,0's>rg>id:fe -...

240

Upload: others

Post on 25-May-2020

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma
Page 2: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

2 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

KURULLAR

ONURSAL BAŞKANLARProf. Dr. Cevdet ERDÖL

Prof. Dr. Kemal MEMİŞOĞLUDoç. Dr. Kamil ÖZDİL

KONGRE BAŞKANI

Doç. Dr. Semra KAYATAŞ ESER

KONGRE SEKRETARYASIDoç. Dr. Tayfun KUTLU

DÜZENLEME KURULU

Doç. Dr. Ebru ÇÖĞENDEZ Doç. Dr. Oya DEMİRCİ

Doç. Dr. Belgin DEVRANOĞLU Doç. Dr. Mustafa EROĞLU Doç. Dr. Canan KABACA Doç. Dr. Pınar KUMRU Doç. Dr. Enis ÖZKAYA Doç. Dr. Sadık ŞAHİN

Doç. Dr. İlhan ŞANVERDİUzm. Dr. Bülent TANDOĞAN

Dr. Öğr. Üyesi Yeliz DOĞAN MERİH

*İsimlerde unvan ve soyadı alfabetik sıralama kullanılmıştır.

Page 3: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

3

Değerli Meslektaşlarım,

‘Zeynep Kamil Jineko-Patoloji Kongresi’nin 37.’sini, 12-14 Haziran 2019 tarihleri arasında gerçekleştire-ceğiz.

Otuz altıncı kongremizi meslektaşlarımızın yoğun katılımı ile başarılı bir şekilde gerçekleştirdik, çok yapıcı ve olumlu geri dönüşler aldık. Kongrelerimize olan ilgi ve katılım bizi memnun etmekte ve daha iyisini yap-mak için gayretimizi artırmaktadır. Siz değerli meslek-taşlarımıza, bilimsel katılımlarınız ve destekleriniz için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu yıl sizlerin ilgisini çeke-ceğini düşündüğümüz ‘Her Yönüyle Endometriozis’ ana temalı kongremizde; kurslar, bilgi ve birikimlerini paylaşmak üzere bir araya gelen konuşmacıların yer aldığı tartışma oturumları ve paneller olacaktır.

İlk defa bu yıl yurtdışından uluslararası düzeyde tanınan, alanında etkin iki bilim insanını misafir edeceğiz. IPPS (International Society of Pelvic Pain) başkanlığını yapmış olan Prof. Juan Diego Villegas ve Rochester üniversitesinden, AAGL fellowship komitesinde görevli Prof. Jorge Carrillo kongremizde bizlerle birlikte olacak. Prof. Juan Diego Villegas, pelvik taban ve ağrı mekanizmaları konusunda ve Prof. Jorge Carrillo, abdominopelvik anatomi ve minimal invaziv derin pelvik endometriozis cerrahisi konusunda deneyimlerini bizlerle paylaşacak.

Kongremizin endometriozisi her yönüyle tartışmak, öğrenmek ve baş döndürücü bir hızla ar-tan son gelişmeleri takip etmek için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Doyurucu bilim-sel programın yanında aramızdaki bağı güçlendirmeyi amaçladığımız sosyal programlar da yer alacaktır.

Sizleri düzenleme kurulu ve şahsım adına, uzun bir aradan sonra kendi konferans salonu-muzda gerçekleştireceğimiz ‘37. Zeynep Kamil Jineko-Patoloji Kongresi’ne davet etmekten büyük bir onur ve mutluluk duyuyorum.

Saygılarımla,

Doç. Dr. Semra Kayataş Eser Kongre Başkanı

DAVET

Page 4: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

12 Haziran 2019, Çarşamba SBÜ Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Konferans Salonu

08:30-09:00 Pelvik Ağrı Kursu (PAED)Klinik yoga ve pelvik ağrıya yönelik fiziksel egzersizler Alime Büyük

09:00-10:30 Oturum 1: Pelvik Ağrıya GirişOturum Başkanları: Erkut Attar, Semra Kayataş Eser

09:00-09:20 Pelvik ağrı patofizyolojisi ve ağrı mekanizmaları Özkan Özdamar09:20-09:40 Pelvik ağrının jinekolojik yönü Fatih Durmuşoğlu09:40-10:00 Pelvik ağrılı hastanın değerlendirilmesi Bülent Yılmaz10:00-10:20 Pelvik ağrı kliniği nasıl kurulur ve yönetilir Juan Diego Villegas10:20-10:30 Tartışma10:30-10:50 Kahve Molası

10:50-12:20 Oturum 2: Pelvik Ağrı TedavisiOturum Başkanları: Özay Oral, Rukset Attar

10:50-11:10 Pelvik ağrının tıbbi tedavisi Yusuf Üstün

11:10-11:30 BPS/PBS/IC tanı ve tedavisi, mesane yıkamateknikleri/beslenme Cüneyd Özkürkçügil

11:30-11:50 Endometriozis ve pelvik ağrı Barış Ata11:50-12:10 Pelvik ağrıya cerrahi yaklaşım Juan Diego Villegas12:10-12:20 Tartışma12:20-13:30 Öğle Yemeği

13:30-15:00 Oturum 3: Pelvik Taban OturumuOturum Başkanları: Ayça Aklar Çörekçi, Alime Büyük

13:30-13:50 Pelvik taban anatomisi ve muayenesi Mehmet Sakıncı13:50-14:10 Gebeliğe bağlı pelvik ağrıda fizyoterapi yaklaşımı Ayça Aklar Çörekçi14:10-14:30 Myofasial ağrılar ve pelvik taban rehabilitasyonu Alime Büyük14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar14:50-15:00 Tartışma15:00-15:20 Kahve Molası

15:20-16:00

Atölye

Adenomyozisin ultrasonografik tanısı, elastografi kullanımı Ayşe SeyhanErkut Attar

Transperineal ultrasonografi pelvik tabangörüntülemeleri

Mehmet SakıncıAlime Büyük

16:00-17:00 İnteraktif Panel: Olgu Sunum ve Tartışmaları

Page 5: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

12 Haziran 2019, Çarşamba SBÜ Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Konferans Salonu

08:30-09:00 Pelvik Ağrı Kursu (PAED)Klinik yoga ve pelvik ağrıya yönelik fiziksel egzersizler Alime Büyük

09:00-10:30 Oturum 1: Pelvik Ağrıya GirişOturum Başkanları: Erkut Attar, Semra Kayataş Eser

09:00-09:20 Pelvik ağrı patofizyolojisi ve ağrı mekanizmaları Özkan Özdamar09:20-09:40 Pelvik ağrının jinekolojik yönü Fatih Durmuşoğlu09:40-10:00 Pelvik ağrılı hastanın değerlendirilmesi Bülent Yılmaz10:00-10:20 Pelvik ağrı kliniği nasıl kurulur ve yönetilir Juan Diego Villegas10:20-10:30 Tartışma10:30-10:50 Kahve Molası

10:50-12:20 Oturum 2: Pelvik Ağrı TedavisiOturum Başkanları: Özay Oral, Rukset Attar

10:50-11:10 Pelvik ağrının tıbbi tedavisi Yusuf Üstün

11:10-11:30 BPS/PBS/IC tanı ve tedavisi, mesane yıkamateknikleri/beslenme Cüneyd Özkürkçügil

11:30-11:50 Endometriozis ve pelvik ağrı Barış Ata11:50-12:10 Pelvik ağrıya cerrahi yaklaşım Juan Diego Villegas12:10-12:20 Tartışma12:20-13:30 Öğle Yemeği

13:30-15:00 Oturum 3: Pelvik Taban OturumuOturum Başkanları: Ayça Aklar Çörekçi, Alime Büyük

13:30-13:50 Pelvik taban anatomisi ve muayenesi Mehmet Sakıncı13:50-14:10 Gebeliğe bağlı pelvik ağrıda fizyoterapi yaklaşımı Ayça Aklar Çörekçi14:10-14:30 Myofasial ağrılar ve pelvik taban rehabilitasyonu Alime Büyük14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar14:50-15:00 Tartışma15:00-15:20 Kahve Molası

15:20-16:00

Atölye

Adenomyozisin ultrasonografik tanısı, elastografi kullanımı Ayşe SeyhanErkut Attar

Transperineal ultrasonografi pelvik tabangörüntülemeleri

Mehmet SakıncıAlime Büyük

16:00-17:00 İnteraktif Panel: Olgu Sunum ve Tartışmaları

5

Page 6: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

12 Haziran 2019, Çarşamba SBÜ Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Zeynep Sultan Salonu

09:00-10:00İnfertilite Hemşireliği Kursu Oturum 1Oturum Başkanları : Nurdan Demirci, Yeliz Doğan Merih

09:00-09:15 İnfertilite epidemiyolojisi ve risk faktörleri Elif Tozkır

09:15-09:30 İnfertilite tedavisinde güncel yaklaşımlar Ebru Çöğendez

09:30-09:45 Başvuran çiftlerin değerlendirilmesi ve siklus takibi Zeynep Güner

09:45-10:00 İnfertil çiftlerde sağlık yaşam biçimi davranışları Melike Dişsiz

10:00-10:15 Kahve Molası

10:15-11:15 Oturum 2Oturum Başkanları : Dilek Potur, Seval Çalışkan Tosuner

10:15-10:30 İnfertil çiftlerde psikososyal değerlendirme Nur Elçin Boyacıoğlu

10:30-10:45 Oosit toplama, hemşirelik işlevleri, ekipman ve sistem tanıtımı Nazmiye Yürekli

10:45-11:00 Embriyo transferi, hemşirelik işlevleri, ekipman ve sistem tanıtımı Meryem İlbeyli

12 Haziran 2019, Çarşamba SBÜ Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Uygulama Merkezi

10:00-11:15 Ovülasyon İndüksiyonu KursuOturum Başkanları : Cem Fıçıcıoğlu, Kenan Sofuoğlu, Tayfun Kutlu

10:00-10:15 İnfertil çiftin değerlendirilmesi İlhan Şanverdi

10:15-10:30 Oral ajanlarla ovülasyon indüksiyonu Belgin Devranoğlu

10:30-10:45 Gonadotropinlerle ovülasyon indüksiyonu Ebru Çöğendez

10:45-11:00 IUI ve luteal faz desteği Enis Özkaya

11:00-11:15 OHSS Elif Tozkır

6

Page 7: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

12 Haziran 2019, Çarşamba 11:00-11:15 Preimplantasyon genetik tanı Gülden Tunalı

11:15-12:30 Öğle Yemeği

12:30-13:30 Oturum 3Oturum Başkanları : Meral Zengin, Hatice Özkan

12:30-12:45 Sperm elde etme yöntemleri Ali Aras

12:45-13:00 Gamet, embriyo dondurulması ve saklanması Naciye Anat Külkoca

13:00-13:15 OHSS ve hemşirelik yaklaşımı Tülay Yılmaz

13:15-13:30 Yardımcı üreme tekniklerinde yasal durum ve etik sorunlar Tuğba Andaç

13:30-13:45 Kahve Molası

13:45-14:45 Oturum 4Oturum Başkanları : Melike Dişsiz, Nazmiye Yürekli

13:45-14:00 İnfertilite tedavisinde danışmanlık süreci Hacer Külek

14:00-14:15 Başarısız sonuç bildirme/kötü haber verme Şenay Zorlu

14:15-14:30 İnfertil çiftlerde cinsel fonksiyonun değerlendirilmesi Gülsen Çayır

14:30-14:45 İnfertilitede tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları Nilgün Avcı

14:45-15:00 Kapanış

7

Page 8: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma
Page 9: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

13 Haziran 2019, PerşembeSALON A

09:00-09:30

Açılış KonuşmalarıSemra Kayataş Eser Kamil ÖzdilKemal MemişoğluCevdet Erdöl

09:30-10:00

Özel OturumOturum Başkanı: Hikmet HassaPelvik Ağrı : Kavram ve uygulama olarak tarihçesi ve günümüzdeki konumu Erkut Attar

10:00-10:15 Kahve Molası

10:15-11:30 Oturum 1Oturum Başkanları: Aktuğ Ertekin, Semra Kayataş Eser, Sadiye Eren

10:15-10:30 Endometriozis patofizyolojisi Handan Çetiner10:30-10:45 Endometriozis semptomatoloji ve klasifikasyon sistemleri Meryem Kürek Eken 10:45-11:00 Endometrioziste pelvik görüntüleme nasıl olmalı? Hatice Akay11:00-11:15 Endometrioziste kök hücre Yusufhan Yazır11:15-11:30 Tartışma

11:30-11:50Oturum 2Oturum Başkanı: Tayfun Kutlu

Oral Kontraseptiflerin tedavide kullanımı Funda Güngör11:50-13:30 Öğle Yemeği

13:30-14:45 Oturum 3 Oturum Başkanı: Fatih Durmuşoğlu, Pınar Göksedef

13:30-13:45 Gebelerde pelvik ağrı klinik bulgular Fatih Durmuşoğlu13:45-14:00 Pelvik ağrının cerrahi tedavisi Juan Diego Villegas14:00-14:15 Medikal tedavi alternatifleri Koray Elter14:15-14:30 Pelvik ağrılı olgularda cinsel fonksiyon ve yaşam kalitesi Şule Kıray14:30-14:45 Tartışma14:45-15:00 Kahve Molası

9

Page 10: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

13 Haziran 2019, Perşembe15:00-16:15 Oturum 4

Oturum Başkanları: Hüseyin Görkemli, İsmail Özdemir, Gonca Yıldırım15:00-15:15 Adenomyozis infertilite ilişkisi ve YÜT Eray Çalışkan15:15-15:30 Endometriozisli olgularda fertilite koruma yöntemleri Murat Sönmezer15:30-15:45 Endometriozis ve over kanseri, yeni ne var? Ateş Karateke 15:45-16:00 Endometriozis: Maternal, fetal, neonatal sonuçlar Pınar Kumru16:00-16:15 Tartışma16:15-16:30 Akılcı ilaç kullanımı İlter Yenidede

16:30-19:00 Sözel Sunumlar - 1Oturum Başkanları: Sadık Şahin, Evrim Bostancı

13 Haziran 2019 Perşembe, Hemşirelik OturumuSalon B

13:30-15:10Oturum 1Endometriozis ve Kronik Pelvik Ağrıda Hemşirelik YaklaşımıOturum Başkanları: Anahit Margarit Coşkun, Nevin Hotun Şahin

13:30-13:50 Endometriozisli olgularda değerlendirme ve tedavi seçenekleri Ayşe Gül Bursa

13:50-14:10 Endometriozisli olgularda güncel yaklaşımlar ve hemşirenin rolü Dilek Coşkuner Potur

14:10-14:30 Kronik pelvik ağrıda değerlendirme ve tedavi seçenekleri Kerime Derya Beydağ14:30-14:50 Kronik pelvik ağrıda güncel yaklaşımlar ve hemşirenin rolü Ergül Aslan14:50-15:10 Endometriozis ve kronik pelvik ağrıda alternatif uygulamalar Ezgi Şahin15:10-15:25 Kahve Molası

15:25-16:45Oturum 2İnfertilite Sürecinde Hemşirelik YaklaşımıOturum Başkanları: Nurdan Demirci, Yeliz Doğan Merih

15:25-15:45 İnfertilite hemşireliğinin gelişimi; dünya ve ülkemizde infertilite hemşireliğinin durumu Nurdan Demirci

15:45-16:05 İnfertilite tanı ve tedavi sürecinde güncel yaklaşımlar, kanıt temelli uygulamalar İlkay Güngör

16:05-16:25 İnfertil çiftlerde vaka yönetimi ve hemşirenin rolü Aygül Akyüz16:25-16:45 Klinikte infertil çiftlere yaklaşım ve dikkat edilecek noktalar Nazmiye Yürekli

16:45-19:00 Sözel Sunumlar - 2Oturum Başkanları: Enis Özkaya, Müşerref Banu Yılmaz

10

Page 11: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

14 Haziran 2019, CumaSALON A

08:00-09:00 Sözel Sunumlar - 3Oturum Başkanları: Ebru Çöğendez, Çiğdem Yayla Abide

09:00-09:30 Özel OturumOturum Başkanı: Cihat ÜnlüEndometroziste dünyada ve Türkiye’de neredeyiz? Engin Oral

09:30-10:45 Oturum 1Oturum Başkanları: Ahmet Zeki Işık, Ahmet Çetin, Veli Mihmanlı

09:30-09:45 Endometriozisin; endometrium, oosit ve embryo üzerine etkisi Esra Bulgan Kılıçdağ09:45-10:00 Endometrioziste üremeye yardımcı tedaviler kime, ne zaman? Gürkan Uncu10:00-10:15 İnfertil kadında endometrioma yönetimi nasıl olmalı? Cem Fıçıcıoğlu

10:15-10:30 Fertiliteyi artırmada adenomyozis cerrahisinin yeri var mı? Nasıl yapılmalı? Erbil Doğan

10:30-10:45 Tartışma10:45-11:00 Kahve Molası

11:00-11:20Oturum 2Oturum Başkanı: İsmet GünEndometriozis cerrahisinde doğru ve yanlışlar, değişen ne var? Resul Karakuş

11:20-12:30

Panel 1: Endometriozis ve İnfertil Hasta: Ne Yapalım? Vaka TartışmalarıOturum Başkanı: Engin OralPanelistlerBülent UrmanCem DemirelBarış Ata

12:30-13:30 Öğle Yemeği

13:30-14:45 Oturum 3Oturum Başkanları: Sedat Kadanalı, Orhan Ünal, Mustafa Eroğlu

13:30-13:45 Endometrioma eksizyonu sırasında over rezervi nasıl korunabilir? Neye dikkat edelim? Fatih Şendağ

13:45-14:00 DIE tanı ve yönetim Taner Usta14:00-14:15 DIE cerrahisinin infertilite üzerine etkisi Çetin Kılıçcı14:15-14:30 Endometriozis cerrahisinde zor olgu yönetimi Yücel Karaman14:30-14:45 Tartışma14:45-15:00 Kahve Molası

11

Page 12: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

14 Haziran 2019, Cuma

15:00-15:15 Oturum Başkanları: Erkut Attar, İbrahim Polat

Pelvik ağrı ve sinir tuzaklarında nöroanatomi Jorge Carrillo

15:15-16:15

Panel 2: Olgularla İnteraktif Pelvik Ağrı Eğitimi Oturum Başkanı: Erkut AttarPanelistlerJorge CarrilloJuan Diego Villegas

16:15-17:15 Oturum 4Oturum Başkanları: Özay Oral, Murat Muhçu

16:15-16:30 Endometriozisli olgularda menopoza yaklaşım, HRT verelim mi? Gazi Yıldırım

16:30-16:45 Adölesan endometriozisi yönetimi nasıl olmalı Füsun Vural

16:45-17:00 Nadir endometriozis prezentasyonları Belgin Devranoğlu

17:00-17:15 Tartışma

14 Haziran 2019, CumaSALON B

08:00-09:30 Sözel Sunumlar - 4Oturum Başkanları: Enis Özkaya, Müşerref Banu Yılmaz

12

Page 13: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

14 Haziran 2019, Cuma

15:00-15:15 Oturum Başkanları: Erkut Attar, İbrahim Polat

Pelvik ağrı ve sinir tuzaklarında nöroanatomi Jorge Carrillo

15:15-16:15

Panel 2: Olgularla İnteraktif Pelvik Ağrı Eğitimi Oturum Başkanı: Erkut AttarPanelistlerJorge CarrilloJuan Diego Villegas

16:15-17:15 Oturum 4Oturum Başkanları: Özay Oral, Murat Muhçu

16:15-16:30 Endometriozisli olgularda menopoza yaklaşım, HRT verelim mi? Gazi Yıldırım

16:30-16:45 Adölesan endometriozisi yönetimi nasıl olmalı Füsun Vural

16:45-17:00 Nadir endometriozis prezentasyonları Belgin Devranoğlu

17:00-17:15 Tartışma

14 Haziran 2019, CumaSALON B

08:00-09:30 Sözel Sunumlar - 4Oturum Başkanları: Enis Özkaya, Müşerref Banu Yılmaz

Sözel Sunumlar

Page 14: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Sözel Sunumlar - 1Salon A

13 Haziran 2019, Perşembe 16:30 - 19:00Oturum Başkanları: Sadık Şahin, Evrim Bostancı

SS-001 0001Kadın Genital Sistemin Nadir Tümörü Adenomatoid Tümör: Vaka SerisiAyşegül Gülbahar, Seda Akgün Kavurmacı, Seyran Taşkın

SS-002 0121

Vajinal Doğum Yapan Kadınlarda Erken Postpartum Dönemde Kanama Miktarının Belirlenmesinde Kanama Takip Torbası ve Hasta Bezinin KarşılaştırılmasıEmine Alver

SS-003 0130İnfertilite Tedavi Sürecinde Çiftlerin Yaşadıkları Sorunlar ve Profesyonel Hemşirelik YaklaşımıEbru Uygur

SS-004 0002Sezaryen Sırasında Eksternal Endometriyozis EksizyonuSeda Akgün Kavurmacı, Ayşegül Gülbahar, Seyran Taşkın

SS-005 0003Demir eksikliği anemisi ile infertilite ilişkisiNil Atakul

SS-006 0005Ovarian Hiperstimülasyon Sendromu Tedavisinde Enoksaparin HepatotoksisitesiIşık Kaban, Besim Haluk Bacanakgil

SS-007 0004Preterm Eylem, Plasenta Dekolmanı ve Akut Koagülopati: Olgu SunumuEngin Yıldırım

SS-008 0006Prenatal anksiyetenin anne ve çocuk sağlığına etkileri ve perinatal anksiyeteyi azaltmak için kullanılabilecek non-farmakolojik yöntemlerNeriman Çağlayan Keleş

SS-009 0007Tersiyer bir merkezde Tüp Bebek Ünitesinde oosit pick up işlemlerinde ameliyathane dışı anestezi deneyimlerimiz: Retrospektif çalışmaAyşe Gül Ferlengez

SS-010 0009Doğumda Tanı Konulan Orjini Belli Olmayan Kanser Olgusu ve Gebelikte Jinekolojik Kanserlere Genel BakışElif Meşeci

SS-011 0010Nadir bir olgu; vajene doğan uterin hemanjioperisitomaFerah Kazancı, Mehmet Anıl Onan, Özlem Erdem

SS-012 0011İnfertilite stresi ile bireysel baş etme yöntemleri: Bir sistematik derlemeBüşra Yılmaz, Nevin Şahin, İlkay Güngör

Page 15: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Sözel Sunumlar - 1Salon A

13 Haziran 2019, Perşembe 16:30 - 19:00Oturum Başkanları: Sadık Şahin, Evrim Bostancı

SS-001 0001Kadın Genital Sistemin Nadir Tümörü Adenomatoid Tümör: Vaka SerisiAyşegül Gülbahar, Seda Akgün Kavurmacı, Seyran Taşkın

SS-002 0121

Vajinal Doğum Yapan Kadınlarda Erken Postpartum Dönemde Kanama Miktarının Belirlenmesinde Kanama Takip Torbası ve Hasta Bezinin KarşılaştırılmasıEmine Alver

SS-003 0130İnfertilite Tedavi Sürecinde Çiftlerin Yaşadıkları Sorunlar ve Profesyonel Hemşirelik YaklaşımıEbru Uygur

SS-004 0002Sezaryen Sırasında Eksternal Endometriyozis EksizyonuSeda Akgün Kavurmacı, Ayşegül Gülbahar, Seyran Taşkın

SS-005 0003Demir eksikliği anemisi ile infertilite ilişkisiNil Atakul

SS-006 0005Ovarian Hiperstimülasyon Sendromu Tedavisinde Enoksaparin HepatotoksisitesiIşık Kaban, Besim Haluk Bacanakgil

SS-007 0004Preterm Eylem, Plasenta Dekolmanı ve Akut Koagülopati: Olgu SunumuEngin Yıldırım

SS-008 0006Prenatal anksiyetenin anne ve çocuk sağlığına etkileri ve perinatal anksiyeteyi azaltmak için kullanılabilecek non-farmakolojik yöntemlerNeriman Çağlayan Keleş

SS-009 0007Tersiyer bir merkezde Tüp Bebek Ünitesinde oosit pick up işlemlerinde ameliyathane dışı anestezi deneyimlerimiz: Retrospektif çalışmaAyşe Gül Ferlengez

SS-010 0009Doğumda Tanı Konulan Orjini Belli Olmayan Kanser Olgusu ve Gebelikte Jinekolojik Kanserlere Genel BakışElif Meşeci

SS-011 0010Nadir bir olgu; vajene doğan uterin hemanjioperisitomaFerah Kazancı, Mehmet Anıl Onan, Özlem Erdem

SS-012 0011İnfertilite stresi ile bireysel baş etme yöntemleri: Bir sistematik derlemeBüşra Yılmaz, Nevin Şahin, İlkay Güngör

Sözel Sunumlar - 1Salon A

13 Haziran 2019, Perşembe 16:30 - 19:00

SS-013 0012Endometriomalı Olguda IVF Uygulaması Sonrası Geç Ovarian Hiperstimülasyon Sendromu GelişimiMustafa Doğan Özçil

SS-014 0013İnfertilite hemşireliğinde/ebeliğinde güncel yaklaşımlar ve hemşirenin/ebenin rolüKübra Bilici, Neriman Çağlayan Keleş

SS-015 0015Overin sklerozan stromal tümörü: Literatür eşliğinde dört olgu sunumuBurak Giray, Canan Kabaca Kocakusak

SS-016 0016Jinekolojik kanserlerde ICG (indocyanine green) ile sentinel lenf nodu görüntüleme tekniği ve uygulamasıBurak Giray, Canan Kabaca Kocakusak, Mine Güray Uzun, Serkan Akış

SS-017 0017Sezaryen skar endometriozisinde karın duvarı kas tutulumuSabahattin Destek

SS-018 0018Kabergolin ve Mikronize Progesteronun Endometriozis Hayvan Modelinde Etkinliğinin KarşılaştırılmasıTuğba Karslıoğlu, Ayşe Filiz Gökmen Karasu, Pelin Yıldız

SS-019 0020Bilinmeyen plasenta perkreta olgusunda acil histerektomide anestezik yaklaşım: olgu sunumuAyşe Gül Ferlengez

SS-020 0021Primer umbilikal endometriozis: Menstrüasyon ile birlikte umbilikusta ağrılı bir şişlikSeracettin Eğin, Bedri Aras Pektaş, Semih Hot, Veli Mihmanlı

SS-021 0022Sosyal Medyadaki Şeker Yükleme Testi Tartışmalarının Kadınlardaki EtkileriGökmen Özceylan

SS-022 0023Menopoz Döneminde Yaşanan Jinekolojik Sorunlarda Kanıta Dayalı UygulamalarMerve Çağlar, Nevin Hotun Şahin

SS-023 0024Wolffian tümör: 3 olgu sunumuDuygu Ayaz, Sevil Sayhan, Sibel Demir Keçeci

SS-024 0025Postpartum dönem ve cinselliğe etkisiİmren Arpacı

SS-025 0027Torsiyone olmuş Ovaryan Leiyomyom: Olgu SunumuHatice Yılmaz Dogru, Fatma Ünlü, Akgül Arıcı

Page 16: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Sözel Sunumlar - 1Salon A

13 Haziran 2019, Perşembe 16:30 - 19:00

SS-026 0028

Servikal smearlerinde “Yüksek dereceli skuamoz intraepitelyal lezyonun dışlanamadığı atipik skuamoz hücre anormalliği” (ASC-H) saptanan hastalarda kolposkopi sonuçlarının değerlendirilmesiMehmet Bayrak

SS-027 0032Endometriozisli Kadınların İnfertilite AçısındanDeğerlendirilmesinde Hemşirelik YaklaşımıNeslihan İlgen, Derya Yüksel Koçak, Nuriye Büyükkayacı Duman

SS-028 0037Tersiyer Bir Merkezdeki Anne Ölümlerinin değerlendirilmesiTayfur Çift, Engin Korkmazer, Muzaffer Temür, Hacer Özdemir, Sonay Öztaş, Gizem Durmaz, Emin Üstünyurt

SS-029 0041İkiz Gebeliklerin Maternal Yaşa Göre Maternal ve Perinatal Sonuçlarıİlkbal Temel Yüksel

SS-030 0064Birden fazla tip HPV varlığı persistans ile ilişkili midir?Yunus Emre Purut

Sözel Sunumlar - 2Salon B

13 Haziran 2019, Perşembe 16:45 - 19:00Oturum Başkanları: Enis Özkaya, Müşerref Banu Yılmaz

SS-031 0042Peripartum kardiyomiyopati:Olgu sunumuBerna Şermin Kılıç

SS-032 0127Epizyotomi Eğitiminde Kullanılan Materyalin Etkisinin DeğerlendirilmesiBegüm Aslan, Meltem Demirgöz Bal

SS-033 0045Uterin rüptür olgularının maternal fetal sonuçlarının degerlendirilmesiYusuf Çakmak

SS-034 0046Kortikosteroit ile Islatılmış Olan Mesh Kullanımının Oksidatif Stres Parametrelerine EtkisiHatice Yılmaz Dogru, Cansel Özmen

SS-035 0047Saf berrak hücreli over kanserlerinde klinikopatolojik özellikler ve sağkalım analiziHamdullah Sozen

Page 17: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Sözel Sunumlar - 2Salon B

13 Haziran 2019, Perşembe 16:45 - 19:00

SS-036 0049Tümor Nerede?Esra Keleş Peker

SS-037 0050Sezaryen ile doğum yapan hastaların post-partum dönemde yapılan servikal smear test sonuçlarının değerlendirilmesiAltuğ Semiz, Koray Özbay

SS-038 0051Overin Granüloza Hücreli Tümörleri: 45 Olgunun Retrospektif Olarak DeğerlendirilmesiSedat Akgöl, Sema Karakaş

SS-039 0053Premenopozal ve postmenopozal endometrial poliplerde mikrodamar yoğunluğu, östrojen ve progesteron reseptörü ekspresyonundaki farklılıklarHilal Erinanc, Eser Çolak

SS-040 0054Kliniğimizde gerçekleştirilen pektouteropeksi operasyonlarının sonuçlarının değerlendirilmesiBahar Sarıibrahim Astepe

SS-041 0057Anormal Uterin Kanamalarda Hemşirelik BakımıAyça Demir Yıldırım, Nevin Hotun Şahin

SS-042 0059İnfertil Bireylerde Görülen Cinsel İşlev Bozuklukları ve Hemşirelik YaklaşımıEzgi Şahin, İlkay Güngör Satılmış

SS-043 0060İnfertil erkeklerin infertilite ve tedavi sürecine yönelik deneyimleri: Bir sistematik derlemeZehra Kaya, Nevin Şahin

SS-044 0062Beta Hcg Değeri Düşerken Rüptür Gelişen Sezaryen Skar Gebeliği: Vaka SunumuEmine Arslan, Fikriye Karanfil Yaman

SS-045 0063Kronik pelvik ağrı ve hemşirelik yaklaşımıAyşe Duygu Yıldırım

SS-046 0066Mesane endometriozisine laparoskopik yaklaşımKoray Özbay, Altuğ Semiz

SS-047 0068Olgu sunumu: İnkontinans ve prolapsus şikayeti olan hastada üretrayı kapatan polipTayfur Çift, Onur Şahin Güralp

Page 18: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Sözel Sunumlar - 2Salon B

13 Haziran 2019, Perşembe 16:45 - 19:00

SS-048 0071

Farklı Kuşaklardaki Kadınların Jinekolojik Muayeneye İlişkin Tutum ve

Kaygıları

Zümrüt Bilgin, Yeliz Doğan Merih

SS-049 0074When to report benign appearing andometrial cells on PAP test?

Esra Keleş Peker

SS-050 0075

Uterus didelphys bicollis with atypical endometrial hyperplasia in one

horn: Case report

Esra Keleş Peker

SS-051 0076Servikal sitolojide ASC-US tanısı ile HPV ilişkisi

Sevinç Hallaç Keser, Selma Şengiz Erhan

SS-052 0077Hpv Tip 32 prekanseroz lezyon

Gökhan Tosun

SS-053 0078Servikal Kanamalı Hastalarda Histopatolojik Tanı

Murat Alan, Gökhan Tosun

SS-054 0080

labioplastinin cinsel fonksiyonlar üzerine etkisi

Ali Doğukan Anğın, Eda Akalın, Kazibe Koyuncu, Önder Sakin, Hale Ankara,

Emre Mat, Ahmet Kale

SS-055 0082

Anomali nedeniyle tıbbi tahliye ve missed abortus nedeniyle küretaj

yapılan hastaların korunma istemi ve gelecekteki gebelikleri ile ilgili

tutumları belirlenerek birbiri ile karşılaştırılması

Tayfur Çift

SS-056 0083

Tersiyer Bir Merkezde Tibbi Nedenlere Bağli Olarak Gerçekleştirilen Gebelik

Tahliyesi Olgularinin Analizi

Betül Dündar

SS-057 0084Endometriyozis Tedavilerinin Bibliyometrik Analizi

Emre Demir, Engin Yıldırım

Page 19: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Sözel Sunumlar - 3Salon A

14 Haziran 2019, Cuma 08:00 - 09:00Oturum Başkanları: Ebru Çöğendez, Çiğdem Yayla Abide

SS-058 0086Endometrial Morular Metaplazi Saptanan İki Zayıf Over Rezervli İnfertil Olgu SunumuEbru Ersoy

SS-059 0090Nadir İzlenen Benign Bir Uterus Tümörü: LipoleiomyomaOğuz Devrim Yardımcı, Taner Günay

SS-060 0091Endometriozis hemşiresinin rol ve sorumluluklarıAyşe Gül Bursa, Nevin Şahin

SS-061 0093İnfertilitenin Çiftler Üzerindeki Psikososyal EtkisiElif Velioğlu, Nurdan Demirci

SS-062 0095Adolesan Dönemde Prezente Olan Bir Hymen İmperforatus OlgusuBekir Erdeve, Ayşenur Celayir, Abdulkadir Bozaykut

SS-063 0096Sağlıklı Yaşam Davranışlarının Premenstrual Semptomlar Üzerinde EtkisiÖzlem Can Gürkan, Esra Karakurt, Hazal Hanım Taşdemır, Hatice Özdemir, Nilay Bitiktaş

SS-064 0100Uterin Clear Cell Karsinom: Kanuni Sultan Süleyman EAH DeneyimiSüleyman Cemil Oğlak, Sedat Akgöl

SS-065 0103Adneksiyal kitlelerde endometriozis ayırıcı tanısında CA 19-9 kullanılabilir mi?Serkan Akış

SS-066 0104Afrika kırsalında izlenen, vezikovajinal fistül olgularının etyolojisi, karakteristiği ve tedavisinin değerlendirilmesiYaşam Kemal Akpak, İlter Yenidede, Çetin Kılıçcı

SS-067 0087Onda İnsanlar İçin Şifa VardırMahmut Tokaç, Ayşenur Celayir

SS-068 0088Ünye Müzesinden Zeynep Kamil Hastanesi Müzesine Bir Yolculuk: Zeynep Kamil Hastanesi Müzesi Envanterinde Bir Büyükelçi ve EşiMahmut Tokaç, Ayşenur Celayir

SS-069 0089Zeynep Kamil Hastanesinde Bir TürbeMahmut Tokaç, Ayşenur Celayir

Page 20: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Sözel Sunumlar - 4Salon B

14 Haziran 2019, Cuma 08:00 - 09:30Oturum Başkanları: Enis Özkaya, Müşerref Banu Yılmaz

SS-070 002929 Karın Duvarı Endometriozis olgusu ve Literatür Derlemes

İsmail Harmankaya

SS-071 0105Kadın Kozmetik Genital Cerrahisi Ve Hemşirelik Yaklaşımı

Nurdan Demirci, Yağmur Sezgin

SS-072 0107Over Kanseri Oluşumunda Rol Oynayan MikroRNA’ların InSilico Analizi

Müşerref Banu Yılmaz

SS-073 0108

Tekrarlayan Endometriyoması Olan İnfertil Hastaların Kontrollü Over Stimülasyonu ve İntrauterin İnseminasyon Başarısı Primer Endometriyoma Hastalarına Göre Daha DüşüktürBerk Bulut

SS-074 0109Tüm Batını Dolduran Dev Bir Over Kistinde Açık Minimal İnvaziv Cerrahi Teknik ile Over Koruyucu CerrahOlga Devrim Ayvaz, Ayşenur Celayir, Burcu Arı

SS-075 0110İleri Derecede Abdominal Distansiyona Neden Olan Pür Kistik Tip 4 Sakrokoksigeal Teratomlu Yenidoğana YaklaşımBurcu Ari, Ayşenur Celayir, Şefik Çaman, Oya Demirci, Nermin Koç

SS-076 0111Sezaryen Doğum Yapan Kadınlarda, Erken Ten Tene Temasın, Emzirme ve Doğum Sonu Kanama Üzerine Etkisinin DeğerlendirilmesiZülfiye Serap Sürücü, Zübeyde Ekşi Güloğlu

SS-077 0112Rahim içi araç kullanımı ve çeşidinin kadın cinsel fonksiyonu üzerine etkisiErgül Demirçivi Bör, Nihal Çallıoğlu, Ayşegül Nur, Taner Günay, Meryem Hocaoğlu, Abdulkadir Turgut

SS-078 0113Hastanemizede Leiomyosarkom Tanısı Alan Hastaların Retrospektif Analizi

Mehmet Obut, Sema Karakuş

SS-079 0115Günübirlik Jinekolojik Tanı İşlemi Uygulanan Hastalara Yapılan Eğitimin Hasta Memnuniyeti ve Kaygı Düzeyine EtkisiMelek Gençel

SS-080 0118Endometrioziste İmmün Kaçış

Elif Sarğın, Gökhan Erdil, Mustafa Emre Ercin

Page 21: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma
Page 22: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma
Page 23: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma
Page 24: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

24 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-001 [Abstract: 0001]

KADIN GENİTAL SİSTEMİN NADİR TÜMÖRÜ ADENOMATOİD TÜMÖR: VAKA SERİSİAyşegül Gülbahar, Seda Akgün Kavurmacı, Seyran Taşkınİzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları VE Doğum Anabilim Dalı

GİRİŞ: Adenomatoid tümörler, benign davranışlı erkek ve kadın genital sisteminin nadir ne-oplazmlardır. Tüm yaş gruplarında görülebilse de sıklıkla üçüncü ve beşinci dekadlar arasın-da görülür. Tedavisi cerrahi olan bu tümörler tanı zorlukları gösterebilmektedir. Kadınlarda en sık uterusta sonrasında fallop tüplerinde görülürler. Makroskobik olarak solid, hafif belirsiz sınırlıdırlar, leiomyomlar ile karışabilirler. Bazı olgularda infiltrative ve yumuşaktırlar. Kistik veya nekrotik alanlar içerebilirler. Radyolojik olarak leiomyoma benzerler ve preoperative tanı zordur. Histerektomi materyallerinde tesadüfen saptanırlar. Ultrastüktürel ve immünhis-tokimyasal bulgular adenomatoid tümörlerin mezotelyal kökenli olduğunu göstermektedir. İmmünhistokimyasal olarak tumor hücreleri sitokeratin, kalretinin, vimentin, anti-human me-sothelioma antibody pozitif boyanırlar.

OLGU SUNUMU: 2008-2018 yılları arasında histerektomi yapılan 7967 hastanın patoloji so-nuçları İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği arşiv-lerinden incelenmiş olup. İnceleme sonucu 5(%0.6) olguda adenomatoid tümör gözlenmiştir. Hastaların yaş ortalaması 50, polikliniğe başvuru şikayetleri postmenapozal kanama, karında şişkinlik, pelvik ağrı idi. Olguların ultrasonografi bulgularında iki olguda uterusdan kaynak-lanan sırasıyla 4 cm boyutunda 3 adet myom, 5cm boyutunda multiple myom izlenirken bir olguda 4 cm boyutunda 1 adet myom ve endometrial kavitede kalınlık polip lehine düşünülmüş olup, bir olguda uterus normalden iri görünümde olup sol overde 15 cm sağ overde 10 cm boyutunda kitle izlendi şeklinde rapor edilmiştir. Diğer bir olguda ise uterus kaynaklı 2 cm boyutunda myomun yanı sıra sol over kaynaklık 4 cm boyutunda dermoid kist rapor edilmiştir. Tüm olgulara total abdominal histerektomi bilateral salpingoooferektomi işlemi uygulanmıştır. Tüm hastaların patolojik sonuçları incelendiğinde sırasıyla myom ön tanısı olan ilk iki olgunun patoloji sonucu adenomatoid tümör; myom+polip ön tanısı olan olgunun patoloji sonucu endo-metrioid tip endometrial adenokarsinom grade 1 + adenomatoid tümör; bilateral overde kitle + iri uterus ön tanısı olan hastada bilateral overde fibrom ve adenomatoid tümör paratubal kist ve uterin adenomatoid tümör; myom+dermoid kist ön tanısı olan en son olgu ise patoloji sonu-cu leiomyom+ matür kistik teratom+paratubal adenomatoid tümör olarak gelmiştir. Hastaların patoloji sonuçlarına göre adenomatoid tümör tanısı olan bloklarda immunhistokimyasal in-celeme sonuçları üç olguda kalretinin(+), sitokeratin (+), CD34(-); iki olguda ise kalretinin(+), sitokeratin (+), CD34(+) şeklinde gelmiştir.

TARTIŞMA: Adenomatoid tümör insidansı %5 oranında olup, çalışmamızda bu oran %0,6 bu-lunmuştur. Bu olgulardan 4 tanesinde patolojik tanı olarak uterus kaynaklı adenomatoid tümör izlenmiştir. Bu olgulardan birinde uterus adenomatoid tümörüne eşlik eden polip zemininde ge-lişen grade 1 endometrioid tip endometrial adenokarsinom görülürken, bir diğer olguda uterus adenomatoid tümör ile beraber bilateral overde fibrom ve adenomatoid tümör, paratubal kist izlenmiştir. Son olguda ise uterus leimyom ve dermoid kistin yanı sıra insidental ve izole olarak paratubal kaynaklı adenomatoid tümör tespit edilmiştir. Bu da bize adenomatoid tümörlerin sıklıkla uterus kaynaklı olsa da over veya paratubal olarakta gelişebileceğini, beraberinde başka

Page 25: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

25

SÖZEL BİLDİRİLER

patolojik tanılar ile görülebileceğini akla getirmektedir. Tüm olgularda patolojik kesin tanıda kullanılan immünhistokimyasal belirteçlerden kalretinin (+), sitokeratin (+), şeklinde gelmiştir. Sonuç olarak her ne kadar nadir görüldüğü düşünülse de son yapılan çalışmalar ile immü-nohistokimyasal belirteçlerin kullanılması ile insidansının %5’lere kadar çıktığı bildirmiştir. Çalışmamızda ki düşük insidans oranını tanının şüpheye dayalı olması ve zorluğuna bağlı ol-duğunu düşünmekteyiz. Nadir görülen ve bening bir durum olmasına rağmen olası eşlik edebi-lecek diğer patolojilerin ve malignitelerin dışlanması açısından şüpheli olgularda patolojik ve immünohistokimyasal olarak tanısının konulması önem arz etmektedir.

Anahtar Kelimeler: adenomatoid tümör, leiomyom, immünohistokimyasal

Tablo 1. Olguların ultrasonografi bulguları ve patoloji sonuçlarının karşılaştırlması

Ultrasonografi Bulguları Patoloji Sonuçları

Olgu 1 Ortalama 4cm boyutunda 3 adet myom Adenomatoid tümör

Olgu 2 En büyüğü 5cm multiple myom Adenomatoid tümör

Olgu 3 4cm myom ve endometrial kalınlık polip?

endometrioid tip endometrial adenokarsinom grade 1 + adenomatoid tümör

Olgu 4 Sol overde 15cm sağ overde 10cm kitle

bilateral overde fibrom ve adenomatoid tümör + paratubal kist + uterin adenomatoid tümör

Olgu 5 2cm myom sol overde 4cm dermoit kist

Leiomyoma + matür kistik teratom + paratubal adenomatoid tümör

Adenomatoid Tumor Which Is A Rare Female Genital System Tumor: Case SeriesAyşegül Gülbahar, Seda Akgün Kavurmacı, Seyran Taşkınİzmir Katip Çelebi University Atatürk Training and Research Hospital, Obstetrics and Gynecology Departmen

INTRODUCTION: Adenomatoid tumors constitute a large part of mesothelial solid tumors. Although adenomatoid tumors can be seen in all age groups, they are common between third and fifth decades. These surgically-treated tumors can be diagnosed hardly. Adenomatoid tumors are rare benign neoplasms in male and female genital system. They are most commonly seen in uterus and then fallopian tubes. In macroscopic terms, they are solid and have mildly indefinite borders. They are infiltrative bordered and soft in some cases. They may contain cystic or nectoric areas. They are mistaken with leiomyoma in macroscopic terms. They resemble leiomyoma tumors in radiological terms. Thus preoperative diagnosis is difficult. They are detected by chance in histerectomy materials. Ultrastructural and immunohistochemical findings show that the adenomatoid tumors are mesothelial. In immunohistochemical terms, tumor cells are positively stained with cytokeratin, calretinin, vimentin, anti-human mesothelioma antibody.

CASE PRESENTATION: The pathology results of 7967 patients who had hysterectomy between 2008 and 2018 were retrospectively examined from İzmir Atatürk Training and Research Hospital Gynecology and Obstetrics Polyclinic archives. As a result of the examination, adenomatoid tumor was observed in 5 cases (0.6%). When the anamneses of the patients were examined, the

Page 26: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

26 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

mean age of the patients was 50. It was observed that in patients who had polyclinic referral complaints postmenopausal bleeding, distension and pelvic pain. In the ultrasonographic findings of the cases, three 4 cm leiomyoma and multiple leiomyomas the largest of which was 5 cm were detected in uterus in two cases in order and a 4 cm leiomyoma and endometrial cavity thickness considered due to polyp in one patient and uterus was larger than normal and there was a 15 cm mass in left ovary and 10 cm mass in right ovary in one case and in another case, a left ovary based 4 cm dermoid cyst was reported in addition to uterus based 2 cm leiomyoma. Total abdominal hysterectomy bilateral salpingoophorectomy was applied in all cases. The pathological results of all patients were examined (Table 1). In blocks with adenomatoid tumor diagnosis according to the immunohistochemical examination results were as calretinin(+), cytokeratin(+), CD34(-) in three cases and calretinin(+), cytokeratin(+) and CD34(+) in two cases.

DISCUSSION: The general incidence of adenomatoid tumors reported as 5% was 0.6% according to the 10 year screening in our hospital and we think that the reason could be due to the inadequacy of immunohistochemical examinations due to the overlooked of its cause since it is very rare. Its distinction from leiomyoma is difficult through clinically. Coincidence was detected as the result of pathological examination of the specimen in the same way in five case series we examined. Although they are generally uterus sourced, it is incidentally observed in ovary and paratubal areas as in our case series and may accompany ovary, uterus and tuba pathologies in addition to uterus adenomatoid tumor. Although it is a rare and benign condition, pathological and immunohistochemical diagnosis is important for excluding other accompanying pathologies and malignities.

Keywords: Adenomatoid tumor, leiomyoma, immunohistochemical

Table 1. Comparison of ultrasonography findings and pathology results

Ultrasonography Findings Pathology Results

Case 1 3 myomata with an average size of 4cm Adenomatoid tumor

Case 2 Multiple myomata with the largest dimension of 5cm Adenomatoid tumor

Case 3 4 cm myoma and endometrial width polype ?

endometrioid type endometrial adenocarcinoma grade 1 + adenomatoid tumor

Case 4 15 cm mass in left ovary and 10 cm mass in right ovary

fibroma and adenomatoid tumor + paratubal cyst + uterine adenomatoid tumor in bilateral ovary

Case 5 2 cm myoma, 4 cm dermoid cyst in left ovary

Leimyoma + mature cystic teratoma + paratubal adenomatoid tumor

Page 27: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

27

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-002 [Abstract:0121]

ÖZET VAJİNAL DOĞUM YAPAN KADINLARDA ERKEN POSTPARTUM DÖNEMDE KANAMA MİKTARININ BELİRLENMESİNDE KANAMA TAKİP TORBASI VE HASTA BEZİNİN KARŞILAŞTIRILMASIEmine AlverMarmara Ünv Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği

AMAÇ: Vajinal Doğum Yapan Kadınlarda Erken Postpartum Dönemde Kanama Miktarının Belirlenmesinde Kanama Takip Torbası ve Hasta Bezinin Karşılaştırılması ile doğum sonu erken dönemde kanama miktarını tespit etmek amacıyla gerçekleştirildi.

GEREÇ-YÖNTEM: Çalışma, randomize kontrollü olarak, Kocaeli ilinde bir devlet hastanesinin doğum kliniğinde gerçekleştirildi. Çalışmadan elde edilenverilerin değerlendirmesinde SPSS (Statistical Package for Social Sciences) versiyon 17.0 programı yardımıyla gerçekleştirilmiştir. Değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu histogram grafikleri ve Kolmogorov-Smirnov testi ile incelendi. Tanımlayıcı analizler sunulurken ortalama, standart sapma, ortanca ve mini-mum-maximum değerler kullanılmıştır. 2x2 gözlerde Pearson Ki Kare ve Fisher’s Exact Testleri ile karşılaştırıldı. Normal dağılım göstermeyen (nonparametrik) değişkenler iki grup arasında değerlendirilirken Mann Whitney U Testi, ikiden fazla grup arasında değerlendirilirken Kruskal Wallis Testi kullanılmıştır. Ölçümsel verilerin birbirleri ile analizinde Spearman Korelasyon Testi’nden faydalanılmıştır. Çalışmaya 40’ı hasta bezli 41’i kanama takip torbalı toplam 81 has-ta alınmıştır.

BULGULAR: Toplam kanama miktarı ile perinetal, servikal ve sütürizasyon süresi arasında pozitif yönlü orta derecede anlamlı korelasyon vardır. Benzer şekilde doğum tartısı ile toplam kanama miktarı arasında pozitif yönde zayıf korelasyon vardır. Perinetal, servikal, sütürizasyon süresi, ilk emzirme zamanı ve doğum tartısı arttıkça kanama miktarı da artmaktadır.

SONUÇ: Bu çalışmanın örneklem sayısı fazla olan farklı hasta grupları üzerinde yapılacak araştırmalara yol göstereceği düşünülmektedir. Vajinal doğum yapan kadınların, doğum sonu kanamanın miktarını ölçülebilir yöntemle belirlenmesi ile doğum sonu kanamalar da erken müdahaleye, katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

AnahtarKelimeler: Postpartum kanama, kanama torbası, hasta bezi, kanama miktarı, hem-şirelik bakımı

Comparison of Bleeding Follow-up Bag and Patient Diaper for Determining Bleeding in Early Postpartum Period in Vaginal Birth WomenEmine AlverObstetric and Gynekolocı Nursing

AIM: It was performed to determine the comparison of bleeding graft and patient gland, in order to determine the amount of bleeding in early postpartum period in women who had vaginal delivery, bleeding amount was compared with bleeding gland.

MATERIALS-METHODS: The study was carried out in a public hospital in Kocaeli province in a randomized controlled manner. SPSS (Statistical Package for Social Sciences) version 17.0 was used to evaluate the data that obtained from the study. The normal distribution

Page 28: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

28 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

of the variables was analyzed by histogram graphs and Kolmogorov-Smirnov test.While the descriptive analyzes were presented,standard deviation, median and minimum-maximum values were used. Pearson’s Chi-Square and Fisher’s Exact Tests were compared in 2x2 eyes. Nonparammetric variables were evaluated between two groups, while the Mann Whitney U Test was evaluated among more than two groups and Kruskal Wallis Test was used.The Spearman Correlation Test was used to analyze the measurement data. A total of 81 patients were included in the study, 40 of them were with diapers and 41 of them were with bleeding follow up bag.

RESULTS: There is a moderate positive correlation between total bleeding amount and perinatal, cervical andSUTURING time.Similarly, there is a weak positive correlation between birth weight and total hemorrhage Increasing of Perinatal, cervical, suturing time, first breastfeeding time and birth weight increases the amount of bleeding.

CONCLUSION: It is thought that this study will lead to research on different patient groups with high sample number. It is thought that women who have vaginal delivery can contribute to early intervention in postpartum hemorrhage by determining the amount of postpartum hemorrhage with measurable method.

Keywords: Postpartum hemorrhage, bleeding bag, patient diaper, amount of bleeding, nursing care

Page 29: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

29

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-003 [Abstract:0130]

İNFERTİLİTE TEDAVİ SÜRECİNDE ÇİFTLERİN YAŞADIKLARI SORUNLAR VE PROFESYONEL HEMŞİRELİK YAKLAŞIMIEbru UygurBezmiâlem Vakıf Üniversitesi

GİRİŞ-AMAÇ: İnfertilite, herhangi bir korunma yöntemi kullanmaksızın en az bir yıllık süre içerisinde çiftin düzenli cinsel ilişkisine rağmen kadının gebe kalamaması olarak tanım-lanır. Dünya Sağlık Örgütü dünyada 60-80 milyon infertil çift olduğunu tahmin etmektedir. Türkiye’de infertilite sıklığının %10-15 civarında olduğu düşünülmektedir. İnfertilite, eşlerin sosyal yaşamlarını, duygusal durumlarını, evlilik ilişkilerini, cinsel yaşamlarını, gelecekle il-gili planlarını, yaşam kalitelerini ve benlik saygılarını olumsuz yönde etkileyen karmaşık bir yaşam krizidir (Kırca ve Pasinlioğlu, 2013; Yanıkkerem ve ark., 2007; Seymenler ve Siyez, 2018). Bu derlemenin amacı, son yıllarda giderek yaygınlaşan ve çiftler için bir yaşam krizine dönü-şebilen infertilitenin tedavi sürecinde çiftlerin yaşadığı sosyokültürel, biyolojik, psikososyal, ekonomik, cinsel sorunları yapılan araştırmalar ışığında irdeleyerek infertil çiftlerin yaşadıkları sorunları anlayabilmektir.

BULGULAR: İnfertilite, sadece çiftleri değil aile ve toplumu da etkilemektedir. Toplumun kadına yüklediği çocuk doğurma rolü hatta kadın ile anne kelimelerinin eş anlamlı olarak kul-lanılması, evliliğin çocuk sahibi olmak ile eş değer tutulması, çiftlerin akraba ve arkadaşlar tarafından ‘’ne zaman çocuk yapmayı düşünüyorsunuz’’ sorusu ile karşılaşmaları çiftler üzerin-de baskı oluşturmakta özellikle kadınlar toplumsal baskıdan daha çok etkilenmekte ve stres, umutsuzluk, depresyon gibi psikososyal sorunlar yaşayabilmektedir (Keskin ve Gümüş, 2014; Yılmaz ve Oskay, 2015; Kılıç ve ark., 2011; Karaca ve Ünsal, 2014). Yetersizlik hisleri ve suçluluk duygusunu yaşayan çiftler infertilite karşısında medikal çözümler ararlar. Tedavi süreci çocuk sahibi olmak için yeni bir umut ve mutluluk kaynağı iken tedavinin başarısızlığı ve tekrarlayan gebelik kayıpları öfke nöbetleri, hayal kırıklığı, umutsuzluk, suçluluk, utanç, kaygı, stres, mut-suzluk kaynağı ve eşlerin birbirlerini karşılıklı suçlamalarına sebep olabilmektedir. Ayrıca çiftler yardımcı üreme teknikleri (YÜT) nin komplikasyonları veya YÜT yardımıyla gebe kalan çiftlerin çocukları sağlık problemleri açısından birçok risk ile karşı karşıya kalmaktadır. Lee (2003) tara-fından oluşturulan “hemşirelik kriz programına” dahil olan infertil bireylerin kontrol grubuna göre anksiyete düzeyi, zihin ve vücut relaksasyonu ve sosyal izolasyonun azalması açısından anlamlı derecede fark bulunmuştur (Sezgin ve Hocaoğlu, 2014; Dilek ve Beji, 2012; Karaca ve Ünsal, 2012). İnfertilite tedavi sürecinde programlanmış cinsel ilişki, cinsel hayatlarının dışarı-dan yönetildiği hissi çiftlerin cinsel yaşamlarını ve evlilik uyumlarını olumsuz etkileyebilmek-tedir. Aynı zamanda tedavide kullanılan hormonlar cinselliği olumsuz yönde etkilemektedir. Oğuz’un (2004) infertil gruplarla yaptığı çalışmada, kadınların %34.4’ünün ağrılı cinsel ilişki deneyimledikleri belirtilmiş ve kadınların %37’si cinsel yaşamlarıyla ilgili tatminsizlik sebebini infertilite tedavisine, %58’i ise cinsel ilgide azalmanın sebebini programlanmış cinsel ilişkiye dayandırmışlardır (Duman ve Koçak, 2016; Aydın ve Beji, 2013). İnfertilite tedavisinde kullanılan ilaçlar ve tedavi işlemi oldukça pahalı olduğu için, çiftler ekonomik zorluklar da yaşayabilmek-tedir. Çalışan çiftler tedavi nedeniyle sürekli işyerlerinden izin almak zorunda kalmakta hatta bu yüzden bazı çiftler tedaviyi sürdürebilmek için işsiz kalabilmektedir (Yanıkkerem ve ark., 2007).

Page 30: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

30 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SONUÇ: Tedavi başarısı üzerinde etkili olabilecek her türlü biyolojik, psikososyal, cinsel so-runların bilinmesi ve ele alınarak incelenmesi infertil bireylerin infertiliteye ve tedaviye uyu-munu kolaylaştırabilir.Özellikle hemşireler infertil çiftlere tedavi sürecinde verilecek eğitim, danışmanlık, psikolojik destek ile çiftlerin bu süreçte yaşadığı stres, kaygı, umutsuzluk gibi durumların azaltılmasında kilit rol oynamakta birey ve çiftlerin yaşam tarzlarını düzenlemele-rine, ilişkilerini sağlamlaştırmalarına yardım ederek anne baba olmaya hazır hale gelmelerini sağlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: infertilite, infertil çiftler, hemşirelik

Page 31: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

31

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-004 [Abstract:0002]

SEZARYEN SIRASINDA EKSTERNAL ENDOMETRİYOZİS EKSİZYONUSeda Akgün Kavurmacı, Ayşegül Gülbahar, Seyran Taşkınİzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, İzmir

GİRİŞ: Endometriyozis insidansı, reprodüktif dönemde %8-15 olmakla birlikte en sık pelviste izlenir. Eksternal endometriyozis ise daha nadirdir ve cerrahi skar, akciğer, burun, apendiks, umblikus, sigmoid kolon, üreter, beyin, karın ön duvarında izlenebilmektedir. Skar endometri-yozislerinin çoğu sezaryen, histerotomi, histerektomi gibi operasyonlardan sonra görülmesine rağmen nadiren apendektomi, laparoskopik trokar ve amniyosentez iğne yerlerinde görüldüğü de rapor edilmiştir. Sezaryen sonrası ciltaltı endometriyosis prevalansı yaklaşık % 0,03 ile % 1 arasında olduğu ve tüm eksternal endometriozis olgularının % 1’ini oluşturduğu tahmin edil-mektedir. Skar endometriyozisinin ayırıcı tanısında menstrüel siklus ile ilişkisi yol gösterici olmaktadır. Ayrıca görüntülemede yüksek rezolüsyonlu yüzeyel doku ultrasonografi oldukça faydalıdır. Tedavide ise en etkili yöntem cerrahidir. Yazımızda sezaryen sırasında skar endomet-riyozisi eksize edilen olgu sunulmuştur.

OLGU: 31 yaşında paritesi 2 olan hastanın önceki doğumları sectio sezaryen ile 2011 ve 2016 yıllarında dış merkezde yapmıştır. Olgu son doğumundan 6 ay sonra pfannensteil insizyon hattının sol köşesinde gelişen şişlik nedeniyle Genel Cerrahi polikliniğine başvurmuştur. Alınan anamnezinde şişliğin menstrüel kanama ile arttığını tariflemiştir. Yapılan yüzeyel doku ultra-sonografisi kas dokusu ile yağ dokusu arasında 1 cm boyutunda endometriyoz odağı şeklinde raporlanmıştır. Hastaya genel cerrahi tarafından operasyon önerilmiş ancak hasta reddetmiştir. Üçüncü gebeliğinin takibi sonrası 38-39. gestasyon haftasında elektif sectio sezaryene alındı. Eski skar hattından cilt insizyonunun ardından sol tarafta fasyaya fiske düzensiz sınırlı yaklaşık 2 cm çapında external endometriyozis odağı izlendi. Orta hattan fasya insizyonu yapıldı kitle-nin kas dokusuna infiltre olmadığı izlendi. Kitle çevresinde 1 cm salim fasya dokusuyla birlikte eksize edilerek histopatolojik incelemeye gönderildi. Ardından sezaryene devam edildi. Batın gözleminde pelvik endometriyozis izlenmedi. Patoloji sonucu 4x1x1 cm boyutlarda dış yüzü düzensiz gri kahve renkli solid heterojen nitelikte endometriyozis odağı şeklinde raporlandı.

SONUÇ: Olgumuzda pelvik endometriyozis saptanmamış olması ve skar endometriyozisinin fasya köşe sütür bölgesinde gelişmesi nedeniyle patofizyolojisinde endometrial dokunun doğ-rudan implantasyonun rol oynadığı kanatindeyiz. Özellikle endometriyal dokudan geçildikten sonra fasya gibi başka dokularda aynı sütür materyalinin kullanıldığı durumlarda endometriyal dokunun farklı dokulara implante olabileceği akla yatkındır. Operasyon sırasında alınabilecek önlemlerle skar endometriyozis sıklığının azalabileceğini düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler: skar endometriyozisi, sezaryen, external endometriyozis

External Endometriosis Excision in Cesarean SectionSeda Akgün Kavurmacı, Ayşegül Gülbahar, Seyran Taşkınİzmir Katip Çelebi University Atatürk Training and Research Hospital, Obstetrics and Gynecology Departmen, İzmir, Turkey

INTRODUCTION: The incidence of endometriosis is 8-15% in the reproductive period, it is most commonly seen in the pelvis. External endometriosis is more rare and may be seen in the surgical scar, lung, nose, appendix, umbilicus, sigmoid colon, ureter, brain, and anterior

Page 32: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

32 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

abdominal wall. Although most of the scar endometriosis is seen after cesarean, hysterotomy and hysterectomy operations, it is rarely seen in appendectomy, laparoscopic trocar and amni-ocentesis needle locations. The prevalence of subcutaneous endometriosis after caesarean is estimated to be between 0.03% and 1%, and it is estimated that it constitutes 1% of all cases of external endometriosis. In the differential diagnosis of scar endometriosis, its relationship with the menstrual cycle is important. In addition, high-resolution superficial tissue ultraso-nography is very useful in imaging. And the most effective method for the treatment is surgery. We present a case of scar endometriosis excised in cesarean section.

CASE: A 31-year-old patient with a parity of 2 had previous deliveries in cesarean section in 2011 and 2016 in an another center. The patient presented to the General Surgery polyclinic 6 months after the last birth because of the swelling on the left side of the pfannensteil inci-sion line. In her anamnesis, the swelling was increased with menstrual bleeding. Superficial tissue ultrasonography was reported to be 1 cm in size with endometriosis focusing between muscle tissue and fat tissue. The patient was recommended for operation by general surgery, but the patient refused. After the follow-up of the third pregnancy elective cesarean section was performed at the 38-39 gestational week. Following the incision of the skin from the old scar line, external endometriosis with a diameter of approximately 2 cm was observed at the left side of the fascia. A midline fascia incision was made and the mass was not infiltrated into the muscle tissue. The mass was excised together with 1 cm clean fascia tissue and sent for histopathological examination. Then the cesarean section was continued. Pelvic endomet-riosis was not observed in abdomen. The results of the pathology were reported as 4x1x1 cm in size, and the outer face was irregular gray-brown, solid heterogeneous endometriosis focus

CONCLUSION: In our case, because of the absence of pelvic endometriosis and development of scar endometriosis in the fascia corner suture region, direct implantation of endometrial tissue plays a role in the pathophysiology of the patient. It is conceivable that the endometrial tissue can be implanted in different tissues. Especially when the same suture material is used in other tissues such as fascia after passing through the endometrial tissue. We think that the frequency of scar endometriosis may be decreased with the measures that can be taken during the operation.

Keywords: scar endometriosis, cesarean section, external endometriosis

Page 33: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

33

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-005 [Abstract:0003]

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ İLE İNFERTİLİTE İLİŞKİSİNil Atakulİstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi

GİRİŞ: Son yıllarda infertil hasta popülasyonu artmakta; yaşam koşulları, çevresel faktörler, nutrisyonel destek gibi nedenler giderek popülerlik kazanmaya başlamıştır. Reprodüksiyon ve mevsimsel değişikliklerle uygun olan beslenme alışkanklıklarındaki farklılıklar arasında dina-mik bir ilişki vardır (1,2). İnsan ve hayvan deneklerinde reprodüktif fonksyonlar ve kronik mal-nütrisyon, kısa dönem nutrisyonel dengesizlikler arasında negatif etkileşim vardır (3,4). Ayrıca göz önünde bulundurulması önemli olan bir konuda reaktif oksijen radikalleridir (ROS). Demir ve superoksit, Fe3 ve hidrojen peroksiti redüksiyona uğratarak ROS oluşumuna yol açarak DNA, yağ ve protein hasarına neden olurlar.

GEREÇ ve YÖNTEMLER: 01.01.2019 ve 01.04.2019 tarihleri arasında İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran fertil ve infertil hastalar arasında demir eksikliği anemisi araştırılmıştır

SONUÇ: jinekoloji polikliniğine başvuran 2821 hastanın 92’sinde (%0,7), infertilite polikliğine başvuran 1562 hastanın 136’sında (%7,8) demir eksikliği saptanmıştır. LiY.Q ve ark. yaptıkları bir çalışmada demir eksikliği olan dişi fare modellerinde konsepsiyon anlamlı derecede düşük bu-lunmuştur (5). Yakın yıllarda yapılan çalışmalarda demir desteği alan kadınlar almayan kadınla-ra göre daha fertil bulunmuştur (6,7). Eser element olan demir eksikliği hormonal dengesizliğe sebep olarak seksüel disfonksyona sebep olabilir. Demir ayrıca makrofaj bakterisidal aktiviteyi arttırarak inflamasyondada etkilidir. Son olarak demir eksikliği reprodüksiyona etkili çinko ve bakır eksikliğine sebep olur. ROS, folikülogenez, oosit maturasyonu, ovulasyon, endometrial siklüs, implantasyon ve embriyogenezde etkilidir (8). Son yıllarda yapılan bir çalışmada demir seviyesiyle orantılı olan ferroportin mRNA düzeyi infertil kadınların granuloza ve servikal hüc-relerinde düşük bulunmuştur (9).

SONUÇ: : Nedeni bilinmeyen infertil hastalarda fertiliteye olumlu etkisi bilinen çinko, ba-kır gibi elementlerin eksikliğinin yerine konulması yanında demir eksikliğinin tedaviside göz önünde bulundurulmalıdır

Anahtar Kelimeler: Anemi, Demir, infertilite

The Relationship Between Iron Deficiency Anemia and InfertilityNil AtakulIstanbul Research and Training Hospital

INTRODUCTION: In recent years the population of infertile patients is increasing; reasons such as living conditions, environmental factors and nutritional support have become increasingly popular. There is a dynamic relationship between reproduction and variations in dietary habits that are appropriate with seasonal changes (1,2). In human and animal subjects, there is negative interaction between reproductive functions and chronic malnutrition and short-term nutritional imbalances (3,4).It is also important to consider reactive oxygen radicals (ROS). Reduces iron and superoxide, Fe3 and hydrogen peroxide, resulting in ROS formation, causing DNA, lipid and protein damage

Page 34: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

34 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

MATERIALS-METHODS: A study on iron deficiency anemia among fertile and infertile patients who applied to Istanbul Training and Research Hospital between 01.01.2019 and 01.04.2019 was investigated.

RESULTS: Of the 2821 patients admitted to the gynecology outpatient clinic, 92 (64%) had iron deficiency, in 136 (7.8%) of 1562 patients who refer to infertility polyclinic. LiY.Q et al. showed in their study that the conception of female mouse models with iron deficiency was significantly lower (5). In recent years, women who received iron supplementation were found to be more fertile than women who did not (6,7). Iron deficiency, which is a trace element, can cause hormonal imbalance and cause sexual dysfunction. Iron is also effective in inflammation by increasing macrophage bactericidal activity. Finally, iron deficiency causes a zinc and copper deficiency which are essential for reproduction. ROS is effective in folliculogenesis, oocyte maturation, ovulation, endometrial cycle, implantation and embryogenesis (8). In a recent study, the level of ferroportin mRNA, which is proportional to iron level, was found to be low in granulosa and cervical cells of infertile women (9).

CONCLUSION: In addition to replacing the deficiency of elements such as zinc, copper, which have a positive effect on fertility, in unexplanied infertile patients treatment of iron deficiency should be considered.

Keywords: Anemia, iron, infertility

Page 35: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

35

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-006 [Abstract:0005]

OVARİAN HİPERSTİMÜLASYON SENDROMU TEDAVİSİNDE ENOKSAPARİN HEPATOTOKSİSİTESİIşık Kaban, Besim Haluk Bacanakgilİstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Düşük molekül ağırlıklı heparinlerin(DMAH) en sık görülen yan etkileri trombositopeni ve major kanamadır. DMAH’ın bir başka potansiyel olarak önemli fakat daha az yaygın yan etkisi ilaca bağlı karaciğer hasarıdır. DMAH’ın neden olduğu karaciğer hasarı oranı %4-13 olarak bildi-rilmiştir. Olgumuz 33 yaşında G0P0,5 yıllık infertilite öyküsü mevcut,başvuru öncesi 2 kez intra-uterin inseminasyon yapılmıştı. Hastaya gonadotropin tedavisi sonrası inseminasyon yapılmış-tır. Hasta hastanemiz acil kadın doğum servisine ani başlayan göğüs, karın ve kasık ağrısı ile başvurmuş. Bilinen kronik bir hastalığı ve geçirilmiş bir ameliyatı yoktu. Başvuru muayenesinde batında alt kadranlarda daha belirgin olmak üzere yaygın hassasiyet mevcut, defans ve rebound yoktu. Perine vulva vajen doğal, kollum temiz nullipar karakterde izlendi. Yapılan transvajinal USG’de uterus normal boyutta endometrium 7mm, sağ over toplam 11x7cm boyutlarında,sol over 9x6 cm boyutlarında düzgün sınırlı içlerinde her ikisinde de 3-4 adet en büyüğü 3-4 cm olan foliküller izlendi. Batında serbest sıvı izlenmedi. Hasta OHSS ön tanısı ile takip ve tedavi ama-cıyla interne edildi. Hidrasyon başlandı,enoksaparin sodyum 0,6 1x1 dozunda başlandı. Günlük aldığı çıkardığı takibi,karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının takibi ve günlük kilo takibi yapıldı. Takibinin ilk 5 gününde analjezi amacıyla 500mg parol 2x1 po verildi ve 5.gün kesildi. Hastaya ek medikasyon uygulanmadı. Hastanın geliş laboratuar değerleri normal sınırlardaydı. Hastanın laboratuar değerleri 2-3 gün arayla takip edildi. Enoksoparin kullanımının 5. gününde ALT:47 U/L AST:49U/L, GGT:30 U/L, ALP:49 U/L;9. günüde ise ALT:259 U/L,AST:172 U/L, GGT:80 U/L, ALP:72 U/L olarak progresif artış gösterdi. RUCAM SKORU: 7 *. Hastada transaminaz artışı ile birlikte anlamlı semptom görülmedi. Hastada hepatik hasara neden olabilecek diğer etkenler; hepatit A, B,C HIV serolojisi bakıldı ve negatif bulundu. Bakılan böbrek fonksiyonlarında takibinin 5. gününde kan kreatinin değerinin 1,51 olması üzerine nefroloji görüşü istendi. Yapılan üriner usg normal olarak değerlendirildi. Nefroloji tarafından ABY öntanısı ile hidrasyon ve aldığı çıkardığı takibi yapıldı ve takip eden günlerde kan kreatinin değerleri geriledi ve böbrek fonksiyonları normale döndü. Hastanın takibinin 9. gününde clexan stoplandı ve ayaktan takibe başlandı. Takiplerinde, ilaç son-landırıldıktan 3 gün sonraki laboratuar değerleri; ALT:185, AST:75,GGT:79, ALP:78; ayaktan takibinin 10. Ve 17. Günlerindeki kan değerleri sırasıyla ALT:37, AST:28, GGT:49,ALP:73 ve ALT:22, AST:27,GGT:32, ALP:62 olarak bulundu. Ayaktan takip sürecinde de hasta asemptomatik idi ve ayaktan takibinin 26. gününde bakılan karaciğer enzimleri tamamen normale döndü. Hastada transaminaz artışla-rının diğer sebepler dışlanarak enoxoparin bağımlı olduğu düşünüldü. İlacın kesilmesini takiben hastanın enzim değerleri hızla normal seviyelere geriledi. Hastalarda bu durum geçici ve tolere edilebilir bulunmakla birlikte farkına varılmadığında geri dönüşümsüz karaciğer hasarı olabilir. OHSS ye bağlı bir karaciğer hasarı düşünülmedi çünkü hastanın internasyonunu takiben 2.gün (02.01.2016) menstrüel kanamasının başlamasının hiperöstrojenemi durumunu ortadan kaldırdığı varsayıldı. Ancak böyle bir durum var ise enoxoparin bunu indüklemiş olabilir.Enoxaparin, yaygın kullanım alanı bulması ve güvenli bir ilaç olarak kabul edilmesine rağmen,kullanımı sırasında oluşabilecek bu ve benzeri tablolar için dikkatli olunmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Enoksaparin, ovaryan hiperstimülasyon sendromu, enoksaparin toksi-sitesi

Page 36: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

36 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Enoxaparin-Induced Liver Injury in Ovarian Hyperstimulation SyndromeIşık Kaban, Besim Haluk Bacanakgilİstanbul Training and Research Hospital

The most common side effects of low molecular weight heparin(LMWH) are thrombocytopenia and bleeding. Another less common side effect of LMWH is drug-induced liver damage. The rate of LMW-induced liver damage has been reported as 4-13%. Our case was 33 years old, G0P0, 5 years infertility, 2 intrauterine insemination was performed. The patient was given intrauterine insemination after gonadotropin treatment.The patient admitted to the emergency department with sudden onset chest, abdominal pain. There was widespread tenderness in the lower quadrant of the abdomen. Perineum, vulva, vaginal exam were natural. The transvaginal USG showed normal size of the uterus, the endometrium was 7mm, the right ovary was 11x7cm in size, the left ovary was 9x6 cm in size. Free fluid was not observed in the abdomen. The patient was hospitalized with the diagnosis of OHSS for follow-up and treatment. Hydration was initiated, enoxaparin sodium was started at a dose of 0.6 (1x1). The patient was followed up daily for liver and kidney function and weight.On the first 5 days of follow-up, 500 mg parol 2x1 po was given for analgesia and the 5th day was discontinued.No additional medication was administered. The laboratory values of the patient were followed with 2-3 days intervals. On day 5 of Enoxoparin use, ALT:47 U/L AST: 49U/L, GGT: 30 U/L, ALP: 49 U/L; At 9th day ALT:259 U/L, AST: 172 U/L, GGT: 80 U/L, ALP: 72 U/L showed a progressive increase. (RUCAM SCORE: 7 ). There was no significant symptom with transaminase increase in the patient. Other factors that may cause hepatic damage; Hepatitis A, B, C HIV serology was found and negative. On the fifth day of follow-up in renal function, the blood creatinine value was 1.51 and nephrology exam was required. Urinary tract was evaluated as normal. Nephrology physician ordered hydration and follow-up due to the diagnosis of acut renal failure. In the following days, blood creatinine levels regressed and kidney function returned to normal.On the 9th day the patient’s follow-up, clexan was stopped. In the follow-up, laboratory values after 3 days of discontinuation of the drug; ALT: 185, AST:75, GGT: 79, ALP:78; The blood values at the 10th and 17th days of the outpatient follow-up were found as ALT:37, AST:28, GGT: 49, ALP:73 and ALT: 22, AST: 27, GGT:32, ALP:62, respectively. During the outpatient follow-up period, the patient was asymptomatic and the liver enzymes that were looked at on the 26th day of outpatient follow-up were completely normal. The increase in transaminase in the patient was thought to be dependent on enoxoparin by exclusion of other causes. Following discontinuation of the drug, the patient’s enzyme values rapidly regressed to normal levels. Although this condition is temporary and tolerable, irreversible liver damage may be unnoticed. A liver injury due to OHSS was not considered because it was assumed that the onset of menstrual bleeding on the second day (02.01.2016) following the patient’s internalization eliminated the state of hyperestrogenemia.Enoxaparin is widely used and is considered a safe drug, but such cases may occur.

Keywords: Enoxaparin,ovarian hyperstimulation syndrome, enoxaparin toxicity

Page 37: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

37

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-007 [Abstract:0004]

PRETERM EYLEM, PLASENTA DEKOLMANI VE AKUT KOAGÜLOPATİ: OLGU SUNUMUEngin YıldırımHitit Universitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana bilim Dalı, Çorum

GİRİŞ: Pretem eylem bebeğe uzun dönemde çeşitli riskler yükleyen multifaktöriyel send-romdur. İntraamniotik enfeksiyonlar, plasental yetmezlikler ve plasental malperfüzyon preterm eylemin nedeni olabilir. Bu bildiride erken preterm olgusunda görülen plasenta dekolmanı ve koagülopati sunulmaktadır.

OLGU: 27 yaşında hasta kliniğimize kasık ağrısı ve pembe renkli vajinal kanama şikayetiyle başvurdu. Yaşayan çocuğu olmayan hastanın bir abortus hikayesi mevcuttu. Fizik muayenede 2 cm açıklık, %30 efesman mevcuttu. Yapılan ultrasonografik değerlendirmede 26 haftalık tek canlı fetus saptandı, tahmini fetal ağırlık 650 gr olarak ölçüldü. Tokografide regüler 30 monte-video ünite kontraksiyonlar mevcuttu. Hasta preterm eylem tanısıyla servise alındı. Nifedipin ve Betametazon tedavisi başlanan hastanın tedavisinin 3. saatinde ağrıları hafiflemiş kanama-sı durmuştu. 5. saatte yapılan kontrol ultrasonografisinde fetal kalp atımı görülemedi ve 3x4 cm büyüklüğünde subkoryonik kanama alanı görüldü. Başvuru tektiklerinde trombosit sayısı (PLT) 158.000/mm3, INR 1.3 dü. Fetal kalp atımı görülemediği anda INR 1.4, PLT 142.000/ mm3 görüldü. Doğum indüksiyonuna Dinoproston ile başlandı. Ancak başvurunun 10. saatinde aktif eylem başlamamış, INR 1.5 PLT 70.000/ mm3 olmuştu. Hematolojiye danışıldı, TDP verildi ve 12. saatte sezaryenle 700 gr ex fetus doğurtuldu. Patoloji değerlendirmede plasenta arkasında yaklaşık 5 cm koagülum saptandı. Sezaryende Couvelaire uterus görünümü mevcuttu. Batında dreni olan hasta yoğun bakımda takip edildi. 4 saatte 600 cc serohemorajik dren getirisi olan hastanın postoperatif hemoglobini 7.3 g/dl ölçüldü ve 2 ünite eritrosit süspansiyonu transfüz-yonu yapıldı. Yoğun bakımdan servise döndüğünde PLT değeri 89.000/ mm3, INR:1.06’ya gerile-mişti. Karaciğer ve böbrek fonksiyon testlerinde bozulma olmadı, postoperatif 2. günde dren çekilebildi. Hasta postoperatif 4. gününde taburcu edildi. Hastanede kaldığı sürede toplamda 2 ünite eritrosit süspansiyonu, 4 ünite taze donmuş plazma, 10 ünite kriyopresipitat ve 1 ünite trombosit süspansiyonu aldı.

TARTIŞMA: Plasenta dekolmanı olgularında tüketim koagülopatisi plasenta ve desidua ara-sında gerçekleşen kanamadan kaynaklanmaktadır. Olguda kanama alanı küçük görünse de se-zaryene alındığı ana kadar, 5 saatte, trombosit sayısında 70.000/mm3 azalma gerçekleşmiştir. Süratli vajinal doğum yaptırılması gerekse de hızlı ilerleyen koagülopati bu süreyi tanımamış-tır. Kan ve kan ürünü transfüzyonuna doğumdan önce başlanıp agresif devam edilmesi mater-nal katastrofik tablonun düzelmesinde etkili olmuştur.

Anahtar Kelimeler: Koagülopati, plasenta dekolmanı, pretem eylem

Page 38: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

38 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Preterm Labor, Placental Abruption and Acute Coagulopathy: Case ReportEngin YıldırımHitit University, Department of Obstetrics and Gynecology, Corum

INTRODUCTION: Pretem labor is a multifactorial syndrome that imposes several risks on the baby in the long term.Intraamniotic infections, placental insufficiencies and placental malperfusion may lead to preterm labor.In this report, placental abruptio and coagulopathy are presented in early preterm case.

CASE: The 27-year-old patient was admitted to our clinic with the complaint of groin pain and vaginal bleeding.The patient had no living children.There was an abortion in the obstetric history.On vaginal examination, 2 cm cervical dilation and 30% effacement were present.In the ultrasonographic evaluation, 26 weeks live fetus was detected and the estimated fetal weight was measured as 650 g.There were regular 30 montevideo unit contractions in the tachograph. She was admitted to the room with the diagnosis of preterm labor.Nifedipine and Betamethasone treatment was initiated and the patient’s pain was relieved at the 3rd hour.Fetal heartbeat could not be seen in control ultrasonography at the 5rd hour.Ultrasonic examination revealed 3x4 cm subchorionic bleeding area.At the time of initial presentation, platelet count (PLT) was 158,000 / mm3, INR 1.3. At the moment the fetal heart beat could not be seen, INR 1.4, PLT 142.000 / mm3 were seen.The induction of labor was started with Dinoprostone. However, no active action had begun at the 10th hour of the application and the INR 1.5 PLT was 70,000 / mm3.The patient was consulted with hematology, and TDP was administered and by cesarean section, 700 g ex fetus was delivered at the 12th hour.In the pathology evaluation, approximately 5 cm coagulum was found behind the placenta.Couvelaire uterine appearance was present in cesarean section.The patient with the drain in the abdomen was followed up in the intensive care unit.At the 4th postoperative hour, there was 600 cc of serohemorrhagic drainage. The patient’s postoperative hemoglobin was measured at 7.3 g / dl and 2 units of erythrocyte suspension transfusion was performed. When she returned to the intensive care unit, her PLT value decreased to 89.000 / mm3, INR: 1.06.Liver and kidney function tests did not deteriorate. The patient was discharged on the 4th postoperative day. During her stay in the hospital, she received 2 units of erythrocyte suspension, 4 units of fresh frozen plasma, 10 units of cryoprecipitate and 1 unit of platelet suspension.

DISCUSSION: Consumption coagulopathy is causes by bleeding between placenta and decidua in cases of placental abruption.Although the bleeding area seems to be small in this case, the platelet count decreased by 70.000 / mm3 in 5 hours until the time of cesarean section.Rapid vaginal delivery was required, but caesarean delivery occurred due to progressive coagulopathy.Blood and blood product transfusion was started before delivery and aggressive continuation was effective in the recovery of maternal catastrophe.

