yalniz deĞİlsİnžİlsİn.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6...

21
Ferihan Kasım YALNIZ DEĞİLSİN

Upload: others

Post on 29-Mar-2021

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

3

Ferihan Kasım

YALNIZ DEĞİLSİN

Page 2: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

4

Hayatımın gökkuşağı, o 7 güzel kıza...

Page 3: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

5

1

Bazen sadece düşünürdü insan. Neyi veya nasıl düşün-düğünü bilmeden. İçindeki boşluk, bir duvara dakikalarca bakmakla gösterirdi kendini. Düşünceler geçip giderken hiç-birine odaklanma gereği duymaz, sadece bırakırdı kendini.

Sırtüstü uzandığım yatağımda tavanı izlerken ne hissetti-ğimden bile emin değildim. Düşünecek o kadar çok şeyin ol-ması, sadece akışına bırakmam gerektiğini fısıldıyordu bana. Yeni bir hayat... İşte bu üç kelime uykumdan çekip almıştı beni.

Geçen hafta taşınmıştık bu yeni şehre. Babamın çalıştı-ğı özel şirket, okulların açılmasından 3 hafta sonra babamı buradaki birime gönderme kararı almıştı. Bu kararı alırken bizim hayatımızı ve düzenimizi düşünen olmamıştı tabii ki. Neden düşünsünlerdi ki, daha büyük yatırımlar için küçük bir aileyi gözden çıkarmak kolaydı onlar için.

Yeni yeni herkesin kaynaşmaya başladığı eğlenceli sını-fımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım.

Page 4: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

6

Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük rakamlara iniyordu. 2 yılı birlikte okuduğum insanlardan ayrılırken yaşadığım karşı konulamaz duygu seli hâlâ devam etse de bu duruma alışık olan bünyem yavaş ya-vaş olayı sindirmeye başlamıştı.

Küçüklüğümden beri sürekli taşınıyorduk. Bir yerden sonra saymayı bile bırakmıştım. Her ayrılık yeni bir hüzün tohumu ekiyordu kalbime ama sonra geçiyordu. Unutuyor-du insan. Yavaş yavaş sevdiklerinin yüzü de, onlarla yaşadığın anılar da bir sis perdesinin arkasında gibi görünüyordu sana. Çünkü yerine yenileri geliyordu. Şimdiye kadar taşındığımız her ilde yeni bir hayat kurarak mutlu olmayı başarmıştık. Şimdi de sadece taze acımı kalbime gömüp önüme bakmam gerekiyordu.

Bu yeni şehri sevmekten başka çarem yoktu ve ben buna alışmış birisi olarak çoktan o atmosfere girmiştim. Eski oku-lumdan gözyaşları ile ayrıldıktan sonra yeni şehrimize taşı-narak 1 hafta boyunca burayı tanımaya çalışmıştık. Eski arka-daşlarımın numaralarını daha geldiğimiz ilk gün silmiştim. Zaten gelmeden önce de onlara durumu açıkladığım için bana ulaşmaya çalışmayacaklardı. Alışmak istiyorsam geçmişi unutmak en iyisiydi. En azından ben böyle adapte olduğum için geçmişin üzerine bir perde çekmekten geri durmamış-tım.

Yine hüzünle boyanmış olan gözlerim saate kaydığında vaktin geldiğini görerek kendimi kalkmaya zorladım. Sabah erken kalkmanın kötü yanı da bir daha yatamamaktı.

Dün gece duş alıp saçlarımı kuruttuktan sonra kendimi direkt yatağa attığım aklıma gelince, ellerimi saçlarıma dal-dırdım. İçinden çıkmak için kendimi yoracağım kadar karışık durumdaydı. Saç taramaktan hoşlanmadığım için yüzümü buruşturup ayağa kalktığım sırada kapı birkaç kez tıklatıldı.

Page 5: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

7

Ben daha ağzımı açıp ‘gir’ diyemeden annem o pozitif ener-jisiyle içeriye süzüldü. “Uyanmış mı benim kızım?”

Yarım saattir içinde bulunduğum depresif ruh halinden kurtulurken üzerime bakarak pijamalarımı çekiştirdim. Uyanmıştım ama daha hazırlanmamıştım. “Kahvaltı hazır,” diyen anneme döndüm. “2 dakikaya geliyorum,” dedikten sonra kendimi çalışma masama attım.

Bugün için bana lazım olacak önemli şeyleri çantama ko-yarken annem de arkamdan gülmüş ve ardından neşeli sesiy-le şarkı söyleyerek odadan çıkmıştı.

Çantamı hazırladıktan sonra önüme çıkan ve eşi olmadığı için boynu bükük duran çorabıma bir tekme atarak yatağın altına gönderdim. Her tek çorabıma aynı şeyi yaptığım için umarım orada eşini bulurdu.

Giysi dolabının önüne geçerek yeni gideceğim okulun formasını çıkardım. Sadece çoraplar konusunda dağınık ol-duğum için bu konuda fazla zorlanmamıştım. Üzerimdeki pijamalardan kurtularak formayı giydikten sonra aynanın karşısına geçerek saçlarıma şekil vermeye çalıştım. O karışık halinin yerini daha düzgün bir şeyler aldığında, saçlarım düz olduğu için kendimi şanslı hissettim.

