TURKUAZEğitim ve Kültür Dergisi Yıl:2 | Sayı:2 Ocak 2021

VanTuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü

EURODESK TEMAS NOKTASI YENİ STRATEJİLERİDr. Kemal BAŞÇIEURODESK Türkiye Koordinatörü

DOĞU ANADOLU KALKINMA AJANSI HİBELERİNE BAKIŞHalil İbrahim GÜRAYDoğu Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri

COVİD-19 SONRASI NORMLARIN DEĞİŞTİĞİ ORTAMDA HAYATA, İŞE (OFİSE) DÖNMEKMehmet Baki ÖZTÜRKAR-GE, Kalite ve İzleme Daire Başkanı

VAN YYÜ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ’NE BAKIŞProf.Dr Gökhan OTO Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı

2 TURKUAZ - Ocak

TUŞBA MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜSAYI:2 / YIL:2

TEMMUZ-OCAK 2020/21

Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü AdınaMehmet Bakır BEDEVİOĞLU

İlçe Milli Eğitim Müdürü

EDİTÖRHakan DURĞUN

HAZIRLAYANLAREbubekir YETKİNHakan DURĞUN

Elif GÖKSUÖmer GÖKHAN

Atakan KILIÇ

İNCELEMEKomisyon

Orhan GÜLEŞÇEMustafa IŞIKEda GİRİCİ

Gülcan NURSES

DİZGİ/KAPAK-GRAFİK TASARIMAtakan KILIÇ

İLETİŞİM

turkuazbulten@gmail.com

İDARE ADRESİŞerefiye Mah. Mareşal Fevzi Çakmak Cad. Ezberciler İş Merkezi D

Blok Kat 2 İpekyolu/VAN

Telefon: (0432) 2161008 2161009

/tusbamem/tusbaarge

TURKUAZ - Ocak 3

Gelişen teknolojiyle birlikte her türlü bilgiye anında ulaşabildiğimiz, bilginin hızla yayıldığı ve değiştiği bir çağda yaşamaktayız. Dünya ülkelerini etkileyen bu akış, küreselleşen bir dünyaya yol açmaktadır. Küreselleşen dünyada bireyi yok olmaktan kurtaracak en güçlü araç ise eğitimdir. Eğitim, bir dönüşüm sürecidir ve dönüşümün gerçekleşebilmesi için eğitimin iyi bir alt yapısının olması gerekir. Bir ülkenin küresel dünyada farklılığını ortaya koymasının, varlığını sürdürebilmesinin ana kriterlerinden birisi de o ülkeyi geleceğe taşıyacak bireylere gerekli bilgi, beceri, tutum, değer ile davranışları kazandırmak ve küresel değerler karşısında milli benliğin korunacağı bir eğitim vermektir. Toplumların eğitim düzeyi arttıkça bireyin verimliliği de o

ölçüde artmaktadır. İyi bir eğitim bireyi geliştirmekte ve toplumsal refahı arttırma yolunda en önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün görülüyor ki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler önceliğini eğitime vermişlerdir. Eğitime verilen önem derecesinde dünya ülkeleri arasında ön sıralarda yer alınacağının farkında olunmalıdır. Amaç sadece mesleklerini iyi yapan bireyler değil, geçmişini ve geleneklerini tanıyan, bunları çağın kaynaklarıyla harmanlayabilen iyi birer insan yetiştirmektir. Bu süreçte, eğitimde sağlanan gelişmeler büyük bir önem taşımaktadır. Hızlı bir gelişimin yaşandığı çağımızda, yoksullar ve eğitimsiz kesimler açısından büyük tehlikeler söz konusu olabilmekte ve eğitimsiz bir insan her konuya her yola

açık hale gelebilmektedir. Doğu bölgemizde çok çocuklu ailelerimizin olması, maddi imkânların yetersizliği ve burada teröre müzahir yapıların varlığı bu durumun bir örneğini yansıtmaktadır. Sadece terörün değil uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların varlığının da yayıldığı görülmektedir. Bu kesimlerin, sistemin yaratacağı eğitimsel eşitsizliklere maruz kalmaları önlenmelidir. Bu nedenle, küresel değerlerin hâkim olduğu günümüzde, bireylerin eğitimsel fırsat ve olanaklardan eşit düzeyde yararlanmalarını sağlayan politika ve uygulamalar geliştirilmelidir. Eğitimle bu tehlikelerin minimize olacağının farkına varılmalıdır. Öğretmenler başta olmak üzere mili eğitim çalışanları ve paydaşlarıyla topyekûn bir mücadele verilmelidir. Bu mücadelede baş aktörler öğretmenlerdir. Tuşba ilçesinde görev yapan genç ve dinamik bir kadronun varlığı hedeflerin gerçekleşmesi yönünden büyük bir avantaj sağlamaktadır. Bu süreçte öğretmenler desteklenmeli ve öğretmenlerin çalışma koşulları iyileştirilmelidir. Eğitimin önemli bir kısmının icra edildiği okul binalarında ise fiziki yetersizlikler en kısa sürede giderilmelidir. Çocuklarımıza en iyi eğitimin nasıl verilebileceği düşüncesinin akıllardan hiç çıkarılmaması gerekir. Değişik projeler üretilerek çocuklar kabuklarından çıkarılmalı, onlara farklı dünyaların

FURKAN DUMANTuşba Kaymakamı

4 TURKUAZ - Ocak

olduğu gösterilmeli ve yeni ufuklar açılmalıdır. Çağ teknoloji çağı, çağı yakalayabilmek adına teknoloji temelli projeler üretilmeli ve çocuklarımıza uygulamalı eğitimler verilmelidir. Proje temelli çalışmalarda Tuşba ilçesi bir örnek olarak karşımıza çıkmakta. TÜBiTAK projelerinde özveriyle çalışan bir ekibin varlığı Türkiye’ de hem proje katılım sayısı bakımından hem de üç ayrı alanda Türkiye birincisi olarak başarının elde edilebileceğinin somut bir halidir. Bunu yanında eTwinning çalışmalarında “Ulusal ve Avrupa Kalite

Ödülünü” alan öğretmenlerin bulunması da proje temelli çalışmaların önemini daha iyi yansıtmaktadır. Bu başarıların devamını sağlamak ve başarıları artırmak için çalışılmalı ve projelerde görevli ekibe her zaman destek sağlanmalıdır. Bu nedenle çağın gereklerini karşılayan bir eğitim her zaman önceliğimiz olmalıdır. Çocuklarımızın; düşünebilen, sorgulayabilen, eğitimli bireyler haline getirilmesi için çalışılmalıdır. Günümüz eğitiminin, meslek, beceri ve teknolojinin yanında, sosyal yapıyı güçlendirici bir özelliği olmalıdır. Eğitim dendiği zaman insanların kafasında

beliren meslek edinme, edindirme imgesinin yıkılması, meslek edindirmenin ötesinde temel hedefin eğitimli birer anne, baba; eğitimli bir yurttaş yetiştirebilmek olduğunun kavranması gerekmektedir. Böylece geleceğimizin temellerini şimdiden sağlam harçlarla atabilir ve dünya ülkeleri arasındaki sarsılmaz yerimizi alabiliriz. Eğitim için yapılan her projenin arkasındayız. İlçemize ait bir eğitim dergisinin bulunması gurur verici. Bizleri “Turkuaz”dergisi ile buluşturanyayın ekibine teşekkür ediyor ve yayın hayatında başarılar diliyorum.

TURKUAZ - Ocak 5

Değerli Meslektaşlarım, Saygıdeğer Veliler, Sevgili Öğrenciler;

Ülkemizde başarıyla yönetilen salgın sürecinden sonra yorucu bir yılı geride bıraktık. Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü olarak sağduyulu, teknolojiyi kullanan ve aynı zamanda kendi değerlerinin farkında bireylerini yetiştirme noktasına önem verdik ve bu bağlamda gayretle çalışmalarımıza devam ettik.

Yoğun uğraşlar sonucunda hazırlanan Turkuaz Eğitim ve Kültür Dergimizin ikinci sayısıyla sizlerle olmanın mutluluğu içerisindeyiz. Bu sayımızda yıl içerisinde uygulanan faaliyetlerinin bir bölümünü ve birbirinden kıymetli yazarlarımızın paylaşımlarını bulacaksınız.

Eğitim süreçlerinde iyi örneklerin paylaşılması elbette önemlidir. Temel felsefemiz proje tabanlı eğitim süreçleri ile başarı hedeflerimize ulaşmaktır. Bu anlamda Erasmus+, Eurodesk temas noktası etkinlikleri, eTwinning ve TÜBİTAK gibi alanlarda elde ettiğimiz derecelerde önemlidir.

Salgın dönemi Uzaktan eğitim süreçlerinde birbirinden kıymetli uzmanlarımız ile webinar eğitimler ile eğitimcilerimizin kişisel gelişimlerine de katkı sunmaya çalıştık. Bu vesileyle yarıyıl tatiline de girmiş bulunmaktayız, tatilde olan öğretmen ve öğrencilerimizle ikinci dönem okullarında ve yüz yüze eğitimde buluşmak dileğiyle iyi tatiller diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde proje süreçlerimize yön veren ve dergimizin hazırlanmasında emeği geçen AR-GE birimi uzmanlarımıza ve katkı sunan yazarlarımıza teşekkür ediyor başarılarının devamını diliyorum.

Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle sevgi ve saygılarımla...

Mehmet Bakır BEDEVİOĞLUTuşba İlçe Milli Eğitim Müdürü

“YENİDEN“

6 TURKUAZ - Ocak

Sevgili Turkuaz Okurları,Ülkemiz ve dünyamız zor bir yılı geride bıraktı. 2021’de güzel umutlar ve sağlıklı günlerde buluşmayı ümit ediyoruz. Her zamanki gibi siz kıymetli paydaşlarımız ile eğitim süreçlerimizi birlikte üretmekten keyif duyuyoruz. Bu amaçla salgın dönemi ve sonrasında yeni stratejiler belirleyerek 2023 vizyon hedeflerimize ulaşmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Eğitimde başarıyı elde etmek için uygulaması gereken bir dizi yöntemler bulunuyor. Planlı ve sistematik hedefler bunların başında geliyor. Hataları en aza indirmek, kaliteli iş yapmak proje yönetimi ile mümkün oluyor. Bu nedenle proje yönetim süreçleri doğru biçimde uygulanmalıdır.Kurumsal yapılar içerisinde Proje Yönetiminin önemi her geçen yıl artmaktadır. Başarı hedeflerimizi proje mantığına

Edİtör’den

Başlarken…uygun olarak yapmaktayız. Bu çalışmalar projenin başlatılması, planlanması, yürütülmesi, izlenmesi ve kontrolü ile mümkündür. Bu amaçla ilçemiz birçok proje alanında başarılarından sıkça söz ettirmeye devam etmektedir. Bunlar; TÜBİTAK alanında nicel sayısal üstünlüğü elinde bulunduran proje birimimiz, Erasmus+, eTwinning, kalkınma ajans destekleri ile proje süreçlerine katkı sunmaktadır. Bunların yanında en önemli yönümüz Eurodesk temas noktası çalışmalarımızdır. Kurumsal ağımız ilimizin birçok alanına bilgilendirme hizmeti vermektedir. Bu kapsamda 2021 yılını da gönüllü yılı olarak belirledik. Gönüllülerimiz ile kültürel, sosyal alanda oluşturduğu kulüpler ile daha çok gence ulaşmayı hedeflemektedir. Dergimizin bu sayısında birbirinden kıymetli

konuklarımızın yazılarını okuma fırsatı bulacaksınız. Milli Eğitim Bakanlığı AR-GE Kalite ve İzleme Daire Başkanı Mehmet Baki Öztürk, Eurodesk Türkiye Kooordinatörü Kemal BAŞÇI, Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı genel sekreteri Halil İbrahim GÜRAY kalkınma hedeflerini bizlerle paylaştı, aynı zamanda alanında uzman akademisyenlerin yazılarına da yer verdik. Marifet iltifata tabidir diyerek Yıl içerisinde yapmış olduğumuz birbirinden güzel etkinlikleri sizlerle paylaştık. Keyifle okumanızı diliyoruz. Bu düşüncelerle Dergimizi yayına hazırlayan paydaşlarımıza, yayın ekibine teşekkür eder, bir sonraki sayımızda tekrar görüşmek ümidiyle.Hoşça kalın….Biz olabilmek dileklerimle…

Hakan DURĞUNProje Birim Koordinatörü

İçİndekİlerOcak 2021

Çocuklarımız Neden Mutsuz?Türkçe Öğretmeni Derya AKGÜL

Covid-19 Sonrası Normların Değiştiği Ortamda Hayata, İşe (Ofise) DönmekMehmet Baki ÖZTÜRKAR-GE, Kalite ve İzleme Daire Başkanı

Misafir Yazarlar

10

13

17

15

Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı Hibelerine BakışDoğu Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Halil İbrahim GÜRAY

Edebiyat ve İnsan Okumaya ve Yazmaya DairMustafa IŞIK

30

37

28

26

Olmaz Ama ya Öğretmenlerin de Duyguları Varsa

Tuşba Halk Eğitim Merkezi

Yeni Nesil Okul Öncesi Eğitim 48

34

39

Eğitim

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

EURODESK Türkiye

Tuşba İlçme Milli Eğitim Müdürlüğü EURODESK Temas Noktası

Sayfa Senfonisi

10 TURKUAZ - Ocak

ÇOCUKLARIMIZ NEDEN MUTSUZ ?

Çocuk okuldan geliyor hoplaya zıplaya, arkadaşlarıyla yarışıyor, köpekler eşlik ediyor yarışına. Birinci mahallenin köpeği , ikinci çocuk… Kenara atıyor çantasını, mavi önlüğünü. Geçiyor TV’nin karşısına, TV’ de çizgi film. Çizgi film bitiyor sokaktan bir ses… Arkadaşlarla oynama vakti. Top oynanacak, ip atlanacak, çamurdan çanak çömlek yapılacak, küçük evler yapılacak, evcilik oynanacak. Karnı acıktı çocuğun, komşu teyzesi arkadaşıyla birlikte salçalı ekmekle doyuracak onu. Hava karardı annelerin artık yeter yemeğe gel sesleri… Arkadaşlarıyla ayrılma vakti. Yemek yendi aileyle, anlattı da anlattı

çocuk okulda neler yaptığını, yarışmada ikinci geldiğini. Artık ödev vakti, açtı kitapları. Bitti ödevler biraz daha oynadı, mutluluk içinde uyudu kaldı. Bayramlarda kapı kapı dolaşıp şeker topladı çocuk, sokaklarda özgürce oynadı, ağaçlara çıktı çocuk, Mutluydu çocuk.Bu çocuk tanıdık geldi mi? Evet, çünkü bu sizin çocukluğunuz. Peki şimdi nerede bu çocuk?Çevrenize baktığınızda ne yapıyor bu çocuk, bir köşede, elinde tablet, telefon sürekli ekrana bakıyor değil mi? Sokağa çıkamıyor, çünkü artık çocuklar sokakta değiller. Sürekli ödev yapması gerekiyor, etüte de gitmesi lazım, daha sırada diğer

kurslar var. Anne babasının zeki çocuğu, en iyi şekilde eğitilmeli. Çünkü akıllı telefonu onlar olmadan kullanabiliyor. Telefonla oynamaktan sıkıldı cocuk, sokağa çıkamıyor. Sıkıldı çocuk, oynamak istiyor. Sınıfta hareketli, evde hareketli, hiperaktif dendi, derslere odaklanamıyormuş, ilaç çözer bu işi. Çocuk artık hareketsiz, istemiyor oynamayı. Tablet en iyisi, geçti köşesine farklı bir dünyada aldı yerini. Sokaklarda oynayamadı, ağaca çıkamadı, dijital kalesine kapatıldı. Mutsuz oldu çocuk.Bu çocuk tanıdık geldi mi? Evet, çünkü bu sizin çocuğunuz.Bu iki farklı örnek şunu

TURKUAZ - Ocak 11

getiriyor akıllara ne yapıyoruz çocuklarımıza? Çocuklarımızı neden mutsuz ediyoruz?Mutsuz çocuk örneğinde birçok durumun sonucunda ortaya çıkan bir tabloyla karşılaşmaktayız. Bu tabloya zemin hazırlayan unsurlar aslında çocuğunu mutlu etmeye çalışan, bunun için çocuğunun her istediğini alan, her dediğini yapan, çocuğunu merkeze alan, sonucunda da doyumsuz, erken mutsuz olan çocuklar olmasına yol açan aşırı korumacı anne babalar. Belki de artık bu hikâyedeki rolümüzü sorgulamanın vakti geldi. Bu durumunun temelinde bizim olduğumuzun farkına varmalıyız. Çağımızın ebeveynleri çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için adeta onları bilgiyle donatmaya çalışıyor. Kendi yapamadıklarını, yaşayamadıklarını her şeyi çocuklarının yapmasını istiyorlar, tüm imkânları onların önüne sererek özgüvenli bireyler yetiştirdiklerini düşünüyorlar. Ama madalyonun arka yüzü çevrildiğinde gerçeklerin hiç de öyle olmadığı açık şekilde görülüyor. Tüm istekleri karşılanan çocuk, anne babaya ve çevresindeki herkese istediğini yaptırabileceği bir güce eriştiğini düşünüyor. Gerçek dünyada aslında isteklerin hemen gerçekleşmediğini gördüğünde ise özgüvenini yitiriyor ve en küçük olumsuzlukta mutsuz oluyor.Sonrasında ise her şeyi vermesine rağmen çocuklarını neden mutlu edemediklerini düşünen anne baba sorunsalı olarak karşımıza

çıkıyor. Burada anne babaların çocuklarının ruhsal ihtiyaçlarından çok fiziksel ihtiyaçlarını karşıladıklarını kabul etmeleri, maddi hazlarla kısa süreli mutluluğa alıştırdıkları çocuklarının doyumsuzluğa ulaştığının bilincine varmaları gerekiyor.Çünkü bu durum çocuğu sadece evde değil, akademik yaşamda da olumsuz etkilemeye başlıyor. Kendini evin hâkimi zanneden çocuk, okulda da aynı tavrı beklemeye başlıyor. Okulda verilenler de çocuğu

doyuma ulaştırmıyor. Aslında biricik olmadığının, onun gibi başka çocukların da olduğunu fark etmesi, dikkat çekme arayışına dönebiliyor. Arkadaşlarıyla çekişerek akran zorbalığı yaparak öğretmene kafa tutarak isteklerini elde etmeye çalışan bir çocuk olarak karşımıza çıkabiliyor ya da doyumsuzluğun getirdiği huzursuzlukla yerinde duramayan hiperaktif bir

çocuk olarak adlandırılıyor.Bu davranışların sonucu olarak dışlandığını hisseden çocuk mutsuz oluyor. Okul onun için mutsuzluk yuvası olarak kodlanıyor. Anne babalar ise mutsuzluğu gidermek adına çocuğunu internetin hipnotize edici kollarına sürüklüyorlar ya da hiperaktif diye adlandırılan çocuklarını ilaçlarla ehlileştirmeye çalışıyorlar. Kısır döngü haline gelen bu durum sürekli hayattan şikayet eden bireye ve çocuğunu bir türlü mutlu edemediği için kendisi

de mutsuz olan ailelere yol açıyor.Toplumun temelini oluşturan ailelerimizde farkında olmadan antisosyal, empati yapamayan, kural tanımayan, çevresine ve hayvanlara kötü davranan bireyler yetiştiriyorlar. Artık anne babalarımızın bu döngüyü kırması gerekiyor. Öncelikle ailelerimiz yaşayamadıkları ya da yapamadıkları

12 TURKUAZ - Ocak

her şeyi çocuklarının üzerinde gerçekleştirme fikrinden vazgeçmeliler. Çocuğa her istediğinin gerçekleşemeyeceğini, isteklerini elde etmek için emek vermeleri gerektiğini öğretmeliler. Çocuklarının da bir birey olduğunu kabul edip kuralların varlığını benimsetmeliler. Çocuklarına sevgilerini maddi araçlarla değil gerçek bir iletişimle hissettirmeliler. Çocukların kafasını ekranlardan kaldırıp gözlerinin içine bakmalılar. Çocuklarımızı fanuslarda saklarsak dışarı çıktıklarında nefessiz bırakırız. Çocuklarımızı mutlu etmek isterken ebedi mutsuzluğa hapsetmeyelim. Anne babalar çocuklarına geçmişlerinden bir şeyler vereceklerse onlara arkadaşlarını versinler, hoplayıp zıpladıkları, ağaçlara tırmandıkları sokakları versinler.