Keywords: Coagulopathy, abruptio placenta, pretem labor

Page 39: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

39

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-008 [Abstract:0006]

PRENATAL ANKSİYETENİN ANNE VE ÇOCUK SAĞLIĞINA ETKİLERİ VE PERİNATAL ANKSİYETEYİ AZALTMAK İÇİN KULLANILABİLECEK NON-FARMAKOLOJİK YÖNTEMLERNeriman Çağlayan KeleşSağlık Bilimleri Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik Bölümü, Türkiye

Perinatal anksiyete, hem anne hem de bebek sağlığı üzerinde olumsuz etkileri nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. Perinatal anksiyete tahminleri çeşitlilik göstermekle birlikte, %21-25 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu derlemede, Pubmed ve Cochrane Kütüphanesi’nde prenatal anksiyetenin anne ve çocuk sağlığına etkileri ve perinatal anksiyeteyi azaltmak için uygulanan güncel non-farmakolojik yöntemlerin araştırılması amaçlanmaktadır. Prenatal anksiyete nedenleri arasında; düşük sosyo-ekonomik durum, istenmeyen gebelik, gebelik ve doğumda karşılaşılan komplikasyonlar, psikiyatrik öykü, çiftler arası ilişkinin kalitesi yer al-maktadır. Prenatal anksiyetenin anne üzerindeki etkilerine bakıldığında; gebelik anemisi ve gebeliğe bağlı hipertansiyon oranında, sezeryan doğumu tercih etme oranında, yeme bozuk-lukları, intihar düşüncesinde artışa ve postpartum depresyon riskinin artmasına neden olduğu görülmektedir. Gebeliğin 1. Trimestırında anksiyetenin fetüs kaybına, 2. ve 3. Trimestırlarda ise preterm doğuma yol açtığı belirtilmektedir. Prenatal anksiyete bebeklik ve çocukluk döne-minde bebeğin fizyolojik, duygusal ve zihinsel gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bu dönemde annenin yaşadığı anksiyetenin bebeğin bilişsel, dil ve motor gelişimine olumsuz etkilerinin ol-duğu, bebeğin düşük doğum ağırlığına, düşük IQ skorlarına, zor mizaca ve davranışsal sorunlara (hiperaktivite ve dikkat eksikliği) sahip olduğu gösterilmiştir. Doğum öncesi kaygının yaşamın ilk yıllarında bebeklerde daha fazla sağlık şikayeti ve daha yüksek oranda antibiyotik kullanı-mına neden olduğu bildirilmektedir. İleriki yıllarda çocuklarda şizofreni, disleksi, koroner kalp hastalıkları ve diyabet ile ilişki olabileceği belirtilmektedir. Literatürde perinatal anksiyetenin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için; perinatal bakım, sosyal destek grupları, müzik, me-ditasyon, masaj, yoga, tai-chi, hipnoterapi ve biyofeedback gibi non-farmakolojik yöntemlerin kullanılması önerilmektedir. Bu yöntemlerin kaygı, depresyon ve kortizol seviyelerinin azaltıl-masında önemli etkilerinin olduğu vurgulanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Prenatal anksiyete, Anne ve çocuk sağlığı, Non-farmakolojik yöntemler

Effects of Prenatal Anxiety on Maternal and Child Health and Non-Pharmacological Methods for Reducing Perinatal AnxietyNeriman Çağlayan KeleşHealth Science University, Faculty of Health Sciences, Department of Midwifery, Turkey

Perinatal anxiety is a major health problem due to its negative effects on both mother and infant health. Although perinatal anxiety estimates vary, it is estimated to be between 21-25%. In this review, it is aimed to investigate the effects of prenatal anxiety on maternal and child health in Pubmed and Cochrane Library and current non-pharmacological methods to reduce perinatal anxiety. Prenatal anxiety causes; low socio-economic status, unwanted pregnancy, complications encountered during pregnancy and delivery, psychiatric history,

Page 40: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

40 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

quality of inter-couple relationship. Considering the effects of prenatal anxiety on the mother; the rate of preference for cesarean delivery, in the rate of pregnancy anemia and pregnancy-induced hypertension, eating disorders, suicidal thoughts and increased risk of postpartum depression are seen. It is stated that anxiety causes loss of fetus in 1st trimester of pregnancy and it causes preterm delivery in 2nd and 3rd trimesters. Prenatal anxiety affects the baby’s physiological, emotional and mental development negatively in infancy and childhood. It was shown that the anxiety of the mother during this period had negative effects on the baby’s cognitive, language and motor development, low birth weight of the baby, low IQ scores, difficult temperament and behavioral problems (hyperactivity and lack of attention). Prenatal anxiety has been reported to cause more health complaints and higher rates of antibiotics in infants during the first years of life. It is stated that children may have a relationship with schizophrenia, dyslexia, coronary heart disease and diabetes in the following years. To eliminate the negative effects of perinatal anxiety in the literature; non-pharmacological methods such as perinatal care, social support groups, music, meditation, massage, yoga, tai-chi, hypnotherapy and biofeedback are recommended. It is emphasized that these methods have important effects in reducing anxiety, depression and cortisol levels.

Keywords: Prenatal anxiety, Maternal and child health, Non-pharmacological methods

Page 41: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

41

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-009 [Abstract:0007]

TERSİYER BİR MERKEZDE TÜP BEBEK ÜNİTESİNDE OOSİT PİCK UP İŞLEMLERİNDE AMELİYATHANE DIŞI ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ: RETROSPEKTİF ÇALIŞMAAyşe Gül FerlengezSBÜ İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi

GİRİŞ: Hastanelerde Tüp Bebek Üniteleri sıklıkla ameliyathane dışındadır. Bu üniteler; giri-şimsel işlemler sırasında anestezi ihtiyacı gerektirmektedir.

AMAÇ: Tüp Bebek Ünitesi’nde yapılan girişimsel işlemler sırasında ameliyathane dışı anes-tezi (ADA) uygulamaları işlem kalitesi ve güvenliği açısından zorunlu bir ihtiyaç haline gelmiş-tir. Çalışmamızda tersiyer bir merkezde Tüp Bebek Ünitesinde oosit pick up (OPU) girişimsel işlemleri sırasında ADA uygulamalarının önemini ve gerekliliğini vurgulamayı amaçladık.

GEREÇ-YÖNTEM: Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tüp Bebek Ünitesi’nde 1 Ocak 2019 ile 31 Mart 2019 tarihleri arası üç aylık süreçte yapılan OPU işlemleri ve ADA uygulamaları; retrospektif olarak tarandı. Olgu formlarından yaşları, American Society of Anesthesiologist (ASA) sınıflamaları, işlem süresi, sedasyon tipi ve varsa komplikas-yonları geriye dönük araştırıldı.

BULGULAR: Hastanemizde Tüp Bebek Ünitesi’nde üç aylık süreçte toplam 153 kadın olguya OPU işlemi uygulandığı görüldü. Olguların yaş ortalaması 31,89±4,34 iken yaş dağılımı 22 yaş-44 yaş arasındaydı. ASA sınıflaması ASA I 129 hasta, ASA II 24 hasta şeklindeydi. İşlem süresi en kısa 4 dakika, en uzun 16 dakika idi. 153 OPU işlemi, 151 hastaya uygulanmış, iki hastaya tekrarlayan ikinci OPU uygulanmıştı. İşlemin uzun sürdüğü 42 hastaya derin sedasyon uygu-landığı, 111 hastaya yüzeyel sedasyon uygulandığı görüldü. Her işlem sırasında hastaların full monitörize edildiği ve anestezi uzmanının eşlik ettiği görüldü. İşlemler sırasında 8 hastada desaturasyon, 1 hastada bradikardi geliştiği ve basit müdahale ile düzeldiği tespit edildi.

TARTIŞMA/SONUÇ: Tüp Bebek Üniteleri sirkülasyonun hızlı olduğu, yumurtaların işlem öncesi çatlamaması için dakikaların hesaplandığı, genellikle ASA değerleri düşük olan has-ta olmayan hasta grubunun tedavi aldığı ünitelerdir. Bu ünitelerde OPU işlemleri sırasında hastalara verilen sedasyon; işlemi kolaylaştırmakta, hasta ve cerrah konforunu arttırmaktadır. Çalışmamızda anestezi hekimlerinin desteği ile ADA uygulamalarının kolaylıkla yapıldığı Tüp Bebek Ünitelerinde; hem cerrah hem de hasta güvenliği ve konforu ile işlemlerin daha kaliteli olduğunu düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler: Ameliyathane dışı anestezi uygulamaları, Tüp Bebek Ünitesi, oosit pick up, hasta güvenliği

Anesthesia Outside The Operating Room Examinations in Oocyte Pick Up at in Vitro Fertilization Unit of A Tertiary Center: A Retrospective StudyAyşe Gül FerlengezUniversity of Health Sciences Istanbul Training and Research Hospital

INTRODUCTION: İn vitro fertiliztion (IVF) units are often outside the operating room at the hospitals. These units are; during interventional procedures require anesthesia.

Page 42: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

42 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PURPOSE: Outside the operating room anesthesia (ADA) applications have become an indispensable need for process quality and safety during interventional procedures in the IVF unit. In our study, we aimed to emphasize the importance and necessity of ADA applications during oocyte pick up (OPU) interventional procedures at İVF units of a tertiary center.

MATERIALS-METHODS: OPU procedures and ADA applications performed in the 3 month period between January 1 2019 and March 31 2019 at the IVF Unit of the Health Sciences University Istanbul Training and Research Hospital; retrospectively reviewed. The ages of the patients, the American Society of Anesthesiologist (ASA) classifications, the duration of the procedure, the type of sedation, and if any complications were investigated retrospectively.

RESULTS: In our hospital, a total of 153 female patients were treated with OPU at the IVF unit in the three month period. The mean age of the patients was 31.89 ± 4.34 years and the age distribution was between 22 and 44 years of age. ASA classification were ASA I 129 patients and ASA II 24 patients. The processing time was the shortest 4 minutes and the longest 16 minutes. 153 OPU procedures were applied to 151 patients, and two patients were re-treated with the second OPU. Deep sedation was applied to 42 patients, and superficial sedation was applied to 111 patients. During each procedure, patients were observed to be fully monitorized and accompanied by anesthesiologist. During the procedures, desaturation was observed in 8 patients, bradycardia developed in 1 patient and improved with simple intervention.

CONCLUSION: IVF units are the units in which the circulation is fast and the minutes before the procedure is very important because of the oocytes. In these units, sedation given to patients during OPU procedures; facilitates the operation and increases the comfort of the patient and the surgeon. In our study, in IVF units where ADA applications are easily performed with the support of anesthesia physicians; we believe that both the surgeon and the patient have better quality with their safety and comfort.

Keywords: Anesthesia outside the operating room applications, IVF unit, oocyte pick up, patient safety

Page 43: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

43

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-010 [Abstract:0009]

DOĞUMDA TANI KONULAN ORJİNİ BELLİ OLMAYAN KANSER OLGUSU VE GEBELİKTE JİNEKOLOJİK KANSERLERE GENEL BAKIŞElif MeşeciAcıbadem Kozyatağı Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, İstanbul

GİRİŞ: Gebelikte kanser insidensi % 0.02-0.1’dir. En sık serviks, over başta olmak üzere jine-kolojik kanserler, meme kanseri, hematolojik maligniteler, cilt kanseri görülmektedir. Doğumda tanısı konan, orjini belli olmayan kanser olgusundan yola çıkarak literatür verileri ışığında bilgilerimizi güncellemek istedik.

OLGU: 38 yaş, gravida1, invitro fertilizasyon gebeliği olan hasta ilk olarak gebeliğinin 9. haftasında polikliniğimize başvurdu. Rutin takibi ve taramaları normal olan hasta 25. haftada kanama şikayeti ile başvurdu. Yapılan muaynesinde serviksde 3cm myom saptandı. Plasenta ön duvar yerleşimli ve internal osa yakın idi. İstirahat ile kanaması geçen hasta 30. haftada çe-nede uyuşma, sağ kulak ve yanakta ağrı ile başvurdu. Nörolojik muaynesi normal olan hastaya otitis externa tanısı konularak tedavisi düzenlendi. 33.haftada vaginal kanama şikayeti ile tek-rar gelen hastanın muaynesinde collum forme kapalı olup, ultrasonografide hafif polihidram-nios, plasental lakuner alanlar mevcuttu, vagende frajil vejetan papüllomatöz kitleler saptandı. Yatışı yapılan hastanın celeston dozları tamalanarak kanaması spotting tarzına dönünce tabu-cu edildi. 34+4.haftada kanama ve ağrı şikayeti başvuran hastanın doğumu sezaryan ile yaptı-rıldı. 1890gr/47cm canlı kız baş geliş, apgar 1dk-7 doğurtuldu. Batın muaynesinde sağ paraoveri-an 3cm semisolid kitle gözlendi ve eksize edildi. Ardından serviksden kaynaklandığı düşünülen kondülomatöz 3X4cm lezyondan biyopsi yapıldı. Postoperatif dönemde TA140/90mmHg olan hastanın po2. gün görme bulanıklığı gelişti. Hb:9.7g/dl, hct%28,PLT:119000/ul, ürik asit 7.6mg/dl idi, diğer biyokimyasal parametreler normal olup proteinüri saptanmadı. Nörolojik muaynesin-de göz dibi doğal, göz hareketi sağ dışa bakışta hafif kısıtlı, alt çenede hiposestezi mevcut idi. Kranial MRI’da sağ frontal anterior lobda 40*20mm lezyon saptandı. Tüm batın MRI’ında servik-si tamamen dolduran kaudalde vagen-proksimaline invaze 7X6.5cm kitle; subdiafragmatik alan, karaciğer, sağ sürrenal, vertebral kolon, femur metastatik kitleler, sağ eksternal iliak, common iliak 2X1.5cm lenfadenopatiler saptandı. Ca125: 563u/ml, AFP:22.9 u/ml, NSE: 67u/ml idi. Patoloji sonucu yüksek gradeli malign tümor olarak raporlandı. Postoperatif dönemde 2 kür kemoterapi (cisplatin – paclitaksel) alabilen hasta 8. ayda eks oldu.

TARTIŞMA: Gebelikte en sık görülen jinekolojik kanserler serviks ve over kaynaklıdır. Gebelik serviks ve over kanser prognozunu olumsuz yönde etkilemez. Endometrium ve vulva kanserleri ise daha az sıklıkla görülür. Serviks kanserinde hastalığın lokal yayılımı, nodal tutulum, ge-belik haftası, histolojik subtip yönetimi belirlemedeki önemli kriterlerdir. Erken evre servikal kanserde ilk ve ikinci trimesterda MRI ve laparoskopik lenfadenektomi konservatif tedaviyi planlayabilmek için yapılır. Nodal yayılımın olmadığı küçük tümörlerde fetal akciğer matüras-yonu sağlanıncaya kadar tedavi ertelenebilir. Lokal ilerlemiş evre IB2-II vakalarda tedavi tar-tışmalıdır. 18haftadan küçük gebeliklerde gebeliğin terminasyonu, takiben kemoterapi ve rad-yoterapi yapılabilir. Ancak neoadjuvan kemoterapi yapılarak gebeliğin korunması sağlanabilir.Over kanserinde yönetim histolojik subtip, tümör diferansiasyonu, nodal tutulum, evre, gebelik haftasına bağlıdır. Şüpheli lezyonlarda peritoneal sitoloji, frozen-section eşliğinde unilateral salpingo-ooferektomi ideal yaklaşımdır. EvreIA, IB ve grade 1 - 2 lezyonlar hariç makroskopik

Page 44: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

44 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

yayılımın olmadığı hastalıkta tedavi total abdominal histerektomi+bilateral salpingo ooferek-tomi+omentektomi+peritoneal ve nodal evrelemedir. Cerrahiyi takiben kemoterapi uygulanır. Gebelikte ise uterus korunarak peritoneal evreleme yapılır. Evre III epiteliyal over kanserinde ilk ve ikinci trimesterde debulking cerrahi standart yaklaşımdır. Peritoneal yayılımın olduğu seçilmiş hastalarda neoadjuvan kemoterapi düşünülebilir. Epitelial over kanserinde standart kemoterapi platin bazlı taksan ajanlar olup ikinci ve üçüncü trimesterde minimal fetal hasarla kullanılabilir.

SONUÇ: Gebelikte kanserler oldukça nadir görülür. Multidispliner yaklaşımla kişiye özel bi-reyselleştirilmiş tedavi gereklidir.

Anahtar Kelimeler: Doğum, gebelik, kanser,

A Case of Unknown Origin of Cancer Diagnosed at Birth and Overview of Gynecological Cancers in PregnancyElif MeşeciAcıbadem Kozyatagı Hospital, Obstetrics & Gynecology, Istanbul

INTRODUCTİON: The incidence of pregnancy-associated cancer ranges from 0.02 to 0.1%. The most common malignancies diagnosed during pregnancy are mainly cervical and ovarian gynaecological cancers, breast, haematological, skin cancers. Our report focuses on the mana-gement of gynaecological cancer diagnosed during pregnancy.

CASE: 38-year-old, G1, IVF induced pregnant woman presented to our clinic in her 9th gestational week. Her her follow-up examinations and tests were normal until she had bleeding at the 25th gestational week. On examination, except for 3 cm cervical myoma her examination findings were normal. After resting, bleeding had stoped. At 30th week she complained of chin numbness, rigth sided face pain. Upon the diagnosis of otitis media, the treatment was given. At 33rd weeks her bleeding recurred. On examination, there was mild polyhydroamnios, placental lacunations, vaginal fragile mass. After fetal lung maturation with celeston, pregnancy was terminated by cesarean section at the 34th gestational week. During the operation having seen a 3 cm right paraovarian semisolid mass, it was excised and cervical biyopsy was taken. At post-operative 2nd day blured vision happend. Her blood pressure was 140/90 mmHg, complete blood cell count showed a low hemoglobin of 9.7 g/dL, low platelet count 119000/ul, high uric acid 7.6mg/dl, other basic metabolic panel and urine test were unremarkable. The neurologic examination revealed glance disability at right sight. MRI of cranium and abdomen revealed a 40X20 mm lesion at right frontale lob; a mass, 7X6.5 cm in diameter at cervix, which was invade to vaginal wall, metastatic lesions to whole body. The markers were as follows: Ca125: 563u/ml, AFP:22.9 u/ml, NSE: 67u/ml. Pathology report came up as high grade tumour. She just was able to get 2 dose chemotherapy (cisplatin and paclitaxel), her disease with alive was 8 months.

DISCUSSION: The most common gynaecological cancers diagnosed during pregnancy are of cervical and ovarian origin. Pregnancy does not have a deleterious effect on the prognosis of cervical or ovarian cancers. Endometrial and vulvar cancers are less common. In early-stage cervical cancer during the first and at the beginning of the second trimester, MRI and laparoscopic lymphadenectomy are useful for planning of a potentially conservative approach. In patients with a small tumour and without nodal spread, an intentional delay to postpone treatment of the tumour until fetal maturity and delivery could be discussed. The management of locally advanced cervical disease is controversial (neoadjuvant chemotherapy with

Page 45: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

45

SÖZEL BİLDİRİLER

preservation of the pregnancy or chemotherapy and radiotherapy) and should be discussed according to the tumour size, radiological findings, the term of pregnancy, and the patient’s wishes. Different histological types of malignant ovarian diseases arise during pregnancy and their management depends on the diagnosis (histological subtypes, tumour differentiation, and nodal status), the tumour stage, and the term of the pregnancy. In patients with peritoneal spread or high-risk early-stage disease, neoadjuvant chemotherapy with pregnancy preservation might be possible.

CONCLUSION: Due to the relative rarity of cancer in pregnancy and the complexity of the treatment issues, there is a strong need for multidisciplinary collaboration.

Keywords: Cancer, labor, pregnancy

Abdomimal MRI, saggital kesit, T2 sekansAbdominal MRI, saggital section, T2 sequence

Page 46: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

46 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-011 [Abstract:0010]

NADİR BİR OLGU; VAJENE DOĞAN UTERİN HEMANJİOPERİSİTOMAFerah Kazancı1, Mehmet Anıl Onan1, Özlem Erdem2

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Jinekolojik onkoloji Bilim Dalı,Ankara, Türkiye 2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji Ana Bilim Dalı,Ankara, Türkiye

GİRİŞ: Hemanjıoperisitom, vücudun herhangi bir yerinde gelişebilen nadir mezenkimal neoplazidir. Vaskuler tümörlerin %1’ini oluşturup, potansiyel malign tümorlerdir. Kapiller ve postkapiller venülleri çevreleyen perisit denilen mezenkimal hücrelerden gelişirler. Literatürde toplam 106 vaka raporlanmış ve bunların %25’i pelvik bölgededir. Herhangi bir yaşta görülsede genelde 40-60 yaş aralığında sıktır. Biz çok nadir olan ve genç yaşta görülen vajene doğmuş uterin hemanjıoperisitom vakasını sunuyoruz.

OLGU: 26 yaşında, bir normal doğumu olan hastamız bir aydır bol miktarda sulu kanlı vaji-nal akıntı ve kasık ağrısı şikayeti ile başvurdu. Pelvik muayenesinde vajene doğmuş yaklaşık 4cm boyutunda sınırları düzensiz, kanamalı, makroskobik olarak myom benzeri kitle izlendi. Hastanın ultrasonunda servikal düzeyde anteriorda 63*54mm myom ve sol overde 29*34mm solid yapıda dermoid kist ile uyumlu kitle izlendi. Hastanın tümor markerları, akciğer grafisi normal idi. Hasta vajene doğmuş myom ön tanısıyla myomektomi yapıldı. Frozen incelemede mezenkimal tümor gelen hastanın nihai incelemede malign soliter fibröz tümör(MSFT) / he-manjioperisitom olarak rapor edilmişti. Hastanın PET-BT raporunda; serviks uteride en geniş yerinde yaklaşık 2.5 cm çapında patolojik artmış 18F-FDG tutulumu izlendi. 3 ay sonra hastaya jinekolojik onkoloji bölümünce total abdominal histerektomi, sol dermoid kist eksizyonu ve bilateral salpenjektomi yapıldı. Nihai patoloji raporunda da ise; 5.3 ve 4.3 cm boyutlarında immuohistokimyasal incelemede, CD34 ve S-100 ile boyanan fakat, CD10, MYOGENİN, MYO-d1, CD31, kaldesmon, desmin,MSA, EMA, pankeratin ve SMA ile boyanma özelliği olmayan haman-jioperisitoma (MSFT) olarak rapor edilmişti. Medikal onkoloji bölümünde 4 kür kemoterapi (ad-riamisin+ paklitaksel) tedavisi aldı. Postoperatif 9.ayında genital bölgede kitle ve ağrı şikayeti ile başvuran hastanın yapılan muayenesinde üretral bölgede yaklaşık 2cm hemorajik kitle sap-tandı. Üroloji konsulte edilen hastanın kontrastlı pelvik MR’da pelvik ve rektosigmoid bölgede, üretrada yaklaşık 1.5-2 cm boyutlarında nodüler lezyon (metastaz?, implant?) saptanan hasta opere edilmek üzere hala kliniğimizde takibi yapılmaktadır.

TARTIŞMA: Uterin hemanjıoperistom tanısı tartışmalı olup leimyosarkom, düşük dereceli malign endometrial stromal sarkom, yüksek dereceli vaskuler leimyom ile karışabilir ve ayı-rıcı tanı immunohistokimyasal inceleme mümkündür. Klinik; ağrılı kitle, komşu dokuları bası bulguları ve paraneoplastik sendrom olabilir. Kanama riski çok fazla olduğu için tanıda biyopsi önerilmez. Benign ve malign ayırımında klinik ve patolojik kriterler temeldir. Tümörün boyutu, yüksek mitotik indeks, yüksek selülerite, nekroz ve hemorajinin varlığı rekkürens ve metastazı belirleyen faktörlerdir. Bizim vakada 10 büyük büyütme alanında 40 mitoz izlenmişti.Adjuvan tedavinin rolü net değildir ve prognozu değişkendir. Prognoz komplet rezeksiyona bağlı olup, serilerde 5 ile 10 yıllık survey %70-80 arasındadır. Rezeksiyon sonrası rekkürens oranı %20 ile 50 arasında değişmektedir. Rekkürens olasılığına karşı uzun dönem takip önerilmektedir.

SONUÇ: Hemanjioperisitoma nadir izlenen tümörler olup, klinik seyir ve kemoterapi cevabı farklı olduğu için henüz herhangi standart bir tedavi stratejisi yoktur.

Anahtar Kelimeler: Hemanjioperisitoma, rekkürens, prognoz

Page 47: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

47

SÖZEL BİLDİRİLER

A Rare Case; Hemangiopercytoma of the Uterus Which was Born from VaginaFerah Kazancı1, Mehmet Anıl Onan1, Özlem Erdem2

1Department of Gynecologic and Oncology, Gazi University, Ankara, Turkey 2Department of Pathology, Gazi University, Ankara, Turkey

Hemangiopericytoma is an uncommon perivascular tumor which may develop anywhere in the body. This is potentially malignant tumors that accounts for 1% of primary vascular neoplazms. It is arised from the pericytes that surround the capillaries and postcapillary venules. A total of 106 cases were reported in the literatüre and 25 of them were in the pelvic region. It is usally identified 40-60 years old. We present a rare case of uterine hemangiopericytoma who was seen in the young age that was born in the vagina.

CASE: A 26 year-old woman, was admitted with profuse bloody vaginal discharge and lower abdominal pain of a months duration. On pelvic examination revealed an irregular of borders, hemorrhagic mass about 4 cm diameter like as fibroid. The ultrasound showed of 65*54mm mass like as fibroid at the cervix and 29* 34 mm solid cyst similar as dermoid cyst in the left ovary. Haematological and biochemical investigations as well as chest radiograph were normal. The patient underwent myomectomy with prediagnosis of myoma. Although frozen examination was evaluated as mesenchmyal tumor, in the final analysis has been reported as hemangiopercytoma. After evaluation with PET-CT, pathological increased 18F-FDG uptake of approximately 2.5 cm diameter was observed in the cervix. Total abdominal hysterectomy, left dermoid cyst excision and bilateral salpingectomy were performed. The final pathologic report was hemangiopericytoma and microscopically, the most cellular tumor was composed of ovoid or spindle cell elements with high mitotic rate and in immunohistochemical evaluation, the cells stained with CD34 ve S-100 but not staining with CD10, MYOGENİN, CD31, caldesmon, desmin, MSA, EMA, panceratin and SMA. She received 4 cure of chemotherapy( adriamycin+paclitaxel) in the medical oncology department. She presented with a lesion approximately 2cm diameter in the urethral region and lower abdominal pain after the postoperative 9th month. Pelvic MR was detected about 2cm in size noduler lesion at the pelvic, rectosigmoid and urethral area. She is still being followed up in our clinic to prepare for the second surgical evaluation.

DISCUSSION: The diagnosis of uterine hemangiopericytoma is controversial and may be confused with leimyosarcoma, low grade malignant endometrial stromal sarcoma, high grade vascular leiomyoma and differential diagnosis is possible with immunohistochemical analysis. Painful masses, compression of adjacent tissues and paraneoplastic syndrome are seen as the clinical manifestation. Because of the high risk of bleeding, biopsy is not recommended for the diagnosis. The size of the tumor, high mitotic index and cellularity, necrosis and the presence of hemorrhage are factors that determine the reccurence and metastasis. In our case was detected 40 mitosis per 10 HPF. The role of adjuvant therapy is not clear. The prognosis is due to on achieving a complete resection, with five and ten year survival rates between 70 and 80% and the reccurence rate ranges between 20 and 50%. Long term monitoring is recommended because reccurence may appear at a later time.

CONCLUSION: Hemangiopericytoma is a rare tumor, since the diversity of the clinical treatment and chemotherapy response, there is no standard treatment strategy.

Keywords: Hemangiopericytoma, recurrence, prognosis

Page 48: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

48 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

makroskopik ve mikroskopik görüntümacrocopic and microscopic image

Page 49: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

49

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-012 [Abstract:0011]

İNFERTİLİTE STRESİ İLE BİREYSEL BAŞ ETME YÖNTEMLERİ: BİR SİSTEMATİK DERLEMEBüşra Yılmaz, Nevin Şahin, İlkay Güngörİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul

AMAÇ: Bu çalışma infertilite stresi ile başa çıkmada kullanılan bireysel baş etme yöntem-lerini içeren çalışmaların sonuçlarını belirlemek amacıyla yapılmış bir sistematik derlemedir.

YÖNTEM: Literatür taraması, son beş yılda yapılan çalışmaları içeren, “PubMed, Google Scholar, Cochrane, Science Direct, Scopus ”, veri tabanlarında yapılmıştır. “infertility”, “individuals coping”, “stress” anahtar sözcükleri kullanılarak, 2014-2019 yılları arasında konu ile ilgili yayınlar geriye dönük olarak taranarak 01-28 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Sistematik derle-meye dahil edilen 16756 (Google Scholar: 16200; Pubmed: 45; Cochrane: 16; Science Direct:453; Scopus:42) çalışmadan inceleme dışında tutulma kriterleri dikkate alınınca 16739 kaynak elenmiş ve sistematik inceleme için 16 çalışmanın tam metinleri kaynak olarak alınmıştır.

BULGULAR: Derlemeye dahil etme kriterlerini sağlayan 16 çalışmanın dördü tanımlayıcı, se-kizi kesitsel tanımlayıcı, biri ilişki arayıcı, biri nitel, biri ilişki arayıcı ve nitel, biri tanımlayıcı ve derinlemesine görüşme tasarım tipindedir. Çalışmalar incelendiğinde; infertil bireylerin stres ile başa çıkmada çeşitli baş etme yöntemlerini kullandıkları belirlenmiştir. Din ve maneviyata yönelme, sosyal izolasyon, durumu yok sayma ve dikkati başka yöne çekme girişimlerinin en fazla kullanılan yöntemler olduğu sonucuna varılmıştır. Nitel görüşmelerde gerçekleştirilen bir çalışmada infertil kadınların en fazla sosyal çevrelerinden gelen baskılar sebebiyle olum-suz benlik imajına sahip oldukları bulunmuştur. Yapılan bir başka çalışmada infertil kadınların %20’sinin psikolojik stres düzeyinin normal sınırların üzerinde olduğu belirlenmiştir. İnfertil bireylerin karşılaştığı zorluklardan biri de aile, arkadaşlar ve sağlık personelleri ile nasıl başa çıkılacaklarıdır. Sorunları hakkında özel bilgilerin paylaşılması, rahatsız edici sorulara maruz kalmak infertil bireyleri yorar ve sosyal çevrelerinden uzaklaşmaya, bazılarında ise daha çok sosyal destek arayışına sebep olabilir. Bir çalışmada infertil kadınların erkeklere göre daha fazla maneviyata yöneldikleri ve sorunlarını çevrelerindeki kişilerle daha fazla konuştukları bulunmuştur. Bir başka çalışmada ise infertil erkeklerin kadınlara göre durum karşısında daha soğukkanlı durdukları, eşlerinden daha fazla uzaklaştıkları, sorunun kendilerinde olduğunu daha zor kabullendikleri ve daha az olumlu düşündükleri bulunmuştur. İnfertilite stresiyle baş etmede kullanılan başka bir yöntem dikkati başka yöne çekme ya da durumu yok saymadır. Yapılan bir çalışmada infertil kadınların %95.6’sının infertilliklerini yok saymaya çalıştıkları ve %47.5’inin kendilerine yeni yaşam hedefleri koydukları bulunmuştur.

SONUÇ: Çok yönlü ve karmaşık bir süreç olan infertilitenin emosyonel yönü sıkıntı vericidir ve başa çıkması hem sağlık bakım vericileri hem de bireyler için zordur. Bu sebeple sağlık ba-kım vericileri de inferilitenin yalnızca medikal yönüyle değil, psikososyal boyutuyla da ilgilen-melidir. İnfertilite tanısı ile karşı karşıya kalan birey ile tanılamadan tedavinin her aşamasına kadar yanında yer alan hemşireler infertilite stres düzeyini tanılama ve başa çıkma yöntemle-rini belirlemede etkin rol almalıdır. Hemşirelik bakımı planlanırken bireyin kültürel ve bireysel farkılılıkları göz önünde bulundurulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: bireysel baş etme, infertilite, stres

Page 50: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

50 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Methods of Individual Coping with Infertility Stress: A Systematic ReviewBüşra Yılmaz, Nevin Şahin, İlkay GüngörIstanbul University Cerrahpaşa, Florence Nightingale School of Nursing, Department of Women’s Health and Diseases Nursing, Istanbul, Turkey

AMAÇ: Bu çalışma infertilite stresi ile başa çıkmada kullanılan bireysel baş etme yöntemlerini içeren çalışmaların sonuçlarını belirlemek amacıyla yapılmış bir sistematik derlemedir.

YÖNTEM: Literatür taraması, son beş yılda yapılan çalışmaları içeren, “PubMed, Google Scholar, Cochrane, Science Direct, Scopus ”, veri tabanlarında yapılmıştır. “infertility”, “individuals coping”, “stress” anahtar sözcükleri kullanılarak, 2014-2019 yılları arasında konu ile ilgili yayınlar geriye dönük olarak taranarak 01-28 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Sistematik derlemeye dahil edilen 16756 (Google Scholar: 16200; Pubmed: 45; Cochrane: 16; Science Direct:453; Scopus:42) çalışmadan inceleme dışında tutulma kriterleri dikkate alınınca 16739 kaynak elenmiş ve sistematik inceleme için 16 çalışmanın tam metinleri kaynak olarak alınmıştır.

BULGULAR: Derlemeye dahil etme kriterlerini sağlayan 16 çalışmanın dördü tanımlayıcı, sekizi kesitsel tanımlayıcı, biri ilişki arayıcı, biri nitel, biri ilişki arayıcı ve nitel, biri tanımlayıcı ve derinlemesine görüşme tasarım tipindedir. Çalışmalar incelendiğinde; infertil bireylerin stres ile başa çıkmada çeşitli baş etme yöntemlerini kullandıkları belirlenmiştir. Din ve maneviyata yönelme, sosyal izolasyon, durumu yok sayma ve dikkati başka yöne çekme girişimlerinin en fazla kullanılan yöntemler olduğu sonucuna varılmıştır. Nitel görüşmelerde gerçekleştirilen bir çalışmada infertil kadınların en fazla sosyal çevrelerinden gelen baskılar sebebiyle olumsuz benlik imajına sahip oldukları bulunmuştur. Yapılan bir başka çalışmada infertil kadınların %20’sinin psikolojik stres düzeyinin normal sınırların üzerinde olduğu belirlenmiştir. İnfertil bireylerin karşılaştığı zorluklardan biri de aile, arkadaşlar ve sağlık personelleri ile nasıl başa çıkılacaklarıdır. Sorunları hakkında özel bilgilerin paylaşılması, rahatsız edici sorulara maruz kalmak infertil bireyleri yorar ve sosyal çevrelerinden uzaklaşmaya, bazılarında ise daha çok sosyal destek arayışına sebep olabilir. Bir çalışmada infertil kadınların erkeklere göre daha fazla maneviyata yöneldikleri ve sorunlarını çevrelerindeki kişilerle daha fazla konuştukları bulunmuştur. Bir başka çalışmada ise infertil erkeklerin kadınlara göre durum karşısında daha soğukkanlı durdukları, eşlerinden daha fazla uzaklaştıkları, sorunun kendilerinde olduğunu daha zor kabullendikleri ve daha az olumlu düşündükleri bulunmuştur. İnfertilite stresiyle baş etmede kullanılan başka bir yöntem dikkati başka yöne çekme ya da durumu yok saymadır. Yapılan bir çalışmada infertil kadınların %95.6’sının infertilliklerini yok saymaya çalıştıkları ve %47.5’inin kendilerine yeni yaşam hedefleri koydukları bulunmuştur.

SONUÇ: Çok yönlü ve karmaşık bir süreç olan infertilitenin emosyonel yönü sıkıntı vericidir ve başa çıkması hem sağlık bakım vericileri hem de bireyler için zordur. Bu sebeple sağlık bakım vericileri de inferilitenin yalnızca medikal yönüyle değil, psikososyal boyutuyla da ilgilenmelidir. İnfertilite tanısı ile karşı karşıya kalan birey ile tanılamadan tedavinin her aşamasına kadar yanında yer alan hemşireler infertilite stres düzeyini tanılama ve başa çıkma yöntemlerini belirlemede etkin rol almalıdır. Hemşirelik bakımı planlanırken bireyin kültürel ve bireysel farkılılıkları göz önünde bulundurulmalıdır.

Keywords: individual coping, infertility, stress

Page 51: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

51

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-013 [Abstract:0012]

ENDOMETRİOMALI OLGUDA IVF UYGULAMASI SONRASI GEÇ OVARİAN HİPERSTİMÜLASYON SENDROMU GELİŞİMİMustafa Doğan ÖzçilHatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Hatay

Endometriomalı olgularda over rezervinde azalma ve fonksiyon testlerinde zayıflama meyda-na gelir, IVF sonrası geç ovarian hiperstimülasyon (OHSS) gelişmesi çok nadirdir, amacımız nadir görülebilen bu olguyu sunmaktır. Primer infertilite nedeniyle başvuran 5 yıllık evli (17.082014), 30 yaşında (16.08.1988), mensi düzenli, kan grubu ORh+, endometrioma nedeniyle opere olan, 4 kez intrauterin inseminasyon uygulanan fakat gebe kalamayan hastanın yapılan genel mu-ayenesinde, 55kg/152 cm, jinekolojik muayenede; sağ overin yaklaşık 5x4.5 cm. diğer yapıların normal olduğu, ultrasonografik muayenede uterus normal, endometrium düzenli, sağ overde 40x30mm ebadında endometrioma ile uyumlu kistik yapı, 6-7 adet bazal antral folikül (BAF) ol-duğu, sağ overde 9-10 adet BAF olduğu saptandı. Laboratuvar değerlerinden FSH:10.63 mIU/ml, LH:12.2 mIU/ml; E2:55.44 pg/ml, Progesteron:0.19 ng/ml olduğu, HSG’nin normal, spermiyogram-da, sayı:248.milyon, sperm yoğunluğu: 124 milyon/ml.x2 ml, motilite:+4-->%1, +3-->39, +2-->43, +1-->17; TPMSS 99.200.000, normal morfoloji %1, testis doppler USG:bilateral varikosel (Grade II) saptandı. IVF uygulamasına ve antagonist short protokole karar verildi ve uygulandı. Trigger günü E 2 3863 pg/ml olması dolayısıyla OHSS’ye karşı Lucrin 20 diziem uygulandı, 35 saat sonra oosit pich-up (OPU) yapıldı. OPU’da yedi matür oosit elde edildi. 1500 IU HCG uygulandı. Luteal faz desteği sağlandı (Estrafem tab:2x1, Crinone vaj. jel %8’lik, Progestan kap.200 mg.intra-vaji-nal), Enoxaparine 0.4 ml (S:1x1;subkutan) uygulanmaya başlandı. 1 gün sonra 5 oosit döllendi. 3.günde, Grade-1; dört embriyo oluştu. 5. günde grad-1; iki embriyo kaldı, ikiside transfer edildi. Embriyo transfer (ET) sonrası luteal faz desteği sağlandı, enoxaparine devam edildi. ET-5. gü-nünde E2 547 pg/ml, Progeteron:12,5 ng/ml, 12. günde β-HCG 1978 mIU/ml, ET-9. gününde, E2, 1507 pg/ml, ET-14. gününde β-HCG:5857 mIU/ml, USG’de iki gebelik kesesi gözlendi. Günde 2-3 litre su içmesi önerildi. ET-28. günde E 2:4118 pg/ml; hastanın bulantı kusmaları başladı, sıvı elektrolit tedavisi ve antiemetikler uygulandı. Enoxaparine 0.4 ml S:2X1 kullanıldı. ET-33. gü-nünde: E2 4530 pg/ml oldu. Cabergoline 0.5 mg tab. (Dostinex tab 0.5 mg, S:1x1) başlandı. ET’nin 37.gününde E2, 6125’ yükseldi (FKA++, ikiz gebelik DD), sağ over 80x70 mm, sol over 80x70 mm ET-39. günde E2 5715 pg/ml,ET- 41.günde E2 1633 pg/ml oldu, Cabergoline 0.5 mg tab. bırakıldı. Enoxaparine 0.4 ml S:1X1 kullanımına devam edildi. Vakamız grade-2 geç OHSS olarak değerlen-dirildi. Bu olgumuzda sağ overde 30x40 mm ölçüsünde endometrioma mevcut, Endometrioma nedeniyle operasyon geçirmiş, endometriomaya bağlı olarak over fonksiyon testlerinde azalma mevcut FSH:10,59 mIU/ml. LH:12,2 mIU/ml. üst sınıra yakın, over fonksiyon testlerinde, hafif düşme mevcut, bu hastaya IVF uygulandı, geç OHSS gelişebileceği hiç öngörülemezdi, fakat geç OHSS (grade-2) gelişti, böyle bir olguda geç OHSS’nin gelişmesi nadirdir..Yakından takip edilerek, tedavilerine başlanarak OHSS’nin daha ileri aşamalara gitmesi önlenebilir.

Anahtar Kelimeler: Primer infertilite, endometrioma, IVF, gebelik, geç OHSS

Page 52: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

52 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Development of Late Ovarian Hyperstimulation Syndrome after IVF in a Patient with EndometriomaMustafa Doğan ÖzçilHatay Mustafa Kemal University Tayfur Ata Sökmen Faculty of Medicine, Department of Gynecology and Obstetrics, Hatay, Turkey

In endometrioma cases, because of the weakening of the ovarian reserve and function tests, late Ovarian Hyperstimulation Syndrome (OHSS) development after IVF is very rare. Our aim is to present this rare case. The patient was admitted due to primary infertility, was married for 5 years, aged 30 years, 55 kg/152 cm. Gynecological examination; right ovary 5x4.5 cm. other structures were normal. Uterus, endometrium was normal in ultrasonography. There was a cystic structure in the right ovary compatible with 40x30 mm endometrioma. There were 6-7 basal antral folicules (BAF) in the right ovary and, 9-10 in the right ovary. Laboratory values of FSH:10.63 mIU/ml; LH:12.2 mIU/ml; E2:55.44 pg/ml; Progesterone:0.19 ng/ml, hysterosalpingograph was normal. Spermiogram:124 millions/mlx2 ml, motility:+4, %1;+3, %39; +2,% 43, +1, %17; TPMSS 99,200,000; normal morphology is 1%. Testicular doppler USG:bilateral varicocele (Grade II) was detected. IVF application and antagonist short protocol were decided and implemented. On the day of Trigger, E 2 was 3863 pg/ml, Lucrin 0.2 ml was applied to prevent OHSS. After 35 hours, oocyte pich-up (OPU) was performed. Seven mature oocytes were obtained in OPU. 1500 IU HCG was applied. Luteal phase support was provided (Estrafem tab:2x1, Crinone vaj. jel %8’lik, Progestan kap.200 mg.intra-vajinal), Enoxaparine 0.4 ml (S:1x1) was started. One day later, 5 oocytes were fertilized. Grade-1, 4 embryos developed on day 3. Two Grade-1 embryos survived on 5th day and both were transferred. On 5th day of embryo transfer (ET); E2:547 pg/ml, Propesterone:12.5 ng/ml, on 12th day; β-HCG:1978 mIU/ml. On 14th day; β-HCG 5857 mIU/ml and two gestational sacs were observed at USG. She was suggested to drink 2-3 liters of water daily. On 28th day; E2 4118 pg/ml, nausea and vomiting of the patient began, fluid electrolyte treatment and antiemetics were applied. Enoxaparine 0.4 ml S: 2X1 was used. On 33th day: E2 was 4530 pg / ml. Cabergoline 0.5 mg tab. (Dostinex tab 0.5 mg, S:1x1) was started. On 37th day, E2 increased to 6125 pg/ml, fetal hearth activity (FHA) ++, dichorionic diamniotic twin (DD) pregnancy, right ovary 80x70 mm, left ovary 80x70 mm, On day 41th E2 1633 pg/ml, Cabergoline 0.5 mg tab. was discontinued. Enoxaparine 0.4 ml (S: 1X1) was continued use. The case was evaluated as grade-2 OHSS. In this case, there was endometrioma of 30x40 mm in right ovary. There was an decrease in ovarian function tests after operation of endometrioma, and FSH:10.59 mIU/ml. LH:12.2 mIU/ml. Therefore, IVF was applied in this patient. The development of late OHSS was unpredictable and rare, but late OHSS (grade-2) developed in this case. With early diagnosis and treatment, progression of OHSS can be prevented.

Keywords: Primary infertility, endometrioma, IVF, pregnancy, OHSS

Page 53: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

53

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-014 [Abstract:0013]

İNFERTİLİTE HEMŞİRELİĞİNDE/EBELİĞİNDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR VE HEMŞİRENİN/EBENİN ROLÜKübra Bilici, Neriman Çağlayan KeleşSağlık Bilimleri Üniversitesi, Ebelik Ana Bilim Dalı, İstanbul

İnfertilite, hem kadın hem de erkek sağlığı üzerinde olumsuz etkileri nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. İnfertilite çeşitlilik göstermekle birlikte, %10-15 arasındadır. Bu derlemede, Pubmed ve Cochrane Kütüphanesi’nde infertilite kadın ve erkek psikolojisine etkileri ve infer-tilitede danışmanlığın etkilerinin araştırılması amaçlanmaktadır. İnfertilite nedenleri arasında kadın ve erkekler değişiklik göstermektedir.İnfertilite de kullanılan tedavi yöntemleri ve infertil çiftlere yaklaşımlar giderek değişiklik göstermektedir. Kadın ya da erkek ayırt etmeksizin içgü-dülerinden biri neslin devamını sağlama ve üremedir. İnfertilitede bu içgüdülerin sağlanmama-sı kişinin stresle karşı karşıya gelmesine neden olur. İnfertil çiftlerin yaşadığı stres ve psikolojik baskı, tedavinin psikolojik yönünü ön plana çıkarmaktadır. İnfertil çiftlerin içinde bulunduğu sürecin farkında olması için danışmana ihtiyaç duyduğu düşünülmektedir. Tedavide önemli rol alan ebelerin çiftlere yaklaşımı, danışmanlık rolleri(klinik rolü,eğitici ve danışman rolü,araştır-macı rolü,koordinatör ve yönetici rolü) ebelik uygulamaları ön plana çıkmaktadır. Ebelerin bu bilgi ve becerilerini aktif kullanması, infertil çiftlere yaklaşımda ebelerin onların yaşadığı du-rumun kabullenmesinde, ne şekilde sürecin ilerleyeceğinde, tedavisinin farkında olmasında,bu durumla nasıl başa çıkabileceğini yol göstermesinde yardımcı olur. Litaratürde infertilite de hemşirenin /ebenin rolünün tedavinin seyrinde önemli bir yere sahip olduğu,çiftlerin psikolojik olarak olumlu etkilendiği vurgulanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: infertilite, infertilitede hemşirelik/ebelik, infertilite hemşireliğinde/ebeliğinde danışmanlık

Current Approaches in Infertility Nursing/ Midwifery and the Nurse’s/ Midwife’s RoleKübra Bilici, Neriman Çağlayan KeleşSağlık Bilimleri University, Department of Midwifes, Istanbul,Turkey

Infertility is an important health problem due to its negative effects on both male and female health. Although infertility varies, it is between 10-15%. In this review, the aim of this course is to investigate the effects of counseling in infertility and effects of infertility on male and female psychology according to PubMed and Cochrane’s Library. Among the causes of infertility, women and men vary.Infertility treatment methods and approaches to infertile couples vary widely.One of the instincts, without distinguishing between men or women, is the continuation of generation and reproduction.Failure to provide these instincts in infertility causes the person to face stress.The stress and psychological pressure of infertile couples emphasize the psychological aspect of treatment.It is thought that infertile couples need a consultant to be aware of the process. In the treatment, the role of the approaching midwife to the couples is important, counseling roles (clinical role, role of educator and counselor, role of researcher, coordinator and manager) midwifery practices are the most important factors

Page 54: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

54 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

in treatment. The active use of midwives’ knowledge and skills, the approach to infertile couples helps the midwives to acknowledge the situation in which they live, how the process progresses, the awareness of its treatment, and how it can deal with this situation.

In the literature, it is emphasized that the role of nurse / midwife in infertility has an important role in the course of treatment and that the couples are affected psychologically.

Keywords: infertility, infertility nurse/midwifery, infertility nursing/midwifery counseling

Page 55: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

55

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-015 [Abstract:0015]

OVERİN SKLEROZAN STROMAL TÜMÖRÜ: LİTERATÜR EŞLİĞİNDE DÖRT OLGU SUNUMUBurak Giray, Canan Kabaca KocakusakZeynep Kamil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi, İstanbul

AMAÇ: Sklerozan stromal tümörler nadir görülen overin sex-cord stromal tümörlerinden-dir ve genellikle ikinci ve üçüncü dekatta saptanır. Tüm over tümörlerinin yaklaşık %1,5’ini oluşturur. Hastaların çoğunda pelvik ağrı, pelvik kitle ve menstruel düzensizlikler vardır. Ayrıca virilizasyon da izlenebilir. Biz çalışmamızda dört sklerozan stromal tümörü vakasını literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.

VAKA : Hastaların ortalama yaşı 33 idi. İki hastaya kistektomi, 2 hastaya da unilateral oofo-rektomi yapıldı. Operasyon sonrası ek tedavi verilmedi. Piyesin patolojik incelemesinde artmış sklerozis özelliği olan psödolobule hücresel alanlar, selüler heterojenite ve belirgin damarlan-ma mevcuttu.

TARTIŞMA : Skleroza stromal tümör overin nadir görülen bir tümörüdür, genellikle 30 yaş altında rastlanır ve tanısı patolojik incelemeyle koyulur. Genellikle hormonal olarak inaktiftir, ancak bazı hastalarda virilizasyon ve menstruel düzensizlikler görülebilir. Karakteristik olarak ultrasonda heterojen yapıda hiperekoik solid bir adneksial kitle olarak görülse de operasyon öncesi tanısı zordur.

SONUÇ: Sklerozan stromal tümörler nadir tümörlerdir. Solid adneksial kitleye sahip tüm has-taların tümör markerları tayini, hormonal değerlendirilmesi ve ultrason değerlendirilmesi ya-pılmalı ve gerekirse MR çekilmelidir. Ayrıca operasyon sırasında frozen-section yöntemi kulla-nılmalıdır. Tümörün tamamının çıkarılması tedavi için yeterli görülmekte ve ek tedaviye ihtiyaç duyulmamaktadır. Literatürde uzak metastaz ile ilgili rapor belirtilmemiştir. Ayırıcı tanısında tekoma-fibroma, metastatik tümörler ve malign over tümörleri yer almalıdır.

Anahtar Kelimeler: ovarian tümörler, sklerozan stromal tümör, virilizasyon

Sclerosing Stromal Tumor of The Ovary: A Report of Four Cases and Review of The LiteratureBurak Giray, Canan Kabaca KocakusakZeynep Kamil Training and Research Hospital, Department of Gynecologic Oncology, Istanbul

OBJECTIVE: Sclerosing stromal tumors (SSTs) are rare benign ovarian sex-cord stromal tumors that occur predominantly in the second and third decades of life. SSTs account for 1.5% of all ovarian tumors. Most patients have menstrual irregularities, pelvic pain and pelvic mass. Virilisation have also been described. We report clinical and histopathological features of four cases of SST of the ovary with a review of literature.

CASE: We describe four cases of SST of the ovary and review of the literature. The average of these patients was 33 years. In two of these cases, we performed ovarian cystectomy and two patients underwent unilateral oophorectomy. No adjuvant therapy was given. At pathological examination, the tumors are characterized by the presence of pseudol obulated cellular areas, with a prominent tendency to sclerosis, cellular heterogeneity, and prominent vasculature.

Page 56: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

56 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

DISCUSSION: SSTs are rare benign ovarian neoplasms that occur in patients under 30 years of age and diagnosed by pathological examination. SSTs are usually hormonally inactive. In some cases, virilisation and menstrual irregularities could be detected. Even if the sonographic findings include solid mass with hyperechoic structures, which are also the characteristics of a mixed heterogenecity tumor, it is difficult to diagnose before surgery.

CONCLUSION: SSTs are rare ovarian tumors. Tumor markers, hormone tests and ultrasonography, in addition to MRI should be performed in all patients with solid adnexal mass. Frozen section examination should also be performed during surgery. Surgical resection of the tumor is curative, and no adjuvant therapy is needed. There is no report in the literature of distance metastases. Differential diagnosis of SSTs should include other thecoma-fibroma, metastatic and malignant epithelial ovarian tumors.

Keywords: ovarian neoplasm, sclerosing stromal tumor, virilisation

Page 57: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

57

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-016 [Abstract:0016]

JİNEKOLOJİK KANSERLERDE ICG (İNDOCYANİNE GREEN) İLE SENTİNEL LENF NODU GÖRÜNTÜLEME TEKNİĞİ VE UYGULAMASIBurak Giray, Canan Kabaca Kocakusak, Mine Güray Uzun, Serkan AkışZeynep Kamil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi, İstanbul

Sentinel lenf nodu uygulaması malign melanom ve meme kanserinde uzun yıllardır kullanıl-maktadır. Jinekolojik kanserlerden de vulva kanseri, serviks kanseri ve endometrium kanserinde kullanımı mevcuttur. Sentinel lenf nodunu tespit edebilmek için mavi boya, Tc-99m, bunların kombinasyonu veya indocyanine green (ICG) kullanılabilir. Teknolojinin gelişmesi ile beraber sentinel lenf nodu görüntülemesinde ICG’nin kullanımı giderek artmaktadır. Son yıllarda en-dometrium kanserinde sentinel lenf nodu değerlendirilmesi giderek kabul gören bir teknik olmuştur. Bu teknik ile düşük-orta riskli endometrium kanserinde yapılan total lenf nodu ek-sizyonuna bağlı morbidite oranları azalmaktadır. The National Comprehensive Cancer Network (NCCN) rehberi endometrium kanserinde bilateral sentinel lenf nodu örneklemesini önerir. Standardizasyon için The Memorial Sloan Kettering Cancer Center sentinel lenf nodu algorit-ması kullanılabilir. ICG servikal saat 3 ve 9 hizası, histereskopik subendometrial veya laparos-kopik fundal yöntemlerle uygulanabilir. ICG enjeksiyonu sonrası sentinel lenf nodu biyopsisinin negatif prediktif değeri %99,6, sensitivitesi ise %97,2 olarak rapor edilmiştir. Videoda ICG’nin nasıl hazırlandığı, nasıl kullanıldığı ve servikal enjeksiyonla ICG kullanılan laparoskopik bir endometrium kanseri vakasındaki bilateral sentinel lenf nodu ve lenfatik kanallar sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: indosiyanin green, sentinel lenf nodu, jinekolojik kanser

Indocyanine Green (ICG) Fluorescence Imaging for Sentinel Node Biopsy and Lymphatic Mapping in Patients with Gynecologic CancerBurak Giray, Canan Kabaca Kocakusak, Mine Güray Uzun, Serkan AkışZeynep Kamil Training and Research Hospital, Department of Gynecologic Oncology, Istanbul

The sentinel lymph node (SLN) mapping has been implemented in the standard of treatment for patients with malignant melanoma, vulvar cancer, and breast cancer. In recent years, the use of SLN mapping has been reported as an accepted technique in patients with endometrial cancer and cervical cancer. There are several techniques such as blue dye, Tc-99m, indocyanine green (ICG), or their combinations that can be used to detect SLN. This technique decreases morbidity related to systematic lymphadenectomy in patients with low/intermediate risk endometrial cancer. The National Comprehensive Cancer Network (NCCN) guideline recommend usage of a bilateral SLN biopsy in patients with endometrial cancer. The Memorial Sloan Kettering Cancer Center SLN algorithm can be used as a checklist for standardization. Cervical, laparoscopic fundal or hysteroscopic sub-endometrial injections can be performed for SLN detection in patients with endometrial cancer. The negative predictive value and sensitivity of SLN biopsy after injection of ICG were reported as 99.6% and 97.2%, respectively. We present our technique for SLN mapping in patients with endometrium cancer.

Keywords: indocyanine green, sentinel lymph node, gynecologic cancer

Page 58: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

58 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Figür 1. Sentinel lenf nodunun laparoskopik görüntüsü.Figure 1. Laparoscopic detection of sentinel lymph nodes.

Page 59: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

59

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-017 [Abstract:0017]

SEZARYEN SKAR ENDOMETRİOZİSİNDE KARIN DUVARI KAS TUTULUMUSabahattin DestekBezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı, İstanbul

AMAÇ: Patofizyolojisi tam olarak bilinmeyen karın duvarı endometriozisi (KDE) genellikle histerotomi yapılan obstetrik ve jinekolojik operasyonlardan sonra oluşur. Genellikle ameliyat yerinde adet döngüsüne uyan ağrılı şişlik şikayeti vardır. KDE kas fasyasını invaze edebilir. Bu çalışmamızda kliniğimizde KDE tanısı konulan hastalarımız incelendi.

GEREÇ-YÖNTEM: 2009-2015 yıllarında kliniğimizde karın ön duvarında ağrılı kitle nedeniyle ameliyat edilen ve patolojik incelemelerinde endometriozis saptanılan 21 hastamız incelemeye alındı. Bu olgularımız yaş, sezaryen durumu, başlıca şikayetler, lokasyon, lezyon boyutları, yapı-lan cerrahi tedavi, karın duvarı kas tutulumu, takip ve nüks durumu açısından değerlendirildi.

BULGULAR: Hastaların ortalama yaşı 32.2 (yaş aralığı 20 - 48) yıl idi. Tüm hastalarda sezar-yen insizyon bölgesinde adet dönemlerinde ele gelen ağrılı kitle şikayeti vardı. KDE tanısı ko-nulduğu zaman ile sezaryen yapıldığı zaman aralığı 1-10 yıl olup ortalama 4,6 yıldı. Hastaların tedavisinde genişletilmiş kitle eksizyonu yapıldı. Hastaların %52’sinde karın duvarında kas tutulumu saptandı ve eksizyon sonrası kas fasyasındaki defekt onarıldı. Hastaların %19’una polipropilen mesh takviyesi yapıldı. Eksizyon yapılan kitlelerin patolojik incelemelerinde endo-metriozis tanısı doğrulandı.

SONUÇ: Sezaryen öyküsü olan kadınlarda insizyon bölgesindeki kitlelerin ayırıcı tanısında karın duvarında ekstrapelvik endometriozis düşünülmelidir. Bu hastalar cerrahi yönden ince-lenmeli ve nüksü önlemek için geniş cerrahi eksizyon planlanması sağlanmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Sezaryen, karın duvarı endometriozisi, kas tutulumu

Abdominal Wall Muscle Involvement in Cesarean Scar EndometriosisSabahattin DestekDepartment of General Surgery, Bezmiâlem Vakif University Medical Faculty Hospital, Istanbul, Turkey

OBJECTIVE: Abdominal wall endometriosis (AWE) which pathophysiology is not exactly known usually occurs after obstetric and gynecologic operations with hysterotomy. AWE may invades muscle fascia. In this study, we analyzed patients diagnosed with AWE in our clinic.

METHODS: A total of 21 patient operated in our clinic due to painful mass in anterior abdominal wall and had endometriosis detected in pathologic examination between 2009 and 2015 were included in the study. These patients were evaluated in terms of age, cesarean section status, location, lesion dimensions, surgical treatment performed, abdominal wall muscle involvement, follow-up and recurrence.

RESULTS: The mean age of the patients was 32.2 (range 20-48) years. All patients had complaint of palpable painful mass in the cesarean incision site at menstrual periods. Time interval between the diagnosis of AWE and cesarean section was 1 to 10 years with a mean value of 4.6 years. Extended mass exscision was performed for treatment of the patients. Abdominal wall muscle involvement was found in 52% of the patients, and the defect in

Page 60: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

60 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

muscle fascia was repaired following excision. Polypropylene mesh support was applied in 19% of the patients. The diagnosis of endometriosis was confirmed with pathologic examination of the excised masses.

CONCLUSION: Extrapelvic endometriosis in the abdominal wall should be considered in the differental diagnosis of masses in the incision site in women with a history of cesarean section. These patients should be examined for surgery and extensive surgical excision should be planned to prevent recurrence.

Keywords: Cesarean section, abdominal wall endometriosis, muscle involvement

Page 61: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

61

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-018 [Abstract:0018]

KABERGOLİN VE MİKRONİZE PROGESTERONUN ENDOMETRİOZİS HAYVAN MODELİNDE ETKİNLİĞİNİN KARŞILAŞTIRILMASITuğba Karslıoğlu1, Ayşe Filiz Gökmen Karasu2, Pelin Yıldız3

1Bezmialem Vakıf Üniversitesi. Tıp Fakültesi Öğrencisi.İstanbul 2Bezmialem Vakıf Üniversitesi. Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD.İstanbul 3Bezmialem Vakıf Üniversitesi. Patoloji ABD.İstanbul

GİRİŞ: Endometriozis reprodüktif yaşamda sık görülen jinekolojik bir hastalıktır. Mevcut olan farmakolojik tedaviler endomtriozis gelişiminde rol oynayan basmakları regüle etmek ve inhibe etmek üzerine kuruludur. Kabergoline bir dopamin agonistidir. Aynı zaman da anti-anjiojenik özellikleri vardır. Progesteron bir anti-mitotik ajandır. Endometriozis tedavisinde çoğunlukla sentetik progesteronlar kullanılmaktadır. Literatürde mikronize progesteron ile kabergolini kar-şılaştıran çalışmaya rastlamadık.

MATERYAL-METOD: Bu deneysel endometriozis modelinde endometriozis ototransplan-tasyon tekniğiyle 21 erişkin Sprague-Dawley sıçana uygulanmıştır.İki ay sonra endometriozis oluşumu second-look ile konfirme edilmiştir (n=18). Oluşan endometriotik implantların yüzey boyutları ölçülmüştür. Grup 1: 0.1 mg/kg/gün kabergolin Grup 2 2.5 mg/kg/gün mikronize proges-teron tedavisi almıştır.Grup 3 kontrol grubu olarak herhangi bir tedavi almamıştır. Otuz günlük tedaviden sonra hayvanlar sakrifiye edilmiştir ve endometriotik explantlar patolojik ve mik-robiyolojik inceleme için ayrılmıştır. Formalin ile fikse edilip 5 mikronluk kesitler alınmıştır. İHK streptavidin-peroxidas kullanılarak uygulanmıştır. Glandüler doku ve stromal doku oran-ları histopatolojik olarak değerlendirilmiştir ve her parametre 0’dan 3’e kadar gruplanmıştır. İmmünhistokimysal incelemede TNF- ve Il-6 kullanılmıştır.

BULGULAR: Üç hayvan cerrahiye bağlı komplikasyondan veya post-op komplikasyonlardan kaybedilmiştir. Kabergolin ( p= 0.08) ve mikronize progesteron ( p= 0.052) grubunda endomet-riotik implantların boyutunda küçülme izlenmiştir. Histopatolojik değerlendirmede grup 1 ve grup 2’nin stromal doku oranları azalmıştır ancak istatiksel anlamlılığa ulaşamamıştır ( p=0.4) Il-6 ve TNF-α boyanmasında anlamlı fark saptanmamıştır ( p=0.14)

SONUÇ: Deneysel sıçan modelinde Mikronize progesteron kabergolin kadar etkindir.Anahtar Kelimeler: Deneysel endometriosis, kabergolin, mikronize progesteron

Comparison of Efficacy of Cabergoline and Micronized Progesterone in a Rat Endometriosis ModelTuğba Karslıoğlu1, Ayşe Filiz Gökmen Karasu2, Pelin Yıldız3

1Bezmialem Vakıf University. Medical Student 2Bezmialem Vakif University.Department of Gynecology and Obstetrics. Istanbul 3Bezmialem Vakif University.Department of Pathology. Istanbul

INTRODUCTION: Endometriosis is a common gynecological disorder in reproductive age women. Current pharmacologic strategies are developing to block or regulate one or more steps suspected in the formation or progression of endometriosis. Cabergoline is a well-known dopamine agonist. Cabergoline has anti-angiogenic effects. Progesterone is an anti-mitotic agent. There are no studies comparing the effects of natural progesterone with cabergoline on endometriosis in the literature.

Page 62: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

62 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

METHODS: In this experimental study, surgical induction of endometriosis was performed by autotransplantation technique on 21 adult female Sprague-Dawley rats. Endometriosis formation was confirmed by a second-look laparotomy (n=18). The surface size of endometriotic implants were measured 2 months later. Three study groups were randomly generated according to their treatment regimens: group 1 received 0.1 mg/kg/ day cabergoline by oral gavage (n=6), group 2 received 2.5 mg/kg/day micronized progesterone by oral gavage (n=6) and group 3 received no treatment( control, n=6). After 30 days of treatment, a third laparotomy was performed to all rats. Endometriotic implants were excised for histopathological and immunohistochemical examination. The formalin-fixed sampled tissues were embedded in paraffin; sections (5-μm ) and they were mounted on glass slides to counterstain with hematoxylin-eosin. Immunohistochemical staining (IHC) was performed using streptavidin-peroxidas. Glandular tissue (GT) and Stromal Tissue (ST) amounts in the implants were histopathologically examined and each histological parameter was scored from 0 to 3. The GT score was 0 if no gland was detected per 10 hpf, 1 in 1 gland, 2 in 2–3 glands, and 3 in 4 glands. The ST score was 0: if there was no ST per 10 hpf, 1 in <25%, 2 in 25–50%, and 3 in >50%. TNF-α (4E1,Santa Cruz Biotechnology,INC) and IL-6(NCL-L-IL6, Novocastra Liquid, Leica Biosystems) were used as primary antibodies, Nikon Eclipse Ci light microscope (Nikon Instruments Inc., Melville, NY,USA) was used for evaluation.

RESULTS: Three rats died of complications related to surgery. There was a reduction in the size of the endometriotic lesions in the cabergoline and micronised progesterone groups (group 1; p=0,08, group 2; p=0.052). In the histopathological evaluation; stromal tissue scores of group 1 and 2 were decreased. This result was nearly statistically significant(p=0,4). Immunestaining of IL-6 and TNF-α of group 1 and 2 were not different(p=0,14).

CONCLUSION: Micronized progesterone is as effective as cabergoline in the regression of experimental endometriotic implants in rats.

Keywords: Experimental endometriosis, cabergoline, micronized progesterone

TNF alfa boyanması: lenfosit, vasküler yapılar ve endometrial stromada sitoplazmik boyanma iz-leniyor. (x100)

Tnf-alfa staining: Cytoplasmic staining both in cystic wall, lymphocytes, vascular structures and endo-metrial stroma.(x100)

Page 63: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

63

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-019 [Abstract:0020]

BİLİNMEYEN PLASENTA PERKRETA OLGUSUNDA ACİL HİSTEREKTOMİDE ANESTEZİK YAKLAŞIM: OLGU SUNUMUAyşe Gül FerlengezSağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi

GİRİŞ: Plasentanın yapışma anomalileri az görülmesine karşın obstetrik acillerinden olup hızlı tanı ve tedavi gerektirirler. Plasenta nitabuch tabakasını aşarak myometriuma yapışır. Koryonik villuslar myometriuma tutunup tam invaze edememişse p.akreta vera (vakaların %80i), kısmen invaze etmişse p.inkreta (vakaların %15i), tam invaze etmiş serozaya da yayıl-mışsa p.perkreta (vakaların %5i) adını alır. Her üç tip adezyonda önceden uterin cerrahi geçir-miş gebelerde sık görülür. Plasenta perkreta,plasenta akretanın en nadir ve en ağır formudur.Plasental yapışma anomalileri 1930 lu yıllarda 1/30000 iken sezeryan oranının artmasına bağlı olarak 1/533 lere yükselmiştir. Dört ve üzerindeki sezeryanlarda plasenta akreta görülme sıklığı %67 lere ulaşmaktadır. Etyolojide geçirilmiş uterin cerrahi, plasenta previa, ileri anne yaşı, as-herman sendromu, submüköz myomlar, yüksek parite ve endometrial defektler gelir. Antenatal dönemde tanı ve ciddi planlama ile mortalite ve morbidite azaltılabilir. Tanı genellikle doğum esnasında konulurken, doğum öncesi tanı ultrason ve manyetik rezonans görüntüleme ile sağ-lanabilir. Eski sezaryen ve plasenta previalı olgular mutlaka deneyimli Doppler ultrasonografi kullanıcısı tarafından değerlendirilmeli ve tanı konulan veya kuşkulanılan olgularda 3. düzey perinatoloji merkezinde doğum planlanmalıdır. Bu olguda; 30 yaşında, 13 haftalık missed abort hastasında R/C işlemi sırasında masif kanama sonrası plasenta perkreata tanısı konulmasını ve acilen histerektomide anestezi yaklaşımını aktaracağım.

OLGU: 30 yaşında G6P5(4NSD+1C/S)A0Y5 SAT’ı bilinmeyen hasta tahmini 13W5D missed abort nedeniyle hastanemizin Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne yatırılmış. 2 gün 4x1 cy-totec tedavisi sonrası elektif R/C için ameliyathaneye alındı. LMA ile GAA operasyona başlanan hastanın giriş hbg:9mg/dl olması dışında bir özelliği yoktu. İşlem sırasında aktif masif kanama-ya başlayan hasta hemen entübe edilip, santral venöz katater ve arter kanülasyonu yapılıp full monitörize edildi. Alınan kan gazında hbg:4mg/dl idi. Acilen histerektomiye geçildi, batına giri-lince uterus ön duvarında yaygın yapışıklık ve uterus ön yüz alt segmentte istmus ve serviksi kapsayan 7x5cm boyutlarında plasenta perkreata alanı gözlendi. Bu esnada norepinefrin infüz-yonu başlandı. 6 ünite ES ve 6 ünite TDP hazırlığı yapıldı. Kan ürünleri cross çalışılarak sırasıyla takıldı. 3 amp transamin ve fibrinojen flakon verildi. Uygun sıvı replasmanı yapıldı. Hastaya usulüne uygun total abdominal histerektomi, bilateral salfenjektomi ve bilateral hipogastrik arter ligasyonu yapıldı. Postop yakın takip ve tedavi amaçlı hasta OTE yoğun bakım ünitesine alındı. Takiplerinde ekstübe olan hasta 2 gün yoğun bakımda yattıktan sonra servise nakledildi. Servis takiplerinde genel durumu ve rutinleri iyi olan hasta 5 gün sonra taburcu edildi.

TARTIŞMA: Her ne kadar nadir görülse de plasenta yapışma anomalilerinden plasenta perk-reata mortal seyreden bir durumdur ve risk faktörleri varlığında hasta takibi esnasında daha dikkatli davranmamız gerekir. Bu olguda olduğu gibi küçük gebelik haftalarında missed abort vakalarında R/C işlemi sırasında beklenmeyen ani massif kanamalarda plasenta yapışma ano-malileri akılda tutulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Ani kanama, plasenta perkreta, plasenta yapışma anomalileri

Page 64: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

64 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Anesthetic Approach in Emergency Hysterectomy in A Case of Unknown Placenta Percreta: A Case ReportAyşe Gül FerlengezUnivercity of Health Sciences Istanbul Training and Research Hospital

INTRODUCTION: Placenta adhesion anomalies are rare but they must require rapid diag-nosis and treatment. Placenta exceeds the nitabuch layer and adheres to myometry. If the chorionic villus cannot be invaded into myometry, they can be called p.acreta vera (80% of cases), p.increta (15% of cases) and p.percreta (5% of cases). All three types of adhesions are common in pregnancies that have undergone uterine surgery (1). Placenta percreta is the most rare and the most severe form of placenta acreta. While placental adhesion abnormalities were 1/30000 in 1930’s, it increased to 1/533 due to increase in cesarean rate. The incidence of placenta acreta in c-sections of four and above reaches to 67% (2). Etiology includes uterine surgery, placenta previa, advanced maternal age, asherman’s syndrome, submucous myomas, high parity and endometrial defects. Mortality and morbidity can be reduced by antenatal diagnosis and serious planning. While the diagnosis is usually made during delivery, prenatal diagnosis can be achieved by ultrasound and magnetic resonance imaging. Cases with pre-vious caesarean section and placenta previa should be evaluated by an experienced Doppler ultrasonography user and planned in the 3rd level perinatology center in cases diagnosed or suspected. In this case; At the age of 30, in a 13-week-old aborted patient, I will be diagnosed with placental percreata after massive bleeding during the R/C procedure and I will immedia-tely discuss the anesthetic approach in hysterectomy.

CASE: A 30 years old G6P5(4NSD+1C/S)A0Y5, an unknown last menstrual date patient was invested in our hospital’s Obstetrics and Gynecology Clinic for estimated 13W5D missed abor-tion.She was taken to the operating room for elective R/C after 2 days 4x1 cytotec treatment. The patient underwent GAA operation with LMA and had no other feature than admission hbg: 9mg/dl.During the procedure, the patient started to have massive bleeding. The patient was intubated and central venous catheter and arterial cannulation were performed.Hbg was 4 mg / dl. Immediately after the hysterectomy was entered, a 7x5 cm placenta percreta area inclu-ding isthmus and cervix in the lower segment of the uterus and widespread adhesion in the anterior uterus was observed. Norepinephrine infusion was started. 6 units of ES and 6 units of TDP were prepared. Blood products were cross-matched and given in respectively. 3 amp transamin and fibrinogen were given.Proper fluid replacement was performed. The patient underwent total abdominal hysterectomy, bilateral salphenjectomy and bilateral hypogastric artery ligation.The patient was taken to the intensive care unit while oratraceal intubated. During the follow-up period, patient was extubated and hospitalizated in the intensive care unit for 2 days.Then the patient was transferred to the Obstetrics and Gynecology Clinic and discharged 5 days later.

DISCUSSION: Although it is a rare condition, placenta percreata is a mortal one of placenta adhesion anomalies and it indicates that we should be more careful in patient follow-up in the presence of risk factors. As in this case, placental adhesion anomalies should be kept in mind in cases of missed abortion during small gestational weeks and unexpected sudden mass bleeding during R / C procedure.

Keywords: Sudden bleeding, placenta percreta, placental adhesion anomalies

Page 65: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

65

SÖZEL BİLDİRİLER

Histerektomi materyaliHisterectomi material

Plasenta perkreta görünümüPlacenta percreta

Page 66: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

66 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-020 [Abstract:0021]

PRİMER UMBİLİKAL ENDOMETRİOZİS: MENSTRÜASYON İLE BİRLİKTE UMBİLİKUSTA AĞRILI BİR ŞİŞLİKSeracettin Eğin1, Bedri Aras Pektaş2, Semih Hot1, Veli Mihmanlı3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Genel Cerrahi Kliniği, İstanbul 2Kaş Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Antalya 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul

GİRİŞ-AMAÇ: Endometriozis doğurganlık çağındaki kadınların%10-15’ini perimenopozal ka-dınların ise %6’sını etkileyen, genellikle vulva, vajina, serviks, overler gibi genital organlarda ve pelvik peritonda lokalize olan bir hastalıktır. Gastrointestinal sistem, üriner sistem, periton, omentum, akciğer, göğüs kafesi, cerrahi yara izleri, karın duvarı, ingüinal bölge ve umbilikusu içeren ekstra genital yerleşimli endometriozis olguları tüm endometriozisli hastaların %12’sin-den azını oluşturur. Sekonder endometriozis, histerektomi, epizyotomi, sezaryen gibi jinekolojik ameliyatların abdominal ve pelvik yara izlerinde görülebilir. Primer umbilikal endometriozis ise son derece nadir görülen bir klinik tablo olup cerrahi bir işlem ile ilişkili değildir. Burada son derece nadir görülen primer umbilikal endometriozis olgusu sunulmuştur.

OLGU: 28 yaşında 1 yıllık evli nulllipar hasta polikliniğe umbilikusta adet döneminde büyü-yen ağrılı şişlik yakınmasıyla başvurdu. Dismenore, disparoni ve herhangi bir operasyon öy-küsü yoktu. Adet döngüsü düzenliydi. Fizik muayenesinde umbilikusta lokalize 20 x 15 mm boyutlarında koyu renkli bir nodül görüldü. Umbilikal endometriozis düşünüldü. Göbek bölgesi için yapılan yüzeyel USG’de, cildin 7,5 mm derinliğinde 9,5 x 6 x 7 mm’lik heterojen bir doku alanı saptandı. Bilgisayarlı tomografide umbilikus seviyesinde subkutan dokuda inflamasyonla uyumlu bir dansite artışı görüldü, ancak intraabdominal bölgeye doğru bir uzanım gözlenmedi. Ameliyat öncesi hemogram, biyokimya ve pıhtılaşma profili normaldi. Mevcut lezyon genel anestezi altında umbilikus ile birlikte tamamen eksize edildi. Postoperatif dönemde herhangi bir erken komplikasyon görülmedi. Postoperatif histopatoloji sonucu endometriozis olarak bil-dirildi. Histopatolojik incelemede, küçük büyütme (H&E x 40) altında, tabakalı skuamöz epitele sahip epidermisin altındaki derin dermis içinde lokalize olmuş dilate bezlere sahip iyi sınırlı endometriozis odakları belirlendi. Daha büyük büyütme de (H&E x 100), ödemli ve fusiform hücrelerle çevrili ve endometriyal bez yapılarını genişleten bir stroma gözlendi. Eozinofilik sek-resyon stromada belirgindi. Maksimum büyütmede (H&E x 200), tabakalı sütünlu epitel ile endometrial bezleri olan ayrıca ödem ve fusiform hücreler ve kısmen enflamatuar hücrelerle çevrili bir stroma izlendi. 19 aylık takip sonunda lokal nüks belirtisi yoktu.

SONUÇ: Primer umbilikal endometriozis umbilikal bölgede menstruasyon döneminde daha da belirginleşen ağrılı kitle ile karakterize son derece nadir görülen bir klinik tablodur. Tanı genellikle eksize edilen dokunun histopatolojik incelemesiyle konulur.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis, umbilikal, menstruasyon

Page 67: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

67

SÖZEL BİLDİRİLER

Primary Umbilical Endometriosis: A Painful Swelling in The Umbilicus Concomitantly with MenstruationSeracettin Eğin1, Bedri Aras Pektaş2, Semih Hot1, Veli Mihmanlı3

1Department of General Surgery, University of Health Sciences, Okmeydanı Training and Research Hospital,˙Istanbul, Turkey 2Department of Gynecologic and Obstetric Clinic, Kaş Public Hospital,˙Antalya, Turkey 3Department of Gynecologic and Obstetric Clinic, University of Health Sciences, Okmeydanı Training and Research Hospital,˙Istanbul, Turkey

INTRODUCTION-AIM: Endometriosis is a disease that affects 10 ve15% of women of reproductive age and 6% of perimenopausal women. It is usually localized in the pelvic peritoneum and genital organs such as vulva, vagina, cervix, ovaries. Extra-genital localized endometriosis cases including gastrointestinal tract, urinary system, peritoneum, omentum, lung, chest cage, surgical scars, abdominal wall, inguinal region and umbilicus constitute less than 12% of all patients with endometriosis. Secondary endometriosis may be seen on the abdominal and pelvic scars of gynecologic surgeries such as hysterectomy, episiotomy, cesarean section, and laparoscopy. Primary umbilical endometriosis is a very rare case and not associated with surgical procedure. Here, a case of primary umbilical endometriosis seen extremely rare is presented.

CASE: A 28-year-old nulliparous woman, who had been married for 1 year, suffering from a slowly growing swelling in the umbilicus during her menstrual period that she noticed 3 months ago presented at gynecologic polyclinic. She had no operations and did not describe dysmenorrhea, abdominal pain or dyspareunia. She had regular menstrual cycles. The physical examination showed a dark-color sensitive nodule of 20 × 15 mm in size localized in the umbilicus. Umbilical endometriosis was suspected based on her medical history and physical examination findings. Superficial USG performed for umbilical area revealed a heterogeneous tissue area of 9.5 × 6 × 7 mm at 7.5 mm deep plane of the skin. An increased density consistent with inflammation in the subcutaneous tissue at umbilicus level was seen on computerized tomography, but no intraabdominal extension was observed. Preoperative hemogram, biochemical and coagulation profile was normal. The existing lesion was completely excised together with umbilicus under general anesthesia. No early complication was seen in the postoperative period. In the histopathological examination of resected tissues, a well-circumscribed endometriosis foci was identified with dilated glands localized in the deep dermis under the epidermis with stratified squamous epithelium under small magnification (H&E ×40). The larger magnification (H&E ×100) showed a stroma that was surrounded with edematous and fusiform cells and had dilated endometrial gland structures. The eosinophilic secretion was apparent in the stroma. The maximum magnification (H&E ×200) showed a stroma that had endometrial glands with stratified columnar epithelium and was surrounded by edematous and fusiform cells and partially inflammatory cells. After a 19-month follow up, no signs of local recurrence were present.

CONCLUSION: Primary umbilical endometriosis is an extremely rare clinical entity characterized by a painful mass that becomes more evident during the menstruation period in the umbilical region. The diagnosis is usually carried out by histopathological examination of the excised tissue.

Keywords: Endometriosis, umbilical, menstruation.

Page 68: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

68 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Figür 1. 20x15 mm koyu renkli hassas nodülFigure 1. A dark-color sensitive nodule of 20x15 mm

Page 69: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

69

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-021 [Abstract:0022]

SOSYAL MEDYADAKİ ŞEKER YÜKLEME TESTİ TARTIŞMALARININ KADINLARDAKİ ETKİLERİGökmen ÖzceylanNamık Kemal Üniversitesi, Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı,Tekirdağ,Türkiye

AMAÇ: 2014 yılında bir bilim insanının sosyal medyada ‘Şeker Yükleme testi (OGTT) bebekleri zehirliyor’ açıklaması ile tartışmalar başladı. Bu tartışmaların gebelik yaşındaki kadınlarda ta-rama testine yönelik tutum ve davranışlarına etkisini incelemeyi amaçladık.

GEREÇ-YÖNTEM: Bir ilçe devlet hastanesinin aile hekimliği polikliniğine 1-31 Ocak 2019 ta-rihleri arasında başvuran 18-45 yaş arasındaki 358 kadın çalışmaya dâhil edildi. Katılımcılara demografik bilgilerin, gebelik öykülerinin, gebeliklerindeki OGTT’ ye yönelik davranışlarının sorgulandığı ucu açık sorulardan oluşan birinci bölüm ve OGTT’ ye dair ilerideki davranış ve tu-tumlarının sorulduğu ikinci bölümden olmak üzere toplam 16 soruluk anket uygulandı. Verilen cevaplar gruplandırılarak analiz edildi. Ayrıca 2014 ve 2018 yıllarında aynı hastaneye başvuran hasta sayıları, gebe sayıları ve uygulanmış OGTT sayıları retrospektif olarak incelendi. Bu veri-lerin çalışmada kullanılması için hastane yönetiminden yazılı izin alındı. Veriler spss22,0 ista-tistik paket programında analiz edildi. Tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin (ortalama, standart sapma, frekans) yanı sıra verilerin grup karşılaştırılmasında ki-kare testi kullanıldı. Sonuçlar %95 güven aralığında, p<0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirildi.

BULGULAR: Çalışmaya katılanların yaş ortalaması 30,97 ±7,03 (min18- maks 45)‘ idi. %24,60’ı (n=88) OGTT’ ni bilmiyordu. Bekârlar evli ve dullara göre (p=0,00), işsizler diğer meslek sahiple-rine göre (p=0,00), gelir düzeyi düşük grup yüksek gruba göre testi daha az biliyordu (p=0,001). Gebe kalanlar ise hiç gebe kalmayanlara göre daha fazla biliyordu (p=0,00). Önceki gebelikle-rinin herhangi birisinde OGTT yaptırmayan kadınlar yaptırmama sebebi olarak %29,45(n=38) O dönemde testi bilmemek, %28,68 (n=37) aile hekiminin önermemesi, %24,80 (n=32) med-ya ve internetten zararlı olduğunu duyması, %8,52’si (n=11) aile bireylerinin telkini, %2,32’si (n=3) sağlık çalışanlarına güvenmemesi ve %6,20 (n=8) diğer sebepleri belirttiler. ‘Medya ve internette zararlı olduğunu duydum o yüzden yaptırmadım’ diyenlerin genç kadınlarda, yüksek eğitimlilerde ve gelir düzeyi düşük olanlarda daha fazla olduğu tespit edildi (p=0,001; p=0,002; p=0,004). İlk gebeliğinde OGTT yaptıranlar ileride gebe kalırsa ve aile hekimi önerirse %60,0’ı (n=90) yeniden OGTT yaptıracağını belirtti. %14,00’ü (n=21) karasızken, %26,00’sı (n=39) yap-tırmayacağını belirtti. Yaptırmayacağını ve kararsız olduğunu belirten kadınlar neden olarak %56,80’ı (n=25) medya ve internette zararlı olduğunu duyduğum için, %15,9’u (n=7) aile hekimi önermediğinden, %13,6’sı (n=6) gerek görmediği için, %6,80’ı (n=3) aile büyükleri veya komşu-ları önermediğinden, %4,5’i (n=2) şeker hastası olduğu için OGTT yaptırmayacağını belirttiler. 2014 yılında hastaneye başvuran hasta sayısı 74442, gebe sayısı 245 idi. Bu yıl içinde OGTT yap-tıran gebe sayısı 133 idi. 2018 yılında aynı hastaneye başvuran hasta sayısı 126191 e çıkmışken, gebe sayısı ise 579 a ulaştı. Ancak aynı hastanede yapılan OGTT sayısı 71’e indi.

SONUÇ: Sağlık alanında çalışan bilim insanları medyada yaptıkları açıklamaların uzun vade-de nasıl sonuçları olabileceğini mutlaka düşünmelidir. Özellikle kendi uzmanlık alanı dışında bir konuda bilimsel verilerle desteklenmeden bu tip açıklamalarda bulunmanın toplum sağ-lığını riske attığı kesindir. Önerimiz ise devletin sağlık yöneticileri yasalarla toplum sağlığını ilgilendiren medya ve internet açıklamalarına dair bir düzenleme getirmesidir.

