meydanı olaylarından sorumlututulup yargılanan ve özür dileme şartıyla

affedileceğinin söylenmesi üzerine, "Bütün dünyabiliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani

olduğumdan değil, emekçi olduğumdanasılacağım" diyen Chicago sekizlerinden Albert

Persons’a… Din, dünya, bilim üzerine düşüncelerinedeniyle engizisyon mahkemesi kararı ile

yakılarak öldürülen, ölüm kararı ve şekli yüzüneokunduğunda, “siz benden daha çok korkuyor-

sunuz” diyen İtalyan Giardano Bruno’ya dek budavalar geniş bir yelpazeye yayılsa da iktidara

karşı yapılan savunmaların tutarlı içeriği ve dikbaşı ile yekpareler.

Politik koşullar zaman ve mekâna göre değişsede “sanki hepsi mahpus olarak aynı zindancı,

aynı cellâtla karşı karşıya gelmişler”, “hepsinin,çağlar boyunca başvurdukları savunucu da hep

aynı savunucuya benzer: Yardıma çağrılan busavunucu onların çağrılarını duyup, onları kurtar-mak ve kendi kendini daha iyi kurtarmayı öğren-mek için hapishanelerin, mahkeme salonlarının

içine sızıp girebilen, ezilen halktır. Bu, ezilen halk-lardır.” (M. Willard)

Almanya’da siyasi mültecidurumunda bulunan

Bulgaristan Komünist PartisiMerkez Komite üyesi GeorgiDimitrov, parlamento binasıReichstag’ın 27 Şubat 1933’te kun-daklanması olayına karıştığıiddiasıyla tutuklanır. 9 Mart’taBerlin’de tutuklanan Dimitrov’unnasyonel sosyalist bir garson ihbaretmiştir. Hitler’in şansölye olarakatanmasından 1 ay sonra çıkanyangın esas itibariyle Dimitrov’undeğerlendirmesiyle “Almanfaşizminin devrimci proletaryahareketine karşı terörist bir saldırıharekâtı için başlangıç işaretiolarak tasarlanmış, Marksizm’inimhasına başlama sinyali olarakdüşünülmüştü.”

Leipzig’de görülen dava içintüm polis, adalet aygıtı,Propaganda Bakanlığı kısaca tümNazi yönetim aygıtı seferber edildi.Komünistlerin silahlı ayaklanma

hazırlığı içinde olduğu, yangının daayaklanmanın işareti olduğu iddi-alarını ispat etmek için tanık yarat-ma yoluna gidildi. Binlercekomünist işçi “sadık tanık”larhaline getirilebilmek için hapis-hane ve toplama kamplarındaişkencelere maruz bırakıldı.

Dava pek çok açıdan önemliydi.Avukat seçme talebi kabul edilme-diği için savunmasını da kendisiyapan Dimitrov, duruşmalara altıay boyunca gece gündüz taşımakzorunda kaldığı kelepçeleri ilehazırlandı. Dilekçeler, protestolar,mektuplar yazdı, notlar aldı, gün-lük tuttu.

Davayı kendi savunması olmak-tan çıkararak komünizm savun-ması haline getiren Dimitrov,sadece yangını, olay gününü değil,Almanya’nın politik durumunu,milliyetçi cephe içindeki hareketifinanse eden savaş sanayinin kendiiçindeki sürtüşmeyi ve busürtüşmeyi bertaraf etmek isteyen

iktidarın işçi cephesini parçalamaamacını da sorguladı. Bunusağlamak için kabul edilen, basınve kişi özgürlüğünü ortadankaldıran kanun hükmünde karar-nameye de dikkat çekti.

Dimitrov’un, duruşmalar devamederken ödün vermez tavrıylasürdürdüğü savunmasının dili dekeskindi: “keskin ve çetin bir dilkullandığımı kabul ediyorum.Hayatım ve sürdürdüğümmücadele de hep keskin ve çetin-di.” Dimitrov, kendi talebiyle tanıksıfatıyla mahkemeye gelenPropaganda Bakanı Goebbels’i veGeneral Göring’i girdiği sert veezici polemiklerle hezimeteuğrattı. Savunmasını yaparkenkomünist propaganda yaptığıiddiasıyla uyarılan Dimitrov,Goebbels ve Göring'intutumlarının da dolaylı olarakkomünizm lehine propagandatifbir etki yarattığını, bunun için hiçkimsenin onları sorumlu tutama-

yacağını da kıvrak zekasıylakayıtlara geçirdi. Son duruşmasın-da da komünist ve devrimci onu-runu, görüşlerini, komünistanlayışı savunduğunu söyledi.Komünistlerin parlamentobinasını yaktığı iddiasını titizsavunmasıyla çürüttü.

Dünyanın dikkatini üzerinetoplayan dava, faşizmin dünyaçapında teşhiriyle sonuçlandı. Nazimahkemelerinde suçsuzluğunukabul ettiren Dimitrov, beraatkararının ardından uzun süre dahahapishanede tutulsa da sonundaserbest kaldı. Savunmasını kişiselbir savunma olmaktan çıkaranDimitrov, başarısını da tamam-lanan bir şey olarak görmedi:“Fakat mücadele devam ediyor vedaha büyük bir hız kazanmasıgerek. Antifaşist kamuoyu buzaferle yetinmemelidir. ...Faşizminelindeki diğer binlerce tutsağınkurtarılması, uluslararası antifaşisthareket için bir şeref sorunudur.”

1 952 yılında Küba’da Batista’nın,ABD destekli darbeyle iktidarael koymasının ardından Fidel ve

arkadaşlarınca kurulan Movimiento(Hareket) isimli gizli örgüt, Batista'yakarşı tepkiyi örgütlemek ve silahsağlamak için bir kışlaya saldırmakararı aldı. Bu iş için de Orienteeyaletindeki Moncada Kışlası seçildi.26 Temmuz günü başlayan saldırı,askerlerin kısa sürede toparlanmasınedeniyle başarısız oldu, 60 kadarisyancı öldürüldü.

Saldırı askeri anlamda amacınaulaşamadı ancak başkent Havana'daönemli bir siyasi etki yarattı. Ordu,şüpheli gördüğü herkesi tutuklamaya

ve sorgusuz infaz etmeye başladı.Batista yanlısı basın, isyancıları “gözüdönmüş vahşiler, kökü dışarıda gang-sterler” olarak tanıtıyor, radyo vegazetelerden yayımlanan haberlerlekatliam Fidel ve arkadaşlarına maledilmeye çalışılıyordu.

Baskın sonrasında yakalananFidel’in 16 Ekim 1953'te Santiago’dakiKüba Yüksek Mahkemesi’nde yaptığı“La Historia Me Absolvera” (TarihBeni Aklayacaktır) başlıklı savunması,adını baskın gününden alan 26Temmuz Hareketi’nin manifestosuhaline geldi. Fidel dava sonunda"devlete karşı işlenmiş büyük bir suçunlideri" olarak 15 yıl hapse mahkûm

edildi. Zaten affını da talep etmemişti:“Yoldaşlarım Pines Adası hapis-hanesinde ıstırap çekerken kendimiçin hürriyet isteyemem. Beni oraya,onların yanına, kaderlerini paylaşmaküzere gönderin. Başkanı suçlu vehırsız olan bir ülkede dürüst insanlarınölmüş ya da hapiste olması anlaşılır birdurumdur.” Kübalıların hafızasınakazınan da cezadan çok Fidel'insavunması oldu. Binlerce baskısıyapılarak dağıtılan savunma sayesindeoluşan hareket, 1955’te Fidel ve diğereylemcilerin afla serbest bırakılmasınısağladı. Meksika’ya giden Fidel,birliğiyle Küba’ya, Sierra Maestra’yadöndü ve zafere ulaştı.

“Castro, Küba diktatörü FulgencioBatista’yı yıkmak için düzenlediğiMoncada baskınının tarihi tarafındanaffedildi. Ama diktatör hiçbir zamanonu; daha fazla devlet darbesi yap-madığı, son yüzyılın suçlarını işleme-diği ve de Küba’yı büyük şirketleretalan ettirmediği için asla bağışlamadı.Büyük iletişim araçları ile onu gözle-mekte olanlar, paranın ve pazarın ege-menliği altına alamayacaklarınıgördükleri ve sadece ülkesininbağımsızlığını ve onun kaderini tayinetme hakkını savunduğu için bir halkı,bir hükümeti ve bir devrimi suçlu ilanettiler ve bundan dolayı Fidel’i hiçbağışlamadılar.” (P. Serrano)

1794'te Fransa’da Jakobenler’in iktidardandüşmesinin ardından seçme ve seçilme

hakkını daraltan ve yürütme işleviniDirektuvar adlı beş kişilik bir hükümetebırakan yeni bir Anayasa kabul edildi.Devrimin tamamlanmış olduğuna inanmayan,daraltılan bir burjuva cumhuriyetine razıgelmeyen azınlığın son hamlesini bastırmakda bu Direktuvar yönetimine düştü. Burjuvacumhuriyetine razı gelmeyen azınlık ise büyükşehirlerde ve özellikle Paris'te yaşayan küçüküreticilerden ve yeni gelişmeye başlayan pro-letaryadan oluşan "ayaktakımı"ydı.