Derya AKGÜL TÜRKÇE ÖĞRETMENİ

Halil CİBRAN ne güzel demiş.Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmedilerVe sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.Onlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.Bedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.Çünkü ruhları yarındadır,Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onlarıKendiniz gibi olmaya zorlamayın.Çünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.Siz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.Okçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görürVe o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.Okçunun önünde kıvançla eğilinÇünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadarBaşını dimdik tutarak kalan yayı da sever Halil Cibran

TURKUAZ - Ocak 13

Her krizin bir tehlike ve fırsat içerdiği Çin alfabesindeki sembollerle anlatılmıştır. Winston Churcill’in sözü de bunu işaret etmektedir. İçinden geçtiğimiz süreç hem kurumlar hem de çalışanlar açısından tehdit edici ögeler içerdiği gibi aynı zamanda fırsatlar da barındırmaktadır.Son bir yıldır her ortamda çok sık tekrarlanan bir söylem var: “Korona sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. Hiç şüphesiz önümüzdeki birkaç ay içinde hayatın derece derece alıştığımız düzene döneceği beklentisi birçoklarına rahatlık veriyor. Krizler var olan eğilimleri güçlendirir ve bazı

değişikliklerin hızla hayata geçmesine imkan verir. Geride bıraktığımız süreçte de yıldırım hızıyla yaşadığımız değişiklikler; evden çalışma ve evden eğitim oldu. Bu değişimin uzun dönemde kalıcı etkiler verecek sonuçları olacak. Ancak “hayatın asla eskisi gibi olmayacağını” düşünmek insan doğası ile ilgili temel gerçeklerle çelişir. Kurumlar açısından güçlük verimliliği ölçmek ve aidiyeti korumak; çalışanlar açısından zorluk ise iç disiplinini geliştirerek dürtüsel davranışlardan uzak kalmak ve verimliliği artırmaktır.Alışkanlıklar ince ipliklerle dokunmuş halatlardır ve bu

COVİD-19 SONRASI NORMLARIN DEĞİŞTİĞİ ORTAMDA HAYATA, İŞE (OFİSE) DÖNMEK

İçinden geçtiğimiz günlerde yeni bir sürecin eşiğindeyiz. 2020 Yılı boyunca yaşadığımız ve halen devam Covid19 salgın süreci hem kişisel tarihlerimizde hem de Dünya tarihinde kitap ayracı niteliğinde olacak. Bu yazı yeni dönemde uyum sağlamaya çalışacağımız yeni normları ve kuracağımız yeni dengede karşılaşacağımız zorlukları konu etmektedir.

“İyi bir krizi asla ziyan etmeyin”. Winston Churchill

Mehmet Baki ÖZTÜRKAR-GE, Kalite ve İzleme Daire

Başkanı

14 TURKUAZ - Ocak

örgü on binlerce yıl içinde oluşmuştur. Bu nedenle bir kuşaktan diğerine bütünüyle farklılaşmaz, bir insan ömrü içinde değişmesi ise söz konusu değildir. Örneğin günde 350 kere elini yüzüne götürme alışkanlığını kazanmış olan insan canlısı, bunun yanlış olduğunu öğrendiği halde, bu davranışından kolayca vazgeçemez. Diğer taraftan insanlar tehlikenin geçtiğine ikna oldukları zaman, eski alışkanlıklarına dönmek için hızla ve birikmiş açlıkla hareket edeceklerdir. Kısacası hepimiz alıştığımız hayata, dönüş için yeşil ışığın yanmasını bekliyoruz. Birçokları için sabah kahvesini içerek işe gitmek, hapşıran birine, ters bakıp ondan uzaklaşmak yerine, “çok yaşa” diyeceğimiz günleri özlüyoruz. Ancak görünen, beklediğimiz yeşil ışığın yanmasını daha uzun ve belirsiz bir süre bekleyecek olmamızdır. Virginia Wolf’un söylediği gibi:” Hepimiz aynı dünyaya baksak da farklı gözlerle görürüz”. Bu nedenle bugüne kadar yaşadıklarımızda olduğu gibi, bundan sonra da yaşanacak değişiklikler benzer olsa da herkesi aynı biçimde etkilemeyecektir.

Korona DönemiBirinci dönemde Mart ayının ikinci haftası daha önce fazla dile getirilmeyen bazı bilgilerin yüksek sesle dile getirilmesiyle doğan korku ve kaygı, heyecanlı ve belirsizliklerle dolu bir süreç başlattı. Bu dönemde

birçoklarının düşünce tarzı korku, endişe ve komplo teorileriyle beslenerek yeniden şekillendi.Yönetimlerin tutumu çalışanların duygu durumunu ve ruh halini belirledi. Örneğin sık ve verimli toplantılar yapan ekiplerde belirsizlik ve dedikodu olmadı, verimlilik azalmadı, hatta bazılarında yükseldi. Buna karşılık yöneticilerin kendi kaygılarını

için izlenecek stratejin oluşturulacağı bir dönem olacak.Yönetimler açısından bu dönemde maliyet azaltıcı önlemler alırken çok dikkat etmek gerekir. Çünkü çalışanlar bu durumu bir tehlike işareti olarak algılayabilirler. Bu dönemde reklam harcamalarına yatırım yapmak yerine, müşteri deneyimini geliştirici

yönetemedikleri ekiplerde baskı, güvensizlik ve belirsizlik egemen oldu ve doğal olarak verimlilik de düştü. Kısaca söylemek gerekirse bu süreç kişisel ve kurumsal değerlerin sınandığı bir dönem oldu.Ofise dönmeye hazırlık dönemi olan ikinci dönem şu sırada içinden geçmekte olduğumuz süreç. Ancak birçok kurumda bu dönüş kademeli olacak ve uzunca bir süre için hep birlikte eski düzende çalışmayacak. Bu dönem misyonun vurgulanacağı, geleceğe dönük fırsatlara odaklı projelerin hazırlanacağı ve korona sonrası dönem

ve çalışanları bu döneme hazırlayan çalışmalara odaklanmak, yatırımın geri dönüşü açısından önem taşıyor. Kimse hayatının sonuna kadar 2020 yılının Nisan ve Mayıs aylarını unutmayacak. Çalışanların anlamsal hafızalarında olumlu veya olumsuz yer etmek, liderlerin tercihleriyle belirlenmiş olacak. Yöneticilerin kendilerine, “ekibime güven mi aşıladım, yoksa kaygı ve güvensizlik mi?” sorusunu sormaları gerekecek.

Yeni NormlarÜçüncü dönem, sınırlı olarak

TURKUAZ - Ocak 15

ofiste çalışmaya başlanacak dönem olacak. Bu dönemde yeni normlara uymak herkesi zorlayacak. Bu konuda ilk akla gelen, çalışanların uzun bir süreyi evde geçirdikten sonra tekrar günlük trafik mücadelesini yaşayarak ofis ortamına psikolojik açıdan uyum sağlamanın getireceği zorluklardır. Oysa yaşanacak zorlukların öncelikle duygusal değil, davranışlarla ilgili olacaktır. Yeni normlara alışmak sadece çalışma koşullarına uyum göstermekle ilgili olmayıp öncelikle günlük davranışlarda yapılması gereken değişiklikleri içine alacaktır. Örneğin, bu zorlukların başında maske takmak mecburiyeti gelecektir. Maske takmak, zorlayıcı ve bunaltıcı olmasının ötesinde, bir çoğumuzun henüz deneyimlemediği, çok daha farklı bir zorluk taşıyor. İnsanlar duygularını, tarih sahnesinde var olduklarından bu yana, mimikleriyle ortaya koyar ve başkalarını da aynı yolla anlarlar. Ortaya çıkan bu yeni durumda ne kendi duygumuzu yansıtmak ne de karşımızdakinin duygusunu anlamak mümkün olacaktır. Maske takmak toplumda yetersiz olan empati düzeyini düşürecek ve insan ilişkilerini olumsuz etkileyecektir.Bir başka önemli nokta, temas konusunda yaşanacak olan tereddüt ve kuşkulardır. Türk kültüründe önemli bir yeri olan sarılma, kucaklaşma, arkadaşlar arasında öpüşme alışkanlıklarına ara vermek zorunlu olacaktır. Temas konusundaki sorun objelere temas konusunda da kendini gösterecektir. İşi yönetenler

açısından çalışanların sağlığını göstermelik değil gerçekten gözetmeleri ve bunu da hissettirmeleri önem taşıyacaktır.Bu dönemde iş seyahatleri azalacak, toplantıların çoğu ağ ortamında gerçekleşecek, kurumlar bu toplantılarla ilgili yeni düzenlemeler yapacak, eğitim çalışmalarını yapısı değişecek, webinar ve sınıf eğitimleri harmanlanarak eğitimin verimliliği yükselecek, işin doğasının elverdiği alanlarda haftada bir-üç gün evden çalışmak birçok kurum için tercih edilecektir. Yakın gelecekte İK’nın ilk odaklanacağı konular, evden verimli çalışmak ve uzakta çalışanları yönetmek olacaktır.

DengeOn aylık bir bebeğin yürüme çabasını gözünüzün önüne getirin. Dengede durmanın zorluğunu, adımlarını birbirine uydurmanın acemiliğini ve ilk adımı atmak konusundaki yılmaz mücadeleyi hatırlayın. Bunu hatırlamak zor geliyorsa bisiklet, kaykay, sörf veya snow board üzerindeki ilk denemenizi düşünün. Denge kurmak için verdiğiniz mücadeleyi hatırlayın. Ve bütün bunların sonunda ulaştığınız yeterlilik düzeyini gözünüzün önüne getirin. Bazı çocuklar on ayda yürürken bazıları bunu ancak on beşinci ayda tamamlar. Benzer şekilde bazıları bir alet üzerindeki dengesini üçüncü veya dördüncü denemesinde sağlarken, bazıları için bu sayısız başarısız denemeyi gerektirir. Ancak şikayet etmeyen, başkalarını ve aletin

doğasını suçlamayanların hepsi sonunda başarır. Hayatta da iç dengenin dış koşullara uyum sağlaması süreyi kısaltır. Zihinsel, duygusal ve bedensel denge insanların dış koşulların kurbanı olmasını değil, kendi kaderini çizmesine ve onu yönetmesine yardım eder.SonuçHaruki, “Fırtınadan çıktığınızda asla fırtınaya giren insan olmazsınız” demiş. Bu ifade yolculuğun insanı terbiye ettiği ve dönüştürdüğünün özlü anlatımıdır. İçinden geçtiğimiz süreç hepimizi dönüştürecektir. Neye dönüştüreceği ise herkesin yaptığı tercihe göre değişecektir. Enerjimizi nereye koyarsak hayat orada gelişir. Bu süreçte de şu anda iyi olan ne?” sorusunu soran ve enerjisini sahip olduğu değer ve kaynaklar üzerine odaklayanlar “öne geçecektir. Bu kişiler üstlerine düşeni de yapıp, kendilerinden de bir şey katanlar olacak ve kazançlı çıkacaktır. Buna karşılık şikayet eden, hatalara odaklanan, dedikodu yapan, olumsuz konuşan ve girdikleri ortamın havasını zehirleyenler kaybedenler listesine yazılacaktır. Bütün okuyucularımıza sosyal mesafelerini korudukları ve sevdikleriyle bağlarını güçlendirdikleri, sağlıklı günler dilerim.

16 TURKUAZ - Ocak

acziyet anatomisi

insan bazenkülleri kendini yakmazankalar diyarından geçer

bazen ağrılı bir azı dişi duvarda öksürüklü akrebiçiğnemekten aciz kalır

henüz sınanmamış usturamezarlıktan artan ıslığıacemice kesmeye kalkar

öyle karanlık ki kanadıngökteki turna sürüsü, ey!yere inmek isterken bulutşerha şerha göğüstendağları öksürüğe boğar

göğe gömülse de sesimizanneye ölüm borçludur çocuk

bazen öykü küskünüdefineye kör kemirgensuskunluğu hayra yorar

ey, ezberimdekiyanılgı yılgını ayaklaradımla iki tepe arasınıbak, herkes tavafa koşar

dizi kırık atın adımıylagözlümüzü göğe dikelimgök, bulutu içmeyi sever

nerede, çınarın kesik dalı söyle / onca kesik dalıavuçlarımızda kaynatıp gölge yapalım

yoksa güneş, habersizalıp başını uzağa gider.

Mustafa Işık

TURKUAZ - Ocak 17

DOĞU ANADOLU KALKINMA AJANSI (DAKA)Kalkınma Ajansları, kamu

kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak, yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla kurulmuştur. Ajanslar, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışmalar yürüten özerk kamu kuruluşlarıdır. Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) ülkemizde kurulan 26 kalkınma ajansından biridir. Bitlis, Hakkâri, Muş ve

Van illerinde faaliyetlerini yürütmektedir.

2009’dan Bu Yana Bölgesel Kalkınmaya Yönelik Çalışmalar Yürütmekteyiz

2009 yılında kurulan ajansımız o tarihten bu yana TRB2 Bölgesi illerinde sanayi, tarım, turizm, eğitim alanlarında programlar uygulamaktadır. Beşeri sermayenin geliştirilmesine ayrıca bölgesel kalkınmaya yönelik çalışmalarını projeler ve farklı destek mekanizmalarıyla yürütmektedir. Söz konusu çalışmalarımızı, kalkınma planları başta olmak üzere sektörel strateji planlarına uyumlu faaliyetler marifetiyle gerçekleştirmekteyiz.

Bölgemizde başta

çocuklar ve gençler olmak üzere, ülkenin yeni nesil ekonomisinin ihtiyaç duyduğu donanıma, bilgiye, beceriye sahip bireylerin yetiştirilmesi, kurum ve kuruluşların kurumsal kapasitelerinin, beşeri sermayelerinin niteliğinin geliştirilmesini amaçlamaktayız. Bu bağlamda da bilinçli, aktif, sosyal, kültürel anlamda gelişmiş güçlü bir toplum inşa edilmesi için programlar geliştirmekte ve bu programları uygulamaktayız.

Ajansımız detayları yıllık çalışma programında ve başvuru rehberinde açıkça belirtilmek kaydıyla, yerel idarelerin, üniversitelerin, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının,

Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Halil İbrahim GÜRAY

18 TURKUAZ - Ocak

kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının, kâr amacı güden işletmelerin, kooperatiflerin, birliklerin, diğer gerçek ve tüzel kişilerin proje veya faaliyetlerini desteklemektedir. Bu süreci de “Kalkınma Ajansları Proje ve Faaliyet Destekleme Yönetmeliği”nde belirtilen usul ve esaslar dahilinde gerçekleştirmektedir.

DAKA Destek Programları Şeması

Destek programları şemasında genel olarak 26 kalkınma ajansı tarafından kullanılan destek türleri gösterilmektedir. Mevzuata dayalı kriterler dışında ajanslar tarafından kullanılan destek türlerinin içeriği bölgesel dinamiklere göre değişmektedir. Ajansımız tarafından uygulanan destek türleri arasında Mali Destek (Doğrudan Finansman Desteği, Fizibilite Desteği, Güdümlü Proje Desteği) ve Teknik Destek yer almaktadır.

Uygulanan destek programlarından biri olan Doğrudan Finansman Desteği kapsamında kullanılan en önemli araçlardan birisi Proje Teklif Çağrısına çıkılmasıdır. Proje Teklif Çağrısı ajansımızın bir başvuru rehberine dayanarak belirli usul ve esaslar çerçevesinde, yarışma usulünde başarılı projelere karşılıksız ve doğrudan mali destek sağlamasıdır. Teklif çağrıları dönemsel dinamiklere, işbirliği ve koordinasyon toplantılarında ajansımızdan beklenilen destek içeriğine göre belirlenir.

TURKUAZ - Ocak 19

2018 Yılı “Çocuk ve Gençlerin Kalkınmaya Entegrasyonu Mali Destek Programı - Edremit Belediyesi Mikrodan Makroya Dünyamız ve Evren Projesi-Planetaryum

Ajansımızın kuruluşundan beri Doğrudan Faaliyet Desteği adı ile uyguladığı, 2018 yılı itibariyle adı Fizibilite Desteği olarak değişen ve yılın her dönemi başvuruya açık olan bu programı ile bölgesel rekabet gücü taşıyan sektörlerde, etkinliği ve verimliliği ölçmek amacıyla araştırma, planlama çalışmaları gibi faaliyetleri desteklenmiştir. Bir diğer destek programı olan Güdümlü Proje Desteği, Proje Teklif Çağrısı yöntemi uygulanmadan doğrudan destek sağlamaya yöneliktir. Bölge planında öngörülen öncelikler doğrultusunda konusu, koşulları ajans öncülüğü ve yönlendirmesinde belirlenen özel nitelikli model projelerdir. Güdümlü Proje Desteğinde, projenin fizibilite raporu hazırlanarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına sunulur. Fizibilite raporunun bakanlık tarafından onaylanması halinde projenin uygulama aşamasına geçilir.

2018 ve 2019 Yılları Güdümlü Proje Desteği – Bitlis İli Tarihi Çarşı Sokak Sağlıklaştırma Projesi

20 TURKUAZ - Ocak

Bölgedeki yerel aktörlerin, bölgesel kalkınma açısından önem arz eden ancak kurumsal kapasite eksikliği nedeniyle hazırlık ve uygulama aşamalarında sıkıntı ile karşılaşılan çalışmalarına; eğitim verme, program ve proje hazırlanmasına katkı sağlama, geçici uzman personel görevlendirme, danışmanlık sağlama, lobi faaliyetleri ve uluslararası ilişkiler kurma gibi konularda destek sağlamak amacıyla Teknik Destek verilmektedir. Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının faydalandığı bir destek mekanizması olan Teknik Destek Programı yıl boyu açık olup yapılan başvuruların değerlendirilmesi iki aylık dönemler şeklinde gerçekleştirilmektedir.

2021 yılından itibaren KOBİ’lere yönelik yeni bir destek türü olan “Finansman Desteği” uygulamaya konulacaktır. Ajansımız an itibariyle bölgemize en uygun kriterleri belirleme aşamasındadır. Kriterler belirlendiğinde kamuoyu ile paylaşılacaktır. Tüm süreçlerini yürüttüğümüz bu desteklere ek olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından finanse edilen Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı (SOGEP) ve Cazibe Merkezleri Destekleme Programı (CMDP) projeleri ajansımız tarafından izlenmektedir.

2019 Yılı SOGEP - Van İlinin Tekstil Sektöründe İlerlemesini ve Sektöre Nitelikli İşgücü Sağlayacak “Tekstilde Nitelik İş Birliği İle Gelişiyor” Projesi

SOGEP’in amacı bölgede yerel dinamikleri harekete geçirerek yoksulluk, göç ve kentleşmeden kaynaklanan sosyal sorunları gidermek, değişen sosyal yapının ortaya çıkardığı ihtiyaçlara karşılık vermek, toplumun dezavantajlı kesimlerinin ekonomik ve sosyal hayata daha aktif katılmalarını sağlamak, istihdam edilebilirliği artırmak, sosyal içermeyi, sosyal girişimciliği, yenilikçiliği desteklemek ve sosyal sorumluluk uygulamalarını yaygınlaştırmaktır. CMDP’nin amacı ise görece az gelişmiş bölgelerde, büyüme ve çevrelerine hizmet verme potansiyeli yüksek merkez ilçelere sağlanan stratejik desteklerle, söz konusu merkez ilçelerin ekonomik kalkınmasına ivme kazandırılarak kalkınmanın çevre merkezlere de yayılması ve iç göçün kendi bölgesi içinde tutulmasıdır. CMDP’den hizmet alanımızda yer alan 4 il arasından sadece Van ili yararlanmaktadır.

TURKUAZ - Ocak 21

2012 CMDP - 50 Milyon 521 Bin TL Bütçeli Van Tekstilkent Projesi

2018 CMDP – INNOVAN Girişimcilik Merkezi

22 TURKUAZ - Ocak

Ajansımız hizmet alanımız olan illerde (Bitlis, Hakkari, Muş, Van) yatırım potansiyelinin artırılması ile ilgili yatırım destek ve tanıtım faaliyetlerini Yatırım Destek Ofisleri aracılığıyla yürütmektedir. Yatırım Destek Ofislerimiz illerde 6. Bölge Teşvikleri yararlanıcılarının ve diğer yatırımcıların takip işlemlerini gerçekleştirmektedir.