Anahtar Kelimeler: gebelik, şeker yükleme testi, sosyal medya

Page 70: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

70 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

The Effect of Oral Glucose Tolerans Test Discussions in Social Media on WomenGökmen ÖzceylanDepartment of Family medicine, Namık Kemal university,Tekirdağ,Turkey

AIM: In 2014, a scientist claimed in social media that Oral glucose tolerans test (OGTT) is poisoning babies. We aimed to investigate the effects of these arguments on women’s behaviours about OGTT.

MATERIALS-METHODS: A total of 358 women aged between 18-45 years, who applied to the family medicine clinic of a district state hospital between 1-31 January, 2019 were included in the study. A 16-item questionnaire was applied to the participants behavior and attitudes related to OGTT. In addition, the number of patients who applied to the same hospital in 2014 and 2018, numbers of pregnant women and applied OGTT were retrospectively analyzed. Data were analyzed in spss22.0 statistical package program. In addition to descriptive statistical methods (mean, standard deviation, frequency), chi-square test was used for group comparison of data. The results were evaluated with a 95% confidence interval at the level of p <0.05.

FINDINGS: The mean age of the participants was 30.97 ± 7.03 (min18- max 45). 24,60%(n=88) didn’t know OGTT. The singles were less aware of the test than married(p=0.00). Unemployed people knew less than other professionals(p=0.00). The income level was less than the high group (p=0.001). I heard that OGTT was harmful from the media and the internet, so those who didn’t have it were more young women, highly educated, and low income (p=0,001; p=0,002; p=0,004). Who hade made OGTT in the first pregnancy, if become pregnant in the future 60.0%(n=90) again said Iwill do OGTT. While 14,00%(n=21) were undecided, 26,00%(n=39) stated that they willn’t. Women who stated that they willn’t make OGTT and that they were undecided claimed as the reason, 56,80% (n = 25) heard harmful from the media and the internet, 15.9%(n=7) didn’t recommend the family physician, 13.6% (n=6) didn’t recommend, 6.80% (n=3) didn’t recommend family elders or neighbors and 4.5%(n=2) stated that they wouldn’t make OGTT because they had diabetes. The number of patients admitted to the hospital in 2014 was 74442, the number of pregnants was 245. The number of pregnant women who had OGTT in this year was 133. The number of patients admitted to the same hospital in 2018 increased to 126191, while the number of pregnant women reached 579. However, the number of OGTTs in the same hospital decreased to 71.

RESULT: Scientists working in the field of health should definitely think about how their statements in the media can have consequences in the long period. It is certain that making such statements without scientific data on a subject other than their own area of expertise puts community health at risk. Our proposal is that the state’s health managers bring about an arrangement of media and internet disclosures concerning public health through laws.

Keywords: pregnancy, oral glucose tolerans test, social media

Page 71: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

71

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-022 [Abstract:0023]

MENOPOZ DÖNEMİNDE YAŞANAN JİNEKOLOJİK SORUNLARDA KANITA DAYALI UYGULAMALARMerve Çağlar1, Nevin Hotun Şahin2

1Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü, Bilecik 2İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul

Menopoz dönemiyle birlikte kadınlarda fiziksel ve psikolojik değişiklikler meydana gelmekte-dir. Meydana gelen değişimlerin en büyük sebebi östrojenin azalmasıdır. Östrojen eksikliği nede-niyle kadınlarda, ateş basması, vajinal kuruluk, klitoral uyarılmada azalma, disparoni, konstipas-yon, meme atrofisi gibi değişimler meydana gelmektedir. Yaşanan tüm bu değişimler nedeniyle kadınların yaşam kalitesi olumsuz etkilenmektedir. Klimakteriyum döneminde yaşanan östrojen dalgalanmaları, menopoz sonrası sürekli düşük platoda seyreder. Bu nedenle genital dokular kırılgan hale gelir ve vulvovajinal semptomlara sebep olur. Vajinal rugae ve elastikiyet kaybı vaji-nanın daralması ve kısalması olarak ortaya çıkar. Epitelyal dokular daha kırılgan bir hale gelir ve tahrişlere, kanamalara yol açar. Ayrıca labia majorda deri altı yağ tabakası kaybı görülür. Bunun sonucunda; labia minorda küçülme, klitoris ve üretrada daralma meydana gelir. Kontinans meka-nizmasına etki ederek üriner inkontinansa neden olur. Menopoz Döneminde Yaşanan Jinekolojik Sorunlarda Kanıta Dayalı Uygulamalar Menopozda genitoüriner semptom tedavisinde en etkili yöntem sistemik hormon tedavisidir. Kanser öyküsü olan menopoz dönemindeki kadınlarda ise hormon tedavisi kontrendikedir. DHEA hem erkeklerde hem de kadınlarda bulunan androjendir. DHEA vücut tarafından östrojenlere ve androjenlere dönüştürülür. Tibolone, dokuya özel östroje-nik ve progestojenik etkilere sahip sentetik bir steroiddir. Vajinal atrofi, ürogenital semptomlar ve cinsel fonksiyon üzerine olumlu etkileri bulunmaktadır. Ospemifene orta ve şiddetli disparoninin tedavisinde kullanılan bir selektif östrojen reseptör modülatörüdür (SERM). Vajinal kayganlaştırı-cılar ve nemlendiriciler cinsel fonksiyonu rahatlatmaya yönelik tercih edilebilir. Lazer son zaman-larda vajinal atrofisi olan hastalar için non-invaziv bir tedavi seçeneği olarak kullanılmaktadır. Kolajen üretimini uyararak vajinal dokuyu daha sağlam ve elastik hale getirmektedir. Pelvik taban kas egzersizlerinin de menopoz sonrası pelvik taban sağlığını koruma ve oluşan bozuklukları azaltma konusunda önemli işlevleri bulunmaktadır. Hormon tedavisine alternatif olan fitoöst-rojenler en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Özellikle soya ve ürünlerinin içinde bulunmaktadır. Aloevera, nergis, melekotu, kedi pençesi, hodan, papatya, lavanta ve yeşil çay gibi belirli bitkilerin özü tedavide kullanılmakta fakat yeterli bilimsel kanıtlar bulunmamaktadır. Menopoz Hemşireliği Menopoz dönemi bakımının temel amacı, yaşam kalitesini artıran ve sağlığı geliştiren kadın mer-kezli değerlendirme, tedavi ve danışmanlık sağlamaktır. 2015 yılında yayınlanan NICE kılavuzunda menopoz yönetiminde uzmanlaşmış hemşirelerin rollerinden bahsedilmektedir. Uzman menopoz hemşiresinin sorumluluk alanları:

• Menopoz döneminde özel bakım gerektiren kadınlara yönelik tedavi ve bakım yolları geliştirmek,

• İlk vizitlerinden itibaren kadınlardan ayrıntılı bir anamnez alma (tıbbi, menstrual, seksüel ve menopoz semptomlarına yönelik),

• Menopoza yönelik tedaviler hakkında gerekli güncel literatür bilgisine sahip olma,• Kadınlardan kullanılan ilaçlar ve tedaviler konusunda ayrıntılı bilgi alma,• Kardiyovasküler hastalıklar, osteoporoz ve meme kanseri için risk değerlendirmesi, yapma

şeklindedir.Anahtar Kelimeler: Menopoz, menopoz hemşireliği, jinekolojik sorunlar, kanıta dayalı uy-

gulamalar

Page 72: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

72 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Evidence Based Practices in Gynecological Problems During MenopauseMerve Çağlar1, Nevin Hotun Şahin2

1Bilecik Şeyh Edebali University School of Nursing, Bilecik 2Department of Woman Health and Diseases Nursing, Istanbul University Cerrahpasa Florence Nightingale Faculty of Nursing, Istanbul

Physical and psychological changes occur in women with menopause. The main reason for the changes occurred is the decrease of estrogen. Due to estrogen deficiency, changes occur in women such as flushing, vaginal dryness, decreased clitoral stimulation, dyspareunia, constipation and breast atrophy. Because of all these changes, the quality of life of women is negatively affected. Estrogen fluctuations in the period of climacterium are followed by a continuous low plateau after menopause. Therefore, the genital tissues become brittle and cause vulvovaginal symptoms. Vaginal rugae and loss of elasticity occur as the narrowing and shortening of the vagina. Epithelial tissues become more fragile and cause irritations and bleedings. There is also a loss of subcutaneous fat layer in the labia major. As a result; shrinkage in the labia minor, clitoris and urethra narrowing occurs. It causes urinary incontinence by affecting the mechanism of continence. Evidence Based Practices in Gynecological Problems During Menopause Systemic hormone therapy is the most effective method for the treatment of genitourinary symptoms in menopause. In menopausal women with a history of cancer, hormone therapy is contraindicated. DHEA is androgen found in both men and women. DHEA is converted into estrogens and androgens by the body. Tibolone is a synthetic steroid that has tissue specific estrogenic and progestogenic effects. They have positive effects on vaginal atrophy, urogenital symptoms and sexual function. Ospemifene is a selective estrogen receptor modulator (SERM) used in the treatment of moderate and severe dyspareunia. Vaginal lubricants and moisturizers may be preferred for relieving sexual function. Laser has recently been used as a non-invasive treatment option for patients with vaginal atrophy. It stimulates collagen production and makes the vaginal tissue more robust and elastic. Pelvic floor muscle exercises have important functions in order to protect the pelvic floor health after the menopause and decrease the disorders. Phytoestrogens, an alternative to hormone therapy, are the most commonly used treatment modality. It is especially found in soy and its products. Certain herbs such as aloe vera, daffodil, angelica, cat paw, borage, chamomile, lavender and green tea are used in the treatment but there is not enough scientific evidence. Nurse specialist in menopause The main objective of menopause is to provide women-centered assessment, treatment and counseling that improves quality of life and improves health. NICE guidelines published in 2015 mention the roles of nurses specializing in menopause management. The areas of responsibility of the nurse specialist in menopause:

• To develop treatment and care pathways for women who require special care during menopause,

• Obtain a detailed history from women from the first visit (for medical, menstrual, sexual and menopausal symptoms),

• To have the current literature knowledge about the treatment of menopause,• To get detailed information about medicines and treatments used from women,• Risk assessment for cardiovascular diseases, osteoporosis and breast cancer.Keywords: Menopause, nurse specialist in menopause, gynecological problems, evidence

- based practice.

Page 73: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

73

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-023 [Abstract:0024]

WOLFFİAN TÜMÖR: 3 OLGU SUNUMUDuygu Ayaz1, Sevil Sayhan1, Sibel Demir Keçeci2

1SBÜ Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji bölümü, İzmir 2Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesi, Patoloji bölümü, Manisa

GİRİŞ: Wolffian tümör, çok nadir bir neoplazm olup mesosalpinks, periton, ovarian hilus, fallop tüpü, broad ligament gibi alanlardaki mezonefrik duktus kalıntılarından gelişir. İlk kez 1973 yılında Kariminejad ve Scully tarafından broad ligament üzerinde gelişmiş 9 vaka rapor edilmiştir. Muhtemel Wolffian orijinli dişi adneksiel tümör ( FATWOO), wolffian adenom ve wolffian adneksial tümör olarak ta isimlendirilmiştir. 2003 WHO sınıflamasında, farklı epitelial paternler gösteren, wolffian orijinli olduğu varsayılan bu tümör Wolffian tümör olarak yeniden isimlendirilmiş ve bu lezyon belirsiz davranışlı olarak tanımlandırılmıştır. Bugüne kadar litera-türde 100’den az olgu rapor edilmiştir. Bu sebeple, nadir görülen 3 wolffian tümör olgusunun klinikopatolojik özelliklerini literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.

OLGU SUNUMLARI: Olgularımızın yaşları 42 ile 60 arasında değişmekte olup ortalama gö-rülme yaşı 53.6 idi. Olguların birinde tümör leiomyom nedeniyle yapılan operasyon sırasında tesadüfi olarak saptandı. Diğer iki tümör ise rutin kontrollerde pelvik kitle saptanması üzerine operasyona alındı. Her üç hastada da CA-125 düzeyleri normal sınırlardaydı. Makroskopik olarak tümörlerin boyutları 5 cm, 8 cm ve 19 cm idi. Tümörlerin ikisi broad ligament üzerinde paratu-bal yerleşimli diğeri ise over yerleşimliydi.. Tümörler kapsüllü görünümde ve düzgün yüzeye sa-hipti. Tümörlerden biri tümüyle solid, diğer ikisi solid ve kistik alanlar içeriyordu. Solid alanlar kirli beyaz sarı renkteydi. Mikroskopik olarak, tubuler alanlar baskın olup diffüz, solid ve elek benzeri kistik alanlar izlendi. Tümör, küçük poligonal, oval şekilli, uniform epitelial hücrelerden oluşuyordu. Tümörde nekroz ve belirgin pleomorfizm izlenmedi. 10 büyük büyütme alanında 0-1 mitoz saptandı. Tümörde, immunohistokimyasal olarak, vimentin ve kalretinin diffüz (+), inhibin ve pansitokeratin fokal (+), CEA ve EMA (-) olarak değerlendirildi.

SONUÇ: Wolffian tümör mezonefrik duktus kalıntılarından gelişen oldukça nadir görülen bir tümördür. Tanı sıklıkla, immunohistokimyasal boyamalar yardımıyla diğer tümörlerin ekarte edilmesiyle konulur. Çoğu benign olarak davransa da rekürrens ve metastaz yapan az sayıda olgu bildirilmiştir. Bu sebeple cerrahi tedavi sonrası hastaların uzun süreli izlenmesi gereklidir.

Anahtar Kelimeler: Wolffian tümör, mezonefrik duktus, adnesial tümör

Wolffian Tumor: Three Case ReportsDuygu Ayaz1, Sevil Sayhan1, Sibel Demir Keçeci2

1SBÜ Tepecik Education and Research Hospital, Pathology department, İzmir 2Manisa Merkezefendi State Hospital, Pathology Department, Manisa

OBJECTIVE: Wolffian tumor develops from the mesonephric ducts in areas such as a mesosalpinx, peritoneum, ovarian hilum, fallopian tube, large ligament.is very rare neoplasm. For the first time in 1973, 9 cases have been reported developed on Broad ligament by Karimirejad and Scully t is also named as female adnexial tumor of Wolffian origin. (FATWOO), wolffian adenoma and wolffian adnexal tumor..In the WHO classification of 2003, this tumor, which is supposed to be of wolffian origin, showing different epithelial patterns, has been

Page 74: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

74 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

renamed as Wolffian tumor and this lesion was defined as indeterminate behavior.To date, less than 100 cases have been reported in the literature. Therefore, we aimed to present the clinicopathological features of 3 rare cases of wolffian tumor in the light of the literature.

CASE REPORTS: The ages of our cases ranged from 42 to 60 years, with a mean age of 53.6 years. In one of the cases, the tumor was found incidentally during the operation due to leiomyoma. Two other tumors were operated on following a pelvic mass in routine controls. CA-125 levels were within normal limits in all three patients. Macroscopically, the dimensions of the tumors were 5 cm, 8 cm and 19 cm. Two of the tumors were located paratubally on the broad ligament and the other was located on the ovary. The tumors were encapsulated and had a smooth surface. One tumor was completely solid and the other two included solid and cystic areas. Solid areas were dirty white yellow. Microscopically, tubular areas were dominant and diffuse, solid and sieve-like cystic areas were observed. The tumor consisted of small polygonal, oval shaped, uniform epithelial cells. No necrosis and prominent pleomorphism were observed in the tumor. 10 large magnification areas revealed 0-1 mitosis. In the tumor, immunohistochemically, vimentin and calretinin were evaluated as diffuse (+), inhibin and pan-cytokeratin focal (+), CEA and EMA (-).

RESULT: Wolffian tumor is a rare tumor that develops from mesonephric ducts. Diagnosis is often made by exclusion of other tumors by immunohistochemical staining. Although most of them behave as benign, few cases of recurrence and metastasis have been reported. For this reason, long-term follow-up of patients is required after surgical treatment.

Keywords: Wolffian tumor, mesonephric ductus, adnexial tumor

Page 75: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

75

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-024 [Abstract:0025]

POSTPARTUM DÖNEM VE CİNSELLİĞE ETKİSİİmren ArpacıŞehit Kamil Dr. Beşir Öke Aile Sağlığı Merkezi, Aile Sağlığı Elemanı, Gaziante

İnsan yaşamının doğal bir parçası olan cinsellik; biyolojik, psikolojik, etik, sosyokültürel ve dini faktörlerin etkilediği karmaşık bir süreçtir. Vücudun gebelik öncesi durumuna döndüğü ve doğumdan sonraki altı haftalık süreç olarak değerlendirilen postpartum dönem, kadının cinsel sağlığının etkilendiği bir dönem olarak bilinmektedir. Bu dönemde; çiftler ebeveynlik rolleri-ne ve değişen aile ilişkilerine uyum sağlamaya çalışırken, öte yandan postpartum dönemin getirdiği çeşitli fiziksel ve ruhsal sorunlarla baş etmeye çalışmaktadır. Ebeveyn rolüne geçiş çiftlerde bir yandan hoşnutluk yaratırken, diğer yandan arkadaşlık ve cinsellik gibi konularda olumsuz bir etken olabilmektedir. Doğumla birlikte kadının cinsel ihtiyaçları farklılaşmakta ve cinsel ilişkiyi etkileyecek durumlar belirmektedir. Kadınların postpartum dönemde cinsel gereksinimlerinin belirlenmesi, cinsel sorunların giderilmesi, cinsel yaşamla ilgili tutum ve davranışların açıklanması, eğitim verilmesi ve rehberlik edilmesi ebelik/hemşirelik rolleri ara-sındadır. Ebe ve hemşirenin sorumlulukları arasında postpartum dönemde kadınların cinsel ha-yatlarına devam edebilmeleri için veri toplama, cinsel sorunları saptama ve bu sorunlara yöne-lik eğitim ve danışmanlık verme vardır. Doğum sonrası oluşan tüm değişikliklere çiftlerin uyum sağlayarak cinsel yaşamlarına yeniden başlamasında ve sürdürmesinde ebe ve hemşirelerin verdiği danışmanlık hizmetleri büyük bir öneme sahiptir. Bu çalışmada, literatür doğrultusunda postpartum dönemde kadının cinsel sağlığını etkileyen faktörlerin neler olduğu belirlemek ve postpartum dönemde yaşanan cinsel sağlık sorunlarında ebe ve hemşirenin danışmanlık hizmetinin önemini vurgulamak amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Postpartum dönem, cinsellik, cinsel sağlık

Postpartum Period and Effect on Sexualityİmren ArpacıŞehit Kamil Dr.Beşir Öke Family Health Center, Family Health Staff, Gaziante

Sexuality is a natural part of human life and a complex process that is affected by biological, psychological, ethical, socio cultural and religious factors. The postpartum period, during which the body returns to the pre-pregnancy state and is considered as a six-week period after birth, affects the sexual health of women. In this period, while couples try to adapt to their parenting roles and changing family relationships, they also try to cope with the various physical and mental problems of the postpartum period. The transition to parental role creates satisfaction in couples and on the other hand can be a negative factor in friendship and sexuality. After the birth, the sexual needs of women differ and situations that affect sexual intercourse appear. Identifying sexual needs of women in postpartum period, eliminating sexual problems, explaining attitudes and behaviors about sexual life, giving education and guiding are the roles of midwifery/nursing. The responsibilities of midwives and nurses include collecting data, identifying sexual problems and providing training and counseling for women in the postpartum period to continue their sexual life. The midwives and nurses’ counseling services are of great importance for the couples in order to adopt the changes that occur in

Page 76: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

76 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

the postpartum period and re-start and maintain their sexual life. In accordance with the literature, in this study, it was aimed to determine the factors affecting the sexual health of women and to emphasize the importance of counseling services of midwives and nurses in sexual health problems in postpartum period.

Keywords: Postpartum period, sexuality, sexual health

Page 77: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

77

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-025 [Abstract:0027]

TORSİYONE OLMUŞ OVARYAN LEİYOMYOM: OLGU SUNUMUHatice Yılmaz Dogru1, Fatma Ünlü1, Akgül Arıcı2

1Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Tokat 2Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalı, Tokat

AMAÇ: Overin primer leiomyomları nadir olup literatürde az sayıda vaka rapor edilmiştir. Histogenezi kesin olmamakla birlikte kortikal stromadaki kan damarlarından, korpus luteum-dan veya overyan ligamentlerde bulunan düz kaslardan geliştiği düşünülmektedir. Semptomlar overyan kitle varlığı ile ilişkilidir. Genellikle abdominal şişme ve ağrı eşlik eder. Torsiyona bağlı akut semptom ile karşımıza gelebilir. Nadiren akut batın, hidronefroz, asit ve hidrotoraks geli-şebilir. Overyan leiomyomlar sıklıkla unilateral görülür. Amacımız; nadir görülen bir olgu olması sebebiyle torsiyone olmuş olan bir ovaryan myom olgusunu sunmaktır.

OLGU: 63 yaşında kadın hasta 2 aydır giderek artan kasık ağrısı şikayeti ile Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine başvurdu. Özgeçmişinde 25 yıl önce sezaryen geçirdiği ve 13 yıldır menopozda olduğu öğrenildi.Yapılan transvajinal ult-rasonda uterus posteriorunda douglas’ı dolduran yaklaşık 11*7 cm heterojen-hipoekojen myom ile uyumlu solid kitle izlendi. Bilgisayarlı tomografide subseröz myom olarak raporlandı. Tetkik sonuçlarında hemogram biyokimya normal ve tümör markerları negatif idi. Batın muayene-sinde palpasyonla bilateral derin hassasiyet mevcuttu. Hastaya operasyon önerildi.Operasyon esnasında; douglası dolduran yaklaşık 11*7 cm boyutunda, 4 tur torsiyone olmuş solid yapılı uterusla ilişkisi olamayan ovaryen solid kitle izlendi ve salpingo ooferektomi yapıldı. Frozen in-celemede 11*7*7 cm boyutunda gri-kahverengi renkte kanamalı ve yer yer nekrotik alanları olan nodüler görünümlü myom ile uyumlu solid yapı izlendi. Histopatolojik tanı; torsiyone, kanama ve iskemik alanlar içeren leiyomyom olarak raporlandı.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Leiomyom overde oldukça nadirdir ve benign overyan neoplazilerin sadece %1’i olarak rapor edilmiştir. Tümör genellikle menopozal ve postmenopozal kadınlarda görüldüğü gibi bazen genç kadınlarda da görülebilir. Rapor edilen vakaların çoğu 3 cm’nin al-tında olup nadiren semptom verirler. Ovaryen myom görülen olgularda çoğunlukla uterin myom saptandığı bildirilmiştir. Primer overyan leiomyomların saplı subserozal uterin leiomyomlardan ayrımı önemlidir. Overyan leiomyosarkom ise daha nadir görülür. Mitotik aktivite, sellülarite ve nükleer pleomorfizm ile leiomyomlardan ayrılır. Postmenapozal dönemde adneksiyal kitlelerde ön planda over tümörü düşünülsede ayırıcı tanıda leiomyomlar da akılda bulundurulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: miyom, over, torsiyon

A Rare Case: Ovarian Leiomyoma with TorsionHatice Yılmaz Dogru1, Fatma Ünlü1, Akgül Arıcı2

1Department of Obstetrics and Gynecology, Tokat Gaziosmanpaşa University, Tokat 2Department of Pathology, Tokat Gaziosmanpaşa University, Tokat

AIM: Primary ovarian leiomyoma is a rare ovarian tumour which has been infrequently reported. Although the pathophysiology of the disease has not been clearly understood, the source of the tumour is suggested to be vessels in the cortical stroma, corpus luteum or smooth muscles in the ovarian ligaments. Abdominal mass and pain are the symptoms.

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 78: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

78 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

While it develops torsion, acute surgical approach might be required. It generally occurred unilaterally. The aim of this report is to present a case with ovarian myoma with torsion.

CASE: A 63 years old women with progressive pelvic pain for two months was admitted to Tokat Gaziosmanpasa University Obstetrics and Gynecology outpatient unit. She has C/S 25 year ago and in menopause for 13 years. Transvaginal US revealed 11x7 cm sized heterogenous hypoechoic solid mass on the posterior of uterus. Biochemical analysis showed normal results and tumor markers were negative. Abdominal examination revealed bilateral tenderness. Surgical approach was recommended. A solid mass sized 11x7 cm in Douglas pouch with torsion was detected hence salpingo-oophorectomy was performed. Frozen examination showed 11x7x7 cm sized, haemorrhagic, necrotic with nodular appearance solid mass. Histopathologic diagnosis was reported as haemorrhagic, necrotic leiomyoma with torsion.

DISCUSSION: Leiomyoma is an extremely rare ovarian neoplasm, which has been reported 1% of the benign neoplasms of the ovary. Since tumour is generally developed in menopausal and postmenopausal women, it might be detected in younger women. Most of the cases those are infrequently symptomatic being reported are below 3 cm. Cases with ovarian myom mostly accompanied by uterine myom. It is important to differentiate primary ovarian leiomyoma and subserosal uterine leiomyoma. Ovarian leiomyosarcoma, which is extremely rare, is distinguished from leiomyoma by mitotic activity, cellularity and nuclear polymorphism. Leiomyoma should be kept in mind in differential diagnosis since ovary tumour is the most cause of adnexal mass in women with postmenopausal period.

Keywords: Leiomiyom, ovary, torsion

Resim 1: İğsi şekilli hücrelerden oluşan, pleomorfizm ve mitoz içermeyen tümör (HE x 100)Figur 1: Pleomorphism and mitosis-free tumor composed of spindle-shaped cells

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 79: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

79

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-026 [Abstract:0028]

SERVİKAL SMEARLERİNDE “YÜKSEK DERECELİ SKUAMOZ İNTRAEPİTELYAL LEZYONUN DIŞLANAMADIĞI ATİPİK SKUAMOZ HÜCRE ANORMALLİĞİ” (ASC-H) SAPTANAN HASTALARDA KOLPOSKOPİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİMehmet BayrakUludağ Üniversitesi, Jinekolojik Onkoloji Bilim Dalı, Bursa

AMAÇ: Pap smearlerinde yüksek dereceli skuamoz intraepitelyal lezyonun dışlanamadığı atipik skuamoz hücre anormalliği” (ASC-H) saptanan hastalarda kolposkopik değerlendirme ve histopatolojik inceleme sonuçlarımızı sunmayı ve ciddi patolojilerle ilişkili risk faktörlerini analiz etmeyi amaçladık.

GEREÇ-YÖNTEM: Ocak 2011 ile Ocak 2019 tarihleri arasında, Uludağ Üniversitesi hastanesin-de smear sonucu ASC-H olarak raporlanıp kolposkopi ile değerlendirilen hastaların, kolposkopi tıbbi kayıt dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. Ayrıca tanı ile ilişkili bütün patoloji ka-yıtları (sitopatoloji, histopatoloji, Loop Electrosurgical Excision Procedure (LEEP) ve soğuk koni-zasyon ) incelendi. Geçmiş smear incelemelerinde High-grade squamous intraepithelial lesion (HSİL) ve daha ağır lezyon saptananlar çalışma kapsamı dışında tutuldu. Ciddi servikal patolojik sonuçlar ile ilişkili bağımsız risk faktörlerini saptamak için logistik regresyon analizi kullanıldı.

BULGULAR: Çalışma periyotu boyunca servikal pap smear sonucu ASC-H olarak raporlanan 80 hasta kolposkopi ile değerlendirildi. Çalışma grubunda ortalama hasta yaşı 41.5 (21-70) ola-rak saptandı. Ortalama gravida 2.8 (0-9), ortalama parite sayısı 2 (0-9) idi. Menopozal durum incelendiğinde, %80 (n=64) hastanın premenopoz, %20 (n=16) hastanın postmenopoz dönemde olduğu izlendi. Kolposkopik muaynede 16 hastada yeterli kolposkopik inceleme ile lezyon sap-tanmadığı için biyopsi alınmadı. 80 hastanın kolposkopik inceleme ve histopatolojik verileri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 48 (60%)hastada patoloji saptanmadı, 8 (10%) hastada servikal intraepitelyal neoplazi-1 (CIN1), 10 (12.5%) hastada servikal intraepitelyal neoplazi -2 (CIN2), 11 (13.7%) hastada servikal intraepitelyal neoplazi -3 (CIN3), 2 (2.5%) hastada adenokarsi-noma in situ (AIS) ve 1 hastada skuamöz hücreli kanser olduğu saptandı. Kolposkopi sonrası 42 hastaya LEEP veya soğuk konizasyon prosedürü uygulandı. Biyopsi sonucu CIN3 olarak bildirilen bir hastada LEEP işlemi sonrası serviks skuamöz hücreli kanser olduğu saptandı. Ciddi servikal patoloji (≥CIN2) oranı %30 olarak saptandı. İstatistiksel analiz sonucunda ciddi servikal patoloji ile yaş, gravida, parite ve menopozal durum arasında anlamlı ilişki saptanmadı (p>0.05).

SONUÇ: Servikal pap smear sonucunda ASC-H saptanması ciddi servikal patolojilerle ilişkili-dir. Her ne kadar ciddi servikal patolojik sonuçlarla ilişkili bağımsız risk faktörü saptanmasa da ASC-H raporlanan bütün hastaların CİN2-3 ve serviks kanserinin ekarte edilmesi için kolposkopi ile değerlendirilmesini önermekteyiz.

Anahtar Kelimeler: ASC-H, servikal intraepitelyal neoplazi, serviks kanseri

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 80: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

80 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Assessment of the Results of Colposcopy in Patients with “Atypical Squamous Cells Cannot Exclude High-Grade Squamous Intraepithelial Lesion” (ASC-H) SmearsMehmet BayrakDepartment of Gynecologic Oncology, Uludag University Hospital, Bursa, Turkey

OBJECTIVE: We aimed to present the results of colposcopy examination and cervical biopsy of patients diagnosed as atypical squamous cells cannot exclude high grade squamous intraepithelial lesion (ASC-H) and to reveal the risk factors associated with serious pathologies.

MATERIAL and METHODS: Medical records were retrospectively reviewed of all consecutive patients with ASC-H smears who had undergone colposcopy at Uludağ University Hospital from January 2011 to January 2019. All related pathology data (cytopathology, histopathology, and surgical specimens of Loop Electrosurgical Excision Procedure (LEEP) and cold conization) were examined.Patients were excluded if they had a diagnosis of high-grade squamous intraepithelial lesion (HSIL) or worse lesion prior to the index Pap smear. Multivariate analysis using a logistic regression model was used to find independent risk factors for significant lesions.

RESULTS: During the study period, 80 patients who were diagnosed as cervical cytology ASC-H examined with colposcopy. The mean age was 41.5 years (range 21-70). The mean gravidity was 2.8 (range 0-9). The mean parity was 2 (range 0-9). Of the 80 patients, 64 were premenopause and 16 were postmenopause.There were no lesion with colposcopic examination in 16 patients so weren’t applied punch biopsy. The colposcopy and histopathologic results for the 80 women were as follows: 48 (60%) patients had no lesions, 8 (10%) patients had Cervical Intraepithelial Neoplasia-1 (CIN1), 10 (12.5%) patients had Cervical Intraepithelial Neoplasia-2(CIN2), 11 (13.7%)patients had Cervical Intraepithelial Neoplasia-3 (CIN3), 2(2.5%) patients had adenocarcinoma in situ (AIS) and 1 patient had squamous cell carcinoma. After colposcopy, 42 women underwent cervical conization. One patient with biopsy results of CIN3 who underwent excisional procedure were found to have squamous cell carcinoma as a result of conization. The rate of significant histopathologies among women with ASC-H smears in this study was 30%. There were no significant impact of age, parity or menopausal status on the risk of significant pathology results.

CONCLUSION: The diagnosis of ASC-H on Pap-smear is associated with an considerable risk of clinically significant disease. Women with an ASC-H Pap-smear result should undergo timely colposcopic and histologic evaluaiton to rule out CIN II-III, and cervical cancer.

Keywords: ASC-H, cervical intraepithelial neoplasia, cervical cancer

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 81: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

81

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-027 [Abstract:0032]

ENDOMETRİOZİSLİ KADINLARIN İNFERTİLİTE AÇISINDANDEĞERLENDİRİLMESİNDE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMINeslihan İlgen1, Derya Yüksel Koçak2, Nuriye Büyükkayacı Duman2

1Hitit üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kadın Hastalıkları ve Doğum Yüksek Lisans 2Hitit üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Kadın Hastalıkları ve Doğum

Endometriozis östrojene karşı duyarlı, uterus dışında inflamatuar yanıt veren, endometri-yuma benzer bezleri içeren, endometriyomalar, periton ağırlıklı implantlar ve rektovajinal no-düller olarak 3 tipi bulunan bir hastalıktır. Endometriozis çoğunlukla dismenore, pelvik ağrı ve infertiliteye yol açan kronik jinekolojik bir sorun ve sistemik bir hastalıktır. Üreme çağındaki ka-dınlarda endometriozisin yaklaşık %6-10 oranında seyrettiği, infertil hasta kitlesinde %25’ ten fazla olduğu ve görülme yaşı 12-80 arasında değiştiği tespit edilmiştir. İnfertilite tanısı almış hastaların %25-50 arasında endometriozis tanısı aldığı ve infertilite nedeniyle tanı amaçlı lapa-roskopi uygulanan kadınların %9-50’sinde endometriozis olduğu bildirilmiştir. Endometrioziste dismenore(%60-80), pelvik ağrı(%30-50),disparoni(%25-40),dizüri(%1-2),bağırsak sendromu ve ağrısı(%1-2) gibi belirtilerle birlikte infertiliteye sebep olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün ta-nımına göre infertilite bir yıl boyunca korunmasız cinsel ilişkiye rağmen gebelik oluşmaması-dır. Avrupa ülkelerinde %14 oranında görülen infertilite yaklaşık 7 çiften birini etkilemektedir ve tedavi çok önemlidir. Endometriozisli kadınlarda infertilite tedavisi arasında medikal ve cerrahi tedavi, yardımcı üreme teknikleri(YÜT) yer almaktadır. Tedavideki amaç; fertilitenin korunma-sı ve sürdürülmesini sağlamaktır. Endometriozisli kadınların infertilite tedavisi son derecede travmatize edici ve karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte çiftlerin geçireceği tedavi basamakları çok çeşitlidir ve çiftlerde değişik gereksinimlerin doğmasına neden olur. Çiftlerin bu süreci etkin yönetebilmesi için sağlık profesyonellerine özelliklede hasta bakımında yaşamsal ve kritik ka-rar almada rol oynayan hemşirelere büyük roller düşmektedir. Tedavinin çeşitli aşamalarında koordinasyon kuran, çiftlerin tedaviye bağlılıklarının oluşmasında görevleri olan hemşire çift-lerin iletişim kuracağı, bilgi olacağı temel sağlık personelidir. İnfertilite olan çiftlere öncelikle infertilitenin tek başına kadının sorunu olmadığını her iki çifti de ilgilendirdiği önemle belirtil-meli ve bu sorunu paylaşmanın önemli bir yaklaşım olduğu bildirilmelidir. İnfertilite problemi olan çiftlere tanı aşamasından başlayarak tedavi süresince yardım edebilmek ve psikolojik destek verebilmek için birçok hemşirelik girişimi gerekmektedir. Tedavi ile ilgili süreçte tedavi seçenekleri hakkında bilgi vermek, karar vermede yardımcı olmak, tedavinin olumlu ve olumsuz yönlerinden bahsederek çiftlerin tedavinin başarılı yönlerine odaklanmalarını sağlamak, kişiler arası iletişimi güçlü tutmak ve sürdürülmesine yardımcı olmak gibi anahtar rollere sahiptir. Hemşirenin tıbbi bakımdaki rollerine ek olarak tedavi sırasında ve sonrasın da uygulayıcı kli-nisyen rolü, araştırmacı, koordinatör, yönetici rolü, sağlık bakım kararları için güç veren hasta savunucu rolü ve eğitim, danışmanlık rolleri de vardır. Ayrıca hemşire tedavi için başvuran çiftlerin başvuru anından itibaren tanı, tedavi ve izlem basamakları hakkında bilgilendirme, hastaları bütüncül bir bakış açısı ile değerlendirme, çiftlerin sorunlarını saptama, sorunla-ra yönelik çözüm önerileri ve bakım planlama, planları uygulama ve değerlendirme gibi rol-leri yerine getirir. Endometriozisli kadınlarda infertilite tedavisinde hemşirenin danışmanlık ve birçok rollerinin olduğu ve tedavi süresince kilit rol oynadığı bilinmektedir. Bu derlemede;

Page 82: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

82 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

endometriozisli kadınların infertilite açısından değerlendirilmesinde ve tedavisinde hemşirelik yaklaşımlarından bahsedilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Endometrioz, infertilite hemşiresinin rolü, hemşire, kısırlık

Nursing Approach for Infertility of Women with EndometriosisNeslihan İlgen1, Derya Yüksel Koçak2, Nuriye Büyükkayacı Duman2

1Hittite University Institute of Health Sciences Department of Obstetrics and Gynecology 2Hitit University Institute of Health Sciences Obstetrics and Gynecology

Endometriosis is a disease that is sensitive to estrogen, has an inflammatory response in the uterus, contains endometrium-like glands, endometriomas, peritoneal treatment, implants and rectovaginal nodules. Treatment of endometriosis is a chronic gynecological problem and a systemic disease that leads to dysmenorrhea, pelvic pain and infertility. It has been shown that endometriosis is about 6-10% in women of reproductive age and it is seen to be more than 25% in infertile patients and it is not seen in 12-80. Endometriosis infertility diagnosis, diagnosis of endometriosis between 25-50% and infertility use in the purpose of diagnostic laparoscopy 9-50% of endometriosis was reported there. The causes of endometriosis are dysmenorrhea (60-80%), pelvic pain (30-50%), dyspareunia (25-40%), dysuria (1-2%), intestinal syndrome and pain (1-2%). The World Health Organization’s infertility is defined as a year of unprotected sexual intercourse. 14% in European countries, the number of views affected by 7 pairs, and a lot of treatment. Infertility treatment in women with endometriosis includes medical and surgical treatment and assisted reproductive techniques. The purpose of treatment; to ensure the safety and continuity of fertility. Treatment of infertility with endometriosis is a highly traumatic and complex process. In this process, the treatment steps of the couples are very diverse and cause different requirements in pairs. In order for couples to manage this process effectively, nurses play a major role in healthcare professionals, especially nurses who play a vital role in patient care. It is the basic health personnel who will coordinate in various stages of the treatment and who will have the information to communicate with couples who have responsibilities in the treatment of couples. It should be stated that infertility is primarily concerned with the fact that infertility alone is not the problem of both women and it should be reported that sharing this problem is an important approach. Many nursing interventions are needed to help couples with infertility problems from being diagnosed at the time of diagnosis and to provide psychological support during treatment. In the treatment-related process, providing information about treatment options, assisting in decision-making, talking about the positive and negative aspects of the treatment, enabling couples to focus on the successful aspects of the treatment, keeping the interpersonal communication strong and helping to maintain it have key roles. In addition to the role of the nurse in medical care, the role of practitioner clinician, researcher, coordinator, executive role, patient defender role in health care decisions and education and counseling roles during and after treatment are available. In addition, nurses apply the role of couples applying for treatment, such as informing about diagnosis, treatment and follow-up steps, evaluating patients with a holistic perspective, identifying problems of couples, offering solutions for problems and care planning, implementing and evaluating plans. It is known that nurse has many roles and plays a key role in the treatment of infertility in women with endometriosis. In this review; In the evaluation and treatment of women with endometriosis in terms of infertility nursing approaches are mentioned.

Keywords: Endometriosis, infertility, Nurse, Roles of Infertility Nurses

Page 83: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

83

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-028 [Abstract:0037]

TERSİYER BİR MERKEZDEKİ ANNE ÖLÜMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİTayfur Çift1, Engin Korkmazer1, Muzaffer Temür2, Hacer Özdemir1, Sonay Öztaş1, Gizem Durmaz1, Emin Üstünyurt1

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Yıldırım, Bursa, Türkiye 2Özel Doruk hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Yıldırım, Bursa, Türkiye

GİRİŞ: anne ölümleri önemli bir sağlık göstergesidir ve ülkelerin gelişmişlik düzeyini göste-ren bir kriter olarak yer almaktadır. Anne ölümleri aileler ve klinisyen için son derece üzücü bir durumdur. tanım olarak gebeliğin başlangıcından doğum sonrası 42. günü kapsayacak şekilde kaza yada tesadüfi sebeplerden kaynaklanmayan gebelik veya gebeliğin yönetimi ile ilgili olan yada gebeliğin mevcut hastalık durumunu ağırlaştırdığı herhangi bir sebepten dolayı annenin ölümü olarak değerlendirilmektedir. maternal mortalite 100000 doğumda gerçekleşen anne ölümünün oranlaması ile hesaplanmaktadır. Türkiye’de anne ölüm oranı 2017 yılında 100 bin de 14.4 olarak belirlenmiştir. Anne ölümleri doğrudan ve dolaylı olarak iki anan başlık altında incelenmektedir. anne ölümleri ülkemizde sağlık bakanlığı il sağlık müdürlüklerinin belirlediği komisyon tarafından incelenmektedir. Çalışmamızda Güney Marmara bölgesinde yer alan ve tüm riskli gebelerin kabulünün sağlandığı tersiyer bir merkezde meydana gelen anne ölümle-rini irdelemeyi amaçladık

METOD: Çalışmada 2014-2018 yılları arasında hastanemizde meydana gelen anne ölümleri değerlendirilmiştir. Çalışma için etik kurul onamı alınarak ölümü gerçekleşen annelerin dosya-larından verilere ulaşılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 20.0 programına aktarılarak analiz edil-miştir.

BULGULAR: Çalışmada 2014-2018 yıllarında olan 8 anne ölümü değerlendirilmiştir. hastaların ortalama yaşı 29.75±5.87, gravidası 1.5±1.06, paritesi ise 1.25±0.8 olarak bulunmuştur. hastanede yatış süresi ortalama 2.25±1.85 olarak tespit edilmiştir. gebelik haftası ise ortalama 29.25±11.75 olarak hesaplanmıştır. ölümü gerçekleşen annelerin 3’ünde(%37.5) kronik hastalık yokken 4 hastada(%50) tek bir hastalık, bir hastada(%12.5) 2 farklı kronik hastalık öyküsü mevcuttu. do-ğum şekillerine bakıldığında 6 hastanın(%75) sezaryen ile doğum yaptığı 2 hastanın(%25) ise abort sonrası öldüğü belirlenmiştir. ölen annelerden hiçbiri vajinal doğum gerçekleştirmemiştir. ölüm nedenlerine bakıldığında 3 hastanın Dissemine intravasküler koagülasyon nedeniyle ex olduğu diğer hastaların ise pulmoner emboli, myokard infarktüsü, solunum yoluna aspirasyon nedeniyle ex oldukları belirlenmiştir.

TARTIŞMA: Anne ölümleri her ne kadar sıfıra indirgenemese de önemli ölçüde azaltılmıştır. önlenebilir anne ölümleri ise hala gerçekleşmektedir. ölen annelerin anestezi işlemi sırasında aspirasyon sonrası ex olması, tok hastalarda olası nedenler arasındadır ve de çaşitli önlemler alınması ile önlenmeşi mümkün anne ölüm nedenleri arasına girmektedir. Yine kanama nede-niyle DIC e girmiş hastalarda hızlı ve de etkin transfüzyon yapılması yeni önerilerde fibrinojen ve de transamin ampul kullanılması kanama kontrolü ve de anne yaşamında önemli yer teş-kil etmektedir. Özellikle il bazında Hastanemiz gibi riskli gebelerin kabulunun gerçekleştiği birimlerde deneyimli kanama timlerinin oluşturulması uygun, etkin ve de hızlı müdahele ile önlenebilir anne ölümleri çok daha az olacaktır.

Anahtar Kelimeler: maternal mortalite, erken tanı, uygun tedavi

Page 84: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

84 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Evaluation of Maternal Mortality at a Tertiary CenterTayfur Çift1, Engin Korkmazer1, Muzaffer Temür2, Hacer Özdemir1, Sonay Öztaş1, Gizem Durmaz1, Emin Üstünyurt1

1Health Science University, Bursa Yüksek İhtisas Training and Research Hospital, Depaerment of Gynecology and Obstetrics, Yıldırım, Bursa, Turkey 2Private Doruk Hospital, Department of Gynecology and Obstetrics, Yıldırım, Bursa, Turkey

AIM: Maternal mortality is an important health indicator and is a criterion for the level of development of countries. Maternal deaths are extremely sad for families and clinicians. By definition, the death of the mother or the death of the mother due to any reason that the pregnancy is related to the management of pregnancy or pregnancy which is not caused by accident or incidental reasons to cover the day 42 after the birth. Maternal mortality is calculated by the proportion of maternal mortality in 100000 births. maternal mortality rate in Turkey was determined to be 100 thousand in 2017, 14.4. Maternal deaths are examined directly and indirectly under two headings. maternal deaths are examined by the commission determined by Provincial Health Directorates in our country. In our study, we aimed to investigate maternal mortality in a tertiary center in Southern Marmara region, where all risky pregnant women were accepted.

METHOD: In this study, maternal deaths occurred in our hospital between 2014-2018 were evaluated. Data were obtained from the files of the mothers whose deaths were made by obtaining the approval of the ethics committee. The data were analyzed by transferring to SPSS 20.0 program.

RESULTS: In this study, 8 maternal deaths in 2014-2018 were evaluated. The mean age of the patients was 29.75 ± 5.87, the gravida was 1.5 ± 1.06 and the parity was 1.25 ± 0.8. The mean duration of hospital stay was 2.25 ± 1.85. The mean gestational age was 29.25 ± 11.75. In 3 (37.5%) of the mothers who died, there was no chronic disease, 4 patients (50%) had a single disease and 2 patients (12.5%) had 2 different chronic diseases. 2 patients (% 25) who had delivered by cesarean were died after abortion in 6 patients (75%). none of the deceased mothers had vaginal delivery. When the causes of death were examined, 3 patients were ex ex dissociated due to disseminated intravascular coagulation and they were ex - posed by pulmonary embolism, myocardial infarction, aspiration due to aspiration to the respiratory tract.

DISCUSSION: Although maternal deaths were not reduced to zero, they were significantly reduced. Preventable maternal deaths still occur. The fact that the deceased mothers are ex post-aspiration during anesthesia is one of the possible causes in patients with full fatigue and also preventive measures are among the possible causes of maternal death. Rapid and effective transfusion in patients with DIC due to hemorrhage and the use of fibrinogen and transamin ampoules in new recommendations are important for bleeding control and maternal life. Especially in provincial basis, the creation of experienced bleeding teams in the units where the risky pregnant women like our hospital is realized, will be much less effective than the preventable maternal deaths with proper, effective and rapid intervention.

Keywords: maternal mortality, early diagnosis,appropriate treatment

Page 85: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

85

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-029 [Abstract:0041]

İKİZ GEBELİKLERİN MATERNAL YAŞA GÖRE MATERNAL VE PERİNATAL SONUÇLARIİlkbal Temel YükselSaglik Bilimleri Üniversitesi Kanuni Sultan Süleyman eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum

AMAÇ: Maternal yaşa göre ikiz gebeliklerin maternal ve perinatal sonuçlarını değerlendir-mek

MATERYAL ve METOD: Şubat – Aralık 2017 yılları arasında kliniğimizde doğum yapmış ikiz gebeliklerin dosyaları retrospektif olarak tarandı. 35 yaş üstü ve altı ikiz gebeliklerin maternal ve perinatal sonuçları analiz edildi. Maternal sonuçlar; plesanta dekolman, uterin atoni ve postpartum kanama. Yenidoğan sonuçlar; yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatış, 1 ve 5 daki-kalık Apgar skorlar olarak kabul edildi.

BULGULAR: Toplam 347 ikiz gebelik çalışmaya dahil edildi. Bunların 285 tanesi 35 yaş altı, 57 tanesi 35 yaş üstü gebelik idi. Gruplar arasında koryonisite, gestasyonel diyabet, preek-lampsi, preterm doğum, servikal yetmezlik, erken membran rüptürü, plesanta dekolman ve sezaryen oranlarında istatistiki fark yoktu (p >0.05). Fetal doğum ağırlığı, yenidoğana yatış, 1. ve 5. Dakika apgar skorları ve diğer yenidoğan komplikasyonları maternal yaş ile ilişkili değildi (p>0.05).

SONUÇ: İlerlemiş maternal yaş maternal ve neonatal komplikasyonlar ile ilişliki bulunma-mıştır.

Anahtar Kelimeler: Maternal yaş, ikiz gebelik, Maternal sonuç, Perinatal sonuç

Tablo 1. Maternal ve perinatal Sonuçlar

35 yaş altı(285) 35 yaş üstü (57) P

Gebelik haftası 33.9 ± 4.0 33.5 ±5.5 0.473

Gravida* 2.2 ± 1.3 3.2± 2.0 0.000

Parite* 1.0 ± 1.08 1.8±2.2 0.000

1.Fetüs kilo 2128.2±1404.1 2355.6±2025.1 0.305

2. fetüs kilo 1960.0±691.6 2147.6±671.9 0.061

1. fetüs 1.d apgar 6.9±2.19 6.6±2.35 0.397

1. fetüs 5.d apgar 8.1±2.2 7.9±2.4 0.553

2. fetüs 1.d apgar 6.60±2.3 6.67±2.15 0.843

2. fetüs 5.d apgar 7.91±2.4 7.95±2.2 0.921

Prezentasyon Bas-bas Bas-nonsefalik nonsephalic

89 (%31.2) 94 (%33.0) 102 (%35.8)

25 (%43.9) 15 (% 26.3) 17 (%29.8)

0.181

Page 86: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

86 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Tablo 1. Maternal ve perinatal Sonuçlar

Preeklampsi Var Yok

24 (8.4) 261 (91.6)

8(14.0) 49(86.0) 0.184

GDM Var Yok

12(4.2) 273(95.8)

4(7) 53(93.0) 0.360

İkiz eşi komplikasyon Yok İkiz eşi IUMF İkiz eşi İUGR İkiz eşi oligo

242(84.9) 9(3.2)

30(10.5) 4(1.4)

51(89.5) 0(0)

6(10.5) 0(0)

0.438

Erken doğum Var Yok

67(23.5) 218(76.5)

9 (15.8) 48(84.2) 0.201

EMR Var Yok

33(11.6) 252(88.4)

11(19.3) 46(80.7) 0.112

Gebelik komplikasyon Yok Servikal yetmezlik Atoni Dekolman Akreata Kolestaz Previa Ruptur Yara yeri enfeksiyonu

263(92.3) 12(4.2)5(1.8) 1(0.4) 1(0.4) 1(0.4) 2(0.7) 0(0) 0(0)

51(89.5) 3(5.3)0(0) 0(0) 0(0) 0(0) 1(1.8) 1(1.8) 1(1.8)

0.136

1.Fetüs YYBU Yok Var

158(55.4) 127 (44.6)

36 (63.2) 21 (36.8) 0,283

2.Fetüs YYBU Yok Var

151 (53.0) 134 (47.0)

32 (56.1) 25 (43.9) 0.663

Doğum şekli Vajinal Sezaryen

49 (17.2) 236 (82.8)

11 (19.3) 46( 80.7) 0.703

Koryonisite Monokoryonik Dikoryonik Monokoryonik monoamniyotic

73(25.6) 209(73.3)

3 (1.1)

12(21.1) 45(78.9)

0(0)0.474

Page 87: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

87

SÖZEL BİLDİRİLER

Maternal and Perinatal outcome of Twin Pregnancies According to Maternal Ageİlkbal Temel YükselClinic of Obstetrics and Gynecology, University of Health Sciences, Kanuni Sultan Süleyman Training and Research Hospital

OBJECTIVE: To assess maternal and perinatal outcomes in twin pregnancies according to the maternal age.

MATERIALS and METHODS: Medical records of twin births in our clinic from February 2017 to December 2017 were reviewed retrospectively. Maternal and perinatal outcomes of twin pregnancies over 35 years of age were analyzed. Maternal outcomes were defined as abruptio placentae, uterine atony and postpartum haemorrhage. Neonatal outcomes were defined as neonatal intensive care unit admission and Apgar scores at 1st and 5th minutes.

RESULTS: A total of 347 twin pregnancies were included in the study. Two hundred eighty-five women were less than 35 years of age and 57 were 35 years of age and older. There were no significant differences in chorionicity and gestational diabetes, preeclampsia, preterm delivery, cervical insufficiency, premature rupture of membranes, abruptio placentae and cesarean delivery rates between the two groups (p > 0.05). Birth weight, neonatal intensive care unit admission, Apgar scores at 1st and 5th minutes and other neonatal adverse outcomes were not associated with maternal age (p >0.05).

CONCLUSION: Advanced maternal age was not associated with adverse maternal and neonatal outcomes.

Keywords: Maternal age; Twin pregnancy, Maternal outcome, Perinatal outcome

Table 1. Maternal and Perinatal outcomes

<35 (285) ≥35 (57) P

Gestational age at delivery (weeks) 33.9 ± 4.0 33.5 ±5.5 0.473

Parity 2.2 ± 1.3 3.2± 2.0 0.000

Gravidity 1.0 ± 1.08 1.8±2.2 0.000

1st fetus birthweight (grams) 2128.2±1404.1 2355.6±2025.1 0.305

2nd fetus birthweight (grams) 1960.0±691.6 2147.6±671.9 0.061

1st neonate 1-min APGAR score 6.9±2.19 6.6±2.35 0.397

1st neonate 5-min APGAR score 8.1±2.2 7.9±2.4 0.553

2nd neonate 1-min APGAR score 6.60±2.3 6.67±2.15 0.843

2nd neonate 5-min APGAR score 7.91±2.4 7.95±2.2 0.921

Presentation of fetuses Cephalic-cephalic Cephalic-noncephalic Non-cephalic

9 (%31.2) 94 (%33.0) 102 (%35.8)

25 (%43.9) 15 (% 26.3) 17 (%29.8)

0.181

Page 88: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

88 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Table 1. Maternal and Perinatal outcomes

Presence of preeclampsia Present Absent

24 (8.4) 261 (91.6)

8(14.0) 49(86.0) 0.184

Presence of GDM Present Absent

12(4.2) 273(95.8)

4(7) 53(93.0) 0.360

Complications seen in one of twins absent fetal death IUGR Oligo

242(84.9) 9(3.2)

30(10.5) 4(1.4)

51(89.5) 0(0)

6(10.5) 0(0)

0.438

Presence of preterm birth Present absent

67(23.5) 218(76.5)

9 (15.8) 48(84.2) 0.201

Presence of early membran rupture Present Absent

33(11.6) 252(88.4)

11(19.3) 46(80.7) 0.112

Pregnancy complication absent Cervical insufficiency Uterine atony abruptio placentae acreata pregnancy cholestasis Previa uterine rupture Wound Infections

263(92.3) 12(4.2)5(1.8) 1(0.4) 1(0.4) 1(0.4) 2(0.7) 0(0) 0(0)

51(89.5) 3(5.3)0(0) 0(0) 0(0) 0(0) 1(1.8) 1(1.8) 1(1.8)

0.136

1st neonate NICU Absent Present

158(55.4) 127 (44.6)

36 (63.2) 21 (36.8) 0,283

2nd neonate NICU Absent Present

151 (53.0) 134 (47.0)

32 (56.1) 25 (43.9) 0.663

Mode of delivery Vaginal delivery Caesarean delivery

49 (17.2) 236 (82.8)

11 (19.3) 46( 80.7) 0.703

Chorionicity Monochorionic Dichorionic Monochorionic monoamniotic

73(25.6) 209(73.3)

3 (1.1)

12(21.1) 45(78.9)

0(0)0.474

Page 89: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

89

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-030 [Abstract:0064]

BİRDEN FAZLA TİP HPV VARLIĞI PERSİSTANS İLE İLİŞKİLİ MİDİR?Yunus Emre PurutSağlık Bilimleri Üniversitesi Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi

AMAÇ: bu çalışmada hangi tip olduğundan bağımsız olarak birden fazla tipte HPV pozitifliği, tek tip HPV pozitifliğine kıyasla; Loop Electrosurgical Excision Procedure (LEEP) ya da soğuk bıçak konizasyonu (CKC) sonrasında persistansta etkili midir diye araştırmak istedik.

GEREÇ-YÖNTEM: Sağlık Bilimleri Üniversitesi Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 2016-2019 yılları arasında başvuran ve eksizyonel prosedür-lerden herhangi biri (LEEP / CKC) önerilen, işlemi kabul etmiş; işlem öncesi HPV tipi açık olarak bilinen 400 hastanın verileri retrospektif olarak tarandı. Bu sayıya eksizyonel bir işlem önerilen ama kabul etmemiş hastalar, işlem öncesi HPV tipi bilinmeyen hastalar, uygulanacak prose-dürler öncesinde bakılan HPV sonucu diğer tip HPV olarak rapor edilmiş ancak hangi tip / tipler olduğu açıkça belirtilmemiş hastalar çalışmadan çıkarılarak ulaşıldı. Tipten bağımsız olarak (Tip-16 ya da 18 varlığı da önemsenmeden) elde edilen HPV sonuçları tek ya da multiple HPV varlığı olacak şekilde gruplandı. LEEP ya da CKC sonrası rekonizasyon ve histerektomi yapılan hastalarda ilk işlem öncesindeki HPV tiplerine ve bu işlem sonrası patoloji raporlarındaki ser-vikal intraepitelyal neoplazi (CIN)’ın derecesine bakıldı. Ayrıca tip-16 ve 18’den en az biri olan hastalar dikkate alınmadan, diğer yüksek riskli HPV tipleri tespit edilen 90 hastanın sonuçları tek ve multiple HPV varlığı olarak ayrıca değerlendirildi.

BULGULAR: HPV pozitifliği sebebi ile kolposkopik biyopsi yapılan ve sonrasında eksizyonel işlem yapılmış hastaların yaş ortalaması 39 ± 8.6 yaş olarak bulundu. Hastaların 299’unda tek, 101’inde ise birden fazla HPV tipi olduğu tespit edildi. Hastaların 216 tanesinde HPV-16, 20 tane-sinde HPV-18, 7 tanesinde HPV-16 ve 18, 54 tanesinde Tip-16 ve en az bir tane diğer yüksek riskli HPV tipi, 13 tanesinde HPV-18 ve en az bir tane diğer yüksek riskli HPV tipi mevcuttu. Tip-16 ve 18 dışında yüksek riskli HPV pozitifliği tespit edilen 90 hastanın 27 tanesinde (%30) birden fazla, 67 tanesinde (%70) ise tek tip HPV pozitifliği vardı. Hastaların 58 tanesine LEEP, 342 ta-nesinde CKC yapılmıştı. LEEP yapılan 4, CKC yapılan ise 45 hastanın cerrahi marjini pozitifti. Bu hastaların çocuk sayısını henüz tamamlamamış ve 30 yaşının altında olan 5 tanesi dışındaki 44 tanesine rekonizasyon işlemi uygulanmış ve 17 hastaya da bu işlem sonrası tekrar cerrahi sınırı pozitif tespit edildiğinden (CIN-2 ve üzeri lezyon) histerektomi yapılmıştı. İleri yaştaki 18 hastaya eksizyonel prosedürler sonrası cerrahi marjinleri negatif olduğu için takip önerilme-sine rağmen; hastaların ek jinekolojik problemleri (tedaviye yanıtsız anormal uterin kanama gibi), kanser kaygıları ve kendi istekleri üzerine histerektomi yapılmıştır. Histerektomi yapılan 35 hastadan, 17 hastanın son patolojilerinde herhangi bir servikal lezyona rastlanmamış olup 1 hastada CIN-1, 2 hastada CIN-2, 14 hastada CIN-3 ve 1 hastada ise skuamöz hücreli serviks kanseri tespit edilmiştir. Sadece yüksek riskli HPV pozitifliği olan ve rekonizasyon gerektiren 12 hastadan 9’u ve histerektomi yapılan 7 hastadan 5’i tek tip yüksek riskli HPV pozitifliğine sahipti.

SONUÇ: Herhangi tek bir HPV tipi pozitifliği ile multiple HPV varlığı arasında persistans açısından fark saptanmamıştır (p=0.13). Yalnızca diğer yüksek riskli HPV tiplerinin tespit edil-diği hastalar değerlendirildiğinde ilginç olarak tek tip HPV pozitifliği birden fazla yüksek riskli

Page 90: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

90 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

diğer HPV pozitifliğinden daha çok rekonizasyon gerektirmiştir ve bu durum istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.29).

Anahtar Kelimeler: İnsan papillomavirüsü, İnsanpapillomavirüsü tipleri, Konizasyon, Serviks kanseri taraması

Is More Than One Type of HPV Related to Persistence?Yunus Emre PurutZeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Training and Research Hospital

OBJECTIVE: In this study, we wanted to investigate if more than one type of HPV positivity is effective in the persistence of HPV, regardless of the type.

MATERIALS-METHODS: Preoperative HPV data of 400 patients who applied to University Hospital between 2016-2019 and who had any excisional procedure (Loop Electrosurgical Excision Procedure; LEEP / cold knife conization; CKC) were reviewed retrospectively. As exclusion criteria; patients who did not accept an excisional procedure, HPV results before the procedures were reported as other types of HPV but the type / types were not clearly identified were used. The HPV results obtained regardless of type (regardless of the presence of Type-16 or 18) were grouped as single or multiple HPV. In patients who underwent reconization and hysterectomy after LEEP or CKC; preoprative HPV types and the degree of cervical intraepithelial neoplasia (CIN) in pathology reports was examined. In addition, the results of 90 patients with other high-risk HPV types, without considering the patients with at least one of type-16 and 18, were evaluated separately as single and multiple HPV.

RESULTS: The mean age of patients who underwent colposcopic biopsy due to HPV positivity and who have an excisional procedure was 39 ± 8.6 years. It was found that 299 patients had one HPV type and 101 had multiple HPV types. HPV-16 in 216 patients, HPV-18 in 20, HPV-16 and 18 in 7 patients, Type-16 and at least one other high-risk HPV type in 54 patients, HPV-18 and at least one other high-risk HPV type in 13 patients was positive. Of the 90 patients with high-risk HPV positivity except Type-16 and 18; 27 (30%) patients had multiple and 67 (70%) had only one type HPV positive. 58 patients had LEEP and 342 had CKC. Four patients undergoing LEEP and 45 patients with CKC had a positive surgical margin. Forty-four patients, 5 of whom were not have enough children and who were under 30 years of age, underwent reconization.17 patients had hysterectomy because of the postoperative surgical margin (CIN-2 and above lesion). Although 18 patients had negative margins after excisional procedures and follow-up was recommended; have hysterectomy because of additional gynecological problems (such as abnormal uterine bleeding without response to treatment), cancer concerns and operation request. Of 35 patients who underwent hysterectomy, no cervical lesion was found in the last pathologies of 17 patients. CIN-1 was found in 1 patient, CIN-2 was found in 2 patients, CIN-3 was found in 14 patients, and squamous cell cervical cancer was detected in 1 patient. Only 9 of 12 patients who required reconisation and 5 of 7 patients who underwent hysterectomy had a single type of high-risk HPV positivity.

CONCLUSION: There was no significant difference in persistence between multiple HPV types and any single HPV type positivity (p = 0.13). When only the patients with other high-risk HPV types were detected, interestingly, single type HPV positivity required more reconization than multiple type high-risk HPV positivity and this was statistically significant (p=0.29).

Keywords: HPV, HPV types, Conization, Cervical cancer screening

Page 91: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

91

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-031 [Abstract:0042]

PERİPARTUM KARDİYOMİYOPATİ: OLGU SUNUMUBerna Şermin Kılıçİstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi,Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, İstanbul

AMAÇ: Peripartum kardiyomiyopati (PPKM) gebelerde nadir görülen fakat yüksek maternal mortalite riski gözlenen sistolik kalp yetmezliği durumudur.Gebeliğin son ayında veya post-partum 5 aylık süre içerisinde ortaya çıkabilir. Olgu sunumumuzda daha öncesinde herhangi bir kardiyak olay öyküsü olmayan 30 yaşında ve 37 hafta gebenin PPKM olgusunun yönetimini tartışmayı amaçladık.

OLGU: Biz bu olgu sunumunda, 37. gebelik haftasında nefes darlığı, göğüs, sırt ve mide ağrısı ve bulantı kusması olan bir olguyu ele aldık. Yapılan tetkiklerde şiddetli sol ventrikül sistolik disfonksiyonu ortaya çıkması üzerine diğer tanılar ekarte edilerek hastaya PPKM tanısı konuldu.

SONUÇ: Gebelikte nefes darlığı,göğüs,sırt ve mide ağrısı ve bulantı kusması şikayeti ile gelen bir hastanın ayırıcı tanısında PPKM mutlaka düşünülmelidir.

Anahtar Kelimeler: Peripartum kardiyomiyopati,kalp yetmezliği,sistolik disfonksiyon

Peripartum Cardiomyopathy: Case reportBerna Şermin KılıçDepartment of Obstetrics and Gynecology, Istanbul Education and Research Hospital, Istanbul,Turkey

OBJECTIVE: Peripartum cardiomyopathy is rare but carries a high risk of mortality during pregnancy with systolic heart failure. It may occur during the last month of pregnancy or following five months after birth. In this case report, we aimed to discuss the management of PPCM in a 30-year-old and 37-week pregnant woman without any history of cardiac events.

CASE: In this case report, we analyzed a case with dyspnea, chest, back and stomach pain and nausea and vomiting at 37 weeks of gestation.When severe left ventricle systolic dysfunction was observed in the examinations performed, other diagnoses were ruled out and the patient was diagnosed with PPCM.

CONCLUSION: PPCM should be considered in the differential diagnosis of a patient presenting with chest, back and stomach pain, shortness of breath, and nausea and vomiting.

Keywords: Peripartum cardiomyopathy, heart failure, systolic dysfunction

Page 92: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

92 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-032 [Abstract:0127]

EPİZYOTOMİ EĞİTİMİNDE KULLANILAN MATERYALİN ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİBegüm Aslan, Meltem Demirgöz BalMarmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü

PROBLEM TANIMI: Epizyotominin olumsuz etkilerinden dolayı rutin olarak uygulanmasının önerilmemesiyle birlikte; doğum pratiğinde en sık uygulanan cerrahi girişimin epizyotomi ol-duğu belirtilmiştir. Simülasyona dayalı bir eğitim yönteminin optimizasyonu, uygun becerilerin kazanılması ve epizyotomi açmak-onarmak için ideal bir ortam yaratabilir. Günümüzde, cerrahi prosedür eğitimi, insanlar üzerinde deneme yanılma yönteminden ziyade simülatörler aracılı-ğıyla yapılmaktadır. Simülasyon temelli eğitim sırasında, insan dokusuna oldukça benzer ma-teryallerin kullanımı, doğum eyleminde yapılan epizyotomi uygulamasının uzun vadeli başarısı için kritik öneme sahiptir. Epizyotomi uygulayabilmek için gerekli olan el becerisi sentetik materyaller veya cansız hayvan dokularında uygulama yaparak kazanılabilir. Ancak literatürde hangi materyalin öğrenim açısından daha etkin olduğuna ilişkin çelişkili çalışma sonuçları bulunmaktadır.

AMAÇ: Ebelik öğrencilerinin epizyotomi işlemi aşamalarını (işlem öncesi, işlem sırası ve işlem sonrası) uygulayabilmeleri, kullanılan materyalin uygulama zorluk derecesini ve klinik uygulama öncesi özgüven durumlarının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

GEREÇ-YÖNTEM: Bu çalışma karşılaştırmalı tanımlayıcı bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü üçüncü sınıf öğrencileri oluştur-muştur. Çalışmanın örneklemine, çalışmaya alınma kriterlerine uyan ve çalışmayı kabul eden rastgele seçim yöntemiyle belirlenen 36 öğrenci alınmıştır. (36 öğrenci x 4 farklı materyal= 144 uygulama). Power Analiz:Tip l hata -alfa 0,05, Tip 2 hata %95, etki büyüklüğü 0,40. Çalışma randomize çapraz tasarım olarak planlanmıştır. Çalışmada her gruba birer hafta arayla kura sonucu belirlenen rastgele sırayla sünger, dana dili, epizyotomi maketi ve tavuk göğsü üzerin-de epizyotomi uygulaması yaptırılmıştır. Çalışma süresince 36 öğrenci her hafta bir uygulama yapacak şekilde süre sonunda toplamda 144 uygulama yapılmıştır. Verilerin toplanması için Epizyotomi İşlem basamaklarını içeren Epizyotomi Değerlendirme Formu, Zorlanma seviyesi ve Kendine güven seviyeleri için ise VAS(Görsel Analog Skala) kullanılmıştır.

BULGULAR: Epizyotomi için kullanılan materyal türüne göre (dil, maket, tavuk ve sünger) işlem öncesi hazırlık, epizyotomi açma, epizyotomi tamiri, işlem sonrası girişim puanları ve Değerlendirme formu toplam puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0.05). Zorlanma seviyeleri açısından materyaller arasında anlamlı fark bulunmuş olup en fazla (4.69±2.20) sünger grubunda zorlanma yaşanmıştır (p<0.05). Öğrencilerin kendine güven sevi-yeleri açısından materyaller arasında anlamlı bir fark olmamakla birlikte kendine güven açısın-dan en yüksek puan maket (6.81±1.98) uygulamaları için olmuştur(p>0.05).

SONUÇ: Epizyotomi uygulaması eğitiminde uygulama basamaklarının öğrenilmesi açısından kullanılan materyal türü etkili değildir. Bu bağlamda eğitimlerde öğrencilerin zorlanma düzey-leri dikkate alınarak tavuk materyali seçilmesi önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Epizyotomi,Simülasyon eğitimi,Ebelik öğrencileri

Page 93: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

93

SÖZEL BİLDİRİLER

Evaluation of the Effect of Material Used in Episiotomy EducationBegüm Aslan, Meltem Demirgöz BaMarmara University Faculty of Health Sciences Department of Midwifery

BACKGROUND: Episiotomy was the most common surgical intervention in birth practice.The optimization of a simulation-based training method can create an ideal environment for the acquisition of appropriate skills and opening-repairing episiotomy. Nowadays, surgical procedure training is carried out on human beings rather than through trial and error methods. The use of materials that are very similar to human tissue during simulation-based education is critical for the long-term success of episiotomy in labor. The ability to perform episiotomy can be achieved by applying synthetic materials or inanimate animal tissues. However, there are contradictory results in the literature about which material is more effective in terms of learning.

AIM: In this study, midwifery students will be able to apply the episiotomy procedure (pre-procedure, treatment and post-treatment), the application difficulty of the material used and the self-confidence level before the clinical practice.

METODS: The study is planned as a comparative descriptive.The study population was composed of third year students of Marmara University Faculty of Health Sciences Midwifery Department. The sample of the study was consisted of 36 students who meet the study criteria and who are determined by the random selection method. (36 students x 4 different materials = 144 applications). The study was planned as a randomized cross design. In this study, each group consisting of 10 students was given randomly on a sponge, calf tongue, episiotomy model and chicken breast. During the study, 36 students were planned to have a total of 144 applications at the end of the period.

RESULTS: According to the type of material used for episiotomy (calf tongue,episiotomy model, chicken breast and sponge) pre-treatment preparation, episiotomy, episiotomy repair, post-procedure intervention scores and the total score of the evaluation form was not found a significant difference (p>0.05). There was a significant difference between the materials in terms of difficulty levels and the highest difficulty was experienced for sponge group (4.69 ± 2.20; p <0.05). Although there is no significant difference between students’ self-confidence levels, the highest score for self-confidence was reported at the episiotomy model (6.81 ± 1.98; p> 0.05).

CONCLUSION: The type of material used to learn the application steps in episiotomy practice is not effective. In this context, it may be advisable to select chicken materials by taking into consideration the level of difficulty that students feel

Keywords: Episiotomy,Simulation training,Midwifery students

Page 94: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

94 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-033 [Abstract:0045]

UTERİN RÜPTÜR OLGULARININ MATERNAL FETAL SONUÇLARININ DEGERLENDİRİLMESİYusuf ÇakmakEskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

AMAÇ: Gebelige bağlı uterus rüptürü anne ve bebek için yıkıcı etkileri olan bir obstetrik komplikasyondur. Çalışmamızın amacı kliniğimizdeki uterin rüptür vakalarının gözden geçirilip, maternel ve perinatal sonuçlarını paylaşmaktır.

GEREÇ ve YÖNTEMLER: 2011-2014 yılları arasında kadın hastalıkları ve doğum kliniğimizde gebelikler nedeniyle normal vajinal doğum yaptırılmak üzere takipleri yapılan ve uterin rüptür gelişmiş 14 vakanın retrospektif değerlendirilmesi yapılmıştır.

BULGULAR: Klinigimizde 2011-2014 yılları arasında doğum yapmış 3200 hastanın dosyaları gözden geçirilmiştir. 14 (%0.43) hastada uterin tam kat rüptür izlenmiştir.Rüptür vakalarının 10 tanesinde rüptür hattı posteriordan fundusa ulaşırken 4 tanesinde serviksten alt segmente uzanan rüptür mevcuttu. Hastalarımızda tespit edebilen risk faktörleri; ileri anne yaşı, multi parite,iribebek,doğum indüksiyonu için ilaç kullanımı ve doğum esnasında fundal basınç uygu-lanmasıdır. Rüptür vakalarında maternal ölüm görülmezken, 2 hastada fetal kayıp izlenmiştir.2 hastada retroperitoneal hematom ve 1 hastada obturatuar sinir hasarı oluşmuştur.2 hastada dissemine kuagulopati gelişirken, 1 hastada mesane ve üreter hasarı oluşmuştur. Hastaların yarısında histerektomi uygulanırken diğer yarısında primer onarım yapılmıştır. Tüm hastalara kan ürünleri verilmesi gerekmiş ve hastaların yarısında anne ve bebek için yoğun bakım des-teği verilmiştir.

SONUÇ: Ülkemiz şartlarında doğum oranlarının yüksek olduğu ikinci basamak hastanelerde uterin rüptür vakalarının erken tanısı ve acil müdahalesi mortalite ve morbiditesi yüksek olan bu obstetrik komplikasyonun etkilerini azaltabilir.ileri anne yaşı,doğum indüksiyonu ve mul-tiparite gibi birçok risk faktörünü barındıran hastalarda yardımlı doğum eylemlerinde uterin rüptür vakalarının görülebileceği unutulmamalıdır

Anahtar Kelimeler: Uterin rüptür, Obstetrik komplikasyon, Maternal fetal sonuçları

Tablo1. Hasta özellikleri

Yaş ortalaması 31.4(25-46)

Gravida ortalaması 4.85(1-9)

Parite ortalaması 3.85(1-8)

Bebek ağırlığı ortalama 3700 gr

Page 95: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

95

SÖZEL BİLDİRİLER

Evaluation of Maternal Fetal Outcomes of Uterine Rupture CasesYusuf ÇakmakObstetrıcs and Gynecology Clınıc, Osmangazı Unıversty, Eskişehir, Turkey

AIM: Pregnancy associated uterine rupture is an obstetric complication that has destructive effects for mother and baby. The aim of our study is to review the cases of uterine rupture in our clinic and to share the maternal and perinatal outcomes.

MATERIALS-METHODS: A retrospective evaluation of 14 cases who underwent normal vaginal delivery and developed uterine rupture was performed between 2011-2014 in our gynecology and obstetrics clinic.

RESULTS: The records of 3200 patients who delivered in our clinic between 2011 and 2014 were reviewed. 14 (0.43%) patients had complete uterine rupture. Advanced maternal age, multiple parity, macrozomy, use of medication for labor induction and delivery of fundal pressure during delivery. While maternal death was not seen in rupture cases, fetal loss was observed in 2 patients. Retroperitoneal hematoma occurred in 2 patients and obturatory nerve injury in 1 patient. 2 patients developed disseminated kuagulopathy. And 1 patient had bladder and ureter damage. Half of the patients had hysterectomy and the other half had primary repair. All patients had to be given blood products and half of the patients were given intensive care support for mother and baby.

RESULT: Early diagnosis and emergency intervention of uterine rupture cases in second stage hospitals with high birth rates in our country may reduce the effects of this obstetric complication with high mortality and morbidity.It should be noted that cases of uterine rupture may be seen in assisted delivery actions in patients with multiple risk factors such as advanced maternal age, labor induction and multiparity.

Keywords: Uterine rupture, Obstetrical complication, Maternal fetal outcomes

Table 1. Patient characteristics

Age (mean) 31.4(25-46)

Gravidity (mean) 4.85(1-9)

parity (mean) 3.85(1-8)

Baby weight (MEAN) 3700 gr

Page 96: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

96 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-034 [Abstract:0046]

KORTİKOSTEROİT İLE ISLATILMIŞ OLAN MESH KULLANIMININ OKSİDATİF STRES PARAMETRELERİNE ETKİSİHatice Yılmaz Dogru1, Cansel Özmen2

1Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Tokat 2Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Biokimya Ana Bilim Dalı, Tokat

AMAÇ: Bu çalışmadaki amacımız; kortikosteroit ile ıslatılmış olan mesh’in oksidatif stresin yol açtığı DNA hasarının hassas bir göstergesi olan 8-OH 2-deoksiguanozin’nin seviyeleri üze-rine etkisini araştırmaktır.

GEREÇ-YÖNTEM: 40 adet Wistar-Albino cinsi nulligravit, ağırlıkları 250-350 gram arasında değişen dişi rat çalışmaya alındı. Anestezi indüksiyonu için, 50mg/kg intraperitoneal verilen ketamin anestezisi ile aseptik şartlar altında karın ön duvarına 3cm vertikal insizyon yapıldı. Sağ taraf rektus abdominis kası üzerine 1x1 cm’lik bir parça mesh 3/0 polipropilen sütür ile fikse edildi. Operasyon sonrası karın ön duvarı cilti 3/0 polipropilen sütür ile kapatıldı. 20 adet hayva-na polipropilen mesh, 20 hayvanada içinde 50 mg metilprednizolon bulunan solüsyonda 1 saat bekletilmiş olan polipropilen meshler fikse edildi. Bu hayvanlar; ilk aşamada steroidlerin akut dönem etkilerini karşılaştırmak için Grup-1 10 adet steroidsiz mesh kullanılan, Grup-2 10 adet steroidli mesh kullanılan rat rastgele seçilerek gruplandırıldı ve daha steroidlerin uzun dönem etkilerini karşılaştırmak için Grup-3 10 adet steroidli mesh kullanılan Grup-4 10 adet steroidsiz mesh kullanılan rat olarak gruplandırıldı. Mesh implantasyonundan sonra grup1-2, 3 gün sonra ötenazi uygulanarak 5 cc serum fizyolojik ile batın yıkama sıvısından 2cc örnek alındı. Grup 3-4 ise 9 hafta sonra ötenazi uygulanarak 5 cc serum fizyolojik ile batın yıkama sıvısından 2 cc örnek alındı. Bu sıvılardan serbest radikal kaynaklı DNA hasarının hassas bir göstergesi olan 8-hidroksi-2-deoksi guanozin konsantrasyonu ELİSA kitleri kullanılarak çalışıldı. Bu çalışmada, peritoneal sıvı (PF)’da 8-OHdG düzeyleri, Rat DNA Damage (ADI-Eks-350) ELISA kit (Enzo Life Sciences, Cat No. YHB1298Ra) kullanılarak belirlendi. Deney sonuçlarının hesaplanmasından sonra, 8-OH 2-deoksiguanozin’nin PF konsantrasyonları, ng/ml olarak ifade edildi.

BULGULAR: Toplam 35 adet rat çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen ratların 8-hid-roksi-2-deoksi guanozin konsantrasyon ortalamaları Tablo 1 de gösterilmiştir. Grupiçi karşılaş-tırmalarda Grup 2 deki 8-hidroksi-2-deoksi guanozin konsantrasyonu Grup 4’e göre, Grup 3teki 8-hidroksi-2-deoksi guanozin konsantrasyonu ise Grup 4’e göre anlamlı olarak düşük saptandı (sırasıyla, p<0.001 ve p=0.032).

TARTIŞMA-SONUÇ: Polipropilenden türetlmiş olan meshler bir çok cerrahi işlemde kullanıl-maktadır. Ppoliptrpilen meshler kimyasal yapıları gereği oksidasyona yüksek oranda duyarlıdır. Serbest oksijen radikalleri polimerik materyalin şeffaf yapısı içerisinde tutulur. Serbest radikal-ler terminal karbonlara saldırarak zincirlerin ayrılması, depolimerizasyon, oksidatif birikim ve sonunda da daha fazla serbest radikallerin oluşmasına yol açar. Serbest oksijen radikalleri DNA ve nükleik asitlere etki ederek DNA zincirinde kopmalar bazlarda ve deoksi ribozlarda kırılmala-ra yol açar. Nötrofiller hidrojen peroksit, hipoklorik asit gibi serbest oksijen radikalleri üretirler. Hem doğal hemde sentetik olan glukokortikoitler bir çok hastalıkta hem immün süresif hemde antienflematuar olarak kullanılmaktadırlar. Bir çalışmada multiple sklerozisli hastaların korti-kosteroit (KS) tedavisi sonrasında total antioksidan kapasitenin arttığı oksidan kapasitenin ise azalldığı gösterilmiştir. Bizim çalışmamızda KS’li mesh kullandığımız rat grubunda kısa dönem-de 8-OH 2-deoksiguanozin’nin seviyesini arasında bir fark tespit edilmedi. Ancak kortikosteroid

Page 97: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

97

SÖZEL BİLDİRİLER

ile ıslatılmış mesh’in kısa dönemde uzun döneme gore daha düşük seviyede olduğu tespit edildi. Ancak uzun dönem sonuçlarına bakıldığında KS uygulanmamış mesh kullanımında oksi-datif hasar marker’ı olan 8-OH 2-deoksiguanozin’in dah düşük olduğutespit edildi. Çalışmanın sonucunda KS’lerin herhangi bir etkisi olmadığı tespit edilmiş olsa bile bu konu ile alakalı daha ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.

Anahtar Kelimeler: Mesh, kortiko steroit, serbest oksijen radikalleri

The Effect of Corticosteroid Impregnated Mesh Usage on Reactive Oxygen SpeciesHatice Yılmaz Dogru1, Cansel Özmen2

1Department of Obstetrics and Gynecology, Tokat Gaziosmanpaşa University, Tokat 2Department of Biochemistry, Tokat Gaziosmanpaşa University, Tokat

AIM: The aim of this study is to evaluate the effect of steroid impregnated MESH on 8 hydroxyl 2 deoxyguanosine which is a predictor of DNA damage caused by oxidative stress.

MATERIALS-METHODS: Forty female Wistar-Albino, nulligravid rat weighed 250-350 grams were included in the study. Anaesthesia was conducted by 50 mg/kg intraperitoneal ketamine and 3 cm vertical incision was performed. A 1x1 cm of MESH with 3/0 polypropylene was attached on the right rectus abdominal muscle. Abdominal wall was closed with 3/0 polypropylene suture after the operation. A polypropylene MESH was attached to 20 rats where 50 mg methylprednisolone impregnated MESH to the rest. All rats were divided into groups in the following order: Group 1, MESH alone (n=10); Group 2, steroid impregnated MESH (n=10); long term effects of steroid impregnated MESH (n=10); Group 4, long term effects of MESH alone (n=10). Rats in group 1 and 2 were euthanized on third day after MESH implantation and 2 cc of peritoneal lavage fluid was drawn. Rats in group 3 and 4 were euthanized after 9 weeks and 2 cc of peritoneal lavage fluid was drawn. 8 hydroxyl 2 deoxy guanosine concentration was analysed using ELISA kits and presented as ng/ml.

RESULTS: A total of 35 rats were included in the study. The mean 8 hydroxyl 2 deoxy guanosine concentrations were shown in Table 1. 8 hydroxyl 2 deoxy guanosine concentration in Group 2 compared to Group 4, and 8 hydroxyl 2 deoxy guanosine concentration in Group 3 than in Group 4 were found significantly lower (p<0.001 and p=0.032, respectively).

DISCUSSION: Propylene MESH are used for several surgical procedures. The chemical structure of propylene MESH is very vulnerable to oxidation. Reactive oxygen species are trapped in the transparent structure of the material. Reactive oxygen species damage the terminal carbon structure which causes chain separation, depolymerization, oxidative accumulation leading more reactive oxygen species production. Reactive oxygen species affect DNA and nucleic acids causing DNA chain breaks and damages in base and deoxyribose structures. Neutrophils produce reactive oxygen species such as hydrogen peroxide and hypochlorous acid. Natural and synthetic glucocorticoids are used in several diseases as an immune suppressive and an anti-inflammatory. A recent study revealed that patients with multiple sclerosis had increased anti-oxidant and decreased oxidant capacity after corticosteroid therapy. We have found no difference in corticosteroid impregnated MESH used rat group on short term 8-OH 2-deoxyguanosine levels. However, it is found that 8-OH 2-deoxyguanosine levels were lower in short term compared to long-term. In addition to these findings, MESH without corticosteroid application showed lower 8-OH 2-deoxyguanosine levels in long-term. Although it is concluded that corticosteroid has no effect, further studies are required.

