1 · web view37 c’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml...

47
İÇME SULARININ ÖZELLİKLERİ, KALİTE PARAMETRELERİ VE KİRLETİCİLERİN SAĞLIK ETKİLERİ Doç. Dr. Vedat Uyak Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Kınıklı - Denizli 1

Upload: others

Post on 18-Feb-2020

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

İÇME SULARININ ÖZELLİKLERİ, KALİTE

PARAMETRELERİ VE KİRLETİCİLERİN

SAĞLIK ETKİLERİ

Doç. Dr. Vedat UyakPamukkale Üniversitesi Mühendislik FakültesiÇevre Mühendisliği Bölümü, Kınıklı - Denizli

1

Page 2: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

1. GİRİŞ

Su, canlı yaşamının vazgeçilmez ve hayati maddelerinden birini oluşturmaktadır. Canlılar

yaşayabilmeleri için gerekli suyu yeryüzünde akarsu, göl ve deniz gibi kaynaklardan veya

kütlelerin boşluk ya da çatlaklarında toplanan sulardan sağlamaktadır. Son yıllarda hızlı nüfus

artışı, endüstrileşmenin muazzam bir hızla gelişimi ve çarpık kentleşme nedeniyle su ve su

kaynaklarına olan ihtiyaç giderek artmış, bunun sonucunda ise su kirlenmesi problemi ortaya

çıkmıştır. Türkiye'de önemli sorunlardan biri de yeterli miktarda içme ve kullanma suyu temin

edilememesidir.

İnsan sağlığını ilgilendiren en önemli etmenlerden birisi de sudur. Vücut yapısının büyük

bir kısmını su oluşturmaktadır. Kişinin vücut ağırlığının %65-70'i sudur. Canlı organizmaları

oluşturan hücrelerin yaşamaları ve faaliyetlerini sürdürebilmeleri ancak su ile mümkün olabilir.

Su, canlı doğanın temel unsuru olduğu için susuz yaşamın düşünülmesi de mümkün değildir.

Hücre metabolizması, su içinde gerçekleşmektedir. Besin maddeleri su içinde hücrelere

getirilmekte ve atıklar su içinde uzaklaştırılmaktadır (Şimşek, 1999).

Yetişkin bir insanın günlük fizyolojik su ihtiyacı yaklaşık 2,5 litredir. Bu ihtiyacın

bir kısmı dışarıdan karşılanırken, çok az bir kısmını da vücut kendisi yapmaktadır.

İnsan, gereksinim duyduğu suyun; %50'sini içeceklerden, %35'ini yiyeceklerden,

%15'ini ise metabolizma sırasındaki kimyasal tepkimelerden sağlamaktadır. Yaşamın

sürmesi açısından suyun devamlı alınması gerekmektedir. Su ya da sulu besin

almayan bir kişi 7 günden fazla yaşayamamaktadır (Kuleli, 1995). Yaşam için vazgeçilmez bir

kaynak olan su, çeşitli özellikleri ile yaşamın her evresinde yer alır. Dünyada belirli bir miktarda

bulunan su, sürekli bir döngü içerisinde hareket etmektedir (Gupta, 1993).

Yağış halinde yeryüzüne ulaşan su, yüzeysel akış, yeraltına sızma, yeraltında depolanma

ve akış esnasında temas ettiği minerallerin bünyesinde bulunan birçok elemanı çözerek

beraberinde taşır, bu yüzden suyun kimyasal bileşimi sürekli olarak değişir. Ayrıca kirlenmeye

karşı son derece hassas olan yüzey suları ve yer altı suları kimyasal, radyoaktif ve bakteriyolojik

kirlilik kaynaklarının etkisi altına girmesi halinde kirlenerek orijinal su kalitesi özelliklerini

kaybederler (Tamer, 1995).

2

Page 3: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Suyun insan hayatındaki önemi nedeniyle 2872 sayılı Çevre Kanununa dayanılarak

çıkarılan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 16-20. maddeleri çerçevesinde içme suyu

kaynaklarının korunmasına öncelik verilmektedir. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'ndeki tanımı

ile su kirliliği: su kaynağının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik

özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan

biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, balıkçılıkta, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla

kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde veya enerji atıklarının boşaltılmasını

ifade eder (Akar, 2000).

İçilmeye elverişli suların kaliteli oluşuyla birlikte zaman içinde bu kalitenin korunması da

çok büyük bir önem taşımaktadır. Bundan dolayı içme suyu kaynaklarının gelecek yıllardaki

durumunun kirlilik bakımından incelenme zorunluluğu söz konusudur. Öte yandan Ülkemizde

Sağlık Bakanlığı tarafından 2005 yılında Avrupa Birliğine Üyelik müzakereleri kapsamında

çıkarılan “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmelik” ile içme sularında aranması

gereken özellikler EK-1’de listelenmiştir (İTASHY, 2005).

İçme ve kullanma suyu nitelik olarak birbirinden aynıdır. Genelde toplumda içme ve

kullanma sularının birbirinden farklı olabileceği biçiminde bir kanı vardır. Oysa kullanma

suyunun yani temizlikte, bulaşıkta ve çamaşırda kullanılan suyunda sağlığı tehlikeye

düşürmeyecek özellikte olması sağlanmalıdır (Akar, 2006). Organizmanın fizyolojik

gereksinimlerinin yanı sıra suyun sosyal ve ekonomik bir önemi bulunmaktadır. Yemek

pişirmede, mutfakta, vücut temizliğinde, ev temizliğinde, atık suların sağlıklı bir biçimde

uzaklaştırılmasında, sanayide, sulamada, yangın söndürmede, her türlü üretim ve hizmet iş

kolunda su kullanılmaktadır. Ayrıca ulaşım, turizm ve spor da suların sağladıkları yaşamsal

olanaklardandır. İnsan yaşamı açısından su sağlıklı yaşamın temeli sayılabilir. Sosyal yaşam

içinde insanın bireysel olarak harcadığı su miktarı toplumsal değerlendirmelerde bazen kriter

olarak da yer almaktadır. Kişinin sosyo-ekonomik ve kültürel durumu, hijyen alışkanlıkları,

nüfus yoğunlukları gibi değişkenler bireylerin su gereksinimini etkilemektedir. Kişinin yaşadığı

yerleşim yerinde bulunan endüstri kuruluşlarının sayısı, niteliği ve sulama alanlarının büyüklüğü

de kişi başına düşen su miktarını hesaplamada göz önüne alınmalıdır. Buna göre, kırsal alanda

nüfusu 5000'e kadar olan yerleşim yerlerinde kişi başına düşen su gereksiniminin 50 L/gün

olduğu saptanmıştır. Bu gereksinim nüfusla doğru orantılı olarak artmaktadır. Nüfusu 5-50 bin

3

Page 4: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

arasında olan yerlerde gereksinim 60-100 L/gün, nüfusu 50 binin üzerinde olan yerlerde ise bu

gereksinim 100-1000 L/gün kadar olabilmektedir (Şimşek, 1999).

Su kaynağı seçiminde dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

1. Kaynaktaki su kalitesi ve kalitenin sürekliliğinin sağlanabilmesi,2. Kaynağın o andaki kapasitesi ve uzun zamanda bu kaynaktan alınacak suyun ihtiyaca

yetip yetmeyeceği,3. Arzu edilen içme suyu kalitesi ya da arıtılacak suyun kullanım amacı,4. Suyun kaynaktan alınış şekli,5. Kaynağın arıtma tesisine ve yerleşim merkezine uzaklığı.

Su kaynağı seçimi varsa, faklı seçenekler arasında yukarıda sözü edilen unsurların

bütünsel bir çerçeve içerisinde ele alınarak incelenmesi sonrasında yapılmalıdır. Kaynaktan

alınacak suyun kalitesi yanında, kaynak kapasitesinin gelecekteki nüfusun ihtiyacına yetecek

miktarda olması istenir.

İçme ve kullanma suyu kaynakları oluşum ve sağlanış biçimlerine göre 3 gruba

ayrılabilir: Yağış suları, yeraltı suları ve yüzeysel sular.

Yağış Suları

Yağış suları, yağmur ve kar sularının sarnıçlarda toplanmasıyla elde edilmektedir.

Genelde temiz sulardır. Saf suya en yakın özelliği yağmur ve kar suları gösterir. Ancak

günümüzde doğal kirlenmelere ek olarak, hava kirlenmesi sonucu yağmur ve kar sularının

özelliği atmosferdeki geçtiği yerlere göre çözmüş olduğu maddelerin etkisiyle saf sudan

uzaklaşır. Ayrıca havada bulunan mikroorganizmaları da bünyelerine alırlar. Bu sebeplerden

dolayı yağmur sularının içilmesi uygun değildir. Yağmur sularında alışılmış tadı veren mineral

tuzlar bulunmadığından tatsızdır. Bu suların yeryüzünde toplanmasında ve depo edilmesinde,

kirlenme olasılığı daha yüksektir. Çizelge 2. 1.'de tipik yağmur ve kar suyu kimyasal bileşimleri

görülmektedir.

Burada sodyum ve klorür iyonları denizden, nitrat iyonları genellikle şimşek çakması

sonucu oluşan azot oksitlerden kaynaklanmaktadır. Meteorolojik suların bir diğer dezavantajı da

bünyesinde fazlaca karbondioksit bulundurmasıdır. Bu nedenle agresif (kemirici) etkiye

sahiptirler (9).