TRB2 Bölgesi’ni Cazibe Merkezi Haline Getirmeye Devam Edeceğiz

Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı, TRB2 Bölgesi’nde (Bitlis, Hakkâri, Muş ve Van illeri) ekonomik ve sosyal kalkınmayı gerçekleştirmek için alanında uzman personelleriyle çalışmaktadır. Bu çerçevede bölgedeki aktörlerin kurumsal kapasitelerini geliştirerek; yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, ulusal ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği oluşturarak etkin, verimli çalışmalar ortaya koymak temel amaçlarımızdandır. TRB2 Bölgesi’ni ülkemizin ulusal hedeflerine taşımak için faaliyetlerini sürdüren ajansımız, geliştirdiği yenilikçi programlar, ihtiyaca yönelik faaliyetler ve projeleri ile bölgeyi cazibe merkezi haline getirmeye devam edecektir.

TURKUAZ - Ocak 23

derviş dirisi

ağacın yaşlı gövdesinde iki damla gözyaşı, zekeriya hû/kesik gövdeni özledim

ant olsun koştukça koşanageçmişe adınla başladım

an geldi, çınlattı arşı kelamsükûta boyattı cümle âlemi

kirli tenhalıkta iz kaldı şehirgöğsü güvercin kafesi anneparmağı gelişine emzirdi

dağ ardından haber verdiemin / perde ötesi sırdangamdan denizindi kalbim

an geldi, mızrak aldıkalbimin orta yerini

burası uhut, ey vahşi! bölüş benle kalbini

kaseme ayaklansa dağlaryedi uyur uykuyu ç/alsagülhane’de ağaç kurusagemiler cudi’ye otursa

bir tutam kızıl güldürkerbela su’suşumanamam artık adını

tut ki zekeriya’yım sığınsam ağacın yaşınatesterenin kırık dişlerikalbimi öpebilecek mi?

Mustafa IŞIK

24 TURKUAZ - Ocak

Edebİyat ve İnsanOkumaya ve Yazmaya Daİr

İnsanoğlu tarih boyunca kendisini ifade etme ve kendisinden geriye iz bırakma gayreti içinde olmuştur. Gerek taşlara, mağara duvarlarına, tahtalara, derilere, ağaçlara… gerekse de sahifelere yazılan her iz, her nakış, her satır hayallerin, özgürlüğün, başarma hazzının ve hakikat arayışının nişanesi olmuştur. Bu nedenle edebiyat ve toplum birbirini geliştirilen ve birbirinden etkileyen iki önemli unsurdur.

Edebiyata ve insana dair yazmak gayreti insanın hayata tutunma çabasının neticesidir; dertlerden, sıkıntılardan, günlük yaşamın hengâmesinden kurtulma yoluna yolculuktur. Delirememenin merhemidir aslında. ‘’Yazmasam çıldıracaktım.’’ sözü gibi içten, ‘’Yazı acıyı hafifletir.’ haykırışı kadar etkili…

Okuma ve yazma eylemi çıkılan yoldur hayatın hengâmesi adına, o yolda verilen moladır, o molada dikilen izdir, izin her bir hatırasına doldurulan heybedir. Biliriz ki hayat asla geç kalmışlığı kabul etmez. Yazmak, geç kalmamış olmaktır aslında, yaşama dair olana. Her vakit deliliği ve çocukluğu nimet saymaktır. Güneş gibi her gün tüm tazeliğiyle yeniden doğabilmektir. Cehaletin karanlık mağaralarında yakılan meşaledir. Satırlara ve sadırlara nakşedilen her bir harf karanlığın perdesini yırtmaya uzanan nahif bir eldir. Yeni ufuklar görmeye kıvrılan avuçtur. Sırrı ifşaya

Edebiyat, yazarların meydana getirdiği bir cumhuriyettir.

TURKUAZ - Ocak 25

kanayan gözdür, fısıldayan dudaktır. Her daim cehd halinde olmamızı ister, yaşımız ne olursa olsun. Edebiyat, insan ilişkilerine anlam kazandırır ve gündelik işlerde davranışlarına zarafet katar. Çünkü yazındır yaralarımızın bağlanmış kabuğu, delirten yağmurdan kurtulmak için açtığımız şemsiye.

Yazma eylemi, insanı insana yaklaştıran araçların en önemlisidir ve her şeyden evvel tarifsiz bir yaşam biçimidir. Bir meseleyi önce iyice anlayıp sonrasında onu basitçe anlatma eylemselliğidir edebiyat ve bu yolda yoldaşı insandır. Bundandır ki edebiyat aynada görünmeyeni duvarda görebilme becerisidir. O ediptir ki güvenli limana rotasını çeviren kaptandır. Tuttuğu yolun yalnızı olsa da yol ona selamete çıkma salahiyetini verecektir. Gayesi, aslında, erken öğrendiği suskunluk dilinden başka, gönül diliyle sesini duyurmaktır. Okumak, acıyan yüreğe su taşımaktır, yazmak ise ona yeni esvap giydirme çabasıdır. O uçsuz bucaksız bir vadidir ve bu vadide rüzgâr yeleli atlar sarhoşça kanat vurular sonsuzluğa. Edebiyattır insan yüzüne çekilmiş örtüleri sıyırma telaşında olan, gizliliğin ağını eşmeye gayret eden ve taze bahar gibi goncanın kabuğunu çatlatmaya fiske atan. Denize atılan bir taş gibi, dalga dalga oluşacak titreşimin fitilini yakar, bir yılanın en iyi kıvrılacağı yeri

bildiği gibi kıvrılıp kalacağı yüreği arar ve bulur. Geç kalmışlığı kabul etmeyen hayatın hengâmesi içinde gönülleri gönüllere rabıta kılan, misafir eden yine de edebiyattır. Ehli kalem bilir ki hikâyesi anlatılan insanlar var olur bu hayatta ve her şey gelecek nesillere bırakılacak hikâyelerde yer aldığı kadarıyla anlam kazanır. Edebiyat, insanın sığınağıdır. Nasıl ki akşam olunca çekilen bir hanesi varsa insanın, ömür bitince de çekileceği hanesi olacaktır.

‘’Dünyaya kapalı, Allah’a açık bir oda. (Necip Fazı)l‘’ İşte, o odaya azık, ışık, umut götürme gayretidir bütün bu çaba. İkra emriyle başlatılan ve son nefese kadar devam edecek gayret, çıkılan yolculuktur. Yolculukta heybede birikenlerdir o vakit çıra olup yanacak olan. Çoğu defa kitaplarda tanıdıklarımıza sokakta tanıdıklarımızdan daha çok severiz. Onlara daha çok güvenir, daha içten sarılırız. Üstat Karakoç, annesi öldükten sonra bir kıraathaneye gidip kırk gün boyunca kırk şiir yazar. ( Hızır’la Kırk Saat ) İsyana çeyrek kala sığınan limanın ta kendisidir ve kalem ehlinin yazdığı da kendi hayatı veya şahit olduğu hayatların canhıraş gerçekliğidir. Yazmak, hayat denilen binanın şekillenmesine bir tuğla koyabilmektir, tıpkı Mallarmé’nin ‘’Dünya iyi bir kitap olmak için vardır.’’ sözü gibi. Huzurun kendisidir kitap, hazinenin tükenilmez olanı,

okuyan iki göze onlarca kahramanın ferasetini, gücünü, bakışını, kudretini… bahşetmesi vesilesidir. Bundan dolayıdır ki yazarın gayesi kitabı dünya yapmayadır. Bir değirmendir dünya, dişlilerin arasında öğütüyor her daim ve sıradayız hepimiz, herkes ederi kadar orada un ufak olacaktır aslında. Tıpkı herkesin cehenneme kendi ateşini götürmesi gibi. Aslandan kaçarken sığındığımız kuyuda bizi bekleyen canavar gibi. Kurtuluşumuz sözün doğrusunda. Yüreğimizdeki safiyetin dile, kelimeye dökülüşü.

Galiba edebiyat giderecek bu can sıkıntımızı. “Her âdem bir âlem” demiş atalarımız. İşte bu âlemin keşfine çıkmanın önemli basamaklarından biri de yazındır. Bundandır ki deriz, edebiyatın amacı yaşama ait olanı anlatmaktır, malzemesi ise insanın ta kendisidir. Ne zaman ve kimin tarafından yazıldığına bakılmaksızın elimize bir edebi metin aldığımız zaman içinde mutlaka kendimizde bir parça görürüz. Bu görme eylemsellerine karşın ki yazar, farkındalığın farkında olandır. Herkes ile olup herkesleşmeyendir. Ruhu eğitendir, gönlü dinlendirendir. Düşünceyi duygu süzgecinde geçirme gayretini gösterendir. Binler ile aynı göğün altında sabahlamaya, aynı ufuklara göz yormayadır yazmak lakin yer ile gök arasındaki boşlukta göğe daha yakın durmaktır. Tüm bunlar olup biterken asla hayata, varlığa

26 TURKUAZ - Ocak

ölüme ve Allah’a bakış açısını hakiki olandan gayrısına çevirmemektir. Yalnızlığa kaçıştır yazmak. Nida etmeye, niyazı dillendirmeye mağara arayışıdır. Yazmak, etrafımızdaki kesretten gönlümüzdeki vahdete sığınıştır.

Âlemlere sığmayan Rab, kulun kabine sığınmıştır.

Edip o yolcu ki vardan yok olmaya, bilinmek istenilen gizli hazineye ulaşmaya yola çıkan, ummanda katre olmaya can atan ağzı dualı derviştir.

dünya iyi bir kitap olmak için vardır.Mustafa IŞIK

TURKUAZ - Ocak 27

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 05.09.2008 tarih ve 2008/14120 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kurulmuş ve 2010-2011 Eğitim-Öğretim yılında 32 öğrenci alarak lisans eğitimine başlamıştır. Ağız Diş Çene Radyolojisi, Ağız Diş Çene Cerrahisi, Restoratif Diş Tedavisi, Endodonti, Periodontoloji, Ortodonti, Protetik Diş ve Pedodonti Anabilim Dalları ile aktif hizmet sunmaktadır. 2020 yılı Mart ayında Dekanlık görevine atanmamdan kısa bir süre sonra dünya genelinde ortaya çıkan Covid-19 pandemisi her ne kadar klinik ve eğitim programlarımızı etkilemiş olsa da yeni bir idareci heyecanı ile fakültemiz için belirlediğimiz hedeflerimizi uygulama yolunda ilerlemeye devam ediyoruz. Akademik yayın organımız olarak Van Diş Hekimliği Dergisi - Van Dentistry Journal ilk sayısını 2020 yılı Aralık ayında yayımladı. Pedodonti (Çocuk

Diş Hekimliği) Anabilim Dalımız fakültemiz kurulduğu günden bu yana ilk kez aktif hale getirildi ve 1 Dr. Öğr.Üyesi ve 2 Öğretim Görevlisi ile yine 2020 yılı içerisinde sağlık

hizmeti sunmaya başladı. Van YYÜ Diş Hekimliği Fakültemiz ile Tıp Fakültesi arasında Engelli Vatandaşlarımızın, işlem yapmaya izin vermeyen çocuk hastalarımızın ve Ortognatik tedavi (tel tedavisi

ile düzelmeyecek çenelerdeki bozuklukların çene ameliyatı ile düzeltilmesi) gerektiren hastalarımızın tedavisi için ameliyathanelerin kullanımı hususunda ortak protokol imzalandı. Bu protokolü çok önemsiyoruz. Çünkü; bu protokol ile hem lisans, doktora ve uzmanlık eğitimi alan öğrencilerimizin klinik deneyimlerine önemli katkı sağlanacak, hem de bölgemizdeki insanımızın sağlık gereksinimlerine yönelik çok önemli sorunlar çözüm bulacaktır. Biliyoruz ki bu sağlık hizmetleri Van'da yapılamadığı için Vatandaşlarımız Ankara, İstanbul, İzmir, Erzurum veya Diyarbakır'a giderek bu tedaviler için çare arıyor, hem ekonomik anlamda hem de psikolojik anlamda ciddi sıkıntı yaşanıyordu. Bu anlamda da

Prof.Dr Gökhan OTO Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı

bizim dönemimizde bu adımın atılmasının haklı gururunu yaşıyoruz. Ortodontik uygulamalarda diş teli tedavisine alternatif dünyada yeni bir tedavi protokolü olan şeffaf plak tedavisi fakültemizde yeni

Van Yüzüncü Yıl ÜniversİtesİDİş Hekİmlİğİ Fakültesİ

28 TURKUAZ - Ocak

bir tedavi hizmeti olarak sunulmaya başlandı. Tabiki bir eğitim kurumu olarak sadece klinik hizmetler ile değil aynı zamanda akademik faaliyetlerimizde kaliteyi artırmaya yönelik hedeflerimizi de uygulamaya devam ediyoruz. Yoğun klinik hizmetlerimizden dolayı asistan eğitimlerimizin aksamaması için cuma günü öğleden sonraları acil vakalar haricinde hasta kabulü alınmıyor ve mevcut zamanda asistanlarımıza teorik temelli eğitim programı uygulanırken kliniklerde rutin detaylı temizlik ve dezenfeksiyon işlemleri yürütülmektedir. dishekimligi.yyu.edu.truzantılı yeni hizmete sunduğumuz fakültemize özel web sayfamızda, yine yeni başlattığımız Öğretim

Üyelerimiz tarafından sunulacak olan özel muayene hizmeti, Anabilim Dallarımızın ve Akademik kadromuzun tanıtımı, randevu sistemi, hasta bilgilendirme ve yönlendirme ofisimizin iletişim bilgileri gibi tanıtımlarımız

yer almaktadır. Yeni hizmete açtığımız bahçe kafemizde sunulan yiyecek ve içecek alternatifleri sayesinde sadece diş hekimliği fakültesine değil tüm kampüs çalışanlarına ve vatandaşlarımıza hitap eden güzel bir mekan oluşturmanın yine haklı gururunu yaşıyoruz. Saydığımız tüm bu yeni hizmetler için destek sunan Rektörümüz Prof.Dr. Hamdullah Şevli nezdinde tüm Üniversite Yönetimine, Fakültemizin çok kıymetli Akademik ve İdari Personeline, ayrıca bizi konu olarak seçip değer verdiğiniz için size ve ekibinize teşekkür eder saygılar sunarım.

30 TURKUAZ - Ocak

Merhaba Gençler,Eurodesk Bilgi Ağı, Erasmus+ Gençlik Programları ve Avrupa fırsatları hakkında bilgi edinebileceğiniz bir “network” tur.Eurodesk Bilgi Ağı, Avrupa’da 1990 yılında kurulmuş olup güncel olarak 36 (ülkede) bulunan 38 Ulusal Koordinatörlük tarafından yürütülmektedir. Eurodesk Türkiye, 2008 yılından bu yana Türkiye Ulusal Ajansı bünyesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Mevcut durumda Eurodesk Türkiye, 58 şehirde yerleşik 140 Temas Noktasını koordine etmektedir. Eurodesk’in sağladığı hizmet konuları şöyle özetlenebilir; - Erasmus+ Gençlik Programları ile ilgili tanıtım bilgilendirme ve yaygınlaştırma faaliyetleri, - Ücretsiz soru yanıtlama hizmeti (e-posta ile, faks ile, telefonla, ziyaretle), - Soru sahiplerine öneri ve yardım hizmetleri, - Fonlarla ilgili Avrupa bilgisine internet erişimi sağlanması,

Dr. Kemal BAŞÇIEURODESK Türkiye

Koordinatörü

- Eğitimler düzenlenmesi ve destek hizmetleri, - Konferanslar, seminerler ve diğer etkinliklerin düzenlenmesi, - Kaynak materyallerin basılması ve dağıtılması, - Gençlik Programı ile ilgili bilgilerin yaygınlaştırılması.

Bütün Kamu Kurumları (Bakanlık, Valilik, Belediye, İl Müdürlükleri vs.), Dernekler, Vakıflar, Tüzel Kişiliğe sahip Kamu Kurumu niteliğinde meslek kuruluşları, Kalkınma Ajansları ve STK Şubeleri; Eurodesk Türkiye tarafından ilan edilen Turna Sistemi üzerinden başvuru yapabilir ve değerlendirme sonucu gerekli kriterleri sağlarsa Temas Noktası olabilir.

Önümüzdeki yeni dönemde -2021-2027 arası- Erasmus+ Programının bütçesi % 70 oranında artmıştır. Bu, daha çok proje, daha çok hareketlilik, daha çok fırsat demektir. Elbetteki Temas noktalarımıza da daha çok iş düşecektir. Eurodesk Türkiye olarak bu

uzun dönem için hedefimiz daha çok gence ulaşmak daha çok gencimizin bu fırsatlardan yararlanmasını sağlamaktır. Bu arada temas noktalarımızın sayısını da artırarak Türkiye genelinde her ilimizde mutlaka bir temsilcilik açmayı hedefliyoruz.

Yeni dönemin hem gençlerimiz hem de tüm potansiyel yararlanıcılarımız için hayırlara vesile olması temennisiyle Covid-19 sürecini en az hasarla atlatıp sağlıklı başarılı ve bol hareketli bir dönem dilerim.

TURKUAZ - Ocak 31

EURODESK TEMAS NOKTASI çalışmalarımız

ELİF GÖKSU

TUŞBA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

EURODESK TEMAS NOKTASI İRTİBAT KİŞİSİ

Merhaba değerli okuyucu,Eurodesk, gençler için eğitim ve gençlik alanlarındaki Avrupa fırsatları ve gençlerin Avrupa faaliyetlerine katılımını sağlayan bir Avrupa Bilgi Ağıdır ve ülkemizde Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Ulusal Ajans) tarafından yürütülmektedir. Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Eurodesk Temas Noktası olarak bizler de 2019 yılından bu yana Türkiye’de bulunan 140 Temas Noktası ile Avrupa fırsatlarını gençlere ulaştırma faaliyetlerimize devam etmekteyiz. Bu bağlamda hem ilçemizdeki öğretmenlere, hem de genç nüfusa sahip ilimizdeki gençlere ücretsiz bilgi verme,

yüz-yüze görüşme, çevrimiçi eğitimler düzenleme ve gönüllü ağı kulüplerimiz ile temas halinde olma fırsatı sunuyoruz. Yeni oluşturduğumuz “Tuşba İlçe Mem Eurodesk Temas Noktası Gönüllü Ağı” faaliyetlerimizden bahsetmeden evvel sizlere biraz da gönüllülük kavramından bahsetmek istiyorum.Gönüllülük deyince aklınıza ne geliyor? Topluma faydalı olmak, kişisel doyum, deneyim ve bilgi sahibi olmak, özgüven gelişimi, sorumluluk kazanmak, ekip çalışmasını öğrenmek, yeni çevre ve arkadaşlıklar kurmak, paylaşmak… Birçok kurumun ve oluşumun gönüllülük kavramı üzerine farklı tanımları bulunsa da en kısa haliyle gönüllülüğü bir kişinin maddi karşılık beklemeksizin kamu yararına faydalı faaliyetler gerçekleştirmesi şeklinde açıklayabiliriz. Yani gönüllülük faaliyetine katılan gönüllü, öncelikle toplumsal kaygı güderek hareket eder. Ancak elbette gönüllülük faaliyetlerinin yararı sadece topluma değildir; yukarıda belirttiğim noktalarda görüldüğü gibi gönüllülük faaliyetlerinin, bireyin kendi kişisel gelişimi için de önemi büyüktür. Dünya genelinde daha eski tarihlere dayanan gönüllülük

faaliyetleri ülkemizde de giderek yaygınlaşmakta ve gençler tarafından ilgi ile takip edilmektedir. Gençler kendilerini mutlu hissedecekleri birçok alanda gönüllülük faaliyetleri bulabilmekte ve katılım gösterebilmektedirler.

