urla – klazomenaİ kazisi, 2011 yili ÇaliŞmalari, sonuÇ...

35
URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ RAPORU Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Hitit Üniversitesi adına gerçekleştirilen Urla – Klazomenai Kazıları’nın 2011 yılı çalışmalarında, Hitit Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nden katılan öğretim üyeleri ve öğrencilerin katkılarıyla temelde iki ayrı sektörde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bunlardan ilki, Ionia İhtilali ardından anakaradaki yerleşmenin terkiyle köklü bir iskana sahip olan ve bu yönüyle Geç Roma dönemi içlerine kadar da Klazomenai kentinin konumlandığı Geometrik ve Arkaik dönem yerleşiminin hemen açığında bulunan Karantina Adası’dır. İkinci olarak çalışmaların yürütüldüğü alan ise anakarada, Arkaik dönem yerleşiminin batısında konumlanan ve sur içinde kalan ve Hamdi Balaban Sektörü olmuştur. Karantina Adası Çalışmaları (bkz, Topografik Plan, E) Klazomenai halkı, MÖ. 499-494 yılları arasındaki Ionia ayaklanmasının başarısız olarak sonuçlanması ardından diğer Batı Anadolu yerleşmelerinde olduğu gibi öncekisine göre daha sert bir yapı sergileyen Pers hükümranlığına girmiştir. Yazılı kaynakların da aktardıkları üzere Klazomenai halkı, bu ayaklanmanın ardından anakaradaki kentlerini terk etmişler, muhtemelen sosyal ve kültürel bütünlüklerini bir süreliğine kaybetmişler ve M.Ö. 5. yüzyıl başlarında da Arkaik dönem yerleşmesinin konumlandığı anakaranın hemen açığındaki Karantina adasında iskana devam etmişlerdir. Karantina adası, Klazomenai antik kentinin hemen kuzeydoğusunda konumlanan ve anakaraya da suni bir yolla bağlanan bir adadır. Bugünkü modern yığma yolun hemen batısında ada ile anakara arasında uzanan ve hala hazırda sular altında kalan ikinci yol ise, olasılıkla Büyük İskender’in ve müttefik ordularının Batı Anadolu kentlerini Pers egemenliğinden kurtarmaları ardından anakara ile adayı birleştirme projesi sonucunda inşa edilen yol olmalıdır. Karantina adası arkeolojik açıdan değerlendirildiğinde Klasik dönem ve sonrasında Klazomenai kentinin asıl anlamda sivil iskan alanının konumlandığı asty olarak değerlendirilebilecek bir alandır ve yaklaşık 30 hektarlık boyutuyla önemli bir nüfusu da barındırabilecek bir ölçektedir. Ionia Ayaklanması ardından yerleşmenin terki ile anakara, Geç Klasik dönem içlerindeki kısa soluklu olan yerleşimi bir kenara bırakacak olur isek, M.Ö. 5. yüzyılın başından M.S. 4. yüzyıl içlerine kadar çok zayıf bir iskana sahip olmuştur. Hellenistik dönemde ise anakarada neredeyse hiçbir etkinlik söz konusu değildir. Roma dönemi iskanı ise esas anlamda seyrek olarak izlerine rastlanan ve birbirlerinden izole konumda bulunan çiftlik mahiyetindeki çok odalı yapılardan öteye geçmez. Bu da bizlere oldukça uzun sayılabilecek bir kronolojik süreçte anakaranın büyük çapta tarımsal amaçlar ve sınırlı olarak da izleri kazılarla tescillenen gömüler için kullanıldığını gösterir. Adadaki Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyıllarda sona erer ve yerleşme de terk edilip iskan sahilden daha içlerde, farklı noktalarda, bir ihtimal Güzelbahçe’de ve ayrıca bugünkü Urla ilçesinin konumlandığı mevkiide devam eder. Karantina adası özelinde Bizans dönemine ait olan izler de çok sınırlıdır. Daha sonrasında da Osmanlı dönemi özelinde de adadaki iskanın mahiyetini ayrıntıları ile değerlendirebilecek arkeolojik veriler ne yazık ki mevcut değildir. Arkaik dönem ve öncesinde kentin merkezini oluşturan Urla, İskele Mahallesi’ndeki yerleşimin hemen açığında bulunan ada, 1865 yılında dönemin Padişahı Abdülaziz’in emriyle İzmir’e gelen gemilerin karşılandığı ve salgın hastalıklara karşı denetimden geçirildiği üzerinde tahaffushanelerin bulunduğu karantina merkezi olarak kullanılmıştır. 1950 yılında karantina işlevini yitirdikten sonra ada, Sağlık Prof. Dr. Yaşar Erkan ERSOY, Urla – Klazomenai Kazısı Başkanı, Hitit Üniversitesi, Fen – Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, 19030 ÇORUM

Upload: others

Post on 25-Jul-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ RAPORU∗

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Hitit Üniversitesi adına gerçekleştirilen Urla – Klazomenai Kazıları’nın 2011 yılı çalışmalarında, Hitit Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nden katılan öğretim üyeleri ve öğrencilerin katkılarıyla temelde iki ayrı sektörde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bunlardan ilki, Ionia İhtilali ardından anakaradaki yerleşmenin terkiyle köklü bir iskana sahip olan ve bu yönüyle Geç Roma dönemi içlerine kadar da Klazomenai kentinin konumlandığı Geometrik ve Arkaik dönem yerleşiminin hemen açığında bulunan Karantina Adası’dır. İkinci olarak çalışmaların yürütüldüğü alan ise anakarada, Arkaik dönem yerleşiminin batısında konumlanan ve sur içinde kalan ve Hamdi Balaban Sektörü olmuştur.

Karantina Adası Çalışmaları (bkz, Topografik Plan, E)

Klazomenai halkı, MÖ. 499-494 yılları arasındaki Ionia ayaklanmasının başarısız olarak sonuçlanması ardından diğer Batı Anadolu yerleşmelerinde olduğu gibi öncekisine göre daha sert bir yapı sergileyen Pers hükümranlığına girmiştir. Yazılı kaynakların da aktardıkları üzere Klazomenai halkı, bu ayaklanmanın ardından anakaradaki kentlerini terk etmişler, muhtemelen sosyal ve kültürel bütünlüklerini bir süreliğine kaybetmişler ve M.Ö. 5. yüzyıl başlarında da Arkaik dönem yerleşmesinin konumlandığı anakaranın hemen açığındaki Karantina adasında iskana devam etmişlerdir. Karantina adası, Klazomenai antik kentinin hemen kuzeydoğusunda konumlanan ve anakaraya da suni bir yolla bağlanan bir adadır. Bugünkü modern yığma yolun hemen batısında ada ile anakara arasında uzanan ve hala hazırda sular altında kalan ikinci yol ise, olasılıkla Büyük İskender’in ve müttefik ordularının Batı Anadolu kentlerini Pers egemenliğinden kurtarmaları ardından anakara ile adayı birleştirme projesi sonucunda inşa edilen yol olmalıdır. Karantina adası arkeolojik açıdan değerlendirildiğinde Klasik dönem ve sonrasında Klazomenai kentinin asıl anlamda sivil iskan alanının konumlandığı asty olarak değerlendirilebilecek bir alandır ve yaklaşık 30 hektarlık boyutuyla önemli bir nüfusu da barındırabilecek bir ölçektedir. Ionia Ayaklanması ardından yerleşmenin terki ile anakara, Geç Klasik dönem içlerindeki kısa soluklu olan yerleşimi bir kenara bırakacak olur isek, M.Ö. 5. yüzyılın başından M.S. 4. yüzyıl içlerine kadar çok zayıf bir iskana sahip olmuştur. Hellenistik dönemde ise anakarada neredeyse hiçbir etkinlik söz konusu değildir. Roma dönemi iskanı ise esas anlamda seyrek olarak izlerine rastlanan ve birbirlerinden izole konumda bulunan çiftlik mahiyetindeki çok odalı yapılardan öteye geçmez. Bu da bizlere oldukça uzun sayılabilecek bir kronolojik süreçte anakaranın büyük çapta tarımsal amaçlar ve sınırlı olarak da izleri kazılarla tescillenen gömüler için kullanıldığını gösterir. Adadaki Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyıllarda sona erer ve yerleşme de terk edilip iskan sahilden daha içlerde, farklı noktalarda, bir ihtimal Güzelbahçe’de ve ayrıca bugünkü Urla ilçesinin konumlandığı mevkiide devam eder. Karantina adası özelinde Bizans dönemine ait olan izler de çok sınırlıdır. Daha sonrasında da Osmanlı dönemi özelinde de adadaki iskanın mahiyetini ayrıntıları ile değerlendirebilecek arkeolojik veriler ne yazık ki mevcut değildir. Arkaik dönem ve öncesinde kentin merkezini oluşturan Urla, İskele Mahallesi’ndeki yerleşimin hemen açığında bulunan ada, 1865 yılında dönemin Padişahı Abdülaziz’in emriyle İzmir’e gelen gemilerin karşılandığı ve salgın hastalıklara karşı denetimden geçirildiği üzerinde tahaffushanelerin bulunduğu karantina merkezi olarak kullanılmıştır. 1950 yılında karantina işlevini yitirdikten sonra ada, Sağlık

                                                            

∗ Prof. Dr. Yaşar Erkan ERSOY, Urla – Klazomenai Kazısı Başkanı, Hitit Üniversitesi, Fen – Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, 19030 ÇORUM

Page 2: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 2

Bakanlığı’na bağlı eğitim ve dinlenme tesisi haline dönüştürülmüştür. Günümüzde ise adanın doğu yüzünde Urla Devlet Hastanesi bulunmaktadır. Karantina Adası, İzmir körfezinin girişinde yer almasından dolayı tarihin her dönemde stratejik önemini korumuştur.

Karantina adasındaki ilk arkeolojik kazılar, 1921 yılında İzmir’in işgali sırasında, Yunanlı arkeolog Giorgos Oikonomos tarafından gerçekleştirilmiştir. Oikonomos’un yürüttüğü kazılardan elde edilen veriler ışığında, 1989-1990 yıllarında Prof. Dr. Güven Bakır başkanlığındaki bir ekip tarafından ise adanın belirli noktalarında sondajlar açılarak Hellenistik ve Roma dönemi Klazomenai kentinin stratigrafik yönden gelişimin nasıl olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. İki dönem boyunca sürdürülen bu kazılar sonucunda gerçekten de adadaki iskanın net olarak M.Ö. 5. yüzyılın ikinci çeyreğinde mevcut bulunduğu ve Geç Roma dönemi içlerine kadar da devam ettiği net bir şekilde anlaşılmıştır. Uzun bir sürecin ardından sistemli kazılar ile Karantina adasında bir kez daha çalışılmaya karar verilmiş ve 2011 yılı için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın izinleri ardından Temmuz ve Eylül 2011 ayları içinde toplam iki ayı aşkın bir süre dahilinde kazılar gerçekleştirilmiştir.

Karantina adasındaki 2011 yılı çalışmaları temelde iki ana başlık altında toplanabilir. Bunlardan ilki, adanın güney ucunda yer alan tiyatro kazı çalışmalarıdır. İkincisi ise, 1989-1990 yıllarında yapılan sondaj çalışmalarını temel alan, adanın stratigrafisini anlamaya yönelik sondaj kazılarıdır.

2011 Yılı Tiyatro Kazı Çalışmaları

18. yüzyıl gezginlerinden R. Chandler, Anadolu’ya yapmış olduğu geziler sırasında Klazomenai’a da uğramış ve antik kentin o dönemde yüzeyde görülen kalıntılarından notlarında bahsetmiştir. Karantina adasını da ziyaret eden Chandler, adanın kuzeydoğusu ucunda konkav bir yamaç üzerinde antik tiyatronun muhtemel izlerini gördüğünden de söz etmiştir. Modern yazarlardan G. Bean, Klazomenai antik kentini iki defa ziyaret etmiş ve 1946 yılındaki seyahati sırasında, daha önceden gördüğü ve muhtemel tiyatroya ait olan cavea kısmındaki oturma sıralarının tahrip olduğunu ifade etmiştir. Söz konusu yamaç üzerinde günümüzde ise kısmen izlenebilen aynı aks üzerinde sıralanmış taş blokları bulunmakta ve yamacın alt bölümüne doğru teras duvarından devrilmiş kaya blokları yer almaktadır. Bu yamacın, gerek konkav profilinin ve gerekse görsel konumunun tiyatro inşasına uygun olması bu alanda yapılacak çalışılmalar için temel teşkil etmiştir.

