· web viewfakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak...

24
MÜTALAAYA KARŞI ESAS HAKKINDA YAPILACAK SAVUNMA Terör Örgütü Üyeliği suçunun unsurları önceki dilekçelerimizde açıklanmıştır. Devletin Güvenliğine ve Anayasal düzene karşı suç işlenmesi AMACI ile kurulan BİR ÖRGÜT ün bulunup bulunmadığı, bu örgüt var ise bu örgütün Silahlı bir Terör Örgütü olup olmadığı yargılamalar sonucunda ortaya çıkacaktır. Bu aşamada böyle bir silahlı terör örgütünün varlığı ortaya konulmuş değildir. Yapılan yargılamalar sonucunda böyle bir Silahlı Terör Örgütünün varlığına karar verilse dahi, müvekkilin (şahsın) Devletin Güvenliği ve Anayasal Düzene karşı suç işlemek amacıyla kurulan, silahlı bir terör örgütüne üyeliği söz konusu değildir. Müvekkilin Terör Örgütü üyesi kabul edilebilmesi için Silahlı Terör Örgütün amacını (İşlediği ve işlemeyi düşündüğü suçları) en başından beri bilerek ve isteyerek ve sürekli birliktelik iradesiyle örgütün hiyerarşik yapısı içerisine girmiş olması gereklidir. Müvekkilin böyle bir durumu söz konusu değildir. Bunun yanında müvekkilin iddia olunan Silahlı Terör Örgütü ile her hangi bir organik bağı bulunmamaktadır. Müvekkilin iddia olunan silahlı Terör Örgütünün Eylem ve faaliyetlerine sürekli olarak katılması söz konusu değildir. Bu konuda her hangi bir iddia da ileri sürülmemiştir. Müvekkilin çeşitli faaliyetlerde bulunması durumu söz konusu olmadığından, eylemlerin yoğunluğu kriterinin de somut olayda uygulanması söz konusu olamaz. Buna göre, bir kişinin silahlı terör örgütü üyesi olarak kabul edilmesi için belli şartlar gerekir. Bunlar; 1-Silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmak: Hiyerarşik yapıya dahil olmak nedir. Örgütün faaliyetleri kapsamında üstünden emir alıp tereddütsüz uygulamaktır. 1

Upload: others

Post on 06-Mar-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

MÜTALAAYA KARŞI ESAS HAKKINDA YAPILACAK SAVUNMA

Terör Örgütü Üyeliği suçunun unsurları önceki dilekçelerimizde açıklanmıştır. Devletin Güvenliğine ve Anayasal düzene karşı suç işlenmesi AMACI ile kurulan BİR ÖRGÜT ün bulunup bulunmadığı, bu örgüt var ise bu örgütün Silahlı bir Terör Örgütü olup olmadığı yargılamalar sonucunda ortaya çıkacaktır.

Bu aşamada böyle bir silahlı terör örgütünün varlığı ortaya konulmuş değildir. Yapılan yargılamalar sonucunda böyle bir Silahlı Terör Örgütünün varlığına karar verilse dahi, müvekkilin (şahsın) Devletin Güvenliği ve Anayasal Düzene karşı suç işlemek amacıyla kurulan, silahlı bir terör örgütüne üyeliği söz konusu değildir.

Müvekkilin Terör Örgütü üyesi kabul edilebilmesi için Silahlı Terör Örgütün amacını (İşlediği ve işlemeyi düşündüğü suçları) en başından beri bilerek ve isteyerek ve sürekli birliktelik iradesiyle örgütün hiyerarşik yapısı içerisine girmiş olması gereklidir. Müvekkilin böyle bir durumu söz konusu değildir.Bunun yanında müvekkilin iddia olunan Silahlı Terör Örgütü ile her hangi bir organik bağı bulunmamaktadır. Müvekkilin iddia olunan silahlı Terör Örgütünün Eylem ve faaliyetlerine sürekli olarak katılması söz konusu değildir. Bu konuda her hangi bir iddia da ileri sürülmemiştir. Müvekkilin çeşitli faaliyetlerde bulunması durumu söz konusu olmadığından, eylemlerin yoğunluğu kriterinin de somut olayda uygulanması söz konusu olamaz. Buna göre, bir kişinin silahlı terör örgütü üyesi olarak kabul edilmesi için belli şartlar gerekir. Bunlar;

1-Silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmak: Hiyerarşik yapıya dahil olmak nedir. Örgütün faaliyetleri kapsamında üstünden emir alıp tereddütsüz uygulamaktır.(Müvekkilin üstü kimdir, kimden emir almıştır, emir nedir ne iddiaanemede ne ne de esasa ilişkin mütaalada açıklanmış delilendirilmiş değildir.) Kişi emir aldığı kişinin örgüt üyesi veya yöneticisi olduğunu, bu kişinin emir ve talimatı örgüt adına verdiğini bilir ve bu emri de örgüt adına yerine getirir.

2- Silahlı terör örgütüne özgeçmiş raporu vermek: Kişi bir silahlı terör örgütüne kendisini tanıtan ve önceki faaliyetlerini içeren bir özgeçmiş vermiş ise, hele ki bu özgeçmiş fotoğraflı ise, bu kişinin bu örgüte bilerek isteyerek katılma iradesini beyan etmiş kabul edilir ve artık o örgütün üyesidir.

3- Silahlı terör örgütlerince düzenlenen yasa dışı siyasi ve askeri eğitimlere katılmak, silah ve patlayıcı eğitimi almak: Kişi bir silahlı terör örgütünün illegal ve gizli olan bir eğitim ve kursuna katılmışsa, burada siyasi ve askeri eğitim almışsa artık bu kişide bu örgütün üyesi sayılır.

1

Page 2:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

4- Silahlı terör örgütünün talimatı ile ve amaçları doğrultusunda adam öldürme, yaralama, bombalama, gasp, adam kaçırma gibi vahamet arzeden eylemlere katılmak: Bu sayılan eylemler silahlı terör örgütünün amaç suça ulaşması için düzenlediği ve gücünü gösterdiği, topluma korku panik saldığı, kendi üyelerine de amaca ulaşacaklarına dair mesaj verdiği, çok önemli ve vahim olarak kabul edilen eylemlerdir. Kişinin bu tür eylemlere katılması da onun söz konusu örgütün üyesi olduğunu gösterir.

5- Silahlı terör örgütlerince düzenlenen çoğunluğu yasa dışı olan çeşitli eylem ve faaliyetlere katılmak: Buraya kadar sayılanlar doğrudan örgüt üyeliğine karine sayılır ve başka şeye bakılmaz. Ancak burada kişinin katıldığı eylemler küçük çaplı eylemlerdir. Hatta bazen suç teşkil etmeyebilir. Buraya daha çok 3713 sayılı yasanın 7. maddesinde düzenlenen, “Örgüt adına suç işleme” ve “ örgüte yardım” fiilleri girer. Mesela bir kişi örgütün düzenlediği bir gösteriye katılırsa ve slogan atarsa örgüt adına suç işlemiş olur. Kişi örgüt üyesi olduğunu bildiği kişilere yiyecek veya giyecek yardımında bulunmak gibi suç teşkil etmeyen bir eylemde bulunursa örgüte yardım suçunu işlemiş olur.Fakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine yardım ediyor ve bunu uzun süre devam ettiriyorsa, artık bu kişinin eylemleri, örgüt adına suç işlemek ve örgüte yardım olmaktan çıkıp örgüt üyeliğine ulaşmış kabul edilir. Burada örgüt üyeliğinin gerekçesi olarak kişinin eylemlerinin sürekliliği ve çeşitliliği kabul edilir ve artık örgütün üyesi kabul edilir.