İşte tam burada gençler ile daha sağlıklı iletişim kurabilmek, onlara daha rahat ulaşarak bilgi paylaşımı yapabilmek, onların ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Eurodesk Temas Noktası olarak “Gönüllü Ağı”mızı genişletmeye ve daha geniş kitleye hitap etmeye karar verdik. COVID-19 sürecinden dolayı genelde çevrimiçi gerçekleştirdiğimiz etkinlikler ile gençleri Avrupa fırsatları ve projeler hakkında bilgilendirmenin yanısıra “Gönüllü Ağı Kulüpleri” ile gençlerin ilgi alanları doğrultusunda onları bir araya getirmeye ve paylaşımlarını artırmaya çalışıyoruz. Farklı alanlarda kurduğumuz beş Gönüllü Kulübü ile (Kitap, Sinema, Gezi, Konuşma ve Müzik) gençlerin öncelikle kendi ülkelerinde bulunan gönüllülük faaliyetine katılmalarına olanak sunuyoruz. Siz de Avrupa fırsatları hakkında daha fazla bilgi

32 TURKUAZ - Ocak

almak veya gönüllü ağımıza katılmak istiyorsanız Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki ofisimizi ziyaret edebilir veya sosyal medyada bizi takip ederek çalışmalarımızı inceleyebilirsiniz.

Instagram : tusbamemeurodeskTwitter:TusbaEurodeskFacebook: Tuşba Mem Eurodesk Temas Noktası

MELİKE KAYACIK

TUŞBA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EURODESK

TEMAS NOKTASI GÖNÜLLÜ AĞI

GÖNÜLLÜ KULÜPLERİ KOORDİNATÖRÜ

Sinema Kulübü, Kitap Kulübü, Gezi kulübü, İngilizce Konuşma Kulübü ve Müzik Kulübü olmak üzere farklı alanlardaki beş kulübümüz ile her insanın içinde bulunan bilgi birikimini paylaşma ve kişisel gelişimine katkıda bulunma isteği ile sosyalleşme ihtiyacını karşılayacak bir platform oluşturmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda kulüplerimizin faaliyetleri ile Tuşba İlçe Mem Eurodesk ailemize dahil olmuş gönüllülerimizin daha yakın bir iletişim içinde olmalarını

MERVE AKBULUT

TUŞBA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EURODESK

TEMAS NOKTASI GÖNÜLLÜ AĞI

SİNEMA KULÜBÜ KOORDİNATÖRÜ

Sinema Kulübü olarak ayda iki etkinlik gerçekleştirmekteyiz. Etkinliklerden ilki gönüllülerimiz ile belirlediğimiz bir film hakkında dikkat ettiğimiz noktaları birbirimiz

MELİKE KAPLAN

TUŞBA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EURODESK

TEMAS NOKTASI GÖNÜLLÜ AĞIKİTAP KULÜBÜ

KOORDİNATÖRÜ

Kitap kulübü, her ayın son pazartesi günü bir araya gelip, daha önce okunan kitaplar hakkında düşüncelerin paylaşıldığı, kitabın beğenilen ve beğenilmeyen bölümlerini,

istemekteyiz. Gönüllülerimizin olumlu dönütleri ile kulüp koordinatörlerimizle kısa ve uzun vadede planlamalar yaparak bir dinamik yakalamış olduk. Şimdi aylık/haftalık olmak üzere keyifli toplantılarımızı/etkinliklerimizi gerçekleştirmekteyiz. Ekibimizle gönüllü ağımızı genişletiyoruz. Gelecek etkinliklerimiz için ise daha birçok yeni fikrimiz var. Gönüllü ağımıza dahil olmak isteyen ve bizimle aynı heyecana sahip olan herkesi aramıza bekliyoruz.

ile paylaşarak aynı filmin farklı bakış açılarından nasıl değerlendirildiğini keşfetmek. Aylık planlamamızın ikinci etkinliğini ise sinema oluşumu üzerinde yapılan tartışmaları incelemek veya sinema sektöründen konuklarımız ile gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbetler oluşturuyor. Konuklarımızdan, iyi film ve film eleştirisi hakkında öneriler alarak kulübümüze artılar katma ve kendimizi bu alanda geliştirme çabasındayız. Pandemi sürecinde çevrimiçi yaptığımız toplantıların normalleşme ile yüz yüze gerçekleşmesini amaçlıyoruz. Sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.

TURKUAZ - Ocak 33

SERAP AYDINER

TUŞBA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EURODESK

TEMAS NOKTASI GÖNÜLLÜ AĞI

GEZİ KULÜBÜ KOORDİNATÖRÜ

"Eurodesk Temas Noktası Gönüllü Ağı" nda koordinatörlüğünü yürüttüğüm Gezi Kulübü; gençlere faydalı olabilmek, çok yönlü gelişime katkı sunmak için

EGE TOLGAY ALTINAY

TUŞBA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EURODESK

TEMAS NOKTASI GÖNÜLLÜ AĞI

KONUŞMA KULÜBÜ KOORDİNATÖRÜ / SPEAKING

CLUB COORDINATOR

"Speaking Club" isimli Kulübümüzü, İngilizceyi günlük hayatta akıcı bir şekilde kullanabilmek için pratik yaptığımız bir ortam

karakterleri tartışıldığı bir sosyal etkinliktir. Okunacak kitap listesi katılımcıların öneri ve fikirleri ile farklı alan ve türleri kapsayacak şekilde (roman, öykü, inceleme, vb. gibi) oluşturulmuştur. Her kitap tahlili için programın akışını düzenleyecek, katılımcılar arasından belirlenen bir moderatör bulunuyor. Pandemi koşulları sebebiyle etkinlikler çevrimiçi platformlar üzerinden gerçekleştirilmektedir. Ayrıca kitap kulübü olarak diğer kulüplerle (örneğin; sinema ve gezi kulüpleri) birlikte planlanan multidisipliner alanlara hitap eden etkinlikler de düzenlenmektedir.

gibi düşünebilirsiniz. Bu bağlamda kulüpte çeşitli konular üzerine sohbet ediyoruz, yabancı konuklar ağırlıyoruz, oyunlar oynuyoruz, sunumlar yapıyoruz, tükettiğimiz içerikleri yorumluyoruz. Yani aslında; bir yandan eğlenip yeni şeyler öğrenirken, bir yandan İngilizcemizi ilerletiyoruz. Şu anda haftada bir olmak üzere çevrimiçi platformlar üzerinden toplantılar yapıyoruz. Sürekli olarak yeni şeyler eklemek ve İngilizce içerikler üretip paylaşmak için farklı platformlardan da bağlantılar kuruyoruz. Konuştukça gelişiyoruz. Aramızda yeni gönüllüleri görmekten büyük mutluluk duyarız. Hepinizi bekliyoruz.

faaliyet göstermektedir. Kulübümüzde amaçladığımız konularımızın en başında yakın çevremizdeki doğal güzellikleri, tarihi yerleri tanımak ve gençlere tanıtmak yer almaktadır. Tabi ki faaliyetlerimizi kulüp olarak aktif ve eğlenceli geçecek şekilde gönüllülerimiz ile beraber planlamaktayız. Bir yandan eğlenip yeni yerler keşfederken bir yandan da zamanımızı etkin ve verimli şekilde kullanmayı hedefliyoruz. Bunların yanısıra yeni insanlar tanıyıp güzel sohbetler etmenin, beraber öğrenmenin ve iş birliği içerisinde çalışmalar yapabilmenin hazzına varıyoruz. Çevremize, tarihimize, doğal güzelliklerimize karşı farklı bakış açıları geliştirirken diğer kulüplerimizle de iş birliği içerisinde çalışmalar yapıyoruz. Birlikte oldukça ve ailemiz büyüdükçe daha verimli ve eğlenceli faaliyetlerimiz olacağına inanıyoruz. Ailemize katılmak, gönüllümüz olmak, gençlerimize faydalı olmak istemez misiniz?

34 TURKUAZ - Ocak

İSMAİL GÖKSU

TUŞBA İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EURODESK

TEMAS NOKTASI GÖNÜLLÜ AĞI

MÜZİK KULÜBÜ KOORDİNATÖRÜ

Tuşba İlçe Mem Eurodesk Temas Noktası Müzik Kulübü olarak amacımız, herhangi bir müzik türüyle ilgilenen arkadaşlarımızı bir araya getirmek; onların katılımıyla beraber müzik yapmak, müzik kültürümüzü geliştirmek, farklı müzik tür ve tarzlarını tanımak ve yeni projeler geliştirmektir. , Kulübümüz; enstrüman öğrenmek isteyen gönüllülere, gönüllülük esasına dayalı enstrüman dersi vererek ve yıl boyunca konser, ritim günleri ve karaoke gecesi gibi etkinlikler düzenleyerek, müzikle yakından ya da uzaktan ilgilenen herkesin kendilerini bu alanda geliştirmesini sağlarken, gönüllülerimizin yeni arkadaşlar edinmelerini

ve bolca eğlenmelerini amaçlamaktadır. Ünlü müzisyenlerle workshop ve söyleşiler yapmak da kulübümüzün amaçları arasındadır. Sizler de bizle müziğin ahengine kapılmaya var mısınız?

TURKUAZ - Ocak 35

Olmaz Ama Ya Öğretmenlerin De Duyguları VarsaDoç. Dr. Ramazan SAK

Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiEğitim Fakültesi

Nebraska’daki Lincoln Lisesinin Bahçesinde Yer Alan Okul Maskotu

Nebraska’daki Lincoln lisesinin bahçesinde yer alan ve lisenin maskotu olan zincir heykeli lisedeki bütün paydaşların birbirine olan bağlarını temsil etmektedir. Aynı zamanda okuldaki çeşitliliğin de bir göstergesidir. Bu halkalardan her biri okuldaki her bir öğrenciyi, her bir öğretmeni, her bir ebeveyni, her bir okul yöneticisini ve destek hizmet görevlilerini göstermektedir. Bunların birbirine teması, bunların bir bütün oluşturması, sevgi ve saygı içerisinde birbirine destek sağlayarak bir bütünü oluşturmasını simgelemektedir. Bu halkalardan biri olan

öğretmenlere yüklenen sorumluluklar ve duygusal yükler ise çoğu kez öğretmenlere ağır gelebilmektedir. Öğretmenlik mesleğinin tanımı, öğretmenin görev ve sorumlulukları, öğretmene yüklenen kültürel anlamlar bir yana günümüzde gerek öğrencilerden gerekse öğretmenlerden beklenen öğrencilerin akademik anlamda başarılı olmaları, milli ve manevi değerleri benimsemiş olmaları ve birçok olumlu özelliği içselleştirmiş, kendine güvenen mutlu bireyler olarak yetişmeleridir. Bunların başarılmasında da şüphesiz bütün eğitim paydaşlarına büyük görevler düşmekle birlikte, özellikle öğretmenlerin görev ve sorumluluklarının

diğerlerine göre çok daha fazla olduğunu söylemek mümkündür. Ancak çoğu kez öğretmenlerle kurulan ilişkinin, öğretmenin yürüteceği ders için gerekli plan ve programı hazırlaması, gerekli öğretim materyallerini sağlaması, dersini etkili bir biçimde yürütmesi ve öğrencilerin/velilerin ihtiyaç duyduğu danışmanlık hizmetini sağlaması ile sınırlı kaldığını görmekteyiz. Her ne kadar öğretmenler görev ve sorumluluklarını yerine getirme sürecinde duygusal açıdan ciddi yıpranmalar yaşasalar da bu duygusal yıpranmalar ve yaralanmalar genellikle görmezden gelinmektedir. Örneğin şu anda öğretmenlik yapan bir mezunumuz bir konuda fikrimizi öğrenmek

36 TURKUAZ - Ocak

için arıyor ve şunları paylaşıyor: “Sınıfımda 5 yaşında bir erkek çocuk var; baba anneyi sürekli aşağılıyor, çocuğun yanında onu sürekli eleştiriyor, ona bağırıp hakaret ediyor. Çocuk da sınıfta annesinin beceriksizliğine ilişkin bir şeyler söylüyor. Baba fazla otoriter ve çeşitli ortamlarda sudan sebeplerden çocuğuna fiziksel şiddet uyguluyor.” Bu gibi olaylarda çocuğun durumunu konuşmadan önce öğretmene “sen nasıl hissediyorsun” diye sorarak aslında öğretmenlerin her gün karşılaştıkları bu gibi farklı durumlar, farklı sorunlar karşısında duygusal olarak ne kadar yıprandıklarını fark etmelerini sağlamak önemli olabilir. Sınıflarındaki bazı çocukların yeni bir kıyafete ihtiyacı olduğunu gören, çocukların materyal/malzeme eksiği olduğuna tanık olan, evde şiddet gören annelerin bedenlerindeki izleri fark eden, özel gereksinimli olup gerekli eğitim desteğini ve psikolojik yardımı alamayan çocukların gözlerine bakan, işsiz babaların gözlerindeki umutsuzlukta kaybolan, cezaevindeki ebeveynini görmeyen çocukların özlemini hisseden, çalışmak zorunda olduğundan okula gelemeyen öğrencilerini işyerlerinde gören, Türkçeyi anlamadığı için kendisinden korkan çocuklara dokunan, mülteci olup onlarca farklı sorunları olan çocukları her gün sınıflarında

kucaklayan, elektriği kesik, ısınma sorunu olan evlerde büyümeye çalışan çocukların ellerini ısıtmaya çalışan, masumiyetlerinin kurbanı olarak çeşitli suçlara veya intihara sürüklenen öğrencilerine tanık olan öğretmenlerin de duyguları olabilir mi?

Öğretmenler öğrencilerinin ve onların ebeveynlerinin yaşadıkları olumsuzluklar karşısında duygusal olarak oldukça yıpranmaktadırlar. Kendi maddi sıkıntılarına rağmen zaman zaman öğrencileri için cebindekini harcayan öğretmenler bazen bir çocuk veya bir ebeveyn ile uzun saatler görüşmekte bazen de onları birtakım merkezlerden destek almaları

için yönlendirmektedirler. Bazı durumlar karşısında da çaresizce üzülmektedirler. Öğretmenlerin yaşadıkları bu duygusal yıpranmalar sonucunda yaşam doyumları düşebilmekte ve çoğu kez mutsuzluk ve çaresizlik hissedebilmektedirler. Bu durum karşısında bazı öğretmenlerde mesleki tükenmişlik, depresyon veya merhamet yorgunluğu gibi istenmeyen olumsuz durumlar ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, öğretmenler, merkezi sınavlarda öğrencilerin başarı ve başarısızlıklarında öncelikli olarak sorumlu tutulmalarından kaynaklı stres de yaşamaktadırlar.

Öğretmenlik mesleği sürekli fedakârlık isteyen, etkili

TURKUAZ - Ocak 37

iletişim gerektiren ve duygusal olarak bireyi tüketen bir meslektir. Bu nedenle de tükenmişlik durumunun ortaya çıkma olasılığı yüksek olan mesleklerden biri olarak kabul edilmektedir (Habacı, Karataş, Adıgüzelli, Ürker ve Atıcı, 2013). Öğretmenlerin yaşadıkları olumsuz durumlar ve stres, psikolojik, fizyolojik ve mesleki olumsuzluklara sebep olabilmektedir. Ancak, pek çok öğretmen bu olumsuzluk durumlar için kurumsal bir destek görmemekte, bunun yerine meslektaş ve aile desteği alma gibi kişisel çözümler geliştirmektedirler (Göksoy ve Argon, 2014).

Sınıfındaki bir öğrencinin sesini bir dönem boyunca duymamış öğretmenleri, öğrenciyi görmezden gelen, öğrenciyle yeterince ilgilenmeyen, öğrenciyle sağlıklı bir iletişim kurmayan kişiler olarak suçlamaya hazır olan bizler öğrencilerinin yaralarına tanık olan, onlarla üzülen, duygusal olarak yıpranan ve yaşam enerjisi düşen öğretmenlerimizin sesini duyabiliyor muyuz? Yapılan araştırmalarda farklı oranlarda sonuçlar olmakla birlikte, yaklaşık her on öğretmenden birinin ciddi depresyon belirtileri gösterdiği belirlenmiştir (Desouky ve Allam, 2017; Kidger, Brockman ve Tilling, 2016).

Öğretmenlerin her gün öğrencileri ve aileleriyle temaslarından kaynaklı

Kaynakça Desouky, D., ve Allam, H. (2017). Occupational stress, anxiety and depression among Egyptian teachers. Journal of Epidemiology and Global Health, 7, 191–198.

Göksoy, S., ve Argon, T. (2014). Okullarda öğretmenleri engelleyici ve destekleyici stres kaynakları. Journal of Teacher Education and Educators, 3(2), 245-271.

Habacı, İ., Karataş, E., Adıgüzelli, F., Ürker, A., ve Atıcı, R. 2013). Öğretmenlerin güncel sorunları. Turkish Studies, 8(6), 263-277.

Kidger, J., Brockman, R., & Tilling, K. (2016). Teachers' wellbeing and depressive symptoms, and associated risk factors: A large cross sectional study in English secondary schools. Journal of Affective Disorders, 1-32.

yaşadıkları duygusal sorunlar konusunda profesyonel destek alamamaları sadece ülkemize özgü bir durum da değildir. Günümüzde gelişmiş birçok ülkede korkunç olay yerlerinde bulunan polis memurlarına, hastalarını kaybeden sağlık çalışanlarına psikolojik destek sunan profesyonel birimler bulunurken, öğretmenlerin yaşadıkları duygusal travmalar için öğretmenlere özgü, onlara destek sunacak psikolojik destek birimleri maalesef bulunmamaktadır. Yaşadıkları duygusal yıpranmalar karşısında ruh sağlıklarını ve mesleki doyumlarını korumaları, merhamet yorgunluğu yaşamamaları için öğretmenlerimizin de desteğe ihtiyacı olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle, Millî Eğitim Bakanlığı ve İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin bu yönde birtakım projeler geliştirmeleri ve okullarda, öğretmenlerin duygularını paylaşabilecekleri destek gruplarının

veya platformlarının oluşturulmasını sağlamaları yararlı olabilir.

TURKUAZ - Ocak 39

ZÜMRELER BAŞARI İÇİN BULUŞUYOR

Proje kapsamında ilçemizde bulunan liseler ile zümre işbirliği sağlanarak akademik başarının artırılması ve devamında marka okulların oluşturulması hedeflenmektedir. Projemizin amaç ve gerekçesi; lise öğretmenleri kendi branşları ile etkileşim içinde sürdürülebilir bilgi alış verişi yapmaları hedeflenmektedir. Bu amaçla öğrencilerine daha kaliteli bir eğitim vere bilme ve eğitim kalitesini artırılması planlanmaktadır. Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığının 2023 Eğitim vizyonu hedefleri ile sonuca ulaşmak amaçlanmaktadır. Projenin gerekçeleri ise okullarımız arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmak ve üstün marka okullar oluşturma gayretidir.Proje kapsamında yapılan faaliyetlerimiz; proje bilgi formu hazırlandı, tanıtım afişleri tasarlandı, hedef gruplar oluşturuldu ve

çevirimiçi toplantılar düzenlendi, zümre elçileri öğretmenlerimizle sürekli etkileşim halinde olduk ve proje kapsamında zümre çalışmalarımıza devam ettik. İlçemizde yapılan birçok başarılı projeler ile projemiz de hedeflenen gerekçelerle ilerlemektedir. Başarı için #birlikteüretiyoruzSaygılarımla….

Ömer GÖKHAN Tuşba MEM Proje Birimi

40 TURKUAZ - Ocak

Sayfa Senfonİsİ“İsa’dan önce 47 yılının üçüncü gününde Antik Çağ’ın en ünlü kütüphanesi cayır cayır yandı.Romalı lejyonlar Mısır’ı istila ettiler ve Julius Sezar’ın Kleopatra’nın erkek kardeşiyle giriştiği çarpışmalardan birinde, alevler İskenderiye Kütüphanesi’ndeki binlerce papirüs rulonun büyük bir kısmını kül etti.Birkaç bin yıl sonra Kuzey Amerikalı lejyonlar Irak’ı istila ettiler ve George W. Bush’un kendi icat ettiği düşmana karşı düzenlediği haçlı seferinde Bağdat Kütüphanesi’nin binlerce kitabı yanıp kül oldu.Tüm insanlık tarihinde kitapları savaşlardan ve yangınlardan korumaya yönelik bu projenin bir benzeri daha olmadı: seyyar kütüphane, Onuncu Yüzyılın

sonlarında Pers ülkesinin büyük veziri Abdül Kasım İsmail’in bulduğu bir fikirdi.Bu ileri görüşlü adam, yorulma nedir bilmez gezgin, kütüphanesini yanında taşıyordu. İki kilometre uzunluğunda bir kervan oluşturan dört yüz deve, sırtlarında yüz on yedi bin kitap taşıyordu. Develer aynı zamanda eser kataloğu vazifesi de görüyorlardı: her deve grubu Pers alfabesinin otuz iki harfinden biriyle başlayan kitap isimlerini taşıyordu.” şeklinde kitabın tarihsel yolculuğunu farklı bir pencere açarak hikaye eder Eduardo Galeano. Kütüphaneler, nitelikli okur için kelime bahçeleridir. Kitaplar, insanın tanımadığı kişilerle karşılaşması, hayalini bile kuramadığı mekânlarda dolaşması, farklı deneyimleri

keşfetmesi için en keyifli yol arkadaşıdır. Kitaplar sayesinde insan içinde bulunduğu zamandan ve yaşamdan uzaklaşmakta, iç dünyasına yönelerek kendisini de tanıma fırsatı yakalamaktadır.