Gideceğim okulun bir kolej olduğunu göz önünde bu-lundurarak makyaj yapmaya karar verdiğim sırada saatin epey ilerlemiş olduğunu görerek bundan vazgeçtim.

Tamamen hazır olduğumu düşünerek çantamı aldıktan sonra odaya son bir kez göz gezdirdim. Dağınık sayılmazdı. Sadece her köşeden fırlayan çoraplarım odaya biraz renk ka-tıyordu o kadar.

Odamın kapısını kapatarak neşeli bir şekilde mutfağa iler-ledim. Babamın ve kardeşimin konuşmaları kulağıma gelir-ken içeriye girip herkese toplu bir günaydın dedim.

Page 6: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

8

Aynı şekilde karşılık alırken yerime geçip masaya göz gezdirdim. Sevdiğim şeyleri üst üste yığarak kendime enfes bir kahvaltı oluşturduktan sonra vakit kaybetmeden yemeye başladım.

Yaklaşık 5 dakika boyunca hiçbir şey umurumda olma-mıştı. Sadece tabağım ve ben vardık. Ama tabağımdakiler bit-tiğinde kafamı kaldırmamla babamın gülen yüzünü görmem bir olmuştu. Tam bir baba gülümsemesi atarak tabağımı işa-ret etti. “Çok hızlı yesen de hâlâ rekor bende.”

Ah tabii ya, bir de babamla kim yemeği en kısa sürede bitirecek yarışmamız vardı. Sadece can sıkıntısından uydur-duğumuz bu oyuna babam fazlasıyla kendini kaptırınca ben de bu yarışın içinde bulmuştum kendimi. Babamın bana bir kere bilerek yenilmesi dışında ise hâlâ onun rekorunu geç-miş değildim.

Kısa sohbetler eşliğinde geçen 10 dakikanın ardından babam ve ben, babamın beni okula bırakması için kalktık. Arabaya binerken telefonumu çıkararak sessize aldım. Yol boyunca babam bir şeyler anlatmış, ben de camdan dışarıya bakarak onu dinlemiştim.

En sonunda okula vardığımızda babam arabayı park ede-rek indi. Ben de arkasından onun yanına dolandığımda ko-lunu omzuma atarak, “İşte yeni okulun,” dedi. “Biliyorum baba, gelmeden önce bakmıştım,” derken etrafa bakınıyor-dum. Gelmeden önce okul hakkında birkaç araştırma yap-mıştım ve yaptığım araştırmaya dayanarak söylemek gerekir-se okul tam bir efsaneydi.

Girişten geçerken babam ve güvenlik arasındaki sözsüz, kafa ile yapılan selamlaşmayı izledim. Ve sonra yeni hayatı-mın çoğunun geçeceği yere baktım.

Biz, babamın beni müdürle tanıştırması için erken geldi-ğimiz için etrafta çok öğrenci yoktu. Keşiflerime devam ede-

Page 7: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

9

rek müdürün odasına ulaştığımızda kapıyı tıklattım. İçeriden gelen gür, “Gir!” sesinin ardından içeriye girerken müdürün iyi birisi olmasını umdum.

Müdür ayağa kalkarak bizi karşıladığında gülümsedim. Klasik müdür modelini bozmayacak şekilde gözlüklü ve gö-bekliydi. Karşısındaki koltuklara oturduğumuzda, “Ne içer-siniz?” diye sorarak bakışlarını bize dikti. Babam çay isterken, ben bir şey almayacağımı söyledim. Müdürün arada bana söylediği birkaç cümle dışında dikkatim pencerenin gördüğü bahçedeydi. Öğrenciler yavaş yavaş çoğalmaya başlamışlardı ve bahçeye çıkanların çoğu kendisini çimlerin üzerine atı-yordu.

Babam ve müdürün yaptığı muhabbetin arasında müdür yeniden bana döndü. “İstersen sana okulu gezdirmesi için birisini çağırayım?’’

“Hiç gerek yok, ben kendim gezerim.” “Peki o zaman, sen bilirsin,” diyerek yeniden babama

döndü. “Ben de geç kalmadan işe gideyim,” diyen babam ayağa kalktığında ben de onunla beraber kalktım.

Babamla birlikte odadan çıkarak arabaya doğru yürümeye başladık. “Sen çabuk alışan bir kızsın Hazal, bunu da atla-tacağını biliyorum.” Babamın sözleriyle birlikte ona döndü-ğümde elini omzuma koydu. Yüzünde her şeye inancının tam olduğunu gösteren gülümsemesi vardı. Ben de yüzüme aynı gülümsemeden yerleştirip kararlılıkla başımı salladığım-da gülümseyerek arabaya bindi. Araba gözden kayboluncaya kadar arkasından bakarken ellerimi birbirine kenetledim.

Aslında yerine göre çabuk ısınan bir insandım. Genelde ben insanları değil de insanlar beni bulurdu ki bu da ortama ayak uydurma konusunda daha basitime geliyordu. Düşün-celerim bir korna sesiyle bölünürken sesin geldiği yere dön-düm.

Page 8: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

10

Dikkatimi ilk çeken şey sabah güneşinin vurarak parla-masına neden olduğu siyah motordu. Bakışlarım yavaş yavaş üste çıktığında, oturan kişinin de siyahlar içinde olduğunu gördüm. Siyah bir pantolon ve tamamen kapatılmış siyah bir deri ceket. Öğretmen olamayacağına göre bu bir öğrenciydi.