Bu kesimin temsilcisi Gracchus Babeuf’tüve arkadaşlarıyla birlikte "EşitlerCumhuriyeti" için yeni bir devrim yapmakamacıyla "Eşitler Komplosu"nu örgütlediler.Komplo bütün çalışanların katılacağı, ülkeçapındaki bir hareketi öngörüyordu. Ancakayaklanmanın çıkmasının tasarlandığı sabah-tan hemen önce Direktuvar yönetimincetutuklandılar.

Babeuf ve arkadaşlarını sadece kendidönemleri için değil daha sonraki toplumsalmücadeleler için de önemli kılan şey, tasar-ladıkları ayaklanmadan çok, duruşmalarıoldu. Kendilerini, Direktuvar yönetiminin demeşruiyetinin dayanağı olan devrimci ilkeler-den, başkaldırma hakkından hareketle savu-narak yönetimi güç durumda bıraktılar:“Bugünkü hükümetin halkı ezdiğine bütünyüreğimle inandığım için, onu devirmekuğruna elimden geleni yapardım.” Babeuf vearkadaşları, kalabalık bir dinleyici kitlesininönünde alabildiğine siyasal bir savunmayaptılar, gerçek jüri ve savunmayı kabul ede-cek makam olarak halkı gördüklerini belirttil-er. Babeuf kendisine yöneltilen yöneticilikiddialarını da sahiplendi: “İnancım odur ki busuç tüm Fransızların ortak suçudur, hiçdeğilse Fransızların namuslu kalanbölümünün; yığınların yoksulluğu üzerinekurulan küçük bir azınlığın mutluluğunusağlayan o iğrenç düzeni istemeyenlerin ortaksuçu. Suç sayılan eyleme katılmam, tam birinanç ve bilinçledir ve dava arkadaşlarımıdurumu da benim gibidir.”

Mahkeme sonunda idam hükmünü okuyanyargıç "Ben ne yapabilirim ki, sadece bir emirkuluyum" diyerek kendisini savundu. Kararıdinleyen Babeuf mahkeme salonunda kendinihançerleyerek öldürmeyi denedi; başaramadı.28 Mayıs 1797'de giyotinle idam edildi.Görüşleri ve özellikle Eşitler Komplosu'nunörgütlenme tarzı, sürgüne mahkum edilenarkadaşı Buonarotti'nin yazdığı kitaparacılığıyla toplumsal mücadeleleri etkilemeyedevam etti.

Egemen s›n›flar›n dünya sath›na yay›lan adaletanlay›fl›ndan ülkemiz de nasibini alm›fl durumdaelbette. Özellikle 12 Eylül dönemihukuksuzlu¤uyla bu davalar›n artt›¤› dönemler-den.

12 Eylül’ün hedeflerinden birisi D‹SK’ti. GenelBaflkan Abdullah Bafltürk savunmas›nda, iflçis›n›f›n›n bir bireyi olmakla övündü¤ünü, yaln›zcave yaln›zca demokrasi ve özgürlük savafl› verdi¤iiçin ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizm mücade-lesinde yer ald›¤›n›, “iyiyi, güzeli, mutlulu¤uarayanlar ile sömürü ve bask›n›n yandafllar›aras›ndaki kavga”n›n sürece¤ine, dünyadaki veTürkiye’deki emekçilerin yüzlerinin bir gün mutla-ka gülece¤ine inand›¤›n› söylemekten çekinmedi.

Bafltürk, davan›n adli de¤il, siyasi bir davaoldu¤unu ›srarla vurgulad›. D‹SK üyesi iflçileriny›llarca sendikas›z kalmas›, sar› sendikac›l›¤a karfl›gelifltirilen demokratik s›n›f ve kitlesendikac›l›¤›n›n tasfiyesinin amaçland›¤›n›,

davan›n temel insan hak ve özgürlüklerindendemokratik iflçi haklar›ndan, sendikaözgürlü¤ünden ve sosyal haklardan yap›lan veyap›lacak olan geriye dönüfllerin gerekçesi olarakhaz›rland›¤›n› savundu. Bu nedenle dava, “gerçek-te gelece¤e yönelik olarak haz›rlanm›flt›r. Bu davageçmiflin de¤il, gelece¤in davas›d›r. Bu nedenlede siyasi bir davad›r” dedi.

D‹SK davas› kapsam ve süreç bak›m›ndanönemli davalardan biri oldu, 1986’n›n son gün-lerinde sonuçland›r›ld›. 264 sendikac› ve uzman 5-15 y›l aras›nda hapis cezas› ile cezaland›r›ld›, D‹SKve üye sendikalar için kapatma karar› al›nd›. Bukararlar temyiz edildi ve 1991’de dava beraatlasonuçland›rd›.

12 Eylül’le birlikte, ö¤retmen örgütü TÖB-DERde kapat›ld›, yöneticileri tutukland›. Ankara'yagetirilen TÖB-DER yöneticileri, her gün yüzlercesan›¤›n sevk edildi¤i, yayg›n iflkence uygulananMamak Askeri Cezaevi'nde tutuldu. Mahkemeye

ç›kar›lan TÖB-DER’liler savunmalar›nda darbeninilan gerekçelerinden biri olan etkinliklerinisahiplendi: “Yurtseverlik ve demokratl›k görevler-imizi, geri b›rakt›r›lm›fl bir ülkenin ayd›n ve ilericiö¤retmenleri olarak yerine getirmeye çal›flt›k.Bunun için suçlan›yoruz.” Tercihleri netti: “Ö¤ret-menlerin ve halk›n›n yüzüne bakamayan ö¤ret-menler olmaktansa aç, iflsiz, mapusta ve sürgündeyaflamak ama onurlu ve aln› aç›k yaflamak dahagüzel olsa gerek.” Savunmalar sonucunda TÖB-DER yöneticileri, S›k›yönetim AskeriMahkemesi’nce hapis cezalar›na çarpt›r›ld›.

Kapat›lan bir baflka örgüt de Halkevleri’ydi.Kapat›lmas›yla beraber üyeleri tutukland›,iflkencelerden geçirildi, Genel Baflkan Ahmet Y›ld›zidamla yarg›land›. Mahkemesinde örgütünü savu-nan Y›ld›z, faflizmin suç sayd›¤› ne kadar insanide¤er varsa hepsini sahiplendi¤ini aç›kça ifadeetti; “bunlar suç de¤il Halkevleri’nin asli görev-leridir” dedi.

12 Eylül mahkemelerinde tüm suçlar› üsleninY›ld›z, 1976’da yap›lan Halkevleri GenelKurulu’nda devrimci Halkevcilerin aday› olarakgenel baflkanl›k görevine seçildi. Ahmet Y›ld›z bugörevini 12 Eylül’e kadar sürdürmüfl darbeninard›ndan ise tutuklanarak 354 gün hapishanedekalm›flt›. Halkevlerinin 1988 y›l›ndaki kongresindeHalkevleri Genel Baflkanl›¤›’na tekrar seçilmiflti.

‘Bunlar suç değil görevdir’

Tüm Fransızlarınortak suçu Leipzig’de komünizm savunması

KKaayynnaakkççaa::� Georgi Dimitrov -Faflizmin Yarg›lan-mas›-Leipzig 1933� Marchel Willard –Babeuf’tan Dimitrof’aSosyalist Savunamalar� Platon – Sokrates’inSavunmas›Sosyalizm veToplumsal MücadelerAnsiklopedisi� Tarih Fidel’i Seçti -

Pascual Serrano

Ahmet Y›ld›z

Castro: ‘Tarih beni aklayacaktır’

Page 14: 146'ıncı sayı

MUHALEFET TARTIŞMALARIHalk›n Sesi

1415 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

A KP iktidarının muhaliflere karşı yürüt-tüğü genel baskı siyaseti içinde Hopadavasını özgün kılan iki şeyden söz

edilebilir. Birincisi, solun, toplumsal muhalefetüzerine bir karabasan gibi çöken baskı poli-tikalarına karşı kendi davasını bütün toplumsalmuhalefetin davasına dönüştürebilmiş olmasıdır.Bu durum adliye önündeki buluşmaya dayansımış ve tahliye kararının alınmasında önemlibir etkide bulunmuştur. Hopa davasının diğerözgünlüğü ise, AKP iktidarın sola dönük“şaşırtıcı” tehdit algısının bu ölçüde öneçıkmasıdır. Nedense 40 yıl öncesinin devrimciörgütleri ile ilgili anmalar, posterler, kitaplar vstemel suç unsuru olarak gösterilmekte ve bu yön-tem giderek genelleşmektedir.

