x. kur'an sempozvumu -...
TRANSCRIPT
1 ~~ / [ /
X. KUR'AN SEMPOZVUMU
Kur'an ve Eğitim
12-13 Mayıs 2007/ Tokat
Tas. I'f.o:
Ankara 2008
Fecr Yayınları: 115
Dizgi- Mizanpaj: CiNAS
Kapak: Ci NAS
Baskı, Cilt: KALKAN MATBAACILIK
Büyük Sanayi 1. Cd. 99/32 iskitler
Tel: 3419234-3421656 Ankara
ı. Baskı: Ekim 2008
ISBN: 978-975-6004-52-4
FCR YAYlN REKlAM BilGiSAYAR SAN. VE TiC. lTD. ŞTi. Rüzgarlı Cad. Rüzgarlı işhanı No: 2 Kat: S Ulus/ANKARA
Tel: (O 312) 310 08 60- Fax: (O 312) 311 47 89 Web: www.fcr.com.tr- e-mail: [email protected]
HAFIZLIK EGiTiMiNiN GELENEKSEl YÖNTEMlERi VE KUR' AN KURSLARI
Prof. Dr. M. Faruk BAYRAKTAR*
Giriş
Hıfz unutmanın zıddıdır. Arapça bir kelime olup, korumak, saklamak, ezberlemek manasına gelir. Kur'an'ı ezberlemeye "Hıfzu'I:Kur'an" denir. Bir şeyi, bir objeyi gözetmek manasına da kullanılır. Malı kuruyup gözetmeye "Hıfzu'I-Mal" denir. Cürcaniye göre hıfz "Resmi (şekli), hafızaya nakşedip istenildiğinde onu ortaya çıkarmaktır." insanın, bilgileri koruyup saklayan zihni yapısına da hafıza/bellek denilmektedir. Bilgisayardaki hartdisk gibi.
Hafız ise, hıfz kökünden türemiş bir sıfat olup (çoğulu huffaz), koruyan, ezberleyen anlamına gelir. Hafız bütün mahlukatın koruyucusu anlamında Yüce Allah'ın isimlerinden biridir. Kur'an'ın tamamını ezberleyen kimseye hafız denir. Kur'an'ın bir bölümünü ezberleyene veya Kur'an-ı ezberleyip sonra -ihmalden, gafletten vs.- unutaniara hafız denmez. Bu arada hafız karşılığında "Hamil" de kullanılmıştır. (Ebu Davud, Edep, 20) Kelime çoğul olarak Hameletül Kur'an şeklinde bazı hadislerde geçmektedir. (Darimi, Rüya, 13) Öte yandan Kur'an'la meşgul olanlara "Ehlüi-Kur'an, Sahibui-Kur'an" da denilmiştir. (Darimi, F.Kur'an, 1; ibn Mace, Edeb,52)
Öte yandan çok sayıda hadis ezberleyip, hadislerin nakil ve rivayetini meslek edinen kimselere de hadis literatüründe hafız denilmiştir. Kaynaklarda Ahmet b. Hanbel'in 700 bin, Buharl'nin 300 bin hadis ezberlediği belirtilmiştir. Öte yandan 100 bin hadis ezberleyenlere hafız denebileceği ifade edilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'in tamamını ilk ezberleyen Hz. Peygamber olmuştur. Kur'an ayetleri nazil oldukça Hz. Peygamber büyük bir titizlikle onları ezber-
1951 Bolu Gerede doğumlu. 1970 Düzce imam Hatip Lisesi, 1974 istanbul Yüksek islam Enstitüsü mezunu. Safranbolu ve Manavgat imam Hatip Liselerinde öğretmenlik yaptt. 1977'de Asistan, 1983'te Doktor, 1991'de Doçent, 1997'de Profesör oldu. Bastlmtş 5 eseri mevcuttur. islam Eğitiminde Öğretmen Öğrenci Münasebetleri, Eğitimi Koruma Olarak Kur'an Kurslan Üzerine Bir Araştirma, Türkiye'de Vaizlik bunlar arasmdadtr. Halen Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Din Eğitimi Ana Bilim Dalmda Öğretim Üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
117
liyordu. (ei-Kıyame,75/16-18) Ezberlediklerini Allah'ın emrettiği şekilde, (efisra,17 /106) gece gündüz namazlarda ve her vesileyle tertil üzere, ağır ağır okuyor, sahabeye de okuyup öğretiyordu. Bu arada her sene Ramazan ayında o zamana kadar nazil olan ayetleri Cibril'e okuyor, arz ediyordu. Vefat ettiği sene ise iki defa tekrarla nmış, mukabele edilmişti. (Bu ha ri, Fezail,7)
Hz. Peygamber, Kur'an'ın tilaveti yanında yazılmasına da büyük bir ihtimam göstermiş nazil olan her ayeti vahiy katipierine yazdırmıştır. Yazılan ayetler Resulullah'a arz edilir, şayet bir eksiklik varsa hemen düzeltilirdi. (Buhari, Fezail,4)
Şüphesiz Hz. Peygamber'in vefatından sonra gerçekleştirilen Kur'an-ı cem etme, Mushaf haline getirme işinde elde bulunan yazılı metinlerin ne kadar önemli rol oynadığı bilinmektedir. Öte yandan yazılı metinler olmasaydı harekeleme işlemi nasıl yapılacaktı? Ayrıca bunun Kur'an öğretiminin müslümanlar arasında yayılmasında büyük rolü olmuştur. Yüce Allah, Kur' an' ı kitap diye isimlendirmekle (bkz.ei-Bakara,2/2;Sa'd,38/29) onun yazı ile korunması gereken mukaddes bir metin olduğunu da bildirmiş olmaktadır.
Kur'an Üstaddan Alınmalıdır:
Allah Teala Kur'an'ı Hz. Peygamber'e Cebrail (a.s.) aracılığıyla, telakki usulü ile vahyetmiştir. Telakki, Kur'an ayetlerini tane tane, anlaşılır bir şekilde, kaidelerine uygun olarak okuma ve ezberleme usulüdür. Sahabe de Kur'an'ı Rasulullah'dan doğrudan ağızdan tekrarlama yolu ile öğrenmiştir. Yine Rasulullah da sahabeden bazılarını (ibn. Mes'ud, Mus'ab b.Umeyr gibi) kabHelere Kur'an'ı şifahl olarak öğretmeleri için göndermiştir. Böylece Kur'an'ı okumak, anlamak, ezberlemek isteyen her Müslüman O'nu mükemmel okuyan ve ezberi sağlam olan Kur'an muallimlerinden öğrenmiştir. Bu şekilde Kur'an'ın öğrenilmesi şifahl yolla devam edegelmiştir. Hafız da Kur'an icazeti olan güvenilir bir muallimden öğrenmelidir.
Herhangi bir sebeple bu üstün nitelikleri taşıyan bir üstat bulunmazsa o takdirde bu üstatlardan öğrenim görmüş ve hafız olan bir öğreticiden ders almak uygun olur.
Bazıları şöyle diyebilir: Ben güzel okuyucuların kasetlerini dinleyip, CD'Ierini izleyip, Kur'an okumayı öğreniyorum. Bu anlayış bir noktaya kadar doğru olmakla birlikte bazı sakıncaları vardır. Mesela bir CD/kasetten, bir okuyucuyu dinledik. Bizim bire bir dinleyici olup okunanı doğru anladığımızı kim garanti edebilir? Okuyuşun düzgün ve hatasız olduğunu nereden bileceğiz? Diyelim ki okurken hata yaptık, bu hatayı kim düzeltecek? Öte yandan günümüzde bir insanın, ben kendi kendime CD'Ier aracılığı ile tıp ilmini, fen bilimlerini öğreniyorum demesi nasıl ki makul bir şey değilse, "Kur' an tilave-
118
tini öğreniyorum, kendi kendime hafızlık yapıyorum" demek de doğru değildir. Ancak insan kendi kendini geliştirebilir. ·
Netice olarak sahabe, Hz. Peygamber'den ve birbirlerinden Kur'an'ı öğrenirken bu metodu uyguladıklarından Kur'an'ı öğrenme ve okumada bu metod üzerinde durmak gerekir. islam bilginleri, Kur'an'ın fem-i muhsinden öğrenilmesi ve özellikle başlangıçta bilginin kitaplardan değil, bir üstattan alınması gereği üzerinde durmuşlardır. Kur'an'ın mahir bir üs~attan öğrenilmesi gereğinin delillerinden biri de Hz. Peygamberin her yıl Ramazan'da Cibril'e o güne kadar vahyedilmiş bulunan Kur' an' ı okumasıdır.
