tÜrkİye-ab İlİŞkİlerİnİn bugÜnkÜ gÖrÜnÜmÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015...

116
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ EK: YARGITAY KARARLARI Cilt 53 ‣ Sayı 6 ‣ Kasım / Aralık 2015 ERHAN BATUR Prof. Dr. SübiDey ToGAN PROF.DR. MUAMMER KAYA Doç. Dr. çiğDem NAS ENDER YORGANCILAR Prof. Dr. A.HAliS AKDer Doç. Dr. m.murAT erDoğAN SiNAN ülGeN

Upload: others

Post on 28-May-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

| CİLT 53 • SA

YI 6 • KASIM

- ARA

LIK 2015

TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) • TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) • TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • ÇİMENTO ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) • TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) • İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) • TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) • KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) • TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) • MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) • TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) • PETROL ÜRÜNLERİ İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) • TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) • TÜRKİYE SELÜLOZ, KAĞIT VE AĞAÇ MAMÜLLERİ SENDİKASI (KASİSEN) • TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TURİZM ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİNBUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ

EK: YARGITAY KARARLARI

Cilt 53 ‣ Sayı 6 ‣ Kasım / Aralık 2015

ERhAn BATUR

Prof. Dr. SübiDey ToGAN

PRof.DR. MUAMMER KAYA

Doç. Dr. çiğDem NAS

EnDER YoRGAnCILAR

Prof. Dr. A.HAliS AKDer

Doç. Dr. m.murAT erDoğAN

SiNAN ülGeN

Page 2: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), gönüllü teşkilatlanma esasına göre faaliyet gösteren ve Türkiye’de işveren kesimini yurtiçinde ve

yurtdışında temsil eden tek çatı örgütüdür. 20 Aralık 1962’de ülke çapında faaliyet göstermeye başlayan TİSK’e, ekonominin değişik sektörlerinde 20 işveren sendikası

üye. Bu işveren sendikalarına bağlı 9 bin 600 işyerinde, 1 milyon 200 bin çalışan istihdam ediliyor.

Çalışma hayatında yarım asırlık güven kaynağı ve denge faktörü olan Konfederasyon, ulusal düzeyde sosyal taraf olarak üçlü temsil esasının geçerli olduğu (Ekonomik ve Sosyal Konsey, Üçlü Danışma Kurulu, Çalışma Meclisi,

Türkiye İş Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu, Mesleki Yeterlilik Kurumu, TBMM’nin ilgili Komisyonları gibi) tüm platformlarda ve ulusal düzeydeki 50’ye

yakın kurum ve kuruluşta işveren kesimini temsilen yer alıyor. TİSK, uluslararası düzeyde de Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO), Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE), Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE), G20/B20 Süreci,

Uluslararası İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) , OECD Nezdinde Ticaret ve Sanayi İstişari Komitesi (BIAC), Türkiye–AB Karma İstişare Komitesi (KİK), Akdeniz Özel Sektör

Konfederasyonları Birliği (BUSINESSMED) ve Karadeniz ve Hazar İş Dünyası Birliği (BCB) nezdinde Türk İşverenlerini temsil ediyor.

53 yaşında

113

Rekabet Kültürü YaygınlaştırılmalıArtık ülkeler arasındaki üstünlük

mücadelesi genellikle ekonomi alanın-

da cereyan ediyor. Küresel ölçekte ta-

lep gören sanayi malı ihracatı ve bunu

mümkün kılan bilgi ve teknolojilere ha-

kimiyet derecesi sonucu belirliyor.

Ancak toplumsal değerlerin de

bu süreci desteklemesi gerekiyor. Bir

ülkede uluslararası rekabet bilinci ve

rekabet kültürü ne derece yaygın ve

sağlam ise ülkenin rekabet gücü de o

oranda olumlu etkileniyor.

Uluslararası Yönetim Geliştirme

Enstitüsü (IMD) tarafından yayınlanan

Dünya Rekabet Gücü Yıllığı 2015 ve-

rilerine göre toplumdaki değerler sis-

teminin rekabet gücüne olumlu etkisi

bakımından Türkiye 61 ülke arasında

alt grupta; 42’nci sırada yer alıyor.

Çin, ABD ve Singapur’un ilk sıra-

larda yer aldığı listede Arjantin, Hırva-

tistan ve Venezuela ise son sıralarda

bulunuyor.

Türkiye’nin küresel rekabet gü-

cünün artırılabilmesi için toplumda

rekabet kültürünün eğitim ve çalışma

hayatı alanları başta olmak üzere tüm

araçlar kullanılarak yaygınlaştırılması

gerekiyor.

TOPLUMDAKİ DEĞER SİSTEMİNİN REKABET GÜCÜNE ETKİSİ

Kaynak: IMD Dünya Rekabet Gücü Yıllığı 2015

Kaynak: IMD Dünya Rekabet Gücü Yıllığı 2015

8,147,96

7,767,517,507,447,44

7,307,127,107,02

6,876,796,756,74

6,646,58

6,486,44

6,356,296,226,206,206,126,066,005,99

5,915,895,865,845,79

5,685,575,535,505,435,405,38

5,255,215,155,085,004,964,914,894,894,85

4,744,554,54

4,274,15

4,043,853,80

3,213,21

2,73

1 Hong Kong2 ABD3 Singapur4 İsviçre5 Yeni Zelanda6 Kanada7 BAE8 İrlanda9 Malezya10 Katar11 İsrail12 İngiltere13 Tayvan14 Lüksemburg15 Almanya16 Avustralya17 Hollanda18 Hindistan19 Kazakistan20 İzlanda21 Estonya22 Kore Cumh.23 Litvanya24 Norveç25 Çek Cumh.26 Filipinler27 Çin28 Danimarka29 Tayland30 İsveç31 Endonezya32 Finlandiya33 Letonya34 Belçika35 Ürdün36 Şili37 Moğolistan38 Japonya39 Polonya40 Kolombiya41 Avusturya42 Türkiye43 Portekiz44 Slovakya45 Romanya46 Yunanistan47 Ukrayna48 Fransa49 İtalya50 Meksika51 Rusya52 Peru53 Bulgaristan54 İspanya55 Brezilya56 Slovenya57 Güney Afrika58 Macaristan59 Arjantin60 Hırvatistan61 Venezuella

Desteklemiyor Destekliyor

Page 3: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

1

Yağız EYÜBOĞLUTürkiye İşveren Sendikaları

Konfederasyonu Adına SahibiBülent PİRLER

Sorumlu Yayın Müdürüİdare Yeri

Hoşdere Caddesi Reşat Nuri Sok.No: 108 06540 Çankaya - ANKARA

Tel: (312) 439 77 17 /PbxFaks: (312) 439 75 92-93-94

Web: www.tisk.org.trE-posta: [email protected]

Dergide yayınlanan bütün yazılarkaynak adı gösterilerek

iktibas edilebilir.Dergide yayınlanan yazılar

yazarların kişisel görüşüdür, Konfederasyonu bağlamaz.

İŞVEREN BASIN MESLEK İLKELERİNE

UYMAYA SÖZ VERMİŞTİR.Baskı Tarihi

15 Aralık 2015Editöryel Hazırlık ve Tasarım

KS MedyaÇetin Emeç Bulvarı 1322. Cad. 64/6

Öveçler / ANKARATel-Faks: (312) 472 86 23

Baskı ve CiltDumat Ofset Matbaacılık

Şaşmaz / ANKARATel: (312) 278 82 00

Faks: (312) 278 82 30ISSN: 1303-0418

Yayın TürüYerel Süreli Yayın

| CİLT 53 • SA

YI 6 • KASIM

- ARA

LIK 2015

TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) • TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) • TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • ÇİMENTO ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) • TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) • İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) • TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) • KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) • TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) • MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) • TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) • PETROL ÜRÜNLERİ İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) • TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) • TÜRKİYE SELÜLOZ, KAĞIT VE AĞAÇ MAMÜLLERİ SENDİKASI (KASİSEN) • TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI• TURİZM ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİNBUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ

EK: YARGITAY KARARLARI

Cilt 53 ‣ Sayı 6 ‣ Kasım / Aralık 2015

ERHAN BATUR

PROF. DR. SÜBİDEY TOGAN

PROF.DR. MUAMMER KAYA

DOÇ. DR. ÇİĞDEM NAS

ENDER YORGANCILAR

PROF. DR. A.HALİS AKDER

DOÇ. DR. M.MURAT ERDOĞAN

SİNAN ÜLGEN

Cilt 53 ‣ Sayı 6 ‣ Kasım / Aralık 2015

Gelecek sayıda buluşmak üzere… Yeni Yılınız Kutlu Olsun.

Bu SayımızdaDeğerli Okuyucularımız,

İŞVEREN’in bu sayısında Türkiye-AB İlişkilerinin Bugünkü Görünümü konu-sunu ele alıyoruz.

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erhan Batur, Ba-kanlığın 19 no.lu Müzakere Başlığını teşkil eden “Sosyal Politika ve İstihdam” Faslı ile ilgili olarak AB ile Ülkemiz arasındaki müzakere sürecinin koordinasyonundan ve yürütülmesinden sorumlu olduğunu söyledi.

Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, ABD’nin AB ve bazı Asya ülkeleri ile yapacağı TPP, ardından AB ile yapacağı TTIP anlaşmalarının dünya ticaretinin %70’ini kapsayacağını; bu durumun da Türkiye’nin zarar görmesi-ne neden olabileceğini kaydetti.

İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Doç.Dr.Çiğdem Nas, Kıbrıs sorunu çözül-meden, AB’de Türkiye’nin üyeliğine yönelik irade tazelenmeden ve Türkiye’de de re-form ruhu yeniden canlanmadan sürecin hızlanmasının mümkün gözükmediği açık-lamalarında bulundu.

Prof. Dr. Sübidey Togan “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın Türk Ekonomisi ve Türkiye AB İlişkileri Üzerindeki Muhtemel Etkileri” Prof.Dr.Halis Ak-der “TTIP ve Türkiye Tarımı” başlıklı makalelerinde görüşlerini bildirdiler.

Doç.Dr.M.Murat Erdoğan, “Türkiye-AB İlişkilerinde Mülteci Sorunlarının Yeri” baş-lıklı makalesinde, Türkiye ile AB ilişkilerinin 2016 ve sonrasındaki en önemli konu başlıklarından birisinin Suriyeliler, daha genel anlamda mülteciler konusu olacağını belirterek Türkiye ile AB ‘nin uyum politikaları gerçekleştirmek ve sadece mali değil, insani yük paylaşımında da makul bir zemin yaratmak zorunda olduklarını vurguladı Bu konuda Türkiye’nin desteği olmaksızın mesafe kaydetmenin de imkansız olduğu-nu belirtti.

İstanbul Ekonomi Danışmanlık’tan Sinan Ülgen, Mayıs 2015’te sağlanan siyasi mutabakat sonrasında 2016 yılının ikinci yarısında resmi müzakerelere geçilmesinin beklendiğini; ancak yenilenen Gümrük Birliğinin Türk ekonomisi bakımından mev-cut Gümrük Birliğinden daha derin sonuçları olmasını beklediğini açıkladı.

Farklı gündem konularını İŞVEREN’in bu sayısında da bulacaksınız. Resim Sanat-çısı Ece Akar ile gerçekleştirilen Sanat söyleşimizi; Kadınlar ve Gençler, Arkeogezi, Avrupa Haberleri ile çeşitli konularda hazırlanan makaleleri beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 4: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

2

47TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ

•BAŞKANDAN 2015 Biterken 4 •EDİTÖRDEN Yeni Hükümet Programı ve AB ile İlişkilerimiz 6 •NELER OLUYOR

TÜRKİYE 8 •ZOOM 19 No.lu Sosyal Politika ve İstihdam Faslı: Müzakere Sürecinde Yaşanan Gelişmeler ve Son Durum

ErHAN BATUr ÇAlışMA vE SoSYAl GüvENlİk BAkANlığı MüSTEşAr YArDıMcıSı 48 •ZOOM Türkiye-AB İlişkilerinin

Bugünkü Görünümü ENDEr YorGANcılAr EGE BölGESİ SANAYİ oDASı YöNETİM kUrUlU BAşkANı 51 •ZOOM

Türkiye’nin Avrupa Birliği Müzakereleri: Bir canlanma Mümkün mü? DoÇ. Dr. ÇİğDEM NAS İkTİSADİ kAlkıNMA vAkFı

GENEl SEkrETErİ 54 •ZOOM Transatlantik Ticaret ve Yatırım ortaklığı Anlaşması’nın Türk Ekonomisi ve Türkiye-

AB İlişkileri üzerindeki Muhtemel Etkileri ProF. Dr. SüBİDEY ToGAN BİlkENT üNİvErSİTESİ İkTİSAT BölüMü

öğrETİM üYESİ 58 •ZOOM TTıP ve Türkiye Tarımı ProF. Dr. A.HAlİS AkDEr orTA DoğU TEkNİk üNİvErSİTESİ

(oDTü) İkTİSAT BölüMü EMEklİ öğrETİM üYESİ 62 •ZOOM Türkiye-AB İlişkilerinde Mülteci Sorunlarının Yeri DoÇ.

Dr. M.MUrAT ErDoğAN HAcETTEPE üNİvErSİTESİ GöÇ vE SİYASET ArAşTırMAlArı MErkEzİ (HUGo)MüDürü

66 •ZOOM Gümrük Birliğinin Derinleştirilmesi: Türkiye’nin Ekonomik Dönüşüm Programı SİNAN ülGEN İSTANBUl

EkoNoMİ DANışMANlık YöNETİcİ orTAğı 72 • AB’nin 2015 Sonbahar Ekonomi raporu’ndan: “Türkiye’de İşsizlik

Artacak” 75 •GÖRÜŞ oEcD: “Türkiye’de Tl’nin Hızlı Değer kaybı şirketlerin Bilançolarını olumsuz Etkiledi” 77 •GÖRÜŞ

ıMF’nin Ekim 2015 raporu 79 •KADINLAR VE GENÇLER 84 •TİSK HABERLER 86 •AVRUPA AVRUPA 97 •ANALİZ

Nobel ödülü Gerçeklerinin Analizi ProF.Dr. MUAMMEr kAYA ESkİşEHİr oSMANGAzİ üNİvErSİTESİ MüHENDİSlİk-

MİMArlık FAkülTESİ 102 •ARKEOGEZİ 105 •SANAT 108 •YENİ YAYINLAR 111 •İSTATİSTİK 112

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 5: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

“Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler Konusundaki Görüş, Beklenti ve Önerileri” Başlıklı Rapor Kamuoyuyla Paylaşıldı

Kyzikos Antik Kenti - Erdek

19

TİSK 2015 KSS Ödülleri Sahiplerini Buldu

39

G20 Liderler Zirvesi Antalya’da Yapıldı

108

Ece Akar: “Resmin hayatımın her alanında var olmasını isterim”

105

27

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 6: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

4

Tuğr

ul K

UD

ATG

OBİ

LİK

başkandanTu

ğrul

KU

DA

TGO

BİLİK

Yağı

z EY

üBo

ğlU

2015 BiterkenZor geçen 2015 yılını geride bırak-

mak üzereyiz. İki genel seçim yaşadı-ğımız, Suruç, Ankara katliamlarının yüreğimizi yaktığı, Suriye’de dört yıldır yaşanan iç savaşın ve onun sonucu olan göç ve sığınmacı sorunlarının hiç gün-demden düşmediği bu yıl ekonomik açıdan da bizleri zorladı. Enflasyon ve büyümede 2015 hedeflerinin tutturula-mayacağı anlaşıldığı için gerçekleşme tahminleri revize edildi. İşsiz sayımız 3 milyonu geçti. Dış ticaret ve cari işlem-ler açıklarımız daralmış olmasına rağ-men, dış ticaret hacminin daralmasına bağlı böyle bir gelişmenin sağlıklı ve sürdürülebilir olmadığı düşünülüyor. Nitekim 3. çeyrekte hepimizi şaşırtan %4’lük büyüme hızına yatırımların ve ihracatın değil, tüketimin katkı yapmış olması da bunun bir göstergesi...

Aslında 2015 yılı diğer ülkeler için de pek parlak olmadı. Gelişmiş ülkeler arasında ABD ve İngiltere’nin pozitif büyüme oranına geçiş yapmalarına rağmen, AB ve özellikle de Euro Bölge-si ekonomilerinin henüz istikrar yaka-layamadığı dikkati çekiyor. Çin, Rusya, Brezilya ve Endonezya gibi yükselen piyasa ekonomileri de bu grupta yer alıyor. Hatta 2016’da dünya ekonomi-sinin en önemli sorununun yükselen ekonomiler grubunda büyüme hızın-da görülecek düşüşlerin yaratacağı olumsuz etkiler olacağı konuşuluyor. Türkiye’nin de şimdilik bu riskli ve kı-

rılgan ekonomiler arasında yer alması şüphesiz bizler için düşündürücü bir durum sayılmalı.

Bugünlerde Amerikan Merkez Ban-kası FED’in faiz oranlarını yükselte-ceğine artık kesin gözüyle bakılan bir ortamda, böyle bir gelişmenin ülkemiz ve diğer kırılgan ekonomiler için ne tür sonuçlar doğuracağını hep birlikte göreceğiz.

Diğer yandan 2015 yılının bu hay-li sisli ve puslu havasında hiç güneş-li gün görmediğimizi öne sürmek de yanlış olur. Geçen yıl Aralık ayında Avustralya’dan devraldığımız G20 Dö-nem Başkanlığı, 2015 yılı içinde bu grubun _son olarak 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya’da yapılan Zirve Toplantısı da dahil_ tüm toplantıları-nın ülkemizde yapılmasını sağlamış ve bunlar da Türkiye’nin dünyada daha iyi tanınmasına ve bir anlamda ilgi odağı olmasına katkı sağlamıştır. Önümüzdeki yıllarda bunun ulusla-rarası ilişkiler, yabancı yatırımlar ve turizm alanlarındaki olumlu etkilerini göreceğimiz beklentisi hayli yaygındır.

2008 yılında yaşanan Küresel Kri-zin ardından, küresel yönetişim siste-minin önemli bir dönüşüm geçirdiğine tanık olduk. Mevcut küresel sorunlar-la mücadelede uluslararası işbirliği ve uyum giderek önem kazandı. Bu da dünyanın 19 önemli ülkesini ve AB’yi bir araya getiren G20’nin adeta IMF, Dünya Bankası, WTO, OECD gibi uluslararası örgütlerin önüne geçme-sini sağladı; G20 toplantılarında üre-tilen politikalar dünya ekonomisine yön vermeye başladı. Bu çerçevede Türkiye açısından G20’nin Dönem Başkanlığı’nı üstlenmiş olmak ülkemi-zin dünya çapında bir aktör olma iste-ğine de güç katmış oldu.

TİSK olarak G20’nin iş çevreleri temsilcilerini bir araya getiren B20 Grubu içinde yıl boyu yapılan çalışma-lara aktif biçimde katıldık.

B20 Türkiye çalışmaları kapsamın-da yürütülen faaliyetlerin ana amacı, daha önceki dönem başkanlıkların-da olduğu gibi, küresel büyümeyi ve iş yaratmayı desteklemek ve küresel ekonomik işbirliğini artırmak üzere kapsamlı ve somut tavsiyeler ortaya koymaktı. Bu kapsamda TİSK olarak hem 2015 yılı için oluşturulan B20 Yü-rütme Komitesi içinde TOBB, TİM, TÜ-SİAD, MÜSİAD ve DEİK’le birlikte aktif rol üstlendik, hem de Koordinatör Baş-kanlığını Sayın Ali Koç ile IOE Başkanı Daniel Funes de Rioja’nın yürüttüğü İstihdam Görev Gücü çalışmalarına Eş-Başkan sıfatıyla katıldık. Yıl boyu sü-ren yoğun çalışmalar ve müzakereler sonucu, G20 zirvesine sunulmak üzere hazırlanan politika belgesinde tavsiye-lerimizi şu üç ana başlıkta topladık:1. İstihdam fırsatlarının yaratılması için iş-dostu ortamın geliştirilmesi,2. İşgücü piyasalarının daha dinamik ve içerici bir yapıya kavuşturulması yoluyla gençlerin ve kadınların işgücü piyasasına katılımının artırılması,3. Yenilikçilik ve hızlı teknolojik deği-şimler çağında beceri uyuşmazlıkları-nın azaltılması için programlar geliş-tirilmesi ve bunların finanse edilmesi.

Antalya’da 14 Kasım 2015’te yapı-lan B20 Zirvesi ardından, 15-16 Ka-sım 2015 tarihlerinde gerçekleştirilen G20 Zirvesi’nde, Ankara ve Paris’te yaşanan korkunç katliamlar gölgesin-de terörle mücadele alanında önemli kararlar alındı ve 2018 yılına kadar %2’lik GSYH büyüme hedefi teyit edil-di. Zirve sonucunda yayınlanan G20 Liderler Bildirgesi’nde B20 İstihdam Görev Gücü önerilerinin çoğunun yer aldığını görmek, bu önerilerin hazırla-nışına yoğun şekilde katılan biz TİSK mensuplarını da memnun etti.

Dört seneyi aşkın bir süredir ülke-mizin gündeminden düşmeyen ve 2015 yılında Türkiye-AB ilişkilerinin tam or-tasına yerleşen, Birleşmiş Milletler’in

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 7: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

5

“günümüzdeki en büyük insani kriz” diye nitelendirdiği Suriyeli sığınmacı-lar sorunu, öyle görünüyor ki, bizi daha yıllarca meşgul edecek ve zorlayacaktır. Zira Kasım 2015 itibariyle toplam sayı-ları yaklaşık 2 milyon 200 bini bulmuş bu talihsiz insanların uzun bir süre daha ülkemizde kalmayı ve hatta geriye hiç dönmemeyi istediklerini anlıyoruz.

Bugün Türkiye, dünya üzerinde en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir.

Bu durum da bizce Suriyeli sığın-macılar konusunun artık uzun vadeli bakış açısına sahip, ekonomiyi, çalışma hayatını, sosyal ve kültürel uyumu, eği-tim, sağlık, barınma gibi temel hizmet alanlarını kapsayan, entegre bir strateji ile yönetilmesini zorunlu kılmaktadır.

Bu ihtiyaçtan hareketle TİSK olarak, Suriyeli sığınmacılar olgusunun ekono-mik ve sosyal boyutlarını incelemek, iş dünyasının konuyla ilgili görüşlerini değerlendirmek ve önerilerde bulun-mak amacıyla Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi iş-birliği ile bir araştırma yaptırdık. Bu ça-lışmayı hazırlayan başta Doç. Dr. Murat Erdoğan ve Dr. Can Ünver olmak üzere araştırma ekibinde yer alan tüm aka-demisyenlere bu sütunda bir kez daha teşekkürlerimizi sunmak istiyorum.

Konfederasyonumuzun “Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeli-ler Konusundaki Görüş, Beklenti ve Önerileri” başlıklı bir kitap olarak bastırdığı ve değerli okurlarımızın [email protected] adresinden üc-retsiz temin edebilecekleri bu araştır-manın önemli bulgularını şöyle özetle-yebiliriz:

• 2.2 milyon Suriyelinin Türkiye’de kalıcı olacağı esas alınarak Türkiye’ye uyum programı düzenlenmelidir.

• Türkiye’de en az 300 bir kayıt dışı

Suriyeli işçi çalışıyor.

• En az 150 bin çocuk Türkiye’de doğ-du. 18 yaşından küçük 1,2 milyon Su-riyeli var.

• Suriyelilerin meslek niteliklerinin belirlenmesi, onlara Türkçe eğitimi ve mesleki eğitim sağlanması, Türk toplumuna uyumlarının temel şartları olarak kabul edilmelidir.

• Suriyelilerin yasal çalışma çerçeve-si ve çalışabilecekleri alanlar belirlen-melidir.

• Hükümet, sivil toplumla birlikte ça-lışmalıdır.

Yazımızı noktalamadan önce, bu çok boyutlu ve çok ciddi sorunun bi-zim çalışma alanımıza yansımaları ve bu konularda yapılması gereken işlere ilişkin görüş ve önerilerimizi de kısaca okurlarımızla paylaşmak istiyoruz:

3 Suriyeli sığınmacılar Türk işgücü piyasasında işsizlik ve kayıt dışı istih-dam baskısını artırmıştır. Bu baskının zaman içinde daha da ağırlaşması beklenmektedir. İşgücü piyasasına dahil olan bu yeni işgücü güvencesiz, sigortasız, olumsuz iş sağlığı ve güven-liği koşullarında, düşük ücretle küçük ölçekli işyerlerinde kayıt dışı olarak istihdam edilmektedir.

3 Suriyeli sığınmacıların ucuz işgücü-ne kaynaklık etmesi nedeniyle yoğun olarak bulundukları bölgelerde genel ücret düzeyinde düşme, Türk işgücü-nün işini kaybetmesi gibi olumsuzluk-lar gözlenirken, kayıtlı işyerleri ve iş-letmeler bakımından önemli bir haksız rekabet sorunu yaşanmaktadır. Bakan-lar Kurulu tarafından yapılacak düzen-leme ile geçici koruma statüsünde olan Suriyeli sığınmacıların çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar belirlenerek, Ge-çici Koruma Yönetmeliği hükümlerine işlerlik kazandırılmalıdır.

3 Öte yandan, Suriyeli sığınmacıların çalışma talepleri ile işgücü piyasası ihtiyaçlarının dengelenmesi, üzerinde durulması gereken bir diğer konudur. Ancak Suriyeli sığınmacıların işgücü piyasasında düzgün işlere ulaşmala-rının önündeki en büyük engel, büyük bir bölümünün eğitim seviyelerinin çok düşük olması ve gelir getirici bir mesleğe sahip bulunmamalarıdır.

3 TİSK olarak, Türk işgücü piyasa-sının, başta işsizlik ve kayıt dışı is-tihdam olmak üzere mevcut durumu dikkate alınarak, Suriyeli sığınmacıla-rın mesleki yeterlilikleri çerçevesinde bazı bölge ve sektörlerde sınırlı ölçüde istihdam edilmelerinin uygun olacağı, girişimci nitelikte olanların bu özel-liğinden yararlanılması ve sığınma-cıların kayıt dışı istihdam sorununu büyütmesini önleyecek tedbirler alın-ması gerektiği görüşündeyiz.

Son olarak, ülkemiz gündemindeki asgari ücret artışı konusuna da kısaca değinmek isterim. Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. İşverenler olarak çalışan-larımızın refah seviyesinin artmasını, daha huzurlu, müreffeh ve verimli ça-lışılmasını hiç şüphesiz bizler de arzu ederiz. Ancak çalışanın eline geçen aylık net asgari ücretin 1300 TL’ye çı-karılması sürecinde, işverene olan top-lam maliyetin rekabetçiliğimizi zede-leyecek, işsizlik, enflasyon, ihracat ve kayıtdışılık gibi kritik alanlarda ekono-mik dengeleri olumsuz etkileyecek bir şekilde oluşmamasını sağlamak üzere, oluşacak yükün enflasyonu aşan kısmı-nın büyük ölçüde işverenler üzerinde bırakılmaması gerektiği inancındayız.  

2015 zor bir yıl oldu. 2016 yılının 2015’e oranla sorunlarımızın en azın-dan hafiflediği bir dönem olması di-leklerimizle…

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 8: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

6

editördenTİSK Genel SekreteriBülent PİrlEr

Yeni Hükümet Programı ve AB ile İlişkilerimiz

1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra kurulan 64.Hükümetin 25 Kasım 2015 tarihinde Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından TBMM’ne sunulan Hükümet Programına baktığımızda, demokratik-leşme, adalet, eğitim, kamu yönetimi, kamu maliyesi, reel ekonomide köklü değişim gibi altı temel alanda reform-ların yoğunlaşacağının ifade edildiği bu metnin daha ziyade ekonomi odaklı olduğunu görüyoruz. Ekonomi alanında işgücü piyasasına yönelik hedefler sür-dürülebilir büyüme hedefi, enflasyon hedeflemesi ve esnek kur sisteminin devamı, özelleştirmenin sürdürülmesi, tarımda çiftçiye kaynak aktarılması, bel-li meslek gruplarının maaş ve tazminat-larının artırılması başlıkları altında çok sayıda tedbir ve politikaya yer veriliyor.

Bizim Türk işveren camiası olarak di-leğimiz, artık önünde 4 yıl gibi uzun bir zaman dilimi bulunan 64.Hükümetin ekonomimizin rekabet gücünü gözeten politikalar uygulaması sanayi sektörü-nün istikrarlı bir eğilim içine girmesini sağlayacak önlemler almasıdır.

Bu vesileyle, yine Hükümet Progra-mında yer alan asgari ücretin önümüz-deki yıl için 1.300 TL’ye yükseltilmesi hedefi konusundaki TİSK görüşlerine

burada kısaca değinmekte yarar görü-yoruz. Halen Konfederasyonumuzun da temsil edildiği Asgari Ücret Tes-pit Komisyonu’nda görüşülen 1.300 TL’lik Hükümet teklifi konusunda özet olarak şunları söyleyebiliriz:

• Türk işvereni işçilerinin refah sevi-yesinin artmasına asla karşı değildir. Karşı olduğumuz ücret artışı değil, ar-tış yükünün tamamının işverene bıra-kılmasıdır.

• Asgari ücrette yapılacak %30’luk ar-tış geçmişte yapılan teşvik düzenleme-lerini etkisiz kılacak; yatırım şevkimizi kıracaktır.

• Enflasyon oranı %8 dolaylarında iken asgari ücrette yapılacak %30’luk ani bir artış yalnız asgari ücreti değil, tüm ücretleri yükseltecek, bu da domi-no etkisi ve zincirleme reaksiyon yara-tacaktır.

• Bunun sonucu da, işsizlik artacak, ihracat gerileyecek, enflasyon yükse-lecek, kayıtdışı büyüyecek ve üretimin bir kısmı yurtdışına kayacaktır.

• Tüm bu nedenlerle, bizce bu konu-da devlet de elini taşın altına koymak, işverenleri tek başına bırakmamak du-rumundadır. Gün, işçi, işveren ve dev-let olarak “işi, işletmeleri ve Türkiye

ekonomisinin rekabet gücünü” koru-ma günüdür.

AB ile ilişkilerimize gelince, bu konuda yıllardır yaşanan durgunlu-ğa ve tam üyelik müzakere sürecinin tıkanmış görünümüne karşın, Hükü-met Programında yer alan şu cümle-ler önümüzdeki dönemde Birlik ve ilişkilerimizin ülke gündeminde yine ön sıralarda yer alacağının bir işareti sayılabilir:

“Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliği-miz stratejik hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Hükümet olarak AB mük-tesebatına uyum sürecini hızlandıra-cağız. Ancak Hükümetimizin göstermiş olduğu samimi yaklaşıma AB kurumla-rının ve üye ülkelerin de gerekli karşılığı vermesi gerekmektedir. AB mükteseba-tına yüksek oranda uyum sağladığımız halde, belirli fasılların siyasi mülahaza-larla açılmaması AB’nin temel ilkeleriy-le bağdaşmamaktadır. AB sürecine ve bu süreçte yaşanan değişime, dönüşü-me inanan Hükümetimiz AB üyeliği ko-nusunda kararlı ve istikrarlı politikasını sürdürecektir. Sürecin tüm zorluklarına rağmen, bizim için AB ile yürütülen mü-zakerelerin amacı tam üyeliktir. Hedefi-miz, Cumhuriyetimizin 100.yıldönümü-nü AB üyeliği ile taçlandırmaktır.”

Son zamanlarda Türkiye – AB ilişki-lerine mülteci krizinin egemen olmaya başlaması hiç şüphesiz düşündürücü bir gelişmedir. AB ülkelerinin tam üye-liğimiz konusunda yıllardır sergilediği zikzaklı tavırların yeni bir örneği sayı-labilir. 2005 yılında başlayan tam üye-lik müzakerelerinde aradan geçen on yıl içinde sadece 14 faslın görüşmeye açıldığı, 17 faslın G.Kıbrıs ve Fransa’nın itirazları nedeniyle “askıya” alındığı, açılabilecek 3 fasla da (kamu ihalele-ri, rekabet politikası, sosyal politika ve istihdam) dokunulmadığı bir tablo karşısında şimdi AB’nin bize yeniden gülücükler dağıtır ve vaadlerde bulu-nur bir konum içine girmesi, Suriyeli sığınmacılar sorununun yarattığı pa-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 9: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

7

niğin bir açık göstergesi değildir de nedir? Ülkelerindeki korkunç iç savaş-tan kaçan yüzbinlerce Suriyeli, çoğun-lukla Türkiye üzerinden geçerek şu ya da bu şekilde Avrupa’nın kapılarına dayanmamış olsaydı Avrupalı dostla-rımız Türkiye’ye aynı ilgi yakınlığı gös-terecek miydi?

Şu ortamda bu tür soruları daha da artırmak mümkün. Fakat, özellikle ülkemiz iş çevrelerinin bunların hem Avrupa’da, hem de Türkiye’de şimdi-den başlayan ve devam edecek gibi gö-rünen tartışmasını kamuoylarına, aka-demisyenlere, basın-yayın organlarına ve sivil toplum örgütlerine bırakıp ge-liştirecekleri pragmatik yaklaşımlarla önümüzdeki döneme bakması bizce daha yararlı olacaktır.

Göç ve sığınmacı sorunları ötesin-de, bugün Türkiye – AB ilişkilerinin önünde gümrük birliğinin yenilenip genişletilmesi, tam üyelik hedefi doğ-rultusunda müzakere sürecine, hız kazandırılması, vizesiz seyahate geçiş, taşımacılık kotalarının kaldırılması, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları ve halen ABD ile müzakerelerini sürdürdüğü Transatlantik Ticaret ve Yatırım An-laşması (TTIP)’nın ülkemiz ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin gide-rilmesi olduğunu yıllardır söylüyoruz. Şimdi sığınmacı sorunlarının etkisiyle AB tarafının bu sorunların hiç değilse bir kısmına çözüm önerileriyle karşı-mıza çıkmasını ciddi olarak ele almak ve ülkemiz yararına yaklaşımlar orta-ya koymak durumundayız.

Bu bağlamda incelememiz gereken en son ve kapsamlı belge de geçtiği-miz 29 Kasım günü Brüksel’de yapılan ve mülteci krizi, AB üyelik sürecinin yeniden canlandırılması, Türk vatan-daşlarına vize muafiyeti getirilmesi konularının görüşüldüğü Türkiye – AB Liderler Zirvesi Sonuç Bildirgesi’dir. Metinde yer alan bazı ana konuları şöyle özetleyebiliriz:

• Vize serbestliği: Türkiye’nin vizele-rin kaldırılması yönündeki taleplerine karşı AB 16 Aralık 2013 tarihinde im-zalanan Geri Kabul Anlaşması’nın yü-rürlüğe konulmasını şart koşmuş ve 72 kriter içeren bir yol haritası sunmuştur. Herşey yolunda giderse Ekim 2016’da vizeler kaldırılacaktır. Fakat Geri Kabul Anlaşması Türkiye’den geçerek AB’ye giriş yaptığı belirlenen tüm yasadışı göçmenlerin iadesini öngördüğünden, bu şartın ülkemizi ciddi sorunlarla kar-şı karşıya bırakacağı açıktır.

• Düzensiz göçün kontrolü: AB, mül-teci ve göçmenlerin Türkiye’de tutul-ması, bunların barındırılması, müm-kün olduğunda geldikleri ülkelere iade edilmesi ve AB’ye geçişlerinin önlenmesi için bir mekanizma oluş-turulmasını istemiş ve bu amaçla bazı Avrupalıların “rüşvet” diye nitelendir-diği 3 milyar euro’luk madde destek taahhüdünde bulunmuştur. Bu destek yanında katılım müzakerelerinin yeni fasılların açılması suretiyle hızlan-dırılması, Türk vatandaşları için vize muaflığı, sürecinin öne çekilmesi, Türkiye’ye güvenli ülke statüsü veril-mesi ve Türk liderlerin AB zirvelerine davet edilesi diğer AB vaatleri arasında yer almaktadır. Sonuç Bildirgesi’nde 17 no.lu Ekonomik ve Parasal Politika başlığının müzakereye açılması için 14 Aralık 2015 tarihinde Hükümetlerara-sı Konferans toplanacağı da açıklan-mıştır.

• Gümrük Birliği’nin güncellenmesi: Bildirge’de tarafların hazırlık çalış-malarını tamamlamalarından son-ra, 2016 sonlarına doğru bu konuda resmi müzakerelerin başlayabileceği ifadesi de yer almıştır. Öyle görünü-yor ki, önümüzdeki dönemde 20 yılı geride bırakmış ve günümüz koşul-larında içerik itibariyle hayli eskimiş Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler sektörlerini ve kamu alım-ları piyasalarını da içine alacak, uyuş-mazlıkların çözümü, AB’nin üçüncü

ülkelerle imzalayacağı serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye’nin dahil edil-mesi konularında yeni mekanizmalar içerecek şekilde yenilenip derinleşti-rilmesi çabaları önemli gündem mad-deleri olacaktır.

Tüm bu çabaların bizi AB üyeliğine makul sürelerde taşıyıp taşımayacağı konusunda şu anda kesin bir şey söy-lemek hiç de kolay görünmüyor. Hem AB’nin, hem de ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunlar iyimser tahminler yapmayı gerçekten zorlaştırıyor. Bizim Türk işveren camiası olarak dilek ve isteğimiz, uzun yıllardır hep savun-duğumuz gibi, Türkiye’nin AB çıpası-na bağlı kalması ve üyelik hedefimiz doğrultusunda çabalarını aksatmadan sürdürmesidir. Bunun türbülanslarla dolu günümüz dünyasında ülkemizin ve halkımızın siyasi, ekonomik ve sos-yal çıkarlarına en uygun yol olduğuna inanıyoruz ve öyle görünüyor ki, inan-maya devam edeceğiz.

Yazımızı noktalamadan önce okur-larımıza bir de yukarıda da kısaca de-ğindiğimiz göç ve sığınmacı sorunla-rıyla ilgili bir yeni yayın haberi vermek istiyoruz. Konfederasyonumuz, Suri-yeli sığınmacılar olgusunun ekonomik ve sosyal boyutlarının incelenerek, iş dünyasının konuyla ilgili görüşlerini değerlendirmek ve politika yapıcılara önerilerde bulunmak amacıyla Hacet-tepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araş-tırmaları Merkezi (HÜGO) işbirliği ile “Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriye-liler Konusundaki Görüş, Beklentileri ve Önerileri” başlıklı bir araştırma gerçek-leştirdi. Bu çalışmada emeği geçen de-ğerli akademisyenler Doç.Dr.M.Murat Erdoğan ve Dr.Can Ünver başta olmak üzere araştırma ekibinde yer alan çok sayıda genç akademisyene teşekkür-lerimizi sunuyor, Rapor’un bu alanda yapılacak çalışmalara ve geliştirilecek politika önerilerine katkıda bulunma-sını diliyoruz.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 10: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TİSK: “Asgari Ücrette Yapılacak Artış İşverene İlave Maliyet Getirmemeli”

ASGARİ ÜCRET ARTIŞI NELERİ ETKİLER?

