yüzyıl 16 - zeytinburnu · 2015-12-16 · kemal paşazade, ebussuud efendi, gelibolulu mustafa...

56
/ Sempozyum Symposium 16. Yüzyıl 16 Century th Ottoman Scholarship from Sahn-ı Semân to Dârülfünûn Scholars, Institutions and Intellectual Products Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve Fikir Dünyası Âlimler, Müesseseler ve Fikri Eserler 19 -20 Aralık 2015 Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi 19 th -20 th of December 2015

Upload: others

Post on 09-Mar-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

1

/ Sem

pozy

umSy

mpo

sium

16.Yüzyıl

16Century

th

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikri Eserler

19 -20 Aralık 2015

ZeytinburnuKültür ve Sanat Merkezi

19th -20th of December 2015

Kıymetli misafirlerimiz,

Anadolu, tarihin başından beri pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim bir coğrafyadır. Bu kadim coğrafyada bugüne ka-dar nice devletler kurulup nicesi yıkılmıştır. Osmanlı Devleti ise bu coğrafyaya izini bırakmış en önemli medeniyetlerden biridir. Üç kıtada hüküm süren bu büyük medeniyet, asırlar boyunca aleme nizam verirken adalet ve merhamet kavramları da adeta kendisinde vücut bulmuştur. Takdir edilir ki, onu yücelten, eşsiz-leştiren bu nitelikler, sadece savaş gücüyle, siyasi dehayla ya da “devlet kurma yeteneği”yle açıklanabilecek nitelikler değildir. Bir topluluğu medeniyet yapan unsurlar, esasen onun geçmişten tevarüs ettiği ilim ve fikir mirası ve kültürel birikimidir. Osmanlı Devleti, bu anlamda göz kamaştıran bir kültürel zenginliğe ev sahipliği etmiştir.

Onu zenginleştiren ve bugün hala ufkumuzu açarak bize yol gös-terecek olan bu müthiş birikimle olan temasımız son yüzyılda ne yazık ki talihsiz bir biçimde kesintiye uğramıştı. Kültürel kopuş, özgüven yitimi ve Batı karşısında duyulan kompleks yıllarca ken-dimizi, potansiyelimizi anlamamıza engel olmuştu. Hamdolsun, kendi köklerimize karşı duyduğumuz bu anlamsız mahcubiyet hissi artık tükenmiştir. Hal böyle olunca Osmanlı’nın düşünce ve bilim hayatı üzerine hem Türkiye’de hem dünyada yapılan çalışmalar da hız kazanmıştır. Geçtiğimiz yıl İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ev sahipliğinde ilki yapılan “Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve Fikir Dünyası Sempozyumu” son zamanlarda bu alanda yapılmış en önemli faaliyetlerden birisidir.

Yurt içi ve yurt dışından pek çok önemli ilim adamının katıldığı bu önemli sempozyum dizisinin ikincisine ev sahipliği yapmış olmaktan büyük bir onur duyuyoruz. Sempozyumu birlikte icra ettiğimiz İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne, sempozyu-mun kıymetli danışma ve yürütme kurulu üyelerine ve bizi şe-reflendiren bütün ilim adamlarına teşekkürü bir borç biliyorum.

Murat AydınZeytinburnu Belediye Başkanı

4

5

Değerli misafirler,

Türkiye’de ve dünyada Osmanlı araştırmaları son yıllarda belirli bir mesafe katetse de ilim ve düşünce hayatına dönük ente-lektüel tarih çalışmalarının hala emekleme düzeyinde olduğu söylenebilir. Dünyanın en uzun ömürlü imparatorluklarından biri olan Osmanlı Devleti’nin bu özelliği sadece askeri veya eko-nomik nedenlere bağlı olamaz. Aksine sanat, edebiyat, hukuk, mimari, felsefe ve bilim de dahil hemen her alanda dikkate de-ğer eserler üretmeden böyle bir başarı elde etmenin mümkün olmadığı açıktır.

Modern zamanlarda bir takım yanlış algılar ve bazı oryantalist önyargılar sebebiyle Osmanlı bilim ve düşünce hayatına yeterli ilginin oluşturulamadığı bilinmektedir. Mesela Osmanlı ilim ve düşünce hayatının merkezinde yer alan medreselerin maalesef henüz hikayesi yazılamadı.

İşte bu ve benzeri kaygılarla İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakül-tesi “Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûna Osmanlı’da İlim ve Fikir Dünyası” başlığı altında Osmanlı ilim ve kültür hayatını ve dola-yısıyla Osmanlı medreselerinin mirasını anlama hedefine dönük bir dizi sempozyum yapmayı tasarladı. İlki 2014 yılı Aralık ayında “İstanbul’un Fethinden Süleymaniye medreselerinin Kuruluşuna Kadar” altbaşlığı ile gerçekleşen bu dizinin ikinci sempozyumu, Osmanlı Devleti’nin hemen hemen her açıdan en parlak yüzyılı olan 16. yüzyıla eğilecektir. Süleymaniye medreseleri, Kanuni, Kemal Paşazade, Ebussuud Efendi, Gelibolulu Mustafa Ali, Taş-köprizade, Kefevi, Kınalızade, Fuzuli, Baki, Takiyyüddin gibi bü-yük şahsiyet ve kurumların yüzyılını anlamak için bir toplantının yetmeyeceğini biliyoruz ama bu muhteşem yüzyılın entelektüel veçhesine bir nebze ışık tutabilirsek ne mutlu bize!

Mehmet Genç üstadımızın dediği gibi “geçmişi değiştiremeyiz ama bilebiliriz, geleceği ise bilemeyiz ama değiştirebiliriz”.* Bu ve benzeri ilmi toplantılar geçmişten geleceğe köprü oluştur-ma ve geleceği özgüvenle inşa etme yönünde önemli katkılar sunacaktır.

Prof. Dr. Mürteza Bedirİstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı

*T. C. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri 2015 törenindeki konuşmasından

6

Saat: 09:30 - 10:00 Protokol Konuşmaları Keynote SpeechesAraş. Gör. Zeynep Münteha Kot Tan Düzenleme Kurulu Adına

Prof. Dr. Mürteza Bedir İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı

Prof. Dr. Mahmut Ak İstanbul Üniversitesi Rektörü

Murat Aydın Zeytinburnu Belediye Başkanı

19 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Cum

arte

si Sa

turd

ay16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

7

19 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Cum

arte

si Sa

turd

ay Saat: 10:00 - 11:20 Açılış Paneli Opening Session

Osmanlı Düşüncesini AnlamakUnderstanding Ottoman ThoughtOturum Başkanı Chair: Prof. Dr. Mahmut Ak / İstanbul Üniversitesi Rektörü

Prof. Dr. Ömer Mahir Alper / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.16. Yüzyılda Osmanlı Düşüncesi: Kemalpaşazâde Bağlamında Bazı Mülâhazalar 16th Century Ottoman Thought: Some Reflections in the Context of Kemal Pashazade

Prof. Dr. Şükrü Özen / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.16. Yüzyıl Osmanlı Hukukunun KaynaklarıThe Sources of Ottoman Law in the 16th Century

Doç. Dr. Ömer Türker / Marmara Ü. İlahiyat Fak.16. Yüzyılı İslâm Felsefe Geleneğine EklemlemekAttaching 16th Century into Classical Islamic Thought

Dr. Himmet Taşkömür / Harvard Üniversitesi16. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve DüşünceHayatı Üzerine Bazı GözlemlerSome Observations on the Ottoman Intellectual and Cultural Life of the 16th Century

11:20 - 11:35 Ara / Break

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

8

Saat: 11:35 - 12:55 Birinci Oturum First Session

16. Yüzyılda Osmanlı’da Bilim Science in Ottoman Lands in the16th CenturyOturum Başkanı Chair: Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu / İstanbul Medeniyet Ü. Edebiyat Fak.

Prof. Dr. Robert Harry Van Gent / University of Utrecht, Department of MathematicsDoğu ve Batı’da Rasat: Tycho Brahe ile Takiyyuddin’in Aletlerinin ve Rasat Tekniklerinin Bir Mukayesesi Observation in East and West: A Comparison between Tycho Brahe’s and Taqi ad-Din’s Instruments and Observing Techniques

Prof. Dr. Tuncay Zorlu / İstanbul Teknik Ü. Fen- Edebiyat Fak.Tıp Bilgisinin Dolaşımı Açısından Süleymaniye Tıp Medresesi ve DârüşşifâsıSulaymaniya Medicine School and Dar al-Shifa in Regard to Circulation of Medical Scholarship

Hüseyin Şen / History and Philosophy of the Sciences and the Humanities Utrecht UniversityTakiyuddin İbn Ma’ruf ve GözlemleriTaqi al-Din ibn Ma’ruf and His Observations

Prof. Dr. Amir Pasic / IRCICA16. Yüzyıl Osmanlı Kültürünün Mimariye Yansımaları: Bosna ÖrneğiThe Reflections of 16th Century Ottoman Culture on Architecture: The Case of Bosnia

19 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Cum

arte

si Sa

turd

ay16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

9

19 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Cum

arte

si Sa

turd

ay 12:55 - 14:30 Ara / Break

Saat: 14:30 - 15:30 İkinci Oturum Second Session

Tefsir-Hadis Tafsir & HadithOturum Başkanı Chair: Prof. Dr. Raşit Küçük / İSAM Başkanı

Yrd. Doç. Dr. Mesut Kaya / Şırnak Ü. İlahiyat Fak. Osmanlı’da Entelektüel Dinamizm ve Haşiye Yazıcılığı: Taşköprîzâde’nin Keşşaf Haşiyesi Örneği Intellectual Dynamism and Scholiography in the Ottoman Empire: The Case of Tashkoprizada’s Gloss on al-Kashshaf

Doç. Dr. İbrahim Kutluay /İzmir Katip Çelebi Ü. İslâmi İlimler Fak.16. Yüzyılda Sahn-ı Seman Medreselerinde Hadis İlminin Yeri The Role of Hadith in Sahn Saman Madrasas in the 16th Century

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Efendioğlu /Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi16. Yüzyıl Osmanlı Yönetiminde Sahabe ve Ehl-i Beyt Hassasiyeti Homage Paid to Sahaba and Ahl al-Bayt in Ottoman Governance in the 16th Century

15:30 - 15:45 Ara / Break

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

10

Saat: 15:45 - 17:05 Üçüncü Oturum Third Session

Fıkıh Islamic LawOturum Başkanı Chair: Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez / 29 Mayıs Ü. Rektörü

Prof. Dr. Yunus Apaydın / Erciyes Ü. İlahiyat Fak. Kemalpaşazade’nin Tabakatu’l-Fukaha’sı Neyi Anlatıyor?What does Kamalpashazade’s Tabakat al-Fuqaha tell us?