Keywords: Mesh, corticosteroids, reactive oxygen species

Page 98: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

98 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-035 [Abstract:0047]

SAF BERRAK HÜCRELİ OVER KANSERLERİNDE KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLER VE SAĞKALIM ANALİZİHamdullah Sozenistanbul üniversitesi istanbul tıp fakültesi kadın hastalıkları ve dogum ana bilim dalı

GİRİŞ: Over kanseri jinekolojik malignitelerin içinde en sık ölüme yol açan kanser grubudur. Over kanserlerinin en sık izlenen histolojik tipi seröz karsinom olmakla beraber; berrak hücreli over kanseri %5’inden azını oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı nadir görülen bu kanser tipinin klinik ve patolojik özelliklerini ve prognozunu ortaya koymaktır.

GEREÇ YÖNTEM: 2000-2016 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Jinekolojik Onkoloji Bilim Dalında ameliyatı yapılan berrak hücreli over kanseri tanılı 32 vaka retrospektif olarak analiz edildi ve histolojisi mikst tip olanlar çalışmaya dahil edilmedi. Olgular endometriozis zemi-ninde olan ve olmayanlar şeklinde iki gruba ayrılmıştır. Üç hasta postoperatif dönemde hiç kontrole gelmemesi nedeniyle takipten çıkarılmıştır.

BULGULAR: Serimizde berrak hücreli karsinom tüm over kanserlerinin %2,2’sini oluşturmak-tadır. Hastaların 20 tanesi (%62,5) postmenopozal dönemde olup, medyan yaş 54(23-80)’tür. Olguların büyük kısmı(%43,8) FIGO- evre 1a iken yakalanmıştır. 31 hastaya evreleme cerrahisi yapılmıştır, mümkün olduğunca tümöral rezidü bırakılmaması hedeflenmiş ancak üç hasta-da suboptimal kalınmıştır. Evre 1a olan bir hastaya fertilite koruyucu cerrahi uygulanmıştır. Hastaların üçü neoadjuvan sistemik kemoterapi (SKT) alırken, bir hasta hariç diğerleri adjuvan SKT almıştır. Olguların 20 tanesinde (%62,5) endometriozis mevcuttur. Endometriozis olan ve olmayan hastaların fizyopatolojik verileri her iki grupta benzer bulunmuştur. Medyan takip süresi 70 (2-183) ay olup, 29 hastanın sekizinde ( %27,6) nüks izlenirken, yedisinde (%24,1) ölüm gerçekleşmiştir. Fertilite korunan tek hastanın takibi halen devam etmekle birlikte; hasta 183.ayında nüks olmaksızın hayattadır. Nüks olgularının ikisi platin refrakter, üçü platin dirençli, üçü platin duyarlı olmak üzere hepsi ilk üç yılda görülmüş olup, üç ve beş yıllık hastalıksız sağkalım oranı %72,4’tür..Öümlerin hepsi ilk beş yılda izlenmekle birlikte, üç ve beş yıllık genel sağkalım oranları sırasıyla %82,8 ve %75,9’dur. Endometriozisi olan ve olmayanlar ayrıca analiz edildiğinde, iki grup arasında hastalıksız ve genel sağkalım sürelerinde anlamlı istatistiksel fark saptanmamıştır (sırasıyla p=0.07 ve p=0,52).

SONUÇ: Endometriozis zemininde gelişmiş olması farketmeksizin saf berrak hücreli over kanserleri genellikle iyi prognoza sahiptir.

Anahtar Kelimeler: berrak hücreli over kanseri, epitelyal over kanseri, endometriozis

Page 99: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

99

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-036 [Abstract:0049]

TÜMOR NEREDE?Esra Keleş PekerJinekolojik Onkoloji Cerrahisi Kliniği, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul, Türkiye

BACKGROUND: Endometriomas generally occur in women of reproductive age. The incidence of Epitelial Ovarian Carcinoma (EOC) arising from endometrioma in the postmenopausal period is very rare. Herein, we present a case of postmenopousal ovarian endometrioma associated with ovarian high grade serous carcinoma.

CASE: A 64-year-old woman with pelvic mass located douglas pouch leading clinical diagnostic challenge. She underwent a total abdominal hysterectomy, bilateral salpingo-oophorectomy, pelvik lenfadenectomy, rectosigmoid resection and anastomosis.Intra-operative frozen section results were; benign left adnexial mass, malign right obturator lymph node, malign posterior side of uterus, malign rectosigmoid specimen.Final pathological examination of the resected specimens revealed the diagnosis of high grade ovarian serous carcinoma arising from a milimetric foci of ovarian endometrioma. After the surgery, the patient received six courses of chemotherapy.

CONCLUSION: Epitelial ovarian serous cancer originates from endometrioma in the postmenopausal period is an uncommon phenomenon. When we encounter postmenopausal endometrioma with increased biomarker and pelvic mass, it is crucial to consider the possibility of malignant transformation to ovarian cancer.

Anahtar Kelimeler: Epithelial ovarian cancer, endometrioma, menopause

Where Does The Tumor Come From?Esra Keleş PekerDepartment of Gynecologic Oncology, Zeynep Kamil Women’s and Children’s Disease Training and Research Hospital, Istanbul, Turkey

BACKGROUND: Endometriomas generally occur in women of reproductive age. The incidence of Epitelial Ovarian Carcinoma (EOC) arising from endometrioma in the postmenopausal period is very rare. Herein, we present a case of postmenopousal ovarian endometrioma associated with ovarian high grade serous carcinoma.

CASE: A 64-year-old woman with pelvic mass located douglas pouch leading clinical diagnostic challenge. She underwent a total abdominal hysterectomy, bilateral salpingo-oophorectomy, pelvik lenfadenectomy, rectosigmoid resection and anastomosis.Intra-operative frozen section results were; benign left adnexial mass, malign right obturator lymph node, malign posterior side of uterus, malign rectosigmoid specimen.Final pathological examination of the resected specimens revealed the diagnosis of high grade ovarian serous carcinoma arising from a milimetric foci of ovarian endometrioma. After the surgery, the patient received six courses of chemotherapy.

CONCLUSION: Epitelial ovarian serous cancer originates from endometrioma in the postmenopausal period is an uncommon phenomenon. When we encounter postmenopausal endometrioma with increased biomarker and pelvic mass, it is crucial to consider the possibility of malignant transformation to ovarian cancer.

Keywords: Epithelial ovarian cancer, endometrioma, menopause

Page 100: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

100 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-037 [Abstract:0050]

SEZARYEN İLE DOĞUM YAPAN HASTALARIN POST-PARTUM DÖNEMDE YAPILAN SERVİKAL SMEAR TEST SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİAltuğ Semiz, Koray ÖzbayMemorial Şişli Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul

AMAÇ: Sezaryen ile doğum yapan hastaların post-partum 6. haftada yapılan servikal smear test sonuçlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi.

GEREÇ-YÖNTEM: 2011 ve 2019 yılları arasındaki 8 yıllık süreçte kliniğimizde gerçekleştiri-len sezaryen ameliyatlarından 6 hafta sonra yapılan, gebelik öncesi 2 yıllık dönemde smear testi yaptırmamış ve gebelik sırasında yapılmasını istemeyen kadınların servikal smear test-lerinin sonuçları hastanemizin patoloji değerlendirmelerini yapan Nişantaşı Patoloji Grubu Laboratuvarları veri tabanından sağlandı. Retrospektif olarak planlanan bu çalışmada 627 adet smear sonucu değerlendirmeye alındı. Muayene esnasında kanaması, yoğun vajiniti, vajinal ilaç kullanımı, ilişki sonrası ya da duş hikayesi olanlardan örnek alınmadı. Smear alındıktan sonra hastaların bimanuel muayeneleri ve ultrasonografik değerlendirmeleri yapıldı. Servikal sitoloji örneği alınırken smear fırçası eksternal servikal os’a yerleştirildi ve saat yönünde 360° çevrildi. Çalışmamızda smear sonuçları 2001 TBS’e (The Bethesda System) göre değerlendirildi.

BULGULAR: Çalışmamıza 627 smear sonucu dahil edildi. Elde ettiğimiz smear sonuçlarında 8 adet ASCUS, 1 adet ASC-H ve 1 adet LSIL saptadık. ASCUS, ASC-H ve LSIL saptanma oranları sırasıyla %1,27, %0,16 ve %0,16 idi. Total anormal smear sonucu saptanma oranı ise %1,6 olarak tespit edildi.

SONUÇ: Serviks kanseri 2018 yılı verilerine göre tahminen 570.000 yeni vaka ile bütün kadın kanserlerinin %6,6’sından sorumludur ve kadınlarda en sık görülen dördüncü kanser türüdür. Serviks kanseri aynı zamanda gebelik sırasında en sık tespit edilen malignite olma özelliğini de taşımaktadır. Prekanseröz lezyonların saptanması, erken dönemde teşhis ve tedavilerinin yapılması ile servikal kanser yüksek oranda önlenebilmektedir. Serviks kanseri tarama prog-ramlarında sıklıkla kullanılan yöntem servikal smear testidir. Literatürde post-partum dönemde yapılan smearlerde anormal sonuç oranı %2,47-4,9 aralığında bildirilmiştir. Gebelik sırasında yapılan servikal smearlerin sonuçlarının gebelikle ilgili hormonlar nedeniyle doğru çıkmama olasılığı mevcuttur, bu nedenle post-partum dönemde yapılacak servikal smear testleri prekan-seröz lezyonların ve servikal kanserin erken tanı ve tedavisinde oldukça faydalı olacaktır. Ancak, smear taraması gebelik döneminde düzenli yapılan bir tetkik değildir ve bir çok hasta çeşitli sebepler nedeniyle gebelik dönemlerinde smear testi yaptırmayı istememektedir. Bu nedenle gebelik öncesi yakın bir dönemde smear testi yapılmayan kadınlarda post-partum dönemde bu testin yapılmasının bir hayli yüksek önem arz ettiği kanaatindeyiz. Testin yapılması için en uygun zamanın hastanın lohusalık bitiminde kontrole geldiği post-partum 6. hafta olduğunu düşünüyoruz.

Anahtar Kelimeler: serviks, post-partum, smear

Page 101: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

101

SÖZEL BİLDİRİLER

Evaluation of the Cervical Smear Tests Obtained During Post-Partum Period in Women Who Delivered By Cesarean SectionAltuğ Semiz, Koray ÖzbayMemorial Şişli Hospital, Gynecology and Obstetrics Department, İstanbul

AIM: To evaluate the cervical smear tests of the women in post-partum period who delivered by cesarean section.

MATERIALS-METHODS: Results of cervical smear tests performed 6 weeks after caesarean section were obtained from the pathology laboratory where our hospital’s histopathologic examinations were made (Nişantaşı Patoloji Grubu Laboratuvarları). All cesarean section operations were performed during an 8 year period between 2011 and 2019. In this retrospective study, 627 smears were evaluated. Exclusion criteria were: ongoing bleeding, intense vaginitis, vaginal medicine usage, recent sexual intercourse and recent vaginal douche. After smear test, bimanual examinations and ultrasonographic evaluations of the patients were performed. Selected patients were the women who did not have a smear test for 2 years before pregnancy and did not want during their pregnancy. Brush was rotated 360° in cervical os when obtaining the sample. Smear results were evaluated according to 2001 TBS (The Bethesda System) in our study.

RESULTS: 627 smear results were included in our study. 8 ASCUS, 1 ASC-H and 1 LSIL were found in the smear test results. The detection rates of ASCUS, ASC-H and LSIL were 1.27%, 0.16% and 0.16%, respectively. The rate of abnormal smear was 1.6% in total.

CONCLUSION: Cervical cancer is the fourth most frequent cancer in women with an estimated 570,000 new cases in 2018 representing 6.6% of all female cancers. Besides It is the most common malignancy detected during pregnancy. Cervical cancer can be prevented with early detection and treatment of preinvasive lesions, which reduces the overall incidence of invasive cancer. Cervical smear test is commonly used in cervical cancer screening programs all around the world. In the literature, the rate of abnormal results in the post-partum smear tests was reported to be in the range of 2.47-4.9%. The results of cervical smear tests during pregnancy may not be accurate because of the influence of hormones associated with pregnancy. Therefore, post-partum cervical smear tests will be useful in the early diagnosis and treatment of precancerous lesions and cervical cancer. However, cervical screening is not a regular examination during pregnancy in our daily practice and many patients refuse cervical smear test during their pregnancy period. For this reason, we propose that it is highly important to perform this test in post-partum period in women who did not have smear test in a recent time before pregnancy.

Keywords: cervix, post-partum, smear

Page 102: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

102 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-038 [Abstract:0051]

OVERİN GRANÜLOZA HÜCRELİ TÜMÖRLERİ: 45 OLGUNUN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİSedat Akgöl, Sema KarakaşKanuni Sultan Süleymen Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Jinekolojik Onkoloji Kliniği, İstanbul, Türkiye

AMAÇ: Overin granüloza hücreli tümörlör en sık görülen sek kord stromal tümörler olup, epitelyal over tümörlerinin aksine daha genç yaşlarda görülmekte ve daha erken evrelerde tanı konulmaktadır. Bu çalışmada, kliniğimizde overin granüloza hücreli tümörü tanısıyla takip edilmiş olan hastaların klinik ve patolojik özeliklerini değerlendirildi.

GEREÇ-YÖNTEM: Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2002 ile 2018 tarihleri arasında, overin granüloza hücreli tümörü tanısı almış olan 45 hastanın, klinikopato-lojik özellikleri ve uygulanan tedavileri ile ilgili verileri restrospektif incelendi.

BULGULAR: Olguların ortalama yaşı 50.36 (20-66) olarak saptandı. Olgularda en sık kitle ve/veya ağrı şikayeti tespit edildi (%53.3, n=24). Ortalama tümör çapı 10.15 cm (4-35) olarak sap-tandı.Olguların % 86.6’sı (n=39) evre I, %4.4’ü (n=2) evre II ve geriye kalan %9’u (n=4) ise evre III olarak tespit edildi. Olguların %93.3’de (n=42) tedavi olarak transabdominal histerektomi+-bilateral salpingooferektomi+cerrahi evreleme yapılırken, %6.7’de (n=3) ise fertilite koruyucu cerrahi yapıldı. Olguların %88.8’i (n=40) tek taraflı iken, geriye kalan %11.2’si (n=5) ise iki taraflı olduğu belirlendi.Olguların %82.2 (n=37) herhangi bir endometrial patoloji saptanmaz iken, ge-riye kalan %13.3’de (n=6) atipisiz ve %4.4 (n=2) atipi endometrial hiperplazi saptandı. Olguların %66.6’da (n=30) herhangi bir adjuvan tedavi verilmez iken, geriye kalan %33.3’de (n=15) ise ad-juvan tedavi verildi. Olguların 68.6 (6-201) aylık ortalama takip süresi içinde sadece üç olguda (%6.6) nüks saptandı.

SONUÇ: Overin granüloza hücreli tümöri genellikle erken evrede tanı konulan ve oldukça iyi prognoza sahip tümörlerdir. Bundan dolayı olguların büyük çoğunluğunda herhangi bir adjuvan tedavi gerekmemektedir. Olguların çok az bir kısmında geç dönem nüks gözüktüğünden dolayı uzun dönem takip edilmeleri önem arz etmektedir

Anahtar Kelimeler: Adjuvan tedavi, cerrahi tedavi, Overin granüloza hücreli tümörleri

Granulosa Cell Tumors of the Ovary: Retrospective Evaluation of 45 CasesSedat Akgöl, Sema KarakaşKanuni sultan Suleyman Training and Research Hospital, Department of Gynecologic Oncology Clinic, Istanbul, Turkey

PURPOSE: Ovarian granulosa cell tumor tumor is the most common type of cord stromal tumors. It is seen at younger ages and diagnosed at earlier stages, unlike epithelial ovarian tumors. In this study, we evaluated the clinical and pathological features of patients with ovarian granulosa cell tumor in our clinic.

MATERIALS-METHODS: The data of the 45 patients who were diagnosed as ovarian granulosa cell tumor between 2002 and 2018 in Kanuni Sultan Süleyman Training and Research Hospital were reviewed retrospectively.

RESULTS: The mean age of the patients was 50.36 (20-66). The most common mass and / or pain complaint was found in the patients (53.3%, n=24). The mean tumor diameter was

Page 103: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

103

SÖZEL BİLDİRİLER

10.15 cm (4-35). 86.6% (n = 39) of the cases were stage I, 4.4% (n = 2) were stage II, and the remaining 9% (n = 4). stage III. In 93.3% (n = 42) of the cases, transabdominal hysterectomy + bilateral salpingo-oopherectomy + surgical staging was performed and in 6.7% (n = 3) fertility sparing surgery was performed. While 88.8% (n = 40) of the cases were unilateral and the remaining 11.2% (n = 5) were unilateral, 82.2% (n = 37) had no endometrial pathology. (n = 6) without atypia and 4.4% (n = 2) atypia endometrial hyperplasia was detected. In 66.6% (n = 30), no adjuvant therapy was given, while the remaining 33.3% (n = 15) received adjuvant therapy. Recurrence was found in only three patients (6.6%) during the mean follow-up period of 68.6 (6-201) months.

CONCLUSION: Ovarian granulosa cell tumors are usually diagnosed at an early stage and have a very good prognosis. Therefore, the majority of cases do not require any adjuvant therapy. Long-term follow-up is important because very few of the cases appear to have late-term recurrence.

Keywords: Adjuvant therapy, Ovarian granulosa cell tumors, surgical treatment

Page 104: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

104 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-039 [Abstract:0053]

PREMENOPOZAL VE POSTMENOPOZAL ENDOMETRİAL POLİPLERDE MİKRODAMAR YOĞUNLUĞU, ÖSTROJEN VE PROGESTERON RESEPTÖRÜ EKSPRESYONUNDAKİ FARKLILIKLARHilal Erinanc1, Eser Çolak2

1Başkent Üniversitesi Patoloji AnabilimDalı, Konya 2Başkent Üniversitesi Kadın hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Konya

AMAÇ: Endometriyal poliplerde premenopoz ve menopoz sonrası dönemde mikrodamar yo-ğunluğunun belirlenmesi ve bunun endometriyum glandüler epitel ve stromadaki östrojen ve progesteron reseptörleri (PR) ile ilişkisini araştırılması amaçlandı.

GEREÇ-YÖNTEM: Çalışmamız retrospektif olarak tasarlanmıştır. Çalışmaya Baskent Üniversitesi Konya Hastanesi’nde histeroskopik polipektomi ve endometriyal fragman rezek-siyonu yapılan soliter endometrial polipli 48 hasta dahil edild.. Çalışmada premenapozal en-dometrial polip tanısı alan 24 hasta, postmenapozal endometriyal polip tanısı alan 24 hasta değerlendirildi ve normal endometriyal dokuları kontrol olarak kullanıldı. CD34, Nestin ER ve PR için immünohistokimyasal analiz, streptavidin-biotin-peroksidaz tekniği kullanılarak formalin-le sabitlenmiş, parafine gömülmüş dokularda yapıldı. Mikrodamar yoğunluğu, CD34 ve Nestine karşı monoklonal antikor kullanılarak immünohistokimya ile değerlendirildi. Endometriyal po-lipte, östrojen ve progesteron reseptörü ekspresyonu, aynı hastaların normal endometriyal dokuları ve gruplar arasında karşılaştırıldı..

BULGULAR: Elde ettiğimiz sonuçlar, mikrodamar yoğunluğunun ve glandüler epitelde ER ve PR ekspresyonunun, her iki endometrial polip grubunda da normal endometriyuma kıyasla daha yüksek olduğunu gösterdi. Buna ek olarak, postmenopozal hastalardan endometriyal po-liplerde mikrodamar yoğunluğu anlamlı olarak artmıştı. Gruplar arasında glandüler ER ve PR ekspresyonu arasında anlamlı fark yoktu ancak postmenapozal endometrial polipler, premeno-pozal endometrial poliplerine kıyasla stromal hücrelerde daha yüksek bir ER ve PR ekspresyonu gösterdi (p <0,01).

SONUÇ: Bulgularımız ışığında hem premenopozal hem de postmenopozal endometrial polip patogenezinde hormonal faktörlerin rol oynadığını düşünmekteyiz. Ayrıca sonuçlarımız özellik-le postmenapozal poliplerin gelişiminde stromal hücrelerde hormon reseptörüne karşı artan duyarlılığın mikrodamar yoğunluğunda artış ve stromal proliferasyona neden olabileceğini göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Endometriyal polip, mikrodamar yoğunluğu,östrojen, progesteron

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 105: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

105

SÖZEL BİLDİRİLER

Differences in Microvessel-Density and Estrogen and Progesterone Receptor Expression in Endometrial Polyps of Premenopausal and Postmenopausal WomenHilal Erinanc1, Eser Çolak2

1Baskent University, Department of Pathology, Konya 2Baskent University, Department of Gynecology and Obstetric, Konya

AIM: To investigate the microvessel density of endometrial polyps in both patients premenopause and postmenopause age and its relation with estrogen receptors (ER) and progesterone receptors (PR) in the glandular epithelium and stroma of endometrial polyps.

MATERIAL-METHOD: The study was designed retrospectively. Forty-eight patients with a solitary endometrial polyp who underwent hysteroscopic polypectomy and resection of an endometrial fragment in Baskent University Konya Hospital were included the study. Twenty-four patients with premenopausal endometrial polyps and 24 patients with postmenopausal endometrial polyps were evaluated and their normal endometrial tissues were used as controls in the study.Immunohistochemical analysis for CD34, Nestin, ER and PR were performed on formalin fixed, paraffin-embedded tissue using the streptavidin-biotin-peroxidase technique.Microvessel density was assessed by immunohistochemistry using monoclonal antibody against CD34 and Nestin. The ER and PR expression, in the polyp, was compared with the endometrial hormone expression of the same patients. The percentage of staining and the intensity of nuclear staining was classified as weak, moderate and strong staining. The total scores of polyp and endometrium were statistically compared.

RESULTS: Our results showed that the microvessel density and expression of ER and PR in glandular epithelium were higher in both endometrial polyps groups compare to normal endometrium. In addition,microvessel density was significantly increase in endometrial polyps from postmenopausal patients. There were no significant difference between glandular ER and PR expression between the groups however endometrial polyps from postmenapausal age exhibited a higher ER and PR expression in stromal cells compare to endometrial polyps from premenopausal age patients (p<0,01).

CONCLUSION: In the light of the results, we thought that hormonal factors appear to be present in the pathogenesis of endometrial polyps in both premenopausal and postmenopausal patients. In addition, the development of postmenaposal polyps may be associated with increased sensivity of stromal cells to hormon receptor expression, leads to an increase in microvessel density and stromal proliferation.

Keywords: endometrial polyp, microvessel density,estrogen, progesteron

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 106: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

106 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-040 [Abstract:0054]

KLİNİĞİMİZDE GERÇEKLEŞTİRİLEN PEKTOUTEROPEKSİ OPERASYONLARININ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİBahar Sarıibrahim AstepeS.B.U Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Kocaeli, Türkiye

GİRİŞ: Pelvik organ prolapsusu toplumların yaşlanmasıyla birlikte günden güne daha çok kadının yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Pelvik or-gan prolapsusun cerrahi tedavisinde vajinal, açık abdominal, laparoskopik ve robotik olmak üzere farklı tedavi metodları uygulanmaktadır. 2010 yılında Benarj ve Noe şişman hastalarda vajinal kubbe ve servikal güdüğün iliopektineal ligamente asıldığı pektopeksi operasyonunu tanımladılar. Sonrasında pektopeksi operasyonunun laparoskopik sakrokolposervikopeksiyle karşılaştırılabilir kısa ve orta dönem sonuçları olduğunu yayınladılar. Genç, semptomatik pro-lapsusu olan,uterusun korunmasını isteyen hastalarda pektouteropeksi operasyonu her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.

AMAÇ: Kliniğimizde gerçekleştirilen pektouteropeksi operasyon olgularının postoperatif de-ğerlendirme sonuçlarını anlatmayı amaçladık.

METOD: S.B.U Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum Kliniğinde Temmuz 2016- Eylül 2017 tarihlerinde gerçekleştirilen pektouteropeksi operasyonu hastaları Haziran 2018 tarihinde muayeneye çağrıldı ve postoperatif tekrar değerlendirildi. Kliniğimizde pektouteropeksi operasyonu POP-Q evreleme sistemine göre Evre 2 ve üzeri ute-rus prolapsusu olup şikayeti olan semptomatik, uterusun korunmasını isteyen genç hastala-ra uygulanmaktadır. Hastaların postoperatif nüks durumları, postoperatif sistosel ve rektosel durumları, operasyon memnuniyet durumları, de novo stres uriner inkontinans, de novo urge inkontinans, IIQ-7(İnkontinans etki sorgu formu), UDI-6(urogenital sıkıntı sorgu formu), PISQ-12 (Pelvik Organ Prolaps/Üriner inkontinans seksüel sorgu formu)ve P-QOL(Prolapsus yaşam kali-tesi sorgu formu) anketlerini cevapladılar.

BULGULAR: Temmuz 2016- Eylül 2017 tarihleri arasında pektouteropeksi operasyonu yapı-lan 9 hasta postoperatif 8 ile 21. Ay arasında değişen sürelerde kontrol muayenesi yapıldı. Hastaların ortalama yaşı 38.11±3.85, ortalama takip süresi 15.11±4.67, ortalama vücut kitle in-deksi 27,36±4.11, parite median: 2(1-3) olarak bulundu. Hastaların hepsi daha önce vajinal do-ğum yapmış kişilerdi, sadece bir hastanın geçirilmiş ektopik gebelik öyküsü vardı. Hastaların hiçbirinde postoperatif muayenede nüks yoktu, postoperatif sistosel veya postoperatif rektosel görülmedi. De novo stres üriner inkontinans veya de novo urge inkontinans hastalarda izlen-medi. Hastaların hepsi ameliyattan memnun olduklarını ifade ettiler. Hastaların ortalama IIQ-7 skoru 1.89±1.05, ortalama UDI-6 skoru 2.44±1.59, ortalama PISQ-12 skoru 45.11±1.69 ve ortalama P-QOL skoru 6±4.66 olarak bulundu.

SONUÇ: Uterus koruyucu cerrahide dünyada yakın zamanda uygulanmaya başlanan pek-touteropeksi operasyonu genç ve uterusun korunmasını isteyen hastalar için yüz güldürücü sonuçlarıyla iyi bir cerrahi operasyon alternatifi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Pelvik organ prolapsusu, pektopeksi, uterus

Page 107: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

107

SÖZEL BİLDİRİLER

Evaluatıon of the Results of Pectouteropexy Operations Performed in Our ClinicBahar Sarıibrahim AstepeDepartment of Obstetrics and Gynecology, H.S.U Kocaeli Derince Training and Research Hospital, Kocaeli,Turkey

INTRODUCTION: Pelvic organ prolapse is a condition that affects the quality of life of women more and more with the aging of societies. In the surgical treatment of pelvic organ prolapse, different treatment methods such as vaginal, open abdominal, laparoscopic and robotic are applied. In 2010, Benarj and Noe described the operation of pectopexy in which vaginal cuff and cervical stump were suspended to iliopectineal ligaments in obese patients. Then, they reported that pectopexy operation had comparable short and mid-term results with laparoscopic sacrocolpocervicopexy. Pectouteropexy operation is becoming more and more important in young patients with symptomatic prolapse, who wish to protect the uterus.

AIM: We aimed to explain the postoperative evaluation results of pectouteropexy operations performed in our clinic.

METHODS: The patients with pectouteropexy operation performed between July 2016 and September 2017 at H.S.U Kocaeli Derince Training and Research Hospital were called for examination in July 2018 and re-evaluated postoperatively. In our clinic, pectouteropexy operation is performed to the symptomatic patients having stage 2 and above uterine prolapse according to POP-Q staging system and to the women who want to protect their uterus. Postoperative pelvic examination was done and postoperative recurrence, postoperative cystocele and rectocele, operation satisfaction, denovo stress urinary incontinence, denovo urge incontinence were investigated. Patients answered IIQ-7 (Incontinence Impact Questionnaire), UDI-6 (Urogenital Distress Inventory), PISQ-12 (Pelvic Organ Prolapse/ Urinary Incontinence Sexual Questionnaire) and P-QOL (Prolapsus Quality of Life Questionnaire).

RESULTS: Nine patients who underwent pectouteropexy operation were examined postoperatively between 8 and 21 months after operation. The mean age of the patients was 38.11 ± 3.85, the mean follow-up period was 15.11 ± 4.67 months, the mean body mass index was 27.36 ± 4.11, and the median parity was 2 (1-3). All patients had previously had vaginal delivery, only one patient had a history of ectopic pregnancy. None of the patients had postoperative recurrence, and no postoperative cystocele or postoperative rectocele was observed. De novo stress urinary incontinence or de novo urge incontinence was not observed. All of the patients were satisfied with the surgery. The mean IIQ-7 score was 1.89 ± 1.05, the mean UDI-6 score was 2.44 ± 1.59, the mean PISQ-12 score was 45.11 ± 1.69 and the mean P-QOL score was 6 ± 4.66.

CONCLUSION: Pectouteropexy operation which has been applied recently in uterus-sparing surgery is a good surgical alternative with satisfactory results for young patients who want to protect their uterus.

Keywords: Pelvic organ prolapsus, pectopexy, uterus

Page 108: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

108 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

pektouteropeksipectouteropexy

Page 109: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

109

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-041 [Abstract: 0057]

ANORMAL UTERİN KANAMALARDA HEMŞİRELİK BAKIMIAyça Demir Yıldırım1, Nevin Hotun Şahin2

1İstanbul Kadıköy İlçe Sağlık Müdürlüğü, ÇEKÜSH Şube 2İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi, Florance Nightingale Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

GİRİŞ: Anormal uterin kanama (AUK), menarştan menopoza kadar %3-30 arasında görülmek-tedir. Kadınları fiziksel, duygusal, cinsel, sosyal ve ekonomik yönden yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkiler. AUK, doğrudan ve dolaylı maliyeti yüksek olan yaygın bir durumdur. AUK nede-ni, normal fizyolojinin bozulması, endometriyumdaki anatomik değişimler veya endometriyal kanserler olabilir. AUK yoğun menstrüel kanama, menstrüasyon arası kanama ve hem yoğun hem de uzun menstrüel kanamanın bir kombinasyonu gibi geniş bir semptom spektrumunu tanımlamak için tercih edilen bir terimdir. AUK terminolojisi Uluslararası Jinekoloji ve Obstetrik Federasyonu (FİGO) tarafından oluşturulmuştur. FİGO’da 2011’de “Menstrüel Bozukluklar ile il-gili Çalışma Grubu” kurulmuş ve grubun aldığı kararlar, günümüze kadar dünya çapında ka-bul görmüştür. FİGO AUK’ın sınıflandırmasında PALM-COEIN (Polyp, Adenomyosis, Leiomyoma, Malignite (ve hiperplazi), Koagülopati, Ovulatory bozukluklar, Endometriyal bozukluklar) sınıf-landırılması kullanılmaktadır. Bu sınıflandırma sistemi ile kanama nedenini belirlemek, doğru tanılama ve tedavi seçeneklerinin belirlenmesi kolaylaşmaktadır. AUK’larda kadın sağlığı hem-şireliği bakımının amacı; kanamanın nedenini kesinleştirmek, nedene yönelik tedaviyi sağla-mak, fiziksel veya psikolojik sorunları azalmaktır. Anksiyeteyi azaltmak için destek sağlamak veya tedavi başarısız olduğunda kadını desteklemek ve yaşam kalitesini yükseltmek büyük önem taşımaktadır. Kadın sağlığı hemşireliği kadınların tüm yaşam döngüleri boyunca kadının bakımını yürütür. AUK hemşirelik bakımındaki işlevleri: Koruyucu işlevi; Anormal uterin kana-malar yapılan çalışmalarda kadınların yaşam dönemlerinde genellikle adelösan dönemlerinde ortaya çıktığı için adölesanların bu dönemde yakından takibini ve üreme işlevlerinin izlemlerini belirli aralıklarla sürdürülmesi kapsar. Eğitim ve Danışmanlık işlevleri; AUK için yine adölesan dönemden menopoz dönemine kadar kadınlara gerekli danışmanlıkları ve eğitimlerini verir. Tanılama işlevi; Herhangi bir anormal kanama şikâyeti ile başvuran kadından tam ve detaylı öykü alır. Kontraseptif kullanımı, mevcut kanamasının öyküsünün belirlenmesi, normal mens-truel kanamasının süresi, sıklığı, miktarı açısından değerlendirmesi, gebelik durumu ve varsa kullandığı ilaçların değerlendirilmesi kadın sağlığı hemşiresi tarafından yapılmalıdır. Ayrıca kadın sağlığı hemşireleri muayene öncesinde, kadını muayene konusunda bilgilendirmeli, mu-ayene aşamaları ile ilgili korku ve kaygısı var ise ifade etmesi ve var olan tüm sorularını cevaplamalıdır. Tedavi desteği işlevi; kadın sağlığı hemşiresi kadının tedavisi hakkında bilgi verir. Cerrahi bir operasyon yapılacak ise süreç ile ilgili bilgi vererek kadını hazırlar. Pre-post bakımda aktif görev alır, kadının ailesine psikolojik destek de sağlar. Tüm bu süreçte hemşire uygulayıcı, koordine edici ve eğitici rollerini de gerçekleştirir. İzlem işlevi; Kadının tedavi so-nuçlarını değerlendirir. Tedavide eğer verilmiş ise kontraseptifleri kısa ve uzun dönem olmak üzere etkileri ve yan etkileri hakkında bilgilendirir. Kadının tedavi sürecine uyumu için kişisel hijyen, egzersiz gibi sağlıklı bir yaşam için gerekli yaşam biçimi davranışları konusunda kadını yönlendirip cesaretlendirir.

SONUÇ: FIGO’nun evrensel terminoloji ve tanı şemasının kullanımı sağlık bakım sunucu-ları için büyük rehberlik sağlar, ancak her zaman AUK durumunda her bir hasta için birden

Page 110: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

110 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

fazla neden olabileceği ve her koşulun uygun şekilde ele alınması gerektiği akılda tutulmalıdır. Hastanın tıbbi geçmişini, yaşını, doğurganlık arzusunu ve risk faktörlerini tam olarak değer-lendirerek tıbbi tedaviyi seçmek de önemlidir. AUK yönetiminde nihai amaç, nüksün nedenini belirlemek ve önlemek, uzun vadeli bir klinik plan oluşturmak, anemiyi önlemek ve tedavi et-mek, altta yatan sistemik veya anatomik nedenleri tedavi etmek, gereksiz cerrahi müdahaleyi azaltmak olmalıdır. Tüm bu nedenle AUK olgularında kadın sağlığı hemşirelerinin kapsamlı bakımı bu sürecin seyrinde kilit rol oynar.

Anahtar Kelimeler: Anormal uterin kanama, uterin kanama, hemşirelik bakımı, kadın sağ-lığı hemşiresi

Nursing Care in Abnormal Uterine BleedingAyça Demir Yıldırım1, Nevin Hotun Şahin2

1Istanbul Kadıkoy District Health Directorate, ÇEKÜSH Unit 2İstanbul Cerrahpaşa Universty, Florance Nightingale School of Nursing, Department of Women›s Health and Diseases Nursing

INTRODUCTION: Abnormal uterine bleeding (AUB) is seen between 3-30% from menarche to menopause. Women’s physical, emotional, sexual, social and economic aspects of their quality of life significantly affect. AUB is a common situation with high direct and indirect costs. The cause of AUB may be the deterioration of normal physiology, anatomic changes in the endometrium, or endometrial cancers. AUB is the preferred term for describing a broad spectrum of symptoms, such as intense menstrual bleeding, menstrual bleeding, and a combination of both intense and long menstrual bleeding. The AUB terminology was created by the International Gynecology and Obstetrics Federation (FIGO). In 2011, the Working Group on Menstrual Disorders” was established in FİGO and the decisions taken by the group have been accepted worldwide. In the classification of FIGO AUB, PALM-COEIN is used. With this classification system, it is easier to determine the cause of bleeding and to determine the correct diagnosis and treatment options. The purpose of women’s health nursing care in AUBs; to ensure the cause of bleeding, to provide treatment for the cause, to decrease the physical or psychological problems. Women’s health nursing carries out the care of women throughout the entire life cycle of women. AUB nursing care functions: Protective function; Abnormal uterine hemorrhage in the studies during the period of life of women usually occur during adelösan period of close monitoring of adolescents and reproductive functions at regular intervals to include follow-up. Training and Consultancy functions; AUB also provides necessary counseling and training for women from adolescence to menopause. Diagnostics function; She receives a complete and detailed history from the woman presented with any abnormal bleeding complaint. The use of contraceptives, determination of the history of current bleeding, evaluation of the duration, frequency and amount of normal menstrual bleeding, pregnancy status and evaluation of the drugs used should be done by the female health nurse. Treatment support function; female health nurse gives information about treatment of woman. If a surgical operation is to be performed, the woman prepares the woman by giving information about the process. It takes active role in pre-post care and provides psychological support to the woman’s family. In this process, the nurse performs the roles of practitioner, coordinator and trainer. Monitoring function; Evaluate the treatment results of the woman. If given, it informs about the effects and side effects of contraceptives in short and long term. For the adaptation of the woman to the treatment process, she encourages and encourages

Page 111: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

111

SÖZEL BİLDİRİLER

the woman about the lifestyle behaviors required for a healthy life such as personal hygiene and exercise.

CONCLUSION: The use of the universal terminology and diagnostic scheme of FIGO provides great guidance for health care providers, but it should always be kept in mind that in the case of AUB, there may be more than one cause for each patient and that every condition should be handled appropriately. For this reason, comprehensive care of women’s health nurses in AUB.

Keywords: Abnormal uterine bleeding, uterine bleeding, nursing care, women’s health nurse

Page 112: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

112 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-042 [Abstract:0059]

İNFERTİL BİREYLERDE GÖRÜLEN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMIEzgi Şahin1, İlkay Güngör Satılmış2

1İstanbul Arel Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Sağlık Kurumları İşletmeciliği Programı, İstanbul 2İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Istanbul

PROBLEM TANIMI: İnfertilite, bir yıl korunmasız, hafta da üç dört kez cinsel ilişki olması-na rağmen gebe kalamama ya da gebeliği sürdürememe durumu olarak tanımlanır. İnfertilite durumunda cinsellik, üreme fonksiyonunun ötesine geçerek başarısızlık, yetersizlik duyguları yaşanmasına ve yaşamın birçok alanına yayılan pek çok sorunun oluşmasına neden olmaktadır.

AMAÇ: İnfertilite sebebi, kadının ya da erkeğin cinsel işlev bozuklukları olabilir. İnfertil ka-dınlarda cinsel işlev bozuklukları; cinsel istek kaybı, cinsel uyarılma bozukluğu, disparoni, anor-gazmi biçiminde ortaya çıkmaktadır. İnfertil erkeklerde görülen en yaygın cinsel işlev bozukluk-lar ise; erektil disfonksiyon, prematür ejakülasyon ya da ertelenmiş, engellenmiş ejakülasyon ile cinsel ağrı bozukluklarıdır. Ayrıca bu sorunlar çiftler arasında ki cinsel doyumu da olumsuz etkileyebilir.

BULGULAR: Audu (2002)’nun Nijerya’da 97 infertil kadınla yaptığı çalışmada cinsel işlev bozukluklarından (%78.4) cinsel isteksizlik, (%57.7) disparoni, (%20.6) uyarılma zorluğu, (%20.6) orgazmı olamama gibi cinsel işlev bozuklukları yaşadıklarını belirtmiştir. İran’da Tayebi ve Ardakani (2009)’nın infertil olan 300 kadınla yaptıkları çalışmada en yaygın cinsel işlev bozuk-luğu olarak anorgazmi (%83.8), cinsel istek bozukluğu (%80.7), vajinismus (%76.7) ve disparoni (%67.7) olduğunu belirtilmiştir. Ülkemizde Oğuz (2004)’un infertil gruplarla yaptığı çalışmada, kadınların %34.4’ünün ağrılı cinsel ilişki deneyimledikleri belirtilmiş ve kadınların %37’si cinsel yaşamlarıyla ilgili tatminsizlik sebebini infertilite tedavisine, %58’i ise cinsel ilgide azalma-nın sebebini programlanmış cinsel ilişkiye dayandırmışlardır. Jain ve ark.(2000)’nın Delhi’de 175 infertil çift ile yaptıkları çalışmada erkeklerin %66’sının prematür ejakülasyon, %11’inin libido azlığı, %15’inin erektil disfonksiyon ve %8’inin orgazmik bozukluk yaşadığı saptanmıştır. Drosdzol ve Skrzypulec(2008) Polonya’da 206 infertil çift, 190 fertil çift ile yaşam kalitesi ve cinsel fonksiyonların değerlendirdiği çalışmada infertil erkeklerde erektil disfonksiyon görülme oranı %23.9 iken, fertil erkeklerde ise %13.7 olduğunu belirtmişlerdir. Gurkan ve ark.(2009)’ın çalışmasında, bütün infertil vakaların yaklaşık %5’inde cinsel işlev bozukluklarının infertilite nedeni olduğu belirtilmiştir. Yine de cinsel işlev bozukluklarından kaynaklı infertil olan kadın ya da erkeklerin sayısı tam olarak bilinmemektedir. Bunun nedeni olarak, cinsel işlev bozukluğu olan kişiler ya infertilite tedavisi için başvurmamakta ya da tedavisi için başvursa bile cinsel problemlerini sağlık personelinden gizlemektedir. Sağlık personeli ayrıntılı öykü almadığı za-man da bu problemler gözden kaçabilmektedir.

SONUÇ: Bu bağlamda İnfertilite hemşiresi, infertilitenin neden olduğu cinsel problemler, tedavi yöntemleri, başarı oranları ve dolayısıyla cinsel fonksiyon bozuklukları konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Hemşire, bireylerin cinsel sağlığına yönelik koruyucu girişimleri planlayabi-lir ve yerine getirebilir, cinsel yaşamı rahatça ifade etmesi için çifti destekleyebilir, mevcut problemlerin erken tanı ve tedavisi için danışmanlık yapabilir ve sevk edebilir. Ayrıca hemşire-lerin çiftlerin cinselliğini etkin bir şekilde değerlendirebilmesi ve onlara bu konuda en uygun

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 113: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

113

SÖZEL BİLDİRİLER

cinsel danışmanlık ve rehberlik edebilmesi için ALARM cinsel yanıt modeli, P-LI-SS-IT, BETTER, KAPLAN, IMB modeli gibi modellerin kullanımı önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: İnfertilite, cinsellik, cinsel işlev bozukluğu, infertilite hemşireliği

Sexual Function Disorders and Nursing Approach in Infertile IndividualsEzgi Şahin1, İlkay Güngör Satılmış2

1Istanbul Arel University, Vocational School, Health Services Management Program, Istanbul 2Istanbul University Cerrahpaşa, Florence Nightingale School of Nursing, Department of Women’s Health and Diseases Nursing,Istanbul

PROBLEM DESCRIPTION: Infertility is defined as the condition of not being pregnant or not being able to become pregnant although one year unprotected, three to four times a week. In the case of infertility, sexuality transcends beyond the reproductive function to cause feelings of failure, inadequacy, and many problems that spread to many areas of life.

OBJECTIVE: Infertility can be caused by sexual dysfunction of the woman or man. Sexual dysfunctions in infertile women; loss of sexual desire, sexual arousal disorder, dyspareunia, anorgasmia. The most common sexual dysfunctions seen in infertile men are; erectile dysfunction, premature ejaculation or delayed ejaculation and sexual pain disorders. In addition, these problems can affect the sexual satisfaction among couples.

RESULTS: In the study of Audu (2002) with 97 infertile women in Nigeria, sexual dysfunction (78.4%) experienced sexual dysfunction, (57.7%) dyspareunia, (20.6%) difficulty of arousal, (20.6%) sexual dysfunctions. He stated. Tayebi and Ardakani (2009) in Iran reported that the most common sexual dysfunction was anorgasmia (83.8%), sexual desire disorder (80.7%), vaginismus (76.7%) and dyspareunia (67.7%).. In our study, Oğuz (2004) reported that 34.4% of women experienced painful sexual intercourse in their study with infertile groups, and 37% of women had infertility treatment due to their sexual life and 58% based on programmed sexual intercourse with the cause of decrease in sexual interest. Jain et al. (2000) in the study of 175 infertile couples in Delhi 66% of men premature ejaculation, 11% of the shortage of libido, 15% of erectile dysfunction and 8% of the orgasmic disorder was found to live. Drosdzol and Skrzypulec (2008) In the study of 206 infertile couples and 190 fertile couples in Poland, the quality of life and sexual function were 23.9% in infertile males and 13.7% in fertile males. In a study by Gurkan et al. (2009), approximately 5% of all infertile cases reported sexual dysfunction as a cause of infertility. However, the number of infertile women or men caused by sexual dysfunctions is not known exactly. The reason for this is that people with sexual dysfunctions do not apply for infertility treatment or even if they apply for treatment, they hide their sexual problems from health personnel. These problems can be overlooked when health personnel do not receive detailed history.

CONCLUSION: In this context, the infertility nurse should have knowledge about sexual problems caused by infertility, treatment methods, success rates and therefore sexual dysfunction. The nurse can plan and perform preventive interventions for the sexual health of individuals, support the couple to express sex life comfortably, and advise and refer for the early diagnosis and treatment of existing problems. Besides, it is recommended to use models such as ALARM sexual response model, P-LI-SS-IT, BETTER, KAPLAN, IMB model in order to enable nurses to evaluate the sexuality of couples and to give them the most appropriate sexual counseling and guidance in this regard.

Keywords: Infertility, sexuality, sexual dysfunction, infertility nursing

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 114: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

114 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-043 [Abstract:0060]

İNFERTİL ERKEKLERİN İNFERTİLİTE VE TEDAVİ SÜRECİNE YÖNELİK DENEYİMLERİ: BİR SİSTEMATİK DERLEMEZehra Kaya, Nevin Şahinİstanbul Üniversitesi- Cerrahpaşa, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, İstanbul

İnfertilite fizyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel boyutları ile çiftleri etkileyen bir yaşam kri-zidir. İnfertilite nedeniyle yaşanan psikososyal sorunlar genellikle kadının gebelik ve annelik rolüyle ilişkilendirilerek kadına atfedilmekte infertil erkeklerin yaşadığı sorunlar gözardı edil-mektedir. Bu çalışma infertil erkeklerin infertilite ve tedavi sürecindeki deneyimlerini içeren çalışma sonuçlarının değerlendirildiği bir sistematik derlemedir. Literatür taraması “Pubmed, Medline, Science Direct ve Scopus” veri tabanlarında 01-30 Mart 2019 tarihleri arasında ger-çekleştirildi. Tarama kapsamında “male infertility”, “men infertile”, “treatment”, “experience”, “stress”, “psychological”, “emotional” anahtar kelimeleri kullanılarak gerçekleştirildi. Sistematik derlemeye dahil edilme ölçütleri son on beş yıllık yayın olması, yayın dilinin ingilizce olması, çalışma amacının infertil erkeklerin infertilite ve tedavi deneyimi ile ilişkili olması, araştırma makalesi olması(nicel/nitel) ve tam metnine erişiliyor olmasıdır. Dahil edilmeme ölçütleri ise; derleme veya olgu sunumları olması, tam metnine ulaşılmaması, yayın dilinin ingilizce dışında olması, yayın yılının 2004’ten eski olmasıdır. Tarama sonucunda Pubmed (1659), Medline (2169), Science Direct (935), Scopus (10) olmak üzere toplam 4773 yayına ulaşılmıştır. Konu ile ilgili olabileceği düşünülen 58 çalışma dahil etme kriterlerine göre incelendiğinde, on altı çalışma araştırma kapsamına alınmıştır. On altı çalışmanın beşi nitel on biri nicel araştırma tipindedir. Çalışma örneklemini üç çalışmada infertil çiftler, diğer on üç çalışmada ise infertil erkekler oluşmuştur. Çalışmadan elde edilen bulgular erkeklik algısı ve damgalanma, tedavi sürecine ilişkin deneyimler, emosyonel tepkiler, sağlık profesyonelleri ile iletişim ve etkileşim, sperm donasyonu ve evlat edinme, sosyal çevre ile paylaşma/sosyal destek başlıkları altında değer-lendirilmiştir. Çalışmalar incelendiğinde; çocuk sahibi olamama nedeniyle infertil erkeklerin kendilerini “daha az erkek”, “yarım erkek” olarak hissetikleri ve damgalanmaya maruz kaldıkları saptanmıştır. İnfertil erkeklerin tedavi deneyimlerine ilişkin bulgular; tedavi sürecindeki rolleri, sperm örneği vermelerine ilişkin görüşleri ve tedavi sonucuna ilişkin görüşler başlıkları altında toplanmaktadır. Erkekler sıklıkla tedavi sürecine dahil edilmediklerini, infertilitenin kadına ait bir sorun gibi algılandığı ve bu süreçte hep kadınla ilgilenildiğini belirtmişlerdir. Tedavi süre-cinde mastürbasyonla sperm örneği vermeye ilişkin yeterli bilgi sahibi olmadıkları ve utandık-ları bulunmuştur. Tedavi sürecinde infertil erkeklerin yoğunlaştığı temel duyguların anksiyete ve depresyon olduğu belirlenmiştir. Eşlerin tedavinin yükünü çekmeleri nedeniyle kendilerini mahcup ve çaresiz hissetikleri saptanmıştır. Ayrıca tedavi sonucunun bilinmemezliği, sonucu-nun olumsuz olabileceği korkusu ifadelerine yer verilmiştir. Sağlık profesyonelleri ile bu süreç-te iletişimin zayıf olduğuna ilişkin bulgularının yer almasının yanı sıra memnuniyet ifade eden bulgularda yer almaktadır. Önerilen sperm donasyonu ve evlat edinme kararının zor olduğu ve kaygı oluşturduğu belirtilmiştir. Evlet edinmenin başkası için çocuk yetiştirmek olduğu ve ba-şarısız tedavi için alternatif bir yöntem olmayacağı dile getirilmiştir. Tedavi sürecinde yaşanan bu deneyimleri çevreyleriyle paylaşmak istemedikleri, paylaşırken zorlandıkları ifade edilmiştir. Bu süreçte en önemli sosyal desteğin eş olduğu belirtilmiştir. İnfertil erkeklerin tedavi sürecine ilişkin deneyimlerini inceleyen çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bir yaşam krizi olan infertilitenin

Page 115: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

115

SÖZEL BİLDİRİLER

yalnızca infertil kadınları değil infertil erkekleri de etkilediği, ve bu nedenle erkeklerin dene-yimlerini konu alan çalışmaların yapılması gerektiği saptanmıştır. İnfertil çiftlerle daha sık ile-tişimde olan infertilite hemşirelerinin tedavi sürecinde infertil çifti psikososyal açıdan beraber değerlendirmesi ve buna ilişkin psikososyal bakımın sağlanması açısından oldukça önemlidir.

Anahtar Kelimeler: İnfertil erkek, tedavi, deneyim, erkeklik

Experience of Infertile Men’s Infertility and Treatment Process: A Systematic ReviewZehra Kaya, Nevin ŞahinIstanbul University- Cerrahpaşa, Florence Nightingale Nursing Faculty, Department of Women’s Health and Diseases Nursing, Istanbul.

Infertility is a life crisis that affects couples with physiological, psychological and socio-cultural dimensions. Psychosocial problems due to infertility are generally attributed to the woman’s role in pregnancy and motherhood, and the problems of infertile men are attributed to women. This study is a systematic review of the results of infertile men with infertility and their experience in the treatment process. The literature review was carried out in Pubmed, Medline, Science Direct and Scopus databases between 01-30 March 2019. “Male infertility”, “men infertile”, “treatment ”, “experience”, “stress”, “psychological”, “emotional” were used. The inclusion criteria in the systematic review are the publication of the last fifteen years, the publication language being in English, the purpose of the study is related to the infertility and treatment experience of infertile men, the fact that it is a research article and its full text is being accessed. As a result of a total of 4773 publications were reached: Pubmed (1659), Medline (2169), Science Direct (935) and Scopus (10). When the 58 studies were examined according to the inclusion criteria, sixteen studies were included in the study. Of the sixteen studies, five are qualitative, ten of which are quantitative research types. The study sample consisted of infertile couples in three studies and infertile males in the other thirteen studies. When the studies are examined; infertile men were found to be ”less male erkek,” half male “and exposed to stigmatization. Men often do not participate in the treatment process, infertility is perceived as a problem in the women and women in the process were mentioned that they are always concerned. It was found that they did not have enough knowledge about masturbation and sperm sample during the treatment period and were embarrassed. The main emotions of infertile men during the treatment period were anxiety and depression. Because of the burden of treatment of the spouses themselves embarrassed and helpless feelings were determined. In addition, the results of the fear of unfavorable outcome of the treatment result and unknown. Health care professionals and the findings of the weakness of communication in this process, as well as the findings that express satisfaction. It is stated that the proposed sperm donation and adoption decision are difficult and cause anxiety. It was stated that adoption was a way of raising children for another and that there would be no alternative method for unsuccessful treatment. It is stated that they do not want to share these experiences with their environment and have difficulty sharing it. In this process, it was stated that the most important social support was equal. Studies examining the experiences of infertile men regarding the treatment process are quite limited. It has been determined that infertility, which is life crisis, affects not only infertile women but also infertile men, and therefore studies on men’s experiences should be done. Infertility nurses, who communicate more frequently with infertile couples, are very important in terms of psychosocial evaluation of the infertile couple during the treatment process and in providing psychosocial care.

Keywords: Infertile men, treatment, experience, masculinity

Page 116: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

116 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-044 [Abstract:0062]

BETA HCG DEĞERİ DÜŞERKEN RÜPTÜR GELİŞEN SEZARYEN SKAR GEBELİĞİ: VAKA SUNUMUEmine Arslan1, Fikriye Karanfil Yaman2

1Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Çorum 2Konya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Konya

Sezaryen skar gebeliği, önceki sezaryen skarında gelişen bir ektopik gebelik şeklidir. Tüm gebeliklerin 1/2000’i sezaryen skar gebeliğidir. Semptomatik vakalarda klinik; ağrılı veya ağrısız vajinal kanamadan uterin rüptür nedenli hipovolemik şoka kadar değişen geniş bir spektrum-dadır. Tanı ultrasonografi ile konulmaktadır. MR veya histeroskopi, gebelik lokasyonunun tam olarak belirlenmesi için kullanılabilir. Sezaryen skar gebeliği için standart bir optimal tedavi önerisi yoktur. Ancak, tedavi seçenekleri; dilatasyon ve küretaj, lokal veya sistemik metotrek-sat, laparotomi veya laparoskopi ile trofoblastik dokunun eksizyonu, uterin arter embolizas-yonu, lokal potasyum klorid enjeksiyonu veya histerektomidir. Bu yazıda dilatasyon ve küretaj, sistemik metotreksat ile tedavi dilen ancaktedavi sonrası takiplerde uterin rüptür gelişp lapa-roskopik cerrahi yapılan bir sezaryen skar gebeliği olgusunu sunmayı amaçladık. 40 yaşında gravida 2, parite 1 olan ve 20 gün adet rötarı olan hastanın beta HCG düzeyi: 416 mIU/ml, 48 saat arayla bakılan beta HCG düzeyleri;1111 mIU/ml,3300 mIU/ml,6029 mIU/ml ve 9781mIU/ml idi. Pelvik USG’de kavitede alt segment yerleşimli 14x10 mm gestasyonel kese olabilecek kistik görünüm mevcuttu. Kanaması başlayan, beta HCG düzeyi 9781mIU/ml iken hala fetal pol göz-lenmeyen hastaya abortus incepiens tanısıyla dilatasyon ve küretaj yapıldı. Bu girişimden 25 gün sonra kesilmeyen lekelenme tarzı kanama şikayetiyle başvuran hastanın beta HCG değeri 12560 mIU/ml idi ve uterin kavite alt segmentte 20x20 mm gestasyonel kese olabilecek kistik yapı mevcuttu. Kese ile mesane arasındaki myometrium kalınlığı 3 mm idi. Hasta sezaryen skar gebeliği tanısıyla hospitalize edildi ve hastaya sistemik metotreksat (Mtx) tedavisi uygulandı. Tedavi sonrası dördüncü gün beta HCG değeri 6154 mIU/ml, yedinci gün beta HCG değeri 3526 mIU/ml olarak değerlendirilip hasta taburcu edildi. Beta HCG değerlerinde düşme devam eder-ken gestasyonel kese sezaryen skar bölgesinde hala mevcut idi. Bir hafta sonra bakılan beta HCG düzeyi 1075 mIU/ml olan ve USG’de kese devam eden hasta, son kontrolün yapıldığı gün ağrı ve kanamada artış şikayeti ile başvurduğu merkezde uterin rüptür tanısıyla laparoskopi ile eksizyon yapılarak tedavi edildi. Sezaryen skar gebeliği nadir görülen bir ektopik gebelik formudur. Geçirilmiş sezaryen öyküsü olan bir hastada alt uterin segmentte gebelik kesesi gö-rünüyorsa sezaryen skar gebeliği mutlaka düşünülmeli, spontan abortus veya servikal gebelik-ten ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Standard bir tedavi yöntemi bildirilmemiş olsa da hemodinamik olarak stabil olan hastalarda, medikal tedavi de uygun bir seçenektir. Ancak medikal tedavinin en önemli dezavantajı beta HCG düşüşüne rağmen gebelik rezolusyonunun bazen aylar alması, dolayısıyla hastanun rüptür ve hemoraji riskinin çok uzun süre devam etmesidir. Dolayısı ile sezaryen skar gebeliklerinde erken tanı ve tedavi kadar hastanın tedavi sonrası takibi ve mü-dahalede gecikilmemesi hayat kurtarıcıdır.

Anahtar Kelimeler: Laparoskopi, metotreksat, sezaryen skar gebeliği, rüptür

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 117: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

117

SÖZEL BİLDİRİLER

A Ruptured Ceserean Scar Pregnancy while Beta Hcg Level was Decreasıng: Case ReportEmine Arslan1, Fikriye Karanfil Yaman2

1Hitit University, Faculty of Medicine, Department of Gynecology and Obstetrics, Corum 2Konya Health Sciences University Research and Education Hospital,Department of Gynecology and Obstetrics, Konya

Ectopic pregnancy in a previous cesarean scar is called as ceserean scar pregnancy. It occurs in about 1 in 2000 pregnancies. In symptomatic patients, the clinical presentation ranges from vaginal bleeding with /without pain to uterine rupture and hypovolemic shock. The diagnosis is made by ultrasonography. Magnetic resonance imaging and hysteroscopy have been used to further evaluate pregnancy location.We aimed to present a case of ceserean scar pregnancy that was firstly treated by dilatation and curettage and systemic methotrexate but laparoscopic surgery was performed because of rupture during follow up. A 40-year-old patient (G2P1) presented with 20 days of menstrual delay. At the time of admission her beta HCG level was 416 mIU / ml. Beta HCG follow up in 48 hours period was: 1111 mIU / ml, 3300 mIU / ml, 6029 mIU / ml and 9781mIU / ml. In the pelvic USG there was a 14x10 mm cystic appearance mimicking a gestational sac in the lower segment of the cavity. When the beta HCG level was 9781mIU / ml, the patient admitted with the complaint of vaginal bleeding and there was no fetal pole at this beta HCG level. So a dilatation and curettage was performed with the diagnosis of abortus incepiens. 25 days after this intervention, the patient presented with bleeding. The patient had a beta-HCG level of 12560 mIU / ml and a 20x20 mm cystic structure like a gestational sac in lower segment of the uterine cavity. The thickness of the myometrium between the gestational sac and the bladder was 3 mm. The patient was hospitalized with the diagnosis of cesarean scar pregnancy and she was treated with systemic methotrexate (Mtx). On the fourth day of treatment, beta HCG value was 6154 mIU / ml and on the seventh day, beta HCG value was 3526 mIU / ml and the patient was discharged.The gestational sac was still present in the scar of caesarean section while the beta HCG levels continued to decline. Weekly follow up continued and one week after discharge from hospital, beta HCG level was 1075 mIU / ml. On the day when beta HCG was 1075 mIU / ml she had a laparoscopic excision in the hospital where she admitted with the complaint of severe abdominal pain and bleeding because of uterine rupture. Cesarean scar pregnancy is a rare form of ectopic pregnancy. If a patient with a history of previous cesarean section appears to have a gestational sac in the lower uterine segment, cesarean scar pregnancy should be considered. Medical treatment is also a suitable option in hemodynamically stable patients. However, the most important disadvantage of medical treatment is the fact that pregnancy resorption takes months despite the decrease in beta HCG. So the risk of rupture and hemorrhage persists for a very long time. Therefore, follow-up of the patient and not delaying the intervention is as life saving as early diagnosis and treatment of cesarean scar pregnancies.

Keywords: Ceserean scar pregnancy, laparoscopy, methotrexate,rupture

BU BİLDİRİ K

ONGREDE SUNULMAM

IŞTIR

Page 118: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

118 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-045 [Abstract:0063]

KRONİK PELVİK AĞRI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMIAyşe Duygu YıldırımKilis 7 Aralık Üniversitesi, Yusuf Şerefoğlu Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik, Kilis

AMAÇ: Kronik pelvik ağrı (KPA) sadece menstrüasyon ve cinsel birleşmeyle ilişkili olmayan, alt abdomen ve pelvise lokalize, en az 6 ay süreyle devam eden sürekli ya da ara ara ortaya çı-kan ağrıdır. Yapılan jinekolojik muayene ve laboratuvar değerlendirmelerinde nedeni saptana-mayan ağrılar “kronik pelvik ağrı sendromu” olarak tanımlanır. Kronik pelvik ağrı popülasyonun dörtte birini (%26) etkileyen, jinekolojik, gastrointestinal, ürolojik, muskuloskeletal, psikolojik ve nörolojik sistemlerin değerlendirilmesini gerektiren, hastaların yaşam kalitesini etkileyen bir hastalıktır. Fonksiyonel yetersizliklere yol açar, medikal ve cerrahi tedavi gerektirir. Kronik ağrı her zaman iyileştirilememesine rağmen, hastaların fonksiyonlarını devem ettirmeleri ve daha kaliteli yaşam sürdürmeleri uygun hemşirelik yaklaşımlarıyla sağlanabilir.

YÖNTEM: Pubmed, Google araştırma motorunda ulaşılan makaleler, yök tez taramada ulaşı-lan tezler sonucu bilgi toplanması sağlanmıştır.

BULGULAR: Kronik pelvik ağrı, fiziksel, sosyal, psikolojik ve ekonomik etkileri olan ve ka-dınlar arasında yaygın görülen bir sorundur. Bir multidisipliner ekip ağrının yönetimini sağ-lar. Ekip üyeleri: jinekolog, hemşire, psikolog, ağrı ile ilgilenen anestezi uzmanı, fizyoterapist, gastroenterelog, ürolog, psikiyatrist ve ortopedi uzmanından oluşur. KPA ekibinin amaçları: Tanı konulabilen herhangi bir hastalığı kesinleştirmek, olabiliyorsa ağrıyı dindirmek; fiziksel ve psikososyal sorunları azaltmak, maksimum destek sağlamak ve açıklama yapmak, anksi-yeteyi azaltmak, teşhis ve tedavi başarısız olduğunda bireyi desteklemek ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Ağrılı hasta ile en fazla yüz yüze gelen, ağrı kontrolünde vazgeçilmez bir role sahip sağlık bakım ekip üyesi hemşiredir. Ağrı kontrolünde hemşirenin rolünü diğer ekip üyele-rinden ayıran ve önemli kılan özellikler; hemşirenin hasta ile diğer ekip üyelerinden daha uzun süreli birlikte olması, ağrı ile başa çıkma yöntemlerini hastaya öğretmesi ve rehberlik etmesi, planlanan tedavileri uygulaması ve sonuçları değerlendirmesi, empatik yaklaşımı ve sempati sağlamasıdır. Hemşireler kademeli davranış değişim şekilleri ile ağrıyla başetme yöntemlerini etkin kılabilirler. Bu sayede hastanın yaşam kalitesini artırmaktadır.

SONUÇ: Kronik pelvik ağrı, yetişkin her 4 kadından 1’inde görülür. Kronik pelvik ağrının etyo-lojisi kesin olmamakla birlikte, semptomların yönetimi önemlidir. Ağrının fiziksel etkisi kadar sosyal ve psikolojik etkileri de değerlendirilmelidir. Hemşire kronik pelvik ağrının tanılaması, tedavi edilmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasında anahtar role sahiptir.

Anahtar Kelimeler: Hemşirelik bakımı, Kronik pelvik ağrı, Yaşam kalitesi

Page 119: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

119

SÖZEL BİLDİRİLER

Chronic Pelvic Pain and Nursing CareAyşe Duygu YıldırımKilis 7 December University, Joseph Leigh and Bransford, Faculty Of Health Sciences,Nursing,Kilis

OBJECTIVE: Chronic pelvic pain(CPP)can be definedas intermittent or constant pain in the lower abdomen or pelvis of a woman lasting at leastfor 6 months, not occurring exclusively with menstruation or intercourse and not presentingin assosication with pregnancy. Gynaecological examination and laboratory assessments made undetectable due to the “pain of chronic pelvic pain syndrome is defined as”. Chronic pelvic pain a quarter of the population (26 per cent), affecting gynecologic, gastrointestinal, urinary, musculoskeletal, psychological, and neurological systems requiring the evaluation of patients with. Functional leads to inefficiencies, medical and surgical treatment requires. Improved chronic pain always remain, although they will have a better quality of life for patients and to maintain the functions of camels can be provided with appropriate nursing care.

METHOD: Pubmed, Google research articles accessible on the engine, Yök thesis for the collection of information as a result of the scan was provided.

FINDINGS: Chronic pelvic pain, physical, social, psychological and economic effects and is a common problem among women. Provides a multidisciplinary pain management team. Team members: gynecologist, nurse, psychologist, anesthesiologist dealing with pain, physiotherapist, gastroenterologist, urologist, psychiatrist, and consists of an orthopedic specialist. KPA goals of the team: Any disease that a diagnosis can be made, confirm if you can relieve the pain; reduce physical and psychosocial problems, to provide maximum support and make a statement, reduce anxiety, diagnosis, and treatment when it fails to support the individual and to raise the quality of life. He comes face to face with the patient painful pain have an indispensable role in the control of a member of the health care team is a nurse. The nurse’s role in pain control and important features that make it separates from other team members; the nurse and other team members from more long-term, to guide and teach the patient methods of coping with pain, assessment of the application of the planned treatment and results empathic approach, and sympathy. Gradual behaviour change methods of coping with pain may enable nurses with shapes. In this way, increases the quality of life of the patient.

RESULT: Chronic pelvic pain, every 4 adults and 1% of women seen. The etiology of chronic pelvic pain is not certain, although management of symptoms is important. Social and psychological effects the physical effects of pain should also be evaluated. The nurse chronic pelvic pain diagnosis, treatment and has a key role in improving quality of life.

Keywords: Chronic pelvic pain, nursing care, quality of life.

Page 120: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

120 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-046 [Abstract:0066]

MESANE ENDOMETRİOZİSİNE LAPAROSKOPİK YAKLAŞIMKoray Özbay, Altuğ SemizMemorial Şişli Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul

AMAÇ: Eski sezaryen skarı seviyesinde saptanan derin infiltratif mesane endometriozisine laparoskopik yaklaşımın sunulması.

OLGU: Son altı aydır idrarda kanama şikayeti olan 35 yaşındaki hastaya malignite şüphesi nedeniyle üroloji kliniği tarafından yapılan sistoskopik biopsi neticesinde endometriozis sap-tanmış. Bu nedenle jinekoloji kliniğine yönlendirilen hasta değerlendirildi. Hastanın özgeçmi-şinde 7 yıl öncesinde geçirilen sezaryen doğum dışında belirgin bir özellik bulunmamaktaydı. Yapılan MR incelemesinde eski sezaryen skarı üzerinden başlayarak mesane anterior bölümde duvarı tam kat tutan, duvardan lümene protrüde yaklaşık 4x3.5 cm boyutlarında lobüle kon-türlü, endometriotik nodül ile uyumlu görünüm saptandı. Ultrasonografik değerlendirmede de mesane tutulumu net olarak izlenmekte idi (Resim 1). Nodülün eksizyonu için laparoskopik yaklaşım planlandı. Laparoskopi öncesi yapılan sistoskopik değerlendirmede mesane anteri-or bölümdeki yaklaşık 3x4 cm’lik endometriotik odak görüntülendi. Batın eksplorasyonunda, mesane ile uterus eski insizyon hattı arasında nodül ve adhezyon izlendi. Geçirilmiş cerrahi nedeniyle uterusa yapışık olan mesane disseke edilerek uterus’tan ayrıldı. Mesaneye girile-rek lezyon sınırlarından eksize edildi. Ardından mesane ilk katı polyglactine sütür ile tek tek ve ardından polyglyconate sütür ile kontinü olarak iki kat sütüre edildi. Onarımın bütünlüğü sistoskopi tekrarı ile kontrol edildi. Prosedür sırasında ve post-operatif süreçte komplikasyon gelişmedi. Hasta mesane sondası 10 gün kalmak üzere post-operatif 2. günde taburcu edildi. Eksize edilen nodülün histopatolojik incelemesi endometriozisi teyit etti.

TARTIŞMA: Endometrioziste üriner sistemin etkilenme sıklığı % 0,3-12 olarak rapor edilmek-tedir. Mesane endometriozisinde ilk yaklaşım kombine oral kontraseptiflerdir, güvenilir ve et-kilidirler ancak etkileri geçicidir ve kliniği suprese etme dışında tedavi edici bir etkileri yoktur. Küratif tedavi yöntemi cerrahidir. Mesane endometriozisi için literatürde cerrahi laparotomi ile, laparoskopik veya transüretral olarak tarif edilmiştir. Bu vakada transüretral yaklaşımın tercih edilmeme sebebi endometriozisin mesaneyi tam kat tutmuş olması, uterus’a adhere olması ve böyle bir girişimin mesane perforasyonu ve lezyonun tam olarak çıkarılamaması ile sonuçlanacağının öngörülmesi idi. Aynı zamanda, transüretral rezeksiyon bazı yazarlar tarafın-dan yüksek rekürrens oranları ile ilişkilendirilmiştir. Lezyonun tamamının çıkarılması mesane ile ilgili semptomların rezole olması ve düşük rekürrens oranları ile ilişkilidir, vakamızda da bu yönde bir yaklaşım sergilenerek parsiyel sistektomi uygulanmıştır.

SONUÇ: Mesanenin derin infiltratif endometriozisinde laparoskopik eksizyon güvenli ve uy-gulanabilir bir yaklaşımdır.

Anahtar Kelimeler: endometriozis, laparoskopi, mesane, parsiyel sistektomi

Page 121: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

121

SÖZEL BİLDİRİLER

Laparoscopic Approach to Bladder EndometriosisKoray Özbay, Altuğ SemizŞişli Memorial Hospital, Gynecology and Obstetrics Department, Istanbul

AIM: To present a laparoscopic approach to deep infiltrative endometriosis of the bladder detected at the level of previous cesarean section scar.

CASE: Urinary bladder endometriosis was detected in a 35-year-old patient with a complaint of urinary bleeding for the last six months due to a suspicion of malignancy by cycstoscopic biopsy in our urology clinic. Consequently the patient was referred to our gynecology clinic. There was not a significant issue except the previous cesarean delivery the patient had 7 years before in her medical history. MRI revealed a lobulated contoured lesion, compatible with endometriosis, protruding from the wall to the lumen in the anterior part of the bladder, sized 4x3.5 cm. The lesion had invaded the bladder wall in full thickness. In the ultrasonographic evaluation, bladder involvement was also clearly monitored (Picture 1). A laparoscopic approach was planned for the excision of the nodule. Cystoscopic evaluation performed before laparoscopy revealed an endometriotic focus sized approximately 3x4 cm in the anterior part of the bladder. Abdominal evaluation did not reveal another endometriotic focus except the one between the bladder and the uterotomy scar. The bladder was dissected and separated from the uterus, which was adherred to the uterus due to previous surgery. After entering the bladder, the lesion was excised within the borders. Then, the bladder was repaired in two layers; the first layer was sutured with seperate polyglactine sutures, the second layer was sutured in continous fashion with polyglyconate suture material. The integrity of the repair was checked by a repeat cystoscopy. No complication occurred during the procedure and the post-operative period. The patient was discharged on the 2nd post-operative day, the bladder catheter remained for another 10 days in place. Histopathological examination of the excised nodule confirmed endometriosis.

DISCUSSION: The frequency of urinary system involvement in endometriosis is reported as 0.3-12%. The first line treatment for bladder endometriosis is combined oral contraceptives, they are safe and effective, but their effects are temporary and do not have a therapeutic effect other than suppressing the clinic symptoms. Hence,the curative treatment method is surgery. Surgical options for bladder endometriosis are laparotomy, transurethral resection and laparoscopic excision. Since endometriotic lesion invaded the bladder wall in full thickness and the bladder was adherred to the uterus, we predicted that such an intervention would result in bladder perforation and incomplete removal of the lesion. Thus transurethral approach was not preferred in this case. Also, transurethral resection has been associated with high recurrence rates by some authors. Removal of the entire lesion results in the resolution of the urinary symptoms and low recurrence rates are reported. Because of this reason, partial cystectomy was performed in this particular case.

CONCLUSION: Laparoscopic excision of deep infiltrative endometriosis of the bladder is a safe and feasible approach.

Keywords: endometriosis, laparoscopy, urinary bladder, partial cystectomy

Page 122: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

122 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Resim 1. Mesane endometriozisi ultrasonografik görünümPicture 1. Ultrasonographic image of bladder endometriosis

Page 123: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

123

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-047 [Abstract:0068]

OLGU SUNUMU: İNKONTİNANS VE PROLAPSUS ŞİKAYETİ OLAN HASTADA ÜRETRAYI KAPATAN POLİPTayfur Çift1, Onur Şahin Güralp2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Yıldırım, Bursa, Türkiye 2Oldenburg Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Oldenburg, Almanya

GİRİŞ: Uluslararası kontinans derneği (ICS), üriner inkontinansı her türlü idrar tutamama şikayeti olarak tanımlar. Kadınlarda erkeklere oranla 3-4 kat daha fazla görülür ve yaşla birlikte her iki cinste de artar. Kadında görülme sıklığı farklı çalışmalarda %4.5-53 olarak verilmektedir. Uterin prolapsus ise uterusu destekleyen uterosakral, kardinal ligamen kompleksinin zayıf-laması sonucu oluşan uterus mesane ön duvarı ve rekto vajinal duvarın çeşitli derecelerde sarkmasıyla klinik bulgu veren durumdur. Kadın topluluğunda pelvik organ prolapsus nedeniyle yaşam boyu cerrahi geçirme riski %11 olarak bildirilmiştir. Prolapsus her zaman olmasa da idrar yapma veya idara kaçırma ile ilgili sıkıntılara neden olabilmektedir. Nadir sebepler arasında üretral divertikül vve de üretral polipler de yer alabilmektedir. Olgumuzda da idrar retansiyonu ve de idrar kaçırma şikayeti olan hastanın genital muayenesinde görülemeyen tüm eksternal orifisi tıkayan üretral polip izlenmiş ve uygun cerrahi girişimi yapılan hasta tartışılmıştır.

OLGU: 71 yaş, Gravida6, Parite 5, Abortus 1 olan hasta idrar kaçıma, idrar yapmada zorluk ve de pelvik organ prolapsusus nedeniyle kliniğimize başvurdu. Yapılan muayenede grade 3 uterin prolapsus ve sistosel izlendi. Hastanın mevcut prolapsus veinkontinans şikayetleri için vajinal histerektomi, kolporafi anterior ve posteriora ek olarak da transobturator tape uygulaması yapılması kararı alındı. Hasta preoperatif anestezi ile konsülte edildi. Hasta spinal anestesi altında dorsolitotomi pozisyonunda cerrahiye hazırlandı. Cerrahi öncesi sonda takılmaya ça-lışılırken geçişte zorlanıldığı görüldü. Dikkatli bir inspeksiyonun ardından üretranın eksternal orifisini kapatan polip(yeşil ok) izlendi. Alt tarafta sistosel(Yeşil ok) ve posterior forşette (Sarı ok) vizüalize edildi. Ürolojiden konsültasyon istendi ve hastanın vainal histerektomisi, sistosel ve rektosel tamiri ve sakrospinöz ligaman plikasyonu yapıldı. Hastaya Transobturator tape uygulaması da eklendi ve üretral polip cerrahi olarak çıkarıldı.

TARTIŞMA: İnkontinans ve pelvik organ prolapsus(POP) vakaları hastaların yaş ilerledikçe sık karşılaştıkları şikayetlerin başında gelmektedir. Özelikle POP hastalarında cerrahi ile anatomik düzelme sağlandıktan sonra inkontinans şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Ya da bizim olgu da olduğu gibi hem inkontinans hem de idrar yapmada güçlük birbirine eşlik edebilmektedir. Özelikle POP hastalarının genelde idrar yapamaması ve de miksiyonu elle sistoseli düzelte-rek sağlamaları gerekebilmektedir. Bizim olgumuzda da daha önceden karşılaşmadığız üretral polip eksternal orifisi tıkayarak idrar yapmayı zorlaştırmış ve bu mevcut durum da POP ve de inkontinansa bağlanmıştır. Bu yüzden hastaların özelikle POP ve de inkontinansın eşlik ettiği durumlarda nadir olarak karşımıza çıkan üretral poliplerin de olabileceği ve de ekterna üretra-nın daha dikkatli bir inspeksiyonla değerlendirilmesi olası tanı ve tedavinin yönlendirilmesinde klinisyenlere yardımcı olacaktır.

Anahtar Kelimeler: polip, prolapsus, inkontinans, cerrahi

Page 124: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

124 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Case report: Polypsis Closes the Urethra in A Patient with Incontinence and ProlapseTayfur Çift1, Onur Şahin Güralp2

1Health Science University, Bursa Yüksek İhtisas Training and Research Hospital, Depaerment of Gynecology and Obstetrics, Yıldırım, Bursa, Turkey 2Oldenburg University, Depaerment of Gynecology and Obstetrics, Oldenburg, Germany

AIM: The International Continence Society (ICS) defines urinary incontinence as a complaint of urinary incontinence. Women are 3-4 times more likely than men, and with age they increase in both sexes. The incidence in women is reported as 4.5-53% in different studies. Uterine prolapse is a clinical entity presenting with uterine bladder anterior wall and rectal vaginal wall sagging due to weakening of uteroasacral, cardinal ligamen complex supporting uterus. The risk of lifetime surgery for pelvic organ prolapse in the female population was reported to be 11%. Prolapsus may cause problems related to urination or incontinence, although not always. Urethral polyps may also be present in the urethral diverticulum and rare causes. In our case, we discussed the patient who had urinary retention and urinary incontinence complained of urethral polyp occluding all external orifice not seen in the genital examination and the patient who underwent appropriate surgery.

CASE: 71 years old, Gravida6, Parity 5, Abortus 1 patient admitted to our clinic because of urinary incontinence, difficulty in urination and pelvic organ prolapse. Examination revealed grade 3 uterine prolapse and cystocele. Vaginal hysterectomy, colporrhaphy anterior, and transobturator tape procedures were planned to apply in addition to prolapse and incontinence. The patient was consulted with preoperative anesthesia. The patient was prepared for surgery under the dorsolithotomy position under spinal anesthesia. While trying to insert the foley catheter before the surgery was found to be difficult. After careful inspection, the polyp (green arrow) was closed, which closed the external orifice of the urethra. The cystocele (yellow arrow) and posterior fourchette (green arrow) were visualized on the lower side. Consultation with urology was requested, and vainal hysterectomy, cystocele and rectocele repair, and sacrospinous ligament plication were performed. Transobturator tape was added to the patient and the urethral polyp was surgically removed.

DISCUSSION: Incontinence and pelvic organ prolapse (POP) are the most common complaints of the elder patients. In particular, after the anatomical improvement of surgery with POP patients, incontinence complaints may occur. As in our case, both incontinence and difficulty in urination may accompany. In particular, POP patients may not be able to urinate and may need to provide cystocele by manually correcting the micturition. In our case, the urethral polyp external orifice, which we had not previously encountered, made it difficult to urinate and this situation was connected with POP and incontinence. Therefore, patients may be present in rare cases of urethral polyps, especially in cases of POP and incontinence, and a more careful inspection of the external urethral orifices will help clinicians to guide the possible diagnosis and treatment.

Keywords: polyp, prolapse, incontinence, surgery

Page 125: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

125

SÖZEL BİLDİRİLER

Resim 1. siyah ok: Üretral polip yeşil ok:Sistosel sarı ok:Posterior forşetFigure 1. Black arrow: Urethral polyp Green arrow: cystocele Yellow arrow:Posterior fourchette

Page 126: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

126 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-048 [Abstract:0071]

FARKLI KUŞAKLARDAKİ KADINLARIN JİNEKOLOJİK MUAYENEYE İLİŞKİN TUTUM VE KAYGILARIZümrüt Bilgin1, Yeliz Doğan Merih2

1Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik Bölümü, İstanbul 2SBÜ Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul

AMAÇ: Farklı kuşaklardaki kadınların jinekolojik muayeneye ilişkin tutum ve kaygılarını be-lirlemektir.

YÖNTEM: Bu Araştırma İstanbul şehrinde bir kadın doğum eğitim ve araştırma hastanesin-de 10 Nisan-15 Temmuz 2018 tarihleri arasında yürütüldü. Araştırmanın evrenini, bu hastane-nin jinekoloji polikliniklerinden sağlık hizmeti alan tüm kadınlar, örneklemini ise araştırma kriterlerine uyan ve araştırmaya katılmayı kabul eden (254 kadın)’ler oluşturdu. Araştırma verileri;“Tanıtıcı Bilgi Formu”, “Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri (State-Trait Anxiety Inventory=STAI-I) alt ölçeği” “Utangaçlık Ölçeği (UÖ)” kullanılarak toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde;Ki-kare, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis ve İndependent Sample t testi kullanıldı. Sonuçlar p<0,05 anlamlılık düzeyinde yorumlandı.

BULGULAR: Kadınların %63,4’ünün 1980 ve sonrası kuşakta yer aldığı, %42,5’inin ortaokul/lise mezunu, %85,4’ü evli, %54,7’sinin üç ve üzerinde gebelik geçirdiği, 79,1’inin doğum yaptığı belirlendi. Bu araştırmada kadınların %54,3’ünün rutin kontrole geldiği, %63,4’ünün jinekolojik muayene için kadın hekimi tercih ettiği, %81,5’inin muayene öncesi ve %91,3’ünün muayene sırasında kaygı yaşadığı raporlandı. Kadınların doğum yılları ile utangaçlık durumu, jinekolojik muayenede cinsiyet tercihi arasındaki fark anlamlıyken (p<0,05); 1980 ve sonrası doğan kuşa-ğın diğer kuşaklara göre daha fazla kaygı yaşadıkları (55,9), daha fazla kadın hekimi tercih et-tikleri (%21,7) daha fazla utanma duygusu hissettikleri (9,8) belirlendi. STAI-I puan ortalamaları ile kuşak farklılıkları, eğitim durumu, normal yaşamda kaygı durumu (p<0,05); UÖ puan orta-lamaları ile eğitim durumu, jinekolojik muayenede cinsiyet tercihi arasındaki fark anlamlıydı (p<0,05).

SONUÇ ve ÖNERİ: 1980 ve sonrası doğan kadınların diğer kuşaklara göre daha fazla kaygı ve utanma duygusu yaşadığı, muayeneye ilişkin kaygı ve utanma duygusunun hafifletilmesi için, kadınların bireysel özellikleri ve hekim tercihleri dikkate alınmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Kuşak farkı, jinekolojik muayene, kaygı, utangaçlık.

Page 127: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

127

SÖZEL BİLDİRİLER

The Attitudes and Concerns of Women of Different Generations Regarding Gynecological ExaminationsZümrüt Bilgin1, Yeliz Doğan Merih2

1Marmara University Faculty of Health Sciences, Midwifery Department, Istanbul 2SBU Zeynep Kamil Women and Children Diseases Training and Research Hospital, Istanbul

OBJECTIVE: To determine the attitudes and concerns of women of different generations regarding gynecological examinations.

METHOD: This study was conducted in a MATERNAL education and research hospital in Istanbul city from 10 April to 15 July 2018. The universe of the study, all women receiving health care from the gynecology outpatient clinic of this hospital,The sample was composed of 254 women who agreed with the research criteria and agreed to participate in the study (254 women). Research data;”Introducing Information Form”, “Spielberger State-Trait Anxiety Inventory (STAI-I) subscale” and “Shyness Scale” were collected. In evaluating the data;Chi-square, Mann-Whitney U test, Kruskal-Wallis and Independent Sample t test were used.The results were interpreted at p <0.05 significance level.

