umit ozdag yeniden turk milliyetciligi

79
8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 1/79

Upload: hasan

Post on 05-Jul-2018

251 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 1/79

Page 2: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 2/79

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

2

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

III

Küresel Temel Çeliflki . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .109

Milliyetçilikte Demokratik-Jeoekonomik Yaklafl›m . . . . . . . . . . .111

Yeniden Ba¤›ms›zlaflma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .113

Stratejik Bar›fl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .120

Ekonomik Yeniden Yap›lanma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .121

Yeniden Millî Devlet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .132

Demokratik Geliflim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .134

‹nsan Unsurunun Moral Aç›dan ‹nflas› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .138

Etkin Hukuk Devleti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .141

Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .144

IV

‹Ç‹NDEK‹LER

Sayfa No

ÖNSÖZ  . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .VIIGenel Durum . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1

Cumhuriyet ve Türk Milliyetçili¤i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9

Türkiye Cumhuriyeti’ne Sald›r›lar veTürk Milliyetçili¤inin Konumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14

Nihaî Hesaplaflma ve Türk Milliyetçili¤i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19

Türk Milliyetçili¤inin ‹deolojik Buhran› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22

‹deolojik Geliflim, Medenî Cesaret veRomantizmden Gerçekçili¤e . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26

Türk Milliyetçili¤inin ‹deolojik Sorunlar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29Türk Milliyetçili¤inin ‹deolojik Krizi ve F›rsatlar . . . . . . . . . . . . . . .39

Türk Milliyetçili¤i Ad›na Hesap Sorma ve ‹deolojikGeliflimin Engellenmesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40

Türk Milliyetçisi Ayd›nlar›n Sorumlulu¤u . . . . . . . . . . . . . . . . . . .42

Ne Yapmal›y›z? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45

Türk Milliyetçili¤inin Radikal Reform Program› . . . . . . . . . . . . . . .47

Türk Milliyetçili¤inin Radikal Siyasal Program› . . . . . . . . . . . . . . .53

3. Bin Y›l›n Bafl›nda Tarihe ve Bugüne Bak›fl . . . . . . . . . . . . . . . .60

Milliyetçili¤in Canlan›fl› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .72

Yeniden Türk Milliyetçili¤i, Daima Türk Milliyetçili¤i . . . . . . . . . . .78

Türkiye’de Temel Çeliflki . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .94

Bölgede Temel Çeliflki . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .107

Page 3: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 3/79

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

2

Necip T rk milletine ve nesl-i atiye tavsiyem

udur ki, sinesinde yeti tirerek ba na ge irece i

ki ilerin kan ndaki ve vicdan ndaki cevher-i asliyeyi

tahlil etmekten bir an feragat etmesin.

Mustafa Kemal Atat rk

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

1

  VI V

Page 4: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 4/79

 koymufltur. Do¤rular›n›, ilkelerini yitirmifl bir Türk milliyetçili¤i görüntü- sü, birçok eyleme ve sürece damgas›n› vurmufltur. Türk milliyetçileri- nin önümüzdeki süreç içinde kendilerinin Kuvâ-yi Milliye'den bu yanaTürk milletinin yetifltirdi¤i en ahlâkl›, en vefakâr, en kararl›, en iyi yetifl-

 mifl ve Türkiye'nin sorunlar›n› çözebilecek en iyi kadro olduklar›naolan inançlar›n› tekrar kazanmalar›n›n, inanç ve bilgi tazelemelerinin bir tek yolu vard›r: Türk milliyetçili¤ine, gerçekten do¤rular›, ilkeleri olan, yol gösteren Türk milliyetçili¤ine geri dönmek. Ulafl›lan noktada

 ideolojik ve politik kriz bütün a¤›rl›¤› ile Türk milliyetçilerinin üzerineçökerken, Türk milliyetçilerine de bu krizi büyük bir ideolojik-politik uyan›fl için bir f›rsat hâline getirme görevi düflmektedir.

19. yüzy›l›n sonu ile 20. yüzy›l›n bafl›nda oldu¤u gibi, Türk milliyet-çileri 21. yüzy›la Türk milliyetçili¤inin verece¤i cevaplar, ideolojik s›k›n-t›lar›, izlenmesi gereken politik stratejiler üzerinde çal›flmakt›r. Bu ça-

 l›flma uzun vadeli, bilimsel, de¤iflik bilim dallar›na mensup bilim adamlar› ile ayd›nlar›n, politikac›lar›n, edebiyatç›lar›n ve gençli¤in kat- k›s›n› bünyesinde toplamal›d›r.

Türk milliyetçilerinin bugünlerde kendilerine ve çevrelerine çok s›k  sorduklar› bir soru var: “Nereden bafll›yaca¤›z?” ve “Ne yapaca¤›z?” Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak ise Türk milletinin milli davalar›na sa-

 hip ç›kmak demektir. Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak, Gasp›ral›’ya, Akçura’ya, Gökalp’e, Ats›z’a, Sancar’a Türkefl’e, Dündar Tafler’e, GünSazak’a, Mümtaz Turhan’a, Erol Güngör’e, Mehmet Eröz'e, Galip Er-dem’e, Ahmet Arvasi’ye, M. Özda¤’a, onlar›n bütün bir 150 y›ldan bu

 yana de¤iflik zaman dilimleri ve hatta bazen de¤iflik co¤rafyalarda tem- sil ettikleri de¤erlerin, dam›t›lm›fl, billurlaflm›fl hali olan “Türklük” sevgi- sine sahip ç›kmakt›r. Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak, ‹stiklal Harbimi- zin önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu, Türk Devriminin siyasi dehas›Büyük Türk milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk’e sahip ç›kmakt›r.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

 VIII

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

 VII

ÖN SÖZ

Türk milliyetçili¤i politik ve ideolojik bir kriz sürecinden geçiyor. Asl›nda özellikle ideolojik kriz gecikmifl, geciktirilmifl bir krizdir. Krizin patlamas›n›n nedeni, herkesin krizin bilincine varmas›na neden olanolay, 3 Kas›m 2002 seçimlerinin sonuçlar›d›r. Krizin Ancak, kriz 3 Ka-

 s›m ve sonras›ndan dolay› ortaya ç›km›fl de¤il. 3 Kas›m ve sonras›nda

ortaya ç›kmas› gecikmifl bir sonuçtur. Politik ve ideolojik krizin kökleri çok daha geriye gidiyor. Krizin uzun bir dönem belirginleflmesini en- gelleyen 20. yüzy›lda siyasal Türk milliyetçili¤inin Mustafa Kemal  Atatürk'ten sonraki, ikinci önderi ve karizmatik lideri Alpaslan Tür- kefl’in varl›¤› olmufltur. 1980 ve küreselleflme sonras›nda, Türk milli- yetçisi ayd›nlar›n çok büyük bir bölümü ideolojik geliflim ve yenilenme konusunda en ufak bir çaba göstermeyerek, Alpaslan Türkefl’i ideolo- jik yenilenme hususunda yaln›z b›rak›rken, genifl Türk milliyetçisi kitle- ler ise kendilerinin bilmediklerini Baflbu¤’un bildi¤i inanc› ile ideolojik- politik bir rehavete kap›lm›fllard›r.

 Alpaslan Türkefl’in vefat›ndan sonra ideolojik krizin belirginleflme- sini engelleyen 1999 seçimlerinde kazan›lan politik baflar› olmufltur. Ancak, ideolojik belkemi¤i olmayan bir milliyetçi hareket, milliyetçile- rin iktidara gelmesinin ne Türkiye'nin ne de Türk milliyetçili¤inin ide-olojik ve politik sorunlar› çözmedi¤ini, aksine a¤›rlaflt›rd›¤›n› ortaya

Page 5: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 5/79

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

 X

Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak, bugünlerde K›br›s için yürümek, Annan Plan›n› ve onu destekleyenleri gömmektir. Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak, Kerkük’ü unutmamak, Süleymaniye’de gerçekleflen sald›r›y› asla zihinlerden silmemektir. Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak 

 milliyetçilerin düzenledi¤i toplant›lara gitmektir. Türk milliyetçilerininç›kard›¤› dergi ve gazeteleri almak demektir. Türk milliyetçilerinin ya- y›nevlerini ç›kard›klar› kitaplar› al›p okuyarak, desteklemek demektir.Milliyetçili¤e sahip ç›kmak Ülkücü gençli¤e sahip ç›kmakt›r. Do¤rular›

 hiç korkmadan söylemektir. Türk milliyetçisinin en kutsal k›ymeti, Türk  milleti ve onun de¤erleridir. Yap›lacak fley, Türk milliyetçili¤inin ide-olojik, politik canlanmas›na kat›lmak, katk›da bulunmakt›r. Bu okumak,

 yazmak, tart›flmakt›r. Türk milliyetçili¤inin kaynaklar›ndan bugüne uza- nan çizgiyi 21. yüzy›la tafl›makt›r. Bu kitab ve bunu hemen k›sa bir sü- re sonra izleyecek olan çal›flmalar›n amac› Türk milliyetçili¤inin ideolo- jik yenilenmesine katk›da bulunmakt›r. Gerçek katk› Türk milliyet-

çilerinin tart›flmaya bafllamas› ile yap›lacakt›r.

Prof. Dr. Ümit ÖZDA⁄

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

IX

Page 6: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 6/79

Dünya yeniden yapılanırken, Türkiye'de iç kriz merkezli çok zor bir süreçten geçiyor. Ülkemiz son on iki yılını yoğun bir bu-nalım süreci içinde yaşamıştır ve bu bunalım hâlen sona ermişdeğildir. Buhran çok boyutlu ve yaşamın bütün alanlarını kapsa-

 yıcı bir niteliğe sahiptir. Türkiye, politik, ekonomik, sosyal, ahlâ-kî, kültürel, etnik ve askerî boyutları içeren bir krizle boğuşmak-tadır. Yaşanan kriz, devletin ve toplumun yapısını sarsmış, de-ğerler sisteminde yıpranmalara neden olmuştur.

 Ancak kriz sadece son on iki yıl ile sınırlı değildir. Yaşanankriz, seksen yaşındaki Cumhuriyet’in son elli yılına yayılan,

 yapısal nitelik kazanan sürekli bir buhranın en ağır hâlidir. Bukrizin son yıllarda içinden geçtiğimiz aşamasının toplumumu-zun bütün alanlarını ne kadar ağır bir şekilde yıprattığı, ülke-mizin Vietnam ve Nikaragua kadar riskli bir ülke hâline gel-

miş olmasında açıkça yansımaktadır.

Krizin yarattığı en büyük tahribat, Türkiye Cumhuri- yeti’nin yurttaşlarının beyinlerinde ve yüreklerinde mey-dana gelen tahribattır. İnsanımız, ülkesine, devletine, gele-ceğine ve kendisine olan güvenini yitirmektedir. Türk Devle-ti ve halkı bir irade zaafı süreci içerisindedir. Genel bir kötümserlik ve yılgınlık havası Türkiye’nin üzerini ve Türk in-sanının yüreğini kaplamıştır.

 Türkiye'yi onlarca yıldan bu yana yöneten mevcut çürü-

müş siyasal elit, hemen hemen bütün unsurları ile Türki- ye’nin sorunlarını kendi yetenekleri ile aşmaya muktedir bir ülke olmadığı düşünce ve inancındadır. 19. yüzyılda Hindis-tan’ı sömüren İngiliz seçkinleri gibi, Türkiye’yi bir iç sömürgeolarak gören, Türkiye’yi sömüren ve sömürülmesine alet

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

10

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

1

Genel Durum

İçinden geçtiğimiz günlerde ABD'nin 21. yüzyılda tek ku-tuplu dünya düzeninin devamı için dünyayı yeniden yapılan-dırmaya çalıştığı yeni bir tür küresel savaş sürecini yaşıyoruz.Orta Doğu’da devam eden savaş Afganistan’da başlamıştı ve

 Afganistan’da henüz sona ermeden, Irak’da savaşın ikincicephesi açılmış oldu. Irak’ta hızla biten savaş önümüzdeki

günlerde Orta Doğu’daki yeni cephelerde mutlaka askerî yol-lar kullanılmadan devam etme ihtimali taşıyor. Türkiye, küre-sel güç dağılımının yapılması için gerçekleştirilen savaşlarınodak noktasında, Avrasya ile Orta Doğu’nun kesiştiği alanda-dır.

Bu gelişmelerin gereken geniş kapsamlı önlemler alınma-dığı takdirde gelecek on sene içinde Türkiye üzerinde yıkıcıetkiler yapması kaçınılmazdır. Türkiye’nin önümüzdeki bu kı-sa sayılabilecek dönemi çok iyi değerlendirerek, üzerine ge-lecek olan jeopolitik ve jeoekonomik kaymalara karşı radikal

tedbirlerle kendisini koruması mecburiyettir. Türkiye, iç yapı-sı sağlam olmak kaydı ile dışarıdan gelebilecek her türlü sal-dırıyı durduracak güçtedir. Ancak, bugün asıl tehdit dışarıdandeğil içeriden, ülkemizde yaşanan büyük iç krizden kaynak-lanmaktadır.

2

Page 7: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 7/79

değerlere inançsızlık, kendisini 3 Kasım 2002 seçimlerindekızgınlık ve tasfiye olarak ortaya koymuştur. Artık, birçok in-sanımız için Türkiye’nin geleceğine inanç, bu ülkenin kendi-sine, öz gücüne bağlı olarak değil, Türkiye’nin AB’ye üye ol-

masına bağlı bir faktördür. AB üyeliği devletimiz için akılcı bir seçim olmaktan çıkıp, karşı konulmaz bir tutkunun bizi pe-şinden sürüklediği bütün sorunlarımızı çözecek olan yol,âdeta cennetin altın anahtarı olmuştur.

Ülkemiz son 20 senede 30.000 insanını Türkiye’ye karşı yürütülen dolaylı bir savaş neticesinde kaybetmiştir. Ancak hâlâ Türkiye’nin dağlarında teröristler dolaşmakta, şehirlerin-de akademisyenler öldürülmektedir. Kuzey Irak’ta Türki-

 ye’nin orta vadede yaşamsal çıkarlarını tehdit eden gelişme-ler gerçekleşmektedir. Barzani ve Talabani, Ankara’nın Kuzey Irak’ta çizdiği kırmızı hatlara tecavüz etmişlerdir. Kerkük veMusul’a girilmiş, Türkmenlere yönelik tecavüzler başlamıştır.

 Talabani, Ankara’yı tehdit ederek, “Kerkük’ü gündeme geti-rirseniz, biz de Diyarbakır gibi Kürt kentlerini gündeme geti-ririz” demiştir. Özetle, Türkiye küçük düşürülmüştür.

Ülkemiz son yirmi yılda ekonomik anlamda zorunluluklar, yanlış uygulamalar, doğal felâketler ve soygunlar neticesinde yüz milyarlarca Dolar kayba uğramıştır: PKK ile verilen mücade-lede harcanan 100 milyar Dolar, Gümrük Birliği’nden kaybımız

74 milyar Dolar, Körfez Krizi sonrasında hesaplanabilir kaybı-mız 44 milyar Dolar, bankalardan hortumlanan paralar 40 mil-

 yar Dolar, büyük depremde harcanan milyarlarca Dolardır.1965’ten bu yana sosyal güvenlik sistemi kötü yönetimden do-layı birleşik faiz üzerinden 179 milyar Dolar zarar etmiştir.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

4

olan çürümüş Türk siyasal seçkinleri, yaşadığımız çok boyut-lu krizin asıl sorumlularıdır.

Öte yandan, Türk iş adamı krizin ağırlığı altında ezilmiş,millî kimliği silikleşmiş, özgüvenini ve ülkesine olan güveni-ni yitirmiştir. Türk iş dünyası yaşadığımız sorunların, çürü-müşlüğünün farkında olduğu Türk siyasal eliti tarafından hal-ledilemeyeceği inancı ile başka bir yönetici elit arayışı içinegirmiş ve Avrupa Birliği'ni (AB) yeni yönetici elit olarak gör-meye başlamıştır. Türk iş dünyası, büyük bir hayal kırıklığıiçinde fabrikalarında üretime son verip veya fabrikalarınıdevredip, AB sermayesinin Türkiye’deki acentası, süper mar-ket yöneticiliği görevini üstlenmeye büyük bir istek göster-mektedir. TÜSİAD’ın içinde olduğu AB histerisinin nedeni, işadamlarının Türk siyasal sistemine ve Türkiye çerçevesinde

millî bir çözüme olan inançlarını kaybetmeleridir.

 Aydınlarımız da, bu milletin temsil ettiği değerlere inanç-sızlık içinde bağımlı bir Türkiye istediklerini söyleyecek, dışetkenlerle (buna yumuşak emperyalizm de deniyor), değişimiarzu edecek kadar ileri gitmiştir. Bu aydınlarda, 1919-20’deişgal altındaki İstanbul’da yayımlanan mandacı gazetelerdenalınmış cümleleri ve ruh hâlini görürüz. Söz konusu olan ye-ni mandacılıktır. Yeni mandacılık bugünlerde kendisini “Kıb-rıs’ın verilmesi karşılığında AB’den tarih alma” gibi Tür-kiye’ye önerilen hamakatte göstermektedir.

 Türkiye’nin en önemli değeri olan insanları, yani yetişmişgençlerin önemli bir bölümü ellerine fırsat geçse Türkiye’dengöç etmeyi düşünmektedir. Geniş kitlelerde de büyük bir ha-

 yal kırıklığı yaşanmaktadır. Türkiye’ye ve onun temsil ettiği

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

3

Page 8: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 8/79

 Türk milli kimliği yıpranırken, kimlik bunalımı sadeceKürt, Çerkez, Laz, Gürcü gibi alt kimlik kültür öğelerinin Türk kimliğinden belirli boyutlarda kopma çabası gelişmekle kal-mayıp Türkmen, Afşar gibi kimlik kırılmalarına neden olmaya

başlamıştır. Türk milliyetçileri bu kimlik dağılmasının milleti-mizin ve devletimizin varlığı için yaşamsal bir tehdit olduğu-nun farkındadırlar. Bu yaşamsal tehdidi daha da vahim halegetiren husus mevcut AKP iktidarının iç iktidar elitini oluştu-ran Erdoğan ve yakın ekibinin yukarıda dikkat çektiğimiz mil-li kimlik krizinin bir neticesi olarak, Türkleri Türkiye’de yaşa-

 yan 27 etnik grupdan biri olarak tanımlamaktadır.1 İktidarın Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk kimliğini sınıflandırarak ülkeyi bir etnik cehenneme dönüştürebilecek bu yaklaşımıkimlik tehditini daha da ağırlaştırmaktadır.

 Jeopolitik Tehdit: Ülkemizde yaşanan kimlik tehditinekoşut olarak, orta doğu ve özellikle Irak’da gerçekleşebile-cek olan jeopolitik kayma/kopma olasılıkları karşısında artanbir tehdittir. Irak’dan kopacak ve Türkiye ile sınırdaş olacak bağımsız bir Kürt Devleti, Türkiye’nin milli kimlik tehditi için-de bulunduğu bir dönemde ülkemizin toprak bütünlüğünütehlikeye sokan jeopolitik bir tehdit olmak durumundadır. Bu

 yeni bağımsız devletin Kerkük petrollerine sahip olması du-rumunda petrolün Akdeniz’e “güvenli” ulaşımını arzulayanuluslar arası petrol kartelleri Türkiye’nin jeopolitik bütünlü-

ğünü daha fazla tehdit eder hale geleceklerdir.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

6

Bütün bunlardan daha vahim olmak üzere, Başbakan Re-cep Tayyip Erdoğan, ulusal kimlik krizi içindeki bir liderdir.Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile çerçevesi çizilen

 Türk kimliğini benimsememekte, hatta daha da ileri giderek,

 Türkiye’de Türklerden başka halklarında yaşadığını ilerisürmekte, Müslüman-Türkiyeli gibi bir tanımlamanın arkası-na sığınmaktadır. Erdoğan’ın yaklaşımı bütün bir AKP’dekiana çizgiyi belirlemektedir. Bu partide alt kimlikler Türk kim-liğini reddeden bir üst-kimlik havasında ortaya çıkmaktadır.

 AKP içinde şu veya bu etnisiteye mensubiyet gururla dile ge-tirilirken, Türk olmanın ifade edilmesine “şovenizm” yapmatepkisi verilmektedir. Erdoğan ve AKP’nin etnik bilinçler üzerine kurulu yapısı, Türkiye için bu partiyi bir ulusalgüvenlik risk faktörü hâline getirmiştir.

 Yukarıda tanımlanan kriz ülkemizi altı hayati tehdit ilekarşı karşıya bırakmaktadır. Bunlar sırası ile, kimlik tehditi,

 jeopolitik tehdit, ekonomik tehdit, sosyal tehdit, bilgi tehditive politik tehditlerdir.

Kimlik Tehditi: Türk milli kimliğinin yıpratılarak yerine et-nik ve folklorik merkezli kimliklerin geçirilmeye çalışılması-nın ürettiği tehdittir. Bir yandan küreselleşme ve Avrupa Bir-liği süreçleri, öte yandan 1984-1998 arasında gerçekleşen vehala sona erdiğini söyleyemeyeceğimiz Güney Doğu Anadolu

bölgesini kapsayan düşük yoğunluklu çatışma, milli kimliği-mizi büyük ölçüde hırpalamıştır. Kültürel alt kimlik olarak 

 Türk üst kimliğinin parçası olan kimlikler, Türk milli üst kim-liğine meydan okuyarak onun yerine geçmeye talip olabil-mektedirler.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

5

1 Erdoğan’daki milli kimlik krizi o kadar derindir ki, 8 Mayıs 2004’de 52 senesonra ilk Türk başbakanı olarak gittiği Batı Trakya’da kendisini karşılayan Türklere “Soydaşlarım” yerine “kardeşlerim ve Sevgili dostlarım” diye hitapetmeyi tercih etmiştir. Akşam , 9 Mayıs 2004.

Page 9: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 9/79

lar 10-12 sene ortalama eğitim ve milli gelirin %9’unu araş-tırma –geliştirme çalışmalarına ayırarak hem gelişmiş tekno-lojiler üretmekte hem yeni pazarlar elde etmekte hem de ül-kelerine sermaye çekmektedirler. Ülkemiz ise ortalama 4 yıl

eğitim süresi, yüksek öğretime ayrılan milli gelirin %2’sindenaz kaynak ve araştırma –geliştirmeye ayrılan milli gelirin an-cak binde 6’sı ile 21. yüzyıl da ancak tendit altında olan bir ülke olabilir.2

Politik Tehdit ise ülkemizin milli devlet niteliğinin etnik merkezli bir yapılanmaya, üniter niteliğinin de federal bir devlete dönüştürülmek istenmesinden kaynaklanmaktadır.Önümüzdeki 10 yıl Türkiye’de milli devlet ile etnik devleti,üniter devlet ile federal devletin mücadelesine sahne olacak-tır. Gerek Avrupa Birliği gerek ABD'nin, Türkiye’yi etnik bir fe-derasyona dönüştürme politikalarına Türkiye’nin kuruluşesaslarına sadık olanların direnişi, anılan mücadelenin çok sert geçmesine neden olacaktır. ABD ve AB’nin Türkiye’ninfederalleşmesi sürecini en yetkili ağızlardan gündeme getir-meye başladığı görülmektedir. Örneğin, daha 1993’de Gra-ham Fuller “ Türkiye kendi Kürtlerine kültürel özerklik sağla-

 yacak bir federal sistemi kurmak ihtiyacını da duyabilir.” de-mektedir.3  Terörizm dergisi yazarı Frenk Perez ise “Kürtleresiyasal ve kültürel haklarının verilmesi çözümü kolaylaştırantek çare, o da zamanı geçirilmezse” demektedir.4  ABD’nin

 Ankara Büyükelçiliğini de yapan Morton Abramowitz ise

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

8

Ekonomik Tehdit:  Türkiye’nin soyguncu bir seçkinler grubu tarafından kaynakları heba edilerek yönetilmesindenkaynaklanmaktadır. Ülke kaynaklarının milli menfaatlerimizeuygun bir şekilde kullanılmaması, Türk ekonomisinin dünya-

nın sayılı büyük ve üretken bir ekonomi olmasına rağmenIMF’nin kontrolü altına girmiş olması Türkiye için aşılması ge-reken bir tehdittir. Türkiye eğer şimdi olduğu gibi küreselleş-me ile başa çıkabilecek bir ekonomik stratejiyi geliştiremezise ülkemizin 21. yüzyılı da ekonomik anlamda gelişmiş top-lumla arasında geçiremeyeceği açıktır.

Sosyal Tehdit:  Yaşanılan ağır krizin ülkemizi SosyalAIDS’li bir toplum haline getirmesinin sonucunda ortayaçıkmıştır. AIDS vücudun kendisini koruyamaması hastalığıdır.Sosyal AIDS’li toplumlar sosyal alyuvarlarını yitirmiş, dost vedüşmanı tanıma /mücadele etme yeteneğini kaybetmiş top-lumlardır. Türk toplumu böyle bir sürecin içerisine girmiştir.Halkın devlete olan sadakati ilerde daha ayrıntılı bir şekildeele alacağımız nedenlerle azalmaktadır. Mafya gelişmekte, et-kinleşmekte ve özenilir olmaktadır. İnsanlarımızın duyarlılık-ları yok olmakta, sosyal dayanışma erimektedir. Bu tür top-lumların kendilerini uzun vadede koruma yetenekleri tama-men ortadan kalkmaktadır.

Bilgi Tehdidi: Sanayi toplumlarından bilgi toplumuna ge-

çildiği bir çağda bu geçişi gerçekleştiremeyip geri kalan top-lumların karşı karşıya oldukları bir tehdittir. Bilgi toplumun-da üretimin kaynağını bilgi ve sermaye oluşturmaktadır. Üre-tilen ürünler yazılım, bilgisayar çipi, genetik ürünler vs. bilgi

 yoğun ve yüksek teknolojiye dayanan ürünlerdir. Bu toplum-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

7

2  Akşam , İbrahim Kavrakoğlu, 27 Şubat 2004.

3 Nokta , 14-20 Kasım 1993.

4 Nokta , 14-20 Kasım 1993.

Page 10: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 10/79

riyeti’nin kurucu ideolojisi olmasının dışında, Türk milliyetçi-leri için hayatı kavrama, anlamlandırma ve izah etme çerçe-vesini oluşturur.

19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında teorik çerçevesioluşturulan Türk milliyetçiliği, ileri bir teorik çerçeveye otu-ran kavramsal yapısı ile bütün bir 20.yüzyılı doğru izah etmiş-tir. Gaspıralı İsmail, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğ-lu gibi teorik donanım açısından, dönemlerindeki aydınlarınçok ötesinde bir zirveyi temsil eden beyinlerin oluşturduğubirikimi büyük bir siyasî gerçekçilik ve deha ile siyasal yaşa-ma taşıyan Mustafa Kemal Atatürk, Türk milliyetçiliğini

 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi yapmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk döneminde Türk milliyetçiliği, bir 

siyasal program olarak millî devletin oluşturulması amacı iledevletin ve milletin hayatının bütün alanlarını kapsamıştır.

 Atatürk, Ziya Gökalp’in zamansız ölümü ile ortaya çıkan te-orik alt yapı açığının farkına varmıştır. O, bu eksikliği ortadankaldırmak amacı ile yaşamının bütün büyük projelerindeCumhuriyet'in millî bir devlet olarak şekillenmesini sağlaya-cak, gelecekte bir Türk dünyasının oluşmasının düşünsel te-mellerini atacak kurumları ve zihniyeti oluşturmaya çalışmış-tır. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Dil ve Tarih Coğraf-

 ya Fakültesi, Türk milliyetçiliğinin fikrî temelini oluşturacak 

kurumlar olarak tasarlanmıştır.

 Atatürk’ün erken ölümü ve takipçilerinin onun fikrî ufku-nu kavrayamamaları, hatta bir kısmının bilinçli bir şekilde

 Atatürk’ün fikrî mirasına ihaneti, millî devlet projesinin yarım

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

10

“Türk hükümeti, Kürtlerin hem Türk hem de Kürt olmalarınaizin verebilir. Öte yandan, gelişmenin seyrine göre, daha kök-lü çözümler, örneğin ciddi bir federalizm gerekebilir” demek-tedir.5

 Ancak 1997’de Paul Henze daha da saldırgan bir tarzda Türk siyasal elitinin artık modern devletlerin federasyon ile yönetildiklerini anlamalarını gerektiğini kaydettikten sonra, Türkiye’nin ağır bir kriz geçirdikten sonra federasyona doğruilerleyeceğini kaydetmiştir.6 (Paul Henze, Atatürk’ü Legacy,1998 Amsterdam s.53)

 AB’de sadece Türkiye’ye değil bütün AB üyesi ülkelerekarşı yürüttüğü federalleştirme politikalarını Türkiye’ye karşıda yürütmektedir. AB Uyum Yasaları Süreci ve AKP’nin KamuReformu Yasası ile yürüttüğü federalleşme politikaları, Türki-

 ye için en büyük politik tehdidi oluşturmaktadır.

Bu ağır tehditlerin oluşmasının temel sorumlusu, çürümüşolan siyasal ve bürokratik elitin Türkiye Cumhuriyeti’nin ku-rucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinden, Mustafa Kemal

 Atatürk’ün vefat ettiği günden sonra her geçen gün biraz da-ha uzaklaşması ve 1944 senesinden itibaren Türk milliyetçi-liğinin terk edilmesidir.

Cumhuriyet ve Türk Milliyetçiliği

 Türk milliyetçiliğinin yakın tarihteki en kutsal eseri Türki- ye Cumhuriyeti Devleti'dir. Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhu-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

9

5 Nokta , 14-20 Kasım 1993.

6 Paul Herze, Atatürk’s Legacy, 1998 Amsterdam S.53

Page 11: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 11/79

kilde açıklayan Türk milliyetçiliği, 21. yüzyıla doğru ve anla-şılır bir teorik izah getiremediği gibi, kurucusu olduğu Cum-huriyet’in yıpranışını ve yaralanmasını engelleyebilecek du-rumda da değildir.

Çünkü, Türk milliyetçiliği ideolojisi, 19. yüzyılın sonundave 20. yüzyılın başında yaşadığı güçlü fikrî canlanmayı 20.

 yüzyılın sonunda tekrar yaşamamış, kendisini geliştirerek 21. yüzyıla taşımamıştır. Gerçi, milliyetçi ideoloji 1960’larda tek-rar bir fikrî canlanma süreci içine girmiş ise de bu ideolojik canlanma sürdürülememiş, 1980’den sonra nerede ise ta-mamen durmuştur.

Küreselleşmenin başladığı ve yeni ideolojik parametrelerinortaya çıktığı, millî devlete yönelik ideolojik-politik saldırıların

en güçlü olduğu içinden geçtiğimiz küreselleşme döneminde, Türk milliyetçiliğinin ideolojik çerçevesi üzerinde Türk milliyet-çisi aydınların yeterince çalıştığını söylemek mümkün değildir.7

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

12

kalmasına neden olmuştur. Atatürk’ün vefatı ile Türk milliyet-çiliği ideolojisi devletin resmî ideolojisi olma niteliğini görü-nürde korusa da özünde yitirmiş, siyasal bir program olmak-tan çıkarak daha İnönü döneminde içi boş bir bürokratik 

milliyetçiliğe dönüşmüştür.Bir süre sonra da, özellikle 1980’lerden sonra hızlanarak,

 Türk milliyetçiliğinin en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriye-ti Devleti’nin varlığı, hedef alınmaya başlamıştır. Bugün için-de bulunduğumuz süreçte ise Türkiye Cumhuriyeti Devle-ti, özünü ve anlamını yitirecek şekilde dönüştürülmeyeçalışılmaktadır.  Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan her vicdan sahibi yurttaşın beyin ve yüre-ğini tırmalayan sorunlarla karşı karşıya olduğu, bir dönem-den geçiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan temel değer-

lerin hepsinin teker teker sorgulandığı, eskimişlikle, köhne-likle suçlandığı; ulusal bilincin yerini parlâmento içinde ve dı-şında etnik, dinsel ve mezhepsel alt kimliklerin aldığı; Türki-

 ye’yi bir millî devlet, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını da Türk milleti yapan bütün değerlere saldırıldığı; Türk milletininbağımsız ve onurlu yaşama iradesinin yıkılmaya çalışıldığı bir ortamda; Türkiye’yi ayaklarının altından çeken ve milletin ge-leceğini bir bilinmezliğe atan gelişmeler karşısında, bu mille-tin şanlı geçmişine ve büyük geleceğine inanan Türk milliyet-çileri, büyük bir ızdırap, kızgınlık, gerilim ve ne yazık ki hep-

sinden öte umutsuzluk içindedirler.

Bu fiilî durum Türk milliyetçiliğinin, 20. yüzyılı hem Türki- ye hem dünya ölçeğinde doğru açıklayan bir ideoloji olduğugerçeğini ortadan kaldırmaz. Ancak, 20. yüzyılı doğru bir şe-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

11

7 Bu konuda Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Prof. Dr. Mustafa Erkal, Nevzat Kösoğ-lu, Arslan Bulut, Özcan Yeniçeri ve burada ismini anmadığımız bir küçük grup aydın istisna oluşturmaktadırlar.

Türk Yurdu dergisi Türk milliyetçiliği tartışmalarında öncü bir görev yapmak-tadır. Uzun zamandan bu yana Türk milliyetçiliği teorisi üzerine yazıları ileDoç.Dr. Özcan Yeniçeri’nin katkılarının gözden kaçması mümkün değildir.Sayın Ahmet Bican Ercilasun Türk Yurdu dergisinin Mayıs 2003 tarihli sayı-sında "Milliyetçilik Tartışmaları" başlıklı yazısı ile çok zor özetlenebilecek mil-liyetçilik tarihini mükemmel bir şekilde özetlemenin yanında ideolojik yargı-

ları da büyük bir netlikle ortaya koymuştur. 2023 dergisi milliyetçilik ile ilgiliözel bir sayı yayımlamıştır. Bu sürecin önümüzdeki aylarda yoğunlaşarak de-vam etmesi ve bu sürecin konferans, açık oturum, beyin fırtınası gibi aşama-lara taşınması gerekmektedir. Bu vesile ile gösterişsiz, ancak büyük bir fikrîderinliği onlarca yıldan bu yana ortaya koyan Sayın Nevzat Kösoğlu’nun “Kü- reselleşme ve Millî Hayat” adlı kendisi küçük ancak içeriği büyük kitabı her  Türk milliyetçisi için bir el kitabı olmalıdır.

Page 12: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 12/79

rilmek istenen aziz Cumhuriyet'imizi yenileyerek, güçlen-direrek geleceğin içlerine taşıyacak tek ideoloji, Cum-huriyet’i kuran ideoloji olan Türk milliyetçiliğidir.

 Türk milliyetçiliğini ideolojik bir diriliş ve yenilenme süre-

ci içine sokması gerekenler, Türk milliyetçileridir. Türk milli- yetçileri ya bu tarihsel sorumlulukları ile yüzleşerek tarih için-de kendilerine düşen görevlerini yerine getirecekler ya da bugörevi yapmak için başka nesillerin gelmesi beklenecektir.

 Ancak, Cumhuriyet'imizin kendisini savunmak için gelecek nesilleri bekleyecek zamanı yoktur.

 Türkiye Cumhuriyeti’ne Saldırılar ve Türk Milliyetçili-ğinin Konumu

Mustafa Kemal Atatürk sonrası dönemde Cumhuriyet’inkurucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinin Türk devlet vetoplum yaşamından adım adım, fakat istikrarlı bir şekilde tas-fiyesi, yaşadığımız dönemde çok kritik bir aşamaya ulaşmış-tır. Cumhuriyet'imizin temeli olan Türk kimliği parçalanarak 

 yerine etnik kimlikler konulmaya ve Türkiye bir iç savaşa, bir  Türk Kerbelâsı’na itilmeye çalışılmaktadır. Böyle bir iç sa-vaştan sonra sıra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uniter bir millî devlet olarak sona erdirilerek, etnik merkezlifederal bir yapılanmaya doğru kaydırılmasına gelmiştir.

Bugün gelinen vahim durumun, 1970’lerden bu yana ül-kemize yönelik sürdürülen çok kapsamlı bir gayrınizamî sa-vaş ve psikolojik-ideolojik saldırının sonucu olduğu açıktır.

 Aziz Cumhuriyetimiz, 1970’li yılların sonunda şehir terörizmi

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

14

 Türk milliyetçileri arasında bu dönemde gerçekleşen ideolojik gerileme ve günlük, ilkesiz politik kaygılarla ideolojiden kopuşo kadar yoğundur ki, siyasal bir program olarak milliyetçiliğinküreselleşmeye meydan okuması ve kendisini yenilemesi ile

kimse ilgilenmemiştir. Bu ideolojik gerileme sürecinin sonu-cunda milliyetçiliğin doğruları ve yanlışları ortadan kalk-maya başlamış, körelme sürecine girmiştir.

 Aslında 1990'lar boyunca ülkemizde yaşanan terör olayla-rından dolayı milliyetçiliğin politik bir güce dönüşmesi içinçok olumlu bir toplumsal vasat oluşturulmuştur. Ancak, ide-olojiden tamamen kopan ve Türk milliyetçiliğinin ideolojik çerçevesinin geliştirilmesi için hiç çalışmayan, hatta ideoloji-nin önemine inanmayan kadrolar, Türk toplumuna Türk mil-liyetçiliğini siyasal bir program olarak sunamadıkları için mil-

liyetçiliğin siyasal güce dönüşmesi, Türk milliyetçilerinin top-lumumuza sundukları gelecek projelerine ve programlara de-ğil, diğer siyasal parti ve programların başarısızlığına bağlı hâ-le gelmiştir. Ancak, milliyetçiliğin ideolojik bir yenilenme ya-şamadan iktidara gelmesinin milliyetçiliğin sorunlarını çöz-mediği, aksine daha büyük sorunlar ortaya çıkardığı görül-müştür.

 Yaşanan tecrübenin ışığında, Türk milliyetçileri artık bir gerçeği kendilerine itiraf etmek zorundadırlar. Türk milliyet-

çiliği, siyasal, ideolojik, düşünsel, ahlâkî ve kültürel bir bunalımdan geçmektedir. Bugün itibariyle Türk mil-liyetçiliği, yaşamın birçok alanına ve 21. yüzyılın birçok ger-çeğine cevap veremez, çözüm üretemez durumdadır. Oysa,hırpalanan, örselenen, saldırılan, dönüştürülerek sona erdi-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

13

Page 13: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 13/79

rak bitirecek bir konsepti gerektirir. Konvansiyonel bir savaş-ta bütün ulusal güç unsurları nihaî zafer için askerî gücün ar-kasında yer alması gereken faktörlerdir. Oysa, düşük yoğun-luklu çatışmada başarı için gereken; siyasî, ekonomik ve psi-

kolojik güç unsurlarının silâhlı güç tarafından desteklenmesi-dir, yani silâhlı kuvvetler aslî değil ikincil mücadele unsuru-dur. Ancak, millî güvenlik kültür ve konseptinden bihaber olan hükümetlerin, Cumhuriyet'imizin varlığına yapılan saldı-rıyı bilinçli veya bilinçsiz olarak küçümsemeleri, herhangi bir politik savunma stratejisi geliştirmemeleri neticesinde bugü-ne değin geçen süreçte bölücü çete ve arkasındaki devletler-le mücadelenin bütün yükü, hükümetlerin geliştirmiş olduğubir politik stratejinin yokluğuna rağmen başarılı bir askerîstrateji geliştiren Türk Silâhlı Kuvvetleri’ne kalmıştır. SilâhlıKuvvetlerimiz, bir devletin bütün mekanizmaları ile üstlen-mesi gerektiği bu ağır sorumluluğu şikâyet etmeden tek ba-şına taşımış, sonunda düşük yoğunluklu çatışma tarihindeeşine az raslanan bir şekilde bölücü çeteyi askerî anlamdaetkisiz hâle getirmiş, çetenin başını adalete teslim etmiştir.