Prof. Dr. Fikret Karcic / The University of Sarajevo Hanefi Mezhebi Bosna’ya Nasıl Geldi? Hasan Kafi Akhisari’nin Silsilesi Üzerine Bir Yorum How did Hanafi Mazhab Come to Bosnia?A Commentary of the Silsila of Hasan Kafi Akhisari

Doç. Dr. Süleyman Kaya / Sakarya Ü. İlahiyat Fak. Ebussuud Efendi’nin Fetvalarını Doğru Anlamaya Doğru Towards to a True Understanding of Fatwas of Abussuud Efendi

Araş. Gör. Hatice Kübra Kahya / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.Emr-i Sultani ile: Osmanlı Devleti’nde İstibdal Tartışmaları By the Imperial Order: the Discussions Around Istibdal in the Ottoman Era

17:05 - 17:20 Ara / Break

19 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Cum

arte

si Sa

turd

ay16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

11

19 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Cum

arte

si Sa

turd

ay Saat: 17:20 - 18:20 Dördüncü Oturum Fourth Session

Dil Bilimleri LinguisticsOturum Başkanı Chair: Prof. Dr. Abdurrahman Özdemir /Yalova Ü. İslâmi İlimler Fak. Dekanı

Araş. Gör. Timur Aşkan / Dokuz Eylül Ü. İlahiyat Fak. Yusuf b. Hüseyin el-Kirmasti ve Usulü’l-Istılahati’l-Beyaniyye Adlı Risalesi Yusuf b. Husayn al-Kirmasti and His Treatise Titled Usul al-Istilahat al-Bayaniyya

Yrd. Doç. Dr. Mücahit Küçüksarı / Necmettin Erbakan Ü. İlahiyat Fak.Dr. İbrahim Fidan / Ankara Ü. İlahiyat Fak. 16. Yüzyıl Osmanlısında Arap Dili ve Belâgatı Çalışmalarına Genel Bir BakışAn Overview of Works on Arabic Language and Rhetoric in the Ottoman Lands of the 16th Century

Dr. Amina Šiljak Jesenković / Saraybosna Üniversitesi16. Yüzyıl Rumelisinde Osmanlı Edebiyatı: Şairin Dünyası Ottoman Literature in Balkans of the 16th Century: The World of Poet

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

A SALONU

12

Saat: 17:20 - 18:20 Tarih-Eğitim History & EducationOturum Başkanı Chair: Doç. Dr. Ömer Türker / Marmara Ü. İlahiyat Fak.

Yrd. Doç. Dr. Yasin Meral / Ankara Ü. İlahiyat Fak.Yahudi Kadın Matbaacı Dona Reyna Nasi ve Ortaköy’deki Matbaasında Basılan EserlerJewish Female Typographer Dona Reina Nasi and the Books Printed at her Printing House

Doç. Dr. Muhammad Thalci / Yarmuk ÜniversitesiBir Arap Eğitimci Gözüyle Süleymaniye Medreselerinde EğitimEducation in Suleymaniye Madrasahs from the Perspective of an Arab Educationalist

Prof. Dr. Ahmet Saim Arıtan / Necmettin Erbakan Ü. İlahiyat Fak.Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin Dünyaya Örnek Eğitim Müessesesi: Enderun Mektebi, Ehl-i Hiref, Mücellidân Bölüğü ve 16. Yüzyıl Osmanlı CildciliğiAn Ottoman Institute of Education that sets an Example for the World: The Enderun School, Ahl al-Hiraf, the Company of Bookbinders and Ottoman Bookbinding of the 16th Century19

Ara

lık D

ecem

ber 2

015 C

umar

tesi

Satu

rday

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

B SALONU

13

20 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Paz

ar Su

nday Saat: 10:00 - 11:00

Beşinci Oturum Fifth Session Kelâm-Felsefe Kalam & PhilosophyOturum Başkanı Chair: Prof. Dr. İsmail Kara / Marmara Ü. İlahiyat Fak.

Yrd. Doç. Dr. Hakan Coşar / Kırgızistan Türkiye Manas Ü. İlahiyat Fak.Osmanlı Düşüncesi 16. Yüzyıl Felsefe Metinleri: Kadi Mir’in Şerhu Hidayeti’l-Hikme Örneği Ottoman Thought in the Philosophy Texts of the 16th Century: The Case of Sharh Hidayat al-Hikma by Qadi Mir

Yrd. Doç. Dr. Necmi Derin / Dicle Ü. İlahiyat Fak. Taşköprülüzâde’de Zihni Varlık MeselesiMental Existence in Tashkopruluzade

Prof. Dr. Ekrem Demirli / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.16. Yüzyılda Metafizik ve AhlâkMetaphysics and Ethics in the 16th Century

11:00 - 11:10 Ara / Break

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

14

20 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Paz

ar Su

nday Saat: 11:10 - 12:10

Altıncı Oturum Sixth SessionTasavvuf-Metafizik Tasawwuf & Metaphysics Oturum Başkanı Chair: Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç / Marmara Ü. İlahiyat Fak.

Dr. Hacı Bayram Başer / Yalova Ü. İslâmi Bilimler Fak. Tasavvufta Savunmacı Söyleme Dönüş: Sofyalı Bali Efendi ÖrneğiThe Return to the Apologetic Rhetoric in Tasawwuf: The Case of Bali Efendi of Sofia

Dr. Mykhalov Yakubovych / The National University of Ostroh AcademyOsmanlı Ulema Ağlarında Kırımlı Sûfiler: İbrahim el-Kırimi ÖrneğiCrimian Sufis in the Ottoman Scholarly Networks: The Case of Ibrahim al-Qirimi

Doç. Dr. Semih Ceyhan / Marmara Ü. İlahiyat Fak.Köstendilli Ali Alâeddîn el-Halvetî ve Telvîhât-ı Sübhâniyye Adlı Eseri Ali Alaaddin al-Halvati of Kostendil and His Talvihat-i Subahniyya

12:10 - 13:30 Ara / Break

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

15

Saat: 13:30 - 14:30 Yedinci Oturum Seventh SessionTarih-Eğitim History & EducationOturum Başkanı Chair: Prof. Dr. Erol Özvar / Marmara Ü. İktisat Fak.

Prof. Dr. Zeynep Tarım / İstanbul Ü. Edebiyat Fak.Osmanlı Devlet ve Saray Teşrifatında Ulema TasvirleriThe Depictions of Scholars in Ottoman Formal and Imperial Etiquette

Doç. Dr. Nesim Doru / Mardin Artuklu Ü. Edebiyat Fak.16. Yüzyıl Osmanlı-Kürt İlişkilerinin Kürt Medreselerine Etkisi The Influences of Ottoman - Kurdish Relations on Kurdish Madrasahs in the 16th Century

Doç. Dr. Vecihi Sönmez / Y.Y.Ü. Yaşayan Diller Enstitüsü MüdürüŞerefhan el-Bitlisi ve Şerefnamesi Bidlisian Sharafkhan and his Sharaf-nameh

14:30 - 14:40 Ara / Break

20 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Paz

ar Su

nday

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

16

Saat: 14:40 - 15:40 Sekizinci Oturum Eighth Session

Tarih-Hukuk History & LawOturum Başkanı Chair: Dr. Himmet Taşkömür / Harvard Ü.

Prof. Dr. Vejdi Bilgin / Uludağ Ü. İlahiyat Fak. 16. Yüzyıl Fetvaları Çerçevesinde Toplumsal Olgulara Yaklaşım Açısından Müftülerin Tipolojik AnaliziThe Typological Analysis of Muftis in Regard to Approach to Sociological Phenomena and in the Framework of Fatwas of the 16th Century

Araş. Gör. Kübra Nugay / Marmara Ü. İlahiyat Fak. 16. Yüzyıl Hukuk – Siyaset İlişkisi: Kahvehane ÖrneğiThe Relationship Between Law and Politics of the 16th Century: The Case of Coffee Houses

Yrd. Doç. Dr. Emine Arslan / Kırklareli Ü. İlahiyat Fak.Müeyyedzade Abdurrahman Efendi’nin Fetva Mecmuası ve Kaynaklarının DeğerlendirilmesiThe Evaluation of Müeyyedzade Abdurrahman Efendi’s Fatwa Compilation and Its Resources

15:40 - 15:50 Ara / Break

20 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Paz

ar Su

nday

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

17

20 A

ralık

Dec

embe

r 201

5 Paz

ar Su

nday

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Saat: 15:50 - 16:30

Kapanış Oturumu Closing SessionProf. Dr. Mürteza Bedir (Başkan) / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.

Prof. Dr. Ekrem Demirli / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.

Doç. Dr. Ömer Türker / Marmara Ü. İlahiyat Fak.

Doç. Dr. Ahmet Hamdi Furat / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.

Yrd. Doç. Dr. Mustakim Arıcı / İstanbul Ü. İlahiyat Fak.

18

19

/ Sem

pozy

umSy

mpo

sium

16.Yüzyıl

16Century

th

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Sahn-ı Semân’dan Dârülfünûn’a

Osmanlı’da İlim veFikir DünyasıÂlimler,

Müesseseler veFikri Eserler

Tebliğ Özetleri

20

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

16. Yüzyılda Osmanlı Düşüncesi: Kemalpaşazâde Bağlamında Bazı MülâhazalarProf. Dr. Ömer Mahir Alperİstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Bu tebliğin amacı, Osmanlı düşünce ve ilim geleneğinin en önemli temsilcilerinden biri olan Kemalpaşazâde’nin (ö. 940/1534) özellikle felsefî metinleri üzerinden yaşa-dığı yüzyılın entelektüel yapısına ilişkin bazı tespit ve analizlerde bulunmaktır. Bu yapılırken bir yandan onun fikrî ve felsefî çizgisi süreklilik ve değişim yönleriyle ele alınacak; diğer yandan XVI. yüzyılın belirli düşünürleri üzerindeki etkisi ortaya konulacaktır.

16. Yüzyıl Osmanlı Hukukunun KaynaklarıProf. Dr. Şükrü Özenİstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Tebliğimizde 16. yüzyıl Osmanlı hukukunun kaynakları üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda dönemde yazılmış hukuk eserleri, fetva mecmuaları, şerhler, haşiyeler ve tabakât eserleri ele alınacaktır.