Kısa bir el hareketiyle kenara geçmemi işaret ettiğinde durduğum yere baktım. Bir park alanı. Tam kenara çekilece-ğim sırada çocuk kafasındaki kaskı seri bir hareketle çıkararak sinirle bana baktı. ‹‘Sana diyorum, çekil şuradan!”

Gözlerim istemsiz bir şekilde kısılırken çocuğun güneşte aynı motoru gibi parlayan sarı-bronz karışımı kıvırcık saçla-rına baktım. Bana emir mi veriyordu bu şimdi? İçten içe sinir olsam da park alanında duran ben olduğum için uzatmayarak kenara çekildim.

Arkamdan, “Sonunda,” diye homurdandığını duydu-ğumda hışımla ona döndüm ama o motorunu park etmekle meşguldü. İçimden geçen şey gidip motoruna tekme atmak olsa da insanlık namına bir şey demeyerek yürümeye devam ettim.

Her adımımda arkama dönüp ona bağırma isteğim çoğal-sa da kendimi frenlemeyi başarmıştım. Yanlış yerde duran ben olabilirdim ama kabaca çekilmemi söyleyen de oydu. İn-sanlıktan nasibini almamış kaba insan!

İstemsiz bir şekilde arkamı döndüğümde onun bir grup erkekle şakalaştığını gördüm. Eliyle yanındakinin omzuma şakacıktan yumruk atarken gülüyordu. Sinir olarak bakma-ya devam ettiğimde deri ceketinin önünü açarak koyu mavi tişörtünün görünmesini sağladı. Okul forması denen bir şey varken bu neden böyle gelmişti ki?

Durduğum yerde saçmaladığımı fark ettiğimde önüme dönerek okula doğru yürüdüm. Yeni sınıfıma, 11-B’ye.

Sınıfa girdiğimde bir grup kızın dik dik bana baktığını

Page 9: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

11

fark ettim. Onlara göz ucuyla baktığım an kabarık, kıvırcık saçlı olan yanındaki sarışına bir şeyler söyledi. Benim hak-kımda konuştuklarını anlamak zor değildi. Eski okulumda, yeni gelen biri olduğu zaman biz de onun hakkında biraz ko-nuşurduk. Kim konuşmazdı ki, sonuçta yeni öğrenci olmak dikkatleri üzerine çekiyordu.

Boş bir sıra bulma umuduyla etrafa bakınmaya başladı-ğımda kabarık kıvırcık yanıma geldi. “Tanışmak ister misin?” Beklentimden çabuk gelen soru karşısında durumu bozma-yarak, “Olur,” diye yanıt verdim.

Yine insanlar beni bularak, beni onları bulma derdinden kurtarmışlardı. Kabarık kıvırcıkla beraber diğer kızların yanı-na doğru yürürken oturan 4 kız saydım. Kabarık kıvırcık ve beni de dahil edersek 6 oluyordu ve bu, bir grup için güzel bir sayıydı.

Tam yanlarına gidip oturmuştuk ki tüm sesleri bastıran zil çalmaya başladı. Bu süre zarfında ise herkes birbirine ba-kıyordu. Daha doğrusu onların hepsi bana, ben de birkaç sa-niye arayla hepsine. Zil bittiğinde kızların üçü ayaklanarak, “Sonra görüşürüz,” dedi ve sınıfı terk etti. Kalan diğer iki kızın kabarık kıvırcık ve sarışın kız olduğunu fark ettiğimde onlar da bana dönmüşlerdi. Aramızda geçen kısa bakışmanın ardından oturduğum sıradan kalktım. Zaten sınıf da dolmaya başladığı için kendime yer bulmam gerekiyordu.

İnsanlarla çok göz göze gelmemeye çalışarak boş bir yer bulma arayışıma devam ettiğim sırada kabarık kıvırcık

yanıma geldi. “Sınıfta sadece 2 tane boş yer var. En ön ve en arka.”

Teşekkür ederek en arkadaki sıraya oturdum. Yanımda-ki kişi çantasını atıp gitmişti ve şimdiye kadarki çanta atma tecrübelerime dayanarak söylemek gerekirse, gelen kişi çan-tasını sınıf kapısının oradan buraya doğru fırlatmış ve o da

Page 10: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

12

yamuk da olsa tutmuştu. İşin en acı tarafı ise, bu bir erkek çantasıydı!

Bir dahaki ders yerimi değiştirmeyi kafama koyarak hoca-yı beklemeye başladığım sırada kapı açıldı ve içeriye güzel bir bayan girdi. Sınıfa kısaca göz gezdirerek masasına ulaştığında çantasını bırakarak bana döndü. Sıcak bir gülümseme gönde-rerek benden kendimi tanıtmamı istediğinde ayağa kalktım.

Bu durumdan hiçbir zaman hoşlanmamıştım ama yapa-cak bir şey yoktu. Tüm sınıf gözlerini bana dikmiş bir şeyler söylememi beklerken, kısaca kendimi tanıttım. Sınıftan kısa mırıltılar gelirken hoca da memnun olmuş bir gülümseme göndererek yoklama almaya başladı.

İsimler tek tek okunurken, ‹‘Emre?” adının söylenmesiyle sınıfta bir sessizlik oldu. Hoca kafasını sınıf defterinden kal-dırarak, “Yine mi geç kaldı?” diye sorduğunda biri sınıfa son sürat daldı. Sanırım bu benim yanımda oturan kişi oluyordu.