A. DOĞRUDAN ETKİ:

— Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ödemeleri — Prime esas kazanç taban ve tavanındaki artış

yoluyla SGK işveren ve işçi primleri (uzun va-deli ve kısa vadeli sigortalar, genel sağlık sigor-tası, işsizlik sigortası, sosyal güvenlik destek primi)

— SGK idari para cezaları — Çeşitli vergilerle ilgili para cezaları — Ücretten kesilen gelir vergisi ve damga vergisi — Toplu iş sözleşmelerinde tespit edilen, asgari

ücret üstü ücret kademeleri — Aday çırak, çırak ve beceri eğitimi gören mes-

lek lisesi ve meslek yüksek okulu öğrencileri-nin SGK Primleri ve ücretleri

— Genel Sağlık Sigortası Prim Ödemelerinde gelir testi kriteri

— SGK borçlanma primleri (doğum, askerlik, yurtdışı hizmet borçlanmaları)

— SGK isteğe bağlı sigorta primleri — BAĞ-KUR’luların primleri — Geçici işgöremezlik ödeneği — İşsizlik ödeneği — Asgari geçim indirimi — Evde bakım ücreti — 65 yaşını doldurmuş muhtaçlara ve engellilere

aylık bağlanmasında gelir kriteri — Emekli maaşları — Teşvik uygulamalarındaki sübvansiyonlar

B. YANSIMALAR:

— Ücretler genel seviyesi ve ücret artışı — Rekabet gücü — İstihdam — Yatırımlar — İhracat — Kayıtdışı ekonomi — Enflasyon

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu 13 Kasım 2015 tarihinde asgari ücret artışı konusunda şu görüşleri kamuoyuna duyurdu:

Asgari ücrette yapılacak artış, son iki seçim sürecinde siyasi partilerin seçim bildirgelerinde en fazla gündem yaratan konulardan biri olmuştur.

Çalışanlarımızın daha iyi ve hu-zurlu yaşam koşullarına sahip olması ve bunların sosyo-ekonomik hedef ve dengeler paralelinde geliştirilmesi, TİSK’in öncelikli hedeflerinden biri-dir. Zira huzurlu ve verimli işyerleri tesis etmek ancak mutlu çalışanlar ile mümkün olabilir.

Ülkemiz iş dünyasının sürdürüle-bilir büyüme hedefini gerçekleştirme-si yolunda istihdam, ihracat ve katma değerli üretim önceliklerini tesis ede-bilmesinin en önemli koşulu rekabet-çi gücünü koruyabilmesidir. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2015-2016 Küresel Rekabet Gücü Raporu’na göre dünyada rekabet gücü açısından 2012’de 43’üncü, 2013’de 44’üncü, 2014’de 45’inci olan Türkiye ekono-misi 2015’te 6 sıra birden gerileyerek 51’inciliğe inmiştir.

Durum böyle iken, asgari ücret seviyesinde yapılacak artış maliye-tinin işverenlere yansıtılması adeta bir domino etkisi yaratarak ücretler genel seviyesinin hızla yükselme-sine ve böylece rekabet gücümüze zarar vermenin yanı sıra, kayıt dı-şının büyümesi, istihdama, enf-lasyona ve ihracata olumsuz etki yapması gibi pek çok riske işaret etmektedir. Özellikle KOBİ’lerde işsizlik ile yatırım ve büyüme plan-larının ertelenmesi gibi sorunlara dikkat çekmek isteriz.

Ayrıca işverenlerin maliyeti salt asgari ücret nedeni ile değil, kıdem tazminatı, SGK primleri, işsizlik si-gortası primleri, ikramiyeler vb. ar-

tışlara yansımaları dolayısıyla da yükselecektir. Özellikle toplu iş söz-leşmesi uygulayan işyerleri daha da ağır yüklerin altına itilecektir. Asga-ri ücretin etkilediği alanların listesi ekte sunulmuştur.

Mevzuatımıza göre asgari ücret; işçi, işveren ve kamu kesimi temsil-cilerinden oluşan Komisyon tarafın-dan saptanmaktadır. TİSK olarak, Komisyon kararlarını her zaman say-gıyla karşıladık; gerektiği durumlarda kararların ülkemizde yaratabileceği muhtemel sorunları da dile getirdik. Dolayısıyla asgari ücret artış yükünün işletmelere yansıtılması durumunda yaratabileceği sorunları Hükümeti-mizin, işçi kesiminin ve kamuoyunun dikkatine sunmayı görev bilmekteyiz.

Bu konudaki itirazımız, işçinin eline geçen net asgari ücretin artı-şına değil, yapılacak artışın işlet-meler üzerine getirmesi muhtemel ilave yüklere ve bunun rekabetçili-ğimize olan etkisinedir. Bu çerçeve-de, SGK primi, gelir vergisi, işsizlik sigortası primi gibi konularda yapı-lacak düzenlemeler ile halihazırda OECD ortalamasına göre yaklaşık 10 puan yüksek olan işgücü mali-yeti üzerindeki istihdam vergileri-nin azaltılması suretiyle bu artışın dengelenmesini önermekteyiz. 

Toplu iş sözleşmesi uygulayan ve uygulamayan işyerleri arasındaki haksız rekabetin önlenmesi amacıy-la, toplu iş sözleşmeleri gereğince işçilere ödenen ikramiye ve ücret benzeri ödemelerin de kamu görev-lilerinde olduğu gibi asgari ücret içerisinde sayılması da önerilerimiz arasında yer almaktadır.

(TİSK Haber Bülteni; 13.11.2015)

İŞVEREN / Kasım - Aralık 20158

Page 11: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TİSK AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

KASIM 2015 (SAYI: 81)

GENEL DEĞERLENDİRME“Kurulacak Hükümet Ekonominin Rekabet Gücünü Gözeten Bir Program Uygulamalı”

Gelişmiş ülkeler arasında ABD ve İngiltere büyüme oranında pozitif eşiğe ulaştı. Büyümede henüz is-tikrarı yakalayamayan ülkelerin başında AB, özellikle de Euro Böl-gesi ekonomileri geliyor. İstikrar-sız büyüme konusunda risk taşı-yan ülkeler arasındaki ikinci grup yükselen ekonomiler. Bu grupta Çin, Rusya, Türkiye, Brezilya ve Endonezya öne çıkıyor.Tüketici Güven Endeksi son iki yılın en yüksek seviyesinde. Bu sonuçlar sadece iş dünyasının de-ğil, tüketicinin de seçim sürecinin uzamasından dolayı yaşadığı be-lirsizliğin etkisinden sıyrılmaya başladığını gösteriyor. Sanayi üretimi Ağustos ayında çok hızlı yükselmişti. Eylül ayın-da ise yükseliş ivmesini kaybetti. Bu istikrarsızlık yılın tümünde gözleniyor. Sektörün istikrarlı bir eğilim içerisine girmesini sağla-yacak önlemlerin alınması gere-kiyor. İşgücü maliyetlerini enflas-yonun çok üzerinde artıracak bir sürece girilmesi sanayi sektörünü rekabetçilik açısından daha da zorlayacak. Asgari ücret maliye-tinin belirlenmesinde bu durum göz önüne alınmalı. Ayrıca genel işgücü maliyeti üzerindeki vergi

ve prim yükü OECD ortalamasına indirilmeli. İstihdam artarken, işsiz kitlenin büyümesinin nedeni işgücüne ka-tılma oranının artması. İşgücüne katılma oranı yükselmeye devam edecek. Bu yüzden büyüme hızı-nın artması şart. İşsizliği azaltmak için yatırım iklimi iyileştirilmeli. Bunun için de yatırım ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi gere-kiyor. Türkiye ekonomisinin dışa açıklık oranı, 2001 Krizi sonrası dönem-de 2009 yılına kadar istikrarlı bir şekilde arttı. Dışa açıklık oranın-daki yükselişe ihracattan çok it-halat hacmindeki artış kaynaklık etmişti. 2015 yılında oranların yükselmesinde dış ticaret hac-mindeki artış değil, GSYH’daki yükseliş eğiliminin hız kesmesi rol oynadı.Eylül ayında dış ticaretteki kü-çülme, ödemeler bilançosunun fazla vermesine neden oldu. Yıl bazında cari işlemler açığı da 40 milyar 569 milyon dolara gerile-di. Ödemeler bilançosunda cari işlemler fazlası verilmesinde dış ticaret açığındaki küçülmeden zi-yade, ara malı ithalatındaki düşüş etkili oldu. Düşüşün önemli kıs-

mı petrol fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandı. Hemen hemen tüm ara mallarının ithalatında azalış görüldü. Ancak Türkiye’nin ara malı ithalatına dayalı bir sanayi üretimi yapısına sahip olması nedeniyle, bu azalış aynı zamanda sanayi üretiminde de düşüşe kaynaklık etti. Petrol fiyatları 2008 Krizi sonrasında düşüşe geçmesine rağmen Türki-ye, sanayi üretimini ve büyüme oranını istenilen düzeye çekeme-di. Bu durum ülkemizin emtia fiyatlarındaki düşüşü fırsata çevi-remediğinin de bir göstergesidir.Cari açığın finansmanını sağlayan kalemlerden doğrudan yatırım-larda net girişler Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 368 milyon dolar azalarak 255 milyon dolara indi. Cari açığın bir başka finansman kaynağı olan portföy yatırımları  Eylül ayında geçtiği-miz yılın Eylül ayına göre 2 milyar 871 milyon dolar azaldı. Büyümede frene basılmasına rağ-men işsizlik ve enflasyon tehdit oluşturmaya devam etti. Sanayi performansı arzu edilen seviyeyi yakalayamadı. Kurulacak Hükü-met ekonominin rekabet gücünü gözeten bir program uygulamalı.

Eko Bülten’de7

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 9

Page 12: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

DÜNYA EKONOMİSİ:

Küresel kriz boyunca en kritik makroekonomik değişken “büyü-me” olmuştur. Bu nedenle, küresel ekonomide büyümenin istikrara ka-vuşması krizin aşılması olarak algı-lanmaktadır.

Gelişmiş ülkeler arasında ABD ve İngiltere bu konuda pozitif eşiğe ulaşmıştır. Büyümede henüz istik-rarı yakalayamayan ülkelerin başın-da Avrupa Birliği (AB), özellikle de Euro Bölgesi ekonomileri gelmekte-dir. İstikrarsız büyüme konusunda

risk taşıyan ülkeler arasındaki ikin-ci grup yükselen ekonomilerdir. Bu grupta Çin, Rusya, Türkiye, Brezilya ve Endonezya ön plandadır.

Türkiye açısından ihracatta en bü-yük ortağı olan AB’deki büyüme önem-lidir. Çünkü AB’de büyüme oranının artması Türkiye’nin ihracatına olumlu yönde yansımaktadır. Büyüme, yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı çeyreğine göre AB’de %1,9, Euro Ala-nında %1,6 olarak gerçekleşmiştir.

Yılın üçüncü çeyreğinde AB’nin en hızlı büyüyen ekonomisi %4,3 ile Çek Cumhuriyeti olmuştur. AB’nin lokomo-tif ekonomilerinden İngiltere %2,3 ile hızlı büyüyen ülkeler arasına girmiştir. Büyümede geride kalan ülke %0,9 ile İtalya’dır. Almanya %1,7; Fransa %1,2 büyürken, AB’nin en sorunlu ekonomi-sine sahip Yunanistan ise yılın üçüncü çeyreğinde %0,4 küçülmüştür.

TÜRKİYE EKONOMİSİ:Kasım ayında Tüketici Güven

Endeksi Ekim ayına göre %22,9 ora-nında yükselerek, 2015 yılının en yüksek endeks değerine ulaşmıştır. Ekim ayında 62,78 olan endeks, Kasım ayında 77,15 düzeyinde gerçekleşmiş-tir. Bu son iki yıldır tüketici güven endeksindeki en yüksek oranlı yük-seliş olmuştur. Diğer yandan, Ekim ayında 80,87 olan genel ekonomik durum beklentisi endeksi %30,9 ora-nında artarak, Kasım ayında 105,90 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Bu sonuçlar sadece iş dünya-sının değil, tüketicinin de seçim sürecinin uzamasından dolayı ya-şadığı belirsizliğin etkisinden sıy-rılmaya başladığını göstermektedir. Belirsizliğin azalması ile birlikte, ekonomiye olan güvenin yeniden yaratılmasının yatırımlardan, faiz ve enflasyon oranına kadar birçok makroekonomik değişken üzerinde olumlu etkisi olacaktır.

Tablo 1 Seçilmiş AB, Gelişmiş ve Yükselen Ülke Ekonomilerinde Büyüme Oranı

(Bir Önceki Yılın Aynı Çeyreğine Göre, Yüzde)

Ülkeler 2014-4.Ç. 2015-1.Ç. 2015-2.Ç. 2015-3.Ç.

AB28 1,5 1,7 1,9 1,9

Euro Alanı 0,9 1,2 1,5 1,6

Çek Cum. 1,3 4,1 4,6 4,3

Belçika 1,4 1,3 1,5 1,3

Almanya 1,5 1,1 1,6 1,7

Yunanistan 0,9 0,4 1,1 -0,4

İspanya 2,1 2,7 3,1 3,4

Fransa 0,1 0,9 1,1 1,2

İtalya -0,4 0,1 0,6 0,9

Hollanda 1,6 2,5 2,2 1,9

Macaristan 3,2 3,1 2,4 2,2

Avusturya -0,2 0,3 0,8 0,8

Polonya 3,7 3,6 3,5 3,6

Portekiz 0,6 1,6 1,6 1,4

Romanya 2,6 3,8 3,8 3,6

Slovakya 2,8 3 3,3 3,5

İngiltere 3 2,7 2,4 2,3

ABD 2,5 2,9 2,7 2

Japonya 0,3 1,1 -0,2 -0,2

Çin 7,3 7,0 7,0 6,9

Brezilya -0,3 -1,7 -2,4 --

Hindistan 7,0 7,5 7,2 --

Endonezya 4,9 4,8 4,7 4,7

Rusya -0,5 -2,2 -4,5 --

Türkiye 2,7 2,5 3,8

Kaynak: http://ec.europa.eu/eurostat/documents/2995521/7075215/2-13112015-BP-EN.pdf/b1b2ad4f-32ef-4737-abbe-5dc7b91dd1bb,http://stats.oecd.org/Index.aspx? QueryName=350, TUİK veri tabanı kullanılarak hazırlanmıştır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201510

Page 13: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

3

Yılın üçüncü çeyreğinde AB’nin en hızlı büyüyen ekonomisi %4,3 ile Çek Cumhuriyeti olmuştur. AB’nin lokomotif ekonomilerinden İngiltere %2,3 ile hızlı büyüyen ülkeler arasına girmiştir. Büyümede geride kalan ülke %0,9 ile İtalya’dır. Almanya %1,7; Fransa %1,2 büyürken, AB’nin en sorunlu ekonomisine sahip Yunanistan ise yılın üçüncü çeyreğinde %0,4 küçülmüştür. TÜRKİYE EKONOMİSİ: Kasım ayında Tüketici Güven Endeksi Ekim ayına göre %22,9 oranında yükselerek, 2015 yılının en yüksek endeks değerine ulaşmıştır. Ekim ayında 62,78 olan endeks, Kasım ayında 77,15 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu son iki yıldır tüketici güven endeksindeki en yüksek oranlı yükseliş olmuştur. Diğer yandan, Ekim ayında 80,87 olan genel ekonomik durum beklentisi endeksi %30,9 oranında artarak, Kasım ayında 105,90 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu sonuçlar sadece iş dünyasının değil, tüketicinin de seçim sürecinin uzamasından dolayı yaşadığı belirsizliğin etkisinden sıyrılmaya başladığını göstermektedir. Belirsizliğin azalması ile birlikte, ekonomiye olan güvenin yeniden yaratılmasının yatırımlardan, faiz ve enflasyon oranına kadar birçok makroekonomik değişken üzerinde olumlu etkisi olacaktır.

Kaynak: TÜİK veri tabanı Bu nedenle, kurulacak hükümetin uygulayacağı program ile bu güveni daha ileri noktalara taşıması gerekmektedir.

50,0

60,0

70,0

80,0

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

Grafik 1: Tüketici Güven Endeksi

2014 2015

-10,0

0,0

10,0

20,0

30,0

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

Grafik 2: Tüketici Güven Endeksi (Aylık Değişim)

2014 2015

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

3

Yılın üçüncü çeyreğinde AB’nin en hızlı büyüyen ekonomisi %4,3 ile Çek Cumhuriyeti olmuştur. AB’nin lokomotif ekonomilerinden İngiltere %2,3 ile hızlı büyüyen ülkeler arasına girmiştir. Büyümede geride kalan ülke %0,9 ile İtalya’dır. Almanya %1,7; Fransa %1,2 büyürken, AB’nin en sorunlu ekonomisine sahip Yunanistan ise yılın üçüncü çeyreğinde %0,4 küçülmüştür. TÜRKİYE EKONOMİSİ: Kasım ayında Tüketici Güven Endeksi Ekim ayına göre %22,9 oranında yükselerek, 2015 yılının en yüksek endeks değerine ulaşmıştır. Ekim ayında 62,78 olan endeks, Kasım ayında 77,15 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu son iki yıldır tüketici güven endeksindeki en yüksek oranlı yükseliş olmuştur. Diğer yandan, Ekim ayında 80,87 olan genel ekonomik durum beklentisi endeksi %30,9 oranında artarak, Kasım ayında 105,90 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu sonuçlar sadece iş dünyasının değil, tüketicinin de seçim sürecinin uzamasından dolayı yaşadığı belirsizliğin etkisinden sıyrılmaya başladığını göstermektedir. Belirsizliğin azalması ile birlikte, ekonomiye olan güvenin yeniden yaratılmasının yatırımlardan, faiz ve enflasyon oranına kadar birçok makroekonomik değişken üzerinde olumlu etkisi olacaktır.

Kaynak: TÜİK veri tabanı Bu nedenle, kurulacak hükümetin uygulayacağı program ile bu güveni daha ileri noktalara taşıması gerekmektedir.

50,0

60,0

70,0

80,0

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

Grafik 1: Tüketici Güven Endeksi

2014 2015

-10,0

0,0

10,0

20,0

30,0

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

Grafik 2: Tüketici Güven Endeksi (Aylık Değişim)

2014 2015

Grafik 1: Tüketici Güven Endeksi

Grafik 2: Tüketici Güven Endeksi (Aylık Değişim)

Kaynak: TÜİK veri tabanı

Bu nedenle, kurulacak hüküme-tin uygulayacağı program ile bu gü-veni daha ileri noktalara taşıması gerekmektedir.

Sanayide Üretim, Ciro ve Kapasite Kullanımı:

Sanayi sektörünün ileriye ve geriye doğru bağlantısı fazla olduğu için bü-yüme üzerindeki etkisi de yüksektir. 2015 yılının ikinci çeyreği itibariyle sanayi sektörünün GSYH içindeki payı %28,6; toplam ihracat içindeki payı %93,6 düzeyindedir.

2009 Krizi sonrasında ülkemizde sanayi üretimi istikrarsız bir gelişme

göstermiştir. Bu durum son üç yıldır daha da belirgin hale gelmiştir. Nite-kim Takvim Etkisinden Arındırıl-mış Sanayi Üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre Ağustos ayında %7 artarken, Eylül ayında ancak %2,8 yükselmiştir. Mevsim ve Takvim Et-kisinden Arındırılmış Sanayi Üreti-mi ise Ağustos ayında bir ay önceye göre %2,9 artarken, Eylül ayında değişmemiştir.

Eylül ayında Mevsim ve Takvim Et-kisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi bir önceki aya göre madencilikte %3,1; imalat sanayiinde %0,2 azalmıştır. Enerji sektöründe ise üretim %2,2 art-mıştır. Ana sanayi gruplarına göre,

2015 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre en yüksek üretim düşü-şü %6,3 ile dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşmiştir. Üretim, ara malı imalatında %0,9; sermaye malı imalatında %0,3 azalmıştır. Üre-timini en fazla artıran sektör %2,2 ile dayanıksız tüketim malı sektö-rü olmuştur. İmalat sanayiinde en yüksek üretim artışı %15,1 ile diğer ulaşım araçlarında (gemi ve tekne yapımı, lokomotif ve vagon yapımı, hava taşıtları, motosiklet ve bisiklet imalatı), en yüksek üretim düşüşü ise %13,1 ile bilgisayarların, elekt-ronik ve optik ürünlerin imalatında görülmüştür.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 11

Page 14: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Kaynak: TÜİK veri tabanı

2015 yılı Eylül ayında Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üre-timi 2014 yılının Eylül ayına göre %2,8 yükselmiştir. Alt sektörlerden madencilikte üretim %9,2 azalırken, imalat sanayiinde üretim %3,2; enerji sektöründe %6,0 artış göster-miştir. Ana sanayi grupları sınıflama-sına göre, 2015 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre en yük-sek üretim azalışı %1,4 ile dayanıklı tüketim malı imalatında yaşanmıştır. En yüksek üretim artışı ise %6,8 ile dayanıksız tüketim malı imalatında ol-muştur. İmalat sanayinin alt sektörleri içinde yıllık en yüksek üretim artışı %37,5 ile makine ekipmanları kuru-lumu sektöründe görülürken, en fazla üretim düşüşü ise %24,8 ile elektronik ürünlerin imalatında yaşanmıştır.

Sanayi üretimi Ağustos ayında çok hızlı yükselmişti. Eylül ayında ise yükseliş ivmesini kaybetmiştir. Bu istikrarsızlık yılın tümünde göz-lenmektedir. Sektörün istikrarlı bir eğilim içerisine girmesini sağlaya-cak önlemlerin alınması gerekmek-tedir. İşgücü maliyetini enflasyonun

çok üzerinde artıracak bir sürece gi-rilmesi, sanayi sektörünü rekabetçi-lik açısından daha da zorlayacaktır. Asgari ücret maliyetinin belirlenme-sinde bu durum göz önüne alınma-lıdır. Ayrıca genel işgücü maliyeti üzerindeki vergi ve prim yükü OECD ortalamasına indirilmelidir.

Eylül 2015’de Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi Ağustos ayına göre %2,6 oranında yükselmiştir. Ciro, alt sek-törlerden madencilikte %0,2, imalat sanayiinde %2,6 artmıştır. Ana sanayi grupları içinde en yüksek ciro artışı %6,3 ile enerjide, en yüksek ciro düşü-şü ise %7 ile dayanıklı tüketim malla-rında olmuştur. İmalat sanayi ciro en-deksinde ise en yüksek artış %11,5 ile diğer ulaşım araçlarında yaşanırken, en yüksek ciro düşüşü %12 ile diğer imalatlarda ortaya çıkmıştır.

Takvim Etkisinden Arındırılmış Toplam Sanayi Ciro Endeksi 2014 yı-lının aynı ayına göre %15,4 gibi ol-dukça yüksek oranda artmıştır. Ciro, alt sektörlerden madencilikte ciro %8 küçülürken, imalat sanayiinde %16,1

büyümüştür. Ana sanayi gruplarında ciro dalgalı bir seyir izlemiştir. Serma-ye malı imalatında ciro %23,7 artar-ken, enerjide %14,6 azalmıştır. İmalat sanayiinde yıllık bazda en yüksek ciro artışı %37,5 ile makine ekipmanları kurumu ve onarımında, en yüksek ciro kaybı ise %24,8 ile elektroniklerin üretiminde gerçekleşmiştir.

2015 yılı Ekim ayında İmalat Sana-yiinde Kapasite Kullanım Oranı, bir ön-ceki aya göre 0,4 puan azalarak %75,5 düzeyine gerilemiştir. Mevsimsel etki-lerden arındırılmış kapasite kullanım oranının değişimi de aynı yönde olmuş, bir önceki aya göre 0,8 puan azalarak %74,6 düzeyine inmiştir.

İstihdam ve İşsizlik:

Ağustos 2015 döneminde işgü-cüne katılma oranı artmaya devam etmiştir. 2014 yılı Ağustos döneminde %51,2 olan işgücüne katılma oranı 2015 yılının Ağustos döneminde %52,1’e yükselmiştir. İşgücüne katılma oranı-nın yükselişinde, kadınların işgücü-ne katılıma oranının genel katılım oranından daha da kuvvetli olması

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

4

Sanayide Üretim, Ciro ve Kapasite Kullanımı: Sanayi sektörünün ileriye ve geriye doğru bağlantısı fazla olduğu için büyüme üzerindeki etkisi de yüksektir. 2015 yılının ikinci çeyreği itibariyle sanayi sektörünün GSYH içindeki payı %28,6; toplam ihracat içindeki payı %93,6 düzeyindedir. 2009 Krizi sonrasında ülkemizde sanayi üretimi istikrarsız bir gelişme göstermiştir. Bu durum son üç yıldır daha da belirgin hale gelmiştir. Nitekim Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre Ağustos ayında %7 artarken, Eylül ayında ancak %2,8 yükselmiştir. Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi ise Ağustos ayında bir ay önceye göre %2,9 artarken, Eylül ayında değişmemiştir. Eylül ayında Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi bir önceki aya göre madencilikte %3,1; imalat sanayiinde %0,2 azalmıştır. Enerji sektöründe ise üretim %2,2 artmıştır. Ana sanayi gruplarına göre, 2015 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre en yüksek üretim düşüşü %6,3 ile dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşmiştir. Üretim, ara malı imalatında %0,9; sermaye malı imalatında %0,3 azalmıştır. Üretimini en fazla artıran sektör %2,2 ile dayanıksız tüketim malı sektörü olmuştur. İmalat sanayiinde en yüksek üretim artışı %15,1 ile diğer ulaşım araçlarında (gemi ve tekne yapımı, lokomotif ve vagon yapımı, hava taşıtları, motosiklet ve bisiklet imalatı), en yüksek üretim düşüşü ise %13,1 ile bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatında görülmüştür.

Kaynak: TÜİK veri tabanı 2015 yılı Eylül ayında Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi 2014 yılının Eylül ayına göre %2,8 yükselmiştir. Alt sektörlerden madencilikte üretim %9,2 azalırken, imalat sanayiinde üretim %3,2; enerji sektöründe %6,0 artış göstermiştir. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre, 2015 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek üretim azalışı %1,4 ile dayanıklı tüketim malı imalatında yaşanmıştır. En yüksek üretim artışı ise %6,8 ile dayanıksız tüketim malı imalatında olmuştur. İmalat sanayinin alt sektörleri içinde yıllık en yüksek üretim artışı %37,5 ile makine ekipmanları kurulumu sektöründe görülürken, en fazla üretim düşüşü ise %24,8 ile elektronik ürünlerin imalatında yaşanmıştır.

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haz. Tem. Ağus. Eylül Ekim Kasım Aralık2013 1,5 1,9 -0,6 0,8 -0,4 2,5 0,1 -3,2 4,9 -2,0 1,8 -0,72014 2,3 -0,5 -1,3 1,1 -1,0 0,0 2,4 -2,6 3,3 -1,9 -0,1 0,72015 -1,1 1,8 2,3 0,0 -2,0 2,1 -1,5 3,0 0,0

-4,0-3,0-2,0-1,00,01,02,03,04,05,06,0

Bir Ö

ncek

i Aya

Gör

e De

ğişi

m O

ranı

Grafik 3: Mevsim ve Takvim Etkisinden Arındırılmış Sanayi Üretimi (Aylık Değişim)

Grafik 3: Mevsim ve Takvim Endeksinden Arındırılmış Sanayi Üretimi(Aylık Değişim)

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201512

Page 15: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

etkilidir. 2014 yılında %30,9 olan ka-dınların işgücüne katılma oranı, 2015 Ağustos döneminde %32,1’e çıkmıştır.

İşsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre %10,1 ile sabit kalır-ken, işsiz sayısı 2 milyon 944 bin kişi-den 114 bin kişilik artışla 3 milyon 58 bin kişiye çıkmıştır. Tarım dışı işsizlik oranı ise %12’den %12,4’e yükselmiş-tir. Genç işsizliği oranı 0,6 puan azalış-la %18,3 olurken, kadın işsizliği oranı 0,4 puan artarak %13,1’e çıkmıştır.

2015 yılı Ağustos döneminde is-tihdam edilenlerin sayısı, bir önce-ki yılın aynı dönemine göre 837 bin kişi artarak 27 milyon 150 bin kişi-ye, istihdam oranı ise 0,7 puanlık

artış ile %46,8’e yükselmiştir. Ça-lışanların %22,2’si tarım, %19,3’ü sa-nayi, %7,5’i inşaat, %51’i ise hizmetler sektöründe istihdam edilmiştir. Bu dö-nemde hizmetler sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,6 puan, tarım sektörünün payı 0,1 puan artarken, inşaat sektörünün payı değişmemiş, sanayi sektörünün payı ise 0,7 puan gibi oldukça yüksek oranda azalmıştır.

İstihdam artarken, işsiz kitlenin büyümesinin nedeni işgücüne katıl-ma oranının artmasıdır. İşgücüne katılma oranı yükselmeye devam edecektir. Bu yüzden büyüme hızı-nın artması şarttır. İşsizliği azalt-mak için yatırım iklimi iyileştiril-

melidir. Bunun için de yatırım ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Ödemeler Dengesi:

Türkiye ekonomisinin dışa açılık oranı 2001 Krizi sonrası dönemde 2009 yılına kadar istikrarlı bir şe-kilde artmıştır. 2001 yılında %37,1 olan dışa açıklık oranı 2008 yılında %45,7’ye yükselmiştir. 2009 Krizinde oran %39,5’e gerilemiştir. Ekonominin 2010 yılından itibaren yeniden büyü-me patikasına girmesi ile birlikte dışa açıklık oranı yeniden yükselmeye baş-lamış 2014 yılında %50’ye ulaşmıştır. 2015 yılının ikinci çeyreği itibariyle oran %49,8 düzeyindedir.

Grafik 4: Dışa Açıklık Oranı

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

6

artarken, inşaat sektörünün payı değişmemiş, sanayi sektörünün payı ise 0,7 puan gibi oldukça yüksek oranda azalmıştır. İstihdam artarken, işsiz kitlenin büyümesinin nedeni işgücüne katılma oranının artmasıdır. İşgücüne katılma oranı yükselmeye devam edecektir. Bu yüzden büyüme hızının artması şarttır. İşsizliği azaltmak için yatırım iklimi iyileştirilmelidir. Bunun için de yatırım ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Ödemeler Dengesi: Türkiye ekonomisinin dışa açılık oranı 2001 Krizi sonrası dönemde 2009 yılına kadar istikrarlı bir şekilde artmıştır. 2001 yılında %37,1 olan dışa açıklık oranı 2008 yılında %45,7’ye yükselmiştir. 2009 Krizinde oran %39,5’e gerilemiştir. Ekonominin 2010 yılından itibaren yeniden büyüme patikasına girmesi ile birlikte dışa açıklık oranı yeniden yükselmeye başlamış 2014 yılında %50’ye ulaşmıştır. 2015 yılının ikinci çeyreği itibariyle oran %49,8 düzeyindedir.

* 2015 yılının ikinci çeyreği itibari ile. Kaynak: GSYH verisi Dünya Bankası web sayfasından, dış ticaret verileri TUİK veri tabanından alınmış ve tarafımızca hesaplanmıştır. Dışa açıklık oranındaki yükselişe ihracattan çok ithalat hacmindeki artış kaynaklık etmiştir. Nitekim 2001 yılında ithalat/GSYH oranı %21,1 iken, oran 2008 yılında %31,2’ye ulaşmış, 2009 Krizinde %22,9’a gerilemiş, daha sonra tekrar yükselmeye başlamış 2014 yılında %30,2 ve 2015 yılında %29,5 düzeyine ulaşmıştır. İhracat bu artış eğilimine aynı oranda katkı verememiştir. 2001 yılında ihracat/GSYH oranı %15,9 iken, oran 2008 yılında %18 olmuş, 2009 krizinde %16,6’ya gerilemiş, daha sonra yine yükselerek 2014 yılında %19,7 ve 2015 yılında %20,3 düzeyine ulaşmıştır. 2015 yılında oranların yükselmesinde dış ticaret hacmindeki artış değil, GSYH’daki yükseliş eğiliminin hız kesmesi rol oynamıştır. 2015 yılı Eylül ayı itibariyle dış ticaret hacmi 2014 yılının aynı dönemine göre %11,6 düşmüştür. Eylül ayında dış ticaretteki küçülme ödemeler bilançosunun fazla vermesine neden olmuştur. Eylül 2014’te 2 milyar 365 milyon dolar açık veren cari işlemler hesabı, 2015 yılının aynı ayında 95 milyon dolar fazla vermiştir. Böylece yıl bazında cari işlemler açığı da 40 milyar 569 milyon dolara kadar gerilemiştir.

2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015*İhracat/GSYH 15,9 15,5 15,6 16,1 15,2 16,1 16,5 18 16,6 15,5 17,4 19,3 18,4 19,7 20,3İthalat/GSYH 21,1 22,1 22,8 24,8 24,1 26,2 26,2 31,2 22,9 25,3 31 31 30,5 30,2 29,5DTH/GSYH 37,1 37,6 38,4 40,9 39,3 42,4 42,8 45,7 39,5 40,9 48,4 49,3 49 50 49,8

0102030405060

Grafik 4: Dışa Açıklık Oranı

İhracat/GSYH İthalat/GSYH DTH/GSYH

* 2015 yılının ikinci çeyreği itibari ile. Kaynak: GSYH verisi Dünya Bankası web sayfasından, dış ticaret verileri TUİK veri tabanından alınmış ve tarafımızca hesaplanmıştır.

Dışa açıklık oranındaki yükseli-şe ihracattan çok ithalat hacminde-ki artış kaynaklık etmiştir. Nitekim 2001 yılında ithalat/GSYH oranı %21,1 iken, oran 2008 yılında %31,2’ye ulaşmış, 2009 Krizinde %22,9’a geri-lemiş, daha sonra tekrar yükselmeye başlamış 2014 yılında %30,2 ve 2015 yılında %29,5 düzeyine ulaşmıştır. İhracat bu artış eğilimine aynı oran-da katkı verememiştir. 2001 yılında

ihracat/GSYH oranı %15,9 iken, oran 2008 yılında %18 olmuş, 2009 kri-zinde %16,6’ya gerilemiş, daha sonra yine yükselerek 2014 yılında %19,7 ve 2015 yılında %20,3 düzeyine ulaş-mıştır. 2015 yılında oranların yük-selmesinde dış ticaret hacmindeki artış değil, GSYH’daki yükseliş eği-liminin hız kesmesi rol oynamıştır. 2015 yılı Eylül ayı itibariyle dış ticaret hacmi 2014 yılının aynı dönemine

göre %11,6 düşmüştür.

Eylül ayında dış ticaretteki kü-çülme ödemeler bilançosunun faz-la vermesine neden olmuştur. Eylül 2014’te 2 milyar 365 milyon dolar açık veren  cari işlemler hesabı,  2015 yılı-nın aynı ayında 95 milyon dolar fazla vermiştir. Böylece yıl bazında cari işlemler açığı da 40 milyar 569 mil-yon dolara kadar gerilemiştir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 13

Page 16: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

7

Kaynak: TCMB Ödemeler bilançosunda cari işlemler fazlası verilmesinde dış ticaret açığındaki küçülmeden ziyade, ara malı ithalatındaki düşüş etkili olmuştur. Ocak-Eylül 2014 döneminde 131 milyar 732 milyon dolar olan ara malı ithalatı 2015 yılının aynı döneminde %17,5 oranında düşerek 108 milyar 671 milyon dolara gerilemiştir. 23 milyar 61 milyon dolarlık bu düşüşün 12 milyar 356 milyon doları petrol fiyatlarındaki düşüşten kaynaklanmıştır. Ancak ara malı ithalatı düşüşü bundan ibaret değildir. Hemen hemen tüm ara mallarının ithalatında azalış görülmüştür. Ancak Türkiye’nin ara malı ithalatına dayalı bir sanayi üretimi yapısına sahip olması nedeniyle, bu azalış aynı zamanda sanayi üretiminde de düşüşe kaynaklık etmiştir. Petrol fiyatları 2008 Krizi sonrasında düşüşe geçmesine rağmen Türkiye, sanayi üretimini ve büyüme oranını istenilen düzeye çekememiştir. Ortaya çıkan sonuç, ülkemizin emtia fiyatlarındaki düşüşü fırsata çeviremediğinin de bir göstergesidir. Eylül ayında 2011 yılından bu yana cari açık üzerinde etkili olan parasal olmayan altın (altın ticareti) etkisi belirleyici olmaya devam etmiştir. Söz konusu kalemden 2014 yılı Eylül ayında 648 milyon dolarlık net ithalat olurken, bu yılın Eylül’ünde 520 milyon dolarlık net ihracat yapılmıştır. Turizm gelirlerindeki gerileme nedeni ile cari işlemler kaleminin altında yer alan net seyahat gelirleri de, 2014 yılının aynı ayına göre 439 milyon dolar azalarak 2 milyar 913 milyon dolara inmiştir. Cari açığın finansmanını sağlayan kalemlerden doğrudan yatırımlarda net girişler Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 368 milyon dolar azalarak 255 milyon dolara inmiştir. Cari açığın bir başka finansman kaynağı olan portföy yatırımları Eylül ayında geçtiğimiz yılın Eylül ayına göre 2 milyar 871 milyon dolar azalmıştır. Portföy yatırımlarındaki çıkışta 646 milyon dolarlık azalış ile DİBS başı çekmiştir. Hisse senedi çıkışı daha sınırlı olmuş ve 233 milyon dolarda kalmıştır. Eylül ayında bankalar daha önce ihraç ettikleri tahvil ve bonolar için 648 milyon dolarlık geri ödemede bulunmuşlardır.

Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haz. Tem. Ağus. Eylül2014 2014 2014 2015 2015 2015 2015 2015 2015 2015 2015 2015

46.358 47.970 46.525 43.855 44.045 45.647 44.508 45.216 44.342 45.277 43.029 40.569

36.000

38.000

40.000

42.000

44.000

46.000

48.000

50.000

Grafik 5: Cari İşlemler Dengesi (Birikimli Yıllık, Milyon Dolar)

Kaynak: TCMB

Ödemeler bilançosunda cari iş-lemler fazlası verilmesinde dış tica-ret açığındaki küçülmeden ziyade, ara malı ithalatındaki düşüş etkili olmuştur. Ocak-Eylül 2014 dönemin-de 131 milyar 732 milyon dolar olan ara malı ithalatı 2015 yılının aynı dö-neminde %17,5 oranında düşerek 108 milyar 671 milyon dolara gerilemiştir. 23 milyar 61 milyon dolarlık bu dü-şüşün 12 milyar 356 milyon doları petrol fiyatlarındaki düşüşten kay-naklanmıştır. Ancak ara malı itha-latı düşüşü bundan ibaret değildir.

Hemen hemen tüm ara malları-nın ithalatında azalış görülmüştür. Ancak Türkiye’nin ara malı ithalatı-na dayalı bir sanayi üretimi yapısı-na sahip olması nedeniyle, bu azalış aynı zamanda sanayi üretiminde de düşüşe kaynaklık etmiştir. Petrol fiyatları 2008 Krizi sonrasında dü-şüşe geçmesine rağmen Türkiye, sanayi üretimini ve büyüme oranını istenilen düzeye çekememiştir. Or-taya çıkan sonuç, ülkemizin emtia fiyatlarındaki düşüşü fırsata çevire-mediğinin de bir göstergesidir.

Eylül ayında 2011 yılından bu yana cari açık üzerinde etkili olan parasal olmayan altın (altın ticare-ti) etkisi belirleyici olmaya devam etmiştir. Söz konusu kalemden 2014 yılı Eylül ayında 648 milyon dolarlık

net ithalat olurken, bu yılın Eylül’ünde 520 milyon dolarlık net ihracat yapıl-mıştır. Turizm gelirlerindeki gerileme nedeni ile cari işlemler kaleminin al-tında yer alan net seyahat gelirleri de, 2014 yılının aynı ayına göre 439 mil-yon dolar azalarak 2 milyar 913 mil-yon dolara inmiştir.

Cari açığın finansmanını sağ-layan kalemlerden doğrudan yatı-rımlarda net girişler Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 368 milyon dolar azalarak 255 milyon dolara inmiştir. Cari açığın bir baş-ka finansman kaynağı olan portföy yatırımları  Eylül ayında geçtiğimiz yılın Eylül ayına göre 2 milyar 871 milyon dolar azalmıştır. Portföy yatı-rımlarındaki çıkışta 646 milyon dolar-lık azalış ile DİBS başı çekmiştir. Hisse senedi çıkışı daha sınırlı olmuş ve 233 milyon dolarda kalmıştır. Eylül ayında bankalar daha önce ihraç ettikleri  tah-vil ve bonolar için 648 milyon dolarlık geri ödemede bulunmuşlardır.

2015 yılının tümünde olduğu gibi Eylül ayında da net hata nok-san kalemi cari açığın finansmanın-da belirleyici rol oynamaya devam etmiştir. Eylül ayında bu kalemden Türkiye’ye 1 milyar 980 milyon dolar, Ocak-Eylül 2015 döneminde ise 13 mil-yar 443 milyon dolara ulaşan bir döviz girişi olmuştur. Net hata noksan ka-

lemi mevcut düzeyi ile cari işlemler açığının %52,5’ini finanse etmiş-tir. Bu girişe rağmen Eylül ayında TCMB’nın rezervleri 847 milyon do-lar, Ocak-Eylül 2015 döneminde ise 3 milyar 775 milyon dolar azalmıştır.

Para ve Maliye Politikası:

2015 yılında Genel Seçimlere rağmen mali istikrar korunmuş-tur. Ekim ayı da mali istikrar açı-sından olumlu geçmiştir. 2014 yılı Ekim ayında 3 milyar 10 milyon TL açık veren Merkezi Yönetim Bütçe-si, 2015 yılı Ekim ayında 7 milyar 235 milyon TL fazla vermiştir. Faiz dışı fazla da benzer şekilde gerçek-leşmiş, 2014 yılında 3 milyar 994 milyon TL olan fazla, 2015 yılında 9 milyar 872 milyon TL’ye yüksel-miştir. Ekim ayında bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı ayına göre %28,2 artarken, bütçe giderleri ise %1,7 ora-nında azalmıştır. Ekim ayında bütçe gelirlerindeki artışın kaynağı 4,5 G ihalesine ilişkin ödemenin yapılma-sıdır. Böylece vergi dışı gelirlerde %52,5 oranındaki artış olmuştur. Ekim ayında faiz hariç bütçe giderleri %12,4 oranında artarak 33 milyar 925 milyon TL düzeyinde gerçekleşmiştir.

Yılın ilk on ayında bütçe açığı 2014 yılının aynı dönemine göre %58,3 oranında azalmış ve geçen yıl

Grafik 5: Cari İşlemler Dengesi(Birikimli Yıllık, Milyon Dolar)

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201514

Page 17: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

14 milyar 941 milyon TL olan açık, 6 milyar 227 milyon TL’ye gerile-miştir. 2014 yılı Ocak-Ekim dönemin-de 30 milyar 332 milyon TL olan faiz dışı fazla da %35,7 oranında artarak 41 milyar 175 milyon TL’ye ulaşmıştır. 2015 yılı Ocak-Ekim döneminde bütçe gelirleri 2014 yılının aynı dönemine göre %14,5 oranında artarak 398 mil-yar TL ulaşırken, bütçe giderleri %11,5 oranında artarak 404,2 milyar TL dü-zeyinde kalmıştır.

Kasım ayında da mali istikrar ile birlikte parasal sıkılaştırmaya da devam edilmiştir. Kasım ayında M2 cinsinden para arzı yılbaşına göre %16,8; geçen yılın Kasım ayına göre de %19,8 artmıştır. Tüketici kredilerinin genişlemesi ise oldukça sınırlı kal-mıştır. Kasım ayında tüketici kredileri geçen yılın sonuna göre %7,91, geçen yılın aynı dönemine göre %10 yüksel-miştir. Kredi genişlemesine konut kredilerinde artış güç vermiştir. Ko-nut kredileri geçen yılın Kasım ayına göre %16,13 oranında yükselmiştir. Buna karşılık, geçmişte kredi plas-manında kendine önemli yer bu-lan taşıt kredileri 2014 yılına göre %10,54 azalmıştır.

Grafik 6: Bankacılık Sektörü Tüketici Kredileri (Kasım 2015 itibari ile)

Tablo 2: İthalatta Değişim (Ocak-Eylül 2014-2015), Bin Dolar

  2014 2015 Değişim (%)

Petrol ürünleri 41 743 848 29 387 610 -29,6

Kazanlar makinalar 20 610 170 18 797 857 -8,8

Elektrikli makina ve cihazlar 13 096 153 12 847 959 -1,9

Motorlu kara taşıtları 10 896 562 12 892 633 18,3

Demir ve çelik 13 263 025 11 476 731 -13,5

Plastikler 10 908 142 9 184 652 -15,8

Hava taşıtları 2 324 223 3 222 881 38,7

Organik kimyasal ürünler 4 413 846 3 626 864 -17,8

Optikler 3 521 562 3 397 622 -3,5

Eczacılık ürünleri 3 219 814 3 048 511 -5,3

Altın 4 853 290 3 265 549 -32,7

Alüminyum ve alüminyumdan eşya 2 557 191 2 597 719 1,6

Demir veya çelikten eşya 1 968 670 1 987 865 1,0

Kauçuk ve kauçuktan eşya 2 158 909 1 887 422 -12,6

Kağıt ve karton 2 452 906 2 045 644 -16,6

Bakır ve bakırdan eşya 2 778 997 2 258 904 -18,7

Örülmemiş giyim eşyası 1 469 133 1 367 421 -6,9

Sentetik ve suni filamentler 1 798 338 1 545 482 -14,1

Sentetik ve suni devamsız lifler 1 647 363 1 437 260 -12,8

Pamuk, pamuk ipliği 2 394 443 1 684 168 -29,7

Diğer fasıllar 31 743 079 28 353 941 -10,7

Kaynak: TÜİK Veri tabanı

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

9

dışı fazla da %35,7 oranında artarak 41 milyar 175 milyon TL’ye ulaşmıştır. 2015 yılı Ocak-Ekim döneminde bütçe gelirleri 2014 yılının aynı dönemine göre %14,5 oranında artarak 398 milyar TL ulaşırken, bütçe giderleri %11,5 oranında artarak 404,2 milyar TL düzeyinde kalmıştır. Kasım ayında da mali istikrar ile birlikte parasal sıkılaştırmaya da devam edilmiştir. Kasım ayında M2 cinsinden para arzı yılbaşına göre %16,8; geçen yılın Kasım ayına göre de %19,8 artmıştır. Tüketici kredilerinin genişlemesi ise oldukça sınırlı kalmıştır. Kasım ayında tüketici kredileri geçen yılın sonuna göre %7,91, geçen yılın aynı dönemine göre %10 yükselmiştir. Kredi genişlemesine konut kredilerinde artış güç vermiştir. Konut kredileri geçen yılın Kasım ayına göre %16,13 oranında yükselmiştir. Buna karşılık, geçmişte kredi plasmanında kendine önemli yer bulan taşıt kredileri 2014 yılına göre %10,54 azalmıştır.

Kaynak: http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tcmb+tr/tcmb+tr/main+menu/istatistikler/parasal+ve+finansal+istatistikler/haftalik+para+ve+banka+istatistikleri/veri+%28tablolar%29 kullanılarak hazırlanmıştır.

Para arzındaki sıkılaştırmaya rağmen Ekim ayında enflasyon oranı (TÜFE) aylık bazda %1,55 yükselmiştir. TÜFE bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,86, bir önceki yılın aynı ayına göre %7,58 ve on iki aylık ortalamalara göre %7,69 artmıştır. Aylık bazda en yüksek artışlar %11,43 ile giyim ve ayakkabı, %1,40 ile ulaştırma ve %1,39 ile ev eşyası grubunda görülmüştür. Ekim ayında çekirdek enflasyonda döviz kurundaki artışın etkisi ile maliyet kaynaklı bozulma başlamıştır. TCMB bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli yansımalarının yanı sıra bu dönemde giyim fiyatlarında kaydedilen yüksek artışla birlikte belirgin olarak yükselen temel mal grubu eğilimi bu gelişmede belirleyici olmuştur… Temel mal grubu yıllık enflasyonu Ekim ayında 1,25 puanlık artışla yüzde 9,19’a yükselmiştir. Bu dönemde yıllık enflasyon tüm alt gruplarda artış kaydetmiştir. Türk lirasındaki değer kaybının birikimli etkilerine bağlı olarak dayanıklı mal grubu fiyatları aylık bazda yüzde 1,75 oranında yükselmiştir. Dayanıklı mal grubunda beyaz eşya, otomobil ve mobilya fiyatlarında belirgin artışlar gözlenmiştir. Döviz kuru etkilerinin daha gecikmeli izlendiği giyim ve dayanıklı dışı temel mallar grubunda da fiyatlar aylık bazda artış kaydetmiş ve grup yıllık enflasyonu %8,49’a yükselmiştir.

TOPLAMTÜKETİCİ

KREDİLERİ

MEVDUATBANKALARI

(TL+YP)KONUT TAŞIT DİĞER

Yıl Sonuna Göre % Değişim 7,91 7,90 13,51 -9,96 4,28Geçen Yılın Aynı Dönemine Göre %

Değişim 10,00 10,03 16,13 -10,54 6,18

-15,00-10,00

-5,000,005,00

10,0015,0020,00

Yüzd

e De

ğişi

m

Grafik 6: Bankacılık Sektörü Tüketici Kredileri (Kasım 2015 itibari ile)

Kaynak: http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tcmb+tr/tcmb+tr/main+menu/istatistikler/parasal+ve+finansal+istatistikler/haftalik+para+ve+banka+istatistikleri/veri+%28tablolar%29 kullanılarak hazırlanmıştır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 15

Page 18: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Sonuç:

Türkiye iki yıllık seçim maratonunu oldukça maliyetli bir şekilde tamamlamıştır. GSYH 2014 yılında %2,9, 2015 yılının ilk yarısında %3,1 oranında büyüyebilmiştir. Düşük düzeylerde seyreden büyüme oranına rağmen TÜFE %7,58, işsizlik oranı %10,1 oranına yükselmiştir.

Seçimler sonrasında bu tablo değişme işaretleri göstermeye başlamıştır. Tüketici Güven Endeksi Kasım ayında Ekim ayına göre %22,9 oranında yükselmiştir. Ancak bu yükselişi temkinli karşılamak gerekmektedir. Çünkü ekonominin dinamik gücü olan sanayi sektöründe durağanlık vardır. Örneğin İstanbul Sanayi Odası ta-rafından yayımlanan Türkiye Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) Eylül ayında 48,8 iken Ekim ayında ancak 49,5’a yükselebilmiştir. Bu düzey de durağanlığa işaret etmektedir.

Kurulacak hükümetin ekonomideki bu durumu dikkate alan, ekonominin rekabet gücünü gözeten bir prog-ram uygulayacağını ümit ediyoruz.

Para arzındaki sıkılaştırmaya rağmen Ekim ayında enflasyon ora-nı (TÜFE) aylık bazda %1,55 yüksel-miştir. TÜFE bir önceki yılın Aralık ayına göre %7,86, bir önceki yılın aynı ayına göre %7,58 ve on iki aylık ortalamalara göre %7,69 artmıştır. Aylık bazda en yüksek artışlar %11,43 ile giyim ve ayakkabı, %1,40 ile ulaş-tırma ve %1,39 ile ev eşyası grubunda görülmüştür. Ekim ayında çekirdek enflasyonda döviz kurundaki artışın etkisi ile maliyet kaynaklı bozulma başlamıştır. TCMB bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Döviz kuru gelişme-lerinin gecikmeli yansımalarının yanı sıra bu dönemde giyim fiyatlarında kaydedilen yüksek artışla birlikte be-lirgin olarak yükselen temel mal grubu

eğilimi bu gelişmede belirleyici olmuş-tur… Temel mal grubu yıllık enflasyo-nu Ekim ayında 1,25 puanlık artışla yüzde 9,19’a yükselmiştir. Bu dönem-de yıllık enflasyon tüm alt gruplarda artış kaydetmiştir. Türk lirasındaki değer kaybının birikimli etkilerine bağlı olarak dayanıklı mal grubu fiyatları aylık bazda yüzde 1,75 ora-nında yükselmiştir. Dayanıklı mal grubunda beyaz eşya, otomobil ve mobilya fiyatlarında belirgin artış-lar gözlenmiştir. Döviz kuru etkile-rinin daha gecikmeli izlendiği giyim ve dayanıklı dışı temel mallar gru-bunda da fiyatlar aylık bazda artış kaydetmiş ve grup yıllık enflasyonu %8,49’a yükselmiştir.

Giyim grubunda ise endeks ta-

rihinin en yüksek oranlı Ekim ayı artışı gerçekleşmiş ve yıllık enflas-yon %5,73 olmuştur. Bu gelişmede gümrük vergisi ayarlamalarının da etkili olduğu düşünülmektedir. So-nuç olarak Ekim ayı, bir önceki ayda olduğu gibi, Türk lirasındaki değer kayıplarının temel mal fiyatlarında belirgin olarak hissedildiği bir dö-nem olmuştur”.

Yurt İçi Üretici Fiyatları (Yİ-ÜFE) Ekim ayında döviz kuru değişmeleri nedeniyle %0,20 oranında azalmış-tır. Bunda imalat sanayiindeki fiyat-ların %0,37 oranındaki düşüşü etkili olmuştur. Yıllık bazda fiyatlar yurt içi fiyat endeksi içinde yer alan imalat sa-nayiinde %6,56’ya, petrol ve ana me-tal hariç imalat sanayiinde ise %8,71’e kadar düşmüştür.

Ekim 2015’te Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) %0,85 yükselmiştir. Tarım ÜFE 2015 yılı Ekim ayında, bir önceki yılın Ara-lık ayına göre %10,57, bir önceki yılın aynı ayına göre %9,29 ve on iki aylık ortalamalara göre %10,57 artmıştır.

Ekim ayında Yurt Dışı Üretici Fi-yat Endeksi (YD-ÜFE) ise aylık baz-da % 2,07 oranında düşmüştür. YD-ÜFE, 2015 yılı Ekim ayında bir önceki yılın Aralık ayına göre %14,93; bir ön-ceki yılın aynı ayına göre %13,17 ve on iki aylık ortalamalara göre %6,54 artış kaydetmiştir.

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ www.tisk.org.tr

10

Giyim grubunda ise endeks tarihinin en yüksek oranlı Ekim ayı artışı gerçekleşmiş ve yıllık enflasyon %5,73 olmuştur. Bu gelişmede gümrük vergisi ayarlamalarının da etkili olduğu düşünülmektedir. Sonuç olarak Ekim ayı, bir önceki ayda olduğu gibi, Türk lirasındaki değer kayıplarının temel mal fiyatlarında belirgin olarak hissedildiği bir dönem olmuştur”. Yurt İçi Üretici Fiyatları (Yİ-ÜFE) Ekim ayında döviz kuru değişmeleri nedeniyle %0,20 oranında azalmıştır. Bunda imalat sanayiindeki fiyatların %0,37 oranındaki düşüşü etkili olmuştur. Yıllık bazda fiyatlar yurt içi fiyat endeksi içinde yer alan imalat sanayiinde %6,56’ya, petrol ve ana metal hariç imalat sanayiinde ise %8,71’e kadar düşmüştür.

Kaynak: TÜİK veri tabanı Ekim 2015’te Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) %0,85 yükselmiştir. Tarım ÜFE 2015 yılı Ekim ayında, bir önceki yılın Aralık ayına göre %10,57, bir önceki yılın aynı ayına göre %9,29 ve on iki aylık ortalamalara göre %10,57 artmıştır. Ekim ayında Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) ise aylık bazda % 2,07 oranında düşmüştür. YD-ÜFE, 2015 yılı Ekim ayında bir önceki yılın Aralık ayına göre %14,93; bir önceki yılın aynı ayına göre %13,17 ve on iki aylık ortalamalara göre %6,54 artış kaydetmiştir. SONUÇ: Türkiye iki yıllık seçim maratonunu oldukça maliyetli bir şekilde tamamlamıştır. GSYH 2014 yılında %2,9, 2015 yılının ilk yarısında %3,1 oranında büyüyebilmiştir. Düşük düzeylerde seyreden büyüme oranına rağmen TÜFE %7,58, işsizlik oranı %10,1 oranına yükselmiştir.

TÜFE Yİ-ÜFE YD-ÜFE Tarım ÜFEAylık Değişim 2014 1,9 0,92 0,6 0,18Aylık Değişim 2015 1,55 -0,2 -2,07 0,85Yıllık Değişim 2014 8,96 10,1 8,2 7,92Yıllık Değişim 2015 7,58 5,74 13,17 9,29

-4-202468

101214

Grafik 7: Enflasyon Oranlarındaki Değişim (Ekim 2014-2015, Yüzde )

Aylık Değişim 2014 Aylık Değişim 2015 Yıllık Değişim 2014 Yıllık Değişim 2015

Grafik 7: Enflasyon Oranlarındaki Değişim (Ekim 2014-2015, Yüzde)

Kaynak: TÜİK Veri tabanı

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201516

Page 19: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TİSK: “Artık İşimize Odaklanalım”

1 Kasım 2015 Genel Seçimlerinin Ülkemize hayır-lı olmasını diliyoruz.

Son Seçimler ülkemize yönelik terör eylemlerine rağmen büyük ölçüde sükunetle yapılmış, toplumun iradesi ortaya çıkmıştır. Toplum genelinin sağduyu-sunu bir kez daha kanıtlayan bu durum, demokrasi-miz açısından önemli bir başarıdır.

Art arda iki genel seçim dolayısıyla, 2015 yılına siyaset hakim olmuştur.

Söz konusu faktörün etkilerinden biri, ekonomi-de ve çalışma hayatında yaşanan önemli sorunların geri planda kalması, etkin çözümler üretilememesi olmuştur.

Ekonomide büyüme yavaşlamıştır. İşsizlik art-maktadır. Sanayi politikaları gerekli gelişmeyi sağ-lamamaktadır. Yatırımlar askıdadır. En az 2 milyon 100 bin Suriyeli’nin de tabloya eklenmesiyle, toplu-mun yaşam standardının gerilediği sonucuna varıl-maktır. TL’nin zayıflamasına rağmen ihracatın azalış trendinin devam etmesi ve yatırımların geleceği inşa edecek hacimde olmaması ciddi sorunlardır.

Öte yandan, çalışma hayatımızda kanunsuz ey-lemler yaygınlaşmış, işyerlerindeki huzursuzluk ne-deniyle üretimin devamı işverenlerin fedakarlıkları ile devam ettirilebilir hale gelmiştir. İş davalarında mahkemelerin ve yüksek mahkemelerin kararları da ne yazık ki Türkiye Ekonomisi’nin rekabet gücünü zayıflatan yönde çıkmaktadır.

Daimi seçim ortamının ikinci etkisi; seçim reka-betinin siyasi partileri ekonomiye ve çalışma haya-tına önemli ilave yük getirecek vaatlerde bulunmaya yöneltmesi olmuştur. Söz konusu vaatler uygulandı-ğı takdirde tüm halka gelir ve istihdam kaybı şeklin-de yansıyacaktır.

Seçimler tamamlandığına ve sonuçlar belirlendi-ğine göre, yeni Hükümetten beklentimiz, toplumun endişelerini giderecek çözümler yaratılmasıdır.

Artık işimize odaklanalım.Kurulacak hükümet göz ardı edilen ekonomiye ve

çalışma hayatına öncelik vermelidir.Güçlü ve yurt dışında itibarı olan bir ekonomi yö-

netimi oluşturulmalı, ekonomi sahiplenilmeli, hızla kısa vadeli tedbirler ve son yıllarda ihmal edilen ya-pısal reformlar devreye girmelidir.

(TİSK Haber Bülteni; 02.11.2015)

64. Hükümet Kuruldu Hükümeti kurma görevini alan AK Parti Genel Başkanı Ahmet

Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni hükü-meti onaylamasının ardından 24 Kasım 2015 tarihinde Bakanlar Kurulu’nu kamuoyuna açıkladı.

64. Hükümet Üyeleri şu isimlerden oluşuyor:

BAŞBAKANBAŞBAKAN YARDIMCISIBAŞBAKAN YARDIMCISIBAŞBAKAN YARDIMCISIBAŞBAKAN YARDIMCISIBAŞBAKAN YARDIMCISI

ADALET BAKANIAİLE VE SOSYAL

POLİTİKALAR BAKANIAVRUPA BİRLİĞİ BAKANI

BİLİM SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANIDIŞİŞLERİ BAKANIEKONOMİ BAKANI

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI

GENÇLİK VE SPOR BAKANIGIDA TARIM VE

HAYVANCILIK BAKANIGÜMRÜK VE TİCARET BAKANI

İÇİŞLERİ BAKANIKALKINMA BAKANI

KÜLTÜR VE TURIZM BAKANIMALİYE BAKANI

MİLLİ EĞİTİM BAKANIMİLLİ SAVUNMA BAKANI

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANISAĞLIK BAKANI

ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI

Prof. Dr. Ahmet DavutoğluProf. Dr. Numan KurtulmuşMehmet ŞimşekYalçın AkdoğanYıldırım Tuğrul TürkeşLütfi ElvanBekir Bozdağ

Sema RamazanoğluVolkan Bozkır

Fikri Işık

Süleyman SoyluFatma Güldemet SarıMevlüt ÇavuşoğluMustafa Elitaş

Berat AlbayrakAkif Çağatay Kılıç

Faruk ÇelikBülent TüfenkçiEfkan AlaCevdet YılmazMahir Ünal Naci AğbalProf. Dr. Nabi Avcıİsmet YılmazProf. Dr. Veysel EroğluMehmet Müezzinoğlu

Binali Yıldırım

BAKANLAR KURULU

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 17

Page 20: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Başbakan Davutoğlu 64. Hükümet Programı’nı Açıkladı

25 Kasım 2015 tarihinde Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından TBMM’ye sunulan 64. Hükümet Programı’nda, yeni Hükümetin bir reform hükümeti olacağı vurgulanarak, Demokratikleş-me ve Adalet, Eğitim, Kamu Yönetimi, Kamu Maliyesi, Reel Ekonomide Köklü Değişim, Öncelikli Dönüşüm Program-ları reformların yoğunlaştırılacağı 6 temel alan olarak sıralandı.

Program’da yer alan başlıklardan bazıları şöyle:

3 Sivil, katılımcı, çoğulcu, özgürlük-çü bir demokratik ve sivil anayasanın yapımına öncülük edilecek.

3 Ekonomik ve Sosyal Konsey ile ilgi-li yasal düzenleme gerçekleştirilerek, Konsey yönetişim ilkeleri çerçevesin-de etkin bir biçimde çalıştırılacak.

3 İş dünyasının ihtiyaç duyduğu mes-lek ve alanlarda kaliteli eleman yetiş-tirilmesini sağlayacak şekilde mesleki

eğitimin kalitesini artıracak tedbirler alınmaya devam edilecek.

3 Genç işsizliğinin önüne geçmek için ‘Ulusal Genç İstihdamı Strateji Belgesi’ hazırlanacak.

3 Esnek çalışma biçimleri geliştiri-lerek özellikle gençlerin istihdamının önü açılacak.

3 Kadın istihdamının artırılmasına yönelik yeni çalışma modelleri oluştu-rulacak.

3 Kayıtdışılığın da önemli bir nede-ni olan çalışma hayatındaki katılıklar azaltılarak, istihdamın gelişimine sağ-lıklı bir zemin oluşturulurken, işletme-lerin rekabet gücü artırılacak.

3 Kıdem tazminatı sisteminde ya-şanan sorunların çözümü amacıyla sosyal taraflarla diyalog içinde gerekli düzenlemeler yapılacak.

3 Özel sektör işletmelerinde eğitim

birimleri kurulması teşvik edilecek. Özel sektör, meslek kuruluşları ile işçi ve işveren kuruluşlarının meslek eğiti-mi vermeleri özendirilecek.

3 Sektörden gelen talepler doğrultu-sunda iş ve eğitim dünyası için gerekli olan Ulusal Meslek Standartları hazır-lanıp yürürlüğe konulacak, yürürlük-teki standartlar en geç 5 yılda bir gün-cellenecek.

3 İstihdam teşvikleri basit ve daha anlaşılır hale getirilecek. Bu kapsam-da yapılacak analizler dikkate alına-rak, bazı teşvik uygulamaları gözden geçirilecek.

3 Sanayide dışa dönük bir yapı için-de, Ar-Ge, yenilik ve nitelikli işgücüne dayalı yüksek katma değerli mal üreten şirketlere sahip, orta ve yüksek teknolo-jili ürünlerde Avrasya’nın üretim mer-kezi haline gelmiş bir ülke olma vizyo-nuyla hareket edilecek.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201518

Page 21: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

“Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler Konusundaki Görüş, Beklenti ve Önerileri”

Başlıklı Rapor Kamuoyuyla PaylaşıldıTÜRK İŞ DÜNYASININ SURİYELİLERE BAKIŞI İLK KEZ ARAŞTIRILDI

TİSK ve Hacettepe Üniversitesi’ nin Türkiye’deki Suriyelilerle İlgili Araştırmasından Önemli Bulgular:

• 2.2 milyon Suriyelinin Türkiye’de kalıcı olacağı esas alınarak Türkiye’ye uyum programı düzenlenmeli.

• Türkiye’de en az 300 bin kayıt dışı Suriyeli işçi çalışıyor.

• En az 150 bin çocuk Türkiye’de doğdu. 18 yaşından küçük 1,2 milyon Suriyeli var.

• Suriyelilerin mesleki niteliklerinin belirlenmesi, onlara Türkçe eğitimi ve mesleki eğitim sağlanması, Türk toplumuna uyumlarının temel şartları olarak kabul edilmeli.

• Suriyelilerin yasal çalışma çerçevesi ve çalışabilecekleri alanlar belirlenmeli.

• Hükümet, sivil toplumla birlikte çalışmalı.

Konfederasyonumuz tarafından Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HÜGO) işbirli-ği ile hazırlanan “Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler Konusun-daki Görüş, Beklenti ve Önerileri” başlıklı Rapor 7 Aralık 2015 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen Basın Top-lantısı ile kamuoyuna tanıtıldı.

Basın Toplantısının açılış konuş-ması TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu tarafından gerçek-leştirilirken Rapor’un sunumu HÜGO Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan ve Birleşmiş Milletler Göçmen İşçiler Ko-mitesi Üyesi Dr. Can Ünver tarafından yapıldı. Toplantıda ayrıca HÜGO Araş-tırma Görevlileri sahadan deneyimle-rini aktadırlar.

TİSK ve HÜGO “Türk İş Dünyası ve Suriyeliler” konusunda bugüne ka-dar yapılan en kapsamlı araştırmayı gerçekleştirdi. 12 kişilik bir ekip tara-fından 5 ay süren saha çalışmasıyla ta-mamlanan araştırma için, Türkiye’nin bu sorundan en fazla etkilendiği tespit edilen ekonomik bakımdan gelişmiş

18 ilinde, ekonomide söz sahibi olan kişiler ile 134 mülakat yapıldı.

İstanbul, İzmit, Bursa, Ankara, Konya, Kayseri, Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Adana, Kahraman-maraş, Mersin, İzmir, Antalya, Muğla, Denizli ve Van’da gerçekleştirilen mü-lakatların analiziyle oluşturulan ra-porda, yaklaşık 2,2 milyon Suriyelinin

Türkiye’de büyük ölçüde kalıcı hale geldiği sonucuna varıldı. Çalışmada, “Kapsamlı, bütünleşik bir plan dahi-linde istihdam imkanı yaratılmaması halinde, Türkiye’deki Suriyelilerin Türk ekonomisinin ve hatta Türk sosyal ya-pısının dengelerini bozma ihtimalinin çok yüksek olacağı açıktır” uyarısında bulunuldu.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 19

Page 22: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Türkiye’deki Suriyelilerin şu anda yasal olarak istihdama dahil edile-memesi nedeniyle “kayıt dışı” soru-nunun arttığı belirtilen araştırmada, Suriyelilerin istihdamı konusunda iş dünyasının somut önerilerine de yer verildi. Suriyeli sığınmacılardan, yasak olmasına rağmen, en az 300 bininin kayıt dışı ve kaçak olarak çalıştığı tah-min ediliyor.

Türk iş dünyasının konuya ilişkin görüşlerini ve politika önerilerini kap-samlı şekilde ilk kez ortaya koyan bu araştırmada, iş dünyasının Suriyeli-leri yabancı statüsünde çalıştırmanın getireceği ilave maliyetler konusunda devletin teşvik politikaları ile özendi-rici olmasını istediği de aktarıldı.

SURİYELİLERİN KALICI OLDUĞU ANLAŞILIYOR; BU NEDENLE ARTIK UZUN VADELİ, BÜTÜNCÜL BİR STRATEJİYE İHTİYAÇ VAR

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Ya-ğız Eyüboğlu, “Konfederasyonumuz, Suriyeli sığınmacılar olgusunun ekono-mik ve sosyal boyutlarının incelenerek,

iş dünyasının konuyla ilgili görüşlerini değerlendirmek ve önerilerde bulunmak amacıyla Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi işbirliği ile bir araştırma yaptırmıştır.” dedi.

Eyüboğlu, konuşmasını şöyle sür-dürdü:

“Kasım 2015 itibariyle toplam sayı en az 2 milyon 200 bin kişi civarında; vatanlarını terk etmek zorunda kalmış bu zor durumdaki insanların uzun bir süre daha Türkiye’de kalacakları ya da önemli bir bölümünün artık yaşamlarını Ülkemizde sürdürecekleri anlaşılmakta-dır. Yani başlangıçtaki ‘kısa süreli sığın-macı-misafir’ konumlarından ‘kalıcılığa’ doğru bir sürece girildiği anlaşılıyor.

Sığınmacı sayısının büyüklüğü ve güçlenen kalıcılık eğilimi, Suriyeli sığın-macılar konusunun artık uzun vadeli bakış açısına sahip, ekonomiyi, çalışma hayatını, sosyal ve kültürel uyumu, eği-tim, sağlık, barınma gibi temel hizmet alanlarını kapsayan, entegre bir strateji ile ele alınarak yönetilmesini zorunlu kıl-maktadır.”

Suriyeli sığınmacıların işgücü pi-yasası üzerinde de önemli etkileri bu-lunduğunu vurgulayan TİSK Başkanı, şunları kaydetti:

“Suriyeli sığınmacıların önemli bir bölümü geçimlerini sağlamak için iş aramaktadır. İşgücü piyasasına dahil olan bu yeni işgücü güvencesiz, sigor-tasız, olumsuz iş sağlığı ve güvenliği ko-şullarında, düşük ücretle küçük ölçekli işyerlerinde kayıt dışı olarak istihdam edilmekte; bir bölümü de mevsimlik ta-rım işleri, inşaat gibi düşük nitelikli iş-lerde çalışmakta ve çocuk işçiliği sorunu yaşanmaktadır. Öte yandan, Suriyeliler tarafından kurulan işyerlerinin tamamı-na yakını da kayıt dışıdır.

Konfederasyonumuz, Türk işgücü piyasasının başta işsizlik ve kayıt dışı istihdam olmak üzere mevcut durumu dikkate alınarak, Suriyeli sığınmacıların mesleki yeterlilikleri çerçevesinde bazı bölge ve sektörlerde ekonomik ve sosyal dinamiklerin de değerlendirilmesi ile sı-nırlı ölçüde istihdam edilmesinin uygun olacağı, girişimci nitelikte olanların bu

2.2 milyon Suriyelinin Türkiye’de kalıcı olacağı esas alınarak Türkiye’ye uyum programı düzen-lenmeli.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201520

Page 23: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

özelliğinden yararlanılması ve sığınma-cıların kayıt dışı istihdam sorununu bü-yütmesini önleyecek tedbirler alınması gerektiği görüşündedir.”

TİSK Başkanı Eyüboğlu, Suriyeliler konusunda yapılan mevcut kayıt iş-lemlerinin mutlaka sağlıklı bir biçimde yenilenmesi ve özellikle Suriyelilerin eğitim ve mesleki niteliklerinin belir-lenmesi gereğini kaydederek, “Nitelikli olan işgücünden yeterlilikleri belgelendi-rilerek faydalanılması konusunda çalış-malar yapılmalı, eğitimi yetersiz olanlar konusunda ise mesleki eğitim imkanları

sağlanmalıdır. Bunun ardından Türki-ye’deki sektörel ve bölgesel analizler ile açık pozisyonlarda istihdam imkanları sağlanabilir. Böylelikle sürecin hem top-lumsal, hem de ekonomik ve mali etkileri kontrol altında tutulabilir”dedi.

Merkezi bir yönetim yapısına sahip olan Türkiye’de 2,2-2,5 milyon Suriyeli ile ilgili çalışmaların bir bakanlık eliy-le koordine edilmesi gereğine de işaret eden TİSK Başkanı konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Suriyeli sığınmacılar sorunu; eko-nomik, sosyal, kültürel, dinî gibi pek çok boyuta sahiptir ve etkileri geniştir. Her bir boyutu da ayrı ve kapsamlı bir incelemeyi gerektirmektedir. Bu neden-le, kamu otoritesi ile STK’ların ortak bir platform oluşturması ve bu platformun, kısa, orta ve uzun vadeli tedbirlere iliş-

kin bir çalışma planı hazırlaması gerek-lidir.”

Türkiye İşveren Sendikaları Konfede-rasyonu ve Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin iş-birliği ile yapılan “Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler Konusundaki Görüş, Beklenti ve Önerileri” başlıklı araştırmada özetle şu saptamalar yer aldı:

• Türkiye’ye Nisan 2011 ile Ekim 2015 tarihleri arasındaki 4,5 yılda 2,2 milyo-nu aşkın Suriyeli gelmiştir. Türkiye’de-ki Suriyelilerin eşleri, çocukları, anne-babaları gibi kişileri kapsayacak “aile birleştirmeleri” de gelecekte gündeme gelecektir. Bu durum Türkiye’deki Su-riyelilerin sayısını önümüzdeki yıllar-da 3 milyonun üzerine çıkarma ihtima-lini ortaya koymaktadır. Bu kadar çok

Suriyelilerin mesleki niteliklerinin belirlenmesi, onlara Türkçe eğiti-mi ve mesleki eğitim sağlanması, Türk toplumuna uyumlarının te-mel şartları olarak kabul edilmeli.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 21

Page 24: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

sayıdaki sığınmacıyı bu kadar sürede kabul etmek olağanüstü bir durum-dur. Suriyeliler dışında Türkiye’nin 1923’ten günümüze kadar aldığı top-lam göçmen sayısı sadece 2 milyondur. Türkiye’deki Suriyeliler konusu “geçi-cilik” çerçevesinde ve “acil durum yö-netimi politikaları” ile ele alınabilecek eşiği çoktan aşmıştır.

• Dört yılı aşan krizde, -tercihlerden ba-ğımsız bir biçimde- Suriyelilerin geriye döneceğine dair beklentiler neredeyse bütünüyle ortadan kalkmıştır. Bu da huzurlu, sağlıklı, verimli, barışçıl bir ortam için uyuma ilişkin politikaların

ortaya konulmasını gerekli ve hatta zo-runlu kılmaktadır. Zira bugün kaybe-dilen her bir günün, ileride yıllara mal olacak ciddi sorunları beraberinde ge-tirme potansiyeli taşıdığı bilinmekte-dir. Gelişmeler ne yönde olursa olsun, Türkiye’nin daha huzurlu bir gelecek ve daha az çatışma-gerginlik ortamı için transit ülke olma riskinin farkında olması, Suriyelilerin varlığını kabul-lenmesi ve daha fazla zaman kaybet-meden hem sosyal, hem de ekonomik alanda uyum politikalarına başlaması gerekmektedir.

• Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde

54’ünden fazlası, yani en az 1 milyon 200 bini 18 yaş altındaki çocuk ve gençlerden oluşmaktadır. 0-4 yaş gru-bundaki çocuk sayısı 450 bin civarın-dadır. Bunların içinde Türkiye’de do-ğanların sayısı 150 binin üzerindedir. Bu çocukların vatansız kalma riski de bulunmaktadır. Türkiye’deki Suriyeli-lerin yaşadıkları en ciddi sorunlardan biri eğitim alanındadır. 1,2 milyon 18 yaş altındaki çocuk ve gencin içinde 600 binin üzerinde okul çağında ço-cuk bulunmaktadır ve bunların çok kü-çük bir bölümü eğitim alma imkanına sahiptir. Bazı çocuklar 4, bazıları ise 3, 2 ya da 1 yıldan beridir okula gide-memektedir. Bunun yaratacağı olası sorunları tahmin etmek zor değildir. Alınan eğitim Arapça ve Suriye müfre-datına göredir. Eğitim kalitesi de ayrı-ca sorgulanmalıdır. Mümkün olan en kısa zamanda ciddi bir seferberlikle bu çocuklara Türkçe eğitimi verilmesi ve Türk eğitim sistemi içine entegre edil-meleri artık bir zorunluluktur.

• Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin bü-yük bir bölümünü içeren “geçici koruma altındaki Suriyelilerin” çalışma hakları konusunda bir düzenleme bulunmama-sı nedeniyle kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdam yoğun olarak yaşanmak-tadır. Özellikle mevsimlik işçilik olmak üzere tarımda, inşaat, tekstil ve imalat sektörlerinde yoğun bir hareketlilik söz konusudur. Hatta Türkiye’nin uzun yıl-lar çabalar göstererek büyük ölçüde or-tadan kaldırdığı “çocuk işçilik” konusu da yeniden gündeme gelmiştir. Kayıt dışı ekonomi Türkiye’deki rekabet sis-teminin bütün dengelerini bozmakta, çalışma normları uygulanamamakta ve devletin gelir ve kontrol mekanizmala-

Suriyelilerin yasal çalışma çerçe-vesi ve çalışabilecekleri alanlar belirlenmeli. Hükümet, sivil top-lumla birlikte çalışmalı.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201522

Page 25: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

rını devre dışı bırakmaktadır. Kayıt dışı çalışma aynı zamanda sosyal gergin-liklere ve çatışmalara da zemin olacak bir şekilde büyümektedir. Ucuz işçilik nedeniyle işlerini kaybeden ya da kay-betme riski içinde olanların sayısı ve bunların huzursuzluğu artmaktadır.

• Türkiye’deki Suriyelilerin kayıt siste-minin gözden geçirilmesi ve özellikle de niteliklerinin ayrıntılı olarak ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu tür bir çalışma sonrasında Türkiye’nin sektö-rel ve bölgesel iş analizleri yapılarak, açık pozisyonların ve yeni potansiyel alanların tespiti gerçekleştirilebilir. Yani kapsamlı, bütünleşik bir plan da-hilinde istihdam imkanı yaratılmama-sı halinde, Türkiye’deki Suriyelilerin Türkiye ekonomisi ve hatta Türk sosyal

yapısının dengelerini bozma ihtimali-nin çok yüksek olacağı açıktır.

• Türk iş dünyasına yön verenlerin–is-tisnalar dışında hemen hepsi, Türki-ye’deki mevcut Suriyelilerin çok ciddi bir bölümünün Türkiye’de kalıcı oldu-ğunu, buna yönelik politikalar geliş-tirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Türk iş dünyası, dünya tarihinin ya-şadığı bu en büyük insani dramlardan birisi konusunda devletin kurumları-nın ortaya koyduğu performansı tak-dir etmekle birlikte sürecin, özellikle kayıt ve yerleştirmenin daha sağlıklı ve kontrollü yapılabileceğini, yasal ve idari düzenlemelerin daha hızla ha-yata geçirebileceğini ifade etmekte ve netice olarak genelde sürecin iyi yöne-tilmediğini düşünmektedir.

• Türk iş dünyası Türkiye’deki Suriye-lilerin mevcut koşullarda istihdam edi-lebilmeleri için sektörel-bölgesel ana-lizlerin yapılması ve özellikle çalışma hakları konusundaki düzenlemelerin belirsizlikten kurtarılması gerektiğini vurgulamaktadır. Sanayide ve imalat-ta kalifiye insan ihtiyacının hep oldu-ğunu ve buna uygun Suriyelilerin ise mevzuat gereği istihdam edilemediğini ifade eden ekonomi çevreleri, vasıf ge-rektirmeyen alanlarda da işgücü ihti-yacı olduğuna işaret etmektedir.

• Türkiye’deki Suriyeliler içinde mes-lek sahibi olanların oranı son derece düşüktür. Eldeki kayıtlarda yeterince titiz bir çalışma yapılıp, yapılmadığı bilinmemekle birlikte, üniversite me-zunu olanların sayısı 35 bin civarında

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 23

Page 26: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

görünmektedir. 2,2 milyonluk nüfus içinde bu son derece düşük olan sayı, Suriyelilerin eğitim ve niteliksel du-rumları bakımından karşı karşıya olu-nan ciddi sorunu ortaya koymaktadır. Ancak çok düşük sayılarda da olsa nitelikli elemanların varlığı mutlaka değerlendirilmelidir.

• Suriyeliler için yaratılacak istihdam alanının devlet öncülüğünde yapılması talebi de ekonomi dünyasında oldukça yaygındır. İş dünyasının temsilcileri devletin hem yatırımcı, hem eğitici, hem de düzenleyici olarak konuya mü-dahil olmasını çok önemsediklerine dair bir yaklaşım ortaya koymuşlardır. İş dünyasındaki bir başka talep de Su-riyelileri “yabancı” statüsünde çalıştır-manın getireceği ilave maliyetler ko-nusunda devletin yeni düzenlemeler yapması ve teşvik politikaları ile özen-dirici olması yönündedir.

• Türkiye’deki Suriyelilerin istihdamı konusunda en somut önerilerden biri hayvancılık sektöründen gelmiştir. Türkiye’de 44 milyon küçükbaş, 14 milyon büyükbaş hayvan olduğunu ifade eden uzmanlar, çobanlık mesle-ğinin Türkiye’de tercih edilmediğini, bu nedenle de bu alanda ciddi bir açık olduğunu belirtmiştir. Bu çerçevede yaklaşık 100 bin kişilik bir istihdam potansiyelinin Suriyeliler dikkate alı-narak planlanabileceğini ifade eden uzmanlar, Tarım Kredi Kooperatifleri-nin “meslek eğitimi” imkanı sağlamak konusunda inisiyatif alabileceğini vur-gulamaktadır. Türkiye’de gıda ve ima-lat sektörlerinin Suriyelilerin istihda-mı için cazip alanlar olduğu görüşü de aynı uzmanlarca ifade edilmektedir.

• Kayıt dışı ekonomi ve bunun içinde Suriyelilerin varlığı, özellikle orta ve büyük işletmelerin en ciddi sorunla-rından birisi olarak ortaya çıkmak-tadır. Bütün yasal mevzuata uygun

biçimde eleman çalıştıran şirketler, kayıt dışındakilerin haksız rekabe-tinden ciddi bir biçimde etkilenme-ye başlamıştır. Hatta bu durum bazı bölgeler arasında dengesizliklere bile neden olabilmektedir. Örneğin Denizli esnaf ve sanayicisi, geleneksel olarak rekabet içinde oldukları Gaziantep’in Suriyeliler sayesinde düşük mali-yet imkanına kavuştuğunu ve artık Gaziantep’le rekabet edemediklerini ifade etmiştir. “Suriyeliler üzerinden kısa zamanda kazanç elde etme” ça-bası, ne yazık ki, artık neredeyse sonu getirilmiş çocuk işçiliğini de yeniden gündeme taşımıştır.

• Türk iş dünyasının temsilcileri, ya-sal zemin oluşturulması halinde hem vasıflı, hem de vasıfsız eleman olacak Suriyelilerin sektörel ve bölgesel ana-lizler çerçevesinde istihdama kavuştu-rulmasının süreç içinde sağlanabile-ceğini ifade etmektedir. Ancak burada rekabetin sarsılmaması ve yerel halkın mağdur edilmemesi hususları sıklıkla vurgulanmıştır. Yani temelde iş dün-yasında, Türk insanının işini kaybet-mesine izin verilmemesi gereği ko-nusunda önemli bir duyarlılık dikkat çekmektedir. Bu duyarlılığın uzantısı olarak da toplumsal ve siyasi gergin-liklere dikkat çekilmektedir.

• Türk iş dünyasının Suriyelilerin Türk toplumuna entegrasyonu konusundaki yaklaşımı açık ve nettir. Suriyeli genç-lerin acilen eğitim süreçlerine dahil edilmeleri ve Türkçe öğrenmelerinin sağlanması gereği vurgulanmaktadır.

• İş dünyası Türkiye’deki Suriyelile-rin güvenlik sorunları yaratabilece-ğine dair de bir kaygı taşımaktadır. Ancak bunun yanısıra, kayıt dışı is-tihdam ve buna bağlı ortaya çıkacak yerel nüfusun iş kaybının daha ciddi güvenlik sorunlarına yol açabileceği-ne dair değerlendirmelere de sıklıkla

rastlanmaktadır.

• Türk ekonomi çevrelerinin en çok önemsedikleri hususlardan bir diğe-ri ise, politikaların belirlendiği, uy-gulamaların çerçevesinin çizildiği Ankara’da kendi ihtiyaçları ve görüş-lerinin dikkate alınmamasıdır. İş dün-yası gerekli teşvikler ve yasal zemin sağlanırsa Türkiye’deki Suriyeliler konusunda çok daha hızlı ve köklü çö-zümler üretilebileceğini ifade etmiştir.

• Türkiye’deki Suriyeliler konusunda Türk toplumunun –bütün kaygılarına, endişelerine, şikâyetlerine ve itirazla-rına rağmen- toplumsal kabul düzeyi son derece yüksektir. Ancak bu duru-mun ne kadar sürdürülebilir olduğu tartışmalıdır. Dünyanın başka yerlerin-de de olduğu gibi, toplumda sığınmacı-lara yönelik tepkilerin artma riski yük-sektir. Eğer yerel halk, örneğin sağlık hizmetlerinde olduğu gibi, kamu hiz-metlerinden yararlanmada sorunlarla karşılaşırsa, hayat pahalılığı artarsa, güvenlik konusunda algının da ötesin-de ciddi olaylar yaşanırsa, toplumdaki kabul düzeyi hızla reddetmeye ve hatta saldırılara dönüşebilir. Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken hususlar-dan birisi de işgücü piyasasının dü-zenlenmesi ve kayıt dışı ekonominin engellenmesidir. Çünkü işini kaybetme kaygısına düşen kişilerin Suriyeliler konusunda olumsuz bir yaklaşım ser-gilemesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Bu çalışmayı yürütürken, bir işada-mının Batı Avrupa’ya kaçmaya çalışan Suriyelileri yaşamını devam ettirmek için denize ulaşmaya çalışan “Caretta Caretta” kaplumbağalarına benzetme-si durumun vahametinin bir ifadesi olmuştur. Yapılacak bütün çalışma-ların insan merkezli, hak merkezli ve her bir insana saygı göstererek ele alınmasının hepimizin yükümlülüğü olduğu açıktır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201524

Page 27: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

MİLLİYET • 08.12.2015 SÖZCÜ • 08.12.2015

HÜRRİYET • 08.12.2015

DÜNYA • 08.12.2015

POST

A • 08.12.2015

BASINDA ÇIKAN HABERLER

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 25

Page 28: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

YENİ YÜZYIL08.12.2015

POSTA • 08.12.2015

HABERTÜRK • 08.12.2015

STAR • 08.12.2015

HÜRRİYET • 08.12.2015

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201526

Page 29: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

G20 Liderler Zirvesi Antalya’da Yapıldı

Antalya, 14 Kasım 2015 tarihinde İş Dünyası Temsilcilerini bir araya geti-ren B20 Zirvesi’ne ve ardından 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Devlet/Hü-kümet Başkanlarını buluşturan G20 Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı.

Zirvelere TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu ve Başkan Vekili Erol Kiresepi’nin yanı sıra TİSK Camiası’ndan çok sayıda temsilci katıldı.

B20 İstihdam Görev Gücü 2015 yılı boyunca fiziki toplantılar ve telekonfe-ranslar aracılığıyla birçok kez bir ara-ya geldi ve yoğun bir gündemle çalıştı. TİSK toplantılara aktif biçimde katı-larak Türk İşveren Kesimini endüstri ilişkileri alanında temsil eden ulusal çatı kuruluşu olma vasfıyla görüşlerini aktardı; sürece destek verdi.

2015 Yılında Neler Yapıldı?

Yoğun çalışmalar ve müzakerelerle geçen bir yılın ardından B20 İstihdam Görev Gücü G20 Devlet / Hükümet Başkanlarına sunulmak üzere bir poli-tika belgesi hazırlayarak aşağıdaki üç ana başlıkta tavsiyelerini özetledi: 1. İstihdam fırsatlarının yaratılması için iş-dostu ortamın geliştirilmesi2. İşgücü piyasalarının daha dinamik

ve içerici bir yapıya kavuşturulması yoluyla gençlerin ve kadınların işgücü piyasasına katılımının artırılması3. Yenilikçilik ve hızlı teknolojik deği-şimler çağında beceri uyuşmazlıkları-nın azaltılması için programlar geliş-tirilmesi ve bunların finanse edilmesi

1. İş Yapma Ortamı ve İstihdam Fırsatları

B20 İstihdam Görev Gücü, küresel düzeyde işgücü piyasalarının yapısal sorunlarının yanı sıra yüksek işsiz-lik oranının geriletilmesi, daha iyi ve kaliteli işlerin yaratılması ihtiyacına odaklandı.

B20 İstihdam Görev Gücü, daha fazla istihdam yaratılması için iş-dostu bir ortamın geliştirilmesine yö-nelik olarak şu eylemlere yönelmeyi tavsiye etti:

• Kısmi süreli ve esnek saatli sözleş-meler gibi, farklı düzenlemelerin ve özel istihdam büroları aracılığıyla ge-çici istihdamın uygulanmasının önün-deki engellerin kaldırılması.

• Göç ve işçilerin geçici hareketliliği konusundaki politikaların işgücü pi-yasası ihtiyaçlarına uyumlu hale ge-tirilmesi ile becerilerin ve eğitimlerin

ülkeler arasında tanınmasının gelişti-rilmesi.

• İstihdam üzerinden alınan vergiler gibi ücret-dışı işgücü maliyetlerinin azaltılması, istihdam yaratılması ko-nusunda teşvikler sağlanması, kayıtdı-şından kayıtlı ekonomiye geçişi teşvik edecek uygun çerçevenin yaratılması ve sosyal güvenlik programlarının is-tihdam edilebilirliği ve çalışmaya yö-nelik motivasyonu artırması.

• Genç istihdamına zarar vermeden emeklilik politikalarının işgücü pi-yasasının demografik dinamikleri ile uyumlaştırılması.

2. Gençlerin ve Kadınların İşgücü Piyasasına Katılımı

2015 yılında küresel düzeyde genç işsizliği oranının %13,1’e, yani yetiş-kin işsizlik oranının iki katına ulaşa-cağı öngörülüyor. 2013 yılı itibariyle, erkek nüfusun işgücüne katılma ora-nı %72,2 iken, kadınlarda söz konusu oran %47,1 düzeyinde.

B20 İstihdam Görev Gücü’nün ey-lem önerileri şunlar:

• Genç işçiler için iş ve meslek danış-manlığı, iş arama yardımı ve yerleştir-me programlarının geliştirilmesi.

• Çocuk ve yaşlı bakımı merkezleri gibi destekleyici mekanizmaların ge-liştirilmesi ve iş ve aile yaşamı denge-sinin sağlanabilmesi için çeşitli biçim-lerde izin düzenlemelerinin hayata geçirilmesi.

• Kız çocuklarının okula devam et-meleri için fırsat maliyetlerinin dü-şürülmesi, öğretmenlerin cinsiyet ko-nularında eğitilmesi ve formal eğitim sistemine dönüş şansı olmayan kişiler açısından mekanizmaların geliştiril-mesi yoluyla kadınların eğitim düzey-lerinin yükseltilmesi.

• Gönüllü inisiyatifler ve taahhüt-

B20 Zirvesi, Ticaret, İşler ve Rekabet Gücü başlıklı oturumdan görünüm

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 27

Page 30: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

ler, tavsiye edilen hedefler, tebliğ hü-kümleri ve diğer önlemler gibi çeşitli araçlar aracılığıyla kadınların yönetici seviyesindeki temsilinin artırılmasının değerlendirilmesi.

3. Yenilikçilik ve Teknolojik Değişim Çağında Beceri Uyuşmazlıkları

Hızla değişen teknoloji etkisiyle beceri açıklarını artırıyor. İşyerlerinde yeni teknolojilerin hayata geçirilme-si sonucunda verimlilik yükselirken, orta düzeyde nitelik gerektiren işlere yönelik talep azalıyor, böylece düşük nitelik gerektiren işler açısından nite-likleri fazla, yüksek nitelik gerektiren işler açısından ise nitelikleri yetersiz bir işgücü ortaya çıkıyor. Beceri uyum-suzlukları, işgücü açısından daha dü-şük ücretlere ve azalan iş tatminine yol açarken, işletmeler açısından ve-rimliliği azaltıp işgücü devrini yüksel-tiyor. İşgücünün yetersiz kullanımı ve verimlilikteki azalma da nihai olarak yapısal işsizlik ile sonuçlanıyor.

Bu değerlendirmeler ışığında B20 İstihdam Görev Gücü, yenilikçilik ve hızlı teknolojik değişimler çağında be-ceri uyuşmazlıklarının azaltılması için programlar geliştirilmesi ve bunların

finanse edilmesi konusunda G20 Hü-kümetlerine şu somut eylemleri ger-çekleştirmeleri çağrısında bulundu:

• Ulusal Beceri Stratejisinin oluştu-rulması amacıyla, düzenli çalıştaylar düzenlenmesi yoluyla hükümetler, işletmeler ve akademik kurumlar ara-sında uyum ve işbirliğinin sağlanması.

• Ulusal eğitim sistemlerinin, yeni teknolojiler ve işletme gereklilikle-ri açısından hayati önem taşıyan çok yönlü ve transfer edilebilir becerileri kazandırabilmesi ve yaşam boyu öğ-renmenin hayata geçirilebilmesi için ulusal eğitim planlarının iş dünyası ile işbirliği halinde gözden geçirilmesi.

• STEM alanındaki işlerde oluşması öngörülen beceri açıklarının önüne ge-çilebilmesi için iş dünyası ile işbirliği halinde problem çözmeye ve tecrübeye odaklı bir STEM eğitimi bakış açısının oluşturulması.

• İş dünyası ile işbirliği halinde ulusal işbaşında eğitim stratejilerinin belir-lenmesi ve öğrenme ve beceri geliş-tirmenin artırılması amacıyla beceri açıklarına odaklanacak şekilde işba-şında eğitim sistemlerinin modernize edilmesi.

• İstihdam edilebilirlikle bağlantılı

becerilere yönelik olarak etkin biçimde koordine edilmiş yeniden beceri ka-zandırma ve beceri artırma program-larının geliştirilmesi ve kaliteli eğitime genel erişimin sağlanması.

• Bölgesel ağların kolaylaştırılması, uygun politika içeriğinin sağlanması ve yerel ve merkezi hükümetlerce or-taya konulan inisiyatiflerin izlenmesi yoluyla “beceri ekosistemlerinin” oluş-turulmasının desteklenmesi.

• Mevcut veri eksikliği sorununun çözümü için, ulusal beceri stratejileri-nin bir parçası olarak, beceri açıkları konusunda kabul gören temel perfor-mans göstergelerinin oluşturulması ve izlenmesi konusunda ve beceri açıkları endeksinin oluşturulması konusunda OECD ve Dünya Bankası gibi uluslara-rası kuruluşların görevlendirilmesi.

• İyi uygulamaların paylaşıldığı bir platform olma ve beceri gelişimi konusunda küresel işbirliğini sağ-lama amacını taşıyan Küresel Bece-ri Hızlandırıcı’nın yapılandırılma-sı konusunda OECD, ILO ve Dünya Bankası’nın bir çalışma yapmak üzere bir araya gelmesi.

B20 İstihdam Görev Gücü 2015 yı-lındaki çalışmalarını bir taraftan tav-siyelerin geliştirilmesine odaklarken

B20 Zirvesinden Görünüm

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201528

Page 31: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

diğer taraftan da işçi kesimini temsil eden L20 ile ortak bir deklarasyon imzalanması için yoğun faaliyetler yürüttü. Uzun ve detaylı görüşmelerin ardından 4 Eylül 2015 tarihinde İşler, Büyüme ve Düzgün İşler başlığını taşıyan B20-L20 Ortak Deklarasyo-nu imzalandı.

Deklarasyon genç işsizliği ile mü-cadele, istihdamı artırıcı makro-eko-nomik politikalar, istihdamda cinsiyet eşitliği, kayıtlı istihdamın artırılması ile işçi ve işverenlerin ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulması sü-recine katılımının desteklenmesi baş-lıklarında önemli tavsiyeler içeriyor.

Geçtiğimiz yıllarda imzalanan Dek-larasyonlardan ve işbirliği mekaniz-malarından farklı olarak bu yıl B20 ve L20 bazı ortak somut projeleri de haya-ta geçirmeyi taahhüt etti. Bu çerçeve-de, 5 Eylül 2015 tarihinde ilk toplantısı gerçekleştirilen “teknolojik değişimin beceriler ve istihdam üzerindeki etki-lerinin araştırılması projesi” B20 ve L20 arasındaki işbirliği açısından bir ilki temsil ediyor.

TİSK söz konusu Deklarasyon’da taahhüt edilen diğer iki projenin doğ-rudan uygulayıcısı olacak. Bunlar-dan ilki “işbaşında eğitim”, ikincisi ise “iş sağlığı ve güvenliği” alanla-rında gerçekleştirilecek.

Zirvelerin Ardından

Türkiye Dönem Başkanlığı açısın-dan hem G20 Zirvesi, hem de B20 Zir-vesi birer başarı hikayesi oldu. Türkiye G20 ve B20 Dönem Başkanlığı’nı Çin’e devretti.

Öte yandan, G20 Liderler Zirvesi ön-cesinde 16-17 Ekim 2015 tarihlerinde İstanbul’da W20 Zirvesi gerçekleştiril-di. W20, oluşturulması Türkiye Dönem Başkanlığı tarafından önerilen, G20 Li-derlerine cinsiyet eşitliği ve kadınların

ekonomik açıdan güçlenmesi yönünde sürdürülen çabalar konusunda katkıda bulunmak amacıyla kurulan yeni bir yapı.

Zirve’nin Sonuç Bildirgesi kadınla-rın istihdam olanaklarının artırılması açısından yol haritası niteliği taşıyor.

W20 Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde G20 Liderleri aşağıdaki konularda po-litika geliştirmeye davet edildi:

• Kadınların ekonomik alanda güç-lendirilmelerinin eğitim, istihdam ve girişimcilik arasındaki bağlantıların güçlendirilmesi yoluyla sağlanması

• Sosyal yardımlar (çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin bakımı) içi gerekli alt-yapı mekanizmalarının tesis edilmesi ya da mevcut olanların, iyileştirilmesi suretiyle iş ve özel hayat dengesinin desteklenmesi

• Kamu ve özel sektörde yönetici ko-numlarındaki kadınların sayısının ar-tırılması

• Kadınların finansal ve üretim varlık-larına ve piyasaya erişiminin sağlan-ması

• İşyerlerinde ayrımcılığın ortadan

kaldırılması, yasal hakların uygulan-ması ve fırsat eşitliğinin teşvik edilme-si

• Kadınların ekonomik, sosyal ve poli-tik ağlarının güçlendirilmesi

• Kadınlara ait işletmelerin ve inovas-yonun desteklenmesi

• Sürdürülebilir tüketim eğilimlerinin ve yeşil büyümenin oluşturulmasında kadınların öncülüğünün desteklenme-si

• Kadınlar için yeterli sosyal koruma sağlanması ve çalışma şartlarının iyi-leştirilmesi

• İzleme mekanizması geliştirilmesi

G20 Liderler Zirvesi

Paris’te yaşanan katliamın göl-gesinde terörle mücadele alanında önemli kararların alındığı Zirve, istih-dam ve çalışma hayatı açısından da kritik kararlara sahne oldu. Antalya Zirvesi sonucunda yayınlanan G20 Li-derler Bildirgesi, B20 İstihdam Görev Gücü açısından önem taşıyan birçok konunun altını çizdi.

Liderler Bildirgesi’ni sayfalarımızda okurlarımızın bilgilerine sunuyoruz.

B20 Açılış Oturumu

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 29

Page 32: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

G20 Liderler BildirgesiAntalya Zirvesi, 15-16 Kasım 2015

1. Bizler, G20 Liderleri olarak, in-sanlarımızın refahını artırmak için güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyü-meyi elde etmeye yönelik ilave ortak eylemlerimizi belirlemek üzere 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya’da bir araya geldik. Büyümenin güçlü ve kap-sayıcı olması konusunda son derece kararlıyız ve daha fazla ve daha kaliteli istihdam oluşturacağız. Kapsayıcı bü-yümeyi ilerletmek ve güveni sağlam-laştırmak için tüm politika araçlarının kullanılması ve bütün paydaşlarla güçlü bir ilişki kurulması gerektiğinin bilincindeyiz.

2. Hedeflerimizi gerçekleştirmek için bu yıl, verdiğimiz sözleri yerine getirmek amacıyla geçmiş taahhütleri-mizin uygulanması, büyümenin güçlü bir destekçisi olarak yatırımların ar-tırılması ve büyümenin nimetlerinin herkesçe paylaşılabilmesi için eylem-lerimizde kapsayıcılığın desteklenme-si olmak üzere üç sacayağı etrafında kapsamlı bir gündem benimsedik. Bu gündemi uygularken aynı zamanda, düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerle olan diyaloğumuzu da güçlendirdik.

Toparlanmanın Güçlendirilmesi ve Potansiyelin Artırılması

3. Küresel ekonomik büyüme den-gesiz görünümünü sürdürmekte ve bazı büyük ekonomilerdeki olumlu görünüme rağmen beklentilerimizin altında seyretmeye devam etmektedir. Finansal piyasalardaki riskler ve belir-sizlikler devam etmekte ve jeopolitik zorluklar giderek küresel bir soruna dönüşmektedir. Bunlara ilaveten küre-sel talepteki eksiklik ve yapısal sorun-lar, cari ve potansiyel büyüme üzerin-de baskı oluşturmayı sürdürmektedir.

4. Güçlü, sürdürülebilir ve denge-

li bir büyüme için eşgüdüm halinde sağlam makroekonomik politikaları uygulamaya devam edeceğiz. Merkez Bankalarımız, görev tanımlarıyla tu-tarlı olacak şekilde, fiyat istikrarını sağlamaya ve ekonomik aktiviteyi desteklemeye devam edecektir. Mali-ye politikalarını, büyümeyi ve istih-dam oluşturulmasını desteklemek için kısa vadeli ekonomik koşulları dikkate alarak esnek bir şekilde uygulayaca-ğımıza dair taahhüdümüz yineliyo-ruz ve aynı zamanda kamu borcunun GSYH’ye oranını sürdürülebilir bir pa-tikaya oturtacağız. Ayrıca, verimliliği, kapsayıcılığı ve büyümeyi destekle-mek amacıyla bütçe harcamalarının ve gelirlerinin dağılımını gözden ge-çirmeye de devam edeceğiz. Küresel yeniden dengelemenin sağlanmasına dair taahhüdümüze bağlıyız. Olumsuz yayılma etkilerini en aza indirmek, belirsizliği azaltmak ve şeffaflığı artır-mak amacıyla, başta para politikası ve diğer politikalara ilişkin önemli karar-lar olmak üzere, adımlarımızı dikkat-li bir şekilde ayarlayacak ve açık bir iletişim politikası izleyeceğiz. Büyük ve oynak sermaye hareketliliğinden kaynaklanan risklerin olduğu bir or-tamda, yeterli bir küresel finansal gü-venlik ağının sağlanmasını da içeren uygun çerçevelerle finansal istikrarı sağlayacağız ve finansal küreselleşme-nin nimetlerinden istifade edeceğiz. Döviz kuruna ilişkin önceden vermiş olduğumuz taahhütleri yineliyoruz ve her türlü korumacılığa karşı duracağız.

5. Geçen yıl Brisbane’da ilan edildi-ği üzere G20’nin toplam GSYH büyü-mesini 2018 yılına kadar yüzde 2 ora-nında artırma yönündeki hedefimize bağlılığımızı yineliyoruz. İstihdam oluşturulması, kapsayıcılığın sağlan-ması, eşitsizliklerin azaltılması ve fiili

ve potansiyel büyümenin artırılması için talebi destekleyici önlemler ile yapısal reformlar içeren büyüme stra-tejilerimizin tam olarak ve zamanında uygulanması en önemli önceliğimiz-dir. Geçen yıldan bu yana, çok-yıllı taahhütlerimizin yarısını uygulaya-rak taahhütlerimizi yerine getirmede önemli bir mesafe kattettik. IMF, OECD ve Dünya Bankası Grubunca yapılan analize göre, uygulamış olduğumuz politikalar ortak büyüme hedefimizin üçte birinden fazlasına tekabül etmek-tedir. Ancak, bundan daha fazlasını yapmaya ihtiyaç olduğunu da tasdik ediyoruz. Kalan taahhütlerimizin uy-gulanmasını hızlandırmak için hızla eyleme geçecek ve daha fazla çaba harcayacağız. Buradan hareketle, bu yıl geliştirdiğimiz sağlam izleme çer-çevesi yoluyla taahhütlerimizin uy-gulanmasını yakından takip etmeye devam edeceğiz. Değişen ekonomik şartlar ve politika öncelikleri ile özel-likle yavaşlayan verimlilik artışı gibi yapısal zorluklar karşısında geçerlilik-lerini muhafaza etmek ve ortak büyü-me hedefimiz ile tutarlıklarını koru-mak amacıyla büyüme stratejilerimizi gözden geçirmeye ve güncellemeye de devam edeceğiz. Güncellenmiş büyü-me stratejilerimizi ve ana taahhütle-rimizin uygulama takvimlerini içeren Antalya Eylem Planı, küresel ekono-mideki zorlukları aşmaya yönelik ka-rarlığımızı yansıtmaktadır.

6. Büyümenin kapsayıcı olmasını, istihdam yaratmasını ve toplumun tüm kesimlerine fayda sağlamasını temin etmeye kararlıyız. Birçok ülke-de artan eşitsizlikler, sosyal uyuma ve vatandaşlarımızın refahına yöne-lik risk teşkil edebildiği gibi, olumsuz ekonomik etkilere de neden olabil-mekte ve büyümeyi artırma hedefi-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201530

Page 33: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

mize zarar vermektedir. Kapsamlı ve dengeli ekonomik, mali, işgücü, eği-tim ve sosyal politikalar eşitsizliklerin azaltılmasına katkıda bulunacaktır. Çalışma ve İstihdam Bakanlarımızın Bildirgesini kabul ediyor ve İşgücü Gelirinin Milli Gelir içerisindeki payı ve eşitsizlikler konusundaki G20 po-litika önceliklerinde belirtildiği üzere, istihdam piyasalarını daha kapsayıcı kılmaya dönük öncelikleri uygulamak konusundaki kararlılığımızı ifade edi-yoruz. Finans ve Çalışma ve İstihdam Bakanlarımıza büyüme stratejilerimiz ile istihdam planlarımızı eşitsizlikle mücadele konusundaki eylemlerimizi güçlendirecek ve kapsayıcı büyümeyi destekleyecek şekilde gözden geçir-meleri çağrısında bulunuyoruz. Sosyal diyalogun hedeflerimizin ileriye götü-rülmesinde elzem olduğunu dikkate alarak, B20 ve L20’nin istihdam, bü-yüme ve düzgün iş koşulları konusun-daki ortak açıklamasını memnuniyetle karşılıyoruz.

7. İşsizlik, eksik istihdam ve kayıt dışı işler, birçok ülkede eşitsizliklerin önemli bir kaynağını teşkil etmekte ve ekonomilerimizin gelecek dönem-de büyüme beklentilerini zayıflatabil-mektedir. G20 Kaliteli İşlerin Geliş-tirilmesi Çerçeve Belgesiyle uyumlu

olarak daha fazla ve daha iyi kaliteli işlerin geliştirilmesine ve G20 Bece-riler Stratejimizle becerilere yatırım yapmaya ve geliştirmeye odaklanmış durumdayız. Girişimciliğin teşvik edil-mesi dahil olmak üzere, gençlerimizin işgücü piyasasına daha iyi entegre olmasını desteklemek konusunda ka-rarlıyız. Daha önceki taahhütlerimiz temelinde ve ulusal koşullarımızı da dikkate alarak, G20 ülkelerinde işgücü piyasasında daimi olarak geride kalma riskini en çok taşıyan gençlerin oranı-nın 2025 yılına kadar %15 azaltılması G20 hedefi üzerinde mutabık kaldık. OECD ve ILO’ya bu hedefe ulaşılması yolundaki ilerlemeyi izlemek üzere bizlere destek vermeleri çağrısında bulunuyoruz. İstihdam Planlarımızın ve kadınların işgücü piyasasına katı-lımının artırılması hedefimizin uygu-lanması ile sürdürülebilir küresel arz zincirleri içerisinde daha güvenli ve sağlıklı iş yerleri tesis edilmesini güç-lendirmek konularını izlemeyi sürdü-receğiz.

8. Uluslararası emek hareketlili-ği ile yaşlanan nüfuslar gibi konular yoluyla emek piyasalarına sağlanmış olan fırsatlar ile meydana gelen sına-maları ele alacağız. Bazı G20 ülkele-rinde iç emek hareketliliği önemli bir

işgücü piyasası meselesi teşkil etmek-tedir. Yeni gelişmekte olan “gümüş ekonomi” konusundaki potansiyeli kabul ediyoruz ve bu potansiyeli daha fazla araştıracağız. Çalışma ve İstih-dam Bakanlarımızın sağlanan ilerle-meleri 2016 yılında rapor etmelerini bekliyoruz.

9. Özellikle özel sektör katkısıyla yatırımları arttıracak güçlü bir ivme sağlamak için yatırım ortamının ge-liştirilmesi, kamu yatırımları da dahil olmak üzere verimli ve kaliteli altyapı yatırımların teşvik edilmesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) des-teklenmesi ve bilgi paylaşımına katkı sağlayacak somut politika ve eylem-leri bünyesinde barındıran Ülkelere Özel Yatırım Stratejilerini geliştirdik. OECD tarafından yapılan analize göre bu stratejilerin G20 ülkelerinin toplam yatırımlarının milli gelirlerine oranı-nı 2018 yılına kadar yaklaşık yüzde 1 puan civarında arttıracağı tahmin edil-mektedir.

10. Yatırımların hazırlanma, önce-liklendirilme ve uygulanma süreçleri-nin geliştirilmesi amacıyla kamu-özel işbirliği (KÖİ) modellerinde rehberler ve en iyi uygulama örneklerini geliş-tirdik. Ayrıca, altyapı yatırımları ve KOBİ’lerin finansmana erişimini ko-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 31

Page 34: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

laylaştıracak şeffaf ve anlaşılır men-kul kıymetleştirme ile varlığa dayalı finansman dahil alternatif finansman yapılarını değerlendirdik. Bu bağlam-da, yatırım ortamını geliştirmek, uzun dönemli finansmanı kolaylaştırmak, kurumsal yatırımcıların katılımını artırmak, alternatif sermaye piyasası araçları ve varlığa dayalı finansman modellerinin gelişimini desteklemek ve de kaynak kullandırmaya, bilanço-larını optimize etmeye ve özel sektör finansmanını harekete geçirmeye yö-nelik çok taraflı kalkınma bankalarını teşvik etmek üzere Bakanlarımıza ça-lışmalarına devam etmeleri yönünde çağrıda bulunuyoruz. Ülkelerin altya-pı projelerini daha iyi hazırlama, ön-celiklendirme ve finanse etmelerini sağlayacak yöntem ve araçların ortaya çıkarılması amacıyla girişimlerimizi artırıyor ve araç setleri geliştiriyoruz. Küresel Altyapı Merkezi’nin bu çabalar doğrultusunda önemli katkı sağlama-sını bekliyoruz. Özel sektör yatırım-larını destekleyecek güçlü kurumsal yönetim çerçevesini mümkün kılmaya yönelik G20/OECD Kurumsal Yönetim İlkelerini kabul ediyoruz. KOBİ’lerin uzun vadeli finansman imkanlarının geliştirilmesine özel önem verdik. Ayrı-ca, rehber niteliğinde hazırlanan KOBİ Finansmanı Ortak Eylem Planı ile G20/OECD KOBİ Finansmanı Üst Düzey İl-kelerinin yanı sıra KOBİ’lerin büyüme ve istihdama katkısını kolaylaştıracak küresel bir platform niteliğinde yeni bir girişim olan ve özel sektör öncülü-ğünde kurulan Dünya KOBİ Forumu’nu memnuniyetle karşılıyoruz.

11. Küresel ticaret ve yatırım, eko-nomik büyüme ve kalkınmanın önemli itici güçlerini oluşturmakta, istihdam yaratmakta ve refah ile kapsayıcı büyü-meye katkıda bulunmaktadır. Küresel ticaretteki büyümenin kriz öncesi dö-nemin altında kalmaya devam ettiğini not ediyoruz. Bu durum hem dönemsel hem de yapısal faktörlerin bir sonu-

cudur. Bu nedenle, gözden geçirilmiş büyüme stratejilerimiz dahil olmak üzere ticaret ve yatırımın kuvvetlendi-rilmesi yönündeki çabalarımızı daha iyi koordine edeceğimize dair güçlü ta-ahhüdümüzü teyit ediyoruz. Kapsayıcı Küresel Değer Zincirleri (KDZ) dünya ticaretinin önemli güçlerinden biri ha-line gelmiştir. Her boyuttaki şirketin ve özellikle KOBİ’lerin her ekonomik kal-kınma düzeyindeki ülkede KDZ’lere ka-tılmasına imkan veren politikaları des-tekliyoruz ve gelişmekte olan ülkelerin daha iyi katılımını ve değer katmasını teşvik ediyoruz. Korumacı tedbirleri arttırmama ve bunları geri çekme ko-nusundaki uzun süredir devam eden taahhüdümüzü teyid ediyoruz ve bu alandaki ilerlememizi izleyerek mü-teyakkız kalacağız. Bu amaç doğrul-tusunda, DTÖ, OECD ve UNCTAD’dan ticaret ve yatırımı sınırlayan önlemler konusundaki raporlamalarını sürdür-me çağrısında bulunuyoruz. Ticaret Bakanlarımızdan düzenli olarak top-lanmalarını istiyor ve bunu destekle-yecek bir çalışma grubu üzerinde an-laşmaya vardığımızı açıklıyoruz.