21

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

16. Yüzyılı İslam Felsefe Geleneğine EklemlemekDoç. Dr. Ömer TürkerMarmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

İslam felsefesi Müslümanların Hicaz’dan sonra yerleştik-leri doğu Akdeniz’de tanıdıkları Grek mirası üzerinden yeni tartışmalarla ve yeni alanlarla gelişmiş karmaşık bir disiplinler bütünün üst adıdır. Bu felsefe ilk bir kaç asrın-da çok önemli düşünürler yetiştirmiş olmakla birlikte en az kendisi kadar önemli olmak üzere içerideki tartışmaları da şekillendirerek doğrudan ve dolaylı olarak kelamın, dil bilimlerinin, fıkhın ve daha sonra da göreceli olarak daha az olmakla birlikte tasavvufun gelişimine katkı sağlamış-tır. Bu nedenle İslam felsefesinin tam olarak bir haritasını çıkartmak her zaman büyük güçlüklerle malul kalmıştır. Meselenin başka bir yönü ise zaman ve mekanları dikkate aldığımızda ortaya çıkmıştır. İslam felsefesi ağırlıklı olarak dokuzuncu ve onuncu asırlarda büyük düşünürler yetiş-tirmiş olsa bile, üretkenliğini sonraki asırlarda da sürdür-müştür. Bağdat’ın yanında Kahire, Maveraünnehir, Konya, Endülüs gibi bilim ve kültür merkezleri ortaya çıkartarak bilim ve düşüncenin en geniş mekanlara yayılmasını sağ-lamıştır. Felsefi ve bilimsel düşünce başka hiçbir mede-niyette İslam’daki kadar geniş bir alana yayılmış değildir. Osmanlılar ise bu bilim ve felsefi düşünceleri daha çok ‘imtizaç’ döneminin ürünleri üzerinden takip etmiş, bazı tartışmaları yeniden yapmışlar, şerhler ve haşiyelerle bu felsefi mirası kendi toplumlarında yeniden okumaya ça-lışmışlardır. Tebliğimizde göreceli olarak daha az çalışılmış olan ve hatta ihmal edilmiş bir alan olan Osmanlı düşün-cesi ile İslam felsefe mirası arasındaki irtibatı bazı kişiler ve meseleler üzerinden serdetmeye çalışacağız.

22

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

16. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Düşünce Hayatı Üzerine Bazı GözlemlerDr. Himmet TaşkömürHarvard Üniversitesi

16. yüzyıl Osmanlı kültür ve düşünce hayatı çeşitleri yönleriyle üzerinde durulması gereken bir dönemdir. Bu dönemi kavramak için bazı önemli şahıslar üzerinden yapılan çalışmalar yanında yüzyıla geniş bir perspektifte bakan çalışmalara da ihtiyaç vardır.

Observation in East and West: A Comparison of Tycho Brahe’s and Taqi al-Din’s Instruments and Observing TechniquesProf. Dr. Robert Harry Van GentUniversity of Utrecht Department of Mathematics

It is already more than half a century ago since the Tur-kish historian of science Prof. Sevim Tekeli, in her doc-toral dissertation, made a comparison between the ob-servational instruments of the Danish astronomer Tycho Brahe (1546-1601), who built two large observatories on the Island of Hven (Uraniborg and Stjerneborg), and Taqi al-din ibn Ma’ruf (1526-1585) and his observatory in Istanbul.

In this paper the observatories, instruments, observati-onal techniques and observations (such as the famous comet of 1577) of Tycho Brahe and Taqi al-Din will be compared in more detail and the conclusions of Prof. Tekeli will be reevaluated.

23

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Tıp Bilgisinin Dolaşımı Açısından Süleymaniye Tıp Medresesi ve DarüşşifasıProf. Dr. Tuncay Zorluİstanbul Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi

16. yüzyılda Kanuni tarafından İstanbul’da kurulan Sü-leymaniye Tıp Medresesi Osmanlı’nın yegâne tıp med-resesidir. Bu medrese sadece tıp eğitimine hasredilmiş bir müessesedir. Tebliğimizde medresenin kuruluşu, tıp medresesinin külliyenin birimleriyle ilişkisi gibi konular üzerinde durulacaktır.

Taqi al-Din ibn Ma’ ruf (d. 1585), Court Astronomer to the OttomanHüseyin Şen History and Philosophy of the Sciences and the Humani-ties Utrecht Universty

Sultan Murad III, was an important scholar in the medie-val Islamic tradition in the exact sciences. He authored works on mechanical engineering, optics, mathematics and astronomy. His most important astronomical work was Sidrat al-Muntaha al-Afkar, which he seems to have written just before the destruction of his observatory and which he unfortunately was not able to finish. In this hitherto unpublished work, Taqi al-Din presents a theoretical mathematical background to astronomy and he then derives new parameter values for the mo-dels of the motion of the sun and the moon, on the basis of new observations which he made in his observatory. I will present the first results of my analysis of the section

24

of Sidrat al-Muntaha on solar theory, and I will put Taqi al-Din in context by comparing his results with those of his predecessors and contemporaries.

16. Yüzyıl Osmanlı Kültürünün Mimariye Yansımaları: Bosna ÖrneğiProf. Dr. Amir PasiçIRCICA

16. Asır Osmanlı kültür ve ilim hayatının Bosna’da şehir-leşme ve mimariye önemli yansımaları olmuştur. Tebli-ğimizde bu yansımalar günümüze kadar ulaşan mimari eserler bağlamında ele alınacaktır.

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Osmanlı’da Bilimsel Canlılık ve Hâşiye Yazıcılığı: Taşköprizâde’nin Keşşâf Hâşiyesi ÖrneğiYrd. Doç. Dr. Mesut KayaŞırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Tefsir tarihinde, Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) Keşşâf’ı bir dönüm noktasıdır. Gazzâlî (ö. 505/1111) sonrası nasıl ki kelam ilmi felsefî bir renge bürünmüş ve felsefî kelam dönemi başlamışsa, Zemahşerî’den sonra da tefsir dili, belagat ve kelam ilimlerinin iç içe girdiği bir şekil almıştır. Bunda Zemahşerî’nin bir dil ve belagat ustası olmasın-dan belki daha çok, bir Mutezilî olması etkili olmuştur. Ehl-i Sünnet âlimleri onun gerek dil ve belagata dair gerekse itizalî görüşlerini her fırsatta tartışma yoluna gitmişlerdir.

25

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Bunun bir sonucu olarak Hicrî VIII. ve IX. yüzyıllarda Keşşâf üzerine kapsamlı ve derinlikli şerhler yazılmıştır. Bu şerhleri yazanlar, özellikle felsefe ve kelam ilimleriyle ilgilenen, Adudüddin Îcî (ö. 756/1355), Kutbeddin Râzî (ö. 766/1365), Ekmeleddin Bâbertî (ö. 786/1384), Sa-deddin Teftâzânî (ö. 792/1390) ve Seyyid Şerîf Cürcânî (ö. 816/1413) gibi dönemin gözde bilginleridir.

Adı geçen isimlerin oluşturduğu İslam düşünce gele-neği, Osmanlı entelektüel hayatında çok ciddi bir et-kiye sahip olmuştur. Dolayısıyla Keşşâf tefsiri ve onun şerh ve haşiyeleri de aynı entelektüel hayat içinde, ilim ve fikir üretmenin temel dayanaklarından birini oluş-turmuştur. Kemalpaşazâde (ö. 940/1534) ve Taşköprîzâ-de (ö. 968/1561) gibi âlimlerin Keşşâf çalışmaları bunun önemli göstergeleridir.

Keşşâf’ın Teftâzânî ve Cürcânî tarafından yazılan haşiye-leri, derinlik ve etki bakımından özellikle dikkat çeker. Cürcânî, eserini Teftâzânî’den sonra kaleme aldığı için ona pek çok konuda itirazlar yöneltir. Ondan sonraki Ali Kuşçu (ö. 879/1474), Mevlanazâde Hatâî (ö. 901/1495) gibi bazı âlimler Teftâzânî adına Cürcânî’ye cevap ver-me gereği duymuşlardır. Osmanlı âlimlerinden Hatib-zâde (ö. 901/1495), Kemal Paşazâde ve Taşköprîzâde gibi isimler de Cürcânî Haşiyesi üzerine çalışma yapa-rak bu tartışmaya katılmışlardır.

Osmanlı’da ortaya konan bilimsel eserlerin önemli öl-çüde şerh ve haşiyelerden oluştuğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bu bakımdan Osmanlı ilim ve düşünce yapı-sını anlayabilmek için, şerh ve haşiyelerle ilgili olumsuz peşin hükümler bir kenara bırakılarak, şerh ve haşiye-lere başvurmak gerekmektedir. Taşköprîzâde’nin Cür-cânî’ye ait Keşşâf Hâşiyesi üzerine kaleme aldığı Hâşiye

26

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

alâ Şerhi Dîbâceti’l-Keşşâf li’s-Seyyid Şerîf el-Cürcânî de bu yöntemle yazılmış ve bu türün entelektüel değerini, Osmanlı ilim ve düşünce hayatındaki hem geleneğe sıkı sıkıya bağlı yapıyı hem de geleneği dinamik bir biçimde sürdürebilme becerisini gösteren ifade değeri yüksek bir örneğidir.

Kriz Dönemlerinde Kadim Döneme ve Geleneğe Dönüş: 16. Yüzyılda Kadızâdeliler Hareketine Karşı Kurulan Dârulhadisler, Müfredatı ve İlmi SeviyeleriDoç. Dr. İbrahim Kutluayİzmir Katip Çelebi Üniversitesi İslâmi İlimler Fakültesi

Osmanlı dönemi medreselerini, özelde dârulhadisle-ri; İslâm tarihi, kültür ve sanat tarihi açısından ele alan çalışmalar mevcutsa da sırf hadis ilmi açısından değer-lendiren etraflı çalışmalar pek azdır. Dolayısıyla Osmanlı medreselerindeki hadis öğretimi hakkındaki bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. İşte bu tebliğin ana konusu, söz konu-su müesseseleri, “XVI. yüzyılda açılan dârulhadisler” ile sınırlı olarak bu medreselerin kuruluş amaçlarını mer-keze alıp sadece hadis öğretimi, konumları ve seviyele-ri açısından ele almaktır. Çalışmamızın diğer bir amacı, konumuzun sınırları çerçevesinde, dârulhadis kurma geleneğinin arka planını aralamayı hedeflemekte, Kâ-dızâdeler hareketi gibi, kriz dönemlerinde sünnete baş-vurulması ile dârulhadislerin ilişkisini sorgulamakta, son tahlilde ecdadımız Osmanlı’dan devraldığımız kültür mi-rasımıza farklı bir açıdan dikkat çekmeyi planlamaktadır.

27

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

16. Asır Osmanlı YönetimindeSahâbe ve Ehl-i Beyt HassâsiyetiYrd. Doç. Dr. Mehmet EfendioğluMarmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Osmanlı Devleti’nde Sahâbe ve Ehl-i beyt konusu, devle-tin kuruluşundan itibaren daha çok ilim ve telif alanında ilmî bir mesele olarak ele alınıp incelenirken, XVI. asrın başlarından itibaren devlet yönetiminin ilgi alanına gir-miş ve bu asır boyunca gündemi çok ciddî bir şekilde meşgul etmiştir. Bunda şüphesiz, Doğu’da kurulan Şiî Safevî Devleti’nin Ehl-i beyt taraftarlığı ile Sahâbe karşıt-lığını yönetim anlayışı olarak benimsemesi, bu anlayışı Osmanlı topraklarına ihraç etmeye kalkması ve devleti ele geçirmeye çalışmasının önemli payı vardır.