Hoca yüzünde az önceki gülümsemeden eser olmayan bir şekilde Emre’ye döndü. “Neden geç kaldığını sormama gerek var mı?”

Nefesler tutulmuş herkes sadece Emre’ye odaklanmıştı. Ben özür dileyip yerine geçmesini beklerken o elini arka ce-bine atarak dalı kırılmış bir gül çıkardı. Ne yapmaya çalıştı-ğını anlamam uzun sürmese de bu yaptığına anlam vereme-miştim.

“Sizin için en iyisini bulmaya çalıştım.” Emre’nin söyledi-ği bu söz herkesin gönlünü çalarken sınıftan, “Ooo!” sesleri duyulmaya başlandı. Hoca kibar bir şekilde teşekkür edip, “Bir dahakine bu numaralara kanmam ama,” dedikten sonra yerine geçmesini işaret etti.

Emre sınıfa doğru dönüp benim olduğum tarafa doğru gelirken onu ilk defa önden gördüm. Alnına düşmüş olan siyah saçları ve yeşil gözleriyle sınıfın önde gelenlerinden ol-

Page 11: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

13

duğunu anlamak zor değildi. Göz göze geldiğimizde bakış-larımı kaçırarak gergince yerimde kıpırdandım. Umarım bu ders çabuk geçerdi.

Bir türlü geçmek bilmeyen 40 dakikanın ardından zil çal-dığında Emre de sınıftan çıkan öğrenci yığının arasına karı-şarak dışarıya çıktı. Onun uzaklaşmasının verdiği rahatlıkla derin bir nefes verirken arkama yaslandım. Sınıf ortamı ders kaynatmalar, birbirine muhalif olmalar ve şakalarla eğlence-liydi. Emre’nin yanında oturmasam daha çok eğleneceğim kesindi ama yanımda tanımadığım bir erkeğin oturması, ister istemez gerilmeme sebep olmuştu. Bu ders kesinlikle burada oturmayıp yerimi değiştirmeliydim.

Ayağa kalktığımda kabarık kıvırcık ve sarışın kız yanıma gelerek dersi nasıl bulduğumu sordular.

Onlara dersi sevdiğimi ama başka bir sırada oturmak is-tediğim söylediğimde anlayışla karşılayarak sınıfa bakındı-lar. Bir süre aralarında düşünüp taşındıktan sonra sarışın kız bana döndü. “Sınıfa geldiğimizde en öne oturursun. Şimdi bahçeye çıkıp tanışalım diyoruz, ne dersin?” Kafamı sallayıp onaylayarak onları takip ettim.

Kapının önünde diğer kızlarla buluşarak bahçeye çıktığı-mızda okula yavaş yavaş ısındığımı fark ettim. Okul da ısınıl-mayacak gibi değildi zaten. Gerek dış görünüş, gerek ortam, gerekse arkadaş bakımından tüm istediklerimi önüme seri-yordu. Gözlerim basketbol sahasına doğru kaydığında gözü-me ilk çarpan şey sarı kıvırcık saçlar olmuştu. Gözlerimi kı-sıp daha iyi görmeye çalışarak hafifçe öne doğru eğildiğimde, yanındaki çocuğun da Emre olduğunu fark ettim. Yoksa bu ikisi arkadaş mıydı? Aralarında gülüşüp şakalaşmalarına bakı-lırsa bayağı iyi arkadaşlardı hem de.

Birisinin omzumu dürtmesiyle arkamı döndüğümde ka-barık kıvırcığın meraklı yüzüyle karşılaştım.

Page 12: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

14

“Nereye bakıyordun?” sorusuna hazırlıksız yakalanırken omuz silktim. “Hiç.”

“Ben bakışlarını yakaladım ama,” diyerek sırıttığında yan-lış anladığını fark ederek olayı düzeltmeye çalıştım ama nafi-leydi. O çoktan kafasından senaryo üretip dışından söyleme-ye başlamıştı. ‹‘Merak etme, alıştık biz bu durumlara. Ona baktığını inkâr etmene gerek yok.”

“Bak gerçekten yanlış anladın, ben sadece-”“Sen sadece ne?”Bıkkın bir şekilde nefesimi dışarı verdikten sonra kısaca,

ona bakma sebebim olan sabahki olayı anlattım. İlk olarak tanışmak yerine böyle bir olayı anlattığıma inanamıyordum. Bir de kızların adını bile bilmezken egomanyakla -kendisine artık böyle diyecektim, sarı kıvırcık saçlı şahsiyet- yaşadığım olayı konuşmamız biraz garipti.

Diğer sınıftan olan uzun boylu kız, “Gerçekten yanlış an-lamışız,” diyerek güldüğünde diğerleri de ona katıldı. Gergin havanın yumuşadığını görerek ben de rahatladığım sırada sarışın kızın bana baktığını gördüm. “Merak etme canım, o öyle biri, kafana takmana gerek yok.” Beni rahatlatmaya ça-lışması hoşuma giderken, samimi bakışlarına karşılık olarak gülümsedim.

Şimdiye kadar hiç konuşmadığını fark ettiğim, kısa boylu güzel kız öksürerek dikkatleri kendi üzerine çekti. “O zaman bu olayı öğle arasından konuşup şimdi de tanışmaya ne der-siniz?” Bir süre herkese göz gezdirdikten sonra devam etti. “Ben Sare.” Gülümseyerek, “Hazal,” dediğim sırada kabarık kıvırcık araya girerek, “Ben de Neşe,” dedi.