İnsanın okuma macerası, “neden okumalıyız” sorusuyla başlamış ve “ne okumalıyız” aşamasına gelmiştir. Bu da nitelikli kütüphanelerin muazzam katkısıyla açıklanabilir. Belki de tarih boyunca insanoğlunun kendi soyu için yaptığı en kârlı yatırımdı kütüphane kurmak. Geçmiş zaman ve göçmüş insanla iletişim kurma imkanı, Karun Hazineleriyle değil, son büyük Asur kralı Asurbanipal’in Ninova'da kurduğu ilk sistematik kitaplık sayesinde olmuştur.

Ahmed-i Hani Anadolu Lisesi Kütüphanesi

TURKUAZ - Ocak 41

Ünlü İngiliz 19. Yüzyıl şair ve sanat eleştirmeni John Ruskin de büyük kütüphanelerin kurulmasını ve bu kütüphanelerin, türlerinin en iyi örnekleri olan seçkin kitaplarla donatılmasını, bu kitapların zarif ve sağlam ciltler içinde sunulmasını, bu kütüphanelerin gece gündüz hizmet vermesini, kütüphanelerin temizliği ve sessizliğinin sağlanması için kanunların uygulanması gerektiğini vurgular.

Biz de Ahmed-i Hani Anadolu Lisesi olarak Ruskin’in bu çağrısına kulak verdik ve okulumuzda Van’da hemen her kurumun sahip olmak isteyeceği ve pek azının sahip olduğu bir kütüphane kurduk. Okul müdürü Barış DEĞER ve öğretmenlerimizin çabasıyla resmi kanallar ve sosyal medya aktif kullanılarak yürütülen kampanyaya ülkemiz genelinde katkı sağlandı ve 10 bine yakın

kitap toplamayı başardık. Kütüphanemizi zemininden dolaplarına, ışıklandırmadan boyanmasına kadar sil baştan yeniledik ve görsellerde de göreceğiniz gibi bir şaheser meydana getirdik. Öğrencilerimizin yoğun ilgisi ve kütüphanede geçirdikleri sürenin artmasıyla mutlu olduk. Okuma aşkı taşıyan herkesi, bu kitap senfonisinde bir sayfa açmaya çağrıydı çalışmamız. Örnek olması temennisi ile…

Erkan TÜRKERTDE Öğrt.

42 TURKUAZ - Ocak

2014 Yılından Berİ Vatandaşlarımızın HİzmetİndeyİzHalk Eğitim Merkezleri, Bakanlığımızın Hatay Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı bir kurum olup yaygın eğitimi kurumu olarak nitelendirilmektedir.Genel, mesleki ve teknik kurs alanlarında vatandaşlarımızın eğitimine 3617 farklı kurs ile hizmet sunmaktadır.Kurs alanları her yaşta bireye ilgi,yetenekleri düşünülerek hazırlanmıştır. Spor, sanat, bilim, kültür, edebiyat, tarih, dil ve bir çok alanda eğitim almak isteyen veya bu alanlarda bilgilerini artırmak isteyen vatandaşlarımız gerek bireysel olarak halk eğitim merkezlerine gerekse

bakanlığın 2017 yılından beri online kayıt sistemi ile kursiyer başvuru ve kayıtlarını gerçekleştirmektedir.Ayrıca ilkokul,ortaokul veya lisede öğrenimine ara vermiş bireyler açık ortaokul ve açık liseden eğitimlerini tamamlama imkanı sunmaktadır.

Bizler Tuşba Halk Eğitim Merkezi ailesi olarak.çalışma alanımız her ne kadar Yaygın eğitim olsa da, örgün eğitimde eğitimlerine devam eden çocuklarımızı ,gençlerimizi yani geleceğimizi bir kenara bırakmıyoruz.7’den 70’e

hatta beşikten mezara her bireyi değerli buluyor,onları eğiterek ülkemizin gücüne güç katmayı planlıyoruz. Çalışmalarımızda sadece çocuk,genç,yaşlı,kadın,erkek bireyleri değil dezavantajlı ve risk grubundaki bireylerin her alanda sosyal yaşama uyum sağlamaları açısından bu bireylere,yakınlarına, iletişimde bulundukları vatandaşlarımıza verilecek eğitimler, yapılması planlanan etkinlikler konusunda her türlü çalışmayı yapmanın yanında sivil toplum örgütlerine ve diğer paydaşlara iş birliği halinde ekip ruhuyla çalışmayı hedefliyoruz

TURKUAZ - Ocak 43

Hedefimiz Milli Eğitimin Temel İlkeleri doğrultusunda, yaygın eğitimin önemini özümsemiş, örgün eğitim sistemi dışına çıkmış vatandaşlarımıza yaşı ne olursa olsun ihtiyaç duydukları alanlarda eğitim vermek, piyasa şartlarına uyum sağlayabilecek bilgi ve tecrübeyi aktarmak, gelişmiş ülkelerin çalışma ve eğitim seviyesine ulaşmalarını sağlamak için var olan bir yaygın eğitim kurumu olmaktır.

Eğitim, öğretim ve araştırma kalitesi ile sürekli gelişen, evrensel değerlere saygılı, geleneksel sanatlarımızın özünü koruyan, katılımcı ve paylaşımcı bir yönetime sahip Türkiye ve dünyada tercih edilen bir kurum olma vizyonu ile vatandaşlarımıza hizmet sunmaktayız.

Van´ın Büyükşehir Belediyesi olması ile birlikte

yeni kurulan ilçelerden biri olan Tuşba İlçesi´nin Halk Eğitim Merkezi olarak 2014 yılında hizmet vermeye başladık. İlk olarak valilik binası C blok ta hizmet vermeye başlayan kurumumuz daha sonra İskele Yibo’ ya ait C blokta hizmet vermeye başlamış ve halen aynı binada hizmet vermektedir.

2014 yılından beri hizmet veren Tuşba Halk Eğitim Merkezi bu süre zarfında her bölgeden, kurumdan vatandaşlarımıza ulaşmaya çalıştık. Bu süre zarfında Tuşba İlçesi Anaokulları,ilk okullar, orta okullar, Orta Öğretim kurumları,YYÜ KYK Ümmü Eymen Kız Yurdu, YYÜ KYK Ayşe Sıddıka Kız Yurdu,YYÜ KYK Melikşah Kız Yurdu,YYÜ KYK Amine Hatun Kız Yurdu, YYÜ KYK Süleyman Şah Erkek Yurdu,YYÜ KYK Van Erkek Öğrenci Yurdu,YYÜ KYK Seyid Fehim Arvasi Erkek Yurdu,YYÜ KYK İmam Şafii Erkek Yurdu,YYÜ İş Bankası Yurdu,Tuşba Belediyesi,Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, T Tipi, M Tipi F Tipi Ceza İnfaz Kurumları , Açık Ceza İnfaz Kurumu,Yüksek Cezaevi

Ceza İnfaz Kurumları, Tarım İl Müdürlüğü,Beyüzümü ve Kalecik Aile Destek Merkezleri, Van Büyük Şehir Belediyesi,Tuşba Gençlik Merkezi, Denetimli Serbestlik,dernekler ile gerek yerel gerekse genel protokoller doğrultusunda kurslar açtık. Bıkmadan usanmadan ekip olarak çalışmalarımızın ürünü olarak

her yıl kurs sayılarımızı neredeyse ikiye katladık. Çok sayıda bölge birinciliği, Türkiye birinciliğinin yanısıra 2020 yılında yapılan halk oyunlarında dünya birinciliği de elde etmiştir.Bu hızmetlerimizi vatandaşlarımıza web sayfası yoluyla da ulaştırarak Türkiye’ de mevcut bulunan bütün örgün ve yaygın eğitim kurumları arasında da web sayfasında Türkiye birinciliği elde ettik.Bu süre zarfında bize katkılarını esirgemeyen sayın valimiz, kaymakamımız ,İl milli eğitim müdürümüz ve ilçe milli eğitim müdürümüz ve paydaşlarımız olan kurum müdürlerimize de teşekkürü borç biliriz.

Mehmet YAVİÇ Tuşba Halk Eğitim Merkezi

44 TURKUAZ - Ocak

Yeşİlay Danışmanlık Merkezİ’nden Van’da ücretsİz danışmanlık desteğİYeşilay hakkında

1920 yılında faaliyete başlayan Yeşilay, insan onurunu ve saygınlığını temel alan, toplumu ve gençliği ayrım gözetmeden zararlı alışkanlıklardan korumak için çalışan, milli ve ahlaki değerleri gözeterek bağımlılıklarla mücadele eden; ulusal ve uluslararası düzeyde önleyici ve rehabilite edici halk sağlığı ve savunuculuk çalışmaları yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Alkol bağımlılığıyla mücadele hedefiyle kurulmuş; kuruluşundan günümüze bağımlılık türleri arttıkça

Yeşilay’ın tüzüğüne yeni çalışma alanları eklenmiştir. Alkolden sonra sigara, uyuşturucu madde, kumar ve internet bağımlılığı mücadele alanlarına dahil olmuştur.

Türkiye genelinde 120 Yeşilay şubesi, dünya genelinde 81 Ülke Yeşilay’ı bulunmaktadır. 2015 yılında YEDAM (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) kurulmuştur. 115 Danışma Hattı ile çağrı merkezi hizmeti vermeye başlayan Yeşilay Danışmanlık Merkezi, şu an Türkiye genelinde ve KKTC’de aktif olarak 79 Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) ile bağımlılık alanında profesyonel psikolog ve

sosyal hizmet uzmanlarından oluşan kadrosu ile psikolojik ve sosyal hizmet desteği sağlamaktadır.

Toplumu bağımlılıklardan korumak ve bilinçlendirmek için yaptığı çalışmalarından dolayı Yeşilay, 1934 yılından bu yana “Kamuya Yararlı Cemiyetler” arasında yer almaktadır. BM Ekonomik Sosyal Konsey (ECOSOC) Özel Danışmanlık Statüsüne ve Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) “Türkiye Mükemmellik Ödülü’ne” sahip olan kuruluşudur.

TURKUAZ - Ocak 45

Yeşilay Danışmanlık Merkezleri (YEDAM) ile bağımlılara ve yakınlarına ücretsiz psikolojik danışmanlık ve rehabilitasyon desteği sağlayan Yeşilay, Van YEDAM’da hizmet vermeye başladı. Yeşilay Danışmanlık Merkezleri’nin tamamı bağımlılık alanında uzman psikologlardan oluşan ekibi, tütünün yanı sıra alkol, madde, internet ve kumar ile ilgili sorunlar yaşayan kişilere ücretsiz psikolojik ve sosyal destek sağlayarak, yeniden hayata kazandırılmaları için yardımcı oluyor. Aynı zamanda aile ve yakınlarına da destek vererek bozulan yaşam düzeninin onarılmasını ve ilişkilerin sağlıklı devam etmesini destekliyor. Yeşilay Danışmanlık Merkezleri’ne 115 numaralı Yeşilay Danışmanlık Merkezi Danışma Hattı'ndan ulaşılarak ücretsiz destek alınabiliyor.

Van YEDAM Ekim 2020 tarihi ile Van ilimizde tütün, alkol ve madde alanlarında hizmet vermeye başlamıştır. Kurumumuzda 3 Psikolog, 1 Sosyal Hizmet Uzmanı ve Halkla İlişkiler Sorumlusu

faaliyetlerini sürdürmektedir.

46 TURKUAZ - Ocak

Hasret kaldık...

"Ayrılık hasreti kar etti cana, seher yeli sevdiğimden bir haber. Selamın tebliğ et kutbu cihanaseher yeli sultanımdan bir haber.”

Ayrılık ve hasretlik üzerine söylenmiş en güzel türkülerden birisidir.Hasretlik üzerine o kadar çok şarkı, türkü, mani ve söz söylenmiştir ki, derlenip toparlandığında ciltler dolusu kitaplar olur .peki nedir bu hasretlik, hasretlikHayatımızda neden bu kadar önemli bir yer tutmaktadır.Hasretlik; ayrı kalmak değil, ayrı kaldığında dosta olan özlemdir, onu görmek onu koklamak ve onaSarılmakla birlikte ,onunla dertleşmek arzusunun yerine

getirilmeyişindeki hicran dolu duygularıdır hasretlik..Ana baba, hasreti, evlat hasreti, yar yaren hasreti, dost ve arkadaş hasreti bunların her biri kendi içindeGönül yaramızı oluştururlar. Bu yaraya merhem olacak hasretin ve ayrılığın ortadan kaldırılması ise bizi mutlu eder. Gurbet dediğimiz gözümüzün göremediği, fiziki olarak sevdiklerimizden uzak kaldığımız bir tanımla karşılaşırız, aslında seven için gurbet duvarın diğer tarafıdır. Yani gurbet hayatı hasretliğimizin başlama anıdır.Bu kez dost arkadaş ve kardeşlerimin hasret kokanDuygu yüklü konuşmalarına şahit oldum. Ayrı kaldıkları sevenlerini, dost, yakın akraba ve arkadaşlarını

çok özledikleri halde görüşemediklerini ve bunun hasretiyle uykusuz geçen gecelerin bir travmaya, unutkanlığa sebep olabileceği endişelerini ve bu hasretliklerinin Yürek yangınına dönüştüğünü ifade ettiklerini üzülerek gördüm, bu sohbet üzerine bir hasretlik yazısı yazmamı istediler..Yaşadığım ömür sürecinde hasretlikle ilgili çok anlamlı ve kıymet ifade eden durumlarlaKarşılaştım ,arkadaş ve kadim dostluklara sığdırdığım bu süreçte yüzlerce dostlarımız oldu.

Hasret kaldığımız ve hasretini çektiğimiz dost, arkadaş, akraba yar ve yarenimizle

TURKUAZ - Ocak 47

birlikte sevdiklerimiz, arkadaşlarımızVardı, okulu özlerdik. Ayrılışlarımızda öğretmenimizi, annemizi,Babamızı ve sevdiklerimiziÖzlerdik . Kavuştuğumuzda da bütün keder ve üzüntülerimiz yerini sevinceBırakırdı yani, ayrılık hasret, kavuşma mutluluk getiriyordu. Göremediğimiz, kavuşamadığımız için çektiğimiz hasretlik, görüşüp kavuşunca da yerini mutluluk ve sevince bırakıyordu. Ömrü hayatımızda hep bu iki kavramla muhatap olduk, bunun dışında çok daha derin hasretlikler var ki bu yazının hacmini aşar biz burada kısa bir ufuk turu yaparak küçük bir kıyaslama yapmaya çalıştık. Yoksa hasretliği böyle dar kalıba sığdırmak bizimde haddimizi aşar. Dünü ve bugünü kıyaslarkenBugünkü kavramlar çok değişti, seher yeli sevdiklerimizden haber getirse de, ayrılığımızın derdine çare bulamamanın ve bulamadığımız bu derdimize hiçbir ilacın kar etmeyeceği buna bağlı olarak dokunamamaktan, yaklaşamamaktan kaynaklı, hasretliğin sıkıntısını çekerken ,aynı zamanda herkesin birbirini kontrol ettiği ve birbirinden uzaklaşıp araya sosyal mesafelerin konulduğuacı günleri yaşıyoruz.Biz ne acılar gördük, ne ayrılık ve hasretlere katlandık, ne yitik umutlarımızı ümitlere dönüştürdük ancak böylesini ne duyduk, ne yaşadık ve nede gördük.

Depremler gördük, ilahi afet deyip acılarımızı içimize gömdük, evsiz kaldık, çadırlara sığındık, evlerimize giremedik geçici olarak başka illere taşındığımız, bir müddet doğup büyüdüğümüz yerlerden ayrı kaldığımız ve bu hasret dolu günlerde bile istediğimizi gidip görme, onunla dertleşip hasret giderebilme kapıları her zaman açıktı, özlediğimize istediğimiz an kavuşabilme imkanımız her zaman vardı.Çalışmak için on binlerce kilometre uzaklara gidenİnsanların ailesi için ailesinin onun için çektiği hasret, iş hayatı, ziyaret, öğrencilik ve memuriyet hayatı gibi hayat gailesi ile yurdundan ocağından ayrılanların hasretinin sonucunda buluşmanın gerçekleşmesi bütün hasretliklerin mutluluğa dönüşmesini sağlayan güzelliklerdir.

Hayatımızda gezme, görme, yaşama, dokunma, yeme içme, bir araya gelebilme ve benzeri sınırlama ve kısıtlamalar hiç yoktu.Şimdi bütün ülke , bütün dünya tek kişilik bir hapishaneye döndü. Gözle göremediğimiz bir virüs bizim dünyamızı alt üst etti. Sevdiklerimizle, dost ve kardeşlerimizle daha ötesi anne babalarımız hatta eş ve çocuklarımızla aramıza mesafeler koydu. Gidip göremediğimiz gibi görsek de dokunamamanın ve araya belli bir mesafenin bırakılması ile aslında en büyük hasreti oluşturdu. Arabamız var binip

de gezemiyoruz. Paramız var seyahat edemiyor, uçağa, hızlı trene binemiyoruz. Dostlarımız var gidip de göremiyoruz, öğretmeniz, okulumuzu, öğrencilerimizi, öğretmen arkadaşlarımızı, sınıflarımızı, okul dışındaki dost ve arkadaşlarımızı ayrı şehirlerde isek anne, baba, arkadaş ve kardeşlerimizi yakın akrabalarımızı göremiyoruz. Hepsi gözümüzde tütüyor, tam bir hasretlik girdabındayız çok kısa bir sürede neleri kaybettiğimizi şimdi daha iyi görmeye başladık, kaybettiklerimizin farkına vardık. Bu hasretin bitmesi için tedbir, sosyal mesafe ve temizliğe riayet edilmesi gerektiği ile birlikte teselli bulmaya çalışıyoruz. Ama gerçekten çok şeyler kaybettik. Kaybettiklerimizin farkındalığı ile yine de ümit ve umudumuzu yitirmeden, gönlümüzün, gözümüzün sahibine, hasretimizi, derdimizi, arzu ve isteklerimizi ileterek bir an önce insanlığı esir alan bu virüs belasından bizleri ve bütün insanlığı kurtarması dua ve niyazıyla sizleri allaha emanet ediyorum.