YÖNELTİLEN SUÇLAMALARA KARŞI SAVUNMALAR ÖNCELİKLE FETÖ ÜYESİ OLMA İDDİASINI KESİNLİKLE KABUL ETMİYORUZ. SAVUNMALARIMIZ KABUL ETMEDİĞİMİZ BU İDDİAANIN VAROLMADIĞINI İSPATLAYACAKTIR. Müvekkil hakkında ne iddianamede ne de esasa ilişkin mütaalada üye olduğu iddia edilen silahlı terör örgütüne ne tür yasa dışı bir eylemle katıldığı açıklanmış değildir. Bir anlamda eylemle ilişkilendirilmemiş delillendirilmemiş bir örgüt iddianamesi ve mütaalası söz konusudur.

1-İddia makamı esas hakkında ki; mütaalasında 17/25 Aralık 2013 tarihinde yolsuzluk soruşturması adıyla yürütülen soruşturma sonrası Gülen Hareketi ile ilişkisini kesmeyen herkesin terör örgütü üyesi olduğunu iddia etmiştir. Ama buna ilişkin delillerini ve kesinleşmiş kararını açıklamış ve bunu müvekkilin suçun manevi unsuru ve kastı açısından delillendirmiş değildir. Bilmesi gerekirdi, haberdardır, gibi ihtimale dayalı, şüpheden sanık yararlanır temel kuralını ihlal eden mütaalada bulunmuştur. Müvekkilin terör örgütü ile ilgili hangi kararı bilmesi gerekirdi, devleti yönetenlerin dahi bilmediğini iddia ettikleri neyi bilmesi gerekirdi, haberdar olması gereken kesinleşmiş yargı kararının hangi mahkeme kararı olduğunu kesndisi de ortaya koymuş değildir. Ancak burada hukuk

2

Page 3:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

darbesinden(TCK da böyle bir suç yoktur bu tabir hukuki de değildir. Müvekkil zaten hukukçu da değildir.) bahsetmiştir. 17/25 Aralık süreci olarak adlandırılan süreçte yaşananarın hukuk içerisinde değerlendirilmesi yapılacak olan süreçtir. İddia makamının bu mütaalası kabul edilip 17/25 Aralık Milat kabul edilecekse; İddia makamının 17/25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk soruşturması iddiasını darbe olarak nitelemesine ilişkin olarak;

Darbe suçunun hukuki tanımı ve kapsamı nedir?

Ceza Hukuku Profesörü Ersan Şen 13.09.2014 tarihli makalesinde; günlük konuşma dilinde ve özellikle de siyasi amaçlarla kullanılan ‘darbe’ olgusunun ceza hukuku açısından bağlayıcı olmadığını, suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereğince, darbe suçunun düzenlendiği TCK m.312’de yer alan unsurları taşımayan eylemlerin hukuken darbe olarak nitelendirilemeyeceğini aşağıdaki şekilde ifade etmiştir.

"Sıradan eylemlerin darbe olarak değerlendirilmesi, belki siyaseten veya günlük konuşma dilinde mümkün sayılabilir. Ancak Ceza Hukuku nazarında bir eylemin darbe suçu sayılabilmesi için, “suçta ve cezada kanunilik” prensibi uyarınca mutlaka TCK m.312’de öngörülen unsurların gerçekleşmesi, bunun da suça konu eylemin hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen somut delillerle kanıtlanması gerekir. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) “darbe” ile ilgili tanımına baktığımızda; eskiden bu tanımın “bir ülkede zor kullanarak yönetimi devirme işi”, şimdi ise “bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi” olarak yapıldığı görülmektedir. Ceza Hukuku bu tanımlarla bağlı değildir. “Hükümete karşı suç” başlıklı TCK m.312’ye göre, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir."

Prof. Ersan Şen’in makalesinde de belirtildiği üzere TDK darbeyi önce zor kullanarak yönetimi devirme olarak tanımlarken 17 Aralık’tan sonra (2014 yılında) bu tanımda değişikliğe giderek ‘zor kullanma’ nın yanına ‘baskı kurma veya demokratik yollardan yararlanma’ gibi muğlak ve yoruma açık unsurları da ekleyerek tüm muhalif hareketlerin darbeci olarak nitelendirilmesine ‘bilimsel’ bir katkı sağlamayı hedeflediği izlenimini uyandırmıştır.

TDK’nın yeni darbe tanımına göre hükümeti demokratik yollardan yararlanarak istifa ettirirseniz darbe yapmış oluyorsunuz. Bu tanımın vehametini bir örnekle anlamaya çalışalım. Diyelim ki hükümetin ülke çapında çok büyük yolsuzluklar yaptığı ortaya çıkınca, dar gelirliler başta olmak üzere milyonlarca insan ellerinde tencere ve tavalarla sokağa dökülerek aylar süren protestolar yaptı, hükümeti istifaya çağırdı ve yolsuzluğa karışanların yargılanmasını istedi. Hükümet yolsuzlukların üzerini kapatınca da yurt çapında grevler başladı. Kamuoyu baskısına dayanamayan başbakan istifa etti, erken seçim kararı alındı, seçime kadar geçici hükümet kuruldu.

3

Page 4:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

Burada kullanılan, protesto, toplanma ve grev gibi hakların tamamı Anayasal ve demokratik haklar olmasına rağmen bu hakları kullanarak yolsuzluğa veya suça karışan bir hükümeti istifaya zorlarsanız TDK’daki tanıma göre darbecisiniz.

Gezi olaylarındaki muhalif (ama şiddetten uzak) tutumu nedeniyle Beşiktaş Çarşı Grubu’nun darbeye teşebbüsten yargılanması, her muhalifi darbeci sayan bu düşünce yapısının hükümetteki ve yargıdaki varlığının göstergesidir. Çarşı grubundan 35 kişi hakkında ‘silahlı örgüt kurarak Türkiye’de Arap Baharı imajı oluşturup hükümeti devirmeye çalışmak’ suçlarından düzenlenen iddianamede şüphelilerin müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmaları istendi.

Darbe suçu ancak silahlı bir örgüt tarafından işlenebilir.