RESULTS: 63.4% of the women were in the 1980s and later generations, 42.5% were middle school/high school graduates, 85.4% were married, 54.7% of them had pregnancies of three or more, and 79.1 of them gave birth. In this study, it was reported that 54.3% of the women came to the routine control, 63.4% preferred the female physician for gynecological examination, 81.5% had pre-examination and 91.3% were worried during examination. The difference between the years of birth and shyness of women, gender preference of gynecologic examination was significant (p <0.05); the generation born after 1980, and they have more concerns than the other generations (55.9), more women doctors of their choice (21.7%) were more than they felt a sense of shame. STAI-I score averages and generation differences, educational status, normal life anxiety status (p <0.05) and the difference was statistically significant (p <0,05) between the mean of UO scores and education status and gender preference of gynecologic examination.

CONCLUSION and SUGGESTION: Women born in 1980 and later had more anxiety and shame than the other generations; the individual characteristics of the women and the preferences of the physician should be taken into consideration in order to alleviate the feeling of anxiety and shame about the examination.

Keywords: Gender difference, gynecological examination, anxiety, shyness.

Page 128: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

128 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-049 [Abstract:0074]

WHEN TO REPORT BENİGN APPEARİNG ANDOMETRİAL CELLS ON PAP TEST?Esra Keleş PekerZeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Jinekolojik Onkoloji Kliniği,İstanbul,Türkiye

BACKGROUND: We aimed to determine the clinical significance of benign appearing endometrial cells (BECs) on liquid– based Pap test in women aged 40 years and older and correlate this findings with hystologic follow-up.

MATERIALS AND METHODS: We retrospectively identified all women aged 40 years and older and who had benign endometrial cells on Pap test at Zeynep Kamil Womens’s and Children’s Disease Training and Research Hospital during a 5-year period. Cases with histologic follow-up within 12 months were selected and evaluated. Follow-up histology included endometrial biopsy or hysterectomy specimens. The patients were stratified into three groups based on age (40-44, 45-49, >50) The follow-up diagnosis was classified as; no significant pathology, benign or malignant.

RESULTS: On surgical histopathologic evaluation, no malignant lesion was detected in women aged 40-44 years compared to two malignant lesions in women 45-49 years and five malignant lesions in women 50 years and older with cytological diagnosis of BEC. There was a significant difference between women older than 50 years with cytologic diagnosis of BEC. No clinical significance were found aged 40-44.

CONCLUSIONS: According to our study, reporting BEC for women aged between 40 and 44 years has no clinical significance but is significant for women older than 50 years. Clinically significant endometrial lesions occurred predominantly in women older than 50 years and in two women between ages 45 and 49 years. Therefore, reporting BECs to 45 years is producing the desired outcome of reduced reporting burden, patients’ anxiety, surgical follow-up procedure without increasing patients’ risk.

Anahtar Kelimeler: benign endometrial cells, Pap test, follow-up, Bethesda,

Table 1. Women aged 40-50 years with benign endometrial cells on Pap test with histologic evaluation

age Benign Hyperplasia Malignant Total p

40-44 years 3 0 0 3 > 0.05

45-49 years 17 1 2 20 < 0.05

≥ 50 years 16 1 5 22 < 0.05

Page 129: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

129

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-050 [Abstract:0075]

UTERUS DIDELPHYS BICOLLIS WITH ATYPICAL ENDOMETRIAL HYPERPLASIA IN ONE HORN: CASE REPORTEsra Keleş PekerZeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Jinekolojik Onkoloji Kliniği,İstanbul,Türkiye

INTRODUCTION: Endometrial intraepitelial neoplasia arising in a didelphic uterus is rare in the literatüre. Herein, we present a case of endometrial intraepitelial neoplasia with congenital uterine anomaly; uterine didelphys, bicollis anomaly.

CASE REPORT: A 45-year-old, gravida 2, para 2 woman referred to our gynecologic oncology department because of pelvik pain. Her obstetric history consisted of two caesarean sections. The vaginal examination showed double cervixes. Transvaginal ultrasonography suggested a uterus didelphys with discordant endometrial thicknesses.Endometrial curettage biopsy performed afterwards revealed complex atypical endometrial hyperplasia in the right horn. Contrast-enhanced Magnatic Resonance Imaging (MRI) revealed a uterus didelphys and double cervix.The endometrial thickness of the right and left horns were 12 and 5 mm, respectively. There were no enlarged lymph nodes. Tumour markers were normal. The patient’s Papanicolaou test result was negative. Total abdominal hysterectomy and an intra-operative frozen section evaluation was performed. During the operation, uterus didelphys was identified, including double cervices, and cavities (figüre 1, 2, 3). Gross examination revealed a bicornuate uterus with a double cervixes. Pathologic review confirmed the presence of a complex atypical endometrial hyperplasia of the endometrium, arising within the right horn of the bicornuate uterus.

DISCUSSION: If the patient has a didelphic uterus, both horns have to be examined. Bilateral endometrial biopsy should be performed in order to limit the delayed and/or inadequate diagnoses and treatment of the patient. The Müllerian anomalies have not been showed increased risk for gynecologic cancers.

Anahtar Kelimeler: congenital uterine anomaly, endometrial intraepitelial neoplasia,Uterus didelphys,

Uterus didelphys bicollis,double cervixes.

Page 130: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

130 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-051 [Abstract:0076]

SERVİKAL SİTOLOJİDE ASC-US TANISI İLE HPV İLİŞKİSİSevinç Hallaç Keser1, Selma Şengiz Erhan2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği, İstanbul 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği, İstanbul

AMAÇ: Serviks kanseri dünyada kadınlar arasında en sık görülen ikinci kanserdir. Human Papilloma Virüs (HPV) ana etyolojik faktör olarak bilinmektedir. Yüzden fazla genomu bildirilen HPV’ nin 16, 18, 31, 33, 34, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 66, 68 ve 70 tipleri yüksek riskli HPV tipleri olarak servikal intraepitelyal lezyon ve serviks kanseriyle yakın ilişkili bulunmuştur. Servikal sitoloji materyalleri HPV enfeksiyonunun tespitinde ve serviks kanserinin erken tanınmasında oldukça önemli yere sahiptir. Sitolojik materyalde Bethesda sistemine göre düşük dereceli- low grade –skuamöz intraepitelyal lezyon (LSIL) ve yüksek dereceli –high grade –skuamöz intraepi-telyal lezyon (HSIL) kriterlerine uymayan atipik sitolojik bulgular belirsiz kategoride yer alıp önemi belirsiz atipik skuamöz hücreler- atypical squamous cells of undetermined significance- (ASC-US) olarak isimlendirilmektedir. ASC-US serviks kanserinin öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir. ASC-US tanılı hastaların serviks kanseri açısından riskli durumda olup olmadığını belirlemede HPV DNA testi giderek yaygın şekilde kullanılmaktadır. Biz de çalışmamızda ret-rospektif olarak iki yıllık süre (2016 haziran-2018 haziran) içinde kliniğimizde servikal sitolojik materyallerde ASC-US tanısı almış hastalarda yüksek riskli HPV tiplerini ve HPV varlığının bu hastalardaki servikal skuamöz epiteldeki patolojilerle ilişkisini araştırmayı amaçladık.

GEREÇ-YÖNTEM: Kliniğimizde servikal sıvı bazlı sitoloji materyallerinde ASC-US tanısı almış ve bu tanıyı takiben Real Time Polymerase Chain Reaction (RT-PCR) yöntemi ile HPV DNA varlığı ve HPV (16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 66, 68) tipleri araştırılmış olan hasta grubu çalışmaya alındı. Hastalara ait sonuçlar arşiv taraması eşliğinde tekrar değerlendirildi.

BULGULAR: Çalışmaya ASC-US tanısı alan 454 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 42,59 (19-75 yaş) du. HPV pozitifliği tespit edilen hasta sayısı 230 (%50,66) iken 224 (%49,33) hastada HPV saptanmadı. En sık görülen HPV tipi HPV 16 (n=80, %34,78) idi. HPV pozitif olup kolposkopik biyopsi/ LEEP uygulanan 27 hastada HSIL, 43 hastada LSIL, 1 hastada vajinal int-raepitelyal neoplazi (VaIN), 1 hastada vulvar intraepitelyal neoplazi (VIN) - 1, 1 hastada VIN 2 mevcutken, 69 (%30) hastada inflamasyon dışında özellik görülmedi. HPV negatif hastaların 17’sinde biyopside inflamasyon dışında bulgu izlenmezken 10 hastada LSIL, 1 hastada ise geç-mişte varolan HSIL (HPV 16 pozitif) mevcuttu. Biyopsi yapılmayıp smear ile takip edilen 4 has-tada LSIL, 1 hastada ise HSIL gözlendi. Toplamda HPV pozitif 47 hastada LSIL (%20,43), 28 (12,17) hastada HSIL, 1 hastada VaIN, 1 hastada VIN 1, bir hastada ise VIN 2 saptandı.

SONUÇ: Servikal sitoloji ve sitolojideki ASC-US tanısı servikal intraepitelyal lezyonların tespi-tinde önemli yer tutmaktadır. ASC-US tanılı olgularda HPV enfeksiyonunun tespiti serviks kan-seri açısından riskli hastaların erken saptanmasında, olguların takibinde ve yapılması gereken girişimleri planlamada yol gösterici olacaktır.

Anahtar Kelimeler: ASC-US, HPV, servikal sitoloji

Page 131: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

131

SÖZEL BİLDİRİLER

The Correlation between ASC-US Diagnosis and HPV in Cervical CytologySevinç Hallaç Keser1, Selma Şengiz Erhan2

1Department of Pathology, University of Health Sciences Kartal Dr. Lütfi Kırdar Training and Research Hospital, İstanbul, Turkey 2Department of Pathology, University of Health Sciences Okmeydanı Training and Research Hospital, İstanbul, Turkey

AIM: Cervical cancer is the second most common type of cancer encountered among women in the world. Human Papillomavirus (HPV) is known as its main etiological factor. Reported to have over 100 genomes, 16, 18, 31, 33, 34, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 66, 68 and 70 types of HPV are among the high-risk types and it has been revealed that they are closely associated with intraepithelial lesion and cervical cancer. Cervical cytology materials are highly significant for the detection of HPV infection and early diagnosis of cervical cancer. In the cytological material, atypical cytological findings not meeting the low-grade squamous intraepithelial lesion (LSIL) and high-grade squamous intraepithelial lesion (HSIL) criteria are named as atypical squamous cells of undetermined significance (ASC-US). ASC-US is acknowledged as one of the precursors of cervical cancer. HPV-DNA test has been employed extensively to identify whether patients diagnosed with ASC-US bear cervical cancer risk or not. This study aims at investigating the high-risk HPV types in patients with ASC-US diagnosis as per the cervical cytological materials in our clinic within two years (June 2016-June 2018) retrospectively, and the correlation of HPV presence with the pathologies in cervical squamous epithelium.

MATERIALS-METHODS: The patient group whose HPV DNA presence and HPV types (16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 66, 68) were examined by the Real Time Polymerase Chain Reaction (RT-PCR) method following the diagnosis of ASC-US in the cervical liquid based cytological materials were recruited. These patients’ results were reevaluated with archive review.

RESULTS: 454 patients diagnosed with ASC-US were included. The patients’ average age was 42.59 (aged 19-75). The number of patients whose HPV positivity was detected was 230 (50.66%). HPV was not detected in 224 of them (49.33 %). HPV 16, the most common HPV type, was n=80 (34.78 %). 27 patients on whom colposcopic biopsy/LEEP was administered and who were HPV-positive had HSIL, 43 patients had LSIL, one patient had vaginal intra-epithelial neoplasia (VaIN), one patient had vulvar intraepithelial neoplasia (VIN)-1 and one patient had VIN 2. In 69 patients (30 %), other than inflammation, no attribute was seen. In 17 of the HPV-negative patients, no finding other than inflammation was observed in the biopsy. It was observed 10 patients had LSIL and one patient had HSIL(HPV 16 positive) that already existed. LSIL was observed in four patients and HSIL in one patient, who were followed up by smear and on whom biopsy was not administered. Overall, LSIL was detected in 47 HPV-positive patients (20.43%), HSIL in 28 patients (12.17%), VaIN in one patient, VIN 1 in one patient and VIN 2 in one patient.

CONCLUSION: Cervical cytology and ASC-US diagnosis in cytology are significant in the cervical intraepithelial lesion detection. The detection of HPV infection in cases with ASC-US diagnosis will be guiding for the early detection of patients who bear cervical cancer risk, for follow-up and planning of the required actions.

Keywords: ASC-US, HPV, cervical cytology

Page 132: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

132 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-052 [Abstract:0077]

HPV TİP 32 PREKANSEROZ LEZYONGökhan TosunBuca Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi

Human papillomavirus (HPV) birçok kanserde özellikle anogenital kanserlerinde etyolojik ajan olarak kabul edilmektedir. Bunların içinden 15 tipin (16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 68, 73, 82) onkojenik açıdan yüksek risk grubundadır, 3 tip (26, 53, 66)orta derecede risk grubundadır. 12 tip ise (6, 11, 40, 42, 43, 44, 54, 61, 70, 72, 81 ve 89) düşük risk grubunda yer aldığı tespit edil-miştir. Serviks kanseri, dünyadaki tüm kanserler arasında yedinci, kadınlardaki kanserler arasında ise ikinci sırada yer almaktadır. Onkojenik HPV tipleri ile, oluşan enfeksiyonların hemen hemen tüm serviks kanserleri ve prekanseröz lezyonlarının etyopatogenezinde yer aldığı, özellikle HPV tip 16,18,31,33,35 tüm serviks kanserlerinin yaklaşık %70’inden fazlasından sorumlu olabileceği düşünülmektedir. Serviks karsinomu ve prekanseröz lezyonlarının erken tanı ve tedavisinde sito-lojik tarama testlerine ek olarak HPV DNA’sının tespiti ve HPV tiplemesi önemlidir.HPV DNA’sının tespitinde PCR ile DNA amplifikasyonu en spesifik ve hassas yöntemdir. Çalışmamızda, HPV tip 35 olgularında prekanseröz lezyonlarında HSIL oranını tespit etmeye çalıştık.

Jinekoji polikliniğimize başvuran 73 hasta çalışmaya dahil edildi.Bu hastaların hepsinde HPV tip 35 mevcuttu. Bu hastalardan 32 (%43.8) olguda yapılan biyopsi sonucu normal bulgular mevcuttu.24 olguda (%32.9) LSIL mevcuttu.17 olguda ise HSIL mevcuttu.Serviks kanseri yılda yaklaşık 500.000 vaka ile hala dünya çapında önemli kanserler arasında yerini korumaktadır. Serviks kanseri insidansında ve serviks kanserine baglı ölümlerde son 50 yıl içinde, özellikle Papanicolaou (Pap) smear tarama testinin yaygın kullanımıyla belirgin oranda azalma sağlan-mış ancak tamamen önüne geçilememiştir. Pap smear ile yapılan sitolojik taramalar sayesinde prekanseröz servikal lezyonların saptanma oranı da belirgin bir şekilde artmıştır. Pap smear tarama sonuçlarının yaklaşık %5’i normaldir. Approximately 5% of pap smear scan results are normal. Bethesda sisteminin 1989 yılında kullanım alanına girmesi ile birlikte, servikal pato-lojiler için yeni bir tanımlama sistemi belirlenmiştir. Ancak Bethesda Sistemi 2001’de yeniden gözden geçirilmiş ve düzenlenmiştir. Genel olarak Pap smear taramalarının %2-3 ünde LSIL ve %0,6’sında H-SIL gözlenmektedir. Serviks kanseri taraması sonucunda tespit edilen yüksek dereceli lezyonlara yaklaşım konusunda bir fikir birliği sağlanmıştır. H-SIL saptanan hastalarda hem patolojik kolposkopi bulgu saptanma ihtimalinin yüksek olması hem de H-SIL hastala-rında patoloji ile daha basit bir tanı elde edilme şansının düşük olması kolposkopi eşliğinde biyopsi yapılmasının daha uygun olacağını akla getirmektedir. Erken tanıda kullanılan PAP test kolay uygulanabilen, maliyeti düşük, zarar vermeyen, duyarlılığı yüksek, ayrıca tedavi yükünü, morbidite ve mortaliteyi azaltan bir testtir. HPV DNA testi, mevcut tüm servikal tarama testleri içerisinde en objektif ve tekrarlanabilir olanıdır. Servikal smear’ın sitolojik olarak değerlendi-rilmesi ve eş zamanlı HPV DNA çalışılması co-test olarak adlandırılmakta ve günümüzde 30 yaş üzerindeki kadınlarda en çok kabul gören tarama yöntemi olarak yerini almaktadır. Hpv tip 35 ki hastalarda yukarda saydığımız nedenlerden dolayı kolposkopik bakı önermekteyiz.Eğer kolposkopik bakıda sorunlu alan varsa biyosi yapılmalıdır.

Yukarda saydığımız nedenlerden dolayı HPV tip 35’li olgularda dikkatli bir kolposkopik gözlem yapılmalıdır.Kolposkopik gözlemde sorun olanlarda ise biyopsi alınarak kesin tanı konulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: HPV TİP 35, PAP smear, serviks kanseri

Page 133: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

133

SÖZEL BİLDİRİLER

Cervical Precancerous Lesion in HPV TYP 35Gökhan TosunBuca Kadın Doğum Ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi

HPV is considered as an etiological agent in many cancers, especially anogenital. More than one hundred HPV types have been identified today, about 40 of which infect the anogenital area. Of these, 15 species (16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 68, 73, 82) are in the oncogenic high risk group, 3 types (26, 53, 66) are in the moderate risk group and 12 types (6, 11, 40, 42, 43, 44, 54, 61, 70, 72, 81 and 89) were found to be in low risk group. Cervical cancer is the seventh among all cancers in the world and second among cancers in women. With oncogenic HPV types, it is thought that infections occur in the etiopathogenesis of almost all cervical cancers and precancerous lesions, in particular HPV type 16,18,31,33,35 may be responsible for more than 70% of all cervical cancers. In the early diagnosis and treatment of cervical carcinoma and precancerous lesions, HPV DNA detection and HPV typing are important in addition to cytological screening tests. PCR DNA amplification is the most specific and sensitive method for the detection of HPV DNA. In our study, we tried to determine the rate of HSIL in precancerous lesions in HPV type 35 cases.

Seventy-seven patients who were admitted to our gynecology outpatient clinic were included in the study.HPV type 35 was present in all of these patients.Of these, 32 (43.8%) patients had normal findings.17 patients had HSIL.With approximately 500,000 cases of cervical cancer annually, it still remains one of the most important cancers worldwide. In the past 50 years, cervical cancer incidence and deaths due to cervical cancer, especially Pap smear screening test has been significantly reduced with the widespread use, but not completely prevented. Cytological screening with pap smear has also increased the incidence of precancerous cervical lesions. With the introduction of the Bethesda system in 1989, a new identification system for cervical pathologies has been established. However, the Bethesda System was revised in 2001. Generally, Pap smear scans are observed in 2-3% of LSIL and 0.6% in H-SIL. There was consensus on the approach to high-grade lesions detected by cervical cancer screening. In patients with H-SIL, the possibility of finding pathological colposcopy findings is high, and the chance of obtaining a simpler diagnosis with pathology in H-SIL patients suggests that colposcopy-guided biopsy would be more appropriate. The PAP test used in early diagnosis is easy to perform, low cost, does not cause harm, is sensitive, and reduces treatment burden, morbidity and mortality. HPV DNA testing is the most objective and reproducible of all available cervical screening tests. Cytological evaluation of the cervical smear and concurrent HPV DNA study is called co-testing, and is now the most accepted screening method for women over 30 years of age.

For the reasons mentioned above, a careful colposcopic observation should be performed in patients with HPV type 35. A biopsy should be performed and a definitive diagnosis should be made in patients who have problems with colposcopic observation.

Keywords: HPV typ 35, PAP Smear, cervical cancer

Page 134: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

134 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-053 [Abstract:0078]

SERVİKAL KANAMALI HASTALARDA HİSTOPATOLOJİK TANIMurat Alan1, Gökhan Tosun2

1SBU Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi 2Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi

Serviks kanseri, kadınlarda tüm yaşlarda meme ve akciğer kanserinden sonra üçüncü sık-lıkta görülen bir kanser türüdür ve kadınlarda kansere bağlı ölümler içinde ikinci sırada yer almaktadır. Tüm dünyada yılda 493,000 kadının servikal kansere yakalandığı ve 273.505 kadının da bu hastalıktan hayatını kaybettiği bildirilmektedir. Günümüzde yapılan son çalışmalarda Pap smear testinin servikal kansere bağlı ölüm insidansını belirgin şekilde azalttığı bildiril-miştir. PAP smear testi serviks kanserini önlemede çok etkili bir yöntemdir ancak her zaman tanısal olmayabilir. Bazı nedenlere bağlı yanlış pozitif ve yanlış negatif sonuçlar elde edilebi-lir. Literatürde bazı metaanalizlerde servikal smear testinin sensitivitesi ve spesifitesinin çok düşük seviyelere indiği bildirilmektedir. Servikal enfeksiyonlar,yabancı cisimler, travma,kanser servikal frajiliteye neden olabilir.

Jinekoloji onkoloji polikliniğimize2018-2019 yılları arasımda başvuran 313 olgu çalışmamıza dahil edildi. Çalışmamızda muayene sırasında servikal kanaması olmayan 245 hasta ile ser-vikal kanaması olan 68 hasta mevcuttu.Servikal kanaması olan hastalardan 18 olgu normal sitolojiye sahipti. 19 olguda (düşük dereceli skuamöz intraepitelyal lezyon) LSIL tespit edildi. 31 olguda ise (yüksek dereceli skuamöz intraepitelyal lezyon) HSIL mevcuttu. Muayene sırasında kanaması olmayan hastalardam 189 olgu normal sitolojik bulgulara sahipti. 41 olguda LSIL mevcuttu.15 olguda ise HSIL mevcuttu.Frajilite kanaması ile sitoloji sonucları arasında istatik-sel olarak anlamlı ilişki mevcuttu.Kanama olan olguların %45.6’sında sitoloji sonuçları HSIL idi. Kanama olmayan olguların ise % 6’sında HSIL mevcuttu.İki grup arasındaki bu fark istatiksel olarak anlamlıydı(p<0.001).(Chi-square test)

Serviks kanseri karsinojenik sürecinin uzunluğu ve preinvaziv döneminin bulunması nedeni ile önlenebilir bir kanserdir.GLOBOCAN 2002 sonuçlarına göre Türkiye’de 1364 serviks kanseri olgusu tespit edilmiş, bu hastalıktan ölenlerin sayısı ise 726 olarak bulunmuştur. Ülkemizde de servikal patolojilerin prekanseröz dönemde tanı ve tedavisinin önemi gittikçe artmaktadır. Bethesda sınıflandırılması 2001 yılında yapılandırılmıştır. Bu yöntemin yaygın olarak kullanımı serviks kanserinin ve prekürsörlerinin erken saptanmasını ve beraberinde serviks kanserine bağlı morbidite ve mortalite oranlarının azalmasını sağlamıştır. Smear testi, servikal ve vajinal enfeksiyonların ayırıcı tanısında da yardımcı olabilir. Ayrıca trikomonas vajinalis gibi partner tedavisi de gerektiren ajanların saptanması ile etkin tedaviyi belirlemede de önemli rol almak-tadır.Çeşitli enfeksiyonlar ve enlamatuar süreçler servikste frajiliteye neden olabilmektedir.Servikste olan bu süreçlerin tanısını ancak patolojik incelemeyle koyabiliriz.

SONUÇ: Dünyada yaygın olarak uygulanmakta olan servikal sitoloji taraması serviks kanseri-nin erken tanısında oldukça başarılı bir yöntem olarak kendini kanıtlamıştır. Türkiye’de serviks kanseri tarama programlarının yaygınlaştırılması, kadın sağlığı açısından önemli bir halk sağ-lığı sorunu olan serviks kanserinin insidans ve mortalitesinde önemli azalmalar sağlayacaktır. Sitoloji rutin pratiğinin büyük bir kısmını oluşturan servikovajinal smearler serviks kanserinin önlenmesinde önemli bir tarama yöntemi olmasının yanı sıra spesifik enfeksiyonları saptama-da ve tedaviyi yönlendirmede de büyük önem taşımaktadır.Servikal frajilitesi olan olgulardan mutlaka smear değerlendirilmesi yapılmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Serviks,smear,kanama, sitolojik tanı

Page 135: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

135

SÖZEL BİLDİRİLER

Histopathological Diagnosis in Patients with Cervical HemorrhageMurat Alan1, Gökhan Tosun2

1SBU Tepecik Education and Resarch Hospital 2Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi

Cervical cancer is the third most common cancer in women after breast and lung cancer in all ages and is the second most common cancer-related death in women. It has been reported that 493,000 women worldwide have cervical cancer and 273,505 women die from this disease. Recently, it has been reported that Pap smear test significantly reduces the incidence of death due to cervical cancer.. In the literature, it has been reported that the sensitivity and specificity of cervical smear test have decreased to very low levels in some metaanalyses. Cervical infections, foreign bodies, trauma, cancer can cause cervical fragility.

313 cases admitted to our gynecology oncology center between 2018-2019 were included in our study. In our study, 245 patients with no cervical bleeding and 68 patients with cervical bleeding were included in the study. 18 patients with cervical bleeding had normal cytology. LSIL was detected in 19 cases. 31 patients have HSIL. 189 patients without bleeding during the examination had normal cytological findings. LSIL is present in 41 cases. HSIL is present in 15 cases. There was a statistically significant relationship between fragility bleeding and cytology results. In 45.6% of the cases who had bleeding, the cytology results were HSIL. HSIL was present in 6% of cases without bleeding. The difference between the two groups was statistically significant (p <0.001). (Chi-square test)

Cervical cancer is a preventable cancer due to the length of the carcinogenic process and the presence of a preinvasive period.According to GLOBOCAN 2002 results were detected 1364 cases of cervical cancer in Turkey, the number of deaths from this disease was found to be 726.In our country, the importance of the diagnosis and treatment of cervical pathologies in the precancerous period is increasing. The classification of Bethesda was structured in 2001. The widespread use of this method has led to the early detection of cervical cancer and precursors, as well as decreasing the morbidity and mortality rates associated with cervical cancer. The smear test can also help in the differential diagnosis of cervical and vaginal infections. It also plays an important role in determining effective treatment by detecting agents that require partner treatment such as trichomonas vaginalis. Various infections and inflammatory processes can lead to fragility in the cervix.Various infections and inflammatory processes can lead to fragility in the cervix.

Cervical cytology screening, which is widely used in the world, has proven itself as a very successful method in the early diagnosis of cervical cancer. Dissemination of cervical cancer screening program in Turkey, the incidence of a major public health problem in terms of women’s health and mortality of cervical cancer, which will provide significant reductions. Cervicovaginal smears, which constitute a large part of the cytology routine practice, is an important screening method in the prevention of cervical cancer and it is also important in detecting specific infections and directing the treatment. Patients with cervical fragility should be evaluated for smear.

Keywords: Cervix, Smear, hemorrhage, cytodiagnosis

Page 136: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

136 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-054 [Abstract:0080]

LABİOPLASTİNİN CİNSEL FONKSİYONLAR ÜZERİNE ETKİSİAli Doğukan Anğın, Eda Akalın, Kazibe Koyuncu, Önder Sakin, Hale Ankara, Emre Mat, Ahmet KaleSağlık bilimleri Üniversitesi, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul, Türkiye

GİRİŞ: Son yıllarada gittikçe artarak uygulanan genital operasyonlar arasında tüm dünyada en sık uygulanan minör labioplasti operasyonudur. Biz de çalışmamızda labioplasti ile labium minusların küçültülmesi sonrasındaki cinsel fonksiyon değişimini incelemek istedik.

GEREÇ ve YÖNTEM: Labioplasti ile labium minus küçültülmesi işlemi uygulanan 15 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalardan ameliyat öncesinde, cinsel fonksiyonlarını değerlendirmek için FSFI (Kadın Cinsel İşlev Ölçeği) anketini doldurmaları istendi. Operasyondan 2 ay sonra coit yasağının kalkması ile 1 ay aktif cinsel yaşam sonrası anketi tekrar doldurmaları istendi. Aynı zamanda demografik bilgileri de (yaş, vücut kitle indeksi, gebelik ve doğum özgeçmişi, sigara, sosyoekonomik durum, eğitim düzeyi) kayıt altına alındı. Gruplar FSFI total skoru ve FSFI su-bgrupları (istek, uyarılma, ıslanma, orgazm, tatmin, ağrı) açısından karşılaştırıldı. İstatistiksel analizler için SPSS For Windows 16.0 istatistik programı kullanılarak p<0.05 anlamlı kabul edildi.

BULGULAR: Ortalama yaşları 40.4±7.3 yıl olan hastaların ameliyat öncesi ve sonrasındaki FSFI total skoru istatiksel anlamlı olarak artmıştır (p: 0.001). Yine aynı şekilde tüm alt grup skorlarında (istek, uyarılma, ıslanma, orgazm, tatmin ve ağrı) istatiksel anlamlı olarak artış tespit edilmiştir (p<0.05) (Tablo 1). Kadın seksüel disfonksiyon (FSD) FSFI total skoru için ≤26.55 olarak kabul edildiğinde operasyon öncesi FSD kişi sayısı 12 iken operasyon sonrası bu sayı 4’e düşmüştür (p<0.05).

SONUÇ: Labiominoraplasti operasyonu çok çeşitli nedenlerle uygulanmaktayken ameliyat öncesi en çok karşılaştığımız sorulardan birisi “cinsel yaşamın ne şekilde etkileneceği” şeklin-dedir. Çalışmamız göstermektedir ki, operasyon her açıdan cinsel fonksiyonlara olumlu olarak katkıda bulunmuştur ve cinsel disfonksiyonu azaltmıştır.

Anahtar Kelimeler: Labioplasti, Kozmetik Jinekoloji, FSFI, Cinsel Disfonksiyon

Tablo 1. FSFI total skoru ve subgrupların karşılaştırılması

FSFI Operasyon öncesi Operasyon sonrası p

İstek 3,0±1,2 5,1±0,9 0,001

Uyarılma 2,9±1,2 5,0±0,9 0,001

Islanma 4,0±1,7 5,5±1,0 0,008

Orgazm 2,5±1,4 5,0±1,4 0,001

Tatmin 3,6±1,7 5,2±1,1 0,007

Ağrı 3,0±1,5 4,2±0,7 0,028

Total skor 19,0±6,9 29,9±4,2 0,001

Page 137: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

137

SÖZEL BİLDİRİLER

The Effect of Labiaplasty on Sexual FunctionsAli Doğukan Anğın, Eda Akalın, Kazibe Koyuncu, Önder Sakin, Hale Ankara, Emre Mat, Ahmet KaleUniversity of Health Sciences, Dr Lütfi Kırdar Kartal Training and Research Hospital, Gynecology and Obstetrics Clinic, İstanbul, Turkey

IINTRODUCTION: Minor labiaplasty is one of the most common procedures among the genital cosmetic surgery that has been increasingly performed in recent years. In our study, we aimed to examine the change in sexual function after labiaplasty that reduces the lenght of labia minora.

MATERIALS and METHODS: Fifteen patients who underwent reduction of labia minora with labioplasty were included in our study. Before the surgery, patients were asked to complete FSFI (Female Sexual Function Index) questionnaire to assess their sexual functions. Two months after the labiaplasty when restriction of coitus is ended up, the patients were asked to complete the questionnaire again after one month of sexual activity. Also demographic information (age, body mass index, gravidity, parity, cigarette use, socioeconomic factors, level of education) were recorded. FSFI total scores and FSFI individual domains (desire, arousal, wetting, orgasm, satisfaction, pain) were compared. SPSS for Windows 16.0 statistical program was used for statistical analysis and p <0.05 is used as the cutoff for significance.

RESULTS: Mean age of the patients was 40.4 ± 7.3 years. Preoperative and postoperative FSFI total score increased significantly (p: 0.001). Similarly, a statistically significant increase was found in all individual domain scores (desire, arousal, lubrication, orgasm, satisfaction and pain) (p <0.05) (Table 1). It was accepted female sexual dysfunction (FSD) when the FSFI total score was ≤26.55, according that the preoperative number of FSD was 12. After the operation the number of FSD decreased to 4 (p <0.05).

CONCLUSION: We are frequently asked by patients “how sexual life will be affected?” while minor labiaplasty procedure is being performed depending on variety of reasons. Our study shows that labiaplasty improves the sexual functions in all domains and provides a reduction in female sexual dysfunction.

Keywords: Labiaplasty, Cosmetic Gynecology, FSFI, Sexual Dysfunction

Table 1. Comparison of FSFI total score and FSFI individual domains

FSFI Pre-op. Post-op. p

Desire 3,0±1,2 5,1±0,9 0,001

Arousal 2,9±1,2 5,0±0,9 0,001

Lubrication 4,0±1,7 5,5±1,0 0,008

Orgasm 2,5±1,4 5,0±1,4 0,001

Satisfaction 3,6±1,7 5,2±1,1 0,007

Pain 3,0±1,5 4,2±0,7 0,028

Total score 19,0±6,9 29,9±4,2 0,001

Page 138: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

138 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-055 [Abstract:0082]

ANOMALİ NEDENİYLE TIBBİ TAHLİYE VE MİSSED ABORTUS NEDENİYLE KÜRETAJ YAPILAN HASTALARIN KORUNMA İSTEMİ VE GELECEKTEKİ GEBELİKLERİ İLE İLGİLİ TUTUMLARI BELİRLENEREK BİRBİRİ İLE KARŞILAŞTIRILMASITayfur Çift1, Engin Korkmazer1, Muzaffer Temur2, Hacer Özdemir1, Sonay Öztaş1, Gizem Durmaz1, Emin Üstünyurt1

1SBÜ Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Bursa, Türkiye 2Özel Doruk Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Yıldırım, Bursa, Türkiye

GİRİŞ: Gebelik kaybı her trimesterde olabilmekte ve de bu kayıplar her iki ebeveyni olumsuz şekilde etkilemektedir. Özelikle anomali nedeniyle tahliye yapılan gebeliklerde aile tekrar bebek sahibi olmayı planlamada kararsız kalmakta, yine miised abortus nedeniyle küretaj yapılan has-talarda da bir sonraki gebelik ile ilgili anksiyete oluşmakta ve de korunma yada gebelik kararı çok sağlıklı verilememektedir. Özelikle hasta yoğunluğunun fazla olduğu kliniklerde korunma ya da gelecekteki gebeliklerin planlaması ihmal edilebilmekte ve de hasta ve partneri korunma durumu yada bir sonraki gebeliğini planlamasını uygun olmayacak ya da plansız bir şekilde ger-çekleştirebilmektedir. Biz bu çalışmamızda ailelere taburcu sonrası gebelik planını ve de zaman-lamasını ek olarak korunmayı planlıyorsa bu bilgiye nasıl ulaşacağını sorgulamayı amaçladık.

METOD: çalışmaya kadın hastalıkları ve doğum kliniğinde miised abortus yada fetal anomali nedeniyle tıbbi tahliye yapılan hastalar dahil edildi. çalışma için etik kurul onamı alındı. has-taların yaş vücut kitle indeksi, gravida, parite ve abortus sayıları soruldu. eğitimm durumları sorgulandı. Taburcu sonrası gebelik planları ve korunmayı planlıyorsa bu yöntem ile ilgili bilgiyi alacağı yer soruldu. ayrıca hastalara bir sonraki gebeliğinde mevcut sounun tekrarlaması ile ilgili durum da belirlenmeye çalışıldı.

BULGULAR: Çalışmada 47 tıbbi tahliye ve 77 missed abortus yapılan 124 hasta değerlendiril-di. Hastaların yaşları tıbbi tahliye grubunda 31,32±5,44 iken tıbbi tahliye grubunda 28,31±6,69 olarak bulundu ve aradaki fark da istatistiksel olarak anlamlı elde edildi(p:0,007). Hastaların gebelik haftaları ise tıbbi tahliye grubunda 15,47±5,09 iken missed abortus grubunda ise 9,40±3,06 olarak bulundu aradaki fark ise anlamlıydı(p<0,001). Eğitim durumları açısından her iki grup arasında fark saptanmadı(p:0,114). Hastaların mevcut gebeliği sorgulandığında tıbbi tahliye grubunda 30 hasta(%63,8) gebeliğin planlı olduğunu bildirmişken 17 hasta(%36,2) hasta ise plansız olduğunu bildirmiştir. Missed abortus grubunda ise 45 hasta (%58,4) gebeliğinin planlı olduğunu bildirmişken 32 hasta (% 41,6) ise planlanmadan gerçekleştiğini bildirmiştir. iki grubun birbiri ile karşılaştırılmasında ise gruplar arasında fark olmadığı belirlenmiştir(p:0,552). Tıbbi tahliye yapılan hastaların %21,3’ü hemen gebe kalmayı planlarken, sadece %14,7’lik kısmı 2-5 yıl içerisinde gebe kalmayı planladığını bildirmiş. Missed abortus grubunda ise %25’i he-men gebe kalmayı planlarken sadece %7,3’ü 2-5 yıl içinde gebe kalmayı planladığını bildirmiştir.

TARTIŞMA: Gebelik kaybı trimesterden bağımsız olarak tüm aile bireylerini özelikle de anne-yi olumsuz şekilde etkilemektedir. çalışmamızda da bulunduğu gibi özelikle tıbbi tahliye yapı-lan hastaların gebe kaldıktan sonra benzer problem yaşayacağını düşünmektedir. Özelikle bu düşünceden yola çıkarak bu hastaların korunma istemleri sorgulanmalı ve de hastalara uygun yöntemler klinisyenler tarafından önerilmelidir. Ayrıca hastaların kendilerini hazır hissettikleri

Page 139: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

139

SÖZEL BİLDİRİLER

ve anksiyetesi azalmış olara daha sağlıklı bir şekilde gebelik planlamaları önemli olduğunu düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler: missed abortus, tıbbi tahliye, korunma, gebelik planlama

Determining and Comparing the Patient Attitudes for Contraception Wills and Future Pregnancy Plans Who Underwent Curretage Procedure Due to Fetal Anomalies or Missed AbortionTayfur Çift1, Engin Korkmazer1, Muzaffer Temur2, Hacer Özdemir1, Sonay Öztaş1, Gizem Durmaz1, Emin Üstünyurt1

1HSU Bursa Yüksek ihtisas Training and Research Hospital, Department of Gynecology and Obstetrics, Bursa, Türkiye 2Private Doruk Hospital, depaertment of Gynecology and Obstetrics, Yıldırım, Bursa, Turkey

AIM: Pregnancy loss can occur in every trimester and these losses negatively affect both parents. Especially in pregnancies that have been evacuated due to anomaly, the family is uns-table in planning to have a baby again. especially in clinics with high patient density, planning of future pregnancies can be neglected; In this study, we aimed to question how families will be able to reach this information if they plan to preserve their post-discharge pregnancy plan and timing in addition to their families.

METHOD: The study included patients who underwent medical evacuation due to miised abortus or fetal anomaly in the gynecology and obstetrics clinic. Ethics committee approval was obtained for the study. The patients were asked about their age body mass index, gravida, parity and abortus numbers. education situations were questioned. If he planned postpartum pregnancy plans and protection, he was asked where he would get information about this met-hod. also tried to determine the situation related to the recurrence of the current pregnancy in the next pregnancy.

RESULTS: The study included 124 patients with 47 medical evacuation and 77 missed aborti-on. The age of the patients was 31,32 ± 5,44 in the medical evacuation group and 28,31 ± 6,69 in the medical evacuation group and the difference was statistically significant (p: 0,007). The mean gestational age of the patients was 15.47 ± 5.09 in the medical evacuation group and 9.40 ± 3.06 in the missed abortus group (p <0.001). There was no difference between the two groups in terms of educational status (p: 0.114). 30 patients (63.8%) reported that pregnancy was planned and 17 patients (36.2%) reported that the patient was unplanned. 45 patients (58.4%) reported that their pregnancies were planned and 32 patients (41.6%) reported that they had completed the planned abortion group. There was no significant difference between the two groups (p: 0,552). While 21.3% of the medical evacuation patients plan to conceive immediately, only 14.7% reported planning to become pregnant within 2-5 years. In the missed abortus group, 25% reported that they planned to become pregnant immediately, while only 7.3% had planned to become pregnant within 2-5 years.

DISCUSSION: Pregnancy loss negatively affects all family members, especially the mother, regardless of the trimester. As it is found in our study, it is thought that especially the patients who have medical evacuation will experience similar problems after conception. In particular, these patients should be questioned for protection reasons and appropriate methods should be recommended by clinicians. In addition, we think that pregnancy planning is more impor-tant if patients feel ready and anxiety is reduced.

Keywords: missed abortion, medical evacuation, prevention, pregnancy planning

Page 140: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

140 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-056 [Abstract:0083]

TERSİYER BİR MERKEZDE TİBBİ NEDENLERE BAĞLİ OLARAK GERÇEKLEŞTİRİLEN GEBELİK TAHLİYESİ OLGULARİNİN ANALİZİBetül DündarSağlık Bilimleri Üniversitesi, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Bursa

PROBLEM TANIMI ve AMAÇ: Tersiyer bir merkezde gerçekleşen tıbbi nedenli gebelik tahli-yesi olgularını endikasyonları ve yönetimleri açısından değerlendirmeyi amaçladık.

GEREÇ-YÖNTEM: Ocak 2018-Nisan 2019 tarihlerinde gerçekleşen 134 tıbbi nedenli gebelik tahliyesi retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, tahliye sebepleri ve uygulanan tahliye yöntemi (misoprostol ile medikal indüksiyon, balon ile servikal dilatasyon, aspirasyon küretaj, histeretomi) ile ortalama gebelik haftası, kullanılan ortalama misopros-tol dozu ve ilk misoprostol uygulaması ile abortus arasında geçen ortalama süre indüksiyon abortus (İ-A) intervali olarak kaydedildi. Hastalara misoprostol (Cytotec 200mcg/tablet, Ali Raif, İstanbul, Türkiye) vajinal yolla, 8 saatte bir 3-4 tablet şeklinde uygulandı. Eğer 24 saat sonunda abortus gerçekleşmezse misoprostol uygulaması tekrar edildi ve/veya servikal balon ile dila-tasyon uygulandı. Hastalar uygulanan tahliye yöntemine göre gruplandırıldı ve ortalama gebe-lik haftası, ortalama misoprostol dozu ve ortalama İ-A intervali açısından karşılaştırıldı. Ayrıca gebelik haftalarına göre ≤9 hafta, 10-12 hafta, 13-22 hafta ve ≥23 hafta olarak gruplandırıldı ve kullanılan ortalama misoprostol dozu, ortalama İ-A intervali ve gebelik tahliyesi için uygulanan yöntemlerin dağılımı araştırıldı. Gruplar arasındaki farklılık tek yönlü ANOVA testi kullanılarak araştırıldı. İstatistiksel anlamlılık için p<0.05 değeri kabul edildi.

BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 134 hastanın yaş ortalaması 27.9±12.6, ortanca gravida-sı 4(1:6), paritesi 3(0:5) ve ortalama gebelik haftası 15.5±8.9 idi. Gebelik tahliyesi olgularının 59’u(%44.2) santral sinir sistemi anomalileri, 11’i(%8.2) renal anomaliler, 11’i(%8.2) kromozomal anomaliler, 10’u(%7.4) multipl anomaliler, 26’sı(%19.4) amnion sıvı anormallikleri, 15’i(%11.1) te-ratojen ilaç kullanımı ve 2’si(%1.5) maternal şiddetli hipertansiyon nedeniyle sonlandırılmıştır. Hastalar terminasyon için uygulanan yönteme göre sadece misoprostol, misoprostol+aspiras-yon küretaj, misoprostol+servikal balon, misoprostol+servikal balon+aspirasyon küretaj ve mi-soprostol+servikal balon+histerotomi olarak gruplandırılmıştır. Bu gruplar arasında tahliyenin gerçekleştiği ortalama gebelik haftası, kullanılan ortalama misoprostol dozu ve ortalama İ-A intervali açısından anlamlı fark olduğu tespit edildi(p=0.038, p=0.026, p=0.017). Hastalar gebe-lik haftalarına göre gruplandırıldığında en yüksek ortalama misoprostol dozunun 15 tablet ile ≥23 hafta gebeliklerde kullanıldığı bunu sırasıyla 7.8 ile 13-22 hafta, 7.3 ile 10-12 hafta ve 5.6 ile ≤9 hafta gebeliklerin izlediği gözlendi(p=0.029). Ortalama İ-A intervalinin de benzer olarak ≥23 hafta gebeliklerde 37.7 saat ile en uzun olduğu bunu 18.2 ile 13-22 hafta, 14.6 ile 10-12 hafta ve 11.2 ile ≤9 hafta gebeliklerin izlediği gözlendi(p=0.032). Gebelik haftası ≤9 olan olgularda sadece misoprostol ile tahliye sağlanan hasta sayısı 7(%70) iken 3 (%30) hastada misopros-tol+aspirasyon küretaj gerekmiştir. Gebelik haftası 10-12 olan toplam 6 hastanın tamamın-da terminasyon için misoprostol+aspirasyon küretaj uygulanmıştır. Gebelik haftası 13-22 olan toplam 111 hastanın 19’unda(%17.1) sadece misoprostol uygulaması yeterli olurken, 69(%62.2) hastada misoprostol+aspirasyon küretaj uygulanmış, 8(%7.2) hastada misoprostol+servikal ba-lon, 13(%11.7) hastada misoprostol+servikal balon +aspirasyon küretaj yöntemi ve 2(%1.8) has-tada ise misoprostol+servikal balon+histerotomi gerekmiştir. Gebelik haftası ≥23 olan toplam

Page 141: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

141

SÖZEL BİLDİRİLER

7 hastadan 2’sinde(%28.6) misoprostol+aspirasyon küretaj, 1’inde(%14.3) misoprostol+servikal balon, 3’ünde(%42.8) misoprostol+servikal balon+aspirasyon küretaj ve 1’inde(%14.3) misopros-tol+servikal balon+histerotomi yöntemiyle gebelik tahliyesi sağlanmıştır.

SONUÇ: Gebelik tahliyesi olgularında gebelik haftası arttıkça misoprostole ek invaziv giri-şimsel yöntemlerin kullanımı ve tahliye için gereken süre artmaktadır. Bu durum ileri gebelik haftalarında tahliye planlanan hastaların daha dikkatli değerlendirilerek misoprostole ek en uygun yöntem kullanımının zamanında belirlenmesinin önemini vurgulamaktadır.

Anahtar Kelimeler: gebelik haftası,gebelik tahliyesi, tahliye yöntemi,tıbbi tahliye

The Analysis of Pregnancy Termination Cases due to Medical Reasons in a Tertiary CenterBetül DündarHealth Sciences University, Bursa Yuksek Ihtisas Training and Research Hospital, Department of Obstetrics and Gynecology, Bursa, Turkey

AIM: To analyse the pregnancy terminations for medical reasons according to indications and management.

MATERIAL-METHODS: A total of 134 patients who underwent pregnancy termination for medical reasons in January 2018-April 2019 was evaluated retrospectively.Demographic parameters, indications and the procedure of termination (medical induction with misoprostol, cervical dilatation with balloon, suction curettage, hysterotomy) were recorded. Misoprostol (Cytotec 200mcg/tablet,Ali Raif,Istanbul,Turkey) was given vaginally as 3-4 tablets in every 8 hours. If the abortion was not completed in 24 hours repeated doses of misoprostol was given and/or cervical balloon dilatation was applied. Mean gestational week, mean misoprostol dose and the time period between the first dose of misoprostol and the abortion called as induction abortion (I-A) interval were recorded. Patients were grouped according to the termination procedures and according to the gestational age as ≤9 weeks, 10-12 weeks, 13-22 weeks and ≥23 weeks. Mean gestational week, mean misoprostol dose and mean I-A interval were compared inbetween groups.Also, the ratio of termination procedures at different gestational weeks were evaluated. Between group comparisons were made by one way ANOVA test and p<0.05 was accepted as statistically significant.

RESULTS: Mean age was 27.9±12.6, median gravida was 4(1:6), parity was 3(0:5) and mean gestational week was 15.5±8.9. In 59(%44.2) patients indication was central nervous system anomalies, in 11(%8.2) renal anomalies, in 11(%8.2) chromosomal anomalies, in 10(%7.4) multiple anomalies, in 26(%19.4) amniontic fluid abnormalities, in 15(%11.1) teratogenic drug use and in 2(%1.5) severe maternal hypertension. Patients were grouped according to the termination procedure as only misoprostol, misoprostol+suction curettage, misoprostol+cervical balloon, misoprostol+cervical balloon+suction curettage and misoprostol+cervical ballon+hysterotomy groups. They were compared with regard to mean gestational age, mean misoprostol dose and mean I-A interval and a statistically significant difference was observed(p=0.038, p=0.026, p=0.017). When patients were grouped according to the gestational weeks the highest mean misoprostol dose was 15 tablets in ≥23 weeks group which was followed by 7.8, 7.3 and 5.6 tablets respectively in 13-22, 10-12 and ≤9 weeks(p=0.029). Similarly, the highest mean I-A interval was 37.7 hours in ≥23 weeks group and followed by 18.2, 14.6, 11.2 hours respectively in 13-22,10-12 and ≤9 weeks(p=0.032). While only misoprostol was enough for termination in 7(%70) patients misoprostol+suction curettage was required in 3(%30) patients for termination

Page 142: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

142 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

in ≤9 weeks group. Misoprostol+suction curettage was applied in all of the 6 patients in 10-12 weeks group. Among 111 patients at 13-22 gestational weeks for 19(%17.1) patients only misoprostol was enough to terminate pregnancy misoprostol+suction curettage was required for 69(%62.2), misoprostol+ cervical balloon for 8(%7.2), misoprostol+cervical balloon+suction curettage for 13(%11.7) and misoprostol+cervical balloon+hysterotomy for 2(%1.8) patients.Among 7 patients at ≥23 weeks in 2(28.6 %) patients misoprostol+suction curettage, in 1(%14.3) misoprostol+cervical balloon, in 3(%42.8) misoprostol+cervical balloon+suction curettage and in 1(%14.3) patient misoprostol+cervical balloon+hysterotomy was applied.

CONCLUSION: The requirement of invasive interventional procedures for pregnancy termination and the time interval for complete abortion was increased with gestational weeks.This situation highlights the importance of more careful evaluation of patients at advanced gestational weeks for considering the most appropriate procedure promptly in addition to misoprostol.

Keywords: gestational week, medical reasons, pregnancy termination, termination procedure

Page 143: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

143

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-057 [Abstract:0084]

ENDOMETRİYOZİS TEDAVİLERİNİN BİBLİYOMETRİK ANALİZİEmre Demir1, Engin Yıldırım2

1Hitit Universitiesi Tıp Fakültesi, Biyoistatistik Bölümü 2Hitit Universitiesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilm Dalı, Çorum

AMAÇ: Endometriozis rahim içindeki endometrium dokusunun vucutta farklı dokulara yer-leşmesi olarak tanımlanabilir. Endometriozis en sık görülen jinekolojik hastalıklardan biri olma-sına rağmen bu konuda yayınlanan makalelerin bütünsel olarak analiz edildiği bir bibliyomet-rik araştırma bulunmamaktadır. Bu çalışmada endometriozis konusunda yapılan makalelerin bibliyometrik yöntemler ile analiz edilerek bu konudaki en etkili yayınların, aktif dergilerin, uluslararası iş birliklerinin ve güncel konuların belirlenmesi ve konunun bütünsel olarak değer-lendirilmesi amaçlanmıştır.

GEREÇ-YÖNTEM: Bibliometrik analizler Web of Science (Web of Science Core Collection da-tabase maintained by Clarivate Analytics) veritabanında başlık bölümünde “endometriosis” anahtar kelimesi kullanılarak gerçekleştirildi. Analizlere 1980 and 2018 yılları arasında kadın hastalıkları ve doğum alanında yayınlanan 5076 makale dahil edildi.

BULGULAR: En fazla atıf alan makale Canis ve arkadaşları tarafından 1997 yılında Fertility and Sterility dergisinde yayımlanan “Revised American Society for Reproductive Medicine clas-sification of endometriosis: 1996” başlıklı çalışma idi. Kennedy ve arkadaşları tarafından 2005 yılında Human Reproduction dergisinde yayımlanan “ESHRE guideline for the diagnosis and treatment of endometriosis” başlıklı çalışma ise ortalama atıf sayısına göre en etkili makale idi. En aktif üniversite 173 yayınla Milano Üniversitesi idi. En fazla literature katkı yapan ülkeler sırasıyla Amerika Birleşik Devletleri (1335), İtalya (564), Fransa (381), Japonya (353), İngiltere (338), Almanya (310), Çin (272), Belçika (271), Brezilya (224), Avustralya (167) ve Türkiye (163) idi. Endometriozis konusunda en fazla yayın yapan ilk üç dergi sırasıyla Fertility and Sterility (967), Human Reproduction (567) ve European Journal of Obstetrics Gynecology and Reproductive Biology (270) idi. En fazla yayın yapan yazar ise 106 yayına sahip Vercellini P. idi.

SONUÇ: Bu çalışma endometriozis sonuçlarını belirlemek için klinisyenler, araştırmacılar ve öğrenciler için faydalı bir rehber olacaktır. Endometriozis ile ilgili araştırmalar bazı yüksek gelirli ülkeler dışında Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde de yoğunlaşmış ve multidisipliner araştırmalar artmaya başlanmıştır. Tüm bu çalışmalar endometriozis araştır-malarını geliştirmekte olsa da uluslararası iş birlikleri bu alanda daha fazla güçlendirilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Bibliometrik analiz, Endometriosis, Jinekoloji

Bibliometric Analysis of Endometriosis TreatmentsEmre Demir1, Engin Yıldırım2

1Hitit University Faculty of Medicine Department of Biostatistics, Corum 2Hitit University Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology, Corum

AIM: Endometriosis can be defined as the placement of endometrial tissue in the uterus into different tissues in the body. Although endometriosis is one of the most common gynecological diseases, there is no bibliometric research in which the articles published on this subject are analyzed holistically. In this study, it is aimed to determine the most effective

Page 144: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

144 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

publications, active journals, international cooperation and current issues in this subject by analyzing the articles on endometriosis by bibliometric methods.

MATERIALS-METHODS: Bibliometric analysis was performed using the word database endometriosis Analytics in the title section of the Web of Science Core Collection database maintained by Clarivate Analytics database. Analysis Between 1980 and 2018, 5076 articles on gynecology and obstetrics were included.

RESULTS: The most cited article was ‘Revised American Society for Reproductive Medicine Classification of Endometriosis: 1996”, published in 1997 by Canis et al. The study titled ‘ESHRE guideline for the diagnosis and treatment of endometriosis’ was the most effective article based on the average number of citations. The most active university was the University of Milan. The countries with the highest contribution to literature are the United States (1335), Italy (564), France (381), Japan (353), England (338), Germany (310), China (272), Belgium (271), Brazil, respectively. (224), Australia (167) and Turkey (163), respectively. The top three publications on endometriosis were Fertility and Sterility (967), Human Reproduction (567), and European Journal of Obstetrics Gynecology and Reproductive Biology (270). The author who did the most research was Vercellini P. with 106 publications.

CONCLUSION: This study will be a useful guide for clinicians, researchers and students to determine the results of endometriosis. research related to endometriosis apart from some high-income countries are concentrated in developing countries such as Brazil and Turkey, and multidisciplinary research has begun to increase. Although all these studies are developing endometriosis research, international cooperation should be further strengthened in this area.

Keywords: Bibliometric analysis, Endometriosis; Gynecology,

Page 145: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

145

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-058 [Abstract:0086]

ENDOMETRİAL MORULAR METAPLAZİ SAPTANAN İKİ ZAYIF OVER REZERVLİ İNFERTİL OLGU SUNUMUEbru ErsoyÜYTE Kliniği, Cengiz Gökçek Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Gaziantep

GİRİŞ: Metaplazi patolojik anatomide olgunlaşmış ve farklılaşmış bir dokunun bir başka farklılaşmış dokuya normal olmayan dönüşmesidir. Endometrial metaplazi ve değişiklikler (EMD), neoplastik ve non-neoplastik olarak tüm yaş grubunda ortaya çıkmaktadır. Bir kural olarak EMD sıklıkla endometrial polipler, endometriozis ve adenosarkom gibi bazı tümörlerin benign epitelyal komponentinde görülürler. Endometrial Metaplaziler, Epitelyal ve Stromal olarak ikiye ayrılır. Epitelyal tip içerisinde; Tubal, Musinöz, Squamoz, Morular, Onkotik, Clear cell tipleri yer almaktadır. Morular tip, yuvarlak, düzenli sınırlı, oval ya da iğsi hücreler halin-de eozinofilik sitoplazma ve inaktif çekirdeklere sahiptir. Endometrial epitelyal metaplazilerin %20’sini oluşturmaktadır. Morular metaplazinin, neredeyse her zaman malignite potansiyeli ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Adenokarsinoma ilerleyebilecek Morular metaplazili endomet-riumun oranı, mikro-mimari yapı ve sitolojik atipiye güçlü bir şekilde bağımlı olmaktadır (1).

OLGU: Hastanemiz ÜYTE Kliniğinde değerlendirilmiş ve Histeroskopik incelemenin ardın-dan “Endometrial Morular Metaplazi (EMM)” patolojisi saptanmış iki zayıf over rezervli olgu-yu sunacağız. 1. M.D., 34 yaş, G1 A1, AMH: 0.7 ng/mL, FSH: 6 mIU/mL LH: 4 mIU/mL E2: 52 pg/mL düzeyleri mevcut olan hasta, IVF için hazırlanırken, endomerial kalınlık şüphesi nedeniyle SİS (Sonohisterografi) yapılıp, 16x4 mm polip şüphesi ile Histeroskopik polipektomi uygulan-dı ve endometriumu düzensiz olan hastanın patoloji sonucu “Endometrial polip fragmanları, Morular Metaplazi alanları” olarak geldi. Jinekolojik onkoloji full küretaj önerdi, ancak hasta Asherman sendromu riski nedeniyle bunu kabul etmedi. IVF’de 6 oosit, 4 M2 ve 1 tane 2PN elde edilen hastaya D3de Grade2 embriyo verildi, ancak gebelik oluşmadı. 2. Ç.K., 22 yaş, G0, AMH: 0.18 ng/mL, FSH: 2.7 mIU/mL LH: 2 mIU/mL E2: 63 pg/mL hormon düzeylerine sahip olup, Hipotiroidi tanısı mevcut olan hastanın, USG’de endometrial çift duvar kalınlığı 17 mm ve yer yer kistik alanlar içerdiği izlenince, endometrial biyopsi yapıldı. Patoloji sonucu Hiperplastik tip Endometrial polip fragmanları olarak gelip, ardından kontrol SİS yapılınca devam eden 9x4 mm endometrial duvar düzensizliği nedeniyle Histeroskopi yapıldığında, materyalin patoloji sonucu Morular Metaplazi içeren polip fragmanları olarak rapor edildi. 3 ay progestin tedavisi verildi. Periovulatuar dönemde endometrium Trilamine, düzenli olarak gözlendi.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Morular tip metaplazi, çoğunlukla premenopoz olgularında rastlan-makta iken, buradaki olgular reprodüktif yaş grubundadır. Bizim olgularımızda metaplazi en-dometrial polip ile bir arada gözlenmiş olup, literatürde çoğunlukla polip ya da hiperplazi ile birliktelik belirtilse de, nadiren izole vakalara da rastlanmıştır (2). Öte yandan AMH değeri dü-şüklüğü ile beraber olgularımızın zayıf over rezervi olduğu göz önüne alınınca, bu patoloji pre-menopozal yaştan kaynaklı bir patoloji olmaktan ziyade, hormono-ovulatuar düzensizliğin be-raberinde görülebilecek bir hadise olabilir. Bu yaş grubuna ait benzer patolojisi olan daha çok sayıda olgunun değerlendirilmesi, konu hakkında daha çok fikir sahibi olmamızı sağlayacaktır.

Anahtar Kelimeler: Endometrium, İn vitro fertilizasyon, İnfertilite, Metaplazi.

Page 146: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

146 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Two Infertile Patients with Poor Ovarian Reserve and Endometrial Morular MetaplasiaEbru ErsoyART Clinics, Cengiz Gokcek Women’s and Children’s Health Hospital, Gaziantep

INTRODUCTION: Metaplasia is defined as changing of an adult and mature tissue into another adult and mature tissue in pathologic anatomy.Endometrial metaplasia and changes (EMCs), either neoplastic or non-neoplastic, generally happen in all age groups. EMCs are frequently seen in benign epithelial components of endometrial polyps, endometriosis, and adenosarcomas. Endometrial metaplasias have two major groups, as epithelial and stromal. Epithelial types include Tubal, Mucinous, Squamous, Morular, Oncotic, and Clear cell morphologies. Morular type has round, well-circumscribed fusiform cells with eosinophylic cytoplasm and inactive nuclei. This type accounts for 20 per cent of endometrial epithelial metaplasias. It has been postulated that morular metaplasia is nearly always associated with malignant potential. The ratio of endometrium with these changes which will deteriorate to Adenocarcinoma strongly depends on micro-architecture and cytologic atypia (1).

CASES: We present two cases who attended to ART Clinics of our hospital because of infertility with poor ovarian reserve and diagnosed with Endometrial Morular Metaplasia (EMM) pathologically, after histeroscopic examination. 1. M.D., 34 years old, G1 A1, had the hormonal levels of AMH: 0.7 ng/mL, FSH: 6 mIU/mL LH: 4 mIU/mL E2: 52 pg/mL. During the preparations for IVF, endometrial thickness was suspected, and then, Saline infusion sonohisterography (SIS) revealed possible endometrial polyp measured 16x4 mm. Endometrial surface was detected as irregularly, during Hysteroscopic polypectomy, and pathologic diagnosis was reported as “endometrial polyp fragments, and areas of Morular metaplasia”. Gynecologic oncologist offered full curettage, but the patient refused this because of Asherman syndrome risk. During IVF procedure, six oocyte, four M2 oocyte and one 2PN were retrieved, a grade 2 embryo was transfered, but a pregnancy could not have been occured. 2. Ç.K., 22 years old, G0, had the hormonal levels of AMH: 0.18 ng/mL, FSH: 2.7 mIU/mL LH: 2 mIU/mL E2: 63 pg/mL, and hypothyroidy was diagnosed. Endometrial two layer thickness was measured 17 mm and endometrium contained cystic areas. Then an endometrial biopsy was performed. Pathologic exam revealed “Hyperplastic type endometrial polyp fragments”, and SIS revealed ongoing endometrial irregular surface pathology measured 9x4 mm. Then, hysteroscopic polypectomy was performed and pathologic exam was reported as “endometrial polyp fragments, and areas of Morular metaplasia”. Progestin therapy was prescribed for 3 months. At the periovulatory period, endometrium was seen as trilaminated and regular.

DISCUSSION and CONCLUSION: Inspite of the fact that EMM is generally detected in premenopausal women, our 2 cases were at reproductive period. Our cases were with endometrial polyp, as polyp and hyplerplasia are the most common accompanying pathologies in the literature, and also isolated cases were reported (2). Considering that, our cases were with poor ovarian reserve and low AMH levels, the pathologic diagnosis of EMM could be a consequence of hormono-ovulatory irregularity rather than an age effected premenopausal histopathologic change. The more reproductive age cases are detected and followed with this diagnosis, the more we will have novel information on this topic.

Keywords: Endometrium, In vitro fertilization, Infertility, Metaplasia.

Page 147: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

147

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-059 [Abstract:0090]

NADİR İZLENEN BENİGN BİR UTERUS TÜMÖRÜ: LİPOLEİOMYOMAOğuz Devrim Yardımcı, Taner GünayMedeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, İstanbul

55 yaşında, gravida 3, parite 3 ve postmenopozal dönemde olan bir hasta kliniğimize ka-rın ağrısı yakınması ile başvurdu. Hastada altı ay önce barsak perforasyonu nedeniyle genel cerrahi uzmanı tarafından yapılan operasyon sırasında insidental olarak intramural uterin kit-le tespit edildi ve kitleden alınan biyopsu sonucu benign düz kas tümörü olarak raporlandı. Hastaya ileostomi açıldı. Hastanın kliniğimizde yapılan fizik muayenesinde abdominal palpas-yonda umbilikus alt kısmında orta hatta sert kıvamlı kitle izlendi. Ultrasonografik incelemede uterusta 16x12x10 cm boyutlarında düzgün sınırlı kitle izlendi. Manyetik rezonans görüntüle-mede kitle teyit edilmiş olup ön planda uterin leiomyoma düşünüldü. Hastanın operasyona alınması kararlaştırıldı. Hastaya total abdominal histerektomi, bilateral salfingooferektomi ve ileostomi kapatılması işlemleri uygulandı. Hasta postoperatif yedinci günde sorunsuz ola-rak taburcu edildi. Uterus kitlesinin nihai patoloji sonucu “lipoleiomyoma” olarak rapor edildi. İmmünohistokimyasal inceleme sonucu: Kongo red; negatif, CD68; histiyositlerde pozitif olarak sonuçlandı. Lipomatöz uterin tümörler genelde benign neoplazmlardır. Geleneksel olarak pür lipoma, lipoleiomyoma ve fibrolipomyoma spektrumunu kapsarlar. Bu gruptan lipoleiomyo-manın insidansı %0.03-0.2 olarak rapor edilmektedir (1). Tümör histolojik olarak matür adipoz hücreleri ve fibröz dokuyla karışık halde birbirini çaprazlayan düz kas hücrelerinden oluşur (2). Patogenezi net bilinmemektedir. İmmünohistokimyasal çalışmalar immatür mezenkimal hüc-relerden kaynaklandığını veya düz kas hücrelerinden direkt olarak adipositlere transformasyon yoluyla geliştiğini göstermektedir (3). Bir dejenerasyon tipi olmadığı düşünülmektedir. Genelde obez, perimenopozal veya postmenopozal hastalarda görülmektedir. Çoğunlukla bulgu vermez-ler. Asemptomatik olduklarında genelde tedavi gerektirmezler. Ayırıcı tanıda yağ içeriğinden dolayı benign kistik teratomlar, kistik teratomların malign dejenerasyonları, non-teratoma-töz lipomatöz over tümörleri, benign pelvik lipomlar, liposarkom ve lipoblastik lenfadenopati bulunmaktadır. Lipoleiomyomlardan kaynaklanan lipoleiosarkom olguları rapor edilmiştir (1). Lipoleiomyomaların yerleşimi açısından görüntüleme yöntemleri değer taşımaktadır. Kesin tanı patolojik inceleme ile konulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: lipoleiomyoma, leiomyoma uteri, pelvic kitle

Referanslar1. Manjunatha HK, Ramaswamy AS, Kumar BS, Kumar SP, Krishna L. Lipoleiomyoma of uterus in a

postmenopausal woman. J Midlife Health. 2010 Jul;1(2):86-82. Gentile R, Zarri M, De Lucchi F, Bellone F, Lapertosa G. Lipoleiomyoma of the uterus. Pathologica.

1996 Apr;88(2):132-4. 3. Resta L, Maiorano E, Piscitelli D, Botticella MA. Lipomatous tumors of the uterus. Clinico-

pathological features of 10 cases with immunocytochemical study of histogenesis. Pathol Res Pract. 1994 Apr;190(4):378-83.

Page 148: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

148 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Uterin kitlenin manyetik rezonans görüntüsüMagnetic imaging of the uterin mass

A Rare Benign Uterine Tumor: LipoleiomyomaOğuz Devrim Yardımcı, Taner GünayMedeniyet University Göztepe Research and Training Hospital, Department of Obstetrics and Gynecology, İstanbul, Turkey

A 55 years old, gravida 3 parity 3, postmenopausal patient presented to our clinic with the complaint of abdominal pain. Six months ago, she underwent a surgery for the indication of bowel obstruction and ileostomy was performed in her operation. During surgery, an incidental intramural uterine mass was detected and a biopsy was taken from the mass. Pathological examination of the biopsy was reported as benign smoot muscle tumor. In our clinic, a 16x12x10 cm, well-circumscribed uterine mass was detected on ultrasound scan. On magnetic resonance imaging the mass confirmed. We decided to operate the patient. In operation, abdominal hysterectomy, bilateral salpingo-oophorectomy and ileostomy closure were performed. The patient was discharged from hospital without any problem on the postoperative seventh day. The final pathology of the uterine mas was reported as “lipoleiomyoma”. In immunohistochemical analysis, the specimen resulted as negatife for Congo Red and positive for CD68 for histiocytes. Lipomatous uterine tumors are unusual benign neoplasms. Traditionaly, they comprise of lipoma, lipoleiomyoma and fibrolipomyoma spectrum. The incidence of lipoleimyoma was reported as 0.03-0.2% (1). The tumor consists of long intersecting bundles of bland, smooth

Page 149: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

149

SÖZEL BİLDİRİLER

muscle cells admixed with nests of mature fat cells and fibrous tissue (2). The pathogenesis of the lipoleiomyoma is not well understood. Immunohistochemical studies studied that they arises from immature mesenchymal cells or by the direct transformation of smoot cell tumors into adiopcytes (3). It is thought to be not a degeneration type. They are mostly seen in obese perimenopausal or in postmenopausal women. When asymptomatic they require no treatment. The differential diagnosis of the lipomatous mass in the pelvis includes benign cystic teratoma, malignant degeneration of cystic teratoma, non-teratomatous lipomatous ovarian tumor, benign pelvic lipomas, liposarcomas and lipoblastic lymphadenopathy. Some liposarcoma cases were reported arising form lipoleiomyoma (1). Imaging modalities are valuable in detection for the localisation of the lipoleiomyomas. The definitive diagnosis requires pathological evaluation.

Keywords: lipoleiomyoma, leiomyoma uteri, pelvic mass

References1. Manjunatha HK, Ramaswamy AS, Kumar BS, Kumar SP, Krishna L. Lipoleiomyoma of uterus in a

postmenopausal woman. J Midlife Health. 2010 Jul;1(2):86-82. Gentile R, Zarri M, De Lucchi F, Bellone F, Lapertosa G. Lipoleiomyoma of the uterus. Pathologica.

1996 Apr;88(2):132-4. 3. Resta L, Maiorano E, Piscitelli D, Botticella MA. Lipomatous tumors of the uterus. Clinico-

pathological features of 10 cases with immunocytochemical study of histogenesis. Pathol Res Pract. 1994 Apr;190(4):378-83.

Page 150: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

150 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-060 [Abstract:0091]

ENDOMETRİOZİS HEMŞİRESİNİN ROL VE SORUMLULUKLARIAyşe Gül Bursa1, Nevin Şahin2

1İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, Doktora Öğrencisi, İstanbul 2İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi, Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ana Bilim Dalı, İstanbul

Endometriozis, endometrial dokunun uterus dışında bulunması olarak tanımlanan kronik, be-ning ve östrojene duyarlı bir hastalıktır. Üreme çağındaki kadınların % 5-10’unu etkiler ve bu dün-ya çapında 176 milyon kadına denk gelir (Krina 2018, Thomas 2013). Genel olarak üreme dönemin-de görüldüğü bilinen endometriozis, preadelösan, perimenopozal ve postmenopozal dönemde de görülebilmektedir. Endometriozise eşlik eden semptomlar fiziksel, mental ve psikososyal sağlığı oldukça olumsuz etkilemektedir (Oral 2016). Endometriozis yerleşim yerine göre pelvik ya da extrapelvik olabilir. Pelvik endometriozis daha sıktır. En çok overlerde görülmekle beraber sakrou-terin ligamanda, peritonal yüzde, fallop tüplerinde, üretrada ve rektumda da gözlenir. Extrapelvik endometriozis serviksde, vajinada, vulvada, gastrointestinal sistemde, üriner sistemde, abdo-minal duvarda, toraksda, skar dokularında ve santral sinir sisteminde gözlenmektedir (Karayiğit 2017). Endometriozis risk faktörleri; ileri yaş, 12 yaş öncesi menarş, genetik geçiş ve genetik mu-tasyonlar, 28 günden daha az süren menstrual siklus, 1 haftadan fazla süren menstrual kanama, geç menopoz, gebe kalamama veya az sayıda gebe kalma, düşük beden kitle indeksi, hormonal ve anatomik bozukluklar ve çevresel toksinler olarak sıralanabilir (Karaca 2015). Endometriozisin başlıca belirti ve bulguları dismenore, kronik pelvik ağrı, disparoni, infertilite ve menstrual dü-zensizlikler olarak belirtilmektedir. Bununla beraber uzak metastazlarda, endometriozis bulun-duğu organ fizyolojisine ait bulgular verebilir fakat çoğu zaman herhangi bir belirti vermeden yayılım göstermektedir (Bakacak 2013, Şahin 2010). Endometriozisli Olgularda Hemşirelik Bakımı Multidisipliner bir yaklaşım gerektiren endometriozis tanı, tedavi ve bakımı için Royal Collage of Nursing tarafından endometriozis merkezleri kurulması gerektiği fikri oluşturulmuştur. Bu mer-kezlerde uzman endometriozis hemşireleri bulunması gerekmektedir. Kadınların daha gelişmiş ve kaliteli bakımdan yaralanabilmeleri için endometriozis uzman hemşirelerine direk ulaşabilmeleri gerekliliği ortaya konmuştur. Bu proje ile endometriozis uzman hemşirelerine yönelik rol ve so-rumluluklar tanımlanarak temel düzeyde bir standart ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu rol ve sorumluluklar; klinik uygulama becerisi, veri toplama ve yönetim rolü, liderlik özellikleri, hizmet sunumu, eğitim sağlama, profesyonel gelişimin devamlılığı ve endometriozis gelişimi başlıkları altında ele alınmıştır. (Norton 2017). Hemşireler endometriozisli hastaya destek ve gerekli bilgi sağlayarak hastalık yönetimi ve infertilite önleme yoluyla sağlığın teşviki ve geliştirilmesinde önemli bir rol oynar. Aynı zamanda bakım kalitesini arttırabilir ve yaşam kalitesini iyileştirmek, ağrıyı azaltmak ve hastalığın ilerlemesini önlemek için tedavileri etkin bir şekilde yönetebilirler. Uygulama önerileri; zamanında teşhis, ağrı yönetimi, infertilite danışmanlığı, diyet faktörlerini içeren hasta eğitimi ve yaşam kalitesi konularının desteklenmesidir. Endometriozisi tanımlamak ve problemle ilişki kurmak ve erken tanıyı sağlamak önemlidir. Bu amaca yönelik ilk adım, belir-tileri ve semptomları çok iyi bilmek, tanımlanmasına katkıda bulunmak, kadınların şikâyetlerini kabul etmek, mitleri yıkmak, yeni fikirler üzerinde çalışmak ve insanların bu önemli konuyu tanı-ması için farkındalığını arttırmak olabilir.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis, hemşirelik, roller

Page 151: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

151

SÖZEL BİLDİRİLER

The Roles and Responsibilities of the Endometriosis NurseAyşe Gül Bursa1, Nevin Şahin2

1Istanbul Cerrahpaşa University, Florence Nightingale School of Nursing, Department of Women’s Health and Diseases Nursing, Istanbul, Turkey PhD Student 2Istanbul Cerrahpaşa University, Florence Nightingale School of Nursing, Department of Women’s Health and Diseases Nursing, Istanbul, Turkey

The roles and responsibilities of the Endometriosis Nurse Endometriosis is a chronic, benign and estrogen-sensitive disease defined as the presence of endometrial tissue outside the uterus. It affects 5-10% of reproductive age women and this corresponds to 176 million women worldwide (Krina 2018, Thomas 2013). Endometriosis, which is known generally to occur during the reproductive period, can also be seen in the preadolescent, perimenopausal and postmenopausal period. Also the accompanied symptoms of endometriosis affect physical, mental and psychosocial health very negatively (Oral 2016). Endometriosis may be pelvic or extrapelvic by location. Pelvic endometriosis is more common. It is mostly seen in ovaries, but also it is observed in the sacrouterin ligament, peritoneum, fallopian tubes, urethra and rectum. Extrapelvic endometriosis is observed in the cervix, vagina, vulva, gastrointestinal tract, urinary system, abdominal wall, thorax, scar tissues and central nervous system (Karayiğit 2017). Endometriosis risk factors can be specify as; advanced age, menarche before 12 years of age, genetic transition and genetic mutations, having menstrual cycle less than 28 days, menstrual hemorrhage lasting more than 1 week, late menopause, inability to conceive or a small number conception, low body mass index, hormonal and anatomical disorders and environmental toxins (Karaca 2015).The main signs and symptoms of endometriosis are dysmenorrhea, chronic pelvic pain, dyspareunia and infertility. However, in distant metastases, endometriosis may present findings related to organ physiology, but most of the time it spreads without any symptoms (Bakacak 2013). Nursing Care in Endometriosis Patients For the diagnosis, treatment and care of endometriosis which requires a multidisciplinary approach, the idea that endometriosis centers should be established was formed with the contribution of Royal Collage of Nursing. Specialized endometriosis nurses are required in these centers. It has been revealed that women should have direct access to endometriosis specialist nurses in order to benefit from more advanced and high quality care. With this project, it is aimed to suggest a basic standard by defining the roles and responsibilities for endometriosis specialist nurses. These roles and responsibilities are discussed on the context of clinical application skills, data collection and management role, leadership characteristics, service delivery, training provision, continuity of professional development and development of endometriosis. (Norton 2017). Nurses play an important role in promoting and improving health through disease management and infertility prevention by providing support and necessary information to the patient with endometriosis. They can also improve the quality of care and effectively manage treatments to improve quality of life, reduce pain and prevent disease progression. Application recommendations can be defined as, supporting; timely diagnosis, pain management, infertility counseling, patient education including dietary factors and quality of life. It is important to define endometriosis and to establish a relationship with the problem and to provide early diagnosis. The first step towards this goal is to know the signs and the symptoms very well, to contribute of the recognition, to accept the complaints of women, to break down the myths, to work on new ideas and to raise awareness for the recognition of this important issue.

Keywords: Endometriosis, nursing, roles

Page 152: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

152 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-061 [Abstract:0093]

İNFERTİLİTENİN ÇİFTLER ÜZERİNDEKİ PSİKOSOSYAL ETKİSİElif Velioğlu1, Nurdan Demirci2

1Bursa Çekirge Devlet Hastanesi, Bursa 2Marmara Üniversitesi, Kadın Hastalık ve Doğum Hemşireliği ABD, İstanbul

İnfertilite yaşamı tehdit eden bir hastalık olarak sınıflandırılmamasına rağmen, bireyi, ai-leyi ve toplumu etkileyen sosyal bir problemdir (Özçelik, Karamustafalıoğlu, Özçelik 2007). Dünyada üreme çağındaki çiftlerin %13-15’ ini etkileyen infertilite; %50’si kadından, %30’u erkekten ve %20’si çiftlerin her ikisinden kaynaklanan problemler nedeniyle karşımıza çık-maktadır (Yumru, Özdeş 2011). Çiftler infertilite deneyimlerini, yaşamlarının en stresli dene-yimi olarak tanımlarlar (Koyun, Taşkın, Terzioğlu 2011). Çiftler için infertilite durumunda ya-şanan ortak duygular, engellenme duygusu ve toplum içinde anne baba rollerinin eksikliğidir. Yapılan araştırmalarda; infertilitenin eşlerin duygusal durumlarını, sosyal ve cinsel yaşamları-nı, evlilik ilişkilerini etkilediği, bu etkilerin kadınlarda erkeklere oranla daha yoğun olduğu be-lirtilmektedir (Volgsten H, Svanberg AS, Ekselius L, Lundkvist Ö, Poromaa S. Risk factors for psy-chiatric disorders in infertile women and men undergoing in vitro fertilization treatment. Fertil Steril 2010; 93:1088-1096). Çocuk sahibi olamamanın kadın yönünden psikolojik anlamı; doğu-ramama, kontrol kaybı, psikolojik eksiklik(analık güdüsünün doyurulamaması), kendini kadın toplumunun dışında hissetme, yalnız kalma, sosyal güvence azlığı (yaşlılıkta bakacak kimsenin olmaması), sosyal rol eksikliği (ana, gebe kadın, kayınvalide, büyükanne) ve benlik değerinde düşmedir. Erkek yönünden psikolojik anlamı; doğurtamama, psikolojik eksiklik, yalnız kalma, iş hayatında destek eksikliği, soyunun devamının sağlanmaması, sosyal rol eksikliği (baba, büyükbaba) ve sosyal güvence azlığıdır (İnceer 1998, Kavlak 1999, Can 2005). Kuweyt’te Omu ve ark.(2010) tarafından yapılan çalışmada infertil çiftlerin yaşadıkları duygusal reaksiyonlar araştırılmış ve kadınların %12,7 ve erkeklerin %6 ‘sın da anksiyete, kadınların %5,2 ve erkeklerin %14,9’unda depresyon, kadınların %6,7 ve erkeklerin %29,9’ unda libidoda azalma saptanmıştır (Omu ve ark. 2010). İnfertilite tanısı, çiftlerin evlilik yaşantısında daha önce nasıl başa çıkacak-larını bilemedikleri bir kriz meydana getirebilir. Bu kriz çiftler için, hem bireysel hem de evlilik ilişkilerinde başa çıkılması gereken bir durumdur. İnfertilite Krizinin Evreleri: Şok-İnanmama-İnkar, Anksiyete, Kontrol kaybı, Yalnızlık ve Yabancılaşma, Suçluluk ve Öfke, Depresyon ve Yas, Gerçekleri kabul etmeme ve Uyum, Çözümlemedir. Kadınlar çocuk sahibi olamadıkları için yas tutarken, erkekler potansiyel kaybı yaşadıkları ve biyolojik olarak baba olma yetileri olma-dıkları için yas yaşamaktadırlar. Kadınlarda erkeklerden daha fazla psikolojik problem ortaya çıkması kadınların daha çok girişimsel müdahalelere maruz kalmasıyla da açıklanabilir. Yapılan araştırmalarda infertil bireylerin psikososyal durumunun değerlendirilmesinde Beck Depresyon ve Anksiyete Envanteri, Fertiqol International ölçeği, Çift Uyum ölçeği, İnfertilite Stresi ölçeği ve İnfertilite Stresi ile Başa çıkma ölçeği kullanıldığı tespit edilmiştir.

AMAÇ: Bu çalışma infertil çiftlerin psikososyal durumunun incelenmesi amacıyla gerçek-leştirilmiştir. Kapsam: Yapılan çalışma infertil çiftlerin psikososyal durumun nasıl olduğu ve nelerden etkilediğini kapsamaktadır. Sınırlılıklar: Çalışma son yirmi beş yılda konu ile ilgili uygun kaynaklarla sınırlandırılmıştır.

YÖNTEM: Bu çalışma literatür taranarak derleme şeklinde hazırlanmıştır. Etik kurul ve kurum izni gerektirmemektedir.

SONUÇ ve ÖNERİLER: İnfetilitenin kadının ya da erkeğin değil, çiftin problemi olduğunu ve ekip yaklaşımıyla sorunun ele alınması gerektiğini unutmamak gerekir. Tanı ve tedavi sürecinin

Page 153: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

153

SÖZEL BİLDİRİLER

başında yapılacak psikososyal değerlendirme daha sonra ortaya çıkacak sorunları önleme ve uyuma yönelik başa çıkma yollarını devreye sokmada önemlidir. Çiftlerin bireysel olarak farklı evrelerde olabileceği unutulmamalıdır, erkek bir evredeyken kadın başka bir evrede olabilir. Hemşire infertil bireyin emosyonel durumunu anlayıp yardım edebilecek, onlarla en sık karşı-laşan sağlık bakım profesyonelidir (Demirci, Beji Kızılkaya 2017).

Anahtar Kelimeler: infertilite, kadın, erkek, psikososyal, kriz.

Psychosocial Effects of Infertility on CouplesElif Velioğlu1, Nurdan Demirci2

1Bursa Çekirge State Hospital, Bursa 2Department of Gynecology and Obstetrics Nursing, Marmara University,Istanbul, Turkey

Although infertility is not classified as a life-threatening disease, it is a social problem affecting individual, family and society (Özçelik, Karamustafalıoğlu, Özçelik, 2007). Infertility affecting 13-15% of reproductive age couples in the world; 50% of the women, 30% of men and 20% of the problems caused by both couples come up with the two (Yumru, Özdeş 2011). Couples describe their infertility experience as the most stressful experience of their lives (Koyun, Taşkın, Terzioğlu 2011). Common feelings for couples in the case of infertility, the feeling of frustration and lack of parents’ roles in society. The psychological meaning of not having children in terms of women; lack of birth, loss of control, psychological shortage (lack of satisfaction with maternity), feeling out of women’s society, being alone, lack of social security (lack of people to look in old age), lack of social role (mother, pregnant woman, mother-in-law, grandmother) and self-esteem. The psychological meaning of man; lack of social support, lack of social role (father, grandfather) and lack of social security (İnceer 1998, Kavlak 1999, Can 2005). The diagnosis of infertility may cause a crisis in which couples do not know how to cope with marriage. This crisis is a situation for couples, both individual and marital relationships. Phases of Infertility Crisis: Shock-Belief-Denial, Anxiety, Loss of Control, Loneliness and Alienation, Guilt and Anger, Depression and Mourning, Not Accepting Facts and Compliance, Analysis. Since women do not have children they have mourned and men because they have potential losses and are not biologically capable of being a father. Women with more psychological problems than men can be explained by the fact that women are more exposed to interventional intervention. Beck Depression and Anxiety Inventory, Fertiqol International Scale, Double Adjustment Scale, Infertility Stress Scale and Infertility Stress Scale were used to evaluate the psychosocial status of infertile individuals.