Sahabe de bu yöntemi uyguladılar. Kur'an'ı Hz. Peygamber'den öğrenen yedi kişi Kur'an üstatlığı ile meşhur oldu, çok kimse onJardan Kur'an öğrendi. Hz. Peygamber, Kur'an'ın dört kişiden Ôğrenilmesini istemiŞtir. Bunlar: Abdullah b. Mes'ud, Salim, Muaz b. Cebel ve Ubey b. Ka'p'dır. (Buhar!, F.Kur'an, 8.) '
Sera b. Azib şöyle der: "Medine'de Mus'ab b. Umeyr ve ibn Ümm-i Mektum öne çıkmıştır. Onlar, insanlara Kur'an okuyorlardı." Bu itibarla bazı selef alimleri, kendisine Kur'an'ı güzelce öğretecek bir muallim olduğu halde, bir insanın tek başına mushaftan okumayıöğrenmesinj.rnen etmişlerdir. Bütün bunlar, Hz. Peygamber'in, sahabe ve diğer alimlerin, Kur'an öğretimi konusunda ne kadar hassas davrandıklarını gösterir.
Hz. Peygamber'in Kur'an'ı Öğrenme ve Öğretmeyi Teşvikleri:
Hz. Peygamber, Kur'an'ın öğrenilmesi, başkalarına öğretilmesi, ezberlenmesi ve okunmasını teşvik etmiştir. Yazının henüz yeterince yaygınlaşmadığı islam'ın ilk döneminde hafızlık, şüphesiz Kur' an' ı korumanın bir yolu olarak görülmüştür. Daha sonra Hz. Peygamber'in "Ümmetimin en şereflileri, Kur'an'ı ezberleyenlerdir." (K. Hafa, 1, 129) buyurarak Kur'an ezberlemeyi teşvikleri müslümanlar üzerinde etkili olmuş ve hatızlığın gelişmesinde
önemli bir etken olmuştur.
öte yandan "Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir." (Buhari, F. Kur'an, 21) hadisi konuya ilişkin rivayetlerin en yaygın alanıdır. Bu hadis es-Süleme'nin KOfe camiinde yıllarca Kur'an öğretmesine vesile olmuş, hatta Kur'an öğretmeyi cihada tercih edenler olmuştur.
Hz. Peygamber'in Kur'an öğretimini teşvikleri sadece büyüklere değil, çocuklara da şamildi. Konuya ilişkin bir hadis şöyledir: "Çocuğuna Kur'an öğretene kıyamet günü Cennette taç giydirilir." (el-itkan, IV, 104)
Yemame harbinde çok sayıda hafızın şehit düşmesi, hicretin 4. yılında Necid'e irşad için gönderilen 70 kurra hafızın Bir-i Maunede şehit edilmesi
119
de Hz. Peygamber'in bu konudaki emir ve teşviklerinin saha be üzerinde kısa zamanda semeresini verdiğinin bir göstergesidir.
Kur'an'ın tamamının ezberlenmesi farz kılınmamış (ei-Müzzemmil, 73/20) ancak her Müslüman'ın namaz kılabilecek kadar ayet/sure ezberlemesi namazın farzlarından biri olan kıraatın gereğidir. Hz. Peygamber yeteri kadarezberi olmayan mümini harabeye benzetir. (Darimi, F. Kur'an,l)
Mekke döneminin zor şartları altında bile sahabenin Kur'an'ı öğrenme ve öğretme gayretleri bilinmektedir. Hz Peygamber, mekke'de müslümanların Kur'an'ı öğrenmeleri ve ezberlemeleri için Erkarn b. Ebu'l Erkarn'ın evini merkez olarak seçmişti.
Hz. Peygamber döneminde Kur'an'a vukufiyetleri ile tanınan sahabilere 11 Kurra" denildiğini ve bu dönemde Dar'ul Kurra'nın temelinin Dar'ul Erkarn'da atıldığını biliyoruz. Nitekim ibn Sa'd, Abdullah b, Ümmü Mektum'un Bedir Gazvesi'nden bir süre sonra Medine'ye hareket etttiğlni ve Dar'ul Kurra diye bilinen Mahrebe b. Nevtel'in evine misafir olduğunu kaydeder. Hicretten sonra inşa edilen Mescid-i Nebevi ve suffa ile birlikte Medine'de 9 mescit daha vardı, elbette bunlarda da Kur'an öğretiliyordu. Bu
-manada bu iki örnekte olduğu gibi Kur'an öğretimine tahsis edilenevler veya bütün cami ve mescitler birer 11Dar'ul Kur'an"dır. islam eğitim tarihinde medreselerin müstakil eğitim kurumları olarak ortaya çıkışına kadar böyle devam etmiştir.
Hafızlık çalışmalarına Hz. Peygamber'in vefatından sonra ilgi giderek artmıştır. Az önce de ifade ettiğimiz gibi önceleri mescitlerde, hocaların ve zengin Müslümanların evlerinde yürütülen Kur'an öğretimi ve hafızlık çalışmaları daha sonra Darul Kurra, Darul Kur'an, Medrese, Darul Huffaz ve Ribat'larda yapılmıştır. Bu arada Selçuklular zamanında Dar'ul Huffazlar kurulmuştur. Osmanlılar döneminde ise Dar'ul Kurra ismi korunmuştur. Bunlar artık müstakil binaları olan kurumlardır. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, çeşitli dönem ve kaynaklarda bunlar birbiri yerine kullanılmış olsa da aralarında fark vardır. Mesela; Osmanlı döneminde Dar'ul Kurra'lar (14. yüzyıl) bir ihtisas okulu olup, hafız yetiştirmek üzere kurulan Dar'ul Huffazlardan daha yüksekti. Bu kurumlarda öğrenciler yüksek seviyede tecvid ve kıraat ilimlerini öğrenirlerdi. Sıbyan mektebini bitiren öğrencilerin gelip hafızlık
yaptıkları üst seviyede Dar'ul Kurra'lar da vardı. Evliya Çelebi içok sayıda Dar'ul Kurra'dan söz eder: onun verdiği bilgiye göre mesela Amasya'da 9 Dar'ul Kurra vardır.
Hafızlık için Uygun Dönem/Yaş:
Kur'an'ı ezberlemek yaşa bağlanmamalıdır. Kur'an her yaşta öğrenilir, ezberlenir. Nitekim Kur'an okumada, ezberlemede meşhur olan sahabe, ço-
120
cukluk dönemlerinde Kur'an'ı ezberlemediler. Çünkü çoğu çocukluk, hatta ergenlik dönemini aştıktan sonra Müslüman oldu. Müslüman olmaları onları, Kur'an'ı okuma, ezberleme, onunla amel etmeye itti ve bu konuda benzeri olmayan başarılar elde ettiler.
Bununla birlikte, kolay bilgi edinme ve ezberleme itibariyle en uygun yaş 7-15 yaş arasıdır. Çocukluk dönemi, ezber için en uygun dönemdir. Nitekim eskiden şöyle denmiştir:" Küçükken öğrenmek, taş üzerine nakış yapmak, yaşlılıkta öğrenmek ise su üzerine yazı yazmak gibidir." Kişilerin ezber kabiliyetlerinin farklı olmasına, belki herkes için geçerli olmamasına rağmen genel kural, hıfza en uygun dönem, ergenlik öncesi ve hemen sonraki dönemdir. Gazali gibi islam bilginleri çocuğun her verileni almaya hazır olduğunu ifade etmişlerdir. ibn'üi-Cevzi şöyle der: "Ezberleme 15 yaşına kadardır. Daha sonra düşünceleri dağılır (sorumluluk meşguliyet artar) çünkü küçükken öğrenilen, kolay kolay unutulmaz ete ve kana karışır."
Çocuk kolay ezberler, fakat çok az şey anlar. Yaş ilerledikçe ezber yeteneği azalır, anlayış, yorumlama artar. Bu durum yıllarca böyle devam eder. Ta ki yaklaşık 20-25'1i yaşa ulaşınca ezberleme-anlama eşitlenir. Daha sonra ezber azalırken, anlama artar. Kanun şu: yaş ilerledikçe ezber yeteneği azalır, anlayış artar.
Bu arada en-Nehai ve Said b. Cübeyr gibi bazı alimler çabucak usanabilir endişesi ve okuduğunu anlamaz düşüncesiyle çocuk yaşta hafızlık yapmayı hoş görmem işlerdir.
Ancak ibn Abbas gibi çocuk yaşta hafız olan sahabe vardı. O şöyle der: "Rasulüllah vefat ettiğinde henüz 10 yaşındaydım. Ve Kur'an'ın ei-Muhkem (ei-Mufassal) kısmını okumuştum." Bilindiği gibi ei-Mufassal, HucOrat suresinden sonra gelen 65 sureye verilen addır. Ayrıca SuyOtl (ö. 1505) yedi yaşında hafız olmuş, altı yüz elli eser yazmıştır.