12. DTÖ çok taraflı ticaret sistemi-nin omurgasıdır ve ekonomik büyüme ile kalkınmayı geliştirmek için merke-zi bir rol oynamaya devam etmelidir. Çok taraflı ticaret sisteminin daha iyi ve etkin çalışması gerektiği konusunda mutabıkız ve sistemin işleyişinin iyi-leştirilmesi için birlikte çalışma karar-lılığımızı yineliyoruz. Doha Kalkınma Gündemi ile ilgili olanlar dahil, den-geli sonuçlar sağlayacak ve Doha gün-demiyle ilgili çözümlenmemiş konular ve ilgili diğer konulara ilişkin Nairobi sonrası çalışmalara sarih biçimde yol gösterecek başarılı bir Nairobi Bakan-lar Konferansı için birlikte çalışma-ya kararlıyız. Tarım, kalkınma, kamu stokları ile Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması’nın hızlı bir şekilde onay-lanması ve uygulanması dahil olmak üzere Bali Paketinin tüm unsurlarının

uygulanması için gayretlerimizi art-tıracağız. İkili, bölgesel ve çok taraflı ticaret anlaşmalarımızın birbirleri-ni tamamlaması, şeffaf ve kapsayıcı olmaları ve DTÖ kuralları temelinde daha güçlü çok taraflı ticaret sistemine katkı sağlamalarını temin için gayret-lerimizi sürdüreceğiz. Ticaretin küresel kalkınma çabalarındaki önemli rolünü vurguluyoruz ve kapasite geliştirme yardımına ihtiyaç duyan kalkınmakta olan ülkelere yönelik ticaret için yar-dım gibi mekanizmaları desteklemeye devam edeceğiz.

Dayanıklılığın Artırılması

13. Finansal kuruluşların dayanık-lılığının güçlendirilmesi ve finansal sistemin istikrarının geliştirilmesi, bü-yüme ve kalkınmanın sürdürülebilir-liği için önem arz etmektedir. Küresel finansal sistemin dayanıklılığının ge-liştirilmesi için finansal düzenlemeler gündeminin ilave temel unsurlarını tamamladık. Özellikle, batamayacak kadar büyük sorununun sona erdirile-bilmesinde önemli bir adım olarak, kü-resel sistemik önemi haiz bankaların toplam zarar karşılama kapasitelerine yönelik uluslararası ortak standardı tamamladık. Ayrıca, küresel sistemik önemi haiz sigorta şirketlerinin zarar karşılama kapasitelerine yönelik yü-kümlülüklerin ilk versiyonu üzerinde uzlaştık.

14. Daha güçlü ve dayanıklı bir finansal sistem inşa edebilmek için, yapılması gereken kritik çalışmalar bulunmaktadır. Bilhassa, merkezi kar-şı tarafların dayanıklılığı, toparlanma planlaması ve çözümlenmesi konusun-daki çalışmaları bekliyoruz ve FSB’nin bir sonraki toplantımızda bizleri bil-gilendirmesini istiyoruz. Finansal sis-temde ortaya çıkan, önemli bir kısmı bankacılık dışı sektörlerden kaynakla-nabilecek, risk ve kırılganlıkları izle-meye ve gerektiğinde bunlara yönelik tedbirler almaya devam edeceğiz. Bu

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201532

Page 35: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

kapsamda, piyasa temelli finansmanın dayanıklılığının artırılması amacıyla, sistemik risklerin yapısıyla uyumlu bir şekilde, gölge bankacılığın düzenle-mesini ve gözetimini güçlendireceğiz. Muhabir bankacılık hizmetlerindeki azalmanın değerlendirilmesinde ve uygun tedbirlerin alınmasında aşama kaydedilmesini bekliyoruz. St. Peters-burg Bildirgesiyle uyumlu bir şekilde, haklılığı ortaya konulduğu takdirde, ülkelerin birbirlerinin düzenlemeleri-ni esas almaları da dahil olmak üzere, tezgahüstü türev ürünler reformunun uygulanmasına yönelik çabalarımızı artıracağız. Önümüzdeki dönemde, küresel finansal düzenleme çerçeve-sini üzerinde uzlaşmış olduğumuz takvimlerle uyumlu bir şekilde tam ve tutarlı olarak uygulamada kararlıyız ve ülkeler arasındaki dengesiz uygu-lamayı gözlemleyecek ve buna yöne-lik tedbirler alacağız. Finansal İstik-rar Kurulu’nun (FSB) uygulamaya ve reformların etkilerine ilişkin ilk yıllık raporunu memnuniyetle karşılıyoruz. Küresel finansal düzenleme çerçeve-sinin sağlamlığını gözden geçirmeye ve reformların uygulanmasını ve re-formların -yükselen piyasalar ve geliş-mekte olan ülkelere dair dikkate değer öngörülemeyen sonuçları da dahil ol-

mak üzere- etkileri ile bunların genel hedeflerimizle devam eden uyumunu gözlemlemeye ve değerlendirmeye de-vam edeceğiz.

15. Küresel olarak daha adil ve mo-dern bir uluslararası vergi sistemine ulaşmak amacıyla, iddialı G20/OECD Matrah Aşınması ve Kar Kaydırma (BEPS) Projesi kapsamında geliştirilen tedbirler paketini onaylıyoruz. Yaygın ve tutarlı uygulama, özellikle sınır öte-si vergi kurallamalarında olmak üzere, Projenin etkinliğinde kritik öneme sa-hiptir. Bu nedenle, Projenin zamanlıca uygulanmasını kuvvetle teşvik ediyo-ruz ve gelişmekte olanlar dahil olmak üzere, tüm ülke ve yetki bölgelerinin bize katılmalarını teşvik ediyoruz. BEPS Projesinin küresel ölçekte uy-gulanmasının gözetimi için, OECD’yi 2016 yılının başlarında, BEPS’i uygu-lamayı taahhüt eden, gelişmekte olan ülkeler de dahil olmak üzere, ilgilenen G20-dışı ülkeler ve yetki bölgelerinin eşit bir zeminde katılımıyla kapsayı-cı bir çerçeve hazırlamaya çağırıyo-ruz. IMF, OECD, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası Grubu’nun talep eden ülkelere BEPS de dahil olmak üzere yerel kaynakların mobilizasyonuyla ilgili karşılaşmış oldukları zorlukları aşabilmelerine yönelik uygun teknik

yardım sağlama çabalarını memnuni-yetle karşılıyoruz. İlgilenen G-20 dışı gelişmekte olan ülkelerin uygulama takvimlerinin diğer ülkelerden farklı-laşabileceğini kabul ediyoruz ve OECD ve diğer uluslararası kuruluşların çer-çevede bu ülkelerin durumlarını layı-kıyla yanıtlamalarını bekliyoruz. Vergi sistemlerimizin şeffaflığının geliştiril-mesi yönünde ilerliyoruz ve 2017 ve 2018 sonu itibarıyla otomatik bilgi değişimine ve talebe bağlı bilgi deği-şimine yönelik önceki taahhütlerimi-zi yineliyoruz. Diğer yetki bölgelerini bize katılmaya çağırıyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin uluslararası vergi gün-demine katılımını güçlendirecek çaba-ları destekliyoruz.

16. Büyüme ve dayanıklılık gün-demimizi destekleyecek şekilde 2015-2016 G20 Yolsuzlukla Mücadele Eylem Planının etkili şekilde uygulan-ması yoluyla, yolsuzluğa karşı küresel düzeyde hoşgörüsüzlük kültürü oluş-turulması yönünde taahhüdümüzü sürdürüyoruz. Şirketlerimizin etik ve yolsuzlukla mücadele konularındaki küresel standartlara uymalarına yar-dımcı olacak Özel Sektörde Dürüstlük ve Şeffaflık G20 Yüksek Düzeyli İlkele-rini onaylıyoruz. Kamu sektörlerimizin dürüstlük ve şeffaflığının temini zaru-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 33

Page 36: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

ridir. Bu bakımdan, G20 Yolsuzlukla Mücadele Açık Veri İlkeleri ile G20 Kamu Alımlarında Dürüstlüğün Teşvi-ki İlkelerini onaylıyor ve varlık beyanı çerçevelerine ilişkin devam eden ça-lışmaları memnuniyetle karşılıyoruz. Rüşvetle etkili mücadelede gerektiği hallerde ve ulusal hukuk sistemleriy-le uyumlu olacak şekilde hukuki ve idari prosedürler de dahil olmak üzere uluslararası işbirliğini temel bir araç olarak teşvik edeceğiz ve yolsuzluğa bulaşan görevliler ile onları yolsuzlu-ğa bulaştıranlara koruma sağlanma-ması ile varlıklarının geri verilmesini destekliyoruz. Yararlanıcı mülkiyet konusundaki uygulama planlarımızın yayınlanmasını memnuniyetle karşılı-yoruz ve bu alandaki çabalarımızı sür-düreceğimizi açıklıyoruz.

17. 2010 yılında kabul edilen IMF kota ve yönetim reformundaki iler-lemenin gecikmesinin devam etme-sinden duyduğumuz hayal kırıklığı devam ediyor. IMF konusunda 2010 reformlarının uygulanması en önemli önceliğimiz olup, ABD’yi söz konu-su reformları en kısa sürede onayla-maya davet ediyoruz. IMF’ye, 2010 Reformu’nun amaçlarını göz önünde bulundurarak, mevcut kota seviyeleri-ni 14. gözden geçirme kapsamında an-

laşılan seviyelere en kısa zamanda ve mümkün olduğunca anlamlı şekilde yakınsatacak ara çözümler üzerindeki çalışmasını tamamlaması için çağrıda bulunuyoruz. 14. gözden geçirme, yeni kota formülünü de içerecek 15. kota gözden geçirme çalışmalarında temel olarak alınmalıdır. IMF’nin güçlü ve yeterli kaynağa sahip olması ve kota tabanlı yapısının sürdürülmesi konu-sundaki taahhüdümüze bağlılığımızı yineliyoruz. Tüm uluslararası kuruluş-ların başkanlarının ve üst yönetiminin açık, şeffaf ve tamamen liyakate dayalı bir süreçle atanmasına yönelik uzlaşı-mızı yineliyoruz ve bu kuruluşlardaki personel çeşitliliğinin artırılmasının önemini yeniden vurguluyoruz. SDR sepeti kompozisyonunun para birim-lerinin küresel ticaret ve finans siste-mi içerisindeki rolünü yansıtması ge-rekliliğini yineliyor ve SDR değerleme yönteminin gözden geçirme çalışma-larının tamamlanmasını bekliyoruz. Güçlendirilmiş müşterek eylem ve pari passu (eşit muamele) hükümlerinin uluslararası kamu borç senetlerinde kullanılmasındaki ilerlemeyi memnu-niyetle karşılıyoruz. IMF’ye, diğer ilgili taraflarla istişare içerisinde, güçlendi-rilmiş müşterek eylem ve pari passu hükümlerinin mevcut borç stoklarına

dâhil edilmesinin hızlandırılması için piyasa tabanlı çözümleri araştırması yönünde çağrıda bulunuyoruz.

18. Güçlendirilmiş müşterek eylem ve pari passu (eşit muamele) hüküm-lerinin uluslararası kamu borç senet-lerinde kullanılmasındaki ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz. IMF’ye, diğer ilgili taraflarla istişare içerisinde, söz konusu hükümlerin kullanılması-nın teşvikine devam etmesi ve mev-cut uluslararası kamu borç stoklarına dâhil edilmelerinin hızlandırılmasına yönelik piyasa tabanlı çözümleri daha da araştırması yönünde çağrıda bulu-nuyoruz. IMF ve Dünya Bankası’nın Düşük Gelirli Ülkeler İçin Borç Sür-dürülebilirliği Çerçevesi’ni gözden geçirme çalışmasını bekliyoruz. Addis Ababa Eylem Planı’nda vurgulandığı üzere, sürdürülebilir finansman uy-gulamalarını geliştirmeyi amaçlayan mevcut girişimleri not ediyoruz. Kre-ditör ve borçlanıcı ülkeler arasındaki diyalogu geliştirerek kapsayıcılığa kat-kıda bulunan Paris Forumu girişimini de not ediyoruz.

Sürdürülebilirliğin Desteklenmesi

19. 2015, sürdürülebilir kalkınma için kritik bir yıldır ve eylemlerimi-zin düşük gelirli gelişmekte olan ül-keler de dahil olmak üzere kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunmasını temin etmek konusun-daki kararlılığımızı teyid ediyoruz. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Addis Ababa Eylem Gündemi’nin dahil olduğu 2030 Gündemi, küresel kal-kınma çabaları için kapsamlı, evren-sel ve iddialı bir çerçeve çizmektedir. Herkes için kapsayıcı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa edilmesine yönelik çabalarımızda kimsenin arkada bıra-kılmamasının sağlanması için 2030 Gündemi’nin sonuçlarının uygulan-masına kuvvetle bağlıyız. Kalkınma konusundaki diyalog ve angajmanı-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201534

Page 37: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

mızın güçlendirilmesi için G20 ve Dü-şük Gelirli Gelişmekte Olan Ülkeler Çerçevesi’ni onaylıyoruz. Çalışmaları-mızın 2030 Gündemi ile uyumlaştırıl-ması için 2016 yılında bir Eylem Planı hazırlayacağız.

20. Bu seneki çalışmalarımız, ener-jiye erişim, gıda güvenliği ve beslen-me, insan kaynaklarının geliştirilmesi, kaliteli altyapı, finansal kapsayıcılık ve iç kaynakların harekete geçirilmesi gibi alanlarda sürdürülebilir kalkın-mayı desteklemektedir. Ürettiğimiz, tükettiğimiz ve sattığımız gıdanın tüm boyutlarıyla – ekonomik, sosyal ve çevresel – sürdürülebilir olmasının sağlanmasına yönelik taahhüdümü-zün altını çizen G20 Gıda Güvenliği ve Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Eylem Planı’nı onaylıyoruz. Piyasaların şef-faflığını geliştiren, gelirleri ve kaliteli istihdamı artıran ve sürdürülebilir verimliliğin büyümesini güçlendiren tarımda ve gıda sistemlerinde sorumlu yatırımların teşvik edilmesine odak-lanmayı sürdürüyoruz. Küçük ölçekli ve aile işletmeleri ile kırsal alanda bu-lunan kadınlar ve gençlerin ihtiyaçla-rına özel bir dikkat göstereceğiz. Gıda israfı ve kayıplarının küresel ölçekte azaltılması taahhüdünde de bulunu-yoruz. “Gezegeni Doyurmak – Yaşam için Enerji” temasıyla düzenlenen Expo Milano’yu memnuniyetle kar-şılıyoruz. Tarım Bakanlarımızın, G20 ülkelerinin ve diğer ülkelerin gıda is-rafı ve kayıplarını ölçebilecekleri ve azaltabilecekleri yöntemlerin iyileşti-rilmesi için yeni bir platform tesis edil-mesine yönelik kararını da memnuni-yetle karşılıyoruz.

21. Kalkınmada ve yoksulluğun or-tadan kaldırılmasında özel sektörün güçlü bir rolü vardır. G20 Kapsayıcı İş Çağrısı yoluyla düşük gelirli kişilerin ve toplulukların piyasalara alıcı, üre-tici ve tüketici olarak katılımları için fırsatlar yaratılması yolunda bütün paydaşların ortak çalışma ihtiyacını

vurguluyoruz. Bu yıl geliştirdiğimiz G20 Para Transferleri Ulusal Planları, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Addis Ababa Eylem Gündemine uyum sağlamak hedefiyle, para transferle-rinin ortalama küresel maliyetinin yüzde beşe indirilmesi yönündeki ta-ahhüdümüz için somut eylemler içer-mektedir. Ödemelere, tasarruflara, kredilere ve benzeri hizmetlere erişimi açmaya yardımcı olmak yoluyla finan-sal tabana yayılmayı geliştireceğiz. Fi-nansal Tabana Yayılma Küresel Ortak-lığı (GPFI) içerisinde finansal tabana yayılmaya ilişkin devam eden çalışma-ları memnuniyetle karşılıyoruz.

22. G20 Enerji İşbirliği Prensip-lerine odaklanmaya devam edeceğiz ve Enerji Bakanlarımızın ilk kez dü-zenlenen toplantısını memnuniyetle karşılıyoruz. Dünyada 1,1 milyardan fazla insanın elektriğe erişimi olma-dan yaşadığının ve yaklaşık 2,9 milyar insanın yemek pişirmek için gelenek-sel biyoyakıt kullanmak zorunda ol-duğunun bilinciyle, ilk aşamasında sorunun en yoğun olduğu Sahra-Altı Afrika’da elektriğe erişimin iyileşti-rilmesine odaklanan “G20 Enerjiye Erişim Eylem Planı: Enerjiye Erişimde Gönüllü İşbirliği”ni onaylıyoruz. Ener-jiye erişimin kalkınmayı sağlamadaki önemli rolünü kabul ederek, Plan, G20 koordinasyonunu güçlendirmeyi ve önümüzdeki dönemde başka bölge-lerde de uygulanabilecek olan, uzun vadeli gönüllü bir işbirliği çerçevesi oluşturmayı amaçlamaktadır. Plan’ın bu ilk aşamasında, ulusal ihtiyaçlar ve koşulları da dikkate alarak, politika ve düzenleyici çerçeveler, teknoloji geliş-tirme ve kullanma, yatırım ve finans, kapasite inşası, bölgesel bütünleşme ve işbirliği alanlarında Afrikalı ülkeler ve ilgili bölgesel ve uluslararası kuru-luşlar ile birlikte çalışacak ve işbirliği yapacağız.

23. Enerji verimliliğini geliştirme, temiz enerji teknoloji yatırımlarını

artırma ve bu alandaki araştırma ve geliştirme faaliyetlerini destekleme konularını da içeren enerjiye ilişkin eylemlerin, iklim değişikliği ve etkile-riyle mücadelede önemli olduğunun bilicindeyiz. G20 Yenilenebilir Ener-ji Seçenekleri Listesi’ni onaylıyoruz. Enerji verimliliği alanındaki işbirliği-mizi ileri taşımada bu yıl içinde katı-lımcı ülkeler tarafından kaydedilen gelişmelerin altını çiziyor ve başta ağır iş makinaları olmak üzere taşıtların emisyon performansı ve verimliliği, ürünler, binalar, endüstriyel enerji yönetimi, elektrik üretimi ve enerji ve-rimliliğinin finansmanı alanlarındaki çalışmaların 2015 yılı sonuçlarını gö-nüllülük esasına dayalı olarak destek-lemeyi kabul ediyoruz. Gaz piyasaları da dahil olmak üzere, şeffaf, rekabetçi ve iyi işleyen enerji piyasalarını teş-vik etmeye devam edeceğiz. Enerji güvenliğinin artırılması için enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesinin ve enerji yatırımlarının devam etmesinin önemini vurguluyoruz. Yoksulları des-tekleme gerekliliğinin farkında olarak, israfı teşvik eden verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarının rasyonalizasyonu ve orta vadede tedricen sonlandırıl-ması taahhüdüne bağlılığımızı teyit ediyoruz. Bu taahhüdü ileri taşıma ko-nusunda güçlü bir ilerleme sağlamak için çaba göstereceğiz. Enerji Bakan-larımızı G20 Enerji İşbirliği Prensiple-rinin devam etmekte olan uygulaması konusunda 2016 yılında bize tekrar rapor vermeye çağırıyoruz.

24. İklim değişikliği zamanımı-zın en büyük sınamalarından biridir. 2015’in iklim değişikliği ve etkileriyle ilgili etkin, güçlü ve müşterek eylem gerektiren kritik bir yıl olduğunun far-kındayız. Lima Eylem Çağrısında belir-tildiği üzere, iki derecenin altı hedefi-ni teyit ediyoruz. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) altında tüm taraflara uygulanabilir hukuki bağlayıcılığı olan bir protokol, başka

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 35

Page 38: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

bir hukuki araç veya mutabık kalın-mış bir çıktı kabul edilmesi için ka-rarlılığımızı vurgularız. Eylemlerimiz büyüme ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecektir. Paris Anlaşması’nın adil, dengeli, iddialı, kalıcı ve dinamik olması gerektiğini teyit ederiz. Paris’te farklı milli koşullar ışığında, ortak fa-kat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler prensibini yansı-tan iddialı bir anlaşmaya ulaşma taah-hüdümüzün altını çizeriz. BMİDÇS’nin iklim değişikliği müzakereleri için baş-lıca uluslararası hükümetlerarası or-gan olduğunu tekrar vurgularız. Tüm G20 ülkeleri de dahil 160’ın üzerinde Tarafın BMİDÇS’ne ulusal olarak niyet ettikleri katkılarını (INDC) sunmuş ol-malarını memnuniyetle karşılıyoruz ve henüz sunmamış olanları, bunu Paris Konferansı öncesinde gerçekleş-tirmeye davet ediyoruz. INDC’lerimizi uygulamaya hazırız. Önümüzdeki gün-lerde Paris’te ileride izlenecek yolun belirlenmesi için müzakerecilerimizi, diğer hususlara ilaveten, salım azal-tımı, uyum, finansman, teknoloji ge-liştirme ve transferi ile şeffaflık gibi kilit konuların görüşülmesine yapıcı ve esnek bir biçimde müdahil olmaları yönünde talimatlandıracağız. Paris 21. Taraflar Konferansı’ndan başarılı bir sonuç çıkması için beraberce çalışma kararlılığındayız.

25. Başlıca insani, siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçlarıyla mevcut göç krizinin boyutu, küresel bir endişe ha-line gelmiştir. Anılan krizin ve uzun dönemli sonuçlarının üstesinden geli-nebilmesi için koordineli ve kapsamlı yanıtlara ihtiyaç duyulmaktadır. Dün-yanın çeşitli bölgelerinde benzeri gö-rülmemiş sayılara ulaşan mülteciler ve yerlerinden edilmiş kişilere koruma ve destek sağlanması ve kalıcı çözüm-ler bulunması yönündeki tüm çabalara yönelik desteğimizi güçlendirmeye de-vam etmeye kararlıyız. Tüm devletleri, mevcut krize mukabelede bulunulma-

sına katkı sağlamaya ve mültecilerin yeniden yerleştirilmesi, diğer insani kabul yöntemleri, insani yardımlar ve mültecilerin hizmetlere, eğitime ve temel ihtiyaçlara ulaşmasının temini doğrultusundaki çabalar vasıtasıyla krizle bağlantılı külfeti paylaşmaya davet ediyoruz. Yer değiştirmelere ne-den olan temel sorunlara çözüm geti-rilmesi ihtiyacının altını çiziyoruz. Bu bağlamda, çatışmalara siyasi çözüm bulunmasının ve kalkınma için arttı-rılmış işbirliğinin önemine de dikkat çekiyoruz. Mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin güvenli ve gönüllü olarak kendi ülkelerine dönebilmele-rini sağlayacak koşulların yaratılma-sının önemini de kabul ediyoruz. Göç ve mülteci akımlarına yönelik uzun vadeli hazırlık ve bu akımların yöneti-mi için kapasitenin güçlendirilmesini teminen diğer ülkelerle beraber çalışa-cağız. Tüm ülkeleri, ulusal imkanları çerçevesinde, bu krizden etkilenen ülkelere yardım etme yeteneklerini artırabilmelerini teminen ilgili ulusla-rarası kuruluşlara yapmakta oldukları katkılarını arttırmaya davet ediyoruz. Keza özel sektör ve şahısları da bu uluslarası çabalara iştirak etmeleri yö-nünde teşvik ediyoruz.

26. Küresel büyümeye fırsatlar ve sınamalar getiren internet ekonomisi çağında yaşıyoruz. Bilgi İletişim Tek-nolojilerinin (BİT) kullanımına ve gü-venliğine yönelik tehditlerin, dünyada ekonomik büyüme ve kalkınmanın güçlendirilmesi için interneti kullan-maktaki müşterek kabiliyetimize zarar veren riskler taşıdığını kabul ediyoruz. Sayısal bölünmeler arasında köprü kurulabilmesi için çaba göstereceğiz. Diğer alanlarda olduğu gibi dijital or-tamda da devletlerin güvenlik, istik-rar ve ekonomik ilişkileri geliştirme konusunda özel bir sorumluluğu bu-lunmaktadır. Bu hedef doğrultusunda, hiçbir ülkenin şirketlere veya ticari sektöre rekabet avantajı sağlamak da-

hil, internet iletişim teknolojilerini kullanarak ticari sırlar veya diğer ben-zeri gizli iş bilgileri dahil fikri mülki-yet hırsızlığı faaliyetlerinde bulunma-ması veya desteklememesi hususunu teyid ediyoruz. Tüm ülkeler internet iletişim teknolojilerinin güvenliğini sağlamak üzere, sayısal iletişim bağla-mı da dahil olmak üzere, özel hayatın gizliliğine yönelik kanunsuz ve keyfi müdahalelere karşı özgürlük ilkele-rini korumalı ve saygı göstermelidir. Birleşmiş Milletler’in bu konudaki normların geliştirilmesinde oynadığı temel rolü not ediyor, bu bağlamda BM Uluslararası Güvenlik Bağlamında Bilgi ve Telekomünikasyon Alanında Hükümet Uzmanlar Grubu 2015 Rapo-runu memnuniyetle karşılıyor, ulusla-rarası hukuk ve özellikle BM Şartı’nın devletlere BİT kullanımın iletiminde uygulanabilir olduğunu teyid ediyor, tüm ülkelerin BİT’in kullanımı konu-sunda A/C.1/70/L.45 sayılı BM karar taslağı kapsamında sorumlu devlet tutumuna uyması gerektiği görüşünü benimsiyoruz. Tüm tarafların BİT’in güvenli kullanımının faydalarından yararlanabileceği bir ortam yaratılma-sına yardımcı olmaya kararlıyız.

Sonuç

27. Ekonomilerimizin gerçek ve potansiyel büyümesini yükseltmek, istihdam oluşumunu desteklemek, dayanıklılığı güçlendirmek, kalkın-mayı teşvik etmek ve politikalarımızın kapsayıcılığını artırmak için beraber hareket etmeyi sürdürmeye kararlılı-ğımızı devam ettiriyoruz. Türkiye’ye G20 Başkanlığı için ve bu yıl başarı-lı bir Antalya Zirvesi’ne ev sahipliği yaptığı için teşekkür ediyoruz. Çin Başkanlığı kapsamında 2016 yılı Eylül ayında Hangzhou’da gerçekleşecek bir sonraki toplantımızı bekliyoruz. Ayrı-ca, 2017 yılında Almanya’da bir araya gelmeyi de bekliyoruz.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201536

Page 39: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TİSK Başkan Vekili Erol Kiresepi Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Forumunda

Türk ve Dünya İşverenlerini Temsil EttiKiresepi: “2. Dünya Savaşı Sonrasında Yaşanan En Büyük Göç Akımında,

Tüm Ülkeler Elini Taşın Altına Koymalı”

Birleşmiş Milletler gündeminin önemli başlıklarından birini oluştu-ran “İş Dünyası ve İnsan Hakları” konusunda tüm dünyadan üst düzey temsilcileri biraraya getiren Forum Cenevre’de düzenlendi. Forumda Türk ve dünya işverenlerini Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkan Vekili Erol Kiresepi temsil etti. İş dünyasının insan haklarının tüm dünyada geliştirilmesine sağladı-ğı katkıların değerlendirildiği Forum-da Erol Kiresepi çok sayıda toplantıya konuşmacı olarak katıldı.

Kiresepi Kanada’nın Cenevre Daimi Temsilciliği’nde düzenlenen toplantı-da iş dünyasının diğer temsilcileri ile bir araya gelerek Birleşmiş Milletler iş dünyası ve insan hakları konusunda-ki rehber ilkeleri ve Türk şirketlerinin söz konusu ilkeler konusundaki faali-yetleri hakkında bilgi verdi.

Kiresepi ayrıca, aralarında BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein, BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Çalışma Grubu Başka-nı Margaret Jungk, Dünya Ekonomik Forumu Direktörü Espen Barth Eide gibi üst düzey temsilcilerin katıldığı Liderler Oturumu’nda iş dünyasının

insan hakları konusunda karşı karşı-ya kaldığı engellerle ilgili bir konuş-ma gerçekleştirdi. Kiresepi Liderler Oturumu’nda Türkiye’de BM Küresel İlkeler Sözleşmesi konusunda kayde-dilen gelişmelere ve Türkiye ağının başarılarına dünya kamuoyunun dik-katini çekerek, diğer ülke ağlarını da sektörel dağılım yaklaşımını takip et-meye davet etti.

Kiresepi; “İstihdam ediliyor olmak, yani bir işe sahip olmak yoksullukla mü-cadelenin en önemli enstrümanıdır. Bir iş-letme için “zarar vermemek” temel yakla-şımı temsil etmelidir ancak bunun ötesine geçen her adım insan haklarının gelişti-rilmesi için olumludur. Düzgün ve güvenli işletin yaratılması ise tüm paydaşların so-rumluluğudur” görüşlerini ifade etti.

Suriyeli göçmenler konusunda Tür-kiye’deki gelişmelere de değinen Kirese-pi, ikinci dünya savaşı sonrasında yaşa-nan en büyük göç akımını temsil eden mevcut durumda tüm ülkelerin elini taşın altına koyması gerektiğini belirtti.

Kayıtdışılık, KOBİ’ler ve insan hak-ları konusunun ele alındığı bir diğer oturumda ise Kiresepi, KOBİ’lerin in-san haklarının geliştirilmesine katkı sağlaması için hükümetlerden destek

görmesi gerektiğini ifade ederek, ulu-sal ve uluslararası işveren teşkilatları-nı da yol gösterici olmaya çağırdı.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİYLE MÜCADELE ILO PLATFORMUNDA

Çocuk Haklarının Korunması, Ço-cuk İşçiliği ile Mücadele başlıklı otu-rumda Kiresepi, ILO Çocuk İşçiliği Platformu Eş Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmasında Platformun çocuk hak-larının korunması ve çocuk işçiliği ile mücadele konusunda iş dünyası açı-sından oldukça faydalı bir araç oluş-turduğunu ifade etti. İyi uygulama örneklerinin paylaşılması yoluyla, Platform sayesinde iş dünyasının ço-cuk işçiliği konusundaki temel sorun-lara ve kendi faaliyetleri aracılığıyla bu sorunlara getirilebilecek çözümlere odaklanabildiğini vurguladı.

Kiresepi; “TİSK, endüstri ilişkilerinin farklı cephelerinde yaşanan gelişme-leri en üst seviyede takip etme ve Türk işverenlerini her kademede temsil etme görevini bugüne kadar olduğu gibi, bu-günden sonra da kararlılıkla sürdüre-cektir” dedi.

(TİSK Haber Bülteni; 11.12.2015)

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 37

Page 40: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Dünya İşverenleri Küresel Göç Sorunu İçin Harekete Geçiyor

DÜNYADA 232 MİLYON İNSAN DOĞDUKLARI ÜLKEDEN FARKLI BİR ÜLKEDE YAŞIYORTİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kiresepi:

“Küresel Göç ve Kalkınma Forumu’nda İşveren Danışma Grubu oluşturulacak”“Ekonomi ve göç konularında her yıl İşverenler Toplantısı düzenlenecek”

“Göç eden insan sayısı 15 yılda yüzde 33 arttı”Türkiye İşveren Sendikaları Konfede-

rasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Kiresepi, 2015 yılı dönem başkanlığını Türkiye’nin üstlendiği Kü-resel Göç ve Kalkınma Forumu (GFMD) Zirvesi’nde, dünya işverenlerinin “göç” konusunu masaya yatırdıklarını ve işve-ren kesiminin bundan sonra göç ve göç-menler sorununa daha kurumsal yakla-şacağını bildirdi.

“Dünyada yaklaşık 232 milyon insan, doğdukları ülkeden farklı bir ülkede yaşı-yorlar” diyen Kiresepi, “Türkiye gibi göç-te kaynak, hedef veya transit konumun-da olan tüm ülkeler uluslararası göçten etkileniyor. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3’ü, yani yaklaşık 232 milyon in-san, doğdukları ülkeden farklı bir ülkede yaşıyorlar. Bu rakam 2000 yılında 174,5 milyondu. Yani göç eden insan sayısı 15 yılda yüzde 33 ya da başka bir deyişle üçte bir oranında arttı. Bu sorunu işve-renler olarak göz ardı edemeyiz” dedi.

Uluslararası göçün küresel ekono-mideki önemini artırdığına dikkat çe-ken TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Kiresepi, 2015 dönem başkanlığını Türkiye’nin üstlendiği Küresel Göç ve Kal-kınma Forumu (GFMD) Zirvesi’nde işve-renlerin GFMD sürecine katılımının daha kurumsal bir statüye kavuşturulması için hükümet yetkilileri ile işverenlerin olası projeleri değerlendirdiklerini kaydetti.

300 STK’DAN HÜKÜMETLERE TAVSİYELER

Zirvede ele alınan konulara ve işveren-lerin sürece aktif katılımı konusunda bir değerlendirme yapan Kiresepi, zirvenin

ilk iki gününde düzenlenen ‘Sivil Toplum Günleri’nde, 300’ü aşkın sivil toplum ku-ruluşunun göç ve kalkınma konularında hükümetlere sunulacak tavsiyeleri belir-lediğini söyledi. Kiresepi, Başbakan Ah-met Davutoğlu’nun açılışını yaptığı ‘Ortak Alan Toplantısı’ kapsamında gerçekleşen ve oturum başkanlığını yaptığı ‘Göçmen İşçilerin İstihdamı Konusunda Ortak-lıklar ve Eylemler’ başlıklı oturumda da hükümet, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin işgücü piyasasındaki hareketlilik konularındaki görüşlerini dile getirdiğini aktardı.

HER YIL “İŞVERENLER TOPLANTISI” DÜZENLENECEK

Zirve kapsamında işveren kesiminin GFMD sürecine katılımının kurumsal bir statüye kavuşturulması amacıyla bir top-lantı gerçekleştirdiklerini belirten Kire-sepi, “Türk İşverenlerini toplantıda TİSK temsil etti. TİSK adına katıldığım toplan-tıda, Uluslararası İşveren Örgütü (IOE) Kıdemli Danışmanı Frederick Muia, IOE Stratejik Ortağı Fragomen Şirketi Temsilci-si Ellen Yost ve Oracle Başkan Vekili Karl Cox gibi değerli isimler yer aldı. Beceri ha-reketliliği, beceri uyumluluğu konusunda inovatif politikalar ortaya konulması, işe alım süreçleri ve bilgi teknolojileri ile gıda, içecek ve turizm sektörleri açısından göç-men işçiler hakkındaki yasal mevzuat ko-nularını ele aldık. İşverenlerin sürece aktif ve kurumsal düzeyde katılımı için bazı ka-rarlara imza attık” dedi.

“Göç ve göçmen sorunu artık küresel bir sorun. Bu sorunun küresel ekonomi-deki önemi her geçen gün artıyor. Rakam-

lar çok çarpıcı. Dünyada göç eden insan sayısı son 15 yılda yüzde 33 artarak 232 milyona ulaştı. Göç ve kalkınma konu-sunda Avrupa’nın ve dünyanın iş birliği içinde olması ve ortak akılla hareket et-mesi gerekiyor” şeklinde konuşan TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Ki-resepi, zirvede işveren kesiminin sürece kurumsal katılımı için yapılan toplantıda alınan kararları ise şöyle anlattı:

“Toplantıda, işveren temsilcilerinden oluşan “GFMD İşveren Danışma Grubu” oluşturulmasına karar verildi. Her yıl ekonomi ve göç politikaları konuların-da belirlenecek bir tema çerçevesinde “GFMD İşverenler Toplantısı” düzenle-yerek, konuyu tekrar dünya gündemine taşıyacağız. GFMD Zirvelerinde işveren kesiminin ev sahipliğinde düzenlene-cek oturumların düzenleyerek, durumu analiz edeceğiz ve yeni politikalar, uy-gulamalar geliştirilmesi için çalışacağız. Ayrıca toplantıda sürecin daha etkili yö-netiminin sağlanması için GFMD nezdin-de işveren temsilinin IOE koordinatörlü-ğünde sağlanması kararı da alındı.”

(TİSK Haber Bülteni; 22.10.2015)

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201538

Page 41: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TİSK 2015 KSS Ödülleri Sahiplerini Buldu“TİSK 2015 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülleri’ni kazanan şirketler belli oldu.

Ford Otosan Yeniköy Fabrikası “Engelli Dostu Bir Fabrika” projesi ile Büyük Ödüle layık görüldü.

GAN TÜRKİYE Özel Ödülü Mercedes-Benz Türk’e gitti.

“TiSK 2015 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülleri”ni kazanan şirketler belli oldu. Ford Otosan Ye-niköy Fabrikası “Engelli Dostu Bir Fabrika” projesi ile Büyük Ödül’ü kazandı. Finale kalmış olan 23 şir-ketin sosyal sorumluluk projele-rinin değerlendirildiği yarışmada dereceye giren 9 şirketin ödülleri Ocak ayında İstanbul’da yapılacak törenle sahiplerine sunulacak.

ENGELLİ DOSTU FABRİKAYA BÜYÜK ÖDÜL

“Ülkem İçin Engel Tanımıyorum” projesi kapsamında bir araya gelen gö-nüllü Ford çalışanlarının, adım adım planlayıp geliştirdikleri, “Ford Otosan Yeniköy Fabrikası Engelli Dostu Bir Fabrika” projesi kapsayıcılık, etkililik, iyi uygulama, yenilikçilik ve sürdüre-bilirlik ölçütlerinin tamamını içermesi nedeniyle Büyük Ödül’e layık görüldü.

“Allianz Maden Kazası Psikososyal Destek” projesinde 6 STK’nın oluştur-duğu Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği, ilgili bakanlıklar ve kamu ku-rumları ile birlikte, bir sabit merkez ve iki gezici ekip ile Mayıs 2014’te yaşanan Soma maden kazasından doğrudan etkilenen vatandaşlara psi-kososyal destek hizmetleri verilmesi-ni sağladı ve yarışmada Kapsayıcılık Ödülü’nün sahibi oldu.

Boyner’in, bir şirketin iş süreç-lerinde ortaya çıkan kullanılmış ve ekonomik değerini kaybetmiş ürün-leri dönüştürerek yeniden sosyal ve ekonomik yaşama kazandırmayı öngö-ren “İyiliğe Dönüştür” projesi Etkililik Ödülü’nü aldı.

Opet’in 9 farklı alanda, 81 ilden, 1,5 milyon çocuğun güvenli trafik davra-nışları gerçekleştirilmesini hedefleyen sosyal sorumluk projesi “Opet Trafik Dedektifleri” İyi Uygulama Ödülü’nü almaya hak kazandı.