Profesör Şen, darbe suçunun ancak silahlı bir örgüt tarafından işlenebileceğini, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen adi suç örgütü tarafından gerçekleştirilen böyle bir eylemin darbe suçu sayılamayacağını aşağıdaki şekilde ifade etmiştir:

"Darbe suçu, ancak bir suç örgütü vasıtası ile işlenebilir. Ancak bu örgüt, TCK m.220’de tanımlanan klasik suç örgütü olmayıp, “Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314 kapsamında değerlendirilmelidir. TCK m.314’de düzenlenen silahlı örgüt, Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesi ile terör suçu sayılmış, 5. maddesi ile cezasının artırılması öngörülmüş ve 7. maddesinde de terör örgütünün tanımı yapılmıştır. TCK m.314/1’de, Devletin güvenliğine karşı suçları işlemek amacıyla kurulan örgüt silahlı terör örgütü sayılmıştır. Bu sebeple, Hükümete karşı darbe suçunun TCK m.220’de sayılan suç örgütü vasıtasıyla işlenmesi kabul edilmemiş, darbe suçunu işleyene örgütün silahlı terör örgütü sayılacağı ifade edilmiştir." Bu anlamda; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin “Ergenekon” davasında vermiş olduğu kararın Terör Örgütü Yöneticiliği ve üyeliğine ilişkin olarak sonuç kısmında; “… sanıkların dosya kapsamındaki atılı suçlara ilişkin somut delillere dayalı eylem ve faaliyetleri ile bu eylem ve faaliyetlerindeki irtibat ortaya konulduktan sonra, varsa iştirak iradesini aşan hiyerarşik bir yapılanmanın bulunup bulunmadığı ile bu yapıdaki konumları, bir ya da birden fazla oluşum ya da örgüt niteliğinde olup olmadığı; yine dosya kapsamındaki delil ve eylemlerle ilişkilendirilerek, varsa örgüt ya da örgütlerin nitelikleri de belirlendikten sonra, sanıkların eylem ve faaliyetleri ile örgütteki hiyerarşik ilişkileri somut delillerle ortaya konulup, hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.” değerlendirilmesine yer verilmiştir.

Yargıtay’ ın bu bozma kararı ve nitelemesi doğrultusunda müvekkilin 17/25 Aralık 2013 te sonra olmayan neyi bilmesi gerekirdi, olmayan neden haberdar olması gerekirdi gibi şüpheden ari olmayan beyanlar ile yapmış olduğu atılı suçlamayı kabul etmiyoruz.

2- Müvekkil Açısından Suç Tarihinin Terör Örgütü Üyeliği açısından Değerlendirilmesi

4

Page 5:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

İddianame de suç tarihi 2016 yılı olarak belirtilmiştir. Aşağıda izah edeceğimiz gerekçelerle suç tarihinin tam olarak tespiti gerekmektedir. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminde bulunan FETÖ’ nün silahlı terör örgütü olduğu, ilkez bu darbe girişimi sonrasında ortaya çıktığı devletin üst düzey yetkilileri tarafından belirtilmiştir.

Bu kapsamda;a-Gülen Hareketi’nin terör örgütü olduğu yönündeki ilk iddialar 2013 yılından sonra ileri sürülmeye başlanmış, 28 Şubat sürecinde de bu türden iddialara dayalı olarak bir kamu davası açılmış, ancak bu dava 2008 yılında Yargıtay Ceza Genel Kurulundan da onaylanarak kesinleşen bir kararla beraatla sonuçlanmıştır.b-HSYK başkan vekili “Eylemleri olanlar...: Biliyorsunuz, bu örgütün silahlı terör örgütü olup olmadığı konusunda tartışma vardı. Bunun kriminal hale gelmesi için silahlı terör örgütü tespitinin yapılması gerekiyordu.” Demiştir. Dolasısıyla 15 Temmuz 2016 tarihine kadar yapılmış silahlı terör örgütü olduğuna ilişkin bir tespit ve karar yoktur. HSYK başkan vekili bu hususu doğrulamıştır. Bu beyan 22 Eylül 2016 tarihlidir. Örgüt kararı olarak belirtilen Erzincan ACM’ nin karar tarihi 16/06/2016 tarih 2016/74 esas ve 2016/127 sayılı karar sonrası beyanıdırki kesinleşmediği için örgüt kabul edilmediğinin tespitidir. Ayrıntı linki aşağıdadır.(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/604177/HSYK__ihraclarin_neden_darbeyi_bekledigini_acikladi.html)

c-Birçok MGK Toplantısına katılmış olan Ak Parti kurucularından Başbakan eski yardımcısı Bülent Arınç da, 21 Temmuz 2016 tarihinde, “Silahlı terör örgütünün Fetullahçı olduğunu o gece öğrendim silahlı terör örgütünün fethullahçı olması, o gece ortaya çıkan bir olaydır. Ben o gece öğrenmiş olabilirim ama sayın Cumhurbaşkanımız da o gece öğrendi. Genelkurmay Başkanımız da o gece öğrendi. Onların bilmediklerini ben nasıl bilebilirim? ” açıklamasını yapmıştır. Anlaşılmaktadırki 15 Temmuz öncesinde silahlı terör örgütü tespiti yoktur.(http://www.hurriyet.com.tr/bulent-arinc-silahli-teror-orgutunun-fethullahci-oldugunu-o-gece-ogrendim-bana-ahmak-diyebilirsiniz-40159063)

d-Sayın Cumhurbaşkanı, 16 Temmuz 2016 tarihinin ilk saatlerinde, saat 03.20 civarında İstanbul Havalimanında yaptığı açıklamada, darbe girişiminin arkasında Gülen Hareketinin olduğunu açıkladıktan sonra, “Bu grubun silahlı terör örgütü olduğu açığa çıkmıştır” demiştir. (https://www.youtu.be/o4HE3byDauc)

Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı ve başbakan eski yardımcısı ve HSYK başkan vekilinin emirleri altında bulunan mit, emiyet ve jandarma ya ait raporlara ulaşma imkânlarına rağmen 15 Temmuz akşamı öğrendiklerini beyan ettikleri silahlı terör örgütünü taşrada yaşayan ve onların ulaştıkları bilgi ve belgenin % 1 ne bile ulaşma imkânı olmayan müvekkilin silahlı terör örgütü olduğunu bildiğini iddia etmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Hukukla biraz ilgisi olan kişinin de izah edebilmesi mümkün değildir.