Fakihlerin çoğu, çocuk yaşta Kur'an'ı ezberlemenin caiz olduğu görüşündedir. ibn Cübeyr şöyle der: "Çocuk önce bırakılır, sonra tedricen ezber alınır, yani çocuk ezbere zorlanmaz." ibn Hacer de: "Doğru olan şudur. Hafızlık, kişiden kişiye değişir."der.
islam dünyasının birçok yerinde Kur'an ezberlemeye küçük yaşlarda başlanırdı. Sıbyan mekteplerinde de hafızlık yapıldığına dair kayıtlar olmasına rağmen, genel olarak sıbyan mektebini bitirdikten sonra 9-10 yaşlarında hafızlığa başlatıldığını söyleyebiliriz. Ülkemizde sayıları az da olsa bazı hatızların okul öncesi dönemde hafızlık yaptığı bilinmektedir.1998 yılına kadar 12-13 yaşlarında hafızlığa başlanırken, bu gün 14-15 yaşlarında başlanmaktadır. Buradan hareketle günümüzde öğreticilerin, özellikle ergenlik dönemi ve problemleri hakkında yeterli bilgi sahibi olmaları gerekir. Hafızlığa başla-
121
yan bazı öğrencilerin, öğretici ve yöneticilerin kendilerini yeterince anlamadıkları düşüncesiyle kurstan ayrıldıkları görülmektedir.
Kur'an'ı Ezberleme Yöntemleri:
Ezberlenecek sure kısa ise birkaç defa okunarak ezberlenir Bununla birlikte Kur'an'ı ezberlemede iki ana metod görüyoruz:
1. Bütün olarak ezberleme yöntemi:
a. Bakara suresinden başlayarak Kur'an'ı baştan sona ezberleme. Genelde ama olanların uyguladıkları ezber yöntemi budur. Ayrıca biraz farklı olmakla birlikte bazı islam ülkelerinde Kur'an'ı ezberleme bu yöntemle yapılır. Dr. Selci bize bu konuda ayrıntılı bilgi verecektir. Bilindiği gibi ülkemizde her cüzün son, yani 20.sayfasından ezbere başlanır.
b. Bir sayfayı baştan sona ezberleme: Bu, ezberlenecek sayfayı baştan sona defalarca okuyara k yapılan ezber yöntemidir. Ülkemizde yaygın bir e-zber metodu değildir, çok az kişi tarafından uygulanmaktadır. Mesela, ben bir meslektaşımızın bu yolla hafızlık yaptığını biliyorum.
2. Parçadan Bütüne Ezberleme yöntemi:
Bu yöntem kendi içinde ikiye ayrılır:
a. Mekanik Ezberleme
b. Tahlili Ezberleme
a. Mekanik Ezberleme Yöntemi:
Bu yöntemde, Kur'an'dan bir sayfa baştan sona, yukarıdan aşağıya doğru parça parça (ayet ayet, satır satır veya ikiye, üçe ayırarak bölüm bölüm) ezberlenir. Bu, hafızlık yapan kişinin zihni kapasitesine göre değişir. Yeterince tekrarla ezberlenen bölümler arasında bağlantı kurmaya Özen göstermek gerekir. Ezberlenen parçaları birbirine eklemek gerekir. Bu şekilde ezber, genellikle daha çabuk yapılır, daha kolay gibi görünür. Kolay bir ezber yöntemi olmakla beraber unutma da çabuk olur.
Ülkemizde uygulanan en yaygın ezberleme yöntemi budur. Bu yöntem, Diyanet işleri Başkanlığı'nca hazırlanan 46 ve 78 no'lu Kur'an Kursu genelgelerinde 11 Kur'an-ı Kerim'in Hıfzında Usul" başlığı altında ilgililere tavsiye edilmiştir.( bkz. G.46/18; G,78/17)
b. Tahlili Ezberleme Yöntemi:
Bu yöntemde sayfa aşağıdan yukarı doğru yine parça parça, bölüm bölüm ezberlenir. Bu yöntemle ezber yapan hafız, her yerden okuyabilir, diğer yöntemle ezberleyen ise daima sayfanın başını sorar. Toplumumuzda 11demir gibi hafız" diye anılanların daha ziyade bu yöntemle ezber yaptığı bilin-
122
r mektedir. Dolayısı ile bu yöntemle ezberlemenin daha kalıcı olduğunu söyleyebiliriz. Beyhaki'nin rivayetine göre Ebu Aliye şöyle der: "Kur'an'ı beş ayet, beş ayet öğreniniz. Çünkü Hz. Peygamber, onu Cibril'den beş ayet, beş ayet alıyordu." Başka bir rivayette şöyledir: "Kur'an'ı beş ayet, beş ayet öğrenen kimse onu unutmaz."
Yapılan bir araştırmada öğreticilerimizin %62'si mekanik %21'i tahlili ezberleme yöntemini öğrencilerine tavsiye ettiği tespit edilmiştir. (Bayraktar, 80) Bana göre asıl düşündürücü olan pek çok öğreticinin sadece kendi ezber yöntemini bildiği, başka yöntemlerden yeterince haberdar olmadığıdır. Halbuki öğretimde yöntem değil, yöntemler olduğuna göre, öğreticilerin diğer ezber yöntemleri hakkında da bilgi sahibi olmalan gerekir. Mesela; aynı araştırmaya göre, öğreticilerin %11'i "hıfza çalışan öğrencilerinize ne şekilde ezber yapmalarını tavsiye ediyorsunuz" sorusuna cevap vermemiştir. Zaten imam-Hatip Lisesi mezunu öğreticilerimizden pek çoğunun yöntem konusunda yeterli olduklarını söyleyemeyiz. Çünkü onlar daha ziyade tek yöntem biliyorlar. Dolayısıyla öğreticilerimizi çeşitli ezberleme yöntemleri konusunda bilgilendirmeliyiz.
Biliyoruz ki; gayret, dikkat ve uygun yöntemler iyi kaydedilmeyi sağlar.
Hafızlık Sınıfına Hafız Öğreticiler Girmelidir:
Günümüzde, hafız olanların hafızlık sınıfına derse girmesi tercih sebebi. Kursta hafız öğretici yoksa hafız olmayan da hafızlık sınıfına girebiliyor. Hafızlık yaptıran Kur'an Kurslannda görev yapan öğreticiler hafız olmalıdır. Ancak gözlemlerimize ve bilimsel verilere göre hafızlık sınıfianna hafız öğreticiler yanında, hafız olmayan öğreticiler de girmektedir. Bazı hafız olmayan öğreticiler kendilerini bu konuda başarılı ve yeterli kabul etse de, aslında öğrenciler bu durumdan şikayetçidir.
Eskiden hafızlar, hafızlık yaptınyordu. Ben 1960'1ı yıllarda durumun böyle olduğunu biliyorum, elbette daha önce de böyleydi.
Biliyoruz ki Nasreddin hoca damdan düşmüş. "Damdan düşen var mı?" diye sormuş. Yani kendisini o anda en iyi damdan düşen kimsenin anlayabileceğini belirtmiş. Buradan hareketle, hafızlık yapanı da ancak hafız olan anlayabilir, onunla empati kurabilir. Bu arada bazı vakıf destekli ve yatılı Kur'an kurslan kendi bünyesinde yetişen hafız öğrencileri hemen hafızlık sınıflannda öğretici olarak görevlendirmektedir. Bu durumda da bir tecrübe sorunu yaşanmaktadır. "Ben yaptım oldu diyorlar." Ama olmuyor. izleyicilerimiz arasında şöyle diyenler olabilir. Efendim her yıl şu kadar öğrenci hafızlık belgesi alıyor. (2005 yılında 971 kız, 636 erkek olmak üzere toplam 1607 kişi belge almıştır)
123
1981-200S yılları arasında toplam 74.786 kişi hafızlık belgesi almıştır. Ancak resmi belgelere göre 200S yılı itibari ile Diyanet işleri Başkanlığında hafızlık belgesine sahip personel sayısı 13.246'dır. Buna göre hafızlık belgesi alanların% 18'i DiB'da görev almış bulunmaktadır. Buna göre hafızlık belgesi almış olanların %82'si, başka bir ifade ile her 6 hafızdaiı S'i meslek ve hizmet dışında kalmaktadır. Bunların hıfzını koruyabildiklerini de söylemek zordur. O kadar ernekle 100 hafız yetiştirip 18 tanesine alanında görev vermek mi, yoksa daha az emek ve masrafla SO hafızı daha iyi yetiştirip, yönlendirip en azından 30-40 tanesinin alanında görev yapmasını sağlamak mı daha iyidir, daha verimlidir sorusu tartışılmalıdır.