OBJECTIVE: This study was conducted to investigate the psychosocial status of infertile couples. Scope: The study included how infertile couples affected psychosocial status and what influences them. Limitations: The study has been limited to appropriate resources in the last twenty-five years. METHOD: This study was prepared by reviewing the literature. The ethics committee and institution do not require permission.

CONCLUSIONS and RECOMMENDATIONS: It should be kept in mind that infiltration is the problem of the couple, not of the man or the woman, and that the problem should be addressed with the team approach. The psychosocial evaluation at the beginning of the diagnosis and treatment process is important to prevent the problems that will arise and to start coping strategies. It should be noted that couples may be in different stages individually, while a male may be in a phase while a woman may be in another stage. A nurse is the most frequently encountered health care professional who can understand and help the infertile individual’s emotional state (Demirci, Beji Kızılkaya 2017).

Keywords: infertility, female, male, psychosocial, crisis.

Page 154: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

154 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-062 [Abstract:0095]

ADOLESAN DÖNEMDE PREZENTE OLAN BİR HYMEN İMPERFORATUS OLGUSUBekir Erdeve1, Ayşenur Celayir1, Abdulkadir Bozaykut2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Çocuk Cerrahisi Kliniği 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği

GİRİŞ/AMAÇ: İmperfore hymen, kadın genital sisteminin en sık görülen konjenital anoma-lilerinden biridir. Hymen ve/veya vajina anomalileri, rutin fizik muayene esnasında veya farklı bir amaçla yapılan görüntülemeler esnasında insidental olarak ya da hastanın şikâyetine bağlı olarak saptanabilir. Bu olguda, adolesan döneme kadar herhangi bir semptom vermeyen imper-fore hymen vakası tartışılması amaçlandı.

OLGU: İki gün önce başlayan karın ağrısı ve perinesinde dolgunluk fark eden on iki yaşında kız hasta Çocuk Kliniğine başvurdu. Pelvik Ultrasonda vajinal lokalizasyonda, düzgün sınırlı, 70x80x130mm boyutunda, içinde birkaç adet, ekojen, ince septal yapı izlenen, hema-tokolpos ile uyumlu hipoekoik koleksiyon saptanması üzerine hasta tarafımıza refere edildi. Fizik muayenesinde sekonder seks karakterleri gelişmiş olan hastada henüz menarş olmamıştı. Suprapubik dolgunluk mevcut olan hastanın vajinal bakısında imperfore hymen saptanması üzerine hasta operasyonu planlanarak Çocuk Cerrahisi Kliniği’ne interne edildi. Genel anestezi altında, uygun boyanma ve örtünmenin ardından, üretral kateter yerleştirildi. Önce imperfore hymenden enjektör ile hemorajik mayi aspire edildi, ardından unipolar koter ile haç şeklinde hymen insizyonu yapılarak hematokolpos drene edildi. Intravajinal penroze dren yerleştirildi. Postoperatif ilk gün yarım ped kadar hemorajik mayi drene oldu, vajinal dreni çıkarılan hasta taburcu edildi. Üç ay boyunca aylık yapılan takiplerinde menstruel siklusu başlayan hastanın yakınması olmayıp fizik muayenesi doğaldır. Aylık pelvik US kontrellerinde hidrometrokolpos veya vaginal koleksiyon izlenmedi.

SONUÇ: Sıklıkla yenidoğan döneminde vajinal şişlik ile prezente olabilen imperfore hymen, semptom vermemesi ve tanı almaması durumunda hastanın menarşı başlayana dek asempto-matik olabilmektedir. Adolesan çağa kadar herhangi bir semptom vermeyen imperfore hymen olguları, menarşın başlamasıyla beraber pelvik ağrı ve perineal dolgunluk ve suprapubik kitle nedeniyle semptomatik olurlar; haç şeklinde yapılan basit bir cerrahi işlem ile tedavi edilirler.

Anahtar Kelimeler: İmperfore Himen, Adölesan Kız, Hematokolpos

A Hymen Imperforatus Case Presenting in Adolescent AgeBekir Erdeve1, Ayşenur Celayir1, Abdulkadir Bozaykut2

1University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Departmen of the Pediatric Surgery 2University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Departmen of the Pediatrics

INTRODUCTION/AIM: Imperforate hymen is one of the most common obstructive lesions of the female genital tract. Hymen and/or vaginal anomalies may be detected incidentally or in the course of a routine physical examination or during imaging for a different purpose.

Page 155: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

155

SÖZEL BİLDİRİLER

We aimed to discuss the case of imperforate hymen that did not present any symptoms until adolescence.

CASE: A 12-year-old female patient who admitted to our hospital because of abdominal pain started two days ago and the mass around her vagina. Pelvic US showed that in vaginal localization, a hypoechoic collection consistent with hematocolpos with a well- defined, sized 70x80x130mm, contained several echoic, thin septal structure. Her physical examination revealed suprapubic mass, imperforated hymen was detected from her vaginal examination. Operation was planned and referred to the Pediatric Surgery Department. First, hemorrhagic fluid was aspirated from the patient under general anesthesia. Then, a cross-shaped incision was made on hymen, and hematocolpos was drained. Vaginal drain was placed. In the early period, the half-pad hemorrhagid fluid was drained. Oral feeding was started. On the postoperative first day, the patient’s vaginal drain was withdrawn and the patient without any additional problem discharged with recommendations. During the follow-up period of 3 months, pelvic US imaging showed no collection in the vagina of patient. The general condition of the patient is well at the 3rd month after the surgery and there is no fullness around the vagina in the physical examination. The patient’s menarche has started.

CONCLUSION: Imperforate hymen often presents with a bulging from vagina in neonates and If it is not symptomatic and recognized, it can be asymptometic until the patient has mensturation. Patients with imperforate hymen who did not give any symptoms until adolescence period, can be present with a palpable suprapubic mass and vaginal fullness with the onset of menarche, and imperforate hymen could be treat with a simple cross- shaped incision as surgical procedure.

Keywords: Imperforate hymen, Adolescent girl, Hematocolpos

Page 156: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

156 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-063 [Abstract:0096]

SAĞLIKLI YAŞAM DAVRANIŞLARININ PREMENSTRUAL SEMPTOMLAR ÜZERİNDE ETKİSİÖzlem Can Gürkan, Esra Karakurt, Hazal Hanım Taşdemir, Hatice Özdemir, Nilay BitiktaşMarmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

GİRİŞ: Premenstrual semptomlar, menstrual siklusun luteal fazında ortaya çıkan ve mens-trüasyondan 7-10 gün önce başlayan, menstrüasyondan sonra biten fiziksel, duygusal, bilişsel ve davranışsal bir takım yakınmalardır. Premenstrual semptomlar, özellikle genç yaş grubun-daki kadınların %5-76’sında hafif, orta ve şiddetli düzeylerde yaşanmaktadır. En sık yaşanan premenstrual semptomlar; duygu durum değişiklikleri, enerji kaybı, dikkat eksikliği, iştah deği-şiklikleri, uyku eğitimi ya da uykusuzluk, memelerde şişlik ve hassasiyettir. Kadınların günlük yaşamını ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen premenstrual semptomlar sağlıklı yaşam davranışlarından etkilenebilmektedir.

AMAÇ: Çalışma üniversitede eğitim gören kız öğrencilerin sağlıklı yaşam davranışlarının prmenstrual semptomlar üzerindeki etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.

GEREÇ VE YÖNTEM: Kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı nitelikteki çalışma Ocak 2019- Mart 2019 tarihleri arasında, bir devlet üniversitesinin hemşirelik ve ebelik bölümünde öğrenim gö-ren ve araştırma kriterlerine uyan toplam 100 kız öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Veriler tanım-layıcı bilgi formu, Premenstrual Sendrom Ölçeği (PMSÖ) ve Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği II (SYBDÖ-II) kullanılarak elde edilmiştir.

BULGULAR: Katılımcılarımızın yaş ortalaması 19±1.1 yıldı. Katılımcıların PMSÖ depresif duy-gular yaşama alt boyut puanları ile PMSÖ ağrı, iştah değişiklikleri, uygu ve şişkinlik yaşama alt boyut puanları arasında istatistiksel olarak pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulundu. (Sırasıyla; r=0.45, p=0; r=0.27, p=0; r=0.48, p=0 ve r=0.48, p=0). SYBDÖ-II beslenme alt boyut puanı ile PMSÖ uyku alt boyut puanları arasında istatistiksel olarak negatif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuş-tur (r=-0.21, p=0.03).

SONUÇ VE ÖNERİLER: Elde ettiğimiz bulgular sonucunda, premenstrual semptomlardan özellikle depresyonun birçok semptom ile ilişkili olabileceği belirlenmiştir. Bireylere sağlıklı beslenme davranışının erken yaşlarda öğretilmesi gereklidir.

Anahtar Kelimeler: Premenstrual Semptomlar, Sağlıklı yaşam biçimi, Hemşirelik, Premenstrual Sendrom Ölçeği.

Effects of Healthy Life Behaviors on Premenstrual SymptomsÖzlem Can Gürkan, Esra Karakurt, Hazal Hanım Taşdemir, Hatice Özdemir, Nilay BitiktaşFaculty of Health Sciences of Marmara University, Nursing Division, Department of Obstetrics and Gynaecology Nursing, İstanbul, Turkey

INTRODUCTION: Premenstrual symptoms, which occurs in the luteal phase of the menstrual cycle, starts 7-10 days before menstruation, ends after menstruation, are physical, emotional, cognitive and behavioral responses. Premenstrual symptoms affect women especially in young age groups, and it is an important public health problem for 5% to 76 % of society. Premenstrual symptoms vary from woman to woman, mild, moderate, severe levels may occur. The most

Page 157: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

157

SÖZEL BİLDİRİLER

common premenstrual symptoms; changes in mood, loss of energy, lack of attention, changes in appetite, sleep training or insomnia, swelling and tenderness in the breasts. Premenstrual symptoms, which may adversely affect women’s daily life and quality of life, may be affected by healthy life behaviors.

OBJECTIVE: The study has been conducted to investigate the effect of healthy lifestyle behaviors of female students studying on premenstrual symptoms at university.

MATERIALS AND METHODS: The cross-sectional, descriptive and relational study was carried out between January 2019 and March 2019 with a total of 100 female students who attend nursing and midwifery departments of a state university and who are qualified for researching criteria. Results has been obtained by using descriptive data sheet, Premenstrual Syndrome Scale (PMSS), and Healthy Life Behaviors Scale II (HLBS-II).

RESULTS: The average age of the participants were 19±1.1 years. A significant positive correlation was found statistically between PMSS subscale scores of having depressive emotions and PMSS subscale scores of pain, appetite changes, sleep, and oedema. (respectively; r=0.45, p=; r=0.27 p=0; r=0.48, p=0 and r=0,48, p=0). A statistically significant negative correlation was found between the subscale scores of HLBS-II and PMSS sleep subscale scores (r=-0.21, p=0.03).

CONCLUSION AND RECOMMENDATIONS: Our findings suggest that especially one of the premenstrual symptoms depression, may be associated with many symptoms. Healthy eating behavior should be taught to the individuals at an early age.

Keywords: Premenstrual Symptoms, Healthy Life Behaviors, Nursing, Premenstrual Syndrome Scale.

Page 158: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

158 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-064 [Abstract:0100]

UTERİN CLEAR CELL KARSİNOM: KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN EAH DENEYİMİSüleyman Cemil Oğlak1, Sedat Akgöl2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gazi Yaşargil EAH, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Diyarbakır 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Kanuni Sultan Süleyman EAH, İstanbul

AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, cerrahi olarak evrelendirme yapılmış uterin clear cell kanserli olguların retrospektif olarak değerlendirilmesidir.

MATERYAL-METOD: 2001-2018 yılları arasında, Kanuni Sultan Süleyman EAH jinekoloji klini-ğinde endometrium kanseri ön tanısı ile cerrahi tedavi aldıktan sonra postoperatif patolojisi uterin clear cell karsinom olan 20 hasta çalışmaya alındı. 2009 FIGO evrelemesine göre tekrar evrelendirildi. Olguların hiçbirinde preoperatif radyoterapi veya kemoterapi uygulanmamıştı. Olgular, sağ kalım üzerine etkili olması muhtemel yaş, cerrahi evre, adjuvan tedavi ve rekürrens açısından değerlendirildi.

BULGULAR: Postoperatif patolojisi Uterin Clear Cell Karsinom olan 20 hasta değerlendirildi. Hastaların yaş ortalaması 64±8.1’di. Hastaların hepsi postmenapozal dönemdeydi. Hastalardan 3’ünün preoperatif patolojisi seröz karsinom, 1’inin endometrioid karsinomdu. Hastalardan 1’ine TAH + BSO + Pelvik Lenfadenektomi, 1’ine L/S Histerektomi + BSO, 1’ine L/S Histerektomi + BSO + Pelvik Lenfadenektomi, 15’ine TAH + BSO + Pelvik Lenfadenektomi + Paraaortik Lenfadenektomi, 2’sine Debulking operasyonları uygulandı. Postoperatif evreleme sonucu 7 hasta evre 1a, 4 hasta evre 2b, 1 hasta evre 2, 1 hasta evre 3c1, 1 hasta evre 3c2 ve 6 hasta evre 4 olarak evrelendirildi. Adjuvan tedavi olarak 4 hastaya eksternal RT ve brakiterapi, 1 hastaya brakiterapi, 6 hastaya kemoterapi, 3 hastaya kemoterapi ve brakiterapi uygulandı. Ortalama takip süresi 30.6±21.3 aydı. Bu süreçte sadece 1 hastada rekürrens tespit edildi. Bu hasta evre 4 olarak teşhis konulmuş ve adjuvan tedavi olarak kemoterapi almış bir hastaydı. Takip edilen süre boyunca hiçbir hastada mortalite gerçekleşmedi.

TARTIŞMA: Endomerium clear cell ca tanılı hastalar, klinik deneyimlerimize göre, doğru ev-relenip optimal cerrahi ve uygun takip yapıldığında, ileri evre hastalıkta bile, düşük rekürrens oranı ve uzun yaşam süresine sahip olabilmektedirler.

Anahtar Kelimeler: endometrium kanseri, uterin clear cell karsinom, cerrahi evreleme

Uterin Clear Cell Karsinom: Kanuni Sultan Süleyman EAH ExperienceSüleyman Cemil Oğlak1, Sedat Akgöl2

1Health Sciences University, Gazi Yaşargil Education and Research Hospital,Department of Obstetrics and Gynecology, Diyarbakır 2Health Sciences University, Kanuni Sultan Süleyman Education and Research Hospital

OBJECTIVES: The aim of this study was to retrospectively evaluate the patients with surgically staged uterine clear cell cancer.

MATERIAL-METHODS: Between 2001-2018, patients who underwent surgical treatment with a preliminary diagnosis of endometrial cancer, twenty patients with uterine clear cell carcinoma were included in the study. All patients staged according to 2009 FIGO staging. None of the patients underwent preoperative radiotherapy or chemotherapy. The cases were

Page 159: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

159

SÖZEL BİLDİRİLER

evaluated in terms of age, surgical stage, adjuvant treatment and recurrence which would be effective on survival.

RESULTS: Twenty patients with Uterine Clear Cell Carcinoma (postop pathology result) were evaluated. The average age of the patients is 64±8.1. All patients were postmenopausal. The preoperative pathology of 3 patients was serous carcinoma and 1 was endometrioid carcinoma. One patient had TAH + BSO + Pelvic Lymphadenectomy, 1 L / S Hysterectomy + BSO, 1 L / S Hysterectomy + BSO + Pelvic Lymphadenectomy, 15 TAH + BSO + Pelvic Lymphadenectomy + Paraaortic Lymphadenectomy, 2 Debulking operations were performed. 7 patients were staged as stage 1a, 4 patients were stage 2b, 1 patient stage 2, 1 patient stage 3c1, 1 patient stage 3c2 and 6 patients stage 4. 4 patients received external RT and brachytherapy, 1 patient received brachytherapy, 6 patients received chemotherapy, 3 patients received chemotherapy and brachytherapy as adjuvant therapy. The mean follow-up period was 30.6 ± 21.3 months. Recurrence was detected in only 1 patient. This patient was diagnosed as stage 4 and received chemotherapy as adjuvant therapy. No mortality occurred in any patient during the follow-up period.

CONCLUSION: Patients diagnosed with Endomerium clear cell ca may have a low recurrence rate and a long life, even in advanced stage disease, when they are correctly graded and performed optimally according to our clinical experience, and in appropriate follow-up.

Keywords: endometrial cancer, uterine clear cell carcinoma, surgical staging

Page 160: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

160 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-065 [Abstract:0103]

ADNEKSİYAL KİTLELERDE ENDOMETRİOZİS AYIRICI TANISINDA CA 19-9 KULLANILABİLİR Mİ?Serkan AkışSağlık Bilimleri Üniversitesi Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Jinekolojik Onkoloji Kliniği, İstanbul, Türkiye

GİRİŞ-AMAÇ: Endometriozis; reproduktif dönemde kadınların yaklaşık %15’inde görülen, en-dometrial gland ve stromanın uterus dışında yerleşimi ile karakterize, etiyolojisi net olarak ortaya koyulamamış, östrojen bağımlı, kronik, inflamatuar bir hastalıktır. İnfertilite nedeniyle değerlendirilen pelvik ağrı ve dismenore gibi şikayetleri de bulunan genç kadınlarda ayırıcı tanıda endometriozis düşünülmelidir. İnfertilite bu hasta popülasyonunda oldukça önemli bir sonuç olmasının yanında diğer bir önemli sorun ise; tümör markerı yüksekliği gösterebilme-leri ve oluşturdukları kitle nedeniyle malignite kuşkusu uyandırmalarıdır. Bir tümör belirteci olarak CA 19-9; genellikle pankreas ve safra kesesi patolojilerinde yükselmekle birlikte kara-ciğer, kolon, over ve akciğer benign ve malign durumlarında da yükselebileceği gösterilmiş olan glikosfingolipid yapıda bir antijendir. Çalışmamızda, endometriotik kist tanılı hastalarda tümör belirteçlerini değerlendirmeyi ve bu belirteçlerden biri olan CA 19-9’un preop dönemde kullanılmasının olası faydalarını incelemeyi amaçladık.

GEREÇ-YÖNTEM: Kliniğimizde 2016-2019 yılları arasında şüpheli adneksiyal kitle nedeniyle jinekolojik onkoloji konseyine refere edilmiş, konsey sonucunda ön tanı olarak endometrioma düşünülmüş ve nihai patoloji sonucunda endometriotik kist tanısı almış toplam 26 hasta çalış-maya dahil edildi. Opere edilmemiş, preoperatif dönemde tümör belirteci ( CA 19-9 ve CA-125) çalışılmamış ve endometriomaya eşlik eden ek jinekolojik patoloji saptanmış hastalar ( eş za-manlı müsinöz kist, dermoid kist v.b) çalışma dışı bırakıldı. Ayrıca preop radyolojik görüntüleme yapılmamış hastalar da çalışma dışı bırakıldı.

BULGULAR: Değerlendirilen 26 hastanın nihai patoloji sonucu endometriotik kist olarak ra-porlanmıştı. Ortalama yaşları 37,3 saptanmış olup 17 hastaya (% 65,4) laparoskopi, 9 hastaya ise (% 34,6) laparatomi uygulanmıştı. En az 1 kez doğum yapan hasta sayısı 18 olup geriye kalan 8 hastanın doğum öyküsü yoktu. Yalnızca 1 hastanın CA-125 değeri normal referans değer aralığında olup, 25 hastanın CA-125 değerleri referans değerinden yüksek bulundu. CA 19-9 so-nuçları değerlendirildiğinde ise; 8 hastada normal referans aralığında olduğu kalan 18 hastada ise yüksek değerler gösterdiği izlendi. Ortalama CA-125 ve CA 19-9 değerleri sırasıyla 238,8 U/mL (min 11-max 1311) ve 504 U/mL (min 3-max 2892) olarak hesaplandı.

SONUÇ: Adneksial kitle nedeniyle tarafımıza refere edilmiş hastalarda klinik ve radyolojik bulgular bize çok önemli bilgiler sunmakla birlikte, tümör belirteçlerinden biri olan CA 19-9’un yüksek seyrettiği durumlarda bile ayırıcı tanıda endometriozis düşünülmelidir.

Anahtar Kelimeler: Adneksiyal kitle, CA 19-9, endometrioma

Page 161: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

161

SÖZEL BİLDİRİLER

Can CA 19-9 Be Used in the Differential Diagnosis of Endometriosis in Adnexial Masses?Serkan AkışUniversity of Health Sciences, Zeynep Kamil Training and Research Hospital, Istanbul, Turkey

INTRODUCTION and OBJECTIVE: Endometriosis; It is an estrogen-dependent, chronic, inflammatory disease characterized by the localization of endometrial gland and stroma outside the uterus, seen in about 15% of women in the reproductive period. Endometriosis should be considered in the differential diagnosis of young women with complaints of pelvic pain and dysmenorrhea whom evaluated for infertility. Infertility is a significant result in this patient population, at the same time tumor marker may be high and cause suspicion of malignancy because of mass. Although, CA 19-9 is generally elevated in pancreatic and gallbladder pathologies, it is also shown to be elevated in liver, colon, ovary and lung benign and malignant diseases. In our study, we aimed to evaluate the tumor markers in patients with endometriotic cyst and to examine the possible benefits of using CA 19-9 which is one of these markers.

MATERIALS-METHODS: Patients who were evaluated at the gynecological oncology council due to suspected adnexial mass was evaluated between 2016 and 2019 in our clinic. Finally, 26 patients who were diagnosed as endometrioma as a preliminary diagnosis and diagnosed as endometriotic cyst as a result of final pathology were included in the study. In the preoperative period, patients whom tumor markers (CA 19-9 and CA-125) were not studied and patients with additional gynecological pathology concurrent with endometrioma (mucinous cyst, dermoid cyst etc.) were excluded from the study. In addition, patients without preoperative radiological imaging and patients who have not undergone surgery were excluded from the study.

RESULTS: The final pathological results of 26 evaluated patients was reported as endometriotic cyst. The average age of patients was 37,3. Laparoscopy was performed in 17 patients (%65,4) and laparotomy in 9 patients (%34,6). The number of patients who gave birth at least once was 18, and the remaining 8 patients had no history of birth. Only one patient’s CA-125 value was in normal range, 25 patient’s CA-125 value were higher than the reference value. When the CA 19-9 results were evaluated, it was observed that there were normal reference intervals in 8 patients and high values in the remaining 18 patients. The average CA-125 and CA 19-9 values were calculated as 238,8 U/mL (min 11-max 1311) and 504 U/mL (min 3-max 2892) respectively.

CONCLUSION: Although clinical and radiological findings provide very important information in patients referred to us because of adnexial mass, endometriosis should be considered in differential diagnosis even when CA 19-9 is high value.

Keywords: Adnexial mass, CA 19-9, endometrioma

Page 162: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

162 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-066 [Abstract:0104]

AFRİKA KIRSALINDA İZLENEN, VEZİKOVAJİNAL FİSTÜL OLGULARININ ETYOLOJİSİ, KARAKTERİSTİĞİ VE TEDAVİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİYaşam Kemal Akpak1, İlter Yenidede2, Çetin Kılıçcı2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İzmir 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul

AMAÇ: Ürogenital fistül, ağırlıklı olarak düşük gelirli ülkelerde obstetrik komplikasyonlar ve batılı ülkelerde iyatrojenik yaralanma ile ilişkili küresel bir sağlık sorunudur. Batılı ülkelerde yapılan çalışmalar genelde obstetrik fistül olarak tabir edilen Güney Asya ve Afrika’da çok izle-nen fistülleri tanımlamamaktadır. Çalışmamızda Afrika kırsalında doğuma bağlı vezikovajinal fistülü tanılı hastaların batı koşullarına sahip bir hastanede opere edilmeleri sonrası etyolojisi, karakteristiği ve tedavisinin literatür eşliğinde değerlendirilmesini amaçladık.

GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu retrospektif bir kohort çalışmasında Aralık 2018-Şubat 2019 tarihleri arasında vezikovajinal fistül ön tanısıyla Nyala-Sudan Türkiye Eğitim ve Araştırma Hastanesinde opere olan ve sonra düzenli kontrolleri yapılan 56 hasta değerlendirildi. Bu 56 hastanın hepsi daha önce ürogenital fistül operasyonları yapmış ve bu konuda tecrübeli olan iki cerrahi ekip tarafından muayene edilip opere edildi. Hastaların yaşları, doğum şekilleri ve doğum sayıları, daha önce fistül tamiri operasyonları geçirmiş olmaları, operasyon sonrası başarı ve komplikasyon oranlarını içeren bilgiler toplandı. Bu datalar literatür eşliğinde değer-lendirildi.

BULGULAR: Yaptığımız çalışmada toplam başarı oranımız %84.3 oranında olmuştur. Fistül onarımında en çok vajinal yol tercih edilmiş olup başarı ve etkinliği yüksek bulunmuştur. Fistül operasyonlarındaki bu yüksek başarıya rağmen komplikasyon oranı %3.9 oranında düşük iz-lenmiştir. FMG/C ile fistül birlikteliği yüksek oranda izlenmiştir. Bilhassa %61.7 ile Tip 3 sık oranda izlenmiştir. Tekrar opere edilen hastaların tamamında bu tip FGM/C olarak izlenmiştir. Hastaların fistül vakalarının tekrarlamalarının ana sebebi 6 ay geçmeden tekrar normal doğum yapmaları ve daha önceden multiple fistül varlığı olarak tespit edildi.

SONUÇ: Çalışmamızda tespit ettiğimiz ilk konu fistül olduğu sanılan hastaların bazen in-kontinans veya anatomik defekt sahibi olduğu ve iyi bir muayenin şart olduğudur. Bu muayene sonrası hastanın durumu, kliniği ve cerrahın tecrübesine göre cerrahi ve takip süreci birey-selleştirilmelidir. Ayrıca FGM/C’nin en kısa sürede önlenmesi yönünde dünya çapında adımlar atılmalıdır. Çünkü vezikovajinal fistülde dahil olmak üzere birçok istenmeyen klinik tabloya sebep olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Afrika, Vezikovajinal Fistül, Obstetrik Fistül, Kadın Sünneti, İdrar Kaçırma, Doğum Yaralanması

Page 163: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

163

SÖZEL BİLDİRİLER

Evaluation of Etiology, Characteristics and Treatment of Vesicovaginal Fistula Cases in A Rural Area of AfricaYaşam Kemal Akpak1, İlter Yenidede2, Çetin Kılıçcı2

1Department of Obstetrics and Gynaecology, University of Health Sciences, Tepecik Training and Research Hospital, Izmir, Turkey 2Department of Obstetrics and Gynaecology, University of Health Sciences, Kamil Maternity and Pediatric Training and Research Hospital, Istanbul, Turkey

OBJECTIVE: Urogenital fistula is a global health problem associated with obstetric complications and iatrogenic injury in western countries, predominantly in low-income countries. Studies in Western countries do not describe fistulas commonly observed in South Asia and Africa. In our study, we aimed to evaluate the etiology, characteristics and treatment of vesicovaginal fistula in a rural area of Africa after surgery in a western hospital.

MATERIAL-METHODS: In this retrospective cohort study, December 2018-February 2019 between vesicovaginal fistula with a preliminary diagnosis, which operated in the Nyala-Sudan, Turkey Training and Research Hospital, and then made regular checks were evaluated in 56 patients. All of these 56 patients were operated and operated by two surgical teams who had previously undergone urogenital fistula operations. Patients’ age, type of delivery and number of births, previous fistula repair operations, postoperative success and complication rates were collected. These data were evaluated with the literature.

RESULTS: Our overall success rate was 84.3%. Vaginal route was preferred during fistula repair most frequently and its success and efficacy were high. Despite this high success rate in the fistula operations, the complication rate was lower than 3.9%. The association of fistula with FMG / C was observed at a high rate. In particular, Type 3 was frequently observed with 61.7%. This type of FGM / C was observed in all patients who were operated again. The main causes of the recurrence of fistula cases were the presence of multiple fistulas and normal births immediately after operations.

CONCLUSION: The first issue we identified in our study is that patients who are thought to be fistulas sometimes have incontinence or anatomical defect and that a good examination is necessary. Following this examination, the patient should be individualized according to the patient’s condition, clinic and surgeon’s experience. In addition, worldwide steps should be taken to prevent FGM / C as soon as possible. Because, it causes many undesirable clinical pictures including vesicovaginal fistula.

Keywords: Africa, Vesicovaginal fistula, Obstetric Fistula, Female Genital Mutilation Cutting, Urinary Incontinence, Birth Injury

Page 164: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

164 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-067 [Abstract:0087]

ONDA İNSANLAR İÇİN ŞİFA VARDIRMahmut Tokaç1, Ayşenur Celayir2

1Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Deontoloji, İstanbul, Türkiye 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları SUAM, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

Zeynep Kamil Hastanesi (şimdiki adıyla Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi)’nin gerek banileri hakkında, gerekse hastanenin yapılışı ile ilgili çeşitli rivayetler mevcuttur. Ancak kesin olan bir şey vardır ki Zeynep Kamil Hastanesinin kurulduğu günden itibaren hastanenin ana giriş kapısının bulunduğu ön cephede yer alan mermere ya-zılmış olan “Fîhi şifâun li’n-nas” ibaresi dikkat çekmektedir. Kur’anı Kerimdeki 16. sure olan Nahl (Arı) suresinin 69. ayetinde yer alan ve “Onda insanlar için şifa vardır.” anlamına gelen bu ibare insanların şifa bulmak için geldikleri bu kurumun dikkat çeken bir yerinde konumlandı-rılmak suretiyle hastanemizi taçlandırmaktadır. Tarihi hastanelerimizde sıklıkla ya bu ayet ya da Allah’ın şifa verici anlamına gelen ismi “Yâ Şâfî” hatt şeklinde yazılıdır. Ayrıca içinde şifa kelimesi geçtiği için Şifa Ayetleri olarak isimlendirilen diğer ayetler de yazılabilmektedir. Bu ça-lışmamızda hastanelerimizi süsleyen ve Kur’anı Kerimde yer alan şifa ayetlerinin anlamlarına ve insanların bu ayetlere verdikleri değerlere dikkat çekilmesi amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Zeynep Kamil Hastanesi, Şifa ayetleri, Tarihi hastaneler,

Wherein is Healing for MankindMahmut Tokaç1, Ayşenur Celayir2

1Medipol University, Medical Faculty, Medical Hystory and Ethics, Istanbul, Turkey 2University of The Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery, İstanbul, Turkey

There are numerous narrations regarding both the benefactors and establishment of Zeynep Kamil Hospital (currently Zeynep Kamil Maternity and Pediatric Research and Training Hospital). Yet one thing is certain: the words “Fīhi shifā‘un li an-nās” inscribed on marble above the main entrance door located on the front wall ever since the establishment of the hospital, is remarkable. Meaning “wherein is healing for mankind.” the Quranic verse from chapter 16, an-Nahl (The Bee), verse 69, crowns the hospital as it is situated on an attention-grabbing place of this institution of healing. In our historical hospitals, either this verse or the phrase “Yā Shāfī,” which is a supplication to Allah through His name that means “the one who heals” is inscribed in Islamic calligraphy. In addition, other verses that are termed “healing verses” as they contain the word “shifā” are also inscribed elsewhere. In this study, it is aimed to draw attention to the healing verses of the Qur’an and the value people attach to these verses.

Keywords: Zeynep Kamil Hospital, Healing verses, Historical hospitals

Page 165: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

165

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-068 [Abstract:0088]

ÜNYE MÜZESİNDEN ZEYNEP KAMİL HASTANESİ MÜZESİNE BİR YOLCULUK: ZEYNEP KAMİL HASTANESİ MÜZESİ ENVANTERİNDE BİR BÜYÜKELÇİ VE EŞİMahmut Tokaç1, Ayşenur Celayir2

1Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Deontoloji, İstanbul, Türkiye 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları SUAM, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

Kavalalı Mehmet Ali Paşanın kızı Zeynep Hanım ve Eşi Sadrazam Yusuf Kamil Paşa tarafından yaptırılan Zeynep Kamil Hastanesi 159 yıllık tarihi ile pek çok şeye tanıklık etmiştir. Bu çalışma ile Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin kurulum aşa-masından itibaren tarihi değeri olan tüm envanterin ve kütüphane materyalinin dökümante edilerek hastanenin tarihi binasının restorasyon ve renovasyon sonrasında tarihi binada ser-gilenen iki yağlıboya eserin anlam ve öneminin ortaya konulması amaçlanmıştır. Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından 2009’da 1. Derece tarihi eser olarak tescillenmiş olan tarihi bina ve türbenin proje ihalesi İSMEP tarafından 2012’de tamamlanmış ve ardından inşaat ihalesi yapı-larak 2014 yılı itibariyle tüm arşivlik/müzelik malzemeler depolara kaldırılmıştır. 2018 sonunda tarihi binanın kullanıma açılması ile bir bölümünde oluşturulan minik müzesinde bir odanın duvarlarını süsleyen ve Mukaddes Erkin ve Feridun Cemal Erkin’e ait iki yağlı boya portre çok dikkat çekicidir. Kimdir Mukaddes ve Feridun Cemal Erkin ve niçin yağlıboya portreleri hastane müzesinde asılıdır? Hastanemiz özellikle Profesör Doktor Fahri Atabey’in başhekimlik yaptı-ğı 1952-1968 yılları arasında yapılan ilave binalarıyla günümüzdeki son şeklini almıştır. Daha sonra hastanemizin başhekimi olan Burhanettin Üstünel ailesinin bağışlamış olduğu alanda, bağışçı bir aile tarafından Çocuk Binası yaptırılmıştır. İşte bu bağışçı aile Mukaddes ve Feridun Cemal Erkin’dir. Çocukları olmayan çift çocuk binasının yapımı için bağışta bulunmuş ve bina tamamlanamadan Mukaddes Erkin 1955 yılında kanserden vefat etmiştir. Enteresandır ki 1953 yılında yapımı başlanan ve 1958’de açılan çocuk binası hastanemiz için çok önemlidir; çünkü ülkemizin ilk yenidoğan yoğun bakım ünitesi de kurulmuştur aynı zamanda. İşte bu iki yağlıbo-ya eser; daha önce Çocuk Binası ikinci katındaki bu yenidoğan yoğun bakım ünitesi girişinde özel hazırlanan bir köşede asılı idi, 2012’de bu iki eser altın varak çerçeveleri ile birlikte bakım onarımdan geçirilmişti. Erkinler ailesi Cumhuriyet dönemine damgasını vurmuş çok ünlü bir ailedir. Ünyeli üst düzey bir bürokrat olan babanın (Mehmed Cemal Bey) üç oğlundan ortancası olan Feridun Cemal Erkin, 34 yıl Dışişleri Bakanlığının çeşitli kademelerinde görev yapmış-tır. 1962-1965 yılları arasında parlamento dışından Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanlığı) görevi-ne getirilmiştir. Ayrıca TBMM’de bir dönem Ordu milletvekili olarak hizmet etmiştir. Mehmet Cemal Bey’in küçük oğlu Ulvi Cemal Erkin ise çok ünlü besteci ve kompozitördür. Enteresandır ki Ünye’deki baba evlerinden birisi de restore edilmiş ve 2013 yılında Ünye Müze evi olarak Ünye’mize kazandırılmıştır. Müze evin bir odası Feridun Cemal Erkin ve Ulvi Cemal Erkin başta olmak üzere Erkin ailesinin kişisel eşyaları ile döşenmiştir. Başta Mukaddes Erkin ve Feridun Erkin olmak üzere Erkin ailesine saygıyla, ruhları şad olsun.

Anahtar Kelimeler: Zeynep Kamil Hastanesi, Erkin Ailesi, Feridun Cemal Erkin, Müzecilik

Page 166: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

166 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

A Journey from Ünye Museum to Zeynep Kamil Hospital: A Story of an Ambassador, His Wife and the Pediatrics Building from Zeynep Kamil Hospital Museum’s InventoryMahmut Tokaç1, Ayşenur Celayir2

1Medipol University, Medical Faculty, Medical Hystory and Ethics, Istanbul, Turkey 2University of The Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery, İstanbul, Turkey

Zeynep Kamil Hospital, which was built as the charity of Kavalalı Mehmet Ali Paşa’s daughter Zeynep Hanım and her husband Sadrazam Yusuf Kamil Paşa, witnessed many historical events throughout its 159-year history. This study aims to document all inventories of historical significance and library materials of Zeynep Kamil Maternity and Pediatric Research and Training Hospital since its foundation and establish the meaning and significance of the artifacts that are exhibited in the section of the historical hospital building that was turned into a museum following restoration and renovation of the hospital. The project of the historical building and the tomb, which was registered as a 1st degree historical monument in 2009 by the Ministry of Culture and Tourism, it was completed in 2012 by ISMEP, and then, in 2014, all the archival / museum materials were removed from the warehouses by the construction tender. At the end of 2018, two oil paintings of Mukaddes Erkin and Feridun Cemal Erkin adorning the walls of a room of the historical building, are very interesting. Who are Mukaddes and Feridun Cemal Erkin and why their oil portraits are hung on the hospital museum? Our hospital acquired its current structure especially after the additional buildings built between the years 1952-1968 in which Professor Doctor Fahri Atabey was the chief physician. The pediatrics building was built on the historical building’s neighboring parcel of land that was donated by the family of Burhanettin Altınel, who later became the head physician of our hospital, and was built completely as the charity of a family. This donator family was Mukaddes and Feridun Cemal Erkin. The Erkinler family is a very famous family that has left its mark on the Republican era. Feridun Cemal Erkin, middle brother of the three sons of a famous bureaucrat father (Mehmed Cemal Bey) from Ünye, served in various positions in the Ministry of Foreign Affairs for 34 years. He served as the Minister of Foreign Affairs between 1962-1965 year and as a deputy of Ordu in the Turkish parliament for one electoral cycle. The youngest son of Mehmet Cemal Bey, Ulvi Cemal Erkin, is a recognized composer. It is interesting that one of the fathers’ houses in Ünye was restored and Ünye Museum-Home was brought to Ünye as a museum in 2013. One of the rooms of These Museum House has been decorated completely with personal belongings of Erkin family especially Feridun Cemal Erkin and Ulvi Cemal Erkin. Respectfully to the Erkin family, especially Mukaddes Erkin and Feridun Erkin, let the spirits of the saints.

Keywords: Zeynep Kamil Hospital, Erkin family, Feridun Cemal Erkin, Museology

Page 167: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

167

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-069 [Abstract:0089]

ZEYNEP KAMİL HASTANESİNDE BİR TÜRBEMahmut Tokaç1, Ayşenur Celayir2

1Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Deontoloji, İstanbul, Türkiye 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları SUAM, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

Kavalalı Mehmet Ali Paşanın kızı Zeynep Hanım ve Eşi Sadrazam Yusuf Kamil Paşa tarafından yaptırılan Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin gerek banileri hakkında; gerekse hastanenin yapılışı ile ilgili çeşitli rivayetler mevcuttur. 159 yıllık tarihi geçmişinde pek çok hastanın şifa bulduğu hastane pek çok şeye tanık oldu. Yusuf Kamil Paşa 1862 yıllarında sadrazamlık yaptığı dönemde hastanenin inşasının başladığı bilinmek-tedir; ancak inşaatın tamamlanıp açılmasının yıllar sürdüğü; hatta Yusuf Kamil paşanın 1878 yılında ölümünden sonra 1882’de açıldığı söylenir. Göz kamaştıran bahçesi, külliyesi ve hatta zamanı geldiğinde yan yana ölümsüz aşklarıyla yatacakları türbeyi de unutmadılar, 1886’da Zeynep hanım vefat ettiğinde türbede ebediyen ayrılmamak üzere bir araya geldiler. Türbenin ne zaman kurulduğu hususunda net bir tarih yoktur. Bugün hastane bahçesine girildiğinde sol tarafta görkemli tarihi binası ve onun hemen önünde bir türbe sizi karşılar. Kare planda ancak köşeleri ile sekizgen zarif şekilli ve yüksek tavanlı türbenin üzerinde kubbesi mevcuttur. Bir kapı ve üç penceresi olan türbenin, kuzeye bakan tarafında yer alan kapısından girdiğinizde sizi üç sanduka karşılar; Zeynep Hanım ve Yusuf Kamil Paşa’nın sandukalarının arasında daha kü-çük boyutta bir sanduka vardır ki bunun evlatlıklarının sandukası olduğu rivayet olunur. Güneye bakan köşelerde ise duvara gömme raflı ve cam kapaklı birer dolap görülür. Türbenin içindeki köşe nişlerinde yer alan bu camekanlı dolaplarda Zeynep Hanım ve Kamil paşanın kullandıkları fincan, vazo, gaz lambası gibi objelerin bulunması ayrıca dikkat çekicidir. 1985’li yıllarda türbe soyulmuş ve antika özellikteki bu kişisel kıymetli objelerin tümü çalınmıştır. Soygun öncesi yıllarda çekilmiş fotoğraflarda bu antika eserler görülebilmektedir. 2014-2018 yıllarında hasta-nenin ve tarihi binasının restorasyon ve renovasyon çalışmalarının tamamlanması ile birlikte Türbe de onarımdan geçirilmiştir. Hiçbir hastane yoktur ki bahçesinde hastaneyi yaptıranların türbesi bulunsun, üstelik küçük bir müzeyi andıran objeleri olsun. Bu çalışma, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin bahçesinde bir açık hava müzesi gibi yer alan tarihi binası ve hastanenin kurucularının türbesine dikkat çekilmek amacıyla ha-zırlandı; 159 yıllık sedir ağaçlarının gölgesindeki türbede ebedi uykusundaki bu güzel insanlara ithaf olunur. Ruhları şad olsun.

Anahtar Kelimeler: Restorasyon, Renovasyon, Türbe, Müzecilik

A Shrine in Zeynep Kamil HospitalMahmut Tokaç1, Ayşenur Celayir2

1Medipol University, Medical Faculty, Medical Hystory and Ethics, Istanbul, Turkey 2University of The Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery, İstanbul, Turkey

There are numerous narrations regarding both the benefactors and establishment of Zeynep Kamil Hospital, which was built as the charity of Kavalalı Mehmet Ali Paşa’s daughter Zeynep Hanım and her husband Sadrazam Yusuf Kamil Paşa.Throughout its 159-year history, the

Page 168: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

168 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

hospital in which a great number of patients were cured has been a witness to many historical events. It is known that the construction of the hospital began circa 1862 while Yusuf Kamil Paşa was the sadrazam, yet it is narrated that the completion of the construction work took many years until the hospital was open and that the opening took place in the year 1882, after Yusuf Kamil Paşa’s death in the year 1878. A glorious yard, a külliye and even a shine to house the two benefactors side to side in their eternal love when the time comes were not excluded in the plans; when Zeynep Hanım passed away in 1886, they came together in the shrine to never be apart. However, there is not a definitive date determining when the shrine was built. Today, upon entrance to the hospital yard, the magnificent historical building and the shrine right in front of it welcomes the visitors. The square-planned yet elegantly turned into an octagonal structure with its corners, high-ceilinged shrine has a dome situated on top of it. The shrine has one door and three windows and looking from the north-facing door, three tombs are made visible; Zeynep Hanım and Yusuf Kamil Paşa’s tombs with a smaller tomb in the middle which is claimed to belong to their adopted child. On the corners facing south are inbuilt cabinets with shelves and glass doors. It is also remarkable that objects such as cups, vases and gas lamps used by Zeynep Hanım and Kamil Paşa are exhibited in these glass-doored cabinets. However, after the shrine got burgled circa 1985, none of these objects remain. The antique objects can only be seen in the photos that were taken prior to those years. With the completion of the restoration and renovation work done to the hospital and its historical building between the years 2014-2018, the shrine also went through a renovation. There is no hospital so that the mausoleum of those who build the hospital in the garden; moreover, a small museum-like objects. This study was done to direct attention to the historical building of Zeynep Kamil Maternity and Pediatric Research and Training Hospital which is situated in its yard like an open-air museum and the shrine of its benefactors, and is dedicated to these good people in their eternal sleeps in the shrine under the shadow of 159-year cedar trees.

Keywords: Restoration, Renovation, Shrine, Museology

Page 169: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

169

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-070 [Abstract:0029]

29 KARIN DUVARI ENDOMETRİOZİS OLGUSU VE LİTERATÜR DERLEMESİİsmail HarmankayaSelçuk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim dalı, Konya

Endometriozis, fonksiyonel endometrial dokunun (gland ve stroma) ovarian hormonların et-kisi altında uterin kavite dışında yerleşmesidir. Sıklıkla pelvis bölgesinde over ve peritoneal yü-zeylerde görülmekle birlikte daha nadir olarak da üriner ve gastrointestinal bölgelerde, ciltte, akciğer ve beyinde de görülebilir. Skar endometriozisi olarak da adlandırılan karın cildindeki jinekolojik veya nonjinekolojik cerrahi operasyona bağlı insizyon bölgesinde de nadirende olsa endometriozis görülebilmektedir. Endometriozis genellikle 25 ile 35 yaş arasındaki kadınlarda görülmekle birlikte üreme çağındaki kadınların yaklaşık %5-15 ini etkilemektedir. Hastalarda sıklıkla dismenore, infertilite ve menstrual düzensizlikler görülür. Ekstrapelvik endometriozisde hematüri, hemoptizi, hematemez ve epilepsi gibi değişken semptomlar da görülebilmektedir. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji anabilim dalında 2009 ile 2019 yılları arasında karın bölgesinde tesbit edilen ve endometriozis tanısı almış 29 hasta değerlendirildi. Hasta verileri hastane bilgi sisteminde hasta dosyası ve patoloji raporu taranarak elde edildi. Hastaların yaşı, hastanın başvuru şikayeti, kitle lokalizasyonu, lezyonun çapı ve hastada nüks olup olmadığına bakıldı. Hastaların ortalama yaşı 36.8 (25-52)di. 13 hastada başvuru şikayeti karın ağrısı iken 9 hastada şişlik şikayeti mevcuttu. 7 hasta ise ağrı ve şişlik şikayeti ile başvurmuştu. 3 olgu inguinal bölgede kitle ve herni sebebiyle opere edilmiş iken 24 olguda eski sezeryan insizyon hattında kitle opere edilmiş. 1 olguda sezeryan öyküsü bulunmakla birlikte inguinal bölgede herni sebebiyle opere edilmiş. 1 olguda jinekolojik operasyon ve bu alanda endometriozis ge-liştiği görülmüş. Eksizyon materyallerinde endometriotik lezyonun ortalama çapının 3.1 cm (1.2-6.5) olduğu tesbit edildi. Bir olguda 8 ay, bir olguda da 60 ay sonra endometriozisin nüks ettiği görülmüştür. Abdominal kesi skarlarında görülen endometriozis olguları tüm endometriozis ol-gularının %1 lik kısmını oluşturmaktadır. Abdominal kesi skarlarında görülebilen endometriozis odakları tümör, apse, granulom ve fıtık ile karışabilmektedir. Sıklıkla sezeryana bağlı insizyon hattında ortaya çıkmaktadır. Bizim serimizde de(24 vaka,%83) literatüre benzer şekilde olgu-ların büyük çoğunluğunun sezeryan skar hattında oluştuğu görülmüştür. Abdominal kesi skar-larında endometriozis oluşumu operasyon esnasında endometrial hücrelerin insizyon hattına ekilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir ve her siklusta östrojen uyarısına yanıt olarak prolifere olmaktadır. Hastaların şikayeti sıklıkla siklik ağrı ve/veya şişlik şeklindedir. Bizim serimizde de tüm vakalarda siklik ağrı ve/veya şişlik şikayeti mevcuttu. Geniş lokal eksizyon endometriozis tedavisinde kabul edilen tedavi yöntemidir. Nüksü önlemek için cerrahi sınırlarda lezyonun olmaması önemlidir. Cerrahi sınırlarda lezyon olan vakalarda %36.1 oranında nüks görülmüştür. Bizim serimizde 2 vakada (%0.7) nüks görülmüştür. Sonuç olarak endometriozis benign bir has-talık olmakla birlikte infertile ve menstrual düzensizliklere sebep olan kişinin yaşam kalitesini düşüren, basit eksizyonla tedavi edilebilen bir hastalıktır.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis, Karın duvarı endometriozisi, Sezeryan skar hattı

Page 170: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

170 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

A Case Series of 29 Abdominal Wall Endometriosis and Review of the Literatureİsmail HarmankayaSelcuk University, Faculty of Medicine, Department of Pathology, Konya

Endometriosis is the placement of functional endometrial tissue (gland and stroma) outside the uterine cavity under the influence of ovarian hormones. It is frequently seen on the ovarian and peritoneal surfaces of the pelvis, but is rarely seen in the urinary and gastrointestinal tract, skin, lung and brain. Endometriosis can also be seen in the incision site due to gynecological or non-gynecologic surgery in the abdominal skin, also called scar endometriosis. Endometriosis usually occurs in women between 25 and 35 years of age and affects approximately 5-15% of reproductive age women. Patients often have dysmenorrhea, infertility and menstrual irregularities. Variable symptoms such as hematuria, hemoptysis, hematemesis, and epilepsy can be seen in extrapelvic endometriosis. He was diagnosed in the Department of Pathology, Faculty of Medicine, Selcuk University between 2009 and 2019, 29 patients with endometriosis were evaluated. Patient data were obtained by scanning the patient file and pathology report in the hospital information system. The age of the patients, the patient’s complaints, mass localization, the diameter of the lesion and whether there was recurrence. The mean age of the patients was 36.8 (25-52). In 13 patients, the complaint was abdominal pain and 9 patients complained of swelling. Seven patients presented with pain and swelling. While 3 cases were operated for mass and hernia in the inguinal region, in 24 cases the mass was operated in the former cesarean section incision line. Although she had a cesarean section in 1 case, she was operated for hernia in the inguinal region. One patient had a history of gynecological operation and endometriosis developed in this area. The mean diameter of the endometriotic lesion in excision materials was 3.1 cm (1.2-6.5). Endometriosis recurred after 8 months and 60 months in two cases. Endometriosis cases seen in abdominal incisions constitute 1% of all endometriosis cases. Endometriosis foci, which can be seen in abdominal scars, can be confused with tumor, abscess, granuloma and hernia. It is frequently seen in the caesarean-related incision line. In our series (24 cases, 83%), similar to the literature, the majority of cases were seen in the caesarean scar line. Endometriosis formation in abdominal incision scars is thought to be formed by incision of endometrial cells in the incision line. In each cycle, it proliferates in response to estrogen stimulation. The complaints of the patients are often in the form of cyclic pain and / or swelling. In our series, all cases had complaints of cyclic pain and / or swelling. Large local excision is the treatment of endometriosis. It is important that there are no surgical margins to prevent recurrence. Recurrence was seen in 36.1% of cases with lesions at the surgical margins. In our series, recurrence was observed in 2 cases (0.7%). In conclusion, although endometriosis is a benign disease, it is a disease that can be treated with simple excision, which reduces the quality of life of the person who causes infertile and menstrual disorders.

Keywords: Abdominal wall endometriosis, Cesarean scar line, Endometriosis

Page 171: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

171

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-071 [Abstract:0105]

KADIN KOZMETİK GENİTAL CERRAHİSİ VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMINurdan Demirci, Yağmur SezginMarmara Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, İstanbul

Kadın kozmetik cerrahisi, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, tıbbi olmayan nedenlerden ötürü dış kadın cinsel organlarının kısmen veya tamamen çıkarılması veya başka bir şekilde yaralanmasını içeren prosedürler olarak tanımlanmıştır. Kadın genital kozmetik cerrahi konu-sundaki artan talep modern medyanın etkisinin, televizyon programlarının, web siteleri ve der-gilerin aracılığıyla, kadınların artan farkındalıkları, erişilebilirlik ve uygun maliyetin yansıması sonucu olabilir. Son zamanlardaki çalışmalar internetin de bu konu da büyük bir rol oynadığı-nı göstermektedir. Kozmetik ve fonksiyonel iyileştirme için tasarlanan rekonstrüktif onarım prosedürleri binlerce yıldır mevcut olmuştur. İlk olarak tamamen estetik amaçlı çalışmalar Hodgkinson ve Hair tarafından 1984 yılında yapılmıştır. Özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren ise çalışmalar son derece artış göstermiştir. Kadın kozmetik cerrahisine artan ilgiye rağmen, sonuç verileri sınırlı sayıda yayınlanmıştır. Konu hakkındaki çalışmaların çoğunluğu retrospektif, kısa dönem takipli, tek merkezli vaka serileridir ve subjektif, doğrulanmamış sonuç ölçütlerini bildirmektedir. Bu konuda randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Kadın genital kozmetik cerrahisi labiaplasti, vajinaplasti, vajinal gençleştirme, klitoral hudop-lasti, hymenoplasti, G- spot amplifikasyonu ( G noktası büyütme),genital PRP(genital platelet rich plasma), mons pubis’e liposuction ve labia majora ya da mons pubis’e yağ enjeksiyonları gibi çeşitli prosedürleri içermektedir. Bu prosedürlerden labiaplasti, vajinaplasti, vajinal genç-leştirme, liposuction en sık kullanılan yöntemlerdendir. Kozmetik genital cerrahi isteyen birçok hasta kendilerini anormal, itici veya deforme olarak algılar. Bazı kadınlar ağrı, rahatsızlık, eg-zersiz, cinsel ilişkide vajinal gevşeklik gibi fiziksel şikayetlerden bahsetmekle birlikte bu kadın-ların çoğu utanç, endişe, düşük beden imajı ve benlik saygısı kaybı gibi duygusal sorunlar ya-şamaktadırlar. Ortaya çıkan düşük beden imajı ve öz bilinç duyusu, yaşam kalitesini ve zihinsel esenliği etkileyebilir. Sağlık ekibinin en önemli üyelerinden birisi olan hemşirelere bu konuda büyük rol düşmektedir. Hemşireler ameliyat öncesi, sırası ve ameliyat sonrası bakımla ilgilenir ve hastanın istediği görünümü elde ederken dönüşümüne tanık olurlar. Bu hastaların yaşamı değiştiren olayların ardından normallik hissini sürdürmelerine yardımcı olurlar. Hastaların ken-di algılarını geliştirmelerine ve beden imajını geliştirmelerine destek verirler. Kozmetik jineko-lojik prosedüre başvuru yapmış ve ya kozmetik jinekolojik prosedür uygulanan hastaya karşı hassas, yargılayıcı olmayan ve saygılı bir şekilde iletişim kurabilmelidirler.

Anahtar Kelimeler: beden imajı, kozmetik jinekoloji, labiaplasti, vajinaplasti

Page 172: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

172 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Female Genital Cosmetic Surgery and Nursing ApproachNurdan Demirci, Yağmur SezginDepartment of Obstetrics And Gynecology, Marmara University, Istanbul, Turkey

Female cosmetic surgery has been described by the World Health Organization (WHO) as procedures involving partially or completly removing or otherwise injecting external female genitals for non-medical reasons. The increasing demand for female genital cosmetic surgery can be the result of the impact of modern media, television programmes, websites and magazines, the increased awareness of women, the reflection of accessibility and cost-effectiveness. Recent studies show that the internet plays a major role in this issue. Reconstructive repair procedures designed for cosmetic and functional improvement have been available for thousands of years. Firstly, purely aesthetic studies were performed in 1984 by Hodgkinson and Hair. Especially since the early 2000s, studies have increased immensely. Despite increased interest in female cosmetic surgery, the results data were published in a limited number. The majority of the studies on the subject are retrospective, short-term, single-center case series and report the subjective, unconfirmed outcome measures. Randomized controlled trials are required in this regard. The female genital cosmetic surgery includes several procedures such as labiaplasty, vaginaplasty, vaginal rejuvenation, clitoral hudoplasty, hymenoplasty, G-spot amplification (G spot enlargement), genital PRP (genital platelet rich plasma), mons pubis liposuction and labia majora or mons pubis fat injections. In these procedures, labiaplasti, vagina, vaginal rejuvenation, liposuction are the most commonly used methods. Many patients who want cosmetic genital surgery perceive themselves as abnormal, impulsive or deformed. Although some women talk about physical complaints such as pain, discomfort, exercise, vaginal loosening in sexual intercourse, many of these women experience emotional problems such as embarrassment, anxiety, low body image and loss of self-esteem. The resulting low body image and the sense of self-consciousness can affect the quality of life and mental wellbeing. Nurses, one of the most important members of the healthcare team, have a great role in this issue. Nurses take care of the pre-operative, sequence and postoperative care and witness their transformation while obtaining the appearance that the patient wants. They help these patients maintain a sense of normality following life-changing events. They support patients to develop their perceptions and improve their body image. Cosmetic should be able to contact the gynecologic procedure and to communicate in a sensitive, non-judgmental and respectful manner to the patient who is either undergoing cosmetic gynecological procedure.

Keywords: body ımage, cosmetic gynecology, labiaplasty, vaginoplasty

Page 173: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

173

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-072 [Abstract:0107]

OVER KANSERİ OLUŞUMUNDA ROL OYNAYAN MİKRORNA’LARIN INSİLİCO ANALİZİMüşerref Banu YılmazZeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları EAH, Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD, İstanbul

GİRİŞ: Over kanseri jinekolojik malignitelerden ölümlerin en önemli sebeplerinden biridir. Etiyolojisini açıklamak için ovulasyon sırasındaki epitelyal hücrelerdeki travma, kesintisiz ovulasyon, gonadotropine aşırı duyarlılık, yüksek doz östrojen, progesteron ya da androjen maruziyetive ovaryan stromal inflamasyon gibi teoriler öne sürülmüstür. Over kanserinin kü-çük bir kısmında %(10) ailesel hikaye vardır ve spesifik gen mutasyonları (BRCA1, BRCA2) ile birliktedir. Hastalığın patogenezinde sporadik veya ailesel geçişli türlerde yapılan çok çeşitli çalışmalarla tanımlanılması başarılan genler dışında, bu genlerin ekspresyonlarının değişimin-den sorumlu mikroRNA’lar(miRNA), hastalığın tanısı ve takibinde kullanılabilecek potansiyel biyobelirteçler olarak ileri sürülmüştür. miRNA’lar yaklaşık 18-21 nükleotid uzunluğunda RNA molekülleri olup, gen ekspresyonunun transkripsiyon sonrası regülasyonunda önemli bir rol oynarlar. Çalışmalarda birçok miRNA,over kanseriile ilişkilendirilerekilgili yolaklar açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada literatür taraması sonucunda over kanseri oluşumunda rol oynayan miRNA’ların gen ekspresyonları üzerindeki etkisini araştırdık. miRNA’ların genetik yolakların aydınlatılmasının yanı sıra tanısal biyobelirteç olarak önerilmesini hedefledik.

GEREÇ-YÖNTEM: Over kanserinde anlamlı değişime uğradığı tespit edilen miRNA’lardan-miR-29a, mir-141, mir-766-3p, mir26a, mir-149, mir-23b, mir-214 seçilerek in silicoanalizler ile hedef genlerin yolaklarının aydınlatılması amaçlandı. İnsilico analiz kapsamında TargetScan, miRTarBase, miRDB ve DIANA-microT 4.0 ve dahil olmak üzeredört farklı yazılım programı ta-randı.Bu genlerin over kanseri oluşumundaki biyolojik etkileri ve yol açtıkları hastalıkları ta-nımlamak için microRNA.org ve ‘DIANA-miRPATH’web tabanlı araçlar ile miRNAların etkin yo-laklardaki rolleri araştırıldı.

BULGULAR: Biyoinformatik analiz ile hsa-miR-29a - SMC1A, ADCY1, CCNB1, hsa-miR-141 - FBXO5, YWHAH, CPEB4, hsa-miR-766-3p - SMC1A, PGR, CALM1, hsa-miR-26a - SLK, CCNB1, PGR ve hsa-miR-149 - FBXO5, SMC1A, ADCY1isimlimiRNAların karşılarındaki genleri hedefleyerek ‘Oosit mayozu’ yolağında etki ettikleri tespit edilmiştir.hsa-miR-141- BRAF, CPEB4, CDK1, hsa-miR-766-3p - PGR, CDK1, hsa-miR-26a - CCNB1, PGR, MAPK14, MAPK9, hsa-miR-29a - ADCY1, CCNB1, hsa-miR-149 - ADCY1, CCNB1, ADCY9, hsa-miR-23b - PIK3R2 ve hsa-miR-214 - HSP90AB1 isimli miRNAların ise karşılarındaki genleri hedefleyerek ‘progesterone-mediated oosit maturasyonu’ yolağında etki ettikleri tespit edilmiştir.

SONUÇ: Çalışmamızda, in silico analizler ile over kanseri oluşumunda rol oynayan miRNA’la-rın güvenilirliğini ve biyolojik uygunluğunu arttırmaya yardımcı olmak için miRNA’ların hedef genleriyle olan ilişkileri korele edilerek over kanseri gelişim sürecinin anlaşılmasına yeni bakış açıları kazandırılmak istenmiştir. Halihazırda over kanserinin tanı ve prognozunu net olarak tespit eden herhangi bir belirteç mevcut değildir. Buna göre, çalışmamızın gelecekteki molekü-ler çalışmalar için yeni bir tanısal yaklaşım ortaya çıkarabileceğine ve bu kapsamdaki araştır-malara temel olabileceğine inanmaktayız.

Anahtar Kelimeler: Over kanseri, gen ekspresyonu, insilico, mikro-RNA

Page 174: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

174 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

InSilico Analysis of microRNA’s on Formation of Ovarian CancerMüşerref Banu YılmazZeynep Kamil Womans and Pediatrics Hospital, Department of Obstetrics and Gynecology, İstanbul

BACKGROUND: Ovarian cancer is one of the most important causes of death from gynecological malignancies.To explain its etiology, theories such as trauma in ovarian epithelial cells, continuous ovulation, hypersensitivity to gonadotropin, high dose estrogen, progesterone or androgen exposure and ovarian stromal inflammation have been proposed. There is a familial history (10%) in a small proportion of ovarian cancer and is associated with specific gene mutations (BRCA1, BRCA2). MicroRNAs (miRNAs), which are responsible for the expression of these genes, have been proposed as potential biomarkers that can be used in diagnosis and follow-up, except for genes that are identified in the pathogenesis of the disease.miRNAs are RNA molecules of approximately 18-21 nucleotides in length and play an important role in the post-transcriptional regulation of gene expression. Many miRNAs have been tried to be explained in the studies. In this study, we investigated the effect of miRNAs that play a role in ovarian cancer formation on gene expression. We aimed to suggest miRNAs as diagnostic biomarkers as well as to elucidate genetic pathways.

MATERIAL-METHOD,: MiRNAs that were found to be significantly altered in ovarian cancer, were aimed to elucidate the pathways of target genes by in silicoanalyses by selecting miRNAs, miR-29a, mir-141, mir-766-3p, mir26a, mir-149, mir-23b, mir-214. Within the scope of the insilico analysis were scanned for several different software programs, including TargetScan, miRTarBase, miRDB and DIANA-microT 4.0 and included. roles in pathways were investigated.

RESULTS: By bioinformatics analysis, hsa-miR-29a-SMC1A, ADCY1, CCNB1, hsa-miR-141-FBXO5, YWHAH, CPEB4, hsa-miR-766-3p - SMC1A, PGR, CALM1, hsa-miR-26a - SLK, CCNB1, PGR and hsa-miR-149 - FBXO5, SMC1A, ADCY1, modified DNAs have been found to act on the ‘Oocyte meiosis’ pathway by targeting the genes against them.h-miR-141- BRAF, CPEB4, CDK1, hsa-miR-766-3p - PGR, CDK1, hsa-miR-26a - CCNB1, PGR, MAPK14, MAPK9, hsa-miR-29a - ADCY1, CCNB1, hsa-miR-149 - ADCY1, CCNB1, ADCY9, hsa-miR-23b - PIK3R2 and hsa-miR-214 - HSP90AB1 miRNAs have been found to affect the progesterone-mediated oocyte maturation pathway by targeting the genes.

CONCLUSION: In our study, we aimed to gain new insights into the understanding of ovarian cancer development process by correlating the relationships of miRNAs with target genes to help improve the safety and biological suitability of miRNAs involved in ovarian cancer formation with in silico analyzes. Currently, there are no clear markers on the diagnosis and prognosis of ovarian cancer. Accordingly, we believe that our study may provide a new diagnostic approach for future molecular studies and may be the basis for research in this context.

Keywords: Ovarian cancer, gene expression, insilico, microRNA

Page 175: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

175

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-073 [Abstract:0108]

TEKRARLAYAN ENDOMETRİYOMASI OLAN İNFERTİL HASTALARIN KONTROLLÜ OVER STİMÜLASYONU VE İNTRAUTERİN İNSEMİNASYON BAŞARISI PRİMER ENDOMETRİYOMA HASTALARINA GÖRE DAHA DÜŞÜKTÜRBerk BulutIstinye Universitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı

AMAÇ: Primer ve tekrarlayan endometrioma hastalarında COH + IUI’nin gebelik oranlarını karşılaştırmak

ÇALIŞMA TASARIMI: Üçüncü basamak başvuru merkezinde yapılmış çok merkezli, retros-pektif bir kohort çalışması. Çalışmaya, sperm testinin normal, tüplerden en az birinin patent, kadının yumurtalık rezervinin normal olması koşullarıyla iki defa KOH + IUI tedavisi uygu-lanan, infertilite için olası başka bir nedeni bulunmayan ve endometriyomaları olan primer infertilite hastaları dahil edilmiştir. Yumurtlama döngüleri. KOH tedavisi, 3. günden başlayarak günde 75 IU HMG (Menotropin) veya Rekombinant FSH (Folitropin Alfa, Beta) şeklinde verildi. Yumurtlama tetiği, baskın foliküllerin büyüklüğü 18 mm’ye ulaştığında 5000 – 10000 U hCG veya Choriogonadotropin Alfa 250 mcg / 0.5 ml ile yapıldı.

BULGULAR: Primer endometrioma (PEND) hastalarında devam eden gebelik oranı, hasta ba-şına % 14,4 ve döngü başına % 8,06 idi. Rekürren endometrioma (REND) olan hastalarda devam eden gebelik oranı hasta başına % 6,06 ve döngü başına % 3,4 idi. Devam eden gebelik oranları, PEND hastalarında, REND hastalarına göre anlamlı derecede yüksekti.

SONUÇ: Başka infertilite faktörü bulunmayan primer endometriomalara sahip çiftler için ameliyattan önce bile KOH + IUI önerilebilir. Tekrarlayan endometrioma hastalarında KOH + IUI tedavisi önerilmez.

Anahtar Kelimeler: endometriyoma, intrauterin inseminasyon, infertilite

Recurrent Endometrioma in Infertile Patients has Worse Outcome Than Primary Endometrioma in Response to Controlled Ovarian Hyperstimulation and Intrauterine InseminationBerk BulutIstinye University Medical School Department of Obstetrics and Gynecology

OBJECTIVE: Investigate the difference in the effectiveness of COH+IUI on pregnancy rates in patients with primary and recurrent endometriomas.

STUDY DESIGN: Multicenter, retrospective cohort study done in 3 tertiary referral centers. Included in the study are primary infertility patients with endometriomas who have no other probable cause for infertility, who undergo two cycles of COH + IUI provided the sperm test is normal, at least one of the tubes is patent and the woman’s ovarian reserve is normal with ovulatory cycles. Therapy for COH was HMG (Menotropin) or Recombinant FSH (Folitropin Alfa, Beta) at 75 IU/d starting from day 3. Trigger was done by 5000 - 10000 hCG or Choriogonadotropin Alfa 250 mcg/0.5 ml when the dominant follicules size reach 18 mm.

Page 176: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

176 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

RESULTS: Ongoing pregnancy rate in patients with primary endometrioma(PEND) were 14.4 % per patient and 8,06 % per cycle. In patients with recurrent endometrioma(REND), OPR were 6.06% per patient and 3.4% per cycle. Ongoing pregnancy rates were significantly higher in patients with PEND than in REND patients.

CONCLUSION: COH + IUI may be recommended even before surgery for couples with primary endometriomas where there is no other infertility factor. COH + IUI treatment is not recommended in recurrent endometrioma patients.

Keywords: Endometrioma, intrauterine insemination, infertility

Page 177: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

177

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-074 [Abstract:0109]

TÜM BATINI DOLDURAN DEV BİR OVER KİSTİNDE AÇIK MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİ TEKNİK İLE OVER KORUYUCU CERRAHİOlga Devrim Ayvaz, Ayşenur Celayir, Burcu ArıSağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Çocuk Cerrahi Kliniği

GİRİŞ/AMAÇ: Jinekolojik habis lezyonların genellikle yaşlı hastalarda görülmesi ve bu yaş-lara gelindiğinde çoğu zaman üreme tamamlanmış olması nedeniyle reprodüktif fonksiyon önemsenmeyebilir. Hatta bu nedenle benign ve malign birçok jinekolojik patolojide üreme or-ganlarının cinsel birleşmeye engel olmayacak biçimde çıkarılması geniş kabul görmektedir. Bununla birlikte 0-18 yaş grubu hastalarda da tubaovarian patolojiler görülebilmektedir. Bu çalışmada açık minimal invazif cerrahi yöntemiyle over koruyucu cerrahi yapılan dev over kistli bir ergen hasta sunuldu.

OLGU: İki ay önce başlayan ve gittikçe artan karında şişliği nedeniyle kliniğinize başvuran 17 yaşında hastanın menstruasyon siklusu düzenli ve travma öyküsü bulunmamaktadır. Fizik muayenesinde batında orta hatta ksifoidden pelvise kadar gergin olarak palpe edilen kitlesi mevcut olup, hassasiyeti bulunmamaktadır. Genital muayenesi normadi. Ultrasonda karaciğer altından pelvise kadar uzanan, orta hattın solunu da dolduran, ultrason ekranına sığmaması nedeniyle boyutu ölçülemeyen, kenarlarda yer yer septal oluşumlar gösteren yoğun içerikli kistik yapı gözlendi. Pelvik ultrasonda mesane tama yakın boş olup sol over 48x10mm bo-yutlarında normal izlendi, ancak sağ over visüalize edilemedi; orjini ayırt edilemeyen batın tüm alanları dolduran kist mevcut şeklinde raporlandı. Tümör belirteçlerinden Ca125 67,5 iken diğerleri normal sınırlarda idi; TSH, T3, T4 değerleri normaldi. Hastanın Pelvik MRI’ında tüm abdomeni dolduran, tüm barsakları sol üst laterale iten yaklaşık 30x28x22cm boyutlarında dev bir kist saptandı; ayrıca sağ over izlenmedi. Hastaya operasyon masasında foley sonda takıl-dı, mesane boştu. Lavman sonrasında yapılan rektal tuşede ampullasında gaita yoktu, ancak douglasda kistik kitle dolgunluğu palpe edilmekteydi. Batın muayenesinde Pubisden ksifoide kadar tüm batını dolduran gergin kist palpe edildi. Suprapubic 5cm’lik Phannen-steal insizyon yapıldı, fascia linea albadan vertikal açıldığında doğrudan kitle görüldü. Kistik kitle çok gergin olup içindeki sıvının mor reflesi görülmekteydi. Kist içinden yaklaşık 5500cc mayi aspire edildi ve kitle insizyondan dışarı alındığında dev bir over kisti olduğu görüldü. Overin çapı, kist sıvısı boşalmış haliyle yaklaşık 30cm olup, kistin tabanında 2 adet 5-6 cm çapında iki kist, yanısıra bir kaç adet bir cm ye ulaşan kistle olduğu; over dokusunun yaklaşık 10-15 cm çapında kist basısı ile yassılmış olduğu izlendi. Sağ tuba uterina ve fimbriaları ve uterusu normal izlenen hastanın sol overi palpe edildi; sol over yaklaşık 3x5x7cm boyutlarındaydı. Over dokusunun ve kapsülünün tamamen normal olması nedeniyle kist duvarının overe kmomşu tabanı bırakılarak üst kısmı frozen biyopsiye gönderildi. Frozen biyopsi sonucunun selim lezyon olarak tariflen-mesi üzerine kistektomi ve over koruyucu cerrahi yapılmasına karar verildi. Zemindeki daha küçük veziküler tarzdaki kistler ile birlikte kalan kist duvarı tamamen eksize edildi. Kalan over dokusunda kanama kontrolü sağlandı, over kapsülü insizyonu kenarları sürfile tarzında karşı-lıklı olarak süture edildi; 8x10cm boyutlarında ovoid tarzda sağ over yapısı yeniden oluşturuldu. Katlar anatomisine uygun olarak kapatıldı.

SONUÇ: Organ koruyucu cerrahide amaç; nüks ve iyileşme bakımından standart tedaviye benzer sonuçlara ulaşmak, yapışıklıkları önleyerek gelecekte hastanın gebe kalabilmesini

Page 178: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

178 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

sağlamak, gebelik durumunda obstetrik sonuçların yeterli olmasını sağlamak ve morbiditeyi en düşük seviyede tutmaktır. Dev boyutlarda over kistlerinin tedavisi, frozen biyopsi eşliğinde mini Phannen-stiel cilt kesisi ve linea albadan vertikal kesiyle açık minimal invazif cerrahi yaklaşımla başarılı bir şekilde yapılabilir.

Anahtar Kelimeler: dev over kisti, minimal invaziv cerrahi, over koruyucu

Ovarian Protective Surgery in A Giant Ovarian Cyst Filling the Entire Abdomen with Open Minimal Invasive SurgeryOlga Devrim Ayvaz, Ayşenur Celayir, Burcu ArıUniversity of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery

INTRODUCTION/AIM: Reproductive function may be ignored because gynecological malignant lesions are usually seen in elderly patients who completed reproductive period. Tubaovarian pathologies can be seen in 0-18 year old patients also. In this study, a patient with giant ovarian cyst who underwent ovarian protective surgery via open minimally invasive was presented.

CASE: A 17-year-old female who was admitted to our department with a history of abdominal distention that started two months ago, had regular menstrual cycle and no history of trauma. On physical examination, there was a palpable mass filing the entire abdomen from the xiphoid to the pelvis, and there was no sensitivity. Genital examination was normal. On ultrasound, a cystic structure with a dense content was observed, which could be seen from the bottom of the liver to the pelvis, filled the left of the midline, could not be measured due to the fact that it could not fit on the ultrasound screen, and showed occasional septal formation on the edges. On the pelvic ultrasound, the right ovary could not be shown. Among the tumor markers, Ca125 was 67.5; and TSH, T3, T4 values were normal. The pelvic MRI of the patient revealed a giant cyst measuring approximately 30x28x22cm, filling the entire abdomen and pushing all the intestines to the left upper lateral. Foley was inserted at the operation table. The tense cyst that filled the whole of the abdomen until the xiphoid of the pubis was palpated. Cystic mass was palpable with rectal examination. Phannenstiel incision was performed as 5cm. Approximately 5500cc clear fluid was aspirated from the cyst, and when the mass was taken out of the incision a giant ovarian cyst was seen. The diameter of the ovarian cyst was approximately 30cm without fluid, there was two another cysts that 5-6 cm diameter and together a few cyst reaching 1 cm in size on the base of the cyst. The ovarian tissue that flattened with cyst compression was approximately 10-15 cm diameters. Right tuba uterina, fimbriae and uterus were normal and the left ovary was palpated as approximately 3x5x7cm sizes. Because the ovarian tissue and capsule were completely normal, the base of cyst wall which neigbour of ovarian tissue was left and upper side of cyct was sent to frozen biopsy. Frozen biopsy was defined as benign lesion and, cystectomy was completed and ovarian protective surgery were performed. After excision of the giant cyst, ovoid-shape right ovary was was reconstructed as 8x10cm diameters.

CONCLUSION: Tissue protective surgery is achieved similar to the standard treatment for relapse and recovery, to prevent the adhesions, to ensure that the patient becomes pregnant in the future and the obstetric outcomes are sufficient in case of pregnancy and to keep the morbidity at the lowest level. Treatment of giant ovarian cysts accompanied by frozen biopsy can be performed successfully with a mini Phannenstiel incision plus a vertical incision from linea-alba as open minimally invasive surgical approach.

Keywords: giant ovarian cyst, minimal invasive approach, ovarian protective

Page 179: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

179

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-075 [Abstract:0110]

İLERİ DERECEDE ABDOMİNAL DİSTANSİYONA NEDEN OLAN PÜR KİSTİK TİP 4 SAKROKOKSİGEAL TERATOMLU YENİDOĞANA YAKLAŞIMBurcu Ari1, Ayşenur Celayir1, Şefik Çaman1, Oya Demirci2, Nermin Koç3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Çocuk Cerrahi Kliniği 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi,Perinatoloji Kliniği 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Patoloji

GİRİŞ/AMAÇ: Sakrokoksigeal teratomlar çocukluk çağı teratomlarının %70’ini oluşturmak-tadır. Bu çalışmada oldukça nadir görülen pür kistik tip 4 sakrokoksigeal teratom tanısı alan olgunun prezantasyonu, klinik seyri ve cerrahi yaklaşım şeklinin tartışılması amaçlandı.

OLGU: Hastanemizde 34+4 haftalık sezaryen ile 3050 gr doğan erkek bebekte, ileri derecede batın distansiyonu mevcuttu. Antenatal US takiplerinde renal orjinli olduğu düşünülen kistik kitle tanısı almıştı. Fizik muayenesinde sol alt kadrandan başlayan kitlenin tüm batını doldur-duğu ve anüsün derin yerleşimli (funnel anus?) olduğu görüldü, mekonyum çıkışı mevcuttu. Babygrafisinde, batını tama yakın dolduran, barsakları ve mesaneyi sağa iten yuvarlak kitlesel lezyon görüldü. Ultrasonda bilateral böbrek dilatasyonu, mesane duvarında kalınlaşma ve rek-tum arkasına uzanan 98x66x80mm boyutlarında anekoik ince duvarlı kistik lezyon saptandı. Ekokardiyografisinde PFO tesbit edildi. Laboratuvar sonuçlarından AFP 141.731 ng/ml, NSE:100 mcg/L, Ferritin:118,7 ng/ml yüksek değerlerde idi. Hegar buji ile yapılan rektal muayenede anüs girişi itibariyle presakral yerleşimli kitle tesbit edildi, radyolojik değerlendirmeleriyle birlikte kitlenin Tip 4 pür kistik sakrokoksigeal teratom olabileceği düşünüldü. Hastanın prone pozis-yon verilemeyecek kadar ileri derecede batın distansiyonu nedeniyle önce Phannenstiel ve sol hokey sopası insizyon ile sol lateralden batına girldi; sol sigmoid ve inen kolon sol latera-linden retroperitoneal alana ulaşıldı. Diyafragmaya kadar ulaşan kistik kitleden 600 ml kistik sıvı aspire edildikten sonra kist duvarı etraf yapışıklıklardan çepeçevre serbestlendi; pelvik bölgenin üzerinden kistin 2/3’lük üst kısmı eksize edildi, frozen biyopsi gönderildi. Frozen bi-yopsi selim patoloji olarak raporlandı. Kistin presakrale uzanan kısmı pelvise doğru retrorektal alanda serbestlendi, ancak kistin en alt ucunun serbestlenmesi mümkün olmadığı için hasta prone pozisyona çevirilerek posterosagittal insizyonla, koksiks uç kısmı ile birlikte kistin to-tal olarak eksizyonu tamamlandı. Postoperatif birinci gün oral beslenmesi başlandı, üç günde tam doza çıkarıldı. 5.gün VCUG’de opreasyonda tamamen sağ laterale itildiği görülen mesane-nin orta hatta normal konumda ve normal şeklinde olduğu izlendi, mesane kapasitesi 35 ml olup VUR saptanmadı. Sondasız takiplerinde idrar çıkışı yeterli olan hasta 7.gün taburcu edildi. Kontrollerde renal ektazinin gerilediği görüldü. Patolojisi matür kistik teratom olarak raporlan-dı. Birinci ayında tümör belirteçleri geriledi (AFP:1950 ng/ml). Postoperatif 3.ayındaki hastanın aylık rektal tuşe ve tümör belirteç takipleri sorunsuz seyretmektedir.

SONUÇ: Pür kistik teratomların oldukça nadir görülmesi sebebiyle batın içi kistik kitlelerde öncelikle akla gelmese de presakral bölge kaynaklı kistik kitlelerde sakrokoksigeal teratom olasılığı da düşünülmelidir.

Anahtar Kelimeler: pür kistik, tip 4 teratom, sakrokoksigeal

Page 180: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

180 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Approach of A Neonate with Pure Cystic Type 4 Sacrococcygeal Teratoma Leading to Severe Abdominal DistentionBurcu Ari1, Ayşenur Celayir1, Şefik Çaman1, Oya Demirci2, Nermin Koç3

1University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery 2University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of Perinatology 3University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Pathology

INTRODUCTION/ AIM: Sacrococcygeal teratomas account for 70% of childhood teratomas. The aim of this study is to discuss the presentation, clinical course and surgical approach in a neonate with pure cystic type 4 sacrococcygeal teratoma.

CASE: In a 30+4-week-old male neonate with a intraabdominal distention was delivered by cesarean section at our hospital. There was a cystic mass which was thought to have renal origin in antenatal follows-up. The mass starting from left side filled bilateral sub- quadrants, and there was meconium outflow from funnel anus. Abdominal X-ray revealed a round mass lesion that pushed the intestines and the bladder to the right side. Bilateral dilatation of kidneys, thickening of the bladder wall, and an anechoic thin-walled cystic lesion measuring 98x66x80mm were detected by Ultrasound. PFO was detected in echocardiography. AFP, NSE and Ferritin were high as 141,731ng/ml, 100mcg/L, and 118,7ng/ml respectively. During the operation, due to severe abdominal distention, The left lateral retroperitoneal area was reached in supine position by Phannenstiel plus left hockey stick incision. The upper 2/3 of the cyst was excised after aspirated of 600 ml cystic fluid. Presacral portion of the cyst was excised in prone position by posterosagittal incision. Thus, cyst was completely excised by the abdominal and posterosagittal routes. Oral feeding was started on the first postoperative day. The bladder capacity was 35ml, and VUR wasn’t detected on VCUG. Renal ectasia regressed in controls, urine output was sufficient without bladder catheter. Pathology resulted as a mature cystic teratoma. In the first month, tumor markers regressed (AFP:1950 ng/ml). The monthly rectal examination and tumor marker follow-up were uneventful.

CONCLUSION: Possibility of the sacrococcygeal teratoma should be considered in the pure cystic masses trough the presacral region, although rareity of pure cystic teratomas and even if it is not primarily thought in intraabdominal cystic masses.

Keywords: pure cystic, type 4 teratoma, sacrococcygeal

Page 181: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

181

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-076 [Abstract:0111]

SEZARYEN DOĞUM YAPAN KADINLARDA, ERKEN TEN TENE TEMASIN, EMZİRME VE DOĞUM SONU KANAMA ÜZERİNE ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİZülfiye Serap Sürücü1, Zübeyde Ekşi Güloğlu2

1Kartal Dr Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul 2Marmara Üniversitesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bebeklerin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmesini, bu dönemde bebeklere su dahil hiç bir ek besin verilmemesini, 6 aydan itibaren de ek gıdalara başlanarak, emzirmenin 2 yaşına kadar sürdürülmesini önermektedir. Emzirmenin daha etkili ve başarılı olması, uzun süre devam etmesi için Erken Ten- Tene Temas (ETT) uygulaması, önemli bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastanelerin bir çoğunda vajinal doğum-dan hemen sonra ETT uygulanmasına imkan verilmesine rağmen, çok azında sezaryen sonrası ameliyathanede bu uygulama yapılmaktadır. Postpartum kanama (PPK) maternal morbidite ve mortalitenin önemli sebeplerindendir. Ten tene temasın ve emzirmenin postpartum kanama (PPK) oranlarını düşürmede etkili olacağı düşünülmektedir. DSÖ’nün erken emzirmeyi doğum-dan bir saat içinde önermesinin nedenlerinden biri, uterus aktivitesini teşvik etmek ve ağır kanama riskini azaltmaktır.