4

Page 5: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Yeraltı Suları

Yeraltı suları kendiliğinden yeryüzüne çıkan sular şeklinde (kaynak suları) ya da kuyu ve

artezyen suları olarak bulunur. Yeraltı sularının kendiliğinden yerüstüne çıkmaları şekline

kaynak suları denir. Bunlar temiz sular olup doğrudan içilebilme özelliğine sahiptirler. Fakat

çeşitli nedenlerle kirlenmeleri muhtemeldir. Bu sebepten düzenli bir şekilde kimyasal ve

bakteriyolojik kontrollere tabi tutulmalıdır. Teknik yöntemlerle yerüstüne çıkarılan sular ise kuyu

ya da artezyen sularıdır. Herhangi bir kirlenmeye uğramamış yer altı sularının kalitesi genellikle

bulanıklık, bakteriyolojik içerik ve toplam organik madde içeriği bazında yüzey sularına göre

daha yüksektir ve basit bir arıtma işlemi sonucu su dağıtım şebekesine verilebilir. Ancak yeraltı

sularındaki mineral (Ca, Mg, Fe ve Mn ) oranı yüzey sularına oranla kat kat daha fazladır. Yeraltı

su kaynaklarında su kalitesinde ciddi oranda mevsimsel ya da yıllık değişimler görülmez (10).

Yeraltı sularının kalite analizlerinin yapılması, yüzeysel su kaynaklarına oranla çok daha

pahalıdır. Yer altı su kalitesinin incelenmesi için genelde açılacak birden fazla ölçüm kuyusu

analiz maliyetini ciddi ölçüde arttırır. Yeraltı sularının arıtma tesislerine pompalanması veya su

galerileri ile getirilmesi gerekir. Bu işlem de maliyeti arttırıcı diğer bir etkendir. Yer altı su

kaynaklarında görülen belli başlı sorunlar, sertlik ve yüksek konsantrasyonda demir ve

mangandır. Kireçle yumuşatma kalsiyum ve magnezyum sertliğinin giderilmesinde yaygın

olarak kullanılan bir işlemdir. Karbonat olmayan sertliğin yüksek olduğu koşullarda kireçle

yumuşatma işlemi sırasında soda (Na2CO3) eklenebilir.

5

Page 6: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Genel olarak yer altı sularının yüzeysel sulara göre aşağıdaki avantajları vardır:

1. Bütün yer altı suları berrak ve renksizdir.2. Yeraltı sularının organik madde ve mikroorganizma içeriği daha azdır.3. Yeraltı sularının kimyasal bileşimi ve sıcaklığı zamanla değişmez.

Yer altı sularının dezavantajları ise:

1. Çok miktarda yer altı suyu bulmak zordur.2. Yeraltı sularında toplam çözünmüş tuzlar, özellikle klorür ve sülfat tuzları daha

yüksektir.3. Yeraltı sularında demir, mangan ve sertlik yapıcı bileşenler daha fazla bulunur.4. Yeraltı sularını depolara pompalamak için gerekli enerji daha fazladır.

Yüzeysel Sular

Yüzey sularında genelde bulanıklık, koku, tat, renk ve bakteriyolojik içerikten

kaynaklanan sorunlara rastlanılır. Yüzey su kaynakları dereler, nehirler, baraj ve göllerden

oluşur. Genelde dere ve nehirler su kalitesi açısından ciddi mevsimsel değişim gösterirler.

Yağmurlu mevsimler ya da bahar aylarında eriyen karlar, bu tür kaynaklardan alınacak suda,

bulanıklık ve benzeri su kalitesi parametrelerini önemli ölçüde etkiler. Ayrıca bu kaynakların

kapasiteleri de mevsimsel ve yıllık olarak önemli ölçüde değişir. Bu nedenle, yüzey su

kaynaklarından alınan suların arıtılmasında bu tür değişiklikler hesaba alınmalıdır. Göl ve baraj

sularında görülen mevsimsel ve yıllık kalite ve kapasite salınımı nehir ve dere sularına göre daha

yavaş ortaya çıkar ve daha azdır. Özellikle yaz aylarında göl ve baraj suları tabakalaşır ve ılık su

tabakası yüzeye çıkarken soğuk tabakalar altta kalır ve böylesi bir tabakalaşma alt tabakalarda

oksijen yetersizliğine yol açar. Oksijen yetersizliği nedeniyle oluşan indirgeme ortamında demir

ve mangan çözünürken anaerobik veya anoksik ortamda oluşan hidrojen sülfit gibi bileşikler tat

ve koku sorunu yaratabilirler. Üst tabakalarda ise sıcaklık ve besi maddelerinin (azot ve fosfor)

uygun olduğu dönemlerde alg büyümesi olabilir. Bu ise suda bulanıklık, alkalinite, pH, tat ve

koku gibi sorunlara yol açabilir (7,11).

Yüzey su kaynaklarının seçiminde göz önünde tutulması gerekli bir diğer önemli unsur

da kaynağın yeri, kaynak etrafındaki alanların kullanım şekli, bu alanlar üzerindeki bitki türleri

ve toprak yapısıdır (12).

6

Page 7: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Çözünmüş madde konsantrasyonunun, renk, koku, kötü tat sorunlarının ciddi oranda

olduğu ve genel anlamda sertliğin sorun olmadığı bir yüzeysel su kaynağından alınacak suya

uygulanabilecek tipik bir arıtma işlemi Şekil 2. 1.'de görülmektedir.

Şekil 2.1. Bir Yüzeysel Su Kaynağından Alınacak Suya Uygulanabilecek Tipik Bir Arıtma İşlemi (12)

Şekil 2.1.'de verilen arıtma işlemi, fıltrasyon öncesi koagülasyon, flokülasyon ve

çöktürme ünitelerinden oluşmaktadır. Bazı koşullarda değişen su kalitesi karşısında arıtma

işleminde belirli bir esneklik sağlamak amacıyla iki kademeli koagülasyon-flokülasyon-

çöktürme uygulanabilir. Prosesin hemen girişinde yer alan ızgaranın amacı, yüzey su

kaynaklarında karşılaşılabilecek iri parçacıkların ortamdan uzaklaştırılmasıdır. İşlem

başlangıcında, patojen bakterilerin yok edilmesi, alg büyümesinin önlenmesi, koku ve tat

giderimi amacıyla dezenfektan veya oksidantlar eklenir. Hızlı karıştırma ünitelerine eklenen

koagülantlardan en bilinenleri demir ve alüminyum tuzlarıdır. Bu metallerin tuzları ortamın

pH'ını düşüreceği için korozyonu önlemek maksadıyla bu tuzlarla birlikte suya kireç veya soda

eklenerek pH yükseltilir. Flokülasyon ünitesinde oluşan katı parçacık flokları (yumakları)

çöktürme ünitelerinde ortamdan uzaklaştırılır. Bir sonraki ünite olan filtrasyon öncesinde suya,

filtrasyon verimini arttırmak amacıyla çeşitli polimer veya metal tuzları eklenebilir. Filtrasyon

sonrasında su, içme suyu depolarına ve oradan da şebekelere gönderilmeden önce dezenfekte

edilir. Filtrelerde kullanılan geri yıkama suyu geri kazanım amacıyla arıtma tesisi girişine

yollanabilir (42).

7

Page 8: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Bu noktada, bazı yüzey su kaynaklarında bölgenin özelliklerinden kaynaklanan değişik

sorunlara rastlamak olasıdır. Bu koşullarda, temel işlemlerde bazı değişiklikler olabilir. Örneğin,

koku ve tat sorununun ciddi boyutlarda olduğu koşullarda su kaynağına toz aktif karbon (powder

activated karbon-PAC) veya potasyum permanganat ve ozon gibi oksidantlar eklenebilir. Benzer

durumlarda filtrasyon sonrasında granül aktif karbon (granulated activated karbon –GAC)

kolonları eklenebilir veya filtrelerde filtre malzemesi olarak GAC kullanılabilir.

Çözünmüş katı madde konsantrasyonunun ve sertliğin düşük olduğu, koku ve tat

sorununun aşırı olmadığı yüzey sularında çöktürme ünitesi iptal edilebilir ve flokülasyon sonrası

su doğrudan filtre edilebilir. Genelde yüzey su kaynaklarında yüksek oranda sertliğe rastlanmaz.

Ancak sertlik giderimi gerektiren yüzey suları kireçle yumuşatma işlemi ile arıtılabilir.

8

Page 9: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

2. İÇME SULARININ ÖZELLİKLERİ

İçme sularının kalitesi en genel şekli ile bulanıklık, renk, sıcaklık gibi fiziksel

özellikler; sertlik, alkalinite, pH, nitrat, metaller gibi kimyasal özellikler ve bakteri, virüs gibi

mikrobiyolojik özellikler ile ifade edilebilir (Aydın, 1999). Bu kapsamda içme sularının

özellikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Eroğlu, 1995).

Su kokusuz, renksiz, berrak ve içimi lezzetli olmalıdır,

Sular hastalık yapan mikroorganizma ihtiva etmemelidir,

Su kullanım amaçlarına uygun olmalıdır,

Sular agresif olmamalıdır

Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır.