Bu verileri şöyle de yorumlayabiliriz:
Bu kurumlarda okuyan öğrenciler daha çok dar gelirli ailelere mensup ve kırsal kesimden gelmektedir. Halbuki kursların %80 'i şehir ve kasabalardadır. istanbul-Ümraniye'de başarılı bir kız kur'an kursu var. Yöneticilerin verdiği bilgiye göre bu kursta okuyan SOO öğrenciden %10'u istanbul doğumlu, %90'ıçeşitli illerimizden gelmiş/getirilmiş, kırsal kesime mensup. Bu genç kızlarımızdan bazıları intibak problemi yaşamakta, bazıları köyüne dönmek istememekte, çoğunluğu köyüne dönmekte ... sonuçta hafız bir eş, birkaç komşuya Kur'an öğreten hafıza hanımlar. Sonuç: yeterince verim alınamamaktadır.
Bir mukayese daha yapalım. 1970'1i yıllarda imam-hatip liselerinde ve Yüksek islam Enstitülerinde (şimdi ilahiyat fakülteleri) her sınıfta S-10 tane hafız öğrenci vardı. Şimdi her sınıfta neredeyse bir tane, bazı sınıflarda hiç yok. Demek ki, bir yönlendirme problemi ile karşı karşıyayız. Hafız öğrencilerden istekli ve kabiliyetli olanları imam-hatip liselerine yönlendirmeliyiz. imam-hatip lisesinde okurken c üz olarak ezberlerini korumaları ,sağlanmalı, mezuniyetten sonra bazıları mesleğe yönlendirilmeli, istekli olanlar ilahiyat fakültelerine teşvik edilmelidir. ilahiyat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra da DiB'na bağlı kurumlarda görev almaları sağlanmalıdır.
Ezber Yapmayı Kolaylaştıran Faktörler:
• Uygun zaman:
Ezber yapmak için uygun zamanı tayin eden veya sınırlandıran kesin bir kural yoktur. Bu mesele kişiye göre değişir. Ancak bazı vakitler, diğerlerine
i göre daha iyi, daha faziletli, verimli sayılır. Mesela seher vakti, ezber için en uygun zaman kabul edilir. Bu tecrübe ile sabittir.
• Uygun fizik/ ortam:
Fiziki ortam ne kadar sessiz, rutubetsiz ısı ve ışığı yeterli olursa, derse yoğunlaşma, dikkati toplama o kadar kolay olur. Çünkü, heyecanlar unutmayı tetikler. Bu itibarla günlük hayatımızda olduğu kadar hafızlıkta da sü-
124
kunet ortamı tercih edilmelidir. Başka uygun bir mekan yoksa, cami ve mescitler ezber için en uygun yerlerdir. Uygun ortamın ezberlemeyi ve hatıriamayı kolaylaştırdığı unutulmamalıdır.
Aynı şekilde ezber yapılan yerde dikkati dağıtacak şeyler olmamalıdır. Mesela ibn Cemaa, akarsu kenarında, yeşillikler arasında ders çalışmayı, ezber yapmayı bu açıdan uygun bulmaz.
Bu arada, klasiklerimizde dikkati dağıtır düşüncesiyle renkli giysiler yerine, sade giysiler tavsiye edilmiştir.
• Motivasyon:
Başarı bir işe kendimizi tam vermekle olur. (Sen kendini tam olarak ilme vermesen, ilim sana zerresini vermez, demişlerdir.) Rahatı arttırıcı şeyler, derse dikkati ve yoğunlaşma gücünü zayıflatır.
Ezbere istekle başlamak ve bunu devam ettirmek gerekir. Ezber insanın dinç ve istekli olduğu zaman yapılmalıdır. Yorgunluk anında ezber verimli olmaz. Mesela yorucu bir iş, uzun bir yolculuk sonunda, endişe veren bir problemin meşgul ettiği bir zamanda çalışmak, ezber için yeterli olmaz. O kadar ki, ibn Cemaa, verimli olmayacağından hareketle çok aç, susuz, yorgun, soğuk olduğu zaman ders yapılmamasını tavsiye eder.
• Sabtr:
Hafızlık sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Özellikle başlangıçta öğrenci zorlanabilir. Nefis, tabiatı gereği zorlama ve sınırlandırmalardan pek hoşlanmaz, kaçar. Bu itibarla nefsi terbiye etmek, onun arzularını kontrol altında tutmak gerekir.
"Her şey için bir engel, ilim yolunda pek çok engel vardır." derler. Hatızlığa çalışan da bir takım zorluklarla karşılaşabilir. Bu zorluklar onu hafız olma fikrinden asla vazgeçirmemelidir. Bunun ilacı sabır, Allah'ın bu konuda yardım edeceğine inanmak, Allah'a dua etmek ve yardım istemektir.
Görüştüğümüz bazı öğreticiler, hafızlığa başlayan öğrencilerin bazen %50'sinin hafızlığını tamamlayamadığını belirtmiştir. Bunun sebeplerinden biri sabır, zorluklara katlanabilme eksikliğidir. Hafızlığa başlayan öğrenciler niçin yarıda bırakıyorlar? Baskı, zorlanma ve iletişim problemi olabilir. Toplumda bazılarının hafız olup ne olacaksın gibi olumsuz bakışı buna neden olabilir. Hafızlığı koruyarnama endişesi, unutmanın büyük vebali var düşüncesi olabilir.
• Meşguliyet/eri en aza indirmek:
Bazı şeyleri ertelemek, başkasının yaptığı her şeyi yapmak zorunda olmadığını bilmek, Mesela: gezmek, eğlenmek, tatil yapmak arzusu dersin ak-
125
samasına, neticede yavaş yavaş azmini yitirmeye neden olur. Unutulmamalı ki nefis ra hata düşkündür. Birkaç yıl nefsin bu gibi arzularına uymamak gerekir. Ayrıca uzun tatiller, zihni soğumaya sebep olur. "Bal yemek için arının iğnesine katlanmak gerekir." Öte yandan "Evvel zahmet çeken, sonra rahat
eder." derler.
• Metod/u çalişma:
Verimli ders çalışma yollarını bilmek, uygulamak gerekir. Metod, bizi en kısa yoldan başanya ulaştıran yoldur. Başarının metodlu olmaya ve çalışmaya bağlı olduğunu biliyoruz. Metodlu çalışılarak öğrenilen konular daha az unutuluyor. Karışıklık, düzensizlik, geliŞi güzellik, acelecilik yapılan işi olum
suz yönde etkiler, başarıyı engeller.
Dolayısı ile hafızlığa çalışan öğrenci verimli çalışma yollarını öğrenmeli, ezber, tekrar ve arz için vakit tayin etmeli. Bu arada öğrenci dinlenme, yatıp uyuma programı yapmalı ve kendini bu programa uymaya zorlamalıdır. Ez~ ber yaptıktan sonra ara vermek, bir süre dinlenmek unutmayı önler, bilginin
zihinde yerleşmesine yardım eder.
Çalışma zamanını bölmek, zamanı kesintisiz, sürekli ve ara vermeden
kullanmaktan daha verimlidir.
• Kendisini başkalan ile mukayese etmemek:
insan özeldir, başkasına benzemez. Başkası şu kadar sayfa ezberliyor, şu kadar zamanda hıfzını tamamlamış, ben neden o kadar ezber yaparnıyorum dememek ve başkaları ile yarış yapmamak gerekir. Bu nedenle ((Başkası
olma, kendin ol" demişlerdir.
Hafızlıkla ilgili Esaslar:
• Hafızlık yapacak öğrenci azimli, kararlı ve istekli olmalı. istekli ve yüksek bir motivasyonasahip olan öğrenciler daha başarılı olmaktadır.
• Öğrenci dinlendikten sonra ve istekli bir şekilde ezbere başlamal ıdır.
• Bir sayfa veya kısa bir sure ezbere başlandığında ezber yarıda kesil
memelidir.
• Hafızlık ve hafızlık yapmadaki amaç bilinmelidir.
• istekle birlikte öğrencide şu zihni özelliklerin bulunmasına dikkat
edilmelidir:
Sürat : Çabuk ezberleme
Sadakat : Doğru ezberleme
Metanet : Uzun süre çalışabilme, çabuk usanmama.
Tedai : Kolay hatırlayabilme.
126
• Hafızlık yapacak öğrenciler tek tek keşfedilmeli. Bunun için öğrenciye birkaç satır okutulur, bu arada hoca öğrencinin okuma becerisi, ağız, kulak ve göz üçlüsünün koordinasyonu ile birlikte hafızlığa yatkınlığı ve ezber kabiliyeti olup olmadığına bakar, bir anlamda onu keşfeder ve yönlendirir. "Eskiler başlangıç hayır, sonuç hayır." derlerdi.