Tanışma faslının başlaması ile aramızda bir çember oluş-turarak birbirimize daha yakından bakmaya başladık. En çok ısındığım sarışın kız, “Ben Pınar, tanıştığımıza memnun ol-dum,” diyerek yine o samimi gülüşlerinden birini takındı-

Page 13: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

15

ğında onun kadar tatlı görünmediğimden emin olsam da ben de gülümseyerek, “Ben de,” diye yanıt verdim. Uzun boylu olan kız, “Ben Ceren,” dedikten sonra herkesin bakışları is-mini tek söylemeyen kişiye döndü. Kendisine döndüğümü-zü fark eden siyah uzun saçlara sahip olan kız, “Kübra,” de-diğinde herkesin adını öğrenmiş bulunuyordum.

“Haydi sınıfa çıkalım,” diyen Neşe koluma girerek beni sınıfa çıkarmaya başladığında, ilk andan koluma girmesine şaşırsam da çok üzerinden durmayarak ona ayak uydurdum. Merdivenlerden çıkarken yüzümde belli belirsiz bir gülüm-seme vardı. Kızların arasındaki gerçek dostluk bağı ve sami-miyet, beni etkilemişti. Eski okulumdaki grubumda da ara-mızda böyle bir bağ vardı ama biz sadece 3 kişiydik. Kızlarsa 5 kişiyle bir bütün olmayı başarmışlardı. Tabii artık beni de sayarsak 6.

Sınıfa çıktığımızda yine sıra sorunuyla karşı karşıya kal-dım. “En önde kim oturuyor?” diyerek Neşe’ye döndüğüm-de dudaklarını birbirine bastırdı. Alacağım cevabın şimdiden kötü olduğunu hissederken yanımıza Pınar geldi. “Görkem oturuyor.” Yine bir erkek ismiyle karşı karşıya kalırken yü-züm düştü. “Bu sınıfta hiç bir kızın yanı boş değil mi?”

Pınar sorduğum soruyla başını üzüntüyle iki yana salla-dığında umutsuzca bir öneri ortaya attım. “Ben bir daha bir erkekle yan yana oturmak istemiyorum. O ikisi birlikte otur-sa, ben de tek otursam?” Bir çözüm yolu bulmalıydım. Daha bir ders birisine katlanamamışken, tüm gün oturmak mı? Ah kesinlikle istemiyordum.

“O ikisi hayatta birlikte oturmaz. Emre sınıfın havalı ço-cuğu, onu oradan kaldıramayız.

Görkem de kendi sırasını bırakıp oraya geçmez, ki çok da iyi anlaştıkları söylenemez zaten,” diyen Neşe’ye boynu bü-kük bir şekilde bakarak en arkaya doğru yürüdüm.

Page 14: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

16

Belli ki bugünlük yapacak bir şey yoktu ama sınıfa ve orta-ma alıştıktan sonra daha iyi bir yer bulabileceğime inanıyor-dum. Eşyalarımı alıp en öne taşıdıktan sonra kendimi sıraya attım. Kafamı elime yasladığım sırada Neşe yanıma oturdu. “Merak etme, Görkem iyi çocuktur.”

Kafamı belli belirsiz sallarken gözlerim kapıdaydı. Önyar-gıyla yaklaşmayıp önce Görkem’i görmeye karar vermiştim ama onu da nasıl yapacağımı bilmiyordum. Sanki çocuğun alnında ‘Ben Görkem’ yazıyordu. Sınıf yavaş yavaş dolarken hâlâ boş olan yanıma baktım. Benim sıra arkadaşlarım neden hep geç kalmak zorundaydı?

Kapıya bakmaktan sıkılıp parmağımla sırada ritim tut-maya başladığım sırada yanıma oturan kişinin de aynısını yapmasıyla kafamı yana çevirdim. 32 diş sırıtıp, insanın ca-nını istetecek şekilde sakız çiğneyen çocuğa bir süre boş boş baktıktan sonra kendimi toparlayarak, “Merhaba,” dedim. “Merhaba merhaba, Emre’nin yanında daha fazla dayanama-yacağını biliyordum. Kendi malınmış gibi kullanıp, istediğin kadar oturabilirsin... Hazal.”

Bu kadar hızlı ve açık konuşmasına ilk başta şaşırsam da daha sonra toparlayarak teşekkür edip önüme döndüm.

Öğle arasına kadar dersler su gibi akıp gitmişti. Görkem izlenimlerime göre sınıfın komik çocuğuydu. Her şeye mu-halefet olup, her laftan bir espri patlatıyordu ki, bu da benim dersin nasıl geçtiğini anlamamama sebep oluyordu. Ayrıca iyi de bir çocuktu. En azından bana karşı normal ve nazik davranıyordu.

Kızlarla birlikte yemekhanenin yolunu tutarak ilerleme-ye başladık. Bugünün odak noktası bendim. Kızların her biri okul hakkında farklı şeyler söylerken konuyu takip etmek-te zorlanıyordum. Okul hakkında öğrendiğim şeylerle ka-fam allak bullak olmuşken yemeklerimizi alarak boş bir yere oturduk.