5

Page 6:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

Devletin gücünü kullanan yöneticilerin bilmediğini müvekkilin bildiğini iddia etmek hukuken izah edilebilir bir durum değildir. TCK 21. Maddesinde düzenlenen kast, suçun kanuni tanımındaki yani silahlı terör örgütü üyesi olma suçunun unsurlarını bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. Kast iki ana unsurdan oluşmaktadır. Bilme ve isteme unsurları. Bilme ve istemenin kapsamına neler dâhildir. Silahlı terör örgütü olmanın unsuru, örgütün vehamet arzeden terör eyleminin olması gerekir. Söz konusu eylemin örgütün amaç ve faaliyeti doğrultunda gerçekleştirilen bir eylem olmalıdır. Müvekkilin bu şekilde eylemi olduğunu bilerek örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde organik bağ oluşacak şekilde hiyeraşik yapıda yer alması ve örgütün amaç ve faaliyeti doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk gösteren SUÇ OLUŞTURAN EYLEMDE BULUNMASI GEREKİR. Bu süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk gösteren eylemler gerçek bir silahlı terör ögütünde; örgütün dağ kadrosuna katılıp askeri ve siyasi eğitim almak, örgütün kampında loşistik hizmetletinde, propaganda faaliyetlerinde görev almak, kampta nöbet tutmak, örgüte özgeçmiş raporu vermek, gizliliği temin ve gerçek kimliğin ortaya çıkmasını engellemek için kod isim kullanmak, örgüte yardım toplamak, örgüte eleman temin etmek vb eylemler üyelik suçunun maddi unsurlarıdır. Yani daha açık olarak söylemek gerekirse müvekkil FETÖ nün silahlı terör örgütü olduğunu bilecek, ama yinede ben bu örgüte katılıyorum diyecekki suç oluşsun Oysa müvekkile üyelik için suçun unsuru olarak izafe edilen eylem olmayan ancak eylem denilen fiiller devletin resmi izni ile kurulan ve devletin garantisi altında faaliyetine devam eden bankaya para yatırmak, kimse yokmu derneğine bağış yapmak, evine arkadaşlarını misafir olarak kabul etmek, by lock isimli bir bilgisayar programı kullanmaktır. YİNE KASTIN UNSURU OLAN BİLME VE İSTEMEK AÇISINDAN MÜVEKKİLİN TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU BİLMEDİĞİ VE BİLSE YANINDAN BİLE GEÇMEYECEĞİ BİR GRUBA MENSUP OLDUĞUNU İDDİA ETMEK HUKUKEN İZAH EDİLEBİLİR DURUM DEĞİLDİR. Örgüt üyeliği suçunun oluşması bakımından failin örgütün yapısını ve amaçlarını bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekir. Devlet erkini kullanan yöneticiler 15 Temmuz da öğrediğini iddiaeettikleri silahlı terör örgütünü müvekkilin önceden bilerek katıldığını suçun KAST unsuru açısından izah edebilmek mümkün değildir. Üyelik suçunun manevi unsurunu, örgütün belli amaçlarını gerçekleştirme gayesini (özel kastı) bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesi oluşturduğuna göre; failin konumunun örgüt üyesi sayılmasını gerektirecek boyuta ulaşıp ulaşmadığı hususunun, örgütün amacını benimsemesinden ibaret bu özel kastını dışa yansıtan açığa vuran hareketlerinin, fiilin gerçekleştiği yer ve zaman, şartlar (somut olay) göz önünde bulundurulmak, Yüksek Yargıtay’ın da birçok kararında işaret ettiği gibi gerçekleştirilmek istenen amaç suç (tehlike suçu) ve tüm koşullar nazara alınmak ve fail tarafından gelinen içinde bulunulan aşamaya göre belirlenmesi, herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması gerekir. Örgütün darbe yapmak için hazırlık yaptığını ve bunu da sadece asker olarak görev yapan üyelerinin bildiği 15 Temmuz aşkşamı ortaya çıktığına göre müvekkilin darbe girişimine ilişkin bir eylemi olmadığına göre sihalı örgüte üye olmak iradesinden bahsetmek de mümkün

6

Page 7:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

değildir. Bu irade nerededir somut olarak, bireyselleştirilmiş olarak ne iddianamede ne de esasa ilişkin mütaalda izah edilmiş değildir. Yine kabul etmemekle birlikte müvekkilin de 15 Temmuz 2016 tarihinde silahlı terör öğrendiğini kabul ettiğimiz takdirde bundan sonraki eylemleri kast açısından değerlendirdiğimiz de ve örgüte yardım kabul edilebilecek veya üye olarak nitelendirilebilecek iddia edilen eylemleri bankaya para yatırma, derneğe bağış yapma, evine misafir kabul etme, by lock kullanma eylemlerine müvekkilin devam edip etmediğinin tespit edilmesi gerekmektedirki müvekkilin böyle bir eylemi yoktur. 3-Bank Asya’ya Para Yatırma İddiasına İlişkin Olarak -Bank Asya’ya para yatırma silahlı örgüt üyeliğine delil olarak kabul edilme iddiasına ilişkin olarak; bank asya 15 Temmuz sonrası faaliyetine son verilinceye kadar yasal olarak faaliyetine devam eden ve bankacılık faaliyetinde bulunan bir kuruluştur. -Bank Asya hakkında terörün finansmanı hakkında bir soruşturmanın bulunmadığı, yasal olarak faliyetlerine devam ettiği, bankacılık sistemi içerisinde diğer bankalardan bir farkının bulunmadığı, bu bankanın faaliyetine ilişkin bir yasaklamanın bulunmadığı devlet garantisinde faaliyetine devam ettiği ancak buna rağmen para yatırmanın nasıl suç olduğunun anlaşılamadığı, devletin hem garanti verip hemde para yatıranları silahlı terör örgütü olarak suçlamasının hukuken izah etmesinin mümkün olmadığı, Bu durumun kabul edilmesi halinde siyasi konjüktür değiştiğinde, iş bankasına ve Kuveyt Türk (işid mali yardım yaptığı için ABD de hakkında dava vardır) terör örgütü üyesi kabul edilecektir. -Müvekkilin dini inanışları gereği bir bankaya para yatırması sebebiyle terör örgütü üyesi ilan edilmesinin hukuki bir tarafının bulunmadığı, İddia makamının mütalaasından belirttiği şekilde hesap açma suç ise; -17/25 Aralık’tan sonra faaliyetine devam eden, etmesine izin VERİLEN BANK ASYA İÇİN PARA YATIRMASINA SEBEP OLAN TÜM KAMU GÖREVLİLERİ İÇİN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORUZ GEREĞİNİN YAPILMASINI TALEP EDİYORUZ. -Basına yansıdığı kadarıyla Aynı bankadan kredi kullanan Rasim Ozan Kütahyalı ve Nagehan alçı için ve yine hesabı bulunduğunu basına beyan eden AKP milletvekilili olan Selçuk Özdağ ile bu banka ile çalışan tüm kamu kurumu yöneticileri içinde gereğinin yapılması için suç duyurusunda buluyoruz

Ayrıca,

1-Bank Asya’ da müvekkilin para yatırdığına ilişkin hesap hareketleri ve dekontların celbi,

2-Bank Asya hakkında terörrün finansmanı hakkında bir soruşturma olup olamdığının araştırılması, varsa bu hususun kamuoyuna duyurulup

7

Page 8:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

duyurulmaudğı, banka mudilerine ve müvekillime bildirilip bildirilmediğinin sorulmasını talep ediyoruz.