Orhan GÜLEŞCE

48 TURKUAZ - Ocak

Pakette Üç VakİtPencereyi açmış ve serin havanın ince beyaz kollarını sarmasına izin vermişti. Binaları gölgeleyen bulutlu hava ruhunu da eziyordu. Gözlerini kapattı ve temiz havanın ciğerlerine yer edinmesine izin verdi, belki de son sekiz ayda aldığı temiz havaydı onu hala yaşatan. Beyaz tenine yakışan genç yüz çizgileri, pencerenin ardındaki dünyayla sohbet eden gözleri vardı. Henüz genç ve toy bir oğlandı o; yüzüne ilk baktığınızda sanattan anladığını düşünür ve bu düşünceyi ise, tırnaklarının arasında kurumuş boyaların

kokusunu çoğu sabah vakitleri evine misafir etmesiyle netleştirirdiniz. Göz kapaklarının kenarlarında pamuklar biter fakat saçları daima sigara kokardı. Elleri çok güzeldi fakat sağ elinin iki parmağının arasında ve tırnaklarının kenarlarında sarılık bulunurdu. Teninin kokusu öncesinde çok söz edilir ve bunun sabah güneşinin ayçiçeklerini beslediği zamanın getirdiği naiflik kadar hafif olduğunu söylerlerdi, ama şimdi; kimse ondan da kokusundan da söz etmezdi. Penceresinin önündeki bedeni hareket etti ve kafasını cama

yasladı, kendini güçsüz hissediyordu. Kaslarında nükseden ağırılar ve bazen nefessiz hissedişi yüzünden sıklıkla boğazının kenarlarında dolaşan kemikli parmakları, onu kafesleyen her ne ise bundan özgürlük çıkarmak istiyordu.Özgür, uzun bir bekleyişin ardından camı yavaşça kapattı. Yüzünün her ayrıntısına serpiştirilmiş benler vardı. Dudaklarının arasında uzun zaman önce üzerini kapatıp bir sandığa kilitlemiş olduğu gülüşleri, o gülüşlerini tamamlayan dişleri ise tıpkı çok eski bir resmin hatırlattığı hüzün gibi sararmış ve yıpranmıştı.Kahverengi, tek ayağı kırılmış, bazı kısımlarında kahve ve çorba lekeleri oluşmuş basık masaya yaklaştı. Bu masa birden fazla amaca kucak açmıştı, onu ne zaman aldığını bile hatırlamıyordu. Bazen üzeri o kadar karmaşık olurdu ki, gazete kupürleri ve içi boşalmış hazır yiyecek kapları masanın rengini kapatırdı. Ama bir köşesinde, sözde hep oraya aitmiş gibi duran ve bazen ise hiç orada olmamış gibi yalan bir gülümseme ile üzerine çarşaflar örten bir sigara paketi... O hep oradaydı, masası henüz açtığı penceresinin yanında tüm yalnızlığı ile dururken ona eşlik eden iki sandalye, yalnızca beş frekans çeken küçük bir radyo ve bir de belki sıkıcılıktan belki de hemen yanında içilen sigara yüzünden sarı yapraklarını bir zamanlar

TURKUAZ - Ocak 49

bütün ihtişamıyla ortama sunan ölmüş dört çiçek. Tüm bunlar onun için birçok şey ifade ediyordu, hayatı neredeyse sadece bunlar arasında dönüyordu. Örgülü hırkasını sandalyesinin arkasından çıkarıp omuzlarına bıraktı, böyle olunca sanki ona sarılan biri varmış gibi gün daha hızlı geçip

gidiyordu. Parkelerden gelen küçük bir gıcırtı ile sandalyeyi çekmiş, oturduktan sonra ellerini masanın üzerinde birleştirmişti, gözleri hoyratça bıraktığı ellerine ve sonra da masaya değmişti. Çoğu zaman sigarasını masanın üstünde söndürdüğü için, kirli ve küçük izmarit izleri oluşmuştu, şu an kendi kalbini

izliyordu sanki. O da böyleydi, defolu, kırılmış, çokça incinmiş bir ruhu vardı. Güneşin ışınları saksının üzerinden yüzüne doğru değiyor ve gözlerini hızla kırpıştırmasına sebep oluyordu. Masanın karanlık köşesinde duran sigara paketine yetişmeden önce radyodan üçüncü kanalı açmış ve hali hazırda çalan

Fransızca bir şarkının onu sarıp sarmalamasını izin vermişti. “Tek bir şarkı, binlerce ruha...” dedi ve ince parmaklarının sararmış kenarlarına tezat, güzel dudaklarına yakışmayan bir sigara kondurup yaktı. O sırada

ciğerlerine milyonlarca nefescik, ama bir kez daha alınamayacak temiz soluklar yerine en kötüsü gitmişti. Tek bir nefes çekti ve karşısına biraz önce oturmuş siluete bakarak dudaklarının arasından, bir sürenin sonunda parmaklarına

yerleşmiş sigarayı işaret etti. “Fakat bu yalnızca bana.”Siluet, yavaşça solan gökyüzüne baktı. Öteki, ne zaman ince parmaklarının arasındaki sigaradan bir yudum alsa bu gökyüzü biraz daha solar ve kızıllaşırdı. Dirseklerini masaya bıraktı

50 TURKUAZ - Ocak

ve pembeliklerinin arasında kendi sonunu tutan adamı histerik bir biçimde yanıtladı. “Sadece 3 santime anlam yüklüyorsun,” karşısındaki yüze yaklaştı, “ne kadar da zavallıca.”Bu diğer adamı güldürmüştü, kaşlarını yukarıya kaldırdı ve gözlerini kapatıp sigarasından yudumlar çekmeye devam etti. Sessizliği yine siluet bozmuştu, “İnsanlar sürekli bir şeylerin arkasına sığınıyor, çocuk. Siz insanlar çılgınca yeryüzünde dolaşıyor, her şeyi yapanın yine bir kaç santimlik bedenleriniz olduğunu savunuyor sonra ise her şeyi siz yok ediyorsunuz.” Bu sırada radyodaki şarkı değişmiş, Özgür’ün içine çektiği her sigara nefesinde hava usulca gün batımına yaklaşmış, adamın yüz çizgileri yaşlanmıştı. Ortamda kimsenin anlamadığı Farsça bir şarkı çalıyor ve ruhları ve sigaraları ve insanları yakıyordu. “Ve bunu yaparken kendinizden başlıyorsunuz. Önce bedeninizi, zihninizi ve yaşamınızı köreltiyorsunuz.” Siluet yavaştan oturduğu yerden kalkmış, adamın arkasına geçmişti, bu ruhu ve yüzü yaşlı adam ona sekiz ay boyunca ‘Duman’ demişti. Onun sigarasından çıkan her duman ilmek ilmek bu sis birikintisini oluşturmuştu. Şimdi ise kıvrılıyor ve sanki kimselerin duymadığı o ezgiymiş gibi sigarasının sarmalına geri dönüyor gibi oluyordu. Adam son

nefesini çekmiş ve yüzlerce izin arasına bir yenisini eklemişti. Bu sönüşle beraber gökyüzündeki kızıllık sona ermiş, yerini ebedi bir geceye bırakmıştı.Özgür, yavaşça masadan kalktı, hava oldukça kararmıştı ve serin hava pencerenin açıkta bulduğu köşelerinden küçük üflemeler bırakıyordu onun yaşlanmış

bedenine. Dizlerinin ağrıdığını hissetti, örgülü hırkasını yine sandalyenin arkasına astı. Sanki o hırka oraya ait olmalıymış gibi davranıyordu. Üzeri tozlanmış radyosuna gülümsedi, bir zamanlar özenle baktığı ama şimdi ölmüş çiçeğini öptü, bitmiş sigara paketini de kapatıp köşeye iliştirdi. Artık ince ve güzel olmayan titreyen ellerinde tıpkı masasında olan izler gibi lekeler vardı, göğsünde ve çektiği her nefeste delik delik hissettiren ciğeri gibiydi bu.

Köşede eskimiş aynanın önüne geçti, yüzündeki kırışıklıklara baktı. Güneş doğarken genç, batarken yaşlı ve nihai gece geldiğinde ise hüzünlü ölü bir bedenin üç vakit hikâyesiydi bu.Henüz tan vakti, ruhlar çok temiz. Saat öğlen, güneşin verdiği kızıllık gibi sigaranın ucunda yuvarlak bir yanık var.

Kırık bir sigara bütün geceyi içine hapsediyor. Adam, kalkıyor ve yatağına geçiyor. Yorgun göz kapakları kapanırken bütün ömrü üç vakte sığıyor ve bir zamanlar gülüşlerini saklamış olduğu sandık gibi bu sefer o; bir sigara paketine üç santim olarak yerleşiyor.

Hayrunnisa Erdemir

TURKUAZ - Ocak 51

Yenİ Nesİl Okul Öncesİ Eğİtİm İnsanoğlu yaradılışı gereği eksik doğar. Herkes doğduğunda yaşamını sürdürebilmek için desteğe ihtiyaç duyar. Sonrasında ise diğer insanlarla işbirliği yaparak yaşamını sürdürür. İnsan ırkına en yakın olan Neandertal insan türünün soyunun tükenmesinin en büyük sebebi de işbirliği yapamamalarıdır. Bu durum bize işbirliği içinde yaşamanın önemini gösteriyor. İnsanların doğuştan gelen eksikliğini bastırabilmeleri için bu hayatta başarılı olmaları gerekir. Bir öğretmen olarak öğrencilerimin bu hayatta başarılı olabilmeleri için onların yaparak yaşayarak öğrenmelerini sağlayacak eğitim ortamları sunmak isterim. Peki bu eğitim ortamı nasıl olmalı? Montessori eğitiminde çocukların özgür

olduğu rehberin pasif olduğu çocukların hata yapsalar bile kendi hatalarını kendilerinin bulmalarını sağlayacak bir eğitim ortamı vardır. Önemli olan uygun çevrenin çocuğa doğru bir şekilde sunulmasıdır. Aynı zamanda çocuklara günlük yaşam becerileri öz bakım becerileri öğretilerek çocuğun kendi kendine yetebilmesi de öğretilmektedir. Kendi kendine yetebilen özgür çocuklar ileriki hayatlarında da başarılı olacaklardır. Okul öncesi dönemde öğrencilerimin matematiğe karşı olumlu tutum geliştirebilmeleri için olması gereken bir matematik eğitimini vermek isterim. Eşleştirme, karşılaştırma, sıralama, sınıflandırma çalışmalarını yapamayan çocuklar sayıları öğrenemezler o yüzden

öncelikle yapmam gereken çalışmaları yaparım. Soyut içi boş bir matematik eğitimi ilerde öğrencilerin başarısız olmalarına neden olacaktır. Problem çözme, analitik düşünme kabiliyetlerini artırmaya yönelik çalışmalar yaparım. Bir öğretmen olarak konu odaklı olmaktan ziyade öğrencilerimin ilgi ve ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yaparım. Örneğin; bir deney yaptıktan sonra benim için önemli olan öğrencinin neden sonuç ilişkisi kurabilmesidir. Bireysel farklılıkları göz önünde bulundurarak onların hazır bulunuşluk düzeylerini dikkate alırım. Küçük kasları gelişmeyen bir çocuk kalem tutmakta da zorlanacaktır. Bu yüzden olgunlaşmayı da kapsayan hazırbulunuşluk düzeyi göz önünde

52 TURKUAZ - Ocak

bulundurulmalıdır. Çocukların yaratıcılıklarını destekleyen etkinliklere de yer veririm. Yaratıcı drama, sanat etkinliği gibi. Fakat burada sanat etkinliği dediğimiz zaman öğretmenin kesip çocukların yapıştırdığı ya da basmakalıp bir fabrikadan çıkmış gibi aynı ürünlerin ortaya çıktığı etkinliklerden bahsetmiyorum.

Sonuçtan ziyade daha çok sürece odaklı çocukların hayal güçlerini kullandıkları her birinin farklı sıra dışı bir ürün yaratmaya çalışma sürecinden bahsediyorum. Bir diğer önemli nokta ise öğrencilerin ailelerini tanıyıp onlarla etkileşim içinde olmak gerektiğidir. Hatta bununla kalmayıp öğrencilerimin

ebeveynlerine çocukların ruh sağlığı, gelişim dönemleri, çocuklara nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili eğitimler vermek gerekir. Tüm bunların yanı sıra öğretmen davranışlarıyla model olmalıdır. Toplum kurallarını, kültürünü, değerlerimizi onlara öğretmeye çalışırken onlara nasihatlerde bulunmam, davranışlarımla model olurum. Doğaya, canlılara zarar vermemeleri gerektiğini aksine doğayı ve canlıları koruyup sevmeleri gerektiğini davranışlarımla gösteririm. İnsan olmamızın en büyük gereklerinden biri olan bir arada yaşama arzumuzun birbirimize saygı duyarak ve birbirimizi severek ancak mümkün olabileceğini rol model olarak gösteririm. Melis Asena ERDAL Okul Öncesi Öğretmeni

TURKUAZ - Ocak 53

van sevdası

bir nadide ildir, iller içindeadı destan olmuş diller içindeen büyüktür gölü, göller içindeâleme ilan edin van sevdasını

tamara öyküsü vardı desinlerselvi boylu bir yâr diye sevsinlerdoğunun incisi onu bilsinlerâleme ilan edin van sevdasını

tuşba’nın nazlısı bu güzel kalealmazsan selamın incinir helecennetten murattır, deme şelaleâleme duyurun van sevdasını

artos, açılmamış gelin duvağıyel değince öper yaşlar yanağı mekânların kutsalı şu erek dağı âleme ilan edin van sevdasını

irem’in bağısın kalbinde şamran ahrete imansın dertlere dermanbilesin zeve’siz yazılmaz destanâleme ilan edin van sevdasını

vakti seher zikri dillerde ismin sevdası bitmeyen bir güzelliksinbir âhına bin can feda istersinâleme ilan edin van sevdasını

seni seveli van, unuttum derdigörülen rüyaya saydım gurbeti zernek suya aksettirdin suretiâleme ilan edin van sevdasını

güzel sevdim en güzeli sen idinvatanımın doğusunda cennettincoğrafyanı gönüllere nakşettinâleme ilan edin van sevdasını.

Mustafa IŞIK

54 TURKUAZ - Ocak

ÇANTA İlkokul birinci sınıftayken; sınıfımızda babaları demirci olan üç kardeş vardı. İlk ikisi gayet efendi, sanki yaşları kemale ermişti. Büyümüş de küçülmüşlerdi ve sanki Dustin Hoffman'ın "Küçük Dev Adam" filminden kopup gelmişlerdi. Büyük kardeşin çok güzel tiz bir sesi vardı. Yöremizin en güzel türkülerini yanık yanık söylerdi. Üçüncü yani en küçük kardeş haşarı mı haşarı... Pasaklı... Burnunun dibini küçük bir şelale süslerdi. Her ne kadar Niagara Şelalesi olmasa da insanın dikkatini çekiyordu. Hazretin kafası Kuzey Kutbu bedeni ekvatordu. Hemen hemen her hafta üzeri muşamba içi karton, genelde rengi mavi ve kırmızı olan bir çantayı babası, iki günde bir, saman kokan gazetelerin geldiği ilçede alırdı. Çantayı sırtına yükler, okula gönderirdi. O da sallana sallana tozlu yollardan okula gelirdi. "Mübarek" çanta öğütme makinesi gibiydi... Baba dayanmamış olacak ki ona saçtan bir çanta yapmıştı... Antipasın vazgeçilmez rengi; gri. Bir gün o çanta bir çocuğun kafasına sert bir iniş yaptı.Hani planörle bir dağın zirvesinden platoya sert bir iniş yaparsın ya işte öyle bir iniş. Ya da uçak ani türbülansa girer, sarsılır ya... Makineyle üç numaraya vurulmuş zavallı, minik siyah kafa da türbülansa girmişti. Kırılan, yırtılan çanta değildi. Sadece kafaydı... Öyle bir inişti ki beyninde hücreler türbülansa girmişti. Akıllarda uzun yıllar yer edinen bir iniş. Kafa, çanta ve kan... Siyah, gri ve kırmızı...

Burhan Kırıcı

RonaBizim oralarda çocuklar bilmez enginliğini denizin /Bir fistan maviliğinde bulur rengini gözlerinin Rona/Zap tutsaktır Kılegoma, öper her tan ağardığında kadim taşını/Bir kırlangıç çığlığı kanatlanır ovaya... Bir anne hüznü iner vadiye/Çöker annelerin yüreğine bulutDerinlerden yükselir kumlarYutkunur, yutkunur kan kusar/ Gözyaşını biriktirir ardından Her suskun ve sönük pencerenin Rona/

Bizim oralarda,Heyula sardı hazzın ipek kanatlarını/pencerelerden sokuldu kekremsieflatun sarmaşık salkımları, Sardı yaban otları ruhun en kasvetli bahçelerini/Eli kınalı kızlar giymiyor pembe güllü basmadan entarı/Her bebeğin kirpiklerinden süzülür yaş, yanaklarından dört nala karışır toprağa/Dudaklarda kayboldu kadife bir gülümseyiş, sustu sesteki rüyaRona/

Kehribara düştü kızgın alevde aydınlığın kararmış soluğu/Nisan yağmurlarıyla gelmiyor memleketime dağ serinliği... Bir nergisin intiharına durduKokmuyor kekik/Gülün gönlünde habis bir ur bekler... Bülbülün kırık ezgileri yüreğimizde açtı sayısız dehlizler

Rona/

Doğudan batıdan, Kuzeyden güneyden yükseliyor çocukların yetim çığlıkları/Ve o çığlıklar ki dile gelir her tepe, kanyonda yol alır her taşkın...Zap'ta boğulur kızıl rengi yakarışı güneşin Suskunluğunda erir ergin vakti ayın... Zamansız karanlığa gömülür çobanyıldızıBu yırtık coğrafya kelamsız... Belengaz... Sensiz...Rona

Dudaklar sızım sızım sızlar RonaZümrüdü Ankanın yorgun kanadına tutunan çocuk diler sonsuz merhamet Emanetin habire kevgire eş... Bal sirkeye döndü upuzun çağlar boyuNe sabır kaldı ne de garip yolcu...

Dilim lal...Yüreğim melal...Çığlığında tellalin alem inhilal...Rona Burhan KIRICI

56 TURKUAZ - Ocak

29 Ekİm Resİm ve Kısa Vİdeo Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüz ve Tuşba Belediyesi tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı temalı “Ödüllü Resim ve Kısa Video” yarışması düzenlendi.

Dereceye giren öğrencilere ödülleri Tuşba Belediyesi Başkanı Mehmet Emin Bilmez ve Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Mehmet Kızıldeniz tarafından verildi.

TURKUAZ - Ocak 57

58 TURKUAZ - Ocak

24 Kasım Anı YarışmasıTuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüz ve Tuşba Belediyesi işbirliği ile Tuşba öğretmen ve idarecilerine özel 24 Kasım Öğretmenler Günü Anı yarışması düzenlendi.

Dereceye giren öğrencilere ödülleri Tuşba Belediyesi Başkanı Mehmet Emin Bilmez ve Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bakır Bedevioğlu tarafından verildi.

TURKUAZ - Ocak 59

İçin Hiç Üşümesin Çocuk

Bundan beş yıl önce, elimde eski lacivert bir valizle, yolunu izini bilmediğim bir diyara doğru yola çıktığımda aylardan eylül, mevsimlerden hüzündü. Günler, ağaçların sararan yaprakları gibi takvim yapraklarından bir bir düşüyor ve insanı zaman gergefinde nakış nakış işliyordu. Yaklaşık bin beş yüz kilometre öteden yola çıkmıştım. Nereden gelip nereye gideceğimin bir önemi yoktu be-nim için. Yoldu asıl önemli olan; yolun yolcusu, birde yol bittiğinde insanın vardığı menzilde, gün gibi, güneş gibi bakan gözlerin varlığıydı. Çileli bir yolculuktu, yol uzundu, git git bitmiyordu fakat yol uzadıkça seyrime düşen manzaralar çoğalıyordu. Doğu’nun o kendine has havası içimi temizli-yordu. Otobüsün penceresine yasladığım başımı kaldırmak, gözlerimi bir an olsun bile çevirmek istemiyordum. Batı’nın gürül gürül akan trafiğinin sesi, kirpi dikenleri gibi sivrilen sayısız binaları, milyonlarca insanın bir nehir gibi aktığı o şehrin görüntüsü silinmişti. Onun yerine hasat edilmiş buğday tarlalarının güneşe benzeyen, insanı aydınlatan görüntüsü, her gün birbirini tanımadan aynı yolda yürüyen milyonlarca insanın yerine ise tabiatın dinginliği, yolların sessizliği, dağların muazzam görüntüsü gelip oturmuştu.

İnsanın kendini bulduğu, kendini tazelediği, heybesine her gün, her saat yeni bir şeyler eklediği bir coğrafya… İşte bu coğrafyanın sinesinde geçirdiğim onca zaman diliminde, yıllar geçse de asla unutamayacağım birkaç solgun hatıramdan sadece biri, bugün küllerinden doğarak gelip karşıma oturdu ve beni yaz, dedi. Hüzünlü bakışlarının gölgesi düştü sayfama. O hatıranın sahibi olan minik yavrucağın hüzünlü bakışları düştü payıma. Hüzünlü bakışlarının ardındaki o güzel kalbin saflığı yansıdı cümlelerimin akışına.