2.1. Su Kokusuz, Renksiz ve İçimi Lezzetli Olmalıdır

Sularda fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler olmamalıdır. Sular;

renksiz, berrak ve içilebilecek sıcaklıkta olmalıdır. İçme suyu için en uygun sıcaklık 8-12 °C

arasında ve sulardaki çözünmüş oksijen konsantrasyonu 5 mg/L’ den daha büyük olması

istenir.

2.2. Su Hastalık Yapan Mikroorganizmaları İçermemelidir

Suda bulunabilen bazı mikroorganizmalar çeşitli hastalıklara sebep olurlar. Sudaki

hastalık yapıcı patojenik mikroorganizmaları uzaklaştırmak için uygulanan en etkili yöntem

dezenfeksiyon işlemidir. Suyun içerisindeki bakiye klor miktarı 0,1-0,2 mg/L olacak şekilde

temin edilirse, bu klor konsantrasyonu ve uygun temas süresi patojenik bakterilerin yok

edilmesi için yeterli olmaktadır. Öte yandan, virüslerin etkili bir biçimde uzaklaştırılmasında

yüksek klor dozajı ve uygun filtrasyon işlemi etkin olmaktadır.

Hastalık etkenleri olan mikroorganizmaların bakteriyolojik analizleri zordur. Bu

yüzden gösterge “indikatör” organizmalar kullanılır. Bu organizmaları:

9

Page 10: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

1. Koliform bakterisi, bilhassa E. koli olarak bilinen Escherichia koli

2. Streptococcus feacalis

3. Clostridium Perfringens Sporları

E. kolinin, sularda bulunması, patojenik mikroorganizmaların varlığının bir işaretidir.

İnsan dışkısının 1 gramında l08-109 adet E. koli bulunur. Bu sebeple bir içme suyu kaynağı

analiz edildiğinde E. Koli bulunmuşsa, bu su kaynağının evsel atıksu ile kirletildiğine işaret

eder (Eroğlu, 1995).

2.3. Sular Kullanım Amaçlarına Uygun Olmalıdır

Sular; içme suyu, sanayide ve kullanma suyu olarak kullanılabilir. İçme suyu olarak

kullanılması halinde sudaki demir ve mangan konsantrasyonunun düşük olması istenir. Demir

iyonu, özellikle yer altı sularında (+2) değerlikli Fe+2 olarak ve genellikle demir bikarbonat

Fe(HCO3)2 şeklinde bulunur. Fe+2, oksijenle reaksiyona sokularak Fe+3’e yükseltgenir ve suda

yeterince alkalinite varsa bu bileşik Fe(OH)3 şeklinde çöktürülebilir. Bu bileşik sarı-kırmız

renktedir. Sudaki demir bileşikleri etkin bir şekilde uzaklaştırılmazsa, suda renk ve tad

problemi oluşur (Eroğlu, 1995).

4 Fe+2 + O2 + 10 H2O 4 Fe (OH)3 + 8 H+

Suda bulunan demir, borularda demir bakterilerinin çoğalmasına ve boruların

tıkanmasına sebep olur. İki değerlikli mangan da demire benzer özellikler gösterir.

6 Mn+2 + 3O2 + 6H2O 6 MnO2 + 12 H+

Mangandioksit su ortamında siyah bir çökelek halinde çökelir.

10

Page 11: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Suyun sertliğinin de kullanma amacına uygun olması gerekir.

2.4. İçme Suları Agresif Olmamalıdır

Suların agresifliği, serbest karbondioksit (CO2) ile bikarbonat (HCO3)- iyonunun

dengede olmamasından ileri gelir. Suların agresifliği, boruların korozyonuna (aşınmasına)

sebep olur, onların kısa zamanda harap olmalarına, dolayısıyla ilave masraflara yol açar.

Ayrıca boruların aşınması halinde borudan ayrılan elementler suyun kalitesinin bozulmasına

sebep olur (Eroğlu, 1995).

2.5. Suda Sağlığa Zararlı Kimyasal Maddeler Bulunmamalıdır

Bazı kimyasal maddeler zehirli etki gösterir. Arsenik, kadmiyum, krom, kurşun, civa,

selenyum gibi ağır metaller insan vücudunda toksik etki yapar.

Arsenik metalik olarak (özellikle toz halinde) zehirsizdir. Ancak su, hatta havadaki

nem ile birleştiği zaman Arsenik trioksite (As2O3) dönüşür. Bu da çok zehirli bir maddedir.

Arsenik zehirlenmelerinde; felç, sinir sistemi bozuklukları görülmektedir. İnorganik arsenik

bileşiklerinin kanser yapıcı etkisinin olduğu ileri sürülmektedir (Eroğlu, 1995).

ABD’de içme suyu içindeki arsenik konsantrasyonu oldukça düşüktür. Su iletim

sistemlerinden alınan numunelerin sadece % 4’ünde arsenik miktarı 10 µg/L’den fazla

çıkmıştır (Akar, 2000).

Civa’nın vücutta birikmesi neticesinde, başlangıç olarak baş ağrısı, yorgunluk, kol ve

bacaklarda ağrılar görülür. Diş etleri iltihaplanmaları, diş etlerinde mavi-mor “ civa çizgisi ”

meydana gelir. Kişide ruhsal bozukluklar, hafıza zayıflıkları ve gövde, kol ve ayaklarda duyu

bozuklukları ortaya çıkar.

Kadmiyum ve bileşikleri, insanlarda; baş ağrısı, susuzluk hissi, boğazda kuruluk,

sinirlilik ve kuvvetli tahrişli öksürük gibi rahatsızlıklara sebep olur.

Krom’un ülser, bronşit, akciğer ve böbrek hastalıklarına sebep olduğu bilinmektedir.

Kurşun ve bileşikleri; iştahsızlık, karın ağrıları, yorgunluk, vücutta umumi zafiyet hali,

kurşun felçleri ve duyu organları bozukluklarına sebep olur.

Baryum, baryum içeren kayalardan yer altı sularına ve yüzeysel sulara geçmektedir.

Endüstriyel olarak ta çeşitli faaliyetler sonucunda su ortamına verilmektedir (Akar, 2000).

11

Page 12: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Baryum, kaslara ve kalp adelelerine, damarlar ve sinir sistemine zararlı tesirler yapmaktadır

(Eroğlu, 1995).

Nitrat, doğal sulardaki iyonların büyük kısmını oluşturmaktadır. Bir araştırmaya göre,

yüzeysel sularda nitrat azotu 1-2 mg/L arasında bulunmuştur (Akar, 2000). Yüksek nitrat

konsantrasyonu su kütlelerinde ötrofikasyonu artıran en önemli parametrelerden birisidir.

İçme sularında ise canlı sağlığı üzerinde on beş farklı kanser türüne, kalıtsal bozukluğa,

yetişkinlerde yüksek tansiyona ve özellikle altı aydan küçük bebeklerde mavi bebek

hastalığına neden olmaktadır (Aslan ve Türkman., 2004).

Mavi bebek hastalığının sebebi bazı bakterilerin nitratları indirgeyerek nitritlere

dönüştürmesi ve meydana gelen fazla miktardaki nitritin emilerek kandaki hemoglobini

methemoglobine çevirmesidir. Bunun neticesinde oksijen dokulara taşınamadığından bebek

ölümleri ortaya çıkar (Eroğlu, 1995).

Florür doğal olarak topraktan gelmektedir. Diş sağlığı bakımından gerekli seviyede

florür konsantrasyonuna sahip olmayan içme suyu dağıtım sistemlerine florür eklenmektedir.

Genelde olması istenen miktar 0,5-1,5 mg/L’dir (Akar, 2000).

Radyoaktif maddeler, bilhassa nükleer silah denemeleri ve nükleer santrallerin atıkları

sebebiyle içme sularını kirletmektedir.

Suda Amonyum (NH4)’ün bulunması, suyun kullanılmış sularla kirlendiğini ve

kirlenmenin süre bakımından uzak olmadığını gösterir.

Klorür (C1-), suda genellikle sodyum klorür (NaCl) şeklinde bulunur. Suda fazla

miktarda NaC1 bulunması halinde suya insan veya hayvan idrarının karışmış olduğu

düşünülebilir. Ancak deniz kenarındaki su kaynaklarında tatlı suya, denizden tuzlu su

karışabileceği ihtimalide göz önünde bulundurulmalıdır (Eroğlu, 1995).

12

Page 13: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

3. İÇME SUYU KALİTE PARAMETRELERİ

Tüketime sunulan suyun kalitesi; ham suyun özelliklerine ve arıtım derecesine bağlı

olmakla beraber, arıtım esnasında, arıtımdan sonra, depolanmasında, dağıtım aşamasında

çeşitli faktörlerin etkisiyle değişikliğe uğrayabilmekte hatta ham suda mevcut olmayan

birtakım bileşiklere arıtma tesisi çıkış suyunda ya da şebeke suyunda rastlanabilmektedir. Bu

nedenle kaliteli bir içme suyunun temin edilerek kullanıma sunulmasında çok sayıda

parametrenin göz önünde tutulması gerekmektedir (Balkaya, 2004).