 Ancak, aradan geçen 15 yıla rağmen düşük yoğunluklu ça-tışmanın politik boyutunu kavramayan siyasal parti ve ikti-darlar, binlerce şehit pahasına ulaşılan askerî başarıyı, bölü-cü çete ve siyasal uzantısı olan partiye karşı politik bir kon-sept geliştirmedikleri için heba etmişlerdir. Bölücü çetenin

başı Şam’da dahi sahip olmadığı bir güvenlik içinde, avukat-ları aracılığı ile çetesini ve uzantısı siyasî partiyi yönlendir-mekte, art arda geliştirdiği politik açılımlar ile Türkiye’yi bas-kı altına almakta, AB başta olmak üzere uluslararası/üstü ku-ruluşların baskısını Türkiye’ye yönlendirmektedir.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

16

ile başlayan düşük yoğunluklu çatışmayı hâlen yaşamaya de-vam etmektedir. Bu düşük yoğunluklu çatışma, Türk politika-cılarına, aydınlarına, diplomatlarına ve halkına bazı çevrele-rin bilinçli/bilinçsiz empoze etmeye çalıştığının aksine Türk 

ordusu ile bölücü çete arasında bir mücadele değil, çete ara-cılığı ile Türkiye’ye yönelik örtülü savaş açmış ülkelerle yapı-lan bir mücadeledir.

1990’lı yıllarda Kuzey Irak bölgesinin uluslararasılaşmasıve çetenin Avrupa’da etkili faaliyetleri sonucunda, aynı aske-rî ittifaka dâhil olduğumuz ülkelerin dahi Türkiye’ye karşı yü-rütülen bu gayrınizamî savaşta çeteyi bir araç olarak kullan-maya başladığı görülmüştür.

Bölücü çete ve onun siyasal kolu, aldığı bölgesel ve küre-

sel desteği en iyi şekilde değerlendirerek, 1970’lerin sonun-da başlayan ve değişik araçları ve yöntemleri kullanarak  Türk ulusunun kaderde, tasada ve kıvançta ortaklık bi-lincine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kutsal toprak bütünlü-ğüne, sosyal ve ekonomik dokumuza ağır hasar vermiş-tir ve vermeye devam etmektedir.

Bölücü çete ile en büyük mücadeleyi Türk milletinin ba-ğımsız yaşama iradesinin ve onurunun temsili olan Türk Si-lâhlı Kuvvetleri, aziz milletimizin büyük ve fedakâr desteğiniarkasına alarak gerçekleştirmiştir. Bu keyfiyet, ilk bakışta

normal görünebilir. Ancak, yirmi yılı aşkın bir süreden bu ya-na devam eden mücadele, sadece mücadelenin yirmi yıl sür-mesi ve henüz bitirilememiş olması dahi bir şeylerin doğrugitmediğinin göstergesidir. Düşük yoğunluklu çatışma, askerîolmaktan çok siyasî bir mücadeledir ve muarızı, politik ola-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

15

Page 14: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 14/79

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

18

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

17

3-9 Ağustos 2002 tarihleri arasında I. Uyum Paketi olarak adlandırılan AB-Uyum Yasaları’nın çıkarılması ile TürkiyeCumhuriyeti’ne çok büyük bir darbe indirilmiş, etnik-merkez-li karşı devrim gerçekleşmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru-

luş esaslarının ortadan kaldırılması yolunda önemli adımlar atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, devletin ulusal yapısınıbir iç savaştan geçirerek veya ülkeyi iç savaşsız teslimalarak, federal bir yapıya dönüştürmeye yeltenecek içve dış güçler ile Cumhuriyet’i kuruluş esaslarına sadık kalarak geliştirmeyi ve 21. yüzyıla taşımayı hedefleyenmillî güçler arasında yapılacak nihaî bir hesaplaşmayadoğru hızla ilerlemektedir.

Bu hesaplaşma, rantçılar ile üretimciler, teslimiyetçiler ilemillî direnişçiler, tükenmişler ile ulusal yaratıcılığı ortaya koy-

mak isteyenler, gerçek demokratlar ile etnikçiler, Türk halkı-nın kaynaklarını kolonyalist bir zihniyet ile yağmalayanlar ile

 Türkiye’nin ve halkın sömürülmesine karşı çıkanlar, Türki- ye'ye Türklüğün temsil ettiği değerlere, Cumhuriyet'e inanan-lar ile Cumhuriyet'e saldıranlar arasında gerçekleşecektir.

Bu büyük hesaplaşmanın uluslararası plânda gerçekleşe-cek olan bölümünde ise Cumhuriyet'e sadık millî güçler ulus-lararası sistemin politik, ekonomik, sosyal ve kültürel bütünunsurları ile açık veya kapalı bir mücadele süreci içinde ola-caklardır.

Ülkemiz bu hesaplaşmaya doğru ilerlerken, Türk siyasalve bürokratik seçkinleri, bir yandan merkezinde terör örgütüPKK’nın olduğu, 20 yıla yaklaşan düşük yoğunluklu çatışma-nın bıraktığı ağır politik, ekonomik, sosyal ve hatta kültürel

 Atatürk’ün ifadesi ile “bütün bunlardan daha elim ve va-him olmak üzere” çetenin Güney Doğu Anadolu ve Doğu

 Anadolu’da yaptığı siyasî faaliyetler neticesinde bu vatan coğ-rafyaları madden Türkiye’nin parçası olmaya devam etseler dahi manen Türkiye’den kopmakta, vatan olmaktan çıkmak-tadırlar. Çünkü vatan, bir ulusun silâhlı kuvvetlerinin o bölge-den çekilmesi durumunda dahi o topraklar üzerinde yaşayan

 yurttaşların ellerine silâh alarak müstevliye direndikleri, va-tan coğrafyasının geri kalan bölümünden kopmaması içinmücadele ettikleri toprak parçasının adıdır. Ne yazık ki, bir 

 yandan bölücü çetenin meydana getirdiği ve getirmeye de-vam ettiği manevî zehirlenme, öte yandan ilkesiz, inançsız si-

 yaset adamlarının sorumsuz eylemleri, yurdumuzun bu böl-gesinin insanları için Ankara’yı bir millî merkez olmaktan bir ölçüde de olsun çıkarmıştır.

 Türk milliyetçilerinin görevi bu gelişmelere bir son vererek  Türk milletinin içine hızla ilerlediği felâketi durdurmaktır. Bir  Türk Kerbelâsı ihtimalini ortadan kaldıracak tek politik güç Türk milliyetçiliğidir. Bazı çevreler, Türk milliyetçiliğinin etnik temelli Kürt milliyetçiliğini canlandıracağı gibi hiçbir teorik te-meli olmayan çok yüzeysel bir açıklama getirseler de bu doğ-ru değildir. Çünkü, Türk milliyetçilerinin savundukları milli-

 yetçilik, biyolojik ırkçılığı reddeden, kapsayıcı, kültür ve tarihmerkezli bir milliyetçilik iken Kürt milliyetçiliği, biyolojik ırk-çı, şovenist, saldırgan, dışlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Türk 

milliyetçiliği, azınlık ırkçılığının şovenist tavrını kapsayılıcılığıiçinde eritecek güce sahiptir.

 Ancak, gerçekçi olur isek Türk milliyetçileri bugün ideolo- jik olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu federalleşme/parça-lanma sürecini durduracak güçte değildirler.

Page 15: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 15/79

 Türk halkı bir yandan ağır bir ekonomik çöküntü altındaezilirken, öte yandan, devletinin tahrip edildiğini, sahip oldu-ğu genetik devlet felsefesinin penceresinden kavramaktadır.Halk, kendisini ezdiren, sömüren, devletini tahrip eden sis-

tem partilerini bir başka sistem partisini kullanarak cezalan-dırırken, seçimlerden sonra patlamadan önceki görünür-de duyarsızlık sürecine girmiştir. Bundan bir adım sonra-sı, doğrusu ve yanlışı ile halkın kendi işini kendisinin yapma-

 ya soyunması, yani sosyal patlamadır.

Diğer taraftan, nihaî hesaplaşmada Türkiye’nin, Türk ulu-sunun, iş adamının, köylüsünün, emekçisinin, işbirlikçi ol-mayan bütün sosyal grup ve kişilerin çıkarlarını temsil eden-ler, Türkiye'ye inanan insanlar, güçler, büyük bir siyasal güçkaybı, kısmen entelektüel zaaf, örgütsel dağınıklık, fikrî ön-

derlikten yoksunluk süreci içinde bulunmaktadırlar.Nihaî hesaplaşmada, millî güçlerin yönetimini sağlayacak 

bir siyasal karargâha, strateji oluşturacak bir fikrî merke-ze/merkezlere, millî nitelik taşıyan aydınların örgütlü katkı-sına, üretilen fikirlerin etkin bir şekilde toplumsal iletişimsistemine sokulmasını sağlayacak bir alternatif basın-yayınalt yapısına ve bütün bunların sonucu/nedeni olarak, Türki-

 ye’yi bu süreçten çıkaracak siyasal liderliğe rastlanmamakta-dır.

Bu şekilde girilecek bir nihaî hesaplaşmadan Türki- ye’nin, Türk milliyetçilerinin, millî güçlerin galip çıkma-sı mümkün değildir.  Türkiye'nin varlığını savunmak için

 yapması gereken hazırlık konusunda vakit daralmaktadır veönümüzdeki kısa zaman dilimi içinde bütün siyasî parti kay-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

20

tahribatın, öte yandan özellikle 2002 senesi içinde maruzkaldığı psikolojik savaşın neticesi olarak, Türkiye’yi, ulusu-muzun yüksek menfaatlerini koruma yeteneğini yitire-rek, beyinleri ve yürekleri ile büyük ölçüde teslim olmuş-

lardır. Yine, ülkemiz bu hesaplaşmaya doğru ilerlerken, Türkiye

Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisi olan Türk milliyetçiliği TBMM’de temsil edilmemektedir. Bu durum ağır bir tehdittir. Türk milliyetçiliği, TBMM’de temsil edilmediği gibi, görsel ve- ya yazılı basında da etkin değildir. Fikrî yaşama radikal müda-halelerde bulunamamaktadır. Bu da içinden geçtiğimiz müca-dele sürecinde ulusal menfaatlerimizi zayıf düşürmektedir.

Nihaî Hesaplaşma ve Türk Milliyetçiliği Türk milliyetçileri sürekli fikrî ve siyasî zemin kaybeder-

ken, siyasal ve bürokratik seçkinler beyinleri ve yüreklerinde Türkiye’nin yenildiğini kabul etmişlerdir. Bu yenilginin hazır-lanmasında, büyük önem taşıyan psikolojik savaşı yönetendüşman karargâhlarının denetimine girmiş olan kültürel seç-kinler ile bir kısım millî niteliğini tamamen yitirmiş işadamı-nın da büyük rolü vardır. Küreselleşme ile rekabet edemeyip

 yenilen ekonomik seçkinler ise Türkiye’nin teslim olması sü-

recini hızlandırmanın ötesinde bir işlev sahibi değildirler. Üs-telik, hâlihazırda mevcut, büyük sayılabilecek siyasal partile-rin hiçbirisi, millî talep ve politikaları etkinlik ile dile getirebi-lecek, yaşama geçirebilecek, Türk milletinin yüksek menfaat-lerini savunabilecek durumda değildir.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

19

Page 16: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 16/79

 Türk Milliyetçiliğinin İdeolojik Buhranı

 Türk milliyetçiliğinin 21. yüzyıla meydan okuyan, döneminhâkim ideolojisi olan küreselleşmeyi kavrayarak ve izah ede-rek, ona cevaplar üretir hâle gelmesinin, diğer bir ifade ile

 Türkiye için bir siyasal program hâline gelmesinin ön koşulu,özünden ve kaynaklarından güç alarak ideolojik bir yenilen-me içine girmesidir.

Bugünkü hâli ile milliyetçilik teorik plânda 20. yüzyılın ba-şında bulunduğu noktanın çok gerisindedir. Türk milliyetçile-rinin fikrî tembelliği, sosyal bilimlerin ve ideolojik çalışmala-rın sürekli ihmal edilişi, günlük politik ihtiyaçların fikrî, siya-sal ahlâkın önüne geçmesi, milliyetçiliğin gelişerek yetkin,21. yüzyılı kavrayan bir siyasal program hâline gelmesini en-

gellemiştir.Son 24 yıldan bu yana Türk milliyetçileri ideoloji üzerinde

çalışmayı tamamen terk etmişlerdir. Hatta 12 Eylül sonrasın-da bu tavır, Türk milliyetçiliğinin bir siyasal eylem plânı ol-maktan çıkıp komünizm ile mücadele derneğinin düşünselalt yapısı olarak değerlendirilmesine doğru itilmiştir. Kendisi-ni Türk milliyetçisi diye nitelendirenler arasında komûnizmintehdit olmaktan çıkması ile Türk milliyetçiliğine ve onun ide-olojik gelişimine ihtiyaç olmadığını düşünenler olmuştur. 12Eylül sonrasında birçok Türk milliyetçisi politikacı ve aydın-

da, “herhangi bir sağ partide de Türk milliyetçisi olarak politika yapılabilir” anlayışı yerleşmiştir. Aslında kendi var-lık ve var oluş şekillerine meşruluk kazandırmaya çalışan buinsanların Türk milliyetçisi olmadıkları söylenemez. Ama si-

 yasal bir program olarak Türk milliyetçiliği ancak Türk milli-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

22

gılarını aşan bir tavırla örgütlenme, fikrî karargâh oluşturma, Türk siyasetinde etkinleşme ve halka, aydınlara, seçkinlereulaşma mücadelesine başlanmalıdır.

İçine girilen nihaî hesaplaşma sürecinde Türk milliyetçile-

rinin yetersizliğinin nedeninin, sadece örgütsel olduğunusöylemek mümkün değildir. Aynı zamanda Türkiye’yi 21.

 yüzyıla taşıyabilecek, büyük bir fikrî boşluk olduğu da orta-dadır. Ziya Gökalp – Mustafa Kemal Atatürk çizgisi, 1774-1922 arasındaki 148 senenin ışığında, Türkiye Cumhuriye-ti’nin kuruluş ideolojisi olan Türk milliyetçiliğini, döneminbölgesel ve küresel koşullarının doğru bir analizi ile ve 20.

 yüzyılı doğru bir şekilde izah edecek şekilde, akılcı bir ide-olojik çerçeve içinde geliştirmişlerdir. Geliştirildiği dönemde

 Türk milliyetçiliği , dönemin bütün siyasal ideolojilerinden

daha demokratik, daha etik, daha ileri bir siyasal programıtemsil etmiştir. Ancak, her ideoloji gibi fikri beslenmeye ih-tiyaç duyan Türk milliyetçiliği özellikle küreselleşme sürecin-de ideolojik gelişme sürecine sokulmayarak olayların vekavramların gerisinde kalmıştır.

 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine sadık olan Türk milliyetçilerine, nihaî hesaplaşmadan galip çıkmak, hırpala-nan Cumhuriyet’i onarmak ve güçlendirmek, Cumhuriyet’i21. yüzyıla ve onun da ötesinde 3. bin yıla tarihin, coğrafya-

nın ve kültürümüzün bize yüklediği misyon ile taşımak göre-vi düşüyor. Ancak, bu misyonu gerçekleştirebilmek, Türk mil-liyetçiliğinin, yaşamın bütün alanlarında gerçekleştirmesi ge-reken bir yenilenmeye ve dirilişe; Türk milliyetçiliğinin ye-niden fikrî inşasına bağlıdır.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

21

Page 17: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 17/79

sin yoksa üretim durdurulsun? Türk milliyetçisi aydınlar eğer  Türk milliyetçilerinin önüne sürekli okunabilecek değeri olançalışmalar koyabilirler ise Türk milliyetçileri de okumaya baş-layacaklardır. Ancak entelektüel üretim okuyucunun talebiile değil, aydının kafasındaki entelektüel ızdırap ile başlar.

 Türk milliyetçilerinin temel sorunu, bu entelektüel sorununve ızdırabın durmuş olmasıdır.

 Ancak, Türk millliyetçiliğinin ideolojik bunalımından so-rumlu olanlar sadece aydınlar ve siyasetçiler değil, aynı za-manda önde gelen Türk milliyetçisi sivil toplum örgütleridir.Bu örgütlerin de yeterince ideolojik gelişim üzerinde çalıştık-ları, tavizsiz ideolojik bir görüntü verdikleri, siyasal iktidarla-ra karşı Türk milliyetçiliği ideolojisinden kaynaklanan bir di-reniş gösterdikleri söylenemez.

 Aksine, siyasal iktidarlar ile mümkün olduğunca uyumve uyumun ortaya çıkardığı rant, Türk milliyetçisi sivil top-lum örgütlerinin temel hedefi olmuştur ve olmaya devametmektedir. Bu, “her partinin içinde adamımız var” şek-lindeki “bukalemun milliyetçiliği”, ideolojik bir belkemi-ğinin olmamasının sonucudur.

 Türk milliyetçilerinin bütün siyasal partilere dağılarak etki-siz hâle gelmesinde milliyetçi merkezi bilinçli olarak dağıtmapolitikasının da çok büyük bir rolü olmuştur. Böylece, milli-

 yetçi politikanın partilerin değil, kişilerin meselesi olduğu, ki-şiler aracılığı ile de yapılabileceği gibi sakat bir görüş yayıl-mıştır.8

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

24

 yetçiliğini siyaset ekseni olarak benimsemiş bir partide yapı-labilir. Aksi takdirde diğer sağ partilerde Türk milliyetçisi ola-rak bulunmak marjinal faydalar sağlasa dahi son tahlilde,

 Türk milliyetçiliği çizgisinden uzaklaşmayı temsil eder. 12 Ey-lül sonrasındaki bu ruh hâli de Türk milliyetçiliğinin ideolojik bir eksen üzerinde gelişmesini engellemiştir.

Öte yandan siyaset-üniversite bağının kopması; 1980’lerinbaşında Erol Güngör ve Mehmet Eröz gibi Türk milliyetçiliği-nin ideolojik gelişimi için büyük tartışma alanları yaratan aka-demisyenlerin erken kayıpları, Türk milliyetçiliğinin ideolojik gelişimi önündeki engellerin başında gelmiştir.

SSCB'nin çökmesinden sonra Türk dünyası gerçeğinin bir patlama şeklinde ortaya çıkması bile Türk milliyetçisi aydın-ların ideolojik bir çıkışı temsil etmelerine yol açamamıştır.

 Tarihsel plânda haklılıklarının ortaya çıkması bile, Türk milli- yetçilerini fikrî-ideolojik bir harekete geçirememiştir.

Siyaset-üniversite bağının kopmasında tek hata, üniversi-te mensuplarının teorik çalışmalarına yeterince değer verme-

 yen ve ancak rahatsız edici olmadığı sürece, bir süs gibi kul-lanan milliyetçi siyasetçiler değildir. 12 Eylül sonrasının bü-tün değerlerini çürüten liberal kapitalizmin insanları satın alı-şından, üniversite de kendisini ne yazık ki koruyamamıştır.

 Türk milliyetçisi yazının gelişmemesinin bir gerekçesi ola-

rak, sık sık Türk milliyetçilerinin okumadığı ileri sürülmüştür ve sürülmektedir. Bu gerekçe ilk bakışta birçoğumuza doğruda gelmektedir. Ancak, bu gerekçe aslında fikrî çalışmanınkendisine hakaret niteliği taşır. Fikrî çalışma, entellektüelüretim peynir veya portakal mıdır ki, tüketicisi olunca üretil-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

23

8 Özcan Yeniçeri, Türk Milliyetçileri Üzerinde Oynanan Oyunların Nedenleri,Yeni Çağ Gazetesi, 18 Mayıs 2003.

Page 18: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 18/79

man, acımasız bir sorgulama, Türk milliyetçiliğini ideolojik plânda tahrip edenlerden ve edilmesine göz yumanlardan he-sap sorma zamanıdır.

İdeolojik Gelişim, Medenî Cesaret ve RomantizmdenGerçekçiliğe

 Türk milliyetçilerinin fikrî gelişim ve yenilenme sürecindeen çok ihtiyaç duydukları hususun başında medenî cesaretgelmektedir. Çünkü, tartışılması gereken, sorgulanması gere-ken, ortaya atılıp tartışmaya açılması gereken o kadar çok ko-nu var ki, Türk milliyetçiliği ile ilgili bunların bir an önce vehiç çekinmeden tartışılması gerekmektedir.

Geçen yüzyılın başında Türk milliyetçilerinin sahip olduğu

teorik düzeyin gerisinde olan çağdaş Türk milliyetçisi aydın,hiç çekinmeden bütün milliyetçi entelektüel birikimi kapsa-

 yan bir beyin fırtınasını başlatmak zorundadır. Bu beyin fırtı-nası sırasında birçok yanlış şey de söylenecektir. Birçok tutar-sız tartışma alanı da açılacaktır. Bunun hiçbir sakıncası yok-tur. Nelerin yanlış olduğu anlaşılmadan doğru bulunamaz.

 Türk milliyetçilerinin 20. yüzyıl içinde öngördüğü bir çok sürecin gerçekleştiği göz önünde tutulur ise galip bir ideolo-

 jinin savunucularının bugün ideolojik olarak içinde bulun-

dukları zayıflığı anlamak mümkün değildir. Burada suçu kü-resel veya ulusal politik koşullar da değil, medenî cesaretle-rini, ülkülerini yitirmiş olan Türk milliyetçilerinin fikrî tembel-liğinde aramak gerekmektedir. Doç. Dr. Özcan Yeniçeri budurumu, 25 yıl süren fikir orucu olarak tanımlamaktadır.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

26

 Türk milliyetçiliği ideolojisi doğrularını yitirmiş bir ideolojikonumunu güçlendirmektedir ve her eyleme, her politikaya

 Türk milliyetçiliği adına onay verilebilmektedir. Türk milliyet-çileri, Gümrük Birliğine karşı çıkmamaktadırlar. AB’ye evetdemektedirler. Parametrelerini liberalizmin çizdiği bir özel-leştirme gündemlerindedir. İngilizce eğitim konusunda bir sı-kıntıları yoktur. Paralel devlet yapısı oluşturan özerk kurulla-rın inşasına destek vermişlerdir. Yılların önde gelen Türk mil-liyetçileri, önemli isimler, TBMM’de etnik dillerde eğitim vetelevizyon yayını yapılmasını savunmuşlardır. Türk milliyetçi-lerinin gündeminde Türk birliği yoktur. Soğuk Savaş döne-minde Türk milliyetçilerinin temel gündem maddelerindenbirisi Türk dünyası ve esir Türkler iken şimdi, hem de Türk 

 yurtları bağımsızlığa kavuştuktan sonra gündemden çıkmışolması insana, “Acaba Türk dünyası Türk milliyetçileriningündemine Soğuk Savaş’ın dinamikleri tarafından konulmuşve ihtiyaç duyulmayınca mı çıkarılmıştır?” diye düşündürtebi-liyor. Özetle, Türk milliyetçileri doğrularını yitirmişlerdir ve eğer ideolojik bir tartışma sürecini sürdürmezler ise

 Türk milliyetçiliğinin fikrî eriyişi ne yazık ki sürecektir.

 Artık yapılması gereken; milliyetçi politikacı, aydın, genç,bürokrat, iş adamının ortaklaşa bir çalışma süreci içinde bü-tün önyargılardan soyutlanarak ve milliyetçiliğin kaynakların-dan hareket ederek günümüzdeki milliyetçi anlayış ve politi-

ka diye Türk milliyetçilerine ve Türk halkına sunulanları göz-den geçirmek, doğru bilinen ve şablonlaşmış fikrî kalıplarısorgulamaktır. Yaşamın bütün alanlarına cevap üretebilen bir ideolojik alt yapının oluşturulabilmesi, yoğun ve çok disiplin-li bir anlayış çerçevesinde çalışmayı gerektirmektedir. Za-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

25

Page 19: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 19/79

Milliyetçilik gibi hep güçlü bir romantizm boyutunu içerenideolojinin sadece akla dayalı ve rasyonalizmin kuruluğunagömülmüş değişikliklere direnmesi daha kolay olacaktır. Oy-sa, artık Türk milliyetçiliği için geçmişin romatizminden

geleceğin gerçekçi bir şekilde inşa edilmesine geçişinzamanı gelmiştir. Türk milliyetçileri, Türk milletini büyük ya-pan hususları tarihsel bir vaka olarak anlatmaktan öteye ge-çip onları bugünün ve geleceğin gerçeği yapmak zorundadır-lar. Bugünde başarısız, gelecek konusunda umutsuz olan in-san, grup ve milletler geleceğin şanlı sayfalarına kaçmayı vebaşarıyı tarihin sayfaları arasında aramayı tercih ederler. Türk milliyetçilerinin de bir süreden bu yana yaşadığı ne yazık kibudur.

Bugünün yaşayan Türk milliyetçilerinin dedelerinin yap-

tıkları ile övünecekleri çok şey vardır. Ama, bugünün Türk milliyetçilerinin torunlarının, dedeleri ile övünecek çok şe-

 yinin olduğunu söylemek ne yazık ki çok zordur. Bunun an-lamı, yaşayan Türk milliyetçilerinin Türk milletine karşı gö-revlerini tamamlamadıklardır.

Romantizmden gerçekçiliğe geçişin ön şartı, Türk milli- yetçiliğinin sadece geçmiş merkezli bir tarihsel-anı ideoloji-si olmaktan çıkıp geleceği, Türk milletinin güçlü geleceğinikuracak somut politik projeleri geliştirmesine bağlıdır. Bu-

gün Türk milliyetçilerinin bu noktadan çok uzak olduklarıgörülmektedir. Oysa, Cumhuriyet'i kurarken ve daha sonraCumhuriyet'i korurken, Türk milliyetçileri ortaya somut pro-

 jeler ile çıkmışlardır. Yaşamın her alanına cevaplar üretmiş-lerdir.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

28

Fikrî plânda her yenilik girişimi, her sorgulayan gelişme, Türk milliyetçiliğini dondurarak, ideolojik gelişimi boğma, yok etme içinde olanların muhalefeti ile karşılaşabilir. Esa-sen, Türk milliyetçiliğinin ideolojik anlamda tarihsel mirasına

ve bugününe vakıf olmayan ve sahip çıkmayan çevrelerin il-kel ve sloganvari direnişlerinin temelinde Türk milliyetçiliğiile ilgili teorik kaygılar değil, günlük politika ve çıkar ilişkileriile ilgili bireysel endişeler yatmaktadır.

İdeolojik tartışmadan korkanlar, tartışmaların günlük çürü-müş siyaset zeminini ortadan kaldıracağını düşünenler butartışmaya karşı çıkacaklardır. Nitekim, tartışmaları Türk mil-liyetçiliğine yeni "don biçmekle" suçlayanlar olmuştur. Oysaher Türk milliyetçisi aydının en doğal hakkı Türk milliyetçili-ğinin gelişimine katkıda bulunacağını düşündüğü fikirleri tar-

tışmaya açmaktır. Buna "don biçmek" deniliyor ise, evet, Türk milliyetçisi her aydının Türk milliyetçiliğine "don biçmeye"hakkı vardır. Önemli olan Türk milliyetçilerinin ortaya atılangörüşlerle ilgili yapacağı değerlendirmedir.

Öte yandan, fikrî gelişim ve ilerleme doğum gibidir. Sancı-lıdır, acı verir, beyinleri ve ruhları sarsar. Kitleler ve çoğu za-man aydınlar, çok işe yaramadığını bilseler de alışmış olduk-ları şeylerden kolay kolay ayrılmak istemeyeceklerdir. Deği-şim ve gelişim sürecinde içlerinde hep “eskiden kopmanın”

gizli bir korkusu söz konusu olacaktır. Oysa değişim ve geli-şim, eskiden kopma değil, eskinin gelişerek, ana özellikleri-ni koruyarak geleceğe doğru varlığını taşımasıdır. Gelişim ol-maz ise ölüm başlamaktadır. Ve bütün Türk milliyetçileri bu-nun farkındadırlar.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

27

Page 20: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 20/79

de Türk milliyetçilerine düşen görev nedir? Bütün bu sorula-rın dışında, daha genel sorun alanlarını da tespit etmek mümkündür.

 Türk milliyetçiliğinin ideolojik yenilenmesi sürecinin en

önemli aşamalarından birisini ideolojik açıdan temel sorun-lar dediğimiz alanların tespit edilmesi aşaması oluşturmak-tadır. Temel sorunların tespiti aslında ideolojik yenilenme yo-lunda çok önemli bir mesafe kaydedilmesi anlamına gelecek-tir. Çünkü, Türk milliyetçileri bu tespitleri yaparak ilerlemesürecinin yöneleceği istikameti belirleyeceklerdir.

 Aşağıda yapılan tespitler aslında Türk milliyetçilerinin de-ğişik plâtformlarda yaptıkları, ancak henüz sistematik bir eleştiri-özeleştiri mekanizmasının çerçevesi içerisine oturtul-

mamış tespitler olma niteliği taşıyor. Burada yapılan tespitle-ri, Türk milliyetçisi aydınlar içeriğini doldurmak ve sorun ala-nından çözüm alanına taşımak anlamında yoğun bir şekildetartışarak, eleştirerek, olgunlaştırmak, geliştirmek görevi ilekarşı karşıyadır.

 Türk milliyetçiliğinin mevcut ideolojik sıkıntıları olarak şuhususları gösterebiliriz:

1- Türk milliyetçiliği ulaşmış olduğu teorik gelişmişlik dü-zeyi itibarı ile, 21. yüzyılın temel sorun alanlarına teorik 

izah ve yanıt verebilmiş değildir. Türk milliyetçiliği ge-nel olarak 20. yüzyılın kavramsal çerçevesi içine sıkış-mış kalmıştır ve 21. yüzyılın kavram ve gündemi ile te-orik bir çatışma sürecine girmemiştir. Ancak, bu durum

 Türk milliyetçiliğinin gerilemesini engellememekte, ak-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

30

 Türk Milliyetçiliğinin İdeolojik Sorunları

Kökleri geçmişten güç alan gelecek merkezli bir ideolojik  yaklaşım arayışına girmek, Türk milliyetçilerinin kısa zaman-da çok önemli bir mesafeyi arkalarında bırakmalarını sağla-

 yacaktır. Çünkü, Türk milliyetçiliği çok sağlam bir ideolojik zemin olan millet gerçeği üzerinde yükselmektedir. 20. yüz-

 yılda ideolojik çatışmanın ana eksenini, millet ile sınıf mer-kezli ideolojilerin çatışması oluşturmuştur. Bu ideolojik çatış-madan millet merkezli ideoloji galip çıkmıştır. Şimdi, milletile milleti alt etnisitelere bölmek isteyen küreselleşme arasın-da yoğun bir mücadele yaşanmaktadır. Millet gerçeği, küre-selleşme ile girdiği ideolojik mücadeleden de galip çıkacak-tır. Türk milliyetçileri, Türk milletine küreselleşme ile girişilenmücadelede yol gösterebilmek ve öncülük yapabilmek için

büyük bir medenî cesaretle ideolojik gelişimi sorgulamak zo-rundadırlar.

Milliyetçiliğin yenilenerek 21. yüzyıla taşınması konusun-da şimdiye değin çok fazla bir şey yapıldığını söylemek müm-kün değildir. Milliyetçiler, Türk milleti için yaşamsal nitelik ta-şıyan birçok soruna tutarlı hatta tutarsız cevaplar dahi verme-mişlerdir. Küreselleşme karşısında belirgin bir olumlu veyaolumsuz milliyetçi tavır yoktur. Demokratik bir ideoloji olanmilliyetçilik çerçevesinde, milliyetçilerin demokratikleşme

programı nedir veya şimdiye değin neden olmamıştır? Milli- yetçiler neden çevreci politikaları gerektiği kadar ciddiye al-mazlar ve politikalarına dâhil etmezler? Her şeyden önce,

 Türk milletinin geleceğini tehdit eden ve şimdilik ağırlıklı ola-rak Kürt sorununda temsil edilen etnik meselenin çözümün-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

29

Page 21: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 21/79

 Türk milliyetçilerinin bakış açısını daraltmaktadır. Ti-mur, Şah İsmail, Tomambay, Cengiz, Nadir Şah daha az

 Türk daha az bizim değildir. Asya, Avrupa, Afrika'danoluşan eski dünya toplam 85 milyon km2dir. Bu devcoğrafyanın 55 milyon km2si Türk devletlerinin ege-menlik ve hayat sahası olmuştur. Türk milliyetçisi aydınbütün Türk tarihine sahip çıkmalıdır.

4- Türk milliyetçiliğinin dinî yorumu hâlâ ne yazık ki mez-hep merkezlidir. Oysa, Türk milliyetçiliği ne kadar bü-

 yük bir çoğunlukta olur ise olsun Türk milletinin sade-ce bir bölümünün mensup olduğu mezhebi değil, bü-tün Türk milletini kapsamalıdır. Avrasya bloğuna yayı-lan Türk milletinin çok büyük bir bölümü Müslüman ol-makla beraber bünyesinde az da olsa Müslüman olma-

 yan, Hristiyan, Musevî, Şaman, Budist (Burkancı) unsur-lar da bulunmaktadır. Ayrıca gerek Avrasya kıta bloğun-da gerekse Türkiye’de, Şiî ve Alevî Türklerin sayısı hiçde küçümsenmeyecek kadar fazladır. Türkiye’den son-ra en büyük Türk ülkesi olan İran’da Türk nüfusun bü-

 yük bir bölümünün Şiî olduğu gerçeği göz önünde tu-tulmalıdır. Türk milliyetçileri genel söylem bazında Ale-vî-Sunnî sorununu aşmış görünseler dahi gerçek ya-şamda bunun politik-sosyal sıkıntıları ne yazık ki hâlâçekilmektedir. Bu da Türk milletine karşı gerçekleştiri-

len psikolojik operasyonlarda bir araç olarak Alevîlik-Sunnîlik karşıtlığının kullanılmasına imkân vermekte-dir. Türk milliyetçileri, bu oyunun sona erdirilmesi vesosyal bütünleşmenin sağlanması amacı ile Alevî-Sunnîçatışması tuzağını ortadan kaldırıcı bir süreci başlat-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

32

sine hızlandırmaktadır. Bundan dolayı, Türk milliyetçisiaydınlar, bütüncül teorik bir çerçeve geliştirerek etnik milliyetçilikten, çok kültürcülüğe; internetten, yeni mis-

 yonerlik ve küreselleşmeye kadar gündem ile ilgili ek-lektik olmaktan uzak somut cevaplar üretmek zorunda-dırlar.

2- Türk milliyetçiliği hâlâ Türkiye milliyetçiliği şeklindeanlaşılıyor ve bütün Türk dünyasını kapsayan bir Türk milliyetçiliği ideolojisinin oluşturulmasından hâlâuzak bir konumdayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin tek ba-ğımsız Türk devleti olduğu dönemde bu husus anla-

 yışla karşılanabilirdi. Ancak, bağımsız Türk cumhuri- yetlerinin kuruluşunun üzerinden 12 yıl geçmiş olma-sına rağmen Türk milliyetçiliğinin en azından genel-te-

mel sorunlar karşısında ürettiği ortak cevaplar üzerin-de Türk dünyasının bütün noktalarında Türk milliyet-çilerinin fikir birliği içinde olmaları gerekmektedir. Buise teorik bir çalışma sürecinin başlaması anlamınagelmektedir. Bu süreçte Türk dünyasının farklılıklarıve bunların gerektirdiği farklı açılımlar olabileceği gi-bi, ortaklıkların da bulunmasını beraberinde getire-cektir.

3- Türk milliyetçilerinin tarih anlayışı hâlâ hanedan tarihi

üzerine oturmaktadır. Birçok Türk milliyetçisi haklı bir gurur duymamız gereken Osmanlı tarihini tarihsel-poli-tik analiz sürecinin tek ölçütü yapmaktadır. Bu ise Türk milliyetçiliğinin ulaşması gereken “Türk dünyası Türk milliyetçiliği” anlayışının önünde önemli bir engeldir ve

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

31

Page 22: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 22/79

nüm sergilemektedir. Bu sürecin hızla aşılması ve Türk milliyetçiliğinin gerçek sosyal zemin üzerine oturtulma-sı gerekmektedir.

6 -Türk milliyetçiliği ekonomik kavrayışını ve izahını yitir-

miştir. Gerçi Türk milliyetçiliğinin hiçbir zaman vahşi li-beralizm ve Marksist sosyalizm gibi rijit bir ekonomik anlayışı olmamıştır ve olmamalıdır. Ancak, bu milliyet-çiliğin her ekonomik ekolü benimseyebileceği anlamı-na gelmemektedir. Bir siyasal program olarak savunu-lan Türk milliyetçiliğinin muhakkak sosyal adaleti gözönünde tutan üretimci/ toplumcu/rekabetçi bir anlayışüzerine oturtulması lâzımdır.

7- Türk milliyetçiliğinin bir reform programı yoktur. Oysa

 Türk milliyetçiliği 20. yüzyıl başında radikal reformist-devrimci bir geleneği temsil etmiştir. Bugün de Türk milliyetçiliğini siyasal muhafazakâr hareketlerle eşde-ğer tutan yaklaşımlar sergilenmektedir. Oysa, kültürelanlamda muhafazakârlıkla, siyasal muhafazakârlık çok farklı uçlardır. Türk milliyetçileri Türk milletinin büyük bir tarihsel derinliği olan ve bugün küreselleşmenindarbeleri ile hırpalanan kültürel değer, varlık ve gele-neklerine sahip çıkmaktadırlar. Ancak kültürel değerle-rin muhafazası çürümüş siyasal sistemi savunmayı,muhafazayı gerektirmemektedir. Türk milliyetçiliği, çü-rüme sürecinde olan politik yapılanmalar ve sosyal sü-reçler (televole toplumu) için hangi reform programınasahip olduğunu ortaya koymalıdır.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

34

mak zorundadırlar. Dar mezhepsel yaklaşımlar sergile- yenler, kendilerini Türk milliyetçisi zannetseler dahi ey-lemleri/düşünceleri ile Türk milletine ve milliyetçiliğineistemeyerek de olsa zarar vermektedirler. Burada orta-

 ya konulan hususlar, Türk milliyetçilerinin İslâmiyetekarşı kozmopolit aydınlarda çok sık görülen “steril lâ-ik” bir tavır içine girmesi anlamına gelmemektedir. Bü-

 yük şair Yahya Kemal, “Şu Ahmet Yesevi kim? Bir araş-tırın göreceksiniz... Bizim milliyetimizi asıl onda bula-caksınız” demektedir. Yani, İslamsız bir Türk tanımımümkün değildir. Ancak bu bizim Müslüman olmayanGökoğuzlara ve Çuvaşlara sevgi ile bakmamızı engelle-meli mi? Ya da Kuzey ve Güney Azerbaycan’da yaşıyan35 milyon Şii Türk’e sevgisiz mi yaklaşmalıyız?” Türk milliyetçisi dini yaşamak için büyük bir çaba içinde ol-

malıdır. Ziya Gökalp’in ortaya koyduğu İslâmlaşma sü-reci hâlâ Türkiye için büyük bir gereklilik olmaya de-vam etmektedir. İslâmın öğretilmesi ve anlaşılması içinen uygun koşulların oluşturulması gerekmektedir. Bu-nun aksi düşünülemez. Ancak, dinin yaşanması, mez-hep merkezli politika yapılması, politikanın bu esasüzerine kurulması anlamına gelmez. Ayrıca, dinin ya-şanması Türk milliyetçilerinin benimsediği lâik devletmodeli ile de çelişmemektedir.