O küçük çocuk bütün saflığıyla dünyaya kendi varlığını haykırıyordu fakat benim dışımda onun sesini duyan yoktu. O ses, hâlâ kulaklarımda çınlar, nefesinin buğusuyla ısıtmaya çalıştığı elleri hâlâ gözlerimin önünde, silinmeden öylece canlanır.

Uzun bir yolculuktan sonra ilk atama yerim olan o köye vardığımda köydeki çoluk çocuk, yaşlı genç herkes meraklı gözlerle bana bakıyordu, aynı şekilde bende onlara merakla bakı-yordum. Birbirimizi tanıdıktan sonra merak uçup gitti, yerini samimiyet halkasına bıraktı. Issız dağların eteğinde, her şeyden uzak, inin cinin top oynadığı o köyde kendimi buldum diyebilirim. Yaşadıklarım; gördüklerim, duyduklarım, hissettiklerim geçen ömrümün tamamına bedeldi. İşte, o köyde ismi bende kalsın bir yavrucağı hiç unutamayacağım. Yoksulluğun kol gezdiği avlular-daki evlerden birinde, hasta bir babanın ve yorgun bir annenin evladıydı. Çizdiği bir resim anlattı, o küçük yavrucağın dünyasındaki tüm karanlıkları.

Karlı bir kış günü, sınıfın ortasında yanan sobanın sıcaklığı içimizi ısıtırken, isteyenin yazı yazmak, isteyenin de resim çizmek istediği bir ders yaptık. O gün, o dersin sonuna doğru çizdiği resmi bana uzatan o çocuk, sanki beni duy, beni anla öğretmenim der gibiydi. Çizdiği resimde bir anne, bir baba, ellerini birleştirmiş üfleyerek ısıtmaya çalışan birkaç küçük çocuk ve resim kâğıdının en tepesinde ise kocaman iki güneş vardı. Bana uzattığı o resimde en çok dikkatimi çe-ken şey güneşti. Güneşin varlığı değildi dikkatimi çeken, var olan sayısıydı. Neden iki güneş, diye sorduğumda ise o güzel, saf yavrucağın verdiği cevap beni benden aldı, alıp uzak, uçsuz bucaksız diyarların uçurumlarına götürdü. İçim burkuldu, onun gözlerindeki hayat ışığının hiç sönmemesi için bildiğim bütün duaları, bütün iyi dilekleri, güzel temennileri onun ardından koşturdum.

- Neden iki güneş, diye sorduktan sonra tombul al yanaklarına kadar yayılan o tebessü-mü, birden yerini hüzünlü sözcüklerin üst üste düştüğü bir cümleye bıraktı.

- Daha çok ısınalım öğretmenim, diye karşılık verdi bana.

O cevabı verdiğinde benim yerimde kim olsa, eminim o yavrucağa baktığında aynı şeyi hissederdi. Daha sonra evlerini ziyarete gittiğimde, o küçük çocuğun çizdiği resmin gerçekliği yaktı içimi. Baba hasta, çaresiz, öylece boş gözlerle tavana bakıyor. Elektrik kesik, mum ışığı içe-riyi aydınlatıyor.

Anne mahzun; kabuk bağlamış nasırlı elleriyle çayları dolduruyor, ikram edecek başka bir şeyimiz yok, kusura bakmayın, demek ister gibi bakıyor. Resimdeki birkaç küçük çocuk da o yavrucağın kardeşleri… Tek göz odalı bu evde, geceleri eksi yirmi beş otuz dereceye kadar düşen

60 TURKUAZ - Ocak

sıcaklıkta, yanan bir soba yerine eski püskü birkaç yorgan duruyordu. Gördüklerim ve his-settiklerimle birlikte, o gün o evden çıktıktan sonra üzerime düşen neyse yapmaya çalıştım. Karınca kararınca hesabı…

O minik içimi yakıp kavurmuştu. Kendince çizdiği o resim, onun dünyasının ne kadar büyük olduğunu haykırıyordu. O çocuğu her anımsadığımda kış gelir; onunla birlikte be-nim de ellerim üşür, içim titrer. Olması gerekende bu kanımca. Çünkü bana göre bir öğretmen, öğrencisinin hüznü ile hüzünlenip, mutluluğu ile mutlu oldukça aslında öğretmendir. Onu, sa-dece tahtaya yazdıkları, deftere geçirdikleri değil; kimin hayatına ne kadar dokunabildiği de öğretmen yapar. İşte, o gün benim meslek hayatımda, heybeme bir damla su da o çocuk bana yaşattıkları ile ekledi. Bana bakmayı öğretti. O gün o öğreten, bense öğrenen olmuştum. Ara-dan geçen bunca yıla rağmen o tombul yanaklı çocuğun bende bıraktığı tesir hiç geçmedi. Bu tesirle birlikte cümlelerimi beş yıl önceki gibi güzel temennilerle o çocuğun peşinden koş-turmak istiyorum.

İçin hiç üşümesin çocuk. Yolun bahtın daima sıcaklığa açılsın.

Hakan KAYA

Öğretmen sevilendir.

TURKUAZ - Ocak 61

Pastacı Ahmet

Şubat 2012…Soğuk memleketime sımsıcak duygu ve düşüncelerle, öğretmen olarak atandığım tarih… İlk görev yerim olan Gevaş’a atanmıştım. Heyecanlıydım. Ne anlatacağımı ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Üniversiteden yeni mezun olmuştum. Öğretmenlik tecrübem de yoktu. Ama kendime güveniyordum. Üniversitede birçok panele, konferansa, seminere katılmış-tım. Teorik olarak elde ettiğim ilim ve marifeti, şimdi pratiğe dökmenin zamanıydı. Üniversite son sınıftayken bir konferans sonrası çok değerli bir hocamla bir saatlik muhabbet, öğretmenlik ha-yatımı şekillendirecek nasihatlerle doluydu. Duygu ve düşüncelerimin şekillenmesinde kilit cüm-lelerle benliğimi sardı adeta. Öğretmenliğin ne olduğunu ve ne olmadığını anlattı.

Hiç unutamadığım sözleri hala kulaklarımda çınlıyor ve o sözlerin ne denli hakikatli oldu-ğunu şimdi çok daha iyi idrak ediyorum. Gönül tezgâhıma işlenip ruhumu kabzetti adeta. ‘‘Bir yüreğe dokunabildiğin kadar öğretmensin, yüreğine girmediğin öğrencinin hocası olamazsın. Öğretmen yürekleri fethedendir. En anarşist ve en asi öğrenciler ve hatta bütün öğrenciler sade-ce sevgi iksiri ile insan-ı kâmil olabilir.’’ demişti ve Cemil Meriç’in şu sözünü söylemişti: ‘‘Öğretmen, kinin kasırga kıldığı alınlarda aşkı çiçeklendiren kişidir.’’ Ayrıca öğretmenliğin görünmeyecek şe-kilde hakkını vermek istiyorsan ve farklı olmak istiyorsan kötü gözüken öğrencilerle uğraşmamı söylemişti. Çünkü iyi öğrencilerle herkes uğraşır. 0’ı 1 yapmak, 4’ü 5 yapmaktan daha evladır, demişti.

Bu duygu ve düşüncelerle göreve başlamıştım. Okulun ilk haftasında öğretmenler odasın-da Ahmet isminde bir öğrenciden bahsediyorlardı. Ahmet; herkes tarafından dışlanmış, kendisi-ne ve çevresine ciddi zararlar veren hatta madde kullanan bir öğrenciymiş. Bu öğrenci beni de çok meraklandırmış ve dikkatimi çekmişti. Nihayet Ahmet’in olduğu sınıfa dersimin olduğu gün gelmişti. Sınıfa girdiğimde Ahmet ‘i tanımam zor olmadı. En arka sırada tek başına oturan çatık kaşlı, kravatı aşağı çekilmiş, saçları dik ve jöleli, yandan bakan kişi Ahmet’ten başkası olamazdı. İlk dersim olduğu için sadece gözlemlemekle yetindim. Sonraki günler de aynı şekilde sadece uzaktan gözlemledim. Ve günlerce sadece Ahmet’i düşündüm. Yüreğine dokunup içeri girmenin bir yolunu bulmalıydım.

Konuşmaya karar verdim. Her insan konuşarak yumuşar diye düşündüm. Maalesef o ka-dar kolay olmadı. Ahmet ilk konuşmamızda hiç dinlemedi veya dinler gibi yaptı ve sorduğum hiçbir soruya cevap vermedi.

O an anladım ki bir yüreğe dokunup girmek o kadar da kolay değilmiş. Sabır deyip fırsat kolladım ve duanın gücüne sığındım. Ya Rabbi sen bana bunun için fırsat yarat ki ben Ahmet’in gönlüne gireyim, dedim. Ve nöbetçi olduğum bir gün Ahmet yine sınıfta ortalığı dağıtıp kavga etmiş. Bu hal nerdeyse haftada iki üç defa tekrarlanıyor. Öğretmenlerin, idarecilerin, öğrencilerin illallah dediği bir kişiliğe sahipti Ahmet. Disipline verip okuldan atılması yönünde konuşuluyordu ve bunun için babasını çağırdılar. Babası büyük bir mahcubiyet içerisinde yalvararak affedilme-sini, okumasını istiyordu. Son bir şans verilmesi yönünde karar verilmişti. Babası okuldan çıktı ve arkasından yetişip bir de ben konuşayım dedim. Ahmet’ i bu duruma getiren sebepler neydi acaba diye merak ediyordum. Babasının anlattığına göre arkadaş çevresi bu hale getirmiş ve madde kullanıyormuş. Annesine ve kız kardeşine bağırıp çağırıp dövüyormuş. Babasının üzgün hali beni derinden sarstı ve bu konuda mutlaka bir şeyler yapmalıyım diye düşündüm.

62 TURKUAZ - Ocak

Sonraki gün ilk dersim boş olduğu için okula biraz geç gittim. Okul kantini dışardaydı. Bir çay içer, bir şeyler yerim düşüncesiyle kantine yaklaşmıştım ki Ahmet’i gördüm. Kantinin arka-sında saklanıyordu. Geç kalmıştı belli ki. Müdür bey de kapıda bekliyor, Ahmet o yüzden gire-miyordu. Ben de bunu fırsat bilerek yaklaştım. Yakalandım korkusu bir anda yüzünde belirince: ‘‘Günaydın Ahmet’’ deyip elimi uzattım. Şaşırmış bir vaziyette o da elini uzattı ve tokalaştık. ‘‘Gel içeri geçelim.’’ dedim .

‘‘Hocam müdür orada, gelemem.’ dedi. Koluna girdim: ‘‘Ne okulu ya, gel kantine geçip çay içelim.’’ dedim. İçeri girdik çayımızı aldık, oturduk. Ahmet biraz mahcup oldu ve bu benim hoşu-ma gitti. Çaylarımızı içtik zil çaldı ve kalktık. Ahmet teşekkür edip sınıfına girdi. Çok konuşamadık ama ben, zafere gidilen yoldaki ilk başarımı elde etmiştim. Ahmet o günden sonra dersimde yaramazlık yapmıyor hatta dışarda gördüğünde selam verip önünü ilikliyor. Ve ben ailesini ziya-ret etmeye karar verdim. Bir öğretmen arkadaşla evlerine gidecektik. Babasını aradım: ‘Hocam ne oldu, bir sıkıntı mı var?’’ dedi. Yok, sadece ziyaret etmek istediğimizi söyledim. Evlerine gittik, herkes şaşkın. Babası Ahmet’in durumunu sorunca ben de Ahmet ile çok iyi bir arkadaşlığımı-zın oluştuğunu söyledim. Tabi şaşırdılar. Ve o günden sonra Ahmet en azından bana karşı çok daha saygılı olmaya başladı. Teneffüs aralarında bazen koluna giriyorum, yanından geçerken omuzuna vuruyorum. Bazen espri yapıyorum. Derken Ahmet’in gönlüne girmeyi başardım. Ama gördüm ki sadece ben girmişim gönlüne. Ahmet, eski yaramazlıklarına devam ediyor ve yine şikâyetler devam ediyor.

Bir gün okuldan sonra Ahmet’le konuşmaya karar verdim. Mayıs sonlarıydı. Pastane-ye geçtik, oturduk. Niçin herkesin kendisinden şikâyetçi olduğunu sordum. Biraz durakladıktan sonra her şeyi anlattı bana. Madde kullandığını ama aslında kullanmak istemediğini, arkadaş çevresinin buna zorladığını, okuldan nefret ettiğini. Bu ikinci başarımdı Ahmet’e karşı. İçini dök-müştü bana.

Şimdi sıra çözümdeydi. Ne yapmamız gerekir diye düşününce çözümü de aslında kendisi düşünmüş. İstanbul’a dayısının yanına gidip çalışmak istediğini, güzel pasta yaptığını fakat ba-basının izin vermediğini söyledi. Orda da aynı alışkanlıkları yapabileceğini hatta daha kötü ola-bileceğini söyleyince, bunun olmayacağını gözleriyle ve sözleriyle söyleyerek inanmamı sağladı. Ben de gidip babasını ikna ettim.

Kaydını açık öğretime aldık, İstanbul’a gönderdik. Aradan birkaç ay geçti şöyle bir mesaj aldım, hocam her şey için teşekkür ederim, verdiğim sözde duruyorum, kötü alışkanlıklarımdan tamamen kurtuldum hatta namaza başladım ve şu an dayımın yanında çalışıyorum. Çok sevin-miştim ve tarifi imkânsız bir sevinç yaşıyordum. Tabi dayısını da arayıp teyit ettirmiştim.

En son bana iki fotoğraf attı. Birisi benim ismimin yazılı olduğu bir pasta ve diğeri de çocu-ğunun resmi. Ahmet evlenmişti. Mesajında şöyle yazıyordu, dünyanın en güzel hediyesini bana lütfeden Rabbime şükürler olsun ve buna vesile olan siz değerli hocama saygılarımı sunarım.

O an anladım ki öğretmenlik hakikaten yüreğe dokunmakmış, yanından geçerken omu-zuna dokunmakmış, sıcakkanlı olmakmış, ona birey olduğunu hissettirmekmiş, dinlemekmiş kişi her nasıl olursa olsun onu kazanmaya çalışmakmış.

Sanırım öğretmenliğin kutsallığı da dokunabilmekte ve yaşatabilmekte yatıyor. Dokuna-bildiğin kadar öğretmensin!

Şimdi yaşıyor olsaydı ben de hocama şunu sormak isterdim: ‘‘Yıllar önce bana bahsettiğiniz dokunmak böyle bir şey miydi, yani hocam öğretmen olabilmiş miyim?’’

Hüseyin YANIÇ

TURKUAZ - Ocak 63

Öğretmen umuttur.

64 TURKUAZ - Ocak

Poşetten Bot

Hava mevsimine göre oldukça soğuktu. Bütün gece yağan yağmur asfaltlı yolu bile ça-

mura bulamıştı. Ama içimdeki heyecanın yağmur çamur dinlemeye pek niyeti yoktu. Okuluma gidiyordum geçen hafta başlamıştım ancak ilk defa bugün öğrencilerimle bir araya gelecektim. Elimde kitaplarım aklımda sınıfta konuşacaklarım. Şimdi okulun yoluna giriyordum işte. Okul yolu dediysem en az beş yüz metrelik bir yoldan sonra ara yola girecektim ve asıl okula giden yol orada başlayacaktı. Kenar mahalle küçük bir okula atanmıştım.

Öğretmenlik, kendimi bildim bileli en büyük hayalimdi, öğretmen okulunda okurken bir gün ruhuna dokunacağım öğrencilerimi düşünüp durdum. Bana yapılmayanı yahut en güzel yapılanı ben de yapacaktım. Öğretmenlik bu hayatta yapılacak en anlamlı işti sonuçta, yol aç-mak, onlara doğruyu öğretmek, kitap sayfaları arasında dolaşmak; onları bambaşka dünyalara götürmek, kendine benzeyen birilerini yetiştirmek. Bu benim hayalimdeki dünyaydı.

Van sonbaharda kışı yaşayan nadir şehirlerden biridir. Yağmur sonrası toprak kokusu ru-huma iyi geliyordu ama bu çamur ve köstebek yuvası gibi toprak yol iç karartıcıydı. Okul, yolun sonunda ancak seçilebiliyordu. Keşke uzun çizmeler giyseydim ama henüz almamıştım; daha maaşım da yatmamıştı zaten. Allah’ım nasıl bir çamur bu, inatçı bir sakız gibi bata çıka ilerlemek-ten başka yapacağım bir şey yoktu. Okulda -iki evli arkadaş hariç- hiçbirimizin arabası yoktu. Daha kimseyi tanımıyordum ki ama bir yolunu bulacaktım. Ayakkabım bütünüyle bir çamura bulanınca artık kötüsünün gelmeyeceğini düşünüp sadece ilerlemek için adım attım. Ayaklarım birer tuğlayı andırıyordu, yürümek imkânsız bir çaba gibi geldi bana. Arkamdan gelen seslere dönünce altı yedi gencin ellerindeki poşetlerle hızlı ve çok ustaca ilerlediklerini gördüm. Bana acıyorlar mıydı yoksa alay mı ediyorlardı emin değildim. “Elindekini ver öğretmenim.” dedi biri, demek beni tanıyorlardı, neredeyse benden büyük sanacaktım. Ortaokul öğrencisi olmak için fazla büyüklerdi sanki. Kitaplarımı alan öğrenci duvar dibinden gayet maharetle geçti. Onu takip etmem gerekiyordu. Diğerleri beni bekliyordu; çorabım, eteğimin ucu, ayakkabılarım çamur için-deydi.

Okulun bahçesinde sıra olmuş öğrencileri, merdiven başında bekleyen müdürü görünce kitaplarımı bana verip onlara katılan öğrencilerin ardı sıra bahçeye yürüdüm. Bütün öğretmenler bana bakıyor gibi hissettim utanç, kızgınlık karışımı bir duygu kapladı içimi beni acemi bir genç kız sanacaklardı.

Merdivenlerden çıkarken “Ya Hoca’m arka yoldan neden gelmedin?” dedi müdür yardım-cısı “Tüh, çok kötü oldu içerisi!” diye de ekledi. O an ne hissettim çok emin değilim “bilmiyordum ki başka yol olduğunu” dedim. Cevabını beklemeden lavaboya geçtim. Ayakkabılarımı yıkadım, eteğimi temizledim. Ders başlamıştı öğretmenler odasına gitmeye niyetim yoktu, doğruca sınıfa gittim.

8-B sınıfı… Koca koca erkek öğrenciler; genelde esmer tenli kızlar ise daha ufak tefekti. Masada defterle uğraştım önce, biraz rahatlamak istiyordum. “Öğretmenim biz çıkışta sizinle yürürüz” dedi gülerek arkadan biri, baktım yolda kitaplarımı alan öğrenciydi. “Adın ne? ”diye sordum “Reis” dedi, dalga geçtiğine emindim bana kabadayı olduğunu anlatıyordu. “ Bana bak senin reisliğin bana sökmez tamam mı, akıllı ve efendi olun!” dedim sinirle. Herkes sustu.

TURKUAZ - Ocak 65

Ders kitabında ‘’Eskici’’ öyküsünü okuduk, soruları cevapladık, başka bir şey konuşmadım. Ben sordum onlar cevapladı. Dört dersim bitiyordu artık eve gidecektim. İlk gün benim için çok kötü bir gündü. Öğretmen arkadaşlardan biri “hocam ben de çıkıyorum sizi yola kadar bıraka-yım” dedi sabahki halime acımıştı sanırım. “ Nasıl geçti 8-B’yle? O sınıf biraz sıkıntılı hocam, ço-cuklar şiddete çok meyilli ama okulu bitirmek istiyorlar. Reis ile tanıştınız mı, o sınıfın en büyüğü “dedi. “Adı Reis mi?” Başını salladığını gördüm sonra hiç konuşamadık. Beni yola bıraktı sonra minibüse bindim kendimi eve attım.

Evde kendimi daha kötü hissettim, kendi günümü mahvetmiştim ve sırf bu yüzden öğ-rencilerime bütün gün surat asmıştım. Ben iyi bir öğretmen olmayacaktım ağlamaya başladım yatağımda.