Hopa davasını, bu iki özgünlüğe odaklanarakçözümlemek, gerek karşı karşıya olduğumuzçatışmanın özünü gerek solun bu çatışma içindene tür avantajlara sahip olduğunu anlamakaçısından önemlidir.

SOL NEY‹ NASIL BAfiARDI?Hopa davası, AKP’nin anti-demokratik uygu-

lamalarına karşı toplumun farklı kesimlerindegelişen direnme eğilimlerini seferber edebilmiştir.Her birinin benzer davalardan mahpusluklarıbulunan sosyalistler, sosyal demokratlar, Kürthareketi, gazeteciler, aydınlar,hak mücadelesi örgütleri ilkkez bir davaya bu ölçüde genişbir bileşenle sahip çıkmıştır.

Adliye önündekibuluşmanın kitleselliğinde vetahliye sonucunda elbette kiAKP’nin muhalefete taham-mülsüzlüğünün ifrata varmasıve iktidar blokunda yargı süreç-leri ekseninde iç gerilimlerinbelirmesi de etkili olmuştur.Ancak muhalefeti seferbereden de iktidara geri adımattıran da onca şey içinde özelolarak Hopa davasıdır.

Bunu sağlayan, yargılanan-ların masumiyeti* değilmeşruiyeti ve militanlığıdır.Yani onlar suçsuz olmaktan çok haklıdır ve inkârdeğil sahiplenme üzerine kurulu siyasi bir savun-ma yapmışlar, başı dik tutumlarıyla takdirtoplamışlardır. Bu meşruiyet, söz konusu AKPkarşıtlığının halkın hakları mücadelesi eksenindegelişmesine dayanmaktadır. Hopa’da somuteylem HES’lere, Çay-Kur özelleştirmesine karşıtepkiyle başlayıp iddianamede ulaşım hakkıeylemleriyle vs. ilişkilendirilmiştir. Uzlaşmazçıkarlara değen ve siyasi iktidarı da hedefinekoyan bu hak mücadelesinin iktidarın şiddeti ilekarşılaşması ve kendini savunması onun politikpotansiyelini görünür kılmıştır, o kadar. Ancakfark, demokratik hak ve özgürlüklerin alenençiğnendiği bu siyasi davada yargılananların,Ergenekon gibi çıkarları halkın çıkarlarındanayrışmış bir egemen kesimine ya da KCK gibihalkın yalnızca bir bölümüne, ya da OdaTv gibibir aydın grubuna değil halkın insanca yaşam kav-gasına dayanmasıdır.

Bu nedenle de bu dava, sosyalistlerden Kürthareketine, yerel hak mücadelesi örgütlerindensosyal demokratlara ve aydınlara, ilerici toplum-sal muhalefetin farklı kesimlerini yan yana getir-miş ancak adliye önüne gelenlerin tek tektoplamından fazlasını açığa çıkarmıştır. Davayabakan hâkimin sözlerine atıfla kimi gazetemanşetlerine taşınan “Hopa solu buluşturdu”iddiası da bu nedenle eksiktir. Çünkü, herkesindâhil olduğunda kendini aşan başka bir anlamkazandığı ve bir dar gruba ya da gruplar ittifakınamal edilemeyecek bir bileşke açığa çıkmıştır.Halkın ekmek ve insanca yaşam mücadelesininbir demokrasi mücadelesi olduğunu bilenlerin, bubileşke karşısında kendi dar grubunu ya da grup-lar ittifakını değil de bu bileşkenin kendisinihedef alan bir dil kurması, 9 Aralık buluşmasınınhoş bir anı olarak kalmayıp iddia edildiği gibi“umut” olmasının ön koşuludur.

SOL GERÇEKTEN ‹KT‹DARA TEHD‹T M‹?

Ankara’daki Hopa davasında en çok tartışılankonulardan biri de, yargılananları suçlulaştırmakiçin THKP-C ve Devrimci Yol örgütleriyleilişkilendirme yolunun tercih edilmesi, devrimci-lerin posterleri ve Marksist klasiklerin suç delilisayılması idi. Bu durum Hopa davası ile sınırlıdeğil. Anmalar, cenaze törenleri, kitaplar, poster-ler, özetle sol simgeler delil gösterilerek 40 yıl

önce varlığı son bulmuş örgütlereüyelik suçlamasıyla yapılantutuklamalar sola yönelikoperasyonların genel karakterihaline geldi. Üstelik irili ufaklısol örgütlere dönük operasyon-lar, iktidarın solun cüssesi ileorantısız bir tehdit algısı ilehareket ettiğini ortaya koyuyor.Klişe benzetmeyle “bir heyuladolaşıyor…”

Kimi aydınlar bu durumkarşısında, solun gerçekte birtehdit oluşturmadığını ancakmevcut sistemin kurbana ihtiyaçduyduğu için mantık aramaksızınsolcuları hedef aldığını önesürüyor. Üstelik sola yönelik buküçümseme ve körleşme yalnızca

aydınlara değil solun kendi içine de sirayet etmişdurumda. Oysa ne iktidarın sola dönük tehditalgısı yersiz ne de sola yönelik operasyonlardadevrimci köklerin unutulmadığına ilişkin bulgu-ların ciddiye alınması.

BU CÜSSE K‹M‹N?Türkiye solu, tek tek örgütler bazında

düşünüldüğünde pek umut verici bir manzaraaçığa çıkmayabilir. Ama bazen bir araya gelipkendi tek tek toplamından daha fazlasını açığaçıkarabilmekte, tabiri caizse voltranı oluşturmak-tadır. 9 Aralık bunun son ve mütevazı bir örneği.ABD’nin Irak işgaline katılım tezkeresininoylandığı 1 Mart 2003’te Irak’ta Savaşa HayırKoordinasyonu tarafından düzenlenen 100 binkişilik miting, ABD’nin ve AKP’nin unutamadığısolun da akıldan çıkarmaması gereken bir örnek.Orada da egemenler arası bir çatlak söz konusuy-du ancak AKP’nin “çıraklık döneminde” tezkere-

nin kıl payı farkla reddedilmesi, tartışmasızbiçimde solun öncülük ettiği sokak muhalefetininbaşarısı AKP yönetiminin ise başarısızlığıydı.

Bir başka örnek Tekel direnişidir. İşçileringüvencesizleştirmeye karşı tepkileri ile sosyalist-lerin dayanışması buluştuğunda başkentingöbeğine binlerce kişinin çadır kurarak 2-3 ayboyunca direndiği ve iktidarın başını fazlasıylaağrıttığı kitlesel bir direniş açığa çıkmıştır. Birbaşkası, 1 Mayıs Taksim eylemleridir. AKP’ninbütün polis gücünü seferber edip İstanbul’u felçetme pahasına engellemeye çalıştığı Taksim 1Mayıs’ı yıllar süren militan mücadelenin sonucun-da kazanılmıştır. 2010-2011 yıllarında Küba’yı birkenara bırakırsak dünyanın en kitlesel 1Mayıs’ları Türkiye’nin kalbinde, TaksimMeydanı’nda gerçekleşmiştir.

Gerek Tekel direnişinde gerek 1 Mayıs’lardadikkat çeken nokta, bu şaşırtıcı cüssenin sosyalist-lerin emekçi halk kesimlerinin mücadele eğilim-leriyle buluştuğu anlarda açığa çıkıyor olmasıdır.Sosyalistler emekçi halk kesimleriyle buluşmayeteneğine sahiptir, sadece bu buluşmayısüreklileştirecek biçimde kavrayan örgütsel-poli-tik araçlardan yoksundur. Ancak emeğingüvencesizleştirilmesi, doğanın yağmalanması vetemel hakların piyasalaştırılması nedeniyleemekçi kesimler içinde giderek tırmanan direnmeeğilimleri bu örgütsel-politik araçlarıngelişmesine müsait bir zemin de sunmaktadır.Türkiye’nin dört yanında pıtrak gibi çoğalan iriliufaklı çevre mücadeleleri, barınma hakkımücadeleleri, işçi mücadeleleri geleneksel olaraksol siyasete mesafeli kesimleri de içeren halkkitlelerinin sosyalistlerle doğrudan ya da dolaylıtemasları sonucunda gelişmektedir. Bu da,ekonomik krizin nefesinin sürekli ensesindehissederken bir yanda da toplumsal yıkımı derin-leştirecek projelere hazırlanan iktidarın malu-mudur. İçerden pek fark edilmese ve kıymetianlaşılmasa da Türkiye solu bu zemini sistemaçısından tehdit olacak şekilde değerlendirebile-cek niteliklere sahiptir.