4- Kimse Yokmu Derneğine Bağış Yapmak;

Kimse yokmu derneğine bağış yapmak yasalarımızda suç olarak tanımlanmamıştır. Derneğin kamuya yararlı dernek statüsü 22/09/2014 tarih ve 2014/6812 sayılı bakanlar kurulu kararı ile kaldırılmıştır. Eğer bağış yapmak suç ise iddia makamının mütalaasına göre 17/25 Aralık 2013 tarihten sonra para yatıran herkes için soruştruma yapması gerekmezmi ? Yine kamuya yararlık dernek statüsünü 9 ay sonra kaldıran bakanlar kurulu üyleri ve hemen derneğin faaliyetini durdurmayan ilgililer için soruşturma açması gerekmez mi ?, yine 17/25 Aralık sonrası hemen hakkında soruşturma açılıp derneğin kapatılması gerekmez miy di ?

15 Temmuz melun darbe girişimi öncesine kadar, Gülen hareketi hakkında silahlı terör örgütü olduğuna dair bir karar bulunmaması, devlet yöneticilerin bile bilmediklerini beyan etmeleri ve bu harekete bağlı olan veya olduğu iddia edilen dernek, vakıf ve kuruluşların faaliyetlerine yasal olarak devam etmeleri nedeniyle, hukuken diğer cemaatlere ait dernek ve kuruluşlardan, Mehmetçik Vakfı gibi, TÜRGEV gibi vakıflardan hiçbir farkları yoktur.

Bu nedenle nasıl ki diğer dernek, vakıf ve kuruluşlara yardım için, bağışta bulunmak suç değilse, Gülen hareketine bağlı kimse yokmu derneğine bağışta bulunmak suç değildir. Çünkü Kimse yokmu derneği kapatılıncaya kadar yasalara uygun olarak faaliyetine devam etmiştir. Derneğin kapatılması sonrasında yapılan bir bağışta söz konusu değildir. Aksi halde devletin vatandaşına tuzak kurarak önce bağış yaptırıp sonra suçtur diyerek ceza vermesi anlamına gelirki hukuken izah edilemez, bu açıdan da bu eylemlerin silahlı terör örgütü suçunun unsuru kabul edilip işlem yapılması asla hukuki bir yaklaşım değildir.

Bu tür eylemlerin silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı bir an için düşünülse bile, ortada henüz kesinleşmiş müvekkil tarafından bilinen bir silahlı terör örgütü kararı bulunmadığından ve devlet tarafından teröre yardım eden bir dernek olduğuna ilişkin bir ilan olmayan bir ortamda atılı suçun oluşması da hukuken mümkün değildir. Konusu suç teşkil etmeyen eylemler örgütle doğrudan bağlantı kurulamadıkça örgüt üyeliğinin unsuru kabul edilemez. Konusu suç teşkil etmeyen eylem ve fiillerin örgütle irtibatlandırılması için, bu kişinin muhatabının örgüt ve örgüt üyeleri olduğunu bilmesi gerekir. Karşıdakinin durumunu bilmeden yani muhatabının örgüt olduğunu bilmeden ya da bilebilecek durumda değilken yapılan fillerden dolayı kimse hukuken sorumlu tutulamaz.

Tekrar etmek gerekirse konusu suç teşkil etmeyen eylemlerden sorumlu tutulabilmenin olmazsa olmaz şartı, karşıdakinin örgüt olduğunun bilinmesi veya bilinebilecek konumda olunması ve eylemin bu bilinçle yapılmasıdır. Bu durumda

8

Page 9:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

da bu hususun ispatı iddia makamına düşmektedir. İddia makamı ise bu hususa ilişkin olarak; bilmeme haberdar olmama gibi ihtimale dayalı bir mütaalada bulunmuştur. Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. Taşrada yaşayan develetin üst düzey görevlilerine göre basit bir yaşamı olan müvekkilden, yasal olarak faaliyet yürüten, yasa dışı hiçbir eylem ve faaliyeti bulunmayan, bir derneğin bir gün siyasi irade ile ters düşüp, siyasi irade tarafından silahlı terör örgütü ilan edileceğini tahmin etmesini hatta bilmesini beklemek, bırakın hukuka uygunluğu akla ve mantığa da uygun değildir. Bu tür eylem ve faaliyetler kesinlikle, silahlı terör örgütü üyeliğine delil teşkil etmek bir yana, yasalar çerçevesinde suç bile değildir.

Aksi durum bu gün yasal ve legal olarak faaliyet yürüten dernek, vakıf ve kuruluşların yarın siyasi irade ile ters düşüp silahlı terör örgütü olarak kabul edilmesi durumunda yada bu dernek, vakıf ve kuruluşların bir örgüt faaliyeti çerçevesinde faaliyet yürüttüklerinin tespiti durumunda, şu an buralara yardım yapan herkesin silahlı terör örgütü üyesi olması anlamına gelir. Bu da ceza hukukunun ve evrensel hukukun pek çok temel ilkelerine aykırıdır.

Sonuç olarak, kişi hakkında yukarıda belirtilen silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun unsurlarının varlığı yasal olarak tespit edilmedikçe, bağış yapmak hukuken suç olmayan eylemler nedeniyle, ne silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan, ne silahlı terör örgütüne yardım suçundan ne de başka herhangi bir suçtan dolayı işlem yapılması mümkün değildir. Aksi uygulama keyfiliği, hukukilikten uzaklaşmayı, hukukun ne denli siyasi iradeye bağlı ve bağımlı hale geldiğini açıkça gözler önüne serecektir. 5-ByLock Kullanma İddiasına İlişkin Olarak 15/08/2016 tarihli bir tutanakla ismi by lock kullananlar arasında bildirilmiştir. Müvekkil savunmasında da belirttiği şekilde hiç zaman iddiaa edilen programı kullanmamıştır. Kullandığı iddia edilen programa ilişkin delil olarak bildirilen belgede hiçbir delil değeri bilgi yoktur. Bylocka ilişkin olarak ceza hukuku anlamında tam bir kanaat oluşması ve ne olduğunun anlaşılması için öncelikle;