Nitekim Hz. Peygamber, ezber kabiliyeti çok yüksek olan Zeyd b. Sabit'i -o tebliğ edilen 5-10 ayetten oluşan vahyi hemen ezberliyordu- ibranice'yi öğrenmeye teşvik etmiş, (EbO Davud, ilim, 2) bu arada Ebu Zer'e de "Sen yöneticilik alma!" (E bO Davud, Vasaya, 4) buyurmuş, böylece kabiliyete dayalı evrensel bir kural koymuştur. Bu kural, kişiyi tanıma, yönlendirme, böylece insan ve zaman israfını önleme kuralıdır.
Yeterli zihni özellikleri taşımayan bir öğrenci kendisi veya ailesi istiyor diye hafızlık sınıfına ayrılmamalı, zihni yetenekleri yeterli olmayan veya daha sonra zorlananları da llSana bu kadar yeter." deyip onlar için bazı sureleri ezberlemeyi yeterli görmeli, gerektiğinde 11Sen hafızlık yapamasın." diyebilmeliyiz. Biliyoruz ki; doktorlar bize hastalığımızı ve ne yapıp, ne yapmamamız gerektiğini söylüyorlar. Aksi halde öğrenci zorlanabilir, sağlığı bozulabilir. Aşıkkutlu Hoca Efendi'nin uygulamasına bir göz atalım: o, makul bir sürede kabiliyetini ortaya koyamayan, derslerini sürekli aksatan, okuma hevesini kaybeden ya da başkalarına zarar verecek şekilde çok yaramazlık yapan öğrencilere kaba kuvvete başvurmadan, kötü söz söylemeden, bir süre öğüt verir, hafif ifadelerle uyarır, azarlardı. 11Senin gibisini falaneaya göndermek lazım, bak o seni nasıl okutur" diyerek sert hocalara veya memleketine göndermekle tehdit ederdi. Bütün bunlardan sonuç alamayacağını anlayınca "artık baban sana daha fazla masraf etmesin eviadımi Git ona yardım et veya o seni başka bir işe versin" diyerek öğrenciyi -babasına veya velisine verilmek üzere durumunu belirten ve onunla ilgili tavsiyeleri ihtiva eden bir mektupla- memleketine gönderirdi.
• Yeterli zihni kabiliyete sahip ve istekli öğrenciler uygun ortamda yaklaşık bir yılda hafız olabilmektedir. Ancak hafızlığa başlamada temel şart, yüzünden düzgün okumanın işlek olmasıdır. Mesela bir sayfa en fazla iki dakikada okunabilmelidir. Bu durumda ezber yapabilmek zor değildir. Nitekim istanbul Ümraniye Aziz Mahmud Hüdayi Kız Kur'an Kursu öğreticileri, iki dakikada bir sayfayı hatasız okuma becerisine sahip olabilenleri hafızlığa başlattıklarını ve bu öğrencilerin yaklaşık on iki ayda hafız olduklarını belirttiler. Tabii, ülkemizde sayıları az da olsa altı ayda, sekiz ayda hafız olanlara da rastlıyoruz.
• Öğrenciyi hafızlığa hazırlama: öğrenciye hafızlığa ·başlamadan önce bir süre talim, maharic-i huruf, tashih-i huruf dersi verilir, tecvit öğretilir. Bu
127
süre kabiliyete göre değişir. Bundan sonrası kolaydır, öğrenci sadece ezberi düşünür. Bu eğitimi hafızlıktan sonra verelim, denebilir. Kanaatime göre bu doğru olmaz. Çünkü öğrenci yanlış ezberler, yaniışı düzeltmek ise daha zordur. Bir meslektaşımız şöyle anlatıyor: Kur'an dersine gittim, bazı hafızların yanlış okuduklarını gördüm. O kadar ki, içlerinden biri yeniden hafızlık yapmalıdır.
Hafız öğrenci iki üç yıl okuyor da niçin yanlış okuyor, sorusunun cevabı: Hocasının da yanlış okuması dolayısıyladır. Bu itibarla hafızlık her kursta değil, belli merkezlerde yapılmalıdır.,
• Ezber yapılacak sayfa özellikle ilk günlerde hoca tarafından okunmalı, öğrenci takip etmeli, özelliği olan (ve enabO) gibi kelimeler öğrenciye iyi kavratılmalıdır. Ancak görüştüğümüz öğreticiler bunu yapamadıklarını söylediler.
• Ezberlenecek sayfa/sayfalar önce birkaç defa yüzüne okunarak iyice işlek hale getirilmeli, hatta imkan varsa Türkçe mealinin de okunmasına gayret edilmelidir.
• Öğrenci yazısı kolay okunan tek bir mushaftan ezber yapmalıdır.
• Ham sayfalar mutlaka gece yatmadan önce ezberlenmeli, sabahleyin seher vaktinde tekrar edilerek son şekli verilen ezber {ders) erken saatlerde hocaya arz edilmelidir.
• Özellikle ham sayfalar mümkünse hocaya arzdan önce hafız bir arkadaşa dinletilmelidir. Bu aynı zamanda bir yardımlaşmadır.
• Ezber mümkünse her gün aynı zaman diliminde verilmelidir. Çünkü konsantre olmak önemlidir. Biliyoruz ki doktorlar verilen ilacın aynı zamanda alınmasını tavsiye ediyorlar. Öte yandan günlük ezberini zamanında ve~ remeyenler bir'sonraki güne ait ezberi yapmakta zorlanmaktadır. Buna göre, hafızlıkta ders vermede devamlılık esastır. Ders her gün verilir ve erteleme anlayışı yoktur.
• Öğrenci bazen sıkılabilir. Öğretici bu gibi durumlarda onu motive etmelidir.
lıdır.
• Sesli okuma ezberi kolaylaştıracağı için bu imkan ve ortam sağlanmai
• Öğrencinin beden ve ruh sağlığını koruyacak gerekli tedbirler alınmalı, alınacak gıdaya dikkat edilmelidir. Mesela; bal, üzüm gibi zekayı kuvvetlendirecek gıda la ra önem verilmelidir.
128
• Öğrenci Kur'an'ı ezberlemeye ve anlamaya karşı hırs sahibi olmalıdır. Şöyle denmiştir. "Kur'an'ı öğrendikten sonra istediğini alabilirsin." Nevevi şöyle der; "Selef; ancak Kur'an'ı ezberleyenlere Hadis ve Fıkıh öğretir1erdi."
• Hz. Peygamber'in yaptığı gibi Kur'an'ı tertil ile tecvit kaidelerini uygulayarak ve manaları üzerinde düşünerek okumalı. (Sa'd, 38/29). Kur'an'ı
tertil üzere ağır ağır okumak sünnet kabul edilmiştir. Hz. Ali (r.a): "Bilinçsiz yapılan ibadette, aniaşılmayan ilimde, düşünerek yapılmayan okumada hayır yoktur" derken, ( Darimi, 1,101) ibn Abbas da şöyle der: "Benim için Bakara ve Al-i imran surelerini, ayetleri üzerinde düşüne düşüne, ağır ağır okumak, Kur'an'ı baştan sona, manasını düşünmeden rast gele okumaktan daha iyidir."
• Mehmet Akif gaflet içerisinde yapılan ve zamanında bazılarının Kur'an okuyuşunu şöyle eleştirir:
''ibret olmaz bize, her gün okuruz ezbere de! Yoksa, bir maksat aranmaz mı, bu ayetler de? Lafzı muhkem yalnız anlaşılan Kur'an'ın, Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın."
• Başlangıçta aşırı yükleme yapılmamalı, öğrenci gücü yettiği kadar ezber yapmalı, ezber miktarı azar azar arttırılmalıdır.
• Öğrenciler hafızlığa başlamadan veya hafızlık yaparken çevrede yapılan hafızlık merasimlerine götürülerek teşvik edilmeli, takdir ve taltif edilmelidir.
• Aileler devreye sokulmalıdır.
• Kur'an ağız yoluyla okunduğundan ağız ve diş sağlığına, temizliğine
özen gösterilmelidir.
• Bir hocanın dersine devam etmek, kişiyi disipline eder, hatalar anında düzeltilir.
Ezberi Koruma
• Ezberi koruma ve devam ettirme çabası her zaman canlı tutulmalıdır. Hafız olan her an okuyacak gibi hazır olmalıdır.
• Hafız, hatızlığın büyük bir nimet olduğunu, onu büyük bir çaba sonucu elde ettiğini bilerek, hıfzını koruma bilincine sahip olmalıdır.
• Hafızlar din hizmetleri alanında görev yapmaya teşvik edilmeli, yönlendirilmeli. Bu durum, hafızlığı korumaya ve meslekte uygulamaya daha uygundur. Ancak günümüzde bu noktaya yeterince hassasiyet gösterildiği söylenemez.
