Üniversiteli gazetesi Şubat 2012

15
SAYFA 01 SœYAH MAV KIRMIZI SARI Bir ülkenin geleceği hakkın- da karar vermek istediğinizde gençliği hesaba katmanız gerekmektedir. Toplumda itaat duygusu en az gelişen kesim olan gençlik bugününe ve yarınına kendi karar ver- mek ister. Köklü değişiklik yapmak isteyen iktidarlar bu durumu kavradıklarında gen- çliği teslim almak zorunda hisseder. Türkiye’de yıllardır iktidarlar gençliği şekillendir- mek çabasına girdiler. Geleceğini alıp kariyer hayal- lerinin arasında yaşattılar, kısa yoldan zengin olma umudunu canlı tuttular, kimi- sinin kafasına beyaz bere geçirip tetikçi dahi yetiştirdi- ler. AKP’nin de gençlik derdi hiç bitmeyecek. AKP politi- kalarına karşı geri adım atma- dan en canlı ve sürekli muha- lefeti sergileyen gençliği hal- letmesi gerekiyor. Onun için- dir ki Tayyip Erdoğan “Dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz. Bu gençlik, tinerci mi olsun? İsyankar bir nesil mi olsun?” diyerek hedefini açıkça söylüyor. İtaat etme- yen, rant, ihale peşinde koş- mayan, Tayyip Erdoğan’ı git- tiği her yerde alkışlarla karşı- lamayan tüm gençler onun için ahlaksız, tinerci, ateist oluyor. Tayyip Erdoğan’ın gençliğe kimlik arayışı yeni de sayılmaz. Harç zamlarına geri çektiren üniversitelileri adapsızlıkla, Dolmabahçe görüşmelerinde rektörleri kar- şısına dizip emirler yağdırdı- ğında söz hakkı için toplantı- ya katılmak isteyenleri marji- nallikle suçlamıştı. Türkiye’de üniversiteli olmanın getirdiği aydın kimli- ğimi onurla taşıyan üniversi- telilerin kimlik sorunu hiç olmadı. AKP’nin üniversiteli- leri dindar ya da tinerci kalıp- larına sığdıracabilecek gücü yok. Üniversiteliler her zaman mücadelenin ön saflarında yerini almaya devam edecek- ler. Eğitim paralı oldukça, hapishaneler üniversiteliler ile doldukça, üniversitelilerin düşünceleri soruşturuldukça ve AKP faşizmi artarak sür- dükçe AKP 3 yumurtayı 11 yılla yargılama korkusuyla yoluna devam etmeye çalışa- cak. AKP dört koldan gençliği kuşatmaya çalışsa da gençlik AKP gençliği olmayı kabul etmeyecek, AKP faşizmine karşı demokrasinin mücadele- sinde Kolektif olacak. İTAATKAR, RANTÇI, MUHAFAZAKAR, FAŞİST, KADIN DÜŞMANI... GENÇLİK BU KALIBA SIĞMAZ Türkiye’de üniversiteli olmanın getirdiği aydın kimliğimi onurla taşıyan üniversitelilerin kimlik sorunu hiç olmadı. AKP’nin üniversitelileri din- dar ya da tinerci kalıplarına sığdıracabilecek gücü yok Söyleşi Kadın “Taraf tutmazsanız da teraziniz ezilenden, hakkı yenenden, mağdur olandan yana ağır basar” Ezgi BAŞARAN Kantarın topuzu kaçtı, artık yeter >10 >7 >8-9 Komşu neoliberalizmle savaşıyor : YUNANİSYAN Rektörler üniversiteleri çiftlikleri gibi görüyor, üniversiteliler zamlı harçlarla, soruşturma ve cezalarla, niteliksiz ve pahalı üniversite hizmetleriyle boğuşuyor. Üniver- sitelerin sorunlarını, öğrencilerin taleplerini görüşmek için Öğrenci Kolektifleri örgütlü oldu- ğu 40'tan fazla üniversi- tede rektörlerin karşısına çıkıyor. 25-26 Şubat tarih- lerinde İstanbul'da yapı- lacak olan “Türkiye Üni- versiteler Meclisi (TÜM)” toplantısında kampanya talepleri belirlenecek. 27 Şubat-2 Mart tarihleri arasında "Üniversite- de haklarımız, rektörlere şartlarımız var’’ diyerek gerçekleştirilecek kampanyanın ortak taleplerinin yanı sıra Kolektif’in bulunduğu üniversitelerde yapılacak top- lantılarla belirlenen talepler de eklenerek rektör görüşmeleri gerçekleştirilecek. Rektörler AKP demokrasisinden ne kadar pay aldığının da ölçüleceği kampanya ile birlikte TÜM'ün ortak talepleri de YÖK’e iletilecek. İnternet üzerinden ayrıca TÜM öncesi taleplerini, önerileri, şikayetleri inter- net üzerinden de topluyor. Kolektif rektör görüşmeleri için “Rektör görüşmelerinde sunulacak olan üniversitenin ve öğrencilerin taleplerini Öğrenci Kolektifleri hayata geçirebilmek için fiili meşru kararlı mücadelesini sürdüre- cektir. Üniversite kamuoyu bir süredir Hacettepe üniversite- sinde rektör öğrenci buluşma- larının gerçekleştiğine tanık olmaktadır. Öğrenci Temsilci Kurulları’nın (ÖTK) öğrencilerin sorunlarını taleplerini dillendirmekten uzak olduğu ortadadır. Yıllardır “Üniversiteler Bizimdir” diyerek üniversiteleri evi gibi sahiplenen Öğrenci Kolektifleri üniversitelerine sahip çıktığını bir kez daha göstermek için üniver- sitenin ve öğrencilerin talepleri için müca- dele etmeye devam edecektir.” açıklamasın- da bulundu. ÜNİVERSİTEDE HAKLARIMIZ, REKTÖRLERE ŞARTLARIMIZ VAR KOLEKTİF’TEN YENİ KAMPANYA

Upload: ueniversiteli-gazetesi

Post on 09-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012 Kolektif Ezgi Başaran Rektörler Kolektif Olalım

TRANSCRIPT

Page 1: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 01 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Bir ülkenin geleceği hakkın-da karar vermek istediğinizdegençliği hesaba katmanızgerekmektedir. Toplumdaitaat duygusu en az gelişenkesim olan gençlik bugününeve yarınına kendi karar ver-mek ister. Köklü değişiklikyapmak isteyen iktidarlar budurumu kavradıklarında gen-çliği teslim almak zorundahisseder. Türkiye’de yıllardıriktidarlar gençliği şekillendir-mek çabasına girdiler.Geleceğini alıp kariyer hayal-lerinin arasında yaşattılar,kısa yoldan zengin olmaumudunu canlı tuttular, kimi-sinin kafasına beyaz beregeçirip tetikçi dahi yetiştirdi-ler.

AKP’nin de gençlik derdihiç bitmeyecek. AKP politi-kalarına karşı geri adım atma-

dan en canlı ve sürekli muha-lefeti sergileyen gençliği hal-letmesi gerekiyor. Onun için-dir ki Tayyip Erdoğan“Dindar gençlik yetiştirmekistiyoruz. Bu gençlik, tinercimi olsun? İsyankar bir nesilmi olsun?” diyerek hedefiniaçıkça söylüyor. İtaat etme-yen, rant, ihale peşinde koş-mayan, Tayyip Erdoğan’ı git-tiği her yerde alkışlarla karşı-lamayan tüm gençler onuniçin ahlaksız, tinerci, ateistoluyor. Tayyip Erdoğan’ıngençliğe kimlik arayışı yenide sayılmaz. Harç zamlarınageri çektiren üniversitelileriadapsızlıkla, Dolmabahçegörüşmelerinde rektörleri kar-şısına dizip emirler yağdırdı-ğında söz hakkı için toplantı-ya katılmak isteyenleri marji-nallikle suçlamıştı.

Türkiye’de üniversiteliolmanın getirdiği aydın kimli-ğimi onurla taşıyan üniversi-telilerin kimlik sorunu hiçolmadı. AKP’nin üniversiteli-leri dindar ya da tinerci kalıp-larına sığdıracabilecek gücüyok. Üniversiteliler her zamanmücadelenin ön saflarındayerini almaya devam edecek-ler. Eğitim paralı oldukça,hapishaneler üniversiteliler iledoldukça, üniversitelilerindüşünceleri soruşturuldukçave AKP faşizmi artarak sür-dükçe AKP 3 yumurtayı 11yılla yargılama korkusuylayoluna devam etmeye çalışa-cak. AKP dört koldan gençliğikuşatmaya çalışsa da gençlikAKP gençliği olmayı kabuletmeyecek, AKP faşizminekarşı demokrasinin mücadele-sinde Kolektif olacak.

İTAATKAR, RANTÇI, MUHAFAZAKAR, FAŞİST, KADIN DÜŞMANI...

GENÇLİK BU KALIBA SIĞMAZ

Türkiye’de üniversiteli olmanın getirdiği aydın kimliğimi onurla taşıyanüniversitelilerin kimlik sorunu hiç olmadı. AKP’nin üniversitelileri din-dar ya da tinerci kalıplarına sığdıracabilecek gücü yok

Söyleşi Kadın

“Taraf tutmazsanız dateraziniz ezilenden,hakkı yenenden, mağdurolandan yana ağır basar”

Ezgi BAŞARAN Kantarın topuzukaçtı, artık yeter>10 >7 >8-9

Komşu neoliberalizmlesavaşıyor :YUNANİSYAN

Rektörler üniversiteleri çiftlikleri gibigörüyor, üniversiteliler zamlı harçlarla,soruşturma ve cezalarla, niteliksiz ve pahalıüniversite hizmetleriyle boğuşuyor. Üniver-sitelerin sorunlarını, öğrencilerin taleplerinigörüşmek için ÖğrenciKolektifleri örgütlü oldu-ğu 40'tan fazla üniversi-tede rektörlerin karşısınaçıkıyor. 25-26 Şubat tarih-lerinde İstanbul'da yapı-lacak olan “Türkiye Üni-versiteler Meclisi (TÜM)”toplantısında kampanyatalepleri belirlenecek. 27Şubat-2 Mart tarihleri arasında "Üniversite-de haklarımız, rektörlere şartlarımız var’’diyerek gerçekleştirilecek kampanyanınortak taleplerinin yanı sıra Kolektif’inbulunduğu üniversitelerde yapılacak top-lantılarla belirlenen talepler de eklenerekrektör görüşmeleri gerçekleştirilecek.Rektörler AKP demokrasisinden ne kadarpay aldığının da ölçüleceği kampanya ile

birlikte TÜM'ün ortak talepleri de YÖK’eiletilecek. İnternet üzerinden ayrıca TÜMöncesi taleplerini, önerileri, şikayetleri inter-net üzerinden de topluyor. Kolektif rektörgörüşmeleri için “Rektör görüşmelerinde

sunulacak olan üniversiteninve öğrencilerin talepleriniÖğrenci Kolektifleri hayatageçirebilmek için fiili meşrukararlı mücadelesini sürdüre-cektir. Üniversite kamuoyu birsüredir Hacettepe üniversite-sinde rektör öğrenci buluşma-larının gerçekleştiğine tanıkolmaktadır. Öğrenci Temsilci

Kurulları’nın (ÖTK) öğrencilerin sorunlarınıtaleplerini dillendirmekten uzak olduğuortadadır. Yıllardır “Üniversiteler Bizimdir”diyerek üniversiteleri evi gibi sahiplenenÖğrenci Kolektifleri üniversitelerine sahipçıktığını bir kez daha göstermek için üniver-sitenin ve öğrencilerin talepleri için müca-dele etmeye devam edecektir.” açıklamasın-da bulundu.

ÜNİVERSİTEDE HAKLARIMIZ,REKTÖRLERE ŞARTLARIMIZ VAR

KOLEKTİF’TEN YENİ KAMPANYA

Page 2: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

HOOP!

SAYFA 02 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Yeni döneme parça parça merhabadiyen üniversitelerin tamamı, 20 Şubatitibariyle açılmış olacak. Bu dönemin enönemli değişikliklerinden biri hiç kuşku-suz YÖK Başkanı’nın değişmesi. Onundışında geçen dönem gizli harç zammıgirişimi ile alınan harçların geri ödenme-si, 4 yıllık eğitim süresini aşanlar için isealınmayan ek harçların ilavesi de sözkonusu olacak. YÖK öğrencinin suyunuçıkarmaya çalışırken, öğrenciler okulyönetimleri ve bankalar arasında mekikdokuyacağa benziyor.

Öğrenci hareketinin gündemi, 9Aralık’ta Hopa tutuklularının özgürlük-lerine kavuşturulmalarıyla beraber birsüre daha özgürlük ve demokrasi arayışı-na odaklanmış olarak devam etti. 26Ocak’ta görülen Odatv Davası’da üniver-siteliler Ahmet Şık ve Nedim Şener’i yal-nız bırakmayarak, “Gazetecileri özgürbırak” dedi. 500’ü aşkın tutuklu öğrenci,Kürt halkının siyasi temsilcilerine dönüktutuklama saldırıları, en son KESK örne-ğinde görülen sendikal harekete dönükoperasyonlarla AKP, muhalefetin tümkanadını yargı eliyle sindirme ve yoketme çalışmalarına devam ediyor.Toplumsal muhalefetin hangi kesimleri-ne dönük olursa olsun, bu saldırılardevam ettikçe, geçen dönemin demokrasimücadelesinde en önde yer alanKolektifler de, yine aynı karar ve sorum-lulukla mücadele etmeye devam ediyor.

Siyasal gündeme müdahale konusun-da etkisi tartışılmaz olan Kolektifler,kurumsal kimliğini tamamladığı birdönemi geride bırakmıştır. Şimdi bukurumsallığın, tüm Türkiye üniversitele-rinde var olan alt yapılarını “KolektifOlalım” çağrısıyla güçlendirme zamanı-dır. Bu dönem birçok üniversitede açılansayısız soruşturma ve verilen cezalar,YÖK’ün öğrenci düşmanı yüzünü artıkayyuka çıkarmıştır. Ancak AKP’nin de“Kapanmalı” dediği YÖK için öğrencihareketi açısından geçerli tartışma “YÖKkapatılsın” talebini aşmalıdır. Aksi haldeAKP’nin tıpkı yargı reformunda olduğugibi "demokrasi" maskesiyle yaptığıreformlar, attığı adımların benzer birsonucunun YÖK'te yaşanmayacağınıngarantisi yoktur. Hatta bu dönüşümlerinüniversitelerdeki karşılığının daha fazlapiyasacılık ve gericilik olacağını tahminetmek zor değildir. Yusuf Ziya Özcan ilebaşlayan YÖK'ün AKP'li dönemi bugünGökhan Çetinsaya ile devam etmektedir.Bu dönem üniversite gündemi açısındandeğişimler iyi takip edilmeli, üniversiteyedönük her saldırı, tıpkı dönem başındagizli harç zammında olduğu gibi genişüniversiteli kitlesiyle cevaplanmalı,bunun için Kolektifler adres gösterilmeli-dir.

Öğrenci Kolektifleri siyasi sözününkarşılık bulduğu güçlü bir dönemi kuş-kusuz başarıyla geride bırakmıştır.

AKP'nin tüm hukukusuzluklarını baştaüniversitelerde olmak üzere teşhir etmişve demokrasi mücadelsinde ciddi birikimsağlamıştır. Ancak bu sürecin eksik kalantarafı üniversite içi gündemlerin yeterin-ce başlık haline getirilememesidir. budönem üzerinde durulması gerekenkonulardan biri de budur: Yerel çalışma-ların üniversite içi gündemlerle (fakültesorunu, kantin zammı, kültür-sanat/kol/kulüp faaliyetleri) temas etti-rilmesidir. Merkezi politikanın başarısı,bu politikanın yerele uyarlanması ve altyapısının güçlendirilmesi ile sürdürülebi-lir.

Öğrenci Kolektifleri merkezi birimleri-ni oluşturduğu ve tüm yerel çalışmalarınıbir çatı altında topladığı ilk genel kurulu-nu geçen yıl gerçekleştirmişti. Bir yılıgeride bırakan Kolektifler, 25-26 Şubattarihleri arasında Türkiye ÜniversitelerMeclisi’ni ve Genel Kurul’unu gerçekleş-tirecek. AKP karşısında hala dimdikayakta duran, paralı eğitime boyuneğmeyenlere Şimdi "Kolektif olma zama-nı" olduğunu hatırlatmalı, tüm Kolektifbirimlerinde fakülte fakülte, sınıf sınıfgenel kurul duyurulmalı, Kolektif olma-ya çağrı yapılmalıdır. Unutmayalım ki,üniversitelilerin dayanışma içinde birlik-te omuz omuza durabileceği, tüm baskı-lara, paralı eğitime karşı yalnız olmaya-cağı tek adres bugün Kolektifler’dir.Şimdi Kolektif Olma zamanı.

2

ŞİMDİ KOLEKTİF OLMA ZAMANI

�Yaraticilik� alis¸ilagelmis¸in dis¸inda s¸ey-ler du¨s¸u¨nebilmek ve u¨retebilmek olaraktanimlanabilir. Yaratici du¨s¸u¨nme etkinli-g˘i sonrasinda bir s¸ey u¨reten kis¸i, sundu-g˘u s¸eye go¨re �Harika olmus¸�, �Hangikafayla yaptin bunu�, �Sac¸malama�, �Iyyy��....� gibi tepkiler alabilir. Yaratici kis¸i ali-s¸ilagelmis¸in dis¸inda s¸eyler u¨retirken top-lumsal mantig˘i da hesaba katmak konu-sunda uyarilmalidir, yoksa ortaya vahimsonuc¸lar c¸ikabilir.

AKP iktidar seçkinlerinin yaratıcılıkmevsimi geldi. Çılgın projeleri, acayipsöylemleri, korkunç icraatlerıyla sondönemde hep beraber coştular. Ya kafaoldular ya da kafa buluyorlar. Ciddiyealınamayacak kadar ciddiler. Aynızamanda hem gerici hem yaratıcı olabi-liyorlar. Tehlikeli olan da bu; Gerici zih-niyetin yaratıcı hali. Anladığımız kada-rıyla "Öhö öhö, efendim bu biraz azmantıklı gibi, bi daha şeyetseniz" demi-yor yaverler. O zaman birilerinin 'hop'demesi gerekiyor bu iktidar seçkinleri-ne…

Ormanlara ve su işlerine bakmaklasorumlu, sorunlu insan Veysel Eroğlu

yakın zamandaÇanakkale'ye gitti.

Gitmişken bir de'Evlilik HazırlıklarıFuarı' diye bir etkin-lik bulmuş, onauğradı.'Çanakkale'dekinüfusun artmasıiçin geldim'türünden şeh-vetli bir açıkla-ma yaparak '3çocuk da yet-mez

Çanakkale'ye, enaz 5 lazım' diyeekledi. 'Düz hesap

olsun, 5 olsun' diyedüşünmüşse demekki...

Tehlike büyük, ardışık tek sayılar ileçocuk talebi giderek artıyor açıklamalar-da, 'Ver Allah'ım ver' diye dolaşıyorlar.Sonra aynı coşkuyla yaratıcı projesindenbahsetmiş Veysel: Mutluluk Ormanı.Orman ve Su İşleri Bakanı’nın MutlulukOrmanı'nda ay ve yıldız şeklinde düğünmasaları bulunacakmış. Mutluluğun for-mülünü bulan bakan, insanları ‘neslitükenmekte olan canlı’ olarak düşünü-yor gibi. Kafasındaki hayalde ormaniçinde koşturan 5 çocuklu şirinler vargibi. Yerli çizgi-dizi Pepe’yi izleyip izle-yip yeni fikirler buluyor gibi... Bir deyetmemiş, stant başında duran 16 yaşın-daki gelinlikli kadına ‘Damat nerde’diye sormuş fuarı gezerken. Buradançıkarımla aceleci Veysel’in yeni projeside ‘Özel Yetkili Savcılar’ gibi ‘ÖzelYetkili Nikah Memurları’ olabilir. Bucüppeli nikah memurları, sahilde bankbank gezip gördüğü yerde belediyeninverdiği özel yetkiye dayanarak evliolmayan çiftlere (nikah) kıyabilir.

İçteki işlere bakmakla sorumlu, sorun-lu insan İdris Naim Şahin de 'AristoMantığı'nı yerle bir edercesine yaptığıbir açıklama ile listeye hızlı bir girişyaptı. 'İçeridekiler dışarı çıkmak istiyor-larsa demekki dışarısı özgürdür' türün-den yaratıcı bir tespit yapan İNŞ, litera-türe 'dümdüz mantık' tanımını kazan-dırmış da oldu. Duble yol asfaltı kadardümdüz bir mantıkla yaşamına devam

eden İNŞ, travmatik bir gençlik yaşadı-ğının ipuçlarını da veriyor. Arkadaşarası sohbetlerde, serbest çağrışımlı birşekilde muhabbet devam ederken biriortaya alakasız-gereksiz birşey atar dauzun süreli bir sessizlik olur ya... İNŞ,ilk o zamanlar çıkmış ortaya.Karikatürlerde bu durum konuşmabalonu içindeki üç nokta ile ifade edilir.Biz de İNŞ'ye bundan sonra kelime kul-lanmak yerine noktalama işaretleri ileaçıklama yapmasını öneriyoruz. Hemdaha ekonomik olur. Mantıklı şeylerçıkabilir?!..