S‹STEM BU SOLLA UZLAfiMAZCIA Türkiye Masası eski Şefi Graham E.

Fuller, 2008’de çıkan “Yükselen Bölgesel Aktör /Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabındaTürkiye’deki politik güçleri sıralarken, “ılımlı-İslamcılar”, “ulusalcılar” ve “Kürtler”den sonra“sosyalistler” diye bir başlık açıyor. Fuller, sosya-listler için şöyle yazıyor: “Türkiye’deki sosyalistsol uzun zaman ABD’ye düşmanca yaklaşmış,ABD’yi kendi küreselleşme projesi ve çıkarlarıiçin Türkiye’nin kaynaklarını sömürmüş emperya-list bir güç olarak görmüştür. SSCB’nin çökme-sinden sonra bile Türk solu hâlâ varlığını sürdür-mektedir ve Ankara için çok popüler olmasa da,sesi epeyce yüksek çıkmaktadır.”

SSCB’nin çöküşünü izleyen dönemde sosyalist-ler dünya çapında yeni sistemle bütünleşmeye yö-nelirken, Türkiye’de 1980 darbesine rağmen ken-dini sistem karşıtı bir güç olarak koruyan sosya-listlerin sırrını, bugün savcılık iddianamelerinde“saçma” deliler olarak geçen köklerinde aramakyanlış olmaz. Bugün kimi yerde “olmayan örgüt”,“masum gençlik hareketleri” vs gibi tanımlama-larla anılan o kökler, yani 70’lerin devrimciliği,Türkiye sosyalist hareketinin sistemden kopuşu-nun, iktidar mücadelesine yönelişinin, halkla bu-luşmasının; “anti-emperyalizm”, “anti-faşizm”,“anti-kapitalizm” gibi ezberlerinin de kaynağıdır.Bu da buralardan gıpta ile bakılan dış dünyadakipek çok harekette bulunmayan ve solu sisteminuzlaşamayacağı bir güç yapan özellikleridir.

Halk kesimlerinin mücadele eğilimlerinikörükleyecek kriz dinamiklerinin giderektırmandığı bir ortamda, hak mücadeleleri ekse-ninde gelişen böylesi bir solun varlığı cüssesinebakılmaksızın elbette ciddiye alınacaktır. İktidarişin ciddiyetinin farkındadır ki solu bu şekildehedef almaktadır. Solun kendisini ciddiyealmasının sonucu da Ankara Adliyesi’nin önündegörülmüştür.

Ustalardan

Almanya’da kitle grevi sorunuylabağlantılı olarak örgütlenme sorunu,hayati önemde farklı bir durumu zorun-lu kılmaktadır. Birçok sendika önderininbu soruna yaklaşımı şu iddia altındatoplanmıştır: “Kitle grevi gibi tehlikeli birgüç denemesini göze almak için henüzyeterince güçlü değiliz.”

Şimdi bu, savunulabilir olmaktanuzak bir pozisyondur zira proletaryanınherhangi bir mücadele için “yeterincegüçlü” olduğu zamanı belirlemek, uysalbiçimde kafa sayarak çözülebilecek birsorun değildir.

30 yıl önce Alman sendikalarının 50bin üyesi vardı. (…) 15 yıl sonrasendikalar dört kat daha güçlüydü ve237 bin üyeleri vardı. Eğer, bunarağmen, mevcut sendika liderlerine ozaman proletaryanın örgütlülüğünün birkitle grevi için yeterli olgunluğa sahipolup olmadığı sorulsaydı, elbette kibundan çok uzak olduğu ve sendikalar-da örgütlü işçilerin sayısının önceliklemilyonlarla sayılması gerektiği yolundayanıt vereceklerdi.

Bugün sendikalıların sayısıiki milyona koşuyor ancak li-derlerin bakışı hala aynı ve neti-ce olarak aynı olacak.

Zımni varsayım şu ki, bir kit-le eylemini göze alacak kadar“güçlü olması” için son erkekve son kadına dek Almanya iş-çi sınıfının tümü örgütlenmeyedahil edilmelidir; ki o zaman,eski reçeteye göre, bu eylemmuhtemelen “fuzuli” olarakgösterilecektir.

Bu teori basit bir sebepten,içsel bir çelişkiden muzdarip ol-duğundan ve bir kısır döngüyegirdiğinden tamamen ütopiktir.

İşçiler doğrudan bir sınıf mücadele-sine girmeden önce hepsi örgütlüolmalı. Kapitalist gelişmenin ve burjuvadevletinin yarattığı koşullar, şartlar,fırtınalı bir sınıf mücadelesi olmaksızınnormal bir gidişatta, bunu olanaksızkılacaktır, sadece sınıfın sadece bellikesitleri tümüyle organize olacaktır.

Çartist hareketin başlangıç dönem-leri dışında, herhangi bir “sıkıntı”olmaksızın bütün bir yüzyıla yayılansendikal çabaların olduğu Britanya’dadahi gördüğümüz gibi, proletaryanınazınlıktaki daha iyi ücretli kesimlerindenfazlası örgütlenememiştir.

Diğer taraftan, proletaryanın bütünkavga örgütleri gibi sendikalar,mücadele dışında herhangi bir yollakalıcı olarak var olamazlar ve bumücadeleler durgun sulardakimücadeleler biçiminde değil, ancakkitle grevinin buhranlı devrimci dönem-lerindeki mücadeleleridir.

Katı, mekanik-bürokratik kavrayış,güçlülüğün belli bir aşamasındakiörgütün ürünü olarak tasarladığımücadeleyi idrak edemez. Tersine,yaşayan, diyalektik bir açıklama örgütü,

mücadelenin bir ürünü olarakdeğerlendirir.

Bu tarz bir diğer açıklama Almansendikalarının tarihi tarafından ortayakonmaktadır. 1878 yılında sendikaüyelerinin sayısı 50 bin tutmaktadır.Bugünün sendika liderlerinin teorisinegöre, bu örgütlenme, yukarıda da belir-tildiği gibi, şiddetli bir politik mücadeledüzeyine geçmek için “yeterince güçlü”olmaktan uzaktır.

Bununla birlikte Alman sendikaları,anti-sosyalist yasaya karşı mücadeleyiyükselttiler ve sadece bu mücadeledenzaferle çıktıkları için değil, aynı zamandaanti-sosyalist yasaların feshinin ardından1891’de güçlerini beş katına, 277.659üyeye çıkararak, “yeterince güçlü”olduklarını gösterdiler

Şurası gerçektir ki, anti-sosyalistyasaya karşı mücadelede sendikalarınkazandığı yöntemler barışçıl, kesintisizbir süreç idealine tekabül etmemekte-dir: İlkin, bir sonraki dalgada yenidenyükselmek ve yeniden doğmak üzere

yıkıntılar içerisinde kavgayagirdiler. Ancak bu tamolarak proleter sınıförgütünün özel bir büyümeyöntemidir: mücadeleniniçinde sınanır ve artangüçle beraber mücadeleningeleceğine ilerlenir.

Alman yerel koşullarınave işçi sınıfının farklı kesit-lerinin koşullarına dairdaha yakın bir örnekolarak, önümüzdeki fırtınalıpolitik kitle mücadelesi dö-nemi Alman sendikalarınınkorkulan, tehdit edicidüşününü getirmeyecektir,tersine etki alanlarının çok

süratli bir biçimde genişlemesininşimdiye kadar akla gelmeyen ihtimal-lerini söz konusu edecektir. Ancak soru-nun başka bir yönü var. Sadece örgütlüişçilerin ciddi bir politik sınıf eylemiolarak kitle grevine girişme planıbütünüyle umutsuzdur.

Eğer bir kitle grevi, daha da ötesikitle grevleri ve kitle mücadelesi başarılıolacaksa gerçek bir halk hareketinedönmelidir, yani proletaryanın en genişkesimleri kavgaya dahil edilmelidir.

(…)Eğer işçi sınıfının örgütlü çekirdeği

olarak sosyal demokratlar, işçi sınıfınıngövdesinin tamamının en önemli öncükolu ise, artık proletaryanın sınıf hareke-tinin örgütlü bir azınlığın hareketi olarakgörülmesi kabul edilebilir değildir.