II. Bâyezîd (1481-1512) ile başlayıp Yavuz Sultan Selim (1512-1520), Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566), II. Selim (1566-1574), III. Murad (1574-1595) ve III. Mehmed (1595-1603) dönemleri ile devam eden XVI. asır boyunca uygulanan siyasette, Safevîlerle yapılan antlaşmalarda, Şeyhulislâmlar tarafından verilen fetvalarda ve devlet adına yapılan çeşitli açıklamalarda Sahâbe ve Ehl-i beyt meselesi sıkça konu edilmiş, kaynaklara bu anlamda pek çok malzeme intikal etmiştir.

Konunun bir tebliğ çerçevesinde araştırılıp incelenmesi, dönemin bu açıdan aydınlanmasına ve Sahâbe ve Ehl-i beyt konusuna yaklaşımın tespit edilmesine katkı sağ-layacaktır.

28

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Kemalpaşazade’nin Tabakatu’l-Fukaha’sı Neyi Anlatıyor?Prof. Dr. Yunus ApaydınErciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

İbn Kemal Tabakâtu’l-Fukaha’sında fakihleri tabakalara ayırarak tasnif etmiştir. Bu tasnif genel olarak kabul gör-müş, birçok eserde tekrarlanmıştır. Tebliğimizde bu tas-nifin bize ne anlattığı üzerinde durulacaktır.

How Hanafi Mazhab Came to Bosnia: An Interpretation of The Silsila of Hasan Kafi AkhisariProf. Dr. Fikret KarcicFaculty of Law, University of Sarajevo

Spread of Islam into Bosnia and Herzegovina took place following the Ottoman conquest of this country during the 15th century. The fact that the Ottomans brought Islam in this part of the Balkans determined the norma-tive core of Islamic tradition in Bosnia: it is Sunni, Hanafi, and Maturidi.

In this paper we attempt to determine exact ways of coming of Hanafi mazhab to Bosnia from its craddle in Iraq. In doing that we use the silsila of 16-17th cen-tury Bosnian scholar Hasan Kafi Akhisari as exposed in his work Nizam al-Ulama ila Khatam el-Anbiya. Twenty three scholars between Abu Hanifa and Akhisari men-tioned in this silasila are grouped into four categories according to geographical criteria. These are scholars of Iraq (2), Transoxania (12), Syria-Egypt (3) and Anato-

29

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

lia-Europe (7). Regional groups of scholars are chrono-logically and sequentially ordered.

These regions indicate exact way of speading of Islamic knowledge into Bosnia. It is route: Iraq- Transoxania- Ha-lab- Cairo- Anatolia- the Balkans.

Possible contribution of this paper is to show how silsilas could be used for the study of geography of knowledge.

Ebussuûd Efendi’nin Fetvalarını Doğru Anlamaya DoğruDoç. Dr. Süleyman KayaSakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

16. yüzyılın güçlü şeyhülislamlarının Hanefi fıkıh gelene-ğinin tevarüs edilmesi ve bu geleneğin fetva müessesesi ile Osmanlı dönemine tatbik edilmesi noktasında önem-li rolleri olduğu bilinmektedir. Şüphesiz Ebussuûd Efendi bu yüzyılın önde gelen şeyhülislamıdır.

Günümüzde doğrudan Ebussuûd Efendi ve fetvalarına dair çalışmalar ile bu konuya dolaylı olarak atıf yapan muhtelif çalışmalarda onun fetvalarının anlaşılması hu-susunda bazı hataların, en azından eksikliklerin yapıldığı dikkat çekmektedir. Bu noktada Ebussuûd Efendi’nin içinde yetişip sürdürdüğü fıkıh geleneğinin ve fetva verirken takip ettiği usulün doğru anlaşılmamış olması hataların en önemli nedeni olarak gösterilebilir. Yine bel-li bir meseleye dair verdiği tüm fetvaları görülmeksizin, yayınlanmış olan seçme fetvalarından hareketle sonuca ulaşılmaya çalışılması bir diğer neden olarak zikredilebi-

30

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

lir. Halbuki belli bir fetvada cevabı olumlu veya olumsuz yapan unsur ya da unsurların neler olduğu her zaman net bir şekilde anlaşılamadığı gibi meselenin ayrıntısını da her zaman ilgili fetvadan anlamak mümkün olmaya-bilir. Benzer bir sorun, belli bir meselenin ve Ebussuûd Efendi’nin ne dediğinin daha sağlıklı bir şekilde anlaşıla-bilmesi için merî hukukun bir bütün olarak görülmesi ve bunun için de fetvaların şeriyye sicilleri ve kanunname-lerle birlikte ele alınması gerektiği halde bu tür çalışma-ların pek yapılmaması ve sadece fetvalardan hareketle bir takım genellemelere gidilmesidir.

Bunların dışında; 16. yüzyıl fetvalarının kime ait oldu-ğunun her zaman kesin olarak tespit edilememesi, ma-ruzat geleneğinin Ebussuûd Efendi’yle sınırlı olduğu zannına binaen padişaha arz edildiği ifade edilen tüm fetvaların ona atfedilmesi, sonraki yüzyıllarda yapılan derlemelerde bazı kavramlar güncellenerek fetvala-rın aktarılması, fetvalarda kullanılan dil ve kavramların doğru anlaşılmaması gibi sorunlar da Ebussuûd Efendi fetvalarının doğru anlaşılması noktasında birer engel olarak zikredilebilir.

Bu tebliğde örnekler üzerinden bu tür hata ve eksiklikle-re işaret edilmenin yanı sıra Ebussuûd Efendi fetvalarını doğru anlama noktasında dikkat edilmesi gereken hu-suslara da işaret edilmeye çalışılacaktır.

31

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Emr-i Sultânî İle: Osmanlı Devleti’nde İstibdâl Tartışmaları (XV. ve XVI. Yüzyıllar)Araş. Gör. Hatice Kübra Kahyaİstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana-bilim Dalı

Vakıf malın mülk olan başka bir malla değiştirilmesini ifade eden istibdal konusu XV. ve XVI. yüzyıllarda Os-manlı Devleti’nde derin tartışmalara konu olmuş, Molla Hüsrev, İbn Nüceym ve Şeyhülislâm Çivizâde Muhyiddin Mehmed Efendi gibi pek çok Osmanlı alimi bu tartış-maya dahil olmuştur. Tartışma sürüp giderken, istibdal karşıtı tavır alan Şeyhülislam Ebussuud Efendi, devletin, hukuk uygulayıcısının istibdal yetkisine ilişkin bir düzen-lemede bulunmasını önermiştir. Bu öneri doğrultusun-da çıkarılan 951/1544 tarihli irâde ile istibdâle karar ver-me yetkisi kadılardan alınarak, emr-i sultânî olmadıkça istibdâlde kadıların yetkisiz oldukları kabul edilmiştir. Osmanlı’nın klasik döneminde büyük oranda bağımsız bir yargılama sürecinin hatta bağlayıcılığını kendi kök-lerinden alan bir mevzuat ve yargılama usulünün hakim olması, devletin hukuka müdahale ettiği noktaları istis-nai ama bir o kadar da önemli hale getirmektedir. XVI. yüzyıl Osmanlısı vakıf hukuku açısından incelendiğinde, devletin vakfın çeşitli problematik noktalarına ilişkin benzeri müdahalelerine sıkça rastlanılır. Bu da yöneti-cilerin vakıf sistemindeki herhangi bir olumsuz duruma ilişkin, tahammülsüzlük düzeylerini göstermek için ye-terlidir. İstibdalin kötü niyetli yargıçlar elinde vakfın yok olması sonucunu doğuran bir tür hile haline getirilmesi ile meşru kılıcı şartların varlığı halinde istibdalin en azın-

32

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

dan Hanefi hukuk sisteminde kabul gören bir müessese olması arasındaki karşıt durum, devletin “emrî sultanî” kaydıyla müesseseyi tanıyan tavrıyla uzlaştırılmıştır. Bu-lunan çözümün 1910 yılına kadar varlığını sürdürmesi ise söz konusu çözümün içinde doğduğu entelektüel ortamı çevreleyen unsurlarıyla birlikte anlamamızı kaçı-nılmaz kılmaktadır.

Yûsuf B. Hüseyin El-Kirmâstî (ö. H. 906/ M. 1500) ve Usûlu’l Istılâhâti’l-Beyâniyye Adlı RisalesiAraş. Gör. Timur AşkanDokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Osmanlı devri âlimlerinden olan Yusuf b. Hüseyin el-Kir-mâstî, fıkıh, kelâm ve belâgat alanlarında olmak üzere birçok eser telif etmiştir. Yaşadığı dönemde belâgat alanında daha çok es-Sekkâkî, el-Kazvînî, et-Taftâzânî ile Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin eserleri üzerine şerh veya haşiye çalışmaları yapılıyor iken müstakil eserler kale-me alan az sayıdaki âlimlerden biri de el-Kirmâstî’dir. Belâgat alanında Mutavvel üzerine yazdığı haşiyesi ile Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Mutavvel haşiyesine yazdı-ğı haşiyesinin yanı sıra, önceki dönemler ile kendi dö-neminde yazılmış belâgat klasiklerinden yararlanarak yazdığı ders kitabı formatındaki et-Tebyîn, et-Tibyân (et-Tebyîn’in şerhi), el-Muntehab (et-Tibyân’ın muhtasarı), el-Muhtâr adlı eserleri ve bir diğer müstakil eseri Usû-lu’l-Istılâhâti’l-Beyâniyye’si ile el-Kirmâstî, bu alandaki en velûd âlimlerden biridir.

Usûlu’l-Istılâhâti’l-Beyâniyye veya Risâletün fi’l-Kavâ‘i-

33

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

di’l-Beyâniyye diye adlandırılan ve Fatih Sultan Meh-med’e ithafen yazılan bu eserinde el-Kirmâstî, giriş kıs-mında belâgat âlimlerine göre vaz‘ açısından lafzın beş türünü (hakikat, mecaz, istiare, teşbih, kinaye) zikreder, daha sonra ise es-Sekkâkî’ye göre vaz‘ açısından lafız çeşitlerini izah eder ve es-Sekkâkî’nin daha önceki alim-lere muhalefet ettiği hususları belirtir. es-Sekkâkî’den sonra el-Kazvînî’de lafız çeşitleri konusunu işler ve son bölümde de kendisine ait orijinal bir taksimi zikreder. Yazar, bu eserinde, daha önce yazılmış belâgat alanın-daki klasik eserlerden yararlandığı gibi es-Sekkâkî ve el-Kazvînî gibi iki önemli belâgatçının lafız taksimlerini ele alarak mukayesede bulunur ve farklı düşündükleri noktaları belirtir.