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi deyaratıcı-gerici bir bakış açısı ile 'En geri-ye nasıl gidilir'in kurumsal örneği olduyine çok yakın zamanda. Üniversitekampüs içindeki aslan ve kartal figürlüheykel Ermenistan devlet armasına ben-zediği gerekçesiyle kaldırıldı. 3 dakikaboyunca aralıksız ekrana bakınca FatihSultan Mehmet'in belirdiği siluet resim-ler dolaşıyordu bir ara internette…Gerekçe de ona benzemiş biraz, düşün-celer nem kapmış, buzağı aranmış, düş-man bulunmuş. Bu arada üniversiterektörü Prof. Dr. Ahmet Karaaslan daaçıklamasında heykeli estetik bulmadı-ğını dile getirmiş. Sol tarafındaki 'Prof've 'Dr' ünvanlarını yolda bulmuşçasınaaçıklama yapan Karaaslan sanatyorumculuğuna da soyunmuş. Bir araeli kanlı general Kenan Evren dePicasso resimlerine bakıp “Ne var ki,bunları ben de yaparım netekim” diyeressamlık yapmaya başlamıştı. Aynızihniyetteki Karaaslan'dan da böyle bir-şey beklenebilir. Eli alçılı rektörü kam-pus başında kendi estetik büstünü yap-maya çalışırken görebiliriz. Önerimiz;düz bir mermer yeterlidir, ekonomik deolur...

Kafasında birdenbire 'ampul' yanıpilk düşündüğü şeyi mükemmel bir fikir-mişçesine proje haline getiren AKP ikti-dar seçkinleri... 2011'in son günlerinde

AKP milletvekili Reha Denemeç, AKKütüphane Sosyal Bilimler TeşvikÖdülü ismiyle üniversitelere yazı gön-derdi. Bu proje kapsamında üniversite-leri kendi politikalarını incelemeyeçağırdı ve beğenilen en 'bilimsel' çalış-manın ödüllendirileceğini duyurdu.'Hadi Beni Övün' dedi AKP tüm üniver-sitelere. Bir nevi 'Hadi egomu tatmin et'çağrısı yaptı bilim kurumlarına. 'Benisevdiğini söyle' dedi. Yani çok da disto-pik değil yakın gelecekte AKP müfettiş-leri üniversitelerde amfilere girip şusoruları sorup şu cevapları almak isteye-bilir:

Ustalık dönemi yaratıcıları-nın açıklamalarını, projelerini okuduk.Hepsini toplayıp sadeleştirince bir tanemantıklı düşünce yapar mı, değerlendi-rilmesi gerekir. Üniversitelilerin ise bun-lara söyleyecekleri, iktidar seçkinlerini‘hop’ oturup ‘hop’ kaldıracak cinstenbilimsel, politik, tutarlı ve yaratıcı.İşlerine gelmeyebilir. Çürümüş düşün-celeriyle layık olmadıkları üniversiteleriziyaret etmek istediklerinde 'en az 3yumurta' demekte üniversiteliler.Yazıya son verirken nere-den geldiklerini anlama-dıkları 3 yumurtadüşsün, hepsi degerici yaratıcıkafalara…

-AKP'yi ne kadar seviyorsun?-Bu kadar.. (Kollar çember biçiminde

baş hizasında birleşir)-Halkın kendi kendini yönetmesi

nedir?.-AKP.-Kaç çocuk?-x>3-Dışarısı nasıl?-Özgür.-Dindarın zıt anlamlısı?-Tinerci…

KOLEKTİF’İN SESİ

Page 3: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 03 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Gündem

DİSK 14. Genel Kurulu 10-12 Şubat tarihindegerçekleştirildi. Genel-İş Genel Başkanı Erol EkiciDİSK Genel Başkanı seçilirken 8 bin üyesinekarşılık 2 delegeyle temsil edilen Dev-Sağlıkİş’in Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun ortaklistede bulunmamasına rağmen ilk turda 198,ikinci turda 166 oy alması genelkurulun en çokkonuşulan olayı oldu.

Hopa’da emekli öğretmen Metin Lokumcu polisin kul-landığı gaz bombasından etkilenerek hayatını kay-betmişti. Yetkililer Lokumcu’nun ölümünü kalp has-talığına bağlayıp kullanılan gazın neden olmadığınıispatlayan raporlar yayınlamışlardı. Fakat 342 avuka-tın TTB’ye inceleme için başvurması üzerine gerçekortaya çıktı. Raporda Metin Lokumcu’nun ölümüne,kullanılan kimyasal gazların neden olduğu açıklandı.

Disiplin

Yönetmeliği

AYINPANORAMASI

Her üniversitedenbir ceza sesi yükseli-

yor. Afiş asmak, kon-ser bileti satmak hatta

eleştirmek bile uzak-laştırmalara neden

olabiliyor. Görünen oki yeni Disiplin

Yönetmeliği gümbürgümbür geliyor.

Liberallerin AKP’yle ayrılıkvakti geliyor.

Her iki tarafta biz zaten hiçbirbirimize ihtiyaç duymadık

dese de, biliyoruz ki ayrılık acı-sıdır bunu söyleten.

Otoriterleşen AKP’den uzakla-şıyor olsalarda, onlarda bu

sevgi AKP’de bu zeka oldukçadaha kavuşur, ayrılırlar

O kadar maaşını öde-diğimiz vekiller, aylar-dır oturarak iktidar ve

muhalefeti oynuyolardı.Karşılıklı güzel güzel

konuşan vekiller,sonunda kürsü

işgaleriyle meclisicanlandırdılar.

Kadın düşmanlığı-nı ve cinsiyetçi dilini

yazılarına işleyenSabah’ın lağam dilli

Ardıç, son yazdığıyazılarında da her

zamanki “üslubunu”bozmuyor, aynı tas

aynı hamam…

MeclisSporu

Engin Ardıç

Eğitim alanında gericiliği kökleştiren AKPiçin, dindar gençlik çıkışı hezeyanla yapılmışbir açıklama değildir. Tayyip Erdoğan genç-lik politikalarının adını koymuş oldu. MilliEğitim Bakanlığı, Diyanet tarafından geliştiri-len 2012-2016 stratejik planlarının parçasıolarak dönem arasında öğrencileri umreyegötürdü. Tayyip tarafından başlatılan bu tar-tışmayı anlamak için bir de konuşmanın altmetinlerine bakmak gerekiyor. Bu gençlik,tinerci mi olsun? İsyankar bir nesil mi olsun?Dindar olmayan gençliği ahlaksız, tinerci,ateist yapan Tayyip, muhafazakar tabanındagönüllere oynarken, “AKP gençliği” yetiştir-me projesine karşı çıkanları da AKP tabanıy-la ahlaksızlık üzerinden saflaştırdı. TayyipErdoğan’ın isyankar gençlikle derdi yenideğil. 2009 yılında harç zamlarını geri çekti-ren üniversiteliler adapsızlıkla, geçtiğimiz yılİstanbul’dan Erzurum’a kadar hakları içinTayyip’in peşini bırakmayanlar marjinallikle,Hopa’da seçim mitingi öncesi yaşam hakkıiçin sokağa çıkanlar eşkıyalıkla suçlandı.

Özellikle yumurta eylemleri ile başta üni-versiteler olmak üzere gençliğin bulunduğualanlara katılmaktan korkan AKP gençliğinöfkesini yansıtma biçimlerini değiştirmekiçin de yeni hamleler yapıyor. Enerji BakanıTaner Yıldız Gazi Üniversitesi’nde kendiniprotesto eden üniversitelinin taleplerini din-lemese, eşit söz hakkı düzlemi yaratmasa dagöstermelik olarak yanına oturtuyor. Gençlikve Spor Bakanı ise Radikal Gazetesi’ne verdi-ği röportajda güvenlik güçlerinin gençlerekarşı aşırı şiddet kullanıma karşı çıktığını vedemokratik tepkinin ifade biçiminin dedemokrasiye ve hukuka paralellik gösterme-sinin lazım olduğunu söylüyor. LYS’de şifreskandalına karşı sokağa çıkan liseli gençlere“Biz de karşınıza on bin genç dikeriz” diye-rek tehdit eden AKP’nin, demokratik tepki

açıklamaları hiçbir zaman güven vermedi. AKP gençliğin adının önüne dindar, itaat-

kar ya da Bilal Erdoğan, Emre Gül gibi giri-şimci kimlikleri getirse de, yıllardır demokra-tik bir üniversite ve ülke mücadelesi yürütenüniversitelilerin AKP tarafından geliştirilecekbir kimlik ihtiyacı görünmüyor. Üniversiteliolmanın aydın kimliğiyle halkın sorunlarınakarşı ortak mücadele yürüten üniversiteliler,iktidarlara biat etmeyerek hakları iç0in isyanetme seçeneğini güncel tutuyor.

Gençliğe gerici ve otoriter yüzünü çekin-meden gösteren AKP yargı, polis ve medyaüzerinden kurduğu operasyonel güçle ülkeyiyönetmeye devam ediyor. Hrant Dink davasıise bu gücün geldiği noktayı anlamakta faz-lasıyla yardımcı oluyor. Hrant Dink davasın-da AKP yargısı “örgüt bul(a)mayarak ErhanTuncel’i tahliye ederken, aynı davada azmet-tirici olarak yargılanan Ramazan AkyürekAKP tarafından Emniyet Genel MüdürlüğüTeftiş Kurulu Başkanlığı’yla ödüllendirildi.Dink cinayeti tamamen Ergenekon tutuklusueski kontrgerilla artıklarının üzerine yıkılma-ya çalışılarak, AKP’nin payı gizlenmeye çalı-şıldı. Dink cinayetinin gerçekleştiği dönemdeİstanbul Valisi olan ve halen AKP MardinMilletvekili olan Muammer Güler AKP tara-fından özenle aklanırken, neredeyse varlığısaklanıyor. AKP yargı ve polis ile davanınüstünü örtmede kalan boşlukları ise medyay-la doldurdu. Dink davasında “Katiller vuru-yor, AKP koruyor” diyen on binlerce kişiyive birden “AKP’yi yıpratma torbası” içinealan AKP medyası AKP’yi kolladı. Dinkdavasında AKP’nin payını işaret eden EceTemelkuran gibi gazeteciler ile her zamankigibi hedef alındı. Yine Erdoğan tarafındanhedef gösterilen Nuray Mert, Demirören gru-bunun Milliyet gazetesi üzerinde hakimiyetiele geçirir geçirmez kovuldu.

Hrant Dink davası yanı sıra ŞırnakUludere’de 34 köylünün öldürüldüğü katli-amda da medya üzerinden katliamdaki AKPpayı gizlenmeye çalışıldı. Bir yanda katliamcıyüzünü gizleme çabasında olan AKP İdrisNaim Şahin öncülüğünde her gün yapılanKCK operasyonları ile akademisyenlerden,avukatlara, gazetecilere, yazarlara, seçilmişbelediye başkanlarından, sendikacılara kadaryüzlerce insanı ise tutuklamaya devam edi-yor. KCK operasyonları ile hem Kürt halkınagözdağı veren AKP, aynı zamanda toplugazeteci, avukat, sendikacı tutuklamalarıylaise muhalefet yürütenlere de mesaj veriyor.

AKP’nin başarısının altında yargı, polis vemedyada son dönemde elde ettiği konumunpayı epeyce fazla olsa da baskıyla, kasetlerle,ekonomik ilişkilerle kurduğu birliktelikzaman zaman çatırdıyor. Medyadaki incedenge Mehmet Altan örneğinde olduğu gibihemen sökülüp atılabilen bir hal alabilirken,MİT ve polis arasındaki çekişmeler ise dahabüyük krizlere yol açıyor. Tayyip Erdoğan’ınMİT başkanını koruması altına almasıylaçözülen olay AKP kayıtlarına “bizimkilerin”kavgası olarak geçti. Kavganın “bizimkile-rin” olduğunu hemen fark eden AKP vecemaat ortak düşman sola saldırarak özelolarak da 8 Mart öncesi KESK’li kadınlarıhedef seçerek moral toparladı.

Ustalık dönemine AKP faşizmi damgasınavurmaya devam ederken, Hopa Davası’ndasokakta yaratıcı bir direniş yaratan üniversi-teliler için üniversite amfileri ve ülkenin tümsokakları doğru yolu gösteriyor. 2. öğrenimdöneminin başladığı üniversitelilere bankakuyruklarından, kantinlere, yurtlara, amfile-re, sokaklara kadar taşan AKP faşizminekarşı demokrasi mücadelesi ile birleşen üni-versitelilerin hak mücadelesi AKP’yi söküpatmaya yetecektir.

SAYFA 3

Liberaller

Ayl›k, yerel, süreli,

Türkçe yayin.

Kolektif Kültür Yaşam Derneği Ad›na

Sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü Dilan Ögüz

Adres ‹stiklal Caddesi, imam Adnan Sokak, No:5,Kat: 5

Beyoğlu/‹stanbul Tel 0 212 245 97 33

e-posta : [email protected]

Bas›ld›ğ› Yer : Star MedyaYay›nc›l›k A.Ş

Mehmet Akif Mah. ‹nönü Cad. Bas›n Express Yolu Star Sok. No:2

‹kitelli/‹stanbul Tel :0212 448 82 62

Ücretsizdir

1 Ocak 2012'den itibaren yürürlüğe girenGenel Sağlık Sigortası (GSS)'yla beraber sağ-lık ve sigorta alanında tam bir kargaşa yaşan-dı. Geçen yasayla beraber ülkedeki herkesGSS'li oluyor. Bunun sonucunda ise vizesidolan yeşil kartlılar, GSS ile birlikte hakların-dan mahrum olan öğrenciler, ve daha önceherhangi bir güvencesi olmayan 1.700.000kişinin gelir testi yaptırarak 31 Ocak'a kadarsisteme kayıt olması gerekiyordu. Ancak baş-vurular üzerine oluşan yığılmaların ve karga-şanın ardından başvuru tarihi 1 Mart 2012'yekadar uzatıldı. Gelir testine başvurmayanlarise en yüksek prim olan 212 lirayı ödemekdurumunda kalacak.

25 yaşının altındaki tüm üniversitelilerin

de üniversiteden aldıkları öğrenci belgelerini31 Ocak'a kadar getirmeleri gerektiğini belir-ten SGK 31 Ocak'ta iş bitiş saatine yakın birsaatte bu süreyi de bir ay uzatmak zorundakaldı.

GSS ile birlikte eskiden tedavi giderleriokulları tarafından karşılanan öğrencileriartık karşılamayacak. Erkek öğrencilerin aile-lerinin güvencelerinden 25 yaşına kadaryararlanabilecek. 18 yaşını doldurduğu haldeokumayan ve okuyor olsa bile 25 yaşını dol-duran erkekler de gelir testine başvurmakzorunda. 25 yaşını geçen üniversitelileringelir testinde harcamalar esas olduğu içinaldıkları bursları prim olarak vermek zorun-da kalabilir.

GSS ÜNİVERSİTELİLERİ DE VURDU

Türkiye’de gündemi takip etmek zordur. AKP kurmayları on yıl boyunca var olan gündemi değiştirmek için gün-dem yaratacak açıklama yeteneği kazandılar. Bu sayede ise neyin, ne zaman ne kadar süreliğine gündem olacağınıönceden kestirmek mümkün olmuyor. Ülke gündemi son olarak MİT, emniyet ve yargı arasında gelişmeler ortayaçıkana kadar, yine gençlik oldu. Bizzat Tayyip Erdoğan tarafından yapılan “dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz”açıklamasıyla, AKP politikalarına karşı toplumda hala en güçlü isyan potansiyelini taşıyan gençlik hedef alındı.

ZORBALIĞIN USTASI

Page 4: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 04 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Akademi

Genç akademisyenler Tayyip Erdoğan’ın “dindar nesil”açıklamalarına karşı bir metin kaleme aldı. Metinde birBaşbakan’ın tüm vatandaşlara eşit mesafede yaklaşma-sı gerektiği ve bunun demokrasinin birincil şartı olduğu-nun vurgulanıyor. Akademisyenler başbakana yanıtla-rında, hapislerde tutsak yatan yüzün üzerinde gazeteci,binlerce siyasetçi, milletvekilleri, Büşra Ersanlı ve beşyüzden fazla öğrenciyi de hatırlatıyorlar ve “bu korkuheyulasını yıkmak için imzamızı atıyoruz” diyorlar.

Marmara Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi veUluslararası İlişkiler Bölümü üyesi Prof. Dr. BüşraErsanlı’nın, BDP’nin Siyaset Akademisi’nde dersverdiği için tutuklanmasının 100. gününde “Adaletve Özgürlük İstiyoruz” sloganıyla bir basın açıkla-ması gerçekleştirildi. Akademisyenlerin katılımı-nın yoğun olduğu açıklamaya üniversiteliler“Büşra Ersanlı’yı Özgür Bırak” diyerek katıldılar.

SAYFA 4

Geçtiğimiz aylarda YÖK başkanıdeğişti. Prof. Dr. Gökhan ÇetinsayaCumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün atadı-ğı 2. YÖK Başkanı oldu. AKP üniversi-telerde uzun zamandır gerçekleştirmekistediği YÖK reformu için adı anılan birçok kişi arasından -ki bunlara başbaka-nın özel doktorluğunu da yapmış olanYunus Söylet de dahil- en uygun kişiolarak Gökhan Çetinsaya'yı tercih etti.

Referanslar sağlamGökhan Çetinsaya bu göreve

Fethullah Gülen'e yakınlığıyla bilinenÜlker Grubu'nun başkanı olan MuratÜlker'in kurduğu Bilim ve SanatVakfı'na ait olan Şehir Üniversitesi rek-törüyken atandı. Bu özelliğiyleÇetinsaya ilk kez bir vakıf üniversitesin-den bu göreve atanan kişi oldu. AyrıcaDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nuhocası, üstadı olarak gördüğünü belir-ten Çetinsaya Şehir Üniversitesi açılışın-daki ilk derslerden birini AhmetDavutoğlu'na yaptırdı. Çetinsaya birçok Fethullahçı akademisyenin üyeolduğu cemaatin prestijli vakfı olanGazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın da birüyesi. Çetinsaya'nın akademik çalışma-ları ise günümüz Türkiye’si veOrtadoğu ilişkileri üzerinde yoğunlaşı-yor. Yeni YÖK başkanı ABD ve deİngiltere'nin Ortadoğu ÇalışmaCemiyetleri'nden de ödüller almış.Çetinsaya'nın aldığı bu ödüller bir çokAKP'li tarafından alkışlanıyor olsa daABD'nin Ortadoğu'da yarattığı yıkımlarıdüşününce Ortadoğu ÇalışmaCemiyeti'nden ödül almanın pek de

alkışlanası bir şey olmadığı ortaya çıkı-yor. Çetinsaya Türkiye'nin bölgedeetkin bir güç olursa daha da gelişeceğiniyaptığı röportajlarda belirterek AhmetDavutoğlu'nun öğrencisi olduğunukanıtlıyor.

Sessiz sedasız geliyorYusuf Ziya Özcan döneminde

Yükseköğretim Kongresi gibi bir çok önhazırlık yapıldı Çetinsaya da YÖK'tedönüşümü gerçekleştirerek AKP'ninihtiyacı olan bir üniversite inşa etmekistediğini başkanlığa gelir gelmez." yenibir yükseköğretim sistemini inşa etme-ye, daha önce yapılan çalışmalaradevam etmeye kararlıyım." diyerek bellietti ve sessiz sedasız yaptığı ilk hamleile YÖK bürokratlarının hepsini değiştir-di. Yapılan değişikliklerle kendisineuyumlu ve hızlı çalışabilen bir kadroyaratmayı hedefleyen Çetinsaya YÖK'tereformu gerçekleştirmek için hazırlıkla-rına başladı. Bütün üniversite rektörle-rinden rapor isteyen Çetinsaya bölgebölge bütün üniversite rektörleriylegörüşme kararı aldı. Ancak YÖK refor-mu hazırlıklarına geçen sene üniversite-lilerin müdahale etmesi üzerineÇetinsaya Özcan'a göre daha temkinlidavranıyor. İlk rektör görüşmesini yinesessiz sedasız ülkede gündem etmedengerçekleştirerek, Mardin'de Adıyaman,Batman, Dicle, gaziantep, Harran, Kilis,7 Aralık, Mardin, Artuklu, Siirt, Şırnakve Zirve Üniversitesi rektörleriylebuluştu. Ardından da bu üniversitelerinöğrenci konseyi başkanlarıyla görüştü.Çetinsaya bu şekilde reforma karşı olu-

şacak tepkilerin meşruluğunu kırmakiçin ön hazırlık yapıyor; “Reform ülke-deki bütün üniversitelilerin temsilcilerive de rektörlerin ortak mutabakatıylayapılıyor“

YÖK’te reform tutmazAncak Çetinsaya YÖK reformu önün-

deki en büyük engel olan üniversitelile-rin mücadelesini de görmezden geleme-di. Çetinsaya twitter'dan yaptığı ilkaçıklamada Öğrenci Kolektifleri'ne ses-lenerek "Yumurta atmayın tweet atın"diyerek yumurta korkusunun kendisinide sardığını gösterdi. Önümüzdekidönem YÖK'te reform yapmakta kararlıolduğunu belirten Çetinsaya SelçukÜniversitesi öğrencisi olan KCK dava-sından tutuklu öğrencilerin yargı kararıbeklenmeden okuldan atılmaları üzerine"Darbenin izlerini taşıyan yönetmeliğideğiştireceğiz" dedi. Üniversitelilerinuzun zamandır yürüttüğü demokrasimücadelesini boşa çıkarmak ve aynızamanda YÖK reformunun meşruluğu-nu arttırmak için bu söylemi bundansonra da kullanmaya devam edeceğebenziyor. Çetinsaya bunu söylerkenAKP'li rektörler aracılığıyla üniversite-lerde her geçen gün baskılar artıyor.Çetinsaya'nın üniversitelerde “Yeni biryükseköğretim sistemi inşa edeceğim”der demez TÜSİAD ile görüşmesi vakıfüniversitesinden geliyor oluşu ve deAKP ve cemaat ile olan ilişkisi gözönün-de bulundurulursa YÖK reformununpiyasacı ve gerici bir seyirde olacağınıgösteriyor.