Coğrafi Konum:

Yamacın üzeri seyrek bir bitki örtüsüyle kaplıdır. Özellikle yamacın batı ve doğu bölümlerinde yoğunlaşan zeytin, çam ve badem ağaçlarından oluşan bitki örtüsü alanın orta bölümünde azalmaktadır. Urla ve çevresine özgü kireç taşı anakaya blokları yamacın üst bölümlerinde yüzeyde izlenirken aşağı kesimlerde zeminin altına inmektedir.

Page 3: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 3

Tiyatro Terasındaki Sondaj Çalışmaları:

Klazomenai Tiyatrosu, genel görünüş.

Tiyatro yamacındaki kazı çalışmaları, yamacın orta kesimlerinde cavea sıralarını bulma ümidiyle kuzey-güney aksında başlatılmıştır. Bu alanda toplam 12 sondajda kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu sondajlardan elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:

Salt yamacın konumuna bakılarak buradaki yapının antik dönem tiyatrolarının yönlenmeleriyle benzerlik göstermediği söylenebilir. Ege dünyasında, Hellenistik ve Roma dönemi tiyatroları sert rüzgarlardan etkilenmemeleri için batıya bakacak şekilde inşa edilmişlerdir. Klazomenai tiyatrosu ise kuzey - kuzeydoğuya yönüne bakar. Ancak yamacın batı ucundaki set, buradaki düzeneğin yaz aylarında devamlı kuzeybatıdan esen karayelden etkilenmesini engeller. Tiyatronun bu şekilde inşa edilmesi bir zorunluluktan kaynaklanır. Karantina adası kuzey-güney doğrultulu bir adadır ve bu aksta sıralanan iki tepeden ve iki tepeyi birbirine bağlayan yumuşak eğimli yamaçlardan oluşur. Adanın güneyindeki tepe anakaraya doğru yumuşak bir eğimle iner. Kuzeydeki tepenin kuzey yamaçları denize doğru eğimlidir ve dik bir profile sahiptir. Bundan dolayı da tiyatronun inşa edilmesine uygun dik bir yamaç adanın kuzeyindeki tepenin kuzey kısmı dışında mevcut değildir.

Yunan tiyatroları, sahnelenen gösterilerin izlenmesi dışında panoramik manzaralarından dolayı da seyir alanları olarak kullanılmışlardır. Klazomenai tiyatrosu doğrudan İzmir körfezine bakmaktadır ve adanın ucunda yer almasından dolayı da önünde geniş bir panoramaya sahiptir.

Klazomenai tiyatrosunun yamacı, en üst noktadan yamacın sonlandığı kısma kadar yaklaşık 15 derecelik bir eğime sahiptir ve bu haliyle de tiyatronun inşasına uygundur. Ancak bu eğim yamacın her yerinde aynı değildir. Yamacın üst bölümünde anakayaların yüzeye yakın olmasından dolayı dik bir eğim mevcut iken, alt kesimde ise yamacın üzerinden gelen erozyon toprağı nedeniyle eğim yumuşamakta ve 8 dereceden az bir seviyeye inmektedir.

Tiyatronun yamacının üst kısmında, tepenin üzerindeki terası tutan ve olasılıkla tiyatro için inşa edilen teras duvarı güçlü bir depremin etkisi ile yıkılmıştır. Bu teras duvarından kopan büyük bloklar yamaca yayılmış ve kısmen tiyatro yapısını da tahrip etmiştir. Yüzeyde tiyatroya ait mimari bloklara ve sahne binasında olması gereken mimari süslemelere ait hiçbir buluntuya rastlanmamıştır. Ama öte yandan yüzey toprağı içinde az sayıda da olsa profilli, işlenmiş bazı bloklar mevcuttur.

Page 4: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 4

Tiyatronun alt yamacında ortaya çıkarılan mimariyi iki farklı bölümde incelemek gereklidir. Batıdaki izler muhtemelen tiyatronun alt yapısına ait iken doğuda ortaya çıkarılan ise buradaki yapının üst bölümü ile ilişkilidirler.

Tiyatronun batısında diazomalarla sınırlandırılan iki teras mevcuttur. Üstteki teras, sondaj 1’deki düzgün plaka taşlardan oluşturulan diazomaya dayanarak başlar ve aşağıya doğru devam ederek dörtgen şekilli hücre benzeri birime eklemlenerek sona erer ve bunun yaklaşık uzunluğu da 32.0m.dir. Alttaki terası ise sondaj 7 ve 8’deki diazoma temelleri sınırlar. Gerek üst gerekse alt terastaki mimari kalıntıların tamamı alt yapıyla ilişkilidir. Üst terasta Sondaj 1 ve Açma 1’in kesitlerinden takip edilen dolgular bu kesimde yaklaşık 8 derecelik bir eğimi işaret eder. Terasın üzerindeki hücre yapısı, hücre yapısına ve üstteki plaka taşlı diazoma temeline dayanan güçlü temelli zayıf üst örgülü duvar ve buna doğu - batı aksında dayanan duvar ve en batıda teras duvarına yaslanan kuzey-güney akslı duvar, üst terası tutmak için inşa edilmiş destek yapılarının parçaları olarak tanımlanmalıdırlar. Şu aşamada alt terası sınırlayan 2 ve 3 no.lu diazomaların arasındaki bağlantılar henüz kazılmadığı için bilinmemektedir.

Açma 1 hücre yapısı Tiyatronun doğu bölümündeki durum ise batıya göre oldukça farklıdır. Burada üst mimariye

ait mimari kalıntıların bir bölümü açığa çıkarılmıştır. Batıdaki alt teras devamı niteliğinde olan terasın üzerinde iki diazoma tespit edilmiştir. Üstteki diazoma hücre üzerinden geçen diazomanın devamıdır ve üzerinde plaka taşlardan yapılmış bir düzleme sahiptir. Bunun altında iki sıra oturma basamağı açığa çıkarılmıştır. Ancak bu oturma basamaklarının batıda kilimakhes’e dayanan birer taşı korunmuştur. Doğu bölümde büyük oranda tahribe uğrayan yapının korunan bölümleri kısmen de olsa üst yapı hakkında bilgi verir.

Page 5: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 5

Açma 2 diozoma ve oturma basamakları Tiyatro yapısının doğu bölümündeki mimari kalıntılar üzerinde bazı anormal izler dikkat

çeker. Bu bölümdeki teras duvarı üzerindeki derin yarıklar, analemma duvarının alt taş sırasının doğuya doğru ötelenmesi, yine ilk oturma basamağının doğuya doğru yatmış olması, buradaki tesisin büyük bir deprem sonucunda tahribe uğradığını gösterir. Tiyatro yamacının üst kısmındaki büyük terası yıkan da bu deprem olmalıdır. Ancak depremin buradaki tesisin inşası sırasında mı yoksa daha sonraki bir dönemde mi meydana geldiğini anlamak hala hazırda güçtür.

Tiyatroya ait mimari kalıntılar incelendiğinde, yapının doğuda üst elemanlarına kadar korunmuş olması, batıda ise sadece alt yapısının ele geçmesi ve burada üst yapıya ait herhangi bir mimari ize rastlanmamış olması, yapının büyük bir olasılıkla hiçbir zaman bitirilememiş olabileceğinin de güçlü delilleri olarak öne sürülebilirler.

Buradaki muhtemel tiyatro yapısına ait olan üç diazoma tespit edilmiştir. Sondaj 1’deki üst diazoma ile hücre yapısı üzerindeki ikinci diazoma arasında yaklaşık 9.0m.lik bir mesafe mevcuttur. Keza aynı şekilde, yine ikinci diazoma ile alttaki sondaj 7 ve 8’de tespit edilen diazoma arasında da yaklaşık 9.0 m.lik bir mesafe vardır. Bu da tiyatro inşası sırasında belirli bir modülün uygulandığını gösterir. Her diazoma arasına ortalama yirmi oturma sırası yerleştirmek mümkündür. Ancak en üst diazoma ile en alttaki arasında 5,0m.lik eğim, uzaklıkla oranlandığında yaklaşık olarak 8 derecelik bir eğim verir ki bu da aslında tiyatro yapıları için pek de uygun düşmez. Bu durum, sondaj 1’deki diazomanın diğerlerinden farklı olarak neden düzgün plakalardan inşa edildiğini de açıklık getirir. Bu plakaların üzerindeki kurşun kenet izleri ve taş yuvaları üzerlerine başka bloklarında gelmesi gerektiğini gösterir. Diazomanın üzerine gelen ancak günümüze ulaşmayan bu bloklar, hem yamacın üst bölümüne hem de alt bölümüne doğru eğimi doğal olarak yükseltecektir.

Tiyatro kazısı sırasında ortaya çıkarılan küçük buluntular oldukça dikkat çekicidir. Tiyatronun orta terasını tutmak için yapılmış Açma I’deki hücre yapısının içinde ve çevresinde yoğun bir seramik dolgu ile karşılaşılmıştır. Bu dolgu ihtiva ettiği buluntular açısında yakındaki bir kutsal alanın varlığını işaret eder. Dolgu içinden gelen, çok sayıda siyah firnisli kase, Batı Yamacı Stili’ndeki seramik parçaları, siyah firnisli kandiller, mutfak kapları, tezgah ağırlıkları ve parçalar halinde korunarak gelseler de sayıları yedi yüzü bulan pişmiş toprak figürinler, bu dolgunun M.Ö. 4 yüzyılın son çeyreği ile M.Ö. 2. yüyılın ortalarına kadar uzanan bir malzeme grubunu ihtiva ettiğini gösterir. Tiyatronun temelinden ele geçen dolgular yardımıyla yapının Hellenistik dönem içinde, MÖ. 2. yüzyılın ortalarından sonraki bir tarihte inşa edildiğini söylemek mümkündür.

Page 6: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 6

Açma I, Seramik dolgu içinden, Minyatür pişmiş toprak altar.

Karantina Adası Sondaj Kazısı Çalışmaları

2011 yılı kazı çalışmaları kapsamında ada üzüerindeki yerleşim katlarını anlamaya yönelik iki sondaj çalışması yürütülmüştür.

Karantina Adası, Sondaj 1 (KADAS’1) 1990 yılından bu yana Karantina Adası’nda ilk defa başlanan çalışmalarda öncelikli hedef

MÖ. 5 yüzyıl yerleşmesine ait izleri bulmak olmuştur. 1990 yılında kazılmış olan ve Karantina adasının kuzeybatısında konumlanan Ada Sondaj 1’de yürütülen çalışmalarda elde edilen seramikler aracılığı ile adada M.Ö. 5. yüzyıldaki iskanın varlığı net olarak bilinir; ancak bu sınırlı veriler bize söz konusu dönem ile bağlantılı konut mimarisine dönük sağlıklı veriler maalesef sağlayamamıştır. Bu gerekçelerden hareket ile 2011 yılı çalışmalarında M.Ö 5. yüzyıla ait konut mimarisini bulmak amacıyla Karantina Adası Sondaj 1 (KADAS’1) açılmıştır.

Karantina Adası iki alçak tepeden oluşur. Bunlardan ilki adanın konumuna göre kuzeydoğuda, diğeri ise güneybatıda yer alır. KADAS’ 1 kuzeydoğudaki tepenin üzerindeki su deposunun yaklaşık 100m güneyinde konumlanır. Bu alan güneye doğru hafif meyillidir.

Page 7: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 7

KADAS 1 sondajında yapılan kazı çalışmalarında elede edilen sonuçlar kısaca şöyle özetlenebilir:

Karantina Adası Sondaj 1’de yüzey toprağının altında 23.23m seviyesinde Roma Dönemine ait bir düzlem mevcuttur. Bu düzlemin alt dolgusu, 23.60-23.52m koda kadar devam eder. 23.52m kodunda ise Hellenistik Döneme ait olup mimarisi korunmayan, altı küçük taşlı üst kısmı marnlı bir düzlem söz konusudur. Hellenistik Dönem düzleminin altında ise üç duvardan oluşan (1,2,3 no’lu duvarlar) küçük bir mekan (1 no’lu mekan) vardır. Mekana ait duvarların üst seviyeleri 22.60m dolaylarındadır ve bu duvarları bağlayan mimarinin tabanı da olasılıkla 23.50m kodunda yer almalıdır. Zira bu mekanın ortasında bulunan MÖ. 5. yüzyıl ortalarına ait duvar (4 no’lu duvar) söz konusu mekanın taban altı dolgusunda yer alır. Fakat bu alanda çok sayıda MÖ.4. yüzyıla ait buluntu olmasına rağmen bu döneme ilişkin herhangi bir taban ya da düzleme rastlanmamıştır. Bu geç Klasik dönem ile bağlantılı mimarisi korunamayan tabaka, daha üstteki Hellenistik Dönem etkinliği sırasında tahribe uğramıştır.