5- Türk milliyetçiliği, modern çağda kentli bir ideoloji ola-rak ortaya çıkmıştır ve milliyetçilik aynı zamanda bir çalışma ahlâkı olarak modern sanayi toplumununitici gücü olmalıdır. Oysa, Türk milliyetçiliği, bugünkentli-modern değil, taşralı-modern öncesi bir görü-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

33

Page 23: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 23/79

bilgileri yok; bundan dolayı bir şey söylememiz, karşıçıkmamız veya yanında olmamız mümkün değil” de-mektedir. İlk iki yaklaşım, içinde doğru ve yanlışları ilemillî endişelerden kaynaklanır ve netice itibarı ile savu-nanların arkasında durduğu bir tavırdır. Ancak, üçün-cü yaklaşım “onurlu AB’cilik” gibi tavırsızlıktanbaşka bir şey değildir.

11-Türk milliyetçiliğinin ahlâk temelleri büyük bir sarsıntıgeçirmiştir. Türk milliyetçiliği, çürümüş Türk siyasal ya-şamında ahlâkî değerler üzerinde durmayı mümkün ol-duğunca başarmış bir harekettir. Gerçi, birleşik kaplar kanunu gereği bir toplumda bulunan bütün hastalıkla-rın kaçınılmaz olarak milliyetçi camiaya da sıçramamışolması düşünülemez. Ancak, bu sıçramalar Türk milli-

 yetçiliği içinde hiçbir zaman meşru bir zemin kazan-mamıştır. Bu da Türk milliyetçiliğine, Türk siyasal yaşamını temizleyecek bir ahlâkî yeniden yapılan-ma sürecinin öncüsü olma fırsatını verecektir.  An-cak, son dönemde gerçekleşen bazı uygulamaların

 Türk mill iyetçiliğine büyük ölçüde zarar verdiği şüphegötürmez.  Türk milliyetçileri, siyasetin bir ahlâk klubü anlayışı ile yapıldığını, kendilerine ve Türk milletine göstermek zorundadırlar. Ahlâkî bir teme-le dayanmayan, bu ülkeyi, bu halkı, bu halkın kaynak-

larını sömürmek amacı taşıyan mezar soyguncusu zih-niyeti Türk milliyetçiliği hareketinin içinde barındırmak,hatta ödüllendirmek bütün Türk milliyetçilerini olduğugibi Türk milliyetçiliği ideolojisini de ahlâken yıprata-caktır.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

36

8- Türk milliyetçiliğinin gelecek tasarımı yoktur. Türk mil-liyetçileri, 20 veya 50 yıl sonra çocuklarının ve torunla-rının nasıl bir Türkiye’de ve dünyada yaşaması gerekti-ği konusunda bir vizyona, bir gelecek rüyasına sahipdeğildirler. Hatta, kendilerinin nasıl bir Türkiye ve dün-

 yada yaşamayı arzu ettikleri konusunda bile şüphelerivardır. Ufuksuz, hayalsiz ve amaçsız ideoloji olmaz. İf-lâs eden komünizm bile hâlâ direnerek doğru ya da

 yanlış bir gelecek önermeye devam etmektedir. Türk milliyetçileri, dünyaya ve Türkiye’ye nasıl bir gelecek önerdiklerini ortaya koymak zorundadırlar.

9- Türk milliyetçiliği ne Türkiye’de ne de Türk dünyasındaortak bir siyasal dil üretebilmiştir. En kısa zamanda

 Türk milliyetçileri teorik çalışma sürecinde, milliyetçile-

rin dünyayı anlamlandırmasının aracı olacak kavramsalçerçeveyi geliştirmek zorundadırlar.

10-Türk milliyetçiliğinin dış politik konsepti yoktur. Soğuk Savaş öncesinde anti-komünizm ve esir Türkler üzerinekurulmuş olan Türk milliyetçiliğinin dış politik konsep-ti Soğuk Savaş sonrasında ortadan kalkmıştır. Son sü-reçte, Irak’a yönelik ABD operasyonu dış politik kon-septin yokluğunu tekrar ortaya koymuştur. Türk milli-

 yetçilerinin bir bölümü büyük bir iyi niyet ile Kürt dev-

letini engellemek için ABD’ye yardım etmemiz gerekir derken, diğerleri haklı bir ulusal gurur ve endişe ile Tü-riye’nin ABD’ye karşı tavır almasını önermektedirler. Bir başka yaklaşım ise bu ikisinden çok daha farklı veomurgasız bir tavır sergilemekte ve “elimizde devletin

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

35

Page 24: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 24/79

14-Türk milliyetçiliği hâlâ erkek egemen bir yapı sergile-mekte, Türk milliyetçisi kadın, politik sürecin dışına itil-mektedir. Hatta, Türk milliyetçisi kadının fazla milliyet-çi olmasının gerekmediği, erkeğin politik tavrının yeter-li olduğu anlayışı gibi sağlıksız bir yaklaşım söz konusu-dur.10

 Yukarıda sayılan ve daha birçok temeli olan, üzerinde ya-pılması gereken teorik çalışmalar, Türk milliyetçiliğinin siya-sal bir program olarak da önünü açacaktır. Türk milliyetçisiaydınlar ile Türk milliyetçiliğini bir siyasal ideoloji olarak be-nimsediğini söylemeyen siyasî partiler bu çizgi üzerinde ide-olojik çalışma yapmaktan günlük politik nedenlerle sakınan-lardır. İdeolojik bir yaklaşım olmayınca, milliyetçi siyasalpartilerin politikalarını ilkeler değil, ilkesizlikler, kişisel

tercihler, korkular, menfaatler belirlemektedir. Artık Türk milliyetçilerinin kimseyi beklemeden ve kendi-

lerinden başlayarak Türk milliyetçiliğini sorgulama temelindegeliştirmeleri gerekmektedir. 21. yüzyıl yeni Ziya Gökalp'leri,

 Yusuf Akçura'ları, Gaspıralı'ları, Atsız’ları, Sancar’ları, Meh-met Eröz'leri, Erol Güngör'leri, Avrasi’leri beklemektedir. 20.

 yüzyılda Türk milliyetçiliğinin önder isimleri olan Atatürk’ü, Alpaslan Türkeş’i, Dündar Taşer’i, Muzaffer Özdağ’ı kendisi-ne örnek alacak bir tavrı sergileyecek Türk milliyetçisi aydın-ların ve devlet adamlarının ortaya çıkması gerekmektedir. An-

cak, bilgi ve eylemin sentezi Türk milliyetçiliğinin başarıyaulaşmasını sağlayacaktır.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

38

12-Türk milliyetçiliğinin teorik çerçevesinin üç temel aya-ğı olmak zorundadır. Bunlar sırası ile yerel-millî veevrensel dayanak noktalarıdır.  Yerel düzlemde, bu,halkın kültür dokusu üzerine oturmalı, onun değerleri-ni anlamalı, kavramalı, içselleştirmelidir. Millî düzlem-de, ulusun millî menfaatlerini doğru tanımlayabilmelive millî menfaatlerin gerçekleşmesi için doğru araçlar önerilebilmelidir. Evrensel düzlemde ise Türkiye’yi ve

 Türk dünyasını aşan boyuttaki sorunlara doğru cevap-ları olmalı, bütün insanlığın paylaştığı/paylaşabildiği de-ğerler üretebilmelidir. Türk milliyetçiliği, Yunus Em-re’deki yerellik-millîlik ve evrenselliği yakalayabilmeli-dir. Bugün için ne yazık ki, Türk milliyetçiliğinin evren-sellik noktasında çok önemli eksikliklerinin olduğunuitiraf etmemiz gerekmektedir.

13-Türk milliyetçilerinin önündeki en acil görev, emperyaliz-min Türkiye için plânladığı federasyon modeli sürecindedayatmaya çalıştığı ve bir “Türk Kerbelâsı” anlamına ge-lecek olan iç çatışmanın engellenmesi için gereken mo-deller üzerinde çalışmaktır. Bu konuda Türk milliyetçile-rinin gerekli çalışmaları yaptığını söylemek ne yazık kimümkün değildir.9 Türk milliyetçilerinin, Türk milletininbu en yaşamsal sorunu hakkında detaylı ve bilimsel çö-zümler üreterek, PKK’nın tahrip ettiği millî dokuyu onar-

ması gerekmektedir.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

37

9 Bu noktada iki çok değerli hocamız, Türkiye’de etnik sorun konusunda bü- yük bir hassasiyet ile çalışan Prof. Dr. Orhan Türkdoğan ve Prof. Dr. MustafaErkal istisna teşkil etmektedirler.

10 Bkz bu konuda: Özcan Yeniçeri, Türk Milliyetçiliğinin Geleceğini Düşünmek,Türk Yurdu, Haziran 2003.

Page 25: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 25/79

manın bir gereklilik olduğunun Türk milliyetçilerinin ortak çağrısı hâline gelmesi, fikrî canlanmanın ve sorumluluk yük-lenmenin ilk adımı olacaktır.

 Türk Milliyetçiliği Adına Hesap Sorma ve İdeolojik Ge-lişimin Engellenmesi

 Türk milliyetçiliğinin ideolojik gelişiminin önündeki en bü- yük engellerden birisi de ideolojik çalışmanın, fikrî gelişiminbilinçli müdahalelerle gündemden düşürülmesidir. Türk mil-liyetçiliğini siyasal anlamda temsil iddiasını taşıyanlar tarafın-dan yapılan ve ideolojik gelişmeyi engelleme amaçlı bu mü-dahalenin temel nedeni, Türk milliyetçilerini, özellikle Türk milliyetçisi aydınları ve gençliği bir fikirsizlik süreci içinde be-lirsizliğe itmektir. İdeolojik bir alt yapıya sahip olmayan

gençlik ve fikrî duraklama içinde olan aydınlar, Türk mil-liyetçiliğinin özünden uzaklaşmayı temsil eden politika-lar ve eylemler karşısında, Türk milliyetçiliği adına he-sap soramamaktadırlar. Arzu edilen de zaten budur.

 Ancak, aydınlar, gençlik ve milliyetçi kitle, hiçbir şeyindoğru gitmediğinin farkındadır. İstismar edildiği, duygularıve aklı sömürüldüğü için kızgındır, kırgındır, umutsuzdur.

 Ancak, yıllardan bu yana süren bilinçli ideolojik körleştirmepolitikası, onların ideolojik bir tavır alarak Türk milliyetçi-

liği adına hesap sormasını engellemektedir. Bu bulanıklık-ta onlara, Türk gençlerine, aydınlarımıza ve kitleye, yanlışpolitikaların ve politik çöküşün, Ahmet’in Mehmet’in hatasıolduğu söylenerek; gerçek çöküşün ideolojik çöküş olduğu,ideolojik tutarsızlıkların ve Türk milliyetçiliği ile uzaktan ya-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

40

 Türk Milliyetçiliğinin İdeolojik Krizi ve Fırsatlar 

 Türkiye’nin ve Türk milliyetçiliğinin içine girdiği krizde,şimdiye kadar yapılmayanların büyük etkisi vardır. Çin dilin-de kriz kelimesinin iki anlamı vardır: Birincisi tehlike, ikinci-

si ise fırsattır. Türk milliyetçileri, krizi Türk milliyetçiliği-nin ideolojik dirilişi için bir fırsat hâline getirmeyi ba-şarmalıdırlar.  Türk toplumunun taleplerine cevap vererek toplumu fetheden, gelecek Türk nesillerinin de onurlu ve ba-ğımsız yaşamalarını sağlayacak bir Türk milliyetçilik siyasalprogramının oluşturulması, ideolojik yenilenmeye bağlıdır.

 Toplumsal tabandan büyük ölçüde kopan Türk milliyetçi-liği, ideolojik diriliş sürecini, toplumsal taban ile sağlıklı iliş-kiler kurmak ve millî sosyal tabakalarla güç birliği içine gir-mek için kullanmalıdır.

 Türk milliyetçiliğinin yeniden yapılandırılmasının sorumlu-luğu ne bir kuruma ne de belirli kişilere aittir. Bu, Türk milli-

 yetçisi aydınların kurumlar dışında taşıdıkları ortak sorumlu-luktur. Siyasal Türk milliyetçiliği geleneği içinde yer alan bü-tün kurumlar, bu sürecin karşısında değil içindedirler, içindeolmalıdırlar, ancak nasıl içinde olacaklarını da kendileri belir-leyeceklerdir. Türk milliyetçiliğinin ideolojik dirilişi, Türk mil-leti için yaşamsal bir öneme sahiptir.

Sağlıklı bir ideolojik temele sahip olunmadan sağlıklı vedoğru Türk milliyetçisi politikalar üretilmesinin mümkün ol-madığını, iktidara gelmenin dahi sorunları çözmeyip aksinedaha büyük ideolojik sorunlara ve ideolojik krizin derinleş-mesine yol açtığı görülmüştür. İdeolojik yenilenme ve canlan-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

39

Page 26: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 26/79

ran bırakmalarına, Türk halkına Öcalan’ın idamı ve başörtü-sü konularında verdikleri sözü tutmalarına, AB konusundaçok tutarlı bir tavır sergilemelerine, Türk dünyası gerçeğini

 Türkiye’nin ve dünyanın gündemine getirmelerine rağmen Türk milliyetçilerine karşı yapılan Amerikan ve Batı kaynaklı

psikolojik operasyonlar milliyetçilerin psikolojik çöküşünügerçekleştirmiştir. Türk milliyetçileri, “28 Şubat” sendro-mu yaşamamalarına, derin devlet korkusu ile panikle-memelerine rağmen, ABD tarafından siyasal süreçtentasfiye edilmişlerdir.

 Yaşanılan büyük çöküşün nedenlerini dürüst bir şekildeizah edip, ideolojik –politik yenilenme ile kitle ile tekrar bu-luşma, Türkiye’nin hızla yaklaştığı nihaî hesaplaşmaya, Türk milliyetçiliğini, onun siyasal karargâhını, kadrolarını hazırla-

mak yerine hatayı Ahmet’e Mehmet’e ve nihayet ABD’ye at-mak, hâlâ gerçeği görememek demektir.

 Türk Milliyetçisi Aydınların Sorumluluğu

Bir ideolojinin üreticisi ve taşıyıcısı aydınlardır. Türk milli- yetçiliği ideolojisinin de temellerini aydınlar ortaya koymuş-tur. Türk milliyetçiliğinin modern bir ideolojik çerçeve içindeilk şeklini alması, Türk dünyasının önemli bir kültürel parça-sı olan Kırım’da Gaspıralı İsmail Beyin çalışmaları ile ortaya

çıkmıştır. Gaspıralı İsmail Beyin ortaya attığı milliyetçilik, en-telektüel anlamda yerelliği çok aşmış, bütün bir Türk dünya-sını kapsama iddiası taşıyan teorik düzeyi yüksek bir milliyet-çiliktir. Aynı yüksek teorik düzey Yusuf Akçura’da da görülür.Nihayet Ziya Gökalp ile Türk milliyetçiliği teorik bir olgunlaş-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

42

kından ilgisi olmayan politikaların gözden kaçırılmasına çalı-şılmaktadır.

İdeolojik körleştirme politikası, Türk milliyetçiliğinin hiç-bir temel değeri ile örtüşmeyen, ilkesiz, belkemiksiz politika-

ları kitleye dayatarak veya oldu bittilerle kabul ettirerek, ya-şama geçirme imkânı vermektedir. Ancak, bu uygulamanınkaçınılmaz sonucu olarak, gençlik, açık bir ideolojik analizgerçekleştirmese dahi, sağduyusu ile inandığı değerlere iha-net edildiğini hissederek, umutsuzluk ve kızgınlığın neden ol-duğu bir patlamanın arifesinde yaşamaktadır. Türk milliyetçi-si aydın, bir ömür boyu inandığı değerlere ihanet edildiği dü-şüncesi ile kızgın ve âdeta “benden uzak olsun da ne olur iseolsun” şeklinde bir ruh hâli ile geri çekilmiş, üzüntü ile sergi-lenen oyunu seyretmektedir.

Hiçbir ideolojik çerçeveye sahip olmadıkları için, gerçek-leştirdikleri politikaların Türkiye’ye ve Türk milliyetçiliğineverdiği zararların gerçek boyutlarını kavrayamayanlar, halkıve Türk milliyetçilerini kendi politikalarını anlamamakla suç-lamaktadırlar. Cumhuriyet tarihi boyunca, halka bundan da-ha ağır bir hakaret yapılmamıştır. Bu yaklaşımın hiçbir çevre-de en ufak bir izah görmemesi üzerine, anîden Türk milliyet-çiliğinin politik çöküşü için yeni bir fail bulunmuştur. Bu fail,başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, dış güçlerdir.

 Türk milliyetçilerinden ve Türk milletinden inanılması iste-nen şudur: Türk milliyetçileri, tarihlerinin en güçlü ideolojik canlanmasını gerçekleştirmelerine, siyasal ahlâk konusundaverdikleri örnek davranışlar ile Türk halkını kendilerine hay-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

41

Page 27: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 27/79

ikinci bir nedendir. Özetle, 9 Işık bir eylem programı olarak  yaşama geçmese dahi, siyasal Türk milliyetçiliğinin dirilişinitemsil etmesi açısından önemli bir başarıdır. 9 Işık'ın teorik boyutu üzerinde ise Türk milliyetçisi aydınların sosyal biçim

 yöntemleri ile çalışması gerekmektedir.

Öte yandan, 1980’den sonra ideolojik gelişme tamamendurmuştur. Türk milliyetçileri, sağlam ideolojik bir zemininolmamasının eksikliğini nedense hiç çekmemişlerdir.

1980’lerden sonra komünizmin ortadan bir tehdit olarak kalkması, Türk milliyetçisi aydını görünürde rahatlatmış ve“biz bilmiştik” şeklinde bir zafer duygusu içine itmiştir. Öte

 yandan SSCB’nin çökmesi ve bağımsız Türk cumhuriyetleri-nin kurulması Türk milliyetçisi aydının haklılık düşüncesinidaha da artırmıştır. Oysa, ne komünizmin yıkılmasında ne de

SSCB’nin çökmesinde, Türkiye’nin ya da Türk milliyetçileri-nin doğrudan sonuç belirleyici bir katkısı olmamıştır. Türki-

 ye'nin bir NATO kanat ülkesi olarak yaptığı katkı tartışma gö-türmez. Türk milliyetçiliği hareketi ise Türkiye'nin ikinci bir 

 Afganistan olmasını engellemiştir. Ancak bunlar hep dolaylıkatkılardır.

Komünizmin ortadan kalkması bir yandan ideolojik düş-manın ortadan kalkması anlamına gelmiştir ama Türk milliyet-çileri komünizmden daha güçlü bir ideolojik rakip olan küre-

selleşme projesi karşısında gereken ideolojik kavrayış ve tav-rı ortaya koyamamışlardır. Hatta, Türk milliyetçileri küreselleş-meyi liberal sağ ve muhafazakâr sağın anladığından farklı an-lamışlar; ancak bu farklı anlayış, küreselleşmeyi millî kültürler için bir tehdit olarak algılamanın ötesine geçememiştir.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

44

ma sürecine girer. Gökalp’in teorik gelişimi Türk milliyetçili-ğinin de teorik gelişimi olmuştur.

19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında yaşanan bu te-orik gelişme süreci, bütün bir 20. yüzyıl boyunca tekrarlan-

mamıştır. Diğer bir ifade ile Türk milliyetçisi entelektüellerinarasından, milliyetçiliğin teorik gelişimini bütüncül bir yakla-şımla gerçekleştirebilecek bir teorik zekâ çıkmamıştır. Gerçi,1960 ve 1970’lerde Türk milliyetçiliğinin teorik gelişiminekatkıda bulunan bazı entelektüeller olmak ile birlikte, bu kat-kıların genel bir sistem mantığı içinde olduğunu söylemek zordur. Bunu bir hata veya suçlama konusu yapmak 1960 ve70’lerde önemli katkılar yapan bu insanlara haksızl ık olacak-tır. Onlar üzerlerine düşen görevi fazlası ile yapmışlardır. An-cak, ortada kolektif bir ideolojik çaba olmadığı için ideolojik 

gelişim için çaba harcayan düşünürlerin katkıları sınırlı kal-mıştır.

 Türk milliyetçiliğinin 20. yüzyılın ikinci yarısındaki tek lide-ri olan Alpaslan Türkeş'in 1960'larda geliştirerek ortaya attığı9 Işık doktrini, Türk milliyetçiliğinin düşünsel plânda önem-li bir politik atılımını temsil eder. Ancak, Türkeş'in ortaya at-tığı teorik çerçeve üzerinde Türk milliyetçisi aydınların yete-rince durduğunu söylemek mümkün değildir. Bundan dolayı9 Işık doktrini, 1970'lerin sonunda bir durgunluğu yaşamayabaşlamıştır. 1980 ve 90'lı yıllarda ise 9 Işık bir yandan Türk milliyetçileri için bir eylem programı olma niteliği taşır, öte

 yandan bir hayatı anlama biçimidir. Türk mill iyetçisi hareke-tin bir çatışma süreci içine çekilmesi 9 Işık yaklaşımının te-orik çerçevesi üzerinde yeterince çalışılmasını engelleyen

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

43

Page 28: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 28/79

lenme süreci içine girmesi gerektiğinin de bilincindedir. Bü-tün bunların kendisine tarihsel bir görev yüklediğini anlamak-tadır. Ancak kendisini bu süreçte nasıl konumlandıracağınıhâlâ tespit etmiş değildir. Bugünlerde Türk milliyetçisi aydın-ların sorduğu temel soru şu şekilde ifade edilmektedir: "Pe-ki, biz ne yapmalıyız?" Yapılacak ilk şey, Türk milliyetçiliği-ne sahip çıkmaktır. Her Türk milliyetçisi aydın, Türk milli-

 yetçiliğine sahip çıkarken, bu hareketin geleneğine,temsil ettiğine inandığımız yüce millî, politik, stratejik ve ahlâkî değerlere, Dursun Önkuzu'ya, Recep Haşat-lı'ya, Gün Sazak'a ve diğer yüzlercesine binlercesine sa-hip çıkmaktadır. Türk milliyetçiliğinin ürettiği siyasal, mes-lekî ve kültürel kurumlara sahip çıkmalıyız. Bu kurumlarınhepsi bize aittir. Bugün yönetiminde kim olur ise olsun bukurumlara sahip çıkmalıyız. Ötüken  yayınevine sahip çıkma-lıyız. Türk Yurdu Dergisine sahip çıkmalıyız. Yeni Çağ 'a, Or- ta Doğu 'ya sahip çıkmalıyız. Eğer fikrî seviyelerini, içerikleri-ni beğenmiyor isek onları uyarmalıyız. Seviyelerini düzeltme-lerini istemeliyiz. Buna zorlamalıyız. Millî duyarlılığı, ahlâkîduyarlılığı tekrar canlandırmalıyız. Her yer ve fırsatta millîtepkimizi ortaya koymalıyız. Bu bir seferinde bir televizyonda

 yayımlanan bir programı protesto etmek için çekilen telgraf veya edilen telefon olabilir, diğerinde Kerkük için yapılacak bir mitinge katılmak amacı ile Sivas'tan, Erzurum'dan, Ada-na'dan, Balıkesir'den Ankara'ya geliş olabilir. Kendimize yeni-den inanmaya ve güvenmeye başlamalıyız. Türk milliyetçilerihâlâ bütün olanlara rağmen bu milletin, bu coğrafyanın ve butarihin sadık ve cefakâr çocukları olmaya devam etmektedir-ler. Onların hataları vardır ama tarih ve millet önünde başla-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

46

Ulaşılan noktada, Türkiye için milliyetçilikle içinde olduğuideolojik rekabet sürecine rağmen doğru kullanılması duru-munda ortaya büyük fırsatlar çıkarabilecek olan küreselleş-me projesi, Türkiye’nin ulusal menfaatlerinin aleyhine geli-şen bir süreci ortaya çıkarmıştır. Küreselleşme ve onun ürü-

nü olan etnik milliyetçilik, Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığıtemelleri ortadan kaldırma doğrultusunda önemli bir mesafekaydetmiştir. Türkiye, bir ulus devlet yapısından, çok kültür-lü federal yapıya hızla sürüklenmek istenmektedir.

 AB gibi bir bölgeselleşme süreci de Türkiye’de Türk milli- yetçiliği ideolojisine dayanarak kurulmuş olan Türkiye Cum-huriyeti Devleti'nin dönüştürülmesi sürecine büyük katkıdabulunmaktadır. Türk birliğine olan inançlarını tamamen kay-betmiş olan Türk milliyetçileri ise içinde bulundukları büyük 

ideolojik boşluk çerçevesinde, bu sürecin hâlâ anlamını tamkavrayamamanın verdiği boşlukta, AB’ye onurlu giriş gibi bir anlamsızlığı tekrar tekrar dile getirmektedirler.

 Türk milliyetçisi aydınlara bu aşamada büyük bir sorumlu-luk düşmektedir. Türk milliyetçisi aydınlar, Türk milliyetçiliği-nin sadece Türkiye’de değil, bütün Türk dünyasında yenidendirilişini gerçekleştirecek bir ideolojik canlanma sürecini baş-latmak için çalışmaya başlamalıdırlar.

Ne Yapmalıyız? Türk milliyetçisi aydın, içinden geçtiğimiz sürecin Türki-

 ye'nin geleceği için ne kadar büyük bir tehdit içerdiğini gör-mektedir. Aydınlarımız Türk milliyetçiliğinin ideolojik bir yeni-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

45

Page 29: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 29/79

den dahi teslim alınabilir.  Türkiye dışında gidecek ikincibir vatanı olanlar, Türk milletini Türkiye’yi yabancı güç-lerin dolaylı-dolaysız denetimine teslim etmekte hiç te-reddüt göstermeyeceklerdir ve göstermemektedirler.

 Türk mil liyetçilerinin ve Türkiye’ye sadakati devam edengeniş kitlelerin ricatının durdurulması ise yeni bir anlayış, ye-ni bir ruh ve yeni bir ideolojik anlayışa dayanan reform prog-ramına bağlıdır. Türk milliyetçilerinin önündeki acil ideolojik görevlerden birisi hatta en başta geleni Türk milliyetçiliğineözgün bir radikal reform programı hazırlayarak Türk toplumu-nun önüne koymaktır.

Çünkü, Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhuriyet'imizinkurucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinin içi boşaltılarak ön-ce sınırları ve içeriği belirsiz, herkesin arkasına sığınabildiği,

 Atatürk’ün anladığı anlamda Türk milliyetçiliğinden tamamenuzak ve işbirlikçi bir Atatürkçülük arkasına sığınılarak, bürok-ratik bir milliyetçiliğe kayılmış; daha sonra bu bürokratik mil-liyetçilikten de uzaklaşılmıştır. (Atatürkçülüğü, tam bağımsız-lık ve Türkiye Cumhuriyeti millî devletinin korunması olarak anlayan, Türk milliyetçiliğine bağlı Atatürkçülük anlayışı tama-men bu yaklaşımın dışındadır. Ancak, bu yaklaşımın da Mus-tafa Kemal Atatürk’ün önem verdiği yerel kültür boyutunu an-lamadığı ve dışladığı görülmektedir. Bu yaklaşım Batı'ya karşısiyasal anlamda bir duruşu temsil ederken, kültürel anlamda

Batıcı olmak konusunda bir sakınca görmemektedir.)Gerçekleşen geri çekilme sonucunda ulaşılan aşamada,

 Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerinin, ulus devlet yapısı-nın tasfiye edilerek, devletin etnik merkezli bir dağılma sonu-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

48

rının önlerine eğilmesine neden olacak utanılacak bir fiilleri yoktur. Özetle, Türk milliyetçisi aydın, kendisine güvene-rek ve Türk milliyetçisi olmanın onurunu duyarak, Türk milliyetçiliğine ait her şeye sahip çıkmaya başladığıgün, Türk milliyetçiliğinin kaderi değişecektir.

Sahip çıkmanın ön koşulu yaşamın bütün alanlarına ve21. yüzyılın bütün sorunlarına cevaplar verebilecek bir milli-

 yetçiliğin yapılandırılabilmesi için özeleştiri kurumunu çalış-tırmaktır. Türk milliyetçisi aydınlar, işe kendilerini eleşti-rerek başlamalıdırlar. Tekrar ve tekrar gerçekleşecek özeleştiri ve eleştiri Türk milliyetçiliğini olgunlaştıra-cak, doğru ideolojik cevapların bulunmasının yolunuaçacaktır. Özeleştiri ve eleştiri mekanizması çalıştırılırkenakılda tutulması gereken ölçüt, Türk milliyetçisi aydın için,

 Türk milletinden ve onun manevî değerlerinden başka kutsaldeğer olmadığıdır. Aziz Cumhuriyet'imizin yeniden inşa edile-rek 21. yüzyılın ve 3. bin yılın derinliklerine taşınması, Türk milliyetçisi aydınların göstereceği fikrî çabaya bağlıdır.

 Türk Milliyetçiliğinin Radikal Reform Programı

Cumhuriyet'e, Türklüğe sadakat ve bağlılığın hızlabirçok yurttaşımızın beyninde eridiği, eritilmeye çalışıl-dığı bir dönemden geçiyoruz. Bu durum Türkiye’deki her siyasal grup, parti, dernek ve toplumsal yapı için geçerlidir.

 Türklük bilincinin yerine feodal, mahallî bilinçler konulmayaçalışılmakta; Türklüğün ve Cumhuriyetin taviz vermez evlât-ları ise sürekli bir ricat içerisine itilmektedirler. Gelecek on

 yılda bu ricat sürer ise Türkiye herhangi bir direnç gösterme-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

47

Page 30: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 30/79

temel teknolojik ve demokratik süreçleri doğrultusunda tek-rar örgütlenmesini sağlamalıdır.

 Türk milleti tarihin en eski, en kıdemli uluslarından birisi-dir. Bu bizim kendimizle ilgili yapacağımız her analizde akıl-

da tutmamız gereken en önemli husustur. Tarih, büyük bir  yaşama direnci olan Türk milletini gömememiştir ve göme-meyecektir. Bu millet kendisini tekrar tekrar yenileyerek tari-hin en etkin unsurlarından birisi hâline gelmiştir. Türk mille-ti, milliyetçi bir kadronun önderliği ve yol göstericiliğinin ışı-ğında, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk milliyetçi-lerinin gerçekleştirdiği yetkinlik ve başarı ile kurulan Cumhu-riyeti 21. yüzyıla taşıyacak radikal reform politikalarını yürür-lüğe koyarak, geri çekilmeyi durdurmalıdır.

 Tekrar ediyorum: Türk milletine ve onun devletine karşı

 yapılan saldırıların durdurulması, devletin ve toplumun ona-rılarak, milletimizin güçlü, zengin, demokratik bir yapı içindegeleceğe taşınması, Türk milliyetçilerinin; devletimizin vetoplumumuzun karşı karşıya kaldığı tehditleri ortadan kaldı-racak bir radikal reform programı geliştirmesine bağlıdır. An-cak, böyle bir programın ortaya çıkmasının birbiri ile içiçegeçmiş iki ön şartı vardır. Bunlar, sağlam ve tutarlı bir ide-olojik yapı ve kendine güvenen, yüksek bir ahlâkî sevi-

 yeyi temsil eden güçlü bir öncü kadrodur.

İdeolojik yenilenme ve milliyetçi reform politikaları, neidare-i maslahatçı, ürkek, günü idare etmeye çalışan, ideolo-

 jik anlamda belkemiksiz yaklaşımlarla gerçekleştirilebilir nede Türk milliyetçiliğinin isminden dahi ürküp, Türk milliyetçi-liğinin siyasal anlamda radikal reformcu, yenilikçi, radikal ey-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

50

cunda federalleşmesi sürecine girilmiştir. Reform adı ile Tür-kiye’ye sunulan ve Türk Devleti ile toplumunun dinamiklerin-den değil de dış dinamiklerden kaynaklanan devletin dönüş-türülmesi süreci hızla ilerlemektedir. Böylece, Cumhuriyetkurulurken Türk milliyetçiliğinin temel hedefi olan millî dev-

let oluşturulması süreci ağır bir sekteye uğratılmaktadır. Av-rasya ve Orta Doğu’da gerçekleşen gelişmeler, Türkiye’dekiiç parçalanma süreci üzerinden federalleşmeyi hızlandıracak bir şekilde devam etmektedir. Bir kısım basın-yayın organın-da federalizm tartışmaları başlamıştır bile.

Bu çerçeveden bakıldığında, acil görevin neden milliyetçibir reform programı oluşturmak olduğu daha açık bir şekildeortaya çıkmaktadır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin devletve sivil toplum alanında, bütün yaşam alanları ve boyutları

hızla tahrip edilmektedir. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin yenilenerek, güçlenerek, toplumsal, ekonomik, kültürelve siyasal bir yenilenme/onarılma sürecinden geçerek,21. yüzyıla taşınması bütün bürokratik, toplumsal ve si-

 yasal yaşam alanlarını kapsayan radikal bir Türk milli- yetçisi reform programının hazırlanmasına ve yaşamageçirilmesine bağlıdır.

Bu radikal reform ve eylem plânı, bir yandan ümitsizliğedüşmüş, yılgın bir ruh hâli içine girmiş, geleceğe, kendisineve halkına inancını yitirmiş kitleleri tekrar Cumhuriyet'in 10.

 yılının ruh hâline, dinamizme, geleceğe, Türkiye’ye, kendineve halkına inancını tazelerken, öte yandan köhnemiş, içi çü-rümüş, bürokratik yapının da tasfiye edilerek, yeniden yapı-landırılması sonucunda ataletten kurtulmasını, 21. yüzyılın

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

49

Page 31: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 31/79

Bazı Türk milliyetçileri, içine girdikleri bıkkınlık ve bezgin-lik şeklindeki ruh hâlinde Türk milliyetçiliği ile olan bağlarını,1970’li yıllarla kurulan bir “muharip-gazilik” bağı içinde sür-dürmekte; milliyetçilik, onlar için zaman zaman eski arkadaş-ları görmek amacı ile ziyaret edilecek “manevî bir kahveha-

ne” niteliği taşımaktadır. Bu tavır, en az, Türk milliyetçiliğiningelişmesine aktif olarak karşı koyanların tavrı kadar zararlı-dır. Çünkü, bu tavır, yeni yetişen Türk milliyetçisi gençlerekötü örnek olarak, onların dinamik ve inançlı gelişimini en-gellemekte, ruhlarını söndürmektedir.

 Türk milliyetçiliği hazırlaması gereken reform politikaları-nı ancak, yeni bir atılım ruhu yakalandıktan sonra, ideolojik bir yenilenme zemini üzerinde gerçekleştirebilir. Bu ideolojik gelişme sağlanmadan ortaya refom adı ile çıkılır ise yapılabi-lecek tek şey parlak ama içi boş sloganlar atmak olur. Oysa,

 Türk milleti son dönemde içi boş sloganlarla avutularak oya-lanmış ve yıkım süreci içine sokulmuştur. Türk milliyetçileri,

 Türk milletini bir daha asla hayal kırıklığını uğratmamalıdırlar.Bunun için ideolojik yenilenmeye parallel olarak, çok kap-samlı bir ön çalışma gerçekleştirilmesi şarttır.

Ön çalışma döneminde, sadece devletimizin değil, toplu-mumuzun da uğradığı ağır saldırılar altında örselendiği gerçe-ğinden yola çıkarak milletin ve devletin koşut süreçler hâlin-de ruhsal bir yenilenmeden geçirilmesinin yolları üzerindetespitlerde bulunulmalıdır. Milliyetçi reformun yönelmesi ge-

reken reform alanları tespit edilmeli ve reform politikalarınıniçeriği üzerinde çalışılmalıdır.

Reform politikalarının yaşamın bütün alanlarını kapsayıcışekilde geliştirilmesi gerekli olmalı; bu politikalar, devleti,

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

52

lem programları ile donanmış bir dünya görüşü olduğunu an-lamayıp, milliyetçiliği siyasal-ekonomik muhafazakârlık sa-nan yaklaşımlarla yaşama taşınabilir.

Mevcut sisteme teslim olan, uyumlu bir tavır takınan, kü-

reselleşmenin arka bahçesinde yer almayı kabul eden yakla-şımların Türk milliyetçiliği için değil radikal bir reform prog-ramı hazırlaması, herhangi bir program bile hazırlamasımümkün değildir. Türk milliyetçiliğinin ideolojik yenilenmesive radikal bir reform programı ile Cumhuriyet'imizin yenile-nerek 21. yüzyıla taşınması, mevcut çarpık sisteme, Türki-

 ye’yi bir iç sömürge gibi gören ve sömüren siyasal ve ekono-mik sisteme direnç gösterme, meydan okuma ve onunla sa-vaşma cesaretini göstermeden geçmektedir.

 Türk milliyetçileri, kırılmış olan psikolojik direnç güçlerini

tekrar kazanmadan ne ideolojik yenilenmeye ne de bir re-form programının oluşturulmasına yönelebilirler. İçine girilenadam sendeci tutumdan, her partide milliyetçi adamımız var şeklindeki “bukelamun milliyetçiliğinden” vazgeçmeden,vahşi liberalizmin yarattığı manevî kirlenmenin pisliklerindenarınmadan ortaya ideolojik yenilenme de çıkmaz, radikal re-form talebi de.

 Türk milliyetçileri bir şeyi çok açık bir şekilde anla-malıdırlar: Bugün hâlâ ideolojik yenilenmeye karşı aktif ve-

 ya pasif karşı çıkan, kayıtsız kalan, Türk milliyetçiliğinin bir reform programına ihtiyacı olmadığını düşünen, böyle bir re-form programı üzerinde çalışmak konusunda kararlı olma-

 yan, futbol maçı milliyetçisi olabilir ama siyasal bir programanlamında Türk milliyetçiliğine inanmamaktadır.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

51

Page 32: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 32/79

Söz konusu pasifizm/ılımlılık hastalığının kökeninde, Türk milliyetçiliğini “evcilleştirmek”, “sistem ile uyumlu hâlegetirmek” sistemin uslu ve beğenilen küçük çocuğu yap-mak kaygısı vardır. Pasifist/ılımlılık hastalığının kökeninde bir 

 yandan Türk milliyetçiliği ile sağlam bir ideolojik ilişki kuru-

lamaması öte yandan ise “derin devletin” darbesini yemek-ten, ikinci bir 28 Şubat yaşayarak “Erbakanlaşmaktan” du-

 yulan kemiklere kadar işlemiş bir korku vardır. Korku ile ikti-dara talip olunmaz, korkarak da iktidar olunmaz.

Oysa, Türk milliyetçiliğinin gerek ideolojik gerek politik olarak içine sokulmak istendiği pasifizm/ılımlılık, hem tarih-sel ve ideolojik olarak hem de günün politik şartları açısın-dan da Türk milliyetçiliğine aykırıdır. Türk milliyetçiliği ortayaradikal bir siyasal eylem programı ve uygulaması olarak çık-mıştır.

 Türk milliyetçiliğinin en radikal eylemi, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ortaya çıkaran  Türk Devrimi’dir. Türk milliyetçiliğinin ikinci radikal eylemi ise Kurtuluş Sava-şı'mızın kutsal sonucu olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bağım-sızlık ve varlığını koruma mücadelesi olan Ülkücü Hareketolmuştur.