16. Yüzyıl Osmanlı-Türk Alimlerinin Arap Diline Katkısı: Hısım Ali Çelebi (ö. 1584) ve Hayru’l-Kelâm fi’t-Tekassî’ an Ağlâti’l-Avâm Adlı Eseri ÖrneğiYrd. Doç. Dr. Mücahit KüçüksarıNecmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat FakültesiDr. İbrahim FidanAnkara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Arap dili ve edebiyatının Osmanlı dönemine tekabül eden kısmı, gerek gün yüzüne çıkarılma gerekse görü-nür kısmının kıymet-i harbiyesini idrak etme bakımın-dan bu alanın neredeyse kayıp bir hazinesidir. Hâlbuki Osmanlı medreseleri –Tahsin Görgün’ün ifadesi ile- dün-yanın hiçbir medeniyetinde görülmediği kadar dilbilim eğitiminin yapıldığı müesseseler olup Osmanlı döne-minden günümüze başka hiçbir eser ulaşmasaydı bile

34

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

bize intikal eden dilbilimi ve dil felsefesi alanındaki eser-ler bu döneme mümtaz bir yer kazandırmaya yeterdi.

Osmanlı döneminde XV. yüzyılda Hüsameddin Toka-dî, Muhyiddin Kâfiyeci ve Molla Lütfi gibi çaplı âlimle-rin ardından XVI. asırda da Zekeriya el-Ensârî (ö. 1520), Kemalpaşazade (ö. 1536), Mehmed Birgivî (ö. 1573) ve Şemseddin es-Sivasî (ö. 1600) gibi âlimler yetişmiştir. Bu dönemde Kâfiye, Telhîs, Katru’n-Nedâ, Maksûd, Elfiyye gibi meşhur sarf, nahiv ve belagat eserleri üzerine şerh, hâşiye ve ihtisar çalışmalarının yanı sıra özgün kitap ve risaleler kaleme alınmış ve bu eserlerde Arap dilinin yapısı, kelimeleri ve bunların varlıkla ilişkisi üzerine cid-di anlamda dil felsefesi üretilmiştir. Alanyalı Uzun Bâlî Efendi’nin oğlu Hısım Ali Çelebi de bu dönemde yetiş-miş âlimlerden biridir. Daha çok el-Ikdul-Manzûm fî Zikri Efâdıli’r-Rûm adıyla Taşköprüzâde’nin eş-Şakâik’n-Numâ-niyye adlı eserine yazdığı zeylle tanınan Hısım Ali Çele-bi’nin eserlerinden biri de Hayru’l-Kelâm fi’t-Tekassî an Ağlâti’l-Avâm’dır. Müellif bu eserinde yaşadığı dönemde halk arasında bazı Arapça kelimelerin telaffuzu ile ilgili tespit ettiği hataları ele almaktadır. Ana dili Arapça ol-mayan bir âlimin bu tarzda bir eser ortaya koyması XVI. yüzyıl Osmanlısında Arap Dili’ne verilen önemin bir gös-tergesi kabul edilebilir. Ayrıca müellifin eserinde halk di-linde Arapça kelimelerin kullanımıyla ilgili olarak tespit ettiği galatlar dönemin kültürel hayatına ışık tutacaktır. Bu sebeplerle bu çalışmada Hısım Ali Çelebi’nin ilmî kişi-liği ve Hayru’l-Kelâm fi’t-Tekassî an Ağlâti’l-Avâm adlı eseri değerlendirilecektir

35

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

XVI. Yüzyıl Rumelisinde Osmanlı Edebiyatı: Şairin DünyasıDr. Amina Šiljak JesenkovićSaraybosna Üniversitesi

Bu tebliğimizle amacımız Gelibolu, Edirne, Vardar Yeni-cesi, Prizren, Üsküp ve Mostar doğumlu XVI. yüzyıl şairle-ri dönem ve dünyalarını kendi ifadelerinden tanımaktır.

Rumeli fetihleri ve yerel halkın İslamiyeti kabul etme sürecini takip eden dönemde eğitim kurumlarının tesis edilmesiyle Rumeli’de yerel halk arasında bir aydın taba-ka görülmeye başlar. Memleketlerinde veya İstanbul’a gelerek eğitim gören aydınlar arasında Osmanlı Ede-biyatında derin iz bırakan şairler ortaya çıkmıştır. Hatta Osmanlı’nın altın çağı bilinen 16. yüzılda bu Rumeli şa-irlerinin sayısı ve itibarı Anadolu şairlerinin sayısını da, itibarını da geçmiştir.

Bu şairler tezkireler başta olmak üzere zamanımıza ka-dar edebiyat tarihleriyle, mesnevi ve divanlarının tenkitli metinlerinin yayınlanmasıyla bilim alemine ve edebiyat meraklılarına tanıtılmıştır. Ancak, tekrardan eserlerine bakarak yazdıklarından dünyalarını görmek, onların bakış açılarından dönemlerini, hayat şartlarını, değer sistemlerini, inançlarını incelemek suretiyle dönem hak-kında, fetih, İslamlaşma süreci gibi konularda şarkiyatçı-ların sabitleşmiş tespitlerden olduğu gibi İslam-Osmanlı romantiklerinin anlatılarından farklı yeni fikirlere sahip olabiliriz.

36

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Yahudi Kadın Matbaacı Dona Reyna Nasi ve Matbaasında Basılan Eserler (1593-1598)Yrd. Doç. Dr. Yasin MeralAnkara Üniversitesi İlahiyat FakültesiDinler Tarihi Anabilim Dalı

Osmanlı’da ilk matbaa, İspanya’dan gelen Yahudiler tara-fından 1493 tarihinde İstanbul’da kurulmuştur. Sonraki dönemde matbaacılık faaliyetleri İstanbul’daki farklı Ya-hudi aileler tarafından yürütülmüştür. İstanbul’da kuru-lan Yahudi matbaaları arasında XVI. asrın son yıllarında işletilen Dona Reyna Nasi matbaası, işletmecisinin kadın olması yönüyle dikkat çekmektedir. Osmanlı devleti ta-rafından Nakşa adası dükü olarak atanan kocası Yosef Nasi’nin ölümünden sonra kendisini ilmi faaliyetlere adayan Reyna Nasi, 1593’te Ortaköy’deki malikânesin-de İbrani matbaası kurmuş, birkaç yıl sonra da işletmeyi Kuruçeşme’ye taşımıştır. Matbaa, Reyna Nasi’nin 1598’te ölmesiyle kapanmıştır. 1593-1598 yılları arasında Yahu-di dini ve kültürüne dair on beş kitap basan matbaa, bu anlamda Yahudi kitap kültürüne önemli katkılar sun-muştur. Bu tebliğde Reyna Nasi’nin matbaayı kurması, basılan kitapların listesi ve içerikleri ve o dönemin mat-baasındaki kitap basım süreçleri incelenecektir.

37

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Devlet-i Âliyye-i Osmaniyye’nin Dünyaya Örnek Eğitim Müessesesi:Enderûn Mektebi, Ehl-i Hiref, Mücellidân Bölüğü ve XVI. Yüzyıl Osmanlı CildciliğiProf. Dr. Ahmet Saim ArıtanNecmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk-İslam Sanatları Tarihi Anabilim Dalı

Enderûn Mektebi, Osmanlılarda idârî ve askerî kadronun yetiştirilmesi için teşkil edilen saraydaki yüksek öğretim kurumudur.

II. Murad döneminde Edirne Sarayı’nda kurulan Enderûn Mektebi, medrese dışındaki en önemli resmî eğitim ku-rumu niteliği taşımaktadır. Bu mekteb, Osmanlı merkez ve taşra bürokrasisine gerekli insan gücü kaynağını sağ-lamaktadır.

Enderûn Mektebi, Fatih döneminde daha geliştirilmiş, XVI. yüzyılda zirveye ulaşmıştır. Enderûn’daki eğitim; Büyük ve Küçük odalar, Doğancı Koğuşu, Seferli Koğuşu, Kiler Odası, Hazine Odası ve Has Oda olmak üzere yedi kademe üzerine kurulmuştu. Çalışma sistemi, programı ve işleyişi göz önünde tutulursa Enderûn’un bir mekteb-den ziyâde çeşitli hünerlerin, san’atların, idârî ve siyâsî bilgilerin uygulamalı olarak öğretildiği, kabiliyetlerin tespit edildiği bir kurs ve staj yeri olduğu da söylenebilir.

Tebliğimizde önce Osmanlı Devleti’nin yıllarca ayak-ta kalmasının temel sebebi olan ve bazı batı devletleri tarafından sistemi örnek alınan Enderûn eğitim sistemi tanıtılacaktır.

38

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Sonra bu eğitimin önemli bir parçası olan Ehl-i Hiref (San’atçılar Teşkilâtı) ve buradaki san’at kolları kısaca ta-nıtılıp Cemâat-i Mücellidân-ı Hâssa’dan bahsedilecek, en sonunda her san’at dalında olduğu gibi Cild San’a-tın’da da en güzel örneklerin ortaya konulduğu XVI. yüzyıl Osmanlı cildciliği örnekler eşliğinde anlatılacaktır.

Osmanlı Düşüncesi XVI. Yüzyıl Felsefe Metinleri: Kâdî Mîr’in Şerhu Hidâyeti’l-Hikme ÖrneğiYrd. Doç. Dr. Hakan ÇoşarKırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

İbn Sina geleneğinin XIII. yüzyıldaki en önemli tem-silcilerinden olan Esirüddin Ebheri’nin (663/1265) Hi-dayetü’l-hikme adlı eseri İslam dünyasındaki ilim mer-kezlerinde en fazla okunan, üzerine şerh ve haşiyeler yazılan eserlerden biridir. Bu eser, esas itibariyle, İbn Sînâ çizgisindeki İslâm felsefesinin Gazalî ve Fahreddin Râzî tarafından gerçekleştirilen eleştirisinin dikkate alınarak, meşşaî felsefe geleneğini talîmî/öğretici hale getirmek amacıyla yeniden yazılmış bir el kitabı niteliğindedir. Bu sebeple Hidâyetü’l-hikme, hikmet (felsefe) sahasında Os-manlı medreselerinin de vazgeçilmez temel ders kitabı olmuştur.