Üniversitedeki cemaatkadroları tarafından açıkçadesteklenen SDÜ rektörüHasan İbicioğlu AKP’ningörevini iyi ezberlettiği rek-törlerden. Öyle ki akademikyıl açılış töreninde 1. sınıföğrencilerine yaptığı konuş-mada “Okulda siyasetistemiyorum” demiş, senebaşında yapılan gizli harçzamlarıyla ilgili basın açık-laması yapan 52 öğrenciyesoruşturmalar yağdırmıştı.Göreve hızlı başlayanİbicioğlu son olarak kendi-sine tahsis edilen 3 tanemakam aracını beğenmey-

erek 300 bin TL değerindemakam aracı satın aldı.Üniversite ödeneklerinimakam arabasına kullananHasan İbicioğlu, kendisinebu konuyla ilgili sorulan birsoruya "ÜniversitelerKuruluna gittiğimde bazıüniversitelerin makamaraçlarının fotoğraflarınıgördüm, ben zenci miyimkardeşim benim buimkanım varsa nedenalmayayım?” diyerek, klasikbir AKP’li gibi demokrasimaskesinin altındaki ırkçıyüzünü daha fazla saklaya-madı.

2010 yılında rektörlükseçimlerinde 3. sıradaolmasına rağmen AbdullahGül tarafından atananMarmara Üniversitesi rek-törü Zafer Gül; AKP’ninüniversiteyi şirket, öğrenci-leri müşteri olarak görmeanlayışını iyi kavramış ola-cak ki Denizbank ile anlaş-malı kimlik kartı uygula-masına geçerek işlerepiyasacılıkla başlamıştı.Muhalif akademisyenler içinde önceden önlem almışolan Zafer Gül için zamangazetesi “ideolojik saplantılıbilim insanlarını tasfiye

etmeye kararlı” açıklamasınıyapmıştı. Marmara Üniver-sitesi piyasacı, gerici, baskıcıüçlemesinin son halkasınıekşi sözlükte İletişimFakültesi dekanını eleştirenöğrenciye bir dönem uzak-laştırma cezası vererektamamladı. Okulaakademisyen olarak gelip 4ay içerisinde dekan olanYusuf Devran’ı seçilerekdeğil atanarak dekanolduğu için eleştiren RdyoTV ve Sinema bölümüöğrencisi Mikail Boz’a birdönem uzaklaştırma cezasıverildi.

KTÜ'de yılladır bağış adıaltında toplanan kayıt parasıuygulamasıyla ilgili OrmanFakültesi 2. sınıf öğrencisiGizem Görnaz, ’EvrenselGenç Hayat’ gazetesine'Yakarım KTÜ’yü de yaka-rım’ başlıklı bir yazı yazdı.Üniversiteye kayıt sırasındabağış adı altında alınan 100liraların, KTÜ GüçlendirmeVakfı’nın kasasına girdiğinianlatan yazısı üzerine KTÜRektörü İbrahim Özen,Trabzon CumhuriyetBaşsavcılığı’na ’Basın yoluy-

la hakaret’ suçlamasıylaşikayette bulundu ve GizemGörnaz'a 11 ay hapis cezasıverildi. Tahammülsüzlüğübununla bitmeyen rektörlükokuldan da soruşturma açtı-ğı üniversiteliye 1 dönemuzaklaştırma cezası vererekbir AKP'li rektör klasiğinidaha yaşatmış oldu. KTÜKolektif üyeleri bu soygunakarşı karşı aylarca mücadeleetmiş ve bu sene başındapara ödemeden kayıt yaptı-rarak kazanım elde etmişti.

Yargı ve rektörbağışlamadı

4x4 rektör

Ceza işi ekşidi

GERİCİLİK, PİYASACILIK, YANDAŞLIK ...

YÖK BAŞKANI’NDA YOK YOK REKTÖRLER COŞA GELDİ

Söylet “demokrasi”si iş başında AKP serüvenine Tayyip Erdoğan'ın

aile doktoru ünvanıyla başlayanYunus Söylet, YÖK üyeliğininardından 2008 yılındaİstanbul Üniversitesirektörlük seçimlerin-de 2. sırada olmasınarağmen Abdullah Gültarafından rektör ilanedildi. Rektör olduğugünden beri çoğulcu-luktan, demokrasiden,sivil anayasadan söz edenYunus Söylet ilk yıllarında 54öğrenciye toplam 14 yıl ceza verenrektör olarak ismini duyurdu.Kökenlerini unutmayan Söylet’in ilk

işlerinden biri Tayyip Erdoğan’a fahridoktora unvanını vermek oldu. Söylet,

AKP’li rektörler arasında baskıkonusunda profesyonel bir isim.

Öyle ki, İstanbul Üniversite-si’nde sivil polislerin istediğikişinin çantasını aramakararının altına rahatlıklaimzasını atmıştır. Söylet,

özel güvenlik birimlerini vepolisleri üniversitede yerleşik

hale getirmek isteyerek; masaaçmayı yasaklamayı, fakülteler

arası geçiş yasağını sürdürmeyi, giriş-te çanta aramasını yürürlüğe sokmayıdenemiş; ancak okuldaki muhalefetyüzünden başarısız olmuştur.

Rektörün yeni yöntemi ise okuldaülkücü faşist saldırıları meşru halegetirmek, polis eliyle (gözaltılar, çevikkuvvet saldırıları) kitlesel olan solususturmaya çalışmak. Tüm bunlarıngelişen üniversite muhalefeti ile püs-kürtülmesinin karşılığında ise rektö-rün son silahı soruşturma-uzaklaştır-ma oluyor. İ.Ü’de Deniz Gezmiş’ianmaktan, afiş asmaktan, “okulunhuzurunu bozmaktan” üniversitelilerceza alabiliyor. Ancak bu absürt ceza-lar da öğrencilerin tepkisi ile kamuo-yuna yansımaya başladı. AKP’ninsoğukkanlı rektörü Söylet, artık üni-versitede ağzına demokrasiyi alamazdurumda.

Page 5: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SœYAH MAV KIRMIZISARISAYFA 05

Kolektif

İstanbul ve Eskişehir Kolektif yeni dönemetartışma atölyeleri kurarak giriyor. Tartışmaatölyelerinin başlıkları ise önümüzdeki döne-min gündemine göre planlanıyor. Teorik vepolitik birikim sağlayacak olacak tartışmaatölyeleri; üniversite mücadelesi, siyasalislam-AKP, neoliberalizm ve kriz, Kürt soru-nu gibi konu başlıklarını içeriyor.

SAYFA 5

Van'da 23 Ekim'de meydana gelendepremden hemen sonra Van halkıyladayanışmak ve şehrin bir an önce topar-lanmasına yardımcı olmak amacıylaKolektifler Van'daydı. AKP'nin Van'ıadeta unuttuğu ortadayken yaz tatillerin-de ‘Okumuş insan halkın yanındadır’diyerek yoksul mahallelerde çocuklarlaolan üniversiteliler yarıyıl tatilinde de“Van'ı birlikte ısıtacağız” diyerek yineçocuklarla buluştu.

Üniversiteliler yangınlar nedeniyleinsanların yine hayatlarını kaybettikleriçadırları çocuklarla paylaşarak yarıyıltatili boyunca kurdukları tiyatro, drama,müzik, dans, resim atölyeleriyle çocukla-rın motivasyonunu sağlamaya çalıştılar.Okulların eğitim ve güvenlik bakımındanyetersiz olduğu, 70 bin öğrencinin eğiti-mini Van dışında tamamlamak için gön-derildiği ve sonrasında gerekli takibinyapılmamasından kaynaklı zorluk çekil-diği bir ortamda çocuklara, Van'a duyu-

lan kardeşlik; Türkiye'nin dört bir yanın-dan gelen üniversiteliler tarafından his-settirilmeye çalışıldı.

5 Şubat'ta ise Halkevleri ve VanBelediyesi'nin düzenlediği şenlikte 500'eyakın çocuk ve ailesi buluştu. Üniversite-lilerin yarıyıl tatili boyunca çalışma yap-tıkları atölyelerde çocuklar paylaştıklarıve öğrendiklerini bu şenlikte sergilediler.İnsanlara ve insanlığa ihtiyaç duyduklarıbu dönemde yalnız kalmayıp birliktedoyasıya eğlendiler. Kurulan kardeşlikhalaylarında hepsi eleleydi.

Konuşmalarda Van halkının yalnızkalmayacağı özellikle vurgulandı. Öğren-ci Kolektifleri Hakkari'ye köprüyü nasılkurdularsa Van'da da kardeşlik köprüsü-nü kurmaya devam edeceklerini ve Vanısınana kadar birlikte olacaklarını söyle-diler. Van Belediye Başkanı ise deprem-den sonra Van'ı terketmek zorunda kalançocukların gönüllerinin aslında hep bura-da olduğunu ve geri döneceklerini söyle-

di. Bundan sonrası için ise çocuklara “Sizdaha sağlam yapılar yapın” diye seslendi.

Van'da bulunan öğretmenler iseEğitim-Sen'in hazırladığı raporda eğiti-min ne kadar sağlıksız bir ortamda oldu-ğunu gösterdiler. Öğretmenler okullarıngüvensiz, soğuk ve susuz olduğunuçocuklar için ise rehabilitasyon çalışmala-rının yetersiz olduğunu söyledi. Bunarağmen AKP kurulan Van Çocuk Eviçadırından bile rahatsız olmaya başladı.

Üniversiteliler de böylece “Van'a kar-deşlik köprüsünü kuruyoruz” diyerekhalkların kardeşliğini, çocuklar için yapıl-mayan motivasyon çalışmalarını ellerin-den geldiğince yaparak Van'ı birlikte ısı-tabileceklerini ve depremde çoğu yakını-nı kaybetmiş olan çocukların Türkiye'ninçeşitli yerlerinden gelen ve kardeşleriolduklarını söyleyen üniversitelilerle kar-deşlik halayını kurarak AKP'nin bütünengellemelerine karşı mücadelenindevam edeceğini gösterdi.

Kocaeli'nde 25 Kasımgünü Öğrenci Kolektiflerive Kolektif Basın Merkeziüyesi Necati Henden'in dearalarında bulunduğu 12kişi "terör örgütü üyeliği","terör örgütü propaganda-sı", "suçu ve suçluyuövmek" iddiasıyla tutuk-lanmıştı. Özel YetkiliCumhuriyet Savcılığı'nagönderilen dava dosyasınaavukatlar itiraz ederekdosyadaki gizlilik kararı-nın kaldırılması, görevsiz-lik kararı verilmesi vetutukluların tahliye edil-

mesini talep etmişti.Tutuklu avukatlarının iti-razının ardından Kandıra FTipi Cezaevi'nde 2 ayıaşkın bir süredir tutuklubulunan 12 kişi serbestkaldı. Öğrenci Kolektifleri"Sokağı özgür bırak" diye-rek Hopa tutsağı üniversi-telileri ve Necati'yi gerialdı. Kolektifler tüm tutuk-lu üniversiteliler özgürkalana, sokak özgür kalanakadar "Sokağı özgür bırak"demeye devam edeceğinibelirtti.

Öğrenci Kolektifleri sondönemde üniversitelerinedair yaşadıkları sorunlarlailgili birçok fakültede kam-panya başlattı. Okullarındayaşadıkları sıkıntıları çöz-mek için bir araya gelenüniversiteliler Yıldız TeknikÜniversitesinde %90 dersdevamlılığına karşı boykotörgütlerken, bütünlemehakları için DTCF’de imzakampanyası yürüttü. İTÜTaşkışla kampüsündesürekli zamlanan kantinfiyatlarına karşı bir araya

geldiler.Yıldız Teknik Üniversite-

sinde boykot sonrasındazorunlu ders devamlılığını%90’dan %80’e indirirken,bütünleme haklarını isteyenüniversiteliler 1000 imzaylayönetime gittiler. Kantinfiyatlarının her geçen yılarttığı Taşkışla’da ise üni-versiteliler dekanlığa yüz-lerce dilekçe ve taleple çıkıptaleplerinin gerçekleşenekadar kampanyanın takip-çisi olacaklarını belirttiler.

Uludere katliamından sonra medyadaartan ırkçı faşist söylemlere bir yenisi de‘İnsan Hakları’ profesörü Anıl Çeçen’ dengeldi. “Güneydoğuda insan hakları askıyaalınsın” gibi açıklamalar yapan ÇeçenKürt halkına yönelik yapılan katliamlarıve saldırıları meşrulaştırmaya çalışmıştı.Irkçı faşist söylemleriyle duyarlı üniversiteöğrencilerinin tepkisini toplayan AnılÇeçen ders verdiği Ankara HukukFakültesi koridorlarında savaşa inat“Barışa köprü olacağız” diyenKolektifler’e yakalandı. Üniversitelerinde

ırkçı zihniyetin yeri olmadığını söyleyenHukuk Fakültesi öğrencileri Çeçen’i okul-larından kovdu.

Ankara Hukuk Fakültesi’nden kovulantek isim Anıl Çeçen değildi. 2 Temmuz1993’de Sivas’ta 33 insanın katledilmesininardından katillerin avukatlığını yapanŞevket Kazan Ankara Üniversitesi HukukFakültesi’nde katıldığı ‘Genç Bakış’ prog-ramında Kolektiflerden nasibini aldı.Katliamın ardından katiller için ‘Tahrikolmuşlar” gibi açıklamalar yapan Kazanyumurtalarla üniversiteden kovuldu.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin 75. yılkutlamalarına Abdullah Gül katıldı. AbdullahGül’ün üniversiteye gelmesiyle birlikte üniversite-de ve Beyazıt çevresinde olağanüstü hal ilan edil-di. Üniversite girişleri özel güvenlik görevlileri vepolislerle donatılırken kendi okullarına girmekisteyen üniversitelilere potansiyel suçlu muamele-si yapılıp, zorla üstleri ve çantaları arandı. İktisatFakültesi kutlamalarına İktisat öğrencileri alın-mazken, konferansa ve okuluna girmek isteyenöğrenciler gözaltına alındı. Alınan tüm önlemlererağmen üniversiteliler dedikleri gibi okullarındabir tek AKP’li yi bile rahat dolaştırmayacaklarınıAbdullah Gül’ ün arabasını yumurtaya bulayarakgösterdiler.

Abdullah Gül’ün üniversiteye geldiği gününsonunda 11 üniversiteli gözaltına alındı. Gözaltınaalınan üniversitelilere farklı farklı nedenlerden jethızıyla davalar açıldı. Üniversiteye her geldikle-rinde yumurtalarla karşılanan AKP’lilerin korkusubu sefer yumurta başına 44 ay ceza talebi olarakkarşımıza çıktı. Okula girmeye çalışırken çanta-sından yumurta çıkan Kolektif üyesi Yiğit Ergün‘e4 yıl 6 ay dan 11 yıla kadar hapis istemiyle davaaçıldı. Açılan davalar, üniversitelerine sahip çıkanöğrencilere gözdağı vermeyi amaçlasa da üniver-siteliler gerçekleştirdikleri basın açıklamasındaAKP ve temsilcileri üniversitelere gelmeye devamettikçe ellerinde yumurtalarla okullarında bekle-yeceklerini tekrar hatırlattılar.

Mersin Üniversitesi Öğrenci Kolektifleri ikinci döneme hızlıgiriş yaptı. MÜ Rektörlüğü YÖK tarafından tanınan "hakkını"sonuna kadar kullanarak % 30'un üzerinde harçlara zamyaptı. Mersin Kolektif harekete geçerek "Piyasacılığa, paralıeğitime, harçlara karşı Kolektif olalım" çağrısıyla gizli zammıyemekhanede dağıtılan bildiri ve konuşmalarla teşhir etti.Mersin Kolektif'in bir diğer buluşması ise yoğun ilginin olduğufilm gösterimi oldu. Gösterimin ardından 2. Gençlik FilmleriFestivali'nin ve gönüllü duyurusu yapıldı.

OKUMUŞ İNSANLAR VAN’DA

VAN ÇOCUKLARLA ISINDI

3 YUMURTA NE KADAR KORKUTUR? ANKARA HUKUKTA KAZAN VE ÇEÇEN’E YER YOK

KOLEKTİF KAZANMAYADEVAM EDİYOR

NECATİ ARTIK ÖZGÜR

Page 6: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 06 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Romanya'da hükümetin emekli ve memur maaşlarındakesinti yapması, eğitim ve sağlık harcamalarında kısıtla-maya gidilmesini ve sağlıkta piyasalaştırmayı,özelleştirmeyi içeren yasa paketinı meclisten geçirmekistemesi üzerine halk sokağa döküldü. Kitlesel eylemlerinardından sağlıkta reform yasa paketinden çıkarıldı. Ancakbununla yetinmeyen halk sokakta hakları için mücadeleyedevam etti. Başbakan Emil Boc tepkiler üzerine görevindenistifa etmek zorunda kaldı.

SAYFA 6

Yerküre

Latin Amerika'daki Ekvador hükümeti Arjantinli-Kübalı gerilla Ernesto Che Guevara'nın 44 yıl önce CIA'inkontrolündeki bir operasyon sonucunda Bolivya Ordusutarafından yakalanıp yargısız infaz edilmesini kınayanbir kararı kabul etti. Karar 1 Şubat'ta da yasamaorganının internet sitesinde yayınlandı. Ekvador UlusalMeclisi'nde oylanan kararda Che Guevara'nındüşünceleri yüceltilirken onun öldürülmesinin deinsanlığa karşı bir suç olduğu vurgulandı.

Suriye'de emperyalist ülkeler tarafındandesteklenen muhaliflerle Esad arasındakimücadele her geçen gün şiddetlenerek ve diğerülkelerin de müdahil olmasıyla devam ediyor.Dünyada medyanın etkin kullanımıyla Esad'ınkanlı bir diktatör olduğu, her gün Suriye'demasum insanları öldürdüğüne dair genel birkanaat oluşturuldu. Suriye'ye Libya'dakinebenzer bir müdahale öncesinde meşru birzemin yaratılmaya çalışılırken son gelişmelerleberaber Suriye'den yapılan haberlere herkestemkinli yaklaşır hale geldi.

Arap Birliği'nin Suriye'ye gönderdiğigözlemci heyetten bir kişinin, Suriye karşıtırapor geçmesi için ABD ve Fransa istihabaratıy-la para karşılığında anlaşmasının açığa çıkmasıbüyük basın kuruluşlarını bile Esad aleyhinde-ki raporlara kuşkuyla bakar hale getirdi. AyrıcaABD ve işbirlikçi ülkeleri tarafından destekle-

nen Özgür Suriye Ordusu'nun ülkede yaptığısivil katliamlar da gün yüzüne çıkmayabaşladı. Ülkede Arap Birliği'nin gözlemciheyetine muhalifleri şikayet eden bir kişininidam edildiği görüntüler ortaya çıktı. Bugörüntüler daha önce medyada “Muhalif idamedildi” gibi gösterilse de gerçek bir süre sonraortaya çıktı.

Son olarak Arap Birliği, yaptığı toplantıdaSuriye ile bütün diplomatik ilişkileri kesmekararı aldı. Birleşmiş Milletler ve Arapülkelerinin oluşturacağı barış gücünün ülkeyemüdahale etmesi gerektiği söylendi. AKP’ninbaşından beri Özgür Suriye Ordusu ve SuriyeUlusal Geçiş Konseyi'ni desteklediği biliniyor.Suriye'de Esad'ın devrilmesi durumundabölgesel olarak elinin daha da güçleneceğinidüşünen AKP tüm kozlarını oynamaya devamediyor.

İran ve ABD arasındaki gerginlik, karşı-lıklı yapılan hamleler ile büyümeye devamediyor. İran'ın bölgedeki gücünün büyümesi-ne engel olmaya çalışan ABD ve AB İran pet-rolüne ambargo kararı koyarak (1 Temmuz'dan itibaren geçerli olacak) ülkenin en büyükgelirlerinden birisi olan petrol aracılığıylaİran'ı sıkıştırmaya çalışıyorlar. Ancak petrolü-ne yönelik yapılan ambargo tehdidine karşıİran da Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidiy-le karşılık verdi.

OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü)'in Suudi Arabistan'dan sonra en büyük üreti-cisi olan İran'a uygulanacak bir ambargoyladünyadaki petrol fiyatlarında büyük bir dal-galanma yaşanacağını öngörmek çok da zordeğil. Bir de İran'ın Hürmüz'ü kapatma tehdi-di eklenince OPEC'in %70, dünyanın ise 1/6oranındaki petrolün diğer ülkelere akışı dura-cak. Bu durumun yanı sıra ABD'nin müttefikiolan bir çok ülkenin de bu ambargoya uymakistememesi ABD'nin elini sıkıştırıyor. AB ise

petrol ihtiyacının %17'sini İran'dan karşılıyor.1 Temmuz'da ambargo başayana kadar ABülkelerinin başka kaynaklar bulması bekleni-yor. Ancak ekonomik olarak zor günler geçi-ren AB ülkelerinin durumu daha da zorlaşa-cak gibi görünüyor.