 Ancak, Türk milliyetçiliği, radikalizm adına radikalizm has-talığına tutulmuş politik bir süreç değildir. Bir doktorun has-tasına verdiği tedaviyi hastalığın türü ve ağırlığı belirler. Eğer hastanın tutulduğu illet aspirin tedavisi ile geçecek ise dok-torun radikal bir müdahale olan ameliyatı gerçekleştirmesisöz konusu olmaz. Ancak, hasta ağır bir hastalığın pençesin-de ise doktor radikal tedavi şekilleri olan ameliyat, kemote-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

54

bürokratik mekanizmayı, ekonomik yaşamı yeniden inşa edi-ci şekilde yönlendirmelidir. Milliyetçiler, artık ideolojik çürü-müşlüğün getirdiği parça başına çözüm anlayışını terk ede-rek, kapsamlı dünya tasarımı üzerinde çalışmalıdırlar. Bu ko-nuda Türk milliyetçilerinin önünde birçok örnek vardır. Biraz

tarih okumak milliyetçilerin unuttukları birçok yaşamsal öne-me sahip hususu hatırlatacaktır.

 Türk Milliyetçiliğinin Radikal Siyasal Programı

 Türkiye’nin Irak-Kıbrıs-AB-IMF sürecinde içine itildiği stra-tejik kıskaç, ülkemizin, Cumhuriyet'in kurucu ideolojisiolan Türk milliyetçiliğinin iktidarına, Mustafa Kemal Atatürk devrinin fikrî ve ruhî yapısına ne kadar ihtiyaç duyduğunu bir kez daha gösteriyor. Ancak, Türk milliyetçiliğinin bugün için-

de bulunduğu fikrî-ruhî bunalım süreci Türk milliyetçiliği neaydınlarını Türk halkının büyük bir kısmı için ne yazık ki bir umut olmaktan çıkarmıştır.

Uzunca bir süreden bu yana Türk milliyetçiliğine musallatolan fikrî ve ruhî pasifizm/ılımlılık,  Türk milliyetçiliğiningündemini belirliyor. Kısaca atalet, korkaklık, ürkeklik gibi ru-hî bir tavrın ve Türk milliyetçiliğini gerçek zemini üzerine yer-leştirememenin sonucu olan bu tutum, Türk milliyetçiliğininsahip olduğu politik dinamizmin ortaya çıkmasını engellediğigibi Türk milliyetçiliğinin ideolojik gelişimini de engelliyor.

Bu fikrî ve ruhî tutum; Türk toplumunun en dinamik, enzinde ve en mücadeleci unsurları olan Türk milliyetçilerininâdeta ruhunu çalmakta, içlerini boşaltmaktadır. Türk milliyet-çilerini eylemden kopartmaktadır.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

53

Page 33: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 33/79

1919’da Türkiye’nin kaderine el koyan Türk milliyetçileri, Türkiye’ye manda önerisinde bulunan aydınları ve devletadamlarını İstanbul’un karanlıklarına gömerek Anadolu’dabağımsızlık ateşini yakarken, Türkiye’ye, Türk milletine radi-kal bir çözüm önermişlerdir: "Ya İstiklâl ya Ölüm". İstanbul

buna inanmamıştır. Bir çok aydın, subay, gazeteci, Anka-ra’daki Türk milliyetçilerini maceracılıkla, bugüne tercümesiradikallikle suçlamıştır. Ancak, Türk halkı, kendisine bağım-sız yaşama seçeneği ile ölüm arasında bir seçim ortaya ko-

 yan Türk milliyetçilerini tercih etmiştir. Sonuç, yurttaşı olmak-tan gurur duyduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Tür-kiye Cumhuriyeti, Türk mill iyetçiliğinin eseridir.

 Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni yöne-ten siyasal elit, Türk milliyetçiliğini bir siyasal eylem progra-

mı olarak uygulamaktan vazgeçmiştir. Türk milliyetçiliğininbir siyasal eylem programı olarak Türk milletinin önüne kon-ması için 1965’e kadar beklemek gerekmiştir. Bu tarihte,CKMP yönetimini ele alan ve siyasal yaşama ilk adımını bir ih-tilâl önderliği ile atan Alpaslan Türkeş ve kendisi gibi ihtilâlci

 Türk milliyetçileri olan arkadaşları, Türk milletinin önüne“Müreffeh ve Kuvvetli Türkiye için CKMP Programı”nıkoymuşlardır. Programı okuyunca, Türk milliyetçiliğinin bu

 yeni siyasal liderinin Türk milletine, devletin ve toplumun ye-niden yapılandırılması gerektiğini söyleyen bir programı, ra-dikal bir tedaviyi önerdiği görülmüştür. Türk milliyetçiliğinin

 yeni yorumu olan 9 Işık'ın içine sindirildiği program esasen Türkiye için Türkeş’in önerdiği radikal tedaviyi de soyut bir çerçevede bırakmamakta, yapılması gerekenleri teker teker anlatmaktadır. Bunu, “Milletin ve Devletin Yeniden Teşki-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

56

rapi gibi tedavi biçimlerine yönelir. Doktorun aspirin tedavisiuygulaması, onu ılımlı yapmadığı gibi ameliyat ile hastalığı gi-dermeye çalışması da onu radikal yapmayacaktır.

 Türk milliyetçileri de radikal olmak adına radikal düşünce

ve eylemler geliştirmemişlerdir. Türk milliyetçilerinin tedavietmeye talip oldukları hasta Türkiye, ağır hasta olduğu için,çok ağır sorunlarla karşı karşıya olduğu için, Türk milliyetçi-leri, Cumhuriyet'in kuruluşundan, Gümrük Bakanlığı döne-minde Gün Sazak ’a kadar uzanan süreçte, gerekli olan radi-kal politikaları geliştirmişler ve başarı ile uygulamışlardır.

Bu çalışmanın değişik noktalarında Türk milliyetçiliğininüretmesi gereken radikal politikalar yaklaşımı, Türk milliyet-çiliğinin radikallikten ne anlaması gerektiği sorusuna tartış-malara meydan vermemek için çok açık bir cevap verilmesi-

ni gerektirmektedir. Bu konu ile ilgili olarak çok büyük bir berraklık ve netlik içinde olmalıyız. Son dönemde radikallik başlı başına "kötü" tanımlaması çerçevesine alındığı için radi-kal politik çözümler yerine çürümüş sistemle uyumluluk ve-

 ya ikinci Cumhuriyet çözümleri bir erdem olarak sunulmak-tadır. Oysa radikal politikalar boşuna bir radikalliğin değil,durumun gereğinin sonucu ise radikal politiklar üretmek veuygulamaktan başka çare yoktur.

Bu çerçevede bugün yaşadığımız Türkiye’ye baktığımız za-man gördüğümüz husus; bu ülkenin ağır bir ekonomik, poli-tik, sosyal hatta ahlâkî bir buhran geçirdiğidir. Siyasal hare-ketlerin bu ağır hasta olan Türkiye için önerdiği tedaviler, si-

 yaset dili ile politikalar olmalıdır. Esasen, siyasal partilerinvarlık nedeni de budur.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

55

Page 34: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 34/79

temsil etmişlerdir. Türk ülkücü hareketinin direnişi olmasaidi, Türkiye’nin Afganistanlaşmasını engellemek mümkün ol-mayacaktı. NATO’nun Soğuk Savaş süreci içindeki varlığı bi-le sokakları, meslek grupları, okulları/üniversiteleri komü-nistleşmiş bir Türkiye’de çok işe yaramayacaktı. 100 sene

sonra, Türkiye tarihini yazan tarafsız tarihçiler ülkücü hareke-tin bu konumunu çok daha açık bir dille belirlemek duru-munda kalacaklardır.

Ancak, Türk milliyetçilerinin radikalizmi, 1965-1980arasında içine çekilmeye çalışıldıkları çatışmada Türki-

 ye’nin nefsi müdafasını temsil etmelerinde değil, orta- ya Türkiye için koydukları programda aranmalıdır. Bu-gün Türkiye 1970’li yıllardan daha ağır bir buhran geçirmek-tedir. Türk milliyetçiliği, 1965’te olduğu gibi şimdi Türki-

 ye’nin 21. yüzyıla güçlü bir ülke olarak taşınması için1900’lerden başlayıp bir yüzyılı aşan birikimden hareketleideolojik yenilenmeyi gerçekleştirmek, “milletin ve devletinCumhuriyet'in kuruluş esaslarına sadık kalarak yeniden ör-gütlenmesini sağlamak zorundadır. Topyekûn bir tedaviyiöngören bu yaklaşım radikal olmalıdır.

“Ülke ve ulusların bugünü için umut, yarını için umut ka- yanağı olan gençlik ayni zamanda, bir devletin devamlılık ko-nusundaki güvenidir. Önemi büyüktür, yücedir.” (Türk Genç-liği İçin CKMP Hizmet Programı) Bu anlayış çerçevesinde, ra-

dikal bir Türk milliyetçiliği topyekûn tedavi programı içinde Türk gençliğinin alması gereken yer, üniversiteler, kütüpha-neler, lâboratuvarlar, dil kurslarıdır. Türkiye’nin yeniden

 yapılanması buralardan geçecektir.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

58

lâtlandırılması” başlıklı 19 maddede görmekteyiz: a) İdarîreform, b) Topyekûn meslekî ve teknik eğitim, c) Tarım vetoprak reformu, d) Endüstrileşme, e) İş ve üretim seferberli-ği, f) Yerleşme ve yaşama düzenin tanzimi ile gerçekleşecek-tir” denmektedir.

Programın 45. maddesinden 254. maddesine kadar adımadım devletin ve milletin yeniden örgütlenmesinin nasıl ger-çekleştirileceği anlatılmıştır. Başbuğ Türkeş’in Türkiye’ye ye-ni bir şekil vermeyi hedefleyen Türk milliyetçiliği programısadece parti programına değil, bütün bir parti yayınına, genç-liğe bir anda nüfuz etmiş, onları cezbetmiştir. Türk milliyetçi-lerinin Türk milletine sunduğu bu büyük dönüşüm programı,dönemin entelektüel yaşamı üzerinde hâkimiyet kurmaya ça-lışan sosyalist solu bile önce şaşkına uğratmış, sonra bu

programa “romantik” bir program suçlaması yapılmıştır. Ancak, Türk milliyetçiliğinin sağlıklı demokratik koşullarda

programını Türk milletine anlatması, 1960’ların sonundan iti-baren Türkiye’ye karşı geliştirilen dolaylı saldırı ve örtülüistilâ ortamında ne yazık ki gerçekleşmemiştir. Bu saldırınınkarargâhları olarak Türk üniversiteleri seçilmiş, Türkiye’ningeleceğini temsil eden Türk gençliğinin beyni yıkanmış, Mark-sist mankutlar, yani beyni yıkanmışlar yapılması hedeflenmiş-tir. Bu amaçla öncelikle Türk milliyetçilerinin üniversiteler-den atılmasına çalışılmış, beyni yıkanmış Türk gençleri, Türk 

milliyetçisi gençliğin üzerine saldırtılmıştır. 1968-1980 arası Türkiye için acı yı llardır. Gerçekleşmesini Türk milliyetçileri-nin asla arzu etmediği üzücü olaylar yaşanmıştır. Ancak, busüreç içinde Türk milliyetçileri Türkiye’nin nefsi müdafasını

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

57

Page 35: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 35/79

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

60

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

59

tık Türkiye için ideolojik yenilenme süreci içinde radikal çö-zümler üretmek zorundadırlar. Kaybedecek vakit yoktur.

3. Bin Yılın Başında Tarihe ve Bugüne Bakış

Esasen, 21. yüzyıla girerken, Türkiye ve Türkiye’nin öte-sinde bütün bir Türk dünyası, 16. yüzyıldan bu yana en şans-lı olduğu yüzyıla girmiştir. 16. yüzyıl "Türk yüzyılı" diye de ad-landırılır. Bu yüzyılda dört ayrı devlet çatısı altında örgütlen-miş olan Türkler, 85 milyon km2 olan eski dünyanın 40 mil-

 yon km2’sini kontrol altında tutmaktadırlar. Sadece Osmanlıİmparatorluğu’nun yayıldığı alanın 19 milyon km2 olduğu ha-tırlanmalıdır.

17. yüzyılın başında, 1601’de İstanbul’da Türk imparator-

luğunu yönetenlerin, dönemin süper gücünü yönettikleri sa-bittir. Ancak, gücünün zirvesinde gibi görünen bu güç, öte yandan Hristiyan Batı ve Hristiyan Kuzey'in iç hatlar kıskacınadüşmeye başlamıştır.

1701 yılı, 1699’da gerçekleşen Karlofça’nın üzerinden ge-çen iki yılın ardından, Karlofça’nın şokunun devam ettiği bir 

 yıldır. 1801 ise gerilemenin belirginleştiği, 16. yüzyılda genişbir alanda başlayan iç hatlar kıskacının sıkışmaya başladığıbir dönemdir. Napolyon orduları, Mısır’a çıkmışlardır. Yuna-nistan’ın ve Sırbistan’ın kopuşları yakındır. Kafkasya’da Rus

işgal savaşları başlamanın arifesindedir. Türkistan’da Rusyailerlemektedir.

1901 ise 1918’e kadar sürecek millî felâketlerin haberci-sidir. Burada çok kısaca özetlenen 500 yılı Türk tarihinin je-

Öte yandan pasifizm/ılımlılık hastalığının Türk milliyetçili-ğinin gündemine bir dogma olarak hâkim olmasından sonra,milliyetçiler ülkemizin ve milletimizin çok ağır sorunlarla kar-şı karşıya olmasına rağmen, bu hastalıkların üstesinden gele-cek radikal çözümler önermekten, geliştirmekten âdeta

korkmuşlardır. Türk milliyetçiliği silikleşmiş, doğrularını yitir-miş, Avrupa Birlikçi bir Batıcılığa kaymıştır. Türk milliyetçiliğisiyasal bir program olmaktan çıkmış/çıkarılmış ve Türkiye-Brezilya futbol maçında bayrak sallama şeklindeki bir amigo-luğa indirgenmiştir.

 Türk milliyetçiliğinin ideolojik dirilişi ve yenilenmesininönündeki mevcut hareketin ruhuna sinen “ılımlılık hastalı-ğı” kaldırılmadan ideolojik dirilişin gerçekleşmesi çok zor-dur. Çünkü, bu ruh hâli, Türk milliyetçiliğinin, Türklüğün ve

 Türkiye’nin 21. yüzyılın başında karşı karşıya olduğu ağır so-runlara radikal ve gerçekçi çözümler üretmesini engellemek-tedir.

Bu ruh hâlinin tasfiyesi, Türk milliyetçilerinin ortak görevi-dir. Her Türk milliyetçisi, Türk milliyetçiliğinin her şeyden ön-ce bürokratik kalıplar içerisine sıkıştırılamayacak bir hareketolduğunun bilinci ile Türk milliyetçiliğini sahip olduğu tarihe,sahip olduğu politik geleneğe, bu politik gelenek içinde yeti-şen fikrî önderlere sahip çıkması için çalışmalıdır. Bu ruh hâ-linin ve politik duruşun tasfiyesi, Türk milliyetçilerinin Türki-

 ye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türklüğün menfaatlerine karşıgerçekleşen her politik, ekonomik, kültürel eyleme karşı du-ruş sürecini bir birey olarak başlatması ve başlatmayanlar-dan hesap sorması ile gerçekleşecektir. Türk milliyetçileri ar-

Ü Ö Ğİ Ü İ İ İ İĞİ

Page 36: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 36/79

rinin de Tarsus’dan başlayıp Erzurum’a kadar uzanan hatüzerine yerleştikleri bilinmektedir. Özellikle 9. yüzyılda bubölgelerdeki Türk nüfusu artmış, Eskişehir’e kadar uzananhatta birçok kent, geçici olarak Türkler tarafından işgal edil-miştir.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki Türk askerî varlığına Bi-zans, ancak 928-964 arasında son vermiş; Erzurum’dan Ada-na’ya kadar olan bölge, Bizans orduları tarafından geri alın-mıştır. Bu bölgedeki Türklerin yenildikleri dönemde,100.000 atlı çıkardığı bilinmektedir; yani, sayıları küçümse-necek bir ölçüde değildir.

Selçukluların ilk Anadolu seferini, 1015-1016’da ÇağrıBey gerçekleştirmiştir. Daha sonraki yıllarda Selçuklular, Ana-dolu’nun sınırlarını, özellikle de Güney Kafkasya’yı denetimaltına almışlardır. 18 Eylül 1049’da Kutalmış Beyin kazandığıPasin Muharebesi, askerî açıdan, Malazgirt’ten daha azönemli değildir ve Bizans 100.000 esir vermiştir. 1054’te

 Tuğrul Bey, 1055’de Yakuti Bey Anadolu’ya tekrar girmiş;1058’de Malatya’yı almışlardır. Selçuklular, 1059’da Urfa’yıkuşatıp, aynı yıl Sivas’ı almış; 1068’de, 60’lı yıllarda Anado-lu’ya birçok kez giren Afşin ise Sakarya nehri kıyısına ulaşmışve yine Afşin komutasındaki Türk ordusu, 1070’de Denizli’yegirmiştir.

Böyle bir çalışma için oldukça ayrıntılı sayılabilecek buizahların nedeni, Türklerin Anadolu’ya aniden, 1071 yılındaMalazgirt’te gelmediklerini; hem tarihsel ve etnik bir derinli-ğe sahip olduklarını hem de bu coğrafyada hâkim siyasî ve

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

62

opolitik konseptine yerleştirirsek, karşımıza çıkan manzaraşudur:

Ön-Türklerin, yani Sümerlerin, Kimmerlerin, Anav, Kelte-minar kültürlerinin, İskitlerin doğduğu alan, Avrasya coğraf-

 yasıdır. Burada kastedilen Avrasya, Anadolu ve Mezapotom- ya’yı da kapsamaktadır. Ancak, daha sonraki dönemde, Hun-lar ile birlikte, Türklerin Anadolu ve Mezapotomya’dan As-

 ya’ya çekildikleri ve bu alanla sınırlı ve dünya siyaseti ölçe-ğinde ilgilendikleri bilinmektedir. O günlerin yeni sürecinde,bugünkü Moğolistan ile Çin Seddi kuzeyi arasındaki alandanKaraorman Avrupası'na ve Balkanlar’a kadar uzanan genişstepleri kapsayacak şekilde, Avrasya üzerinde egemenlik kur-dukları görülür. Ancak, Çin İmparatorluğu karşısında tedrici,fakat kesin bir yenilgiye uğrayarak, bir anlamda Göktürkler 

dönemi sonunda batıya doğru itilen Türkler, Uygurlar ile bir-likte, siyasî ağırlıklarını bugünkü Moğolistan’dan Türkistan’akaydırmışlardır. Karahanlı ve Gazneliler ile Türkistan-Hindis-tan-İran üçgeninde hâkimiyet kuran Türkler, Dandanakan Sa-vaşı'nın (1040) Selçuklulara yolu açmasıyla, İran plâtosu üze-rinden Anadolu’ya tekrar ulaşmışlardır.

1071, Türklerin Anadolu’ya üçüncü girişlerinin değil, kitle-sel olarak girişlerinin tarihidir. Esasen Türklüğün Anadolu’da-ki tarihinin Sümerler ile başladığı bilinmektedir.Saka Türkle-rinin ve Hunların da Anadolu’ya girdikleri bilinmektedir. Da-

ha sonra, MS 4., 5. ve 6. yüzyı llarda Türkleri, Anadolu’da Bal-kanlar'dan ve Kafkaslar'dan gelip yerleştirilen bir kavim ola-rak görürüz. Bizans ile işbirliği yapan bu kavimlerin birçoğuHristiyanlaşmışlardır. Abbasi ordusundaki Türk hassa birlikle-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

61

P f D Ü it ÖZDAĞYENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Page 37: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 37/79

let merkezinin jeopolitik zayıflığı yüzünden, hızlı dağılış veçöküşler yaşamışlardır.

Öte yandan Avrupa’nın Anadolu’nun fethine ilk tepkisi,Malazgirt’ten 24 sene sonra olmuş, 1095’de ilk Haçlı Seferi

gerçekleşmiş ve 1270’e kadar yedi Haçlı Seferi yapılmıştır. Türk ilerleyişi ise, bazı kısmî gerilemelere rağmen kesintisizbir şekilde devam etmiştir. Türkler Anadolu’dan Avrupa’ya ilk adımlarını 1352’de atmışlar; 101 sene Balkanlar’da ilerledik-ten sonra, 1453’te İstanbul’u fethetmişlerdir. Bu yüz seneiçerisinde, I. ve II. Kosova, Niğbolu, Sırp Sındığı, Ankara Sa-vaşı vardır. İstanbul’un 1453’te fethi, Avrupa’nın zihnî harita-sında bir kayma yaratmış ve Avrupa sınırlarını İstanbul’a ka-dar geri çekmiştir.

İstanbul’un fethinden sonra, önce Balkanlar’daki varlığını

sağlamlaştıran Osmanlı, daha sonra Kırım’ı ve Doğu Karade-niz bölgesini sınırları içine katarak kuzeye karşı güvenliğinisağlamıştır. Yavuz döneminde, İran ve Suriye/Mısır’daki Türk devletlerini yenerek sırtını, doğusunu güvence altına almıştır.

 Yavuz’u doğuya dönen ilk Osmanlı sultanı yapan, eğer Fa-tih’in Trabzon’u fethi ve Akkoyunlu Devleti'ni yıkan doğu se-feri sayılmaz ise, İslâmı devlet ideolojisinde bir vurgu nokta-sı yapması değil, İran-Türk imparatorluğu'nun Osmanlı'ya Şi-ayı ideolojik bir araç olarak kullanarak meydan okumasıdır.Diğer bir ifadeyle, iki imparatorluk arasında rekabet din de-

ğil, jeopolitiktir. İslâmın farklı yorumları sadece bir iktidar aracı olmuştur.

Doğuda imparatorluğun sınırları güvence altına alındıktansonra, Avrupa içine yönelik Osmanlı ilerlemesi devam etmiş;

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

64

askerî güçlerle, 1071 öncesindeki 50 yıl içinde değişik bo- yutlarda mücadele içinde olduklarını vurgulamaktır. Bu mü-cadelenin bir başka boyutta ve aynı tarihlerde Orta Avrupave Balkanlar'da da cereyan ettiği, fakat ortaya Anadolu’da ol-duğu gibi kalıcı sonuçlar çıkmadığını göz önünde tutmak ge-

rekir.

Malazgirt 1071’in önemi, bir Avrupa devletinin, Doğu Ro-ma’nın, nihaî olarak yenilmesi ile Anadolu’nun, bir Avrupadevleti topraklarının, Türklerin kesin hâkimiyetine girmesi ilebağlantılıdır. Nitekim, 1071’den dört sene sonra, SüleymanŞah, İznik’i taht şehri ilân etmiştir. İznik’in Türk başkenti ol-ması ve 325 konsilinin toplandığı Ayasofya Kilisesinin cami

 yapılması Avrupa’da şok etkisi yaratmıştır. Anadolu’nun fethi,1083’te tamamen bitmiştir.

2. bin yıla girerken gerçekleşen bu gelişme, Türklerin1000 ile 2000 yılları arasındaki jeopolitik çerçevelerini belir-lemiştir. Oğuz Türklerinin önemli bir bölümü için hedef batı-

 ya, Avrupa’ya ilerleyerek, Avrupa kıtası üzerinde hâkimiyetkurmak olmuştur. Öte yandan, Asya’da kalan Türkler için do-ğuda Çin, batıda Osmanlı, güneyde Hint ve kuzeyde Sibiryatundralarının çevirdiği ve tıkadığı ölü bir jeopolitiğin hâkimolduğu dönem başlamıştır.

Denizlerden ve İpek Yolu’nun niteliğini yitirmesi ile birlik-te, dünya ticaret yollarından uzak kalan bu coğrafya, gerçi

Cengiz ve Timur gibi cihangirler çıkararak belirli süreçlerde Asya’nın tümüne yakın bir alanına ve Doğu Avrupa’ya yayılanimparatorluklar kurduysa da, bu imparatorlukların da sikletmerkezi daima İç Asya olmuştur. Ve bu imparatorluklar, sik-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

63

P f D Ü it ÖZDAĞYENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Page 38: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 38/79

1557’de Başkurdistan da Moskova’nın hâkimiyetine girmiş-tir.

Daha sonraki dönemde Kırım’ın doğusundan Kafkasya’ya,batısından da, Balkanlar'a sarkan Rus gücü, Osmanlıyı her iki

taraftan sıkıştırmıştır. 1598’de Sibirya Hanlığı, 1606’da No-gay ordusu Ruslar tarafından ortadan kaldırılır.

Osmanlı, Rus yayılmasının uzun vadede, belki de 100 yıliçinde kendisini sıkıştıracağını görmüş; bunun tedbirini al-mak için, Sokullu Mehmet Paşa, Don-Volga Kanalı'nı açtırıpKaradeniz’den Hazar denizine girmeye çalışmıştır. Bu kana-lın, hem Türkistan’dan Anadolu’ya Türk göçünü canlandırma-sı düşünülmüş hem de Osmanlı'nın Asya içine yayılan Ruslar-la mücadelesi hedeflenmiştir. Ancak Osmanlı bunda başarılıolamamıştır. Rusların açıktan kuşatması devam etmiş,

1632’de Saha-Yakutistan’ı, 1731’de Batı Kazakistan’ı,1756’da Altay’ı fethetmişlerdir.

Osmanlı'nın güneyden Batılı denizci uluslar tarafından ku-şatılması ise, Ümit Burnu'nun keşfedilmesi ve ardından HintOkyanusu'na ulaşılmasıyla gerçekleşmiştir. Osmanlı, her nekadar bunun farkına varmış ve oluşturduğu Hint Okyanusu fi-losu ile mücadele etmeye çalışmışsa da, başarılı olamamışve geri çekilmiştir.

Şimdi, tekrar Avrupa içindeki Türk ilerlemesine dönersek,

1683’te, yani Birinci Viyana Seferi'nden 154 sene sonra, Türkler, ikinci kez Viyana önüne gelmişlerdir. Viyana’dan ge-ri çekiliş 1699’da Karlofça ile sonuçlanmış ve Osmanlı'nın ilk toprak kaybı gerçekleşmiştir. Karlofça Anlaşması, Kanunî’nin

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

66

1521’de Balkanlar’ı Avrupa’nın geri kalan kısmına bağlayanBelgrad, 1526’da Budapeşte alınmış, 1529’da ilk kez Viya-na’nın önüne gelinmiştir. Artık Osmanlı gücünün ve jeopoli-tik yayılışının zirvesindedir. Ancak, bu zirveden düşüş, sanıl-dığı kadar hızlı da olmamıştır. Kanunî 1566’da ölmüştür.

Onun ölümünden 30 yıl sonra, 1596’da Türkler, Haço-va’da Kocatepe’den önceki son büyük meydan muharebele-rini kazanmışlardır. İmparatorluğun genişlemesi hızını kay-betse dahi devam etmiştir. 1669’da, yani Kanunî’nin ölü-münden 103 sene sonra, Girit fethedilmiştir. Artık Osmanlı-'nın batı karşısında ezici bir üstünlüğü yoktur; ama tek başı-na başa çıkılmazlık konumunu da yitirdiği söylenemez. Belir-gin bir askerî üstünlük içinde olduğu söylenebilir. 1677’de ilk 

 Türk-Rus savaşı gerçekleşmiştir. Osmanlı Türkleri ile Ruslar 

arasındaki bu çatışmayı, daha sonraki yüzyıllarda, diğerleri iz-lemiş ve Türk devlet yönetiminin jeopolitik bilincinin şekil-lenmesinde önemli bir yer tutmuştur.

Klâsik tarih yazınımızın gözden kaçırdığı bir nokta, Os-manlı İmparatorluğu’nun küresel bir iç hatlar kıskacına düş-meye bu dönemde başlamış olmasıdır. İç hatlar kıskacınınbir kanadını Ruslar oluştururken diğer kanadını da Batı Avru-pa’nın denizci ulusları oluşturmuştur. Rusluk, Osmanlı'nınkuzey kanadından, Altın Ordu mirasının geriye bıraktığı Türk ülkelerini kontrol altına almıştır. Rusların işgal ettiği ilk Türk 

ülkesi olan Kazan 15 Ekim 1552’de düşmüştür. Osmanlı hâ-lâ zirvededir. 1556 yılında Tatar Türklerinin ikinci başkentiolan Çalım ve yine aynı sene Astrahan Rus işgali altına gir-miştir. 1556 yılı aynı zamanda Kanunî’nin öldüğü yıldır.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

65

Prof Dr Ümit ÖZDAĞYENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Page 39: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 39/79

ne girer. 1865’te Taşkent, 1868’de Buhara Hanlığı, 1873’teHive Hanlığı, 1875’te Hokand Hanlığı Çarlık orduları tarafın-dan işgal edilir. Ruslar, 1863-1876 arasında Asya’nın merke-zinde Kırgızistan’ı fethederler ve 1877-78 Osmanlı-Rus Sava-şı Osmanlı için çöküşün başlangıcıdır. 1881’de Aşkabat,

Göktepe Türkistan’ın son ordusu, Türkmenler de yenilir ve1885’te Londra Anlaşması ile Moskova ve Londra arasında

 Türkistan-Afganistan sınırı belirlenir. Orta Asya Türklüğününtamamen denetime alınmasından sonra, 1912-1913 BalkanSavaşı ile Türklük, Balkanlar’dan tasfiye edilir.

 Anadolu’ya yönelik olan bu geri çekiliş, üç kıtadan, Avru-pa’dan, Afrika’dan ve Asya’dan geri çekiliştir ve sadece ordu-nun değil, bir halkın da geri çekilişidir. Türklerin geri çekilişi,özellikle 1878’den sonrası, çok acılı bir geri çekiliştir.

Londra ve Paris için Osmanlı Devleti'nin tasfiyesi, muhte-mel bir savaşın plânlarından birisi idi. Nitekim, 1917’de Ku-düs’e giren İngiliz ordusu, son Haçlı Seferini başarıyla bitir-miş; bir sene sonra, İngiliz Başbakanı, savaşın nihaî hedefiniaçıklamıştır: "Türkler geldikleri yere, Asya’nın derinliklerinegideceklerdir". Türklerin Anadolu’da kalmasına da izin veril-meyecektir; çünkü 19. yüzyıl Avrupası, Anadolu’nun Avru-pa’nın bir parçası olduğunu arkeoloji, Rum ve Ermenilerinvarlığı vasıtasıyla hatırlamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yenildiği tarihte, Türk ordula-

rı, Cumhuriyetin sahip olduğu alandan daha büyük bir alanıkontrol altında tutmaktadırlar; ama, Anadolu’ya dönüş esasitibarıyla tamamlanmamıştır. Ancak yaşanan süreç içinde,son sığınak olarak düşünülen Anadolu’nun da, Türkler için

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

68

ölümünden 133 sene sonra imzalanmıştır. Bazı tarihçileregöre Karlofça, gerileme döneminin başlangıcını teşkil eder;çünkü Osmanlı ilk kez toprak kaybetmiştir.

 Ancak Karlofça’nın nihaî bir mağlûbiyet olup olmadığı tek-

rar sorgulanmalıdır. Çünkü 1739’da, 40 sene sonra, Osman-lı ordusu Almanları yenerek kaybedilen yerleri geri alacaktır. Ancak nihaî ve geri çevrilmez yenilgi, 1768-1774 Savaşı so-nunda Ruslar karşısında alınır.11 Çünkü, ilk kez Osmanlı, Türk ve Müslümanların meskûn olduğu bir toprağı kaybeder ve bir daha geri alınamaz. Rus kuşatması dış hatlardan içe yönelir ve doğrudan Osmanlı'yı hedef alır. 1783’te Kırım Hanlığı or-tadan kaldırılır. Böylece Küçük Kaynarca Anlaşması'yla1774’ten 1920’ye 156 sene devam eden büyük bir geri çe-kiliş başlar.

Fransızların 1801’de Mısır’dan çıkarılması için İngiliz veRus desteğine ihtiyaç duyulur. İngilizlerin 1807’de Çanakka-le’yi zorlamaları karşısında, Fransız yardımına başvurulur.1812’de Gagauz Yeri Ruslar tarafından işgal edilir. 1827’deNavarin’de Osmanlı donanması İngiliz, Fransız ve Rus donan-malarının ortak harekâtı ile yakılır ve 1828-29’da Osmanlı or-duları Rus Çarlık ordularına yenilirler. 1813-1828 arasındaRus orduları Kuzey Azerbaycan’ı İran Türklüğü'nü yenerek iş-gal ederler. Fransa 1830’da Cezayir’e el koyar. Rusluk 1822-1848 arasında Kazakistan’ın doğusunu da tamamen ele ge-

çirmiştir. 1828’de Karaçay-Balkarya Moskova’nın hâkimiyeti-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

67

11 Benzer bir yorum için bk. Hocaoğlu, Durmuş, "Avrupa Birliği Projesi ve Ba-ğımsızlık Bilinci",  Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri Sempozyumu, Ankara T ica-ret Odası Yayını, Ankara 2001, s. 333.

Prof Dr Ümit ÖZDAĞYENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Page 40: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 40/79

leşik bir uygarlıkla tek başına böyle bir mücadele verdiği gö-rülmemiştir. Ancak bu 861 sene süren ve hâlâ bitmiş görün-meyen mücadele, Türk ulusunu çok yıpratmıştır ve hâlâ yıp-ranmanın derin izlerinin tam anlamı ile silindiğini söylemek mümkün değildir.

Batı uygarlığına karşı son savaşından Atatürk’ün önderli-ğinde galip çıkan Türkiye, Cumhuriyet'in üzerine kurulduğuakılcı strateji ve küresel dengelerden azamî istifade i le 1901-1921 arasındaki felâket koşullarından, bugün olduğu nokta-

 ya ulaşmıştır ve bu nokta gerek Türkiye gerek dünya Türklü-ğünün son dört yüz yılda yakaladığı en olumlu tarih dilimidir.

2004 yılından tarihe bakarsak, Cumhuriyet, Türkiye halkıiçin ikinci bir Ergenekon olmuştur. 861 sene süren sürekli sa-vaştan sonra, Atatürk’ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesine,

kendisine karşı girişilen bütün dolaylı saldırı ve örtülü harp yöntemlerine rağmen, mümkün olduğunca sadık kalan Türki- ye, Osmanlı'dan devraldığı, 10 milyonluk, fakir, hastalıklı, bi-tap düşmüş ulusu, 75 milyonluk genç, sağlıklı, dinamik bir nüfusa ulaştırmayı başarmıştır. Anadolu Türklerinin sayısı 75

 yılda yüzde 600 artmıştır.

2004 senesinde, dünya Türklüğünün büyük bir bölümü-nün de bağımsızlığa kavuştuğunu görürüz. Kazakistan, Özbe-kistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan bağımsızlıkları-nı kazanmışlardır. Bu ülkeler, bütün olumsuzluklara rağmen,

geçtiğimiz on yılı, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçirdiği heyecanile geçirmişlerdir. Dünya enerji kaynaklarının önemli bir bö-lümüne ve genç ve eğitimli bir nüfusa sahip olan bu zinde ül-keler önemli bir potansiyeli temsil etmektedirler.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

70

güvenli bir yer olduğunu söylemek mümkün değildir. BirinciDünya Savaşı'nın, Anadolu Türklüğüne yönelik siyasi hedefi,Balkan Türklüğünün başına gelenin, yani aynı durumun Tür-kiye Türklüğünün de başına getirilmesi esasına dayanır. Yani,etnik olarak, işgallerle, soy kırımlarıyla, sürgünlerle Türklerin

 yok edilmesi hedeflenmiştir. Batı, bu hedefe oldukça yaklaş-mıştır. 1920 yılında, dünya Müslümanlarının ancak % 2’si,400 milyonun 10 milyonu, yani Sakarya ile Aras nehirleri ara-sında yaşayan Türkler özgürdür. Onlar da, kelimenin gerçek anlamında, bir ölüm kalım mücadelesi vermektedirler.

Büyük Zafer'den ancak beş yıl sonra, M. Kemal Atatürk,1927’de, Büyük Nutuk 'u, Batı'ya karşı kazanılan savaşın nihaîbir galibiyeti temsil etmediğini; ancak, bir ateşkes olduğunuanlatan "Gençliğe Hitabı" ile bitirir. Çünkü, İstiklâl Savaşı'nı

kazanan kadro, bütün bir Batı emperyalizmini ağır bir askerî yenilgiye uğratmadığını; ancak, Bolşevik Devrimi'nden sonraortaya çıkan yeni küresel şartlarla, savaş bıkkını ve sosyaliz-min ideolojik tehdidi altında bulunan Batı Avrupa halklarının

 Anadolu’ya ordu sevk edememelerinin yarattığı koşullarda,çıkarabildikleri son ordu ile Yunan ordusunu yendiklerininfarkındadır. Bu nihaî bir galibiyet değil sadece ateşkestir.Bundan dolayı, "Gençliğe Hitap", bir gün Batı Avrupa’nın Tür-kiye’yi yine yenilgiye uğratabileceği ihtimali üzerine kurul-muş bir öngörü olarak yorumlanabilir.

1922 ile 1071 arasındaki 861 senenin özeti, bir ulusun, Türk milletinin, tek başına bir uygarlık adına, İslâm medeni- yeti adına, birleşik bir kıtanın uluslarına karşı ve bir uygarlık-la yaptığı mücadeledir. Dünya tarihi boyunca, bir milletin bir-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

69

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞYENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Page 41: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 41/79

önerdiklerimiz gerçekçi görünmemiştir. Eğer gerçekçi olsaydıbu projeler tarihsel bir dönüşüm veya büyük bir olay olarak tarihe geçmezdi. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu proje,kuru ve monoton bir gerçekçilik değil, rasyonel temelleri vebüyük bir coşkusu olan bir gelecek plânıdır. Gelecek, geçmi-

şin karalanması ve küçümsenmesi üzerine değil, geçmişinkazanımları ve olumlu birikimleri üzerine inşa edilmelidir. Bugelecek plânı, Türkiye’nin birikmiş ve kronikleşmiş ağır poli-tik, ekonomik, sosyal ve etnik sorunlarına cevap niteliği taşı-

 yacak, radikal çözümler olmak zorundadır.

Milliyetçiliğin Canlanışı

Küreselleşme eş zamanlı olarak birçok farklı ve birbirleriy-le çelişen politik dinamiği serbest bırakmıştır. Bir yandan

ulus devletleri zayıflatan mikro/etnik milliyetçilikleri teşvik ederken, öte yandan da SSCB, Yugoslavya gibi sosyalist ide-oloji ile birbirine zorla yapıştırılmış halkların bağımsızlaşma-sı sonucunda yeni millî devletlerin oluşumuna ve uzun vade-de sağlıklı milliyetçiliklerin oluşma zeminine sebep olmuştur.