Hidâyetü’l-hikme’nin en meşhur şerhlerinin başında hiç şüphesiz Kâdî Mîr diye tanınan Hintli âlim Mir Hüseyin el-Meybûdî’nin (904/1498) Şerhu Hidâyeti’l-hikme’si gel-mektedir. Celâleddin Devvânî’nin öğrencilerinden olan

39

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Kâdî Mîr’in on kadar eseri olup içlerinde en meşhuru Hidâyetü’l-hikme’ye yazdığı şerhtir. Kâdî Mîr’in bu şerhi-ne birçok hâşiye yazılmıştır. Bunlar arasında en meşhur olanı ise Haşiye alâ şerhi Hidâyeti’l-hikme adıyla Musli-huddin el-Lârî’nin (ö. 979/1571) yazmış olduğu hâşiye-dir. Meybudî’nin kaleme aldığı Şerhu Hidâyeti’l-hikme adlı eseri XVI. yüzyıldan başlayarak Osmanlı düşüncesi felsefe metinleri içerisinde önemli bir yer tutmuştur. Hi-dâyetu’l-hikme’nin tek başına iktisâr (başlangıç) seviye-sinde, Kâdî Mîr’in Şerhu Hidâyeti’l-hikme’sinin ise iktisâd (orta) seviyesinde medreselerde okutulan en önemli eserlerden olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.

Kâdî Mîr, şerhinin başında bu eserle ilgilenenlerin kendisinden “cerh ve ta‘dil” edilmesi gereken konuları açıklığa kavuşturmasını defalarca talep ettiklerini, ar-zularında ısrarcı olmaları sebebiyle onların isteği doğ-rultusunda bu işe giriştiğini ifade etmektedir. O, bu istekler doğrultusunda yazdığı şerhinde Ebherî’yi bazı noktalarda eleştirmektedir. Onun eleştirilerinin çoğun-lukla Felsefe ve Kelamın tartışmalı konularında yoğun-laştığı görülmektedir. Bu eleştiriler ve cerhler sebebiyle, Kâdî Mîr’in Şerhu Hidâyeti’l-hikme adlı eserinin İbn Sînâ çizgisinden daha ziyade Fahreddin Razi çizgisindeki fel-sefi kelama yakın olduğu söylenebilir.

Tebliğimizde XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı felsefe metinleri içinde önemli bir yere sahip olan Kâdî Mîr’in Şerhu Hidâyeti’l-hikme adlı eserinin öncelikle muhtevası ele alınacaktır. Kâdî Mîr’in şerhinde ele aldığı Felsefe ve Kelamın tartışmalı konularından özellikle Fizikte atom, madde ve heyula; Metafizikte ise Vacibu’l-Vücud’da

40

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

varlık mahiyet ayrımı konularındaki görüşleri analiz edi-lip ortaya konulacaktır. Böylece Kâdî Mîr’in Felsefe ve Ke-lam tartışmalarındaki yeri ve şerhinde esas metinden ne kadar farklılaştığı tespit edilecektir.

Taşköprülüzade’de Zihni Varlık MeselesiYrd. Doç. Dr. Necmi DerinDicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Zihni varlık filozofların düşünce yapısında sistematik bir bütünlüğün asli unsurlarındandır. Bu sebepten do-layı ontoloji, epistemoloji başta olmak üzere akıl, nefis, sudur, mantığın tasavvur ve tasdikat bölümlerinin bir-çok konusuyla doğrudan ya da dolaylı bir irtibatı bu-lunmaktadır.

Zihni varlık tamlamasının kullanılmaya başlanıp süreç içinde müstakil bir konu ve problem olarak incelenme-ye başlandığı zamandan beri ortaya çıkan bilgi birikimi daha çok zihni varlık konu ve meselelerini gündeme alarak bilgi, mantık, metafizik vd. alanlardaki detayları ortaya koymaktadır. Özellikle Taşköprizâde Ahmed Efen-di’nin (ö. 968/1561) konu ile ilgili yazmış olduğu müsta-kil bir risale bulunmakta olup, problemi kelam ve felsefe geleneklerinin ispat ve reddiyelerini içerecek şekilde ele aldığı görülmektedir.

Tebliğimiz, XVI. yüzyılın önemli ismi olan Taşköprizâ-de’nin eseri üzerinden bu dönemdeki zihni varlık tartış-masının bir bölümünü oluşturan harici varlık, zihni varlık ve nefsül emr gibi kavramları ele almaktadır. Kavramlar

41

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

hakkında felsefe ve kelam geleneğinin ihtilaflarını gün-deme getirerek hem Taşköprizâde’nin hem de XVI. yüz-yılın zihin dünyasına temas etmeye çalışacaktır.

16. Yüzyılda Metafizik ve Ahlak Prof. Dr. Ekrem Demirliİstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Metafizik ‘varlık olmak bakımından varlık ilmi’ olarak kabul edilmekle birlikte insanın nazari yetkinliğiyle pra-tik yetkinliği arasında kurulan irtibatla ahlak ile metafi-zik arasında sürekli bir ilişki öngörülmüştür. Bu itibarla metafizikten söz etmek doğrudan veya dolaylı olarak ahlaktan söz etmek olduğu gibi ahlak için de metafizik kesin bir değerler anlayışının dayanağını teşkil eder. Bu yönüyle metafizik zorunlu olarak bir ahlak anlayışı orta-ya çıkardığı gibi ahlak da her şeyden daha çok metafizik anlayışına ihtiyaç duyar.

Tasavvufta Savunmacı Söyleme Dönüş: Sofyalı Bâlî Efendi (ö. 960/1553) ÖrneğiDr. Hacı Bayram BaşerYalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

Şeriat-hakikat ilişkisi sorunu, başlarda bireysel bir ahlaki tavır olarak tezahür eden tasavvufun zamanla sistematik bir ilim hüviyetine geçişine zemin hazırlayan ve zahir-bâtın, ilim-ma-

42

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

rifet, kabuk-öz, lafız-mana gibi ikili kavramlaştırmalar üzerin-den takip edilen problemler bütününü ifade eder. Bu yönüy-le şeriat-hakikat ilişkisi sorunu, sadece bütün dönemlerinde tasavvufun temel meselesi olarak kalmaz aynı zamanda dinî ilimlerin teşekkülünün odağında yer alır. İslam’ın ilk yüzyıl-larında sûfîler, dinî yükümlülükleri hafife alan ya da çarpıtan ibâhî ve hulûlî eğilimlere karşı, savunmacı bir üslupla tasavvu-fa fıkıh-kelam ilimlerine göre bir çerçeve belirlediklerinde bu süreç tasavvufun sünnîleşmesiyle sonuçlanmıştı. XIII. yüzyılda ise İbnü’l-Arabî ve Konevî tasavvufun bu görece ‘yerel’ ve ‘dinî ilimlere bağımlı’ karakteristiğini, düşünce tarihindeki temel so-runları da dikkate alarak daha ‘evrensel’ ve ‘üst ilim’ düzeyine çıkarmışlar ve bu yaklaşım, belli ölçüde takipçileri (vahdet-i vücûd ekolü) tarafından da benimsenmiştir. Fakat bu ikinci dö-nemde görülen en mühim problem, ilk dönem tasavvufunu biçimlendiren temel sorunları çağrıştıran paradoksa dayalı bir dil kullanılmasıydı. İbnü’l-Arabî-Konevî çizgisinin bilgi ve varlık anlayışında bu dilin ortaya çıkardığı problemler belirli ilkelerle en aza indirgense bile, onların sistematik yaklaşımı ancak sınırlı sayıda uzmanın dikkate aldığı ‘seçkin yaklaşım’ özelliğini koru-du ve bu durum, vahdet-i vücûd düşüncesinin ‘daha az uzman’ kişilerin elinde çarpıtılmasına/yanlış yorumlanmasına zemin hazırladı. Bu tebliğde İbnü’l-Arabî-Konevî takipçilerinin tasav-vufun ikinci dönemindeki bu sorunu aşmak üzere, temelde ilk dönemdeki yaklaşımı benimseyerek sünnî tasavvufun savun-macı diline tekrar dönüp dönmedikleri, Fusûsu’l-Hikem şarihi Sofyalı Bâlî Efendi (ö. 960/1553) özelinde soruşturulacaktır.

Bu çerçevede Sofyalı Bâlî Efendi’nin öncelikle vahdet-i vücûd düşüncesinin en önemli iki meselesine (mutlak varlığın Hakk olması ve a’yân-ı sâbite) yönelik yaklaşımları tespit edilecektir.

43

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Çünkü bu iki konu, tasavvufu metafiziğe dönüştürerek onun seçkinci üslubuna kaynaklık ettiği gibi vahdet-i vücûd düşün-cesine yönelik eleştirilerin de odağında yer almaktadır. Ardın-dan bu dönemde öne çıkan tartışmalı konulardaki düşünceleri (kaza ve kader konusunda İbn Kemal’e yazdığı reddiye, Şeyh Bedreddin aleyhine padişaha yazdığı mektup vb. örnekler ışı-ğında) ele alınacak ve Nureddinzâde (ö. 981/1574), Kurt Meh-med Efendi (ö. 996/1588) gibi talebeleri vasıtasıyla XVI. yüzyıl Osmanlı ilim ve tasavvuf hayatındaki yeri belirlenecektir. Tebli-ğin her iki aşamasında da Sofyalı Bâlî Efendi’nin, şeriat-hakikat ilişkisini tasavvufun en önemli sorunu olarak gördüğü ve bu minvalde, vahdet-i vücûd düşüncesinin bir takipçisi olsa bile, erken dönem sûfîlerinin yaptığına benzer şekilde, Ehl-i sünnet kelamının söylemini benimsediği iddia edilecek ve bunun ta-savvuf tarihinde seçkinci söylemden genel ve savunmacı söy-leme tekrar dönüşün örneklerinden biri olduğu belirtilecektir.

Crimean Sufis in the Ottoman Scholarly Networks: Experiences of Ibrahim al-Qirimi (d. 1593)Dr. Mykhaylo YakubovychThe National University of Ostroh Academy

Ibrahim al-Qirimi (also known as “Tatar-Sheikh” in the Crimea) is one of the most known Crimean Sufis of the Halveti brotherhood. His main mystical treatise, Mawa-hib al- Rahman fi Bayan Maratib al-Akwan (“Gifts of the Merciful in Interpreting the Cosmic Order”), preserved in few manuscripts, may be considered as a copious source for the study of the Halveti Sufi scholars in 16th

44

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Köstendilli Ali Alâeddîn El-Halvetî ve Telvîhât-ı Sübhâniyye Adlı EseriDoç. Dr. Semih CeyhanMarmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Rumeli Halvetî meşâyihinden olan ve “Abdurrahim-i Rahmânî” künyesiyle meşhur Köstendilli Şeyh Ali Efen-di (ö. ?) XVI. asrın ikinci yarısında yaşamıştır. Hayatı hakkında dervişi Bursalı Şuhûdî Mehmed Efendi’nin (ö. 1021/1612, Babaeski) Levâmiu’l-eşvâk adlı on bin beyitten fazla şiiri ihtiva eden divanında yer alan bazı bilgilerin hâricinde mâlûmâta sahip değiliz. Şuhûdî’nin şeyhinin sözlerinden derlediği Telvîhât’ta Köstendilli Ali Efendi’nin soyunun Hz. Ömer’e dayandığı, bâtında Hacı Bektaş-ı Velî’ye müntesip olduğu, Halvetî yolunda teslîk faaliyetinde bulunduğu, mürşid-i hâssının Şeyh-i

century. Using manuscript copy of this work from Kasta-monu İl Halk Kütüphanesi (Mss. No. 3649), main goal of our study is to show the social, political and intellectual dimensions of Ibrahim al-Qirimi’s environment and his close associates in Istanbul and Sofia, carefully recorded by the author of the manuscript in his remembrances.