Ertesi sabah yerler kısmen daha kuruydu. Kitaplarımı koyduğum çantamı çapraz taktım ve yürümeye başladım okulun yoluna girdiğimde Reis ve üç arkadaşı beni bekliyorlardı. Ne ya-pacağımı bilemedim garip bir şekilde ürküyordum. Bana doğru geldi “Bunları giyin hocam ayak-kabılarınız çamur olmaz.” elindekine baktım kalın plastik poşetler. Şaşkınlığım bir süre devam etti nasıl diyecektim ki baktım onlar da ayaklarına poşet geçirmişlerdi. “Bunlar plastik botlar hem ucuz hem temiz.” Güldüler, ben de güldüm. Giydim ama çok kötü balık kokuyorlardı. Bahçeye girdiğimizde “Reis kusura bakma dün için.’’ dedim. Dünü unutmuş gibi boş boş baktı. Sonra “Ne olacak öğretmenim siz öğretmensiniz, ben alışkınım, üzülme ‘’ dedi. Bu yaşıma kadar hiç bu denli kötü hissetmemiştim. Ben alışkınım derken (Bana bağırılır ama ben unuturum, haksızlık yapılır ben yine unuturum, bana değer verilmez ben yine unuturum demek istiyordu.) Benim öğretmem gereken şeyi öğrencim öğretmişti, affetmeyi yardımlaşmayı kin tutmamayı, iyi niyetli olmayı, insana yardım etmeyi.

Sonradan çok şey öğrendim onlar hakkında, balık sattıklarını, çoğu ailenin kalabalık oldu-ğunu, evde şiddet gördüklerini içim acıyarak öğrendim. Bir anlamda söz verdim kendime haya-tım boyunca hiçbir öğrencime durduk yere kızmayacaktım, asla onları hor görmeyecek elimden geleni yapacaktım benim yanımda kendilerini hep değerli ve saygın hissedeceklerdi.

Aralık ayı hiç bitmeyecek gibiydi. Okullar üç gündür kar yağışı nedeniyle kapalıydı. Bu havada dışarı çıkmak akıl kârı değildi. Fakat merkeze gitmek ve kendime o çok istediğim uzun çizmelerden almak istiyordum. Bekârlığın güzelliği buydu galiba önce ben diyebiliyordum. Mi-nibüsten inince kar fırtınası içinde kaldım yürümek çok zor olacaktı. Hemen minibüs durağında sürekli balık tablaları olurdu. Kar yağışı ile birlikte yerlerde buzlanma da çok fazlaydı balık suyu da buna sebep oluyordu. Bir an dengemi kaybettim neredeyse düşecektim ancak kolumdan biri tuttu. Öğrencim Mehmet’ti. (Reis’in yeğeni ufak tefek, 7.sınıf öğrencisi) “Ay sağ ol Mehmet, ne yapıyorsun bu soğukta?” “Amcamla balık satıyoruz.” dedi. Elinin uzandığı noktaya baktım Reis’i gösteriyordu. İkisinin de üzerinde incecik bir mont başlarında bere. Elimle dizlerimdeki karı temizlerken Mehmet’in ayakkabılarına gözüm ilişti. Ayakkabı değildi parmakları görünüyordu ayağına belki de iki numara büyük, paramparça. İnanamadım bu görüntü gerçek olamazdı içim burkuldu. Reis’i yanıma çağırdım “Mehmet’le yarım saat bir yere gidip geleceğiz, olur mu? Sebe-bini sormadı, kararımı sorgulamadı. Ama Mehmet şaşkındı, ardım sıra yürüdü, Belediye Pasajı’na girdik. İçerisi sıcacıktı, Mehmet’e baktım, tedirgin ama mutluydu çünkü ısınmıştı. Ayakkabıcıya girdik, satıcıya sessizce bir şeyler anlattım Mehmet’e doğru geldi “Kaç numara giyiyorsun ba-kalım yakışıklı” dedi, bana baktı sonra ayakkabıcıya döndü; sonra tekrar bana baktı. Anlamıştı ama ne diyeceğini bilmiyordu. Satıcı birkaç bot indirdi raftan onu oturttu, ayakkabısını çıkardı, ayakları su içindeydi çorapları farklı iki renk. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum, “Ben hemen geliyorum.” dedim, pasaj içinde tuhafiyeye gittim çorap aldım şöyle kışlık olanlardan sı-cacık, dükkâna geri geldiğimde Mehmet ayakkabı deniyordu “Bunları giy.” dedim, Hatta eğildim kendim giydirdim mahcup ama mutlu, sonra bir bot tam ayağına oldu. Kalktı baktırdı ona satıcı aynadan döndü bir daha baktı. Tamam mı, diye sordum bakışlarımla tamam dedi başıyla. Ora-dan çıktık tam pasajın dışında elime sarıldı

66 TURKUAZ - Ocak

“Sağ olun öğretmenim.” diye öptü elimi. Konuşmadık onu aldığım yere geri bıraktım, Reis anladı, başıyla teşekkür etti bana. “Poşet botları unutmadım ”dedim gülerek “Ver bir kilo hamsi.” başıy-la olmaz dedi. Bayat olduğunu bu şekilde söylerlerdi genelde. Minibüse binip eve dönecektim arabanın dolmasını beklerken Mehmet’e baktım ayakkabısına bakıp duruyordu. Ara ara üstüne yağan karları eliyle temizlemeyi de ihmal etmiyordu.

Sınıfta anlattığım hiçbir ders benim için bu kadar huzur verici olmamıştı, bir öğrencimin kalbini ısıtmıştım. Varsın ayaklarım gelecek aya kadar biraz daha üşüsündü. İçim sıcacıktı.

Gülşen YILDIZ AKGÜL

Öğretmen sevendir.

TURKUAZ - Ocak 67

Öğretmenlere üstün başarı Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüzde gerçekleşen törene İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Mehmet Bakır Bedevioğlu, İlçe Şube Müdürü Mehmet Kızıldeniz ve öğretmenler katıldı. Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Mehmet Bakır Bedevioğlu, İlçemizdeki okullarda görev yapan fedakarca ve özverili çalışmalarından dolayı öğretmenlere ayrı ayrı teşekkür ederek, belgelerini takdim etti. İlçe Müdürümüz Bedevioğlu, Öğretmenlerimizden Elif Delen ve Orhan Güleşçe'ye görevlerinde göstermiş oldukları gayretli çalışmaları nedeniyle 3 Başarı belgesi ile taltif edildiklerinden dolayı, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 122. Maddesine istinaden "ÜSTÜN BAŞARI BELGESİ" vererek çalışma hayatlarında başarılarının devamını diledi.

68 TURKUAZ - Ocak

TÜBİTAK Bİlgİlendİrme ve Değerlendİrme ToplantısıTuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüzde İlçe Müdürümüz Mehmet Bakır Bedevioğlu Başkanlığında 2020-2021 yılı TÜBİTAK bilgilendirme ve değerlendirme toplantısı düzenlendi. toplantıya proje süreçlerine dahil tüm resmi ve özel okul yöneticileri katıldı. Toplantıda 2021 hedefleri ve proje başvuru sürecinde yapılması gerekenler konuşuldu.

TURKUAZ - Ocak 69

Maske Üretİm Merkezİmİz TRT Gap Radyosunda tanıtıldıTuşba İlçe Kaymakamlığımızın tahsis ettiği binada faaliyet gösteren maske yapım merkezinde Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Mehmet Bakır Bedevioğlu ve Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüz maske yapım merkezi koordinatörü Cemile Soysal TRT Gap radyosu 'Yöremizden' canlı yayın programına konuk olarak sunucu Aslı Hocaoğlu'nun sorularını yanıtladılar.

İlk olarak canlı yayına telefon ile bağlanarak faaliyetler hakkında bilgiler veren Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Mehmet Bakır Bedevioğlu, "Tuşba Kaymakamlığı himayesinde üretime dayalı olarak özellikle pandemi sürecinde sağlık çalışanlarımıza ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamaya

yönelik istihdama dayalı kurslarımız devam etti ve bunlardan birtanesi de maske yapım kursumuzdur. Bazı vatandaşlarımızın meslek edinme ve istihdama dayalı programlara katılma adı altında talepleri oldu bizler de Tuşba İlçe Kaymakamımız Sayın Furkan Duman beyefendiye ilettik ve kendisi de memnuniyetle bu durumu karşıladı. İlçe Kaymakamımız Sayın Furkan Duman beyefendi Kaymakamlığa ait bir binayı tamamen maske yapımı ve koruyucu kıyafet üretimi olarak kullanılması şartıyla bize tahsis etti. Bizler de, usta öğreticimiz Cemile Soysal koordinesinde Halk Eğitim Merkezimiz bünyesinde kursumuzu açtık. Hali hazırda 25 kursiyerimiz Kaymakamımızın himayesinde Halk Eğitim Merkezimizin bünyesinde ve iş-kur Müdürlüğümüzün

desteği ile bazı kurumlarımıza, dar gelirli vatandaşlarımıza ve öğrencilerimize ihtiyaç halinde maske dağıtmak üzere açılan kursta faaliyet gösteriyoruz. Pandemi sürecinde biliniyor ki Devletimiz olağan bir çaba ile bu hastalıkla mücadele ederken bizim de bir katkımız olsun anlayışı ile Cemile Soysal hanımın bize müracaatı ve Tuşba İlçe Kaymakamımız Sayın Furkan Duman beyefendinin desteği ile bu kursu açmış olduk" ifadelerini kullandı.

Tuşba İlçe Kaymakamlığımızın desteği ile maske üretimini yapabildiklerini söyleyen maske yapım merkezi koordinatörü Cemile Soysal, "Daha önce ben bu işi Şırnak ilinde sürdürüyordum. Van ilimize gelir gelmez ilk olarak Van İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Tevke Beyi ziyaret ederek bu projemden

70 TURKUAZ - Ocak

bahsettim ve kendileri de beni Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bakır Bedevioğlu'na yönlendirerek kursumuzu açtı. İlk olarak 25 bayan kursiyer aldım yanıma ve kendileri de hem bütçe hem de işi öğrenme babında ailelerine maddi anlamda da katkıda bulunuyorlar. Kursiyerlerimiz tarafından bir günde 3 bin aylık ise 75 bin maske yapıyoruz kursumuzda. Kursumuzu açtığımız hafta Sayın Kaymakamımız bizleri

ziyaret etti ve buradaki aktif faaliyetimizi gördü ve hemen bizlere maddi olarak desteklerini sundular ve kendileri destek verdikçe kadınlarımız da bundan feyz alarak daha da güçlü bir şekilde kendi ayakları üzerinde durabileceklerini öğrendiler. Tuşba İlçe Kaymakamımız Sayın Furkan Duman beyefendiye sizlerin aracılığı ile desteklerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum" dedi.

Son olarak konuk olan kursiyerlerden Elif Sürme ve Yıldız Gülgör, böyle bir kursu açarak bizlere istihdam sağladıkları için Tuşba İlçe Kaymakamımız Sayın Furkan Duman beyefendiye,Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Mehmet Bakır Bedevioğlu'na ve maske yapım merkezi koordinatörü Cemile Soysal hanımefendiye teşekkürlerimizi sunuyoruz dediler.

TURKUAZ - Ocak 71

91 okula ‘’Okulum Temİz” belgesİ verİldİ

Milli Eğitim Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasında imza altına alınan "Eğitim Kurumlarında Hijyen Şartlarının Geliştirmesi ve Enfeksiyonu Önleme" iş birliği protokolü

kapsamında "Okulum Temiz" Belgesine Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüzde başvuran ve belge almaya hak kazanan 91 okula belge takdim töreni düzenlendi.

Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Koç ilk ve ortaokulu konferans salonunda düzenlenen törene Van İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Tevke, İl Milli Eğitim Müdür yardımcısı Recep Türk, Tuşba İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Mehmet Bakır Bedevioğlu, Tuşba İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri Zakir Taşkın, Mehmet Kızıldeniz, Muhtullah Bingöl ve okul Müdürleri katıldı.

Programa katılan İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Tevke, "Tüm standart kriterlerini yerine getirerek, başvuruda bulunan okullarımız işyeri sağlık ve güvenlik birimi denetçilerimiz

tarafından masa ve sahada incelenmekte ve başarılı okullarımıza "okulum temiz" belgesi verilmektedir. Bu kapsamda Tuşba ilçemizde ki tüm okullarımız belgeyi almak için başvuruda bulunmuştur. Bu nedenle duyarlılıklarından dolayı tüm idareci ve öğretmen arkadaşlarımı kutluyorum. Okullarımızda her türlü temizlik, hijyenik ve sağlıklı bir ortamın hazırlanmasında başta hizmetli personelimize olmak üzere yöneticilerimize ve emeği geçenlere teşekkür ederim" ifadelerini kullandı.

Yapılan konuşmanın ardından Okullara, Eğitim Kurumlarında

Hijyen Şartlarının Geliştirmesi ve Enfeksiyonu Önleme şartlarına uygun olduğunu belgelyen ''Okulum Temiz" belgesi İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Tevke ve katılımcılar tarafından verildikten sonra program son buldu.

72 TURKUAZ - Ocak

öğrencİler EBA üzerİnden Korona Vİrüsü hakkında bİlgİlendİrİldİ

Van İl Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü Ekipleri, EBA üzerinden Korona Virüs salgını hakkında Tuşba ilçemize bağlı öğrencileri bilgilendirerek dijital ortamda

broşür dağıttı.

Van Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü dünya genelini etkileyen Covid-19 salgını hakkında kentte bulunan öğrenciler ve ailelerini bilgilendirmek, virüs yayılımını en aza indirmek için bir öğrenciden bir aileye, bir aileden bir mahalleye ve bir mahalleden tüm Van sınırlarında yaşayan bireylere ulaşmak amacıyla bir proje yapıldı. Proje kapsamında Tuşba ilçe Milli Eğitim Müdürlüğümüze bağlı öğrencilerimize dijital platform (EBA veya ZOOM) programı üzerinden hedef kitleye temassız bir şekilde ulaşarak, Covid-19 ile mücadelede farkındalık

yaratarak Maskot Polisi ile anlatıldı.

Van Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü Komiser Yardımcısı Caner Seyrek, "Van Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik şube Müdürlüğü olarak 'Doğa Dostu' projemizle bir öğrenciden, bir aileye, bir ailden bir mahalleye, bir mahalledense tüm Van sınırlarında yaşayan vatandaşlarımıza dijital platform üzerinden öğrencilerimiz vasıtasıyla ulaşmak. Malum pandemiden dolayı eğitim ve öğretime bir süreliğine ara verilmiştir. Bu sebepten dolayı öğrencilerimize

dijital platform üzerinden bağlanarak, hazırladığımız 'Doğa Dostu' projeyle, ayrıca hazırlanan el broşürlerimize aile sosyal iletişim platformu üzerinden ileterek tüm Van sınırları üzerinde yaşayan vatandaşlarımıza aktarmamız. Projemizin içeriği pandemi kurallarıyla alakalı 14 kuralımız ve üç altın kuralımız, sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, temizlik, maske ve mesafe üzerinde vurgu yapılmış, çocuklarımıza, ailelerine bu konu hakkında bilgi vermesi. Malum sadece sokak üzerinde gezen veya il merkezine gelen vatandaşlarımızda sınırlı kalmamak üzere Van sınırının bütün en ücra köşesindeki

TURKUAZ - Ocak 73

vatandaşlarımıza bu hazırlanan el broşürlerimizi temassız bir şekilde iletmek istiyoruz. Ayrıca çocuklarımıza seviyelerine uygun genel güvenlik tedbirleri hakkında da detaylı bilgiler verilmiş. Bu sayede çocuklarımızın zarar görmesi engellenmiş, polis halk ilişkisi, polis halk kaynaşması perçinlenmiş oldu bu sayede "dedi.

Van Emniyet Müdürlüğü

Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü polis memuru Gülsüm Kahye ise, "Projemiz bir haftadır devam etmektedir. Ve eğitim öğretim, bu yıl ki Eğitim öğretim yılında ara, ara yine devam edecektir. Hazırladığımız broşürlerimiz temassız olarak dijital platform üzerinden yaklaşık 500 okul ve 160 bin öğrenciye temassız bir şekilde ulaştırılmıştır. Broşürlerimizde korona

virüs ile alakalı 14 kural ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bahsettiği üç altın kural olan maske, mesafe ve temizlikten bahsedilmiştir" dedi.

74 TURKUAZ - Ocak

TURKUAZ - Ocak 75

Van Devlet Tİyatrosu’nda Sahnelenecek Oyunlar

Kaynak:http://www.devtiyatro.gov.tr/DevletTiyatro/tr/bolgeler/12

76 TURKUAZ - Ocak

TURKUAZ - Ocak 77

Çok Satan Kİtaplar

Kaynak:http://www.kitapyurdu.com

AÇIKLAMALAR1) Ramazan Bayramı Tatili : 12, 13, 14, 15 Mayıs 2021 tarihlerinde olup 3,5 gündür. 2) Kurban Bayramı Tatili: 19-23 Temmuz 2021 tarihleri arasında olup, 4,5 gündür. Bu tatil 2020-2021 ders yılı dışında kalmaktadır. 3) 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramında öğrenciler okuldaki törenlere katıldıkları için bu resmi tatil günleri işgünü olarak sayılmaktadır.4) Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinin çalışma takvimine dair 15 inci Maddesinin birinci fıkrası hükümleri doğrultusunda; "Ders yılı iki döneme ayrılır ve her dönemde bir ara tatil yapılır. Ders yılının başlaması, yarıyıl tatili, ara tatiller ile yaz tatili ve ders kesimi tarihleri Bakanlıkça duyurulur. Ders yılının 180 iş gününden az olmaması esastır. Ancak 180 inci iş gününün hafta arasına rastlaması durumunda ders yılının bitim tarihi, haftanın son iş gününe kadar uzatılır. Ders yılının süresi, derslerin başladığı günden kesildiği güne kadar okulun açık bulunduğu günlerle öğrencilerin törenlere katıldıkları resmî ve mahallî bayram günleri sayılarak hesaplanır. Bu tarihler göz önünde bulundurularak millî eğitim müdürlüklerince hazırlanacak çalışma takvimi valilik onayı ile yürürlüğe konur."5) Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin çalışma takvimine dair 5 inci Maddesinin birinci fıkrasına göre; "Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında ders yılı süresinin 180 iş gününden az olmaması esastır." 6) Öğrencilerin bir önceki eğitim ve öğretim yılına dair eksik konu ve kazanımları ile öğrenme kayıplarına ilişkin Eğitim Programı, 2020-2021 ders yılı ile ilişkilendirilmiş ve bu eğitim ve öğretim yılının bir parçası olarak planlanmıştır.

TURKUAZ - Ocak 79

80 TURKUAZ - Ocak

TURKUAZ - Ocak 81

82 TURKUAZ - Ocak

84 TURKUAZ - Ocak

Önemli Başarılarımız

LİSE 369 PROJE

ORTAOKUL 747 PROJE

31 İLİN TOPLAMINDAN FAZLA PROJE ÜRETTİK

TUŞBA: 747 proje31 İL: 707 projeÖnemli Başarılarımız

LİSE 369 PROJE

ORTAOKUL 747 PROJE

86 TURKUAZ - Ocak

TURKUAZ - Ocak 87

88 TURKUAZ - Ocak

TÜBİTAK 2204-A Lise projelerinde 3.057 lise içerisinde Van/Tuşba İlçe Milli Eğitim’den üç okulumuz Türkiye 12. 13. ve 17.’si olmuştur.

Başarı tesadüf değildir. #BİRLİKTEÜRETİYORUZ

TURKUAZ - Ocak 89

90 TURKUAZ - Ocak

TUŞBA mem etkİnlİklerİ

TURKUAZ - Ocak 91

TUŞBA mem etkİnlİklerİ

92 TURKUAZ - Ocak

TUŞBA mem etkİnlİklerİ

TURKUAZ - Ocak 93

TUŞBA mem etkİnlİklerİ

94 TURKUAZ - Ocak

TUŞBA mem etkİnlİklerİ

TURKUAZ - Ocak 95

TUŞBA mem etkİnlİklerİ

96 TURKUAZ - Ocak

Basında bİZ

TURKUAZ - Ocak 97

/tusbaarge

/tusbamem

turkuazbulten@gmail.com

E-posta adresimizden bize ulaşabilir yazı veya makale gönderebilirsiniz.

Sosyal MEDYA HESAPLARIMIZ

98 TURKUAZ - Ocak

TURKUAZ - Ocak 99

VAN SPOR’A BAŞARILAR DİLERİZ

102 TURKUAZ - Ocak /tusbamem/tusbaargeturkuazbulten@gmail.com