Page 15: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

17

“Yemeği yedikten sonra Hazal’ı çardağa götürelim,” diyen Ceren’e döndüğümde bahçenin olduğu tarafı işaret ederek “Bahçedeki çardaklar mı?” diye sordum. Hepsi ağzı dolu olduğu için kafasını salladığında ben de yemeğime odaklan-dım.

Sare’nin, “Çardağı Nihal’lere kaptırmak istemiyorsak hızlı olmalıyız,” diyen sesini duyan Neşe, hararetle kafasını sallayarak daha da hızlı yemeye başladı. Çatalımı havada tu-tarak, “Nihal kim?” diye sorduktan sonra bir patates kızart-masını daha mideme yolladım.

Neşe bir yandan etrafa göz gezdirirken bir yandan da bana açıklama yapmaya başladı. “Okulumuzun sinir, gıcık, aptal ve kendini kötü göstermeye çalışan popüler kızı.” En sonunda gözlerini bana çevirdiğinde, “Ve yemekhanede yoklar,” dedi.

“Görsem iyiydi ama neyse,” derken bir patates kızartma-sını daha yemek üzereydim. Pınar yine o anlayışlı gülüm-semelerinden birisini takınarak, “Bugün görürsek gösteririz canım,” dedi. Benim bu kıza daha ilk günden bu kadar ısın-mam normal miydi bilmiyordum ama içimde aşırı bir güven duygusu oluşmuştu.

Yemekten sonra bahçeye çıkarak çardağa doğru ilerleme-ye başladık. Öğle güneşinin altında daha da güzel görünen bahçeye büyük bir dikkatle göz gezdiriyordum. Daha önce okulun bahçesini hiç bu kadar kalabalık görmemiştim. Et-rafta ikili üçlü gruplar halinde dolaşanlar, kendilerini çimlere atmış yatanlar, basketbol sahasında maç yapan erkekler, vo-leybol oynayan kızlar, bankalara oturmuş sohbet edenler... Herkes kendi halinde bir şeyler yapıyordu ve gülümsemele-rinden bakılırsa da bu yaptıklarından mutlu oluyorlardı.

Çardağa vardığımızda boş olmasının verdiği gönül ra-hatlığıyla kendimizi içindeki banklara attık. Okulda toplam üç çardak vardı. Bunlardan iki tanesi okulun ön bahçesin-

Page 16: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

18

de, diğer bir tanesi ise yemekhanenin arka tarafındaydı. Ar-kada olan öğrencilerin geçemeyeceği bir yerde olduğu için biz kullanamıyorduk. En azından ben öyle tahmin etmiştim çünkü yemekhaneye giderken dikkatimi çekmişti.

“Haydi bakalım senin şu sabahki olayı baştan anlat,” diyen Neşe’ye, “Önemli bir şey değildi, boş verin,” diyerek elimi önemsiz olduğunu belirtmek istercesine havada salladım. O olay bir daha anlatmaya değmeyecek kadar basitken, neden bir daha konuşmak istiyordu?

Neşe ısrarlarına devam ederek tekrar dinlemek istediğini söylediğinde yapacak bir şey olmadığını anlayarak tekrar an-latmaya başladım. “Sabah babamla müdürün odasından çık-tıktan sonra park alanına doğru yürüdük. Sonra babam gitti ve ben de birkaç dakika olduğum yerde kaldım. Daha sonra egomanyak geldi ve-” dediğim sırada Ceren elini kaldırarak susmamı işaret etti. “Bir dakika bir dakika, egomanyak mı?” Kafamı sallayıp, “O çocuğa egomanyak adını taktım,” diye-rek omuz silktim.

Sare, “İyiymiş,” diyerek son 10 dakikadır yaptığı gibi sağ ayağını sallamaya devam etti. Olayı anlatmayı bitirdiğimde Neşe, “O zaman sana egomanyak hakkında biraz bilgi vere-lim,” diyerek diğer kızlara döndü. Onlardan onayı aldıktan sonra ise bana dönerek birkaç kere konuşma başında yapılan öksürmeden yaptı.

“Başlıyorum,” dedikten sonra birkaç saniye etrafa göz gez-dirdi. Onun bu hareketiyle ben de etrafa bakındığımda hiç kimsenin olmadığını gördüm. “Bak şimdi, senin egomanyak adını verdiğin kişinin adı Doruk. Her okulun bir popüler ço-cuğu olur ya hani. Bizim okulun popüler çocuğu da Doruk işte. Bir de onun grubu var tabii, 4 kişilik. Gruplarından 1 kişiyi sen de tanıyorsun.”

Aklıma ilk anda Emre gelirken, “Emre mi?” diye sordum.

Page 17: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

19

Ceren, “Bingo!” diye lafa katıldığında Neşe ona dönerek kaş-larını çattı. “Ben başka bir şekilde söyleyecektim.”

Ceren elleriyle yüzünü silerek, “Neşe yüzüme tükürüğü-nün gelmediği tek bir nokta var mı, bir bakar mısın?” deyip gülmeye başladığında Neşe de dahil hepimiz gülmeye baş-ladık.

Neşe’nin gülmeleri arasından, “Pardon,” diyen sesini duyduğum sırada bacağıma bir şeyin çarpmasıyla irkilerek önüme baktım. Basketbol topu ayaklarımın önünde hafif-çe sağa sola giderken hâlâ güldüğümü fark ederek kendimi frenlemeye çalıştım. Basketbol oynayan gruplardan birinin topu olmalıydı. Birazdan birisinin gelip alacağını düşünerek bana bakan kızlara dönüp gülmeye devam ettim.