STFA’nın ülkemizde üstün ye-tenekli çocuklara yönelik en temel eğitim kurumu olan TEVİTÖL Vakıf Okulu’ndan daha fazla sayıda üstün yetenekli, maddi olanakları sınırlı ço-cuğun faydalanması amacıyla gelişti-rilen ve Türkiye’nin önde gelen şirket-lerinin işbirliğini sağlayan “TEVİTÖL Gelecek Kampı” projesi Yenilikçilik Ödülü’ne layık görüldü.

Sürdürülebilirlilik Ödülü’nün sa-hibi, VISA Europe “Paramı Yönetebili-yorum” projesi oldu. Visa Europe’un 22 Türk Bankası, Kalkınma Bakanlığı ve UNDP ile birlikte Habitat Kalkın-ma ve Yönetişim Derneği ortaklığında gerçekleştirdiği projede Türkiye çapın-da eğitilen 900’e yakın genç eğitme-nin akran eğitimi modeli ile yerelde verdiği eğitimlerin sonucunda 120 binin üzerinde gence ulaşıldı. Pro-

je aynı zamanda Romanya, İsrail ve Bulgaristan’da da uygulandı.

TİSK tarafından bu yıl ilk kez veri-len GAN TÜRKİYE Özel Ödülü’nü ise Mercedes-Benz Türk’ün “İşbaşı Eğitim” projesi aldı. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ile birlikte yürütülen proje kapsamında, Endüstri Meslek Lisesi mezunu işsizle-re iş fırsatı yaratılması ve iş dünyasın-da ihtiyaç duyulan kalifiye mavi yakalı elemanların çeşitli mesleki eğitimlerle donatılması ve işbaşında uygulama eği-timi verilmesi hedefleniyor.

Ayrıca, yıl içinde sosyal alanda kendi iş hedeflerini aşan çalışmalar gerçekleştiren KOOPERT ve Polat Or-ganik Gübre firmalarına da, çalışmala-rını teşvik etmek için Ödül Töreni’nde birer Mansiyon sunulacak.

MEDYA, SİYASET VE İŞ DÜNYASININ ETKİN İSİMLERİ SEÇTİ

Toplam 58 şirketin başvurduğu 23 şirketin sosyal sorumluluk projelerinin finale kaldığı yarışmanın seçici kurulu medya, siyaset ve iş dünyasının etki-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 39

Page 42: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

TİSK 2015 KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK ÖDÜLLERİ ÖDÜL KAZANAN ŞİRKETLER

KATEGORİ ŞİRKET PROJE ADI

BÜYÜK ÖLÇEKLİ ŞİRKETLER

Büyük Ödül FORD Otosan Yeniköy Fabrikası Engelli Dostu Bir Fabrika

Kapsayıcılık Allianz Türkiye Maden Kazası Psikososyal Destek Projesi

Etkililik Boyner Büyük Mağazacılık İyiliğe Dönüştür

İyi Uygulama Opet Petrolcülük A.Ş. Opet Trafik Dedektifleri Projesi

Sürdürülebilirlik Visa Europe Paramı Yönetebiliyorum Projesi

Yenilikçilik STFA Yatırım Holding TEVİTÖL Gelecek Kampı / Geleceğin Seninle Aynı Renk Olsun

GAN TÜRKİYE Özel Ödülü Mercedes-Benz Türk İşbaşı Eğitim @MBT

KOBİLER

Mansiyon KOPPERT Tarımda Doğal Yöntemlerin Tüketici ve Üretici Nez-dinde Yaygınlaştırılması

Mansiyon Polat Organik Gübre Tarımsal Artıklardan Gübre Elde Edilmesi

li isimlerinden oluştu. TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Yağız Eyüboğlu’nun başkanlık ettiği Seçici Kurul’da TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Erol Ki-resepi, TÜRK –İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Ak Parti Milletvekili Öznur Çalık, CHP Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, MHP

Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ruhsar Demirel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müşteşarı Dr. Mehmet Selim Bağlı, Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden, ILO Türkiye Temsilcisi Numan Özcan, AB Bakanlığı Proje Uygulama Başka-nı Bülent Özcan, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Sosyal Politika

ve İstihdam Sektör Yöneticisi Zeynep Aydemir, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Erdal Sağlam, Sa-bah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Sosyal İnovasyon Mer-kezi Yöneticisi Suat Özçağdaş projeler için oy kullandılar.

TİSK’in “Herkes için Kurumsal Sosyal Sorumluluk” Projesi Kurumsal Sosyal Sorumluluğa Katkı Ödülü’nü Aldı

Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumlu-luk Derneği tarafından organize edilen İşletme 2023 Zirvesi, 8 Aralık 2015 tarihinde İstanbul’da yapıldı. Özel sek-tör, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütü temsilcilerini biraraya getiren Zirve’de, işsizlik, iklim değişikliği, kay-nakların tükenmesi, finansal kriz ve

demografik değişim sorunları uzman-larca tartışıldı.

Zirvede ayrıca örnek uygulamalar ve şirketler ödüllendirildi.

CSR Europe (Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ağı) Yönetim Ku-rulu Başkanı ve IBM Avrupa, Orta-

doğu ve Afrika Bölgeleri Kurumsal Vatandaşlık ve Kurumsal İlişkiler Mü-dürü Celia Moore’un katıldığı ödül tö-reninde TİSK’in “Herkes İçin Kurum-sal Sosyal Sorumluluk” Projesi’ne layık görülen Sosyal Sorumluluğa Katkı Ödülü TİSK Genel Sekreteri Bü-lent Pirler’e sunuldu.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201540

Page 43: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Sosyal Güvenlik Kurumu 4. Genel KuruluSosyal Güvenlik Kurumu’nun 4. Ola-

ğan Genel Kurulu 10 Aralık 2015 tari-hinde toplandı. Genel Kurul’da Yönetim Kurulu’nun seçimle gelen üyeleri belir-lendi.

Genel Kurul’da açılış konuşması Kurum Başkan Vekili Cevdet Ceylan tarafından gerçekleştirildi. Ceylan, sos-yal güvenlik alanında son dönemlerde önemli yasal düzenlemeler yapıldığını, Kurumdan emekli aylığı almakta olan tüm vatandaşların maaşlarına zam yapıldığını; madenlerde çalışanların emeklilik yaşının öne alındığını; yine madende çalışanlar için yeni düzenle-meler getirildiğini; ayrıca yurt dışına işçi götüren müteahhitlerin 5 puanlık prim teşvikinden faydalandırıldıkları-nı; sigortalıların doğum borçlanmasının 2’den 3’e çıkarıldığını belirtti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu ise yaptığı konuşmada ülke nüfusunun yüzde 98,5’inin sosyal güvenlik kapsamında olduğunu, kayıt-dışı istihdam oranını %52’den %35’e dü-şürdüklerini; ancak aktif pasif dengesi-nin 3’lü oranlara çıkarılması gerektiğini; önümüzdeki dönemde bir çok reforma imza atacaklarını belirtti.

TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler, Ku-rum prim gelirlerinin yüzde yetmişinin özel sektör işçi ve işverenlerince öden-diğini; özel sektörde çalışan sigortalı ve işverenler açısından her türlü kazancın prime tabi tutulduğunu; ayrıca prime esas kazanç üst sınırını aşan ödemelere ait primlerin izleyen aylarda ödenmeye devam edildiğini; bu düzenlemenin uy-gulama sorunları yarattığını; Kurumun kayıtdışı ile mücadele amacıyla geliştir-diği bir çeşit sanal asgari ücret olan emsal ücret, asgari işçilik gibi gerçek sigortalı-lıkla bağı olmayan uygulamaların kayıtlı işyerlerini hedef almaması gerektiğini; ülkemizde son dönemde uygulanan teş-

viklerin istihdama yansımadığı görüşle-rine kesinlikle katılmadıklarını; teşvikler sayesinde Türkiye’nin dünyada istihdam artışı konusunda ön plana çıkan bir ülke olduğunu; toplu iş sözleşmesi uygula-yan işyerlerinin Kurum uygulamalarında

desteklenmeleri gerektiğini; son yıllarda, gerçek durumu yansıtmayan istirahat raporları nedeniyle işyerlerinde devam-sızlıkların kontrol edilemeyen boyutlara ulaştığını; bu raporların işletmelerimizde işe devamsızlık nedenleri arasında birinci sırada geldiğini; istirahatli işçi sayısının kimi zaman mevcut işçi sayısının yüzde onuna ulaşarak işgücü ve üretim kayıp-larına sebep olduğunu; esnek istihdam modelleri ile uyumlu, işveren açısından basitleştirilmiş, çalışan açısından sosyal güvenceyi sağlayan sosyal güvenlik uy-gulamalarının geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

Toplantının son bölümünde, delege-lerin oy kullanmaları suretiyle Yönetim Kurulu’nun seçimle gelen üyeleri şu şe-kilde belirlendi:

İşveren Temsilcileri:Nadir Yürüktümen (TİSK) (Asıl Üye)

Av. Başar Ay (TİSK) (Yedek Üye)İşçi Temsilcileri:

Salih Kılıç (TÜRK-İŞ) (Asıl Üye)Eyüp Alemdar (TÜRK-İŞ) (Yedek Üye)

Kamu Görevlileri Temsilcileri:Ahmet Özer (MEMUR-SEN) (Asıl Üye)

Hacı Bayram Tombul (MEMUR-SEN) (Yedek Üye)Tarımda Kendi Nam ve Hesabına Çalışanlar Temsilcileri:

Ş. Şemsi Bayraktar (TZOB) (Asıl Üye)Mustafa Hepokur (TZOB) (Yedek Üye)

Kurumdan Gelir ve Aylık Alanların Temsilcileri:Kazım Ergün (Türkiye Emeklileri Derneği) (Asıl Üye)Gazi Aykırı (Türkiye Emeklileri Derneği) (Yedek Üye)

Tarım Dışında Kendi Nam ve Hesabına Çalışanlar Temsilcileri:Bendevi Palandöken (TESK) (Asıl Üye)

Mehmet Burhan Aksak (TESK) (Yedek Üye)5502 sayılı Kanunun 6.maddesi uyarınca 12 kişiden oluşan SGK Yönetim Kurulunda yukarıda be-lirtilen ve seçimle gelen üyeler dışında Kurum Başkanı, iki Kurum Başkan Yardımcısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Temsilcisi, Maliye Bakanlığı Temsilcisi ile Hazine Müsteşarlığı Temsilcisi de görev yapmaktadır.

ÇSGB Bakanı Süleyman Soylu

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 41

Page 44: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

İŞKUR Genel Kurulu YapıldıTürkiye İş Kurumu’nun 8. Genel Ku-

rulu 3 Kasım 2015 tarihinde Ankara’da toplandı.

Genel Kurulun Divan Başkanlığını Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, Divan Başkan Yardımcılığını Konfederasyo-numuzu temsilen ÇEİS Genel Sekrete-ri Dr.Serdar Şardan yaptı.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ahmet Erdem yaptığı konuşmada, son 13 yılda 7 mil-yon 752 bin ilave istihdam yaratıldığı-nı, 2015 Temmuz dönemine ait TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de işsizlik oranının yüzde 9,8 olduğunu, Ülke-mizde işsizlik oranının hem AB’deki ortalama işsizlik oranından hem de bir çok Avrupa ülkesinden düşük seyretti-ğini belirtti.

Bakan Erdem konuşmasının deva-mında, son 13 yılda istihdamın artırıl-ması için işyerlerine teşvik uygulaya-rak 53 milyar TL kaynak aktarıldığını, istihdam edilenlerin sayısının 20 mil-yondan 27 milyon 342 bine yükseltil-diğini, kadınların işgücüne katılma oranının yüzde 30’un üzerine çıka-rıldığını, önemli bir diğer gelişmenin 2023 vizyonuyla hazırlanan Ulusal İs-

tihdam Stratejisinin hayata geçirilmesi olduğunu, İŞKUR aracılığıyla son 13 yılda aktif işgücü piyasası programla-rı kapsamında yaklaşık 1 milyon 100 bin kişiye mesleki eğitim verildiğini, yaklaşık 287 bin kişinin işbaşı eğitim programlarından, 158 bin kişinin gi-rişimcilik programlarından faydalan-dırıldığını, işsizlik sigortası ödemeleri kapsamında 2002’den bu yana 4 mil-yon 168 bin kişiye 10 milyar 60 milyon TL ödeme yapıldığını ifade etti.

İŞKUR Genel Müdürü Dr. Nusret Yazıcı yaptığı konuşmada, İŞKUR’un gelişen kurumsal kapasitesiyle dünya genelinde sayılı istihdam kurumları arasında yerini aldığını, 2003 yılın-da üye olunan Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği’nin (WAPES) 2012 yılında yönetim kurulu üyeliğini kaza-narak, 2015 yılında başkanlığını dev-raldıklarını söyledi.

Konfederasyonumuz Genel Sekre-teri Bülent Pirler yaptığı konuşmada, Türkiye’de işsizliğin ve işgücü piya-sasının yapısal sorunlarının halen devam ettiğini; belirlenen büyüme hedefleriyle işsizliğin önlenmesinin

mümkün görünmediği-ni; Türkiye’nin sanayi, mesleki eğitim ve istih-dam konularına önem vermesi, mesleki eğitim ve istihdam arasında-ki kopukluğun gideril-mesi, istihdam dostu büyüme politikasının uygulanması, yapılacak mevzuat düzenlemele-rinde ve oluşturulacak politikalarda istihdama yansımaların değerlen-dirilmesi gerektiğini; sanayinin hızla geriledi-

ğini, bunu tersine çevirecek politika-lara ihtiyaç olduğunu, İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının hizmetler sektö-rünü güçlendirecek teşviklere kanali-ze edildiğini, bu teşviklerin sanayiye dönük düzenlemelerle yeni bir politi-ka çizgisine oturtulması gerektiğini; üzerinde fazla durulmamış olan Ulusal İstihdam Stratejisi’ni masaya yatırmak ve detaylarını tartışmak için bir toplan-tı düzenlemesinin isabetli olacağını; iş-sizlik sigortası işveren payının 2 yıl bo-yunca alınmaması ya da prim oranının düşürülmesi gerektiğini; TİSK olarak mesleki eğitimle ilgili önemli faaliyet-ler yapıldığını; örneğin GAN TÜRKİYE çalışmaları çerçevesinde Üye Şirketle-rin 13 Mayıs 2015 tarihinden buyana 1058 kişiye işbaşında eğitim olanağı sağladıklarını, bu kişilerden 305’inin istihdam edildiğini belirterek; Dünya İstihdam Kurumları Birliği’ne başkan seçilmesi nedeniyle Genel Müdür Nus-ret Yazıcı’yı tebrik etti.

Nusret Yazıcı

Bülent Pirler

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201542

Page 45: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

MYK Genel Kurulu

Mesleki Yeterlilik Kurumu 10. Ge-nel Kurulu 15 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da toplandı.

Toplantının gündemini, Yönetim Kurulu Üyelerinin seçimi, 2014-2015 dönemi Yönetim Kurulu Faaliyet Rapo-ru, 2016 Yılı Çalışma Programı, 2016 Yılı Bütçesi ve Genel Kurul üye aidat miktarlarının belirlenmesi maddeleri oluşturdu.

Toplantıya TİSK’i temsilen dele-ge olarak TİSK Onursal Başkanı Refik Baydur, İNTES Yönetim Kurulu Başka-nı Celal Koloğlu ile İNTES Yönetim Ku-rulu üyesi Barış Haşemoğlu iştirak etti.

MYK Yönetim Kurulu Başkanı Bay-ram Akbaş gündem maddelerine iliş-kin yaptığı sunumda, Resmi Gazete’de yayımlanan meslek standardı sayısının 611’e ulaştığını; bunlardan 454’ünün tehlikeli ve çok tehlikeli işler kapsa-mında olduğunu, toplam 307 ulusal yeterliliğin MYK Yönetim Kurulu’nca onaylandığını; sınav ve belgelendirme yapmak üzere 38 kuruluşun yetkilen-dirildiğini; son beş yılda personel alı-mı yapmadan işlerini sürdürdüklerini,

madencilik sektöründe Kamu-İş ve Ma-denciler Derneği ile 32 meslekte stan-dart hazırlanması konusunda protokol imzalandığını; Kurumun Bankalarda 17 milyon TL. mevduatının bulundu-ğunu belirtti.

Konfederasyonumuz Onursal Baş-kanı ve Genel Kurul TİSK Delegesi Refik Baydur yaptığı konuşmada dünyanın hızlı bir otomasyonun içinde gelişmek-te olduğunu, MYK’nin de çalışmalarını büyük bir öngörüyle planlaması gerek-tiğini hatırlatarak; otomasyon hızının iki büyük riski beraberinde getirdiğine değindi. Baydur konuşmasının deva-mında bu risklerden ilkinin sınav ve belgelendirmenin öne geçmesiyle eği-timin geri planda kalması ihtimali ol-

duğunu ve bu riskin bertaraf edilebil-mesi için Milli Eğitim Bakanlığı, MYK ve sanayi iş birliğine ihtiyaç olduğunu belirterek, Organize Sanayi Bölgele-rinin verimli şekilde kullanılması ge-rektiğini; diğer riskin yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarının taşıdığı kazanç rekabeti olduğunu, işletmeler-de yapılan sınavların işletmelerdeki üretimi durdurma ihtimali ve sınav sürelerinin uzunluğu nedeniyle iş-letmelerin sıkıntıya uğrayabildiğini; dolayısıyla işletmelerin, merkezlerini sınavlarda kullandırmaya müsaade et-meyebileceklerini vurguladı.

Genel Kurulda yapılan seçimlerde aşağıda belirtilen isimler MYK Yönetim Kurulu’na seçildi:

ASIL YEDEKTİSK Celal KOLOĞLU Barış HAŞEMOĞLUTESK Bendevi PALANDÖKEN Burhan AKSAKHAK-İŞ Dr. Osman YILDIZ Elif YILDIRIMÇSGB Bayram AKBAŞ Erhan BATURMEB Mustafa Hilmi ÇOLAKOĞLU Osman YILDIRIMYÖK Prof.Dr.Mahmut ÖZER Prof. Dr. Muzaffer ELMAS

Yönetim Kurulu Üyeleri Bayram Akbaş, MYK Başkanı

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 43

Page 46: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Türkiye Ekonomisinin Rekabet Gücü Azalış Trendinde 2015’te Sert Düşüş

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2015-2016 Küresel Rekabet Gücü Ra-poru yayınlandı. Rapora göre dünya-da rekabet gücü açısından 2012’de 43’üncü, 2013’de 44’üncü, 2014’te 45’inci olarak düşüş trendinde bulu-nan Türkiye Ekonomisi 2015’te 6 sıra

birden gerileyerek 51’inciliğe indi.

2015’teki bu sert pozisyon kaybını en çok etkileyen faktörlerin; kamu ve özel kurumsal yapı (11 sıra gerileme), makroekonomik ortam (10 sıra gerile-me), teknolojik yapı (9 sıra gerileme) ve iş dünyasının yetkinliği (8 sıra ge-

rileme) olduğu görülüyor.

2015’te rekabet gücü-nün en zayıf unsurları ise kurumsal yapıda yargı ba-ğımsızlığı (107’nci sıra), terörün işletmelere mali-yeti (112’nci sıra), emni-yet hizmetleri (103’ncü); makroekonomik yapıda tasarruf hacmi (107), enf-lasyon (128); sağlık ve eğitimde bebek ölümleri (81), ilköğretimin kalitesi (100); yükseköğretimde

matematik ve fen eğitiminin kalite-si (103), işletme eğitiminin kalitesi (106), personel eğitimi (102); mal pi-yasasında ithalat hacmi (100); işgücü piyasasının etkinliğinde işçi-işveren işbirliği (112), işten çıkarma maliyeti (124), ülkenin yeteneklileri elde tutma gücü (105), kadın işgücü hacmi (128).

Rapor böylece Türkiye’nin kalkın-ması için 1 Kasım 2015 Seçimleri’nden sonra kurulacak hükümetin en fazla çaba sarf etmesi gereken alanları da göstermiş oldu.

140 dünya ülkesi içerisinde reka-bet gücü en yüksek ekonomilere gelin-ce, bu ülkeler İsviçre (1), Singapur (2), ABD (3), Almanya (4), Hollanda (5).

Öte yandan Rapor’a göre Türkiye’de kişi başına düşen GSYH, 2008 yılın-dan beri Yükselen ve Gelişen Ülkeler ortalamasının altında seyrediyor.Kaynak: WEF Global Competitiveness Report 2015-2016

Kaynak: WEF Global Competitiveness Report 2015-2016

43 44

45

51

2012

2013

2014

2015

Yıllar İtibariyle Türkiye’ninDünya Rekabet Gücü Sıralamasındaki Yeri

Yeni Orta Vadeli Program Yürürlüğe Girdi2016-2018 dönemini kapsamak

üzere hazırlanan Orta Vadeli Program, 11 Ekim 2015 tarih ve 29499 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürür-lüğe girdi.

Orta Vadeli Program’ın temel ama-cı, makroekonomik istikrarın kuruldu-ğu, cari açığın ve enflasyonun aşamalı olarak düşürüldüğü bir ortamda yapı-sal reformlar yoluyla büyümeyi artır-mak ve daha kapsayıcı halde getirmek olarak belirlendi.

Bu temel amaç çerçevesinde ya-pısal reformların uygulanması ve izlenmesine hız verilecek. Onuncu Kalkınma Planı’nın 25 adet öncelikli dönüşüm programı kapsamında yer alan 1248 adet eylemin gerçekleştiril-

mesi sürecinde; cari açığı aşağı çekme-ye, ekonominin istihdam ve verimlilik seviyesini, rekabet gücünü artırmaya, kamu maliyesini güçlendirmeye ve mali disiplinin kalitesini artırmaya yö-nelik eylemler öncelikle ele alınacak ve bu eylemlerin gerektirdiği yasal dü-zenlemeler yapılacak.

Program’ın “İstihdam Politikala-rı” başlıklı bölümünde aşağıdaki ted-birler yer aldı:

→ Sürdürülebilir ve kapsayıcı bü-yüme anlayışıyla, nitelikli istihdam imkanlarının geliştirildiği ve çalışma hayatına ilişkin kuralların etkin bir şe-kilde uygulandığı rekabetçi bir işgücü piyasasının oluşturulması temel amaç.

→ Mevcut istihdam teşvik sistemi göz-

den geçirilerek daha sade ve anlaşılır hale getirilecek; teşviklerde etkinliğin artırılması amacıyla izleme sistemi oluşturulacak.

→ Özel istihdam bürolarının faaliyet alanları yaygınlaştırılacak ve geçici iş ilişkisini de kapsayacak şekilde geniş-letilecek.

→ Alt işverenlik uygulaması ile ilgili sorunlar tespit edilecek ve bu sorunla-rın işçi haklarını ve ekonominin reka-bet gücünü gözetecek şekilde çözümü-ne yönelik düzenlemeler yapılacak.

→ Sosyal taraflarla diyalog içerisinde tüm işçilerin erişebilirliğini güvence altına alan ve bireysel hesaba dayanan bir kıdem tazminatı sistemi geliştirile-cek.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201544

Page 47: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Yargı ve İş Dünyası SempozyumuAdalet Bakanlığı’nca düzenlenen

ve Konfederasyonumuz temsilcileri-nin açılış bölümü dahil dört oturumda konuşmacı olarak yer aldığı “Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu” 21-22 Kasım 2015 tarihlerinde İstanbul’da yapıldı.

Yargı ve iş dünyasının karşılıklı so-runlarının ele alındığı Sempozyum’da Adalet Bakanı Kenan İpek, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, TİSK Yöne-tim Kurulu Üyesi Nevzat Seyok, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, TÜSİ-AD Başkanı Cansen Başaran Symes, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak, YASED Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Erdem ve TİM Başkan Vekili Mustafa Çıkrıkçı-oğlu birer açılış konuşması yaptı.

Konfederasyonumuz Yönetim Kuru-lu Üyesi Nevzat Seyok Sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada; iş dünya-sının yargılama süreçlerinde karşı kar-şıya bulunduğu sorunların ve çözümle-rinin kapsamlı bir şekilde ele alınacağı bir toplantının düzenlenmiş olmasını önemli gördüğünü belirtti ve uyuşmaz-lıklara kaynaklık eden mevzuat ve uy-gulama sorunları hakkında bilgi verdi. Seyok, çalışma mevzuatında “sosyal olan” ile “ekonomik olan” arasında bir denge bulmak gerektiğini, bugün geli-nen noktada önceliğin işçi ya da işve-renin değil, her ikisinin ortak paydasını oluşturan “işletmelerin korunmasına” verilmesi gerektiğini vurguladı. İş yar-gılaması süreçlerindeki görüşlerini de aktaran Seyok, “Burada işverenlerin temel sorunu, “işçi lehine yorum” pren-sibinin, “işverense haksızdır” prensibi haline gelmiş olmasıdır. Mevzuatımızın günümüz ekonomik gerçeklerine göre adapte edilmesi gerekliliğine ilaveten, hukukun sınırları içerisinde işverenin de mağdur olabileceği gözardı edilme-melidir.” dedi. Neredeyse sona eren her iş sözleşmesinin ardından “ya tutarsa” davaları açıldığını, bunun dava sayı-

sını artırdığını belirten Seyok, hukuki belirsizliğin, iş dünyasının yatırım ve istihdam isteğini yok ettiğini söyledi. Yargıtay’ın iş uyuşmazlıklarına bakan Daireleri arasında, aynı ya da benzer uyuşmazlıklarda farklı sonuçlara va-rıldığını, bunun hukuki belirlilik ve öngörülebilirliği ortadan kaldırdığını vurgulayan Seyok, iş mahkemelerinin yapısının güçlendirilmesi ve iş ve sos-yal güvenlik alanında deneyim sahibi olmayan hakimlerin iş mahkemelerin-de görevlendirilmemesi gerektiğini be-lirtti.

Konuşmasının son bölümünde alternatif çözüm yolları konusunda görüşlerini paylaşan Seyok, geliştiri-lecek çözümlerin bağımsız, tarafsız ve nitelikli olması ve uyuşmazlığın çözü-münde ilave gecikmelere yol açmama-sını gerektiğini vurgulayarak konuş-masını tamamladı.

Sempozyumun açılışında konuşan Adalet Bakanı Kenan İpek, yargı ve iş dünyasının ilk defa bir araya geldiğini, hukukta ve adalette istikrarın gelece-ğe dönük planlama yapabilmesi için iş dünyası açısından bir ihtiyaç oldu-ğunu, yeni yargı reformu stratejisinin

iki temel yaklaşımının “yargıya intikal eden iş yükünün azaltılması” ve “yar-gı sürelerinin kısaltılması ve yargı-nın iş görme hızının artması” olarak belirlendiğini, bu konuda ilk adımın 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçecek olan Bölge Mahkemeleri ile atılacağını; davaların yaklaşık yüzde 90’ının burada sonuçlanacağını, te-mel sorunlardan biri olan bilirkişilik uygulamalarından kaynaklanan so-runların giderilmesi için Bilirkişilik Kanunu Tasarısı hazırlandığını ve 6 aylık süre içerisinde kanunlaşmasının planlandığını belirtti.

Geleneksel yargılamaya alternatif uyuşmazlık çözüm yollarını içerecek bir sistem çalışması sürdürdüklerini, zorunlu hakem heyetlerinin uygulama alanlarının genişletilmesiyle küçük meblağlardaki uyuşmazlıkların daha kolay çözümleneceğini, belirten İpek, İstanbul Tahkim Merkezi’nin iş dünya-sı için bir fırsat ve imkan getirdiğini, Merkez’in etkinleştirilmesini istedik-lerini, hukuk uyuşmazlıklarında ara-buluculuk ile tahkim gibi konularda iş dünyasının daha fazla katkı sunması beklediklerini vurgulayarak konuşma-sını tamamladı.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015 45

Page 48: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’te konuşmasında, Yargıtay’ın şeffaflığı ve saygınlığı adına tüm Yar-gıtay dairelerinin kararlarını kamu erişimine açtıklarını, yargının yükü-nün sürdürülemez hale geldiğini, tüm dünyada kullanılan alternatif çözüm yollarının Ülkemizde de kullanılması gerektiğini, hakimlerin halkın güve-ni olmadan adaleti etkin bir biçimde yönetmelerinin mümkün olmadığını, yargıya duyulan güvenin toplumun barış ve güvenlik içinde olmasını sağ-layacağını, her konunun yüksek mah-kemeye taşınmasının adalet sistemini olumsuz etkilediğini belirtti. Sivil top-lum kuruluşlarının yargı sorunlarının çözümüne katılmasının önemli oldu-ğuna değinen Cirit, “Çoğulcu demok-rasinin vazgeçilmez unsurlarından olan sivil toplum kuruluşlarına ön yargıyla ve şüphecilikle bakılmaması, yargısal sorunların çözümüne ilişkin çalışmalara dahil edilmesi toplumun yararına olacaktır. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının yargının sorunlarının çözülmesine ilişkin çalışmalara katıl-ması, çağdaş demokrasinin en temel özelliklerinden olan şeffaflık ilkesinin de bir gereğidir” şeklinde konuştu.

Açılış Konuşmalarının ardından ya-pılan “İdari Yargı Uyuşmazlıklarında Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Öne-rileri” başlıklı oturuma TİSK temsilcisi olarak Av.Ali Rıza Yücel, “Ticaret Hu-kukundan Kaynaklanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı oturumuna TİSK temsilcisi olarak Prof.Dr. Kemal Şenocak katıldı.

Üçüncü oturumda, icra ve iflas hu-kukundan kaynaklanan sorunlar ve çözüm önerileri ele alındı. Sempoz-yumun dördüncü ve son oturumu “İş Hukuku Uyuşmazlıklarında Başlıca Konular ve Yargıdan Beklentiler” baş-lığı ile gerçekleştirildi.

Oturumda TÜSİAD adına konuşma yapan TÜSİAD İstihdam ve Sosyal Gü-venlik Çalışma Grubu Başkanı Dr. Gül-

den Türktan, iş uyuşmazlıkları konusunda uygulamada karşıla-şılan sorunlar ve çözüm önerile-rine ilişkin görüşlerini açıkladı.

Oturuma TİSK Temsilcisi ola-rak katılan Türkiye Metal Sana-yicileri Sendikası (MESS) Genel Sekreteri Av. Hakan Yıldırımoğlu yaptığı konuşmanın başlangı-cında, TİSK’in yapısı hakkında bilgi verdi ve örgütlü ve toplu iş sözleşmeli işyerlerini temsil eden bu yapının, çalışma ilişki-leri başta olmak üzere pek çok açıdan önem taşıdığını ve örnek teşkil ettiğini vurguladı. Uyuşmazlık-ların çözümünde işçi lehine yorum ilkesinin giderek daha fazla kullanılır hale gelmesinin, işverenlerin dava ka-zanmasını imkansız hale getirdiğini ve bunun pek çok nedeni olduğunu söy-leyen Yıldırımoğlu, uluslararası kuru-luşlar bünyesinde kurulan komitelerin bağlayıcı olmayan yorumlarının karar-lara gerekçe oluşturabildiğini, bunun doğru olmadığını, Yargıtay’ın verdiği bir kararın işyerlerinde meydana ge-len yasa dışı eylemlerde gerekçe ola-rak kullanıldığını, bunun işyerlerinde çalışma barışını bozmakla kalmayıp, 500 milyon liralık bir ekonomik zarara yol açtığını, günümüzde şartların çok değiştiğini, sendikal haklar üzerinden rekabeti bozucu faaliyetler yürütül-düğünü, Ülkemizde milli güvenlik ve güçlü ekonomi konseptinin geliştiril-mesi gerektiğini, çalışma mevzuatında işçilere daha fazla hak tanınmasının işyerleri olmadığı sürece hiçbir önem taşımayacağını belirterek sözlerini ta-mamladı.

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başka-nı Hakan Öztatar, bireysel iş hukuku alanında alternatif uyuşmazlık çözüm yolları konusunda bilgi verdiği konuş-masında, işçi-işveren uyuşmazlıkla-rında arabuluculuk uygulamalarından başarılı sonuçlar aldıklarını, çözüme

kısa sürede ulaşılabildiğini, arabulu-culuğun işçi, işveren ve yargının aynı anda kazanabileceği ekonomik bir çö-züm olduğunu, uyuşmazlığın gizlilik içinde çözümüne imkan sağladığını, Avrupa ülkelerinde bu alanda olumlu sonuçlar alındığını vurguladı.

İş uyuşmazlıklarının etkin bir şekil-de çözümü için Adalet Bakanlığı tara-fından yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren Kanunlar Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Niyazi Acar, İş Mevzuatı Tasarı Taslağı hazırla-ma çalışmalarının devam ettiğini, bu kapsamda İş Mahkemeleri Kanunu, İş Kanunu ve Sendikalar ve Toplu İş Söz-leşmesi Kanunu’nda değişiklikler ön-görüldüğünü belirterek, bu çalışmalar ile Bilirkişilik Kanunu Tasarısı Taslağı ve YOİKK kapsamında yaptıkları çalış-malar hakkında bilgi verdi.

Konuşmaların ardından Yargıtay 22.Hukuk Dairesi Başkanı Şeracet-tin Göktaş, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi Üyesi Bektaş Kar, Yargıtay 7.Hukuk Dairesi Üyesi Ömer Faruk Herdem ile Yargıtay 10.Hukuk Dairesi Üyesi Halil Özdemir’in katıldığı tartışma ve değer-lendirme bölümünde konuşmacılar, iş uyuşmazlıklarının yargılama süreç-lerinde karşılaştıkları sorunlar ve çö-zümlerine yönelik görüşlerini açıkladı.

Nevzat SeyokTİSK Yönetim Kurulu Üyesi

İŞVEREN / Kasım - Aralık 201546

Page 49: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

47

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 50: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

48

Çalışma ve Sosyal Güvenlik BakanlığıMüsteşar Yardımcısı

Erha

n BA

TUR

19 No.lu Sosyal Politika ve İstihdam Faslı: Müzakere Sürecinde Yaşanan Gelişmeler ve Son Durum

31 Temmuz 1959’da o günkü adıy-la Avrupa Ekonomik Topluluğuna ya-pılan ortaklık başvurusu ile başlayan Türkiye - Avrupa Birliği (AB) ilişkileri 56 yılı geride bırakmıştır. Süreç içeri-sinde 17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 tarihlerinde alınan kararlar ile Ülke-mizin “Aday Ülke” konumundan “Katı-lımcı Ülke” konumuna geçmesiyle iliş-kiler açısından önemli bir adım atılmış ve 35 Müzakere Başlığında müzakere-lerin ilk aşaması olan tarama süreçleri başlatılmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı (ÇSGB), 19 no.lu Müzakere Baş-lığını teşkil eden “Sosyal Politika ve İstihdam” Faslı ile ilgili olarak AB ile Ülkemiz arasındaki müzakere süreci-nin koordinasyonundan ve yürütül-mesinden sorumludur. Sosyal Politika ve İstihdam Faslı iş hukuku, iş sağlığı ve güvenliği, istihdam, sosyal koruma (sosyal güvenlik, sosyal yardımlar ve hizmetler), sosyal içerme, ayrımcılıkla mücadele, eşit fırsatlar (kadın-erkek eşitliği), sosyal diyalog gibi alanlardaki politika, mevzuat ve uygulamaları kap-samaktadır. Sosyal Politika ve İstihdam Faslının tanıtıcı ve ayrıntılı tarama top-lantıları 2006 yılında gerçekleştirilmiş ve tarama süreci Avrupa Komisyonu

tarafından yayımlanan “Tarama Sonu Raporu” ile tamamlanmıştır1.

Açılış kriterlerinin ilki, sendikal hakların AB standartları ve Uluslarara-sı Çalışma Örgütü’nün (ILO) ilgili söz-leşmeleri ile uyumlu olması (özellikle örgütlenme, grev ve toplu sözleşme hakkı açısından) amacıyla Ülkemizin mevcut kısıtlamaları ortadan kaldır-ması, kamu ve özel sektörü de kapsa-mak üzere bu alanda tamamen gözden geçirilmiş bir mevzuatı kabul etmesi-ne yöneliktir. Tarama Sonu Raporunda belirtildiği üzere;

“Türkiye özellikle örgütlenme hakkı, grev hakkı ve toplu pazarlık hakkı konularında olmak üzere Avrupa Birliği (AB) standartları ve Ulusla-rarası Çalışma Örgütü (ILO) ilgili sözleşmeleri ile uyumlu olarak bütün sendikal haklara riayet edilmesini temin etmelidir. Bu minvalde, Tür-kiye hali hazırda var olan sınırlama-ları ortadan kaldırmalı ve hem özel sektör hem de kamu sektörü için bu alandaki bütünüyle gözden geçirilen mevzuatı benimsemelidir”. Söz konusu kriterin karşılanabil-

mesi amacıyla sendikal haklara ilişkin yeni düzenlemeleri ve iyileştirmeleri

içeren ve 2012 yılında yürürlüğe gi-ren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu2, 2821 sayılı Sen-dikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu-nun yerine geçmiştir. Ayrıca, yine aynı yıl içerisinde yürürlüğe giren Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun3 ile de 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sen-dikaları Kanununda bazı değişiklikler yapmıştır. Söz konusu Kanunların yü-rürlüğe girmesini müteakiben Avru-pa Komisyonu ilgili Komisyonerleri, dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile AB Bakanı arasında ger-çekleştirilen görüşmelerde 19. Faslın müzakerelere açılabilmesine yönelik olarak üst düzey bir çalışma grubu (ÜDÇG) kurulmasına ve Faslın müza-kerelerine ilişkin bir yol haritası hazır-lanmasına karar verilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-kanlığı 19 no.lu Müzakere Başlığı-nı teşkil eden “Sosyal Politika ve İstihdam” Faslı ile ilgili olarak AB ile Ülkemiz arasındaki müzakere sürecinin koordinasyonundan ve yürütülmesinden sorumludur

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 51: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

49

ÇSGB ve Avrupa Komisyonu’nun (Genişleme Genel Müdürlüğü ve İstih-dam Genel Müdürlüğü) yanısıra Türk ve AB sosyal ortakları ile ILO yetki-lilerinin katılımıyla oluşturulan 19. Fasıl Üst Düzey Çalışma Grubunun iş-leyişine ilişkin bir yetki belgesi kabul edilmiş ve bu kapsamda beş başlıkta Türk mevzuatının AB standartları ve ILO sözleşmeleriyle daha uyumlu hale getirilmesi ve özellikle ikili ve üçlü boyutları da içererek sosyal diyalog üzerindeki etkisinin ele alınması ön-görülmüştür: • Çifte baraj sisteminin sendikala-

rın toplu pazarlığa başlamaları ve toplu eylem yapmalarının önünde önemli engel olduğu,

• Küçük işyerlerinde sendikal faali-yetleri sebebiyle sendika üyeleri-nin işten çıkarılmasına yönelik gü-vence sağlanması gerekliliği,

• Kamu sektöründe toplu sözleşme ve grev hakkının sağlanması,

• Kamu çalışanları için işyeri düze-yinde sendikalar kurulması,

• 6356 sayılı Kanunun 18 inci mad-desine ilişkin çıkarılacak yönetme-liğe açıklık kazandırılması. 2014 yılı içerisinde çalışmaları-

nı gerçekleştiren 19. Fasıl Üst Düzey Çalışma Grubu Brüksel, Ankara ve İstanbul’da olmak üzere 3 toplantı ger-çekleştirmiş ve toplantıların bir neticesi olarak hazırlanan yol haritası 23 Ocak 2015 tarihinde Avrupa Komisyonu’na resmi olarak iletilmiştir.