Bütün gerçek, büyük sınıfmücadeleleri en geniş kitlelerindesteğine ve işbirliğine dayanmalıdır; vebu işbirliğini önüne koymayan, inceince planlanmış aşamalarla prole-taryanın küçük, iyi eğitilmiş kesiminyürüyüşe geçmesi fikrini temel alan birsınıf mücadelesi stratejisinin yazgısıacıklı bir fiyasko olmaya mahkumdur.

Zafer için örgütlü ve örgütsüz iflçileriniflbirli¤i gereklidir

RosaLuxemburg

Geçen cumaAnkara'nın buz kestiğigece, adliye binasınınönünden yükselentaze ve temiz

rüzgârın, Hopa'yaMetin Lokumcu'nun kabrine dekulaştığına eminiz.

Çünkü Hopa davasının ilk duruşma-sında tahliye edilen 22 gencin savunmala-rı, doğduğu köyün yeşil derelerine HESyapılmasını protesto ederken hayatınıkaybeden Metin Lokumcu'nun hatırasınada saygın ve dik duruşlu selamdı.

31 Mayıs'ta emniyet güçlerininHopa'da yerel örgütlü muhalefete karşıbaşlattığı haftalarca sürdürülen olağanüs-

tü hale rağmen, 6 ay sonra Hopa'nın da-yanışmayla nasıl büyüdüğüne AnkaraAdliyesi önünde şahitlik ediyorduk.

Hak arayışını 'terör eylemine',örgütlenmeyi 'terör örgütüne üye'olmaya, iktidarı eleştirmeyi 'demokrasidüşmanlığına' tercüme eden yani'muhalefet etmek terörizmdir' diyenotoriter devlete, anayasada yazılıhaklarını tek tek hatırlatan 22 genççıkmıştı.(…)

Ondandır altı ay sonra mahkemeyeçıkan çocukların savunmalarını kon-formist liberal ideolojinin siyasi lügattenattığı 'hak söylemiyle' temellendirmeleripost-modern zihinlere sıkı bir yapı-bozumdu...

Büyüklere ev ödevi!

İkrah ve tedavisi(…)Hopa Davası,

bazılarımızın tahminettiği üzere TürkiyeSol’u açısından önemlibir dava olacak.Sanırım ileride,

Türkiye’de AKP sonrasıaklı başında, ağır otu-

raklı, kafası çalışan bir muhalefetinbaşladığı, Sol’un abuk sabuk kafa

karışıklığından kurtulup temel insanhakları için bir araya geldiği tarih olarakHopa Duruşması’nı hatırlayacağız. Tekuzmanlık alanı bana ve benim gibilerefaşist demek olan, Hopa duruşması gibimeselelerle kafa yoramayacak kadartaşkın demokrat arkadaşların daipliğinin pazara çıktığı gün olarak databii… En azından ben öyle olacağınıdüşünüyorum.(…)

Dev-Eşkıya, Eşkıya-GençYaşasın! Devrimci bir genç

kuşak yetişiyor: Solculuğusosyalistlik, komünistlik mer-tebesine dek çıkaran ve bunudevrimcilik tarzıyla yenidenüreten bir kuşak.

Daha dün Ankara’daki Hopadavası mahkemesinde söyledik-lerine kulak verin, ne demekistediğimi anlarsınız: Onlarsadece eylemci değil onlar bil-hassa bilinçli birer devrimci.

Neden hedefteyiz,neyi başardık?

Aslında daha fazla kuvvetuygulamaya dayalı bir rejimmodelinin temel varsayımıtoplumun direnmemesi olsagerektir. Uyuşturulmuş veKumlu'yu başına musallat

etmiş işçi sınıfının kıdemtazminatına sahip çıkamadığı, atamasıyapılmayan öğretmenlerin bakkal dükkânıaçtığı, arkadaşları için adliyenin kapısınadayanan gençlerin yaşamadığı bir Türkiye'de

hizayı bozanlara kalayı basan bir başbakan.Model, sabah akşam halka dayak atılan, silahçekilen bir ülke değil, böyle bir sünepeler kala-balığıdır. Tayyip bey, olsa olsa halk böyle birgüruha dönüştürüldüğünde devleşecek, yoksasapır sapır dökülecektir.

Öyleyse 9 Aralık'ta Ankara'yı ısıtan genç-lerin alınlarından öpmek için koskoca birnedenimiz daha var demektir. Tayyip'demerkezileşip somutlanan bir şiddet rejimininson derece kırılgan olduğu bilinmelidir.

2. Cumhuriyetin Tayyip sendromu

Hopa davasındaki kazanım sola umut verdi. Dava sürecinde neyi başardığımız, iktidarınsolu neden hedef aldığı konusu önümüzdeki dönem için yanıtlanması gereken iki soru...

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

Aydemir Güler

Melih Pekdemir

Ece Temelkuran

Nihal Kemalo¤lu

Basında Hopa yorumları

Page 15: 146'ıncı sayı

Son zamanlarda AKP çevresininbaşlattığı mizah tartışması üzerinePenguen dergisi çizeri Metin Üstün-dağ ile sohbet ettik

Öncelikle “karikatür mizahımuhaliftir”i konuşalım. Gerçektenkarikatür, mizah muhalif midir?

Muhalif dersek iktidara talipolduğunu da söylememiz gerekir, biziktidara talip değiliz. Sadece olanınsaçmalıklarını ortaya çıkarmayaçalışıyoruz. Karikatür kelimeanlamıyla bozmak demektir. Yani yapıbozucu bir sanattır. Olan bir şeyibozan bir sanattır, iktidara da kafasıbozulur. Ama muhalefet dediğimizzaman bir parti gibi olur, iktidaraalternatifmiş gibi ama biz öyle değiliz.Biz kendimize de kafası bozulan tip-leriz. Yani o klişe bir tanımdır,güldürürken düşündürmek gibi,

mizah, muhalefet gibi bunlar klişeşeylerdir. Üstüne çok fazladüşünülmemiş artistik laflardır. Çünkümizah her türlü iktidara karşıdır, kendiiktidarına da karşıdır. Dolayısıylaanarşist, yapı bozucu tarafı vardır. Bizhiçbir şeye alternatif değiliz. Yanimizahın açıklaması bu bence, keyifli,eğlenceli gerçeklikler üretmektirmizah.

O zaman aynı zamanda mizahın bellibaşlı bir ideolojisi de olmaz herhalde?

Yani tek bir şeyi yoktur; ideoloji debir klişedir, ona da karşıdır. Mizah herşeyi bozar, tapusu ve tabusu yoktur.Dolayısıyla tanımlanırsa biter. İdeolojide tanımlanan bir şeydir zaten.

Mizahın ideolojisi, ideolojisizliğin ide-olojisi olabilir. Bunu kişiliksizanlamında söylemiyorum, yani bukale-mun gibi değildir. Sadece her andeğişebilir. Kendine bile karşı çıktığıiçin onu söylüyorum. Çünkü ideolojideyapı kurma, bir şey inşa etme vardır.Mizah her türlü şeyi yıkmak istiyor,doğası bu. Kendisi de dâhil bu yıktığışeylere.

Biraz daha her şeyden bağımsız gibi...Mesela bizim dergi mizahı

bağımsızdır. Her türlü kavramla,kişiyle, olayla, kurumla bir mesafeiçindedir. Kimsenin sözcüsü değildir,kendisinin de sözcüsü değildir. Yanigariptir, delidir, doludur.

Mizahçılar iktidarın baskısını yaşarmı ve iktidarın mizaha bakış açısı nedir?Sonuçta çizilen karikatürler yüzündendavalar açılıyor, iktidar kendi mizahınıda yaratmaya çalışıyor, en basitindenkendi yandaş mizah dergilerini deçıkartır hale geldi. Bu konuda ne diyor-sunuz?

Bir görünen iktidarlar var bir degörünmeyen iktidarlar var. Görüneniktidarlardan birisi hükümettir. Onunuygulamalarıyla ilgili zaten çeşitlikarikatürler, mizah yapılıyor. Birazonların bir şey yapması gerekiyor kisonradan onun mizahı yapılsın. Durupdururken onlara çatılmıyor, onlar bireylemde bulunuyor ondan sonramizahı yapılıyor. Siyaset ülkemizdeboşluktan karizma yaratma sanatıbiraz. Karikatür de mizah da bunuçabucak gösteren bir sanat türü

olduğu için iktidarlar sevmezkarikatürü. Çünkü mizah "kral çıplak"deme sanatı. Ama iktidar muhalefetpartisiyken mizahı sever, iktidarageldiği zaman sevmez. Yani hepövülmek ister iktidar, okşanmak,arkası sıvazlanmak ister. Karikatür iseöyle bir şey değildir. Karikatür heponun eksik yanlarını görmek zorun-dadır. Yani bozacak taraflarınıgörmek zorundadır doğası gereği.Yani eleştirdiği için adı mizah.