129
• Mukabele okumalı,
• Namazlarda zammı sure olarak okumalı,
• Başkası okurken dinlemek, bir gün Hz. Peygamber ibn Mes'ud'a "Bana Kur'an oku" der. ibn Mes'ud hayretle " Kur'an sana indirilmişken onu sana ben mi okuyacağım" der. Peygamberimiz "evet, doğrusu ben onu başkasından dinlemeyi seviyorum" buyurur. Bunun üzerine ibn Mes'ud Nisa Suresini okumaya başlar. 41. ayetegelince "dur, yeter der ve ağlamaya başlar ... ( Müslim, hadis no: 800)
• Hafızlık zordur. Hafızlığı korumak daha da zordur.
Biliyoruz ki, hafızlık için 2-3 yıl ayrılır. Ancak onu korumak için daha uzun yıllar ayrılmalıdır. Hafızlık bitti, belgeyi aldım deyip ara verilirse unutulması mümkündür.
Bu itibarla öğreticilerimiz öğrenciye Kur'an'ı ezberlemek kadar, onu korumanın da önemli/gerekli olduğu, hatta bunun için ne yapılması gerektiğini mutlaka öğretmelidir. Ancak kanaatime göre, işin bu yönü ihmal edilmektedir.
"Hafız, Kur'an'ı devamlı okumadığı zaman unutur." (Müslim, S. Müsafirin, 33) buyuran Hz. Peygamber güzel bir reçete sunuyor bize. Hafız olan, unutmamak için Kur'an'ı devamlı okuyacak, hatmedecektir.
• imam-Hatip Lisesi mezunu, hafız olan öğrencilere, ilahiyat fakültelec ri ne girişte belli bir avantaj sağlanabilir.
• Toplumda hafızlığa değer verilmeli, hafızlara itibar gösterilmedir. Muallim Naci'nin deyişi ile:
"Marifet, iltifata tabidir,
Müşterisiz meta zayidir."
Aralıklı Tekrar/Periyodik Okuma:
Tekrarın bir öğrenme kanunl! olduğunu ve yeterince tekrarlanarak öğrenilen bilginin unutulmadığını, kolay hatırlandığını biliyoruz. Hatırlama, öğrenilen bilgilerin veya geçmiş tecrübelerin bilinç düzeyine çıkarılmasıdır.
Eskiden üç aşamalı bir ders verme yöntemi vardı.
1- Öğrencinin derse hazırlığı
ll- Dersin öğretmen nezaretinde işlenmesi
lll- Tekrar
Matematik kuralını hatırlayalım. Çarpanlardan biri sıfır olursa sonuç sıfır olur. axbxO=O gibi. Günümüzde genel eğitimin en önemli problemlerin-
. 130
den biri kanaatime göre bu aşamalara yeterince riayet edilmemesidir. (öğrencilerin ön hazırlık yapmadan derse gelmesi, öğretmeni sınıfta dikkatle dinlememesi ve yeterince tekrar etmemesi.)
Halbuki, geleneksel eğitimin en önemli yönlerinden birisi bu idi. Yani bilginin tekrarlanması, tekrarlanarak öğrenilmesi idi. Dolayısıyla o eğitimi alan insanlar yıllar sonra bir matematik kuralını kolaylıkla söyleyebilmekte idi. Şimdi öğrenilenler ise sınavdan sonra unutuluyor.
Zernuci {13. yy) bunu yedi asır önce şöyle formüle ediyor:
"Bir konu/ bir ders işlendiği günden sonra 1. gün 5
2. gün 4
3. gün 3
4. gün 2
5. gün 1
olmak üzere toplam 15 defa tekrarlanırsa unutulmaz." Aynı görüşü yedi asır sonra Maymon tekrar ediyor.
Peygamberimizin meşhur hadislerini hatırlayalım. "Kur'an sahibi (Hafız), bağlı devenin sahibi gibidir. Deve sahibi devesini bağlarsa onu tutabilir, onu bırakırsa deve kaçar, gider." {Müsim, S. Musafirin 226, Tecrid, ll, 278)
Burada güzel bir benzetme yapılmış, ezberlemek ve ezberi tekrarlamak deveyi bağlı tutmaya benzetilmiştir. Başka bir deyişle tekrar yoluyla ezberin korunacağı ifade edilmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Kur'an sahibi kalktığı zaman, gece gündüz okursa hatırlar, okumasa onu unutur." Buna göre tekrar aralıklı yapılmalıdır.
Kur'an'ı Hatmetmek
Kur'an'ı hatmetmek, baştan sona okumak bir tekrardır. Kur'an'ın ne kadar zamanda hatmedilmesi gerektiği konusunda çeşitli rivayetler vardır.
Böyle bir zaman tahsisi bahis konusu edilmernekle birlikte, Kur'an tilavetine devam etmenin Hz. Peygamber (sav) tarafından teşvik edildiği bilinmektedir.
"Kur'an okuyun ve ezberleyin" (Yakub b. Seyyid Ali, Şerhu Şir'ati'l
islam, 11,52)
"Ümmetimin en şereflileri Kur'an'ı ezberleyenlerdir." (K. Hafa, 1,129)
Kur'an ne kadar okunmalı, ne kadar zamanda okunmalıdır? Bu konuda gerçek olan şudur: okumak kişilere göre değişir. Ashab-ı kirarn başta olmak üzere, Kur'an'ı çok kısa sürede hatmedenler olmuştur. Nitekim: Übeyy b. Ka'b 8 günde, Said b. Cübeyr iki gecede, sahabeden gücü yetenler 7 günde,
131
''k
bazıları ayda bir, bazıları iki ayda bir, bazıları daha uzun zamanda hatmederdi. (el-itkan, 1/104)
Kur'an-ı Kerimi her gün hatmeden Abdullah b. Amr (ra) ile Rasulullah (sav) arasında şöyle bir konuşma geçmiştir: Hz. Peygamber bana: "Kur'an'ı her ay hatmedecek kadar oku" dedi. Daha fazlasını okuyabilirim, dedim. Öyleyse 20 gecede oku, dedi. Daha fazlasına gücüm yetiyor dedim. Onbeş günde oku, dedi. Ona da gücüm yetiyor deyince, 7 günde oku ve buna ziyade etme buyurdu. (Buhari, F. Kur'an)
Buna göre gücü yeten, Kur'an'ı her ay hatmedebilir.
Abdullah b. Amr benim daha fazlasına gücüm yetiyor deyince Rasulullah (sav) ona "O'nu üç günden daha az bir zamanda okuyan O'ndan bir şey anlamaz."buyurmuşlardır. (ibn Mace, 1/428; Tirmizi, Kıraat, 4/267; Nesai, F Kur'an, 92)
Buradan hareketle üç günden daha az bir zamanda hatmetmeyi rnekruh sayanlar olmuştur.
Daha fazla okuma imkanına sahip olmayanlar için yılda iki defa Kur'an'ı hatmetmek uygun düşer. Nitekim Ebu Hanife "Kim Kur'an'ı yılda iki defa hatmederse Kur'an'ın hakkını yerine getirmiş olur. Zira Hz. Peygamber vefat edeceği yıl Kur'an'ı Cebrail'e iki defa arz etmişti." demiştir.
Öte yandan Hz. Peygamber yukarıdaki hadis ile onun manası üzerinde durulmasına işaret etmişlerdir. Ayrıca hızlı okunduğunda tecvit kaidelerine riayet etmek zorlaşır. Zira Kur'an sadece lafızlarının okunması için inmemiştir. Ayetleri düşünerek ve ögüt almak için okumak gerekir. (Sad,29)
Kur'an'ın tertil üzere ve ağır ağır okunmasının daha faziletli oluşu da aynı sebebe dayanır. ·
Kıraat Yöntemleri:
Kıraat, Kur'an öğretimin veya hafızlığın ayrılmaz bir parçası olduğundan bu konuya kısaca temas etmek yerinde olacaktır.
Kur'an ve kıraat öğretiminde hocanın ağzından duymak ve ona dinletmek şeklinde iki usul vardır. Bunlar; Sema ve Arz usulleridir. Özellikle ilk Hicri asırlarda bu iki usulün yaygın olarak uygulandığı bilinmektedir. Daha sonraları bu iki usul birleştirilerek yeni bir usul daha ortay çıkmıştır 1ki buna Eda denilmektedir. Şimdi kısaca bu usullere bir göz atalım:
·ı. Sema:
Sema; işitmek ve dinlemek manasına gelir. Kur'an öğretimi, Hz. Peygamber'in hayatında Sema ile başlamıştır. Rasul-ü Ekrem, Kur'an'ı Cebrail'den Sema yoluyla almıştır.
132
Hocanın okuyup öğrencinin dinlemesi usulüne sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin devirlerinde başvurulduğu gibi, daha sonra da başvurulmuştur. Bu usulün en etkili olduğu zamanlar, elbette ilk hicri asırlar olmuştur.