ÇALIŞMANIN AMACI: Sezaryen doğum yapan kadınlarda, erken ten tene temasın, emzirme ve doğum sonu kanama üzerine etkisini değerlendirmek amacıyla; prospektif, randomize kont-rollü ve deneysel bir çalışma olarak yapılmıştır.

GEREÇ-YÖNTEM: Çalışma İstanbul’da, bir eğitim ve araştırma hastanes±inde, 15 Ağustos 2017– 20 Mayıs 2018 tarihleri arasında, sezaryen doğum yapan, örneklem kriterlerine uyan ve çalışmaya katılmayı kabul eden kadınlardan; 41’i kontrol 47’si deney grubunda olmak üzere top-lam 88 kadınla yapılmıştır. Veri toplanması aşamasında Anket Formu, Emzirme Gözlem Formu, Emzirme Değerlendirme Ölçeği (IBFAT), Vızuel Analog Skala (VAS) ve Kanama ve Doğum Sonu Değerlendirme Formu kullanılmıştır.

BULGULAR: Çalışmada deney grubundaki kadınların yaş ortalaması 29.68±5.19, kontrol grubundaki kadınların yaş ortalaması ise 28.82±5.80 olarak bulunmuştur. Deney grubundaki kadınların ETT’de kalma süreleri ortalama 67.34±13.20 dk’dır. Kadınların emzirme gözlem for-mundan aldıkları puanlar incelendiğinde deney grubunun 1. Emzirme gözlem puanı ortalama-sı 18.14±3.15, kontrol grubunun 1.Emzirme gözlem puanı ortalaması 11,63±2.92 olup istatsitik-sel olarak anlamlı fark saptanmıştır. Deney grubunun 2. Emzirme gözlem puanı ortalaması 20.87±3.35, kontrol grubunun 2. Emzirme gözlem puanı ortalaması ise 14,48± 2.65 bulunmuştur. Grupların IBFAT puanları değerlendirildiğinde, ilk emzirmede deney grubu puan ortalaması 8.68±1.56, kontrol grubu puan ortalaması 5.29±1.50 olup aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (P<0.05).

SONUÇ: Sezaryen doğum yapan kadınlarda erken ten tene temasın emzirme başarısı üzerine olumlu etkisinin olduğu belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: : Erken ten tene temas, Sezaryen, Emzirme, Doğum Sonu Kanama

Page 182: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

182 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Evaluation of the Effect of Early Skin to Skin Contact on Breastfeeding and Postpartum Hemorrhage in Women with Cesarean BirthZülfiye Serap Sürücü1, Zübeyde Ekşi Güloğlu2

1Kartal Dr. Lütfi Kırdar Training and Research Hospital, İstanbul, Turkey 2Marmara University Department of Obstetrics and Gynecology Nursing, İstanbul, Turkey

The World Health Organization (WHO) recommends that babies receive only breastfeeding during the first 6 months, no additional nutrients are given to infants, including water. In order for breastfeeding to be more effective and successful and to continue for a long time, contact with early skin to skin contact (ETT) is an important practice. In most hospitals, although ETT can be administered immediately after vaginal delivery, very few are performed in the operating room after cesarean section. Postpartum hemorrhage (PPH) is an important cause of maternal morbidity and mortality. It is thought that contact with skin and breastfeeding will be effective in reducing PPH rates. One of the reasons WHO recommended early breastfeeding within an hour of delivery is to promote uterine activity and reduce the risk of severe bleeding. ETT includes placing the baby in a prone position on her mother’s naked chest, often covered with a warm towel. ETT immediately occurs within the first 10 minutes at delivery and ETT means contact with the skin from 10 minutes to 24 hours after delivery.

PURPOSE of the STUDY: This study was to evaluate the effects of ETT on breastfeeding and postpartum hemorrhage in women with cesarean section; A prospective, randomized, controlled and experimental study.

MATERIALS-METHODS: The study included women who had cesarean section, who met the sampling criteria and accepted to participate in the study between 15 August 2017 and 20 May 2018 in a training and research hospital in Istanbul. 41 women were in the control group and 47 women were in the experimental group. In the data collection stage, Questionnaire, Breastfeeding Observation Form, Breastfeeding Rating Scale (IBFAT), Vizuel Analog Scale (VAS) and Hemorrhage and Postpartum Evaluation Form were used.

RESULTS: The mean age of the women in the experimental group was 29.68 ± 5.19 and the control group’s was 28.82 ± 5.80. The mean duration of ETT stay in the experimental group was 67.34 ± 13.20 min. When the scores of the women taken from the breastfeeding observation form were examined, the mean of the 1st Breastfeeding observation score of the experimental group was 18.14 ± 3.15, and the control group’s was 11.63 ± 2.92 and the difference was statistically significant. 2. Breastfeeding observation score of the experimental group was found to be 20.87 ± 3.35, and the control group had a 2. Breastfeeding observation score was 14.48 ± 2.65. When the IBFAT scores of the groups were evaluated, the mean experimental group score was 8.68 ± 1.56 in the first breastfeeding group, the mean score in the control group was 5.29 ± 1.50, and the mean score of the experimental group in the 24th hour was 9.38 ± 1.17 and the control group mean score was 6.07 ± 1.17. The IBFAT scores of the experimental group were higher than the control group at each evaluation.

CONCLUSION: ETT has a positive effect on breastfeeding in women with cesarean section.Keywords: Early skin to skin contact, Cesarean section, Breastfeeding, Postpartum

hemorrhage

Page 183: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

183

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-077 [Abstract:0112]

RAHİM İÇİ ARAÇ KULLANIMI VE ÇEŞİDİNİN KADIN CİNSEL FONKSİYONU ÜZERİNE ETKİSİErgül Demirçivi Bör1, Nihal Çallıoğlu2, Ayşegül Nur1, Taner Günay1, Meryem Hocaoğlu1, Abdulkadir Turgut1

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2İstanbul Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Üreme çağındaki kadınlar sıklıkla doğum kontrol yöntemi olarak rahim içi araç (RİA) kullan-maktadırlar. Rahim içi araçlar bakırlı ve levonorgesteronlu ria (Mirena) olarak iki gruba ayrıl-maktadır. Özellikle mirena mensturasyon miktarı fazla olan hastalarda önerilmektedir. Kadın cinsel fonksiyonu organik ve psikolojik komponentleri vardır ve bu komponentlerin patolojile-rinden sıklıkla etkilenebilmektedir. Literatürde rahim içi araç kullanımı ile cinsel fonksiyonun etkilenmediğine dair çalışmalar mevcuttur. Fakat ria çeşidi ve cinsel fonksiyonun etkilerine dair çalışma izlenmemiştir. Biz çalışmamızda rahim içi araç kullanan hastaların cinsel fonksi-yonlarını FSFI (Kadın cinsel işlev ölçeği) ile belirledik. Çalışma grubu olarak aile planlamasına doğum kontrolü amacı ile başvuran ilk defa ria takılacak hastalara (bakırlı/mirena) takılmadan önce ve takıldıktan 1 ay sonra FSFI anketi uygulandı ve sonuçları karşılaştırıldı. Bakırlı ria gru-bunda toplam 37, mirena grubunda toplam 19 hasta bulunmaktaydı. Hastaların ria kullanımı öncesi ve sonrasında FSFI skorları arasında anlamlı bir fark izlenmedi. Çalışmanın yapılan su-bgrup analizinde ise bakırlı ria grubu ve mirena grubu arasında da skorlar arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Çalışmamıza göre ria kullanımının ve çeşitlerinin (bakırlı/mirena) kadın cinsel fonksiyonları üzerine etkisi izlenmemiştir.

Anahtar Kelimeler: Bakırlı ria, mirena, FSFI

Effect of Intrauterine Device Usage and Type to Female Sexual FunctionErgül Demirçivi Bör1, Nihal Çallıoğlu2, Ayşegül Nur1, Taner Günay1, Meryem Hocaoğlu1, Abdulkadir Turgut1

1Medeniyet University Göztepe Education and Research Hospital 2Sadi Konuk Education and Research Hospital

Women who are in reproductive age mostly prefere intrauterine device for contraception. Intrauterine devices (iud) are devided to two as cupper and levanorgesterone iud (mirena). Mirena is mostly prefered for women who have heavy menstrual bleeding. Female sexual function have organic and pschological sides and pathology both sides can easily effect the fonction. There are some studies that show female sexual function is not effected from iud. But there is not any study which is examining either female sexual function is effected with iud types or not. In our study we examine the sexual function of patients who have iuds with female sexual function scale (FSFI). Our study group inclusion criterias were first time iud usage, cupper iud or mirena administration, fsfi at the time of first administration and 1 month after iud administration. We had 37 patients at cupper iud group and 19 patients at mirena groups. For whole patients groups we could not find any difference for fsfi scores between before and after iud administration. Also we could not find any difference for fsfi scores between cupper iud and mirena groups. According to our study we can conclude that iud types do not affect female sexual function.

Keywords: Cupper iud, mirena, FSFI

Page 184: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

184 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-078 [Abstract:0113]

HASTANEMİZEDE LEİOMYOSARKOM TANISI ALAN HASTALARIN RETROSPEKTİF ANALİZİMehmet Obut1, Sema Karakuş2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın H. ve Doğum, Diyarbakır 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma hastanesi, Kadın H. ve Doğum, İstanbul

GİRİŞ: Uterin leiomyosarkomlar uterusun en sık görülen sarkomudur. Oldukça agresif özellik gösteren bu prognozu çok kötü mailgnitedir. Her yaşta görülebilmesine karşın en sık perimeno-pozal dönemde görülür. Leiomyosarkomlar çoğu zaman klinik belirtivermez yada diğer benign jinekolojik hastalıkları taklit eder. Preoperatif tanısı zordur ve çoğunlukla cerrahi sırasında yada sonrasında tanı konulur. Tedavisi tümörun komplet olarak çıkarmak tek küratif tedavisi olsada bu malignitenin nadir olması, histolojik tiplerinin çeşitlilik göstermesi nedeniyle standart cer-rahi stratejisi geilştirilmesine mani olmuştur. Uterin leiomyomlarda var olan okkült leiomyo-sarkomu yayabilme ihtimali nedeniyle uterin leiomyomlarda morselatör kullanılması kaygıyla karşılanmakta olup FDA tarafından morselatörün kullanılmsaına kısıtlamalar getirilmiştir.

AMAÇ: Hastanemize 2004-2018 yılları arasında başvuran ve leiomyosarkom tanısı alan 15 hastanın sonuçlarının değerlendirilmesidir.

METOD: Hasta bilgileri hasta dosyaları ve hastane kayıtlarından geriye donük olarak tarana-rak hasta yaşı, gravida, parite, menopozal durumu, başvuru şikayeti, tanı alma şekli ve zamanı, tümör boyutu, evresi, yapılan cerrahi tedavi, radyoterapi ve kemoterapi alıp almadığı, progres-yonu, nüks durumu, değerlendirildi.

BULGULAR: Ortalama yaş 55.5± 13.4, Gravida 5.7 ±3.2, parite 4.6 ±3 idi. 15 hastadan 7 hasta premenopoz, 8 hasta postmenopozal dönemdeydi. 4 hasta menonetroraji, 2 hasta postmeno-pozal kanama, 3 hasta pelvik ağrı, 5 hasta pelvik kitle şikayeti ile hastanemize başvurdu. 4 hastaya probe küretaj materyalinin patolojik incelemesiyle, 3 hastaya myomektomi sonrası parafin bloklarının patolojik incelenmesi, 8 hastaya da histerektomi sonrası tanı konuldu. USG te ortalama kitle çapı 7.8±5.2 cm, ameliyat bakılan ortalama kitle çapı 8.2±6.6 cm idi. Post op 11 hasta evre 1, 3 hasta evre 3 ve 1 hasta evre 4 olarak rapor edildi. Yapılan cerrahiye ek olarak 4 hastaya pelvik 4 hastaya pelvik paraaortik lenf nodu disseksiyonu yapıldı.1 hastada pelvik lenf nodu pozitif olarak raporedildi. 8 hastaya post op radyoterapi, 6 hastaya post op kemoterapi verildi.3 hastada progresyon izlendi. 4 hastada nüks görüldü.Ortalama nüks süresi 16±6.5 ay idi. Nüks sonrası 2 hastaya kemoterapi, 1 hastaya radyoterapi, 1 hastaya da kemoterai+cerrahi yapıldı.

SONUÇ: Jinekolojik onkolojinin diğer alanlarda kat ettiği erken tanı ve tedavi başarısındaki ilerlemeler, uterin leiomyosarkomlar için aynı hızda olmayıp, bu hastalıkta kür oranı düşük, progresyon ve nüks oranı yüksektir.

Anahtar Kelimeler: cerrahi, leiomyosarkom, nadir tümör, uterin sarkom

Page 185: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

185

SÖZEL BİLDİRİLER

Retrospective Analysis of Patients with Leiomyosarcoma in Our HospitalMehmet Obut1, Sema Karakuş2

1Health Sciences University Diyarbakır Gazi Yaşargil Training and Research Hospital, Obstetrics and Gynocolıgy, Diyarbakır 2University of Health Sciences Kanuni Sultan Süleyman Training and Research Hospital,Obstetrics and Gynocolıgy, İstanbul

INTRODUCTION: Uterine leiomyosarcoma is the most common type of uterine sarcoma. It is an extremely aggressive malignancy associated with a poor overall prognosis. Women affected may vary in age, but are most often diagnosed in their perimenopausal years. Presenting symptoms may be vague and mimic other benign uterine conditions. Preoperative diagnosis of leiomyosarcoma is difficult and often only made at time of surgical resection. Although complete surgical excision of the tumour is the only curative treatment modality, the rarity of these tumours and their diversity of histologic types have precluded the development of standard surgical strategies. Recently, concerns have grown in this regard, as surgeons have utilized uterine morcellation and myomectomy procedures unknowingly in the setting of occult uterine sarcoma and so use of morselation has been restricted by FDA.

OBJECTIVE: The aim of this study was to evaluate the results of 15 patients with leiomyosarcoma admitted to our hospital between 2004-2018.

METHOD: Patient information was scanned retrieved from patient records and hospital records. Patient age, gravida, parity, menopausal status, complaints of application, way and manner of diagnosis, tumor size, stage, surgical treatment, radiotherapy and chemotherapy, progression, recurrence was evaluated.

RESULTS: The mean age was 55.5 ± 13.4, Gravida 5.7 ± 3.2, and parity was 4.6 ± 3. Seven of 15 patients had premenopause and 8 patients had postmenopausal period. 4 patients applied to our hospital with complaint of menonetrorage, 2 patients with postmenopausal bleeding, 3 patients with pelvic pain and 5 patients with pelvic mass. The diagnosis were made via pathologic examination of the probe curettage material in 4 patients, paraffin blocks after myomectomy in 3 and specimens of hysterectomy in 8. The mean mass diameter was 7.8 ± 5.2 cm in the USG and the mean mass diameter was 8.2 ± 6.6 cm in the operation. 11 patients were reported as stage 1, 3 patients were stage 3 and 1 patient was stage 4. İn 4 patients pelvic lymph node and in 4 patients Pelvic paraaortic lymph node dissection was performed. Pelvic lymph node was reported positive in one patient. 8 patients had radioterapy and 6 patients had cemoterapy. Progression was observed in 3 patients. Recurrence was seen in 4 patients. The mean recurrence time was 16 ± 6.5 months. After recurrence, 2 patients received chemotherapy, 1 patient received radiotherapy, and 1 patient underwent chemotherapy.

CONCLUSION: The advances in early diagnosis and treatment success of gynecologic oncology in other areas are not at the same rate for uterine leiomyosarcomas, the cure rate is low and the progression and recurrence rate is high.

Keywords: surgery, leiomyosarcoma, rare tumor, uterine sarcoma

Page 186: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

186 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-079 [Abstract:0115]

GÜNÜBİRLİK JİNEKOLOJİK TANI İŞLEMİ UYGULANAN HASTALARA YAPILAN EĞİTİMİN HASTA MEMNUNİYETİ VE KAYGI DÜZEYİNE ETKİSİMelek Gençel1, Zübeyde Ekşi Güloğlu2

1Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2Marmara Üniversitesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

AMAÇ: Bu araştırma günübirlik jinekolojik tanı işlemi uygulanan hastaların öğrenim ge-reksinimlerine göre yapılandırılmış eğitimin hasta memnuniyeti ve kaygı düzeyine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu araştırma ile günübirlik jinekolojik tanı işlemi uygulanan hastaların öğrenim gereksinimlerinin neler olduğunu saptamak, öğrenim gereksinimlerine yö-nelik verilen eğitim ile hastaların hemşirelik hizmetlerinden memnuniyetlerini artırmak ve hastaların kaygı düzeylerini azaltmak hedeflenmiştir.

GEREÇ-YÖNTEM: Randomize kontrollü deneysel olarak planlanan bu araştırma Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi jinekoloji servisinde yürütüldü. Araştırmanın örneklemine çalışmaya katılmayı kabul eden ve araştırmaya dahil edilme kriterlerine uyan gönüllü günübirlik jinekolojik tanı işlemi uygulanan 40 kontrol 40 deney grubu olmak üzere 80 kadın alındı. Verilerin toplanmasında, Tanımlayıcı bilgi formu, Hasta Öğrenim Gereksinimleri Ölçeği, Hastanın Hemşirelik Bakımını Algılayışı Ölçeği, Durumluk- Sürekli Anksiyete Ölçeği kul-lanıldı. Hastaların eğitiminde araştırmacı tarafından literatüre dayalı olarak hazırlanan ‘’Hasta Öğrenim Gereksinimlerine Yönelik Eğitim’’ ve Hastanenin Rutin Taburculuk Eğitimi kullanıldı.

BULGULAR-SONUÇ: Çalışmanın verileri toplanma aşamasında olup bitmek üzeredir.Anahtar Kelimeler: Günübirlik cerrahi, öğrenim gereksinimleri, hasta memnuniyeti, kaygı

The Effect of Training on Patient Satisfaction and Anxiety Level in Patients Undergoing Day Gynecological DiagnosisMelek Gençel1, Zübeyde Ekşi Güloğlu2

1Şişli Hamidiye Etfal Training and Research Hospital 2Marmara Üniversitesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

OBJECTIVE: The aim of this study was to determine the effect of structured education on patient satisfaction and anxiety level according to the learning needs of the patients undergoing gynecological diagnosis. With this study, it is aimed to determine the learning needs of the patients who are undergoing gynecological diagnosis and to increase the satisfaction of the patients from nursing services and to decrease the anxiety levels of the patients.

MATERIALS-METHODS: This randomized controlled experimental study was carried out in Şişli Hamidiye Etfal Training and Research Hospital gynecology service. The sample of the study included 80 women (40 control groups and 40 experimental groups) who accepted to participate in the study. Descriptive Information Form, Patient Learning Needs Scale, Patient Perception of Hospital Experience with Nursing, State-Trait Anxiety Scale were used to collect the data. ‘’ Training for Patient Learning Needs ‘’ and ‘’ Routine Discharge Training of the Hospital ‘’ were used by the researcher based on the literature.

FINDINGS and RESULT: The data of the study is about to be completed.Keywords: Day surgery, learning needs, patient satisfaction, anxiety

Page 187: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

187

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-080 [Abstract:0118]

ENDOMETRİOZİSTE İMMÜN KAÇIŞElif Sarğın1, Gökhan Erdil2, Mustafa Emre Ercin3

1Karadeniz Teknik Üniversitesi,Tıp Fakültesi,Trabzon 2Araklı Bayram Halil Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği,Trabzon 3Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı,Trabzon

AMAÇ: Endometriozis, kadınların yaşam kalitelerinin düşmesinden sorumlu olan dismenore, disparoni ve pelvik ağrı ile karakterize, adet döngüsüne bağlı kronik bir jinekolojik hastalıktır. Çok sayıda teori öne sürülmüştür, ancak hiçbir teori tek başına, bu gizemli hastalığın tüm yönlerini yeterince açıklayamamaktadır. Bu da çoklu mekanizmaları içerme ihtimalini arttır-maktadır. Bu çalışmada, GSE25628 mikrodizin verilerinin gen ekspresyon profilleri, endomet-rioziste kullanılan immün kaçış mekanizmalarını araştırmak için “Gen Expression OmniBus” veritabanından indirildi.

GEREÇ-YÖNTEM: Gen ekspresyonu seviyesindeki farklılıklar, proliferatif fazdaki endomet-riozisli kadınların ektopik ve ötopik endometriyumlarının mRNA transkriptleri yeniden analiz edilerek üretildi. Aynı fazdaki normal sağlıklı kadınların endometriyumları kontrol olarak kulla-nıldı. R yazılımında biyoinformatik analiz ile “Biobase”, “Limma” ve “Geoquery” kütüphaneleri elde edildi. Genlerin protein-protein etkileşimlerini görselleştirmek için protein-protein ağı STRING veri tabanından oluşturuldu. Transkriptlerin ekspresyon profillerinin karşılaştırılmasın-da “log2 kat değişimi> 1” ve P ≤ 0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

BULGULAR: DAVID veritabanı kullanılarak yapılan biyoinformatik analizde immün sistemden kaçış ile ilgili genlerde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulundu.

SONUÇ: İmmün kaçış mekanizmaları endometriozis patogenezinde oldukça önemli bir role sahiptir ve bunun tam olarak anlaşılması için daha ileri moleküler patoloji çalışmaları ile araş-tırılması gereklidir. Bulgular ışığında immünoterapinin endometriozisteki rolü tartışılabilir hale gelmiştir.

Anahtar Kelimeler: Biyoinformatik,Endometriozis, İmmün Kaçış, İmmünoterapi, Moleküler Patoloji

Immune Evasion in EndometriosisElif Sarğın1, Gökhan Erdil2, Mustafa Emre Ercin3

1Karadeniz Technical University, Faculty of Medicine,Trabzon,Turkey 2Arakli Bayram Halil State Hospital, Department of Obstetrics and Gynecology, Trabzon, Turkey 3Karadeniz Technical University, Faculty of Medicine, Department of Pathology, Trabzon, Turkey

OBJECTIVES: Endometriosis is a menstrual cycle-dependent chronic gynecological disease characterized by dysmenorrhea, dyspareunia and pelvic pain that are responsible for a decline in the quality of women life. Numerous theories have been proposed, however no single theory sufficiently accounts for all aspects of this mysterious disease, making it likely to involve multiple mechanisms. In this study, expression profiles of GSE25628 microarray data were downloaded from the “Gene Expression OmniBus” database to investigate immune escape mechanisms exploited by endometriosis.

MATERIAL-METHODS: Differences in gene expression level were generated by re-analyzing the mRNA transcripts of ectopic and eutopic endometrium from several affected woman in

Page 188: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

188 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

the proliferative phase. Endometrium from normal health donors in the same phase was used as an control. “Biobase”, “Limma” and “Geoquery” libraries were obtained with bioinformatics analysis in R software. Protein-protein interaction network was constructed from the STRING database for visualize protein-protein interaction of these differentially expressed genes. In comparing the expression profiles of transcripts, “log2 fold change> 1” and P ≤ 0.05 were considered statistically significant.

RESULTS: Statistically significant differences were found in genes related to immune evasion by using the DAVID (Database for Annotation, Visualization and Integrated Discovery) functional annotation system.

CONCLUSIONS: Immune escape mechanisms have a pivotal role in shaping endometriosis pathogenesis and will need to be explored by further molecular pathology studies to fully comprehend. In light of the findings, the role of immunotherapy in endometriosis can be discussed.

Keywords: Bioinformatics,Endometriosis, Immune Evasion, Immunotherapy, Molecular Pathology

Page 189: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

189

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-081 [Abstract:0120]

ENDOMETRİOZİSTE HİPOKSİ İLE İLİŞKİLİ GEN EKSPRESYON PROFİLİGökhan Erdil1, Mustafa Emre Ercin2

1Araklı Bayram Halil Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Trabzon 2Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı, Trabzon

AMAÇ: Endometriozis, kanserde görülen migrasyon, immün sistemden kaçış, invazyon ve hipoksik tümör mikroçevresi gibi bazı karakteristik özelliklere sahip iyi huylu bir jinekolojik hastalıktır. Son moleküler patoloji çalışmalarından elde edilen kanıtların artması ile, hipoksinin ektopik endometriotik lezyonların implantasyonunu, çoğalmasını ve ilerlemesini kolaylaştır-mak için sayısız önemli süreci düzenlediği gösterilmiştir. Bu çalışmada, GSE25628 mikrodizin verilerinin gen ekspresyon profilleri, endometrioziste hipoksi ile ilgili gen ekspresyon profille-rini araştırmak için “Gen Expression OmniBus” veritabanından indirildi.

GEREÇ-YÖNTEM: Gen ekspresyonu seviyesindeki farklılıklar, proliferatif fazdaki endomet-riozisli kadınların ektopik ve ötopik endometriyumlarının mRNA transkriptleri yeniden analiz edilerek üretildi. Aynı fazdaki normal sağlıklı kadınların endometriyumları kontrol olarak kulla-nıldı. R yazılımında biyoinformatik analiz ile “Biobase”, “Limma” ve “Geoquery” kütüphaneleri elde edildi. Genlerin protein-protein etkileşimlerini görselleştirmek için protein-protein ağı “Cytoscape” eklentisi kullanılarak elde edildi. Transkriptlerin ekspresyon profillerinin karşılaş-tırılmasında “log2 kat değişimi> 1” ve P ≤ 0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

BULGULAR: DAVID veritabanı kullanılarak yapılan biyoinformatik analizde hipoksi ile ilgili genlerde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulundu.

SONUÇ: Hipoksi ile ilişkili genler ve endometriozis arasındaki etkileşimin tam olarak an-laşılması için daha ileri moleküler patoloji çalışmaları ile araştırılması gerekecektir. Bulgular ışığında, hipoksi ile ilişkili genlerin inhibisyonu, endometriozis tedavisinde yeni bir terapötik yaklaşım olabilir.

Anahtar Kelimeler: Biyoinformatik, Endometriozis, Hipoksi, Moleküler Patoloji

Hypoxia-related Gene Expression Profile in EndometriosisGökhan Erdil1, Mustafa Emre Ercin2

1Department of Obstetrics and Gynecology, Arakli Bayram Halil State Hospital, Trabzon, Turkey 2Department of Pathology, Faculty of Medicine, Karadeniz Technical University, Trabzon, Turkey

OBJECTIVES: Endometriosis is a benign gynecological disease that shares some characteristics with cancer like migration, immune evasion, invasion and hypoxic tumor microenvironment. Increasing evidence from recent molecular pathology studies show that hypoxia regulates numerous important processes to facilitate the implantation, proliferation and progression of ectopic endometriotic lesions. In this study, expression profiles of GSE25628 microarray data were downloaded from the “Gene Expression OmniBus” database to investigate hypoxia related gene expression profiles in endometriosis.

MATERIAL-METHODS: Differences in gene expression level were generated by re-analyzing the mRNA transcripts of ectopic and eutopic endometrium from several affected woman in the proliferative phase. Endometrium from normal health donors in the same phase was used

Page 190: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

190 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

as an control. “Biobase”, “Limma” and “Geoquery” libraries were obtained with bioinformatics analysis in R software. Moreover, Cytoscape with Search Tool for the Retrieval of Interacting Genes and Molecular Complex Detection plug-in was utilized to visualize protein-protein interaction of these differentially expressed genes. In comparing the expression profiles of transcripts, “log2 fold change> 1” and P ≤ 0.05 were considered statistically significant.

RESULTS: Statistically significant differences were found in hypoxia related genes by using the DAVID (Database for Annotation, Visualization and Integrated Discovery) functional annotation system.

CONCLUSIONS: The interplay between hypoxia related genes and endometriosis will need to be explored by further molecular pathology studies to fully comprehend. In light of the findings, inhibition of hypoxia related genes might be a novel therapeutic approach to the treatment of endometriosis.

Keywords: Bioinformatics, Endometriosis, Hypoxia, Molecular Pathology

Page 191: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

191

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-082 [Abstract:0123]

MORTAL SEYREDEN NADİR BİR ANHİDRAMNİOS NEDENİ: İMPERFORE HYMENE SEKONDER İLERİ DERECEDE HİDROMETROKOLPOS VE BİLATERAL HİDRONEFROZBurcu Ari1, Ayşenur Celayir1, Sırma Mine Tilev1, Tuğçe Merve Orbay1, Şefik Çaman1, Oya Demirci2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi Çocuk Cerrahi Kliniği 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Perinatoloji Kliniği

GİRİŞ/AMAÇ: İmperfore hymen, hormonal etki ile hidrometrokolpos ve üriner sistem obstrüksiyonlarına sebep olabilmektedir. Genellikle drenaj sonrası obstrüksiyonun ortadan kalkması ile üriner semptomlar gerilemekte ve hastalar ayaktan takip edilebilmektedir. Bu çalışmada antenatal dönemde imperfore hymen’e sekonder ileri derecede büyük hidromet-rokolposun basısına bağlı tam üriner obstrüksiyon nedeniyle mortal seyreden bir yenidoğan olgusunu sunuldu.

OLGU: Prenatal takiplerinde giderek artan hidroüreteronefroz ve intraabdominal hidromet-rokolpos ve oligohidramniyoz saptanan olguda 32. haftada yapılan antenatal ultrasonda to-raksı daraltan asit, bilateral hidroüreteronefroz, 82x59 mm boyutlarında hematometrokolpos ve anhidramniyos saptandı. Saptanan patolojiler sonucunda yetersiz akciğer matürasyonunun prognozu olumsuz etkilediği yönünde aile bilgilendirmesi yapıldı. 3 gün sonra sezaryen ile 2130 gram doğan kız bebek düşük APGAR ve solunum sıkıntısı nedeniyle doğum salonunda entübe edilerek, sürfaktan uygulanmasının ardından cerrahi yenidoğan yoğun bakım ünitesine interne edildi, ventilatör tedavisi başlandı. İleri derece batın distansiyonu, batın orta alt kad-randan ksifoide doğru tüm batını dolduran 10x20cm boyutunda kitle ve hymen imperforatus saptanan hastanın batın grafisinde orta hatta, barsakları sağa iten kitle görünümü mevcuttu. Laboratuar tetkiklerinde özellik saptanmadı. Antibiyoterapisi başlandı ve nazogastrik sonda takılarak dekomprese edildi, mesaneye üretral kateter konuldu, bu esnada hymen imperforatus olduğu görüldü. Yatakbaşı yapılan ultrasonda pelvisten ksifoide uzanan kistik lezyonun hid-rometrokolposla uyumlu olduğu düşünüldü, bilateral hidroüreteronefroz mevcuttu. İmperfore hymenden ponksiyon yapılarak beyaz mayi aspire edildi ve 9-10 mm’lik insizyonla 200 ml mayi boşaltıldı, insizyonun kapanmaması ve drenajın devamı için vajene feeding kateter bırakıldı. Batın distansiyonu belirgin olarak geriledi. Ancak takiplerine solunum sıkıntısı sebebiyle entü-be olarak devam edildi ve ikinci gün yeniden sürfaktan uygulandı. Ekokardiyografide PDA, PFO, MY ve septal anevrizma yanısıra pulmoner hipertansiyon mevcuttu. 3.gün ultrasonda hidromet-rokolpos ve hidroüreter gerilmesine rağmen grade 3 hidronefrozu sebat etmekteydi. VCUG’de mesane hafif trabeküle olup VUR gözlenmedi. Hastanın üst göz kapağı iç köşesindeki 3 mm’lik kesi sebebiyle operasyon önerilmesi sebebiyle bir dış merkezde onarım yapılan hasta aynı gün akşam entüme halde kliniğimize devir alındı. 12 saat sonra genel durumda aniden kötüleşme, desatürasyon ve cilt altı amfizem gelişmesi üzerine çekilen akciğer grafisinde sağ pnömoto-raks saptandı, CPR ile birlikte torasentez sonrası tüp torakostomi yapıldı. 24 saat stabil seyre-den hastanın aniden tekrar desatüre olması ve kardiak arrest gelişmesi üzerine CPR’a başlandı, akciğer grafisinde sol pnömotoraks saptanması üzerine sol tüp torakostomi yapıldı, sağ tüp

Page 192: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

192 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

revize edildi ve ikinci bir tüp daha takıldı. Hasta kardiyolojiye konsülte edildi ve pulmoner va-zodilatatör infüzyonu başlandı. İki saat süren resusitasyona rağmen hastadan yanıt alınamadı.

SONUÇ: Prenatal dönemde semptomatik olan imperfore hymene sekonder ileri derecede hidrometrokolpos olayları nadir olarak görülebilmektedir. Batın distansiyonuna ve infravezikal obstruksiyonu sekonder gelişen anhidramniyoz, imperfore hymen gibi çok selim seyirli bir pa-tolojiyi morbid ve mortal hale getirebilir.

Anahtar Kelimeler: imperfore hymen, hidrometrokolpos, bilateral hidorüreteronefroz

A Rare Cause of Anhydramnios with Mortal Occurrence: Hydrometrocolpos and Bilateral Hydronephrosis Secondary to Imperforate HymeneBurcu Ari1, Ayşenur Celayir1, Sırma Mine Tilev1, Tuğçe Merve Orbay1, Şefik Çaman1, Oya Demirci2

1University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery 2University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of Perinatology

INTRODUCTION / AIM: Imperforate hymen may cause hydrometrocolpos and urinary tract obstruction with hormonal effect. Generally, urinary symptoms are regressed after drainage and patients can be follow in outpatient. In this study, we present a case of neonatal who was mortal due to the complete urinary obstruction because of compression of the extremely large hydrometrocolpos secondary to imperforate hymen in the antenatal period.

CASE: In the prenatal follow-up, ascites which narrowing thorax, bilateral hydroureteronephrosis, oligohydramnios and intraabdominal hydrometrocolpos 82x59 mm in size was detected mnios were detected at the 32nd week. As a result of the detected pathologies, the family was informed that inadequate lung maturation had a negative effect on prognosis. After 3 days, a 2130 grams female born by cesarean section was intubated and applied surfactant in the delivery room due to low APGAR and respiratory distress. The patient had a 10x20 cm mass and hymen imperforatus, which was located on the abdomen and pushing intestines to the right side. No laboratory findings were detected. Antibiotherapy was started and decompressed with nasogastric catheter insertion, urethral catheter was inserted into the bladder, and hymen imperforatus was observed. In the ultrasound scan, the mystical lesion extending from the pelvis to the xiphoid was thought to be compatible with hydrometrocolpos and bilateral hydroureteronephrosis was present. White material was aspirated from the imperforate hymen and aspirated with a 9-10 mm incision, and 200 ml of fluid was evacuated. Abdominal distention was significantly regressed. However, it was intubated because of respiratory distress and surfactant was reapplied on the second day. Echocardiography showed PDA, PFO, MY, and septal aneurysm as well as pulmonary hypertension. Although hydrometrocolpos and hydroureter was regressed on day 3, grade 3 hydronephrosis persisted. In VCUG, the bladder was slightly trabeculated and no VUR was observed. The patient was treated at an external center because of the 3-mm incision in the inner corner of the upper eyelid. After operation the patient reaccepted to intensive care unit and after 12 hours, right pneumothorax was detected on the chest radiography, which was suddenly worsening, desaturation and development of subcutaneous emphysema. After thoracentesis tube thoracostomy was performed with CPR. The patient was stable for 24 hours and suddenly desaturation and cardiac arrest has evolved and CPR was started. A left tube thoracostomy was performed on the left chest X-ray and the right tube was revised and a second tube was

Page 193: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

193

SÖZEL BİLDİRİLER

inserted. The patient was consulted to the cardiology and pulmonary vasodilator infusion was started. Despite resuscitation lasting two hours, there was no response from the patient.

CONCLUSION: Advanced hydrometrocolpos secondary to imperforate hymene which is symptomatic in prenatal period can be seen rarely. Anhydramniosis, which develops secondary to abdominal distention and infravesical obstruction, can make a pathologically benign pathology, such as imperforate hymen, morbid and mortal.

Keywords: imperforate hymen, hydrometrocolpos, bilateral hydorureteronephrosis

Page 194: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

194 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-083 [Abstract:0125]

METABOLİK SENDROM VE ENDOMETRİUM KANSERİ İLİŞKİSİFrancisco Jose Lopes Junior1, Meryem Kurek Eken2

1Aydın Adnan MenderesÜniversitesi Tıp Fakültesi 2Aydın Adnan MenderesÜniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı

GİRİŞ: Dünya’da ve Türkiye’de metabolik sendrom prevalansı belirgin şekilde artmaktadır. Santral obezite, hipertansiyon, dislipidemi ve insulin rezistansı, tek veya grup halinde birçok kronik hastalıkla ilişkilendirilmiştir. Özellikle Tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve kan-ser gelişiminde riski artıran, metabolik risk faktörleri grubundadır. Metabolik sendromun kom-ponentlerinden biri olan obezite gelişmiş ülkelerde endometrium kanserinin yaklaşık %40’nın etiyolojisinde rol oynar. Kronik anovülasyon, obezite ve hiperinsulinemi polikistik over sendro-mu ve endometrium kanserinin ortak risk faktörleri olarak kabul edilmektedir.

AMAÇ: Metabolik sendromun, endometrium kanserinin patogenezi üzerindeki etkisini araş-tırmak ve önlenebilir, tedavi edilebilir risk faktörü olduğunu vurgulamaktır.

YÖNTEM: Metabolik sendrom ve komponentleri ile ilgili anahtar kelimeler endometrium kanseriyle kombine edilerek Pubmed, Google scholar, Up-to-date gibi veri tabanlarındaki ya-yınlara ulaşılarak hazırlandı.

BULGULAR ve SONUÇ: Metabolik sendromun komponentlerinin önlenebilir ve tedavi edi-lebilir olmalarına rağmen son dönemde prevalansının artttığı gözlenmektedir. Metabolik sendromun tetiklediği hormonal, metabolik ve enflamatuar süreçler kanserlerin başlangıç ilerlemesinde önemli rolleri olan durumlardır. Metabolik sendrom ile en güçlü ilişki meme, kolorektal, prostat ve deri kanserleridir. Bununla birlikte endometrium kanseri ile olan ilişkisini araştıran birçok çalışmada metabolik sendromun komponentleri ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Metabolik sendrom ile ilişkisini destekleyen az sayıda çalışma bulunmaktadır. Ayrıca obezite ve bel çevresi ölçümü yüksek olanlarda endometrium kanseri için risk altında oldukları sap-tanmıştır. Obezitenin yandaşı olan insulin resistansı, birlikte yada birbirinden bağımsız olarak polikistik over sendromuna sebep olabilirler ve endometrium kanseri için bilinen en önemli risk faktörlerindendir. Bu komponentlerin önlenmesine veya tedavi edilmesine yönelik girişimler önemli ölçüde endometrium ve diğer ilişkili kanserlerin de gelişimini önlemektedir. Polikistik over sendromunu tedavi etmek obez hastalardaki endometrium kanserinin gelişiminin önlen-mesinde önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Metabolik sendrom, İnsulin resistansı, Endometrium kanseri, Obezite

Association between Metabolic Syndrome and Endometrium CancerFrancisco Jose Lopes Junior1, Meryem Kurek Eken2

1Aydın Adnan Menderes University Medical Faculty 2Aydın Adnan Menderes University Medical Faculty Department of Obstetric and Gyneacology

BACKGROUND: The prevalence of metabolic syndrome in the world and in Turkey are increasing markedly. Central obesity, hypertension, dyslipidemia and insulin resistance in group or independent from each other are associated with many chronic diseases. In particular, these groups of preventable and treatable metabolic risk factors increase the risk of Type 2 diabetes, cardiovascular diseases and cancer. Obesity one of its components, causes nearly

Page 195: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

195

SÖZEL BİLDİRİLER

40% of endometrial cancer in developed countries and this increases with increases in body mass index. Chronic anovulation, hyperinsulinemia and obesity are the common risk factors for endometrial cancer and polycystic ovary syndrome. Polycystic ovary syndrome is known to be an important predisposing factor for endometrial cancer.

AIM: To investigate the effect of metabolic syndrome on the pathogenesis of endometrial cancer and to emphasize the fact that it is a preventable and treatable risk factor.

METHODS: We reach publications using the databases like PubMed, Google Scholar, Up-to-date the keywords related to metabolic syndrome and its components were combined with endometrium cancer.

RESULTS and CONCLUSION: Despite the fact that components of metabolic syndrome are preventable and treatable,its prevalence has increased in recent years. The metabolic,hormonal and inflammatory processes triggered by the metabolic syndrome have a significant role in the onset and progression of cancers. The strongest association is with breast, colorectal, prostate and skin cancers.There are few studies supporting the overall relationship of the metabolic syndrome. In addition, obesity and waist circumference measurements were found to be more risky for endometrial cancer. Insulin resistance, which is associated with of obesity, may cause polycystic ovary syndrome together or independently of each other increases the risk of endometrial cancer. Measures of prevention or treatment of these components significantly decrease endometrial and other related cancers. Treatment of PCOS is also very important in preventing endometrial cancer in obese patients.

Keywords: Metabolic syndrome, Insulin resistance, Endometrium cancer, Obesity

Page 196: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

196 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-084 [Abstract:0129]

POSTPARTUM İLK 24 SAATTE KAN KAYBININ DEĞERLENDİRİLMESİNDE; GÖRSEL TAHMİN, KAN MİKTARININ TARTILMASI, KLİNİK BELİRTİ VE BULGULARININ KULLANIMSeda Küçükoğlu1, Zübeyde Ekşi Güloğlu2

1S.B.Ü Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırması 2Marmara Üniversitesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

AMAÇ: Bu araştırma postpartum ilk 24 saatte meydana gelen kan kaybının değerlendirilme-sinde; kanamanın görsel olarak tahmin edilmesi, kanama miktarının tartılması ve kanamaya yönelik klinik belirti ve bulguların değerlendirmesi yöntemlerinin etkinliğini belirlemek ama-cıyla tasarlanmıştır.

GEREÇ-YÖNTEM: Tanımlayıcı olarak tasarlanan bu çalışma S.B.Ü Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi doğumhane ve doğum sonu servisinde yü-rütüldü. Araştırmanın evrenini, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin doğumhane kliniğine 19.03.2019-15.06.2019 tarihleri arasında doğum yapmak üzere yatışı yapılan tüm gebeler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise ilk doğumunu yapmak üzere doğumhaneye yatışı yapılan 18 yaşından büyük, örneklem kriterlerine uyan ve çalışmaya katılmayı kabul eden gebeler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemine çalışmaya katılmayı kabul eden ve araştırma kriterlerine uygun 70 kadın dahil edildi. Verilerin toplanma-sında, araştırmacı tarafından literatüre uygun olarak hazırlanan Tanımlayıcı Anket Formu ve Hasta Bilgi Formu kullanıldı. Bu araştırmada doğum sonu ilk 24 saatte kan kaybının belirlen-mesinde görsel tahmin, pedlerin tartılması ve klinik belirti ve bulgulara bakılarak değerlendi-rilmesi yapılmıştır.

BULGULAR-SONUÇ: Çalışmanın verileri toplanma aşamasında olup bitmek üzeredir.Anahtar Kelimeler: Postpartum, kan kaybı, görsel tahmin, kanama miktarının tartılması,

klinik belirti ve bulgular

Postpartum in Evaluation of Blood Loss in the First 24 Hours; The Use of Visual Prediction, Blood Amount, Clinical Significance and FindingsSeda Küçükoğlu1, Zübeyde Ekşi Güloğlu2

1UHS Zeynep Kamil Women and Children’s Hospital Education and Research Hospital 2Marmara University Obstetrics and Gynecology Nursing Department

OBJECTIVES: This study aims to evaluate the blood loss in the first 24 hours postpartum; Visual estimation of bleeding, weighing the amount of bleeding and evaluation of the clinical signs and symptoms of bleeding are designed to determine the effectiveness of the methods.

MATERIAL-METHODS: This study, which was designed as descriptive, was carried out in S.BU Zeynep Kamil Women and Children Diseases Training and Research Hospital, delivery center and postpartum service. The population of the study consisted of all pregnant women hospitalized to give birth to Zeynep Kamil Women’s and Children’s Diseases Training and Research Hospital’s deliveries between 19.03.2019-15.06.2019. The sample of the study consisted of pregnant women who were older than 18 years of age and who accepted to participate in

Page 197: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

197

SÖZEL BİLDİRİLER

the study. According to the results of the study, 70 women who accepted to participate in the study and according to the research criteria were included in the study. Data were collected by a descriptive questionnaire and patient information form prepared according to the literature by the researcher. In this study, it is aimed to evaluate the blood loss in the births by visual, pad weighing, laboratory findings and clinical signs and symptoms. In the study, when the patient first came to determine the amount of hemoglobin and hematocrit before birth, the amount of blood lost by the patient in the first 24 hours in the postpartum period was less than normal, normal, more than normal and evaluated as too much from normal, postapartum amount of blood lost in the first 24 hours; to determine the amount of bleeding in gr (1gr = 1ml) by scanning the polluted pads of the patient; To determine the presence of paleness, fatigue and fatigue, to determine the hemoglobin and hematocrit levels at postpartum 6 hours in the clinic, to compare the predicted bleeding results of the investigator with the hematocrit level measured objectively and the amount of bleeding and the clinical signs and symptoms measured objectively.

RESULTS: The data of the study is about to be completed.Keywords: Postpartum blood measurement, Postpartum blood loos, Visual estimation,

Clinical findings,

Page 198: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

198 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

SS-085 [Abstract:0131]

KLİNİĞİMİZDE YAPILAN LAPAROSKOPİK VE LAPAROTOMİK MİYOMEKTOMİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİŞükriye Leyla Altuntaş, Suna Kabil Kucur, Adeviye Elçi Atılgan, Sema Ovalı, Gürkan Zorluİstanbul Özel Koşuyolu Medipol Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü

AMAÇ: Çalışmamızın amacı kliniğimizde laparoskopik ve laparotomik miyomektomi yaptığı-mız toplam 102 hastanın sonuçlarını retrospektif olarak literatür eşliğinde incelemektir.

GEREÇ-YÖNTEM: İstanbul Özel Koşuyolu Medipol Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde Ocak 2013- Ocak 2019 tarihleri arasında laparoskopik miyomektomi yapılan 56 has-ta ve laparotomik miyomektomi yapılan 46 hasta ele alındı. Toplam 102 hasta; preoperatif ve postoperatif hemoglobin- hematokrit değerleri, kan transfüzyon ihtiyacı, miyom boyutları, ameliyat süresi, hastanede kalış süresi ve komplikasyonlar açısından retrospektif olarak de-ğerlendirildi.

BULGULAR: Laparoskopik miyomektomi ve laparotomik miyomektomi yapılan hastaların yaş ortalaması sırasıyla 36.85 ± 6.39 ve 38.91 ± 5.29 idi (p: 0.08). Operasyon süresi sırasıyla 108.68 ± 42.67 dakika ve 84.4 ± 26.6 dakikaydı (p: 0.003). Açık miyomektomide ameliyat süresi anlamlı olarak kısaydı. Çıkarılan miyomların ortalama boyutları laparoskopik miyomektomide 61.19±21.14mm, laparotomik miyomektomide ise 83.02±34.92mm idi (p:0.001). Laparotomik mi-yomektomide daha büyük miyomlar çıkarılmıştı. Hastanede yatış süresi laparoskopik miyomek-tomi grubunda, laparotomik miyomektomiye göre anlamlı olarak düşüktü (p<0.05). Preoperatif hemoglobin değerleri sırayla 11.87 ±1.46 gr / dL ve 11.78±1.82 gr / dL olup gruplar arası benzerdi (p: 0,7). Preoperatif hematokrit değerleri sırayla 36.29±3.46 ve 36.92±4.45 olup gruplar arası benzerdi (p:0,4). Postoperatif hemoglobin değerleri laparoskopik miyomektomi ve laparotomik myomektomi yapılan hastalarda sırasıyla 10.5 ± 1.51 gr / dL ve 9.7 ±1.14 gr / dL olduğu gözlendi (p: 0.03). Transfüzyon ihtiyacı gruplar arası benzerdi (p: 0.28).

SONUÇ: Laparoskopik miyomektomi birçok açıdan laparotomik miyomektomiye hasta kon-foru açısından tercih edilebilecek bir yöntemdir. Daha erken taburcu olma ve rutin hayata erken dönmenin yanısıra kozmetik üstünlükleri de vardır. Laparoskopi, eğitimlerin ve cerra-hi ekipmanların çeşitlerinin artması ile gün geçtikçe artan sıklıkla yapılacak cerrahilerdendir. Tecrübesi artan cerrahi ekiplerin elinde, şimdilik dezavantaj gibi görülen uzun operasyon süre-lerinin de kısalacağını düşünmekteyiz

Anahtar Kelimeler: Laparoskopik miyomektomi, ameliyat süresi,miyom boyutu

Page 199: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

199

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-086 [Abstract:0132]

SEZARYEN SONRASI GÖRÜLEN ABDOMİNAL DUVAR ENDOMETRİOZİSİ OLGU SUNUMUKemal Tekeşin1, Hasan Yavuz2

1SBÜ Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2SBÜ Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Genel Bilgiler: Endometriozis, fonksiyonel endometrial gland ve stromal dokunun endomet-rium dışında bulunması olarak tanımlanır. Üreme çağındaki kadınlarda sıklıkla over tutulmakla birlikte, pelvis dışı alanlardada görülebilmektedir. Abdominal duvar endometriozisi genellikle sezaryen ve jinekolojik operasyonlar sonrası oluşmaktadır.

Olgu1: 34y, g2p1cs1, Pfannestiel skar hattında sezaryen sonrası 1. yılında devam eden in-sizyon hattı ağrısı, Yüzeyel USG’de:Batın sol alt kadranda şişlik, palpe edilen lokalizasyonda ciltten 3,6 mm derinlikte, cilt altı yağlı dokudan kasa doğru uzanım gösteren, 17,7x15,6 mm bo-yutlarında, düzensiz sınırlı heterojen hipoekoik kitlesel lezyon izlenmektedir (endometriozis?). Patolojik spesimen 45*35*20 mm, Patolojik tanı: Endometrioma

Olgu2: 31y, g2p2cs2, Pfannestiel skar hattında, sezaryen sonrası 2 yıldır devam eden insizyon hattı ağrısı Yüzeyel USG’de:Eksizyon bölgesinde sağda 30x17,5 mm boyutlarında, akım kodlan-mayan solid görünümlü kitle izlenmektedir. Patolojik spesimen 45*35*30 mm, Patolojik tanı: Endometriotik kist.

Olgu 3: 30y, g1p1cs1, Sezaryen insizyonunun sol tarafında, 1 yıldır devam eden 2x1 cm’lik ağrılı lezyon, Yüzeyel USG’de:İnsizyon yeri sol tarafında, ciltte yaklaşık 11’mm kadar alanda 6 mm’ye varan kalınlaşma mevcut. Kolleksiyon alanı gözlenmedi.Patolojik spesimen 70*50*30 mm, Patolojik tanı: Cilt altı endometrioma: Yağ doku içinde fibrozis izlendi.

Olgu 4: 33y, g4p2cs2, Sezaeyen insizyonunun ortasında2 yıldır devam eden 2-3 cm’lik ağrılı ve ele gelen lezyon Yüzeyel USG’de:Sol alt kadranda cilt altı yağ dokusu altında, kas üstünde 27x10 mm boyutlu internal ekolar ve septalar içeren, heterojen, bir kısmı kistik yapıda lezyon imajı izlendi. Patolojik spesimen 30*30*20 mm, Patolojik tanı: Cilt altı endometrioma.

Olgu 5: 27y, g2p2y2 c/s2 , Yüzeyel USG’de: Suprapubik bölgede batın ön duvarında orta hattın sağında yağlı dokular arasında yerleşmiş düzensiz konturlu yaklaşık 16x24x30 mm boyutunda heterojen hipoekoik lezyon saptandı. Patolojik spesimen; 50x50x30 mm ölçülerinde kesitinde sınırları belirsiz beyaz renkli lezyon gözlenen yağlı doku parçası. Patolojik tanı: Cilt altı endo-metrioma.

Olgu 6: 23y, g3p3y3 c/s3, Cilt altında ele gelen sertlik. Yüzeyel USG’de: Suprapubik bölgede batın ön duvarında orta hattın sağında yağlı dokular arasında yerleşmiş düzensiz konturlu yak-laşık 16x24x30 mm boyutunda heterojen hipoekoik lezyon saptandı. Patolojik spesimen 3 parça büyüğü 20x20x15 mm küçüğü 10x5x5 mm ölçülerinde yağ ve bağ doku alanları içeren düzensiz dokular Patolojik tanı: Kas dokuları arasında endometrioma odakları.

Tartışma: Pelvis dışı endometrioma, endometrioma yerleşimlerinin yaklaşık %8-9’unu oluş-turmaktadır. (a) Bunlar içinde batın ön duvarına yerleşim çok daha nadirdir ve genellikle se-zaryen ve jinekolojik operasyonlar gibi girişimler sonrası görülmektedir. Genellikle cilt altı yağ dokusunda görülmek üzere kas içinde yerleşimler de görülebilmektedir. Spontan gelişen batın ön duvarı endometriozisleri literatürde bildirilmiş ancak oldukça nadirdir. Özellikle jinekolojik operasyonlar sonrası insizyon hattında şişlik ve ağrı tanıda yol gösterici olmaktadır. Ortalama

Page 200: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

200 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

ortaya çıkış süresi 30 aydır. İnsizyon hattında yapılan eksplorasyon ve kitlenin eksizyonu ve sonrasında patolojik inceleme kesin tanı ve tedavi sağlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis, endometrioma, phanenstial İnsizyon

Olgu

Page 201: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

201

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-087 [Abstract:0044]

HİSTEREKTOMİ SONRASI ADENOMYOZİS TANISI ALAN HASTALARIN ADENOMYOZİS DERİNLİĞİNİN KLİNİK BULGULAR İLE KORELASYONUÖzlem Koşar Can1, Yeliz Arman Karakaya2

1Pamukkale Üniversitesi, Kadın Hastalıkları Ve Doğum A.D, Denizli 2Pamukkale Üniversitesi, Patoloji A.D, Denizli

AMAÇ: Adenomyozis, endometrial gland ve stromanın myometriyuma ilerlemesi ile karakte-rize olan, neoplastik olmayan benign uterin bir hastalıktır. Bununla birlikte, uterin kas sistemi-nin içinde, hipertropik ve hiperplastik miyometriyumla çevrili, heterotopik endometrial bezler ve stroma bulunur. Adenomyozis, myometriumda endometrial doku varlığı olarak tanımlanır. Adenomyozis prevelansı, histerektomi sonrası patoloji sonuçları incelenen çeşitli çalışmalarda %5 ile %70 arasında bildirilmiştir. Adenomyozisin etyolojisi ve hastalığa yol açan süreçler ile ilgili kesin bilgiler yoktur. Güncel olarak kabul gören görüş, hastalığın, endometriumun bazal tabakasının myometrium içerisine invajinasyonu sonucu oluştuğudur. Bu çalışmada histerek-tomi sonrası, adenomyozis histopatolojik tanısı alan hastaların postoperatif patoloji preperat-ları tekrar değerlendirildi. Adenomyozis odaklarının endometriuma uzaklığı ve myometriumun 1/2’ini geçip geçmediği, klinik ve demografik verilerle ilişkisinin araştırılması amaçlanmaktadır.

GEREÇ-YÖNTEM: Ocak 2018- Şubat 2019 tarihleri arasında Pamukkale Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalın’da histerektomi geçiren, post-operatif histopatolojik ta-nıları adenomyozis olan 61 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik ve klinik özellik-leri retrospektif olarak incelendi. Ayrıca postoperatif patoloji preperatları tekrar değerlendirildi.

BULGULAR: Toplam 61 hastanın, histopatolojik olarak %42,62’si (n=26) myometriumun 1/2’sini geçmemiş ve %57,38’i (n=35) myometriumun 1/2’sini geçmiş olarak değerlendirildi. Adenomyozis odaklarının endometriuma uzaklığı, myometriumun 1/2’sini geçmemiş olan has-talarda median değeri 0,5 (0,3-1,2) cm, myometriumun 1/2’sini geçmiş olan hastalarda median değeri 0,8 (0,6-1,8) cm olarak değerlendirildi. Dismenore varlığında adenomyozis odaklarının endometriuma uzaklığının median değeri 0,7 (0,4-1,8) cm, dismenore yokluğunda adenomiyozis odaklarının endometriuma uzaklığının median değeri 0,6 (0,3-1,5) cm olarak değerlendirildi. Bu iki durum arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p=0,009). Gebelik sayısının, ade-nomyozis odaklarının myometrial invazyon derinliği üzerinde anlamlı etkisi saptandı (p=0,038). Gebelik sayısı arttığı zaman adenomiyozis odaklarının derin olmayan (<%50) myometrial in-vazyon ihtimali 1,5 kat artmaktadır (O.R.=1,523). Dismenorenin adenomiyozis odaklarının myo-metrial invazyon derinliği üzerinde anlamlı etkisi saptandı (p=0,038). Dismenore olduğu zaman adenomiyozis odaklarının derin olmayan (<%50) myometrial invazyon ihtimali 3 kat artmak-tadır (O.R.=3,067). Gebelik sayısı ile adenomyozis odaklarının endometriuma uzaklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif yönde orta düzeyde ilişki saptandı (r=0,338 ve p=0,008).

SONUÇ: Adenomyozis odaklarının endometriuma uzaklığı ve myometrial invazyon derinliği-nin, gebelik sayısı ve dismenore varlığı ile ilişkisi olduğu saptanmıştır. Ancak daha geniş vaka serileriyle bu bulguların desteklenmesi gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Adenomyozis, myometrial invazyon, dismenore, gebelik sayısı

Page 202: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

202 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

Correlation of Adenomyosis Depth with Clinical Findings in Patients Diagnosed with Adenomyosis After HysterectomyÖzlem Koşar Can1, Yeliz Arman Karakaya2

1Pamukkale Unıversıty, Obstetrıcs and Gynecology Department, Denizli 2Pamukkale Unıversıty, Pathology Department, Denizli

AIM: Adenomyosis is a nonneoplastic benign uterine disorder, characterized by the invasion of endometrium into the myometrium. In addition, heterotopic endometrial glands and stroma are found within the uterine musculature, surrounded by hypertropic and hyperplastic myometrium. Adenomyosis is defined as presence of endometrial tissue within the myometrium. The prevalence of adenomyosis has been reported between 5% and 70% in various studies examining histopathology results after hysterectomy. There is no exact information about the etiology of adenomyosis and the process leading to the disease. The currently accepted view about the disease is that it is due to the result of invagination of the basal layer of the endometrium into the myometrium. In this study, postoperative pathology preparations of patients diagnosed with adenomyosis histopathological diagnosis after hysterectomy were re-evaluated. The aim of this study is to determine whether the foci of adenomyosis breaks through of the muscle wall of the uterus, distance of foci to endometrium and whether they are related to clinical and demographic data.

MATERIAL-METHOD: A total of 61 patients who underwent hysterectomy in Pamukkale University Obstetrics and Gynecology Department between January 2018 and February 2019 and who had post-operative histopathological diagnosis of adenomyosis were included in the study. The demographic and clinical characteristics of the patients were retrospectively reviewed. In addition, postoperative pathology preparations were re-evaluated.

RESULTS: In the histopathological evaluation of a total of 61 patients, 42.62% (n=26) were not deep myometrial invasion and 57.38% (n = 35) were evaluated as a deep myometrial invasion. The median value of the distance of the adenomyosis foci to the endometrium was measured as 0.8 (0.6-1.8) cm in patients with deep (>50%) myometrial invasion and 0.5 (0.3-1.2) cm in patients without deep (<50%) myometrial invasion. Also, the median value of the distance of the adenomyosis foci to the endometrium was measured as 0.7 (0.4-1.8) cm and 0.6 (0.3-1.5) cm in patients with dysmenorrhea and without dysmenorrhea, respectively. A statistically significant difference was found between these two conditions (p=0,009). The number of pregnancies had a significant effect on the depth of myometrial invasion to the adenomyosis foci (p = 0.038). The probability of non-deep myometrial invasion (<%50) of the adenomyosis foci increases by 1.5 times when the number of pregnancy increases (O.R.=1,523). Also, dysmenorrhea had a significant effect on the depth of myometrial invasion of the adenomyosis foci (p = 0.037). The probability of non-deep myometrial invasion (<%50) of the adenomyosis foci increases by 3 times when there is dysmenorrhea was found (O.R.= 3.067). There was a statistically significant positive correlation with medium-level between the number of pregnancies and distance of the adenomyosis foci to the endometrium (r=0.333 and p=0.008).

CONCLUSIONS: The distance of the adenomyosis foci to the endometrium and the depth of myometrial invasion were found to be related to the number of pregnancies and the presence of dysmenorrhea. However, these findings should be supported with larger case series.

Keywords: Adenomyosis, myometrial invasion, dysmenorrhea, number of pregnanciesModern Kontraseptif Yöntemlerin Kadın Cinsel Fonksiyonlarında Etkisi

Page 203: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

203

SÖZEL BİLDİRİLER

SS-088 [Abstract:0122]

MODERN KONTRASEPTİF YÖNTEMLERİN KADIN CİNSEL FONKSİYONLARINDA ETKİSİÖzlem Bakan Demirel1, Hatice Yıldız2

1Diyarbakır SBÜ Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Diyarbakır 2Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul

GİRİŞ: Aile planlaması ve cinsellik kavramları birbirinden bağımsız gibi görünse de aile plan-lamasını cinsellikten ayırmak, cinsellik ve cinsel sağlık kavramı içinde yok saymak mümkün değildir. Bu nedenle çiftlerin mutlu ve sağlıklı bir cinsel yaşama sahip olmalarında, kullanılan aile planlaması yöntemlerinin etkilerinin değerlendirilmesi önem taşımaktadır.

AMAÇ: Bu çalışma, modern kontraseptif yöntemlerinin kadınların cinsel fonksiyonlarında etkili olup olmadığı, etkili ise hangi fonksiyonda ve ne yönde olduğu sorularına yanıt bulmak amacı ile gerçekleştirildi.

YÖNTEM: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma Diyarbakır SBÜ Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinin, Kadın Hastalıkları Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Aile Planlaması Polikliniği’nde gerçekleştirildi Çalışma; araştırma kriterlerine uyan, modern kontraseptif yön-temlerden birini kullanan ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 352 kadında gerçekleştirildi. Veriler anket formu ve Female Sexual Function Index-FSFI (Kadın Cinsel İşlev Ölçeği) ile top-landı. Verilerin analizinde Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) programı-versiyon 22 kullanıldı.

BULGULAR: Kadınların yaş ortalaması 30.4±0.32 olup, yarıya yakını (%43,8) ilkokul mezu-nu ve çoğunluğu (%94,3) ev hanımıydı. Yarıdan fazlası (%56,3) 3 ve üzeri gebelik geçirmişti. Çalışma kapsamına alınan kadınların %77,7 RİA, %1,7 KOK, %5,6 kondom, %12,4 mesigyna, %1,7 depo provera yöntemi kullanıyordu. Kadınların %23,9’u “yöntemin kullanımının uzun süreli” olması, %20,7’nin de “güvenilir” olması nedeniyle kullandıkları yöntemi tercih ettiğini belirtti. FSFI total puan ortalamasına göre cinsel fonksiyonu en iyi olan KOK kullanan kadınlardı, cinsel disfonksiyon yaşayanlar çoğunlukla (%80) RİA yöntemini kullanan kadınlardı. Cinsel istek ve orgazm açısından en problemli olanlar kondom kullananlar, doyum açısından da RİA yöntemini kullanan kadınlardı. Cinsel ilişki sırasında ağrı puanında yöntemler arasında anlamlı fark bu-lunamamıştır(p<0,05).

SONUÇ: Çalışma sonuçlarına göre; modern kontraseptif yöntemlerin kadınların cinsel fonk-siyonlarını olumsuz etkilediği, cinsel disfonksiyonunun çoğunlukla RİA kullanan kadınlarda görüldüğü söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Kadın, kontraseptif yöntem, cinsellik, cinsel fonksiyon

Modern Kontraseptif Yöntemlerin Kadın Cinsel Fonksiyonlarında Etkisi

Page 204: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

SÖZEL BİLDİRİLER

204 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

The Effect of Modern Contraceptive Methods on Female Sexual FunctionsÖzlem Bakan Demirel1, Hatice Yıldız2

1Diyarbakır Health Sciences University Gazi Yaşargil Training and Research Hospital,Diyarbakır 2Marmara University, Faculty of Health Sciences Divisin of Nursing, Department of Obstetrics and Gynecology Nursing,istanbul

INTRODUCTION: Although the concepts of family planning and sexuality seem to be independent from each other, it is not possible to disregard family planning from sexuality and ignore it in the concept of sexuality and sexual health. Therefore, it is important to evaluate the effects of family planning methods used in couples to have a happy and healthy sexual life.

AIM: The aim of this study was to find out whether modern contraceptive methods are effective in women’s sexual functions and to find answers to the question of which function and in what direction they are.

METHODS: This descriptive study was carried out in Diyarbakır Health Sciences University Gazi Yaşargil Training and Research Hospital, Family Planning Polyclinic of Obstetrics and Gynecology Hospital. 352 women who participated in the study and used one of the modern contraceptive methods. Data were collected by questionnaire and Female Sexual Function Index (FSFI). Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) program-version 22 was used to analyze the data.

RESULTS: The mean age of the women was 30.4, almost half (43.8%) were primary school graduates and the majority (94.3%) were housewives. More than half (56.3%) had 3 or more pregnancies. Of the women included in the study, 77.7% were using RIA, 1.7% POPs, 5.6% condom, 12.4% Mesigyna, 1.7% DMPA. 23.9% of the women stated that they prefer the method they use because of the long term use of the method and 20.7% of them are reliable. FSFI were women using POPs with the best sexual function according to the total score averages, and those who experienced sexual dysfunction were mostly women (80%) using the IUD method. The most problematic in terms of sexual desire and orgasm were condom users and women using IUD method in terms of satisfaction. No significant difference was found between the pain scores during sexual intercourse (p <0.05).

CONCLUSION: According to the results of the study; It can be said that modern contraceptive methods negatively affect the sexual function of women and sexual dysfunction is seen mostly in women using IUD.

Keywords: Female, contraceptive method, sexuality, sexual function

Page 205: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma
Page 206: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

206 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-001 [Abstract:0019]

SON TRİMESTERDA AKUT GELİŞEN NONİMMUN HİDROPS FETALİS: OLGU SUNUMUHatice Yılmaz Dogru1, Fatma Ünlü1, Şahin Takçı2

1Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı, Tokat 2Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi,Neonataloji Ana Bilim Dalı, Tokat

AMAÇ: Bu olgu sunumunda nonimmun hidrops fetalis (NIHF) gelişen fetusun antenatal ve postnatal yönetimini sunmak amaçlanmıştır.

OLGU SUNUMU: 35 yaşında G5P1A3Y1 öyküsü olan bir anne 36. gebelik haftasında poliklini-ğimize başvurdu. Ultrason bulgularında; assit, perikardiyal-plevral effüzyon ve polihidramniyos mevcuttu. Antenatal takipleri normal olup son bir haftada annenin geçirmiş olduğu gribal en-feksiyon sonrasında ani gelişen polihidramnioz ve hidrops hali mevcuttu. Geçirilmiş sezaryen öyküsü olan hastada ciddi polihidramnios ve güven vermeyen fetal kalp trasesi olması üzerine 36. haftada sezaryen doğum kararı alındı. 3010 gram ağırlığında doğan kız bebeğin;1.dk apgar skoru 5, 5.dk apgar skoru 6 idi. Bebek ameliyathanede kalp tepe atımının düşük olması ne-deniyle entübe edilerek yenidoğan yoğun bakıma kabul edildi. Hastanın fizik muayenesinde vücutta yaygın ödem, batında distansiyon ve hepatomegali mevcuttu.Yapılan ultrasonografide hepatomegali, karaciğerde 7x6 mm hemanjiom, batında serbest sıvı, plevral effüzyon izlendi. İki kez parasentez uygulanarak 80 cc mayii boşaltıldı materyalin biyokimyasal incelenmesi so-nucu eksuda olarak raporlandı. Kültür sonuçlarında üreme olmadı. TORCH panelinde enfeksiyon parametreleri negatif olarak raporlandı. Transfontanel ultrasonografi ve ekokardiyografi nor-mal olarak raporlandı. Hasta 10 gün entübe şeklinde takip edildikten sonra yatışının 11.günün-de extübe edildi.13.gününde enteral beslenmeye başlanılan hasta 19. gününde taburcu edildi.

TARTIŞMA ve SONUÇ: NİHF yaygın cilt ödemi ve en az bir boşlukta (periton, plevra, perikard) efüzyon veya cilt ödemi olmadan en az 2 boşlukta efüzyon olarak tanımlanır. Antenatal dönem-de olguların en az %60’ında, postnatal dönemde ise %80’den fazlasında etyoloji açıklanabil-mektedir. NİHF fetusta yüksek mortalite ve morbiditeye sahiptir. Perinatal mortalite %50-90 arasında değişmektedir. Sağ kalımı etkileyen en anlamlı iki belirteç hidrops nedeni ve hastanın doğumdaki gestasyonel haftası olduğu bildirilmektedir. Bu olguda hastada hidrops nedeni tes-pit edilememiştir. NIHF günümüzde halen fetusta yüksek mortalite ve morbidite oranlarına sahiptir. Hidrops sonografi ile tanınabilir bir bulgudur. Dolayısıyla, antenatal takiplerde hidrops tablosunun erken tanınması, uygun zamanda doğumun gerçekleştirilmesi ve postnatal dönem-de etkin bir yenidoğan desteğinin sağ kalım oranını iyileştirdiği kanaatindeyiz.

Anahtar Kelimeler: Non-İmmün hidrops fetalis, prematur doğum, yeni doğan yoğun bakımı

Page 207: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

207

POSTER BİLDİRİLER

Nonimmune Hydrops Fetalis Developing Acute in the Last Trimester: Case ReportHatice Yılmaz Dogru1, Fatma Ünlü1, Şahin Takçı2

1Department of Obstetrics and Gynecology, Tokat Gaziosmanpaşa University, Tokat 2Department of Neonatoloji, Tokat Gaziosmanpaşa University, Tokat

AIM: In this case report, we aimed to present the antenatal and postnatal management of the fetus with nonimmune hydrops fetalis (NIHF).

CASE: A 35-year-old mother with a history of G5P1A3Y1 in her 36th gestational week was admitted to our outpatient unit. Ultrasound examination revealed; ascites, pericardial-pleural effusion and polyhydramnios. Antenatal follow-up was normal and there was a sudden onset of polyhydramnios and hydrops in the last week of pregnancy after the mother had a flu infection.The patient who had a history of previous cesarean section had severe polyhydramnios and a non-trustable fetal heart rate. The birth weight of the newborn was 3010 grams with first minute APGAR of 5 and fifth of 6. The infant was intubated and admitted to intensive care unit due to bradycardia in the operating room. Physical examination revealed diffuse edema, abdominal distension and hepatomegaly. Hepatomegaly, 7x6 mm hemangioma in the liver, free fluid in the abdomen and pleural effusion was detected in ultrasonographic examination. An 80 cc of fluid was drawn with consecutive paracentesis which were reported as exudate. There was no growth in culture results. Infection parameters were reported as negative in the TORCH panel. Transfontanel ultrasonography and echocardiography were reported as normal. The infant was extubated after 10 days. The infant whom fed enterally on the 13th day after birth was discharged on the 19th day.

DISCUSSION and CONCLUSION: NIHF is defined as diffuse skin edema and effusion in at least one cavity (peritoneum, pleura, pericardium) or effusion at two spaces without skin edema. Etiology can be explained in at least 60% of cases in antenatal period and more than 80% in postnatal period. The fetuses who have NIFH have high mortality and morbidity. Perinatal mortality varies between 50-90%. Two of the most significant markers affecting survival were the etiology of hydrops and gestational weeks at birth. In this case, the exact cause of hydrops could not be determined. NIHF still has high mortality and morbidity rates for the fetus. Hydrops are recognizable by ultrasonography. We believe that early diagnosis of hydrops during antenatal follow-up, delivery at appropriate time, and effective support at the postnatal period improve the rate of survival of the newborn.

Keywords: Non-İmmün hidrops fetalis, premature birth, newborn intensive care unit

Page 208: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

208 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-002 [Abstract:0033]

ENDOMETRİOZİS TEDAVİSİNDE GÜNCEL YAKLAŞIMLARDilek Bingöl1, Nur Büyükkayacı Duman2

1Hitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi, Çorum 2Hitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Ana Bilim Dalı, Doç. Dr., Çorum

Endometriozis, endometrial dokunun uterus dışında bulunması şeklinde tanımlanan jineko-lojik bir hastalıktır. Ektopik endometriyal dokular hormonal uyartılara cevap vererek büyüme ve dökülmeye uğrarlar. Boşaltmanın bir yolu olmadığı için, kanın içerde birikmesine neden olurlar. Hastalığın nadir de olsa pelvis dışında akciğer, beyin, kas dokusu, böbrek, medulla spinalis gibi başka bölgelere de yerleştiği görülmüştür. Endometriozis etyolojisi ve patogenezi tam olarak bilinmemektedir. Endometriozis, en çok üreme çağındaki kadınları etkilemekte ve kısırlığa sebep olmaktadır. Üreme çağındaki kadınların %6-10’unda, pelvik ağrı yaşayan genç kız ve kadınların %50-60’ında ve infertil kadınların %50’sinde bulunmaktadır. Endometriozis tanısı alan hastaların ise %50-80’i semptomatiktir. Endometriozis’in hastanın yaşam kalitesini olumsuz şekilde etkileyen klinik belirtileri arasında; disparoni, adet ağrısı, kronik pelvik ağrı bulunmaktadır. Belirtilerin ortaya çıkmasından itibaren endometriozis tanısı 7-12 yıl gecikmey-le konulmaktadır. Pelvik ağrı olguların yaklaşık %30-87’sinde endometriozis ile ilişkili olarak bulunmuştur. Kronik pelvik ağrı, kadınların %15-20’sinde görülmekte ve tanısal laparoskopile-rin %40’ı kronik pelvik ağrı nedeniyle yapılmaktadır. Kronik pelvik ağrı nedeniyle laparoskopi yapılan kadınların üçte birinde endometriozis tespit edilmiştir. Endometriozis’de ağrının yöne-timinde, hastalığın ilerlemesine engel olunması ve bireyin sağlığının iyileştirilmesine dayalı multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Karmaşık bir yapısı olan endometriozis’in tanısında hala non-invaziv bir tanı yöntemi bulunmamaktadır. Tanı konulmasında jinekolojik öykü, lapa-roskopi ve fiziksel değerlendirme kullanılmaktadır. Hastalığın tedavisi endometriozise bağlı ağrının tedavisi ve endometriozise bağlı gelişen infertilite tedavisi olarak iki şekilde değer-lendirilmektedir. Endometriozis tedavisinde kullanılan alternatif yöntemler arasında da medi-kal ve cerrahi yöntemler olup belirtilerin azaltılması amaçlanmıştır. Endometriozis de medikal tedavinin hastalığı tamamen yok eden etkisinin olmadığı ve sadece hastalığın ilerlemesini baskıladığı belirtilmektedir. Medikal tedavinin ağrıyı azaltmada etkili olmadığı ya da kadının gebelik istediği durumlarda (medikal ilaçların ovulasyonu baskılaması nedeniyle) lezyonlar çıkarılabilmekte ya da laparoskopik cerrahi yapılabilmektedir. Her iki yöntemde de ağrının tekrarlama sıklığı devam edebilmektedir. Cerrahi tedavi sonrasında ağrının tekrarlama riskini azaltmak için hormonal kontraseptifler gibi baskılayıcı medikal tedaviler uygulanabilmektedir. Endometriyozisle ilişkili infertilitede medikal tedavi uygulanmamaktadır. Genelde infertilite tedavisi cerrahi veya yardımcı üreme teknikleri ile yönetilmektedir. Tedavi planlaması yapılır-ken hastanın yaşı, infertilite olma süresi, pelvik ağrı varlığı ve hastalığın aşaması göz önünde bulundurulmalıdır. Bu derlemenin amacı, endometriozis tedavi yönetiminde etkin ve güvenilir güncel yaklaşımlara ışık tutmaktır.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis, pelvik ağrı, infertilite, tedavi

Page 209: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

209

POSTER BİLDİRİLER

Current Approaches in Endometriosis TreatmentDilek Bingöl1, Nur Büyükkayacı Duman2

1Health Sciences Institute Department of Nursing, Hitit University, Graduate Student, Çorum, Turkey 2Health Sciences Institute Department of Nursing, Hitit University, Assoc. Dr., Çorum, Turkey

Endometriosis is a gynecological disease which is defined as the presence of endometrial tissue outside the uterus. Ectopic endometrial tissues respond to hormonal stimuli and undergo growth and spillage. Since there is no way to empty it, they cause the blood to accumulate inside. It has been observed that the disease is located in other regions such as lung, brain, muscle tissue, kidney and medulla spinalis. The etiology and pathogenesis of endometriosis are not known exactly. Endometriosis affects women of reproductive age and causes infertility. It is found in 6-10% of reproductive age women, 50-60% of young girls and women experiencing pelvic pain and 50% of infertile women. 50-80% of patients diagnosed with endometriosis are symptomatic. Clinical signs of endometriosis that adversely affect the patient’s quality of life include; There are dyspareunia, menstrual pain, chronic pelvic pain. Since the appearance of the symptoms, the diagnosis of endometriosis is made with a delay of 7-12 years. Pelvic pain was found to be associated with endometriosis in approximately 30-87% of cases. Chronic pelvic pain is seen in 15-20% of women and 40% of diagnostic laparoscopy is performed due to chronic pelvic pain. Endometriosis was detected in one third of women who underwent laparoscopy for chronic pelvic pain. A multidisciplinary approach based on the prevention of disease progress and improvement of the health of the individual is required in the management of pain in endometriosis. There is still no non-invasive diagnostic method in the diagnosis of endometriosis which has a complex structure. Gynecologic history, laparoscopy and physical evaluation are used for diagnosis. The treatment of the disease is evaluated in two ways as the treatment of endometriosis-related pain and endometriosis-induced infertility treatment. The alternative methods used in the treatment of endometriosis are medical and surgical methods and it is aimed to decrease the symptoms. Endometriosis has also been reported to have no effect on the disease, and suppresses the progression of the disease. Lesions can be removed or laparoscopic surgery can be performed if the medical treatment is not effective in reducing pain or when the woman wants pregnancy (because the medication suppresses the ovulation). In both methods, the recurrence frequency of the pain may continue. After surgical treatment, repressive medical treatments such as hormonal contraceptives can be applied to reduce the risk of pain recurrence. Medical treatment is not applied in endometriosis related infertility. Generally, infertility treatment is managed by surgical or assisted reproduction techniques. The patient’s age, duration of infertility, presence of pelvic pain and stage of the disease should be taken into consideration when planning treatment. The aim of this review is to shed light on current and reliable approaches to endometriosis treatment management.

Keywords: Endometriosis, pelvic pain, infertility, treatment

Page 210: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

210 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-003 [Abstract:0035]

ENDOMETRİOZİSTE TAMAMLAYICI ALTERNATİF TEDAVİLER VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMIMustafa Keskin, Derya Yüksel KoçakHitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Çorum

Endometriozis; kadın vücudunda sadece uterus içerisinde bulunan endometrial dokunun, vücudun doğal dengesinin bozulmasıyla uterus dışında yer alması şeklinde tanımlanan jineko-lojik bir hastalıktır. Uterus dışında en sık görüldüğü yer overlerdir ve burada görülmesi çikolata kisti olarak adlandırılır. Bu hastalık en çok 15-49 yaş arasında bulunan kadınların %10’unu etkilemekte, infertiliteye sebep olmakta ve kadınların günlük yaşam aktivitelerini ciddi ölçü-de azaltmaktadır. Endometriozis olan kadınlarda infertilite prevalansı %30-45 arasında iken infertil bireylerin %25-50’sinde endometriozis tanısı vardır. En yaygın belirtileri ise kronik pel-vik ağrı, dismenore, bel-sırt ağrısı ve infertilitedir. Bu semptomlar kadınların yaşam kalitesini önemli oranda negatif yönde etkilemektedir. Endometriozis bir üreme çağı hastalığı olmakla birlikte en çok 20-30’lu yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Gebe kalmamışlarda, zayıf-uzun boylu ka-dınlarda, beyaz ırkta, birinci derece akrabalarında endometriozis tanısının bulunması, beslen-me ve uyku bozukluğu gibi kötü yaşam şekli olan kadınlar risk faktörleri arasındadır. Modern tıpta endometriozis tedavisinde çeşitli yöntemler kullanılmakta olmasına rağmen kesin bir tedavisi yoktur. Hastalıkta görülen ağrılar için ağrı kesiciler kullanılmaktadır. Hormonal tedavi olarak kadında yumurta oluşmasını engellemek için; doğum kontrol hapları, progesteron, GnRH agonistleri (gonadotropin releasing hormon) ve androjenler (danazol) kullanılmaktadır. Cerrahi tedavisinde ise; diagnostik amaçlı yapılan laparoskopi esnasında endometriozis odaklarının kürete edilmesini kapsamaktadır. Endometriozisin tamamlayıcı alternatif tedavisinde ise çeşit-li yöntemlerle bireyin yaşam kalitesi yükseltilebilmektedir. Bu yöntemler arasında akupunktur, psikoterapi, homeopati, geleneksel çin ilaçları, refleksoloji ve bitkisel tedavi bulunmaktadır. Bu tedavi yöntemlerinin endometriozis semptomlarına iyi geldiği bilinmektedir. Akupunkturun jinekolojik birçok hastalıkta ve ağrı yönetiminde kullanıldığı bilinmektedir. Yapılan bir siste-matik derlemede çin bitkisel tedavisinin danazoldan çok daha faydalı olduğu belirtilmiştir. Psikoterapi ise yapılan birçok çalışmada etkisi az olarak bulunsa da kronik pelvik ağrıda iyileş-me sağladığı bilinmektedir. Sebebi hormonal disfonksiyona bağlı olan endometriozise sahip olan kadınlarda nöral terapinin etkili olduğu yapılan çalışmalarca belirtilmiştir. Endometriozisli kadınlarda yaşadıkları bu jinekolojik hastalığa bağlı olarak; ağrı, anksiyete, benlik saygısında azalma, içinde bulunduğu duruma yönelik bilgi eksikliği ve karar vermede çatışma gibi çeşitli sorunlar meydana gelebilmektedir. Bu sorunlar karşısında hemşire bireyin kendini ifade etmesi için teşvik etmeli, bireyin ağrısını değerlendirmeli, bilgi eksikliğini gidermesine yönelik eğitim vermeli, tedavi yöntemleri hakkında riskleri ve olası sonuçları ile birlikte bireye ışık tutmalıdır. Bu derlemede, endometriozisin ve semptomlarının tedavisinde tamamlayıcı alternatif tedavi yöntemlerini sunmak ve bu süreçte hemşirenin rollerini açıklamak amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis, tamamlayıcı alternatif tedavi, hemşire

Page 211: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

211

POSTER BİLDİRİLER

Complementary Alternative Therapies and Nursing Approaches in EndometriosisMustafa Keskin, Derya Yüksel KoçakHitit University, Faculty of Health Sciences, Çorum, Turkey

Endometriosis; It is a gynecological disease which is defined as the endometrial tissue in the uterus only in the female body. The most common site of the uterus is the ovaries and is seen here as a chocolate cyst. This disease affects up to 10% of women between the ages of 15-49 and causes infertility and significantly reduces the daily activities of women. The prevalence of infertility in women with endometriosis is between 30% and 45% and 25-50% of infertile individuals have endometriosis. The most common symptoms are chronic pelvic pain, dysmenorrhea, waist-back pain and infertility. These symptoms significantly affect the quality of life of women. Although endometriosis is a reproductive age disease, it is mostly seen in 20-30 years of age. Women who are not pregnant, have a diagnosis of endometriosis in first-degree relatives, poor life-style, such as nutrition and sleep disorders, are among the risk factors in white-tall women. Although various methods are used in the treatment of endometriosis in modern medicine, there is no definitive treatment. Pain relievers are used for pain in the disease. To prevent the formation of eggs in women as hormonal therapy; birth control pills, progesterone, GnRH agonists (gonadotropin releasing hormone) and androgens (danazol) are used. In the surgical treatment; The aim of this study was to curate the endometriosis foci during laparoscopy. In alternative treatment of endometriosis, the quality of life of the individual can be increased by various methods. These include acupuncture, psychotherapy, homeopathy, traditional Chinese medicines, reflexology, and herbal therapy. These treatment methods are known to be good for endometriosis symptoms. Acupuncture is known to be used in many gynecological diseases and pain management. In a systematic review, it was reported that chinese herbal treatment was much more beneficial than danazol. Psychotherapy is known to provide improvement in chronic pelvic pain in many studies. The reason is that neural therapy is effective in women with endometriosis due to hormonal dysfunction. Depending on this gynecological disease in women with endometriosis; pain, anxiety, self-esteem, lack of knowledge about the situation, and conflict in decision-making. In the face of these problems, the nurse should encourage the individual to express himself / herself, evaluate the pain of the individual, give training to eliminate the lack of information, shed light on the individual with the risks and possible consequences of the treatment methods. In this review, we aimed to present complementary alternative treatment methods in the treatment of endometriosis and its symptoms and to explain the roles of nurse in this process.