 Ancak, Sovyetler Birliği'ni ve çevre kuşağındaki sosyalistrejimlerin yıkılmasını takiben ortaya çıkan ideolojik-politik boşluğun bazı alanlarını ilk süreçte milliyetçiliğin baskıcı, dış-layıcı, ırkçı ve savaşçı yorumları doldurmuştur. Fakat hemendikkat çekilmesi gereken nokta, milliyetçiliğin bu ifratçı yak-

laşımlarını savunan siyasal kadroların ve halklarını ırkçı et-nik-temizlik savaşlarına sürükleyen liderlerin eski komünistkadrolar ve yöneticiler olmasıdır. Siyasal iktidarlarını sağlam-laştırmak için milliyetçiliği ve halklarını istismar eden bu kad-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

72

M.Ö. başlayıp M.S. 3. bin yılın başına uzanan Türk tarihi-nin jeopolitik eksenini özetlersek, karşımıza çıkan manzaraşudur: İlk bin yılda Türk tarihinin ana ekseni Asya’da dön-müştür. İkinci bin yılda özellikle Osmanlı çağlarında küreselbir hegemoni peşinde olması ve üç kıtaya yayılmasına rağ-

men, jeopolitik yayılmanın siklet merkezini Avrupa oluştur-muştur. İkinci bin yılın son iki yüzyılında ise amaç jeopolitik 

 yayılım olmaktan çıkmış, Atatürk’ün kısa süren yönetimi ha-riç, Avrupa’ya ilhak politikası şeklini almıştır. Üçüncü bin yı-lın başında, Türkler için amaç ne Asya jeopolitiğine dönüş ne

 Avrupa’ya ilhak olabilir.

Olabilecek ve olması gereken, Avrasya’da konsolide olma- yı sağlayacak bir jeostratejinin izlenmesidir. Türkiye, Avras- ya’nın kardeş toplumları ile Azerîler, Gürcüler, Kürtler, Kazak-

lar, Kırgızlar, Türkmenler, Özbekler ve diğerleri ile; Araplar,Farslar ve Ruslarla dostça bir etkileşim ve işbirliği içinde,kökleri bu coğrafyanın manevî ve maddî kültür unsurlarınadayanan bir jeopolitik üzerinde yeniden uyuyan Avrasya uy-garlığını diriltmenin mücadelesini vermelidir.

Bu tespitin genel geçerli anlayışın temel kabullerinden ta-mamen ayrıldığı açıktır. Az gelişmiş ülkelerin siyasal seçkin-lerinin ve kültürel yaşamının temel sorunu, hegemonik dün-

 yanın ürettiği ideolojik söylemin sınırları içinde düşünmeleri-dir. Bu tür bir düşünce tarzı akılcı olmaktan, yenilikçi olmak-

tan, sorgulayıcı olmaktan çok uzaktır. Bu düşünce tarzı esa-sen azgelişmiş ülke siyasal seçkinlerine düşüncelerinin ken-dilerine ait olduğu inancını verir. Ama bu düşüncede özgünolan, millî olan, yerel olan hiçbir unsur yoktur. Gelecek için

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

71

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 42: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 42/79

işçilere karşı kendisini dışa vuran bir politik oluşum sergile-mişlerdir. Faşist ve nasyonal sosyalist kökenli bu hareketler 1990’lı yılların başında kısa bir süre marjinallikten kurtulur gibi görünmüşler ise de Batılı devletler tarafından kullanıldık-dan sonra kontrol altına alınmışlardır.

 Avrupa'da daha köklü ve daha etkili olarak gelişen bir mil-liyetçilik ise Avrupa Birliği çerçevesinde oluşturulmaya çalışı-lan Avrupa milliyetçiliğidir. Öncülüğünü Fransa ve Alman-

 ya'nın yaptığı Avrupa milliyetçiliği, Avrupalılık bilincinin geli-şerek Avrupa Birliği'nin mevcut süper güç ABD'ye meydanokumasının sosyal temelini hazırlamaktadır.

Soğuk Savaş sonrasında milliyetçi ideolojinin gösterdiğiküresel etkili gelişimin kökeninde ise hâkim pazar ekonomi-leri arasında ortak düşman Sovyet Rusya’nın ortadan kalkma-

sı neticesinde çıkan ayrılıklar ve ABD-Avrupa Birliği-Japonyaarasındaki küresel çaplı mücadele yer almaktadır. Soğuk Sa-vaş döneminde ABD’nin liderliğinde Sovyetler Birliği'ne karşıaskerî-siyasî ve ekonomik ittifak içinde olan bu üç devletin

 yolları ortak düşmanın ortadan kalkması ile ayrılmıştır.

 ABD’nin politik-askerî önderliği artık kendi bölgesel ve kü-resel politikalarını geliştirmek isteyen Avrupa Birliği ve Ja-ponya tarafından köklü bir şekilde sorgulanmaya başlamıştır.Irak savaşı bu sorgulanma ve direnişin kendisini en açık bir şekilde ortaya koyduğu süreçlerden birisi olmuştur. Avrupa

Birliği ve Japonya’nın Amerikan ekseni dışına çıkma çabala-rı Washington’da kuşku ve tepki ile karşılanmıştır. Taraflar birbirlerine karşı ve küresel ölçekli üstünlük kurmaya yöne-lik politikalar geliştirmektedirler.

74

rolar zamanla tasfiye olacak, anılan coğrafyaların gerçek mil-liyetçi önder kadroları bu komünist kalıntıları tasfiye edecek ve gerçek demokrasiler millî devlet anlayışı çerçevesinde ku-rulacaktır.

 Avrasya coğrafyasındaki bir başka milliyetçi gelişim, SovyetRus tahakkümünden kurtulan ve millî devletlerini oluşturanhalkların egemen ulus hâline gelişlerinin bir sonucu olarak beliren güçlü ve sağlıklı milliyetçiliktir.Bu milliyetçi akımın kö-keninde Sovyet rejimine karşı direnişi temsil eden geniş halk kitlelerine dayanan halk cepheleri olduğu gibi, halk cepheleriile eski komünist yönetici elitin bir kısım unsurları arasındaoluşan koalisyonların bu tür bir milliyetçi akımı temsil ettikle-ri görülür. Özellikle Baltık Cumhuriyetleri ve Ukrayna’da busüreç kendisini daha belirgin bir şekilde ortaya koymuştur.

Hatta Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızıstan, Azerbaycan Tacikistan ve Kazakistan’da eski komünist yönetimler saldır-gan ve ırkçı bir yaklaşımdan uzak, anılan devletlerin millîleş-tirilmesini hedefleyen politikaları hayata geçirmektedirler. Buülkelerde sağlıklı bir milliyetçi anlayışın yerleştiği görülmek-tedir. Gerçi, anılan ülkelerde demokratik ilkelerin henüz arzuedildiği kadar yerleştiğini ileri sürmek mümkün değildir. An-cak, bu ülkelerin henüz ulus devleti kurma aşamasında ol-dukları ve dünya tarihinin gördüğü en baskıcı diktatörlük re-

 jiminden daha yeni kurtuldukları düşünülür ise bu ülke lider-

liklerine karşı biraz insaflı olmamız gerektiği düşünülmelidir.Milliyetçiliğin Soğuk Savaş sonrası gelişme gösterdiği bir 

coğrafya da Batı Avrupa coğrafyasıdır. Anılan cografyada aşı-rı milliyetçi akımlar özellikle Avrupa dışından gelen yabancı

Ç

73

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 43: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 43/79

rak güçlü bir şekilde temsil edilmese dahi, 1944’ten bu ya-na Türk siyasal yaşamında en prestijli dönemini yaşamakta-dır. Toplumun aşırı marjinal olan bazı kesimleri ve bölücübir yapılanma hariç çok büyük bir çoğunluk, milliyetçiliğihenüz politik bir proje olarak algılamamış olsa dahi milli-

 yetçiliğe karşı büyük ölçüde olumlu bir tavır sergilemekte-dir.

Gerek küresel ve bölgesel gerek millî koşulların milliyetçiideolojinin kendisini yenileyerek vizyonist karakterini tekrar ortaya koyması ve Türkiye’yi 21. yüzyılda etkin dünya devlet-leri arasına tırmandırması ancak Türk milliyetçilerinin göste-receği fikrî verimliliğe ve politik çalışmaya bağlı olacaktır.Milliyetçiliğin tarihin derinliklerindeki başarılar ile övün-me ideolojisi değil, milletin geleceğini tasarlamaya ya-rayan politik yaklaşım olduğunu Türk milliyetçileri artık hatırlamak zorundadırlar. Bizim övünülecek dedelerimizinolduğu muhakkaktır. Ancak, torunlarımızın bizim için ayni şe-

 yi söyleyebilmesi için artık Türk milliyetçilerinin ortaya somuttasarımlar koymasının vakti gelmiştir.

 Yukarıda da değindiğimiz gibi, Türk milliyetçilerinin belirle- yici politik güç hâline gelmeleri için iç ve dış nesnel koşullar olağanüstü olumludur. Türk milliyetçilerinin 20. yüzyıl için

 yaptıkları bütün tespitler tarih tarafından doğrulanmıştır. Tota-liter ideolojik yapılar tasfiye olmuş, ezilen milletler bağımsız-

lıklarına kavuşmuşlardır. Turancı bir fantazi olarak görülen veküçümsenerek bakılan Türk dünyası, politik bir gerçeğe dö-nüşmüştür. Türkiye, Türk dünyasını dış politikasının en önem-li temellerinden birisi hâline getirmiştir. Özetle tarih Türk mil-

76

Bu politikalar kitlelerin duygularının istismar edilerek so-kağa döküldüğü ajıtasyona dayalı militarist bir milliyetçiliğedeğil, uzun vadeli ve amacı ekonomik gücü artırarak tazele-mek olan akılcı bir milliyetçi yaklaşıma dayanmaktadır.

 Anılan üç gücün son beş yıldaki siyasî literatürü ve milli si- yaset belgeleri incelendiğinde, milliyetçilikle güdülenmiş po-litik-ekonomik rekabetin küresel gündemi oluşturduğu vegüçler dengesi tekrar kurulana değin önümüzdeki dönemibelirleyeceği açık bir keyfiyettir. Amerikan Ticaret Bakanlığın-da Pentagon benzeri bir savaş odasının kurulmuş olması, Ja-pon ekonomi bürokratlarının baş ucu kitaplarının ünlü Prus-

 yalı general Clausewitz’in Savaş Üzerine adlı kitabı oluşu, ge-lecekteki mücadelenin niteliği hakkında da gereken ipuçları-nı vermektedir. Milliyetçilik dünyanın gündemindedir. Pe-ki ya Türkiye’nin?

 Türkiye’de milliyetçiliğin önümüzdeki dönemde sürükleyi-ci ve topluma yeni hedefler verici politik bir güç hâline gel-mesinin nesnel iç politik ve dış politik şartları ise yukarı daanılan gelişmelerden farklı bir izaha sahiptir. Gerçi son onbeş yılda Türkiye’de tepkisel/duygusal nitelikli popüler milli-

 yetçilik diye nitelendirebileceğimiz bir akım bir yandanPKK’ya karşı duyulan tepkiden, diğer yandan Batı dünyasının

 Türkiye’ye karşı aldığı olumsuz ve düşmanca tavırlardan do-layı kamuoyunda güçlü bir şekilde temsil edilmektedir. An-

cak bu duygusal popüler milliyetçilik henüz güçlü bir siyasalmilliyetçiliğe ve güce dönüşmemiştir.

 Ancak şurası tartışmasız bir gerçektir ki, popüler milli- yetçilik, Türk siyasetinde siyasal bir program ve proje ola-

Ç

75

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 44: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 44/79

hatçı ve dinsel-siyaset güdücüler arasında teslimiyetçi çizgi-nin güç kazandığı bir dönemde, Türk milliyetçiliği Türk mille-tinin hem nefsi müdafası hem geleceği inşa etme arzusununsomutlaşması olarak belirmelidir. Bu noktada, Türk milliyet-çiliğinin dirilişi ve yenilenmesi ile ilgili Türk millliyetçilerine

ne tür görevler düştüğünü ortaya koymak gerekmektedir.

 Yeniden Türk Milliyetçiliği, Daima Türk Milliyetçiliği

 Türk siyasal hayatının en köklü ve etkin siyasal akımı olan Türk milliyetçiliği, 21. yüzyılda da, etkin bir politik proje ola-rak, Türk millî devleti ve Türk milletinin varlığı için yaşamsalbir öneme sahip olacaktır. Bunun için içine düşmüş olduğuideolojik-politik proje krizine rağmen büyük bir entelektüel-duygusal güç olan milliyetçilik, “yeniden milliyetçilik” ve

“daima milliyetçilik” inancı içinde olan Türk milliyetçileritarafından büyük bir atılım ile iktidara taşınmalıdır.

Milliyetçiliğin Cumhuriyet'imizin kuruluş sürecinde olduğugibi siyasal yaşama şekillendirici ve belirleyici bir şekildedamgasını vurabilmesi için, Türk milliyetçilerinin karşı karşı-

 ya olduğu görev sadece kendini tekrar anlamında kısır bir fik-rî canlanmayı yakalamak değil, onun çok ötesine geçerek milliyetçi ideolojiyi bir güç, zenginlik, refah ve demok-rasi üreten ideoloji olarak yeniden yorumlamaktır. Türk mil-liyetçiliği toplumun ve devletin geniş katmanlarına ulaşan bir 

çalışma ahlâkı ve dinamiği oluşturmadan Türkiye’ye suna-bileceği çok şey yoktur.

İdeolojik yenilenme süreci, çok tartışmaya neden olacak,belki tartışma sürecinde üslûp sertleşmeleri yaşanacaktır.

78

liyetçilerini haklı çıkarmıştır. Sıra, geleceğin de bizi haklı çıkar-masını sağlayacak bir süreci başlatmaya gelmiştir.

Diğer yandan hiçbir ciddî fikrî temeli temsil etmeyen vemuhteris liderlerinin elinde liderlerin ve bağlı siyasal kadrola-rın politik yaşamlarını güvence altına almaktan başka hiçbir ciddî amacı olmayan idare-i maslahatçı siyasal yapıların, rantve rüşvet siyasetinin ortaya çıkardığı yılgınlık, toplumun bü-tün kesimleri; toplumun üretkenliğinin önündeki engellerikaldıracak, devleti ve toplumu istismar üzerine kurulu mev-cut politikalara son verecek bir seçenek aramaktadır.

Bu seçenek Türk milliyetçiliğinde kendisini ortaya koyma-lıdır. Cumhuriyet'imizin kuruluş ve savunulma döneminde ol-duğu gibi Türk milliyetçiliği toplumsal dinamizmi hareketegeçirecek politik yapı olarak belirmek zorundadır.

Büyük güç olma iddiasındaki milletlerin bu iddialarının be-lirli bir temeli vardır.Türkiye’nin büyük güç olma arzusununve iddiasının temelinde tarihsel mirası yatmaktadır. Bu temelbüyük güç olma yönünde uygun bir psikolojik zemin hazırla-makla birlikte kesinlikle yeterli değildir.

Bu çerçevede Türk milliyetçilerine düşen görev, Türk tari-hinin zafer sayfalarının sarhoşluğundan kendilerini kurta-rarak, mağlûbiyetlerin tarihinden dersler çıkararak Türk mil-letinin geleceğini inşa etmektir. Tarihin zafer sayfalarının sar-hoşluğu ve geçmiş ile övünme kişisel ve zaman zaman datoplumsal tatminden ibaret olup, siyaset bile sayılmaz.

 Türk Devleti'ne ve Türk ana yurdunun toprak bütünlüğünekarşı içten ve dıştan saldırıların yoğunlaştığı, idare-i masla-

77

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 45: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 45/79

mının, diğer adı ile "ülkü"nün geliştirilmesinin şart olduğuaçıktır.

İdeolojik yenilenme sürecinde öncelikle göz önünde tutul-ması gereken husus, ideolojinin ana sorun noktalarının üze-rinde çalışılarak yeni bir dinamizm ve doğru çizgi kazandırıl-masıdır. Bunun için, 21. yüzyılın temel sorun alanlarına te-orik izah ve yanıt verilmesi amacı ile Türk milliyetçiliği, 20.

 yüzyılın kavramsal çerçevesinden yeni yüzyıla geçiş yapmalı,kendi kavramlarını ve çözümlerini üretmelidir.

 Türk milliyetçiliği hâlâ Türkiye milliyetçiliği şeklinde anla-şılıyor ve bütün Türk dünyasını kapsayan bir Türk milliyetçili-ği ideolojisinin oluşturulmasından hâlâ uzak bir konumdayız.Bu hususta, yaşayan Türk milliyetçilerinin, daha 14 yaşındabir genç iken 1867'de Girit'teki isyanda Türk ordusuna yar-

dım etmek için yola çıkan ve 1905'te çıkardığı Tercüman ga-zetesinin başına "Dilde, fikirde, iş'te birlik" ibaresini koyan İs-mail Gaspıralı'nın çok gerisinde oldukları görülmektedir. Türk milliyetçiliğinin en azından genel-temel sorunlar karşısındaürettiği ortak cevaplar üzerinde Türk dünyasının bütün nok-talarında Türk milliyetçilerinin fikir birliği içinde olmaları, Tür-kiye ile Türk cumhuriyetleri arasında işbirliği sürecine deönemli katkıda bulunacaktır.

 Türk milliyetçileri, tarih anlayışlarını, Osmanlı hanedanıüzerine kurmaktan vazgeçerek, bütün bir Türk tarihi üzerine

 yerleştirmelidirler. Tarihin başlangıcından bu yana bütün de-virlerde ve bütün coğrafyalarda yaşamış Türk devletleri bizimsahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğimiz, onur duyduğumuz ata-larımız Şah İsmail’i ve Timur Han’ı düşman gören bir Türki-

80

 Türk milliyetçiliğinin kendisini sorgulaması ve kaynaklardanhareket ile yeniden inşası sürecinde gerçekleşecek bu fikrîçatışmalarda kısır bir kişiselleşme olmadığı ve tartışmanınzemini sadece görüşler olduğu sürece her görüş Türk milli-

 yetçiliğinin gelişimine büyük katkılar yapacaktır.

 Türk milliyetçiliği , son yirmi yılda yaşadığı fikri durgunlu-ğun neticesinde 1920 ve 30’lar ile 1965-1980 arasındakiradikal özünü yitirmiş, fikrî anlamda durağanlaşmış ve geri-leyen bir politik-ekonomik muhafazakârlaşma sürecine gir-miştir. Oysa, Türk milliyetçiliği, durgun değil, canlı bir dü-şünce sistemidir. Bugün, mevcut siyasal anlamda muhafa-zakâr tavır, aslında ciddî bir politik-ideolojik içeriği olmama-sına rağmen gelişimin önünde duran en büyük engeldir. An-cak, daha tartışmanın başında bulunduğumuz şu dönemdebile, Türk milliyetçisi aydınların sahip oldukları büyük sağ-duyu ve ideolojik arayış sonucunda Türk milliyetçiliği ile il-gili olarak başlayan tartışma sürecinin daha ileri taşınacağıanlaşılmaktadır.

21. yüzyıla girerken, Türk milliyetçiliğinin yeni çağın dayat-malarını ve somut koşullarını göz önünde tutan bir nitelik ye-nilemesi ve gelecek yüzyılı kavrayacak ve yorumlayacak bir teorik çerçeve geliştirmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Türk milliyetçileri kendilerine "siyaseti vakit geçirmek için bir öz tatmin aracı olarak mı gördükleri" yoksa siyaseti " Tür-

kiye’nin geleceğini şekillendirmek için mi yaptıkları" so-rusunu sormalıdırlar. Eğer siyaseti 21. yüzyılda Türkiye’yi yö-netmek, yeniden inşa etmek ve ülkeye hizmet için yapıyorlar ise temel ideolojik yenilenmeye dayanan bir gelecek tasarı-

79

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 46: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 46/79

Üretimci-toplumcu-rekabetçi bir model, 21. yüzyılda Türki- ye'nin güçlü bir devlet ve mutlu bir toplum hâline gelmesinintek çıkar yoludur. Üretimcilik ve rekabetçilik 21. yüzyılda Tür-kiye'nin gelişmekte olan bir çevre ülkesi konumundan çıka-rak, gelişmiş bir devlet-toplum olmasının tek yoludur. Türki-

 ye, bütün kaynaklarını, dünya piyasalarında rekabet edebile-cek bir üretim anlayışı ile çalışacak bir ekonomi için seferber etmelidir. Ancak, Türkiye ve dünya pazarında rekabetçi bir üretim anlayışı, beraberinde insanı yok sayan vahşi bir kapi-talizme neden olmamalıdır. Toplumsal dayanışma mekaniz-maları korunmalı ve güçlendirilmelidir. Fakat, bu bir istismar faktörü hâline gelmemelidir. Türk milliyetçiliği radikal bir re-form programı geliştirmelidir. Çünkü, Türkiye’nin çürümüş si-

 yasal elit tarafından yıpratılan yapısının onarılması yapılacak radikal reformlara bağlıdır. Türkiye her geçen gün biraz daha

radikal bir millî değişimi gerçekleştirmek konusunda zorlan-maktadır. Millî değişim geciktikçe, Türkiye’yi kuruluşesaslarından kopararak sonu belirsiz ve millî olmayanbir değişim projesi içine çekmek isteyenlerin elindekigerekçeler güçleniyor. Bugünün Türkiyesi sürekli bir çürü-me içinde kurulurken sahip olduğu değerlerin hemen hemenhepsini yitirmiş durumdadır. Ancak, Türkiye’de milli devleteson vermek isteyen bölücü ve federalist güçler ittifakı, aldık-ları dış destekle de asıl sorunun devletin kuruluş değerlerininolduğunu ileri sürüyorlar. Oysa, çürümenin başlangıcını Cum-huriyet'in kuruluş değerlerinden uzaklaşmak oluşturuyor.

 Türkiye Cumhuriyet'inin kuruluş değerlerinin temelini iseGökalp-Atatürk çizgisinin şekillendirdiği Türk milliyetçiliği an-layışından kaynaklanan politik ilkeler oluşturuyor. 1944’ten

82

 yeli Türk milliyetçisi ile Beyazıd ve Yavuz’u düşman gören Azerbaycan ve Özbekistanlı Türk milliyetçileri nası l bir işbir-liği alanı oluşturabilirler.

Öte yandan, Türk milliyetçileri tarihin ve geleneklerin bü-tün haksız yüküne rağmen, artık Türk milliyetçiliğinin dinî yo-

rumunu mezhep merkezli olmaktan kurtarmalıdırlar. Bu tür bir uygulama ile, ne Türkiye içinde ne de Türk dünyasındasağlıklı bir toplumsal ilişki modelini kurmamız mümkün de-ğildir. Türk milliyetçilerine düşen görev, tarihimiz boyuncabirçok acıya neden olmuş mezhep kavgalarının 21. yüzyılataşınmasını engelleyecek fikrî ve ruhî çalışmaları yapmaktır.Bu görevin yerine getirilmesi durumunda bu millete karşı çok büyük bir görev yerine getirilmiş olacaktır. Güçlü, mutlu, de-mokratik ve millî bir Türkiye Cumhuriyeti rüyasının gerçek-leşmesi buna bağlıdır. Türk dünyasında barış ve dayanışma-

nın oluşturulması bununla mümkündür. Türk milliyetçiliği, taşralı, modern öncesi yapısından hızla

sıyrılarak modern kentli, sanayi sonrası topluma bir ideolojiolarak ortaya çıkmalıdır. Esasen Türkiye'nin de en büyük so-runu hâlâ nüfusunun % 44'ü köylerde yaşıyan bir ara toplumniteliği taşımasıdır. Bu %44 GSMH'nın ancak %14'ünü üret-mektedir. Ara toplumların veya ziraat toplumlarının sanayi vesanayi sonrası toplumlar karşısında en ufak bir rekabet şan-sı yoktur. Türk milliyetçiliği, ideolojik dönüşüm ile modern,sanayi sonrası ideolojisi hâline gelirken, Türkiye'yi de aynı sü-

rece götürecek dinamizmi temsil etmelidir. Türk milliyetçiliği ekonomik bir kavrayış ve izah geliştire-

rek, sosyal adalet üzerine oturan tutan üretimci/ toplum-cu/rekabetçi bir anlayış geliştirmelidir.

81

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 47: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 47/79

Oysa Türk siyasal sistemi büyük bir yeniden yapılanma-dan geçmek zorundadır. Bu yeniden yapılanma bazılarının ar-zuladıkları gibi ulus devleti dönüştürerek dağıtacak bir yapı-lanma değil, ulus devleti güçlendirerek 21. yüzyılın içine ta-şıyacak bir yapılanma olmak zorundadır. Bu yapılanma ile

azınlık ırkçısı ve hemşerici tavırların ortadan kaldırılarak mil-lî menfaat ekseninde buluşmanın gerçekleştirilmesi gerek-mektedir. Ulus devletin varlığını koruyarak etkinleştirilmesisüreci ile bireyin demokratik haklarının ve yaratıcılığının ge-liştirilmesi sürecinin önü açılmalıdır.

Bugün yaşadığımız hantallaşma ulus devletin yapısındandeğil bürokrasinin köhnemişliğinden kaynaklanmaktadır.Meseleyi yerel yönetimlere devrederek çözeceğini ileri sü-renler, her üç ayda bir kaldırım taşı söküp yenilerini döşete-rek zenginler yaratan zihniyet değişmedikçe yerel yönetimle-rin de çözüm değil daha büyük bir sorun olduğunun farkın-da bile değildirler. Mevcut yapısı ve personel kadrosu/zihni-

 yeti/bilgi birikimi/tecrübesi ile hâlihazırda karşı karşıya oldu-ğu sorunları çözmekte zorlanan yerel yönetim sisteminin,

 Türkiye’de devletin etkin çalışmasını sağlayabileceğini dü-şünmek büyük bir saflıktır. Birçok belediye başkanının olağa-nüstü gayreti ve dürüst çabaları ile sorunun çözülmesi müm-kün değildir.

Bu ve benzeri binlerce sorunun çözümü, ortaya yaratıcı,

millî bir bakış açısına sahip Türk milliyetçisi aydınların yakla-şımına bağlıdır. Türk milliyetçilerinin sahip olduğu bilgi biriki-mi, teknik tecrübe, devlet deneyimi, özel sektör tecrübesibüyük bir millî yenilenme ve dönüşüm projesini ortaya çıkar-

84

sonra bu ilkelerin ağır bir saldırı altına alındığını ve zamaniçinde tahrip edildiğini görüyoruz. Ulaşılan noktada artık Tür-kiye Cumhuriyeti’nin varlığı açık bir tartışmaya açılmış du-rumdadır. İstanbul’un büyük bir ilçesinin belediye başkanı

 Türkiye’de önümüzdeki dönemde eyalet tartışmalarının baş-

layacağını ileri sürüyor. Büyük bir gazetenin baş yazarı ise biztarihte zaten eyalet sistemi ile yönetilmişiz diye kaydediyor.Bir yazar, Irak’ta Saddam’ın heykelinin devrilmesi ile birliktetek adam heykellerinin devrilmesinin başladığını, sıranın Tür-kiye’ye de geleceğini bir haber kanalında haykırırken, Türki-

 ye’nin bir işgal ordusu tarafından imha edilmesi arzusunuiçinde nasıl taşıdığını kusuyordu âdeta.

Bütün bu saldırıların arkasında, sistemin gerçekten çürü-müş olması gerçeği var. Sistemi bilinçli olarak çürütenlerle bu-gün sistemin millî olmayan bir değişim projesi içine sokulma-

sı gerektiğini söyleyenler aynı insanlar, gruplar ve partiler. Ko-nuyu yeterince analitik düşünmeyen birçok insan ise sorgula-madan gayrimillî dönüşüm projelerinin parlak sözlerinin cazi-besine kapılıyor. Ancak, gayrimillî dönüşüm projesinin daha datehlikeli hâle gelmesini sağlayan, Cumhuriyet'e, Türk Devle-ti'ne bağlı Türk milliyetçilerinin devleti yeniden ayakları üzeri-ne kaldıracak, arındıracak, güçlendirecek bir siyasal ve top-lumsal değişim projesini, Türk milletinin önüne koyamamala-rından geçmektedir. Böylece Türk milliyetçileri âdeta mevcutdurumun savunucuları olarak görünmektedirler. Oysa bu doğ-

ru değildir. Siyasal bir program olarak Türk milliyetçiliği1965’ten bu yana büyük bir dönüşümü savunmaktadır. Ancak,son süreçte Türk milliyetçisi aydınlar, Türkiye’nin önüne bir de-ğişim projesi koymak konusunda gerekli tavrı almamışlardır.

83

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 48: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 48/79

sel kültüre katkı sentezini gerçekleştirebilmelidir. Türkiye,insanlığın ortak birimine siyasî, ekonomik ve kültürel anlam-da daha fazla katkıda bulunmayı millî bir hedef haline getir-melidir.

Nihayet, Türk milliyetçileri, en acil görevi olan, emperya-lizmin Türkiye için plânladığı federasyon ve iç çatışma süre-cini akamete uğratacak bir politik çözümü bulmak zorunda-dırlar. Daha önce değindiğimiz gibi etnik pislik  Türk milliyet-çilerinin bilincini dahi bulandırmaktadır. Türk milliyetçileri-nin, Türk milletinin bu en yaşamsal sorunu hakkında detaylıve bilimsel çözümler üreterek, PKK’nın tahrip ettiği millî do-kuyu onarması zorunluluktur.

Bu sadece Türkiye’nin iç bütünlüğü ile değil, dış politikasıile de ilgilidir. Türkiye’nin Türk-Kürtleri ile ilgili tutarsız politi-

kası Ankara’yı büyük açmazlara sürüklemekte, hatta bölün-me tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bugün Kuzey Irak’taki gelişmeler, Türkiye’nin varlığını orta vadede tehditaltına almıştır. Ancak, iflâs eden sadece Türkiye’nin Kuzey Irak politikası değil, Türkiye’nin Orta Doğu Türklüğü ile ilgilipolitikasıdır. İflâs eden sadece Irak ile ilgili politikalar değil,

 Atatürk’ten sonra uygulanan daha doğru ifade ile uygulanma- yan Orta Doğu’daki tüm Türklerle ilgili politikalardır.

Bu çerçeveden bakıldığında, Türkiye’nin Kuzey Irak ve Irak politikasını tartışmak aynı zamanda Türkiye’de

bir zihniyeti tartışmak anlamına gelmektedir. Bu zihniyettartışmasını hem Türkiye’nin hem Türk milliyetçilerinin amaözellikle Türk milliyetçilerinin hızla yapması gerekmektedir.Çünkü, bu tartışma esnasında vereceğimiz doğru cevaplarla,

86

maya yetecektir. Mesele Türk milliyetçilerinin bunu istemele-ridir, arzu etmeleridir, amaç edinmeleridir.

Radikal reformlar, Türk milliyetçilerinin, Türk milletininönüne koyacakları gelecek tasarımının nasıl inşa edileceğinebağlıdır. Hâlen Türk milliyetçiliğinin belirgin bir siyasal gele-

cek tasarımı yoktur. Türk milliyetçileri, 10 yıl sonra, 30 yılsonra ve 50 yıl sonra nasıl bir Türkiye, nasıl bir Türk dünya-sı hayal ettiklerini, tasarladıklarını, nasıl bir dünya içinde yer almak istediklerini ortaya koymak zorundadırlar.

 Türk milliyetçiliği, Türkiye ve Türk dünyasını kapsayan or-tak bir siyasal dil üretmek zorundadır. En kısa zamanda Türk milliyetçileri teorik çalışma sürecinde, milliyetçilerin dünyayıanlamlandırmasının aracı olacak kavramsal çerçeveyi geliş-tirmelidir. Keza, Türk milliyetçiliği bir dış politik konsept inşaetmek zorundadır. Bu dış politik konsept, hem Türk dünyası-na hem de dünyanın geri kalanına cevap verebilecek şekildetasarlanmalıdır. Bugün Suriye-Arap milliyetçiliğinin Libya poli-tikası, Türk milliyetçilerinin Kazakistan politikalarından dahabelirgin ve amaç doludur.

 Türk milliyetçiliğinin ahlâkî temelleri tekrar kurulmalıdır. Türk milliyetçiliği, çürümüş Türk siyasal yaşamında çökmüşahlâkî değerlere karşı başarılı bir ahlâkî savaşı gerçekleştire-cek bir niteliğe kavuşmalıdır. Türk töresi ve İslâm dininin ilâ-hî kaynaklı ahlâk anlayışı, ve evrensel ahlâk ilkeleri Türk mil-

liyetçilerinin kurmak zorunda oldukları ahlâkın temellerinioluşturmak zorundadır.

 Türk milliyetçiliği , yerel-millî ve evrensel dayanak nokta-ları olan millî-dinî kültür dokusu, millî menfaatler ve evren-

85

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 49: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 49/79

mıyoruz? Eğer, Kürtler, Türk soyunun ayrılmaz bir parça-sı bir Orta Asya halkı ise bu İran ve Irak’taki Kürtler içinde geçerli değil midir?"

Bu Doğu Türkistanlı Uygur-Türklerinin neden Türkiye tara-fından ihmal edildikleri konusunda sordukları soru gibi haklıve doğru bir sorudur. Türk milliyetçileri, Türk milliyetçisi Kürt-

 Türklerine bu konuda son yıllarda gerçekleşen ve emperya-lizmin tezgahının ortaya çıkardığı duygulara değil, Türk tarihi-nin jeopolitik eksenini göz önünde tutan akla dayalı bir ce-vap vermek zorundadırlar. Genç Türk milliyetçileri, 1980 ön-cesinde Bingöl’de, Elazığ’da, Muş’ta, Diyarbakır’da Kars’dave daha birçok yerde mücadele edip öldürülen Türk milliyet-çilerini hatırlamayabilirler ancak bugün 40’lı yaşlarında olan-lar onları unutmamışlardır.

 Türkiye’yi Atatürk’ten sonra yöneten siyasal eli t dış Türk-lerle ilgilenmeyi terörist faaliyet olarak görürken, Türklüğünayrılmaz bir parçası olan İran ve Irak Kürtlüğünü bölge dışıgüçlerin insafına terk etmiştir. Böylece, tutarlı bir teorik çer-çeve olmayınca, Türkiye içinde PKK gibi örgütlerin çıkmasıda engellenememiştir. Fakat, unutlmamalıdır ki, kendisindensonra gelenlerin gafleti/ihaneti ne kadar büyük olur ise olsun

 Atatürk’ün attığı temel güçlü olduğu için 1974’te Kıbrıs BarışHarekatı nedeniyle Lice askerlik şubesinin önünde yüzlerceinsan askere gitmek için silâhları ile sıraya girmiş, Gazian-

tep’de tek varlığı olan atlı arabası bir tankın altında kalıncakendisine atın ve arabanın parası ödenmek istenen yaşlı Kürtamca bir yandan ağlarken bir yandan da tankçı üsteğmene“Sen savaşa giderken, atımı ezdin diye bana para vermeye

88

 Türk milliyetçileri, 21. yüzyıl içinde Türkiye’nin önünü açmaimkânına sahip olacaklardır.

 Türkiye’nin Kuzey Irak politikası Kürtlere karşı-Türkmeneksenli olmamıştır. Türkiye, KDP ve KYB’nin saldırgan şöve-nist politikalarından rahatsızlık duymakla birlikte, Kürtlere

karşı olmamıştır. Esasen, Türk soylu bir halk olan Irak ve İranKürtlerine karşı olmak ile onları kontrollerine almış olan KDP,KYB, İran-KDP’si gibi örgütlere karşı olmak başka şeydir ve ol-malıdır. Kazakistan Kazak Komünist Partisinin kontro-lünde iken Kazaklara karşı mı idik ki, Kürtlere karşı ol-malıyız?

 Ancak, Türkiye’nin özellikle Atatürk’ten sonraki hatası,İran ve Irak’taki Türk soylu Kürtlere, Türkmenlere veAzerîlere sahip çıkmamak olmuştur. Böylece, Kürtler onla-

rı istismar eden dış güçlerin oyunlarına açık hâle gelmişler-dir. Türkiye’deki Kürtlerin Türk olduğu görüşünü resmî ide-oloji olarak ortaya koyarken, Irak ve İran’daki Türk-Kürtleriile ilgili en ufak bir tespit yapılmamış, politika geliştirilme-miştir.

1965’lerin başından bu yana Türk milliyetçiliği hareketi-nin içinde yer alan, Türklüğe inançları sarsılmaz derecedegüçlü olan Kürt-Türkü (Azerî-Türkü, Kazak-Türkü, Kırgız Türkügibi) birçok ülkücü arkadaşımın değişik zamanlar da bana şusoruyu sorduklarını hatırlıyorum: "Hocam, biz Türk milliyet-

çileri olarak Kazak, Kırgız ve diğer kardeşlerimize, Aralgölünün sömürülerek kurutulmasına karşı mücadelele-rinde destek verirken, Halepçe’de Saddam tarafındanöldürülen 5.000 insana, Türk-Kürdüne neden sahip çık-

87

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 50: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 50/79

şeklinde ifade edilen Türk milliyetçiliğinin Kürt anlayışınaters düşen bu görüş yaygınlık kazanırsa, PKK dağda ulaşama-dığı neticeye gönüllerimizde ve kafalarımızda ulaşmış olur.Dünya Türklüğünün ayrılmaz bir parçası olan Kürt kardeşleri-mizi Türklüğün içinden koparma çalışması başarıya ulaşmış

olur. Bunun bizi götüreceği yer bir "Türk Kerbelâsı"dır. Hain-lerle Türk-Kürtlerini birbirinden ayıramayan bir bakış açısınınhangi sloganın arkasına sığınır ise sığınsın Türk milliyetçiliği-nin sahip olması gereken izana sahip olduğu söylenemez.

 Türk milliyetçileri, asla bu tuzağa düşmemeli ve son yirmi yılda emperyalizmin gönüllerimizde yaratmaya ça-lışdığı kirlenmeye karşı daha berrak ve akılcı bir analizile bakmalıdırlar. Sadece, Türkiye’de yaşayan Türk-Kürtleri-ni değil, bütün Orta Doğu’da yaşayan Türk-Kürtlerine sahipçıkan bir anlayış geliştirilmelidir. Aksi takdirde Türkiye ve

 Türk Dünyası büyük bir yıpranma içine girecektir. Çünkü, em-peryalizm Türk-Kürt çatışmasını sadece Türkiye’de değil,Irak’ta Kürt-Türkmen, İran’da Azerî-Kürt şeklinde tasarlamak-tadır. Bu tasarıyı geçersiz kılmak Türk milliyetçilerinin elinde-dir. Binlerce Kürt-Türkü Türk milliyetçisinin varlığı Türkiye’ninve Türk dünyasının stratejik güvenliği için büyük önem taşı-maktadır. 12 Eylül’den sonra Güneydoğu Anadolu’da Türk milliyetçisi Kürt-Türklerine karşı girişilen baskı politikaları da-ha sonraki yıllarda PKK’nın daha kolay zemin bulmasına ne-den olmuştur.

Buradan hareket ile Türkiye ve Türk milliyetçileri için bun-dan sonra atılması gereken temel bir adım vardır. Bu, Türki-

 ye’nin Kürt-Türklerine bütün Orta Doğu kapsamında bakma-

90

çalışıyorsun, ben bu kadar alçak mıyım ki bu parayı vermeyeçalışıyorsun?" diye Kürtçe bağırmıştır. 1975-1980 arasındaMamak’ta ülkücü arkadaşlarını ziyaret eden ülkücüler arkadaşlarını anneleri ile Kürtçe konuşurken az mı duy-muşlardır?