Hiçbirimizin aklına kafamızı kaldırıp topun kimin oldu-ğuna bakmak gelmiyordu. Belki de hâlâ güldüğümüz için topu umursamıyorduk çünkü hep birlikte öyle bir gülüyor-duk ki hiçbir şey düşünemiyordum. Gülerken şekilden şek-le girip bir de birbirimizin bu hareketlerine gülüyorduk ki yaptığımız hareketler gerçekten saçma hareketleri. Sonunda gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak basketbol sa-hasına baktım.

Karşımda gördüğüm şeyle birlikte birbirine bastırdığım dudaklarım gevşeyip açılırken yanımdaki Neşe’yi dürttüm. Gözlerim bize alaycı bakışlarla karışık gülen egomanyağın, Emre’nin ve diğer grup üyelerinin arasında gidip gelirken kafamı tekrar topa çevirdim. Cevabını bildiğim halde sanki doğrulamak istermişim gibi, “Ne yani top onların mıydı?” diye söylendiğimde Sare’nin, “Aynen öyle, topu bizim onlara atmamızı beklemiş olmalılar ama biz gülmekle o kadar meş-guldük ki onların bize baktıklarını fark etmedik,” dediğini duydum.

Ceren, sonuç olan acı gerçeği, “Onlar bize gülüyorlar,”

Page 18: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

20

diyerek söylediğinde hepimiz gözlerimizi ayaklarımın önün-de duran topa diktik.

“Neden kimse topu almaya gelmiyor? Acaba atsak mı?” diyen Pınar’ın sözleriyle sanki hepimiz sözleşmiş gibi aynı anda onlara bakmaya başladık. Egomanyak beklemekten sı-kılmış olacak ki yanındakilere bir şeyler söyledi. Ardından da aralarından birisi bize doğru gelmeye başladı.

Siyaha yakın olan saçlarını havaya kaldırmış, elleri ceple-rinde bize doğru gelen yakışıklı çocuğun da Doruk’un gru-bundan olduğunu anlamak zor değildi. Yanımıza gelmesine çok az kaldığı sırada çaktırmadan topu biraz ileri ittim.

Geldiğinde hepimize kötü bakışlar atıp, “Topu atsanız eli-niz mi kırılırdı?” diye sitemde bulunarak bir ayak hareketiyle topu eline aldı. Topu ayağıyla alabileceği aklıma gelmemişti doğrusu, eğilip eliyle alır diye beklemiştim ama böylesi hava-lı bir çocuğa bu yakışmazdı. Tam arkasını dönmüş giderken yeniden bize dönüp, “Ha bu arada, gülerken çok maldınız,” diyerek yanımızdan uzaklaştı. Hepimiz gözlerimizi devirir-ken Neşe’nin bakışlarının hâlâ çocuğun üzerinde olduğunu fark ettim. Kızlara dönüp Neşe’yi işaret ettikten sonra soru dolu bakışlarımla bakmaya başladım.

Ceren ne demek istediğimi anlayarak açıklamaya başladı. “Kısaca söylemek gerekirse, Mete bizim eniştemiz oluyor. Çünkü Neşe platonik bir şekilde-” dediği sırada Neşe ara-mıza dönerek, “Hiç de bile,” diye çıkıştı. Sonra da konuyu değiştirmek istercesine, “Ne diyordum? Ha Doruk,” diyerek anlatmaya devam etti.

“Grupları senin de anlayacağın üzere çok da iyi çocuklar-dan oluşmuyor. Onlara bulaşmazsan eğer, senin yaşadığın-dan bile haberleri olmaz ama eğer bulaşırsan da düşmediğin durum kalmaz.”

“Ne gibi durumlar?” diye sorduğumda Neşe’nin biraz

Page 19: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

21

gaza gelerek abarttığını düşünüyordum. “Her türlü durum. Ama işin sonu okuldan ayrılmanla bitiyor, hem de kendi

isteğinle.”Tam nasıl olduğunu soracakken bakışlarımdan anlamadı-

ğımı çıkaran Ceren konuşmayı sürdürdü. “Eskiden bir çocuk Doruk’a kafa tutmuştu ve ona yapmadıklarını bırakmamış-lardı. Ta ki çocuk kendi isteğiyle okuldan ayrılıncaya dek.”

Bunlar cidden psikopattı demek ki. Sadece kafa tuttu diye işin sonunu okuldan ayrılmaya kadar götürmesi, bildiğin kötülüktü. Neşe beni düşüncelerimden çıkararak anlatma-ya devam etti. “Bir tane abisi var ama Amerika’da okuyor. Doruk abisini çok sever, tam bunların kafadan zaten. Bizim okuldaki kızlarla pek takılmaz. Her hafta sonu buluştukları, çoğu kızlardan oluşan bir grup var, onlarla takılır. Ve şu anda da o gruptan bir kızla sevgili.”

“Aslında Neşe’yi bıraksak sana saatlerce egomanyağı an-latabilir de şu an özet geçti,” diyen Pınar’a döndüğümde an-ladığımı belirtmek istercesine kafamı salladım. Egomanyak hakkında daha fazla bilgi istemiyordum. Hatta bu kadar şey bilmeme bile gerek yoktu. Sonuçta onun hakkındaki şeyleri bilip ne yapacaktım?