Zaten iktidarların yaptığı karikatürlerpek komik olmuyor. Bu da bunun sebebiolabilir herhalde?

Yani ezilenden yanadır mizah,karikatür. Dolayısıyla “aa ne güzeleziyoruz” diye mizah olmaz. Yanimizah empati kurar, taraf tutar, tarafıda ezilenin yanında tutar. Patron işçiikilisinde işçiyi tutar, komutan er ikil-isinde eri tutar, koca karı ilişkisindekadını tutar, öğretmen öğrenciilişkisinde öğrencinin tarafını tutar,tanrı kul ilişkisinde kulun tarafınıtutar, hayat ölüm ilişkisinde de hayatıntarafını tutar. Hep ezilen, yenilen veyenilecek olanın tarafını tutar. Buonun sesi olarak çıkar, ondan komikya da kederli olur yoksa iktidarıntarafını tutarsa komik olmaz. İnsani deolmaz bence.

MEMLEKET‹N SAÇMASI KAYDIZaytung, Bobiler ve mizah dergileri

meclise bile girmeye başladı. Siyasi parti-lerin, politikacıların hatta meclisinmizah yapar hale gelmesi sizce de acayipdeğil mi?

Aslında şöyle bir şey oldu, olupbitenler o kadar komik ki, mizahçılarolaya, duruma mantıklı bakınca,bakılması gerektiği gibi bakınca komikalgılanıyor artık. Memleketin saçmasıkaydı, yani saçmanın da bir mantığıvar o iyice kaydı. Dolayısıyla hayatdiye yaşadığımız o kadar saçma sapanşeyler var ki sadece siyaset değil,bayram tatillerinde 150 kişinin ölmesiya da bir savaşın 30 yıl sürmesi, bunlaro kadar olağan şeyler ki kimseşaşırmıyor. Dolayısıyla buradaaklıselim konuştuğunuz zaman sizsaçma geliyorsunuz çünkü memleketinsaçması kaymış durum da. Bazengerçeği söylemek komik oluyor.

Akif Beki "mizah dergileri bitmiştir"açıklamasını yapmıştı...

Kendisi yirmi binlik bir gazetedeçalışıyor, mizah dergilerinin toplamtirajı iki yüz bine ulaşıyor. Kendisi

karar versin biten hangisiymiş.

Son olarak şunu sormak istiyorum,Egemen Bağış’a yaptığı son esprisindensonra hiç köşe vermeyi düşündünüz mü?

Her dönem mizah yaparken kendisimizah malzemesi olan siyasetçilerolmuştur.

İşte Osman Durmuş vardı, uyuyanbakan vardı, döneminde kendinimizah malzemesi eden bakanı o gibigörünüyor. Mizah yapmak isemizahçıların tekelinde değil, herkesmizah yapabilir ama iyi mizah yapmakgerekiyor. İyi mizah yapan iyi siyasetde yapar diye düşünüyorum. Bir dePenguen'in sayfaları değerlidir,Egemen Bağış’a yumurtalarda bilesanmıyorum ki yer verelim. Belki deyoksulların ve ezilenlerin elinde kendi-lerini savunacak hiçbir şeykalmadığında, tek kendilerini savunmayolu mizah olacaktır.

Son kez WinehouseAmy Winehouse'un ölümünden sonra yayınlanan albümü‘Lioness: Hidden Treasures’ Türkiye'de de satışa çıktı. 27yaşında hayatını kaybeden sanatçının 2006 çıkışlı "Back toBlack" albümünü takiben çıkması planlanan albümde2002'den 2011'e kadar yaptığı çalışmalar yer alıyor.

Kardeş Türküler, Grup Yorum ve Gevende, Van'ınbarınma sorununa dikkat çekmek için “Van'ı terk etmi-yoruz” diyerek 25 Aralık Pazar günü, saat 18.00'deBostancı Gösteri Merkezi'nde sahne alıyor. Konseringeliriyle Van'a konteynır sağlaması amaçlıyor.

Ekim 2011'de kuru-lan İzmir HalkevleriKültür-SanatAtölyesi'nin dergiçalışması MAKSATçıktı. Bayilerde veyakitapçılarda bulun-mayan ve internetortamında yayınlan-mayan dergiyeulaşmak [email protected] adresindeniletişimegeçebilirler.

Gezici film-ler Sinop’taAnkara SinemaDerneği tarafındandüzenlenen, şehir şehirdolaşan Gezici Festivalbu sene dümeni Sinop’akırıyor. Ankara’da film-lerle, galalarla, atölye-ler, söyleşilerle veçocuklara özel etkinlik-lerle geçen bir haftadansonra, önceki yıllardaArtvin ve Kars’a konukolan festivalin ikincidurağı 9 Aralık‘ta Sinopoldu.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1515 Aral›k 2011 / 28 Aral›k 2011

Halkevleri Ankara FilmAtölyesi Metin Lokumcuanısına hazırladığı “Öyle BirGün Gördük-31 Mayıs HopaOlayları” isimli belgeselitamamladı . Belgeselin baştaHopa olmak üzere birçok ildegösterimi yapıldı. İzlemekisteyenlerin kolayca ulaşabilme-si için Sendika.TV'denyayınlandı. Belgeselin şu anakadar 10 bine yakın kişitarafından izlendiği belirtiliyor.

Belgeseli genç yönetmenlerDavut Kanmaz ve VolkanYosunlu yönetmiş.

Belgesel filmin galası 6Aralık'ta Ankara'da yapıldı.Ankara Hopa tutuklularınınaileleri de salondaydı. 6 aydırçocuklarını kendilerindenalınmasına bahane edilen olayı

bizzat tanıklarından dinlediler.Bir kez daha çocuklarınınhaklılıklarını gördüler.

Aslında kamerasından, kur-gusuna kadar her aşamasındaince bir emek söz konusu.“Tarihe bir not düşmek” iste-diklerini belirtiyor film ekibi. 31Mayıs'ı tanıkları vemağdurlarıyla anlatmayıseçmişler. Belgeselin ismini detanıklardan biri koymuş zaten.Tutuklu aileleriylegörüşebilmek için dere tepe düzdemeden yüksek köylereulaşmış belgesel ekibi. Ailelerinöfkelerini ve umutlarınıpaylaşmışlar, bir de demli birbardak çaylarını içmişler yeşilçay bahçelerinin ortasında.

O günü “Günlük güneşlik birgündü” diye anlatıyor.

Tanıkların belgeseldeanlattıklarına göre 31 Mayıstanıkları, yeşille mavinin tonyarışına girdiği sıradan birHopa günü. Gündelik yaşamdevam ediyordu. Ta kiBaşbakan Tayyip Erdoğankomutasında, siyah elbiseli,joplu, panzerli “çevik” kuvvet-leri Hopa'yı gaz bombalarınıngriliğine boğduğu ana kadar.Metin öğretmen telefonlakonuştuğu oğlu Ulaş'a “Herkesburda, horon çekiyoruz amasanırım birazdan ortalıkkarışacak” demişti. KemalpaşaHalkevi çocuk korosuyla mutluve umutlu bir şekilde sonlanıyorbelgesel. Belgesel'in ardındanAnkara'da mutlu sona ulaşıldı.Sanırız şimdi sıra Hopa veKocaeli'nde...

Siyaset ülkemizde boflluktan karizma yaratma sanat›biraz. Karikatür de mizah da bunu çabucak gösteren birsanat türü oldu¤u için iktidarlar sevmez karikatürü

31 Mayıs Hopa: Öyle bir gün gördük

‹zmir’denMaksat

Van’› terk etmiyoruz

İ stanbul 9. İdare Mahkemesi, EmekSineması'nın yıkılmasıyla ilgili olarak

geçtiğimiz yıl aldığı yürütmeyi durdurmakararını kaldırdı.

Bundan bir buçuk yıl önce mahkeme,Emek sinemasının yıkılmasıyla ilgiliolarak topu bilirkişiye atmıştı.

Aylar sonra bilirkişi kararı açıklandı veoy çokluğuyla Emek Sineması’nınyıkılmasında sakınca olmadığı kararıverildi.

Bilirkişi içerisinde yer alan isimlerhenüz belli değil ancak beş kişidenüçünün yıkımdan taraf olduğu biliniyor.Mahkemenin bilirkişi raporu üzerineyıkım kararını onaylaması an meselesi.

Emek Sineması'nın yıkılma yolunuaçan mahkeme kararının ardındanSinema Yazarları Derneği "EmekSineması'nı yıktırmayacağız" başlıklı,kültür sanat dünyasını protestoya çağıranbir mektup yayımladı.