Ayrıca İran'ın Hürmüz Boğazı restine,ABD yakın müttefikleriyle ilişkilerinin kesil-mesine karşı “Hürmüz'ü kimse kapatamaz”diye cevap verirken; İran ise bu tavrındakararlı olduğunu tekrar belirtti. Bunun üzeri-ne ABD Hürmüz'e 5. filosunu göndererekİran'a gözdağı vermeye devam etti.

Bu restleşmelerin yanı sıra ABD İran'ınçevre ülkelerindeki askeri yatırımlarını arttır-maya devam ediyor. Suudi Arabistan,Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Türkiye’yeuçak satışları ve bu ülkelerde füze kalkanlarıkurulmaya devam ediliyor.

AKP ise İran ile ilişkilerini bozmak iste-mezken ABD'ye de uyum sağlamak zorundaolduğu için oldukça krizli bir durumda.

HÜRMÜZ TARAFLARI GERDİ

KOMŞU NEOLİBERALİZM KARŞISINDA BÜYÜK SINAVDA

AKP’NİN SURİYE’DE NE İŞİ VAR?

YUNANiSYANYunanistan'ın uzun zamandır yaşadığı ekonomik

sıkıntıları çözememesi üzerine Almanya Ekonomi Bakanı "Yunanistan yapması gereken reformları yapamıyorsabütçe politikasının kontrolünü AB'ye bırakmalı" diyereksadece Yunanistan halkının değil bir çok kesimin tepkisiniçekmişti. Son olarak yapılan görüşmelerde Avrupa Birliği(AB), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa MerkezBankası (ECB) Yunanistan hükümetine 130 milyon vermekararı aldı. Ancak bunun için önerdikleri paketin yasalaş-tırmalarını ve paketin uygulamaya geçmesini şart koştu-lar. Pakete göre binlerce kamu çalışanı tazminatları dahiödenmeden işten çıkarılacak. Ayrıca asgari ücretin %22oranında düşmesini öngören paket esnek çalışmayı iseadeta kurallaştırıyor. Yunanistan hükümetinin de son çareolarak gördüğü bu paketi geçirmekte oldukça kararlı.Bunun üzerine Yunanistan'da uzun zamandır sokaktamücadele etmeye alışan halk bu sefer de iki günlük genelgrevle karşılık verdi.

Grev ülkede hayatı durdurma noktasına getirirkenüniversite ve liselerde de etkin boykotlar gerçekleştirildi.Yunanistan tarihindeki en geniş katılımlı bu mitinglerdeana vurgular Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkılması veIMF ile ilişkilerin kesilmesiydi.

Yapılan eylemlere polisin müdahalesi çok sert oldu.Meydanları gaza boğan polislere cevabı gençlik verdi.Gençlerin polislere attıkları ses bombaları ve taşlar

Yunaistan’da krizin faturasının yoksul halka kesilemeye-ceğinin en somut göstergesi oldu. Eylemde meclisin etra-fının halk tarafından kuşatılması üzerine mecliste yapıl-ması planlanan görüşmeler de pazartesi gününe ertelen-di. Grev boyunca Çevre ve Eğitim bakanlıkları öğrencilertarafından Çalışma Bakanlığı da işçiler tarafından işgaledildi.

Ayrıca Yunanistan'daki son durumu değerlendirdikleribir açıklama yayınlayan Polis Sendikası da bu paketinkabul edilmesi halinde hükümeti "şantaj, demokrasiyi giz-lice feshetme ve ulusal bağımsızlığı tehdit" suçlarındantutuklayacağını açıklarken "Yunanistan halkıyla bizi dahafazla karşı karşıya getiremesiniz" dedi. Ayrıca grevinolduğu iki gün boyunca polislerin de belli bir kısmınıngreve gitmesiyle eylemlere müdahale eden polis sayısınınoldukça az olduğu görüldü.

Pazartesi günü ise öğlenden itibaren başlayaneylemler gece geç saatlere kadar sürdü. Meclisin etrafını200 bin civarında insan sardı. Ancak gece saat 01.00'edoğru parlamentoda yasa kabul edildi. İktidar ve anamuhalefet partisi yasayı onaylasa da bir çok milletvekilipartilerinin kararına uymayarak yasayı kabul etmediler.Yıkım paketi meclisten geçerken, parlamentodakilerinhalka kulaklarını tıkayarak onların taleplerini duymazdangelmesi halktaki tepkileri arttırdı.

Page 7: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 07 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Altın Bamya Ödülleri aday adaylarıbelirlendi. 7 kategoride verilen ödül-ler 19 Mart'ta yapılacak törenlesahiplerine verilecek. Altın BamyaÖdülleri Türk sinemasındaki erkekegemen bakışı, her türlü kadın düş-manlığını, cinsiyetçi rol ve iş bölümü-nün sürdürülmesini eleştiren yakla-şımıyla daha sonraki yıllarda busembolik ödülleri verecek aday filmbulamamak dileğiyle düzenleniyor.

İzmir'de bir karakolda FevziyeCengiz'i döven polislere ayda 30 TL paracezası kesildi. Cengiz hakkında 6.5 yılakadar hapis cezası istemiyle davaaçılırken polisler için 1.5 yıl hapisistemiyle 2 ayrı dava açılmıştı. İçişleriBakanı'nın dayakçı polisleri darağacıkurup asalım mı sorusunu yargı ödül-lendirelim o zaman diyerek polislerearkanızdayım demiştir.

Çokeşlilik yasallaşsın diyerektartışma yaratan Sibel Üresin'inakıllara zarar röportajında yaptığıaçıklamada "Eşime bir hanım gös-terdim almak ister misin diyeistemedi." dedi ve "Bu işi yapanbiri olarak devlete öneri sunuyo-rum. İmamların kıydığı nikâhlar daresmileşsin." diyerek mecliseönerge sundu.

90 95

2. Enternasyonal'in kadınlar konferansın-da Clara Zetkin , 8 Mart 1857 tarihindekitekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçi-ler anısına 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günüolarak anılması önerisi oybirliğiyle kabuledildi, bu tarihten sonra 8 mart cinsel vesınıfsal sömürüye karşı mücadele günü ola-rak dünyada kutlanmaya başlandı. BirleşmişMilletler Genel Kurulu 16 aralık 1977`de 8Mart'ın dünya kadınlar günü olarak anılma-sını kabul etti.

Türkiye`de kadınlar uluslararası hareketleilk 8 martı 1921 yılında kutladı. 1975 yılındadaha yaygın olarak sokağa taşındı. 80 döne-mi askeri darbeyle birlikte 4 yıl süreyle her-hangi bir etkinliğin gerçekleştirilmesiyasaklandı. Sonraki yıllarda kadınlarınmücadelesi sonucunda 8 Mart kadınlarınmücadele ve dayanışma gün olarak bu gün-lere taşındı.

Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığı'nın protokol imzala-makta, yeni yasa tasarıları hazır-lamakta ve işbirliği yapmaktaüzerine yok. Bu hummalı çalış-maların kadın sorunu açısındanilerletici bir etkisi henüz görül-medi. Son olarak bakanlar kuru-lunda imzaya açılan "Kadın veAile Bireyleri'nin ŞiddettenKorunmasına Dair KanunTasarısı" 236 kadın örgütü tem-silcisinin önerileri doğrultusunda

hazırlandı. Kanun tasarısı olarakkadın örgütlerinin yasa taslağıbakanlığa sunuldu ancak prob-lem şu ki tasarı kadınların talepve önerilerinden uzaklaştırılarakbakanlar kuruluna sunuldu.Kadın sorunu temelli yasa taslağıuygun hale getirildi ki bunun yolda aile temelliye dönüştürmekoldu. Fatma Şahin'in bir diğerçalışmasında da Bilim, Sanayi veTeknoloji Bakanlığı ile ''Kadınlar,engelliler, gazi ve şehit yakınları-

na yönelik girişimcilik faaliyetle-rinin geliştirilmesi ve kadın istih-damının arttırılmasını öngörenişbirliği protokolü''nü imzaladı.Şahin açıklamasında "Özelliklekadınlarımızın eğitimden üreti-me yaşadığı birçok sorunu çöze-cek önemli projeler üretmek,girişimci sayısını artırmak, ser-mayeye, finansa ulaşmada yaşa-dığı sıkıntıyı çözmek arzusunda-yız." diyerek aslında sermayeninsıkıntısını mı yoksa kadının

sorunlarını mı gidermeye çalıştı-ğını anlatıyor. Dezavantajlı grup-lara götürülen hizmet olaraknitelenen bu protokolle dezavan-tajlı grupların oluşturduğu maligüç bilgi ve teknoloji aracılığıylaiyi şekilde yönetilecek ve serma-ye yine kazanan taraf olacak.Fatma Şahin ve bakanlığı çalışı-yor ama hazırlanan protokol veyasa tasarılarının içeriğiylekadınlar için çalışmadığı artıkkesinleşti.

7

Kadın mücadelesinin kazanımlarından biriolan 8 Mart'a yaklaşırken geçen yıldan bu yılakadının gündemine kısaca bir göz atmakyararlı olacak. Kadın düşmanlığının katlanarakarttığı, her gün kadınları aşağılayan, tecavüzünsorumlusu ilan eden yeni uygulamalarınyaşandığı günlerden geçildi. Kadın düşmanlı-ğının vücut bulduğu isimler yazmakla bitmezancak gündemi meşgul eden başlıca isimlerHüseyin Üzmez, Emre Aköz, Orhan Çeker veEngin Ardıç oldu.

Yargının erkek egemen yapısı Üzmez'i ikinciduruşmasında tahliye etti. Tecavüzcü Üzmez'iaklayan sadece yargı değildi, tecavüzünsorumlusu dekolte giyen kadındır diyenOrhan Çeker de bu trenin bir lokomotifi olmagörevini üstlendi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı FatmaŞahin’in şiddet ve tecavüze karşı önlem olaraksunduğu tasarılar ise gündeme damgasınıvurdu. Tecavüzcülerin ıslah edilebilir hastalarolduğu ön kabulü ile çözüm arayan Şahinkadınların değil tecavüzcülerin derdine der-man oldu. Şiddet uygulayan erkeği tekrar top-lumsal yaşama kazandırma adına hazırlananbu tasarı şiddete uğrayan kadının da engüvenli yerinin evi, ailesinin yanı olduğunusöylüyor. Şahin'in elektronik kelepçe, hadımyasası gibi yaratıcı önerileri ise kadını ailekurumunun içine hapseden, tecavüzcülerintopluma kazandırılmasını sağlamaya dönükprojeleri içeriyor. AKP yargısı ve bakanıylakadın düşmanlığını pekiştirirken medya kana-lını unutmamış, medya da kadın düşmanlığını

yaymadaki rolünü tam not alarak oynamayadevam ediyor. Gazetelerden kadınlara kinkusan Emre Aköz, Engin Ardıç ve Fatih Altaylıüçlüsü medyanın erkek egemen yüzünün sal-dırgan örneklerini oluşturuyor. Altaylı'nınHabertürk Gazetesi'nin sürmanşetinden verdi-ği kadın cinayetinin fotoğrafı medyanın şiddethaberlerine gösterdiği ilginin boyutunun por-nografik malzemeden öteye geçmediğini ispat-ladı. Aköz ve Ardıç ikilisinin köşe yazılarındankadın mücadelesinin öznelerini karalamayadönük propagandası ise üniversiteli kadınlarınmüdahalesini geciktirmemişti. Ardıç kadındüşmanlığının sınırlarını aşarak sözünüDavos'ta eylem yapan kadınlardan, bağlı oldu-ğu Sabah-ATV grubunun binasını basan üni-

versiteli kadınlara kadar bağlamıştır. Kuyrukacısını unutmamış olacak ki üniversiteli kadın-ları tekrar diline doluyor.

Günden güne artan kadın cinayetleri, adale-tin terazisinden geçemeyen N.Ç ve daha birçok taciz-tecavüz davaları, ve bu olaylardaerkeği aklayarak suçu kadına yıkan medya,Fatma Şahin'in kadının adı bile geçmeği proje-leriyle, bir yıl geçti. 8 Mart' ta alanlarda olmakher geçen yıl daha da önemli bir hal alıyor.Kadına yönelik her türlü şiddet ve hak tecavü-zünün arttığı böyle bir yılın ardından Üniver-siteli Kadın Kolektifi olarak mücadelemizibüyütmeli ve her yıl olduğu gibi bu yıl da 8Mart'ta tüm öfkemizi, renklerimizi ve dinamiz-mimizi daha güçlü daha coşkulu sokaklara,kampüslere taşımalıyız.

Kantarın topuzu kaçtı, artık yeter!

KADINDAN AİLE KADINI YARATMAK ZAMAN TÜNELİ

ÖZGÜRLÜĞÜN ÇÖP TENEKESİ

Dünya Ekonomik Forumu'nun yapıldığıDavos'ta FEMEN'in (Ukrayna'da feministkadın örgütlenmesi) kapitalizm karşıtısoyunma eylemi Türkiye'den Engin Ardıçgibi bir kadın düşmanının yazı konusu oldu."Soyunan Sosyalist" başlıklı yazısınıntamamını nefret söylemi, cinsiyetçilik veAKP yandaşlığı oluşturuyor. Kadınlarınvücutları ile ilgili cinsiyetçi yorumlarınınyanı sıra eylemi de kapitalizm karşıtlığıolarak değil "erkeklere orasını burasınıgösterme" olarak yorumluyor. EnginArdıç'ın asıl yarası ise geçen sene üniver-siteli kadınlar için yazdığı kadın düşmanıyazısının ardından ATV-Sabah binasınıbasan Üniversiteli Kadın Kolektifi'nineylemidir. Hala unutamamış olacak ki nerdekendine kadın düşmanlığı adına malzemeedinse ÜKK'yı anmadan geçemiyor. Medyaetiğinden, gazetecilikten nasibini almamışArdıç gibilere koltuk verenler, yazılarındanakan kadın düşmanlığına ses çıkarmayanbasın-yayın camiası, Engin Ardıç ve pislikakan yazılarını özgürlüğün çöp tenekesineatıyoruz.

Aile kavramıyla yakından ilgilenen,yeni evliliklerle yeni aileler kurmayateşvik eden AKP'nin bu yöndeki çalış-maları dur durak bilmiyor. TayyipErdoğan'ın üç çocuk talebinin ardın-dan son olarak Erdoğan Bayraktarsınırları daha da zorlayarak "beş çocukyapın" dedi. AKP aile kurmayı, evlilik-lerin meyvesini arttırmayı neden ken-dine dert edinmiş sorusunun cevabınıararken "Toplumun temel yapıtaşı aile-dir ve kutsaldır" cümlesini çözümle-mek faydalı olacaktır.

Aile toplumun temel değeridirçünkü toplumun besleneceği tek kay-nağı oluşturur. Kutsaldır çünkü bütündinler aile kurumunu destekler. Devletpolitikaları ise toplumsal yaşamın vetoplumsal ilişkilerin çerçevesini çizme-ye yönelik adımlar atar. Ailede kadınüzerinde var olan kontrol erkek tara-fından sürdürülse de devlet politikala-rı bu baskı ve kontrol mekanizmasınıdestekler. Bu yüzden kadının aile için-de yaşadığı şiddet, tecavüz olaylarıkadın sorunu olmaktan çıkarılarakçözüm olarak ailenin korunumunayönelik yasalar ve uygulamalarla yeni-den patlak verecek yamalar yapılır.

AKP bunun en güzel örneğini Kadınve Aileden Sorumlu DevletBakanlığı'nın ismini Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığı yaparak göster-mişti. Bakanlık koltuğuna getirilenFatma Şahin ise gündemden düşme-yen kadın cinayetleri ve kadına yöne-

lik şiddet konularında kutsal aileyikorumak adına hala çalışmalar yürütü-yor. Kutsal aile yüceltmesi kapsamındaDiyanet İşleri Başkanlığı ve imamlarlael ele verilerek evliliğin önemi ve aile-nin her durumda bir arada durmasıöğütleniyor. Aile içinde yaşanan şiddetde bu birlikteliğe dahildir ki FatmaŞahin'in Aile Bakanlığı, Diyanetİşleriyle protokolünü çoktan imzalamışbulunuyor. Malatya İl GenelMeclisi’nin “kadına yönelik şiddetiimamlara havale etme” kararı ve Aileve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'nünboşanma aşamasında olan çiftleri,mahkeme yerine “ak sakallı insanlara”gönderme projesi Fatma Şahin'den tamnot aldı. Böylece kadına yönelik şiddetve boşanma gibi sorunlar, hukuk yeri-ne din kurallarıyla imamlar aracılığıylaçözülecek ve örnek olarak Türkiye’yesunulacak. Kadın dayakçı kocasındanbaşka çaresi olmadığına ikna edilecekve her türlü şiddete karşı sessiz kalma-ya zorlanacak.

Bekar insan bırakmamaya niyetligörünen AKP; kadına yaşam sigortasıolarak evliliği dayatıp, aile kurma veaileyi her durumda ayakta tutma gör-evi veriyor ayrıca kadına üçten beşeçıkan çocuk yapma kuluçkası işlevinibiçiyor. AKP oluşturduğu muhafaza-kar aile kadını modelinin rolünü bütünkadınlara dağıtma görevini de bütünbakanlarına, medyasına ve yargısınavermiş bulunuyor.

AİLE BAKANI KİMİN İÇİN ÇALIŞIYOR?

Kadın

SİNİR KATSAYISI

Page 8: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 9 SœYAH MAV KIRMIZISARISAYFA 8 SœYAH 6MA KIRMIZISARI

DOSYA

- AKP’nin iktidarageldiği 2002 yılında 59 bin428 olan tutuklu ve hükümlüsayısı, 2011 yılı Ulusal YargıAğı Projesi (UYAP)'nin veri-lerine göre 9 yılda % 114artarak 127 bin 831’e ulaştı.

- Amerikan HaberAjansı AP’nin dünya nüfusu-nun yüzde 70’ine denk gelen66 ülkede yaptığı araştır-malar sonucunda, 2001’den2009’a kadar bu ülkelerde 35bin 117 kişi ‘terörist’ suçla-masıyla hüküm giydi. Türkiyeise 12 bin 897 hükümlü sayısıile ilk sıraya yerleşti. Dünyada“teröristlerin” yarısı Türkiyehapishanelerinde yaşıyor.

- Çağdaş HukukçularDerneği'nin (ÇHD) raporunagöre Türkiye'de 500'ünüzerinde tutuklu öğrenci var.

Türkiye’nin dört bir yanın-da adliye sarayları “ileridemokrasinin” uğrak yerleriolmaya devam ediyor. AKPdemokrasisiyle yüzleşilenher davadan tutuklamalarçıkarken, “terörist” gazeteci,yazar, avukat, halkın seçilmiştemsilcileri, üniversiteli sayısı

her gün artıyor. AKP tutuklamak için

“kanıta” ihtiyaç duymazkentutuklu üniversiteli sayısının600’e yaklaştığı düşünülüyor.Üniversitelilerin ders not-larını, kitaplarını, puşi tak-malarını, yasal mitinglerekatılmalarını suç delilli olaraksunan AKP yargısı HopaDavası’nda kısa saçkestirmeyi dahi iddianamesokarak üniversitelileritutuklamaktaki kararlılığınıortaya koymuştu. Üniver-sitelileri YÖK, rektör, poliszoruyla baskı altında tutaraksusturmayı başaramayanAKP’nin, yeni tutuklama“metodunda” ise uzun tutuk-luluk süresi ve hazırlan-mayan iddianame silahlarıvar.

Toplumsal muhalefeteyönelen tutuklama saldırısı-na karşı, en başarılı muhale-fet Hopa Davası’nda örgütlen-di. 10 Öğrenci Kolektifiüyesinin de yargılandığı davaöncesi üniversiteliler 6 ayboyunca arkadaşlarını gerialmak için Sokağı Özgür

Bırak kampanyası yürüttüler.Kampanya boyunca farklıbirçok araçla Hopa Davasınailgi çeken üniversiteliler, davatarihi yaklaştıkçaakademisyenlerden mil-letvekillerine, kitle örgütler-ine toplumun çeşitli kesim-lerini davaya taraf ederekHopa davasında tutuklu olanarkadaşlarını geri aldılar.Üniversitelilerin haklı talep-lerini yargılamaya AKP’ninözel yetkili mahkemesiningücü yetmezken, Hopa davasıson dönemde AKP’nin yarat-tığı tutuklama terörününyarattığı atmosferi kırmakiçin bir örnek oldu.

Öğrenci Kolektifleri HopaDavası’nda ve Kocaeli’ndeyargılan arkadaşlarını gerialsa da hala cezaevlerinde“uyduruk” iddianamelerletutuklu 500’ün üzerindeüniversiteli bulunmakta.Tutuklu üniversitelilerinözgürlüğü ve haklı talepler-imizin yargılanmasına izinvermeyerek AKP’nin tutuk-lama terörünü durdurmakiçin Kolektif olalım !

Tayyip Erdoğan, 2010 yılınınsonlarında yani ustalık döne-mi öncesi ‘’YÖK’te şiddetlereforma ihtiyaç var’’ demiş veAKP YÖK reformunu seçimsonrasına ertelemişti. Ama busüre boyunca YÖK uluslararasıtoplantılar düzenleyerek,üniversitelerden reformla ilgiliöneri projeler isteyerek geçir-miş; Başta Tayyip Erdoğan veAbdullah Gül olmak üzere tümAKP’liler üniversiteyi ağzınaaldıklarında YÖK reformunagöndermede bulunmuşlardı.AKP’nin bu yönde son ciddiadımı YÖK başkanlığınaGökhan Çetinsaya’yı atamasıolmuştu.