Peki, bugünkü duruma nasıl gelinmiştir? Bu PKK’nın yaptı-ğı ve Ankara’dan kaynaklanan yanlış uygulamaların kolaylaş-tırdığı “devrimci şiddet” ile “millet inşa” girişiminin bir sonu-cudur. Daha önce değişik coğrafyalarda uygulanan bu yöntem1984’ten itibaren Güneydoğu Anadolu’da da uygulanmayabaşlamıştır. 1987’ye kadar PKK’ya direnen ve Türkiye Cumhu-riyeti'nin yanında yer alan Güneydoğulu yurttaşlarımız (kay-nak olarak bakınız Öcalan’ın bütün kitapları, özellikle PKK Ta- rihi ) daha sonraki yıllarda devletin etkin koruması ortadankalkınca önce devlet ile örgüt arasında kalmış sonra bir kıs-mı örgütün yanına kaymıştır. Ancak şurası hiç unutulmamalı-dır ki, PKK için 1984’ten bu yana eline silâh alanların toplamsayısı 30 bini geçmez iken Türkiye Cumhuriyeti'ni savunmak için ellerine silâh alan, bu devlete inanan korucu ünvanlıKürtlerin sayısı gönüllülerle birlikte 100 bine ulaşmıştır.

Son dönemde bunların unutturulmaya çalışıldığına vebir çok insanımızın kızgınlıkla Kürtlerin zaten Türk ol-madıklarını söylemeye başladıklarını görüyoruz. Bu gö-rüş ne yazık ki bir kısım Türk milliyetçisi tarafından da be-

nimsenmeye başlamıştır. Eğer, bilimsel olmayan, tarihsel ger-çeklerle ters düşen, Alpaslan Türkeş’in büyük bir bilinci

 yansıtan ifadesi ile “onlar ne kadar Kürt ise bende o kadar Kürdüm, ben ne kadar Türk isem onlar da o kadar Türktür”

89

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 51: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 51/79

mış olan değişik boylar şeklinde oluşmuş olan Türk ulusu-nun geliştirerek varlığını etkili bir siyasal eylem planı şeklin-de sürdürebilmesi temel ölçütlerini yeniden belirlemesinebağlıdır. Türk milliyetçiliği, ideolojik yeniden yapılanma süre-cinde küresel ve bölgesel şartları tekrar değerlendirerek, Tür-

kiye ve Türk dünyası için  yeni ulusal güvenlik ve ulusalmenfaat tanımlamaları yapmak zorundadırlar.

20. yüzyılın başında Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar, Türk milliyetçiliğinin ışığında Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve ulu-sal menfaatlerini tanımlarken önceliği, 19. yüzyılın sonu ve20. yüzyılın başında yaşanan olayların ışığında devletin ku-rulması ve jeopolitik savunmasına vermişlerdir. 20. yüzyıl-da Türkiye Cumhuriyeti’nin önceliği devletin yeniden kurula-rak dışa ve içe karşı savunulması üzerine kurulmuştur.1552’de Kazan’da Rus işgali ile başlayıp 1881’de Türkis-

tan'ın son ordusu olan Türkmen ordusunun yenilmesi ile Aş-kaabat’ta sona eren Türk yurtlarındaki Rus işgalleri ile1774’te Küçük Kaynarca ile başlayıp 1921’de Kocatepe Mey-dan Muharebesi arasında geçen 153 senede yaşanan felâket-ler, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyet'i ku-ran Türk milliyetçilerinin Türkiye’nin menfaatleri ve millî gü-venliği ile ilgili tanımlamalarını belirlemiştir. Türk milliyetçile-ri, Türklüğün menfaatini, Türk milletinin takriben 1000 senetek başına birleşik Hristiyan Batı uygarlığına karşı meydanokuması ve sürekli savaşını durdurmakta görmüşlerdir. Tür-

kiye'nin lâik devlet sistemini kabul etmesi bu çerçevede Av-rupa karşısında bir savunma stratejisidir. Amaç, ulus devletmodeli çerçevesinde güçlü, zengin ve modern bir millet ör-gütlemek ve devlet kurmak olarak tespit edilmiştir.

92

 yı öğrenmesi ve Hakkari sınırımızdan öteye kör gözlerle bak-mayı terk etmesidir. Türkiye’nin ilgi alanı Irak’ta Süleyma-niye, Kerkük, Musul; İran’da Senendeç, Serbeşt, Piran-şehr, Mahabat, İlam olmak zorundadır. Bunun için çok geçolduğunu ileri sürenler, İsrail’in bin sene sonra kurulduğunu

unutmamalıdırlar. Millî ülküler için hiçbir zaman geç ka-lınmaz. Yeter ki o ülküye inananlar olsun.

Bütün bu ideolojik “yenilenme”12 sürecinin yanında önem-li bir süreç de ideolojik yenilenmeye koşut olarak gerçekleş-mesi gereken kadro dirilmesi ve yeniden yapılanmasıdır.

 Türk milliyetçisinin tembel, beleşçi, iddiasız, asalak, sı-radan, verimsiz veya ahlâksız olmaya hakkı yoktur. Sıra-dan insan kendisi için iddialıdır. Milliyetçi, milletini, mil-lî meselelerini sırtlanmaya aday kimsedir. Kimse milli-

 yetçi olmak zorunda değildir, milliyetçiliğin çıtasını dü-şürmek hakkına kimse sahip değildir.

19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında şekillenen,ideolojik bir kimlik kazanan Türk milliyetçiliği, 20. yüzyılı,

 Türkiye açısından bakıldığında en sağlıklı olarak yorumlayanideoloji olmuştur. Türk milliyetçilerinin 20. yüzyılın başındanberi savunduğu temel görüşlerin gerçekleştiğine olaylar veinsanlar şahitlik etmişlerdir.

 Türk milliyetçiliğinin, ideolojik olarak gelişerek, yeni girdi-

ğimiz yüzyılda da Türkiye’nin ve bütün bir Avrasya’ya yayıl-

91

12  Yenilenme kavramını ustalıkla kullanan Nevzat Kösoğlu haklı olarak, “eğer bu yenilenme yapılamazsa…milliyetçilik, toplumsal tabanını yitirir; giderek etkisini yitirmiş bir söz yığını olmaya yüz tutar” diyor. N.Kösoğlu, a.g.e, s.64.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 52: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 52/79

alan binlerce soruna binlerce cevap verme yaklaşımı ile Türk milletinin önüne çıkmalıyız.

21. yüzyıla girerken, Türk milliyetçiliği Türk milletinin ken-disine olan inancını tazelemesi hareketi olmalıdır. Türk milli-

 yetçiliği, son dönemde Türk toplumunun kendine olan inan-

cını kırıcı politika ve tutumlara karşı açılmış bir mücadele ol-ma niteliğini taşımalıdır. Bu savaşı fikrî plânda yürütürken,

 Türk milliyetçiliği fikirleri yasaklamaya kurgulanmamalı, aksi-ne Türk milliyetçiliğinin büyük entellektüel gücüne güvenile-rek, Türkiye’nin düşmanları önce fikrî plânda yenilmelidir.Milliyetçiliğin zor, zahmetli ve acılı bir yaşam tarzı olduğunubugünlerde özellikle hatırlayan Türk milliyetçilerinin unutma-ması gereken önemli bir nokta da, tarihin Türk milliyetçileri-ni haklı çıkardığıdır. Gelecek de Türk milliyetçilerini haklı çı-karacaktır.

 Türkiye’de Temel Çelişki

 Temel kriz, Türkiye Cumhuriyeti ile yurttaşları arasında ya-şanan, “inanç ve bağlılık/sadakat” krizi13 ile AKP iktidarınıntemsil ettiği “millî kimlik krizi”dir. Devletin yurttaşlarınaolan inancı azalmakta, gittikçe daha geniş halk kitleleri dev-let tarafından “şüpheli”, en azından “güvenilmez” olarak görülmektedir. Öte yandan Türk halkının geniş kesimlerindeson 1000 sene içinde nadir ölçüde görüldüğü şekli ile devle-

te bağlılık/sadakat bağı zayıflamaktadır.

94

20. yüzyılın başında belirlenen kurulma ve savunmaya da- yanan model, ana hatları ile başarılı olmuş; ancak, gerektiğitarihsel dilimde bir üst aşamaya taşınamadığı ve Atatürk son-rasında Türkiye’yi yönetenlerin Türk milliyetçiliğinin yenilikçive gelişmeci yönünü körelterek, siyasal anlamda muhafaza-

kâr bir bürokratik milliyetçiliğe dönüştürmeleri neticesinde, yavaş yavaş etkinliğini yitirmiştir. Böylece, Türkiye Cumhuri- yeti’nin özünden uzaklaşması ve başarısızlığı süreci başla-mıştır. Bundan dolayı, 1965’te Atatürk’ten sonra CKMP-MHPile ikinci kez Türkiye’nin gündemine gelen siyasal Türk milli-

 yetçiliği, Türkiye’nin önüne büyük bir yeniden yapılanmaprogramı koymuştur.

 Ancak, 1980’e kadar fikrî üretkenliğini istenen ölçüler için-de olmasa dahi sürdüren siyasal Türk milliyetçiliği 1980-2003arasındaki durgunluğunu aşarken, 1923 ve 1965’tekine ben-

zer bir radikal reformcu atılım ile ortaya çıkmalıdır. Bu çerçe-vede yukarıda değindiğimiz gibi, Türk milliyetçiliğinin ulusalgüvenlik ve millî menfaat tanımlamaları ve bunların araçlarıkonusundaki teorik alt yapısı yeni bir zemine taşınmalıdır.

 Yeni ulusal güvenlik ve menfaat tanımlamalarını yaparkenöncelikle tespit edilmesi gereken, Türkiye’nin millî düzlem-deki temel çelişkisi ile bölgesel ve küresel temel düzlem-deki çelişkilerdir. Bunların doğru tespitleri yapılmadan, Tür-kiye için Türk milliyetçilerinin yeni ulusal güvenlik ve menfa-

at tanımlaması yapmaları mümkün değildir. Bu tanımlamala-rın ışığında, Türkiye için Avrupa Birliği gibi mucize çözümleribir yana bırakarak, daha fazla çalışma, daha fazla üretme,daha fazla yaratma, daha dürüst bir toplum hedefini esas

93

13 Burada sadakat ile modern bir hukuk devleti yurttaşlarının devletin anayasalsistemine ve varlığına bağlılığı kastedilmektedir. Yoksa, devlet-kul ilişkisi de-ğildir ifade edilmek istenen.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 53: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 53/79

bir milliyetçiliğe kaymasının ülkemizi götüreceği yer etnik bir çatışma, bir “Türk Kerbelâsı”dır. Bu noktada vurgulanmasıgereken bir başka önemli husus da millî kimlik krizi şeklin-deki temel çelişki, Türkiye’nin iç dinamiklerinden çok dış di-namikler tarafından harekete geçirilmiş, ısrarla ve ustalıkla

geliştirilmiş bir iç çelişki niteliği taşımaktadır.Etnik yapılanmaya parallel olarak gerçekleşen bir alt kül-

türel bölünme süreci de dinsel/mezhepsel/tarikat/cemaatsüreçlerinde gerçekleşmektedir. Elinde bulunan Diyanet İşle-ri Başkanlığı, İlâhiyat Fakülteleri ve İmam Hatip Okulları gibiİslamı doğru anlatmak ve öğretmek için büyük imkân sağla-

 yan araçları kullanamayan; hatta anlamayan devlet, sahip ol-duğu ve devletin kuruluş ilkelerine yabancılaşmış bir “sterillâiklik” anlayışı ile dinsel yapılanmalar karşısında büyük bir panik sergilemektedir. Alevî yurttaşlarımızı da kazanamayan

devlet, özellikle Alevî gençlerin kimlik krizine girerek terör örgütü saflarına katılmasını kolaylaştırmaktadır.

 Yukarıda saydığımız ve devlete ait olan mekanizmalar dev-let tarafından kullanılmayınca dinsel/mezhepsel/tarikat/ce-maat yapılanmaları bu süreçlerden daha etkili bir şekilde is-tifade etmektedirler. Sonuçta devlet “porselen dükkânına gi-ren fil gibi” davranmakta ve gösterdiği tepkiler ile yurttaşlarınbir bölümünün yabancılaşmasına ve sadakat krizine girmesi-ne yol açmaktadır.

 Türkiye’nin temel çelişki sürecini daha da vahim bir duru-ma getiren AKP’nin iktidar olmasıdır. AKP, İstiklâl Savaşı ve

 Türkiye Cumhuriyeti’nden dinî kisve arkasına saklanan “et-nik temelde bir intikamı” temsil etmektedir. Türk Devrimi,

96

Halkın geleceğe olan umudunun azalmasını, soyguncu si- yasal yapılanmadan tiksinmesini, haklarının ihlal edildiğinigörmesini bu sadakat krizinin başlıca nedenleri olarak görebi-liriz. Şimdiye kadar olduğu gibi gelecekte de Türkiye’nin “za-

 yıf yumuşak karnı” olan/olacak olan inanç ve sadakat ile

millî kimlik krizinin Türk milliyetçileri tarafından telâfi edilerek  Türkiye’nin güç unsurları hâline getirilmesi gerekmektedir.

 Ancak, 1980’lerde PKK’nın saldırıları ile başlayan ve Türk millî dokusunda çok büyük hasarlar bırakan etnik bölücülük ve etnik-merkezli politikalar da inanç/sadakat krizinde çok önemli bir rol oynamaktadır. AB’ye tam üye olma sürecindehukuksal yapımızda yapılan değişikliklerle, ulus devlet yapı-sından etnik merkezli bir devlet yapılanmasına ilk adımlar atılmıştır. “Millî kimlik krizini” temsil eden AKP hükümetininetnik merkezli yapılanmaları güçlendirecek ve önümüzdeki

 yıllarda politik özerklik/federasyon söylemlerini gündeme ge-tirecek politik/idarî düzenlemeleri kamu yönetiminde reformbaşlığı altında gündeme taşıdığı düşünülür ise etnik temellibir inanç/sadakat krizi yükselecektir.

Etnikleşme sürecinde ortaya çıkacak en önemli sorun, et-nik grupların merkez-kaç eğilimlerine Türk halkının “Türk sorunu” ile cevap vermesi olacaktır. “Ne mutlu Türküm di-

 yene” paradigması zayıfladıkça yerini “Ne mutlu Türk ola-na” paradigması kaçınılmaz olarak alacaktır. Hatta, bu süreç

derinden, ancak belirgin bir şekilde başlamıştır. Özetle, bir  yandan idarî/politik özerkleşme ve Türk üst kimliğinin bilinç-li bir şekilde zayıflatılması, öte yandan Türk milliyeti anlayışı-nın tepkisel olarak ortak tarih/kültür şuurundan etnikleşen

95

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 54: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 54/79

bir tesadüfün ötesinde teori ve eylemin zirveye doğru buluş-masını temsil etmesidir. Türk Devrimi'nin önderi Mustafa Ke-mal Atatürk’ün “Türklük, benim en derin güven kaynağım, enengin övünç dayanağım oldu” derken, Türkiye Cumhuriye-ti’nin dayandığı felsefeyi de ortaya koymuştur.

 Türkiye Cumhuriyeti'nin modern bir ulus devlet olarak şe-killendirilmesi çerçevesinde gerçekleştirilen çalışmaların kö-keninde Gökalp’in millet ve modern bir millî teşkilâtlanmaiçin önerdikleri vardır.Bunlardan yola çıkan Mustafa Kemal

 Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk mil-leti denir. Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha es-ki, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tari-hinde görülmemiştir” diyerek, Türk Devrimi’nin Türk milletianlayışını ortaya koymuştur.

1944’ten itibaren Türk milliyetçiliğinin Türkiye Cumhuriye-ti’nin kurucu ideolojisi olmaktan çıkması, içi boş bir bürokra-tik milliyetçiliğe, içinde Atatürk’ten başka her şeyin bulunduğubir Atatürkçülüğe dönüşmesi süreci, 1990’dan sonra açık bir 

 Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığına ulaşmıştır. Bu çerçevedekendilerine 2. Cumhuriyetçi adını takan, liberal, İslâmcı, sos-

 yalist, etnikçi görünümlü hareketler, İstiklâl Savaşı ve TürkiyeCumhuriyeti’nin kazanımlarının ortadan kaldırılması konusun-da her türlü işbirliğine girmişlerdir. 12 Eylül öncesinde Mark-sist-Leninist öğreti arkasına gizlenen azınlık ırkçısı bölücülük,12 Eylül sonrasında, dağlarda terör örgütü PKK ile, şehirlerde

ise ikinci Cumhuriyetçi oluşumlarla Türkiye’ye saldırmıştır.

Bütün bu ikinci Cumhuriyetçi saldırıların ortak hedefi, Tür-kiye Cumhuriyeti ulus devletini, üniter devlet yapısını terk et-

98

İstiklâl Harbi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun oluş-turduğu bir bütündür. İstiklâl Savaşı, 1774’te Küçük Kaynar-ca anlaşması ile Batı Türklüğü’nü oluşturan Osmanlı Türk im-paratorluğu'nun Avrupa’dan başlayan geri çekilişinin durdu-rulduğu savaştır. İstiklâl Savaşı, Türklüğün nihaî tasfiyesinin

engellendiği savaştır. Türk milliyetçiliğinin büyük direnişi olan İstiklâl Savaşı'nı

 Türk milliyetçiliğinin eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ku-rulması izler. Mustafa Kemal Paşa, İstiklâl Savaşı'mızın Türk milliyetçiliğinin eseri olduğunu, Mehmed Emin Yurdakul’un

 Anadoluya geçmesi üzerine kendisine çektiği şu telgraf ile di-le getirir:”Türk milliyetseverliğinin ilâhî müjdecisi olan şiirle-riniz, bugünkü mücadelemizin kahramanlık ruhuna doğuş uf-ku oluşturmuştur.”

 Türkiye Cumhuriyeti, birleşik Hristiyan medeniyeti ile ta-rihte emsali görülmemiş ve 860 seneden fazla süren bir sa-vaş gerçekleştiren Türk milletinin yaralarını sarması, tekrar güçlenmesi için bir arayışı temsil eder. Bu anlamda Misak-ıMilli eğer etrafımızı saran dağlar ise Misâk-ı Millî’nin içindekiülke de bizim için ikinci bir Ergenekon’dur. Türkiye Cumhu-riyeti’nin dayandığı ideoloji de Türk milliyetçiliğidir. MustafaKemal Atatürk’ün üzerinde Ziya Gökalp kadar etkili olabilenhiçbir düşünür yoktur. Prof.Dr. Mehmet Kaplan, “Bu yıllardaGökalp’in en heyecanlı okuyucularından birisi, daha sonra

 Türkiye’de en büyük sosyal reformları yapacak olan Mustafa

Kemal’dir” demektedir.

Cumhuriyet'imizin kuruluş yılı ile Ziya Gökalp’in olgunluk eseri Türkçülüğün Esasları' nın yayınlanış yılı 1923 olması hoş

97

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 55: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 55/79

Özetle, AKP’nin hukukî yoldan karşı-devrim stratejisi Tür-kiye için büyük bir tehdit oluşturmakta, devlet-millet-sada-kat-inanç krizine, iktidar-devlet-millet boyutunu eklemekte-dir. İktidar-devlet-millet krizinin önümüzdeki dönemdeağırlaşması, devlet-millet-sadakat-inanç krizini hafifletebile-

cek olmak ile birlikte, tamamen ortadan kaldırmayacaktır.Bir devletin yurttaşlarının sadakati olmadan güçlenmesi

nasıl mümkün değil ise bir yurttaş da devleti kendisine gü-venmez ise ona sadakatini uzun süre sürdürmesi mümkündeğildir. Türkiye’nin etnik ve dinsel süreçlerden kaynaklananinanç-sadakat krizi ile AKP’nin temsil ettiği millî kimlik kriziniaşması kaçınılmaz ana sorun olma niteliğine sahiptir.

Bu noktada AKP’nin uluslararası sistem ve özelliklede Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) içindeki işlevinin üze-

rinde durmak gerekmektedir. ABD’nin BOP’nin önemli bir bölümünü Orta Doğu'nun demokratikleştirilmesi oluşturmak-tadır. Amerikalıların demokratikleşme/demokratikleştirmekonusunda geçmiş deneyimlerinden çok şey öğrendikleri vekazanımlarını yeni uygulamalara aktırdıkları görülmektedir.

 Türkiye’nin bu krizi yaşarken, önümüzdeki dönemde içinegireceği yeni bir ağır sosyal-ekonomik bunalımı artık mevcut

 yapısı i le aşmasının gittikçe daha zor olduğu görülmektedir.Cumhuriyet'in iyice zayıfladığını, millî kimlik, sadakat ve

inanç krizlerinin, zirveye çıktığını gören iç ve dış çevreler, Türkiye’nin “çözülmesi” ve federal bir modelde yeniden ya-pılandırılması için her büyük toplumsal kaosdan bile istifadeetmeye çalışabilirler. Burada sadece durumun ne kadar va-

100

meye zorlayarak, Türkiye’yi çok uluslu, çok kültürlü, etnik mer-kezli federal bir devlet yapılanmasına sürüklemek olmuştur veolmaya devam etmektedir. Avrupa Birliği süreci çerçevesindegerçekleşen Uyum Yasaları’nın kabulü, Türkiye’nin etnikleştiril-mesi ve federalleştirilmesinin önünü açmış, Türkiye Cumhuri-

 yeti’nin kuruluş esaslarının tasfiyesi sürecini hızlandırmıştır. AKP’nin iktidara gelişi, Türkiye Cumhuriyeti ulus-devleti ile

ikinci Cumhuriyetçiler arasında yeni bir mücadele boyutunutemsil etmektedir. Çünkü, AKP, İslâmî, muhafazakâr-demok-rat görünümü ardında, Türk Devrimi’nden alınacak etnik bir intikamı temsil etmektedir. AKP lideri ve yakın çevresi ile bupartinin üst düzey yönetimi büyük bir “millî kimlik sorunu”içindedirler. AKP liderinin ve yakın çevresinin içinde olduğu“millî kimlik sorunu”,  Türkiye için bir “ulusal güvenlik tehdidi” oluşturmaktadır.

Çünkü ulus devletler için “millî kimlik” sadece bir kim-lik/pasaport meselesi değil, onun çok ötesinde bir “ulusal gü-venlik meselesi”dir. Oysa AKP lideri ve yakın çevresi, TürkiyeCumhuriyeti anayasalarının tanımladığı anlamda kendilerini“Türk” saymamaktadırlar. AKP lideri, mill î bir kimlik benimse-meyi reddetmekte, “Türk kimliğini kabul etmemeyi” ötekidünyada “bize milliyetimizin değil, Müslüman olup olmadığı-mızın” sorulacağı kabulüne dayandırmaktadır. AKP lideri, za-man zaman da Türk millî kimliği yerine, içini doldurmadığı

bir  “Türkiyelilik” koymaktadır. “Bir kültürün dominantkültür olmasına karşıyız” diyecek kadar Türk kültürünedüşmanca tavır sergileyen bir liderin önerdiği Türkiyeliliğiniçinde Türk yoktur.

99

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 56: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 56/79

kanizmaları oluşturarak, sağlıklı bir millet-devlet ilişkisinitekrar kuracak  radikal reformlar gerçekleştirmek zorunda-dırlar.

Devlet, yurttaşlarını dinî inançlarından dolayı tehdit olarak görmemelidir. Türkiye’de yaşanan cemaat-tarikat süreci ve

buna kısmen bağlı olarak gelişen dinin siyasallaşması, ülke-mizin yaşadığı çarpık kentleşme ile koşut olan ekonomik buhranın bir sonucu olarak ortaya çıkan bir görünümdür.Hangi nedenle olur ise olsun bu sürecin bir parçası olan in-sanların yurttaş olmaktan doğan haklarının kısıtlanmasınınve polisiye önlemlerin hiçbir çözüm olmadığı aksine millet-devlet çelişkisini güçlendirdiği görülmektedir. Keza, Alevî

 yurttaşlarımızın Türk millî bütünlüğüne daha güçlü bir şekil-de bütünleştirilmesi için herhangi bir çaba içinde olunmama-sı büyük bir hatadır.

Öte yandan dış dinamiklerin etkisi ile Türk devlet yöneti-mine önce KGB tarafından, etnojenez tezine dayanan, Türki-

 ye’nin bir mozaik olduğu efsanesi kabul ettirilmiştir. Son dö-nemde ise yeni bir tez gündeme getirilmiştir. Bu yeni tez, Al-man istihbarat servisinin ürünüdür. Yeni tezin yaratıcısı, Al-man Devleti'nin araştırma kuruluşu olan Orient EnstitüsününMüdürü ve Alman askerî istihbaratının elemanı olan Prof. Dr.Udo Steinbach’dır. U. Steinbach’a göre “Sorun, Atatürk’ün bir paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün olan Türk Devleti ve

 Türk ulusudur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk velâiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulu-sudur. Böyle bir ulus yoktur. Olmadığını Türkiye’de yaşayan

 Türk-Kürt, Müslüman-lâik, Alevî-Devlet çatışmalarında gör-

102

him olduğunu göstermek amacı ile ortaya atılmış olan bu tes-pitin bilim çevrelerinde tartışıldığının altını çizmek gerekmek-tedir.

 Türklerin Anadolu coğrafyasına üçüncü kez gelişlerininüzerinden 1000 sene geçmiştir ve Türkler Anadolu coğrafya-

sında kesintisiz 1000 sene egemen olan tek millettir. Türkle-rin Anadolu’daki 1000 yıllık egemenliğinde, devlet-millet kay-naşması, karşılıklı inanç-sadakat çok önemli bir rol oynamış-tır. Bermuda şeytan üçgeni de diğebileceğimiz, Kafkaslar-Bal-kanlar-Orta Doğu arasına sıkışmış olan Anadolu, yüzlerce bü-

 yüklü-küçüklü halka mezar olmuş bir coğrafyadır. Bu coğraf- yanın temel özelliklerinden birisi Anadolu’nun sınırlarındanbaşlanarak savunulmasının çok zor oluşudur. Ayrıca, bu coğ-rafya buraya yerleşen güçlü uluslara Anadolu’dan hareket ileçevreye yayılma imkânı vermektedir.

Cumhuriyet ile Türk milleti, savunulması zor olan bu coğ-rafyaya çekilmek zorunda kalmıştır. Bu sınırlar içinde geçmişbin yılda olduğu gibi varlığımızı sürdürebilmenin ön şartı uy-gulanacak bütün politikalarda halk desteğinin alınabilmesi,

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk vatandaşları arasındahızla ve güçlü bir karşılıklı inanç ve bağlılık/sadakat ba-ğının oluşturulmasına bağlıdır.

 Türk milliyetçileri, güven diyebileceğimiz bu ortamın sağ-lanması için, devlete olan sadakati artıracak politikaları geliş-

tirirken devletin de halka duyduğu inancı ortaya koyacak po-litikalar tespit etmelidirler. Kararlı ve bağımsızlıkçı bir tavırla Türk milliyetçileri, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuruluş esaslarınıesas alarak, etnik ve dinsel çözülme süreçlerini aşacak me-

101

Ö

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

Ö

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 57: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 57/79

rarlaştırmıştır.” Önümüzdeki yıllarda Avrupa ve AB kaynaklıolarak bu tez, bütün Avrupa’daki değişik kaynaklardan dalgadalga gelecektir. Çünkü eğer bir Türk milletinin olmadığı be-

 yinlere işlenebilir ise Türklere ve devletlerine yapılacak her şey meşru bir temele oturacaktır.

Bu sürecin Türkiye içersinden de bilinçli-bilinçsiz destek-lendiği görülmektedir. Türk Millî Eğitim Bakanlığı, bir yandan

 Türk tarihini yeni bir bakış açısı ile daha insancıl temeller üzerinde öğretme projesi geliştirirken, diğer yandan TarihVakfı ciddî bir şekilde millî tarih eğitiminin terk edilerek, böl-gesel tarih eğitimine geçilmesini savunmaktadır.16 Oysa ulus-lara şahsiyetlerini, etnik yapılarına katılan tarih duygusu vemazi şuuru verir. Tarihten kopan uluslar soy hasletlerini ko-rusalar dahi soy şahsiyetlerini kaybederler.Uluslar yaşama gü-cünü milliyet duygusundan alırlar. Bu duyguyu, bu şuuru ya-

ratan tarihtir.Şimdi Millî Eğitim Bakanlığı, Tarih Vakfı Toplumsal Tarih 

Dergisi , bir grup mankurtlaşmış17 entel, Türklerin tarihini yen-mek ve yok etmek görevini üstlenmiş durumdadırlar. Binler-ce yıllık Türk edebiyatına yapılabilecek en büyük saldırıyı ger-çekleştiren ve Türk edebiyatını, 60 yıla sığdırmaya çalışan Mil-

104

mekteyiz. Bu uyduruk ulusu Atatürk nasıl kurdu? Önce Erme-nileri yok ettiler, sonra da Rumları.”14 Ancak bu tezin sadeceSteinbach tarafından savunulduğunu düşünmek yanlıştır. Ak-sine bu tezin Batı Avrupalı oriyantalist sosyal bilimciler ara-sında hızla yayıldığı görülmektedir.15

Steinbach’ın ve diğer Batı Avrupalı literatürün savunduğu yapay Türk milleti tezi, 2002 başında resmî plâtforma taşın-masının ilk deneyimini yaşamış; İsveç Büyükelçiliği İzmir’dedüzenlediği toplantıda “Türk ulusu diye bir ulus yoktur; sade-ce Türkçe vardır” tezini savunan bir kitapçığı dağıtmıştır.1990-95 yıllarında İsveç’in İstanbul Başkonsolosu olan Büyü-kelçi Kaj Falkmen’in yazdığı ve ön sözü İsveç Başbakanı Gü-ran Presson tarafından kaleme alınan kitap, İsveç Devleti'nin

 yayınevi olan İsveç Enstitüsünce 2000 yılında basılmıştır. Ya-zar şöyle diyor: ”Araştırmacılar, Türk sözcüğünün bir halk 

grubu veya bir ulusun değil de bir dil grubunun adı olduğu-nu ileri sürmektedirler... Atatürk ulusal bir devlet olan Türki-

 ye’nin sınırları içerisinde yaşayan herkesin Türk olduğunu ka-

103

14  Aslında Udo Steinbach’ın tespiti tarihsel plânda hiç de yeni değildir ve sade-ce Türkiye Cumhuriyeti sonrası Türk tarihi ile ilgili bir tespit de değildir. Butespitin kökeninde Avrupa düşüncesinde Türk'e karşı derin aşağılık komplek-sinin izleri yatmaktadır. Albert Sorel, Steinbach’dan çok önce şöyle demekte-dir: Bir Türk milleti asla mevcut değildir, sade düşman ahali ortasında çadır kurmuş bulunan fatihler vardır; Türkler bir devlet değil, fakat yalnız fütühatiçin bir değeri bulunan ve durmaya mecbur olur olmaz dağılmaya meyil gös-teren bir ordu teşkil ederler. Albert Sorel,  Avrupa ve Fransız İhtilâli, C:I-II,s.353’den naklen Hocaoğlu, D., age,s. 385.

15 Bu konuda Tamer ve Andrea Bacınoğlu çiftinin Modern  Alman Oryantalizmi-  Alman Yayıncılığının Türkiye Tablosu,  ASAM Yayınları, (Ankara, 2001) mü-kemmel bir çalışmadır ve bütün Alman yazımının ustaca bir taranması sonu-cu oluşmuştur.

16  Tarih Vakfı tarafından savunulan yaklaşım ideolojik olduğu gibi bilimsel dedeğildir. Batı Avrupa’da belgelerin tasnif ve incelenme/yorumlanmasına da- yalı ulusal tarih yazımının belgelerin nerede ise tükenmesi sonrasında yönel-diği bölgesel/toplumsal tarih araştırma ve yazımı milli tarihin karşıtı değil ta-mamlayıcısı bir alandır ve bu alandan elde edilen kazanımlar ile milli tarihin yeniden yazılmasını, geliştirilmesini hedeflemektedir. Tarih Vakfı ise bölge-sel/sosyal tarih anlayışını ulusal tarihe karşıt olarak sunmaktadır.

17 Mankurt Türk mitolojisinin bir figürüdür. Bir insanın bilincini, anılarını yitirdi-ği durumu ifade eder.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

ü i i i i ü ü i i

Page 58: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 58/79

106105

Oysa, Türkiye ne bir mozaiktir ne de Türkler üretilmişbir millettir. Millî kimlik krizine neden olan dış güdümlü vedış destekli çok küçük bir azınlıktır. Evinde Kürtçe konuşur-ken, bir millî maç sonrasında ağlayarak evinin penceresinden

 Türk bayrağı sallayan insanlarımızın sayısı, kaderlerini Türk-lükten, Türkiye Cumhuriyeti’nden ayırmak isteyen kandırılmışbiçare insanlarımızdan hâlâ çok fazladır. Türkiye'nin birliğinisavunmak için savaşan Kürtlerin sayısı hep PKK'dan kat ve katfazla olmuştur. Ve bugün PKK'nın siyasal kolunun seçimlerdealdığı oy bir iki il dışında bütün psikolojik baskılara rağmen di-ğer partilere verilen toplam oyun altındadır.

 Türk milliyetçileri, demokratik bir hukuk devleti çerçevesiiçinde millî devletin varlığının asla tehdit altında kalmasınaizin vermeden, Türk kimliğini bir yandan Türkiye Cumhuriye-ti Devleti'ni kuran halkın kimliği olarak görmeye devam eder-

ken, öte yandan Türk kimliğinin, tarihin en kıdemli millî kim-liklerinden birisi olarak, bir Avrasya kimliği şeklinde Türki- ye’yi çok aşan bir alana yayı ldığının bilinci içinde hareket et-melidirler.

Son dönemlerde bazı milliyetçi aydınlarımızı kapsayıcı şe-kilde başlayan ve kendisini Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ku-ran halkın dışında gören küçük gruplara karşı özür dileyicitavrın hiçbir anlamı yoktur. Türkler ne uzak geçmişte ne deCumhuriyet döneminde kimseden özür dilemelerini gerekti-recek bir şey yapmamışlardır.

 Türk milleti, sahip olduğu büyük tarih bilinci ile devletinolmadığı yerde onurun da olmayacağını bilerek, devlete enfazla sahip çıkan milletlerin başında gelmektedir. Bundan do-

lî Eğitim Bakanlığındaki mevcut Türkiye ve Türk düşmanı zih-niyetin, edebiyatımızdan sonra kutlu tarihimize de saldırmasıhiç de şaşırtıcı değil. TÜSİAD'ın görev alanı ile hiçbir ilgisi yok iken alternatif tarih ve coğrafya kitapları yazdırtması da Türk tarih ve ülkesine yapılan düşünsel saldırının bir parçısıdır.

Bu sürecin bir bölümünü de Türk milleti kavramının aşağı-lanması oluşturmaktadır. Basın mensupları ve aydınlar arasın-da Türk ulusuna hakaret etmek bir moda olmuştur. Psikolojik savaş yöntemleri kullanmada deneyimli düşman karargâhları-nın bu amaçla kiraladığı, güdümlediği, etkilediği medya ile

 yurttaşlarımızın dimağlarına, aziz Cumhuriyet'imizin kuruluşesaslarına, millî bütünlüğümüzü temsil eden değerlere, Türk tarih tezlerine; dil, din, yurt, menşe, soy, kültür, kader ve emelbirliği ile yekpare bir millet olma şuuruna, Türkiye ve Türklük ülküsüne sürekli ve sistemli bir şekilde saldırılmaktadır.

Özetle, medyanın Türk milletine, lâik millî demokratik Cum-huriyet'e düşmanlığı belirgin önemli bir kesiti, mer’i yasaları hi-çe sayarak mütareke dönemindeki işbirlikçi levanten basındandaha cüretkâr bir üslûp ve içerikle; Cumhuriyet'imizin temeldeğerlerine, millî birlik ve dayanışmaya, bağımsızlığa, Türk ulu-suna modası geçmiş fikirler diye saldırı halindedir.18

18 Bu saldırıların aslında hiç de yeni olmadığı ve Batılı güçlerin bağımsızlık veegemenlik gibi kavramları hep modası geçmiş gibi göstermek istediklerinigörmekteyiz. Lord Curzon, kendisi ile saatlerce tartışan İsmet Paşa ile yine yıpratıcı bir toplantıdan çıktıktan sonra kendisini bekleyen yardımcılarına

şöyle demiştir: “Dört korkunç saatten beri burada oturduk ve İsmet her sö-zümüze şu bayat ve adi kelimelerle cevap verdi: bağımsızlık ve ulusalegemenlik ” John Grew, İlk ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatırası, s.50-51’dennakleden Aydoğan, Metin, Bitmeyen Oyun ve Türkiye’yi Bekleyen Tehlikeler,6.Basım Otopsi Yayınları (İstanbul, 2002), s.205

kt I k’t K kük Sül i Z h ’d ki i b

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

l Tü k illi t il i i Tü k h lk k l t

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 59: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 59/79

caktır. Irak’ta Kerkük, Süleymaniye ve Zaho’da kişi başına ge-lirin 5.000 ABD Doları'na çıkması durumunda Diyarbakır,Mardin ve Cizre büyük bir merkez-kaç süreçle karşı karşıyakalacaklardır. KKTC’de yaşanananlar bu açıdan çok öğreticiolmuştur.

Daha açık bir ifade ile, Güneydoğu kentlerimizde örtülüoperasyonlar ve Irak'taki fiilî durum ile teşvik edilecek onbin-lerce yurttaşımızın toplanarak federasyon veya Irak ile birleş-mek isteyen gösterilerde bulunması eğer olaylar bugünküakışına bırakılır ise hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Kürt dinamiğinin Türkiye ve İran'da ayrılma süreçlerini di-namitlemesi gerçekleşir ise ortaya yavaş yavaş gelişen Azerî

 Türk milliyetçiliği dinamiği çıkacaktır. Bu durumda İran’ınvarlığını koruması imkânsız hâle gelecek, Kürtler ve Azeri

 Türkleri İran’dan ayrılarak kendi devletlerini oluşturacaklar-dır. Kürtlerin, Irak’tan ayrılmaları Irak’ı bir Şiî devleti hâlinegetirirken, Kürtlerin ve Azerilerin İran’dan ayrılmaları İran’ıbir güç olmaktan tamamen çıkaracaktır. Kürtlerin, İran’danayrılmalarının bir diğer sonucu da İran’ın bir Fars-Türk fede-rasyonu/konfederasyonu şeklinde yeniden yapılanarak varlı-ğını sürdürmesi ihtimalidir.

 Ancak bölge ile ilgili yapılacak bütün hesaplamalarda gözönünde tutulması gereken bir husus da, Orta Doğu'da hemenhiçbir şeyin kesin olarak öngörülemeyeceğidir. Arap-İsrail ba-

rışının gerçekleşmemesi, Şiîlerin kontrol dışına çıkması, El-Kaide ve benzeri örgütlerin küresel çapta stratejik terör sal-dırıları, Kürtlerin gündemden düşmesini de beraberinde geti-rebilir. Ancak, her durumda Kürt meselesi gelecek on yılda

108

layı, Türk milliyetçilerinin Türk halkını kazanmaları, mevcutinanç-bağlılık/sadakat krizini aşmaları hiçte zor değildir.

Bölgede Temel Çelişki

 Türkiye, bölgesinin belirlenmesi en zor ülkelerin başındagelmektedir. Birçok ülke ancak bir jeopolitik alt sisteme dâ-hil iken Türkiye birkaç bölgesel sistem içinde temsil edilmek-te, bunların hepsindeki gelişmelerden doğrudan etkilenmek-tedir. Dünya üzerinde bu kadar çok bölgedeki gelişmeleribünyesine emen, onlardan bu kadar köklü bir şekilde etkile-nen başka ülke yoktur. Bu anlamda Türkiye, Avrupa, Balkan-lar, Kafkaslar-Orta Asya ve Orta Doğu alanlarındaki değişim-lerden etkilenmeye devam edecektir. Fakat, önümüzdeki 20

 yılda Türkiye’yi en fazla etkileyecek dinamiklerin Orta Do-ğu’nun Irak savaşı ile başlayan yeniden şekillendirilmesi sü-recinden kaynaklanacağı anlaşılmaktadır.