1 no’lu mekanın ortasında kalan 4 no’lu duvarın güneyinde küçük taşlardan yapılan taş döşeli bir açık alan mevcuttur. 4 no’lu duvarın mekan içi kuzeyde olmalıdır. Tabanı korunmamış olan ve MÖ.5. yüzyıl ortalarına ait olan mekanın ancak taban altı dolgusu ele geçmiştir. Sert, yonga taşlı bu dolgu anakayaya kadar devam eder.

3 no’lu duvarın altında bulunan özensiz taşlardan yapılan 5 no’lu duvarın güney kısmında ise marn ile yapılan ve olasılıkla da 21.92m kodunda yer alan bir taban düzlemi söz konusudur. Bu duvar ve ait olduğu mekan, elde edilen Attika ithali seramik parçalarının ve yerli siyah figürlü örneklerin gösterdiğine göre MÖ.5. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına tarihlenmelidir. Olasılıkla bir yangın ile kullanım dışı kalan bu mimari Klazomenai’lilerin İonia ihtilali sonrasında anakaradan kaçarak geldikleri adada yerleştiklerini gösteren ilk mimari kanıt olması ile ayrı bir öneme sahiptir.

Karantina Adası Sondaj’ 2 (Kadas’2)

Karantina Adası’ndaki MÖ.5. yüzyıl yerleşiminin varlığını anlamaya yönelik KADAS’ 1’ de yapılan çalışmalar neticesinde MÖ.5. yüzyıl yerleşiminin, en azından çalışılan alanda, ana

Page 8: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 8

kayanın üzerinde kurulmuş olduğu tespit edilmiştir. KADAS’ 1’ de erken MÖ.5. yüzyıl ve geç.5. yüzyıl duvarları anakaya üzerinde yer alırlar. Bu bilgiye dayanarak adanın başka bir alanında ana kayaya daha yakın olduğu düşünülen bir seviyede tekrar çalışılmaya karar verilmiştir. Bu çalışmanın amacı MÖ.5. yüzyıl yerleşimlerinin anakaya üzerindeki varlığını net olarak bir kez daha tescil etmektir. Bu doğrultuda KADAS’ 1’ in 30,0m kadar güneydoğusunda KADAS’ 2 adının verildiği sondajda çalışmalara başlanmıştır. 2.0 x 7.0m boyutlarındaki sondaj kuzeydoğu–güneybatı doğrultuludur.

KADAS’ 2’ de yapılan çalışmalar sırasında elde edilen sonuçlar aşağıda sıralanmıştır:

Roma Dönemine ait, 3 mekan ve 1 giriş zemininden oluşan bir mimari yapıyla karşılaşılmıştır. Çalışmaların başlangıcında asıl amaç MÖ. 5. yüzyıl mimarisini anlamaya dönük olduğundan bu sondajda çalışmalar sonlandırılmıştır. Çünkü sondajın genelinde derinleşecek uygun bir alan olmadığından çalışmanın devamı mümkün olmamıştır. Sondajda yapılan çalışmalar esnasında MÖ. 4. yüzyıla tarihlenen seramik parçaları ele geçmiş olsa da alanda derinleşecek bir yer olmadığından çalışma bu noktada sonlandırılmıştır.

Hamdi Balaban Tarlası Sektörü Çalışmaları (bkz. Topografik Plan, E)

Klazomenai kazılarında 2011 yılında ikinci çalışma alanı anakaradaki Hamdi Balaban Tarlası olmuştur. Önceki yıllardaki kazı çalışmalarından ve bunları bağlayan raporlarımızdan da iyi hatırlanacağı üzere sözü edilen taşınmaz, Geometrik ve Arkaik dönem yerleşmesinin batı sınırında yer alır ve bu alanda 2007 yılındaki kazılarda ilk kez açığa çıkartılan ve Klazomenai kentini batı yönden kuşatan kent duvarı ve bu kente girişi sağlayan bir kapı da mevcuttur. Bu savunma duvarının dışında, batı yönde, yine Arkaik dönemde kullanılan zeytinyağı işliği ve demirci işliği gibi bir dizi endüstriyel amaçlı tesis de mevcuttur.1. 2011 yılındaki çalışmalarda ilk olarak Geç Arkaik

                                                            

1 Bu konuda bakınız, E. Koparal, A.E. İplikçi, “Archaic Olive Oil Extraction Plant in Klazomenai”, in A. Moustaka, E. Skarlatidou, M.C. Tzannes, Y. Ersoy (eds.), Klazomenai, Teos and Abdera: Metropoleis and Colony, Proceedings of the International Symposium held at the Archaeological Museum of Abdera (Oct. 2001) (Thessaloniki 2004), 221-234; E. Koparal, E. İplikçi, A. Savaş Bakır, “Klazomenai Olive Oil Plant: Dating, Reconstruction and Contemporary Use of It”, in

Page 9: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 9

dönemde açılan derin koridorlu girişin hemen kuzeyinde, aynı alanda mevcut bulunan ve çok daha erken bir tarihe, seramik buluntulardan hareket ile Erken Tunç II döneminin sonlarına tarihlendirilen savunma duvarı izleri araştırılmış, bunun yanısıra Arkaik dönem suru içinde kalan kısımda, surun kuzeydoğusunda ve doğusunda kalan alanlarda Arkaik ve Klasik dönem aktivitelerinin niteliğinin değerlendirilmesine çalışılmıştır.

Anakaradaki Hamdi Balaban Tarlası olarak adlandırılan ve Arkaik dönem özelinde kentin savunma duvarının da konumlandığı bu alan yerleşimin batısında yer alır. Kentin bu bölümünde 2007 yılında ilk kez M.Ö. 7. yüzyılın ikinci çeyreği içlerinde inşa edildiği anlaşılan ve kuzey – güney aksında uzanarak kenti batı yönden kuşatan savunma duvarının izleri tespit edilmiş, daha sonraki sezonlarda gerçekleştirilen kazılarla da aynı düzeneğe M.Ö. geç 6. yüzyılda açıldığı anlaşılan derin bir koridorlu kapı girişinin de kazısı gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla kentin bu kesiminde açığa çıkarılan bu savunma düzeneği net bir şekilde Arkaik dönem yerleşiminin sur içine ve sur dışında kalan bölümlerinin sınırını bizlere gösterir. Gerek bu tespit ve gerekse savunma duvarının batısında, yani dışında, varlığı kazılar sonucunda belirlenen demirci işlikleri, seramik fırınları ve son olarak da hemen kapı girişinin yakınlarında, güneyinde tespit edilen zeytinyağı işliği, Arkaik kentte, bu türde bir dizi endüstriyel faaliyetin sivil iskan alanlarından ayrı bir konumda ve açıkçası sur dışında yer aldıklarını da kanıtlamıştır. Bu alanda Klazomenai kentinin tarihsel anlamda topografik gelişimini bağlayan önemli başka veriler de söz konusudur. Geç Arkaik dönemde açılan derin koridorlu girişin bulunduğu kesimde, yani Arkaik dönem savunma duvarının uzandığı alanda, M.Ö. üçüncü binin ortalarında inşa edildiği anlaşılan bir başka sur tesisi daha mevcuttur. At nalı şeklindeki bir kuleye de sahip olan bu sistem, Erken Tunç II döneminin sonlarında inşa edilen ve muhtemelen aşağı şehri kuşatan bir düzeneğin parçasıdır ve öyle anlaşılıyor ki daha üçüncü bin içinde prehistorik dönemdeki ismini bilemesek de Klazomenai’deki yerleşimin Limantepe mevkiinde konumlanan tahkimli bir yukarı şehir ile en güneybatı sınırı Arkaik dönem kent duvarının da geçtiği noktaya kadar gelen bir aşağı şehire de sahip olduğu ve yerleşim organizasyonu açısından çiftli bir yapı sergilediği de tespit edilmiştir. Bu alanda aynı zamanda M.Ö. 7. yüzyılın ilk yarısı içlerinde inşa edilen sur duvarının öncesinde de yoğun bir etkinlik söz konusudur. Demir Çağı’nın başlarında inşa edilen ve kullanılan seramik fırını ile bu seramik fırını kullanımdan çıktıktan sonra alana yapılan çok sayıdaki gömü, kronolojik anlamda net bir şekilde Arkaik dönem sur duvarının inşasının öncesine aittirler ve büyük bir olasılıkla da elde edilen küçük buluntuların gösterdiğine göre de M.Ö. 10. yüzyılın başlarından M.Ö. 7. yüzyılın içlerine kadar uzanan bir kronolojik sürece işaret ederler.

2008 yılından başlayarak bu alanda yürütülen kazıların esas amacı Arkaik döneme tarihlendirilen sur duvarının inşa evrelerini belirlemek, prehistorik dönem savunma sisteminin izlerini daha anlaşılır kılmak ve son olarak da M.Ö. birinci binin başlarında özellikle çocuk gömüleriyle karşımıza çıkan bu mezarlık alanının yayılım sınırlarını tespit etmek ve Arkaik dönem surunun doğusunda, yani kent içinde kalan noktalarda yapılaşmanın savunma duvarı ile olan ilişkisini tanımlamak olmuştur. Bu amaçlar doğrultusunda 2011 yılı kazılarında Hamdi Balaban Tarlası (HBT) sektöründe üç ayrı noktada kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir.

                                                                                                                                                                                                        

Ü. Aydınoğlu-A.K. Şenol (eds), Olive Oil and Wine Production in Anatolia During the Antiquity, Proceeding of the International Symposium held in Mersin-Turkey, 06-08 November 2008 (İstanbul 2009), 127-132; Ü. Yalçın, H. Cevizoğlu, “Eine archaische Schmiedewerkstat in Klazomenai”, Anatolien Metall V (Bochum, 2011), 85-90.

Page 10: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 10

İlk çalışmalar, K 24 ve K 25 plankarelerinde kalan Açma 36’da yürütülmüştür. Sözü edilen bu açma, Arkaik döneme tarihlenen derin koridorlu giriş düzeneğinin hemen kuzeyinde kalır. Hamdi Balaban Tarlası’ndaki ikinci çalışma alanı, savunma duvarının doğusunda, giriş düzeneğinin de yaklaşık olarak 100m kadar da kuzeyinde konumlanır. Söz konusu açma, M 18 – 19 ve N 18 – 19 plankarelerinde yer alır ve kazılar sırasında 23 no.lu açma olarak tanımlanmıştır.

Arkaik Dönem Savunma Sektöründeki Kazılar (K 24 – 25 plankareleri)

HBT sektöründe Arkaik döneme ait savunma sistemi ile ilişkili kazı çalışmaları 2009 yılından beri esas anlamda bu düzenek ile ilintili olan girişin kuzeyinde yoğunlaşmaktadır. Geçen süre zarfında geniş bir alana yayılarak yürütülen kazılar sonucunda savunma sisteminin yapım evreleri ile sisteme ait farklı yapı birimleri (sur bedeni, kent kapısı, avlulu giriş) gün ışığına çıkarılmıştır.

2011 yılı kazı çalışmaları için alanın doğusunda, kapı eşiğinin kuzeydoğusunda bir alan belirlenmiştir. Belirlenen bu alan ‘Açma 36’ olarak tanımlanmıştır. Bu açma, konum itibarıyla Açma 30’un doğusunda, Açma 5’in ise kuzey ve doğusunda yer alır.

2010 yılı Açma 30 çalışmalarında at nalı biçimindeki Erken Tunç Çağı bastionunun kuzeyinden küçük bir bölümün temel düzlemi sayesinde korunduğu tespit edilmekle birlikte bastionun kuzeyde sur ile birleştiği kısım ne yazık ki belirlenememiştir. Zira bu alanda M.Ö. geç 6. yüzyılda yürütülen kent kapısına ait inşa faaliyetleri sırasında erken dönem tabakaları tahrip edilmiştir. Bastionun kuzeyinde gözlenen bu tahrip büyük olasılıkla kapının sövelerini taşıyan kaideler inşa edilirken gerçekleşmiş olmalıdır.