Peki YÖK reformu neleredayanıyor? Reformla birlikteAKP, üniversiteleri tamamenbirer şirket haline getirmeyihedefliyor. Yeni adınınYükseköğretim Denetleme veDüzenleme Kurulu olabileceğibasına yansıyan YÖK’teüniversitelere daha çok parakazanma, daha ucuz iş gücüyetiştirme ve patronlar yararı-

na daha çok prototiplerüretme kıstaslarına göredeğerlendiren bir kurumolması planlanıyor. Eğitim birhak olmaktan tamamen çıkıptüm giderlerin öğrenciyeyıkılması reformun önceliklihedeflerinden biri. AbdullahGül’ün ‘’YÖK, üniversitelerdekifarklılaşmayı ve çeşitlenmeyidesteklemeli’’ sözünde vücutbulan çeşitlilik ilkesiyleüniversitelerin görece daha iyişartlara sahip olanların( MEGAüniversite ) çoğunluğunsa bir‘köle pazarını andıran nitelikli-ucuz işgücü üreten yerlerolması anlamını taşıyor.Öğrenci hareketinden ‘özerk-lik’ kavramını çalan YÖK bunureformun ilkelerinden biriolarak anlatıyor. Ancak içeriğiincelenirse işin rengi açığaçıkıyor: Üniversitelerin şirketgibi yönetilmesini sağlayacakolan ve içinde AKP kurmay-larının ve şirket patronlarınınyer aldığı mütevelli heyetleriüniversitelerin özerkleşmesibir yana iktidara daha bağımlı

olması ve üniversitelilerinsöz-yetki-karar mekaniz-malarının yine dışında olmasıanlamını taşıyor. Mali özerklikise üniversite yönetimlerineüniversite içi hizmetleri dahada paralı hale getirmesininolanaklarını veriyor. Bunlarınyanında AKP’nin en önemlihedeflerinden birisi ise gericikadrolarla donattığı üniver-sitelerin dokusuna uygunözellikle Ortadoğu’dan öğren-cilerin( yeni müşteriler ) içinüniversitelerin cazibe merkeziolması.

AKP bu kapsamlı saldırınınhazırlıklarını yaparken önün-deki tek engel gücünü üniver-siteden alan Kolektifler. 2009yazında %500’e varan harçzamlarını geri çektiren,geçtiğimiz yaz oyunlu harçzammına ilk refleksi gösteren,üniversitelerde rektörlerin enufak zam yapmasınıengelleyen Kolektifler YÖKreformu planını bozgunauğratmak için Kolektif olmayaçağırıyor.

Geçtiğimiz yıl Ortadoğu veKuzey Afrika'yı kasıp kavu-ran, diktatörleri tahtlarındaneden halk isyanlarının ardın-dan Türkiye'nin dış politikasıda büyük ölçüde değişti. Budeğişimde, bu ülkelerdeyaşanan yönetim değişim-lerinin ve olası paylaşımlarınTürkiye'nin bölgedeki konu-munu etkileyecek olmasıbüyük rol oynadı. Bu zamanakadar komşularla sıfır sorunpolitikası adı altında BeşarEsad'la dostane pozlar veren,Kaddafi İnsan HaklarıÖdülü’nü ve 250.000 dolarpara ödülünü mutluluklakabul eden Tayyip Erdoğaneski dostu yeni devrik lider-lere karşı tarafını emperyal-izmden yana seçti. Türkiye’detoplumsal muhalefetin sesinekulaklarını tıkayan, yükselenhalk tepkilerini yıllardır usta-ca yöntemlerle baskı altınaalan Erdoğan, diktatörlere“Halkınızın sesini dinleyin”

diyerek demokrasi dersi ver-meye kalktı. Bir zamanlarınaralarından su sızmayan eskidostlarını şimdi karşı karşıyagetiren neden ise AKP ikti-darının emperyalizminOrtadoğu’daki aktif taşeron-luğunu üstlenme konusunda-ki hevesidir. Bu amaç uğrun-da siyasal iktidarın gözününpekliği Malatya Kürecik’ekurulması planlanan füzekalkanı savunma sistemiprojesine onay vermesiyle birkez daha görüldü. İç politika-da İsrail düşmanlığıüzerinden prim yapmayaçalışan AKP, dışarıda iseemperyalist devletlerin isteğidoğrultusunda asıl amacıİsrail’i korumak olan füzekalkanı projesine imza atarakikiyüzlü politikalarına devametti. İran’ın projeye “Olası birsaldırı durumundaTürkiye’deki füze kalkanınıvururuz” şeklindeki tepkisiTürkiye’nin AKP tarafından

öncelikli hedef haline getir-ildiğini gösteriyor.

2006’da emperyalizminOrtadoğu'daki savaş ve işgalpolitikasına ve ülke egemen-lerinin işbirlikçiliğine karşı“Lübnan’a asker gönderilme-sine hayır” diyen üniver-siteliler bugün’de anti-emperyalist mücadeleyi yük-seltiyor. 1968’lerde anti-emperyalist mücadeleninsimge yerlerinden biri olanKürecik’te yapılması plan-lanan NATO üssüne karşıgeçtiğimiz yıl gerçekleştirilenmitinge binlerce Deniz olupkatılan Kolektifler üniver-sitenin halka kalkan olacağınıhaykırdı. AKP’nin, ABD’denaktif taşeronluk rolünü kap-mak için Suriye ile savaşkonumuna geçtiği şu gün-lerde, Kolektifler üniversiteyiemperyalizme karşı Kolektifolmaya çağırıyor.

KOLEKTiF OLALIM

Üniversitelerimizin entemel sorunlarının biri paralıeğitimdir. İktidar partileri,YÖK ve sermaye kuruluşlarıyıllardır eğitimin finansman-ında öğrencilerin katkı pay-ları yükseltilsin talebini dil-lendiriyor. Darbe sonrasıYÖK’ün kurulmasıylaeğitimin ticarileşmesi süreciadımı atıldı, 1984 yılında iseüniversite harç paralarıtoplanmaya başladı. 1984 yılısonrasında gelen tümhükümetler, sermaye kuru-luşları ile harçların artırıl-ması hedefinde hep birleştil-er. Harçlara yapılmak istenenzamlar ise karşısında herzaman üniversitelileri buldu.1996 yılında harçlara yapılan% 300 zamlar sonrasındaÖğrenci Koordinasyonu’nunbaşlattığı isyan sonrasındazamlar geri çekilmediyse,yaratılan etkiyle yıllarboyunca yüksek harç zammıgirişimlerini engelledi. 2008yılında Abdullah Gül tarafın-dan atanarak YÖK başkan-lığına oturan Yusuf ZiyaÖzcan’da görevinin başına

geçerken “dünyanın hiçbiryerinde parasız eğitim yok-tur” diyerek üniversitelilerihaberdar etmişti. 2009yazında ise AKP ilk ciddiadımı atarak harçlara %500’evaran zam yapmayı planladı.YÖK çalıştayında üniver-sitelilerin söz hakkını savu-narak, Tayyip Erdoğan’danAnkara’da zamlarınhesaplarını sorarakkamuoyunda “Harçlarahayır” tepkisini görünürkılan Öğrenci Kolektifleri,ülkenin dört bir yanındadüzenlediği onlarca eylem,etkinlikle AKP’nin planlarınıbozdu. Bakanlar kurulundazamları geri çekmek zorundakalan AKP paralı eğitimrüyasını ertelemek zorundakaldı. AKP’nin bir diğer ciddiharç zammı düzenlemesi,geçtiğimiz dönemin başındaalttan alınan derslerinkredilendirmesine dayalı“gizli zam” oldu. “Gizli harçzamlarını yemiyoruz” diy-erek tepki gösterenKolektifler’in parçası olduğumuhalefetle AKP’nin ikinci

çabası da sonuç vermedi. Zorunlu harç paraları

dışında ulaşım, barınma,beslenme ve üniversite içibirçok hizmetin ticarileştir-ilmesi ile üniversiteliler içineğitim sürecinde ödenmesigereken paralardan oluşuyor.AKP’nin harç zamlarını boşaçıkaran Öğrenci Kolektifleriüniversite içi hizmetlerinticarileştirmek isteyen tüc-car rektörlerin de korkulurüyası haline geldi.Kolektifler, kurulduğu gün-den beri yüzlerce üniver-siteliyi bir araya getirdiğieylemlerde irili ufaklı onlarcakazanımla öğrenci belgesi vetranskript ücretlerini, kayıtparalarını, ulaşım veyemekhane zamlarını geriçektirdi. “Hayal değil gerçek,eğitim parasız olacak” diy-erek yola çıkan Kolektifler,her geçen gün güçlenerekparasız eğitim gerçeğineyaklaşıyor. Paralı eğitimheveslilerine karşı Kolektifolalım!

Yıllardır Kürt halkına karşı devlet eliyle siste-matik bir biçimde yürütülen baskı ve yıldırmapolitikaları AKP iktidarı döneminde şiddetiniartırarak devam ediyor. 12 Eylül darbesini alkış-lar ve sevinç çığlıklarıyla karşılayalan bir neslinürünü olan AKP'nin, Diyarbakır zindanındaişkencelere ve insanlık dışı uygulamalara maruzkalmış bir halkı ne kadar ve nasıl özgürleştirebi-leceği açılım sürecinin “başarısıyla” tüm Türkiyekamuoyu tarafından öğrenilmiş oldu. Açılımsüreci boyunca meclis kürsülerinde Ahmet Kayaşarkıları söyleyip gözyaşı döken, demokratlığınıkanıtlamak için binbir yol deneyen TayyipErdoğan, demokrasiden anladıklarını ele geçirdi-ği yargı organıyla gerçekleştirdiği seçilmiş mil-

letvekilleri ve belediye başkanlarının da içindebulunduğu 6 bini aşkın Kürt siyasetçiyi hedefalan KCK tutuklamalarıyla gösterdi. Uludere'dehalkın üstüne bombalar yağdıran, ölen 34 insanıkatliamın sorumlusu ilan eden AKP iktidarı“demokratikleşmek” adına ne kadar ileri gidebi-leceğini kanıtlarken son olarak Van'da yaşanandepremin ardından yardımların dağıtılmamasınıve barınma sorunlarının hala çözülememişolmasını protesto etmek için toplanan binlercedepremzedeye polis copu ve gaz bombasıylakarşılık veren valiliğin tavrı, AKP'nin yaşananfelaketin acısını ne kadar paylaştığını gösterdi.

Kolektifler, savaş çığırtkanlığına karşı halkla-rın kardeşliği sloganını yaptıklarıyla haykırmaya

devam ediyor. 1969 yılında Deniz Gezmiş vearkadaşlarının “Boğaz'a Değil, Zap'a Köprü” slo-ganıyla yaptığı; ancak 1999 yılında güvenlikgerekçesiyle bombalanan Devrimci GençlikKöprü’sü yıkıldıktan 11 yıl sonra “Gençlik BarışaKöprü Oluyor” diyerek Türkiye'nin pek çok ilin-den gelen binlerce üniversiteli tarafından açıldı.22 Ekim'de “Özgür Bırak” sloganını yükseltmekiçin İstanbul'da bir araya gelen Kolektifler, ogünlerde ülkede yaratılmak istenen şovenisthavaya karşı bir kez daha halkların kardeşliğin-den yana tavır alarak üniversiteli olmanınsorumluğunu yerine getirdi. Kolektifler, Van'dayaşanan depremin hemen ardından bir yandandeprem bölgesine giderken, diğer yandan da

çoğu üniversitede başlatılan yardım kampanya-ları örgütlediler. Üniversitelerin tatile girmesininardından da Van'daki kardeşleriyle buluşan üni-vesiteliler, deprem psikolojisini hala yaşayan veaslında depremden en çok etkilenen kesim olançocuklarla birlikte hazırladıkları çocuk şenliğiy-le Van'ı unutmadıklarını ve unutturmayacakları-nı gösterdiler.

Son olarak, Ankara Üniversitesi HukukFakültesinde “İnsan Hakları” dersi veren AnılÇeçen'in faşizan ve savaş çığırtkanı söylemlerikarşısında seslerini barıştan yana yükseltenKolektifler, tüm üniversitelileri barış için Kolektifolmaya çağırıyor.

AKP inandırıcılığını ve meşruiyetini kaybettikçe saldırganlıktavites arttırıyor. Sayıları 600’ü bulan tutuklu öğrenciler, yalnızcagazetecilik yaptıkları için hapis yatan gazeteciler, binlerce tutukluKürt siyasi temsilcileri,.. Sıra İdris Naim Şahin’in hedefine koyduğusanatçılara, yazarlara gelecek. AKP’nin muhalefetin hiçbir kesi-mine tahammülü yok. Artık AKP’li olmayan herkes birer potansi-yel suçlu.

AKP bunu boşuna yapmıyor. Kürt sorunundaki çözümsüzlük,

Ortadoğu’da üstlendiği rol ve başarısız politika, neoliberal politi-kaların getirdiği yıkımlar gibi bir çok iç ve dış sorun, AKP’nin yağlıipini elinde tutan birer cellat gibi adeta. Tüm bu krizlerle başaçıkabilmesinin yolu da yargı eliyle gözaltı, tutuklama, soruşturmasilsilesinden geçiyor.

Ancak AKP karşısında ne bu halk, ne de üniversiteliler çaresizdeğil. AKP ile baş etmenin yolu birlikte omuz omuza mücadeleetmekten geçiyor. Turnikelerden atlayarak ulaşım zammını geri

çektirenler, parasız eğitim istiyoruz diyerek Tayyip’in yediğidöneri boğazına dizenler, harç zamlarını geri çektirenler, HopaDavası’nda sıra arkadaşlarını hapishanelerden söküp alanlarKolektif akıl ve mücadele ile kazananlardır.

Daha fazlasını kazanmak mümkün. Onlar saldırdıkça, bu gidişe“dur“ diyenler de artık sokakları boş bırakmıyor. Ve üniversiteliler2006’dan beri Kolektif olup yanyana mücadele ediyor. Şimdi dahagüçlü yola devam etme vakti. Şİmdi kolektif olmanın tam vakti.

PARALI EĞİTİMİDURDURALIM

TUTUKLU ÜNİVERSİTELİLERİ

ÖZGÜRLÜKLERİNİGERİ ALALIM

REFORMU DURDURALIMYÖK’Ü KAPATALIM

EMPERYALİZME GEÇİT

VERMEYELİM

BARIŞA KÖPRÜ OLALIM

Page 9: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 10 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Ezgi Başaran bizim için, yeni Radikal’le hayatımızagiren gazeteciler arasında bulunuyor. Ezgi Başaran’ıngazeteciliği için yeni diyebilir miyiz? Sizi tanımadığı-mız zamanlarda neler yapıyordunuz?

Kendisinden üçüncü bir şahıs gibi bahsedenlerikomik bulduğum için Ezgi Başaran gazeteciliği diye bir-şeyi de abes addederim. Zaten aslına bakarsanız benimyaptığım iş, tam olarak geleneksel gazeteciliktir. Şimdigeleneksel gazetecilik deyince eski, köhne, sabit biranlayıştan söz ettiğim sanılmasın. Hiç değil. Fakat bengazeteciliğin, aynı mimarlık gibi, doktorluk gibi,mühendislik gibi, ambalajı zamanın ruhuna ve bilimadımlarına uygun değişse de temeli değişmeyen birmeslek olduğunu düşünüyorum. Şakaya gelir yanı yok-tur bizim mesleğin. İnsanların hayata bakışlarını, sadecesiyasi değil yaşam tercihlerini de değiştirecek etki gücü-nüz vardır. O nedenle ben, birçok meslektaşım gibi,temel ve evrensel gazetecilik ilkelerinden ödün verme-meye gayret ederim. En büyük ihtimamım buradadır.Nedir bu ilkeler, belki bu devirde bir kez daha hatırlat-makta fayda var: Elinize gelen bilgiye birden çok kay-naktan doğrulatırsınız. Sonra bir daha doğrulatırsınız.Konunun bütün taraflarına ulaşmaya çalışırsınız.Güçlünün de güçsüz kadar söz hakkı vardır. Hakaretetmezsiniz. Kişilik haklarına ve mahremiyete saygı gös-terirsiniz. Yargısız infaz yapmazsınız, hatta söz konusubir köşe yazısı değilse, yargıda da bulunmazsınız. Genelçerçeve bu. Yalnız şu da evrensel bir meslek kaydıdır:Taraf tutmasanız da, teraziniz ezilenden, hakkı yenen-den, mağdur olandan yana ağır basar. Radikal’den önceneredeydim konusuna gelirsek; ben 19 yaşından berigazetecilik yapıyorum, yani bu benim 12’inci senem.Önce NTV’de, sonra Hürriyet’te muhabirlik yaptım.Radikal’de köşe yazıyor olmam, muhabir olmadığımanlamına gelmez. Şahsen, bu meslekle ilgili en göğsü-mü kabartacak övgü, ‘Çok iyi muhabirdir’ şeklindedir.

Muhalif kesimin sözcülüğünü yapabilen sınırlısayıda gazeteciden biri olarak, Ahmet Şık ve NedimŞener’in tutuklanmasıyla artan baskı ortamında sizinde korkularınız var mı?

Bir kahramanlık gösterisi olsun diye söylemiyorumama korkum filan yok. Şu nedenle: Ahmet ve Nedim’ide içine alan OdaTV iddianamesini okuduğumda gör-düm ki, orada yargılanan şey kesinlikle gazetecilik faali-yetidir. O nedenle eğer birileri sizi gözüne kestirir, niye-ti bozarsa pekala hapsi boylayabilirsiniz. Yani bu birniyet meselesi. Birilerine niyetine göre de hayatta benien mutlu eden şey olan mesleğimi yarım yamalak yapa-cak değilim. Aylar önce Boğaziçi Üniversitesi’nde birpanele katılmıştım. Panelin başlığı ‘Düşünüyorum,Öyleyse Tutukluyum’ idi. Oradaki arkadaşlarınıza,

davalar ülkesine dönen Türkiye’de DevrimciKarargah, KCK, OdaTV ve hatta Balyoz

davlarındaki metodolojinin nasıl da aynıolduğunu, bir gün herkesin, meşrebine

göre bunlardan birine dahil olabilece-ğini anlatmıştım. 3 gün sonra,Boğaziçi Üniversitesi Tarih’tenŞeyma ve İstanbul Üniversite-si’nden Deniz Devrimci Karargahkapsamında tutuklandı. Hala içe-rideler. Bilmem anlatabildim mi...

Bir gazeteci olarak benim ya da öğrenciler olarak sizle-rin korkuya esir olmamamız gerektiğini söylüyorum.Çünkü bu bir niyet meselesi.

ANGA, TGS gibi yapıların altında birleşen gazete-cilerin sayısının arttığını gözlemliyoruz. Tutuklugazeteciler üzerinden ilerleyen bu süreç uzun erimlibir gazeteci örgütlenmesi umudu görüyor musunuz?

Hayır görmüyorum. Biz örgütlenmeyi beceremeyenbir meslek grubuyuz. Özellikle bu gündemde berbat birkamplaşma iyice tozu dumana katıyor. Normal şartlar-da aynı dünyayı hayal eden gazeteciler çeşitli siyasi veşahsi hesaplar nedeniyle yan yana gelemez durumda. Onedenle, örgütlenme bakımından biz gazetecilerden neköy olur ne kasaba.

Radikal Gazetesi’nin yazarlarının siyasete etkisi veyine sosyal medyada takip edilirliği fazlayken, geçti-ğimiz yıl yenilenen gazetenin 26 binlerde ilerleyentirajını ve medyadaki konumunu nasıl değerlendiri-yorsunuz?

Boyutu değil, işlevi önemli diye bir atasözü var bili-yorsunuz. Buraya da uyar. Aslına bakarsanız, bütün

gazetelerin tirajları düşüyor. Sözcü tiraj arttıran tekgazete ama bu onun iyi bir gazete olduğunu göstermi-yor. Bana kalırsa, tirajının 200 bini bulması, bugün itilipkakıldığını düşünen ulusalcı kesimin bir aktivizm hare-ketinden başka birşey değil. Evet, Radikal’in tirajıdüşük ama etkinliği yüksek. Çünkü hala sol liberal kesi-min, Kürtlerin ve öğrencilerin itimat ettiği, ‘ne demiş’diye baktığı bir gazete. Zaman zaman yalpalasak da budurumu koruduğumuzu düşünüyorum.

Sözü twitter’a getirmek istiyoruz. Gazetecilerindeyoğunlukla kullandığı bir alan haline geldi. Hatta EceTemelkuran’ın işine son verilmesinde Habertürk twit-ter kullanımını bahane etti. Siz bu sosyal alanı ve kul-lanımını nasıl görüyorsunuz ?

Daha önce de bu konudaki fikrimi belirttim; Ece’nindurumunun Twitter’da yazdıklarıyla ilgisi yok. Çünküorada ne diyorsa, köşesinde de, çıktığı tv programların-da da aynı şeyi söylüyordu. Mesele twitter değil, söyle-diklerindeydi. Bu kadar basit. Sosyal medyayı kısıtla-maya çalışan, rakip olarak gören bir yayın organınınyeni medya düzeninde fazla yaşamasına imkan yok.Elbette kurumlar çalışanlarına çeşitli sınırlar koyabilir.Ama eğer söz konusu kurum, bir gazete veya televiz-yon kanalıysa, o sınır, ‘yarına gireceğimiz haberibugünden twitter’da facebook’ta yayma’ şeklinde olma-lıdır. Onun dışında tüm aklı selim muhabirler, editörler,yazarlar ilk sorunuza verdiğim yanıtta söylediğim mes-lek ilkelerini gözeterek sosyal medyayı kullanır. Ve birgazetenin sosyal medyada aktif her elemanı, aslında ogazetenin markasına fayda sağlar.