Fiziksel Kalite Parametreleri

3.1. Tat ve Koku

Tat ve koku problemi hem yeraltı suları hem de yüzey sularından su temininde

karşımıza çıkmaktadır. Ancak yüzey sularının su kaynağı olarak kullanılması halinde koku ve

tat problemi, yeraltı sularına göre daha sık ve daha büyük bir problem olarak ortaya

çıkmaktadır. Çünkü yüzey suları gerek tabii olarak ve gerekse insanlar tarafından verilen

organik atıklarla daha fazla kirlenmeye maruzdur.

Koku, bazı alg cinslerinin normal metabolik faaliyetleri sonucu meydana gelmektedir.

Yeşil alglerin büyük çoğunluğu canlı kaldıkları müddetçe suya fark edilir bir koku ve tat

vermemektedir. Hâlbuki mavi-yeşil algler çok daha fazla tat ve kokuya sebep olmaktadırlar.

Ayrıca su hazneleri, baraj veya göllerin tabanındaki bitkiler çürüyerek istenmeyen koku ve tat

meydana getirmektedir. Bu bakımdan doldurmaya başlamadan önce biriktirme hazneleri ve

baraj göllerinin su altında kalacak olan sahalarındaki bütün bitki ve ağaçların temizlenmesi

gerekmektedir (Eroğlu, 1995).

Sularda istenmeyen koku ve tat aşağıdaki sebeplerden ileri gelmektedir;

Evsel atık suların su kaynaklarına karışması,

Endüstriyel atık sular, özellikle fenoller, yağ ve benzerleri kimyevi maddeler,

Su kaynağında yaşayan algler, diğer organizmalar ve bunların ölmesinden ileri

gelen organik maddelerin çürümesi,

Klor ve suda fenolle birleşen mono ve diklorofenoller,

Hidrojen sülfür ve metan gibi suda çözünmüş gazlar,

Yabani ot ve böcek mücadelesinde kullanılan zirai mücadele ilaçları

13

Page 14: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Yukarıda belirtilen unsurların hepsi suya değişik şekillerde koku ve tat verirler.

Yapılan araştırmalar, içme suyunda koku ve tat oluşturan belli başlı sebeplerden birincisinin

algler, ikincisinin ise bitki örtüsünün çürüyüp ayrışması olduğunu göstermiştir.

3.2. Renk

Tüketicilerin memnuniyeti açısından suyun görünüşü çok önemlidir. Düşük renk

kullanma suyu bakımından çok önemlidir (Akar, 2000). Saf su renksizdir. Göl, deniz ve

okyanus suları mavimtrak bir görünümde ise de bu, ozon tabakasının atmosfere verdiği mavi

rengin suya yansıması ile oluşan bir renktir (Akar, 2000).

Su içindeki metalik iyonlar (demir, mangan, v.b.), humik ve fulvik asitler, planktonlar,

çürümüş bitkiler ve endüstriyel atıklar renk kaynaklarıdır. Suyun rengi genellikle suda

kollaidal halde bulunan organik ve inorganik maddelerden veya endüstri alanlarındaki erimiş

kimyasal maddelerden ve boyalardan ileri gelir. Renk giderimi ozonlama, koagülasyon,

sedimantasyon ve fıltrasyon işlemleriyle gerçekleştirilebilir. İçme ve kullanma sularında

platin-kobalt skalasına göre 15 üniteden fazla renk bulunması istenmez. İçilebilir suların renk

ölçüsü TS 266'ya göre 5 birimdir. Dünya Sağlık Örgütü içme suyu standardında renk için 50

Co birimi verilmektedir. Hedef olarak 5 Co birimi amaçlanmıştır (9).

3.3. Bulanıklık

Tüketicinin memnuniyeti için suyun görünüşü çok önemli bir faktördür. Düşük

bulanıklık ve renk, kullanma suyu açısından çok önemlidir. Arıtılmış sularda bulanıklık 0-1

NTU arasındaki değerleri almalıdır. Bulanıklık; askıda katı maddelerden yani kil, silt ve çok

küçük organik ve inorganik maddelerden kaynaklanmaktadır (Akar, 2000).

İçme ve kullanma sularının bulanık olmaması ilk sağlığa uygunluk şartıdır. Bulanık

sular daima şüpheli sular olarak dikkate alınmalıdır. Çünkü sudaki bulanıklık, atıklarla

bulaşma ihtimalinin ve sağlık tehlikesinin olabileceğini gösterir. Bulanık sular estetik açıdan

hoş görülmedikleri gibi sağlık açısından da sakıncalıdır. Ayrıca dezenfeksiyon işleminin

başarılı bir şekilde yapılabilmesi için çökeltme, yumaklaştırma ve filtrasyon gibi yöntemlerle

bulanıklığa neden olan unsurların giderilmesi gerekmektedir. Bulanıklık tayini Nepholometric

ve Turbidimetrik metotla yapılır (9, 10).

14

Page 15: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

3.4. Sıcaklık

Yüzeysel suların sıcaklıkları doğal olarak iklime göre belirlenir. Genel olarak

ekvatordan uzaklaştıkça ve deniz seviyesinden yükseldikçe suların sıcaklığı düşer. Yeraltı

sularının sıcaklığı ise, daha çok derinliğe bağlı olup 20-40 metre derinlikte 1 °C yükselir.

İçilmeye elverişli suyun sıcaklığı 7-12 °C arasında olmalıdır (9).

3.5. İletkenlik

İletkenlik sulu çözeltilerin elektrik akımını iletme yeteneğidir. Bu özellik iyonların

mevcut olmasına, toplam konsantrasyonuna, hareketliliğe, valans ve sıcaklığa bağlıdır. Birçok

organik bileşikler iyi iletkendir. Sulu çözeltileri ayrışmayan organik bileşik molekülleri

elektriği çok az iletirler. Saf suyun iletkenliği 0.5-3 µmhos/cm’ dır. Bu değer hava veya su

temasında biraz artar. Amerika Birleşik Devletler’ inde içilebilir suyun iletkenliği genel

olarak 50-1500 µmhos/cm’ dir. İletkenlik yardımıyla saf suyun saflık derecesinin kontrolü,

doğal ve atık sulardaki çözünmüş madde miktarlarının değişimi, suyun kimyasal analizinin

kontrolü, 0.55-0.9 ampirik formülü kullanılarak sudaki çözünmüş madde miktarı bulunur.

Su analiz raporunun kontrolünde iletkenliğin 1/100'ü meq/l olarak toplam katyon veya

toplam anyon değerlerine yakın olmalıdır.

3.6. Lezzet

Suyun lezzeti daima doğal ve içimi hoş olmalıdır. Suyun lezzeti, içerisinde erimiş

oksijen ve karbondioksit gazları ile diğer mineral tuzları, sıcaklık ve soğukluğuna bağlıdır.

Özellikle arzu edilen taze su lezzetini, içinde erimiş halde bulunan oksijen ve karbondioksit

gazları sağlar. Suda sodyum klorür varsa tuzlu lezzet hissedilir. Magnezyum klorür ve

potasyum sülfat sulara acı bir lezzet verir. Demir tuzları ise buruk bir lezzet verir. Böyle sular

havalandırılırsa demir tuzları oksitlenerek demir hidroksit halinde çökerler ve tuzlardan

arınırlar (Eroğlu, 1995).

15

Page 16: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Kimyasal Kalite Parametreleri

3.7. Sertlik

Sertlik, suyun sabunu köpürtmesinin bir ölçüsüdür. İlk bileşenler sertliği oluşturan

kalsiyum ve magnezyumdur. Ayrıca alüminyum, demir, mangan ve çinko da sertliğe sebep

olmaktadır (Samsunlu, 1999).

Sular sertlik derecelerine göre ise şu şekilde sınıflandırılabilir;

0-75 mg/L CaCO3 yumuşak

75-150 mg/L CaCO3 orta sertlikte

150-300 mg/L CaCO3 sert

300 mg/L CaCO3 ve üzeri çok sert

Suyun sertliğinin çok düşük olması da arzu edilmez. Çok yumuşak sular agresif

(aşındırıcı) bir etki yapar. Ayrıca sert suları içen bölgelerde kalp-damar hastalıkları

ölümlerinin yumuşak suları içen bölgelere kıyasla düşük bulunduğunu gösteren istatistikler

vardır. İçme suyu için uygun sertlik 75-100 mg/L CaCO3 olarak ifade edilmektedir (Eroğlu,

1995).

3.8. Asitlik

Suyun asitliği esas olarak su içinde bulunan mineral asitlerden ve karbonik asit, silisik

asit, borik asit vb. gibi zayıf asitlerden ileri gelir. Bir suyun asitliği, suyun pH derecesinin

belli bir değere çıkarıncaya kadar kuvvetli bazlar ile nötralize edilmesi sırasında harcanan baz

miktarı olarak tanımlanır. Mineral asitler bulunduğu zaman pH < 4 dür. Doğal sularda en

önemli asitlik, su içinde çözünmüş karbondioksitten ileri gelir. Birçok halde su içinde bulunan

bazı metal tuzları da hidroliz olarak asitliğe neden olur (10).