Allah'ın emrettiği şeklinde Cebrail (a.s), Kur'an'ı Hz. Peygamber'e okuyar. Peygamber'de müslümanlara tilavet ediyordu. Kurra, Hz. Peygamber'e uyarak, hocanın talebeye okuması şeklinde öğretimi yürüttüler.
ilk devirlerde Kıraat'ın daha çok Sema usulü ile yürütüldüğünü kaynaklardan öğreniyoruz.
Kıratı hocadan dinlemek ...
Bu usulle öğretimde, öğrencinin çevre ile ilişkisini kesmesi, hocasını büyük bir dikkatle dinlemesi ve acele edilmemesi gerektiğini öğreniyoruz.
Nitekim Rasul-ü Ekrem, gelen vahyi unutmamak için ve ezberlemek arzusu ile henüz kendisine okunup bitirilmeden onu acele ile tekrarlamaya çalışıyor, vahyin gelişi esnasında dudaklarını hareket ettiriyordu. Konuya ilişkin ayet şöyledir:
"Rasulüm! Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu akutmak bize aittir. O halde biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. (eiKıyame, 75/16-18)
2. Arz:
Lügatte bir şeyi bir himaye göstermek, ibraz etmek, izhar etmek demek olan arz, ıstılah da: Talebenin hocadan dinleyerek (semaen) aldıklarını ona okuması, talebenin okuyup hocanın dinlememsidir. Bu usul de sema usulü gibi Hz. Peygamber'in tatbikatma dayanır.
"Kıraatı hacaya dinletmek adeti, Hz. Peygamber'in her yıl Ramazan ayında Kur'an'ı Cebrail'e arz etmesine dayanır.
Ebu Hureyre'nin rivayetine göre Hz. Peygamber vefat ettiği yıl Ramazan ayında Kur'an'ı Cebrail'e iki defa arzetmiştir. (ibn Mace, Sıyam, 58) Arzdan maksat, Kur'an zabtının, ezberin kontrol edilmesidir. Sahabeden bir kısmı Kur'an'ı Hz. Peygamber'den işitmiş, dinlemiş ve ona arz etmiştir ... AliyyüiKari şöyle diyor: "Kıratı hocalardan alma iki yolla olur. Bunlardan biri, kıratı hocalardan işitmektir. Bu mütekaddimünun yoltıdur. Diğeri, onların huzurunda okumaktır. Bu da müteahhirinin yoludur."
3. Eda:
Lügatte yerine getirmektir. lstılahta ise; tilavet esnasında harflerin hakkını vermek, gereği gibi okumaktır. Kıraat, üstadın ağzından çıktığının akabinde onu üstadın huzurunda tekrar etmektir.
133
Rasulullah Kur'an'ı Cebrail'den semaen alıyor, sonra ona arz ediyor. Yani mukabele uygulanıyor. Buna göre eda, sema ve arz usulünün bir arada tatbikidir. Eda, hocanın ağzından almak ve onu huzurunda okumaktır. Kırata, ilk derslerde, ilk günlerde daha etkilidir.
Kur'an Kursları:
Dar'ui-Kurralar 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanu· nu' nun 2. maddesi gereği diğer okullar gibi Maarif Ve kaleti'ne bağlanmak istenmişse de zamanın Diyanet işleri Başkanı Rıfat Börekçi'nin bu kurumların birer ihtisas kurumu olduğundan hareketle Diyanet işleri Başkanlığı'na bağlanması yönündeki ısrarlı konuşmaları sonucu Kur'an Kursları'na dönüşerek varlıklarını kesintisiz sürdürmüşlerdir. 1970'1i yıllara kadar sayıları az ve daha çok erkek öğrencilere hizmet veren kurumlar idi.
Bugün Kur'an kursları'nın %78.6'sı kız %8.4 erkek %13'ü karma. %14'ü yatılı, %86'sı gündüzlü. 2005 yılı itibariyle öğretime açık Kur'an Kursu sayısı 4.880, öğrenci sayısı 114.721'dir. Öğrencilerin %85'i kız, %15'i erkektir. Buna bağlı olarak öğreticilerinde çoğu bayandır. 1.107'si erkek, 2.610'u kadın olmak üzere 3.717 öğretici yanında 2.500 civarında da vekil öğretici görev yapmaktadır.
Kur'an kursu, öğretici ve öğrencilerinin yıllara göre dağılımı:
Gerçek olan şu ki, bu konuda 1980 öncesi ile ilgili sağlıklı istatistiki bulamadık. Bir fikir vermesi bakımından şunları söyleyebiliriz.
134
Y!L Kurs Sayısı
1934 9
1948 99
1950 127
1981 2.773
1988 4.420
1994 4.994
Öğretici Sayısı
Er. K. Toplam
9
1.110 814 : 1.924
2.112 2.428 : 4.540
3.444 3.522 : 6.966
Yüzüne Okuyan
Er. K. Toplam
231
5751
8706
30.751 52.934: 83.685
44.418 82.107 : 126.525
50.424 113.020 : 163.444
2000 3.119 1.942 2.689:4.631 8.766 76.340 :85.106
(3.189 ö.k.)
2005 4.880 1.618 4.522 : 6.140 15.588 128.789 :142.377 ı
(2.873 ö.k.)
Y!L Hıfza Çalı~an Hafızlık Belgesi Alan
Er. K. Toplam Er. K. Toplam
1981 5.200 4.140 : 9.340 784 205 :989
1988 9.246 6.992 : 16.238 2.378 670 : 3.048
ı994
2000
2005
13.743 7.756 : 21.499
8.5ıı 9.244 : ı7.755
5.138 ı0.922 : ı6.060
3.006 865 : 3.871
2.39ı ı.409 : 3.800
636 97ı : 1.607
Bazı illerimiıle ilgili 2005 yılı istatistiki bilgi:
]1_ Kurs Yatılı Yüzüne Hıfza Çalısan
Bilecik ı2
Çanakkale ı9
Edirne 9
Hakkari 8
Kırklareli ı9
Kırşehir 2ı
Muş ll
Niğde 75
Iğdır
Tunceli 2
Şırnak 4
Kilis 7
Adana ıı7
Ankara 374
Bursa ı13
istanbul 379
Konya 248
K. Er.
ı
ı
- 2
ı
- 2
- ı
5 6
8 ıo
ı4 6
62 65
9 ı2
K. Er. Topl.
59 - :59
564 20:584
270 36 :306
ı52 ı8 :ı7o
247 32 :279
599 - :599
252 72 :324
5494 ı67 :566ı
45 - :45
ı8 -ı :8
ı58 2ı :ı79
3.413 ı98 :3611
1.997 223 :2220
3.503 370 :3873
K. Er.
ı -
- ı
9 99
396 87
258 5ı
ı3.438 2.9oı :ı6339 2760 ı467
7.055 1.358 :48ıo 407 5ıı
Belge Alan
K. Er.
ı ı7
36 ı2
6ı 5
ı83 ı55
45 ı8
Öğreticilerle ilgili sayıya vekil öğreticiler de dahildir. Çünkü 2005 yılı itibariyle kadrolu öğreticiler 2610'u kadın, 1107'si erkek olmak üzere toplam 3717'dir. (2005 yılı istatistikleri, 53) Bu öğreticilerden 2433'ünün vekil öğretici olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi yaklaşık 20 ilimizde hafızlık belgesi alan, 11 ilde hafızlığa çalışan öğrenci yok. Mesela Çanakkale ve Kilis'te birer erkek öğrenci hafızlığa çalışıyor. Tekirdağ'da iki kız iki erkek olmak üzere 4'ü yatılı toplam 75 Kur'an kursu olduğu halde 3 öğrenci hafızlığa çalışıyor.
Merak ettiğiniz bir konuda sizi bilgilendirmek isterim. Tokat ilinizde 2005'te kurs başına 26 öğrenci düşerken 2007 itibariyle 22 Kur'an Kursu
135
olan merkezde 33 öğrenci düşmektedir. Buna göre Kur'an Kursuna düşen öğrenci sayısı itibariyle; istanbul 1., Konya 2., Tokat 3. sırada yer almaktadır. Bu durum, Tokat ilimiz için bir övünç vesilesidir.
Neler Yapılabilir?