İdare mahkemesinin yürütmeyi dur-durma kararını kaldırmasıyla birliktesaatin kaçınılmaz sona doğruilerlediğinin, "fişin çekildiği"nin söylenme-sine karşın Emek Sineması'nın sevenleritarafından terk edilmeyeceğinin ifadeedildiği açıklamada şu ifadelere yer veril-di:

"Beyoğlu Sinema Mezarlığı'nın Emek'ide yutmasına izin vermeyecek, Emek'i

yıktırmayacağız! "Sinemacılarımızı,aydınlarımızı, kültür-sanat insanlarımızı,Emek Sineması konusunda bir kez dahaharekete geçmeye çağırıyoruz.”

Mahkemenin yürütmeyi durdurmakararını iptal etmesinin ardından biraçıklama da Mimarlar Odası'ndan geldi.

Mimarlar Odası İstanbul BüyükkentŞubesi Basın Sözcüsü Mücella Yapıcı,bilirkişi raporunun üç uzman hocatarafından hazırlandığını, bir hocanındava konusu projenin kültür dokusunauygun olduğunu belirtmesine karşın ikihocanın uygun olmadığı kararınavardığını belirtti ve Mimarlar Odasıolarak karara itiraz edeceklerini açıkladı.

K omünist şair Pablo Neruda'nınbir cinayete kurban gidip gitme-

diğini tespit etmek için mezarıaçılacak. Neruda, 1973’teki darbedeöldürülen Şili Devlet BaşkanıSalvador Allende’nin yakın dostuydu.Şair darbeden 12 gün sonra hayatınıkaybetmişti.

Haziran ayında geçmişiyle yüzleşenŞili'de bir yargıç, Neruda'nın Pinochetrejimi tarafından zehirlendiği iddialarıüzerine Nobel ödüllü şairin 1973yılındaki ölümünün araştırılması tali-matı verdi. Yargıç Mario Carroza, ŞiliKomünist Partisi’nin BaşkanıGuillermo Teillier’in Neruda'nınölümünün araştırılmasını isteyendilekçesini kabul etti. Dilekçede otop-si yapılması için Neruda’nın mezarınınaçılması isteniyor. Şili KomünistPartisi, Neruda’nın prostatkanserinden ölmediğini, doktorutarafından yapılan ne olduğu belirsizbir enjeksiyonun ardından kalp krizigeçirdiğini belirtiyor. Neruda'nınsekreteri ve şoförü Manuel Araya daNeruda'nın öldüğü gün hastaneyatağından kendisini ve eşini arayarakdoktorun uyurken kendisine bir ilaçenjekte etiğini söylediğini belirtmişti.

Neruda’nınmezarı açılıyor

Bazen gerçeği söylemek komiktir

Beyoğlu Sinema Mezarlığı Emek'i de yutmasın

‘Hangi İnsan Hakları?’ Film Festivali'nindavetlisi olarak İstanbul'a gelmesi bekle-

nen, Filistinli insan hakları eylemcisi ve"Budrus" filminin baş rol oyuncusu AyedMorrar, Türkiye Başkonsolosluğu'ndanvize alamadığı için festivale katılamadı.İsrail'in köylerinde örmeye başladığıduvara karşı, farklı mezheplere mensupFilistinleri ve İsraillileri ortak birmücadele etrafında örgütleyen Morrar'ındirenişçi yöntemi "Budrus" filmine konuolmuştu. Morrar'ın, Hangi İnsan Hakları?Film Festivali kapsamında gösterilen"Budrus"un gösterimine katılması bekleni-yordu. Ramallah'ta yaşayan Ayed Morrar,festivalin resmi daveti üzerine Filistin pa-saportuyla Türkiye'nin Kudüs Başkonso-losluğu’na vize başvurusunda bulunduancak banka hesabında yeterli miktardapara gözükmediği gerekçesiyle talebi red-dedildi.

Filistinli konukvize alamadı

U⁄UR AKSOY

Page 16: 146'ıncı sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi15 Aralık 2011 / 28 Aralık 2011

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

T ürkiye’nin dört biryanından doğasına,suyuna, emeğine sahip

çıkan ‘eşkıyalar’ 9 Aralık günüAnkara Adliyesi’nin önündebuluştu. Öğretmen MetinLokumcu’nun öldürülmesinekarşı yaşamı savunanlar,AKP’nin zulmüne karşı sokağıngücüne inananlar birlik olupkazandılar. 22 tutuklununtahliyesine karar verildi.

31 Mayıs’ta, MetinLokumcu’nun öldürüldüğüHopa olaylarını protesto etmekiçin Ankara’da gerçekleştirilenyürüyüşün katılan 22’si tutuklu

29 kişi yargılanmaya başladı.Yargılananlar iddianamedeHES’lere karşı oldukları, ulaşımzammına karşı çıktıkları için“terörist” ilan edilmişti.Yargılananların bir kısmı kendi-lerinden önce tutuklanarakhapishanede saçları zorlakesilen arkadaşlarına destekolmak için saçlarını kestirdikleriiçin de suçlanıyordu.

Dava öncesinde oldukçageniş bir kamuoyu oluşturuldu.Dava günü yaklaştıkçaakademisyeninden yazarına,üniversite öğrencisindensanatçısına, milletvekiline kadar

birçok kişi saçlarını kestirerek“Biz de teröristiz” dedi, dağcılarçıktıkları Hasan Dağı’nıntepesinde destek pankartlarıaçtı. Çok sayıda yazar ve hakmücadelesi savunucusu twitteraracılığıyla davaya çağrı yaptı.Stockholm’den bile destekmesajı geldi.

ADLİYE ÖNÜ EYLEM ALANI OLDU

Sabahın erken saatlerindeTürkiye’nin çeşitli yerlerindenAnkara Adliyesi’ne akın vardı.Böylesi bir atmosferde beşbinden fazla kişi Ankara

Adliyesi’ni büyük bir eylemalanına çevirdi. Sabah başlayankar yağışı öğlen saatlerinde yeri-ni güneşe bırakırkenmahkemede savunmalara geçil-mişti bile. İçeride yargılananlaryaptıkları savunmalarla adetaAKP’nin adaletini yargılarkendışarıdaki demokrasi güçleridondurucu soğuğa rağmendesteklerini bir an olsun kesme-di.

Adliye önündeki 13 saatlikeylemde kurulan kürsülerdekurum temsilcileri,akademisyenler, yazarlar,sanatçılar, milletvekilleri ve

tutuklu yakınları konuşmalaryaptı. Dışarıda bekleyenlereduyurulan savunmalar alkış vesloganlarla karşıladı. Bekleyişbir karnaval coşkusuyla iler-lerken Beyoğlu Kumpanyahazırladığı oyunlarla Hopamahpuslarının yanında oldu.Neredeyse her direnişte yerleri-ni alan Bandista müzik grubuda alandaki yerini aldı.Mahkeme duvarını delen alter-natif medya içeridekigelişmeleri dışarı yansıttı.Sanatçılar, aydınlar yazarlar,akademisyenler de alanda bek-ledi. Birlikte çekilen halaylar,

tepilen horonlar, akşam oluncayanan irili ufaklı ateşler Ankaraile simgeleşen Tekel direnişinihatırlattı.

COŞKU ANKARA SOKAKLARINDA

Zaman ilerledikçe dışırıdabekleyenlerin sesleri daha gürçıkmaya başladı. Saat, 22.13’tetutuklu bulunan 22’i mahpusunserbest bırakılması kararı büyükbir coşkuyla karşılandı. Herkesbirbirine sarıldı, “Halkın haklarıyargılanamaz” sloganlarıylacoşku artık Ankarasokaklarındaydı.

Halkevleri Genel Başkan YardımcısıSamut Karabulut’un “Şimdi bir

yürüyüş başlatıyoruz. Bu yürüyüş,AKP’nin zulmü nedeniyle hapishanedeolan tutsaklar içindir” dediğikonuşmasıyla AKP’nin adaletiniyargılayanların özgürlük yürüyüşleribaşladı. Binlerce kişi “Tek yol sokak, tekyol devrim” ve “Halkın haklarıyargılanamaz” sloganlarıyla SakaryaMeydanı’na yürüdü.

Burada yapılan basın açıklamasındailk sözü Halkevleri Genel Başkanıİlknur Birol aldı. Birol, ülkeyi karanlığaboğmak isteyenlerin devrimcilere yöne-lik terör suçlamasını yırtıp attıklarını,devrimci dayanışma ile Hopa tutuklu-larını özgür bıraktırdıklarını söyledi.

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş,mahkemedeki savunmalardan gururduyduklarını, herkese devrimciliğin neolduğunu gösterdiklerini ifade etti.Hopa davasının başlangıç olduğunusöyleyen Taş, Terörle MücadeleKanunu’nun ve Özel YetkiliMahkemeler’in kaldırılmasını talep etti.