HBT 2011 çalışmaları, Açma 36, kazı başlangıcındaki durum

Tarım toprağı seviyesi olan 5.11m kodunda kazıya başlanmış ve açma içinde farklı yüksekliklerde takip edilen ve bazı noktalarda 3.62m koduna kadar inen anakaya düzleminde kazı sonlandırılmıştır.

Page 11: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 11

Kazılan alanda yürütülen çalışmalarda tarım toprağı tabakası, Geç Roma – Erken Bizans dönemi, Arkaik dönem ile Protogeometrik dönem tabakaları tespit edilmiştir.

Açmanın tam ortasında daha iyi takip edilen kuzey-güney doğrultulu taşlı alan kuzey kesitin önünde nispeten daha iyi korunmuştur. Kuzey kesit önündeki bu taş yoğunluğu tarım toprağı seviyesinden itibaren başlar. Bu taş birikintiden hareket ile kazının ilerleyiş süreci içinde açma içinde farklı çalışma alanları belirlenmiştir. Taş yoğunluğuna göre açma içinde ‘Güney Bölüm’, ‘Kuzey Bölüm’, ‘Batı Kesit/Batı Kesit Önü’ ile ‘Doğu Bölüm’ şeklinde tanımladığımız alanlarda çalışmalar yürütülmüştür. Söz konusu bu çalışma alanlarında özellikle güney kısımda anakaya seviyesine kadar derinleşilmiştir. Burada yürütülen çalışmanın amacı Prehistorik döneme ait savunma sisteminin kuzeyde nasıl bir plan gösterdiğinin anlaşılmasıdır. Tabakaların değerlendirilmesi ile sisteme ait yeni sonuçlara ulaşılmıştır. Özellikle ‘Güney Bölüm’de sürdürülen kazı çalışmasında açığa çıkarılan Geç Roma dönemine tarihlendirilen taban, savunma sisteminin daha güneyde de yer yer bozulmasına sebep olan bu geç tarihli etkinliklerinin bir kez daha belirlenmesine yardımcı olmuştur.

Krem renkli, Geç Roma dönemi (M.S. 4 – 5. yüzyıllar ile ilintili olan taban

Page 12: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 12

Geç Roma dönemi (M.S. 4 – 5. yüzyıllar ile ilintili olan taban

‘Güney Bölüm’ çalışmasında 4.82m kodunda gözlenen ve yaklaşık 4.90m seviyesinden itibaren belirginlik kazanan yongalı, taşçıklı, kireç taşı parçalı, marnlı, kumlu ve krem-beyaz renkli sert düzlemin güney kesit önünde (4.87m) ortaya çıkan çatı kiremitleri ile aynı seviyede olması burada Geç Roma dönemindeki bir kullanıma işaret eder. Özellikle 4.69m üst kodlarında yer alan kireç taşı büyük bloğun üzerine yayılan bu sıkıştırılmış marnlı taban yardımıyla söz konusu işlenmiş taş blok ve çevresindeki bir kaç taşın Roma evresi ile ilişkili olduğu anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra güney kesitin önünde ve yer yer de kesitin içine devam eden Roma dönemine ait çatı kiremitleri, su künkü parçaları ve özellikle pişmiş toprak ampulla Açma 36’nın güneyinde yoğun bir Roma etkinliği ya da başka bir deyiş ile Roma tahribi olduğunu bizlere kanıtlar. Zira Roma dönemi tabakaları Geç Arkaik dönemde inşaa edilen kent girişinin üzerine yayılmakta dolayısıyla ilgili tabakaları da yer yer tahrip etmektedir. Söz konusu beyaz renkli, sıkıştırılmış marnlı taban, olasılıkla Roma dönemine ait bir çiftlik evinin taban altı dolgusuna işaret ediyor olmalıdır. Bununla birlikte Roma tahribi alanda daha alt kodlara, 4.36m seviyesine kadar devam eder.

Page 13: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 13

Geç Roma dönemi (M.S. 4 – 5. yüzyıllar ile ilintili olan taban

Geç Roma dönemi (M.S. 4 – 5. yüzyıllar ile ilintili olan taban

Açma 36’nın özellikle kuzey bölümünde belirginleşen ve kuzey kesite giren taşların oluşturduğu yoğunluk bizlere Erken Tunç II dönemi sonlarına tarihlenen savunma duvarının burada kısmen korunduğunu, şekilsiz büyük taşların düzenli bir şekilde yan yana ve üst üste gelerek oluşturduğu bu sık dokunun insan elinden çıktığını gösterir. Erken Tunç Çağı surunun temeli ile ilişkili şekilsiz büyük boyutlu taşlar tarım toprağı seviyesinde, yaklaşık olarak 4.87m kodlarında gün ışığına çıkmıştır.

Bu taşların yoğunluğundan hareketle ‘Kuzey Bölüm’de derinleşilmeye karar verilmiş ve yaklaşık 3.72m seviyesine kadar, yani anakaya zemine değin kazı çalışmaları devam etmiştir.

Page 14: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 14

Yürütülen çalışma sonucunda alanda batıdan doğuya doğru yükselen taş yoğunluğu dikkat çeker. Bu taş yoğunluğunun doğuya doğru eğim yaparak yükselmesi akla prehistorik dönem sur duvarı önünde bir rampa ya da eğik duvarın varlığını getirir. Kuzey bölümdeki çalışmalar neticesinde Erken Tunç Çağı savunma sisteminin burada nispeten iyi korunmuş bir bölümü tespit edilmiş ve savunma sisteminin temeline ait taşların marnlı, yongalı, kireç taşı parçalı, beyaz renkli sıkıştırılmış taban üzerine oturduğu da gözlenmiştir. Bu marnlı, yongalı beyaz renkli tabakanın Erken Tunç Çağı suru yapılmadan önce hazırlanmış bir tesviye olduğu anlaşılmıştır. Zira çukur ve derin yarıklardan oluşan engelebeli bir yapıya sahip anakaya için böyle bir tesviye düzlemine ihtiyaç duyulması normaldir.

Kuzey bölüm çalışmalarında elde edilen önemli verilerden bir diğeri yoğun bir doku oluşturan şekilsiz taş yığınının Erken Tunç Çağı surunun temeli ile ilişkili olduğunun anlaşılmasıdır. Yoğun taş örgünün batı yüzde anakaya düzlemine değin devam ettiği de gözlenmiştir. Bu durumda Erken Tunç Çağı sur bedeninin temelleri, güneyde açığa çıkarılan kısımlardan da bilindiği üzere anakayaya oturur. Bununla birlikte, Açma 36 ve 30 çalışmalarında tespit edildiği üzere, Erken Tunç Çağı savunma sistemi anakaya üzerine inşa edilmeden önce anakayanın engebeli yüzeyinin tesviye edildiği ve bunun üzerine marn ve yongalı krem renkli bir tabakanın serildiği anlaşılmaktadır. Erken Tunç Çağı savunma sistemi söz konusu bu marnlı taban üzerine oturur.

Batı Kesit Önü çalışmalarında dikkat çeken husus, yaklaşık 4.23m koduna kadar devam eden geç dönem tahripleridir. Roma döneminde güney kesitte çok iyi takip edilen tahrip alanı batı kesit önüne kadar yayılır. Bu nedenle Erken Tunç Çağı suruna ait mimariye ‘Batı Kesit Önü’ ile ‘Güney Bölüm’de rastlanılmamasının sebebi söz konusu tahriplerle açıklanabilir. Bu alandaki Arkaik dönem tahribi 4.13m kodlarına kadar devam eder. Batı bölümde yumruk büyüklüğündeki taşlar ile oluşturulan dolgunun geniş bir alana yayılması Arkaik dönemde yapılmış bir tesviye ile açıklanabilir. Yaklaşık 4.08-3.99m seviyesinden itibaren ele geçen seramik parçalarından hareketle bu alanda Protogeometrik dönem ve Erken Tunç Çağı seviyelerinin başladığını söylenebilir.

Demir Çağı ile bağlantılı olan ancak tahrip olan muhtemel pithos mezar

Page 15: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 15

Erken Tunç Çağı savunma duvarı önündeki muhtemel eğik duvar

Açmanın ‘Doğu Bölüm’ çalışmalarında elde edilen en önemli verilerden biri muhtemel bir pithos mezardır. Dağılmış durumdaki mezara 48 gömü numarası verilmiştir. Mezarın bütününü görebilmek amacıyla doğu kesit içinde Kuzeydoğu Köşe olarak adlandırılan doğuya doğru giden bir genişletme çalışması yapılmıştır. Genişletme alanı 2,30 x 1,40m ölçülerindedir. Bu kazı sonucunda söz konusu mezara ait olan sadece basit örgü tekniği ile yapılmış bir çevre duvarı ile mezarı yatırdıkları ve ona dıştan destek sağladıkları yatağa ait taşlar ele geçmiştir. Söz konusu çevre duvarının içinde kazılan tabakalarda toplanan dağılmış durumdaki pithos parçaları muhtemelen mezarın kendisine aittir. Ortada pithosu çevreleyen taş yatak oval, kabaca armudi bir forma sahiptir. Uzunlamasına iki ucu arası 1.90m, eni ise iki dış noktada 1.33m.dir. İçte yer alan mezara ait yatak taşlarının en alt kodu 3.99m, en yüksek kodu ise 4.23m.dir. Mezarın güneydoğu dış kenarında anakaya 3.89m.de açığa çıkar. Mezarın doğu ucunda ise anakaya 3.79m de belirlenir. Mezarı sınırlandıran taş örgü çevre duvarının güneyinde yatık durumda ele geçen ve 0.60m uzunluğa, 0.36m genişliğe ve 0.21m kalınlığa sahip olan kalker taş büyük bir olasılıkla söz konusu mezarın ağzını kapatmak için kullanılmıştı. Kapak taşı olarak adlandırabileceğimiz bu işlenmiş taşın en yüksek noktası 4.29 m.dir. Mezarın üzerini örten toprağı tutması için yapıldığını düşündüğümüz dış çevre duvarı da yaklaşık olarak 0.45m genişliğe sahiptir. Mezarı dıştan çevreleyen basit örgü tekniğinde yapılmış taş çember özellikle batı ve güney batıda daha iyi korunmuştur. Dış çevre duvarının en yüksek noktası 4.42m, korunmuş en alçak noktası 4.26m.dir. Bu durumda çevre duvarına ait ortalama 0.50m.lik bir kısım mevcuttur. Çevre duvarının çapı da yaklaşık olarak 3.00-3.30m.dir. 48 numaralı mezar M.Ö. 6. yüzyıl içlerinde tahrip edilmiş olmalıdır. Özellikle mezara ait olan yatar durumdaki yatak taşlarının seviyesinden ve daha da derinden gelen seramikler söz konusu tahribe işaret eder. Bu gömüye ait olan herhangi bir hediye ele geçmemiştir. Taş çemberin içinde yürütülen kazıda taş yatak seviyesinin üzerinde, yanık tabakalardan gelen dağılmış kemik parçaları ile özellikle bir çene kemiği parçası büyük olasılıkla mezarın sahibine aittir. ‘Doğu Bölüm’ çalışmalarında ortaya çıkan 48 numaralı mezar, gömü özellikleri bakımından ve ele geçen seramik parçalarından hareketle Demir Çağı’na ait olmalıdır. Erken Tunç Çağı suru kullanımdan çıktıktan sonra surun iç dolguları içine Protogeometrik dönemde söz konusu mezar yapılmış ve Arkaik dönem içlerinde de esaslı bir tahribe uğramıştır.

Page 16: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 16

Erken Tunç Çağı savunma duvarı önündeki muhtemel eğik duvarı ve Demir Çağı pithos gömüsünü bir arada gösterir açı

Kuzeydoğu Kesim Kazıları (M 18/19 – N 18/19 plankareleri, Açma 23)

Hamdi Balaban Tarlası sektörünün kuzeyinde M 18/19 – N 18/19 plankareleri içinde 23 no.lu açma olarak adlandırılan alanda 2009-2010 yılı kazı sezonlarında duvarları yüzeye çok yakın olan ve olasılıkla işliklere ait mekanların genel planını belirlemek amacı ile çalışılmış ve yapılara ait temel duvarlarının ve tabanların üst kodlarına dek kazılar gerçekleştirilmiştir. Buna göre yerleşmenin bu kesiminde temelde üç yapıkatı olduğu, bunlardan ilk ikisinin Erken ve Geç Arkaik dönemlere, en üsttekinin ise MÖ 4. yüzyıla ait olduğu belgelenmiştir.