3.9. Alkalinite

Alkalinite su içinde bulunan başta karbonat ve bikarbonat iyonları olmak üzere pH

değerinin 4,3'den daha yukarıda olmasına neden olan bileşenlerin toplamı olarak tanımlanır.

16

Page 17: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Suyun alkalinitesi esas olarak bikarbonat, karbonat ve hidroksit konsantrasyonlarının

toplamından oluşur. Alkaliniteye etki yapan amonyak, borat, fosfat, silikat ve organik

anyonlar gibi diğer tamponlayıcı maddeler doğal sularda çok az bulunduklarından genellikle

ihmal edilir. Esasen içme sularında alkalinite için bir sınır değer verilmemiştir. Bu sınır pH

tarafından karşılanır (10).

3.10. pH Değeri

Suların pH değeri asitlik ve alkalilik derecesinin bir ölçüsüdür. Aynı zamanda suyun

temas halinde bulunduğu malzemelere olan etkisi hakkında bir fikir verir. 22 oC'de suyun H+

(hidrojen iyonu) OH- ile (hidroksil iyonu) konsantrasyonları birbirine eşittir.

Suyun pH değeri, H+ konsantrasyonunun (-) logaritması olarak tarif edilir. pH=-log

[H+ ]

Buna göre saf suyun pH değeri 7'den az ise su asit, 7'den yüksekse bazik özellik

gösterecektir. Yani saf su için pH=7, nötr duruma tekabül eder. Özellikle sertlik, suların pH

derecesinin değişmesine neden olur. Eğer pH, bu değerlerden daha düşük ise bu su agresif

özellik gösterir ve çeşitli usullerle asitlik derecesinin giderilmesi gerekir.

3.11. Demir ve Mangan

Demir ve mangan(manganez) tabiatta çözünmeyen (Fe+3 ve Mn+4 ) ve çözünen (Fe++ ve

Mn++) hallerinin her iki şeklinde de bulunmaktadır. İki değerlikli demir ve mangan,

çoğunlukla yer altı sularında bulunur. Bunlar oksijene maruz bırakıldıklarında okside olarak

iki değerlikli demir, üç değerlikli demire, iki değerlikli mangan ise dört değerlikli mangana

dönüşür.

Demir ve manganın içme sularında yüksek konsantrasyonlarda olmasının bazı

sakıncaları vardır;

İçme suyunda istenmeyen renk ve bulanıklığa sebep olurlar

Demir ve mangan çamaşır, kumaş ve porselen eşya üzerinde leke bırakır. Demir,

kahverengimsi, mangan ise gri-siyah leke yapmaktadır

Su borularının iç cidarlarında biriken demir ve mangan, kesit daralmasına ve yük

kayıplarının artmasına sebep olmaktadır

17

Page 18: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Suyun iletildiği borularda demir bakterilerinin çoğalmasına sebep olur. Bu bakteri

kütleleri, borularda kesit daralmasına, ayrıca zaman zaman koparak içme suyunun

kirlenmesine ve boru, vana, su saati gibi aksamın tıkanmasına sebep olmaktadır.

Bundan başka zamanla çürüyen bu bakteri kütleleri suya kötü bir tat ve koku

vermektedir.

3.12. Çözünmüş Oksijen

Suda çözünen oksijen su içindeki yaşamın temelini oluşturur. Bu oksijen

konsantrasyonu, su ile temas halinde olan havadaki oksijenin kısmi basıncı, su içinde

çözünmüş olarak bulunan tuzların konsantrasyonu ve suyun sıcaklığına bağlıdır. Sularda

minumum bir çözünmüş oksijen konsantrasyonunun muhafaza edilmesinden amaç, balık ve

vahşi hayatın korunması, suyun dinlendirici tesirinin devamı ve atık maddelerin

ayrışmasından doğan kokuların önlenmesidir. 4 ila 5 mg/l' lik bir sınır değer çözünmüş

oksijen için kabul edilmiştir (10).

3.13. Suların Agresiflik Özellikleri ve Stabilizasyonu

Suyun agresif olması, sudaki karbon dioksit (CO2) ve bikarbonat (HCO3-) dengesinin

bulunmamasından ileri gelmektedir (Eroğlu, 1995). İçme suyunun agresif nitelikte olması

durumunda suya, kullanılan boru malzemesine bağlı olarak çeşitli metaller geçebilmektedir.

3.14. Azot Bileşikleri (Nitrit, Nitrat ve Amonyak)

Azotun bu üç şekli, su içerisindeki organik madde miktarının dolaylı ölçümleridir.

Kirlenmenin bir ölçüsü olarak değerlendirmek amacı ile tayin edilirler. Yüzey ve yer altı

sularına karışan azot bileşikleri doğal veya insan kökenli olabilir. Doğal azot yükleri bu su

ortamlarında bulunan mikroorganizmaların bağladığı, yağışların getirdiği, yüzey ve yeraltı

akışı sırasında sulara karışan azot bileşiklerinden oluşur.

Sularda bulunan en önemli azot bileşikleri organik azot, amonyak (NH3), nitrit (NO2)

ve nitrattır (NO3). Bunlar içerisinde en fazla bulunanı nitrattır. Organik azot, proteinler,

peptidler, nükleik asit ve üre gibi doğal maddeleri ve sayısız sentetik organik azot bileşiklerini

içerir. Tipik organik azot derişimi göllerde birkaç yüz mg/L düzeyindedir (Kaçaroğlu, 1991).

18

Page 19: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

3.15.Trihalometanlar

Birçok klorlu organik bileşik çeşitli endüstrilerden atık olarak kaynaklanmaktadır. Bu

bileşiklerin içinde trihalometanlar önemli yer tutar ve bu bileşikler içme sularının klorla

dezenfeksiyonu sırasında doğal organik maddelerin klor ile reaksiyona girmesi sonucunda

oluşurlar. Trihalometanların içme suları analizlerinde varlığı tespit edildikten sonra sağlık

üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Birçok araştırmada, trihalometanların kanserojen ve

mutajenik etkiye sahip oldukları belirlenmiştir. Son zamanlarda çevresel etkileri nedeniyle

klorlu organiklerin arıtımı üzerinde önemle durulmaktadır. Kanserojen ve mutajenik olan bu

bileşikler, alıcı ortamlardaki organizmaların yapısında birikerek besin zincirine geçmekte ve

biyolojik parçalanmaya direnç göstermektedirler (Uyak, 2006).

19

Page 20: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

4. İÇME SUYUNDAKİ KİRLETİCİLERİN SAĞLIK ETKİLERİ

4.1. Su Arıtımındaki Gelişmeler

Su arıtılmasının en önemli amacı, sağlık ve estetik açıdan rahatsız edici olmayan

kaliteye ulaşmaktır.1800’lü yıllardaki sanayileşme ile birlikte büyük kentlerin ortaya çıkması

kentsel su ihtiyacını önemli ölçüde arttırmış, bunun sonucunda su kıtlığı çekilmesinin yanında

sağlık açısından güvenilir olmayan su kullanımı artmıştır. Bu sebeple 1800’lü yılların sonu ile

1900’lü yılların başlarında su yolu ile taşınan hastalıklarda anormal artış görülmüştür. Salgın

hastalık tehlikesi sonucu sular kum filtresinden geçirilmeye ve klorlanmaya başlamış, klorla

dezenfeksiyon ve filtrasyon ünitelerinde önemli teknik gelişmeler meydana gelmiştir.

Zamanla kullanılan sularla ilişkili hastalık yapıcı etmenlerin ortaya çıkmasıyla (boru, vana,

vb. iletim sistemlerinden kaynaklanan kadmiyum, kurşun, v.b. kimyasallar) klorlama ve

filtrasyonun verimini arttırmak için daha ileri ön arıtma teknikleri geliştirilmiştir. Buna ek

olarak sudaki tat, koku ve nitrat gibi kirleticileri gidermek için bazı durumlarda aktif karbon

veya iyon değiştirme metotları kullanılmıştır. Su kalitesinin insan sağlığı üzerindeki

etkilerinin anlaşılmasına paralel olarak su arıtımı alanında da çok önemli denilebilecek

ilerlemeler olmuştur.

4.2. Su Yolu İle Taşınan Hastalıkların Artması

Eski zamanlarda da bulaşıcı hastalıkların çoğu kalitesi bozulmuş suyun bir şekilde

kullanılması sonucunda ortaya çıkmıştır. Zamanla atık suyun kontrol altında tutma

yöntemlerindeki gelişmeler, su kaynaklarının korunması ve su iletim sistemlerinin revize

edilmesi ile birçok yerleşim birimindeki suyun sebep olduğu hastalıklarda bir azalma

gözlenmiştir. Suyun sebep olduğu hastalıkları daha iyi anlayabilmek için bu tür problemler

dört ayrı grup altında toplanmaktadır.

1-Su yolu ile taşınan hastalıklar

2-Temizlik amacıyla kullanılan suyun sebep olduğu hastalıklar

3-Su bazlı hastalıklar

4-Suda çoğalan vektörlerin ortaya çıkardığı hastalıklar

20

Page 21: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Su yolu ile bulaşan hastalıklar, kirlenmiş suyun doğrudan içilmesi ile bulaşmaktadır.