9

Page 10:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

-Mit by lock tespitine hangi mahkeme kararına göre yapmıştır.(kişisel veriler hiçbir şekilde mahkeme kararı olmadan tespit edilemez) -Bylock programının mit tarafından ilk kez ne zaman suçta kullanıldığı tespit edilmiştir. -Müvekkil iddia edilen programı ne zaman indirmiştir. -By lock’u ne kadar süre kullanmıştır.( Kırmızı liste gibi hukuki olmayan şüpheye dayalı bir bilgi, kullanıma ilişkin şüpheden öteye bir durum ortaya koymamaktadır.) -By lock servis sağlayıcısına kaç kez ne kadar süre ile bağlanmıştır. -By lock aracılığıyla kimler ile görüşmüş, mesajlaşmıştır. Mesaj içerikleri nelerdir. -By lock un karşı tarafında kim vardır. Bunlara ilişkin hiçbir bilgi olmadan gerçekliği şüpheli bir bilgi içeren belgeyi kabul etmek mümkün değildir.İddia makamı esas hakkındaki mütaalasında 2937 sayılı mit yasasının 4/i maddesi gereğince her türlü bilgi, veri ve belgeyi toplayacağını ve bunu ilgili kuruluşlara ileteceğini beyan etmiştir. Aynı şekilde 2559 sayılı PVSHK’nın ek 7/1 maddesi gereğince de emniyetin diğer kurumlarla işbirliği yapacağını beyan etmiştir. İddia makamı MİT bu tespiti Ankara 4. ACM’ nin kararı ile yaptı ise doğru bir tespitte bulunmuştur. MİT bu tespiti Ankara 4. ACM’ nin önleme dinleme kararı ile yapmak zorundadır. Karar yok ise yasak delil kapsamındadrı. Karar var ise bundan sonra ulaştığı sonuç hukuki olmaktan uzaktır. Çünkü; MİT yasası gereğince her türlü istihbari amaçlı bilgi ve belgeyi toplar ilgili kurumlara gönderir. Mit önleme dinlemesi ve emniyet önleme dinlemesi yapması için Ankara 4. Ağır ceza mahkmesinden alınacak kararla mümkündür. Mit’in adli soruşturma yapma görev ve yetkisi yoktur. Bu sebeple elde ettiği bilgi ve belgenin CMK anlamında kanıt değeri de yoktur. Somut olarak by lock a ilişkin suç unsuru olan bir bilgi ve belgeye ulaştığında gerekli verilerle emniyete iletir. İstihbari amaçlı bilgi ve belgenin gelmesi sorasında(emniyet) eğer suç unsuru içermekte ise CMK 160 maddesi gereğince adli soruşturmaya başlamak için C.Savcısını haberdar eder ve onun talimatı ile soruşturma başlatılır. Adli soruşturma başlaması sonrasında somut by lock CMK 134 ve 135 maddeleri geriğince işlem yapılır. Somut olayda mit’den emniyet müdürlüğüne gelen istihbari HAM bilgi DELİL olarak dosyaya konulmuştur. Öyleki Emniyet müdürlüğü RİSK ALMAMAK CEZAİ TAKİBATA UĞRAMAMAK İÇİN gelen BİLGİ notu için PVSK ek madde 7 gereğince istihbari nitelikte olduğunu delil niteliğini taşımadığını belirtmektedir. Bunun amacı bu ham bilgidir. Delil değildir. CMK gereğince toplanmış bir delil değildir demektedir. Şayet aksi kabul edilir ise; MİT yargılamayı yapan mahkeme heyeti için emniyete “ Arjantinli lionel messiyi Galataraya transfer etmek için rüşvet aldı” diye bilgi notu gönderdiğinde bunu doğru kabul edip mahkeme heyetini mahkum mu etmek gerek? Prof. dr. Ersan şen makalesinde; “Önleme dinlemesi: “Önleme dinlemesi” adı ile bilinen iletişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen kayıtların (iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin verilerin) yargılamada delil olarak kullanılabilmesi mümkün değildir. Milli İstihbarat, Polis ve Jandarma Teşkilatlarının bağlı olduğu kanunlarda, önleme veya istihbari teknik takip yöntemleri kullanılmak suretiyle

10

Page 11:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

elde edilen verilerin yargılamada delil olarak kullanılamayacağı ifade edilmiştir. Bu konuda tartışma yapılsa da, “hukuk devleti” ve “normlar hiyerarşisi” ilkeleri uyarınca önleme dinlemesi yöntemi ile elde edilen kayıtların delil değerlerinin olmayacağı ve kayıtların yargılama dosyasına koyulamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü adı üzerinde, henüz ortada işlenmiş veya işlenmeye teşebbüs edilmiş suç olmayıp, suçun hazırlık hareketlerinin önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca önleme dinlemesi, suçun delillerini ve faillerini bulmaya yarayan adli dinlemeye göre daha kolay başvurulabilecek bir yöntem olup, bu sebeple de baştan itibaren ve sonrasında, yani sonuçları dahil olmak üzere gizli yürütülür. Bu konuda, yani önleme dinlemesinden elde edilen kayıt ve verilerin yargılamada kullanılması ile ilgili iki istisna mümkün olabilir; usule uygun yapılan önleme dinlemesi sonuçları “basit şüphe” kabul edilerek, CMK m.160 uyarınca ceza soruşturması başlatılabilir. Diğer istisnaya göre ise, şüpheli veya sanık lehine olan, yani savunmayı destekleyen önleme dinlemesinden elde edilen kayıtlar yargılamada kullanılabilir. Bu kayıtlar gizli olduğu için ortaya çıkması ihtimal dahilinde olmamakla birlikte, bir an için açığa çıkan kayıtlar veya hakkında önleme dinlemesi yapılan şüpheli veya sanığın talebi alınarak, bu kayıtlardan şüpheli veya sanığın lehine olanlar varsa yargılamada dikkate alınabilir. Önleme dinlemesinde henüz işlendiği iddia edilen bir suç ve dolayısıyla şüpheli yoktur. Hem bu sebeple ve hem de önleme dinlemesinin şartlarının adli dinlemeye göre kolay olması, bunun yanında önleme dinlemesinin fonksiyonunun farklı olmasından dolayı, önleme amaçlı teknik takibin sonuçlarının yargılamada delil olarak kullanılabilmesinin önü kapatılmıştır.( http://www.hukukihaber.net/telefon-dinleme-makale,4127.html)” Somut olayda by lock tespitinde tamamen yasak delil kapsamında bir durum söz konusudur. İddia makamının mütaalsında belirtildiği şekilde istihbari bilginin delil olarak kullanılması mümkün değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/9-83 E., 2011/95 K sayılı kararında” . 5397 sayılı Yasa uyarınca önleme amaçlı iletişimin tespiti ve denetlenmesine, ancak suç işlenmesinin ve kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi amacıyla başvurulabilecek ve Önleme amacıyla yapılan iletişimin tespiti ve denetlenmesi sonucunda ulaşılan bulgular da, yasanın öngördüğü amaçlar dışında ve bu arada bir ceza soruşturması veya kovuşturmasında delil olarak da kullanılamayacaktır. Önleme amaçlı iletişimin tespiti ve denetlenmesi sonucunda ulaşılan bulgularla bir suç işlendiğinin anlaşılması karşısında, elde edilen bu bulgular, 5397 sayılı Yasanın 1 ve 2. maddeleri uyarınca, yasanın öngördüğü amaçlar dışında ve bu arada bir ceza soruşturması veya kovuşturmasında delil olarak kullanılamayacağından, anılan düzenlemenin gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere, kolluk görevlilerince durum derhal adli birimlere bildirilmeli ve somut olayın özelliğine göre Cumhuriyet Savcılığınca gerek görülürse bu bilgilerden hareketle soruşturmaya başlanılmalıdır. Karar da açıklandığı şekilde mit ten gelen by lock bilgisi suç oluşturmakta ise adli soruşturmaya geçilmesi gerekirdi. Adli soruşturma geçilip gereği yapılmadığı için yasak delil kapsamındadır. Mit başbakanlığa bağlı bir kuruluştur. Verdiği herhangi bir bilgi için % 100 doğrudur demek te mümkün değildir. MİT bilirkişi de değildir. Öyleki bu soruşturmalarda yürütmenin emrinde ve taraf olan bir kurumdur. Dijital veriler müdahaleye en açık verilerdir. Müvekkil hiçbir zaman by lock kullandığını kabul