2011 yılı çalışmalarının temel amacı belli noktalarda sondaj çalışmaları ile alandaki yapıkatlarının tanımlanması, mekanlar arasındaki ilişkinin belirlenmesi, mekanları bağlayan tabanların özelliklerinin saptanması, peristasislerde yapılacak küçük sondajlar ile duvarların oturma düzlemlerinin ve inşa özelliklerinin belgelenmesi ve tahrip alanlarının belirlenerek tanımlanmasıdır.

2011 yılı çalışmaları ilk aşamada HBT sektörünün kuzeyinde yer alan ve olasılıkla işliklere ait mekanların 2009 - 2010 yılı çalışmalarında ortaya çıkarıldığı 23 no.lu açmanın 3. güney genişleme olarak tanımlanan kısmında yürütülmüştür. Çalışmaların ikinci aşamasında güney yönünde 5,0 metre daha genişletilerek 4. güney genişleme olarak tanımlanan alanda da çalışılmıştır. Çalışmaların başlıca odaklandığı alanlar, güneyde konumlanan yuvarlak planlı silo olarak adlandırılan düzenek, A Yapısı, ve D Yapısı’dır (Fig.1).

Page 17: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 17

Fig. 1, M 18 – 19, N 18 – 19 plankareleri çalışmaları, genel görünüm

Silo Yapısı

İlk olarak alanın güneydoğu köşesinde bulunan ve 2010 yılı çalışmalarında daire planlı duvarının üst seviyeleri ortaya çıkarılan ve buna dayanılarak silo yapısı olarak tanımlanan yapının bulunduğu alanda çalışılmıştır. Silo yapısının kuzeyinde 124 ve 131 no.lu duvarların kavisli bir şekilde birleşerek mekanı oluşturduğu alan bulunmaktadır. Bu alanın içindeki doğu yönde bulunan ve diagonal olarak kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan 149 no.lu duvarın, söz konusu mekan ile ilişkisi yoktur ve farklı bir yapıkatına aittir. 124 ve 131 no.lu duvarlar, 2.75m kodunda sonlanırlarken 149 no.lu duvarın en alt sıra taşları 2.32m kodunda toprağa oturur. Ancak 149 no.lu duvarı bağlayan mimari, daha geç tarihten olmalıdır ve 124 ve 131 no.lu duvarların ait olduğu yapıkatını tahrip edip daha derine inerekinşa edilmiştir.

124 ve 131 no.lu duvarların kavisli bir şekilde tek parçada birleşerek oluşturduğu kısmen korunmuş mekanın içinde 2.81m odundan 2.51m koduna dek derinleşilmiştir. Mekanın içinde 132 no.lu silo duvarına kuzeyde dayanan tahrip döküntüsü ayrı olarak kazılmıştır. Mekan içindeki bu dolgudan gelen seramik buluntular yoğunluklu olarak Protogeometrik dönem, Geç Geometrik dönem ve Erken Arkaik döneme aittirler. Ancak korunmuş bir taban düzlemi olmayışı ve kazılan alanın çok küçük olması 124 ve 131 no.lu duvarların oluşturduğu mekanın buluntularla tarihlenmesini tartışmalı kılmaktadır. Büyük taşlardan oluşan tahrip dolgusu içinden gelen

Page 18: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 18

buluntular arasında en geç tarihli buluntular, Geç Arkaik döneme aittirler ve bu tahrip dolgusu silo yapısını da kısmen bozmuştur. Silo yapısı, 124 ve 131 no.lu duvarların oluşturduğu mekanın içine yerleştirilmiştir.

124 ve 131 no.lu duvarların oluşturduğu mekanın doğusunda, 149 no.lu duvar ile sınırlanan N18 ve N19 plankarelerinin kesiştiği noktada kalan alanda, 2.79 - 2.06m kodları arasında gerçekleştirilen kazı çalışması, yukarıda sözü edilen tahribin 2.06m koduna dek devam ettiğini ortaya koymuştur. 149 no.lu duvarın hemen önünde 2.23m koduna oturan döşeme ve onu çevreleyen 0.80m.lik bir çapa sahip daire biçiminde dikey yerleştirilmiş taşlar tahrip dolgusu ile karışık olmasına karşın buluntuları ve mimari yapılanması ile tam bu noktada Demir Çağı’na ait olan bir mezarın varlığına işaret ederlerr (Fig.2). Dikey yerleştirilmiş taşlar ile sınırlı alanda döşeme üzerinde ele geçen ve sadece boyun kısmı korunan M.Ö. 9. yüzyıla tarihlenen ve omuzunda iki dizi halinde pergel ile çizili tam konsantrik daireler taşıyan boyundan kulplu amphora ile bu amphoranın içinden ele geçen düz boyalı fincanlar mezarın kullanım dönemini belirlemektedir (Fig.3). Mezarın bulunduğu alanda yoğun yanık toprak ve karbon parçacıklarına da rastlanmıştır. Mezarın varlığı ayrıca HBT sektörünün diğer kısımlarında da saptandığı gibi alanın Protogeometrik dönemden Geç Geometrik döneme dek yoğun bir şekilde özellikle erişkin olmayan bireyler için mezarlık alanı olarak kullanıldığını bir kez daha kanıtlar.

Fig.2. M.Ö. 9. yüzyıl içlerine tarihlenen taş sanduka mezar Fig.3. Taş sanduka mezar ile bağlantılı seramikler

23 no.lu açma, 3. Güney genişlemenin en güneyinde yer alan silo yapısı, daire biçiminde bir plana sahip olup iç çapı 2.18m, dış çapı 2.88m.dir. 2010 yılı çalışmalarında 2.77m seviyesinde silo yapısının kuzey ve batı yönündeki duvarı kısmen ortaya çıkarılmıştır (Fig.4). Silonun 10 cm kalınlığındaki kerpiç tabanının üst düzlemi 2.19m kodunda belirlenmiştir. Silo yapısının içinde 2.19 seviyesindeki taban üstüne kadar izlenen dolgu, doğusundaki alanı 2.06m seviyesine dek doldurmuş olan Geç Arkaik dönem dolgusu ile aynı karakterdedir, ancak silo yapısının içi nispeten büyük taşlar ve çok sayıda iri pithos ve benzeri seramik parçaları ile doldurulmuştur. Bu doldurma işlemi sırasında kullanılan vazolar arasında Geç Arkaik döneme tarihlenen boyalı ve kabartmalı perirrhanterion ile yine kabartmalı bir banyo küvetine ait olan çok sayıda parça dikkat çeker (Fig. 5).

Page 19: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 19

Fig.4. M.Ö. geç 6. yüzyıla ait olan daire planlı silo yapısı Fig.5. Kabartmalı banyo teknesi parçası

Tüm alanın silo yapısı dahil olmak üzere geç Arkaik dönem içinde tek seferde doldurulduğu açıktır. Silonun duvarı yer yer tahrip olmuştur, duvarın oturduğu düzlemden itibaren korunan duvar yüksekliği 1.20m.dir. Silonun duvarlarında 2.19m seviyesinde korunan tabandan 0.40m yükseklikte olasılıkla kandil yerleştirmek için kullanılmış 4 adet niş korunmuş halde ortaya çıkarılmıştır. Silonun inşa tarihini ve taban altı blokajının yapısını belirlemek amacı ile silonun içinde tabanın doğu yarısında 2.09m koduna dek inilmiştir. 10 cm kalınlığındaki tabanın kullanım süreci içinde bir kaç defa yenilendiği anlaşılmıştır. Tabanın hemen altında ele geçen az sayıdaki buluntu yine Geç Arkaik döneme aittir, buluntular arasındaki kırmızı figür tekniğinde bezenmiş, üzerinde bir Gorgon başı bulunan skyphos tondosu silonun inşa sürecine dair daha kesin bir tarih, MÖ 520-510’u önerir. Silo tabanının altında 2.09m kodundan itibaren doğu yarının güney kısmında küçük bir alanda derinleşilerek taban altı blokajının yapısı ve silo duvarının oturduğu düzlem belirlenmiştir. Silo duvarı 1.56m kodunda koyu renkli kumlu bir toprak üzerine oturmakta bunun üzerinde 1.74m koduna dek süren yoğun kerpiçli, koyu renkli az taşlı ve seramikli yaklaşık 20 cm.lik bir dolgu, 1.74 - 1.79m arasında olasılıkla silonun inşa aşamasındaki ilk tabanını temsil eden kerpiç taban ve 1.79 - 2.09m arasında orijinal tabanın yükseltilip 2.19m seviyesindeki sert kerpiç düzlemin oluşturulduğu yoğun taşlı, sert taban altı blokaj izlenmiştir (Fig.6).

Page 20: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 20

Fig.6 M.Ö. geç 6. yüzyıla ait olan daire planlı silo yapısındaki zemin yükseltme dolguları

Tabanın sık sık yenilenmesi ve taban altı blokajının bu denli kalın tutulması silonun kullanım amacına yönelik olarak muhtemelen taban suyuna bağlı olarak rutubetten korumak olmalıdır. Sonuç olarak bu alanı dolduran Geç Arkaik dolgu tabakası ile silonun kullanım süreci arasında çok kısa zaman aralıkları olduğu ve buna rağmen alanın doldurulması eylemi esnasında silonun ve Geç Geometrik mezarın da tahrip edildiği anlaşılmaktadır. 23 no.lu açma silonun güneyinde tüm açma kesiti boyunca 5,0m güneye genişletilmiş ve bu alanda 3.30-3.07m kodları arasında sadece tarım toprağı kazılarak bırakılmıştır. 3.07 seviyesinde silo duvarına dayanır durumda 124 no.lu duvarın devamı kısmen ortaya çıkarılmıştır.

A Yapısı

23 no.lu açma, 3. Güney genişleme alanının kuzeyinde bulunan A yapısı 2009 yılında açığa çıkarılmıştır. 2.61m kodundaki taban düzlemi seviyesinde kazısı bırakılmıştır. 2011 yılı çalışmalarında mekanın doğu yarısında taban düzleminden itibaren derinleşilmiş, batı yarısı ise gelecekteki çalışmalarda test amacıyla rezerve bırakılmıştır (Fig.7). 2.44m kodunda mekanın içinde 119, 120 ve 129 no.lu duvarların toikhobat seviyeleri belirlenmiştir. Tabanın korunan üst düzlemi olan 2.61m kodundan toikhobat düzlemine dek yer yer yoğun saf kerpiç ve kısmen de kerpiçle karışık küçük taşlı bir topraktan oluşan yaklaşık 20 cm.lik bir taban düzlemi belirlenmiştir. Taban düzlemi içinden gelen orta yoğunluktaki buluntular ağırlıklı olarak Geç Geometrik ve Erken Arkaik döneme aittir. Bu da A yapısının inşa sürecini belirlemekte ve mekanın büyük bir olasılıkla Erken Arkaik dönemde inşa edilip kullanıldığını bizlere göstermektedir. 2.41m kodundaki toikhobat

Page 21: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 21

düzlemi altında, 2.19m koduna dek yaklaşık 25 cm kalınlığında az taşlı, killi, açık renkli bir taban altı dolgusu mevcuttur. Söz konusu tabaka içinden elegeçen buluntular Geç Geometrik ve Erken Arkaik döneme aittir. 2.19m seviyesinin altında artık A yapısı ile ilişkili olmayan Geç Geometrik tabaka mevcuttur. A yapısının kuzey kısmına denk gelen alanda orta boy taşlardan yoğun ve sıkı bir dolgu, alanın geri kalan kısmında ise yoğun biçimde yanmış kerpiç parçalarının ve bir adet tüme yakın yanmış kerpiç bloğun bulunduğu izlenmiştir. Ele geçen buluntular arasında Geç Geometrik dönem seramiklerinin yanısıra az sayıda Erken Tunç dönemi malzemesi de mevcuttur.