Su yolu ile bulaşan hastalıkların en bilineni kolera ve tifo dur. Kirlenmiş suyun dağıtım

sistemleri ile tüketiciye ulaştırılması sonucu kimyasal zehirlenme ve methemoglobinemia da

meydana gelebilmektedir. Buna ek olarak maruz kalınma söz konusu olduğu su içindeki

kimyasal kirleticiler olumsuz sağlık etkilerine sebebiyet vermektedir. Şunu da göz önünde

bulundurmak gerekir ki; patojenik bakterilerin sebep olduğu bu hastalıklar, insandan insana

veya hayvandan insana, fekal-oral yolla bulaşmaktadır. İçme suyu bu bulaşmanın olası

kaynaklardan sadece birisidir. Henüz gelişme aşamasında olan ülkelerdeki bebek ölüm

oranlarındaki artışın en önemli nedeni su yolu ile bulaşan hastalık sınıfına giren ishaldir.

Suyun temizlik amacı ile kullanılması sonucu ortaya çıkan hastalıkların büyük

çoğunluğu yetersiz hijyenden kaynaklanmaktadır. Suda çoğalan vektörlerin ortaya çıkardığı

hastalıklar, su ile doğrudan ilişkisi olmayıp su içinde yaşayan bir takım canlıların insanlar ile

temasından ortaya çıkan hastalıklardır. Bunlara örnek olarak sıtma ve sarıhumma hastalıkları

gösterilebilir.

Su yolu ile taşınan hastalıklara sebep olan mikroorganizmaların, kolayca giderilmesi

için ABD’nde 1914 standartları ile kaynakta kontrol, filtrasyon ve klorlama aşamaları ile

suların arıtılması zorunluluğu getirilmiştir. Salgın hastalıkların yaygın bir şekilde devam

etmesi ile 1950’den sonra bu salgın hastalıkların özellikleri raporlarla düzenli bir şekilde kayıt

altına alınmıştır. Bu olumlu gelişmenin sonucu halk salgın hastalıklar karşısında

bilgilendirilerek bilinçlendirilmiştir. Bununla birlikte numune alma ve analiz tekniklerindeki

gelişmenin sağlandığı yarar ile bu hastalıklar daha detaylı bir şekilde raporlanma imkânına

erişmiştir. En son olarak ortaya çıkan sonuç şudur: Salgın hastalıkların büyük çoğunluğu

kirlenmiş, arıtılmamış veya yetersiz arıtılmış suların kullanılması sonucu ortaya çıkmaktadır.

4.3. Kimyasalların Sağlık Üzerindeki Etkileri

Bütün organizmalar, bir kimyasala maruz kaldıklarında az veya çok etkilenirler.

Toksikoloji, kimyasal maddelerin, yaşayan organizmaların üzerinde yarattığı olumsu etkilerin

araştırıldığı, bu etkilerin değerlendirildiği ve etki mekanizmasının belirlenmeye çalışıldığı bir

bilim dalıdır. Kimyasalların canlı organizmalara etkileri, az etkili ve ölümcül etkili olmak

üzere iki şekilde olmaktadır. Bazı olumsuz etkiler hem kendini gösterirken bazıları da daha

21

Page 22: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

uzun sürede ortaya çıkmaktadır. Canlı organizmalar, kimyasalın dozuna ve temas süresine

bağlı olarak bu kimyasaldan etkilenmektedir.

Kimyasalların çok çeşitli sağlık etkileri söz konusu olmakla birlikte bunlar genel

olarak aşağıdaki dört grup altında incelenmektedir.

Nörotik:Sinir sisteminde tahribata sebep olabilen etkilerdir,

Kanserojenik:Habis tümörlerin kontrol edilmeyecek şekilde büyümeleri,

Mutojenik:yaşam hücreleri içindeki genetik metaryelin başkalaşması

Teratojenik:Döldeki kalıtsal olamayan bir takım şekil bozuklukları

4.4. Patojenik Organizmalar

Bakteriler: Bakteriler tek hücreli organizmalardır. İyi tanımlanmamış bir çekirdeğe

sahiptirler ve klorofilden yoksundurlar. Çoğalmaları bölünerek meydana gelmektedir.

İnsanlarda bir çok ciddi hastalığa sebep olmaktadır. Bu bakterilerin sebep oldukları hastalıklar

aşağıda açıklanmıştır.

Salmonella: Büyük çoğunluğu gastroenteritis hastalığına sebep olmaktadır. S.typhi ve

S.iparatyphi türü bakterileri tifo ve ateşli tifoya sebep olmaktadır.

Shigella: S.sonnei,S.flexneri, S.boydii ve S.dysenteriae olmak üzere 4 alt gruba

sahiptir. Su yolu ile bulaşan salgınların en önemli kısmını S.sonnei oluşturmaktadır. Bu dört

alt grup pek çok hastalığa neden olmaktadır.

Yersinia enterocolitica: Bu organizma insanlar ve hayvanlar arasında taşınarak

gastroenteritis hastalığına sebep olmaktadır. Bu bakteri 4 0C gibi düşük sıcaklıklarda yaşamını

sürdürebilmektedir. Ayrıca bunlar klora karşı direnç göstermektedirler.

Campylobacter jejuni: Bu bakteri türünün 4 tane hastalığa neden olmaktadır.

Laboratuvar testleri genelde, klorlama ile organizmaların kontrol altına alınabildiğini

göstermektedir. Bu bakteri türünden kaynaklanan bulaşıcı hastalıkların çoğuna yetersiz

dezenfeksiyon sebep olmaktadır.

22

Page 23: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Legionella: Bu bakterinin 26 türü tanımlanmıştır. Bu organizma zatureye sebep

olmaktadır. Klora karşı oldukça direnç göstermektedir.

Enteropatojenik E.coli: Yaklaşık 140’dan fazla tipi bulunmaktadır. Bunlar insanlarda

gastroenteritis hastalığına sebep olmaktadır. Ayrıca en önemli sağlık etkileri bebeklerdeki

ishal salgınıdır. Bu salgınların bir kısmının , dışkı yolla kirlenen sulardan kaynaklandığı tesbit

edilmiştir. Suyun arıtılması ile E.coli kontrol altına alınabilmektedir.

Vibrio kolera: Bu zehirli ve öldürücü patojen şiddetli bir etkiye sebep olarak

bağırsakları etkilemektedir. Hastalık; ishal, kusma, idrar zoru, su kaybetme, ateşin normalin

altına düşmesi iyice güçten düşme ile sonuçlanmaktadır. Eğer tıbbi bir müdahale yapılmaz ise

kısa bir süre içinde ölüm söz konusu olabilmektedir. Su dağıtım sistemlerindeki bir takım

gelişmeler, lağım sularının kontrol altında tutulması ve suların arıtılması ile hastalıklarda

azalma söz konusu olmuştur; fakat hala salgın hastalıkların tam olarak bitmiş olduğunu

söylemek mümkün değildir.

Mycobakteri: İnsanlarda tüberküloza sebep olmaktadır. Tipik olarak insandan insana

temas ile oluşmaktadır. Evsel atıksular en önemli kaynaklardan biridir. Tüberküloza sebep

olmayan türleri; M.kansasii ve M.avium-intracellulare akciğer ile ilgili bir takım hastalıklara

neden olmaktadır.

Oppurtinustik bakteri: Bu grup bakteriler sık sık görülmeyen fakat yeni doğmuş olan

canlılarda çok önemli hastalıklara neden olan bakterilerdir. Bu organizmalar, çevrede çok

yaygın olarak bulunmakta olup kullanılmış sularda baskın bir grupturlar.

Virüsler: Virüslerin bulaşıcı etkileri çok geniş bir alana yayılmaktadır. Bunların

hücreleri olmaması ile birlikte, bir çekirdek ve bu çekirdeği saran bir protein kılıfa sahiptirler.

Virüslerin bir grubu olan enterik virüsler canlıların GI sistemlerinde tahribata sebep

olmaktadırlar. 100’ün üzerinde enterik virüsü mevcuttur. Bu virüslerin en önemlileri aşağıda

anlatılmıştır.

Hepatitis A: Bütün enterik virüslerin su yolu ile bulaşmasının muhtemel olmasının

yanında HAV virüsünün bu yolla bulaşma ihtimali daha yüksektir. HAV, hepatit A hastalığını

bulaştırmakta ve bu hastalık karaciğerlerin iltihaplanmasına sebep olarak karaciğeri tahrip

23

Page 24: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

etmektedir.Bunların sonucunda kişide ateş, halsizlik, mide bulantısı, kusma, ishal

görülmektedir.

Yapılan çalışmalar neticesinde koagülasyon, flokülasyon ve filtrasyon ile HAV

virüsünün giderim sonuçları olumlu olduğu görülmüştür. Ancak HAV virüsü giderilmeye

karşı diğer virüslerden çok daha fazla direnç göstermektedir.

Norwalk-tip virüsler:Bu virüsler şiddetli bir şekilde gastroenteritis hastalığına sebep

olmaktadır.

Rotavirüsler: Bu virüsler özellikle çocuklarda şiddetli gastroenteritis hastalığına sebep

olmaktadır.Özellikle yeni gelişmekte olan ülkelerde bu virüsün sebep olduğu bebek ölümleri

çok fazladır. Son zamanlarda rota virüslerin giderilmesi için çalışmalar yapılmış ve pilot

tesislerde koagulasyon,flokülasyon ve filtrasyon ile bu virüslerin %99 oranında giderilebildiği

tesbit edilmiştir.