Görüşme süreci ve sonrasında ül-kemizde ilgili mevzuat bağlamında çe-şitli değişiklikler meydana gelmiştir. Görüşmelerde ele alınan konuları doğ-rudan ilgilendiren Kanun değişiklikle-ri kapsamında 22 Ekim 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi önemli bir karar alarak 6356 Sayılı Kanun’da bazı hü-kümlerin değişmesini sağlamıştır. Bu karar doğrultusunda; • İşçilerin, iş sözleşmesinin feshi ha-

linde dahi sendikal tazminata hak kazanmasının önü açılmıştır.

• 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerin-de ve 6 aydan daha az kıdeme sa-hip işçiler için de sendikal tazminat ve işe iade davası açma imkanı ge-tirilmiştir.

• Ayrıca bankacılık ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev yasağı kaldırılmıştır. 11 Haziran 2015 tarihli Resmi

Gazete’de yayınlanan bir diğer Anaya-sa Mahkemesi kararı4 ile birlikte sen-dikaların toplu görüşme yapmak üzere yetkilendirilmesi için gereken işkolu barajı, Ekonomik ve Sosyal Konsey’e üye olmayan konfederasyonlara bağlı sendikalar için de %3 yerine %1 olarak belirlenmiştir.

2015 yılı içerisinde 19. Fasıl açısın-dan gerçekleşen bir diğer önemli hu-sus ise 6 Mart 2012 tarihinden bu yana düzenlenmeyen 7 No.lu Bölgesel Ge-lişme, İstihdam ve Sosyal Politikalar Alt Komitesi toplantısının yeniden ya-pılması olmuştur. İlgili alt komite, 18 Mart 2015 tarihinde 12. kez toplanmış ve Türkiye ile Avrupa Komisyonu ara-sında 19. Fasıl için görüş alışverişinde bulunulmuştur. Bu toplantı esnasında açılış kriterleri ve çalışma alanında bulunan diğer konuların yanı sıra 19.

Fasıl için tamamlayıcılık arz eden ve ÇSGB koordinasyonunda çalışmaları yürütülen İstihdam ve Reform Prog-ramı (ESRP)5 belgesi ve İstihdam ve Sosyal Yenilik Programı (EaSI)6 da ma-saya yatırılmış ve iki çalışmanın da de-vam etmesinin önemi vurgulanmıştır.

Müzakere ikinci açılış kriteri; tüm işgücünün yararı için, bu faslın kap-samındaki alanlarda yer alan AB mük-tesebatının aşamalı olarak iç hukuka aktarılması, uygulanması ve yürütül-mesini içeren bir eylem planının Av-rupa Komisyonuna sunulmasına yö-neliktir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı koordinasyonunda ikinci açılış kriterinin karşılanabilmesi amacıyla 2008 yılında çalışmalar başlatılmış ve bu çerçevede 2009-2010 yılların-da sürdürülen çalışmalar sonucunda yaklaşık 40 kamu kurum ve kuruluşu, sosyal ortaklar ve sivil toplum kuru-luşlarının katkılarıyla bir eylem planı hazırlanmıştır. Eylem planı Sosyal Po-litika ve İstihdam Faslı kapsamındaki tüm alt başlıklarda mevcut AB mükte-sebatı ve ulusal mevzuatı, AB Müktese-batına uyum durumunu ve daha ileri uyum sağlanabilmesi amacıyla yapıl-ması gerekenleri, alınacak tedbirler için gerekli olan insan kaynağı, finans-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 52: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

50

man kaynağı ve sorumlu kurumları belirlemektedir. Eylem Planı, Avrupa Komisyonu ile de paylaşılmıştır.

Ülkemiz 19 no.lu Sosyal Politika ve İstihdam Faslında AB müktesebatına uyum sağlanması ve söz konusu faslın müzakerelere açılabilmesine yönelik olarak son yıllarda gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması için pek çok adım atmıştır. Buna rağmen son ilerleme raporunda 19. Fasılla ilgili

olarak; “Türkiye, bu fasılda kısmen ha-zırlıklıdır. Geçtiğimiz yıl, ağırlıklı ola-rak iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında olmak üzere, bazı ilerlemeler kayde-dilmiştir. Gelecek yıl, Türkiye’nin özel-likle: • Sendikaların toplu sözleşme yap-

masına ilişkin çifte baraj yükümlü-lüğü gibi, etkin bir sosyal diyaloğun önündeki engelleri kaldırması;

• İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının daha etkin biçimde uygulanmasını sağlaması;

• Herkes için eşit muamelenin sağlan-ması amacıyla sosyal koruma, sosyal içerme ve ayrımcılıkla mücadele po-litikalarını güçlendirmesi gerekmek-tedir.” ifadesine yer verilmiştir.6356 sayılı Yasa’nın yürürlüğe gir-

mesi ve son yıllarda uygulamaya yö-

nelik atılan adımlar önemli sonuçlar vermiştir. Bu çerçevede son yıllarda sendika üye sayılarında önemli artış-lar olmuş ve Anayasa Mahkemesinin kararları ile de mevzuatta yapılması talep edilen açılış kriterleri ile ilgili de-ğişiklikler büyük oranda karşılanmış-tır. Son dönemde yapılan gayrı resmi görüşmelerde, 2016 yılı itibariyle 19. Fasıldaki ilerlemelerin yeniden ele alınması ve kapsamlı bir değerlendir-me yapılması konusu da gündeme gel-miş bulunmaktadır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı bu alandaki gelişmelerin devamı ve daha ileri adımlar atılması yönün-de iradesini ve kararlılığını ortaya koymuş olup, 19. Faslın müzakerelere açılması için ilgili tüm tarafların katı-lım ve katkılarına açık bir tutum içeri-sinde çalışmalarını sürdürmektedir.

19. FASIL MÜZAKERE SÜRECİTARAMA TOPLANTILARI (TANITICI) (AB Komisyonu Sunumları – Müktesebat tanıtımı)

↓TARAMA TOPLANTILARI (AYRINTILI) (Türkiye Sunumu – Ulusal mevzuat tanıtımı)

↓TARAMA SONU RAPORU (Komisyon tarafından hazırlanıp sunulmaktadır.)

↓AÇILIŞ KRİTERLERİ (Karşılanması halinde müzakereler başlatılacaktır.)

↓MÜZAKERELER

↓MEVZUAT KARŞILAŞTIRMASI

↓BOŞLUK (GAP) ANALİZİ (Ulusal Mevzuat ve AB Müktesebatı Karşılaştırması)

↓MEVZUAT UYUM ÇALIŞMALARI

↓UYGULAMALARIN TAKİBİ

Dipnotlar: 1- 19 no.lu Sosyal Politika ve İstihdam Faslının Tarama Sürecine ilişkin belgelere Avrupa Bir-liği Bakanlığı’nın http://www.ab.gov.tr/index.php?p=84&l=1 linkinden ulaşılabilmektedir.

2- 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu 7 Kasım 2012 tarihli ve 28460 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/11/20121107.

htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eski-ler/2012/11/20121107.htm

3- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Deği-şiklik Yapılmasına Dair Kanun 11 Nisan 2012 tarih ve 28261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yü-rürlüğe girmiştir. http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/04/20120411.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/04/20120411.htm

4- Anayasa Mahkemesinin 14/5/2015 Tarihli ve E:

2014/177, K: 2015/49 Sayılı Kararı, 11 Haziran 2015 tarihli ve 29383 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış-tır.

5- İstihdam ve Reform Programı (ESRP) belgesine ilişkin detaylı bilgi için bakınız: http://ikg.gov.tr/tr-tr/abili%C5%9Fkileri/esrp.aspx

6- İstihdam ve Sosyal Yenilik Programına (EaSI) ilişkin detaylı bilgi için bakınız: (Türkçe) http://ikg.gov.tr/tr-tr/abili%C5%9Fkileri/easi.aspx, (İngilizce) http://ec.europa.eu/social/main.jsp?catId=1081

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba-kanlığı gelişmelerin devamı ve daha ileri adımlar atılması yö-nünde iradesini ve kararlılığını ortaya koymuş olup, 19. Faslın müzakerelere açılması için ilgili tüm tarafların katılım ve katkıla-rına açık bir tutum içerisinde ça-lışmalarını sürdürmektedir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 53: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

51

Ege Bölgesi Sanayi OdasıYönetim Kurulu Başkanı

Ende

r YO

RGA

NC

ILAR

Türkiye-AB İlişkilerinin Bugünkü GörünümüTürkiye AB ilişkilerinde son dö-

nemde yaşanan durgunluğun sektö-rünüzde faaliyet gösteren firmalar üzerindeki etkileri konusunda bir değerlendirme yapabilir misiniz?

1963 yılında başlayan AB adaylığı sürecimiz, ülkemizin geleceği açısın-dan en önem verilen dolayısıyla da en çok tartışılan konulardan biridir. Özel-likle 1987 yılında başlayan tam adaylık sürecinin 2000’li yıllarda hız kazan-ması ve 2011 yılında AB Bakanlığı’nın kurulması, konuyla ilgili çalışmalara ve tartışmalara ivme kazandırmıştır.

Kökeni “Batılılaşma” adı altında tarihimizin çok eski sayfalarına ka-dar uzanan, son yarım asırdır da AB adaylığı adı altında devam eden bu serüvenimiz, ülkemizde pek çok deği-

şimi de beraberinde getirmektedir. Bu değişikliklerin en yaygın zeminini ise ekonomimiz ve iş dünyamız üzerinde gözlemliyoruz.

Özellikle 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması, dış ti-caret yapımızı başlı başına değiştiren, firmalarımızın faaliyetlerini yoğun biçimde AB’ye yönlendirdiği bir dö-nemin başlangıcını temsil etmektedir. 2000’li yıllarla birlikte, yatırım ve ti-caret politikalarında geniş ölçüde ser-bestçi bir yaklaşımın benimsenmesi, firmalarımızın AB ilişkilerini daha da güçlendirmiştir.

AB fonlarının özellikle sivil top-lum kuruluşları aracılığıyla, ülkemiz-de farklı alanlarda değerlendirilmesi, adaylık sürecine ilişkin toplumsal al-

gıyı yaygınlaştırmıştır. Avrupalılaşma olgusu, artık sadece politikaların ve aydın kesimin tartıştığı bir mesele ol-maktan öteye taşınıp, halkımızın gün-lük meselelerinde dahi sıklıkla üze-rinde görüş belirttiği bir konu haline gelmiştir.

Ancak, son yıllarda AB ilişkilerinde durgunluğun başladığını ve adaylığı-

Son yıllarda AB ilişkilerinde dur-gunluğun başladığını ve adaylığı-nın gerekliliğinin dahi sorgulan-dığı bir dönemden geçiyoruz. Bu durgunluğun sadece ulusal mese-lelerimiz sebebiyle oluşmadığını, küresel ölçekteki değişimlerin de bunda çok etkili olduğunu düşü-nüyorum.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 54: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

52

nın gerekliliğinin dahi sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. Ben bu dur-gunluğun sadece ulusal meselelerimiz sebebiyle oluşmadığını, küresel ölçek-teki değişimlerin de bunda çok etkili olduğunu düşünüyorum.

Gerek küresel, gerekse ulusal öl-çekteki bu değişim eğilimi, politika ve ekonomi üzerinde şekillenmektedir. ABD’nin 11 Eylül saldırıları sonrası Or-tadoğu yaklaşımını yeniden belirleme-si ve günümüzde etkilerini dünya ça-pında hissettiğimiz Suriye iç Savaşı’na kadar uzanması, AB’yi de kökünden etkilemiştir. Özellikle mülteci krizi, AB’nin gelecekte varlığının ne şekilde devam edeceğine ilişkin tartışmaları alevlendirmiştir.

Ekonomik bağlamda ise 2008 yı-lında başlayan ve etkileri hala devam etmekte olan küresel ekonomik kriz, AB’nin mali açıdan zorluklarla boğuş-masına ve gücünün sorgulanmasına yol açmıştır. İspanya, Portekiz, Yuna-nistan gibi ülkelerin peşi sıra krizlerle yüzleşip, iflasın eşiğine gelmeleri bu durumun en somut göstergesidir.

Böyle çetrefilli bir süreçte, içsel sarsıntı geçiren AB ile çatışmaların durulmadığı Ortadoğu arasında köprü işlevine sahip olmamız ulusal açıdan oldukça yıpratıcıdır ve AB sürecinde

yaşadığımız durgunluğun temel se-beplerindendir. Diğer taraftan, küresel ekonomik kriz kaçınılmaz biçimde ül-kemizi de etkilemiş, AB sürecini dur-gunluğa iten bir başka sebep olmuştur.

Diğer taraftan, küresel gelişmeler dahilinde AB’nin kendisinin de yeni stratejiler geliştirmesi, Türkiye’ye bu yeni süreçte biçilen rol hakkında da endişelere sebep olmaktadır.

Çünkü küreselleşme süreci makas değiştirerek derinleşiyor. Üretim ve dış ticarette eksen kaymaları yaşanıyor. AB ülkeleri trendleri tersine çevirmek, üretimin doğuya kaydığı bir süreçte, Batı’yı yeniden ön plana çıkarmak is-tiyor.

Transatlantik serbest ticaret an-laşması görüşmeleri bunun somut bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. ABD’nin AB ve bazı Asya ülkeleri ile önce TPP, ardından AB ile TTIP an-laşmaları, dünya ticaretinin %70’ini kapsayacak olup, Türkiye’nin zarar görmesine neden olabilecektir.

Transatlantik Ticaret Anlaşması (TTIP), AB’nin küresel ölçekte geliştir-mekte olduğu stratejilerin başını çek-mektedir ve sektörlerimizi derinden etkileyecektir. Zira, Gümrük Birliği sebe-biyle ABD ülkemiz karşısında tek taraflı ticari açıdan pek çok avantaj elde ede-

cektir. Bu bağlamda, bu anlaşma karşı-sında pasif kalmamız kabul edilemez bir durum olduğundan, ülkemizin geleceği için konu lehimize çevrilmelidir.

Almanya’da bir araştırma şirketi tarafından söz konusu ortaklığın ül-kelere olan etkileri analiz edilmiştir. Gelişmiş ülkeler ve AB ülkeleri bu pas-tadan olumlu pay alırken, gelişmekte olan ülkeler pastanın negatif tarafında durmaktadır. Türkiye için de %2,5’luk bir negatif etki öngörülmüştür. Kuşku-suz bu etki firmalarımıza direkt yan-sıyacak olup, Pazar konusunda firma-larımızı Afrika ve Ortadoğu ile sınırlı bırakacaktır.

Diğer yandan, iş adamlarımızın ya-şadığı bir vize sorunu vardır ki yıllardır, işadamlarımız bu sıkıntıyı derinden ya-şamaktadır. Gerek EBSO, gerekse TOBB olarak ısrarla yeşil pasaport konusunda kendi hükümetimize dahi bu talebimizi

Transatlantik serbest ticaret an-laşması görüşmeleri bunun so-mut bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. ABD’nin AB ve bazı Asya ülkeleri ile önce TPP, ardından AB ile TTIP anlaşmaları, dünya tica-retinin %70’ini kapsayacak olup, Türkiye’nin zarar görmesine ne-den olabilecektir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 55: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

53

kabul ettirmekte zorlanıyoruz. Ülkeye döviz kazandıran, istihdam yaratan işa-damının vize ile olan sınavı bir tezatlık yaratmaktadır. AB’ye girememenin bu noktada sıkıntısını yine işadamlarımız çekmektedir.

AB’nin gerek siyasi ve toplumsal, gerekse ekonomik standartlarından uzaklaşan politikaların dezavantajını bugün dahi yaşıyoruz. Yabancı yatı-rımcı, şu an Türkiye’ye farklı bir algı ile yaklaşabilmektedir.

Küresel ve ulusal boyuttaki bu geliş-meler, AB’ye dahil olabilseydik, firma-larımızın göreceği zararı azaltmış olabi-leceğimiz tezini güçlendirmektedir.

Yeni dönemde Türkiye-AB ilişki-lerinin yeniden canlanacağı beklen-tileri dile getirilmektedir. Bu konu-da sizin görüş ve önerileriniz neler olabilir?

Yaşananların bize gösterdiği en açık gerçek, Türkiye-AB ilişkilerinin temelden yeniden ele alındığı ve sor-gulandığı bir dönemden geçmekte ol-duğumuzdur. AB’ye adaylığın gerek-liliğine duyulan inancın dahi yaygın biçimde sarsıldığı bu dönemde, iliş-kilerin tekrar canlandırılması tabii ki

kolay değildir. AB ‘ye doğru 1963 yılında çıkılan

yolda kayda değer bir mesafe kat edi-lememesinin, Türk kesiminde de bık-kınlığa yol açtığını ve heyecanın kay-bedildiği de bir gerçektir.

Önemli bir bölgesel güç olan Tür-kiye, AB’yi güçlendirecekken, AB’nin de Türkiye için birçok noktada önem-li bir çıpa olduğu inancındayım. Zira, son açıklanan Türkiye’nin AB İlerleme Raporu’nda, özellikle ülkemizdeki ku-tuplaşmanın arttığına ve reformlarda duraklama yaşandığına dikkat çekil-mekte, yargı bağımsızlığı ve basın öz-gürlüğüne duyulan endişeler dile geti-rilmektedir.

Bu bağlamda, AB nezdinde de Türkiye’nin adaylık sürecine ilişkin çekimserliğin arttığını gözlemliyoruz. Nitekim, yine geçtiğimiz günlerde Mer-kel tarafından Türkiye’nin AB’ye tam aday olmasının istenmediğinin alenen ifade edilmesi de AB’nin Türkiye bakış açısının esnekliğini kaybettiğinin bir diğer göstergesidir.

Bu bağlamda, ilişkilerin tıkanma noktasına geldiği ve adaylık sürecini devam ettirmek istiyorsak yeni po-litikalar ışığında daha etkin bir stra-teji geliştirilmesi gerektiği aşikardır. İlişkileri canlandırma anlamında her şeyden önce siyasi ve ekonomik istik-

rarı tam olarak sağlamamız gerekmek-tedir. AB’nin aday ülkeleri arasındaki birlikteliği sağlayan esas araç siyasi değil mali birlikteliktir.

Son yıllarda döviz krizi yaşayan üye ülkelerin Birlik’ten ayrılmayı cid-di biçimde değerlendirmeleri, AB’ye aday olmasına rağmen Euro’ya hiçbir zaman geçmemiş olan İngiltere’nin AB üyeliğini referanduma götüreceğini açıklaması gibi örnekler, mali birlik-teliğin ülkeler arasındaki asıl tutkal olduğunu göstermektedir.

Bu bağlamda, sürdürülebilir ekono-mik büyüme modelini ve kalkınmayı gerçekleştirmemizin, ayrıca ihracatımı-zı 500 milyar Dolar düzeyine yükselt-me amacına tekrar odaklanarak küresel ticari ilişkilerimizi geliştirmemizin, AB ilişkilerimizi canlandıracak en önemli yöntemler olarak görüyorum.

Ancak ekonomik güç kadar, politik istikrarın sağlanması ve farklı alan-lardaki bağımsızlığın azaldığına iliş-kin endişelerin giderilmesi de büyük önem taşımaktadır. Yargı ve basın öz-gürlüğünden taviz verilmesi, şüphesiz ki AB ilişkilerinin daha da gerilemesi-ne sebep olacaktır.

Ülkemizin; gerek ekonomik atılım gerçekleştirmesi, gerekse AB sürecini canlandırması sadece hükümetimizin ve AB Bakanlığı’nın değil hepimizin görevidir. Hepimiz bunu istemeliyiz. Bu anlamda, konuya ilişkin farklı gö-rüşlerimizi masaya yatırıp tartışma-mız ve işbirliği geliştirmemiz, her bi-rimizin sorumluluk duyması gereken hususlar olmalıdır.

Sürdürülebilir ekonomik büyüme modelini ve kalkınmayı gerçek-leştirmemizin, ayrıca ihracatımızı 500 milyar Dolar düzeyine yük-seltme amacına tekrar odakla-narak küresel ticari ilişkilerimizi geliştirmemizin, AB ilişkilerimizi canlandıracak en önemli yöntem-ler olarak görüyorum.

AB’nin gerek siyasi ve toplumsal, gerekse ekonomik standartların-dan uzaklaşan politikaların deza-vantajını bugün dahi yaşıyoruz.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 56: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

54

İktisadi Kalkınma VakfıGenel Sekreteri

Doç

. Dr.

Çiğ

dem

NA

S

Türkiye’nin Avrupa Birliği Müzakereleri: Bir Canlanma Mümkün mü?

Ülkemiz 1963 yılında girdiği Av-rupa Topluluğu/Avrupa Birliği (AB) ile yakınlaşma sürecinde uzun durak-samalar ve kesintilerle de olsa önem-li aşamalar kat etti. 1996 itibariyle başlayan Gümrük Birliğini, 1999 AB adaylığı, yoğun bir reform süreci ve nihayetinde 2005’te başlayan katılım müzakereleri izledi. Ancak müzake-reler daha başlamadan, “her ağacın kurdu kendindendir” özdeyişinde oldu-ğu gibi, sonradan çıkacak sorunların tohumlarını içinde barındırıyordu. Türkiye için müzakerelerin başlaması kararı AB Konseyi tarafından 17 Ara-lık 2004 tarihinde alındığında, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi adanın tümünü temsil ettiği kabul edilerek Birliğe üye olmuştu. Bu da Türkiye’nin, meşru olarak tanımadığı bir hükümetin üyesi olduğu bir birlik ile üyelik müzakere-lerine başlaması anlamına geliyordu. Nitekim 3 Ekim 2005 itibariyle üyelik

müzakerelerinin resmen başlaması-nı takiben, süreç ilk darbeyi aldı ve Türkiye’nin liman ve havaalanlarının Güney Kıbrıs bandıralı taşıtlara açma-yarak gümrük birliğini tüm AB üyeleri-ne tam ve ayrımsız olarak uygulamadı-ğı gerekçesi ile müzakerelerde 8 faslın açılmaması ve hiçbir faslın geçici ola-rak kapatılmaması kararı alındı.

Öte yandan, AB içindeki dengeler de değişmekteydi. AB’yi ileri bir enteg-rasyona taşıması beklenen ‘Anayasal Antlaşma’nın Fransa ve Hollanda gibi iki kurucu ülkede referandumlarda reddedilmesi Birlik projesinin geleceği açısından tehlike çanlarının çalması-na neden olmuştu. Avrupa halklarının memnuniyetsizliği, kendilerini ilerle-ne entegrasyon sürecinden dışlanmış hissetmeleri ve gelecekleri ile ilgili kuşkular, federal bir Avrupa hayaline sekte vurmuştu. AB’nin kendi iç krizi,

yeni üye alımına ve özellikle Türkiye gibi büyük, farklı ve gelişmekte olan bir ülkenin üyeliğine daha temkinli yaklaşmalarına sebep oldu. Bunun üzerine 2007’de üye olan Bulgaristan ve Romanya’nın sorunları ve 2008 mali krizinin etkileri de eklenince, AB uzak görüşlülüğünü ve vizyonunu iyi-ce yitirdi ve iş sorunlarının çözümüne odaklandı. Türkiye’nin üyeliği ise uzak bir geleceğe ertelendi. AB’nin iki lider ülkesi Fransa ve Almanya’da liderler, Sarkozy ve Merkel ikilisi, popülist baskılara uyarak, Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık adıyla alternatif bir ilişki öner-

Kıbrıs sorunu çözülmeden, AB’de Türkiye’nin üyeliğine yönelik ira-de tazelenmeden ve Türkiye’de de reform ruhu yeniden canlanma-dan sürecin hızlanması mümkün gözükmüyor.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 57: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

55

diler ve tam üyeliğine razı gelmedikle-rini belirttiler.

Bu dönemde AB’de aradığını bula-mayan Türkiye’de reform sürecini ya-vaşlattı ve bölgesel liderlik arayışıyla Orta Doğuya yöneldi. Ancak 2011 Arap Baharı sonrasında iyice karışan bu bölgedeki istikrarsızlık ve çatışmalar-dan olumsuz etkilenen Türkiye tekrar AB ile ilişkileri canlandırma arayışına girdi. AB ise, özellikle mülteci krizi ve düzensiz göçün önlenmesi, enerji kay-naklarının Avrupa’ya ulaşması gibi

konularda Türkiye’nin işbirliğine ih-tiyaç duydukça Türkiye’ye yöneldi ve Türkiye’yi bir aday ülke olmaktan çok bir ortak ülke olarak değerlendirmeye başladı. Bunun yanında, Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, siyasi kutuplaşma ve yar-gının bağımsızlığı gibi konulardaki olumsuz gidişat AB tarafından ilerle-me raporlarında ve zaman zaman ya-pılan açıklamalarda eleştirildi. Dolayı-sıyla, ilişkiler “bir dargın, bir barışık” misali devam etti.

Türkiye’nin AB Müzakerelerinde Son Gelişmeler

Türkiye’nin AB ile katılım müzake-releri 10 yılı aşkın bir süredir devam ediyor ancak süreçte son fasıl Kasım 2013 tarihinde müzakerelere açıldı. O tarihten bu yana ekonomik ve parasal politika ile ilgili 17nci faslın müzake-relere açılması gündemde olmasına rağmen, henüz bu gerçekleşmedi. Sü-recin devamlılığı için AB tarafından önerilen pozitif gündem kapsamında teknik düzeyde bazı temaslar yapılır-ken, ekonomi, enerji ve ortak dış ve

güvenlik politikası gibi bazı konularda üst düzey diyalogların da başlatılması gündeme getirildi. Ancak bu önlemle-rin hiçbiri müzakere sürecinin yerini tutmuyor. Kıbrıs sorunu çözülmeden, AB’de Türkiye’nin üyeliğine yönelik irade tazelenmeden ve Türkiye’de de reform ruhu yeniden canlanmadan sürecin hızlanması mümkün gözük-müyor.

Öte yandan, Türkiye’nin AB katılım müzakerelerindeki tıkanıklık, ikili iş-birliği alanlarının bu kapsam dışında ele alınmasını zorunlu hale getiriyor. Öncelik arz eden alanlar ise vize, dü-zensiz göçün kontrolü ve Gümrük Bir-liğinin güncellenmesi olarak ortaya çıkmakta. Türk vatandaşlarının AB ül-kelerine girerken vize alma zorunlulu-

2016’da görüşmelerin başlama-sı bekleniyor. Dünya Bankası ta-rafından hazırlanan ve Gümrük Birliğini değerlendiren raporda da öngörüldüğü üzere, Gümrük Birliğinin güncellenmesi hem so-runların giderilmesi ve uzlaşmaz-lıkların çözümü, hem de Gümrük Birliğinin yeni alanlara geniş-letilmesini gündeme getiriyor. Kapsamı genişletilirken, üzerinde durulan alanlar olarak tarım, hiz-metler sektörleri ve kamu alımları piyasası öne çıkmakta.

2015 İlerleme Raporu 10 Kasım tarihinde açıklandı. Seçimler son-rasında görev alan yeni hüküme-tin bu rapordaki uyarıları dikka-te alarak, AB’ye katılım sürecini canlandırması Türkiye’nin mo-dernleşmesi ve kalkınması açısın-dan önemli katkı sağlayacaktır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 58: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

56

ğu insani ve kültürel temaslar, turizm ve en önemlisi iş bağlantıları açısından önemli bir engel ve psikolojik bir bari-yer oluşturuyor. Türkiye’nin vizelerin kaldırılması yönündeki talebine karşı AB ise geri kabul anlaşmasının imza-lanmasını şart koştu ve içinde 72 kri-teri barındıran bir yol haritası sundu. Yani vizelerin kaldırılabilmesi için geri kabul anlaşmasının uygulanması ve yol haritasındaki kriterlerin karşılan-ması gerekecek. AB ve Türkiye arasın-da 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanan geri kabul anlaşması ise, Türkiye’den geçerek AB’ye giriş yaptığı belirlenen tüm yasadışı göçmenlerin iadesini ön-görüyor ki özellikle Suriye ve Irak’tan mülteci akınının giderek yoğunlaştığı bir dönemde bu anlaşmanın uygu-lanması Türkiye’yi önemli bir mesele ile karşı karşıya bırakmakta. AB’nin

taleplerini karşılayabilmesi ve vize serbestini gerçekleştirebilmesi için Türkiye’nin sınır kontrollerini güçlen-dirmesi, göçmenlerin barınması için tesisler inşa etmesi, entegre bir sınır gücü kurması, göçmen kaçakçılığı ile daha etkin mücadele etmesi ve bunun gibi birçok kriteri yerine getirmesi ge-rekli. Bu zorlu süreç yürürse, vizelerin 2017 yılına kadar kaldırılması bekle-niyor ancak çıkması muhtemel olan çeşitli zorluklar sebebiyle, bu tarihin daha da gecikmesi mümkün.

Vize ve düzensiz göç ile mücade-lenin yanında, müzakerelerin dışın-da ele alınan bir diğer öncelikli konu ise Gümrük Birliği ile ilişkili. Gümrük Birliğinin işleyişinden kaynaklanan ulaştırma kotaları ve AB’nin üçüncü ülkeler ile imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları gibi bazı sorunların uzun süredir sürüncemede kalması ve güm-rük birliğini güncel ihtiyaçlar doğrul-tusunda güncelleme gereği, yeni bir süreci gündeme getirdi. Türkiye ve AB Mayıs 2015 itibariyle Gümrük Birliği-nin güncellenmesi sürecini başlattı. Bu kapsamda iki tarafın ön çalışmaları ve etki analizleri sonrasında 2016’da görüşmelerin başlaması bekleniyor. Dünya Bankası tarafından hazırlanan ve Gümrük Birliğini değerlendiren ra-porda da öngörüldüğü üzere, Gümrük

Birliğinin güncellenmesi hem sorunla-rın giderilmesi ve uzlaşmazlıkların çö-zümü, hem de Gümrük Birliğinin yeni alanlara genişletilmesini gündeme ge-tiriyor. Gümrük Birliğinin kapsamı ge-nişletilirken, üzerinde durulan alanlar olarak tarım, hizmetler sektörleri ve kamu alımları piyasası öne çıkmakta.

Mülteci Krizi ve Türkiye-AB İşbirliği: İlişkilerde Canlanma Mümkün mü?

Türkiye ve AB ilişkilerinde son dö-nemde yaşanan mülteci krizi yeni bir canlanmayı gündeme getirdi. Daha önce görülmemiş ölçüde yoğun bir mülteci ve göçmen akını ile karşı karşı-ya kalan AB, Türkiye’den bazı talepler-de bulunmuştu ve konuyu görüşmek için AB yetkilileri ve Almanya Başba-kanı Merkel Ekim ayında Türkiye’ye gelmişti. Mülteci akınının kontrolünde zorlanan ve göçü önlemek isteyen AB, Suriye ve Iraklı göçmenlerin en fazla geçiş yaptığı ülke olan Türkiye’yi bu göçün önlenmesinde en önemli ortak olarak değerlendiriyor. Bu süreçte AB, Türkiye’den sınırlarını güçlendirmesi ve göçmenlerin ülkeden çıkışını kont-rol altına alması, Türkiye’de kurulacak merkezlerde mevcut ve potansiyel göçmenlerin tutulması, AB sınır ajansı ile işbirliği yapması, göçmen kaçakçı-lığı ile daha iyi mücadele etmesi gibi önlemler almasını bekliyor.

AB, mülteci ve göçmenleri AB sı-nırlarına ulaşmadan Türkiye’de tut-

3 milyar avro olarak ifade edilen maddi desteğin yanında, AB’nin Türkiye’ye sundukları AB katılım müzakerelerinin yeni fasılların açılması suretiyle hızlandırılma-sı, Türk vatandaşları için vize serbesti sürecinin öne çekilmesi, Türkiye’ye güvenli ülke statüsü verilmesi ve Türk liderlerin AB zir-velerine davet edilmesi.

AB ve Türkiye arasında 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanan geri ka-bul anlaşması, Türkiye’den geçe-rek AB’ye giriş yaptığı belirlenen tüm yasadışı göçmenlerin iadesi-ni öngörüyor ki özellikle Suriye ve Irak’tan mülteci akınının giderek yoğunlaştığı bir dönemde bu an-laşmanın uygulanması Türkiye’yi önemli bir mesele ile karşı karşıya bırakmakta.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 59: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

57

Her koşulda Türkiye’nin, verilen sözlerin takipçisi olması ve zaten hak etmiş olduğu bazı kazanım-ların bir lütuf gibi sunulmasına direnmesi gerek.

İki taraf arasında yeterli ve etkili bir işbirliğinin sağlanması için, AB’nin üzerine düşen sorumlulu-ğu üstlenmesi ve Türkiye’yi sade-ce istenmeyen göçmenlerin tutula-cağı bir depo, bir ara bölge olarak görmemesi gerekir. Bu sürecin Türkiye’nin tam üyelik perspektifi içinde ele alınması şarttır.

mayı ve Türkiye’nin ise göçmenleri barındıracak, mümkün olduğunda gel-dikleri ülkelere iade edecek ve AB’ye geçişlerini önleyecek bir mekanizma oluşturmasını bekliyor. Türkiye’nin bu kapasiteyi oluşturması için de yük paylaşımına giderek Türkiye’ye sağla-dığı mali desteği artırmayı hedefliyor. 3 milyar avro olarak ifade edilen mad-di desteğin yanında, AB’nin Türkiye’ye sundukları ise şunlar: AB katılım mü-zakerelerinin yeni fasılların açılması suretiyle hızlandırılması, Türk vatan-daşları için vize serbesti sürecinin öne çekilmesi, Türkiye’ye güvenli ülke statüsü verilmesi ve Türk liderlerin AB zirvelerine davet edilmesi.

AB bu süreçte Türkiye’yi ikna ede-bilmek için Ekim ayında yayınlanması öngörülen ve Türkiye’de temel özgür-lükler, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve basın özgürlüğü gibi konularda oldukça eleştirel olan 2015 İlerleme Raporunun açıklanmasını 1 Kasım seçimleri sonrasına erteledi. Rapor, en sonunda 10 Kasım tarihinde açıklandı. Türkiye için AB üyelik he-defi tahmin edilemeyen bir geleceğe ertelendiği için de bu rapor ve içindeki eleştiriler beklendiği kadar ses getir-medi ve iktidar üzerinde reformlara devam yönünde bir baskı oluştura-madı. Seçimler sonrasında görev alan yeni hükümetin bu rapordaki uyarıları dikkate alarak, AB’ye katılım sürecini canlandırması Türkiye’nin modernleş-mesi ve kalkınması açısından önemli katkı sağlayacaktır.

Öte yandan, Türkiye ve AB arasında mülteci eylem planı üzerinde devam eden görüşmelerin yakın bir tarihte sonuca bağlanması bekleniyor. AB’nin vaatlerini yerine getirmesi için açılma-

sı öngörülen “Yargı ve Temel Haklar”, “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” gibi fa-sıllardaki GKRY blokajının kalkması, vize serbesti sürecinde ise yol hari-tasında öngörülmüş olan kriterlerin Türkiye tarafından yeterince yerine getirildiğine hükmedilmesi gerekli. Dolayısıyla, AB’nin bu konularda hızla ilerleme sağlaması oldukça zor gözü-küyor. Her koşulda Türkiye’nin, veri-len sözlerin takipçisi olması ve zaten hak etmiş olduğu bazı kazanımların bir lütuf gibi sunulmasına direnmesi gerek. Kıbrıs’ta devam eden ve olumu bir şekilde sürdüğü belirtilen görüş-melerde sonuç alınması ise müzakere sürecinde yeni fasılların açılmasına ve geçici olarak kapatılabilmesine olanak tanıyacak olumlu bir gelişme olabilir.

Türkiye’den çıkarak Ege adaları ve Balkanlar rotaları üzerinden AB’ye giden mülteci ve göçmen hareketleri-nin kontrol altına alınması, göçmen kaçakçılığı ile mücadele, yakın gele-cekte ülkelerine dönme ihtimalleri bulunmayan Türkiye’deki göçmenle-rin barınma, çalışma, eğitim ve diğer ihtiyaçlarının sağlanması, hukuki ve idari düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesi gibi yeni hükümeti bek-leyen zorlu çalışmalarda, AB’nin ye-terli desteğinin alınması Türkiye’nin de yararına olacaktır. Ancak iki taraf arasında yeterli ve etkili bir işbirliği-nin sağlanması için, AB’nin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi ve Türkiye’yi sadece istenmeyen göçmen-lerin tutulacağı bir depo, bir ara bölge olarak görmemesi gerekir. Bu sürecin Türkiye’nin tam üyelik perspektifi içinde ele alınması şarttır.

Mülteci eylem planı ile ilgili geliş-melerin dışında, ülkemizin AB günde-minde öne çıkacak konular arasında üyelik müzakerelerinin sürdürülmesi, gümrük birliğinin revizyonu ve vize liberalizasyonu yol haritasının takibi yer alıyor. Doğusunda, güneyinde ve kuzeydoğusunda savaşların, çatış-

maların ve karışıklıkların devam et-tiği Türkiye için AB süreci önemli bir çıpa olmaya devam ediyor. AB’nin, Türkiye için son derece gerekli olan siyasi ve ekonomik reformların ger-çekleştirilmesinde bir referans nok-tası, model ve itici güç konumu yeni hükümet için de belirleyici olacak. Türkiye’nin yakın gelecekte AB üyesi olması mümkün gözükmese de, ticari, sosyal ve ekonomik ilişkiler açısından AB, Türkiye’nin en önemli ortakların-dan olmaya devam edecek. Bu açıdan müzakere sürecinin yeni fasılların açılması suretiyle devam ettirilmesi, gümrük birliğinin güncellenmesi ile Türkiye’nin ticari ve ekonomik bağla-rının güçlendirilmesi ve ekonomide lig atlanması, vize muafiyetinin elde edilmesi ile de AB ülkeleri ile sosyal ve ticari bağlantıların geliştirilmesi mümkün olacak. Son olarak, iletişim stratejisine önem verilerek, içerde ve dışarda kamuoylarını bilgilendirilme-si ve bilinçlendirilmesi ve sivil toplum örgütleri ve ilgili ekonomik ve sosyal aktörler ile birlikte çalışarak Türkiye-AB ilişkilerinde toplumsal desteğin sağlaması, tüm bu süreçlerin olumlu bir şekilde ilerlemesine büyük katkı sağlayacaktır. Demokratikleşmesine devam eden, kalkınma ve refah artı-şı yaratabilen, farklı siyasi hareketler arasında uzlaşma sağlayabilen, ku-tuplaşmaları aşmış bir Türkiye hem geleceğin Avrupası’nın şekillenmesine daha fazla katkı sağlayabilecek, hem de AB için çok daha fazla aranan bir ortak ve potansiyel üye ülke olacaktır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 60: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

58

Bilkent Üniversitesiİktisat Bölümü Öğretim Üyesi

Prof

. Dr.