Fig.7 M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen A yapısının genel görünümü ve güneyindeki daha geç tarihli D yapısı

D Yapısı

D yapısı olarak adlandırılan mekan yine 2010 yılında açığa çıkarılmıştır, 2011 yılı çalışmaları kapsamında mekan içinde dar bir alanda sondaj kazısı gerçekleştirilmiştir (Fig.7). Yapının doğu yarısı rezerve bırakılarak batı yarıda korunan taban düzlemi olan 2.80m kodundan itibaren derinleşilmiştir. 2.53m seviyesine kadar üstte yoğun çakıl taşlı sert taban düzleminin altında açık renkli, az taşlı, kumlu bir taban dolgusu kazılmıştır. Söz konusu tabaka içinden ele geçen buluntular Geç Arkaik döneme aittir ki bu da tabanın ve yapının inşa ve kullanım sürecini belirler. 2.53m.den 2.37m koduna dek yapının sadece güneybatı kısmında kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir, bu seviyelerde ele geçen en geç tarihli buluntu M.Ö. 7. yüzyılın ortalarına işaret eder.

D Yapısının güneybatı köşesinde, 127 no.lu duvarın batısında MÖ 4.yüzyıla ait olan bir su kuyusu tespit edilmiştir. Bu kuyunun A yapısına ait olan 127 no.lu duvarı kısmen tahrip ettiği anlaşılmaktadır. Kuyunun iç çapı 70 cm. dış çapı 100 cm.dir. 3.06m kodunda kuyunun ait olduğu

Page 22: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 22

MÖ 4. yüzyıl düzlemi ile ilişkili olan ve açık alana işaret eden döşeme taşları, güneye doğru tarım toprağının kaldırılması amacı ile açılan 4. Güney genişlemede yer yer izlenebilmektedir (Fig.8).

Fig.7 Geç 6. yüzyıla tarihlenen D yapısının güneybatı köşesini bozan 4. yüzyıl kuyusunun üstten görünümü

D yapısına ait 127 no.lu duvarın batısında, önceki yıl kısmen ortaya çıkarılan ve batı kesitte kalan büyük taşlardan oluşan yapılanma (128 no.lu duvar) ile 127 no.lu duvar arasında 0.45m eninde orthostat şeklinde yerleştirilmiş taşlardan oluşan kuzey – güney doğrultulu 2.0m uzunluğunda kavisli bir duvar açığa çıkartılmıştır (Fig.9) (Duvar no: 150).

Sonuç olarak kazılan alanın genelinde Geometrik, Erken Arkaik, Geç Arkaik ve Klasik dönem (MÖ 4. Yüzyıl) olmak üzere temelde dört farklı yapıkatından söz etmek mümkündür. Tahrip olmuş halde ortaya çıkarılan ancak gerek mimari yapısı gerekse küçük buluntuları ile net bir biçimde

Page 23: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 23

tanımlanabilen ve M.Ö. 9. yüzyıla tarihlenebilen taş sanduka mezar içindeki amphora, kentin batısındaki bu kesimin M.Ö. 11. yüzyıldan M.Ö. 7. yüzyıl başlarına kadar mezarlık alanı olarak kullanıldığını bizlere bir kez daha teyit etmektedir. D yapısına ait 127 no.lu duvarın batısında yer alan ve orthostat şeklinde dikine yerleştirilen taşlardan inşa edilen kavisli duvar, olasılıkla yine Geç Geometrik dönem yapıkatı ile ilintili olmalıdır.

Erken Arkaik dönem, alanın işlikler için düzenlenmeye başladığı süreci işaret etmelidir. A yapısı bu anlamda erken yapıkatı evresine ait olup düzgün bir temel ve düzgün duvar örgüsü ile Geç Geometrik düzlemin üzerine oturur. A yapısının hemen güneyinde yer alan ve temeli doğrudan toprak üzerine oturtulan basit bir sıra duvar taşından oluşan ve yuvarlak köşe yapan D yapısı ise Geç Arkaik dönem yapıkatına aittir. D yapısının doğusunda bulunan ve 124 ve 131 no.lu duvarlardan oluşan mekan yine Geç Arkaik dönem yapıkatına ait olup duvar yapısı ve inşa tekniği bakımından D yapısı ile benzerdir. Keza D yapısının hemen doğusunda bulunan ve 124 ve 131 no.lu duvarların oluşturduğu mekanın içine yerleştirilen yuvarlak planlı silonun inşası da taban altından gelen malzemenin gösterdiğine göre kesin olarak MÖ 6. yüzyılın son çeyreğine tarihlenmelidir. Dolayısı ile Geç Arkaik dönem yapıkatında çok kısa aralıklarla yeni düzenlemelere gidildiği anlaşılmış ancak bunun gerekçesi şimdilik net olarak ortaya konulamamıştır. En son yapıkatı MÖ 4. Yüzyıla ait olup yer yer yüzeye yakın seviyede izlenen döşemeler ve D yapısının güneybatı köşesindeki kuyu ile temsil edilmektedir.

Doğu Kesim Kazıları (T 26/27 plankareleri)

HBT Sektörü T 28 plankaresinde 2009 ve 2010 yıllarında yürütülen çalışmaların ana hedefi Klazomenai Khyton yerleşmesindeki grid düzenlemenin HBT Sektörü’nün bu kısmına uzanıp uzanmadığının anlaşılmak istenmesiydi. 2009 ve 2010 yıllarında gerçekleştirilen kazılar, M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen bir konut yapısına ait duvarlar ile bu yapıya ait avlu döşemesi tarafından kapatılan daha erken (M.Ö. 6. yüzyıl ?) bazı mimari kalıntıların ortaya çıkmasını sağlamıştı. 102, 104, 105 ve 106 no.lu duvarlar ve bir taş döşeme ile temsil edilen M.Ö. 4. yüzyıl mimarisinin korunan kalıntıları oryantasyon ve düzenleme kriterleri yönünden Khyton insulalarının prensiplerini tekrarlıyor gibi görünmekteydi (Resim 1). 2011 yılı çalışmalarının temel hedefi bu gözlemin doğru olup olmadığının daha geniş bir alanda sınanmak istenmesi olarak belirlenmiştir. Ayrıca, 2009 ve 2010 yılları çalışmaları ile sadece avlusu ve güney mekanlarına ait mimari izleri tespit edilen konut yapısının kuzey yaşam mekanlarının da açığa çıkartılması ve T 27 ve T 26 plankarelerindeki tabakalaşmanın anlaşılması ikincil hedefler olarak belirlenmiştir.

Yukarıda sayılan hedeflere yönelik olarak ilk önce T 27 plankaresinin güneydoğusunu kaplayacak biçimde 6.0 x 6.0m boyutlarında bir açma (T 27 / 1 – 1000 Kod), ikinci olarak ise aynı plankarenin kuzeybatı köşesini kaplayan 3.0 x 6.0m boyutlarında bir diğer açmada (T 27 / 2 – 4000 Kod) kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Resim 1). Daha sonra bu iki açma arasındaki kesitin de kaldırılmasıyla plankarenin bütün bir batı yarısının kazılması sağlanmıştır (Resim 2). T 26 plankaresinde ise öncelikle plankarenin güneybatısında 3.0 x 4.0m boyutlarında bir açma (T 26 /1 – 6000 Kod) ve bunun doğusunda aynı boyutlarda ikinci bir açmada (T 26 /2 – 8000 Kod) çalışılmış ve daha sonra her iki açma da birleştirilmiştir (Resim 2).

Page 24: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 24

Resim 1 T26 ve T 27 plankarelerindeki kazı alanlarını gösterir şematik çizim

 

Resim 2 T 27 / 1 ve 2 alanlarını birleştikten sonra bir arada gösterir fotograf

T 27 Plankaresindeki kazılar

Tarım Toprağı: T 27 ve T 26 plankarelerinde kazılan tarım toprağı kahverengi, yumuşak, gevşek ve topaklı yapısıyla HBT Sektörü’nün diğer bölümlerinden de bildiğimiz tipik tarım toprağı özelliklerini taşır. Dikkati çekecek ölçüde sırlı Orta Çağ seramiği ile az sayıdaki modern kalıntı da

Page 25: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 25

tarım toprağının karakteristikleri arasındadır. 4.48 / 4.26m seviyesinden başlayan tarım toprağı yaklaşık 3.80m seviyesine kadar hiçbir değişiklik göstermeden iner.

Roma Dönemi Tabakası: Tarım toprağının altında, yapısal özellikleri ile tarım toprağından büyük farklılık göstermeyen bir Roma Dönemi tabakası uzanır. T 27 / 1 Alanının kuzeyinde 3.64/3.62m kodundan itibaren Roma Dönemi seramiği içeren kahverengi, yumuşak yapıda, aşınmış seramik buluntularla temsil edilen bir Roma Dönemi dolgusu açığa çıkmıştır. Söz konusu dolgu T 27 / 1 alanının kuzeydoğusunda oldukça derin kodlara kadar varlığını sürdürür ve T 27 / 2 alanında da karakteristiktir. T 27 /1 ve T 27 /2 alanlarının birleştirilmesinden sonra da plankarenin neredeyse tüm bir kuzey yarısında bu durum açık biçimde izlenmiştir. Burada bahsedilen dolgu içerisinde Roma Dönemi yivli seramikleri ve cam parçaları ele geçmesine rağmen tüm Roma Dönemi buluntularının miktarı sayısal olarak fazla değildir. Bu dolgular, T 27 plankaresinin orta kısımlarında açığa çıkan iki adet Roma Dönemi duvarı ile ilişkili olmalıdır. Bu duvarların ilki kuzey-güney akslı 146 no.lu duvardır (Resim 2). Bu duvar iri dere taşlarından harç kullanılmadan inşa edilmiş yaklaşık 0.80m genişlikte ve 3.68m üst kodunda korunan bir duvardır. 2009 yılında T 28 plankaresinde açığa çıkan doğu-batı akslı 100 no.lu duvar da büyük olasılıkla bu mekanın güney sınırını oluşturmaktadır. Bu durumda en azından 5x5m. boyutlarında bir Roma Dönemi mekanınından söz edebilmek mümkündür (Resim 3).

Resim 3 T 28 –T 27 – T 26 plankarelerinde açığa çıkan yapıkatlarını gösterir eskiz.

146 ve 146A no.lu duvarlar 3.50/3.43m kodunda sonlanmakta ve daha aşağıya doğru devam etmemektedirler. Bu durumda ortalama 3.40m koduna dek inen Roma Dönemi etkinliği açık biçimde duvarların inşa süreci ile ilgili olmak durumundadır.

Mekan içerisinde kalan alanlarda ise M.Ö. 6. yüzyıla ait mimari kalıntıların oldukça yüksek kodlara kadar korunmuş olmasından dolayı Roma Dönemi tesviye dolguları derinleşmez ama erken

Page 26: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 26

dolgular içerisinde tahrip alanları şeklinde karşımıza çıkarlar. Örneğin 147 ve 151 no.lu M.Ö. 6. yüzyıl duvarları arasındaki peristhasis alanında (Resim 4) 3.64/3.62-3.50m kodları arasında küçük ve kayrak taşlı sert bir dolgu kazılmıştır. Bu alandaki az sayıdaki Roma Dönemi seramiğinin varlığı bu şekilde açıklanabilir. Ayrıca, peristhasis alanında, 151 no.lu duvardan düşmüş gibi görünen bazı yapı taşları da 3.28m koduna oturmaktadır ki bu taşların bozulmamış yapısı da bu alandaki dolgunun orijinalde 147 ve 151 no.lu duvarlar evresine ait olması gerektiğini, ancak Roma Döneminde kısmen tahrip edildiğini bir kez daha kanıtlar (Resim 4). Bu alandaki dolgunun ve 147 ve 151 no.lu duvarların korunan üst kodlarının T 28 plankaresindeki avlu döşemesi seviyesinden yukarıda kalıyor olması (3.53/3.33m), M.Ö. 4. yüzyıl taban seviyesinin 3.64m.den yukarıda olduğunu ve olasılıkla bu seviyenin altında kalan peristhasisin M.Ö. 4. yüzyıl evresinde fazla bir müdahaleye maruz kalmadığını düşündürür.

Resim 4 T 27 / 1 açmasındaki Arkaik dönem ile ilintili peristhasis

M.Ö. 4. yüzyıl Mimarisi (104 no.lu duvar ve Su Kuyusu) : T 27 plankaresinde açığa çıkan ve M.Ö. 4. yüzyıl domestik mimarisine ait olduğu açık olan tek mimari kalıntı kuzey- güney akslı 104 no.lu duvardır (Resim 3, 5-6).