Irak savaşı, Orta Doğu’daki Kürt dinamiklerini büyük ölçüde serbest bırakmış ve bu dinamikler bölge ülkele-ri öncelikle de Irak, İran, Suriye ve Türkiye için temel çe-lişki hâline gelmiştir. Kürt dinamiğinin Orta Doğu politika-sına bu şekilde girişi beraberinde birçok öngörülür ve (şu an-da) öngörülmez sonucu getirecektir. Kürt dinamiğinin, yuka-rıda açıkladığımız Türkiye’de PKK’nin Türk millî bünyesi üze-rinde yaptığı tahribat göz önüne alındığında, ülkemiz üzerin-

de yıkıcı etkiler yapması kaçınılmazdır. Önümüzdeki yıllardaeğer ABD Irak’ta bütün Araplara örnek olacak “federal”,“demokratik” ve “zengin” bir Irak oluşturabilir ise Türkiyede bölge ülkeleri ile birlikte ağır bir baskı altına alınmış ola-

107

Modern bir bilgi toplumuna dönüşmeyen hiçbir toplumun

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

da Türkiye için bölgesel temel çelişki olmaya devam edecek

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 60: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 60/79

Modern bir bilgi toplumuna dönüşmeyen hiçbir toplumun21. yüzyılda ciddî bir etkinlik kazanma şansı yoktur. Bununanlamı, Türk ulus devletinin 21. yüzyılın gerekleri doğrultu-sunda yeniden, güçlü ve üretken bir model üzerinde, ileri bir bilgi toplumu esasında örgütlenme zorunluluğudur.  Türk milliyetçiliği bu çerçevede artık bir üretim ve zenginleş-me ideolojisine dönüşecek yapılanmayı gerçekleştir-mek zorundadır.

Bu yeniden örgütlenme sadece devletin yeniden örgütlen-mesi değil, yurttaş-devlet ilişkilerinin yeniden tanımlanması,devletin yurttaşa sunması gereken imkânlarla, yurttaşın dev-lete olan yükümlülüklerinin yeniden tanımlanması alanlarınıda kapsamak zorundadır. Çünkü sadece Türk Devleti değil,genel yapısı ile Türk milleti de küreselleşmenin sonuçları ilerekabet edebilir durumda değildir.

 Türkiye için 21.yüzyılın ilk on yılında temel küresel sorun-lardan birisinin de ABD’nin Orta Doğu ve Avrasya’da izleyece-ği politikaların ne ölçüde Türkiye’nin menfaatleri ile uzlaşa-cağı sorusu oluşturmaktadır. 21. yüzyılın büyük bir bölü-münde de tek süper güç olarak görünen ABD ile ilişki-lerini doğru tanımlamayan bir Türkiye’nin ciddî sıkıntı-lar çekmesi kaçınılmazdır. Diğer bir ifade ile Türk milliyet-çileri, ABD’nin Türkiye için programını anlamak, bu progra-mın Türkiye’yi tehdit eden noktalarını tesirsiz hâle getirecek önlemleri alternatifli senaryolar çerçevesinde almak zorun-

dadırlar.

 Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde “temel hatası”  ABD’yehiç karşı çıkmamış, ABD ile ilişkilerinde menfaatlerini ısrarla

110

da Türkiye için bölgesel temel çelişki olmaya devam edecek-tir.

İkinci bölgesel nitelikli meydan okuma, Avrupa Birli-ği sürecinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Bir-liği’ne tutku niteliği taşıyan tam üye olma isteği, Avrupa Birli-

ği’nin Türkiye üzerinde hegemonik bir kontrol oluşturmasınaneden olmuştur. Avrupa Birliği, Ankara’nın içinde bulunduğuzaaftan faydalanarak bu süreçte Türkiye’yi federal bir yapıyasürüklemekte, aynı zamanda Türkiye’nin Kıbrıs ve Ege’de ve-receği tavizlerle jeopolitik bir güç olmaktan çıkarmaya çalış-maktadır.

 Türk milliyetçilerinin artık milliyetçiliği bir iç politik süreçolarak bölgesel ve küresel gelişmelerden ayrı düşünmesi/çö-zümlemesi döneminin tamamen kapanması ve gerçekçi, çö-

züm merkezli bir plâtforma taşıması gerekmektedir.

Küresel Temel Çelişki

 Türkiye’nin küresel düzlemde temel çelişkisi, küreselleş-menin sonuçları ile başa çıkamayan, bu sonuçları millî men-faatlerimiz çerçevesinde kullanamayan bir ekonomik, poli-tik, askerî, kültürel yapılanma içinde olmamızdır. Bu devamettikçe, Türkiye’nin 21. yüzyılda başarılı olması mümkün gö-rünmemektedir.

 Türkiye, küreselleşmenin ekonomik,kültürel ve politik meydan okumalarına cevap verebile-cek küresel nitelikli bir millî çözümü üretmek zorunda-dır.

109

Türk milliyetçiliğinin ideolojik yenilenme sürecinde bu ye

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

savunmamış olmasıdır Bu Washington’da yanlış bir Türkiye

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 61: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 61/79

 Türk milliyetçiliğinin ideolojik yenilenme sürecinde bu ye-di süreç üzerinde öncelikle odaklanması kaçınılmazdır. Diğer bir ifade ile bir yandan temel sorunlarını dayattığı meseleleriçözerek, tüm Türk dünyasını, tarihi kapsayan, mezhep mer-kezli bakış açısını geride bırakan, Türk töresi ve İslâm dinine

dayanarak ahlâkî temellerini yükselten Türk milliyetçiliği, öte yandan yenilenme sürecinde siyasal reform programını dageliştirmek zorundadır. Aşağıda ileri sürülen yedi süreç, ide-olojik yenilenmenin politik sonuçları olmalıdır.

Bu reform alanları;

a) Yeniden bağımsızlaşma,

b) Stratejik barış,

c) Ekonomik yeniden yapılanma,

d)Yeniden millî devlet,

e) Demokratik gelişim,f) İnsan unsurunun moral açıdan inşası,

g) Etkin hukuk devletinin kurulmasıdır.

Bu yedi alanda gerçekleştirilecek radikal reform süreciylehedeflenen, Türk Devleti ile yurttaşlarının yaşadıkları temelkriz ile Türkiye’nin yaşadığı bölgesel ve küresel boyutlu kriz-lerin aşılmasıdır. Bu yedi ana politik reform süreci eş zaman-lı olarak gündeme getirilmeli ve sürdürülmelidir. Bu yedi ra-dikal reform süreci köklerini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş

felsefesinden ve ideolojik yenilenmeden alarak güçlenmeli-dir. Ancak unutulmamalıdır ki, Türk milliyetçiliğine özgün ra-dikal her çözümün temelinde Türk tarihi, Türk töresi ve Türk mitolojisi de olmalıdır.

112

savunmamış olmasıdır. Bu Washington da yanlış bir Türkiyealgılaması ortaya çıkarmıştır. Washington, Ankara’nın en ufak bir millî menfaat savunmasını Amerikan menfaatleri ile çatış-ma süreci olarak görebilmektedir. Oysa, Türk ve Amerikanmenfaatleri, birçok alanda büyük bir uyuşma içindedir. Mese-

le, her iki tarafın menfaatlerini açık bir şekilde tanımlayacak ve uzlaştıracak açık yürekliliği göstermesidir. Uzlaşılamayannoktalarda her iki ülkenin kendi millî menfaatlerini diğerinezarar vermeden izlemesi en doğru yoldur. Kıbrıs, bunun eniyi örneğini oluşturur.

Millî, bölgesel ve küresel düzlemdeki temel çelişkilerinanalizinden yola çıkacak olan Türk milliyetçiliğinin yeni bir 

 yapılanma gerçekleştirmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu ya-pılanma, bütün temel çelişkilere cevap verecek bir niteliğesahip olmalıdır.

Milliyetçilikte Demokratik-Jeoekonomik Yaklaşım

21.yüzyılda ülkemize yönelik millî, bölgesel ve küresel ni-telikli çelişkilere cevap verebilmek için Türk milliyetçiliğinintemel hedefi, devletin kurulması ve savunulmasından devle-tin geliştirilmesi/yetkinleştirilmesi ve etkinleştirilmesi,toplumun zenginleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi anla-mında jeoekonomik geliştirilmesine dönüşmelidir.

 Türkiye Cumhuriyeti'nin geliştirilerek korunması ve jeoe-konomik savunması için gerçekleştirilmesi gereken reformla-rın yedi temel alanı kapsaması lâzımdır.

111

ve dengeli bağımlılığını sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

a) Yeniden Bağımsızlaşma

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 62: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 62/79

ve dengeli bağımlılığını sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır.Karşılıklı ve dengeli bağımlılık, 21. yüzyılın bağımsızlığıdır. Busürecin gerçekleşmesi için Türkiye’nin düşmanlıklarını azal-tacak ve çevresinde etkin ve yararlı bir barış alanı oluştura-cak bir politikaya, diğer bir ifade ile stratejik barışa ihtiyacıvardır.

 Yeniden bağımsızlaşma ve stratejik barış, ancak bugün Türk Devleti'nin ruhuna sinmiş olan “bitkisel savunma” an-layışının ortadan kaldırılması ve Türkiye’nin kendisini sınırla-rının ötesinden başlayarak savunmaya başlaması ile olabilir.

 Yeniden bağımsızlaşma ve stratejik barış, öncelikle Türki- ye’nin önündeki yaşamsal tehdit olan federalleşme ve iç ça-tışma sürecini durdurarak millî birliğin tesisini sağlayacaktır.

İkinci aşamada, bu iki politikanın 21. yüzyıl içinde Türkiye’yi götürmesi gereken uzun vadeli politik hedef,Batı dünyası ile ilişkilerini geliştiren, NATO güvenlik sis-temi ile Atlantik ötesi ilişkilerini sürdüren Türkiye, Av-rasya ve Türk dünyası ile kendi içinde aşamaları olan bir politik işbirliği olmalıdır.

Bu hedef çerçevesinde, yapılması gereken, Türkiye üze-rindeki tek yanlı ABD ve AB etkisini azaltırken, ilişkileribugün olduğundan daha güçlü temeller üzerine oturtanbir denge politikasının oluşturulmasıdır. Bazı çevrelerdeAB'yi ABD'nin veya ABD'yi AB'nin alternatifi olarak orta-

 ya koyan Türk dış politika modellemeleri ileri sürülmek-tedir. Oysa, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin niteliği ileABD ile olan ilişkilerinin niteliği farklıdır ve birbirlerinin

 yerini dolduramaz.

114

a) Yeniden Bağımsızlaşma

 Türkiye’nin önündeki temel sorunlar, ülkenin politik, eko-nomik ve kültürel bağımsızlığının tehdit altında olmasıdır. Buanlamda alınacak önlemlerin başında, Türkiye’nin  yenidenbağımsızlaştırılmasını sağlayacak tedbirler gelmektedir. Bir 

kısım yarı aydın ve işbirlikçi zihniyet sahibi, 21. yüzyılda hiç-bir ülkenin tam bağımsız olmadığını, bütün ülkelerin birbirle-rine bağlı/bağımlı olduklarını söylemektedir.

 Türk milliyetçileri ülkeler arasındaki ilişkilerin onları birbir-lerine bağladığının farkındadırlar ve buna karşı çıkmamakta-dırlar. Ancak, Türk milliyetçileri, Türkiye’nin diğer ülkelerleolan ilişkilerinin, Türkiye’yi edilgen bir bağımlılığa sürükle-mesine karşıdırlar. Türk milliyetçileri, ABD veya Almanya’nınKongo veya Danimarka’ya bağımlılığı ne kadar ise o kadar ba-ğımlı olmayı kabul edebilirler.

 Yeniden bağımsızlaşma ve stratejik barış, Türk dışpolitikasının temel eksenleri olmalıdır. Bağımsızlaşma,bütüncül bir süreçtir. Ekonomik bağımsızlığa sahip olmayanbir ülkenin politik ve kültürel bağımsızlığı sadece kâğıt üze-rinde kalmaktadır. Ancak, ekonomik bağımsızlık dünyadansoyutlanma değil, aksine dünya pazarları ile daha fazla bü-tünleşme, ancak bütünleşmede etkin taraf olmayı gerektir-mektedir. Ekonomik bağımsızlığı sağlayacak sürecin ilk adımıise bağımsızlıkçı siyasal ve kültürel tavır alınmasına, ekono-

mik bağımsızlaşma sürecini ileri taşımasına bağlıdır.

Bundan dolayı, bütün politik süreçler, ülkemizin politik veekonomik anlamda tek taraflı bağımlılığından çok karşılıklı

113

litikasında hegemonik bir pozisyon kazanmaya başlayan

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

aa) AB ile İlişkiler

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 63: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 63/79

litikasında hegemonik bir pozisyon kazanmaya başlayan AB’nin bu konumunu sona erdirirken, öte yandan AB ile da-ha sağlıklı bir dialog zemini kurulmasını sağlayacaktır. AB sü-recinin kavuşacağı yeni yapı, Türkiye’yi Kıbrıs, Ege, insanhakları, Ermeni meselesi, Fener Rum Patrikhanesi konuların-da baskı altına girmekten kurtaracaktır. Serbest ticaret bölge-si anlayışı üzerine oturmuş Türkiye-AB ilişkileri, gerilimlerdenkurtulacak, daha sağlıklı bir zemin üzerinde şekillenecektir.

ab) ABD ile İlişkiler 

 Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler de önümüzdeki dö-nemde tekrar yapılandırılmalıdır. Türk milliyetçiliğinin ne

 ABD'ye ne de başka bir ülkeye yönelik politikası, kısır bir "an-ti"cilik üzerine inşa edilmemelidir. Türkiye-ABD ilişkileri de

anti-Amerikancılık değil, her zaman Türkiyecilik üzerine ku-rulmalıdır. Bugün iki ülke arasındaki ilişkilerin temel açmazı, ABD'ye manevî olarak teslim olmuş olan Türk siyasal eliti-nin, Türkiyeci bir tavır izleyememesinden kaynaklanmakta-dır. Türkiye'nin 1940'lı yıllardan bu yana izlediği genellikleteslimiyetçi nitelik taşıyan politikalar Washington'da ciddî bir alışkanlık yaratmıştır. ABD, Türkiye'nin kendisi ile herhangibir pazarlığını bile hakaret kabul etmektedir. Öte yandan, je-opolitiği etkili bir şekilde kullanmak  yerine  jeopolitiğisatma üzerine kurulan politikalar ve her ekonomik krizdekredi veya hibe için ABD'in kapısının çalınması, Washing-ton'da Ankara'dan her şeyi talep edebileceği ve bunun da ye-rine getirileceği duygusunu uyandırmıştır. Türk-Amerikan iliş-kilerinde ulaşılan bu ruh hâlinin aşılması için Türkiye, izleye-

116

aa) AB ile İlişkiler 

 Türkiye-AB ilişkileri köklü bir değişimden geçmek zorunda-dır. Hâlen, Türkiye'yi içine almama konusunda kararlı olan ABülkelerinin çoğu, ülkemizi oyalamaya ve bu süreçte Türki-

 ye'den elde edilebilecek tavizleri elde etmeye çalışmaktadır.

 AB-Türkiye ilişkilerinde temel gerginlik nedeni, AB içinde AB'nin geleceği ile ilgili iki farklı projenin çarpışmasıdır. Bun-lardan birisi İngiltere'nin savunduğu ulus devletlerin konfede-ral AB'sidir. Bu modelde Türkiye'nin AB üyesi olma şansı var-dır. Diğeri ise Fransa ve Almanya'nın öncülüğünü yaptığı fede-ral bir Avrupa Birleşik Devletleri projesidir. Türkiye'nin federalbir Avrupa'nın parçası olması mümkün görünmemektedir.Çünkü, Türkler Avrupalılarla federal bir Avrupa için gerekliolan "Avrupalı kimliğinin" oluşmasını engelleyecek bir tarihselilişki modeli içinde olmuşlardır. Bundan dolayı Türklerin AB

üyesi olmasını AB'nin federalleşmesinin engelenmesi olarak gören Almanya ve Fransa, Türkiye'nin tam üyeliğine karşı şid-detli bir muhalefet içindedirler. Ama gerek federalist Alman-

 ya ve Fransa gerek konfederalist İngiltere, Türkiye'yi AB kapı-sı önünde bekletirken Türk iç politikası üzerinde mutlak bir hâkimiyet kurmuşlardır. Türkiye, bu süreçte sürekli jeopolitik tavizlere zorlanmaktadır. Ayrıca, kuruluş esaslarını tasfiye et-mektedir. Bu sürece artık son verilmesi bir zorunluluktur.

 Türkiye, Avrupa Birliği tam üyelik sürecini durdurmalı ve

Gümrük Birliği sürecini serbest ticaret bölgesinedönüş-

türmek üzere görüşmelere başlamalıdır. Türkiye’nin AB tamüyelik sürecini tek taraflı olarak durdurması ve Gümrük Birli-ği sürecini askıya alması, bir yandan Türkiye’nin iç ve dış po-

115

rada bu iki kavramı birbirinden ayırmayı ve yeniden tanımla-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

ceği politikalar ile ABD’nin saygısını kazanmak zorundadır.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 64: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 64/79

y y ymayı öneriyoruz.

 ABD, 21. yüzyılda Amerikan tek kutupluluğunu sürdürmek amacı ile Avrasya ve Orta Doğu alanlarını kapsayan bir atılımiçine girmiştir. Washington, Orta Doğu’da içine girdiği sürecin

bir çıkmaz olduğunu ve Türkiye'siz Orta Doğu operasyonu-nun mümkün olmadığını anlamıştır. Ankara, bir yandan OrtaDoğu’nun şekillenmesi süreci üzerinde Washington ile Türki-

 ye’nin menfaatlerinin gerçekleşmesini sağlayan bir pazarlık  yapmalı, öte yandan bugün Türkiye’nin Orta Doğu genelindeve Irak özelinde Kürt meselesinde önünü kesen İsrail ile ye-ni bir düzlemde amacı Orta Doğu’da bağımsız bir Kürt devle-tinin kurulmasını engelleyen Türk-İsrail stratejik pazarlığı

 yapılmalıdır.

İsrail kendisini Orta Doğu’da güven içinde hissetmediği

sürece, Türkiye’nin güvenliğinin ABD tarafından ihanete uğra-ması tehdidi ortadan kalkmamış olacaktır. Ancak, İsrail'e Kürtdevleti projesini desteklemenin uzun vadede çok pahalıyapatlayacağı açık bir şekilde anlatılmalıdır. Araplığın ve Farslı-ğın düşmanlığı ile yaşayan İsrail, Türklüğün de düşmanlığınıüzerine çekerse, kukla bir Kürt devletinin dostluğu İsrail'e

 yetmeyecektir. Türkiye, Arap-İsrail çatışmasının sona erdi-rilmesinde ve tarafların barışı yakalamasını sağlamak için et-kin bir Orta Doğu angajmanı gerçekleştirmelidir. Bölgeyi 400sene yöneten güç olan Türkiye'nin desteklediği bir barışın da-

ha sağlam temelleri olacaktır.

 ABD’nin Türkiye’ye sadece Orta Doğu’da değil, Avrasya’dada ihtiyacı vardır. ABD’nin Afganistan üzerinden Avrasya’daki

118

ğ p ygBugün, Washington, Ankara’ya bir kısım yeteneksiz ve muh-teris, kendi halkını soyan politikacı sınıfı tarafından yönetilenve ikide bir borç isteyen bir ülke olarak bakmaktadır. Saygıduyulan bir Türkiye, itirazları daha fazla dikkate alınan, gö-rüşleri karar alma sürecini daha fazla etkileyen bir ülke olma-lıdır.

 Ayrıca, Türk milliyetçileri ABD ile ilişkileri “ABD için önem-li olmak” şeklindeki klasik Türk dış politikası anlayışının çer-çevesinden çıkartmalıdır. Türkiye’nin önemi bir ülkeye veyaonun stratejisi içindeki önemine bağlı değildir. Ama, 21. yüz-

 yılın başındaki güçler dengesi gözönüne alınarak Türk dış po-litikası şekillendirilirken ABD’nin çok önemli bir belirleyici ol-duğu gözönünde tutulmalıdır.

 Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini tanımlamada kullanılanstratejik müttefiklik içi yeniden doldurulan ve tanımla-nan bir kavram olmalıdır. Öte yandan ortada son dönemdeçok dolaşan ve hiçbir ciddî zemini olmayan stratejik ortak-lık kavramından da vazgeçilmelidir. İki ülkenin stratejik or-tak olabilmesi için her şeye aynı gözle bakabilmeleri gerek-mektedir. Bu çerçevede ABD; İsrail, İngiltere ve Kanada ilestratejik ortak olabilir. Oysa, Kıbrıs ve Türkmenler konuların-da Türkiye ile ters düşen ve düşmekte ısrar eden ABD'nin,

 Türkiye'nin stratejik ortağı olması mümkün değildir. Türki- ye’nin çıkarları ile ters düşmekte israr eden bir ABD ile müt-tefikliğin sadece NATO çerçevesinde tutulması ise en sağlık-lı olanıdır. Zaman zaman bu iki kavram bile birbiri ile karıştı-rılmakta ve birbirinin yerine kullanılmaktadır. Ancak, biz bu-

117

kurumsal mekanizmaların oluşturulmasının temel hedefi, ge-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

varlığı Amerikan gücüne karşı bir ittifak yaratmıştır. ABD’nin

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 65: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 65/79

ş glecek 20 yıl içinde Arap Ligi’nden daha güçlü bir “Türk li-gi”nin oluşturulması olmalıdır.

b) Stratejik Barış

 Türkiye tarihi, milletimizin yüklendiği misyon ve ülkemizin jeopolitik konumu itibarı ile bir çok komşu ve komşu olma- yan millet ile mücadele içinde olduğunu göstermektedir. Türk milliyetçiliği açısından en sağlıklı ve en etkili mücadele yolu, milletin ve devletin enerjisini düşmanlıkları tırmandıra-rak eritme değil, gerekli politikaları geliştirerek, Türkiye’ninekonomik gelişmesine aktarmak olmalıdır. Stratejik barış

 Türkiye için bir savunma ve işbirliği politikasının temelinioluşturmalıdır.

Stratejik barış için Türkiye’nin aktif bir dış politika izleme-si, komşularını işbirliği ve barışın faydalarına ikna etmesi ge-rekmektedir. Komşuları barışa ikna etmenin değişik yolları ol-duğu akılda tutulmalıdır. Suriye ile başlayan barış sürecininhemen öncesinde bu ülkeyi savaş ile tehdit ettiğimiz unutul-mamalıdır. Dış politika bir ısrar ve akıl sürecidir. Bu süreçte,teşvik, ödül, ceza, tehdit gibi mekanizmalar eşgüdüm içindebarış için kullanılmak zorunda kalınabilir.

Ekonomik açıdan bir dev hâline gelecek Türkiye’ye bugündüşman olan ülkeler dahi yarın ekonomik ortak hâle gele-ceklerdir. Gaziantep-Adana-Hatay ekseninin bütün bir Suriye-Ürdün-Lübnan-Irak alanını kendisine eklemleyecek şekilde

 yoğun bir ekonomik işbirliği coğrafyası olarak geliştirilmesi

120

ğ g ş y ş Avrasya’nın derinliğinde bulabileceği tek Avrasya içi ve dışıgüç olan müttefik Türkiye’dir. Türkiye, Rusya ile çatışmadanhatta stratejik barış çerçevesi için de, ABD ile Kafkasya ve Or-ta Asya’da işbirliğini sürdürmelidir. Türkiye’nin ABD için öne-mi önümüzdeki dönemde daha da keskinleşecek olan AB-

Çin-Hindistan-Rusya ile ABD arasındaki küresel boyutlu çatış-mada ortaya çıkacaktır.

ac) Türk Dünyası İle İlişkiler 

 Türk dünyası ile ısrarcı ancak acelesi olmayan bir sosyalve ekonomik bütünleşme süreci izlenmelidir. Esasen, böylebir süreci kimseyi tehdit etmeden şekillendirmek zor değil-dir. Ancak, Türk dünyası ile ilişkiler, hamaset ve tek taraflı

 yardım esasından çıkarılarak karşılıklı somut menfaat çerçe-

vesine oturtulmalıdır. Türk cumhuriyetleri ile ilişkilerde, vegereksiz yere Türkiye’ye düşmanlık uyandıracak Turancı bir söylemden kaçınarak, gerçekçi bir temelde ilişkilerin şekil-lendirilmesi ön plâna çıkarılmalıdır.

 Taraflar arasında azalan ticaret önümüzdeki yıllarda stra-tejik bir plânlama çerçevesinde hızla geliştirilmelidir. Türki-

 ye’nin Türk cumhuriyetleri ve komşuları ile olan ekonomik ve ticarî ilişkileri, özel bir konseptle hazırlanmış, “stratejik ticaret plânlamasına” dayanmalıdır. Bu politika ile amaç,önceden belirlenmiş sektörlerde devlet-özel sektör işbirliği

ile yabancı piyasalar üzerinde kontrol oluşturmak olmalıdır.

 Türkiye ve Türk cumhuriyetleri kurumlarının katılacağı de-ğişik ortak kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bu ortak 

119

maları, borç alan Türkiye’den borç veren Türkiye’ye ge-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

gereklidir. Keza, Trabzon-Erzurum-Van hattının Kafkasya-İran

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 66: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 66/79

çiş yatmaktadır. Türk milliyetçiliğinin hedefi Türkiye’nin bü- yük ekonomik güç hâline gelmesidir.

Ekonomi mucizeler üzerinde yükselmez. Ekonomi, çalış-ma, ısrar, yaratıcılık, rekabet, yatırım, tasarruf, yeni keşifler,

 yeni pazarlar gibi kavramlar/süreçler ile gelişmenin sağlandı-ğı bir alandır.

Ekonomik vizyonu olmayan bir siyasal milliyetçilik ile kit-lelerin desteğinin alınmasının çok zor hatta imkânsız olduğumeydana çıkmıştır. Nitekim şimdiye değin de siyasal milliyet-çilik tek başına iktidara gelecek ölçüde geniş kitlelerin deste-ğini sağlayamamıştır. Çünkü kitleler çok olağanüstü kriz dö-nemleri hariç olmak üzere, idealizmden uzak daha çok birey-sel çıkarlarına yakındırlar. Milliyetçi ideolojik yapı için belirli

bir entelektüel düzey gerekmektedir ki, bunu kitlede bulmak mümkün değildir.

Bu çerçeveden bakıldığı zaman gerek siyasal Türk milliyet-çiliğinin başarılı olabilmesi, gerek Türkiye’nin 21. yüzyıldaküçük orta sınıf bir devletten büyük bir devlet hâline gelme-si için milliyetçiliğin ideolojik ekseninin, kültürel-siyasalmilliyetçiliğini geliştirerek jeoekonomik eksenli ekono-mik milliyetçiliğine kaydırması şarttır. Siyasal-kültürelmilliyetçiliğin kitleler tarafından benimsenmesi Türk milliyet-çiliğinin ekonomik-teknolojik milliyetçiliği geliştirmesine bağ-lıdır. Esasen bir sanayi politikasına, bir malî politikaya, bir dışticaret politikasına dönüşmeyen bir milliyetçi anlayışın ülke-

 ye bir yön, bir vizyon vermesi mümkün değildir.

122

coğrafyasını ekonomik işbirliği ve etkileşim alanı olarak şekil-lendirmesi mümkündür. İstanbul'un Balkanlar, Kafkaslar veOrta Doğu yanında Rusya-Ukrayna içinde önem taşıdığı orta-dadır.

c) Ekonomik Yeniden Yapılanma

Dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasında olan Türk ekonomisi, soyguncu bir siyasal elitin akraba-aşiret-sözde işadamı işbirliği ile soyulmakta, kaynakları heba edilmektedir.

 Türkiye, yı llardan bu yana “paran kadar değil, kredin kadar  yaşa” sloganı ile üretmediği zenginliği tüketen bir ülkedir. Ka-mu kaynaklarını sömüren, istismar eden ve kamu kaynakla-rına dayanarak politika yapan Türk politikacıları, önce parabasarak, sonra, dış borç alarak ve nihayet iç borç alarak Türk 

halkını istismar etmiştir.

Ülkemizi bir anda zengin, güçlü ve mutlu kılacak hiç-bir sihirli formül veya ittifak yoktur. Zengin, güçlü ve mut-lu bir millet olmanın yolu uzun erimli, sabırlı, etkili, verimli,sistemli ve çalışkan bir yaşam tarzının bütün bir millet tara-fından benimsenerek yaşama geçirilmesidir. Halen ülkemiz30 gün yıllık izin ve 17 gün resmî tatil ile Dünya'nın en fazlatatil yapılan üçüncü ülkesidir.  Türk milliyetçiliğinin inançtazelemesinin temelinde hamasi çözümlemeler değil,

 yüksek teknoloji üretimi, verimlilik artışı, refahın yay-gınlaşması, yüksek-değer ekli meta üretimi, dış ticaretfazlası, geniş para stoku, düşük enflâsyon, yabancı şir-ketlerin satın alınması, küresel rekabette üstün Türk fir-

121

dâhil olmak üzere, devlet ekonominin dışında değildir. İdare-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

 Türk toplumu bir süreden beri umutsuzluk ve hayal kırık-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 67: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 67/79

i maslahatçı siyasal yapılar, Türkiye’nin ekonomik değişimive gelişimi için hiçbir kapsamlı politikaya sahip değildirler.İdare-i maslahatçıların ekonomik yaklaşımları günü kurtar-maya yönelik olup, stratejik ve uzun vadeli bir niteliğe sahipdeğildir.

İdare-i maslahatçılar gerçek ekonomik kalkınmanın top-lumca ödenmesi gereken bir bedeli olduğunu, tasarruf yapanve üreten toplumların ciddî bir ekonomik kalkınmayı gerçek-leştirebileceği gerçeğini göz ardı ederek, nerede ise çalışma-dan iyi yaşamayı vaadetmektedirler. Bu halka söylenen enbüyük yalandır. Bu yalanın bir sonucu olarak, Türk toplumuürettiğinden fazlasını tüketen bir tatil, fiesta toplumu hâlinedönüşmüştür. Bu durumun değişmesi için toplumun, üreten,biriktiren bir toplumsal-ekonomik yapıya kayması şarttır.

Ekonomik milliyetçilik, Türkiye’nin hem ürün bazında dış-satımının nitelik ve nicelik değiştirmesini hem hâlihazırda yo-ğun ilişkide olduğu pazar sayısını ve pazar oranını artırarak küresel plânda yoğun bir atılımı yaşamasını hedeflemelidir.

 Jeoekonomik milliyetçiliğin amacı, Türkiye’yi teknolojiüretme ve keşfetme konusunda en gelişmiş ülkeler ile reka-bet eder hâle getirmektir. Bu hedef ilk bakışta imkânsız gibigörünse de, esasen ciddî bir bilim politikası ve sanayi alanın-da devlet-özel sektör işbirliği ile mümkündür. Türkiye’nin he-deflediği ekonomik sıçramanın nesnel alt yapısı mevcuttur.

 Ancak üretken ekonomik yapı şimdiye değin istikrarsız poli-tikalar ile sürekli sakatlanmıştır. Sanayi devi Japonya’nın1980’de 2.1 milyar Dolar olan dış ticaret fazlası 1991 sene-

124

lığı içinde bocalamaktadır. Vizyonsuz sistem partilerine olaninanç gittikçe zayıflamaktadır. Toplumu ortak bir hedefe yö-neltecek ve heyecan verecek bir politik-ekonomik hedefin

 yokluğu bir yana, hızlı bir toplumsal kutuplaşma ve ayrışmagözlemlenmektedir. Toplumun bütün kesimleri ciddî bir sı-

kıntı ve arayış içindedirler. Böyle bir ortamda, Türk milliyetçi-lerinin toplumu ateşleyecek bir politik vizyon ortaya koyma-sı ancak siyasal-kültürel milliyetçiliğin ekonomik-teknolojik milliyetçilik ile geliştirilerek, topluma yeni bir proje sunmasıile gerçekleşebilir.

Ekonomik milliyetçilik kapalı, ekonomiyi gümrük duvarla-rı arkasında korumaya alan değil, küresel rekabet için devlet-özel sektör-toplum işbirliğini öngören bir yaklaşımın ürünüolmalıdır.

Esasen son on yılda iyice yoğunlaşan küreselleşme-bölge-selleşme ikilemindeki dünya ekonomisindeki rekabet sava-şında, Türk ekonomisinin ayaklar altında kalmaması için hız-lı bir yapısal dönüşüm sürecine girmesi şarttır.

1983’ten bu yana her ne kadar Türkiye’de temel ekono-mik söylem devletin ekonomiden çekilmesi üzerine binaedilmiş ise de, bu söylemin baş temsilcisi olan siyasal kadro-lar devletin ekonomik kaynaklarını siyasal amaç ve kadrolarıiçin sömürmek amacı ile ekonomik yapıyı sakatlamışlar ve

asla devleti ekonomiden çekmeyi düşünmemişlerdir.Esasen hiçbir gelişmiş sanayi toplumunda, değişik kalkın-

ma yaklaşımlarına sahip olan ABD, Almanya ve Japonya da

123

hamlesini gerçekleştirecektir. Türk ekonomisinin amiral ge-i i l k t t jik ktö l i b li l i d l t ö l

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

sinde 110 milyar Dolar'a çıkmıştır ki bu da, istikrarlı ve stra-t jik k ik litik l i l di i t kdi d k ik li

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 68: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 68/79

misi olacak stratejik sektörlerin belirlenmesi ve devlet-özelsektör işbirliği ile dünya pazarında rekabet edecek ürünler ortaya çıkacaktır. Özel sektör, stratejik, yüksek değer ekli ve

 yeni teknoloji üreten alanlara yatırım için teşvik edilecek vedesteklenecektir.

 Türk ekonomisinin küresel rekabet gücünü zayıflatan veekonomik kalkınmayı yavaşlatan enflâsyona karşı kapsamlı,ısrarlı ve toplumsal uzlaşmaya dayalı bir politika geliştirile-cektir. Yatırımların durmasına neden olmadan ve işsiz ordu-ları yaratmadan, devlet-iş dünyası-sendika işbirliği ile enflas-

 yon hızla % 5'in altına çekilecektir.

 Yatırımların ve ihracatın artması için iç tasarrufun artma-sı bir zorunluluk olarak belirmektedir. İthalât-ihracat denge-sinin sağlanması için dış satım teşvik edilecek ve dış ticaret

fazlası hedeflenecektir. İhracat politikasının temelini ucuzve kaliteli mal satımı oluşturacaktır. Gerçi Türk sanayiininürettiği malların kalitesinin son dönemde ciddî bir artış gös-terdiği şüphe götürmez. Ancak Türk mallarının kalitesinin

 yarattığı olumlu ortamdan faydalanan bazı çevreler kalitesizmal ihraç ederek Türkiye’nin özellikle eski Doğu bloğundakipazarının daralmasına neden olmaktadırlar. Devlet Türk eko-nomisine orta ve uzun vadede ağır zarar veren bu tür dış sa-tımı engelleyecek TSE kalite damgasını, ihracat için şart koş-malıdır.

 Türk sanayiinin desteklenmesi amacı ile devletin açtığıuluslararası ihalelerde, aynı teknolojik düzeye sahip olmasıkaydı ile Türk firmalarının daha fazla fiyat verdiği durumlarda

126

tejik ekonomik politikalar izlendiği takdirde ekonomik geliş-menin ulaşabileceği seviyeyi göstermektedir. Keza Çin’in1978-1997 seneleri arasında kişi başına millî geliri dört katı-na çıkardığı düşünülür ise Türkiye’nin çok hızlı bir ekonomik 

 yapılanmayı daha kısa zamanda gerçekleştirmemesi için ne-

den olmadığı da anlaşıl ır.

Özetlersek, jeoekonomik milliyetçilik, ekonomiyi küreselrekabete kapatmadan, yüksek değer ekli, görece ucuz, reka-bet değeri yüksek ve küresel geçerliliğe sahip yüksek tekno-loji ürünlerini üretebilen bir refah ekonomisinin politik alt ya-pısını oluşturan politik yaklaşımdır.

 jeoekonomik milliyetçiliğin Japonya ve Asya Kaplanları di- ye anılan ülkelerin Türkiye’ye uygulanma çabası olduğu aklagelebilir. Ancak böyle bir tespit doğru değildir. Ekonomik mil-liyetçilik belirli bir ekonomik modelin kopyasından ziyade,

 Türkiye’nin ekonomik ihtiyaçları ile dünyanın en güçlü eko-nomilerinin ekonomik yaklaşımlarının olumlu yönlerinin sen-tezlenerek. ekonomik-politik bir program haline getirilmesi-dir.

Bu program devlet-özel sektör stratejik yatırım ortaklığınıve araştırma-geliştirme sürecinde devlet desteğini benimse-meli; ancak devletin özel sektör üzerindeki hâkimiyetini veverimsiz ekonomik birimleri yaşatma ısrarını reddetmelidir.

 Jeoekonomik milliyetçiliğin yaşama geçmesinin somut so-nuçları şöyle sıralanabilir: Türkiye yüksek teknoloji temellibir stratejik sanayi politikası çerçevesinde yeni bir üretim

125

ni de artırarak verimli ve rekabet edebilir kalmadır. Jeoekono-ik illi t i kl U k D ğ 'd ki k ik k lk

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

da Türk firmalarının ürünleri tercih edilmelidir. Devlet harca-l d iddî bi t f idil i k kt di A k

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 69: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 69/79

mik milliyetçi yaklaşım, Uzak Doğu'daki ekonomik kalkınma-nın temelinde yatan ucuz işgücü sömürüsüne dayanan ekono-mik kalkınma programlarına da terstir. Jeoekonomik milliyet-çi yaklaşım, Türk ekonomisine güç katan, üretimde verimlili-ği artırma çabası içinde olan, teknolojik yenilik peşinde koşan

her insanımızı Türk milliyetçisi olarak değerlendirmelidir.

Bağımsızlaşmanın en önemli boyutunu, ekonomik bağım-sızlık oluşturmaktadır. Türkiye'nin ağır iç ve dış borç kısır döngüsünü aşacak bir modelin bulunması zorunluluktur. Tür-kiye’nin ağır ekonomik sorunlarının aşılmasında, şimdiye ka-dar izlenen ekonomik politikaların ülkeyi sadece ağır hastavaziyette tuttuğu, ancak iyileşmesine izin vermediği anlaşıl-malıdır. Bundan dolayı, ekonomik krizin aşılarak güçlü bir ekonomik yapıya kavuşmanın ancak radikal önlemlerle ger-

çekleşebileceği görülmelidir. Bu radikal süreçlerden birisinive en önemlisini muhakkak bugün toplumun % 44’ünü oluş-turup, GSMH’nin ancak % 14’ünü üreten tarım sektöründekinüfusun, hızlı bir şekilde % 10-6 seviyesine çekilirken,GSMH’yi artırması için alınacak önlemler oluşturmalıdır. Busüreç, bir yandan toprakların birleştirilerek, modern tarım vehayvancılığa geçilmesi, öte yandan Anadolu’nun değişik mer-kezlerinde yeni büyük kentler doğarken, mevcut kentlerin debüyümesi anlamına gelmektedir.