1. Elimizdeki verilere göre ve 2005 yılı itibariyle mesela: istanbul'da kurs başına 54, Konya'da 38, Adana'da 31 öğrenci düşmektedir. Şırnak'ta ve Bilecik'te 5, 374 Kur'an Kursu olan Ankara'da 8 öğrenci düşmektedir. Kurs başına, 36'sı kız, 12 'si erkek olmak üzere toplam 48 öğrenci hafızlık belgesi almıştır. Herhalde bunlar daha çok 18 yatılı kurstadır. Kanaatime göre bu büyük bir emek ve zaman israfı. Özellikle büyük şehirlerimizde mesela 374 Kur'an Kursu olan Ankara'da 2-3 kurs birleştirilebilir. Böylece 8X3=24 öğrenci ve 3 öğretici. Birlikten kuvvet doğar. Biri yüzüne Kur'an öğretir, birisi hafızlık yaptırır, birisi dini bilgiler dersi verir, böylece hem bir branşlaşma söz konusu olur, hem de kalite artar.
ibn Haldun'a göre öğretmenierin alan ve yöntem konusundaki yeterliliğinin yanında eğitim öğretim faaliyetine katılan öğretmenierin çokluğu oranında öğrencide bir alışkanlık ve me leke meydana gelir, bilgisi mükemmelleşir.
Düşünün: Bir Kur'an Kursu 10-15 öğrencisi var, hem de farklı yaş gruplarında. Yüzüne Kur'an öğretme, hafızlık ve dini bilgiler ... Bir öğretici burada nasıl başarılı olabilir.
Sakın yanlış anlaşılmasın, bu öğrencisi az olan Kur'an Kurslarının kapatılması değil, daha fonksiyonel hale getirilmesi teklifidir. Zaten 2005 yılı itibariyle 7.753 Kur'an Kursundan 4.880'i öğretime açık, 2.873'ü öğretime kapalıdır. (2005, 87) Öğrencisi olmayan kursları zorla ayakta tutmaya çalışmak ne derece doğrudur. Bence bu konu üzerinde önemle durulmalıd;r. Mesela: istanbul, Ümraniye Cevherağa Kız Kur'an Kursu 2003'te -bu kurs cami tuvaletinin üzerindedir- eğitim merkezine dönüştürülmüştür. Şimdi burada din göreviiierimize yönelik hizmet içi eğitim seminerleri verilmektedir.
2. Kur'an Kursları, yüzüne Kur'an öğretenler, hafızlık yaptırılanlar şeklinde ikiye ayrılmalı. Hafızlık yapılan kursların isimleri "Kur'an Eğitim Merkezi", "Hafızlık Eğitim Merkezi" olarak değiştirilmesi üzerinde düşünülmelidir. Kurs kavramı biraz hafif kalmaktadır. Sürücü kursu, biçki dikiş kursf.J gibi.
3. Öğreticilerin statülerinin değiştirilmesi yönünde adımlar atılmalıdır. Mesela öncelikle üniversite mezunlarına ve hafız olup hafızlık yaptıranlara öğretmen, diğerlerine öğretici denebilir. Nitekim küttaplarda Kur'an hocalarına "Muallim, Mukri", yazı hocalarınada "Mükettib" denilirdi.
136
4. Bugün Kur'an Kurslarına devam edenlerin çoğu yetişkinlerdir. Trakya'da 30 yaşın altında öğrenci yoktur. Hatta Lüleburgaz'da 83 yaşındaki Hatice Hanım kur'an öğrenmektedir. Buradan hareketle dini bilgiler müfredatı yetişkinler ve özellikle de hanımlar dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.
S. Kur'an kurslarını konu ettiğimize göre, bu kurumların en önemli unsurunun öğreticiler olduğunu biliyoruz. Klasiklerimizde kur'an mualliminin vasıfları üzerinde durulmuştur. Bunlardan birisi de "Kur'an mualliminin talebe akutmaya haris olması"dır. Dün burada hizmet veren Gafur Efendi'nin gayreti dile getirildi. Ne güzeldi. Konuya ilişkin örnek olmak üzere M. Rüştü Aşıkkutlu hoca efendinin uygulamasını aşağıya alıyoruz: "Pazar kurulduğu ve bu nedenle cemaat de kalabalık olduğundan, vaiz olduğu dönemde Perşembe günleri Of'a gider, vaaz verirmiş. Dolayısıyla o gün Kur'an akutamadığından bu duruma çok üzülen hoca şöyle dermiş: "bir çocuğa bir sayfa Kur'an okutamadığım günü zararla geçirmiş, yani kayıp sayarım." Şu anlayışa bakınız. işte Kur'an öğretme aşkı bu. Bu iş bir saat işi değil bir gönül işi olmalı. Aradaki fark bu. Onlar kendilerini zamanla mukayyed saymıyor. Günümüzde ise eksik olan bu. Özellikle gündüzlü Kur'an kurslarında görev yapan öğreticileri mesai sonrası kursta bulmak oldukça zor. Yani eksik olan gayrettir, zira başanya büyük ölçüde gayretle ulaşılır. Bu konuda Mevlana şöyle diyor: "Gayret insanın kanadıdır."
Sonuç olarak şöyle diyebiliriz:
a. Her kursta hafızlık yapılmamalı ve mümkünse hafız olanlar hafızlık sınıfına girmelidir.
b. Özellikle yetenekli hafızların katılacağı (Diyanet işleri Başkanlığı Eğitim Merkezleri model alınarak) kıraat ilmini öğreneceği bölge Kur'an Kursları açılmalı.
c. Hafızlık yapılan Kur'an kursları imam Hatip Liselerinin bir alt basamağı gibi düşünülmeli ve öğrencilerden isteyenler açık lise sınaviarına da girebilmelidir.
d. 1980'1i yıllarda bu alanda yapılan akademik çalışma sayısı çok sınırlı idi. Son yıllarda 20 kadar akademik çalışma yapıldığını biliyoruz. Bu bir ilmi zenginlik. Din şuralarının ve bazı sempozyumların bir oturumunda Kur'an Kursları ile ilgili konuların ele aldığını görüyoruz. Bu arada 24-25 Mayıs 1997'de istanbul'da iSAV tarafından düzenlenen ve bendeniz tarafından organize edilen "Kur'an Kurslarında Eğitim Öğretim ve Verimlilik" sempozyumu yapıldı. Tabii bu toplantıyı düzenleyen Fecr Yayınevi'nin yaptığı güzel çalışmaları da unutmamak gerekir. Mesela 2008'de daha geniş katılımlı bir sempozyum düzenlenebilir. Akademisyen ve Kur'an hizmetinde bulunan,
137
uygulamanın içinde olanlar bir araya gelerek Kur'an Kurslarını çeşitli yönleriyle ele alır, problemlerini tartışırlar. Tecrübeler ışığında ulaşılan sonuçlar, görüşler ilgililere, yetkililere ve kamuoyuna sunulabilir.
e. "Hafız olmak değil, hafız ölmek" hafızlar için en önemli prensip ol-malıdır. Sözlerimi Yunus Em re' nin bir beyiti ile tamamlamak istiyorum:
"Kim ki Kur'an bilmedi,
Sanki dünyaya gelmedi."
Hep birlikte Kur'an'ı öğrenmeye, anlamaya, ezberlemeye ve hayatımızda uygulamaya gayret edelim, yukarıdaki duaya amin diyelim. Saygılarımla.
Bibliyografya:
Abdurrab b. Nüvabüddin, Keyfe Tahfezu'l' Kur'an el-Kerim, 4. Baskı, Riyad, 2001.
Aliyyü'l Kari, Zekeriya el Ensari, ei-Minehu'l Fikriye, Mısır, 1308/1890.
Aşıkkutlu, Emin, "M. Rüştü Aşıkkutlu" M. Rüştü Aşıkkutlu Anısına ll. Kur'an ve Kıratı Sempozyumu, {Adapazarı, 2003) Adapazarı 2006, 127-145.
Bayraktar, M. Faruk, Eğitim Kurumu Olarak Kur'an Kursları Üzerine Bir Araş-tırma, istanbul 1992.
Bozkurt, Nebi, Hafız Md., DiA.
Çağrıcı, Mustafa, Kur'an Kursu Md., DiA.
DiB istatistikleri.
Evliya Çelebi, Seyahatname.
ibn Haldun, Mukaddime, çev., Z. Kadiri Ugan, ME. Basımevi istanbul, 1986.
Karaçam, ismail, Kur'an'ı Kerim'in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, M.Ü ifav Yay. ll. Baskı, istasnbul 2005.
Koç, Ahmet, Kur'an Kurslarında Eğitim ve Verimlilik, Ankara, 2005
Nevevi, Ebu Zekeriya Yahya b. Şeref, et-Tibyan ... , yersiz, ts.
Suyuti, Celalüddin, el-itkan fi Ulumi'l Kur'an, Beyrut 1973.
Taşköprüzade Ahmet, Mevzüatul Ulum, istanbul1313.
Tetik, Necati, Başlangıçtan IX. Hicri Asıra Kadar Kıraat ilminin Talimi, işaret Yay., istanbul, 1990.
138
Ünal, Cavit, Eğitim Psikolojisi, Ankara,l983.
Zerkeşi, el-Burhan fi Ulumi'l Kur'an, Mısır, 1972.
Zernuci, Talimul Mutaallim, istanbul, 1323.