This is done by the study of the connections between various scholars among his contemporaries, their relati-on to the authorities and their intellectual endeavors. It is argued, that the example of Ibrahim al-Qirimi and his legacy shows the highest level of intellectual develop-ment in Halveti Sufi circles of 16th century.

45

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Ekber Muhyiddin İbnü’l-Arabî olduğu açıklıkla ifade edi-lir. Köstendilli Şeyh Ali Efendi, Halvetî, Ekberî ve Bektâşî meşreplerinin dikkate değer bir terkibini yolunda izhâr etmiş bir mürşiddir. Bursalı Şuhûdî Mehmed Efendi’nin Levâmiu’l-eşvâk adlı dîvânından sonraki ikinci eseri, mürşidi Köstendilli Şeyh Ali Efendi’nin sözlerinden der-lediği Telvîhât-ı Sübhâniyye ve Mülhemât-ı Rabbâniyye adlı Arapça kitaptır. Tebliğimize konu olan bu kitap, “telvîh-i şerîf” başlıkları altında tasavvuf ilminin temel konusu olan mârifetullah ve mârifetu’n-nefs’e dair söz ve açıklamalardan meydana gelir. Eserde 387 telvîh yer alır. Köstendilli Şeyh Ali Efendi’nin bu telvîhleri, varlığın, âlemin ve insanın keyfiyetine, insanın hakikat bilgisine nasıl ulaşacağına, seyru sülûkun ince meselelerine, şe-riat-tarikat-hakikat-mârifet arasındaki derin irtibatlara dâirdir. Bu anlamda eserin tasavvufun bütün mevzu ve meselelerine işaret ettiğini, bütün birikimini özlü ve zevkli sözlerle yansıttığını söyleyebiliriz. Köstendilli Şeyh Ali Efendi’nin telvîhlerdeki üslûbuna baktığımızda, İb-nü’l-Arabî’nin dilini ve tasavvufî meselelere yaklaşımını izlediğini rahatlıkla görebiliriz. Bu yönüyle kendisini Ek-beriyye mektebine müntesip Osmanlı sûfîleri arasında addetmek kolaylıkla mümkündür.

Tebliğimizde Ekberiyye mektebinin Osmanlı’daki kül-tür ve entelektüel hayatındaki sürekliliği nazar-ı itibara alınarak Köstendilli Şeyh Ali Efendi’nin bu mektebe has temel dinamikleri nasıl değerlendirdiği, hangi konumda bulunduğu, itirazları ve katkıları bir mesele olarak tartı-şılacaktır.

46

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Osmanlı Devlet ve Saray Teşrifatında Ulema TasvirleriProf. Dr. Zeynep Tarımİstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Osmanlı Devlet ve Saray teşrifatı içinde ulemanın yer alması hem devletin özelliğini, hem ulemanın devlet nezdinde ne ifade ettiğini göstermekteydi. Yazılı ve gör-sel metinlerdeki anlatımlar ulemanın Osmanlı toplumu tarafından nasıl algılandığını da göstermekteydi. Bu çalışma Osmanlı devlet yapısı ve teşrifatı içinde ulema-nın nasıl bir mevkide olduğunu, hangi kıyafetleri tercih ettiğini, hangi kademede niçin yer aldığını anlamayı de-neyecektir.

16. Yüzyıl Osmanlı-Kürt İlişkilerinin Kürt Medreselerine EtkileriDoç. Dr. M. Nesim DoruMardin Artuklu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü

16. yüzyıl, Osmanlı- Safevî çekişmesinin en önemli du-rağı olmasıyla öne çıktığı gibi, bu iki etkili gücün arasın-da yaşayan Kürtler için de yeni bir dönemin başlangıcı olmasıyla önem arz etmektedir. Yavuz Sultan Selim, Sa-fevîlere karşı Kürt beyliklerini yanına çekmek amacıyla dönemin önemli siyaset adamlarından olan İdris-i Bitli-si’yi görevlendirerek diplomatik bir başarıya imza atmış ve nihayet 1514 yılında Çaldıran’da Safevî ordusuna karşı zafer kazanmıştır. Savaştan sonra Amasya’da Sul-tan Selim ve Kürt beyleri arasında yapılan antlaşmaya

47

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

göre; Kürt beylerinin özerk siyasi yönetimleri güvence altına alınacak, buna karşılık savaş durumlarında Kürtler Osmanlı’nın yanında yer alacaklardı. Sonuçta, üç yüzyıl-dan fazla süren fiili bir durum yaşanmış ve Kürtler kendi yönetimleri altında siyasi ve kültürel olarak faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu de facto durum, kültürel alanda en fazla Kürt medreselerinde ve tekkelerdeki ilmi hayatı et-kilemiştir.

Kürt beyleri tarafından finanse edilen medrese ve tek-kelerde kısa zamanda Kürt ilim dünyası ile Kürt dili ve edebiyatı açısından bir çok şaheser yazılmıştır. Bu dönemde; Kürt tarihinin en önemli eseri Şerefnâme, Kürt edebiyatının opus magnum’u olarak kabul edilen Melayê Cizîrî’nin Divân’ı, Kürd dilinde yazılan ilk mevlid kabul edilen Mela Ahmedê Bateyî’nin Mevlid’i, ayrıca Kürt edebiyatının diğer şaheserleri olan Feqiyê Teyran’ın Divan’ı ile sonraki yıllarda yazılmış ilk Kürtçe mesnevi olan Ahmed-i Hanî’nin Mem-u Zîn’i gibi eserler kaleme alınmıştır. 16. yüzyılla başlayan bu süreçte Kürt medre-selerinin bu şekilde verimli hale gelmesi ve dönüşmesi-nin en önemli sebebinin, Osmanlı devleti ve Kürt beyleri arasında sağlanan Osmanlı-Kürt barışı olduğunu söyle-mek gerekir.

Bu tebliğde, toplumsal ilişkilerin ve entelektüel faali-yetlerin çok faktörlü süreçler olmasından hareketle; 16. yüzyılda Kürt beylikleri döneminde Kürt medreselerinin siyaset, ilim ve üretim açısından dönüşümü analiz edi-lecektir.

48

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Şerefhan El-Bitlisi ve ŞerefnamesiDoç. Dr. Vecihi SönmezY.Y.Ü. Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü VAN

Şerefhan (ö. 1012/1603-1604) Şerefnâme adlı tarihi ese-riyle meşhur olan Bitlis hâkimi. Emîr Şerefeddin Han b. Şemseddin b. Şeref Han 20 Zilkade 949’da (25 Şubat 1543) Kum yakınlarındaki Kerehrûd’da doğdu. Bitlis’in yerel beyi iken Safevî Devleti’ne iltica eden Şemseddin Bey’in oğlu olup annesi Bayındır boyundan Erzincan hâkimi Emîr Han Musullu’nun kızıdır. Bitlis ve çevresine hâkim olan dedesi, 921’de (1515) Osmanlı egemenliğini kabul eden ve 940’ta (1533) Tekelü Ulama Han tarafın-dan öldürülen Şeref Han’dır. İleriki dönemlerde III. Mu-rad tarafından Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa vasıtasıyla kendisine Bitlis hâkimliği menşurunun verilmesi üzerine 3 Şevval 986’da (3 Aralık 1578) 400 adamı ile birlikte Os-manlı Devleti’ne iltica etti. Bu tarihten itibaren Bitlis’e hâ-kim olan Şeref Han, Osmanlı-İran savaşlarına 700 adamı ile birlikte katıldı. Gürcistan, Şirvan, Revan ve Azerbay-can’daki Osmanlı seferlerinde görev aldı. Hizmetlerin-den dolayı Bitlis’in yanı sıra Muş nahiyesinin idaresi de ona verildi. 990 (1582) yılı ilkbaharında İstanbul’a gide-rek III. Murad’ın huzuruna çıktı. 18 Rebîülevvel 1001’de (23 Aralık 1592) Bitlis, Adilcevaz, Van ve Muş sancakları-na, 1.415.372 akçe gibi oldukça yüksek bir has geliriyle ocaklık statüsünde mutasarrıf olduğu anlaşılmakta-dır. Şeref Han, Bitlis ve çevresinin idaresini 29 Zilhicce 1005’te (13 Ağustos 1597) oğlu Şemseddin Bey’e bıraktı. Ardından Şerefnâme’yi kaleme aldı ve Bitlis’te vefat etti. Şiir ve edebiyata ilgi duyan, âdil, dindar ve hayırsever

49

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

bir kişi olarak tanınan Şeref Han 999’da (1591) Bitlis’teki Gökmeydan’da bir medrese yaptırmıştır.

Şeref Han III. Mehmed’e ithaf ettiği Farsça Şerefnâme adlı eseriyle tanınır. Nisbeten sade bir dille kaleme alı-nan eser bir mukaddime, dört bölüm (sahîfe) ve bir hâtimeden oluşmaktadır. Kürt boylarının neseplerinin zikredildiği mukaddimenin ardından I. ciltte Kürt boy-ları ve yerel hâkimlerinin tarihine, bu arada Şeref Han’ın kendi biyografisine, II. ciltte 689’dan (1290) itibaren 1005 (1597) yılına kadar Osmanlı sultanları ile onlara çağdaş olan İran ve Turan hükümdarlarının tarihine yer veril-miştir. Şerefnâme, Kürt boylarının siyasî tarihinin yanı sıra kabile yapılarının ve boylar arasındaki ilişkilerin de bir tasvirini yapar. Bu bakımdan eser Doğu Anadolu ve Batı İran’ın XVI. yüzyıl siyasal, sosyal, dinî ve kültürel ta-rihi için en önemli kaynaklardan biridir. Pek çok yazması günümüze ulaşan Şerefnâme’nin 29 Zilhicce 1005 (13 Ağustos 1597) tarihli müellif nüshası Oxford Üniversi-tesi Bodleian Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eserin İstanbul kütüphanelerindeki en eski yazmaları, bilin-meyen bir müstensih tarafından 1034’te (1625) istinsah edilen Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi (nr. 584) ve 1036’da (1027) Muhammed b. Muhammed el-Halebî (İbn Azgâr) tarafından istinsah edilen Lala İsmâil Efendi (nr. 357) nüshalarıdır. İstanbul Üniversitesi Kütüphane-si’nde daha geç tarihlerde istinsah edilen üç nüshası daha vardır

Şerefnâme pek çok dile tercüme edilmiştir. Eserden se-çilen bazı metinleri Heinrich Alfred Barb Almanca’ya ek-lemiş Şerefkendî-Hejâr ise Kürtçe’ye (Tahran 1391/1972)

50

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

çevirmiştir. Eser, müellifin torununun oğlu Emîr Şeref Han b. Abdal Han’ın isteğiyle 1078’de (1667-68) Meh-med Bey b. Ahmed Bey Mirza tarafından asıl metne oldukça sadık kalınarak ve Eğil Beyi Emîr Mustafa’nın isteğiyle 1092’de (1681) Şem‘î tarafından kısaltılarak iki küçük ilâve ile birlikte Türkçe’ye çevrilmiştir.