11

Page 12:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

etmemiştir. Bu sebeple aşağıdaki gerekçelerle by lock ilişkin ayrıntılı BİLİRKİŞİ incelemesi yapılması gerekmektedir. Çünkü; MİT Bylock kullanıcılarına nasıl ulaştı? Cevap basit; tüm ülkedeki internet trafik bilgilerin hata payı yüksek bir yöntem bu nedenle listeler kısım kısım oluşturuluyor. Bunun sağlıklı bir yöntem olmadığını tüm adli bilişimciler bilir. MİT internet trafik bilgilerini İnternet Yer Sağlayıcı (hosting) den yani sunucudan almamıştır. Bilgileri İnternet Servis Sağlayıcı (İSS) denilen TT Net, Türkcell, Vodafone gibi firmalardan derlemiştir. 5651 Sayılı Yasaya göre firmalar internet servis sağlayıcıları internet trafik bilgilerini 2 yıl boyunca saklamak zorunda, bu nedenle MİT uygulama için 2014 Kasım ayını baz almakta, daha geriye gidememektedir. Aynı yasaya göre internet trafik bilgileri soruşturma kapsamında Hâkimlikçe talep edilebilmektedir. Ortada böyle bir Hâkim kararı da yoktur. Dolayısıyla elde edilen trafik bilgileri usulüne uygun delil olarak kabul edilemez ve bir hükme esas alınamaz. İkinci sorun elde edilen internet trafik bilgileri yani kullanıcının IP adresi, girdiği sistemler, kullandığı süre tarih gibi bilgiler ancak bağlanılan sunucunun LOG kayıtlarıyla bir fikir verebilir. İnternet servis sağlayıcıdan (ISS) elde edilen bilgiler değişkenlik gösterebilir. Firmalar aynı IP adresini aynı anda birden fazla kullanıcıya tahsis edebilmektedir. Yine korsan yazılımlarla başkasının İP adresinin kullanılması kendi İP adresinin değiştirilmesi de mümkündür. . Bütün bu açıklamalar ışığında teknik olarak bu hususların araştırılması gerekmektedir. 1-Mit by lock kullanımına ilişkin bilgi notunu ne zaman göndermiştir. 2-Emniyete ne zaman ulaşmış, kendisine ulaşan bilgi notu üzerine ne tür işlem yapmıştır.

3-MİT’in bylock sunucusundan elde ettiğini iddia ettiği LOG kayıtları digital ortamda istenmelidir.

4-LOG kayıtlarının dosya bütünlük değerlerinin (hash) doğruluğu bilirkişi marifetiyle incelenmelidir.

5-İnternet Servis Sağlayicisi firmadan (kişiye göre TT Net, Türkcell veya Vodafone) Bylock kullandığı iddia edilen hatta sunucuya bağlanılan tarih,

-Saat itibariyle kullanıcıya verilen İP adresinin statik mi dinamik mi olduğu, -Bu İP adresinin başka kullaniciya da tahsis edilip edilmediği, -Lokasyon bilgileri, kendi iç ağlarında İP adres bilgileri, -Bu İP adresini kullanan cihazin tekil ağ cihaz numarasi (MAC) ne olduğunun sorulması,

6- Bilirkişiden ayrıca internet ortamında korsan yazılımlar yoluyla kullanılan İP adresinin başkaları tarafından da alınıp alınamayacağı, İP adresinin değiştirilip değiştirilemeyeceği, İSS. lerin aynı İP adresini birden fazla kişiye tahsis edip edemeyecekleri hususunda rapor hazırlanması için TEVSİİ TAHKİKAT TALEBİMİZ VARDIR. Bu Talebimizin karşılanmaması müvekkil açısından yasak delil olan by lock iddiası sebebiyle hürriyetinden yoksun kılınması suçunu doğuracaktır.

12

Page 13:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

Bununla birlikte bu programla yapıldığı iddia edilen ve fakat içeriği tespit edilemeyen görüşmelerin kişi aleyhine delil olarak kabul edilemeyeceği çok sayıda Yargıtay kararına da konu olmuştur.

Bunlardan bazıları;Ceza Genel Kurulu 04.10.2011 tarih ve 2011/10-159 E.  ,  2011/202 K. Sayılı kararında "ilgilisi tarafından çok sayıda görüşme yaptığı kabul edilse dahi içeriği tespit edilemeyen telefon görüşmeleri ile adli sicil kaydına konu ilama dayalı olarak sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması yerinde değildir"

Yargıtay 9. CD'si 13.01.2016 tarih ve 2015/8703 E.  ,  2016/119 K. Sayılı kararında " içeriği tespit edilmeyen HTS kayıtları dışında, somut, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmayan olayda, sanık bakımından şüphenin söz konusu olması nedeniyle şüpheden sanığın yararlanması gerektiği şeklindeki genel ceza hukuku ilkesi de gözetilerek, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi"

Yargıtay 10. Ceza Dairesi'nin 16.11.2015 tarih ve 2015/4718 E.  ,  2015/32935 K. sayılı kararında "..K...'in sonradan döndüğü soyut beyanları dışında kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığından sanığın beraati yerine,içeriği tespit edilmeyen telefon görüşmelerine dayanılarak mahkûmiyetine karar verilmesi"

Yargıtay 20. Ceza Dairesi'nin 21.01.2016 tarih ve  2015/1663 E.  2016/271 K. Sayılı kararında "…suç tarihinden önce 28 adet içeriği tespit edilemeyen HTS kayıtlarının mahkumiyet için yeterli olmadığı, başkaca kuşku sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi." Şeklindedir.

Şu hale göre özetle; söz konusu BYLOCK adlı program üzerinden kim, kiminle, ne zaman, nerede iletişime geçtiğine dair içeriği tespit edilmeyen Historical Traffic Search (HTS) bilgilerinin kişiler aleyhine delil olarak kullanılamayacağı açıktır.

Tüm bu izaha rağmen ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da

13

Page 14:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

bulunmamaktadır. Mit gönderdiği bilgi müvekkil hakkında ancak bir şüphe oluşturabilir. Şüpheden de müvekkil yararlanır.