Onunla aynı sınıfta olmadığımıza göre konuşma ihtima-limiz sıfır, birbirimizi görme ihtimalimiz ise sadece tenef-füslerdi.

Kübra su almak istediğini söylediğinde kalkarak kantine yöneldik. Kantine girdiğim an burnuma dolan tost kokusu tok olmama rağmen acıktığımı hissettirse de kendime engel olarak çevreye göz attım. Tek bir boş masa yoktu. Yani otur-mak istesek bile oturamayacaktık ki oturacağa da benzemi-yorduk çünkü Kübra suyunu almıştı ve çıkışa yöneltmiştik.

Sınıfa girdiğimizde Görkem çoktan gelip sıraya kurul-muştu. Aslında kötü bir yanını görmemiştim ama kendimi

Page 20: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

22

bir kızın yanında daha rahat hissedeceğim için aklımda en kısa sürede başka sıraya geçmek vardı.

Yanına oturduğumda sırada hoca da sınıfa girdi. Kalın çerçeveli gözlükleri ve ciddi suratıyla biraz korkutucu dur-duğu için bu dersi daha şimdiden sevmeyeceğimi anlamış-tım. Masaya ulaştığında, vakit kaybetmeden yoklama almaya başlamış ve kısa sürede de sıra bana gelmişti. “Burada,” der-ken hocayla göz göze geldik. Bir süre bana baktıktan sonra düz bir sesle “Hoş geldin,” diyerek yoklama almaya devam ettiğinde sadece kendimin duyabileceği bir sesle, “Hoş bul-dum,” diye mırıldandım.

Ders başlamıştı ve ben daha ilk dakikadan hocanın çok sıkı olduğunu anlamıştım. Anlaşılmayacak gibi de değildi zaten. Normalde hep şakalaşmalarla geçen ders şimdi bir si-neğin kanat çırpışını duyacak kadar sessizdi. Görkem bile bu ders sessizdi çünkü hoca her şeyin tam ve vaktinde yapılma-sını istediği gibi kendisinden başka sesin çıkmasına da izin vermiyordu.

Hocanın tahtaya bir şeyler yazmak için arkasını dönme-sinden yararlanarak, “Sanırım biraz sıkı ve sinirli bir hoca,” diye fısıldadım. Bunu gözlerim hocadayken kafamı bile çe-virmeden yapmıştım çünkü yakalanmak gibi bir isteğim yoktu. Görkem de aynı şeyden korkuyor olacak ki bana dön-meden cevap verdi. “Bu hocanın dersinde gizlice sakız bile çiğneyemiyoruz dersem sanırım olayı tam olarak kavrarsın. Geçen sefer yakaladığından saçıma yapıştırmıştı.”

Hoca aniden bize doğru döndüğünde dersi takip ediyor görüntüsü vermeye çalışsam da işe yaramamıştı. Hafif öne doğru eğdiği gözlüklerinin üzerinden bize doğru bakarken, “Görkem arkadaşınız belli ki hâlâ dersini alamamış, seni bir zahmet dışarıya alabilir miyim?” deyip eliyle kapıyı gösterdi.

Görkem ayağa kalkarken öne atılarak, “Aslında Görkem’e

Page 21: YALNIZ DEĞİLSİNžİLSİN.pdffımdan 3. haftanın sonunda gözyaşları içinde ayrılmıştım. 6 Yaşımın 17 olduğu gerçeği, ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük

23

soru soran bendim,” dedim. Bunu yaparken düşündüğüm şey hocanın Görkem’i suçsuz bulması ve benim de daha ilk günüm olduğu için anlayış göstermesiydi. Tabii hocanın ver-diği cevapta benim senaryoma uyacak hiçbir şey yoktu. “O zaman seni de Görkem ile birlikte dışarıya alayım.”

Hayatımda ilk defa sınıftan atılırken Görkem’le birlikte dışarıya çıktım. Kapıyı arkamdan kapattığım sırada egoman-yağın da karşı sınıftan çıktığını görünce olduğum yerde kal-dım. Yavaş çekimde bize doğru döndüğünde gözleri üzeri-mizde gezinerek Görkem’de takılı kaldı.

O bize bakarken biz de doğal olarak ona bakıyorduk ama nedense ortalık birden gerilmişti.

“O içinden beyin olmaya kafanı başka yöne çevir!”Egomanyak tarafından Görkem’e söylenen bu cümle or-

taya bomba gibi düşerek beni şaşkına çevirdi. Fırtına öncesi sessizliği sadece 2 saniye yaşadıktan sonra Görkem’den cevap gecikmedi. “Çevirmezsem ne olur?’’

Egomanyağın yüzüne alaycı bir ifade yayılırken, “Yaşamak isteyeceğine emin misin?” diye sordu. Yüzü gibi ses tonu da dalga geçer gibiydi ve bunu sadece ben anlamamıştım. Bir süre daha sessizlik yaşandığında egomanyak, “Tahmin etmiş-tim,” diyerek yürümeye başladı.

Görkem’in hangi ara yanımdan ayrılıp, “Lan seni var ya…” diyerek Doruk’un kolunu tuttuğunu, en önemlisi de yüzüne yumruk attığını bilmiyordum. Bildiğim tek şey az önce ağzımdan kaçan çığlık yüzünden birazdan herkesin bu-rada olacağıydı.