Adenovirüsler,enterovirüsler,reovirüsler: Bunlar enterik virüslerin diğer çeşidi olup

bağırsak ve üst solunum yolları ile alakalı hastalıklara neden olmaktadırlar. Adenovirüsler;

atıksularda, kirlenmiş yüzeysel sularda bulunabilirler. Entero ve reovirüsler; atık sularda,

doğal sularda ve arıtılmış sularda bulunabilmekte. Bu virüslerle ilgili herhangi bir salgın

hastalık tesbit edilememiştir. Bu yüzden bu virüslerin önemi diğer virüsler kadar fazla

değildir. Bu virüslerin çocuk felcine neden olduğu düşünülsede bunu tam doğrulayacak

kanıtlar elde edilememiştir.

Protozoalar : Protozoalar tek hücreli, renksiz ve hücre duvarı olmayan bir yapıya

sahiptirler. Bunların çoğu patojeniktir. Önemli tipleri aşağıda açıklanmıştır.

Giardiasis: Bulaşmasının en önemli kaynaklarından biri su iletim sistemlerinin

kirlenmesidir. Bunun yanında, insanların birbiriyle temasları sonucunda ve diğer yollar ile

bulaşmada çok önemli kaynaklardır. Giardia kistleri su içinde 1-3 ay kadar canlılıklarını

sürdürabilmektedir. Giardia kisleri, klorlamaya karşı oldukça fazla direnç göstermektedirler.

Diatomik toprak filtrasyon ile oldukça iyi bir şekilde giderilebilmektedirler.

24

Page 25: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Entamoeba histolytica: Bunlar diğer türlere oranla daha dayanıklıdır. Bu şekilde

vücuda alındıklarında , amipli dizanteri ve bunu takip eden ishal, kusma, ateş arazları ile karşı

karşıya kalınmaktadır. Bu organizma bazen kan dolaşım akımına karışarak diğer organlara,

özellikle karaciğere ulaşarak burada apselerin oluşmasına neden olmaktadır.

Bu organizma, diğer enterik virüslere göre klora karşı daha dayanıklıdır. Filtrasyon ile

giderme oldukça sonuç vericidir.

Cristosporidyum: Bunlardan iki tanesinin, memeliler için bulaştırıcı olduğu tespit

edilmiştir. Bu organizmanın en önemli belirtileri ishal, kusma, karın ağrısıdır. Bulaşma

insandan insana, hayvanlar ile veya kirlenmiş su ile olmaktadır.

KAYNAKLAR

1. Şimşek, C., “Silivri bölgesi içme ve kullanma sularının fiziksel ve kimyasal yönden

değerlendirilmesi”, Doktora Tezi, İst. Ün., SBE, İstanbul, 1999.

2. Kuleli, S., Çevre ve İnsan Dergisi, 27-31, 1995.

3. Gupta, A., “Su Kaynaklarının Geliştirilmesi”, Üçüncü Dünya Ülkelerinde Çevre ve

Kalkınma, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2-10, 1993.

4. Tamer, E., Çevre ve İnsan Dergisi, 26-28, 1995.

5. İnsani Tüketim Amaçlı Sular Yönetmeliği, 2005. T.C. Sağlık Bakanlığı, Resmi

Gazete, No: 25730, Ankara,

6. Akar, A., 2000. İçme Suyu Kalitesi Açısından Kirlilik Parametrelerinin İrdelenmesi,

Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 141 s.

7. Uyak, V., ve Toröz, İ., “İçme suyu kaynaklarındaki doğal organik maddelerin

zenginleştirilmiş koagülasyon yöntemi ile giderilmesi”, İTÜ Dergisi, Su Kirlenmesi

Kontrolü 16, 115-122, 2006.

8. Yalçın, H., Gürü, M., “Su Teknolojisi, Palme Yayıncılık”, Ankara, 3-4-, 2002.

9. Baltacı, F., “Su ve Analiz Metodları”, DSİ, Ankara, 3-38, 2000.

10. Yıldız, N., “Şanlıurfa içme suyu siteminin kalite kontrol parametreleri açısından

incelenmesi”, YLS, Harran Üniversitesi, FBE, Şanlıurfa, 27-37, 1996.

25

Page 26: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

11. Şahin, S., “Sularda tad ve kokunun kontrol edilmesi”, İTÜ Dergisi, 51 (1): 18-24,

1993.

12. Korkmaz, N., Çevre ve İnsan Dergisi, 21-23, 1997.

13. Eroğlu, V., 1995. Su Tasfiyesi, İTÜ Yayınları, İstanbul, 314 s.

14. Aslan, Ş. ve Türkman, A. (2004), Biyolojik Denitrifikasyon ile İçme Sularından Nitrat

ve Pestisit Giderimi, Cumhuriyet Üniversitesi I. Ulusal Çevre Kongresi, 13-15 Ekim,

s.191-198, Sivas

15. Balkaya, N. Ve Balkaya, M. (2004), İçme Suyu Kalitesini Etkileyen Faktörler,

Cumhuriyet Üniversitesi I. Ulusal Çevre Kongresi, 13-15 Ekim, s.147-152, Sivas.

16. Samsunlu, A. 2005. Çevre Mühendisliği Kimyası, İstanbul Üniversitesi Çevre

Mühendisliği Bölümü, Birsen Yayınevi, s. 176 – 186, İstanbul.

17. Kaçaroğlu, F., 1991. Eskişehir Ovası Yer altı Suyu Kirliliği İncelemesi: HÜ Fen

Bilimleri Enst. Doktara Tezi, Ankara, 340 s.

26

Page 27: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

EK-1.RESMİ GAZETE: 17 Şubat 2005 PERŞEMBE - Sayı : 25730

Sağlık Bakanlığından:İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik

Parametreler ve Parametrik Değerler Tablosu

a) Mikrobiyolojik parametrelerİçme-Kullanma Suları için:Parametre Parametrik değer sayı/100 ml

Escherichia Coli ( E. Coli ) 0/100 ml

Enterokok 0/100 ml

Koliform bakteri 0/100 ml İçme Suları için (İmlahanede):Parametre Parametrik değer sayı/ ml

Escherichia Coli ( E. Coli ) 0/250 ml

Enterokok 0/250 ml

Koliform bakteri 0/250 ml

P. aeruginosa 0/250 ml

Fekal koliform bakteri 0/250ml

Salmonella 0/100ml

Clostridium Perfiringens 0/50ml

Patojen Staphylococlar 0/100ml

22 °C’de koloni sayısı

37 °C’de koloni sayısı

100/ml

20/ml

Parazitler 0/100ml

Diğer mikroskobik canlılar 0/100ml

 

Kaynak Suları için:Parametre Parametrik değer sayı/ ml

Escherichia Coli ( E. Coli ) 0/250 ml

Enterokok 0/250 ml

Koliform bakteri 0/250 ml

P. aeruginosa 0/250 ml

Fekal koliform bakteri 0/250ml

Patojen Mikroorganizmalar 0/100ml

27

Page 28: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Anaerob sporlu sülfat redükte eden bakteriler 0/50ml

Patojen Staphylococlar 0/100ml

Kaynaktan alınan numunede maksimum :

 

22 °C’de 72 saatte agar-agar veya agar-jelatin karışımında koloni sayısı

 

37 °C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı

 

 

 

 

20/ml

 

5/ml

 

Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12 saat içerisinde alınmak ve bu süre içerisinde 4oC ±1 oC ’de saklanmış olmak kaydıyla) :

22 °C’de 72 saatte agar-agar veya agar-jelatin karışımında koloni sayısı

 

37 °C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı

 

 

 

 

 

100/ml

 

20/ml

Parazitler 0/100ml

Diğer Mikroskobik Canlılar 0/100ml

 

 

 b) Kimyasal Parametreler

 

Parametre Parametrik değer Birim Notlar

Akrilamid 0.1 μg/L Not-1

Antimon 5.0 μg/L  

Arsenik 10 μg/L  

Benzen 1.0 μg/L  

Benzo (a) piren 0,010 μg/L  

Bor 1 mg/L  

Bromat 10

(içme-kullanma suları için 31 Aralık 2007 yılına kadar 25 μg/L

μg/L Not 2

28

Page 29: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

olarak uygulanır)

Kadmiyum 5,0 μg/L  

Krom 50 μg/L  

Bakır 2 mg/L Not 3

Siyanür 50 μg/L  

1,2-dikloretan 3,0 μg/L  

Epikloridin 0,10 μg/L Not 1

Florür 1,5 mg/L  

Kurşun 10

(içme-kullanma suları için 31 Aralık 2012 tarihine kadar 25 μg/L olarak uygulanır)

μg/L Not 3 ve 4

Cıva 1,0 μg/L  

Nikel 20 μg/L Not 3

Nitrat 50 mg/L Not 5

Nitrit 0,50 mg/L Not 5

Pestisitler 0,10 μg/L Not 6 ve 7

Toplam pestisitler 0,50 μg/L Not 6 ve 8

Polisiklik aromatik hidrokarbonlar

0,10 μg/L Belli bileşiklerin konsantrasyon toplamı; Not 9

Selenyum 10 μg/L  

Tetrakloreten ve trikloreten 10 μg/L Belli parametrelerin konsantrasyon toplamı

Trihalometanlar-toplam 100

(içme-kullanma suları için 31 Aralık 2012 tarihine kadar 150 μg/L olarak uygulanır)

μg/L Belli bileşiklerin konsantrasyon toplamı; Not 10

Vinil Klorür 0,50 μg/L Not 1

 Not 1: Bu parametrik değer; suyla temas eden polimerden kaynaklanan sudaki monomer kalıntı konsantrasyonunu ifade eder.