Page 27: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 27

Resim 5 T 27 / 1 açmasındaki 104 Nolu Duvar

T 27 / 1 alanının kuzeybatısında 3.72m üst kodunda açığa çıkan 104 no.lu duvar, bu alandaki çalışmaların yorumlanmasında kilit bir öneme sahiptir. Söz konusu duvar batıya doğru yüz veren, yaklaşık 25/30cm. genişliğindeki bir sıra taş ile temsil edilir. Duvarın doğu yüzü belirgin değildir. Ayrıca, iyi durumda korunan üç adet taş dışında kuzey ve güney yönlerdeki devamı da arazide açık biçimde izlenemez. Bunun yanında, duvarın oryantasyonu 2009 ve 2010 yıllarında T 28 plankaresinde kazılan 104 no.lu duvarın devamı olması gerektiğini düşündürür. Benzer bir oryantasyon uyumu açmanın kuzeye doğru devam eden kısımlarında açığa çıkartılan taş sıraları ile de bulunabilir (Resim 6).

Resim 6 T 27 / 2 açmasındaki 104 Nolu Duvarın devamı

Burada tartışılan kısımda ise 3.72/3.62m kodlarında ortaya çıkartılmıştır. Anlaşıldığı kadarıyla duvar güneyden kuzeye ilerledikçe derinleşmektedir ki bu durum M.Ö. 4. yüzyıl evresinde arazinin doğal eğiminin anlaşılmasına da yardım eder. Ayrıca, duvarın bu alandaki kısmı ile T 27

Page 28: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 28

plankaresinin kuzeybatı köşesindeki devamı arasında açığa çıkan ve 3.45m civarında uzanan bazı düzgün yapı taşları da olasılıkla duvarın tahrip olmuş kısımlarına aittir. Bir diğer gözlem duvarın farklı alanları arasındaki işçilik ve teknik farklar üzerinde yapılabilir: T 28 plankaresinde duvar yaklaşık 45cm. kalınlığında ve iki yüzlü olup T 27 plankaresinin kuzeybatı köşesinde de iki yüzlüdür ve yaklaşık 60cm genişliğe sahiptir. Burada bahsedilen alanda ise batıya bakan tek bir taş sırası ile temsil edilen duvar 25/30cm. Eniyle korunmaktadır. Bunun yanında, batıya bakan taşların hemen doğusunda yer alan küçük ve yonga taşlar olasılıkla orijinalde duvarın doğu yüzünün de bulunduğunu ancak bu yüzün tamamen tahrip olduğunu akla getirir. Duvarın bu kısımdaki taşları 3.58m. koduna oturur ve daha aşağıya doğru devam etmez (Resim 13). Ayrıca, bu kısımda aynı koda oturan bazı yapı taşlarının da bulunması M.Ö. 4. yüzyıl mimari etkinliğinin 3.58m seviyesinde sonlandığını bir kez daha düşündürür.

3.58m, M.Ö. 4. yüzyıl mimari etkinliği için bir alt sınır olarak kabul edildiğinde 104 no.lu duvar ile ilişkili yürüme düzleminin daha yukarıda aranması gerekmektedir. Zira, T 28 plankaresinde açığa çıkan ve avluya ait olduğu açık olan taş döşeme, kuzeybatıdan güneydoğuya doğru kod kaybederek 3.55m ile 3.33m seviyeleri arasında uzanır. Güneydoğu kısımdaki düşük kod büyük olasılıkla yapının inşasından sonra gerçekleşmiş bir depremle ilişkili gibi görünmektedir ki aynı depremin izi T 28 plankaresinin güneyindeki 105 no.lu duvarda da açıkça görülebilir. Bu durumda avlunun 3.33m seviyesi bir yana bırakılarak orijinal yürüme seviyesinin 3.55m olduğu kabul edilebilir. T 27 / 1 Alanında, 104 no.lu duvarın doğusunda kalan alanlardaki yürüme düzleminin 3.62m. seviyesinin üzerinde olması beklenir ki bu seviye M.Ö. 6. yüzyıl mimarisine ait kalıntıların korunduğu en üst seviyedir. Gerçekçi bir kurgu ile bu alandaki yürüme düzlemi 3.70m seviyesi civarına yerleştirilirse (ki Roma dönemi etkinlikleri sırasında tamamen kaybolmuş olmalıdır) avlunun T 28 plankaresindeki kısmından daha yukarıda yer almalıdır. Bu durumda ya avlunun kuzeye ilerledikçe yükseldiği ya da kuyunun hemen kuzeyindeki bir alanda seki yaptığı kabul edilebilir. T 28 plankaresindeki avlu döşemesinin batı kısmında 104 no.lu duvar, 3.57m üst kodunda olup mevcut duvar taşları, duvarın en alt sırasına aittir. Hem duvar taşları ve hem de avlu döşemesi bir sıra taş ile temsil edilir; bu alanlardaki M.Ö. 4. yüzyıl mimari etkinliği çok fazla derinleşmez. T 27 plankaresinin kuzey yarısında ise görüntü tamamen değişir. Bu alanda 104 no.lu duvar yaklaşık 3.40m. seviyesi civarında korunmuştur ve benzer biçimde M.Ö. 4. yüzyıl dolguları da daha derin kodlara kadar ve daha açık biçimde izlenebilirler. Açmanın kuzeydoğusunda 3.00m seviyesine kadar net olarak izlenen Roma dönemi dolgularına karşın batı kısımlarda daha sert, küçük taşlı bir tesviye dolgusu açığa çıkmıştır. Her ne kadar bu dolgu içerisinde de yer yer Roma dönemi seramikleri ele geçse de buradaki Roma Dönemi etkinlikleri bir tesviye oluşumundan ziyade mevzii tahrip karakterindedirler. Bu dolgu içerisinde iki adet seramik öbeği de tespit edilmiş olup bunların ilki T 27 / 1 alanının kuzey kesiti yakınında ve tam ortada 3.50-3.33m kodları arasında uzanan Seramik Öbeği 1’dir (Resim 7). Bu öbek bir taban ya da düzlemle ilişkili değildir. Şu an için söylenebilecek tek söz bu öbeğin dolgu içerisine atılmış moloz/çöp niteliğindeki bir grup seramikten ibaret olduğudur. Seramikler üzerinde aşınma ve kullanma izleri dikkati çeker durumdadır.

Page 29: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 29

Resim 7, Seramik Öbeği 1

T 28-27-26 plankarelerinin bütünde açığa çıkan M.Ö.4. yüzyıl kalıntıları bir arada değerlendirildiğinde mevcut mimarinin Khyton insula sistemine bir dereceye kadar uyum gösterir. Bu alandaki mimarinin kuzeydoğu köşesi, 2010 yılında kazılan bir sondajda açığa çıkartılan iki adet duvar ile temsil edilir. Ayrıca, konutun güneybatı köşesindeki duvarlarda da FGT Sektörü Khyton yerleşimindeki ortak konut duvar sistemini hatırlatan bir uygulama tespit edilmiştir. Bu alanda tespit edilen konut, hem kuzeydoğudan ve hem de güneybatıdan başka konutlarla komşu olmalıdır ki bu durumda kuzey- güney aksında üç sıra evden oluşan bir insulanın ortasında olduğumuz kabul edilebilir (Resim 8). Mevcut mimari kalıntılar Khyton insula sistemindeki düzenlenmeyi tekrar ediyor gibi görünmektedir ancak güneye doğru bir aks kayması da dikkati çeker. Bu kaymanın plan çiziminin yeterli hassasiyette olmamasından kaynaklanma olasılığı da bulunmaktadır. Bu konunun tam olarak aydınlatılabilmesi çalışmaların ve ölçümleri ilerletilmesi gerekmektedir.

Resim 8

Page 30: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 30

Geç Arkaik dönem Tabakası: T 27 plankaresindeki Arkaik Dönem, kuzey-güney yönde uzanan bir önünde bir sundurmaya ve arkasında depo olarak kullanıldığı anlaşılan ve içerisinde pithoslar barındıran ana mekanıyla zemin planı itibarıyla megaronu andıran bir yapı ile temsil edilir. Yapının doğu duvarı büyük ve düzgün kireç taşı bloklardan inşa edilen 0.50m kalınlığında 3.62m üst kodundaki 151 no.lu duvardır (Resim 1, 3). Yapının kuzey sınırı, 104 no.lu M.Ö. 4. yüzyıl duvarı altında kısmen tespit edilen, aynı kalınlıktaki ve 3.39m üst kodundaki 153 no.lu duvardır. Bu yapının güneyinde, batıya uzanan ve olasılıkla 0.44m kalınlığında ve 3.58m üst kodunda olan 152 no.lu duvar, ana mekan ile sundurmayı birbirlerinden ayırır ancak batı sınırı henüz tespit edilmemiştir. Bunun yanında, batı sınıra ilişkin önemli bir veri mevcuttur: yapının doğu sınır duvarını kollayarak yerleştirilen in situ pithos sırasının bir benzeri yapının batı kanadı boyunca da uzanmaktadır. Buradaki pithosların da bu mimari birimin batı duvarını kollayarak yerleştirildiği kabul edilirse, ana oda için yaklaşık 3.70m civarında bir genişlik öngörülebilir; bu birimin uzunluğu da 5.80m civarındadır. En az 2.70m derinliğe sahip olduğu anlaşılan sundurma kısmı ise ana oda ile aynı genişlikte olmalıdır. Bu durumda yapının toplam uzunluğu da (duvarlar dahil olarak) 10.42m. ve toplam genişliği de 4.70m olmaktadır. Ana odanın batı duvarı dibine dört adet pithos sıralanmıştır (Pithos 1-4), doğu duvarı dibinde ise mevcut halde 3 adet pithos belirlenmiştir (Pithos 5-7). Bu durumda anlaşılmaktadır ki girişin kuzeydoğusundaki bir pithosluk alan olasılıkla hareket alanı olarak boş bırakılmıştır. Ayrıca, iki pithos sırası arasında 1.35m.lik bir koridor oluşturulmuştur.

Resim 9, T 27 plankaresi, genel görünüm.

Sundurma kısmında 3.36/3.27m seviyesinde bir düzlem veren bir taş döşeme yer alır ve bu taş döşeme de daha sonra bir su kuyusu tarafından tahrip edilmiştir (Resim 9). Hatta, su kuyusu kazılırken kullanılan çapanın izleri bile döşeme üzerinde hala görülebilir durumdadır. Döşeme üzerinde tespit edilen 22cm çapındaki dairesel bir oyuk büyük olasılıkla dikmeler için hazırlanmıştır (Resim 25). Bu oyuk için uygun olduğu düşünülebilecek olan 23cm çapında ve 66cm uzunluğunda kireç taşı bir sütun tamburu (Resim 3) bu alanın üst kodlarında 3.78-3.64m. seviyeleri arasında ele geçmişti. Söz konusu yivsiz sütunun sundurmaya ait olduğu kabul edilirse sundurmanın yivsiz ve kaidesiz ince Dor tipi sütunlarla desteklenmiş olduğu düşünülebilir. Sundurma üzerinde açık

Page 31: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 31

biçimde görülen yanık izleri yapının bir yangınla sonlandığını da bizlere göstermektedir. Sundurma alanının üst kodlarında ele geçen çok sayıda yanık durumdaki Geç Arkaik döneme tarihlenen seramik buluntular olasılıkla sundurma kısmında konumlanmaktaydılar. Ancak, bu alanlarda hem avlu döşemesine hem 104 no.lu duvara ve hem de su kuyusunun bileziğine ait olması gereken yapı taşlarının ele geçmesi sundurma alanındaki tahribatların uzun zamana yayılmış, köklü tahribatlar olduğunu da düşündürür. Bütün bu dolgu karakterini 3.28-3.18m kodları arasında tam yapısıyla ortaya koyar ki bu seviyede parçaları üst kodlardan ele geçen çok sayıda bütüne yakın vazoya ait parçalar ele geçer (TN:1030). Tüm bu dolgu 3.18-3.04m kodları arasında uzanan bir tabana oturur (Resim 10). Bu tabanda çok sayıda Geç Arkaik vazo yanmış halde ele geçmiştir (Resim 11).