Köşenizi üniversitelilere sık sık ayıran bir yazarolarak Türkiye’deki gençlik hareketi hakkında nedüşünüyorsunuz?

Türkiye’de temel bütün öğrenci dernekleriyle iletişi-mim var, sözkonusu öğrenciler ise son derece kolay ula-şılabilen bir insanım. Ve bu ilişkinin böyle devam etme-si için elimden geleni yapıyorum. Gençlik hareketlerininson derece aklı başında tahliller yapan, zeki, esprili, sor-gulayan, dünyayı anlamaya çalışan bir tarafı var. Ve butaraf şu anda beni en çok ümitlendiren, düşündükçeiçimi ferahlatan şey.

Radikal Gazetesi yazarı Ezgi Başaran songünlerde gençliğin takip ettiği gazetecilerarasında bulunuyor. Araştırmacı gazetecilikörneği sergileyen Ezgi Başaran'ı sosyalmedyadan takip edenlerin sayısı da haylifazla. Üniversiteli Gazetesi'nin bu sayısındaEzgi Başaran'la tutuklu gazetecilerden ülkegündemine, sosyal medyadan üniversiteli-lere dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

10

“TARAF TUTMAZSANIZ DA TERAZİNİZ EZİLENDEN, HAKKIYENENDEN, MAĞDUR OLANDAN YANA AĞIR BASAR”

Söyleşi

Öğrenci Kolektifleri şubat ayı sonunda “Paralı Eğitime, AKP’ye,Zorbalığa Karşı Kolektif Olalım” çağrısıyla Türkiye’nin dört bir yanın-dan üniversitelileri İTÜ’ye Türkiye Üniversiteler Meclisine çağırıyor.Sizin Kolektif olmak için bir araya gelecek yüzlerce üniversiteliyeiletmek istediğiniz bir şey var mı ?

Bugün kendisine yazar diyen bir çok kişiden daha geniş bir hayalgü-cünüz ve kalem kuvvetiniz var. Yazın. Dağıtın. Ulaştırın. İnterneti vesosyal medyayı kullanarak, erk sahiplerine ulaşmak konusunda yeniyöntemler icat edin. Müziği, grafik tasarımı, kara mizahı kullanın.Siyasetinizi soru sormak üzerine kurun. Bir de tüm bunları neşeyle veçok eğlenerek yapın.

Page 10: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 11 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Hacettepe Üniversitesi 8 Temmuz 1967yılında kurulmuş bir devlet üniversitesidir.Hacettepe Üniversitesi’nin fakülte, enstitü veyüksekokulları; Sıhhiye, Beytepe, Beşevler,Polatlı ve Bala olmak üzere 5 yerleşkesibulunmaktadır. Ana yerleşkelerden Ankaraşehir merkezinde olan Sıhhiye Yerleşkesi’ndeDiş Hekimliği Fakültesi, Eczacılık Fakültesi,Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi yeralmaktadır. Beytepe Yerleşkesi’nde iseEdebiyat, Eğitim, Fen, Mühendislik, İktisadi veİdari Bilimler ve Güzel Sanatlar Fakülteleri yeralmaktadır.

Kanayan yara ulaşım Beytepe Yerleşkesi’nin merkeze uzak

olması üniversitenin en büyük sorunlarındanbirini oluşturuyor. Yıllardır çözülemeyenhalen de devam eden ulaşım sorunu nedeniy-le yakın zamanda yapılan eylemlerle önemlikazanımlar elde edilmiştir. 2007 yılında zatensıkış tepiş binilebilen Beytepe otobüslerine birde zam gelmiştir. Yapılan zamlara karşı üni-versiteliler EGO kartlarını balık istifi ulaşımkartı yaparak gerçekleştirdikleri eylemlersonucunda Eskişehir yoluna ücretsiz ring vesemtlere servis kazanımlarını elde etmişlerdi.2009 yılında TÜDEF’in Ankara BüyükşehirBelediyesi’ne karşı açtığı dava sonucu ulaşım

fiyatları 1.10 TL’den 0.6 TL’ye düşmüştür. 1hafta bile geçmeden Melih Gökçek yenidendüzenlemeye gitmiş ulaşım fiyatlarını eskifiyatlarına çekmişti. Beytepe ve ODTÜ’de eşzamanlı yapılan otobüslere kart basmadanbinme eylemleri ve bu eylemlere üniversiteli-lerin katılımıyla ulaşım hakkı talebi en netşekliyle ortaya çıkmıştır. Bugüne kadarBeytepe’de ulaşım sorununa karşı birçok ren-kli ve yaratıcı eylem yapılmış ancak bunlar-dan en yaratıcı ve renkli olanı geçen seneyapılan “otostopçuyu al” kampanyasıydı.EGO’ya yapılan zamdan sonra semt servisleri-nin de 2 TL’ye çıkması ile “Zam değil çözümistiyoruz” diyerek başlayan kampanyadaağlayan Fırat karikatürünün otostop çektiğiulaşım eylemleri gerçekleştirildi. Yıllardırçözüm isteyen ve haklarını alamayan üniver-siteliler kendi çözümlerini kendileri üretmiş-lerdir. Yapılan renkli eylemler sonucu üniver-site yönetimi görüşme talep etmiş. Yapılangörüşmeler sonucunda EGO ve semt servisle-rinin sayıları arttırılmıştır. Yapılan eylemlersonucu kazanılan bazı haklara rağmen ulaşımhala Beytepe’nin en büyük sorunlarından biriolmaya devam ediyor. Üniversite yönetimihala somut bir adım atmamıştır. Hatta öyle kiher yıl okulu yeni kazanan öğrencilere kayıt

zamanı üniversite yönetiminden peşinen“Muhtemelen ulaşım sıkıntısı çekeceksinizfakat bu durum birkaç haftaya çözülecek”diyerek asla çözülmeyen ulaşım sorununumeşrulaştırmaya çalışmaktadır. Kısaca üni-versitelilerin ücretsiz ve nitelikli ulaşım hakkıtek derdi üniversitelilerden nasıl daha fazlapara kazanırım diyen Melih Gökçek ve servisşirketleri arasında sıkışıp kalmıştır.

Beytepe Yerleşkesi’nin diğer büyük sıkıntı-sı ise yemekhane problemidir. Öğrenci sayısı-nın (yaklaşık 25 bin) fazla yemekhanenin azolması Beytepe’de öğrencilerin az olan dersaralarının yaklaşık yarım saatini kuyruklardageçirmesine neden olmaktadır. “Yemekhanekuyruğu rektörlüğe dayandı” sloganıyla 2009yılında yapılan eylemle geçici kazanımlar eldeedilmiştir ama üniversite kontenjanlarının

artması buna karşın yemekhane kapasitesi-nin aynı kalmasından kaynaklı kuyruklar hergün yaşanan çileler olmaya devam etmiştir.

Beytepe Kampüsü’nde barınma olanakları-na gelince, kampüste kadın ve erkek yurtları-nın dışında öğrenci evleri ve Özel AtatepeÖğrenci Yurtları bulunmaktadır. Öğrencievlerine ve Atatepe’ye girerken temel koşulise aylık verilen ortalama 400 TL dışında, gir-meden önce bir daha almamak koşuluylaverilmek zorunda olan yaklaşık 1600 TL’dir.

Beytepe’de bugüne kadar birçok konudaeylemler yapılmış bu eylemlerle üniversiteli-lerin talepleri gündeme taşınmış kazanımlarelde edilmiştir. Fakat bu eylemlerin her birin-de öğrencilere okul yönetimi tarafından sıkçasoruşturmalar açılmış ve cezalar verilmiştir.

Gazetemizin bu sayısındaki kam-püs sayfasını Hacettepe Üniversi-tesi'ne ayırdık. Bu sene HacettepeÜniversitesi rektörlüğüne atananMurat Tuncer’in üniversitedeöğrencilerle yaptığı toplantı veoradan çıkan talepleri uygulayaca-ğını açıklaması medyada ve üni-versite gündeminde geniş yerbuldu. “Hacettepe Üniversite-si’nde neler oluyor ?” diye merakeden okurlarımız için kampüssayfası sizlerle.

11

KampüsYakından bakmak isteyenlere

HACETTEPEÜNİVERSİTESİ

Son zamanlardaHacettepe Üniversitesi’ndeneler oluyor?

Hacettepe Üniversitesiönceki yıllarda kendini heryıl kampüse polisin girmesi,ardından öğrencilere veöğrencime dokunma diyenakademisyenlere açılansoruşturmalar, hatta eskirektör Uğur Erdener döne-minde ortaya çıkan yolsu-zluklarla kendini duyur-muştu. Bu dönem iseHacettepe Üniversitesi’neyeni rektör Murat Tuncer’inatanmasıyla birlikte üniver-sitenin hiç de alışık olmadığıdurumlar yaşanıyor. Önce-likle medyada da sıkça sözedilen; gaz ve kalkanihalesinin iptal edilmesi,üniversitede afiş asmak vestant açmanın serbest halegetirilmesi, siyasi soruştur-maların iptal edilmesi gibiuygulamalarla HacettepeÜniversitesi’nin yeni rektörühem üniversiteden hem dekendinden sıkça söz ettirdi.Ve tüm bunların ardından14 Ocak’ta yapılan rektör-öğrenci buluşması…

Peki o buluşmanın

nedeni ne olabilir ?Yapılan toplantıda rek-

törün ilk vaatleri, en büyüksorunlardan birinin ulaşımolduğu BeytepeKampüsü’ne raylı sistemyapılacağı, yemekhane soru-nunun çözüleceği, kamerasayılarının azaltılacağı,medikonun nitelikli birsağlık birimi haline getirile-ceği, taciz ve tecavüz olay-larında ağır yaptırımlaruygulanacağına dair verilensözlerdi. Fakat bunlar zatenözgür düşünceler ortamıolan üniversitede olmasıgereken özelliklerdir. Lakinyeni rektör Murat Tuncerbunları öğrencilere birlütufmuş gibi sunmaktançekinmemektedir.

Murat Tuncer’i nasılbilirdiniz?

Kocaeli Üniversitesi’ndenProf. Dr. Onur Hamzaoğlu,“Endüstri Yoğun BölgelerdeYaşayanlarda ÖlümNedenleri: Dilovası Örneği”adlı araştırmasının sonucun-da, Kocaeli-Dilovası’ndayaşayan annelerin ilksütünde ve bebeklerin ilkdışkısında bazı ağır met-

allere rastlamış; bu tehlikeyide basın yoluyla kamuoyu-na duyurmuştu. Bununardından OnurHamzaoğlu’na yönelik birlinç kampanyası başlatılmış,YÖK. de boş durmayıp ken-disine “halkı paniğe sevket-mekten” disiplin soruştur-ması açmıştı. Bu soruştur-manın ardında, OnurHamzaoğlu’nu YÖK.’eşikayet eden ve AKP’yeyakınlığıyla bilinenHacettepe Üniversitesi yenirektörü Murat Tuncer’devar.

Her ayın ikinci cumartesigerçekleştirileceği duyuru-lan rektör-öğrenci buluşmasıbu ay 18 şubat’ta yapılacak.Ancak bu toplantılar birkarar alma organı henüzdeğildir ve denetlememekanizmalarından da yok-sundur. Hacettepe Üniver-sitesi öğrencilerinin önceliklişartı bu toplantıları bir kararalma mekanizması halinegetirmek ve öğrencileregerçekten söz-yetki-kararhakkı verilmesidir.

Yıllardır Hacettepe Üniver-sitesi’nde sürdürülen kitaptakas pazarı bu yıl da edebiyatfakültesinde yer almayadevam edecek. “Bilgi satılmaz,paylaşılır!” diyen EdebiyatKolektif bu dönem de her per-şembe kitap takas pazarınıaçarak bilgiyi paylaşacak.

Geçen dönem EdebiyatFakültesi’ne özel olarak çıkar-tılan Papyonsuz fanzinin için-de edebiyata, kadına, film vekitap eleştirilerine kadar bir-çok sayfa yer alıyordu. Budönemin ilk Papyonsuz’ukadın sayısı özel olarakEdebiyat Fakültesi’ne merha-ba diyecek.

Üniversite sorunlarını gene

üniversitenin dayanışması veortak çabasıyla çözmeye çalı-şan Beytepe Kolektif üniversi-telilerin en meşru taleplerinidillendirmeye devam ediyor.Temsiliyetini de gene butaleplerden alan ÖğrenciKolektifi Beytepe’de artıkgelenekselleşmiş olan YıldızAmfi’de yapılan salı toplantı-larıyla her hafta gündemi tar-tışıp oradan çıkan kararlarlar-la üniversitenin sesi olmayadevam ediyor. Doğrudandemokrasinin uygulandığıKolektif’te üniversiteliler salıtoplantılarına katıldığı andanitibaren Öğrenci Kolektifi’ninkarar mekanizmasında yeralmış oluyor. Hacettepe Üni-

versitesi’nde Kolektif, bu günekadar olduğu gibi bundansonrada parasız eğitim vedemokratik üniversite müca-delesi vermeye devam ediyor.

Geçtiğimiz dönem başında kurulan karikatür atölye-si her hafta yaptığı atölyelerle karikatüære ilgigösteren, çizmek isteyen, çizemese de katkı sağlamakisteyen herkesi bir araya getirmeyi hedefliyor. Bugünekadar Van, Minikatür, Kolektif Karikatür adında 3 tanefanzin çıkaran karikatür atölyesi üniversite ve ülkegündemine mizahi müdahalelerde bulunmuştur.Karikatür atölyesi önümüzdeki dönemde atölye vefanzin çalışmalarıyla ülke ve üniversite sorunlarınıçizmeye devam edecek.

“Yeni rektör Murat Tuncer bunları

öğrencilere bir lütufmuş gibi

sunmaktan çekinmemektedir”

Beytepe’de Edebiyat’ın yeri ayrıRÖPORTAJ

Karikatür atölyesi

sürüyor

Page 11: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 12 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Bundan tam 17 yıl önce 12 Şubat günü GaziMahallesi'nde Alevilerin gittiği kahvehane-lerin taranmasıyla başlatılan katliam 3 günsürmüş, olaylar Ümraniye'ye de sıçramıştı.Olayların sonucunda 22 kişi öldürülmüş,organize katliamın suçu iki polise yüklene-rek 4 yıl hapis cezası verilmişti. AKP döne-minde ise faillerin adil şekilde yargılanmasıbir yana geçen yıl Tayyip Erdoğan GaziMahallesi'ni "Çeteleri arıyorsanız Gazi'yebakın" diyerek hedef gösterdi.

Bedri Karafakioğlu 1978 yılında faşistler tarafından pusukurularak öldürülüyor, o dönemde katledilen diğer demokrataydınlar gibi Karafakioğlu'nun ölümü de faili meçhul olarakkalıyor. Üniversiteliler tarafından düzenlenen İTÜ ÖğrenciŞenliği'ne 1996 yılında Bedri Karafakioğlu'nun ismi veriliyorve o yıldan itibaren şenlik Bedri Karafakioğlu anısına yapılı-yor. Sponsorsuz, alternatif ve kolektif bir düzlemde İTÜÖğrenci Şenliği'nin ilki 1980'de düzenlenmiş, ikincisi ise1987'de Taşkışla Binası'nın otel yapılmasını protesto ederekgerçekleştirilmiştir.

12

Bugün üniversitelerintamamına yakını piyasacı,gerici ve AKP'ye yakın kim-likleriyle bilinen rektörlertarafından yönetiliyor.Böylece Tayyip Erdoğanhayalini kurduğu üniversitedüşüne yukarıdan müdahaleile daha da yaklaşmış oluyor.Yeni rektörlerin icraatları isehep aynı. Koltuğuna otururoturmaz piyasacı projeleraracılığıyla sermayenin ihti-yaçlarını karşılamak için kol-ları sıvar. Üniversitelileri demüşteri olarak kodlar, sesiniçıkarana soruşturma açar,ceza verir. AKP tarafındanYÖK'ün ele geçirilmesindenbugüne kadar olan süreç hepböyle işledi. Peki rektördenen şahsiyetler hep böyleiktidar yanlısı ve piyasacımıydı? Çoğu üniversiteli içinsoyut bir kişilik, ulaşılmazolan rektörler hiç öğrencilerleaynı ortamda bulunmuş, bir-likte karar vermişler midir?

İktidarın peşinde değilbilimin hizmetinde

Türkiye'de 1980 sonrasın-da böyle özelliklere sahiprektör henüz var olmadı.1980 öncesine baktığımızdaise iki isim ön plana çıkıyor.İkisi de İTÜ rektörlüğü yap-mış sayılı bilim insanların-dan. 1957 yılında İnşaatFakültesi Dekanlığı’ndan İTÜrektörlüğüne seçilen Mustafaİnan ve Elektrik-ElektronikFakültesi Dekanlığından,1969 yılında İTÜ rektörlüğü-ne seçilen Bedri Karafakioğlu.Mustafa İnan sadeceTürkiye'de değil dünyada damekanik alanında tanınan bir

bilim insanı olmasının yanın-da TÜBİTAK'ın kuruluşun-dan itibaren bilim kuruluüyeliğinde yer almış ve bilimkurulu başkanlığını da yap-mıştır. Ayrıca üniversitedeyapılan bilimsel çalışmalarıhalka aktarmanın yollarınıdüşünmüş ve Bilim TeknikDergisi'nin çıkarılması içinönayak olmuştur. Şimdikizamanın rektörleri gibi “üni-versite-sanayi işbirliğini dahafazla nasıl genişletebilirim”sorusunu değil; yeni buluşla-rı, bilimsel araştırmaları, tek-nikteki gelişmeleri halkadaha kolay nasıl iletebilirim,halkla üniversite arasındaköprü görevini üstlenecekneler yapabilirim sorularınınçözümüne yönelik uygulama-lar yapmıştır.

Bedri Karafakioğlu rektör-lüğe başladığı andan itibarenönemli adımlar atmış ve ikikademeli öğretim uygulama-sı, Temel BilimlerFakültesi’nin kurulması gibikararlar almıştı.

YÖK'ün geçen yıl yaptığıkanun değişikliği ile üniversi-telerde Fen-EdebiyatFakültesi kurma zorunluluğukaldırıldı yerine de en az üçfakültenin bulunması zorun-luluğu getirildi. Temel bilim-siz üniversiteler kurmada daustalaşan AKP tabela üniver-sitelerle daha çok bilim insanıyetiştirmeyi değil daha çokmüşteri kazanmayı hedefli-yor.

Öğrenci dostu, örnek rek-törler

AKP piyasacılığın ve geri-ciliğin birbirini tamamladığı

üniversite modelini oluştur-maya çalışırken üniversiteli-lere biçtiği yeni kimlikleri derektörler eliyle dayatıyor.Mustafa İnan ise rektörlüğüve öğretim görevlisi olduğudönemde iktidarın eli olmak-tan öte öğrencilerini birerbilim insanı ve niteliklimühendisler olarak yetiştiri-yordu. Üniversitenin ticaret-hane olmadığını, öğrencilerinde müşteri olmadığını herzaman belirtiyordu. Kapalıkapılar arkasından üniversi-teleri yöneten, üniversitelileradına kararlar veren, öğrenci-leri muhattap almayan rek-törlerin aksine BedriKarafakioğlu öğrencilerle ara-sına duvar örmeyen, kürsü-sünde çalışanlara daima reh-berlik eden, öğretim görevli-leri ve öğrencileri tarafındansaygı duyulan, takdir edilenbir bilim insanı olarak rektör-lük yapmıştır. Bağlı olduklarıüniversite kürsülerinde, rek-tör oldukları koltuklardabilim adına çalışmalar yerinepiyasa mantığıyla tek odaklıçalışmalar yürüten rektörle-rin tersine Mustafa İnan sade-ce mekanik alanında değilrenkli ve üstün kişiliği ileedebiyat, matematik, düşün-me, tarih, fizik ve dil alanın-da da sahip olduğu yetkinliğiharmanlayarak öğrencileriiçin unutulmaz bir bilim insa-nı, öğretmen, kılavuz olmuş-tur. Ülkeye ve üniversiteyeadadıkları bilimsel araştırma-ları, örnek rektörlük süreçleri,üniversite ve öğrenci algısıher zaman için örnek oluştu-ruyor.

O rektörler iktidarın kumandası değillerdi

HEPSİNİ AYNI MI SANDINIZ ?

Tarih

Mustafa İnan bilime kazandırdıklarınınyanı sıra öğrencilerine de bilim yolundakılavuzluk ederek bir ekol yaratmıştır.Güçlü bir hafızaya sahip olan Mustafa İnanöğrencilerinin hafızalarına sadece mekanikdersinin inceliklerini değil bilim adına sarfettiği sözlerini de kazımıştır:

“Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar.Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur muçocuklar? Oppenheimer gibi hissediyor-

sanız, bırakın yüksek binaları başkası yap-sın, büyük barajlarda başkası çalışsın.Bazılarına çok uzaklardan bile görünenyüksek yapılar kurmak çekici gelecektir.Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları dainsanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleriidare etmek ihtirası ile yanarak kuvvetliolmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla daonlar uğraşsın. Sizin kuvvetli olmak gibi birderdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi

'Kuvvet nedir?' diye merak ediyorsanızbuyrun sizleri Mekanik kürsüsüne bekler-im. Çünkü bazılarına göre 'Kuvvet' para ileorganizasyonun çarpımına eşittir; bize görede kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren birbüyüklüktür. Bu iki formülü birbiriylekarıştırmayın olur mu çocuklar? Kürsü ileticarethaneyi birbirine karıştırmayın olurmu çocuklar?”