Not 2: 9 uncu maddenin (a) bendinde belirtildiği üzere, mümkün olan hallerde, dezenfeksiyondan ödün vermemek kaydıyla Bromat için Ek-1 (b) bölümünde belirtilen parametre değerinden daha düşük bir değer elde etmek hedeflenir. 8 inci maddenin (a), (b) ve (d) bentlerinde atıfta

29

Page 30: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

bulunulan sular için, belirtilen parametrik değere bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç on yıl içinde ulaşılması sağlanır. Bromat için bu direktifin yürürlüğe girmesinden itibaren ilk üç yıllık dönem için parametrik değer 25 μg/L’dir.Not 3: Bu değer yeterli örnekleme metoduyla musluktan alınan insani tüketim amaçlı sularından alınacak su numunelerine ve yine tüketici tarafından içilen, haftalık ortalama değeri temsil eden insani tüketim amaçlı sulardan alınacak su numunelerine uygulanır. Örnekleme ve izleme metotları, 10 uncu maddenin dördüncü fıkrasına uyumlu bir biçimde uygulanır. Bakanlık, bu parametrelere ilişkin, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiye neden olabilecek olan izleme ve analiz sonuçları değerlerinin en üst düzeye ulaştığı dönemleri dikkate alır.Not 4: 9 uncu maddenin (b) bendinde belirtildiği üzere; 8 inci maddenin (a), (b) ve (d) bentlerinde atıfta bulunulan sular için Kurşunla ilgili Ek-1 (b) bölümünde belirtilen parametrik değere bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 15 yıl içerisinde uyulması sağlanır. Bu sular için, kurşunun parametrik değeri bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilk 8 yıllık süre için 25 μg/L olarak uygulanır.

Kurşun parametresi için belirtilen değerlere uyum sağlamak amacı ile verilen süre boyunca insani tüketim amaçlı suların kurşun miktarını mümkün olduğu kadar azaltmak için bütün tedbirlerin alınması sağlanır.

Bu değere uyumun sağlanmasına yönelik önlemlerin alınması sırasında, Bakanlık içilebilir nitelikteki sularda kurşun miktarının en yüksek olduğu yerlere öncelik vermelidirler.

Not 5: Bakanlık, kullanılmış su arıtma işleminde (nitrat)/50 + (nitrit)/3 £ 1 formülünü esas alır ve nitrat (NO3) ve nitrit (NO2) miktarları için mg/L birimi kullanılır. Nitritler için de 0,10 mg/L değerine uyulur.

Not 6: Pestisitler;

Organik insektisitler (böcek öldürücüler),

Organik herbisitler (bitki öldürücüler),

Organik fungusitler (mantar öldürücüler),

Organik nematositler (solucan,kurt öldürücüler),

Organik acarisitler,

Organik algisitler (yosun öldürücüler),

Organik rodentisitler (kemirici öldürücüler),

Organik slimisitler (balçık, salgı öldürücüler) ile,

bunlarla bağlantılı ürünleri (diğerlerinin yanı sıra, büyüme kontrol edicileri) ve bunların ilgili metabolitlerini, parçalanma yada reaksiyon ürünlerini ifade eder.

 Söz konusu pestisitlerden suyun içinde olması muhtemel pestisitler izlenir.

Not 7: Parametrik değer her bir pestisit için uygulanır. Aldrin, dieldrin, heptaklor ve heptaklor epoksit için parametrik değer 0,030 μg/L’dir.

Not 8: “ Toplam pestisitler” izleme süreci içinde tespit edilen ve sayılan her bir pestisitin toplamını ifade eder.

Not 9: Belirtilen bileşikler şunlardır:

Benzo (b) floranten,

Benzo (k) floranten,

Benzo (ghi) perilen,

İndeno (1,2,3- cd) piren.

Not 10 : Belirtilen bileşikler şunlardır: kloroform, bromoform, dibromoklorametan, bromodiklorometan.9 uncu maddenin (c) bendinde belirtildiği üzere, mümkün olan hallerde, dezenfeksiyondan ödün vermemek kaydıyla trihalometanlar için Ek-1 (b)’de belirtilen parametre değerinden daha düşük bir değer elde etmek hedeflenir. 8 inci maddenin (a), (b) ve (d) bentlerinde atıfta bulunulan sular için, trihalometanlarla ilgili Ek-1 (b)’de belirtilen parametrik değere bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç on yıl içinde ulaşılması sağlanır. Toplam trihalometanlar için parametrik, değer bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilk 8 yıllık süre için 150 μg/L’dır.

 

c) Gösterge parametreleri

Parametre Parametrik Değer Birim Notlar

Alüminyum 200 μg/L  

30

Page 31: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Amonyum 0,50 mg/L  

Klorür 250 mg/L Not 1

C. perfringens (sporlular dahil)

0 sayı/100 ml Not 2

Renk Tüketicilerce kabul edilebilir ve herhangi bir anormal değişim yok

   

İletkenlik 2500 20 °C’de μS / cm

Not 1

PH ³6,5 ve £ 9,5 pH birimleri Notlar 1 ve 3

Demir 200 μg/L  

Mangan 50 μg/L  

Koku Tüketicilerce kabul edilebilir ve herhangi bir anormal değişim yok

   

Oksitlenebilirlik 5,0 mg/L O2 Not 4

Sülfat 250 mg/L Not 1

Sodyum 200 mg/L  

Tat Tüketicilerce kabul edilebilir ve herhangi bir anormal değişim yok

   

22 °C’de koloni sayımı Anormal değişim yok    

Koliform bakteri 0 Sayı/100 ml Not 5

Toplam Organik Karbon (TOC)

Anormal değişim yok   Not 6

Bulanıklık Tüketicilerce kabul edilebilir ve herhangi bir anormal değişim yok

  Not 7

d) Radyoaktivite

Parametre Parametrik değer Birim Notlar

Trityum 100 Bq/L Notlar 8 ve 10

Toplam gösterge dozu 0,10 mSv/yıl Notlar 9 ve 10

Alfa yayınlayıcılar 0.1 Bq/L  

Beta yayınlayıcılar 1 Bq/L  

 Not 1 : Su aşındırıcı olmamalıdır.

31

Page 32: 1 · Web view37 C’de 24 saatte agar-agar karışımında koloni sayısı 20/ml 5/ml Ambalajlanmış sularda ambalajlandıktan sonra maksimum: (Numune, Ambalajlanmayı takiben 12

Not 2 : Suyun yüzeyden alınmaması yada yüzey suyundan etkilenmemesi halinde bu parametrenin ölçülmesi gerekmez. Suyun parametrik değere uymaması halinde, Bakanlığın mutlaka tedarik edilen suyu patojen mikro organizmalar, örneğin cryptosporidium, bulunmasından kaynaklanan insan sağlığına yönelik potansiyel bir tehlike olmadığını belirlemek için araştırılması gerekir.

Not 3 : Şişelere yada kaplara konulan sular için minimum pH değeri 4.5 olarak belirlenebilir.

Not 4 :TOC parametresinin analiz edilmesi halinde bu parametrenin ölçülmesi gerekli değildir.

Not 5 : Şişelere yada kaplara konulan su için birim sayı/250 ml’dir.

Not 6 : Günde 10 000 m3’ten az su verilmesinde bu parametrenin ölçülmesine gerek yoktur.

Not 7:Yüzeysel suyun arıtılması durumunda Bakanlık, arıtımından sonra sudaki bulanıklığın 1.0 NTU (Nephelometrik bulanıklık üniteleri) değerini aşmamasına dikkat eder.

Not 8: İzleme aralıkları daha sonra Ek-2’de belirlenir.

Not 9:Trityum, potasyum –40, radon ve radonun bozunmasından oluşan ürünler hariç; izleme frekansları, izleme metotları ve izleme noktaları için en doğru yerler daha sonra Ek-2’de belirlenecektir.

Not 10:

1- İzleme frekansları hakkında Not 8’de öngörülen teklifler ve Ek-2’de yer alacak olan ve Not 9’da belirtilen izleme frekansları, izleme metotları ve izleme noktaları için en uygun yerler, Birliğin bu konudaki düzenlemeleri dikkate alınarak belirlenecektir.

2- Bakanlık diğer izlemelere dayalı olarak, toplam gösterge dozu olarak hesaplanan trityum düzeylerinin parametrik değerin çok altında olduğunu belirlemesi halinde, içme-kullanma suyunu toplam gösterge dozunu belirlemek için trityum yada radyoaktivite açısından izlemeyebilir. Böyle bir durumda bu kararının gerekçelerini, diğer izlemelerden elde edilen sonuçlarla birlikte, Komisyona bildirir.

32