Resim 10

Bu kodlarda hem toprakta ve hem de vazo parçaları üzerindeki yanık izleri çok nettir. Vazo parçalarındaki gözlemlerde kırık alanların da yanık olması bunların kırıldıktan sonra yangına maruz kaldığını gösterir. Ancak, muhtemelen kırılma ve yanma arasında geçen zaman fazla olmamalıdır. Ayrıca, 3.18/3.04m kodunda net bir taban düzlemi elde edilmese de vazo parçalarının bulunma durumları bu kodlarda açıkçası bir gezinme düzleminin varlığına işaret eder. Ancak, bu tabanın iptali ve alanın en azından 3.64m koduna kadar bir dolgu ile yükseltilmesi de Geç Arkaik Dönem içerisinde olmuş gibi görünmektedir. 104 no.lu duvarın korunan alt kodu, söz konusu dolgu içerisinde çok az miktarda M.Ö. 4. yüzyıl seramiğinin ele geçmesi ve dolgu karakterinde görülen devamlılık gibi veriler Geç Arkaik dönemde iki evre ile karşı karşıya olduğumuz fikrini ortaya çıkartır.

Page 32: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 32

Resim 11, Arkaik dönem yapısı içinde ele geçen Klazomenai siyah figürü, Benha Amphorası, ca. M.Ö. 530 – 520)

İki farklı evre düşüncesine olan bir destek T 28 plankaresinin batı kesiti boyunca uzanan ve pithosları (Pithos 1-4) tahrip eden duvar benzeri oluşum ile gelir (Resim 1, 3). Ortalama 3.60m seviyesinde bir düzleme sahip gibi görünen bu oluşum Pithos, 1 dışındaki bütün batı pithoslarını tahrip ederek kuzey – güney hattında uzanır. İlk bakışta oryantasyon uyumu ve korunan kod açısından 104 no.lu M.Ö. 4. yüzyıl duvarı ile eş zamanlı gibi görünür. Ayrıca, 104 no.lu duvar ve bu oluşum arasındaki yaklaşık 0.63m genişliğindeki alan bir peristasis olarak değerlendirilebilir (Resim 10) ve bu alanda açığa çıkan bir düzleme oturuyor gibi görünen birkaç adet yapı taşının varlığı da bu fikri destekler niteliktedir. Bunun yanında, Pithos 4’ün diğer pithosların aksine tahrip edilmemiş olması ve bu oluşum esnasında bir ikinci kullanıma tabi tutulmuş gibi olan durumu yukarıda önerilen kurguyu zedeler. Çünkü, orijinalde yapının ilk evresine ait olan bir pithosun M.Ö. 4. yüzyılda bir ikinci kullanıma tabii tutulması imkansızdır. Bu durum ancak yapının ikinci evresinde gerçekleşmiş olabilir. Ancak, bu öneride de duvar benzeri oluşumun mahiyeti ve nasıl bir amaca yönelik olarak tesis edildiği de açık değildir. Söz konusu oluşum ancak çok dar bir alanda tespit edildiği için yukarıda sayılan iki olasılıktan hangisinin geçerli olduğuna karar verilmesi oldukça güçtür. Bu konunun aydınlatılması açma sınırlarının ancak batıya doğru genişletilmesiyle mümkün gözükmektedir.

Yapının ana odasında, 146 no.lu duvarın kuzeyinde kalan alanlarda orijinalde M.Ö. 4. yüzyıl evresine ait tesviye dolgularının altında kerpiçli, killi ve açık renk, az seramikli tabakalar kazılmıştır. Bu tabakalar yapısal olarak daha güneydeki yapı dolgularına (TN:1024, 1025, 1030) benzer durumdadır. Ancak, daha güneydeki dolgular kadar iyi korunmamışlardır ve çok daha az miktarda da buluntu sağlamaktadırlar. Bunun yanında, orijinalde sundurmalı yapının ana odası ile bağlantılı evreye ait oldukları kabul edilebilir.

Page 33: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 33

T 26 PLANKARESİ ÇALIŞMALARI

T 27 plankaresinde gerçekleştirilen çalışmalarda, M.Ö.4. yüzyıl mimarisinin kuzey sınırına ulaşılamadığı için çalışmalar daha kuzeydeki T 26 plankaresinde sürdürülmüştür. T 26 plankaresinin güneybatı köşesinde 3.0 x 4.0m boyutlarında iki açma açılmıştır (Çizim 2, Resim 28). Bunların batıda kalanı T 26 / 1(6000 Kod) ve doğuda yer alanı ise T 26 / 2 (8000 kod) olarak adlandırılmıştır. 3.10m.ye kadar ayrı kodlarda kazılan alanlar bu seviyeden sonra aradaki kesitin kaldırılıp açmaların birleştirilmesiyle T 26 /1 açması olarak kazılmaya devam edilmiştir (6000 Kod).

Tarım Toprağı: T 26 plankaresi alanında son derece yumuşak, gevşek, koyu kahverengi yapıda bir tarım toprağı uzanır ve bu tarım toprağı nitelik ve içerik açısından T 27 plankaresinde tespit edilen tarım toprağı ile aynı yapıdadır. Ancak bu alanda tarım toprağı, T 27 plankaresinden daha derin kodlara kadar iner ve hiçbir mimari kalıntı ya da düzgün yapı taşı ile karşılaşılmamıştır. Yaklaşık 3.50m seviyesine kadar inen modern kalıntılar ve Orta Çağ seramikleri (TN: 6002, 8005) buradaki geç dönem tahribatlarının açık kanıtlarıdırlar. Açmanın kesit çiziminde de özellikle batı kısımda görülen ve 3.40m koduna kadar alçalan tarım tabakası bu seviyeye kadar olan bütün kültür katlarının tamamen tahrip edildiğinin bir başka göstergesidir. Burada bahsedilen 3.40m seviyesi aynı zamanda 104 no.lu duvarın en kuzey ucunun bu alandaki üst kodu olduğu için tarım toprağının bu seviyede sonlanması oldukça uyumlu bir tablo ortaya koymaktadır. Bunun yanında, alanın bütününde 3.20m ve hatta 3.10m seviyesine kadar toprak yapısında önemli bir değişiklik gözlenmemektedir. Kesit çiziminde izlenilen detaylar arazideki kazı sırasında toprak yapısının değişiminde gözlenmemiştir. Tarım toprağı ve altında uzanan Roma Dönemi tabakası arasındaki ince fark T 27 plankaresindeki gözlemleri de hatırlatacak biçimde güç fark edilebilir bir durumdadır. Bu durumda başlangıç seviyesinden yaklaşık 3.40m koduna kadar olan dolgu tarım toprağı ve bu seviyeden başlayan tabaka ise Roma Dönemi tabakası olarak ele alınmak zorundadır.

Roma Dönemi Tabakası: Ortalama 3.40m kodundan itibaren tüm alanda yapısal özellikleri ile tarım tabakasına benzeyen ve içerdiği en geç tarihli seramik buluntular arasında az sayıda Roma Dönemi yivli kap parçaları bulunan bir tabaka başlar. Herhangi bir mimariye bağlı olmayan bu tabaka bu hali ile bir tahrip tabakası olarak değerlendirilmek zorundadır. Ayrıca, tabaka içerisinde taş vs. gibi moloz nitelikli buluntu olmaması da bunun bir tesviye tabakası olmadığını bizlere gösterir. Bu Roma dönemi tabakası alanın her noktasında farklı bir koda kadar derinleşmektedir ki bu durumun temel sebebi daha altta yer alan mimari kalıntıların ve tesviye dolgularının korunma durumları ve yayılım alanlarıdır. Örneğin T 26 /1 alanında 3.20m’den itibaren daha sert, taşlı ve bol seramikli bir M.Ö. 4. yüzyıl tesviye dolgusu başlar ve bu seviye aynı zamanda Roma dönemi dolgusunun kesilme seviyesidir. Bunun yanında, tüm alanın güneydoğusunda Roma dönemi dolguları kazılan en alt seviye olan 2.88m.ye kadar iner (TN:6006, 6007, 6008, 6010). T 26 / 2 alanında yani tüm alanın doğu yarısında batının aksine biraz daha derine yani 3.00m koduna kadar devam eder. Bu seviyedeki dolgu artık Roma Dönemi seramiği içermemesine rağmen yapısal özellikleri ile üst seviyelerin karakterini sürdürür (TN:6013). Açmanın kuzeybatı kısmında yani 157 no.lu M.Ö.4. yüzyılın aksında Roma Dönemi seramiği ele geçmemiştir (Çizim 1, 3, Resim 30) ve buradaki sert dolgunun yapısal özellikleri Roma dönemi dolgusundan farklıdır. Bunun yanında, bu alandaki M.Ö. 4. yüzyıl duvarı tahrip olmuş durumda olduğu için bu tahribatın sorumlusu da Romalı olmak zorundadır. Dolgu yapısı ve buluntular açıkça M.Ö. 4. yüzyıl tesviye dolgusuna işaret etse de yukarıda sayılan durumdan ötürü bir Roma dönemi tahrip alanı olarak kabul edilmek zorundadır.

Page 34: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 34

Geç Klasik Dönem Tabakası: T 26/1 Alanında 3.20m kodundan itibaren yoğun miktarda M.Ö. 4. yüzyıl seramiği içeren sert, açık renk ve taşlı bir tesviye dolgusu başlamaktadır ki (TN:6005, 6012) bu dolgu içerisinde ayrıca T 27 plankaresindeki Seramik Öbeği 1 ve 2’yi hatırlatan bir seramik öbeği de ele geçmiştir (TN:6005A). Bu dolgu büyük olasılıkla M.Ö. 4. yüzyıl mimarisinin tesviyesine ait olmalıdır. Dolgu 3.00-2.88m seviyeleri arasında güneye uzanarak 157 no.lu M.Ö. 4. yüzyıl duvarını da kısmen kapatmakla birlikte bu karışıklığın sebebi alandaki Roma dönemi müdahaleleri olmak durumundadır. Tesviye dolgusu doğuda biraz daha derin bir kodda 3.00-2.88m kodları arasında net bir şekilde izlenmektedir (6014). Açmanın doğu kesitine paralel biçimde açığa çıkan ve 3.00m seviyesinde uzanan bir taş sırası da olasılıkla M.Ö. 4. yüzyıl mimarisine ait bir unsurdur ancak mevcut kazı durumu açık işlevinin anlaşılmasına izin vermemektedir (Resim 30). T 26 Alanındaki M.Ö. 4. yüzyıl tesviye dolguları yaklaşık 3.00/3.95m seviyeleri arasında alanın güneydoğusunda açığa çıkan M.Ö. 6. yüzyıl duvarlarını kapatırlar ki bu seviye aynı zamanda açmadaki çalışmaların kesildiği seviyeyi de oluşturmaktadır. M.Ö. 4. yüzyıl dolguları içerisinde ele geçen en geç tarihli buluntular yüzyılın ikinci çeyreğine ait Attika kase parçalarıdır (Resim 36) ancak buluntu kümesinin kalanı ve özellikle 3.20m seviyesinin altındakiler arasında bu kadar geç tarihlenebilecek bir diğer örnek henüz tespit edilemiştir.

Arkaik Dönem Tabakası: T 26 Alanındaki en erken tarihli evre olasılıkla M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenecek olan Kuzeybatı – Güneydoğu akslı iki adet duvar ile temsil edilir (Resim 30). Bunların ilki olan kuzey-güney duvarı (156 no.lu duvar) 3.03m üst kodunda olup 0.40m kalınlığındadır. 157 no.lu duvar ise 2.93m. üst kodunda olup 0.55m.lik bir genişliğe sahiptir. Bu duvarların etrafında kazılan en derin seviye olan 2.88m koda kadar M.Ö.4. yüzyıl tesviye dolgusu devam ettiği için 2011 sezonu itibariyle Arkaik dönem duvarlarına ilişkin orijinal dolgulara ulaşılamamıştır. Bunun yanında, bu duvarların T 27 plankaresindeki sundurmalı depo yapısı ile aynı mimari yapı katına ait olma olasılıkları oldukça yüksektir.

Page 35: URLA – KLAZOMENAİ KAZISI, 2011 YILI ÇALIŞMALARI, SONUÇ …bireklam.org/kurumsal/dokuman/pdf/destekler/40-klazomenai.pdf · Roma dönemi etkinliği muhtemelen M.S. 4 – 5. yüzyllarda

PROF.DR. YAŞAR ERKAN ERSOY – “Urla – Klazomenai Kazısı, 2011 Yılı Çalışmaları, Sonuç Raporu” 35