 Türk milliyetçiliği, Türk halkını zenginlik ve refah üretenve paylaşan bir ekonomik yaklaşım ile bir araya getirebilme-lidir. Zengin olmayan bir ülkenin ulusal menfaatlerini gerçek-leştirme şansı çok zayıftır. Üstelik, ulusal çıkarlar konusunda

10

malarında ciddî bir tasarrufa gidilmesi gerekmektedir. Ancak bu tür tasarruflarda temel ilke devlet yatırımlarında yapılacak tasarruftan çok devlet harcamalarında, tüketimde kısıtlamaolmalıdır.

 Jeoekonomik milliyetçi yaklaşım, topluma ait olan değer-lerin yine toplumun menfaatleri ön plânda tutularak değer-lendirilmesini savunur. Bu çerçevede toplumsal refaha vemillî güvenliğe katkısı olmayan kuruluşlar özelleştirilerek, de-ğer yaratır hâle getirilmelidir. Ancak teknoloji üreten kuruluş-ların özelleştirilmesinde teknoloji üretme vasfının kaybolma-ması için gerekli tedbirler titizlikle alınmalı ve örneğin altınhisse uygulaması ile bu husus temin edilmelidir. Jeoekono-mik milliyetçilik, ülke ekonomisinin zenginliğini artırarak ge-nel refahı yükseltecektir. Ekonomik başarı Türk millî kimliği-

nin güçlenmesini sağlayacaktır. Yurttaşların devlete ve gele-ceğe olan inançları pekişecektir. Ekonomik verimlilik sosyo-politik birçok sorunun rahatlıkla aşılmasını sağlayacaktır.

 Jeoekonomik milliyetçi yaklaşım sağlıklı bir ekonomik ge-lişmeyi, sağlıklı bir toplumsal yapıdan ayrı düşünmez. Ekono-mik sıçrama politikası ile refah devleti politikası arasında bir zıtlaşma görmez. Gerçi birçok sanayileşmiş ülke, 1980’li yılla-rın başlarından beri sosyal refah devletinde kısıtlamalar yapa-rak Pasifik kuşağının ucuz emek politikaları ile rekabet edebi-lir kalmaya çalışıyorlar ve/veya sermayelerini düşük ücretli ül-kelere kaydırıyorlar. Türkiye’de ise işgücünün Avrupa ile kıyas-landığında pahalı olduğunu söylemek mümkün değildir. Türki-

 ye’de amaç, işgücünün alım gücünü artırırken işçi üretkenliği-

9   128127

rilyon TL=52 milyar ABD Doları’dır. Bu tür örnekleri çoğalt-k ü kü dü

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

millî uzlaşma sağlayabilmek için zenginliğin toplumsal bölü-şümünde adil olunması gerekmektedir

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 70: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 70/79

mak mümkündür.

 Türkiye gibi jeopolitik yüklerin sürekli ülkemizi yeni eko-nomik baskılar altına soktuğu, on beş seneden fazla bir süredüşük yoğunluklu bir savaşı yaşamanın dışında Balkanlar,

Kafkaslar ve Orta Doğu’da yaşanan savaş ve gerilimlerin ne-den olduğu ekonomik zararlara katlanan, güvenliğini sağlaya-bilmek için silâhlanmak zorunda olan bir ülkenin güvenliği-nin bu çerçevede uzun süre sağlanması mümkün değildir.Ekonomik güvenliği kalmayan bir ülkenin, silâhlarla sınırları-nın uzun süre korunamayacağını yakın tarihte gösteren enbüyük örnek, dünyanın en büyük ikinci ordusuna sahipkençöken SSCB’dir.

 Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği krizi aşabilmesi için

IMF, dış borç ve iç borç krizlerini millî bir ekonomik politikaile denetim altına alması lâzımdır. IMF’yi suçlamakta bir an-lam olmamak ile birlikte, IMF ile ilişkilerimizin sona erdi-rilmesi, ancak IMF tarafından önerilen birçok reçetenin “mil-lî ihtiyaçlarımız çerçevesinde” ısrarla uygulanmaya devamedilmesi gerekmektedir. Ekonominin düze çıkması, ekono-mik rasyonalitelere bağlı olduğu kadar, psikolojik faktörlerede bağlıdır.

 Türk ekonomisinin gelişmesinin önündeki en önemli en-gel, devletin ve toplumun kaynaklarını acımasızca ve hovar-daca harcayan politik sınıftır. Bundan dolayı öncelikle alın-ması gereken ilk iki önlem, devlet kaynaklarının soyulma-sının durdurulması ve devletin iç borç yükü ile ekono-

130

şümünde adil olunması gerekmektedir.

 Avrupa Birliği tam üyeliği vaadi ile gerçekleşen uygulama-ların şu ana değin Türk ekonomisine değişik verilere gore 55-75 milyar ABD Doları zarar verdiği ortaya çıkmıştır. Gümrük 

Birliği’nin devam etmesi durumunda Türkiye’nin ekonomik krizi aşması mümkün olmayacaktır. Bundan dolayı, Gümrük Birliği anlaşmasının sona erdirilmesi gerekmektedir. Ancak,Gümrük Birliği’nden çıkarken yerine AB ile serbest ticaretbölgesi anlaşmasının imzalanması hem Türkiye hem AvrupaBirliği için en iyi çözümdür.

Dünyanın en borçlu ülkeleri arasına giren ülkemizde nüfu-sun % 18’i uluslararası yoksulluk seviyesinin altında yaşa-maktadır. %2.4’ü aşırı yoksuldur ve günde 1 ABD Doları'nınaltında para kazanmaktadır. En zengin % 10 tüketimden %

32.3 pay alırken, en fakir %10 ise, %2.3 pay almaktadır. 9milyon kişi işsizdir (2 milyon resmî işsiz). Kişi başına düşen

 yıllık 2.160 ABD Doları ile ülkemiz Peru, Irak, Batı Şeria, Fas,Bosna, Namibya ve Bulgaristan ile aynı grupta yer almaktadır.

Ekonominin % 66.2’si vergi kapsamı dışındadır ve bununparasal büyüklüğü 202 katrilyon TL=125 milyar ABD Dola-rı’dır (Nisan 2003 rakamları ile). Son yedi yılda kazanılan ge-lirin % 63.1’i kaçırılmıştır. Yıllık olarak kaçırılan vergi tutarı80 katrilyon TL=50 milyar ABD Doları’dır. Son yıllarda ortayaçıkarılan yolsuzlukların Türk ekonomisine maliyeti 165 katril-

 yon TL=101 milyar ABD Doları’dır. Çalışanların % 52.8’ininhiçbir sosyal güvenlik kaydı bulunmamaktadır; yani vergiödememektedirler. Bundan doğan yıll ık vergi kaybı 86.4 kat-

129

amacı ile özellikle TSE’nin bugün olduğundan çok daha fark-lı bir anlayışla çalışması kaçınılmazdır

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

mi üzerinde oluşturduğu kısır döngüyü kıracak bir ka-rarlılığın sergilenmesidir Mevcut ve geçmiş iktidarların

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 71: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 71/79

lı bir anlayışla çalışması kaçınılmazdır.

 Türkiye’nin “ekonomik güvenliğini” sağlamadan gü-venliği sağlanmış sayılamaz. Ekonomik güvenlik ise ancak 

 yüksek teknoloji, yüksek verimlilik, düşük işsizlik ve enflâs-

 yon, düşük iç ve dış borç, ihracat fazlası ile sağlanabilir. Bun-ların Türkiye için hayal olmadığını, Cumhuriyet'in ilk 15 yılın-da %7.7’lik kalkınma sağlayan Mustafa Kemal Atatürk göster-miştir.

d)Yeniden Millî Devlet

 Yeniden millî devlet politikasının temel hedefi, yıprananulus devlet sürecinin, gerçekleştirilecek demokratik özlü si-

 yasal ve bürokratik reformlarla yeniden ayağa kaldırılmasıdır.

 Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. yüzyıla güçlü, demokratik, zen-gin bir hukuk-refah devleti olarak taşınmasının şartı, modern-leşme ve demokratikleşmenin, millî devletin korunarak ger-çekleştirilmesine bağlıdır. Unutulmamalıdır ki, gerçek bir de-mokrasinin yaşama geçirilebilmesi için uygun zemini hâlâmillî devlet oluşturmaktadır.

 Türk milliyetçileri, küresel rekabette başarılı olan,etkin, üretken, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı, etnik hastalıkları aşan ve yenen, toplumsal talepleri karşıla-

 yan bir ulus devlet inşası ile karşı karşıyadırlar. Bu isedevletin yasama, yürütme ve yargı alanında baştan aşa-ğı yeniden örgütlenmesi ve etkinleştirilmesi anlamınagelmektedir.

132

rarlılığın sergilenmesidir . Mevcut ve geçmiş iktidarlarınsergilediği yaklaşım, iç borç kısır döngüsünü kıracak bir po-litika değildir. Devletin kaynak kullanımında iç borç almayıengelleyecek ölçüde radikal bir tasarruf süreci başlatmasıkaçınılmazdır. Buna koşut olarak, atılması gereken ikinci

adım vergi oranlarını düşürerek, verginin gereken sert hu-kuk tedbirleri ile desteklenerek tabana yayı lması ve vergi ka-çakçılığının % 5'lerin altına çekilmesidir. Vergi oranlarınındüşürülmesi ile vergi gelirlerinde düşme gerçekleşeceği ile-ri sürülse de, eş zamanlı olarak verginin tabana yayılmasıgelir kaybını engelleyecektir. Bu gerçekleşince devletin kre-di piyasasında oluşturduğu baskı kalkacak ve faizler düşe-rek reel sektörün kredi kullanımı mümkün hâle gelecektir.

Devletin, özel sektörün yatırımlar için önünü açması ve re-

kabet gücünü artırması şarttır. Devletin bugünkü yaklaşımıher anlamda özel sektörün gelişmesinin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Devlet, sanayinin ve yeni istihdamalanları yaratan yatırımların önünü açmak için bedava arazi,ucuz kredi, yatırımların kolaylaştırılması, ucuz enerji, ucuz sugibi üretim girdilerinin ucuzlatılarak rekabet gücünün destek-lenmesi yoluna gitmelidir. Devlet ile özel sektör, tespit edile-cek stratejik sektör ve stratejik pazarlarda işbirliği yapmalı-dır.

Dış piyasalara açılarak rekabet etmek ekonomik gelişme-nin ana dinamiklerinden birisi olmak ile birlikte, Türk sanayi-inin korunması ve teşviki için Türkiye’nin her yola başvurma-sı kaçınılmazdır. Ancak, bu arada üretim kalitesini artırmak 

131

Millî devlet aynı zamanda milletin ve millî devletin temeliolan millî kültürün güçlü bir şekilde varlığına bağlıdır Küre-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

Küreselleşme ve AB sürecinde Türkiye ulus devlet yapı-lanmasından etnik yapılanmaya doğru önemli bir mesafe

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 72: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 72/79

olan millî kültürün güçlü bir şekilde varlığına bağlıdır. Küreselleşme çağında millî kültürlerin; sınırların gerisine çekile-rek, yerelleşerek kendisini küresel dayatmalar karşısında ko-ruması mümkün değildir. Millî kültürün korunmasında en et-kin yol, onun evrensel bir etki kazanmasını sağlayacak yolla-

rın bulunmasına bağlıdır. Diğer bir ifade ile millî kültürü geriçekilerek değil, ilerleyerek savunmalıyız, sınırlarımızın geri-sinde değil, sınırlarımızın ötesinde savunmalıyız. Örneğin,

 Türk mutfağı ve Türk müziği ancak küresel bir etki alanınakavuşur ise varlığını daha güçlü savunabilecektir. Yenidenmillî devletin oluşum sürecinde, yabancı dilde eğitimin ya-saklanarak, yabancı dil eğitiminin etkili bir şekilde orta öğre-tim sürecinde çözülmesi, yabancı dilde isimlerin kentlerimi-zin görüntüleri arasından silinmesine kadar uzanan önlemler de gerçekleştirilmelidir.

e) Demokratik Gelişim

Demokratik anlayış ve inanç milliyetçi düşüncenin temelilkelerinden birisidir. Milliyetçiler, mensup oldukları milletinbir başka milletin boyunduruğu altında yaşayamayacak kadar onurlu ve kendi kendisini yönetecek kadar da erdemli oldu-ğu noktasından hareket ederler. Bir ulusun kendi kendisini

 yönetmesinin en doğru ve etkin yolu demokrasidir. Demok-ratik ilkeleri kapsamayan, demokratik temele inanmayan bir 

milliyetçilik eksik kalmış bir yapıya sahiptir. Türk milliyetçiliğinin 21. yüzyıla cevap verebilmesi için

 yeniden yapılanması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile Türk 

134

lanmasından etnik yapılanmaya doğru önemli bir mesafekaydetmiştir. AB paradigması dışına çıkış ile büyük bir bağım-sızlık alanı elde edecek olan Türkiye, millî devleti ve sos-

 yal/etnik bütünleşme sürecini tekrar başlatabilecektir.

Öte yandan devletin etkinleştirilmesinin ana yolu, devletinküçültülmesi gibi sloganlar değil, bürokrasinin işler bir hâlegetirilmesidir. 1980’lerde oluşan, politikacı-bürokrat-hortum-cu işbirliği mekanizmasının kırılması, bürokrasinin yeni yasa-larla yeni bir ahlâkî zemine oturtulması gerekmektedir.

 Yolsuzluk, rüşvet, politika ve mafya zincirinin çok serttedbirlerle kırılması, halkın devlete olan güvenini artıracaktır.

 Ankara ve İstanbul sokaklarında yurttaşlar, arabalarının çizi-leceği korkusu ile değnekçilere haraç vermekten kurtulduk-ları gün, Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığına inana-

caklardır. Ancak, yolsuzluk döngüsü ile sadece hukuksalplânda değil, toplumsal plânda da mücadele edilmelidir.

Millî devletin etkinleştirilmesinde ve oluşturulmasında alın-ması gereken önlemlerin başında, son yirmi yıl içinde ortayaçıkan ve Türkiye Cumhuriyeti içinde paralel bir devlet oluştu-ran özerk kurulların tekrar ele alınması ve bir kısmının orta-dan kaldırılması gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, bugünler-de yerel idareler ve benzeri bu süreci tamamlayıcı kanunlarlafederal bir dönüştürmenin alt yapısını hazırlayan ve AKP ikti-darı tarafından gerçekleştirilen bütün yasaları hemen tasfiyeetmek zorundadır. Kamu yönetimi reformu, etnik güdü ve ba-kış açısı ile değil, millî devleti etkinleştirirken, yerel yönetim-leri güçlendirecek bir bakış açısı ile gerçekleştirilmelidir.

133

nülemez. Ayrıca, Türk milliyetçiliği demokratik sistemi, mille-ti en kısa zamanda yetkinliğini geliştirici sistem olarak görür.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

milliyetçiliği, rönesansını yaşamak zorundadır. Bu rönesan-sın özünü yukarıda da vurguladığımız gibi, Türk milliyetçili-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 73: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 73/79

ti en kısa zamanda yetkinliğini geliştirici sistem olarak görür.

 Türk milliyetçiliği, çoğulcu demokrasinin önündeki bütünengellerin kaldırılması için mücadele etmelidir. Türk milliyet-çiliğinin demokratik tavrı, devletin ve/veya hâkim politik ya-

pının kişilerin ve/veya grupların var olan özelliklerini ezici veimha edici siyasal yaklaşımları reddeder. Türk milliyetçiliği yüzde yüz türdeşliği ve tek-düzeliği hedef alan totaliter bir an-layışa sahip değildir. Ancak Türk milliyetçiliği kişiler ve grup-lar arasındaki her türlü farkın vurgulanarak kurumsallaştırıl-masına karşıdır. Millî varlığımızın sürdürülmesi için, toplum-sal dokumuzda zaten var olan ve binlerce yıllık tarihsel-top-lumsal birikimin neticesi olan millî türdeşliğin korunması ge-rektiğine inanır.

Özetle, Türk milliyetçiliğinin 21. yüzyıla girerken demokra-

tik-milliyetçi yapısını geliştirmesinin bütün ideolojik-politik temeli zaten mevcuttur. Gereken bu zeminin yaşama aktarıl-masıdır.

 Türk milliyetçiliği demokratik doğası gereği düşmanresimleri çizerek, tahrik üzerine kurulu olumsuz-saldır-gan bir millliyetçilik değil, toplumu daha adil ve insan-ca hedefler etrafında harekete geçirmeyi amaçlayan, ba-rışçı, toplumsal refahı hedefleyen bir milliyetçiliktir.

 Türk milliyetçiliği ayırıcı, dışlayıcı ve bölücü değil, birleştirici,uzlaştırıcı, çoğulcu ve barışcıdır. Türk milliyetçiliği, diğer mil-liyetleri küçümseyen ve aşağılayan saldırgan milliyetçi bir 

 yaklaşımı reddeder. Türk milliyetçiliği, diğer milletler ile çatış-mayı ve düşmanlığı değil, bi limde, üretimde, sanatta rekabe-

136

sın özünü yukarıda da vurguladığımız gibi, Türk milliyetçiliğinin devletçi-milliyetçilikten demokratik-ekonomik milliyetçiliğe geçişi oluşturmalıdır. Bu devletin öneminin ge-ri plâna itilmesi değil, toplumun demokratik yollarla dahafazla devlet yönetimine katılması, idarenin demokratikleşme-

si, milletin ise zenginleşmesini hedefleyen bir milliyetçi yak-laşımdır.

Esasen milliyetçilik ve millî devlet ile demokrasi arasındatarihsel ve teorik anlamda doğrudan ve olumlu bir ilişki var-dır. Demokrasi, millî devlet çerçevesinde en rahat gerçekle-şeceği kurumsal çerçeveye kavuşur. Milliyetçilik ise aile, sı-nıf, kişi hâkimiyetine son vererek, insanlara bir milletin ferdive bir ülkenin yurttaşı olmaktan kaynaklanan haklarını ver-miş ve iktidarı millete teslim etmiştir. Bu çerçeveden bakıldı-

ğında demokrasiye inanç Türk milliyetçileri için bir lüks de-ğil, bir zorunluluktur.19 Türk milliyetçileri, kendilerinden, sis-temden hesap sorarken akıllarında tutmaları gereken husushesap sormanın demokratik bir şuur meselesi olduğudur.

 Türk milliyetçiliği özü itibarı ile her zaman demokratik ol-muştur ve demokrasinin gelişmesini hızlandırıcı bir işlev üst-lenmiştir. Türk milliyetçiliği milleti en önemli siyasal olgu ola-rak değerlendirir. Millete saygı milletin kararlarına saygıdır.Millete saygı, milletin kararlara en geniş katılımını sağlayacak demokratik politik alt yapıyı oluşturmaktır. Türk milliyetçiliğive demokratik değerler sistematiği birbirlerinden ayrı düşü-

135

19 Bu kavramsallaştırma konusundaki katkısından dolayı Sayın Mustafa Verka- ya’ya teşekkür ediyorum.

süreci bir yandan millî devleti güçlendirecek ve bir toplumsaluzlaşmayı sağlayacak önlemleri almalı, öte yandan devlete

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

ti ve yarışmayı hedefler. Türk milliyetçileri saldırgan olmamak kaydı ile diğer milletlerin milliyetçi politikalarına saygı duyar.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 74: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 74/79

ş y ğ y ysadakati artırmalıdır.

Demokratik gelişim ve insan haklarının yurttaş merkezligelişimi devam ederken, Türkiye; etnik sorunu aşmak için et-nik haklar vermek gibi sadece merkez-kaç eğilimleri artıra-cak bir yola gitmemeli, etnik sorunu sosyal bir sorun hâlinegetirmemek için politikalar üretmelidir. Türk milliyetçilerinindemokratik gelişim anlayışı, devletin kuruluş ilkeleri ve de-mokratik gelişim, millî devlet içinde en geniş yurttaşlık hak-ları olarak özetlenebilir.

f) İnsan Unsurunun Moral Açıdan İnşası

1071-1922 arasında 861 sene tek başına "bir uygarlığın" Türk-İslâm medeniyetinin ve bütün bir İslâm dünyasının kılı-cı ve kalkanı olan Türkler, birleşik bir kıtaya, Hristiyan mede-niyetinin bütün unsurlarına karşı tek başlarına savaşmak zo-runda kalmışlardır. Tarihte benzeri bir mücadele vermişbaşka bir millet yoktur. Türklüğün hak din için bu büyük veemsalsiz mücadelesi, yüce dinimiz İslâmı Arap yarımadasın-da sıkıştırılmaktan, Kuzey Afrika’dan atılarak Orta Doğu'nundar alanında boğulmaktan kurtarmıştır. Abbasiler çağında di-namizmini tüketmiş olan Araplıktan devralınan emanet, bü-

 yük bir mücadele sonunda bütün küreye yayılmış olan bir din, bir inanç sistemi hâline gelmiştir. Ancak, Türk milletinin

tek başına bir medeniyet ile giriştiği amansız mücadele, bizisonuçlarını hâlâ tamamen ortadan kaldıramadığımız emper-

 yal bir yorgunlukla karşı karşıya bırakmıştır.

138

y ğ y ç p yg y

 Türk milliyetçileri iktidara, devlet kaynaklarını parti kadro-ları için talan amacı ile değil, toplumu daha üretken hâle ge-tirmek ve üretim verimliliğinin önündeki engelleri kaldırmak 

amacı ile taliptirler.Cumhuriyet'in kurulması aşamasında devletimizin kurucu-

ları haklı endişelerle demokrasinin kurulması sürecinde ihti- yatlı adımlar atmışlardır. Gerek tarihsel mirasın akıllarda ve yüreklerde bıraktığı endişeler, gerek iç isyanlardan dolayıdevlet merkezli bir demokratik yaklaşımı tercih etmişlerdir.

 Ancak, bu süreçte ülkemizde demokratik rejime geçişinmaddî alt yapısı da hazırlanmıştır.

 Türk demokrasisi sağlıklı bir gelişme çizgisi izlememekleberaber, Türk halkının demokratik rejime olan inancı asla

sarsılmamıştır. Ancak, ulus devletin hızla yıpranması sürecin-de demokratik rejim etnik merkezli sözde demokrasi taleple-ri ile hızlı bir yıpranmaya maruz kalmıştır. Türk demokrasisi-nin geliştirilmesi, hukuk devletinin gelişmiş bir insan hakla-rı bilinci üzerine oturtulması gerektiği konusunda Türk milli-

 yetçilerinin en ufak bir şüphesi olmaması lâzımdır. Esasen,en yüksek değer olarak bilinen Türk milletinin mensupların-dan bu hakları saklı tutmak isteyen bir yaklaşımın, Türk mil-liyetçiliği ile yakından uzaktan ilgisi yoktur.

Bağımsızlaşma ve millî devlet süreçlerine koşut olarak ge-liştirilmesi gereken bir süreç de, Kopenhag Kriterleri ile etnik merkeze çekilen demokratikleşmenin tekrar yurttaşlık mer-kezli insan hakları esasına oturtulmasıdır. Demokratikleşme

137

Bu yeniden yapılanma sürecinin bir yandan uzun vadeli ve yapısal niteliğe sahip olan emperyal yorgunluğun izlerini or-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

1000 seneye yakın bir süre dövüşen, yorulan, yıpranan,örselenen bir millet. İstiklâl Harbi bu milletin boğazlanma-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 75: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 75/79

tadan kaldırmaya yönelmesi, öte yandan kısa bir geçmişe sa-hip olan krizlerin yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak üzereşekillendirilmesi gerekmektedir. Toplumun kısa vadeli yeni-den yapılanmasında, Türkiye'nin spor, eğitim, sanat gibi alan-

larda kazanacağı başarıların büyük bir önemi olacaktır. Butür başarılar, toplumun kendisine olan inancını tazeleyecek,ileriye daha güvenle bakmasını sağlayacak, toplumsal birlik-telik duygusunu güçlendirecektir. Ancak, bütün bu tür ön-lemler, kısa vadeli yapısal sorunları çözmekten uzak, popu-list nitelikli geçici çözümlerdir. Bu çözümleri kalıcı hâle geti-recek olan, yapısal nitelikli sorunları teşhis ederek, onları or-tadan kaldıracak çözümler üretmektir.

 Ayrıca emperyal yorgunluğu ortadan kaldıracak olan sade-ce geçmişe yönelik önlemler değil, bugün ve geleceğin deği-şik boyutlu saldırılarının engellenmeside gerekmektedir. Em-peryal yorgunluğun silinmesinde millî kimliğin onarılması daçok önemli bir rol oynamaktadır. Bunun için millî kimliği tah-rip eden her şeye karşı önlem alınmalıdır.

 Türk milliyetçiliğinin ortaya koyacağı model ile yıpranmış,örselenmiş; hedefini, ülküsünü yitirmiş; kendine ve ülkesineolan güveni ortadan kalkmış, hukuk sistemine olan bağlılığızayıflamış; üretkenliğe değil rantiyenin tarafına tercih koyanCumhuriyet yurttaşlarının kendine, ülkesine, devletine, hu-

kuk sistemine, üretkenliğe ve geleceğe inancını sağlayabil-melidir.

140

ğmak için yaptığı son hamledir. 1774’te Küçük Kaynarca’dabaşlayan nihaî geri çekiliş 154 sene sonra 1920’de Sakar-

 ya’nın kıyılarında durmuştur. Ancak Sakarya’da düşmanı dur-duran, Kocatepe’de emperyalizmin kiralık ordusunu yenen

ordu, Türk ordusu, 1529’da Viyana önüne ilk kez gelen Ka-nunî’nin komutasındaki ordu gibi yediği üzümlerin dallarınaaltın kesesi asabilecek bir ordu değildir. İhtimaldir ki, Kanu-nî’nin Viyana önünde kurulan Otagi Humayunun maddî değe-ri bütün bir İstiklâl Harbi’nin maddî harcamalarından dahafazladır. Özetle, Cumhuriyet; yıkılmış, geri kalmış, maddî kay-nakları tükenmiş bir Anadolu devralmıştır. 154 sene süren

 yenilginin ardından Batı karşısında direniş ve galibiyeti tem-sil eden Kuva-yı Milliye hareketi, Türk milletine İstanbul’u fet-heden Türk ordusunun büyük moralini vermiştir.

 Türkiye Cumhuriyeti ile başlayan büyük uyanış ve Türk halkının moral rehabilitasyonu Atatürk’ün ölümü ile son bul-muştur. Türkiye, Türk insanı emperyal yorgunluğu ortadankaldıracak adımları atamadan yeni bir yıpranma süreci içinegirmiştir. 2. Dünya Savaşı'na girmemekle birlikte savaşın ül-keye verdiği zararlar gözle görülebilir durumdadır. DP-CHP ça-tışmaları, Türkiye’ye yönelik örtülü istilâ hareketinin bir par-çası olan örgütlü Marksist saldırılar, Alevî-Sünnî gerilimi, PKK terörü Türkiye’ye yönelik stratejik saldırılardır. Bu noktada

 yapılması gereken, her şeyin temel ölçütü olan insanın, Tür-kiye Cumhuriyeti yurttaşlarının güçlü bir rehabilitasyon süre-cinden geçmesinin sağlanmasıdır.

139

nı bilerek, devlete en fazla sahip çıkan milletlerin başındagelmektedir. Ancak, devletin Türk milletine karşı tavrının kar-

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

g) Etkin Hukuk Devleti

Hiçbir siyasal toplumsal proje insanlara ve milletlere yer

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 76: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 76/79

şılıklı inanç ve sadakati güçlendirici şekilde olmalıdır.

 Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarında bu inancı sağlaya-bilmesi için son 50 yılda yavaş yavaş, ancak son yirmi yılda

çok büyük bir hızla mutlak bir çürümüşlük süreci içine girensiyasal ve bürokratik yapının demokratik hukuk devletine da-

 yanan yeni bir siyasal ahlâk temelinde örgütlenmesi gerek-mektedir.

Devlete bağlılık ve sadakatin bir başka önemli ölçütü de,adalet sisteminin hızlı ve adil işlemesidir. Bugün, adalet sis-temimiz ne hızlı ne de adildir. Hukuk sistemimizin birçok un-suru yeniden yapılandırılmalı, cezalar kamu vicdanını tatmineder hâle gelirken, genel ve özel af uygulamaları anayasa ile

 yasaklanmalıdır.Bugün Türk insanının içinde bulunduğu sosyal bunalımın

niteliğini ortaya koymak açısından her yedi vatandaştan biri-sinin sabıkalı olduğuna dikkat çekilmesi uygun olacaktır.

Bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden yapılanmasıanlamına gelecek bu süreçte, siyasal ahlâkın temelini, a)tarihsel süreçte oluşmuş Türk devlet anlayışı, b) hukuk dev-letinin etkin bir şekilde yaşama geçişi, c) evrensel hukuk standartları oluşturmalıdır. Devlet, bürokrasinin etkin ve adil

çalışmasını sağlamakla yükümlüdür. Bunun için bürokrasideiç denetim mekanizmaları güçlendirilirken, sivil toplumundenetleyici işlevi geliştirilmelidir.

142

Hiçbir siyasal-toplumsal proje insanlara ve milletlere yer- yüzü cenneti vadetmemelidir. Çünkü, insanlara yeryüzü cen-neti vadeden politik projelerin sağlayabildikleri ancak yeryü-zü cehennemi olmuştur. İnsanlığın gelişiminin ulaştığı aşa-

mada insanlık ailesinin en kadim üyelerinden birisi olan Türk milletine sunulan milliyetçi siyasal projenin hedeflemesi ge-reken, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğü ilkesinesadık, yenilenmiş bir siyasal ahlâka toplumsal meşruluk vegeçerlilik kazandırmış, demokratik sistemi ulus devlet yapı-sı içinde eksiksiz olarak uygulayan, sosyal devlet ilkesiniüretken bir toplum ilkesi ile birleştirmiş, etkin ve güçlü bir ulus devlet modelidir.

 Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının içinde bulunduğu çok boyutlu buhrandan çıkarak, üretken, demokratik değer ve

sisteme inancı tam, hukuk devletine saygılı, kanunlara riayeteden, toplumsal çifte standart talep etmeyen yurttaşlar olma-ları, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletimizin mutlak bir hukuk devleti anlayışı içinde çalıştığına kesin bir şe-kilde inanmaları ile mümkündür.

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk vatandaşları arasındagüçlü bir karşılıklı inanç ve bağlılık/sadakat bağı oluştu-rulmalıdır. Bugün her iki tarafta da karşılıklı olarak sadakat veinanç azalması yaşanmaktadır. Bir devletin yurttaşlarının sa-dakati olmadan güçlenmesi nasıl mümkün değil ise bir yurt-

taş da devleti kendisine güvenmez ise ona sadakatini uzunsüre sürdürmesi mümkün değildir. Türk milleti, büyük tarih-sel bilinci ile devletin olmadığı yerde onurun da olmayacağı-

141

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

Etkin hukuk devletinin vazgeçilmez bir parçası da, insanhaklarına saygı duyulmasıdır. Soğuk Savaş döneminde Mark-

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 77: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 77/79

Sonuç

 Türk milliyetçiliği, Türk milletine, Türk kültürüne, Türk Devleti'ne, Türk tarihine sevgi ve bağlılıkla hizmetetme kararlılığıdır. Türk milliyetçiliği, Türk milleti içinileri bir hayat tarzını kurmayı amaçlayan, demokratik,

 yaratıcılığı ve üreticiliği ön plâna çıkaran, barışçı ve an-tiemperyalist bir düşünce ve duruştur. Bu düşünce ve du-

ruş, 20. yüzyıl boyunca büyük bir dinamizm göstererek, ön-ce Türk İstiklâl Savaşı’nın yönetici kadrolarının yol gösterici-si olmuş, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. 1960’lı

 yıllardan başlayarak 1980’e değin, Türk milliyetçiliği Sovyetemperyalizminin Afganistan, İran, Türkiye hattı üzerinde iler-leyerek sıcak denizlere inme stratejisi çerçevesinde sürdür-düğü örtülü istilâyı Anadolu’da durduran siyasal güç olmuş-tur.

Eğer Türk milliyetçiliğinin bu yıllarda detaylarında tartışıla-bilecek ve tartışılması gereken direnişi olmasa idi, Türkiye

Cumhuriyeti’nin NATO üyesi olması Türkiye’nin Sovyetleşme-sini engelleyemezdi. Çünkü, okulları, meslek grupları, polisive askerinin beyni Marksist ideoloji ile işgal edilmiş bir ülke-

144

sist ideolojinin insan haklarına yüklediği ideolojik işlev veSoğuk Savaş sonrasında ise etnik milliyetçiliğin politikanın

 AIDS’i olarak insan haklarını sadece etnik haklar boyutunaindirgeyerek istismar etmesi, Türk milliyetçilerinin tepkili bir 

 yaklaşımla insan hakları üzerinde yeterince düşünmeleriniengellemiştir. Bu yaklaşım, Türk milliyetçiliğinin kültür teme-lini oluşturan en önemli unsurlardan birisi olan dinimizin in-san anlayışı ile de ters düşmektedir.

Önümüzdeki süreçte, Türk milliyetçiliği, insan haklarımerkezli politika anlayışını, iç ve dış politik kavrayışlarındamuhakkak gündemin önemli bir parçası hâline getirmelidir.

 Türk milliyetçiliğinin insan hakları anlayışı, gerici, etnik-mer-kezli, feodal bir çerçeveyi değil, yurttaş hakları merkezli bir 

insan hakları anlayışını ön plâna çıkarmalıdır.

 Toplumsal çifte standart, Türk halkında Türkiye Cumhuri- yeti Devleti'nin adil olmadığı inancını güçlendirmektedir.Günlük yaşamımızın her alanında görebileceğimiz çifte stan-dart olgusu, Türk halkının çifte standart uygulamalarından enfazla mağdur olan özellikle dar gelirli katmanlarını, haklı bir kızgınlıkla doldurmaktadır. Türk ulusunun devletine olan gü-veninin artırılması, çifte standart uygulamalarının ortadankaldırılmasına bağlıdır.

143

laması gibi gerçekleşir ve püskürttüğü lavlar ile yakıcı ve yıkıcı bir milliyetçilik olabilir. Bu, Batının da arzu ettiği çar-

t l t ik k li bi Tü k illi t ili idi Bö l bi il

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

nin hangi bloğun üyesi olur ise olsun Sovyetleşmesinin en-gellenmesi mümkün değildir.

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 78: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 78/79

pıtılmış, etnik merkezli bir Türk milliyetçiliğidir. Böyle bir mil-liyetçiliği kızgın kitlelere pazarlayacak olan bir Türk Miloseviç’ini Batı, Türkiye’yi bölmek için dört gözle bek-lemektedir. Öte yandan, Türk milliyetçiliği gerçek milliyet-

çilerin yapacağı yeni açılımlar ile bir nükleer santralin güçkaynağı olan Uranyum gibi Türkiye için bir enerji kaynağıhaline gelebilir. Türk milliyetçiliği yüksek teknoloji, bir üret-kenlik ideolojisi olarak Türkiye’yi çağların üzerinden aşıracak büyük bir atılımı gerçekleştirecektir.

 Türk milliyetçileri Türkiye için bu yaşamsal tehditsürecini büyük bir bilinç içinde, ancak aynı ölçüde “sah-te bir duyarsızlıkla” izlemektedirler. Bu duyarsızlık sah-tedir, çünkü Kuva-yi Milliye neslinin devamı olan Türk mil-

liyetçileri, ülkücüler bu sahte duyarsızlığın, vurdum duymaz-lığın, kırgınlığın altında hâlâ Türklüğe olan büyük sevgi, bağ-lılık ve inançları ile Türkiye için her şeyi yapmaya tekrar vetekrar yapmaya hazırdırlar. Ancak, sorun, Türk milliyet-çilerinin nereden başlayacaklarına karar vermemiş olmaların-da yatmaktadır. Bu sorunun cevabı, Türk milliyetçiliği ideolo-

 jisinin köklerinden harekette yatmaktadır. İdeolojik donanımı olanların verecek cevabı ve soracak hesabı olacak-tır.

Milliyetçiliğin yenilenmesini gerçekleştirebilen Türk mil-

liyetçileri, yani ülkücü hareket Türk milletinden en büyük fedakarlıkları isteyebilirler. Bu büyük millet, millî ülküleri ger-çekleştirmek amacı ile büyük fedakârlıklar yapmıştır ve bun-

146

 Türk milliyetçileri, 12 Eylül ve sonrasında tarafsızlık adı al-tında Sovyet örtülü istilâsının bir parçasını oluşturan örgüt-lenmelerle eşit tutulmuş, çok ağır ve devletle milliyetçileri

 yabancılaştıran bir davranış/tutum ile karşılaşmışlardır.Esasen, bu konuda Türk milliyetçilerinin çok da hayal kırık-lığına uğramamış olmaları lâzımdır. Çünkü, 1965-1980arasındaki süreçte, örtülü istilâ ile mücadele sürecinde Türk milliyetçileri de düzen ile çelişkiye düşmüşlerdir. "YıkılsınDüzen, Yaşasın Devlet" diyerek düzene savaş ilân etmişlerdir.Bundan dolayı, Türk milliyetçileri uğradıkları muameledenhiç hoşlanmasalar da bunu doğru bir analiz ile “normal” kar-şılamalı ve yaşama, ideolojik-politik mücadeleye farklı bir zeminde devam etmelidirler ve nitekim etmişlerdir.

Bugün ise Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı büyük bir tehditaltındadır. Ülkemiz, büyük bir hızla bölgesel ve küresel geliş-melerin iç dinamikleri teşvik etmesi ile bir iç çatışma/federasyona gitmekte/sürüklenmektedir. Türk siyasal seçkin-leri ve bürokrasisinin büyük bir bölümü, Cumhuriyet'indönüştürülmesine karşı durulamayacağı inancı ile çözümün“dış dinamiklerle” işbirliği yapmak olduğuna inanmış görün-mektedirler. Türk halkının büyük bir bölümü millî duyar-lılığını inanç-sadakat krizi çerçevesinde yitirmiştir ve yitir-meye devam etmektedir. Ancak, bu duyarsızlığın altındabüyük bir öfke, alttan alta bir yanardağın patlaması öncesin-

de olduğu gibi birikmektedir.Önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek olan milliyetçilik pat-

laması iki şekilde ortaya çıkabilir. Bu bir yanardağın pat-

145

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ 

dan sonra da eğer bu fedakârlıkları isteyenlere inanır ise yapacaktır. Ancak, halktan bunu istemek için önce fedakâr-lığın toplumun bir katmanı üzerine yıkılmayacağının Türk

YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ 

Page 79: Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

8/15/2019 Umit Ozdag Yeniden Turk Milliyetciligi

http://slidepdf.com/reader/full/umit-ozdag-yeniden-turk-milliyetciligi 79/79

148

lığın toplumun bir katmanı üzerine yıkılmayacağının, Türk milletinin bir bölümünün kan vergisi, can vergisi, malî vergi,kısaca her türlü fedakârlığı yaparken, küçük bir azınlığınasalak bir televole toplumu havası içinde yaşamasına izin

verilmeyeceğinin güvencesinin halka verilmiş olması lâzım-dır.

 Türk milliyetçilerine güven duyan Türk milletinin, İstiklâlSavaşı'mızda neler yapabileceği görülmüştür. Türk milliyet-çileri, Türk milletinin güvenini kazanabilirlerse ortaya çok büyük bir yapıcı güç patlaması çıkacaktır. Bunun için,

 yeniden Türk milliyetçiliği, daima Türk milliyetçiliği.

147