Keywords: Endometriosis, complementary alternative therapy, nurse

Page 212: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

212 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-004 [Abstract:0036]

ENDOMETRİOZİSLİ KADINLARDA İNFERTİLİTE NEDENİYLE YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİNE BAKIŞCansu Aydemir, Derya Yüksel KoçakHitit Üniversitesi,Sağlık Bilimleri Enstitüsi Hemşirelik Ana Bilim Dalı,Çorum

Endometriozis hormanal uyarılara duyarlı uterusun endometriyum dokusunun herhangi ne-denlerle uterusun dışında bulunması ve orada büyümesidir. En sık fertil çağdaki kadınlarda görülmekle birlikte ergenlik ve menopoz döneminde de görülmektedir. Nedeni tam olarak bi-linmemekle beraber en sık nedeni endometriyal dokunun yer değişikliğidir. Uterustan kopan parçanın mensturasyon sırasında uterustan fallop tüplerine ve peritoneal kaviteye taşınma-sı ve over yada pelvik organlara taşınması ile açıklanan retrograd mensturasyon teorisi ile gelişmektedir. Endometriozisin neden olduğu birçok komplikasyon vardır. Benign bir hastalık olarak pelvik ağrı, infertilite, spontan abortus dış gebelik ve dismenoreye neden olmaktadır. Endometriozis sıklıkla karın içerisindeki organların birbirlerine yapışmasına neden olmaktadır. Bu yapışıklıklar karın içi anatomiyi bozarak çift taraflı tüp tıkanıklığına yol açtığında infertilite ortaya çıkmaktadır. İnfertilite tanısı, son 1 yıl da korunmasız ve düzenli olarak hafta da 3-4 kez cinsel ilişki ye rağmen gebe kalınamaması durumudur. Endometriozis fertilite dönemindeki kadınlarda semptomsuz % 22 oranında görülmekte iken bu oran dismenoreli kadınlarda ise %40-60’lara kadar yükselmektedir. Endometriozisin ilerleyen dönemlerde kadınlarda infertilite riskini artıracağına dair çok fazla kanıt bulunmaktadır. Yapılan çalışmaların sonucuna göre en-dometriozis daha önceden çocuk sahibi olmuş kadınların hemen hemen %4’ünde bulunurken, infertil kadınların %13,5’inde mevcuttur. Endometriozisli kadınlar mutlaka infertilite açısından eşleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Araştırmalar ise alınan anamnez ve yapılan bazı testler ile mümkün olmaktadır. Endometriozis tedavisinde kullanılan yöntemleri ilaç tedavisi ve cerra-hi tedavi olarak ikiye ayırmak mümkündür. İlaç tedavisinde dismenoreyi önlemek, menstruas-yonu düzene sokmak ve endometrium odaklarını baskılamak amacıyla bir takım ilaç grupları kullanılmaktadır. Cerrahi tedavide ise amaç endometrium dokularında bulunan başlıca ağrı ve infertiliteye sebep olan yapışıklıkları uzaklaştırmakdır. Yardımcı Üreme Teknikleri (YÜT) en çok endometrioizise bağlı infertilitenin tedavisinde uygulanabilir başka tedavi yöntemi kalmadı-ğında, sperm faktörlü infertilite tanısında veya da tubal hasarlar olduğunda kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki YÜT tedavileri, endometriozisin yeniden ortaya çıkma ris-kini beklenenden daha fazla artırmamıştır. Bu nedenle tedaviler gecikmeden uygulanmalıdır. İnfertilite hemşiresine düşen görev ise oluşabilitesi mümkün olan tüm riskleri ebeveyn aday-larına anlatmaktır. İnfertilite hemşiresi anne adaylarının yaşadığı stresin azaltılmasında kilit role sahiptir ve çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere ihtiyaç duydukları bilgiyi sunmalıdır. Bu derlemede, endometriozisli kadınlarda infertilite ve YÜT’ü sunmak ve bu süreçte hemşirenin rollerini açıklamak amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis, infertilite, yardımcı üreme teknikleri

Page 213: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

213

POSTER BİLDİRİLER

Overview of Assisted Reproductive Techniques for Infertility in Endometriosis WomenCansu Aydemir, Derya Yüksel KoçakHitit University, Institute of Health Sciences, Nursing Department, Çorum

Endometriosis is the growth of the endometrial tissue of the uterus sensitive to hormonal stimulation and growth outside the uterus for any reason. Although it is seen mostly in fertile women, it is seen in adolescence and menopause period. Although the cause is not known exactly, the most common cause is the change of endometrial tissue. It is developed by retrograde menstruation theory which is explained by the removal of the uterus from the uterus to the fallopian tubes and peritoneal cavity during the menstruation and the transfer to the ovary or pelvic organs. There are many complications caused by endometriosis. As a benign disease, pelvic pain causes infertility, spontaneous abortion, ectopic pregnancy and dysmenorrhea. Endometriosis often causes the organs in the abdomen to adhere to each other. Infertility occurs when these adhesions lead to bilateral obstruction by disrupting intra-abdominal anatomy. The diagnosis of infertility is that it is not possible to get pregnant during the last 1 year despite having sexual intercourse 3-4 times a week. Endometriosis is seen in 22% of women without fertilization period and this rate increases to 40-60% in women with dysmenorrhea. There is much evidence that endometriosis will increase the risk of infertility in women in the future. According to the results of the studies, endometriosis was present in almost 4% of the women who had previously had children and 13.5% of the infertile women. Women with endometriosis should be evaluated together with their spouses in terms of infertility. Investigations are possible with the anamnesis and some tests. Endometriosis treatment methods can be divided into two as drug treatment and surgical treatment. In order to prevent dysmenorrhea, to regulate menstruation and to suppress endometrium foci in drug therapy, a number of drug groups are used. The aim of surgical treatment is to remove the adhesions that cause the main pain and infertility in the endometrial tissues. Assisted Reproductive Techniques (ART) is most commonly used when there is no other treatment method applicable to the treatment of endometriosis-induced infertility, in the diagnosis of sperm factor infertility or tubal damage. Studies have shown that ART treatments did not increase the risk of endometriosis re-occurring more than expected. Therefore, treatments should be performed without delay. The duty falling into the infertility nurse is to explain all possible risks to the parent candidates. The infertility nurse has a key role in reducing the stress of mothers and should provide the information to couples who want to have children. In this review, we aimed to present infertility and ART in women with endometriosis and to explain the roles of nurse in this process.

Keywords: Endometriosis, infertility, assisted reproductive techniques

Page 214: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

214 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-005 [Abstract:0038]

KADINLARDA KRONİK PELVİK AĞRIMustafa KılavuzHasan Kalyoncu Üniversitesi, Hemşirelik Ana Bilim Dalı, Gaziantep

Kadınlarda kronik pelvik ağrı (KPA), sağlıkla ilgili yaşam kalitesi, iş verimliliği ve sağlık hiz-metleri kullanımı üzerinde önemli bir etkisi olan yetersiz bir durum olmaktadır. Bununla birlik-te, kronik pelvik ağrı sağlık uzmanları tarafından sıklıkla iyi kalitede epidemiyolojik verilerin yetersizliği bulunduğu için ihmal edilmektedir. Fiziksel ve psikolojik faktörlerin karmaşık bir etkileşimini içeren kronik pelvik ağrı etiyolojisi tam olarak anlaşılmamıştır ve tanımı, değer-lendirmesi ve tedavisi ile ilgili standart bir yaklaşım yoktur. Nüfus temelli epidemiyolojik çalış-maların çoğu kronik pelvik ağrıyı, sadece dismenore veya disparoni nedeniyle değil, hamilelikle ilgisi olmayan ve en az 6 ay süreli, periyodik veya sikluk olmayan düşük karın ağrısı” olarak tanımlamıştır. Kronik pelvik ağrı hayat kalitesinide olumsuz etkilemektedir. 5325 Amerikalı ba-yan üzerinde yapılan bir araştırmada kadınların % 16’sı kronik pelvik ağrı bildirmiş ve % 11’i KPA nedeniyle ev aktivitelerini kısıtladığını, % 12 si cinsel aktivitelerini kısıtladığını % 16’sı medikal yardım aldığını % 4’nün bu nedenlerle ayda bir gün işe gitmediği bildirilmiştir. Kronik pelvik ağrının etyolojisi sıklıkla net değildir ve multifaktöriyeldir. KPA’nın etyolojisinde visseral ya da somatik orjinli birçok farklı bozukluk olabilir. KPA’nın değerlendirilmesinde jinekolojik, ürolojik, kas-iskelet sistemi ve psikonörolojik faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. KPA’lı kadınların doğru prevalansını tespit etmek zordur. Çünkü çoğu kadın bu ağrıyı yaşamlarının bir parçası olarak kabul etmekte ve yardım istememektedir. KPA’nın prevalansını belirlemede en kapsamlı çalışma, Amerika’da 1996 yılında Mathias ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Çalışma üreme çağındaki 5263 kadınla telefon görüşmesiyle gerçekleştirilmiş ve KPA’nın prevalansı %14.7 ola-rak bulunmuştur. Ülkemizde kronik pelvik ağrının prevalansını belirlemeye yönelik çok çalışma yapılmamıştır. Bu amaçla, ülkemizde ulusal nüfus ve sağlık araştırmalarında KPA’ya yer veril-meli ya da rutin kayıt sisteminde konu ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Bu makalede kronik pelvik ağrının tanımı, değerlendirilmesi ve tedavisi konusunda güncel bilgiler vermek amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Pelvik ağrı, kronik pelvik ağrı, ürojinekolojik ağrı

Page 215: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

215

POSTER BİLDİRİLER

Cgronic Pelvic Pain in WomenMustafa KılavuzHasan Kalyoncu University, Department Of Nursing, Gaziantep, Turkey

Chronic pelvic pain in women (CPP) is an inadequate condition that has an important im-pact on health-related quality of life, work efficiency and use of Health Services. However, chronic pelvic pain is often neglected by health professionals because of the lack of good quality epidemiological data. Chronic pelvic pain etiology involving a complex interaction of physical and psychological factors is not fully understood and there is no standard approach to definition, assessment and treatment. Most of the population-based epidemiological studies have described chronic pelvic pain as” abdominal pain that is not associated with pregnancy and is not associated with menstruation, not with menstruation, or with periods of at least 6 months, or without a period of time”. Kronik pelvik ağrı hayat kalitesinide olumsuz etkile-mektedir. In a study conducted on 5325 American women, 16% of women reported chronic pelvic pain and 11% restricted home activities due to CPP, 12% restricted sexual activity, 16% received medical help, 4% for these reasons did not go to work a month. The etiology of chro-nic pelvic pain is often unclear and multifactorial. In the etiology of CPP there may be many different disorders with visceral or somatic origin. In the evaluation of CPP, gynecological, urological, musculoskeletal, and psychonological factors should be taken into consideration. It is difficult to determine the correct prevalence of women with CPPs. Because most women accept this pain as part of their lives and do not want help. The most comprehensive study to determine the prevalence of CPPs was carried out by Mathias and his colleagues in the USA in 1996. The study was conducted by telephone interviews with 5263 women of reprodu-ctive age and the prevalence of CPPs was 14.7%. Many studies have not been carried out to determine the prevalence of chronic pelvic pain in our country. For this purpose, the national population and health surveys should be included in the CPP or new regulations should be made on the subject in the routine registration system. In this article, it is aimed to give up-to-date information about the definition, evaluation and treatment of chronic pelvic pain. Keywords: Pelvic pain, chronic pelvic pain, urogynecological pain

Page 216: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

216 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-006 [Abstract:0039]

ENDOMETRİOZİSDE YAYGIN GÖRÜLEN SEMPTOM; KRONİK PELVİK AĞRIEsra Kılıcıkesen, Derya Yüksel KoçakHitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Ana Bilim Dalı, Çorum

Fonksiyonel endometrial dokunun uterin kavite dışında yerleşmesiyle ortaya çıkan hastalığa endometriozis denir. Endometriozis en sık pelviste (overler, uterosakral ligamanlar, periton, douglas ve rektovaginal septum) bulunur. Endometriozis üreme çağındaki kadınların %10-15’i arasında değişen prevelansla görülür iken her 10 kadından 1’i doğurganlık çağında (15-49 yaş) endometriozis tanısı almaktadır. Endometriozisde en yaygın görülen semptomlar kronik pel-vik ağrı, dismenore, disparoni, infertilite, tükenmişlik/yorgunluk hissi, bağırsak yakınmaları, kronik kabızlık, iritabl bağırsak sendromudur. Kronik pelvik ağrı endometriozis olan kadınların %80’ini etkilediği tahmin edilen yaygın görülen jinekolojik problemdir. Herhangi bir sempto-mun endometriozis varlığını öngörmede değeri tam olarak bilinmemektedir. Fazla sayıda (%25) endometriozis vakası, asemptomatik seyirlidir. Semptomların ilk görüldüğü andan itibaren en-dometriozis tanısı konulmasına kadar 7-12 yıl gecikebilir bu nedenle pelvik ağrı bildiren kadın-larda endometriozis ihtimali düşünülmelidir. Kronik pelvik ağrı; cinsel ilişki veya mentruasyon ile ortaya çıkmayan, gebelikle ilgili olmayan, en az 6 ay süren umblikusun altında karın alt bölgesine yerleşmiş aralıklı veya sürekli olan ağrı olarak tanımlanmıştır. Kronik pelvik ağrı 20-50 yaş gurundaki kadınlarda %0.38 prevelansı ile her 6 kadından 1’inde görülen bir prob-lemdir. Kronik pelvik ağrı nedenleri hayatı tehdit edebileceği gibi, hayatın ilerleyen zamanla-rında çeşitli sağlık ve sosyal problemler yaratabileceği için gerekli tanı ve tedaviler zamanında yapılmalıdır. Tedavi edilmeyen kronik pelvik ağrı bireyde fiziksel rahatsızlıkla birlikte fiziksel işlev bozukluğu, yaşam kalitesinin düşmesi gibi birçok kişisel probleme sebep olur. Literatürde jinekolojik kronik pelvik ağrı olguların % 30 - % 87’sinde endometriozis ile ilişkili bulunmuştur. Endometriozisde ağrı özelliği sebebiyle irritable bağırsak sendromu ve interstisiyel sistitte bil-dirilen diğer kronik ağrılar ile karıştırılabilmektedir. Hastanın holistik yaklaşımla değerlendiril-mesi ve jinekolojik olmayan ağrı nedenleriyle ortaya çıkan karışıklık önlenebilir. Endometriozis de kronik pelvik ağrının yönetilmesinde multidisipliner bir yaklaşımla hasta için uygun tedavi kombinasyonuna başlanılmalıdır. Hemşire ağrının tanılanmasından itibaren ağrının giderilme-si için tüm aşamalarda sağlık ekibinin içinde büyük öneme sahiptir. Hemşire bu süreçte ağrının tanılanması, tedavisi ve kontrol altına alınması ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmalıdır. Kronik pelvik ağrısı olan kadın ilk değerlendirmede yeterli süre ayrılmalı ve anamnez alınırken ağrısını tanımlamasına fırsat verilmelidir. Hasta sıklıkla ağrının kaynağıyla ilgili endişe içindedir anlat-tıklarına inanılmasını istemektedir. Ağrısı olan birey ile en fazla iletişime geçen ve çoğu zaman hastanın ağrısını tam olarak geçirememenin sıkıntısıyla karşı karşıya kalan ekip üyesi hemşi-redir. Hemşire hastanın daha önceki ağrı deneyimlerini ve baş etme yöntemlerini öğrenmeli ve gerektiğinde bunlardan yararlanmalıdır, ağrı ile başa çıkmasında hastaya rehberlik yapmalıdır. Hastaya ağrıyı azaltma, anksiyeteyi azaltma, cinsellik konularında eğitim ve danışmanlık hiz-metlerini hemşire vermektedir. Bu derlemede endometriozisin yaygın görülen belirtilerinden kronik pelvik ağrı ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kronik pelvik ağrı, endometriozis, tedavi

Page 217: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

217

POSTER BİLDİRİLER

Common Symptoms in Endometriosis; Chronic Pelvic PainEsra Kılıcıkesen, Derya Yüksel KoçakHitit University, Institute of Health Sciences, Nursing Department, Çorum

Functional endometrial tissue is located in the uterine cavity outside the emergence of the disease is called endometriosis.Endometriosis is most commonly found in the pelvis (ovaries, uterosacral ligaments, peritoneum, douglas and rectovaginal septum). Endometriosis is seen in 10-15% of reproductive age women and 1 in 10 women is diagnosed with endometriosis in the reproductive age (15-49 years). The most common symptoms in endometriosis are chronic pelvic pain, dysmenorrhea, dyspareunia, infertility, burnout / fatigue, bowel complaints, ch-ronic constipation, irritable bowel syndrome. Chronic pelvic pain is a common gynecological problem which is estimated to affect 80% of women with endometriosis. The value of any symptom in predicting the presence of endometriosis is not fully known. A large number of (25%) cases of endometriosis are asymptomatic. The symptoms may be delayed from 7-12 years until the diagnosis of endometriosis from the first time. Therefore, the possibility of endomet-riosis should be considered in women who report pelvic pain. Chronic pelvic pain; It has been defined as intermittent or sustained pain located in the lower abdomen below the umbilicus that lasts at least 6 months. Chronic pelvic pain is a problem seen in 1 out of 6 women with a prevalence of 0.38%in women aged 20-50 years. As the causes of chronic pelvic pain can be life-threatening, they may cause various health and social problems later in life and necessary diagnosis and treatment should be done on time. Untreated chronic pelvic pain causes many personal problems, such as physical dysfunction, decreased quality of life, and physical dis-comfort in the individual. Gynecological chronic pelvic pain was associated with endometriosis in 30%-87% of cases in the literature. Irritable bowel syndrome and other chronic pain reported in interstitial cystitis can be confused with pain characteristics in endometriosis. The holistic approach of the patient and the confusion caused by non-gynecologic pain can be prevented. n the management of chronic pelvic pain in endometriosis, a suitable combination of treatment should be started with a multidisciplinary approach. Since the diagnosis of pain, the nurse is of great importance in the health care team at all stages for pain relief. The nurse should have sufficient knowledge about the diagnosis, treatment and control of pain in this process. Women with chronic pelvic pain should be given sufficient time in the first evaluation and should be given the opportunity to define their pain when taking the history. The patient is of-ten concerned about the source of the pain and wants to be believed. The team member is the nurse who is in contact with the person with the pain most and is often confronted with the difficulty of not being able to fully pass the patient’s pain. The nurse should learn about the patient’s previous experiences of pain and coping strategies and should use these if necessary, and should guide the patient in coping with pain. Nurse gives training and consultancy ser-vices to the patient on pain reduction, anxiety reduction and sexuality.In this review, chronic pelvic pain is considered among the common symptoms of endometriosis.

Keywords: Chronic pelvic pain, endometriosis, treatment

Page 218: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

218 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-007 [Abstract:0052]

DEV SAĞ OVER KİSTİ NEDENİYLE SAĞ OOFEREKTOMİLİ OLGUDA SOL TUBAOVARYEN TORSİYON: OPERASYON ESNASINDA BÜYÜK İKİLEMAyşenur Celayir1, Tuğçe Merve Orbay1, Ecmel Kaygusuz2, Bahar Özcabı3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, patoloji 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi,çocuk endokrinoloji

GİRİŞ/AMAÇ: Neonatal ovaryan kistler 2500 canlı doğumda bir görülmekte olup yenidoğan kız bebeklerde en sık görülen abdominal kistik kitle nedenidir. Bu çalışmada, sol tubaovaryan torsiyon ile müracaat eden sağ ooferektomili infanta yaklaşım ve tedavi yönetiminin tartışıl-ması amaçlanmıştır.

OLGU: Kontrol amaçlı kliniğimize başvuran üç aylık kız hastanın Pelvik ultrasonunda sol adneksial alanda en büyüğü 28x24x21 mm boyutunda olan multipl kister ve kist içinde sı-vı-sıvı seviyesi gösteren hipoekoik oluşumlar bulunan düzgün konturlu, kalın cidarlı, 46x45x27 mm boyutunda multikistik lezyon saptandı. Tümör belirteçleri normaldi. Hastanın öyküsünde; “Prenatal US ile sol alt kadranda 66x59 mm kist saptandığı; fetal MRI ile sol orta kadranda 45x44x39 mm ince duvarlı hiperintens kistik lezyonun over kisti ile uyumlu bulunduğu; özel bir merkezde doğduğu ve aynı merkezde postnatal 6.gün karnını dolduran dev over kisti nedeniyle opere edildiği, 10cm’lik kistin ooferektomi ile birlikte eksize edildiği, patolojik incelemenin iç yüzeyinde primordial folikül yapıları gösteren foliküler üniform hücrelerden oluşan kistik lez-yon şeklinde raporlandığı” öğrenildi. Hasta kliniğimizde yeniden opere edildi. Hastanın sağ üst transvers insizyonu mevcuttu. Mini Pfannenstiel cilt insizyonu ve vertikal linea alba insizyonu ile batına girildi. Sol alt kadranda elastik kıvamlı ve rengi kirli kahverengimsi over kisti görüldü, 60cc kahverengimsi tortulu kistik sıvı aspire edilerek kistin gerginliği azaltıldı ve batın dışına alındı. Overin tuba ile birlikte kendi etrafında iki tam tur torsiyone olduğu; ve sol tuba uterina-nın hen tamamnında birkaç kaç adet kalsifiye nodularite izlendi. İki büyük kistik alandan yakla-şık 100cc kadar kahverengimsi mayi aspire edildi. Hastanın sağ ooferektomili olması nedeniyle sol torsiyone overin tubaya komşu alanlarından yapılan Frozen biyopside canlı doku materyali olmaması overi tutan 3 mm’lik kalsifiye tuba ile birlikte ooferektomi yapıldı. Postoperatif 2.gün taburcu edillen olgu bilateral ooferektomisi nedeniyle pediatrik endokrinolojiye refere edildi.

SONUÇ: Prenatal veya neonatal dönemde saptanan over kistleri veya tubaovarian lezyonla-rın takip ve tedavisinde, komplike olsun veya olmasın, karşı overin de daima birlikte değerlen-dirilmesi organ kaybını engelleyebilir.

Anahtar Kelimeler: Ooferektomi, Neonatal, Ovaryen

Page 219: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

219

POSTER BİLDİRİLER

Left Tubaovarıan Torsion in Infant with Right Ooferectomy Due to Giant Over Cyst: A Big Dilemma During the OperationAyşenur Celayir1, Tuğçe Merve Orbay1, Ecmel Kaygusuz2, Bahar Özcabı3

1University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery, 2University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, department of Pathology*, 3University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center,pediatric endocrinology

INTRODUCTION/AIM: Neonatal ovarian cysts occur in one in 2500 live births and are the most common cause of abdominal cystic masses in female newborns. This study was aimed to discuss management of a neonate with right oophorectomy who presented with left tubaovarian torsion

CASE: Three months old female patient was admitted to our department for control. Pelvic ultrasound revealed a 46x45x27mm multicystic lesion with smooth contoured and thick-walled in the left adnexial area which included multiple cysts within the largest size of 28x24x21mm and fluid-liquid level with hypoechoic formations. Tumor markers were normal.From the patient’s story was learned: Prenatal US revealed a 66x59mm cyst in the left lower quadrant; 45x44x39mm thin-walled hyperintense cystic lesion in left middle quadrant was found to be compatible with ovarian cyst by fetal MRI; she was born at a private center and operated for giant ovarian cyst in the same center in postnatal 6th day, 10cm cyst was excised together with oophorectomy, pathological examination of the inner surface of the primordial follicle structure showing follicular uniform cells in the form of a cystic lesion reported. During the surgery, right upper transverse incision were seen to the previous right ooferectomy. A mini-Pfannenstiel skin incision and a vertical linea alba incision were performed. Elastic and brownish left over cyst was seen, 60cc cystic fluid with brownish sediment was aspirated to reduce of cystic tension, than cyst taken out of the abdomen. It was observed that there were two complete torsion around the ovary together with the tuba; and a few calcified nodularities were observed in the whole of the left tuba uterine. Approximately 100cc of brownish liquid was aspirated from two large cystic areas. Due to the fact that there was no live tissue material on the frozen biopsy of the left torsion ovary adjacent to the tuba, oophorectomy was performed with a 3 mm calcified tuba holding the ovary. The patient was discharged on postoperative second day, and was referred to pediatric endocrinology because of bilateral oophorectomy.

CONCLUSION: In the follow-up and treatment of ovarian cysts or tubaovarian lesions which had detected during prenatal or neonatal period, evaluation of the opposite ovary with or without complication may prevent organ loss.

Keywords: Oophororectomy, Neonatal, Ovaria

Page 220: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

220 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-008 [Abstract:0055]

HEMATOKOLPOS VE HEMATOSALPİNKSE SEKONDER TUBAL KİTLE İLE PRESENTE OLAN BİR HERLYN WERNER WUNDERLICH OLGUSUTuğçe Merve Orbay1, Ayşenur Celayir1, Naime İpek Atay1, Burcu Arı1, Çetin Kılıcçı2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği

GİRİŞ/AMAÇ: Obstrükte hemivajina, uterus didelfis, ipsilateral renal agenezi ile karakterize Herlyn Werner Wunderlich Sendromu (HWWS), genellikle dismenore, tekrarlayan karın ağrısı, adet düzensizliği, pelvik kitle ile karşımıza çıkar. Bu çalışmada, hematokolpos ve hematosal-pinkse sekonder tubal kitle ile komplike olan HWWS’lı bir olguya yaklaşımın tartışılması amaç-landı.

OLGU: Yaklaşık bir yıldır menstruasyon görmekte olan hasta 13 yaşında tekrarlayan karın ağrısı şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Sol renal agenezi ve sağ çift toplayıcı sistem nedeniyle tarafımızdan düzenli takipli kız hastada, dört yaşındayken sağ grade-4 VUR nedeniyle Lich Gregoir yapılmıştı. Pelvik Ultrasonda soldaki uterusu medialden antero-süperiora doğru saran en kalın yerinde 23mm ölçülen internal ekolara sahip kalın duvarlı tübüler yapı izlendi. Pelvik MRI’da uterus didelfis, sol tubaovaryan bölgede dilate tübüler yapı ile birlikte 8x7.5x6cm’lik hematosalpinks raporlandı. Menstruel siklus arasında yapılan vajinoskopide lezyon saptanma-mıştı. Bir sonraki menstruasyon döneminde dismenore şikayetleri ve ultrasonik lezyon boyut-larının artarak devam etmesi nedeniyle menstruasyonun ikinci gününde vajinoskopi yapıldı, duplike vajinanın çok yüksekte olması ve kör vajşinanın pelvik kitleden ayırt edilememesi ne-deniyle vajinal fenestrasyon yapılamadı, ancak jinekolog tarafından uterus didelfis ortak duva-rı aracılığı ile hematometrokolpos drenajı yapıldı. Bir sonraki ay şiddetli dismenore ve pelvik US’da uterus didelfisler arasında 72x61x104mm boyutunda lobüle konturlu, ince cidarlı ve hi-perekoik seviyelenme gösteren lezyon saptandı, menstruasyonun ilk günü tekrarlanan vajinos-kopide sağ normal vagina içinden kör vajinaya ulaşılamaması nedeniyle 5cm’lik Phannenstiel insizyon ile yapıldı. Sol kör vajina ve sağ normal vajina ortak duvarında fenestrasyon yanı sıra sol tubal bölgede 15cm çapında hemorajik kist halindeki sol tuba olduğu düşünülenkşst eksize edildi. Sol uterusu fenestrasyondan sağ vaginaya drene edecek foley kateter retrograd olarak yerleştirildi. Dördüncü gün vajinal kateteri çekilen olgunun sol hematokolposu tamemen geri-lemişti. Dismenoresi geçen hastanın 6 aylık takipleri yakınmasızdır.

SONUÇ: HWWS’lı olgularda optimal tedavi menstruasyonun ilk iki gününde vajinoskopi ile transvajinal septum eksizyonu olmakla birlikte; kör vajinanın küçük olduğu komplike durumlar-da batından girişim ile güvenli cerrahi yapılmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Uterus, didelfis, hematokolpos

Page 221: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

221

POSTER BİLDİRİLER

A Herlyn Werner Wunderlich Case Presentıng with Tubal Mass Secondary to Hematocolpos and HematosalpınxTuğçe Merve Orbay1, Ayşenur Celayir1, Naime İpek Atay1, Burcu Arı1, Çetin Kılıcçı2

1University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery, 2University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Gyneocology and Obstetric

INTRODUCTION/AIM: Herlyn Werner Wunderlich Syndrome (HWWS), characterized by obstructed hemivagina, uterus didelphys and ipsilateral renal agenesis presents with dysmenorrhea, recurrent abdominal pain, irregular menses and pelvic mass. This case report presents the management of a HWWS case complicated with a tubal mass secondary to hematocolpos and hematosalpinx.

CASE: The 13-year-old female patient, who had been having menses for one year presented with recurrent abdominal pain. She had been under follow-up due to left renal agenesis and right duplex collecting system and undergone Lich-Gregoir antireflux surgery for right grade 4 VUR at the age of four. Pelvic ultrason showed a 23mm-thick tubular structure with internal echoes, antero-superiorly extending from the medial of the uterus. Pelvic MRI showed uterus didelphys, dilated tubular structure in left tubo-ovarian region and hematosalpinx, 8x7.5x6cm in size. Vaginoscopy, which was terminated as blind vagina wasn’t palpated, was repeated on the second day of her next menstruation due to increasing dysmenorrhea and pelvic ultrasonic findings. Hydrometrocolpos was aspirated via the common uterus didelphys wall because the duplex vagina was located very high and pelvic mass wasn’t differentiated by gyneocologist. Next month, she presented with severe dysmenorrhea and a lobulated, thin walled, hyperechoic cystic lesion of 72x61x104 mm lodged between the right and left uteri. During vaginoscopy, performed on the first day of menstrual cycle, the blind vagina couldn’t be reached through the right vagina. A Phannenstiel incision, the common wall between the left blind and right normal vagina was fenestrated and left salpingectomy was performed, which had turned into a 15 cm-hemorrhagic cyst. A Foley catheter was placed in the left uterus didelphys through the right vagina via the 2 cm-fenestra. The catheter was removed on the 4th day as hematocolpos had completely regressed. The patient has been on follow-up for 6 months without complaints.

CONCLUSION: Optimal treatment in patients with HWWS is transvaginal septum excision on the first day of menstruation. In complicated situations where the blind vagina is small, surgical approach may be necessary to intervene from the abdomen.

Keywords: Transvagınal septum, hematocolpos, whunderlich

Page 222: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

222 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-009 [Abstract:0056]

NEONATAL OVER KİSTLERİNDE AÇIK MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİTuğçe Merve Orbay1, Ayşenur Celayir1, Suna Cesur2, Sedat Arman3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, patoloji 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Sağlık Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi, Radyoloji Anabilim Dalı

GİRİŞ/AMAÇ: Prenatal ve neonatal over kistlerinde ultrason ile kompliike olup olmadığı ayırt edilebilir, büyük boyutlu veya kompleks kistlerde cerrahi girişim düşünülmelidir. Bu çalışmada açık minimal invazif cerrahi yöntemiyle over koruyucu cerrahi yapılan dev over kistli bir yeni-doğan sunuldu.

OLGU: G5P4A0 gestasyonel diyabetli anneden C/S ile 4400 gr hastanemizde doğan kız be-bekte antenatal 30. haftada batın içi kistik kitle tanısı mevcuttu. Batını distandü olup sağ alt kadranda kot kavsinden pelvise uzanan ve orta hattı geçen elastik kıvamlı kitle ele geliyordu, röntgende barsakları sol laterale doğru iten karaciğerden sınırı seçilemeyen lezyon mevcuttu. Mesane kateteri edildi, batın ultrasonunda sağ tarafta karaciğer altı ve her iki böbrek önüne kadar uzanan 10x10x15 cm boyutlarında sağ over ile sıkı komşulukta ince duvarlı kist saptandı. Postnatal 24. saatte opere edilen olguda 2.5cm’lik Phannen-stiel cilt insizyonuyla ve linea alba-dan vertikal insizyon ile batına girildi. kistik kitle çok gergin olduğu için önce kist ponksiyonu ile 150 cc açık sarı berrak sıvı aspire edildi. Gerginliği azalan kist tümüyle insizyondan batın dışına alındı, kistin sağ over kaynaklı ve sağ tuba fimbriasının bir bölümünün kist duvarına yapışık olduğu görüldu. Kist içindeki kalan 100 cc sıvı aspire edilerek kistin dom kısmından çepeçevre over kapsülü koterle insize edildi, kist overden tamamen eksize edildi. Kalan over dokusu, over kapsülü kapitone edilerek yaklaşık 2.5x2 cm’lik boyutlarda over bütünlüğü korun-muş oldu. Uterus normal görünümde idi, sol overin de yaklaşık 3x4x6 cm gibi polikistik yapıda büyümüş olduğu gözlendi, kistlerin ponksiyonu ile sol overden 10cc sıvı aspire edildi. Hasta aynı gün beslenmeye başlandı, pediatrik endokrinolojiye konsultasyonu sonrası postoperatif üçüncü gün taburcu edildi. Preoperatif tümör belirteçleri normal olan hasta halen erken posto-peratif dönemdedir, aylık takiplerine devam edilecektir.

SONUÇ: Komplike olmuş over kistleri veya komplike olmamış over kistlerinin tedavisi, 2-3 cm’lik mini Phannen-stiel cilt kesisi ve linea albadan vertikal kesiyle open minimal invaziv cerrahi olarak başarılı bir şekilde yapılabilir.

Anahtar Kelimeler: Yenidoğan, over, invaziv

Page 223: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

223

POSTER BİLDİRİLER

Open Minimal Invasive Surgery in Neonatal Ovarian CystsTuğçe Merve Orbay1, Ayşenur Celayir1, Suna Cesur2, Sedat Arman3

1University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of the Pediatric Surgery, 2University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of pathology 3University of Health Sciences, Zeynep Kamil Maternity and Children’s Diseases Health Training and Research Center, Department of Radiology

INTRODUCTION/AIM: Prenatal and neonatal ovarian cysts can be distinguished by ultrasound, and surgical intervention should be considered in large or complex cysts. In this study, we present a newborn with giant ovarian cyst who underwent ovarian protective surgery with open minimally invasive surgery.

CASE: The baby who was diagnosed with intra-abdominal cystic mass in the antenatal 30th week born in our hospital from mother who has gestational diabetes. Her abdomen was distended thick mass extending from midline to pelvis in the right lower quadrant was seen. Bladder catheterized, abdominal ultrasound on the right side of the liver and extending to the front of both kidneys 10x10x15 cm in size close to the right ovary thin walled cyst was detected. The patient was operated at the 24th hour of postnatal period, and a 2.5 cm skin incision was made with a Phannen-stiel skin incision. Since the cystic mass was very tense, yellow clear liquid of 150 cc aspirated with puncture. The cyst, which had reduced tension, was completely taken out of the incision and cyst was found to be from the right ovary and a portion of the right tuba fimbria was attached to the cyst wall. The remaining 100cc fluid in the cyst was aspirated and the ovarian capsule was incised by cautery from the cyst, and the cyst was completely excised from the ovary. The remaining ovarian tissue was quilted and the integrity of the ovary in the dimensions of 2.5 x 2 cm was preserved. The uterus was normal in appearance, and the left ovary was observed to have grown in polycystic structure like approximately 3x4x6cm. The patient started feeding on the same day and was discharged on the third postoperative day after consultation with pediatric endocrinology. The patient with normal preoperative tumor markers is still in the early postoperative period and monthly follow-up will be continued.

CONCLUSION: The treatment of complicated ovarian cysts or uncomplicated ovarian cysts can be performed successfully as a minimally invasive surgical procedure with a 2-3 cm mini-Phannen-stiel skin incision and a linea alba vertical incision.

Keywords: Neonatal, ovarian, cysts

Page 224: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

224 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-010 [Abstract:0061]

ENDOMETRİYOZİS TEDAVİSİNDE GÜNCEL YAKLAŞIMAyşegül Kahraman, Ezgi Nur Karahan, Ferda ÖzbaşaranSabahattin Zaim Üniverstesi,Kadın Sağlığı Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı,İstanbul

AMAÇ: Endometriyozis,endometrial dokunun uterus dışında yerleşimi olarak tanımlanmak-tadır.Üreme dönemindeki kadınları etkileyen pelvik ağrı ve inferteliteye sebep olan sıklıkla görülen jinekolojik bir hastalıktır.Ancak cerrahi yöntem ile hastalığın kesin tanısı konulabilir.Endometriyozis tanısı konulan kadınlara uygulanan tedavi hastalığı tamamen ortadan kaldır-mak için yeterli değildir.Bu yüzden tedavide birçok medikal yöntemler kullanılmakta ve uygu-lanan tedavi yöntemlerinin hiçbiri tam anlamıyla başarı sağlayamamaktadır.Endometriyozis tedavisinde, çeşitli medikal tedavi yöntemleri araştırılmaktadır.Bu derlemede amaç,endometri-yozis hastalarında görülen değişik peritoneal bozuklukları irdelerken,endometriyozisin etkin ve güvenli klinik yönetiminde kullanılan güncel yaklaşımlara ışık tutmaktır.

GEREÇ-YÖNTEM: Araştırmada gerekli olan bilgilerin toplanması ve derlenebilmesi için PubMed, ReesaarGate, Google Akademik ve DergiPark veri tabanları kullanılmıştır.

BULGULAR: Endometriozis odakları abdominal boşlukta sıklıkla overler, tuba ve ligaman yapılarında, uterus dış ve pelvis iç yüzeyinde görülür. Nadiren de olsa bağırsaklarda, anal ka-nalda, mesanede, vajinada, servikste ve dış üreme organları üzerinde hatta geçirilmiş batın ameliyatlarının skarlarında da görülebilir. Odaklar, normal yerleşimlerinin dışında olmasına rağmen normal bir doku tipi içerirler ve menstrüel siklusu yöneten hormonlara yanıt verirler. Modern tıp açısından endometriozisin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Tamamlayıcı tıp ve nöralterapi bakış açısına göre endometriozisin en temel sebebi hormonal disfonksiyon ve bozucu alandır. Hormonal disfonkisyona sebebiyet veren her türlü olumsuz risk faktörü en-dometriozisin sebebi olabilir. Bozucu alan olarak pelvis bölgesinde geçirilmiş olan her türlü cerrahi girişim (küretaj, doğum, rahim içi araç) ya da servikosakral bağlantı üzerinden etkile-yebilecek olan ağız diş çene kaynaklı oluşumlar endometriozisin sebebi olabilir. Analjezikler genellikle endometrioziste görülen ağrılar için kullanılırlar. Hormonlarla tedavi ovulasyonun mümkün olduğunca uzun bir süre durdurulmasını amaçlamaktadır. Hormonal tedavi; doğum kontrol hapları, progesteron ilaçları, testosteron türevleri (danozol), ve GnRH agonistlerini (go-nadotropin salıcı hormon ilaçları) içermektedir. Laparoskopik ya da klasik yöntemle yapılan cerrahi ile endometriozis lezyonlarının çıkartılması veya yok edilmesi mümkündür ve belirti-lerin hafiflemesi veya gebeliğin oluşması sağlanabilir. Buna rağmen diğer tedavilerde olduğu gibi hastalığın tekrarlama olasılığı yüksektir. Endometriozisin tamamlayıcı tıp ve nöralterapi ile tedavisi Endometriozis tedavisinde kullanılan etkili yöntemlerdendir. Eğer endometriozisin sebebi bir hormonal disfonksiyon ise yapılacak olan hormonal aks terapisi (hipofiz, ggl çölyak, tiroid, pleksus uterovaginalis) tedavinin ilk adımıdır.

SONUÇ: Modern tıpta endometriozis için kullanılan tedavi yöntemleri hastalığın kesin teda-visini sağlayamamaktadır. Endometriozisle ilişkili pelvik ağrı, kadınların yaşam kalitesini ciddi ölçüde etkilemektedir.Bu nedenle, hastalığın tedavisinde ilk olarak etkilenen yaşam kalitesini artırmaya yönelik girişimlerde bulunulmalıdır. Kullanılan en yeni yöntemlerden birkaçı; aku-punktur, homeopati, geleneksel Çin tıbbı, doğal ilaçlar, biyo-rezonans terapisi, ayrıca yoga, tai chi, progresif kas rahatlatma. Bu tedaviler, hastalığa neden unsurları ortadan kaldırmasa da hastanın kendisini iyi hissetmesini ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Ne yazık ki bu yöntemlerden hiçbiri endometriozisi tedavi edemez.

Anahtar Kelimeler: Endometriozis,pelvik ağrı,infertilite,güncel tedavi,uterus

Page 225: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

225

POSTER BİLDİRİLER

Endometriozis: An Overview of Its TreatmentAyşegül Kahraman, Ezgi Nur Karahan, Ferda ÖzbaşaranSabahattin Zaim University, Department of Women’s Health Nursing, Istanbul

INTRODUCTION: Endometriosis is defined as the location of endometrial tissue outside the uterus. It is a common gynecological disease that causes pelvic pain and infertility affecting women in the reproductive period. However, the definitive diagnosis of the disease can be made with the surgical method. Treatment of women diagnosed with endometriosis is not enough to completely eliminate the disease. Therefore, many medical methods are used in the treatment and none of the treatment modalities are not fully successful. In the treatment of endometriosis, various medical treatment methods are investigated. The aim of this review is to shed light on the current approaches used in effective and safe clinical management of endometriosis while examining various peritoneal disorders in endometriosis patients.

MATERIAL-METHODS: PubMed, ResearchGate, Google Scholar and JournalPark databases were used to collect and compile the information required for the study.

RESULTS: Endometriosis foci are frequently seen in the abdominal cavity, in the ovaries, tuba and ligament structures, on the inner surface of the uterus and the pelvis. It can be seen rarely in the intestines, anal canal, bladder, vagina, cervix and external reproductive organs or even in operated abdominal surgery. Although the focus is outside of their normal location, they contain a normal type of tissue and respond to hormones that govern the menstrual cycle.In modern medicine, the cause of endometriosis is not known exactly. In terms of complementary medicine and neural therapy, the most important reason of endometriosis is hormonal dysfunction and disturbance. Any adverse risk factor that causes hormonal dysfunction may be the cause of endometriosis. Oral surgery, which may affect all types of surgical intervention (curettage, delivery, intrauterine device) or cervicosacral junction in the pelvic area, may be the cause of endometriosis. Analgesics are usually used for pain in endometriosis. Treatment with hormones aims to stop ovulation for as long as possible. Hormonal therapy; birth control pills, progesterone drugs, testosterone derivatives (danozol), and GnRH agonists (gonadotropin releasing hormone drugs). Laparoscopic or classical methods of surgical removal of endometriosis lesions can be removed or eliminated and symptoms may be reduced or pregnancy can be achieved. However, as with other treatments, the likelihood of recurrence is high. Treatment of endometriosis with complementary medicine and neural therapy is an effective method. If the cause of endometriosis is hormonal dysfunction, hormonal axis therapy (pituitary gland, celiac, thyroid, plexus uterovaginalis) is the first step of treatment.

CONCLUSION: Treatment methods for endometriosis in modern medicine do not provide the exact treatment of the disease. Endometriosis-associated pelvic pain significantly affects the quality of life of women. For this reason, attempts should be made to improve the quality of life that is first affected in the treatment of the disease. Some of the newest methods used are; Acupuncture, homeopathy, traditional Chinese medicine, natural remedies, bio-resonance therapy, also yoga, tai chi, progressive muscle relief. Although these treatments do not eliminate the factors causing the disease, it makes the patient feel better and the immune system is strengthened. Unfortunately, none of these methods can cure endometriosis.

Keywords: endometriosis,infertility, pelvic pain, current treatment, uterus

Page 226: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

226 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-011 [Abstract:0079]

UTERUS DIDELPHYS BICOLLIS WITH ATYPICAL ENDOMETRIAL HYPERPLASIA IN ONE HORN: CASE REPORTEsra Keleş PekerDepartment of Obstetrics and Gynecology, Zeynep Kamil Women’s and Children’s Disease Training and Research Hospital, Istanbul, Turkey

INTRODUCTION: Endometrial intraepitelial neoplasia arising in a didelphic uterus is rare in the literatüre. Herein, we present a case of endometrial intraepitelial neoplasia with congenital uterine anomaly; uterine didelphys, bicollis anomaly.

CASE REPORT: A 45-year-old, gravida 2, para 2 woman referred to our gynecologic oncology department because of pelvik pain. Her obstetric history consisted of two caesarean sections. The vaginal examination showed double cervixes. Transvaginal ultrasonography suggested a uterus didelphys with discordant endometrial thicknesses.Endometrial curettage biopsy performed afterwards revealed complex atypical endometrial hyperplasia in the right horn. Contrast-enhanced Magnatic Resonance Imaging (MRI) revealed a uterus didelphys and double cervix.The endometrial thickness of the right and left horns were 12 and 5 mm, respectively. There were no enlarged lymph nodes. Tumour markers were normal. The patient’s Papanicolaou test result was negative. Total abdominal hysterectomy and an intra-operative frozen section evaluation was performed. During the operation, uterus didelphys was identified, including double cervices, and cavities (figüre 1, 2, 3). Gross examination revealed a bicornuate uterus with a double cervixes. Pathologic review confirmed the presence of a complex atypical endometrial hyperplasia of the endometrium, arising within the right horn of the bicornuate uterus.

DISCUSSION: If the patient has a didelphic uterus, both horns have to be examined. Bilateral endometrial biopsy should be performed in order to limit the delayed and/or inadequate diagnoses and treatment of the patient. The Müllerian anomalies have not been showed increased risk for gynecologic cancers.

Anahtar Kelimeler: Congenital uterine anomaly, endometrial intraepitelial neoplasia, uterus didelphys

Page 227: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

227

POSTER BİLDİRİLER

A uterus didelphys with two cervicis

Page 228: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

228 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-012 [Abstract:0081]

PRİMER KOLON KAYNAKLI NONGESTASYONEL KORYOKARSİNOM OLGU SUNUMUYuşa Abay, Didem Soysal, Atınç Özer, Aysel İbrahimli, Tanju PekinMarmara Üniversitesi,Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, İstanbul

GİRİŞ: Koryokarsinom çoğunlukla gestasyonel ve intrauterin yerleşimlidir.Nongestasyonel koryokarsinomlar ekstragonadal bölgelerde primer olarak seyrek görülür ve en sık tutulan go-nad dışı bölge mediyastendir.Karaciğer,prostat,akciğer,mesane ve gastrointestinal sistem gibi parankimal organlar da nadiren tutulabilir.Kolonik koryokarsinom oldukça nadir görülen bir tümördür.Literatürde çok az sayıda olgu rapor edilmiştir.

OLGU: 36 yaşında ki hasta,10 gündür devam eden karın ağrısı ve leke tarzı vajinal kanama şi-kayetiyle dış merkeze başvuran hasta,ektopik gebelik ön tanısıyla tarafımıza yönlendirilmiştir.Fizik muayenede akut batın bulguları olmayan hastanın sağ alt kadranda hassasiyeti mevcuttu.Genel biyokimya testleri,ateş,kan basıncı değerleri normaldi.Bhcg değeri 40.508 olduğu görül-dü.Ultrasonografik incelemede uterus normal boyutta,uterus posteriorunda 62*57 mm douglası dolduran solid kitle görüldü.Bilateral overler doğal izlendi.Abdominal MR incelemede,endomet-rial kavite doğal izlendi.Uterus posteriorunda 69*53*64mm boyutlarında ortası belirgin nekrotik karaktarde hipervasküler kitle mevcuttu.Kitle rektum ile yakın komşuluk içerisinde olduğu gö-rüldü.Tümör markerları normal düzeydeydi.Hastanın 2 gün sonraki Bhcg si 60.177 olması üzerine ön planda koryokarsinom düşünülerek,hasta medikal onkoloji konseyine sunuldu.Konseyde alı-nan karar itibariyle doku tanısı amacıyla hastaya diagnostik laparoskopi planlandı.Laparoskopi de uterus posteriorundaki kitlenin,uterusun isthmus seviyesinden posteriora doğru büyümüş,-rektumu invaze etmiş aynı zamanda sol over ile birleşerek kompleks kitle oluşturduğu gözlen-mesi üzerine laparatomiye geçildi.Histerektomi ve bilateral salpingooferektomi yapıldı.Kitlenin kolonu invaze etmesi nedeniyle per-op genel cerrahi konsultasyonu istendi.Kitlenin sigmoid kolona invaze olması nedeniyle low anterior rezeksiyon yapıldı. Ve inen kolon ile oluşan rek-tum güdüğüne uc uca anastomza yapıldı.Patoloji sonucu %10 oranında adenokarsinom ve %90 oranında koryokarsinom, ‘primer kolon kaynaklı nongestasyonel koryokarsinom’ olarak değer-lendirilmiştir.Hasta medikal onkoloji kliniğine devredildi ve Bleomisin+etoposid+cisplatin bazlı kemoterapi rejimi planlandı.

SONUÇ: Nongestasyonel koryokarsionom oldukça nadir görülen hızlı büyüyen ve erken dö-nemde metastatik yayılım gösteren tümörlerdir.En sık uzak organ metastazları karaciğere ol-maktadır.Prognozu etkileyecek potansiyel faktörler incelendiğinde; rezidüel tümör varlığı, kara-ciğer metastazı ve adjuvan kemoterapi verilmemesinin sağ kalım süresini etkileyecek faktörler olduğu düşünülmektedir.Bu tip tümörlerin mikst tip morfolojisi nedeniyle genellikle yanlış tanı almaktadırlar. Ayrıca literatürde az sayıda vaka olgusu nedeniyle, her yeni olgu bu tümörün klinikopatolojisi hakkında ek bilgiler sağlayacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kolonik koryokarsinom,koryokarsinom,metastaz

Page 229: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

229

POSTER BİLDİRİLER

Nongestational Choriocarcinoma Resulting from Primary ColonYuşa Abay, Didem Soysal, Atınç Özer, Aysel İbrahimli, Tanju PekinMarmara University Department of Obstetric and Gynecology,İstanbul

INTRODUCTION: Choriocarcinoma is mostly gestational and intrauterine. Nongestational choriocarcinomas are seen rarely in the extra-gonadal regions and are the most common non-gonadal region is mediastinum.Parenchymal organs such as liver, prostate, lung, bladder and gastrointestinal system are rarely seen. Colonic choriocarcinoma is a very rare tumor.

CASE: The patient was 36 years old. The patient was admitted to the external center with the complaint of abdominal pain and spot style vaginal bleeding for 10 days. The patient was referred to us with a prediagnosis of ectopic pregnancy.In the physical examination, the patient who did not have acute abdomen findings had sensitivity in the right lower quadrant. General biochemistry tests, fever and blood pressure values were normal.Ultrasonographic examination revealed a solid mass with normal size of uterus at the uterus at the posterior end of the uterus. The lateral ovaries were normal.Abdominal MRI revealed endometrial cavity. There was a hypervascular mass in the midterus of 69 * 53 * 64mm in the middle of the uterus.Tumor was close to the rectum.Tumor markers were at normal level.The patient was presumed to have choriocarcinoma in the foreground after Hcg was 60.177 after 2 days and the patient was presented to the medical oncology council.Diagnosis laparoscopy was planned for the diagnosis of tissue.In laparoscopy, the tumor in the posterior of the uterus was enlarged from the isthmus level of the uterus to the posterior, invaded the rectum, and combined with the left ovary.Hysterectomy and bilateral salpingo-oophorectomy were performed.Because of the mass invasion of the colon, preoperative general surgery consultation was requested.The pathology results were 10% adenocarcinoma and 90% choriocarcinoma.The patient was transferred to the medical oncology clinic and a Bleomycin + etoposide + cisplatin-based chemotherapy regimen was planned.

RESULT: Nongestational choriocarcinoma is a very rare, rapidly growing tumor with early metastatic metastases.The most common distant organ metastases are liver. the presence of residual tumor, liver metastasis, and adjuvant chemotherapy are thought to be factors affecting survival.They are often misdiagnosed due to the mixed type morphology of these tumors.In addition, due to the small number of cases in the literature, each new case will provide additional information about the clinicopathology of this tumor

Keywords: Colonic choriocarcinoma, choriocarcinoma, metastasis

Page 230: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

230 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-013 [Abstract:0092]

ENDOMETRİOZİSTE AĞRI MEKANİZMASI VE YÖNETİMİNeslihan Sayir, Nesibe ŞimşekoğluSağlık Bilimleri Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu

PROBLEM TANIMI VE AMAÇ: Bu çalışma, Endometrioziste görülen ağrı mekanizmasını ve ağrı yönetimini incelemek amacıyla yapıldı.

GEREÇ-YÖNTEM: Bu derleme, ulusal ve uluslararası kaynaklardan elde edilen 75 adet çalış-manın sistematik olarak incelenmesi ile yürütüldü.

BULGULAR: Endometriozis, çoğunlukla üreme çağındaki kadınların %3-10’unu etkileyen, be-nign karakterde, östrojen bağımlı ve kronik jinekolojik hastalıktır. Endometrial hücrelerin uterin kavite dışındaki dokulara implantasyonu şeklinde tanımlanabilir. Hastalığın patogenezi hak-kında çeşitli teoriler öne sürülmüştür. Günümüzde en çok kabul edilen teoriler; retrograt mens-trüasyon, koelomik metaplazi, indüksiyon teoriler ve immünolojik teorilerdir. Endometriozis; kronik pelvik ağrı, progresif dismenore, disparoni, infertilite ile karakterizedir. Ancak, hastaların %20-25’i asemptomatiktir. Endometriozisin ana semptomlarından olan ağrının klasik olarak üç tipi vardır. Bunlar; dismenore (%90), derin disparoni (%42) ve menstruel olmayan kronik pelvik ağrı (%39)’dır. Endometriozise bağlı ağrı vakalarında intersitisyel sistit, migren ve irritabl kolon sendromundan kaynaklanan ağrılar da eşlik edebilir. Ağrı, her hasta için kendine has özel-liklerinin iyi bir şekilde tanımlanmasını gerektiren öznel ve karmaşık bir deneyimdir. Yapılan çalışmalarda ağrı semptomlarının başlangıcı ile endometriozisin kesin teşhisi için 3 ila 11 yıl arasında gecikme olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tanıda gecikme; daha uzun bir ağrı, belirsiz prognoz ve doğurganlığın düşmesi nedeniyle depresyona sebep olabilir. Bu durum iş, aile ilişki-leri ve özgüven gibi alanlarda yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Ciddi dismenore ve endometriozis arasında nedensel ilişki vardır. Bu ilişki, lezyonların makroskopik tipinden veya anatomik konumlarından bağımsızdır ve implantlardaki tekrarlayan siklik mikrokanama ile ilişkili olabilir. Endometriozise bağlı adezyonlar ciddi dismenoreye neden olabilir. Ayrıca, pelvik ağrının da implantlar tarafından subperitoneal pelvik alanda sinirlerin sıkışması veya minimal kan sızması ile ilgili olabildiği sonucuna ulaşılmıştır. Tedavinin temel amacı semptom-ların giderilmesini, endometriotik implantların çözülmesini ve yeni ektopik endometriyal doku odaklarının önlenmesini içerir. Mevcut terapötik yaklaşımlar hastalığın klinik semptomlarını gidermeye yöneliktir.

SONUÇ: Yapılan çalışmalar lezyonların endometriozis ağrısını üretmedeki rolünü ele almak-tadır. Endometriozis odaklarındaki lezyonların yakınlarındaki sinirleri sıkıştırarak veya içine sızarak ağrı ürettiği hipotezleri öne sürülmüştür. Ayrıca, ağrıların altında yatan mekanizma-ların merkezi sinir sistemini aktive eden sinir kaynağının aynı zamanda ektopik endometriyal dokuda da büyümeye neden olduğunu göstermektedir. Ağrının yönetimi sürecinde, holistik ve multidisipliner yaklaşım ve hasta ile terapötik iletişim kurmak hastanın yaşam kalitesinin ar-tırılmasını desteklemektedir.

Anahtar Kelimeler: Ağrı, Endometriyozis, Mekanizma

Page 231: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

231

POSTER BİLDİRİLER

Pain Mechanısm and Management of EndometriosisNeslihan Sayir, Nesibe ŞimşekoğluUniversity of Health Sciences, Health Occupation High School

PROBLEM DESCRIPTION AND AIM: This study was performed to examine the pain mechanism and pain mechanism in endometriosis.

MATERIALS-METHODS: This review was carried out with a systematic review of 75 studies from national and international sources.

RESULTS: Endometriosis is a benign, estrogen-dependent and chronic gynecological disease, which usually affects 3-10% of women in reproductive age. It can be defined as the implantation of endometrial cells into tissues outside the uterine cavity. Various theories have been proposed about the pathogenesis of the disease. Today, the most accepted theories; retrograde menstruation, coelomic metaplasia, induction theories and immunological theories. Endometriosis; It is characterized by chronic pelvic pain, progressive dysmenorrhea, dyspareunia, infertility. However, 20-25% of the patients are asymptomatic. There are three types of pain, which is one of the main symptoms of endometriosis. These; dysmenorrhea (90%), deep dyspareunia (42%) and non-menstrual chronic pelvic pain (39%). Pain associated with endometriosis may be associated with pain from interstitial cystitis, migraine and irritable colon syndrome. Pain is a subjective and complex experience that requires a good description of the unique characteristics of each patient. In the studies, it was concluded that there is a delay between 3 and 11 years for the definitive diagnosis of endometriosis with the onset of pain symptoms. Delay in diagnosis; it may cause depression due to a longer pain, uncertain prognosis and decreased fertility. This situation affects the quality of life negatively in areas such as work, family relations and self-confidence. There is a causal relationship between severe dysmenorrhea and endometriosis. This relationship is independent of the macroscopic type or anatomical location of the lesions and may be associated with recurrent cyclic microcirculation in the implants. Adhesions due to endometriosis can cause severe dysmenorrhea. It was also concluded that pelvic pain may be related to compression of the nerves or minimal blood leakage in the subperitoneal pelvic area by the implants. The main objective of the treatment involves the elimination of symptoms, resolution of endometriotic implants and prevention of new ectopic endometrial tissue foci. Existing therapeutic approaches are directed to relieving the clinical symptoms of the disease.

CONCLUSION: Studies have examined the role of lesions in producing endometriosis pain. It has been hypothesized that the lesions in the foci of endometriosis produce pain by compressing the nerves in or near the nerves. In addition, the underlying mechanisms of the underlying mechanisms of pain, which activate the central nervous system, also indicate that ectopic endometrial tissue also causes growth. In the process of pain management, holistic and multidisciplinary approach and therapeutic communication with the patient support the improvement of the patient’s quality of life.

Keywords: Endometriosis, Pain, Mechanism

Page 232: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

232 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-014 [Abstract:0094]

İNFERTİLİTE VE CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞUDestina Gizem Dağcı, Canan Örüklüİstanbul Gelişim Üniversitesi, İstanbul

Bireyin sağlığı ve yaşam kalitesinde önemli bir etken olan cinsellik; fiziksel, sosyal ve psiko-lojik yaşamın gerekli bir parçasıdır. Yaşam boyunca birçok faktör cinselliğe etki ederek cinsel sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Kadın cinselliğinde gebelik, doğum, yaşlılık, menopoz gibi fizyolojik durumların yanında, infertilite, jinekolojik kanserler ve jinekolojik şikayetler gibi sağlık sorunlarının da cinselliği önemli oranda etkilediği görülmektedir. Bu der-lemede, literatür doğrultusunda infertilitenin cinsel işlev bozukluğu ile ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Günümüzde giderek artan sorunlardan biri olan infertilite, Türkiye’de ortalama 6 kadından 1’ini Dünya’da ise 10 kadından 1’ini etkilemektedir. İnfertilite tanısı almak, çoğu insanda anksiyete, öfke, umutsuzluk gibi olumsuz duygulara, psikolojik sıkıntılara, evlilik ilişkisinin ve yaşam kalitesinin bozulmasına neden olabilmektedir. Literatür, infertil kadınların genel popülas-yona göre daha fazla cinsel işlev bozukluğu yaşadığını göstermektedir. Cinsel işlev bozuklukları, infertilitenin sebebi ya da sonucu olabilmektedir. İnfertilite tedavisi ve kullanılan bazı ilaçların yarattığı strese bağlı olarak çiftler, cinsel isteklilik, lubrikasyon, orgazm, tatmin olma, cinsel ilişki sıklığı gibi konularda sorun yaşayabilmektedir. İnfertilite tedavisinin beklenilenden daha uzun sürmesi ile ortaya çıkan; cinselliğin yalnızca çocuk sahibi olmak için yaşanması, döllenme ihti-malinin yüksek olmadığı günlerde cinsel birlikteliğin anlamsız veya gereksiz görülmesi, çiftlerin çocuk sahibi olabilmek için ovulasyon tarihlerini ve menstrual döngüyü takip ederek gebeliğin oluşma ihtimalinin yüksek olduğu fertil zamanlarda ilişkide bulunma zorunluluğu hissetmesi cin-sel ilişkinin doğallığının yitirilmesine sebep olarak çiftlerin cinsel işlevlerini ve cinsel yaşamdan memnuniyetlerini olumsuz etkileyebilmektedir. Bir süre sonra çiftler cinsel istek kaybı ve cinsel işlev bozukluğu gibi problemler yaşamaktadır. Audu’nun Nijerya’da yaptığı çalışmaya katılan 97 infertil kadın, cinsel işlev bozukluklarından; (%78.4) cinsel isteksizlik, (%57.7) disparoni, (%20.6) uyarılma zorluğu, (%20.6) orgazm olamama gibi cinsel işlev bozuklukları yaşadıklarını belirtmiş-tir. İran’da Tayebi ve Ardakani’nın infertil olan 300 kadınla yaptıkları çalışmada en yaygın cinsel işlev bozukluğu olarak sırasıyla anorgazmi (%83.8),daha sonra cinsel isteksizlik (%80.7), bunları takiben vajinismus (%76.7) ve disparoni (%67.7) olduğunu belirtilmiştir. Ayrıca bu çalışmada, infer-tilite tanısı aldıktan sonra vakaların %50’sinde koitus sıklığında azalma olduğu da belirtilmiştir. Kalifornia’da Millheiser ve ark. Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi’ni kullanarak 119 infertil, 99 fertil kadınla vaka kontrol çalışması yapmışlardır. Kontrol grubundaki kadınların %26.6’sı, cinsel işlev bozukluğu açısından risk altındayken, infertil grubun %40’ının risk altında olduğu belirtilmiştir. Vaka ve kontrol grubu karşılaştırmasında infertil grupta uyarılma ve istek alt skorları daha düşük bulunmuştur. Türkiye’de Oğuz’un infertil gruplarla yaptığı çalışmada, kadınların %34.4’ünün ağrılı cinsel ilişki deneyimledikleri belirtilmiş ve kadınların %37’si cinsel yaşamlarıyla ilgili tatminsizlik nedenini infertilite tedavisine, %58’i ise yaşadıkları cinsel ilgisizlik sebebini planlı cinsel ilişkiye dayandırmışlardır. İnfertilite ve cinsel işlev bozuklukları arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmaların sonuçlarındaki çelişkinin, kültürel farklılıklardan kaynaklanabileceği ileri sürülmektedir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda, infertilitenin cinsel işlev bozukluğu ile ilişkisi olduğu saptanmıştır. Alanda infertilitenin tanı ve tedavisi süresince aktif rol oynayan hemşirelerin, bireylerin cinsel işlev bozuklukları açısından risk faktörlerini sorgulamalı, erken dönemde tanılayıp uygun gördü-ğü girişimler ile önlem almalı, danışmanlık vermeli ve gerektiğinde ilgili birimlere sevk etmelidir.

Anahtar Kelimeler: Cinsel İşlev Bozukluğu, Hemşire, İnfertilite

Page 233: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

233

POSTER BİLDİRİLER

Infertiliy and Sexual DysfunctionDestina Gizem Dağcı, Canan ÖrüklüIstanbul Gelisim Univesity,I stanbul

Sexuality is an important factor in the health and quality of life of the individual; is a necessary part of physical, social and psychological life. Many factors throughout life can affect sexuality and cause sexual health problems. In female sexuality, in addition to physiological conditions such as pregnancy, birth, old age and menopause, health problems such as infertility, gynecological cancers, gynecological complaints also affect sexuality significantly. In this review, we aimed to investigate the relationship between infertility and sexual dysfunction in the literature.Today, one of the growing problems of infertility, from an average of 6 women and 1 in Turkey affects 1 in 10 women in the world. Diagnosis of infertility may lead to negative emotions such as anxiety, anger, despair, psychological distress, marital relationship and quality of life. The literature shows that infertile women experience more sexual dysfunction than the general population.Sexual dysfunctions may be the cause or result of infertility. Depending on the stress of infertility treatment and some drugs used, couples may experience problems such as sexual desire, lubrication, orgasm, satisfaction, frequency of sexual intercourse. When infertility treatment is expected to last longer than expected; sexuality only to have children to have, when the possibility of fertilization is not high in sexual intercourse is meaningless or unnecessary, couples to have children to follow the date of ovulation and menstrual cycle of fertility is likely to occur in the probability of occurrence of fertility when the birth of the necessity to have a relationship with the sexual nature of the couples to lose They may have a negative impact on their sexual function and satisfaction with their sexual life.After a while, the couples experience problems such as loss of sexual desire and sexual dysfunction.97 infertile women joined to Audu’s study in Nigeria.%78,4 of women stated that they have sexual dysfunction.57,7% of them were dyspareunia, 20,6% were difficulty in arousal,20,6% was anorgasmia. In Iran, Tayebi worked with 300 infertile women. The common sexual dysfunction was anorgasmia (83,8%),loss of sexual desire(80,7%), vaginismus(76,7%) and dyspareunia(67,7%). Besides, 50% of the cases had a decrease in the rate of coitus after the diagnosis of infertility. In California, Millheiser had case-control studies with 119 infertile and 99 fertile women. 26.6% of the women in the control group were at risk for sexual dysfunction and 40% of the infertile group were at risk. In the comparison between the case and the control group, the stimulation and request subscales were lower in the infertile group.Oguz studied with an infertile group in Turkey. It stated that 34,4% of women experience painful sexual intercourse.37% of women based their sexual dissatisfaction to infertility treatment. %58 of women based their sexual apathy to programming sexual intercourse. Researches have shown that infertility is associated with sexual dysfunction.The nurses who play an active role in the diagnosis and treatment of infertility in the field should question about the risk factors of the sexual functioning of individuals.They should diagnose in the early period, take consultations and refer to relevant units when necessary.

Keywords: Infertility, Nurse, Sexual Dysfunction

Page 234: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

234 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-015 [Abstract:0099]

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ VE HOMOFOBİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİZeynep Kara, Semra KaracaMarmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Psikiyatri Hemşireliği Ana Bilim Dalı,İstanbul

AMAÇ: Üniversite yaşamı gençlerin mesleki kimliklerini kazanmalarının yanı sıra pek çok an-lamda farklı yaşıtlarıyla birlikte yaşamalarını kaçınılmaz kılar. Gencin sağlıklı cinsiyet rollerine sahip olup olmadığı ve homofobik tutumlarının varlığı toplum ruh sağlığı açısından anlamlıdır. Toplumsal cinsiyet rollerine ait tutumların eşitlikçi ve insan onuruna saygı içeren bir bağlamda gelişmesinin homofobik eğilim ve davranışları azaltacağı düşünülmektedir. Ülkemizde toplum-sal cinsiyet rolleri ve homofobik tutumları birlikte ele alan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Toplum ruh sağlığı çalışmalarına kanıt oluşturabilmesi açısından bu alanda yapılan çalışmalara gerek-sinim duyulduğu söylenebilir. Bu çalışmada üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rolleri ile homofobinin ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.

GEREÇ-YÖNTEM: Araştırma tanımlayıcı ve zaman kesitsel tipte bir çalışmadır. Çalışmanın evrenini 2018-2019 eğitim öğretim döneminde bir devlet üniversitesinde okumakta olan öğren-ciler, örneklemini ise araştırmanın yapıldığı tarihlerde okula devam eden ve çalışmaya katılımı yazılı ve sözlü olarak kabul eden öğrenciler oluşturmuştur (n=1048). Araştırma öncesi etik ku-rul ve kurum izinleri alınmıştır. Veriler Kişisel Bilgi Formu (KBF), Zeyneloğlu (2008) tarafından geliştirilen Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ), Hudson ve Ricketts (1980) tara-fından geliştirilen, Sakallı ve Uğurlu (2001) geçerlilik güvenirliliği yapılan Hudson ve Rİcketts Homofobi Ölçeği (HRHÖ) kullanılarak toplanmıştır. Veriler bilgisayar ortamında, tanımlayıcı istatistiksel analizler ve Spearman korelasyon analizi ile değerlendirilmiştir.

BULGULAR: Öğrenciler 18-50 yaş grubunda olup, yaş ortalaması 20.39 ±2.23’dür. Katılımcıların %56.1’i kadın, %43.9 erkektir. Öğrenciler anne-baba tutumlarını %69.8’i sevecen-hoşgörülü, bas-kıcı-oteriter %9.3’ü, ilgisiz ve kaygılı %3.0’ü, demokratik %10.3 olarak tanımlamıştır. Toplumsal cinsiyet rolleri ölçeği alt boyutları ve toplam puanları ile homofobi ölçek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif yönde ilişkiler (r=.236 ile.462 arasında değişen düzeyde) bu-lunmuştur. Öğrencilerin anne baba tutumlarına göre toplumsal cinsiyet rolleri ve homofobi ölçek puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar belirlenmemiştir.

SONUÇ: Üniversite öğrencilerinde toplumsal cinsiyet rolleri ile homofobi ilişkilidir. Anahtar Kelimeler: Üniversite öğrencileri, toplumsal cinsiyet rolleri, homofobi

Page 235: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

235

POSTER BİLDİRİLER

Investigation of the Relationship between Gender Roles and Homophobia in University StudentsZeynep Kara, Semra KaracaMarmara University Faculty of Health Sciences Department of Psychiatric Nursing, Istanbul

OBJECTIVE: Description of the problem and PURPOSE: University life makes it inevitable for young people to live together with their peers in many ways as well as gaining their professional identity. The presence of healthy sex roles and the presence of homophobic attitudes are significant in terms of community mental health. It is thought that the development of gender equality attitudes in the context of equality and respect for human dignity will reduce homophobic tendencies and behaviors. In our country, studies dealing with gender roles and homophobic attitudes are quite limited. It can be said that studies on this area are needed in order to provide evidence for community mental health studies. The aim of this study was to investigate the relationship between homophobia and gender roles of university students.

MATERIALS-METHODS: The research is a descriptive and time cross-sectional study. The study population consisted of the students who were studying at a public university in the academic year of 2018-2019 and the sample of the study consisted of students who attended school at the time of the study and accepted the participation in the study as verbal and written (n = ini.). Pre-research ethics committee and institution permits were obtained. The data was collected; using Personal Information Form (KBF), the Gender Attitudes Scale (TCRT) developed by Zeyneloğlu (2008), Hudson and Ricketts Homophobia Scale (HRHÖ) validated reliability of Sakallı and Uğurlu (2001) developed by Hudson and Ricketts (1980). Data were evaluated by computer-based descriptive statistical analysis and Spearman correlation analysis.

RESULTS: The students are in the 18-50 age group and the average age is 20.39 ± 2.23 years. 56.1% of the participants were female and 43.9% were male. The students defined parental attitudes as 69.8%, affectionate-tolerant, oppressive-authoritative 9.3%, apathetic and anxious and 3.0%, democratical 10.3 %. A statistically significant positive relationship was found between the scores of gender roles subscale and total scores and homophobia scale scores (r =.236 to.462 ranging from). Statistically significant differences were not determined between the gender roles and homophobia scale scores of the students according to their parents’ attitudes.

CONCLUSION: Homophobia is associated with gender roles in university studentsKeywords: University students, gender roles, homophobia

Page 236: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

236 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-016 [Abstract:0102]

HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNİN ANNE BABAYA BAĞLANMA BİÇİMİNİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNE ETKİSİVildan Keskin1, Gül Ünsal2

1İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, İstanbul 2Marmara Üniversitesi, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, İstanbul

Bağlanma, yaşamın ilk günlerinde başlayan, bebeklerle bakım verenler arasında kurulan, zamanın büyük bir kısmının o kişi ile birlikte geçirilmek istenmesi, herhangi bir korku yaratan durum veya obje karşısında hemen o kişinin aranması, bağlanılan kişinin varlığının duyumsan-masına eş zamanlı olarak rahatlama duygusunun eşlik etmesi gibi duygu ve davranış örüntüle-rinin hepsini kapsayan, duygusal olarak olumlu ve yardım edici bir ilişkinin varlığını ifade eder (Keskin, 2007). Bowlby (1973) bağlanmayı, bakıcıya yönelik yakınlığı sürdürmeye hizmet eden içgüdüsel bir süreç ya da insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bağlar olarak tanımlamaktadır (Morsünbül ve Tümen, 2008). Bağlanma biçim-leri, yakın ilişkilerde bireylerin davranışlarında, ilişkilerinden doyum almalarında, ilişkilerde yaşanan sorunlardan etkilenmelerinde ve bu sorunlar ile başa çıkmalarında etkilidir (Kaya ve Kaya, 2009). Çocuklarda ebeveynlerine yakın olma isteği varlığı yanında çocukların kendilerini güvende hissetmelerinde bakım veren birey ile yaşanan ilişkinin merkezi öneme sahip olduğu belirtilmiştir (Akhan, 2014). Bartholomew ve Horowitz, bağlanmanın erken dönem tanımların-dan yola çıkarak, Bowlby’nin orjinal teorisinde öne sürülen kendilik ve diğerine ilişkin iki tür içsel çalışan modeli bir araya getirmiş ve dört kategori adını verdikleri bir yetişkin bağlanma biçimi modeli tanımlamışlardır (Çalışır, 2009). Bu ‘Dörtlü Bağlanma Modeli’ne göre güvenli, saplantılı, korkulu, kayıtsız bağlanma şekilleri bulunduğu kabul edilmektedir (Akhan, 2014). Bağlanma stilleri ergenlik döneminde, ergenlerin bağlanma davranışlarını ve ilgilerini ebevey-nlerinden çok akranlarına yönlendirdikleri için değişikliğe uğrar (Akhan, 2014). Üniversite genç-liği birçok açıdan ergenliğin son dönemidir. Bu dönem yetişkin özelliklerinin ve rollerinin ortaya çıkmaya başladığı dinamik bir dönemi ifade etmektedir. Ergenin biyolojik olarak olgunlaştığı, kişilik olarak kendisini tanımlayabildiği, toplumsal olarak kendisine toplumda bir yer edinmeye başladığı ve mesleki anlamda mesleğe hazırlık aşamasında olduğu bir dönemdir (Yılmaz, 2009). Hemşirelik mesleği de insan ilişkilerine dayalı bir meslek olduğundan, sağlık alanında çalışa-cak olan hemşirelik öğrencilerinin bağlanma biçimlerinin kendini tanıma, mesleğe bağlanma, sorumluluk alma davranışlarını etkileyeceği düşünülmektedir. Bu çalışmada; üniversitede oku-yan hemşirelik öğrencilerinin anne babaya bağlanma biçimlerinin kişilik özelliklerine etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Tanımlayıcı araştırma, İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi’nde Nisan-Mayıs 2018 tarihleri arasında okumakta olan öğrencilerle ya-pılmıştır. Çalışmanın yapılabilmesi için Marmara Üniversitesi Etik Kurulu’ndan ve etik kurul kararı ile İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi’nden yazılı izinler alınmıştır. Örneklem büyüklüğü istatistiksel formülle hesaplanmış ve çalışma 322 öğrenci ile tamamlanmıştır. Araştırmanın verileri, Kişisel Bilgi Formu (KBF), Gençöz ve Öncül (2012) tara-fından geliştirilen Türk Kültüründe Geliştirilmiş Temel Kişilik Özellikleri Ölçeği (TKÖÖ), Kapçı ve Küçüker (2006) tarafından geliştirilen Ana Babaya Bağlanma Ölçeği (ABBÖ) kullanılarak yapıl-mıştır. Çalışmada elde edilen verilerin istatistikleri, bilgisayar ortamında Statistical Package for Social Sciences (SPSS) programında değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Hemşirelik öğrencileri, bağlanma biçimleri, kişilik özellikleri

Page 237: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

237

POSTER BİLDİRİLER

The Effects of Nursing Students’ Attachment to Parents on Personality TraitsVildan Keskin1, Gül Ünsal2

1Department of Pediatrics, Istanbul University-Cerrahpaşa, Istanbul, Turkey 2Department of Psychiatric Nursing, Marmara University, Istanbul, Turkey

Attachment implies an emotionally positive relationship which is established between the babies and caregiver beginning in the first days of life. Attachment involves emotion and behavior patterns like wishing for spending most of the time with that person, immediately calling that person in the face of any terrifying situation or object, and sigh of relief associated with feeling the presence of the attachment figure (Keskin, 2007). Bowlby (1973) describes the attachment as an instinctual process which serves to maintain intimacy to caregiver; or as strong emotional bonds people develop against people they consider important to them. Attachment styles have an impact on the individuals’ behaviors in close relationships, being satisfied with their relationships, being affected by the issues in the relationships, and coping with the relationship issues (Kaya et. Kaya, 2009). In addition to wishing for being close to parents, the relationship between children and caregiver has great importance for children to feel secure (Akhan, 2014). Based on the early definitions of the attachment, Bartholomew and Horowitz combined two types of internal working model related to self and other in the original theory of Bowlby and described an adult attachment style they denominated as four category (Çalışır, 2009). Four Category Model asserts the attachment styles including secure, anxious, fearful and avoiding (Akhan, 2014). Attachment styles change in adolescence period because the adolescents direct their attachment behaviors and attention to peers more than the parents (Akhan, 2014). University youth is the last period of the adolescence in many ways. This period refers a dynamic period in which adult characteristics and roles begin to shape. In adolescence period, the adolescent biologically matures, can define his/her personality, begins to gain a place in society, and is in the process of preparation for the profession (Yılmaz, 2009). Nursing profession is based on human relations, hence it is considered that nursing students’ attachment styles have an effect upon knowing himself/herself, commitment to profession, and taking responsibility. This study aims to determine the effects of nursing students’ attachment to parents on personality traits. The descriptive research was carried out with the students who have been studying in Istanbul University Florence Nightingale Nursing Faculty between April – May 2018. In order to carry out the study, written permissions were obtained from Marmara University Ethic Committee and Istanbul University Florence Nightingale Nursing Faculty. The sample size was calculated with statistical formula and the study was completed with 322 students. The scales used in the study include Personal Information Form (PIF), Examination of Personality Characteristics in a Turkish Sample: Development of Basic Personality Traits Inventory (BPTI) constituted by Gençöz and Öncül (2012), and Parental Bonding Instrument (PBI) constituted by Kapçı and Küçüker (2006). The data obtained in the study will be evaluated in Statistical Package for Social Sciences (SPSS) in computer environment.

Keywords: Nursing students, attachment styles, personality traits

Page 238: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

POSTER BİLDİRİLER

238 37. ZEYNEP KAMİL Jineko-Patoloji Kongresi

PS-017 [Abstract:0117]

ANNE BEBEK BAĞLANMASINDA EBENİN ROLÜYağmur Toprak

Bebeğin sağlıklı gelişimi açısından anne ile arasındaki bağın kuvvetli olması önemli bir olgudur. Bebeklik dönemlerinde bebeğe genel olarak birincil bakım veren kişi annedir. Anne ve bebek bağlanmasındaki en verimli ve önemli evre doğum sonrası dönemidir ve yoğun bağ-lanma bu evrede gerçekleşir. Anne ile bebek arasındaki bu bağlanma bebeğin kişiliğini oluş-turmakta ve ileriki yaşamında değişmesi zordur. Bebeğin ileriki yaşamındaki kişiliğinde bu dönemin önemli etkileri vardır. Güvenli gerçekleşen bir bağlanma bebeğin sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratır. Anne ve bebek arasındaki ilişki kesintiye uğrar ise bebeklik depresyonu meydana gelir, kesinti süresine göre bebekte ruhsal ve davranışsal kayıplar meydana gelmek-tedir. Bu bağlanmanın 6-24 ay aralarında gerçekleşmesi beklenir. Doğumdan sonraki 3 gün bağlanma için önem arz eder. Ebeler anne ve bebek bağlanmasını başlatmalı ve bu sürecin devamlılığına sağlamaya yardımcı olmalıdır. Ebeler anne ve bebek arasındaki bağlanmayı et-kileyen faktörleri belirlemeli, iletişimlerini sağlamaya yönelik danışmanlık yapmalıdır. Ailelere güvenli bağlanmanın gerçekleşmesi için rehberlik yapılmalıdır. Erken ten tene temas kuran anne ve bebeklerde bağlanma daha sağlam gerçekleşmektedir. Anne – bebek bağlaması birçok faktörden etkilenebilmektedir, bu faktörlerden bazıları; ilk kez çocuk sahibi olma, annenin do-ğumdan sonraki ilk 4 ayda ruhsal problem yaşaması, anne ve bebeğin ilk temaslarından sonra birbirlerinden ayrı kalmaları, adölesan gebelik. Anne- bebek bağlanması için 6-24 ay gerekli olduğu düşünülmektedir. Emzirmenin ve ten temasının mümkün olan en kısa sürede yapılması anne bebek bağlanmasını hızlandıracaktır. Doğum sonu erken dönemde anne bebek teması sağlanması ve bu bağın daha kuvvetli olmasında ebelerin yeri önemlidir. Postnatal dönemde ebeler anne- bebek bağlanmasının güvenli bir şekilde olmasına destek ve yardımcı olmalıdır bu dönemde bağlanma güvenli bir şekilde gerçekleştirilemez ise bebeğin ileri ki yaşamını fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı bir şekilde sürdürmesi risk altında girebilmektedir. Ebeler anne- be-bek bağlanmasını etkileyen faktörlerin farkında olmaları ve sosyal destek kaynakları kullanımı konusunda anne ve aileyi bilgilendirmelidir.

Anahtar Kelimeler: Bebek, bağlanma, ebe, anne

The Mother’s Role in Mother-Baby ConnectYağmur Toprak

Strong connection between the mother and her mother is an important phenomenon. The mother who gives primary care to the baby during infancy is the mother. The most efficient and important stage in maternal and infant attachment is the postpartum period and intensive attachment occurs at this stage. This attachment between the mother and the infant forms the personality of the baby and is difficult to change in the future. This period has important effects on the future life of the baby. A secure attachment creates positive effects on the health of the baby. If the relationship between the mother and the baby is interrupted infantile depression occurs, according to the duration of interruption of the baby in the psychological and behavioral losses occur. This binding is expected to occur between 6-24 months. It is important for attachment 3 days after birth. Midwives should start the attachment of mother and baby and help ensure the continuity of this process. Midwives should identify the factors

Page 239: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

Zeynep Kamil Hastanesi Konferans Salonu12-14 Haziran 2019, İstanbul

239

POSTER BİLDİRİLER

that affect the attachment between mother and baby and provide counseling to ensure their communication. Guidance should be given to ensure safe attachment to families. The attachment is more robust in mothers and babies who have contact with early skin. Maternal - infant attachment may be affected by several factors, including; having a child for the first time, having a mental health problem in the first 4 months after birth, being separated from the mother and baby after their first contact, adolescent pregnancy. It is thought that 6-24 months are necessary for mother-infant attachment. Breastfeeding and skin contact should be done as soon as possible. The importance of midwives is very important in the early postpartum period. During the postnatal period, midwives should be able to support and help ensure that mother-infant attachment is safe. Midwives should be aware of the factors affecting maternal-infant attachment and inform parents and families about the use of social support resources.

Keywords: Baby, connecting, midwife, mother

Page 240: ,0'S>RG>ID:FE - zeynepkamilkongre2019.orgzeynepkamilkongre2019.org/files/BildiriKitabi.pdf14:30-14:50 Pelvik ağrıda tetik nokta ve botoks uygulamaları Rukset Attar 14:50-15:00 Tartışma

ORGANİZASYON SEKRETERYASI

D Event Turizm Organizasyon HizmetleriKüçükbakkalköy Mahallesi Albay SokakNo:24 Ataşehir / İstanbulTel: 0216 573 18 36 • Faks: 0216 573 83 18E-mail : [email protected]