TKP Genel Başkanı Erkan Baş damahkeme salonunun AKP’ye karşı birkürsüye dönüştüğünü belirterek“Arkadaşlarımız ‘yaptık, yine yapacağız’dedi. Devrimciliğin tarihi budur” dedi.

SİNCAN’DA TAHLİYE COŞKUSUSakarya Meydanı’ndaki eylemin

ardından yüzlerce kişi Sincan F TipiHapishanesi’ne gitti. Hapishane önün-

deki bekleyiş sırasında davul ve zurnalareşliğinde halaylar çekildi.

Yaşanan coşku, Kadın ve L Tipihapishanelerinde kalan Demet Yılan,Eda Dişkaya, Ozan Gündoğdu, SonerTorlak ve Göksel Ilgın’ın tahliye edilme-siyle doruk noktasına ulaştı. Dondurucusoğuğa karşın yaklaşık 3 saatlikbekleyişin ardından diğer mahpuslar daSincan Hapishanesi’nin kapısındagöründü.

Hücrelerinde çarşaf, ayakkabı boyasıve kulak çöpünden yaptıkları “O duvarduvarınız, vız gelir bize vızz” pankartıylaaraçtan inen 13 kişi, “Her yer Hopa, heryer direniş”, “Tek yol sokak, tek yoldevrim”, “İsyan devrim özgürlük” slo-ganlarıyla karşılandı.

Mehmet Esen - TiyatroSanatçısı: Bu dava devletin utançdavası. Bizlerin de onur davası. Oyüzden buradayız. Büyük haksızlıkyapıldığına inanıyoruz. Buradakigenç arkadaşlarımızın serbestbırakılmasını istiyoruz.

Doç.Dr. Metin Özuğurlu - Siyaslbilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi:Biz öğretim üyeleri, gerek imzametni hazırlamamız, gerekeylemimizle, bugün yargılanan arka-daşların bizim nazarımızda öğrenciolduğunu söylüyoruz. Ayrıca topludavalarda görülen uzun tutuklulukve yargılama sürecini de protestoediyoruz.

Şengül Şahin – Yeşil Gerze

Platformu Dönem Sözcüsü: BizGerze’de termik santrale karşı,Anadolu Grubu’na karşı mücadeleveriyoruz. Hopa’da tutuklanan arka-daşların davası bizim de davamızdır.Termik santrale karşı çıktığı içinGerze’de bir arkadaşımız 92 gündürtutuklu. 21 Aralık’ta davası olacak.Haklı mücadelemizden aslavazgeçmeyeceğiz.

PANKART DAVASI’NDANHOPA’YA

29 Şubat 1996’da TBMM’de“Paralı eğitime hayır” pankartıaçtığı için 96 yıl hapis cezasıistemiyle yargılanan ÖğrenciKoordinasyonu üyesi sekiz üniver-

siteliden ikisi Özgür Tüfekçi veMetin Murat Kalyoncugil de ora-daydı.

Metin Murat KalyoncugilÇok uzun zaman sonra hapis-

haneyi gördüğüm zaman birçok şeyzihnimde canlandı. Şunu anladım ki,dışarıda olmak daha acı verici. Buyüzden hiçbir arkadaşımızı içeridebırakmayalım. Hapishaneleri buülkenin tarihinden söküp atalım.

Özgür TüfekçiBuradan çıkan bir tek olumlu

sonuç varsa, o da daha dün dimdikayakta olan, yine hapishanelerde veadliye önünde arkadaşlarını almakiçin mücadele eden insanların yürüt-tüğü hareketin devamlılığı sözkonusudur. Buradan çıkan biricikşey vardır, orada umut vardır. Osalonda umut vardır.

Zafer böyle kazanılır� Halkevleri, ÖDP, TKP ve

Ö¤renci Kolektifleri’nin örgüt-ledi¤i eyleme CHP ve BDP mil-letvekilleri, DEKAP, Yeflil GerzePlatformu, Politeknik,Sendika.Org, Liseli Genç Umut,ESP, SDP, EHP, Kald›raç, TÖP,BDSP ve SDH’nin yan› s›raHava ‹fl ve Genel ‹fl GenelBaflkanlar› ile Ça¤daflGazeteciler Derne¤i, TürkiyeGazeteciler Cemiyeti, DevSa¤l›k-‹fl, ‹stanbul Tabip Odas›,TMMOB, KESK ve E¤itim-Senyöneticileri kat›ld›.

� Birçok kurum Hopadavas› için Kurtulufl Park›'ndabuluflarak Ankara Adliyesiönüne geçti. En önde tutukluaileleri, ard›ndan daHalkevleri, Ö¤renci Kolektifleri,Derelerin Kardeflli¤i Platformuve Genç Umut kortejleriAnkara Adliyesi önündeeyleme kat›lan di¤er kitleylebulufltu. Yeflil Gerze ÇevrePlatformu ve Politeknik deyürüyüflte yerini al›rken dava-da “terör örgütü güdümlü”yay›n yapmakla suçlananSendika.Org "Ke en lemyekun/Soner Torlak'› özgürb›rak' pankart› ile kat›ld›.

� Adliye önündekieylemde tutuklu aileleri ad›nasöz alan Kenan Kaya“Çocuklar›m›z›n silah› kitaplar›defterleridir” derken KESKGenel Baflkan› Lami Özgen de“Cezaevlerini mücadele okulu-na, mahkemeleri AKPyarg›s›n›n mahkum edildi¤iyerlere dönüfltürece¤iz” diyekonufltu. BDP milletvekiliHasip Kaplan, Hopa’danDiyarbak›r’a dayan›flmay›büyütme ça¤r›s› yaparkenÖ¤renci Kolektifleri ad›nakonuflan Neval Köseda¤“Arkadafllar›m›z› almayageldik” dedi.

� BKM oyuncusu EmreCanpolat, “Ben de saçlar›m›kestirdim” diyerek deste¤inibelirtti, Kocaeli’nde de hakmücadelesi verenlerin tutuk-land›¤›na dikkat çekilirkenHopa’dan gelen YoldaflGümüflkaya ArhaviCezaevi’nde tutuklu bulunanHopa mahpuslar›n›n veHopal›lar›n selam›n› getirdi.

‘O duvar vız gelir bize’

9 Aralık’ta,Ankara

Adliyesi’ninönünü eylem

alanına çevirenve 13 saat

boyunca bir anolsun susmadanbekleyen binler

ve AKP adaletiniyargılayan

savunmalarıylaHopa tutukluları

Hakmücadelesinin

hapsedile-meyeceğini

gösterdi

CCiihhaann KK››rrmm››zz››ggüüll vvee HHooppaa ddaavvaass››nnddaaddeelliill oollaarraakk ssuunnuullaann ppuuflfliiyyii mmaahhkkeemmeessaalloonnuunn öönnüünnddee ssaattaann sseeyyyyaarr ssaatt››cc››yyllaakkoonnuuflflttuukk:: KKaarrddeeflfliimm bbeenn hheerr ssoolluu ttaakkiippeeddiiyyoorruumm,, HHaallkkeevvlleerrii’’nnii ttaakkiipp eeddiiyyoo--rruumm.. GGiiddeecceekk flfleeyylleerrii bbiilliiyyoorruumm.. PPuuflflii--nniinn ssuuçç ddeelliillii oolldduu¤¤uunnuu flfliimmddii ssiizzddeenndduuyydduumm.. BBeenniimm oo¤¤lluumm ookkuullaa ggiiddeerrkkeenn

ppuuflflii ttaakk››pp ggiiddiiyyoorr.. VVaallllaahhii bbeenn yy››llllaarrdd››rrssaatt››yyoorruumm.. VVaallllaa mmaahhkkeemmeeddee ddee ööyylleeoollssuunn,, ssaavvcc›› iisstteeddii¤¤ii kkaaddaarr cceezzaa aarraacc››yyaappss››nn,, yyaassaakk ddeessiinn,, kkaarrddeeflfliimm ppuuflfliiddeenncceezzaa aallaann›› bbeenn ggöörrmmeeddiimm.. BBuu mmaahhkkee--mmeeddee ddee oollmmaazz ddiiyyee ddüüflflüünnüüyyoorruumm..AAhhaa bbuurraaddaayy››mm,, kkaaççmm››yyoorruumm ddaa,,ssaatt››yyoorruumm..

KISA KISA

Oradaydılar, tarihe tanıklık ettilerHalkın Sesi, Ankara Adliyesi önünde süren uzun bekleyişe katılanlara mikrofonunuuzattı. Direnişin neden bir parçası olduklarını bir de onlardan dinledi