‘‘ ‘‘Sizce kuvvet nedir?

İTÜ ÖĞRENCİSİ KARAFAKİOĞLU’NU UNUTMUYOR

O cesaretini ve umudunu sırtlayarak çıktı yola. Tüm Türkiyehalkı için verdiği bağımsızlık, özgürlük, eşitlik mücadelesini sonnefesine kadar sürdürdü. Hayatını hiçbir çıkar gözetmeksizinTürkiye devrim mücadelesine adadı. Ulaş Bardakçı emperyal-izme karşı verdiği mücadele de Filistin halkını bir an olsununutmadı. İsrail devletine karşı Filistin halkıyla dayanışmakiçin kaçırmıştı İsrail Başkonsolosunu. 19 Şubat 1972’de kaldığıevde öldürüldü. O inandığı değerler için gözünü kırpmadan gittiölüme, Türkiye halkı unutmadı onu ölüme inat Türkiye halkınınyüreklerinde Ulaş Bardakçı.

Bizi bunlar yo¨netti

Süleyman Demirel'inmühendisliğini yap-tığı bina ErzurumDepremi'nde yıkıl-mıştır. Demirel ken-disine yönelik eleşti-rilere "O bina 35 yılayakta durdu diyekimse takdir etmiyorda, niye yıkıldı diyeherkes eleştiriyor"cevabını vererekNasreddin Hoca’yıaratmamıştır.

SÜLEYMANDEMİREL

GENÇLİK ONLARINHEDEFİNE ULAŞACAK

Page 12: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 13 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Yıldız Teknik Üniversitesi Senatosu, Çevreve Şehircilik Bakanlığı'na kentsel dönüşümkonusunda destek vereceğini açıkladı. YTÜtarafından yapılan açıklamada ‘sağlık veyaşam kalitesini arttıracak kentsel dönüşümprojesinde bakanlığın yükünü hafifletmek içinYTÜ olarak bakanlığın hizmetinde olduklarını’belirtildi. Van depreminden sonra AKP’ningündeminden düşmeyen kentsel dönüşümüntüm Türkiye’de yaygınlaşmasıyla bir çok insanevlerinden olacak daha fazla rant için binlerceinsan evsiz bırakılacak.

13

Çin 99,6 metre uzunluğunda ve17,8 metre genişliğindeki elektrikliitiş gücü ile çalışan dünyadaki ilkaraştırma gemisini denemeyebaşladı. Gemi dünyadaki tümaraştırma gemileri gibi, su kalitesin-den, atmosferik keşiflere, derinsulardaki keşiflerden uzaktanalgılama bilgi sistemi gibi birçoközelliğe sahip. Kışüe (Bilim) adlıgeminin saatte 15 deniz mili hızla15 bin deniz mili kadar gide-bilirken, geminin gelecek yıl hazi-ran ayında kullanıma gireceğikaydedildi. Geminin maliyetinin ise550 milyon yüen (160,1 milyon TL)olduğu belirtiliyor.

Rus Arktik ve AntarktikAraştırmalar Merkezi (AARI),

uzun süren delme çalışmalarınardından Pazar günü VostokGölü'ne ulaştığını açıkladı. Bilimdünyasında büyük heyecana yolaçan keşfin, dünya yüzeyinin altın-daki bilinmeyen yaşamın yanı sırabenzer koşullara sahip diğer geze-genlerde yaşam arayışlarına ışıktutması bekleniyor. .AARI BaşkanıValery Lukin, dünyada 20 milyonyıl boyunca gizli kalmış başka hiç-bir yerin olmadığını söyleyerekkeşfi, "bilinmeyenle karşılaşmak"olarak tanımladı.

Rus bilim insanı KsanfomalitiVenüs’te canlı varlıkların olabilece-

ğini iddia etti. Rus bilim insanınagöre Sovyet uzay araştırmalarındaelde edilen fotoğraflarda disk şek-linde hareketli cisim ve bir de akrepşeklinde canlı bir varlık görülüyor.Venüs yüzeyinde 464 santigratCelcius sıcaklığın olduğuna deği-nen bilim insan daha önce yaşamizine rastlamamıştı fakat batılı biliminsanlarının yaptıkları incelemeler-de de Venüs atmosferinde şimşekle-rin çaktığı, bunun da daha öncegezegende su olabileceği yönündekiiddiaları güçlendirdiği kaydedil-mişti.

▼▼

HAYDİ AKP’Yİ ÖV BİRAZ !BİLİM İNSANLARINA YENİ GÖREV:

Bu yıl AKP tarafından 2.sidüzenlenen ‘bilim yarışması’ile ‘bilim insanlarından’,AKP’nin politikalarını ve partiçalışmalarını araştırması iste-niyor. ‘Sosyal Bilimler TeşvikÖdülü’ adı altında yapılanyarışmada AKP’nin politikala-rını destekleyen ve hedefleri-nin doğruluğunu ispatlayan‘bilim insanları’ ödüllerinekavuşuyor. AKP AR-GE

Başkanı Reha Denemeç’inimzası bulunduğu yarışmanınkatılım koşulları üniversitele-rin Sosyal Bilimler Enstitüsünegönderildi. Gönderilen yazıdayarışmanın bilimsel araştır-maların doğrultusunda doğrukarar alabilmek için yurtiçiyurt dışı kuruluşlar ve üniver-sitelerle işbirliği içinde yapıla-cağı bildirildi. Başvuru formuise AKP AR-GE Başkanlığı

Sosyal Bilimler Teşvik Esaslarıdikkate alınarak yapılmasıisteniyor. Yapılan çalışmanın16 Mart 2012’ye kadar AKPGenel Merkez Binası kütüpha-nesine teslim edilmesi gereki-yor. Ödüllere kavuşmak iste-yen‘bilim insanlarından’ bek-lenen ise AKP’nin projelerinindoğruluğunu ispatlamak veyeni hedeflerine ışık tutmak.

TÜBİTAK 3 Haziran günüyürürlüğe giren 639 no’lu kanunhükmünde kararnameyleTÜBİTAK’ın Sanayi Bakanlığı’nabağlanması ve TÜBİTAK başkanlı-ğına cemaatçi, piyasacı YücelAltunbaşak’ın atanmasıyla yenibir döneme başladı. AKP’nin piya-sacı müdahalelerine açık halegelen TÜBİTAK’ta hızlanarakdevam eden dönüşümde AKP ilkmeyveleri toplamaya başladı.

En iyi bilgi para getiren bilgiTÜBİTAK'taki dönüşümü

değerlendirirken TÜBİTAK’ınBilim Sanayi ve Teknoloji ve MilliEğitim Bakanlıklarıyla imzaladığıgirişimcilik protokolü de göz ardıedilemez. Milli EğitimBakanlığı’nın da imzalanan proto-kolün içinde olması tabii ki birrastlantı değil. MEB’in dahil olma-sı AKP’nin üniversitelerde yapma-ya çalıştığı piyasacı dönüşümü veilkokuldan başlayarak gençliğinsermayeyle ilişkisini güçlendirme-yi amaçlıyor. Milli Eğitim BakanıÖmer Dinçer’in projeyi imzalama-dan önce yaptığı açıklamasında,''Rekabetçi bir toplum ve rekabetçibir yapıya sahip olmanın yeganeyolu, girişimci bir ekonomiyesahip olmaktan geçer. O yüzdenTürkiye'de girişimci bireyleriyetiştirecek, yenilik yapmaya cesa-

ret edecek, güveni yüksek birnesile ihtiyacımız var. Bunu başar-mak için de gerekli değişiklikleriyapmaya çalışıyoruz'' dedi.Dinçer’ in bahsettiği girişimcilikve bilimdeki değişiklik tam dasöylediği gibi daha ilkokuldanbaşlayan rekabeti arttıran, serma-yenin karlarına bir yenisini dahaekleyen gençlik modelini oluştura-bilmek. Üniversitelerde yapılmayabaşlanan girişimcilik derslerindepatronların ve CEO’ların konuş-macı olarak getirilmesi ve öğrenci-lere kariyerlerini nasıl geliştirecek-lerini kendi ‘hayat hikayeleriyle’anlatılıp özendirilmesi de örnek-lerden biri. TÜBİTAK araştırma veteknoloji geliştirme gibi, bilimselfaaliyetleri yönlendiren en önemlikurumken, piyasa için değerlendi-rilmesi büyük öneme sahip vazge-çilemeyecek altın değerinde olma-sı şaşırtıcı değil.

Asansörde rekabetTÜBİTAK Başkanı Yücel

Altunbaşak yeni bir projeyle yinesermayenin ekmeğine yağ sürmepeşinde. Yurtdışında ElevatorTalk (Asansör Konuşmaları) ola-rak geçen yarışma programındayarışmacıların iş kurma ve yeniprojeleri holding sahiplerine anla-tarak onları ikna etmeyi amaçla-yan yarışma programından etkile-

nen Altunbaşak “Türkiye’deneden olmasın?” demiş. Biliminsanlarına ‘fırsat ve projelerinigerçekleştirmeleri için imkanverme’ diyerek açıkladığı yarışmaprogramının içeriği asansörebinen patronlara asansörden inenekadar yarışmacıların projelerinianlatıp ikna edebilme üzerinekurulmuş. Bilim insanlarının pro-jeleri üzerinden rakipleriyle yarış-tığı ve sermayenin ihtiyaçlarınacevap verebilecek projelerin değergördüğü bu program AcunIlıcalı’nın sunuculuğuyla birliktesermayeye yeni yatırım olanaklarıaçmayı hedefliyor. Altunbaşaköyle çılgın projeyle gelmiş ki artıküniversite hocalarını Acun’unyanı başında projesini kabul ettir-mek için dil dökerken görme ola-sılığı şaşırtıcı olmayacak. Biliminsanları, toplumun yararı içinproje ve araştırma yapması gere-ken zamanını artık holding sahip-lerine ve patronlara projelerinikabul ettirmekle uğraşacaklar.Bilimin değersizleştirildiği budönemde toplumun ihtiyaçları vehalk yararına ‘bilim’ anlayışı orta-dan kaldırılırken ‘sermaye içinbilim cazip kılınıyor. Bilime veri-len değer ise parayla özdeşleştiri-lip patronların insafına bırakılı-yor.

YA REKABET YA DA KAYBETTÜBİTAK’TAN ÇILGIN PROJE

Bilim

Evrim teorisi turnusol olmayadevam ediyor. Bilgiyi parayadökmeyi görev edinenTÜBİTAK başkanı YücelAltunbaşak’ın bilimle kurduğuilişki evrim teorisi sayesindeteşhir oldu. “Türkiye’nin birli-ğe ihtiyacı var. Uçak, füzediyoruz. Bunlara odaklandık.Evrim teorisine inanan varinanmayan var. Birlikteliğedaha çok ihtiyacımız var” .Uçakla, füzeyle nasıl birlikkuracağını merak ettiğimizAltunbaşak’a evrim teorisinisormaya bile gerek yok. Bilimiçin yapılan ilk tanımda bilim-de inanmanın olmadığı var.Bilimsel bilgiye inanılmaz,gözlemlerde ve deneylerdebulunduğunuz bilginin en fazladoğruluğuna güvenilebilir.Ama üniversiteliler gönülrahatlığıyla, Türkiye’nin bilimpolitikalarının piyasacı vegerici birine kaldığına inanabi-lir.

Page 13: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 14 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Türkmax kanalındayayınlandığı için fazla

bir kitleye ulaşamayan aynızamanda ulaşmak isteyen-lerin de ulaşmakta zorlan-dığı heberler programınınbütün arşivine artıkwww.heberler.net adresin-den ulaşılabiliyor.Gündemden canlı bağlantı-lara spordan günün yoru-

muna kadar farklı bölümle-ri olan site Zaytung'ungörüntülüsü diye nitelendi-rilse de Zaytung'a göredaha politik bir tutumalması da ilgi çekiyor. AKPolduğu sürece haber malze-mesi bulmakta zorlanma-yan program Herkesin debir gün Heber'ci olacağınıiddia ediyor.

Herkes bir gün Heber’ci olacak:

www.heberler.net

14

Oda TV davasında yepyenibir skandala imza atıldı.Mahkeme heyeti sanıklarıntahliye talebini görüşmeküzere toplandı ancak kararSamanyolu TV'den açıklan-mıştı bile. Mahkemeden21.48'de çıkan tutukluluğundevamı kararı, 21dk öncesin-

den Samanyolu TV'den çıktı.Davanın 10.duruşmasında

ise benzer şekilde Emre Uslukarar açıklanmadan öncetwitterda 'tahliye çıkmayacak'tweetiyle bir nevi ikinciSamanyolu TV vakasına imzaattı.

Cemaat medyasının polisle

işbirliği daha önce de benzerolaylarda göz önüne gelmişti.Zaman gazetesi yine benzerbir şekilde Halkevleri veÖğrenci Kolektifleri'neSamsun'da yapılan ev baskın-ları ve gözaltıları da 5 günönceden duyurmuştu.

Bu hayatta isyan edecek, karşıçıkacak konular bitmeyecek.

Yalnız başına yapmak da yet-mez, insanlara da duyurmakgerek. İmza kampanyaları da buyöntemlerden bir tanesi.Hayatımızda geniş bir alanı kap-sayan internette artık imza kam-panyası da başlatılabiliyor.www.imza.la adresinden istedi-ğiniz konu hakkında imza kam-

panyası başlatabilir, başlattığınızkampanyayı site veya blogunuzaaktarabilir ya da herhangi birkonudaki imza kampanyasınıbaşlatanla iletişime geçebilirsinizve kampanyayı istediğinizzaman sonlandırabilirsiniz.Sitenin anasayfasında popülerimza kampanyaları ve yeni açı-lan imza kampanyaları için deözel bölümler ayrılmış.

MEDYADA YENİ PAROLA

İmza kampanyası artık çok kolay

imza.la

ODATV’DE TAHLİYE YOK SAMANYOLU VAR

Habertürk’te köşe yazarlığı yaparken işineson verilmesi ile birlikte Ece Temelkuran budönemde ‘Kayda Geçsin’ adlı kitabını çıkardı.Kitabında son dönemlerde artık yazamaz halegetirilmenin, kaçınılmaz bir keskinleşmenintarihine bakmak gerektiğini vurguluyor.Gazetecilerin hedef gösterildiği ve baskılarınher geçen gün arttığı bir dönemde inatlayazacağını çıkardığı kitapla duyuran EceTemelkuran ‘Biz varız’ demeden geçemiyor.Bu dönem de yaşananları ve kitabını anlatır-ken Kayda Geçsin; çünkü o zamanlar buzamanlar diyerek özetliyor.

MİT krizi devlet içeri-sindeki ayrışmanın top-lumsal açıdan en görü-nür örneği olarak değer-lendiriliyor. Ekonomide,dış politikada, toplum-sal muhalefetin baskıaltında tutulmasının altyapısının oluşturulma-sında, devlet güçlerininayrışmaları birbirlerikarşısında fiili yaptırım-lar uygulamaya kadarvarmış durumda.Medya, İslamcı yazarla-rın-kanaat önderlerininsaklı tutulan kılıçlarınınkınlarından çıkarıldığıbir kapışmanın mecrasıhalinde. Bu kapışmanınuzaması, gündemdefazlaca yer edinmesigüreşenlerin hepsinehasar verebilir.

İslamcıların “ağır abi-leri” bu süreçte sükûne-ti sağlama uğraşınagiriştiler, tabi ufak birgüç gösterisi eşliğinde.13 Şubat’ta Zaman gaze-tesi yazarı Ali Bulaç’ın,15 Şubat’ta yine Zamangazetesinden, Gülenhareketinin sözcülerin-den HüseyinGülerce’nin veBaşbakan’ın danışmanıYasin Doğan’ın (YalçınAkdoğan) yazıları buminvalde değerlendiri-lebilir.

Ali Bulaç’ın yazısınınbaşlığı tek kelime: Fitne.Ama bu başlık Gülen-AKP gerilimini gizle-yen, harcanabilir altkademeleri işaret edenbir süs olmaktan öteyegidemiyor. BulaçAKP’nin “kazanırkenkazandıran akıllı tüccarolmasını”, “iktidarı pay-laşmasını” istiyor.Bulaç’ın asıl derdi fitne-den ziyade “temellük”(mülk edinme) ve “inhi-sar” (tekelleşme) söz-cüklerinde gizli. Ki busözcüklerin ekonomikçağrışımı en baştaİslamcı burjuvazininkaygılarını da dillendiri-yor.

Ali Bulaç’ın AKP’ninOrtadoğu’daki ağırsorumluluklarını hatır-latması gibi Gülerce de

vesayet rejimiyle müca-delenin bitmediğinihatırlatıyor. Ergenekonve KCK davaları üzerin-den “ortak düşmana”karşı mevzilenmeİslamcıların gayetmaddi çıkarlarını tatminetmese de “gönül birli-ğinden” ziyade stratejikbir uzlaşının ömrünübiraz da olsa uzatabilir.En azından temenni bu!

Fakat uzlaşı el sıkışa-rak değil aba altındansopa göstererek yapılı-yor. Gülerce yazısındaBulaç’ın fitnecilerle kas-tettiğini biraz dahaaydınlatıyor: “Cemaatdedikleri insanları enyakından tanıyan, hâlâdost zannedilen buinsanlar, Ergenekoncukoronun arka tarafların-da boy göstermiyorlarmı... İşte bu kadarınapes! Yarın bu fitne-fücurdalgaları dindiğindemahcup olmayacakları-nı mı zannediyorlar?”

Gülerce’nin dargınlık-tan ziyade tehdit içerenbu ifadesi yankısını“karşı cephede” debuluyor. Yasin Doğanyazısını şu sözlerle nok-talıyor: “Yanlış yapanlarveya istismar edilecekdurumlara sebep olan-lar hesabını millete veadl-i ilahiye verirler.”Cemaatle AKP’nin etletırnak gibi olduğu herfırsatta dillendirilse deDoğan’ın “Her türlüoyunun farkındayız”başlıklı yazısı ayrışma-nın boyutlarına dairipuçları veriyor. Hatta“Yargı ve güvenlikbürokrasisi içinde kim-seye güvenmeden gizlikapaklı iş çeviren birgrup” sözleriyle “fitne-cilerin” yerini de göste-riyor.

İktidar hesaplarınınortasında ezilenlerinpayına düşen daha fazlabaskı, sömürü ve savaş.Ağırlık merkezi hangiiktidar odağına kayarsakaysın denklemin sonu-cunu değiştirecek güçezilenlerin mücadelesin-de saklı.

MedyaVe sahne kuruldu, dekorlar yerli yerin-

de. İzleyiciler heyecanlı. Kimler yok kibakanlar kurulu geçidi gibi sıralanan siya-setçiler, muhalefet partilerinden temsilciler,valisinden RTÜK başkanına, kamu kurum-ları genel müdürlerinden rektörlere,büyükelçilere kadar bekleyişteler. Işıklarkapanır ve sahne ışığı açılır. Kulaklar sah-neye kesilmiştir.

“Kalemini satmayan, kalemini kiralama-yan, doğruyu mertçe savunup, yanlışınkarşısında dik duran herkesi yürektenselamlıyorum. Müdahalelere çanak tutma-yan, psikolojik operasyonlara selam dur-mayan, zor zamanlarda konuşan, zorzamanlarda hakkı hukuku demokrasiyisavunan tüm yazarları buradan selamlıyorhepsine teşekkür ediyorum.”

Tüm ışıklar açılır, konuşmada bahsedi-len yazarlar gelmeyi unutunca adressizkalan selam alkışlar arasında salondanuçup gider. Sonrası ise malumunuz, min-nettarız, müteşekkiriz ve alkış.

AKP ve cemaatin yazarak yönettiği buoyun Zaman Gazetesi’nin 25. yıl gecesindeoynandı.

Tayyip Erdoğan gazetecilere AKP med-yasının özelliklerinden yola çıkarak ne iste-mediği mesajını verdi. Psikolojik operas-yonları yüzsüzlükle sürdürmek, zoradüşen hükümeti ne pahasına olursa olsunsavunmak, kalemine para biçmek AKP’ninuzun zamandır taşları yerli yerine oturdu-ğu medyada gazetecilerin ortak özelliğioldu. Zaman, Yeni Şafak, Yeni Akit, Bugünve Türkiye gibi ezelden “bizim” gazetele-rin yanına Sabah, Star, Taraf, HaberTürkhatta Radikal eklenince medyada uçankuşun hesabı AKP’den sorulmaya başlan-dı.

Uzun zamandan beri bir AKP gücü hali-ne gelen medya, AKP’nin siyaset sahnesin-de sahip olduğu çelişkileri, krizleri, rekabe-ti, baskıyı da yaşamak zorunda kaldı.

Banu Güven, Nuray Mert, Can Dündar,Ruşen Çakır’ın kovulmasıyla ve baştaAhmet Şık, Nedim Şener gibi gazetecilerintutuklanmasıyla sansür ve baskı iklimimedyaya hakim oldu.