Bu bildirimizde yukarıda kısaca değindiğimiz konuları detaylandırarak XVI. yüzyılda yaşamış bu önemli şahsi-yeti tanıtmayı amaçladık.

16. Yüzyıl Fetvaları Çerçevesinde Toplumsal Olgulara Yaklaşım Açısından Müftülerin Tipolojik AnaliziProf. Dr. Vejdi BİLGİNUludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı

İslam hukuk tarihinde aynı konu üzerinde farklı içtihatla-rın yapıldığı bilinmektedir. Farklı hükümlerin bir nedeni tamamen fıkhî kaynaklı iken, diğer bir nedeni ise dinî ve toplumsaldır. Bu bildiride dinî ve toplumsal kaygı-ların fetvalara nasıl yansıdığı ele alınacak ve bir tipoloji ortaya konulacaktır. 16. yüzyıldaki müftüler ve onların fetvalarına bakıldığı zaman, sosyolojide kullanılan “ideal tipler “ yönteminden hareketle, bir taraftan gelişen top-lumsal şartlar ne olursa olsun ve bunlar ne derece büyük problemlere sebep olursa olsun dinî koruma kaygısıyla hareket eden âlimler, diğer taraftan da toplumsal akış-kanlığı bozmamak ve bir krize neden olmamak için şaz

51

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

olan içtihatları tercih eden âlimler şeklinde bir tipoloji yapmak mümkündür. Kökünü İslam geleneğinden alan ancak yeni bir anlam yükleyerek geliştirdiğimiz “fakih” ve “müceddit” tipolojisi müftülerin yaklaşım farklarının toplumu nasıl etkilediğini ve toplumda nasıl karşılık bulduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu tipoloji yapılırken de Birgili Muhammed Efendi, Çivizade Muh-yeddin Mehmed Efendi, Zenbilli Ali Cemali Efendi, Ke-mal Paşazade ve Ebussuud Efendi’nin fetvaları merkeze alınacaktır.

XVI. Yüzyıl İstanbul’unda Kahve-Kahvehane YasaklarıAraş. Gör. Kübra NugayMarmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

XVI. yüzyılın ikinci yarısı İstanbul, yeni bir içecek türü ile karşılaşmıştır: kahve. Müslümanlar yeni bir şey ile kar-şılaştığında, ki bu içecek-yiyecek türünden bir şey ise, helal mi haram mı sorusunu sorarlar. Aynı şey kahve için de geçerli olmuş, içilmesi haram mı helal mi tartış-maları kendini göstermiştir. Hukukçular meseleye çeşitli cevaplar vermişler ve bunları da çeşitli şekilde gerekçe-lendirmişlerdir, bunu yaparken hekimlerden de yardım almışlardır. Ancak kahve üzerindeki tartışmalar bir yiye-cek veya içecek türü için yapılan tartışmaların ötesine geçmiş, kahve içmeye farklı anlamlar yüklenmiştir. XVI. yüzyıl -mühimme defterlerinden elde edilen bilgilere göre- toprak sisteminde ve dolayısıyla ekonomide geri-

52

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

lemelerin baş gösterdiği, isyanların ve eşkıyalığın, nufüs hareketlerinin görüldüğü bir yüzyıl olmuştur. Birbiriyle zincirleme bağlantılı olan bu hadiselerin son halkası olarak ahlâkî çözülme görülmektedir. Bu tebliğin amacı; arkasındaki bütün bu saikleri bünyesinde taşıyan ahlâki çözülmenin âdeta simgesi haline gelen “ehl-i fesad veya ehl-i hevâ”nın toplandığı “kahvehâneler”e, hukukçularla birlikte dönemin siyasîlerinin tepkisini ortaya koymaktır. Kahvenin tartışmaya konu olmasının arkasında yatan se-bebin daha çok kahvehânede olma ve siyasi otoritenin gözetimi olmayan, mâlayâni işlerle uğraşılan bir mekan-da toplanma ve bunun doğuracağı tehlikelerden endişe olduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda kamu düzenin de-netleyicisi, reayânın ve düzenin koruyucusu olan padi-şahın ahlâkî çözülme karşısında aldığı tavır önem arzet-mektedir. Kahve risalelerinden, padişah fermanlarından, şeyhülislamlarının fetvalarından dönemi yansıtan tarih kitaplarından ve seyahatnamelerden istifade ederek kahve ve kahvehâne yasağı analiz edilmiştir.

Müeyyedzade Abdurrahman Efendi’nin Fetva Mecmuası ve Kaynaklarının DeğerlendirilmesiYrd. Doç. Dr. Emine ArslanKırklareli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyılın başlarında yaşayan Mü-eyyedzâde Abdurrahman Efendi (v.ö. 922/1516) geçliği-ni Yıldırım Bayezıd’ın şehzadelik döneminde ve onun en yakınlarından biri olarak Amasya’da geçirmiştir. Kendi-sinden önce ve sonra tanınmış şeyh, şeyhülislam ve alim

53

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

yetiştiren bir aileden gelen Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi, Şehzade Bayezıd’a kötü alışkanlıklar edindirdiği gerekçesiyle suçlanınca Amasya’yı terk ederek Şiraz’a gitmiştir. Şiraz’da bulunan Celâleddin ed-Devvânî’nin yanında tahsilini tamamlayarak ondan icazet alan Mü-eyyedzâde memleketine döndüğünde Sahn-ı Semân müderrisliği, Edirne kadılığı gibi görevlerde bulunarak en son Rumeli Kazaskerliğine kadar yükselmiştir.

Müeyyedzâde’nin tespit edebildiğimiz kadarıyla genel-likle edebi yönü üzerinde durulmuş, fıkhî yönü ise şu ana kadar bir çalışmaya konu olmamıştır. Oysa Ebus-suûd Efendi, Kemalpaşazâde gibi alimlerin yetişmesine katkısı olduğu kaynaklarda belirtilen Müeyyedzâde Ab-durrahman Efendi’nin telif ettiği fetva mecmuasının Tür-kiye kütüphanelerinde farklı isimler altında kaydedilmiş çok sayıda nüshası ve çeşitli fıkhî risaleleri bulunmakta-dır. Hanefi mezhebinde metinler ve şerhlerden sonra muteber hale gelmiş görüşlerin kaydedildiği eserler olan fetâvâ-vâkıât türü eserler arasında Müeyyedzâ-de’nin Fetâvâ’sının Osmanlı dönemi açısından kayda değer bir yeri olduğu söylenebilir. Hem Meşihat kütüp-hanesinde ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kütüphane-sinde çeşitli nüshalarının bulunması hem de Osmanlı dönemi fetva mecmualarında referans gösterilen eser-lerden olması bize bu durumu ihsas etmektedir. Bu sebeple tebliğimizde Müeyyedzâde’nin mezkûr fetva mecmuasını, farklı nüshalarını gözden geçirmek sure-tiyle; şeklî özellikleri, meseleleri ele alış tarzı, muhtevası ve başvurduğu kaynaklar bakımından değerlendirerek eserin sonraki dönemdeki fetva faaliyetine etkisine işa-ret etmeye çalışacağız.

54

16.Yüzyıl

Sem

pozy

umSahn-ı Semân’dan

Dârülfünûn’a Osmanlı’da İlim ve

Fikir DünyasıÂlimler, Müesseseler veFikri Eserler

Arapça Yazılmış Klasik Tarih Kitaplarında Süleymaniye MedreseleriHicri 10. Asır (M.S 16. Asır)Dr. Muhammed Cabir SelciYermük Üniversitesi İslam Araştırmaları Bölümü

Bu tebliğ, 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin en önemli şehirlerinde kurulmuş olan Süleymaniye medreselerinin özelliklerini, bu medreselerde eğitim gören ve hocalık yapmış olan en önemli ilim adamlarını söz konusu dö-nemin tarihini anlatan Arapça yazılmış tarih kaynakları çerçevesinde açıklamayı amaçlamaktadır. Kanuni Sultan Süleyman (1566) döneminde kurulmuş olan Süleyma-niye medreseleri, Osmanlı Devleti’nin ilk dönemindeki eğitim sisteminin gelişimine dair önemli bir model ola-rak görülmektedir. İstanbul’da Süleymaniye Camii’nin bitişiğinde yer alan ve inşaatı 1556 yılında tamamlanan Süleymaniye medreseleri, bu dönemin en yüksek dü-zeyde eğitim veren kurumu sayılmaktadır.

Bir kısım tarih, teracim ve tabakat kitapları o dönemde Mekke, Dimeşk, Kahire ve İznik gibi İslam şehirlerinde de Süleymaniye medreselerinin varlığına işaret etmektedir. Söz konusu kaynaklar bu medreselerin bazı özelliklerini izah etmektedir. Bu kaynakların başında Taşköprüza-de’nin eş-Şekâiku’n-Numaniyye Fî Ulemâi’d-Devleti’l-Us-mâniyye, Necmeddin Gazzi’nin El-Kevâkibü’s-Sâira Fî A’yâni’l-Mieti’l-Âşira, Suveydi’nin en-Nefhatu’l-Miskiyye Fî’r-Rıhleti’l-Mekkiyye ve Takiyyudin Gazzi’nin et-Taba-katu’s-Sünniyye Fî Teracimi’l-Hanefiyye adlı kitapları yer almaktadır.

55

16Century

th

Sym

posiu

m

Ottoman Scholarship from

Sahn-ı Semânto DârülfünûnScholars,

Institutions and Intellectual Products

Adı geçen kaynaklar, o dönemdeki ilim adamlarının hayatlarından ve Kadılık gibi üst düzey makamlara gelmelerini sağlayan Süleymaniye Medreselerine yük-selene kadar geçirdikleri eğitim aşamalarından bahset-mektedir. Ayrıca bu kaynaklar, ilim adamlarının gerek eğitim görmek gerek eğitim vermek gerekse de bu okullarda idarecilik yapmak üzere Osmanlı Devleti’nin şehirleri arasındaki intikallerini ele almaktadır.

56