SONUÇ OLARAK,

Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği Anayasa hükmüdür. (Anayasa Madde 38)Yüklenen suç ancak hukuka uygun delillerle ispat edilebilir. (CMK Madde 217)Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması mutlak bozma nedenidir.(CMK Madde 289)Kamuoyunda Ergenekon Davası olarak bilinen dosyanın temyiz incelemesi sonrasında Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin Bozma ilamında belirttiği üzere; "Ceza Genel Kurulu 03.07.2007 tarih ve 2007/167, 22.01.2008 tarih ve 2008/3 karar sayılı kararlarında, hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan iletişim tespit tutanaklarının hükme esas alınamayacağını belirtmek suretiyle iletişimin dinlenilmesi hususunda önemsiz/şekli hukuka aykırılık anlayışının geçerli bulunmadığını kabul etmiştir. Gerçekten de haberleşme hürriyeti anayasal bir haktır ve ihlali önemsiz kabul edilemez."Şu hale göre Cumhuriyet Savcılarının ve Sulh Ceza Hakimlerinin dikkate alması gereken, HSYK Başkan vekili Mehmet Yılmaz'ın soruşturmalara açıkça müdahale niteliğinde olan "ByLock bizim en güçlü delilimiz. ByLock'un örgüt elemanları dışında başkaları tarafından kullanılabilen bir program olmadığı net" şeklindeki açıklaması değil, masumiyet karinesine bina edilen evrensel hukukun temel ilkeleri ile yukarıda açıklanan hukuka aykırı delil kavramları olmalıdır. Bu kapsamda da yöneltilen bu suçlama dayanak yapılarak cezalandırma yoluna gidilemez.

6-Evde sohbet toplantısı yapmak Müvekkil hakkında iddia makamı evde sohbet toplantıları adı altında örgütsel toplantı yaptığını mütaala etmiştir. Ancak delile değil kanaate bile nereden ulaştığı anlaşılamamıştır. Ömcelikle misafir gelip gemediği bile şüphede kalmıştır. Dinlenen tanık polisin sorması üzerine eve gidip gelen olduğunu beyan ettiğini, hangi amaçla gelip giden olduğunu bilmediğini, düzenli aralıklarla gidip gelme olmadığını, beyan etmiştir. Bu beyanları araşrtırma tutanağı ile çelişkilidir.

İkinci olarak, bu sohbet toplantılarında neler konuşulmuştur. Bu sohbetlerde iddia edildiği gibi silahlı terör örgütü faaliyeti kapsamında bir konuşma yapılması söz konusu olamayacağı gibi iddianame ve mütalaada da bu doğrultuda bir tespit ortaya konulmamıştır. İçeriğinde suç işleme kastı olduğuna dair bir sohbet gerekçe gösterilerek suçlama yöneltilmesi de doğru değildir.

14

Page 15:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

Arz edilen nedenler dikkate alınarak, TEVSİİ TAHKİKAT talebi kapsamında;

1) BU ÖRGÜTE NE ZAMAN GİRDİĞİM,2) NASIL GİRDİĞİM,3) KİM TARAFINDAN DAHİL EDİLDİĞİM, 4) EĞER GİRDİĞİM DOĞRULTUSUNDA SOMUT BİR DELİL VARSA, HANGİ

AMAÇ DOĞRUTUSUNDA GİRDİĞİM, 5) BU ÖRGÜTÜN YÖNETİCİLERİNİN KİMLER OLDUĞU,6) HANGİ YÖNETİCİDEN NE TÜR BİR EMİR VE TALİMAT ALDIĞIM,7) ALDIĞIM BİR EMİR VE TALİMAT VARSA BU EMİR VE TALİMAT

DOĞRULTUSUNDA NE TÜR BİR SUÇ İŞLEDİĞİMİN DELİLLERİYLE EMNİYETTEN İSTENMESİ,

8) BENİM TARAFIMDAN TELEFONUMA BYLOCK PROGRAMININ YÜKLENDİĞİ YA DA KULLANILDIĞI TESPİTİNİN NASIL YAPILDIĞININ,

9) BU PROGRAMIN KULLANILDIĞI TESPİTİNİN TELEFON BİLGİSİ İLE Mİ İNTERNET BİLGİSİ İLE Mİ YAPILDIĞI,

10) İNTERNET BİLGİSİ ÜZERİNDEN TESPİT YAPILIYORSA, BENİM KULLANDIĞIM KONUSUNDA KESİN BİLGİNİN NASIL TESPİT EDİLEBİLDİĞİ,

11) TELEFONUMDA BU PROGRAMIN YÜKLÜ OLUP OLMADIĞI,12) BU PROGRAMI KULLANDI İSEM KİMLERLE HABERLEŞTİĞİM, 13) BU PROGRAMIN HANGİ TARİHLER ARASINDA KULLANILDIĞI.14) ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ TARAFINDAN TBMM KÜRSÜSÜNDE

TERÖR ÖRGÜTÜ LİDERİ LEHİNE YAPTIĞI KONUŞMA BAŞTA OLMAK ÜZERE, İKTİDAR MENSUPLARININ TERÖR ÖRGÜTÜ VE LİDERİ HAKKINDA YAPTIĞI ÖVÜCÜ BEYANLARININ GETİRTİLMESİNİ

15) BANKASYA İSİMLİ BANKANIN FAALİYETİNE NE ZAMAN SON VERİLDİĞİ,

16) BDDK YA DA BAŞKA BİR KURUM YA DA MAHKEME TARAFINDAN TERÖR ÖRGÜTÜ FAALİYETİ OLDUĞU BELİRTİLEN BANKAYA PARA YATIRILMASI KONUSUNDA BİR YASAKLAMA GETİRİLİP GETİRİLMEDİĞİ, GETİRİLDİ İSE HANGİ TARİHTEN İTİBAREN YASAKLANDIĞI,

17) BU BANKANIN KAÇ ADET MÜŞTERİSİ OLDUĞU,18) BANKAYA PARA YATIRDIĞI İÇİN KAÇ KİŞİ HAKKINDA TERÖR

ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ SUÇLAMASIYLA İŞLEM YAPILDIĞI VE,19) BANK ASYA’DA 2012 YILINDAN İTİBAREN HESABI OLAN TÜM

MUDİLERİN İSİMLERİNİN BİLDİRİLMESİNİN İSTENMESİNE,

15

Page 16:  · Web viewFakat kişi örgüt tarafından düzenlenen eylemlere sürekli ve düzenli olarak katılıyorsa, bu eylemlerde aktif rol alıyorsa, yada sürekli olarak örgüt üyelerine

20) KHK İLE KAPATILDIĞI BELİRTİLEN DERNEKLERLE İLGİLİ MAHKEMELER TARAFINDAN VERİLMİŞ BİR YASAKLAMA KARARI OLUP OLMADIĞI,

21) YASAKLAMA KARARI VARSA HANGİ TARİHTE VE HANGİ MAHKEME TARAFINDAN VERİLDİĞİ,

22) KHK İLE KAPATILAN DERNEKLERDEN BİRİSİ OLAN KİMSE YOKMU DERNEĞİ HAKKINDA BAKANLAR KURULU TARAFINDAN VERİLMİŞ OLAN KAMU YARARI DERNEK KARARININ İSTENMESİNE,

23) KİMSE YOKMU İSİMLİ DERNEĞE BAĞIŞTA BULUNAN BAŞTA CUMHURBAŞKANIMIZ OLMAK ÜZERE TÜM İSİMLERİN İSTENMESİNE,

Karar verilmesini talep ediyorum. İstenilen bilgi ve belge ile birlikte değerlendirme yapmak suretiyle de yöneltilen suçlamadan BERAATİME karar verilmesini talep ediyorum.

16