Böyle bir ortamda Ece Temelkuran yaza-rı olduğu Habertürk Gazetesi’nden muha-lif gazeteci kontenjanından kovulması

şaşırtmazken, Yiğit Bulut ve Mehmet Altangibi AKP’ye gönül veren iki yazarın daişinden ayrılması medya tartışmalarınayeni bir hareketlilik getirdi. Ayrılış nedenitam olarak bilinmeyen Yiğit Bulut’un ismiBaşbakanlık danışmanlığıyla geçse de, bukonuda henüz bir gelişme yaşanmazken“Başta başbakanımız Erdoğan olmak üzereherkese gönlümü ve aklımı verdim” diye-rek bir AKP medyasında kısa zamandakalem oynatmaya devam edeceğe benzi-yor. AKP’ye açık desteğiyle tanınan vekovulan bir diğer gazeteci Mehmet Altanise Yiğit Bulut’tan farklı olarak ustalıkdönemi AKP’sinin farklı bir krizini görü-nür kıldı.

“AKP itirafçısı” Mehmet Altan AKP iktidarının özellikle ilk üç yılında

üzerine uğraş verdiği Avrupa Birliği üyeli-ği çalışmalarına birçok liberal yazar gibiiyice tavlanan Mehmet Altan AKP ilişkisitipik bir liberal-AKP aşkı olarak süre geldi.AKP “ileri demokrasini” süslemeyi vazifeedinen Altan, AKP’nin baskıyı artırarakotoriterleştiği dönemlerde tavsiyeler vere-rek yoluna devam ediyordu.

Mehmet Altan’ın da çoğu zaman destek-lediği AKP’yi seçtiği baskısı rejimi, hergeçen gün yeni biçimlere bürünürken,

hedefine sürpriz bir isim Mehmet Altanoturmuş oldu. Bir dönem Star Gazetesi’ninbaşyazarlığını yapan Mehmet Altan’ınkapının önüne kovulmasında Uludure kat-liamı, Deniz Feneri, Şike, Hrant Dink dava-ları gibi iç siyasette AKP’nin yumuşak kar-nına dokunma isteği vardı.

Mehmet Altan’ın kovulduktan sonraAKP itirafçısı olarak verdiği röportajlarkamuoyunda oldukça ilgi çekti. “dostha-ne” eleştirilerinin dahi kabul edilmediğinisöyleyen Altan, siyasi baskıyla gazetelereilan toplandığını, siyasetçilere biat edenyöneticilerden, talimat gazeteciliğine kadarbirçok konuda “itiraflarda” bulundu.Mehmet Altan’ın demeçleri malumun ila-nından öteye gitmese de ileride yaşanacakAKP-AKP’li gazeteci ayrışmalarında ortayadökülecek kirli ilişkiler açısından heyecanyarattı.

Mehmet Altan örneğiyle Hrant Dinkdavasında, Uludere katliamında dahiAKP’yi aklamayı becerebilecek yetenektebir medyanın oluştuğu ve AKP’nin en ufakeleştiriyi dahi kaldıramayacak derece dekrizli bir dengeye sahip olduğu kayıtlaradüşmüş oldu.

SIFIR MUHALAFET

Page 14: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

AKP’nin bir prestij olarak tanımladı-ğı Taksim Meydan düzenlemesi proje-sinde; Gümüşsuyu, Sıraselviler, Mete,Tarlabaşı ve Cumhuriyet Caddeleri üze-rinde derinliği on, uzunluğu yetmişmetreye varan yarıklar açarak dalıştünelleriyle meydanlara inilmesiniöngörülüyor. Ayrıca meydana çıkışlariçin öngörülen; yaya yolları ve merdi-venler yerin altından geçeceği için mey-dana yürümek zorlaşacak. Yapılacakyeni yollarla yaya kaldırımlarının daral-tılması söz konusuyken metro çıkışları-nın İstiklal Caddesi etrafına kurulmasıda ayrı bir hezeyan. Düzenleme uygula-maya konulduktan sonra ise meydan-dan İstiklal Caddesi dışında herhangibir güzergahta doğrudan yaya yolubağlantısı olmayacak.

Yayalaştırılmadan ziyade otobanlaş-tırma ve insansızlaştırma projesi halinialmış olan bu uygulamada kent kırı-mıyla birlikte ekokırım da söz konusu.Yapılacak olan Topçu Kışlası için GeziParkı’nda bulunan onlarca ağaç katledi-lecek. Yeşil alan ve parkların yetersizli-ğinden muzdarip bir kentte varolanı dayok ederek bir beton orman yaratmasevdası mevcut.Taksim Meydanı,Türkiye açısından kolektif belleğin oluş-

ması adına da önemli bir yer tutmakta-dır, kitlesel protesto gösterilerinin odağıhaline gelmiş olan meydan, örgütlümücadelenin kalesi olma niteliğini taşı-yor. Ayrıca uzun mücadeleler sonucu,coşkulu 1 Mayıs’lara ev sahipliği yap-maya başlamış olan Taksim, “yayalaş-tırma” projesinden sonra 1 Mayıs kut-lamalarının ve hak mücadelelerindetaleplerin dile getirileceği kitlesel pro-testoların mekanı olma özelliğini kay-betme tehdidiyle karşı karşıya.

Öbür taraftan son on yıldır üzerindeproje yarışmalarının düzenlendiği birbaşka mekan olan Haydarpaşa Garı veçevresi, AKP’nin son hamlesindensonra yeniden odak noktası halinegeldi. Haydarpaşa Garı, hızlı tren baha-nesiyle, kullanıma kapatıldı. Ancak;Haydarpaşa Port Projesi kapsamındaHarem Otogarı’ndan Kadıköy-Moda’yakadar olan yaklaşık 1 milyon metreka-relik alanın turizm ve ticaret merkezihaline getirilmesi, planda yolcu limanıolarak gösterilen bölgede ise sadeceuluslararası turistik gezilerin yapıldığıkurvaziyer liman olarak kullanılması vehalkın kullanımına tamamen kapatılma-sı planlanıyor. Dev bir sahanın turizmve ticaret merkezi haline getirilmesi

durumunda burada da sadece üst gelirgruplarına hitap edecek bir yapılandır-ma söz konusu olacak ve ulaşım hakkıelinden alınan halkın barınma hakkı dadolaylı yoldan elinden alnmış olacak.

AKP, kenti meta ve sermaye eksenin-de yapılandırıp soylulaştırırken emekçi-nin ve öğrencinin ayağını buralardankesmekte, halkın taleplerinden kork-makta ve bu nedenle ifade alanlarımızıdaraltarak halkı, taleplerini duyurama-yacağı kent çeperlerine itmekte, top-lumsal özgüveni ortadan kaldırmayaçalışmaktadır. İstanbul’un dünyanın enbüyük finans merkezlerinden biri halinegetirilme gayesi ve buna bağlı olarakemekçilerin sürülerek üst gelir grupları-nın yerleştirilmesi, aynı zamanda top-lumda “bireyci-tüketici-itaatkar” kültü-rün de perçinlenmesi kaygısıyla hareketeden AKP, haliyle kentsel dönüşüm adıaltındaki en büyük kentsel kırımıİstanbul’ da hayata geçirmektedir.Taksim Meydanı ve Haydarpaşa Portprojeleri bu hedeflerin bütün olaraksomut kılındığı gani gani uygulamaarasında en belirgin olanlarıdır veİstanbullu için sanıldığından daha fazladeğer taşımaktadır.

SAYFA 15 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'nin girişin-de bulunan kartal ve aslan figürlü heykel okulyönetimi tarafından kaldırıldı. Gerekçe ise figü-rün Ermenistan devlet armasına benzemesi.Rektör Karaaslan, "Üniversitemizin giriş kapı-sındaki 2 heykel estetik olarak da şık değildi. Buheykellerin Ermenistan'ın devlet armasınabenzediği yönünde çok sayıda şikayet aldık. "diyerek başbakanın "ucube" benzetmesinebezer bir açıklama yaptı. Öğrencilerin hatta tümtoplumun üniversitelerin kültür-sanat anlayı-şından beslenmesi gerekirken, bu anlayıştangitgide uzaklaşan kurumlar haline getirilmeyeçalışıldığının açık bir göstergesi.

15

Ani ölümü sinema severleriderinden sarsan TheoAngelopoulos, çağının önemlianlarına tanıklık etmiş usta biryönetmendi. Yine can alıcı biranın, Yunanistan’ın neoliberal-leştirilme girişiminin tanıklığınısinemaya aktarırken aramızdanayrıldı.

1935’de Atina’da GeneralMeteksas diktatörlüğü dönemin-de doğan Angelopoulos’unçocukluğu Alman işgalinde, gen-çliğiyse onu izleyen iç savaş sıra-sında geçti. Bu çalkantılı yılları,Albaylar cuntası ve Fransa’dakigönüllü sürgün ve eğitim döne-mi izledi. Çağına tanıklık biranlamda Angelopoulos’un yaz-gısıydı. Bu nedenle olsa gerek,ilk dönem filmlerindeYunanistan’ın yakın ve uzaktarihine eğildi. 36 Günleri (1972),Kumpanya (1975), Avcılar (1977)ve Büyük İskender (1980) belirlitarihsel anlara odaklanırken,yönetmenin içinde yaşadığıdönemin incelikli bir eleştirisinide ortaya koyar. Bu filmlerde,geçmişle şimdiki zaman arasın-da kurduğu bağlantılarAngelopoulos’un kendine özgüüslubunun bir parçası halinegelecektir.

1980’lerde ise, kamerasını geç-mişten günümüze çevirir.Kendisinin “suskunluk üçleme-si” olarak adlandırdığı, Kitera’yaYolculuk (1984), Arıcı (1986) vePuslu Manzaralar (1988), farklımekânlar, hayatlar ve anılar ara-sında yapılan yolculukları konuedinir.

Yolculuk ve arayışAngelopoulos’un hemen hemenher filminde karşımıza çıkacakolan temel meselelerdir.Sembolleri ise hep aynıdır; sislibir hava, yalnız biri, yıkılmışevler, savaşın vurduğu kadınlar,çocuklar, göçmenler, köklerin-den koparılmış insanlar. “Benimyüzyılım” dediği 20. yüzyılıYunan trajedisiyle yoğuranAngelopoulos, bekli de hep aynıfilmi çekti. Yalnızlığı, insan ara-yışını…

1990’larda Balkan’larda yaşa-nan etnik çatışmalar ve kanlı

dönüşümle birlikte usta yönet-men gerçek ve hayali sınırlarısorgular. Leyleğin GecikenAdımı (1991), Ulis’in Bakışı(1995) ve Sonsuzluk ve Bir Gün(1998) ülkeleri bölen coğrafisınırları ve sürgünü konu edinir.2000’lerde başladığı ve tamamla-yamadığı gayrıresmi üçlemesi,Ağlayan Çayır (2004), ZamanınTozu (2009) ve Öteki Deniz(2012) ise, kimlik ve yaratıcılıktemalarına odaklanır.

Ancak, ustanın bir söyleşisin-de dile getirdiği gibi, “esasönemli olan, anlamlı olan yolcu-luktur”. Manzaralar içerisinde,tarihte, sınırlar arasında yapılanyolcuklar... Birbirinden bağımsızgibi görünen bölümleri ve klasikanlamda çözüme ulaşmayanöyküleriyle Angelopoulos’unfilmleri gerçek birer yolculuktur.Her yolculuk gibi içinde zorluk-ları da barındırır. Kendine özgüritmi ve sinema dili, alışılagelmi-şin dışında bir izleme deneyimi-ni zorunlu kılar. Sonu olmadığıiçin erişilecek bir hayal de barın-dırmaz. Yalnızca aslolanın arayışolduğunu hatırlatır bize, kendi-mizle yüzleştirir.

Son filmini çekimi sırasındahayatını kaybeden Angelopoulosilk filmini tamamladığındaadını sonsuzluğa taşıyacak yol-culuğa başlamıştı.

Güzel bir yolculuktan başkane bekler ki insan?

Sinema ve hayat yolculuğu-muzun usta kılavuzunu saygıylaanıyoruz.

Sanatin Gundemi..

SONSUZLUKLUK VE BİR GÜNTheo Angelopoulos

KARA BULUTLAR DOLAŞIYORKENTSEL MEKANLARI DEĞİŞEN İSTANBUL’DA

K

Bu sene ikincisi düzenlenen Uluslar arasıGençlik Filmleri Festivali Ankara’da 18 Aralıkve İzmir, Kocaeli, İstanbul’da ise 20 Aralıktarihinde yapılan açılış etkinlikleriyle başla-dı. Yapılan açılış etkinliklerinde ünlü sanatçı-ların, oyuncuların ve üniversitelilerin yoğunkatımlıyla coşkulu bir şekilde başladı. Buyoğun katılımın gerçekleşmesinde ise busene YASAK olarak seçilen temanın da etkisibüyüktü.

Tüm ülkede yaşanan baskılara karşı NEYAPSAK diyerek yola çıkan festivalin, geçti-ğimiz yıla oranla daha fazla üniversite vekültür merkezinde gösterime girmesi, üni-

versitelilerinde gösterdiği yoğun ilgiyleGençlik Filmleri Festivalinin artık üniversite-lilerin kendi festivali olduğunu kanıtlamışoldu. Yasak temalı festivalin yasaklananyönetmeni, üniversitelerde yasaklanan gös-terimleri, buna karşı kantinde ki film göste-rimleri, genç yönetmenlerinin cesur filmlerive gönüllüleriyle genç bir festival olanUluslar arası Gençlik Filmleri Festivali üni-versitelerde kültür sanat hakkını savunan,gençlik filmi diye dayatılan filmlere karşıkendi filmini çeken cesur, genç ve üretici birfestival olarak önümüzde ki senelerde bualanda eşsiz örnekler yaratacağa benziyor.

GENÇLİK FİLMLERİ FESTİVALİ ÜNİVERSİTEYLE BULUŞTU

sanatültür

Page 15: Üniversiteli Gazetesi Şubat 2012

SAYFA 16 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Öğrenci Kolektifleri 16 Nisan2011’de Ankara’da düzenlediğibüyük öğrenci buluşmasıyla 5 yılboyunca üniversitelerde biriktir-diği mücadeleyi birleştirdi.Kolektifler Ankara’da KolektifWeb-araçları, Gazete, Sinema,Kampanya ve Propaganda,Sosyal Araştırma, Örgütlenme veÜye İhtiyaçlarını KarşılamaBirimleri, Basın Sözcüleri ve ayrıbir meclisi olan ÜniversiteliKadın Kolektifi’nin temsiliyetininbulunduğu Kolektif YürütmeKurulu, Kolektifler’in birimlerin-den temsilcilerin katıldığıTürkiye Birim Koordinasyonu, İlMeclisleri gibi organlar oluştur-du. Türkiye’nin birçok üniversite-sinde yaygınlaşan örgütlülüğüy-le, yerel mücadelelerini birleşti-ren Kolektifler bir yıldır yeniyapısıyla yola devam ediyor.

Öğrenci Kolektifleri’nin birincigenel kurulla gençlik hareketindebaşlattığı yeni dönem aynızamanda, %50 oyla Haziranseçimlerinden galip çıkanAKP’nin baskıcı, otoriter rejiminigüçlendirmeye çalıştığı dönemlebirleşti. Hukuksuz tutuklamalar,operasyonlarla muhalefetin tümunsurlarına saldıran AKP’nin sal-

dırganlığına karşı en başarılıkarşı çıkışı Hopa Davası’nda üni-versiteliler yaptı. Bir emekliöğretmeni biber gazıyla öldürme-nin gururuna, Ankara’da üniver-sitelilerini başta Burhan Kuzuolmak üzere AKP’lilere, patronla-ra dar eden üniversitelileri tutuk-lamayı ekleyen AKP, binlercekişinin bekleyişi arasında AnkaraAdliyesi’nde üniversitelileri yar-gılayamadı. Hopa davasında üze-rine AKP gömleği geçiren hakimdeğil “Ülkeyi, Üniversiteyi,Sokağı Özgür Bırak” diyerekKolektif olanlar kazandı.

Üniversitelilerin eğitim hak-kıyla derdi olanlar da boş dur-muyor. “Eğitim paralı olmalıdır”diyerek göreve başlayan eskiYÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan 4yıl boyunca iki kere harç paraları-na yüklü zam hazırlığına girişsede karşısında Kolektif olan üni-versitelileri buldu. İki zam girişi-minde başarısız olan Özcan’dankoltuğu devralan GökhanÇetinsaya’nın da görevi eğitimidaha piyasacı ve gerici kılabile-cek yeni YÖK’ü reforme edebil-mek ve eğitimi paralılaştırmak.Patronlar da boş durmuyor,TÜSİAD reform raporunu koltu-

ğunun altına alarak YÖK’ün yol-larını arşınlamaya başladı.Eğitimi paralılaştırmaya çalışan-lar üniversitelilere karşı güçlerinibirleştiriyor, şimdi sıra eğitimiparalı yapmaya çalışanlara karşıKolektif olmak için üniversiteli-lerde.

Birlik oldukça güçlüyüzÜniversitelerdeki ve ülkedeki

sorunlara sessiz kalmayıpKolektif olanlar, 6 yıllık ÖğrenciKolektifleri mücadelesinde gaspedilen haklarını geri almayı,kendi sözlerini söylemeyi başar-dılar. Üniversitenin kolektif aklı-nın, yaratıcılığının ve ısrarınınkaybetmeyeceğinin farkında olanÖğrenci Kolektifleri AKP faşizmi-nin arttığı bu dönemde üniversi-telileri “Kolektif olmaya” çağırı-yor. 2 gün boyunca İstanbul’dayapılacak tartışmalardaKolektifler en geniş katılımlaoluşturacağı karar mekanizmalarıile geçmiş dönemi değerlendirip,yeni dönemin yol haritasını çıka-racak. Üniversitelilerin yaşamını,geleceğini ellerinden alanlarörgütlüyse, üniversitelilerin deonlar karşısında Kolektif olmazamanıdır.

Tüm Türkiye’den üniversiteli-lerin katılımı ile gerçekleşecek 2.Kolektif Genel Kurul programı busene de yoğun geçecek. 25 ŞubatCumartesi günü saat 09.00’da baş-layacak programda ilk olarakTürkiye Üniversiteli KadınKolektifi toplantısı yapılacak.13.00’da ise İstanbul Kolektifkorosu ile divan seçimi ve divanbaşkanının konuşması yer alacak.Özgürlük, demokrasi ve hakmücadelesinde Kolektif ile yürü-yenler de o gün orada olacak.

ANGA'dan gazeteciler, HES karşı-tı mücadele verenler, AnkaraDikmen’de barınma hakkı içindirenenler, ilerici kurum ve parti-lerin temsilcileri de gelecekler ara-sında. Ayrıca Kıbrıs, Almanya,Yunanistan ve daha bir çok ülke-den katılım sağlayacak gençlikörgütleri temsilcileri deTürkiye’ye selam getirecekler.

Kolektif’in “Okumuş İnsanHalkın Yanındadır” diyerek yal-nız bırakmadığı Van depremzede-si çocuklar, Hakkari’de beraber

“Barışa Köprü Ol” diyenler deüniversitelileri yalnız bırakmaya-caklar.

Özgür Mumcu, Rutkay Aziz,Cengiz Bozkurt, Barış Atay, EmreCanpolat ve daha birçok isim desalonu selamlayacaklar.Programın devamında ise KolektifYürütme Kurulu seçimi yapılacak.İkinci gün ise geçmiş dönemkolektif değerlendirilmesi, siyasalgündem tartışması ve gelecekdönem tartışmasıyla 2. KolektifGenel Kurulu sona erecek.

25 Şubat'ta Üniversiteli KadınKolektifi Türkiye Meclisi,Türkiye'de ve üniversitelerdekadın mücadelesinin gelecekdönem programını tartışmak içintoplanıyor. Geçtiğimiz yılı, kızdeğil kadın yurtları, üniversite-lerde kadın merkezleri ve burs-larda pozitif ayrımcılık taleple-riyle "Bize Acil Eşitlik Gerek"diyerek geride bırakan Üniversi-teli Kadın Kolektifi tümTürkiye’den üniversiteli kadınlarıİstanbul'a çağırıyor. AKP'nin 8yıllık iktidarı boyunca uyguladığıkadın düşmanı politikalar, kadıncinayetlerinin yüzde 1400 artma-sı, her gün 5 kadının erkekler

tarafından öldürülmesi ve erkekegemen yargı sistemi kadınlarınmücadele alanlarını oluşturuyor.Bu saldırılar üniversiteli kadınla-ra 8 Mart Dünya KadınlarGünü'ne daha örgütlü, dahagüçlü ve mücadelenin en dinamiköznesi olma sorumluluğunu yük-lüyor. Tüm Türkiye'den geleceküniversiteli kadınlarla geçendönemi değerlendirmek, gelecekdönem üniversitelerde mücadeleprogramını belirlemek ve 8Mart'ta kadınların sesine üniver-siteden ses katmak için 25Şubat'ta Üniversiteli KadınKolektifi Türkiye KadınMeclisi'nde buluşacak.

ÜNİVERSİTELİ KADINLARIN SÖZÜ VAR

Öğrenci Kolektifleri 1. Genel Kurulu 16 Nisan 2011’de Ankara Üniversi-tesi’nde yüzlerce öğrenci katılımıyla gerçekleşti.

TÜRKİYE ÜNİVERSİTELER MECLİSİ TOPLANIYOR

KOLEKTİF OLALIM

BÜYÜKBULUŞMANIN PROGRAMI

Paralı Eğitime Zorbalığa AKP’ye karşı