Sübi

dey

TOG

AN

Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın Türk Ekonomisi ve Türkiye-AB İlişkileri Üzerindeki Muhtemel Etkileri

Avrupa Birliği (AB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında 8 Temmuz 2013 tarihinde başlayan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Or-taklığı (TTIP) görüşmelerinde 11. tur Ekim 2015 sonu itibariyle tamamlan-mış bulunmaktadır. TTIP çerçevesinde gerçekleşen müzakerelerde üç temel konu üzerinde durulmaktadır. Bunlar piyasaya giriş koşullarının iyileştiril-mesi, düzenlemelerde kooperasyonun sağlanması, ve dış ticaret kurallarının belirlenmesidir.

Piyasaya giriş koşullarının iyileş-tirilmesi için tarım ve sanayi malları ticaretinde gümrük vergilerinin sıfır-lanması; hizmet ticaretinin liberalleş-mesi1; kamu ihalelerinin şeffaf, ayırım gözetmeyen, etkin ve rekabete açık bir

şekilde düzenlenmesi ve piyasaya gi-rişi zorlaştıran tüm uygulamalara son verilmesi; ve menşe kurallarının kolay anlaşılabilir ve sahtekarlığa neden ol-mayacak şekilde düzenlenerek ticareti kolaylaştırması gerekecektir.

Düzenlemelerde kooperasyonun sağlanması çerçevesinde ele alınan konular teknik engellerin (TBTs) eli-minasyonu ile gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı (SPS) ile ilgili düzen-lemelerde taraflar arasında uyumun sağlanmasıdır. Sanayi malları tica-retinde TBT’lerle ilgili olarak stan-dartlar, uygunluk değerlendirmeleri, piyasa gözetimi ve denetimi ile ilgili düzenlemelerde taraflar arasında uyu-mun sağlanması en önemli sorunlar olarak görülmektedir. Gıda güvenliği,

hayvan sağlığı ve bitki sağlığı ile ilgili düzenlemelerde uyumun sağlanması tarım malları ticaretinde liberalizasyo-nu sağlamanın ön şartı niteliğindedir.2

Dış ticaret kuralları altında: güm-rüklerin modernleştirilmesi ve tica-retin kolaylaştırılması; rekabet politi-kalarının ülkede rekabeti sağlayacak şekilde düzenlenmesi; fikri ve sınai mülkiyet haklarının yeterli düzeyde korunması; işgücü ve çevre konuların-da tarafların uluslararası düzenleme-lere uymaları; küçük ve orta ölçekli iş-letmeler ile ilgili kuralların dış ticaret ve yabancı sermaye yatırımlarını art-tıracak şekilde düzenlenmesi; yabancı sermaye yatırımları mevzuatının libe-ralleşmesi; yatırımcı-devlet uyuşmaz-lıkları çözüm mekanizmalarının etkin

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 61: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

59

bir şekilde geliştirilmesi; devletler arasında uyuşmazlıkları çözüm meka-nizmalarının geliştirilmesi; ve enerji ürünleri ve ham madde ticaretinin li-beralleştirilmesi ile ilgili konular ele alınmaktadır.

İşgücü ile ilgili uluslararası düzen-lemeler altında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından geliştirilen İnsanca İş kuralları ile Temel Çalışma Standartları üzerinde durulurken çev-re sorunları ile ilgili olarak tarafların Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü, ve Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türle-rinin Uluslararası Ticaretine ilişkin Sözleşme hükümlerine ve benzer ulus-lararası sözleşmelerin hükümlerine uyum sağlamaları beklenmektedir.3 Diğer taraftan yatırımcı-devlet uyuş-mazlıklarını çözüm mekanizmasında yatırımcılara belirli şartlar altında yatırım yaptığı ülkenin otoritelerini uluslararası mahkemelerdede yargı-lama yetkisi tanımaktadır. Bu şartlar temelde en çok kayrılan ülke ve mil-li muamele ilkelerine uyulmaması; kamu yararının söz konusu olmadığı durumlarda haksız kamulaştırmaların söz konusu olması; haksız ve adaletsiz muamele ile karşılaşılması; ve serma-ye transferlerinin garanti altına alın-mamasıdır.4 Çok muğlak ifade edilmiş olan bu şartların daha açık bir şekilde yazılması gerekmektedir.

Yukardaki açıklamalar TTIP’in gümrük vergisi indirimlerinden daha çok düzenleyici konular ile dış tica-ret kuralları üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir. TTIP müzakereleri başarı ile tamamlandığında AB ile ABD arasındaki tarım ve sanayi mal-larında gümrük vergileri sıfırlanmış; tarife dışı engeller kaldırılmış; hizmet ticareti, kamu ihaleleri ve yabancı ser-maye yatırımları liberalleşmiş; fikri ve sınai mülkiyet hakları, işgücü, çevre,

dış ticaretin kolaylaştırılması, rekabet politikaları, ve kamu iktisadi kuruluş-ları ile ilgili yeni kurallar belirlenmiş olacaktır. Ayrıca yabancı sermaye ya-tırımları ile ilgili anlaşmazlıkların çö-zümü mekanizmasında yeni kurallar geliştirilerek uygulamaya koyulacak-tır. Böylece 21. yüzyılın dış ticaret ku-ralları büyük ölçüde belirlenmiş ola-caktır. AB ve ABD’ye mal ihraç etmek isteyen ülkelerin ilerde TTIP kuralla-rına uymaları beklenecek, söz konusu kurallara uyulmaması durumunda bu ülkelerin AB ve ABD’ye ihracatları AB ve ABD otoriteleri tarafından kısıtla-nacak, ve AB ve ABD’den bu ülkelere yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımları da olumsuz etkilenecektir.

TTIP Türkiye Açısından Neden Önemli

Cari işlemlerde yüzde 5,8 oranında açık veren ve uluslararası yatırım po-zisyonu verilerine göre net dış borcun GSMH ya oranı 2014 yılı sonu itibariyle yüzde 55,2 olan Türkiye cari işlemlerde sürdürülebilirliği sağlayabilmek için ihracatını önemli oranlarda arttırmak durumundadır. Ayrıca, Türkiye 2014 yılında 12,7 milyar Dolar tutan yabancı sermaye yatırımlarını da zaman içinde arttırmak istemektedir. Eğer önümüz-deki dönemlerde dış ticaretin kuralları TTIP tarafından belirlenecek olur ve Türkiye bu anlaşmalar çerçevesinde belirlenecek olan kurallara uyum sağ-layamaz ise Türkiye’nin AB ve ABD’ye ihracatı ile bu ülkelerden Türkiye’ye yapılan yabancı sermaye yatırımları olumsuz etkilenebilecektir.

2014 yılında Türkiye’den AB ve ABD’ye yapılan ihracat toplam ihra-catın yüzde 47,5 ini, AB ve ABD’den Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımları Türkiye’ye yapı-lan toplam yabancı sermaye yatırım-larının yüzde 65,8 ini oluşturmakta idi. Diğer taraftan Orta Doğu, Afrika, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Türk Cumhuriyetleri pazarlarına yapılan ihracat Türkiye için çok önemli olma-sına rağmen bu pazarlar genelde istik-rarlı pazarlar olarak görülmemektedir. Irak, Suriye ve Mısır örneklerinde gö-rüldüğü gibi bu pazarlara yapılan ihra-cat önemli ölçüde iktisadi faktörlerin dışındaki faktörler tarafından belir-lenmektedir. Dolayısıyla Türkiye açı-sından önemli olan ülkenin istikrarlı ekonomilerdeki pazar payını arttırma-sıdır. TTIP’in başarı ile tamamlanması durumunda Türkiye AB ve ABD pazar-larındaki payını arttırabilmek için en kısa zamanda TTIP kurallarına uyum sağlamak durumundadır. Benzer du-rum AB ve ABD’den Türkiye›ye yapıla-cak olan yabancı sermaye yatırımları için de geçerlidir.

Türkiye 1995 tarihli Gümrük Birliği Kararı ile gümrüklerin modernleşme-si, teknik engellerin eliminasyonu, rekabet politikalarının uygulanması, ve sınai ve fikri mülkiyet haklarının korunması konularında AB kuralları-na büyük ölçüde uyum sağlamış bu-lunmaktadır. Ancak, aradan 19 yıl geç-mesinde rağmenTürkiye hala gerekli reformları, özellikle de teknik engel-ler, devlet yardımları, ve sınai ve fikri

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 62: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

60

mülkiyet haklarının korunması konu-larında tamamlayabilmiş değil.5 Diğer taraftan,TTIP Gümrük Birliği›ne göre piyasaya giriş koşullarının iyileştiril-mesi, düzenlemelerde kooperasyon, ve dış ticaret kuralları konularında taraflar arasında uyumun sağlanması gibi son derece zor olan konuları kap-samaktadır. Gümrük Birliği’nde uyum sağlamak Türkiye için nerede ise 20 sene aldığına göre çok daha ayrıntılı bir anlaşma olacak olan TTIP’e uyum sağlamak belki daha da uzun bir süre alabilecektir. Halbuki Türkiye hızla söz konusu konularda TTIP kuralla-rına uyum sağlamak durumundadır. TTIP kurallarına uyum sağlama konu-sunda Türkiye’nin en büyük handikapı gerçekleştirilmesi gereken reformların nasıl gerçekleştirilebileceği konusun-da yeterli bilgiye sahip olmamasıdır. Bu durumda Türkiye›nin önünde ne gibi alternatifler bulunmaktadır?

Türkiye için en iyi çözüm TTIP e taraf olmaktır. Bu durumda Türkiye hem AB’nin hem de ABD’nin bilgi biri-kiminden faydalanabilecek, ve yapısal reformlar olarak adlandırılabilecek ge-rekli reformları gerçekleştirebilecek-tir. Ancak bunun kısa ve orta dönemde mümkün olacağını beklemiyoruz. Tür-

kiye bir süre daha ev ödevini yapmak durumunda kalacak gibi görünüyor. Yani, Türkiye reform yapması gereken konularda ne yapması gerektiğini öğ-renmek ve gerekli politikaları nasıl uy-gulayabileceğini belirlemek durumun-dadır. Bu da zaman alacaktır. İkinci en iyi çözüm Dünya Bankası’nın 2014 yılı içinde hazırlamış olduğu ‘Türkiye-AB Gümrük Birliği Değerlendirmesi’ raporunda belirtildiği üzere AB ile ilişkileri geliştirmektir. Bu çerçevede Türkiye raporda önerildiği şekilde AB ile hizmetler, tarım ve kamu alımları-nı kapsayacak yeni bir serbest ticaret anlaşması (STA) imzalayabilir. Aşağı-da kısaca bu ikinci alternatif üzerinde duruyoruz.

AB ile Hizmet Ticaretini Kapsaya-cak bir STA’nın Yararları

Hizmet sektörü Türkiye’de GSYH nın yüzde 65 ini, istihdamın ise yüzde 50 sini oluşturmaktadır. Dünya ticare-tinin yüzde 20 sini teşkil eden hizmet ticareti zaman içinde hızla artmak-tadır. Hizmetler bir taraftan elektrik, doğal gaz ve telekominikasyon gibi şe-beke sektörlerini, diğer taraftan ulaş-tırma, finansal hizmetler ve dağıtım gibi ara hizmet sektörlerini, son olarak ta eğitim, sağlık ve turizm gibi nihai ta-

lep sektörlerini kapsamaktadır.Yapılan çalışmalar hizmet sektör-

lerinde çeşitli engellerin bir çok ülke-de yoğun olarak uygulandığını, buna Türkiye’nin de dahil olduğunu gös-termektedir. Engellerin yoğun olarak uygulanması sonunda hizmet sektörle-rinde maliyetler artmaktadır. Halbuki mal ve hizmetlerde verimlilik ve ülke-nin rekabet gücünün arttırılabilmesi ulaştırma, dağıtım, telekomünikasyon ve finansal hizmetlerin ucuz ve kaliteli olarak sunulmasına bağlıdır. Dolayı-sıyla bu sektörlerde etkinliği arttırabil-mek son derece önem kazanmaktadır. Bu da büyük ölçüde sektörlerin libe-ralizasyonu ile gerçekleşebilir. İktisat teorisi ve ampirik çalışmalar mal tica-retinde serbest ticaretin ülkelerin refah düzeylerini arttırdığını göstermektedir. Benzer durum hizmet ticareti için de geçerlidir. Liberalizasyon sonunda hiz-met sektörlerinde rekabetin artması aynen mal ticaretinde olduğu gibi ül-kelerin refah düzeylerini arttıracaktır.

AB’de hizmetlerin bir kısmı ayrın-tılı AB direktifleri ile AB düzeyinde düzenlenmektedir. Bu durum elektrik, doğal gaz, finansal hizmetler, teleko-münikasyon hizmetleri, ve ulaştırma hizmetleri için geçerlidir. Diğer taraf-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 63: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

61

tan dağıtım hizmetleri, iş yerleri ile ilgili muhasebe ve hukuk danışmanlı-ğı gibi hizmetler ile turizm hizmetleri gibi hizmetler 2006/123/EC Direktifi tarafından gene AB düzeyinde dü-zenlenmektedir. Diğer taraftan kamu tarafından finanse edilen sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetleri ile kültü-rel hizmetlerde (müzik, kitap basımı, film, televizyon) AB düzeyinde düzen-lemeler bulunmamakta, bu hizmetler ulusal düzeyde düzenlenmektedir. AB, kamu tarafından finanse edilen sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetleri ile kül-türel hizmetlerinin TTIP müzakerele-rinde ele alınmasını istememektedir.

Türkiye açısından AB ile hizmet ti-caretinin liberalizasyonunu sağlamak büyük önem arz etmektedir. AB ile ABD TTIP müzakerelerinde hizmet ticareti-nin liberalizasyonunu sağlamak için harmonizasyon, karşılıklı tanıma ve karşılıklı denklik müzakere yöntemle-rinden bazen birini başka zamanlarda diğerini benimsemek durumundadır. Bu durumda STA’da ele alınan hizmet-ler için AB ile Türkiye arasında serbest dolaşım mümkün olabilecek, Türkiye hizmet sektörlerinde verimliliği arttı-rarak rekabet gücünü arttırabilecek, ve ABD Pazarına da giriş sorununu büyük ölçüde çözmüş olacaktır. Dolayısıyla tarafları hukuken bağlayacak olan hiz-met sektörlerini kapsayacak bir STA imzalanması Türkiye için çok önem kazanmaktadır.

AB ile Tarım Sektörünü Kapsaya-cak bir STA’nın Yararları

Tarım sektöründe koruma oranla-rı bilindiği üzere Türkiye’de çok yük-sektir. Sektörün rekabete açılması özellikle de AB ile serbest ticaretin im-zalanacak STA çerçevesinde gerçekleş-tirilmesi sektörde etkinliği arttıracak, ve ülkede refah kazançlarına neden olacaktır. Ancak, Türkiye’nin AB ile ta-rım mallarında serbest ticareti gerçek-leştirebilmesi için ülkenin AB Ortak

Tarım Politikası›nı benimsemesi ve uygulaması, ve aynı zamanda bitki ve hayvan sağlığı ile gıda güvenliği konu-larında AB mevzuatına tam uyum sağ-laması ve bu mevzuatı uygulayabilme-si gerekecektir. Bu son derece zor olsa da Türkiye bu konularda AB mevzua-tına zamanla uyum sağlayabilirse ve bu arada da TTIP görüşmeleri olumlu sonuçlanırsa Türkiye tarım mallarında hem AB hem de ABD pazarlarına giriş konusunda büyük avantajlar sağlaya-bilir, ve bu ülkelere tarım malları ihra-catını önemli oranlarda arttırabilir.

AB ile Kamu Alımlarını Kapsaya-cak bir STA’nın Yararları

Kamu alımlarında kurallar vergi gelirlerinin nasıl harcanması gerekti-ği konusunu kapsamaktadır. Bilindi-ği üzere AB kamu alımlarının şeffaf, etkin, rekabetçi ve iktisadi birimler arasında fark gözetmeyen yöntemlerle yapılmasını istemektedir. Türkiye’nin AB ile kamu alımlarını da kapsayacak bir STA imzalaması durumunda Türki-ye kamu alımları konusunda AB’nin kamu alımları kurallarını benimseye-cektir. Bu duruda Türkiye bir taraftan ülkedeki kaynakların etkin dağılımını sağlarken diğer taraftan da Türk fir-maları AB kamu alımları piyasasına girebilecek, hem de TTIP görüşmeleri-nin başarılı bir şekilde tamamlanması durumunda da büyük bir olasılıkla ile ABD kamu alımları piyasasına da gire-bilecektir.

Sonuç

AB ile ABD arasındaki TTIP görüş-melerinin olumlu sonuçlanması duru-munda 21. yüzyıl dünya ticaretinin ku-ralları TTIP tarafından belirlenecektir. Türkiye TTIP kurallarına uyum sağla-yamazsa gerçekleşecek olan gelişme-lerden olumsuz etkilenecektir. Türkiye TTIP’in etkilerini fırsata dönüştürebil-mek için TTIP kurallarının tamamına en kısa zamanda uyum sağlamak du-

rumundadır. Türkiye’nin handikapı bu konularda yeterli bilgi birikimine sahip olmamasıdır. AB ile ABD’nin bil-gi birikiminden faydalanabilmek için Türkiye’nin izleyebileceği bir yol en kısa zamanda TTIP’e taraf olmaktır. Ancak bunun kısa ve orta dönemde mümkün olabileceğini beklemiyoruz. Bu durumda Türkiye için kısa dönem-de en iyi çözüm AB ile tarım, hizmetler ve kamu alımlarını kapsayan bir STA imzalamaktır. Türkiye bunu sağlamak için gerekli girişimlerde bulunmalı, ve STA’nın imzalanması durumunda Tür-kiye AB’ye ihracatını önemli oranlarda arttırarak ülkenin dış borç sorununa çözüm bulmuş olacak, ve ABD pazarına da giriş imkanlarını arttırabilecektir.

Türkiye için bundan sonraki uzun dönemli amaç ABD ile STA imzalamak ve TTIP’e taraf olmak olmalıdır. Tür-kiye uzun dönemde TTIP kurallarının tümüne uyum sağlayarak bu amacı mutlaka gerçekleştirmek zorundadır.

Dipnotlar 1- AB’nin TTIP görüşmelerinde ABD tarafına hiz-metlerin liberalizasyonu ile ilgili olarak sunduğu öneri metni için AB Komisyonu’nun 2015 tarihli ‘Translatlantic Trade and Investment Partnership: Trade in Services, Investment and E-Commerce’ çalışmasına bakınız. 2- AB’nin TTIP görüşmelerinde ABD tarafına TBT ve SPS ile ilgili olarak sunduğu öneri metinleri için AB Komisyonu’nun 2015 tarihli ‘Initial Provisions for CHAPTER [ ] Regulatory Cooperation’, ‘Detai-led Explanation on the EU Proposal for a Chapter on Regulatory Cooperation’, ‘Technical Barriers to Trade: Initial EU Position Paper’ ve Sanitary and Phytosanitary Issues: Initial EU Position Paper’ çalışmalarına bakılabilir. 3- AB’nin TTIP görüşmelerinde ABD tarafına iş-gücü ve çevre sorunları ile ilgili olarak sunduğu öneri metni için AB Komisyonu’nun 2014 tarihli ‘Trade and Sustainable Development Chapter/ La-bour and Environment: EU Paper Outlining Key Issues and Elements for Provisions in the TTIP’ çalışmasına bakınız. 4- AB’nin TTIP görüşmeleri çerçevesinde ya-tırımcı-devlet uyuşmazlıklarını çözüm meka-nizması ile ilgili olarak hazırladığı 2014 tarihli AB Komisyonu’nun ‘Investment Protection and Investor-to-State Dispute Settlement in EU Agre-ements’ çalışmasına bakılabilir. 5- Bu konuda AB Komisyonu’nun 2015 yılı İlerle-me Raporu’na bakılabilir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 64: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

62

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)İktisat Bölümü Emekli Öğretim Üyesi

Prof

. Dr.

A.H

alis

AKD

ER

TTIP ve Türkiye TarımıTransatlantik Ticaret ve Yatırım

Ortaklığı (TTIP) AB ve ABD arasında oluşturulmaya çalışılan dünyadaki en büyük, tarımı da içeren serbest ticaret anlaşmasının adı. İki ülkenin toplam ticareti içinde küçük bir yer tutması-na rağmen tarım geçmişte de hep en büyük sorunları yaratan, üzerinde an-laşması en zor sektör olmuştur. Zorlu müzakereler henüz sonuçlanmadı, sü-rüyor. Anlaşma tamamlanmadığı için üçüncü ülkelerin hatta ABD ya da AB ile serbest ticaret ya da gümrük birliği anlaşması olan ülkelerin de bu serbest ticaret bölgesiyle nasıl ilişkilendiri-leceği henüz kesinleşmedi. Ama bu potansiyel anlaşmanın gerçekleşme-si Türkiye’yi, AB ile yaptığı “Gümrük Birliği” anlaşması nedeniyle doğrudan etkileyecek. Eğer Türkiye aynı serbest ticaret bölgesine dahil olamazsa ka-yıplarla karşılaşacaktır. ABD böyle bir

durumda Türkiye’ye AB üzerinden, gümrük birliği kapsamındaki ürün-leri gümrüksüz ihraç edebilecekken Türkiye ABD’ye aynı ürün grubunda gümrüksüz ihracatını yapamayacaktır ve zaten başka ülkelerle yapılmış ve yapılacak serbest ticaret anlaşmalarıy-la birden çok genişleyecek çok önemli bir oluşumun dışında kalacaktır. Baş-ka değişle ABD ve AB aralarındaki tica-reti liberalleştirdikleri ve buna katılan yeni ülkeler ölçüsünde üçüncü ülke-lerle yaptıkları her alandaki ticarette azalma gözlemlenecektir. Bu sorunun bir çözüm yolu Türkiye’nin AB ile gümrük birliği kapsamını tarımla da tamamlaması, böylelikle hem AB tam üyeliği yolunda hem de TTIP’e katıl-mak üzere adım atmasıdır.

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye ara-sındaki şimdiki tarım ürünleri ticareti “tercihli ticaret rejimi” olarak nitele-

nebilir. Tercihli ticaret rejimi, tarım sektörünün karşılıklı gümrüklerin korunabildiği fakat gümrüklerin se-çilmiş ürünlerde üçüncü ülkelere göre karşılıklı daha düşük tutulduğu uygu-lamadır. Geçmişte Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tarım ürünleri için kar-şılıklı gümrük indirimleri uygulanmış-tır, hatta Avrupa Birliği birçok ürünün gümrüğünü sıfırlamıştır. Türkiye’nin AB ile sürdürdüğü imalat sanayi ürün-lerinin bir kısmının dış ticareti ise 1996’da oluşturulan “gümrük birli-ği” çerçevesinde yürümektedir. Hem gümrük birliği hem de serbest ticaret rejimleri gümrüklerin sıfırlanması-nı öngörür. Aralarındaki ayırıcı fark,

TTIP müzakerelerinin en çetin geçtiği, ve ABD kamuoyundan en çok tepki alan konuların hemen hepsi tarımla ilgili.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 65: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

63

gümrük birliğinde üçüncü ülkelere karşı ortak bir tarife uygulanmasıdır. Ayrıca serbest ticarette menşe kuralla-rı geçerlidir. Başka değişle üçüncü bir ülkeden ithal edilen ya da ithal edilen girdilerle üretilen ürünler serbest tica-retin sağladığı gümrük indiriminden yararlanamaz. Gümrük birliğinde ise böyle bir kısıtlama yoktur.

AB ve Türkiye aralarında oluştu-rulmuş Gümrük Birliğini 2015 Mayıs ayında aldıkları ortak bir kararla, mev-cut işleyişten ortaya çıkan sorunları ele almaya ve kapsamın genişletilme-sini tartışmaya, değerlendirmeğe karar verdiler. Kuşkusuz, TTIP üyeliği için de gerekli olan böyle bir derinleşme-nin, eğer gerçekleşirse tarım üzerine, çok önemli etkileri olacaktır. AB Ko-misyonu bu konuda daha 2014 yılında bir adım atarak Dünya Bankasına bir rapor hazırlatmıştı. Raporda tarımın tümünü kapsayacak bir serbest ticaret anlaşmasının, gümrük birliğinin ya da tam üyeliğin olası etkileri sayısal tekniklerle ayrı ayrı değerlendirme-si yapılmıştır.1 Bu değerlendirmeler sırasında TTIP konusunu değinilmiş ancak raporda TTIP üyeliği ile ilgili bir senaryoya yer verilmemiştir.

Söz konusu raporda tarım sektörü-

nün AB ile her türlü yakınlaşmasının, ister serbest ticaret bölgesi, ister güm-rük birliği ya da tam üyelik olsun, hem Türkiye’nin hem de Avrupa Birliği’nin avantajlı çıkacağı sonucuna varılmış. Söylenmek istenen iki tarafta da ikti-sadi anlamda “refah artışı” gerçekle-şeceğidir. Ancak refah artışı herkesin beklentisini karşılıyor anlamına gelmi-yor. Şu anda tarım ürünleri ticaretin-de net ihracatçı olan Türkiye şimdiki koşullarda Gümrük Birliğine giderse net ithalatçı olacak. Söz konusu model çalışması, Gümrük Birliği Türkiye için “karlı olacak” diyorsa bunu tercüme etmek lazım. Bazı gerekler karşılıklı ye-rine getirilirse, bunun bazı varsayımlar altında karşılıklı refah artışı sağlaması mümkün olur denmek isteniyor. Böyle sayısal bir model çalışması bize ileride olayların nasıl gerçekleşeceğini söyle-miyor. Elimizdeki veriler ve bazı var-sayımlar altında ileride olabileceklere işaret ediyor. Böylelikle söz konusu so-nuçların nasıl değiştirebileceğimizi de düşünmemize yardımcı oluyor.

Türkiye’de şu an işlerlikte olan ta-rım gümrükleri oldukça yüksek, bun-ların yerine Avrupa Birliği’nin ortak tarifesindeki göreli düşük gümrükleri uygularsa bu Türkiye açısından sorun

yaratacaktır. Birincisi, bu indirim uy-gulandığı ölçüde Hazine gümrük ver-gisi gelirlerinden feragat etmiş olacak. AB eskiden daha ucuza yapılan ithala-tın bir kısmının yerini daha yüksek fi-yatla dolduracak, başka değişle ithalat maliyeti artabilecek. Dünya Bankası raporu bu konulara hassasiyetle de-ğiniyor. Gümrük Birliğinin gerçekleş-mesi için yalnız gelirlerden feragat, ithalat maliyetinin kısmen artması yetmiyor. Eğer gümrükler AB ile aynı düzeye inecekse Türkiye’nin mevcut tarımsal destek sistemini de değiş-tirmesi gerekiyor. Şu anda Türkiye sınırdaki gümrükleri yüksek tutarak üreticiye tüketici üzerinden fiyat des-teği sağlıyor. OECD’de üretici destekle-rine bakarak Avrupa Birliği ile Türkiye kıyaslanacak olursa 2013 yılı için, iki tarafın da destek oranının aynı dü-zeyde ama destek kompozisyonları-nın çok farklı olduğunu görülmekte-dir. Türkiye’nin desteklerinin önemli bir kısmı gümrüklerle sağlandığı için

Geçmişte Türkiye ile Avrupa Bir-liği arasında tarım ürünleri için karşılıklı gümrük indirimleri uy-gulanmıştır, hatta Avrupa Birliği birçok ürünün gümrüğünü sıfırla-mıştır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 66: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

64

tarım ürünü fiyatları yüksek kalıyor. Avrupa Birliği ise düşük kalan fiyatla-rıyla Türkiye’yi etkileyen ikinci bir şey daha yapıyor. AB artık başka ülkelerle yapmakta olduğu serbest ticaret anlaş-malarının içine cesurca tarım ürünle-rini de koyabiliyor. Çünkü üretimden bağımsız desteklerle fiyatlarını daha rekabetçi bir düzeye çekebildi.

Sektördeki olumsuzluklar gideril-mek, ya da istenilen yöne çevrilmek isteniyorsa konunun dinamik boyutu öne çıkarılabilir. Türkiye’de üretilen her tarım ürünü Avrupa Birliği içinde de üretilebiliyor. Türkiye bir iki istisna dışında onların üretmediği hiçbir şeyi onlara satacak durumda değil. Başka değişle Avrupa Birliği içinde her ürün için çok rakibi var. Böyle bir ortamda rekabet edebilmenin en önemli koşulu verimlilik artışı sağlamak. Türkiye’nin tarım konusundaki verimliliği Avrupa Birliği içindeki ülkelere göre oldukça düşük. Söz konusu verimlilik bazen yanlış yorumlanıyor. Örneğin konu her zaman toprak verimliliği değil. İlgili ürünle üretimindeki en kıt fak-törün verimliliği ya da toplam faktör verimliliğini artırmak öncelikli olmalı. Gümrük Birliğine başarılı bir giriş sağ-lansa bile, oradaki pozisyonu koruya-bilmek için de, sürekli ilerleme, verim artışı ve yenilik gerekecektir.

Türkiye’nin güçlü yanının, fırsat alanının meyve sebze sektöründe, za-yıf karnının ise hayvancılıkta olduğu görülmektedir. Gümrük Birliği olursa ithalatın en fazla artacağı alan büyük ölçüde et, süt ürünleridir. Şimdiye ka-dar bu alt sektörde karşılıklı bir ticaret oluşturulamadı. Türkiye 1960’lı yıllar-dan bu yana Avrupa Birliği’ne bir iki istisna dışında, onlar da oldukça ya-kın zamanda, hayvan ürünü satamadı. Bunun nedeni de Avrupa Birliği’nin bu konudaki standartlarının yüksek-liği. Gümrük Birliği olacaksa ya da olabilmesi için Türkiye’nin AB stan-dartlarına erişmesi gerekiyor, yalnız

mevzuat değişikliği ile değil, uygula-mada da. Türkiye bu konuda olumlu adımlar attı. İleriye dönük adımları var. Ama eski stokta kalmış problem-lerini temizlemek konusunda maddi zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Dünya Bankası söz konusu raporun-da Türkiye’nin AB standartlarını sağ-layabilmek için kaba bir tahminle iki milyar Avroya ihtiyaç duyabileceğini belirtiyor. Özetlenecek olursa, eğer Türkiye Avrupa Birliği ile olan Güm-rük Birliğine tarımı da katarak geniş-letmek isterse, mutlaka yüksek fiyatlı tarımsal destek sistemini gözden ge-çirmeli yeniden düzenlemelidir. Böyle değişiklikler aniden yapılırsa model çalışmalarının öngöremeyeceği tah-ribata da neden olunabilir. Tarımda teknolojik ilerleme, verimliliği artırma konusunda atılım yapmak kaçınılmaz-dır. Böyle bir ilerlemenin gereksinim duyulacağı en önemli alan hayvancı-lıktır. Türkiye’nin gıda konusundaki mevzuat ve standartları yerine getire-bilmek için çok ciddi altyapı yatırımla-rına yönelmesi gerekmektedir.

Türkiye’de resmi söylemlerin bir kısmı TTIP tartışmalarını ABD ile bir serbest ticaret anlaşması yapılabilme-sine odaklamaktadır. Bunun ticaret sapmasının önüne geçecek kestirme bir yol olduğu ileri sürülüyor. TTIP mü-zakereleri henüz sonuçlanmadı onun için kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ancak TTIP’e yalnız sanayi ile, tarımı dışarıda bırakarak girme olası-lığının düşük olduğuna işaret edilebi-lir. TTIP büyük olasılıkla yalnız kağıt üzerinde bir anlaşmayla sonuçlanma-yacak, işleyebilmesi için kendine özgü oluşturulacak kurumlarla işlerlik ka-zanacaktır. Başka değişle TTIP öncesi ABD ile bir serbest ticaret anlaşması yapılabilse bile bu Türkiye’nin TTIP’e girmesini kolaylaştırır ancak “TTIP üyeliği” sağlamaz. Türkiye’nin TTIP’le nasıl ilişkilendirileceği, diğer ben-zer ülkelerle, örneğin AB ve ABD ile

gümrük birliği olan Norveç, İsviçre, Kanada, Meksika’yla birlikte, Avrupa Birliği ve Amerika arasında TTIP’in menşe kuralları müzakerelerinde ele alınacaktır. Söz konusu müzakerelere Türkiye’nin aktif katılımı ise şimdilik pek mümkün görünmüyor. Ayrıca pra-tikte Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliğinin derinleştirilmesi müzakere-lerinin daha önce gerçekleşeceği artık biliniyor.

Türkiye’nin yukarıda dile getirilen AB ile tarımı da içeren Gümrük Bir-liği oluşturma güçlüklerini aştığını, ticaretini başarıyla sürdürdüğü varsa-yımı altında TTIP’in tarım açısından hangi yeni sorunlara, fırsatlara neden olabileceği sorulabilir. Genel olarak bakıldığında AB’nin tarım ürünlerin-den aldığı gümrük oranı 2012 yılında (ad valorem) %13.8 ve ABD’nin %4.9, 2011 de Türkiye %41.7 (İmalat sanayi için %4.8). Buna göre Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği için korumasını üye 28 üye karşısında sıfırlayıp, diğer ülke-ler karşısında % 13’e indirmesi, TTIP için ABD ile de gümrüklerini ayrıca sı-fırlaması (gümrüklerin sıfırlanması bir takvime bağlanabilir) üçüncü ülkelere karşı korumasını müzakerelerin nasıl sonuçlanacağına göre yüzde on-dört ile yüzde beş arasında bir orana indir-mesi beklenebilir. Ancak genel oranlar yanıltıcı olabilir. ABD tarım ürünleri ithalatının % 33’den, AB de %32’sin-den hiç gümrük almamaktadır. Buna karşılık bazı ürünlerin gümrükleri or-talamanın çok üstündedir. Ancak ge-nel mal gruplarının hemen hepsinde AB koruma oranları ABD’nin üzerin-dedir. Türkiye’nin Gümrük Birliğin-

Gümrük Birliği için Türkiye tarım-sal desteklerini değiştirmek, yeni-den ele almak zorunda kalacak. TTIP için bunu tekrarlamak zo-runda kalabilir, çünkü Avrupa’da-ki tarımsal koruma Amerika’dan daha yüksek.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 67: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

65

den TTIP’e geçiş yapması durumunda hemen hemen her alanda korumasını daha az ama yeniden azaltması kaçı-nılmaz görünüyor. Başka değişle Güm-rük Birliğinde karşılaşılacak sorunlar-la TTIP’te yeniden karşılaşılacak.

TTIP müzakerelerinin en çetin geçtiği, ve ABD kamuoyundan en çok tepki alan konuların hemen hepsi ta-rımla ilgili. İki taraf da sağlıksız gıda ihraç/ithal edileceği yönünde birbirini suçlayan görüşlerinde ısrar ediyorlar. Tartışmaların başında et üretiminde kullanılan hormonlar ve yem katkıları “ractopamine” geliyor. Mezbahalarda kullanılan patojen azaltıcılar, klorin ve laktik asit de aynı hararetle tartışılıyor. Genetiğine müdahale edilmiş ürünler, mısır, soya TTIP’ten önce de en çok tartışılan konular arasındaydı. Gıda hakları, gıda güvenilirliği, gıda kalitesi ürünlerinin etiketlendirilmesi, tüketi-cinin bilgilendirilmesi bunlarla ilgili standartlar, fikri mülkiyet hakları, coğ-rafi işaretler , şarap, peynir, et ürün-lerinde markalaşmış coğrafi adların korunması, “parmesan” peyniri gibi, tartışmaların çetrefilleştiği alanlar.

Bu tartışmadan, daha çok müzake-relerin odaklandığı konulardan, fark edilmesi gereken, gümrük indirimi Türkiye açısından çok önemliyse de AB ve ABD için o denli önemli olmayacak. Müzakerelerin odaklandığı konular gıda standartları mevzuatının uyumu, değiştirilmesi başka adıyla hala süren

tarife dışı engellerdir. Amaç tarife dışı engelleri de kaldırmak değil mevcut ya da yeni bir standartlardan birinin kabul edilmesidir. Anlaşılan bu konu-ların çözümü açısından Dünya Ticaret Örgütü’nün Bitki ve Hayvan Sağlığı Anlaşması yetersiz kalmaktadır. Öte yandan tarife dışı engellerin, normal tarifelerden daha yüksek bir koruma sağladıkları ölçülebilmektedir. Ancak alışılmış uluslararası ticaret anlaşmala-rının ötesinde TTIP’in yatırımcı şirket-lerin devletler karşısındaki hukukuna öncelikli bir yer vereceğini ileri sürenler de az sayıda değil. Başka değişle gıda zincirini oluşturan büyük gıda ürünleri ve girdilerinin ticaretini yapan ulusla-rarası şirketler TTIP ortamında tarım politikalarını daha fazla belirleyebile-cek, tarım politikalarını küreselleşme yönünde etkileyebileceklerdir.

Türkiye standartlarını ve mevzuatı bir kere Avrupa Birliği’ne uymak için daha sonra bir kere daha TTIP için değiştirmek zorunda kalabilir. Belki zamanı geldiğinde bunlar için geçiş sü-releri alınarak, pratik çözümler bulmak da mümkün olacaktır. TTIP’in Türki-ye açısından aşamalı bir süreç olacağı anlaşılıyor. Ayrıca az sayıda ürün için bile olsa belli bir uyum, örneğin ihracat sübvansiyonlarının kaldırılması gün-deme gelebilir hatta Dünya Ticaret Ör-gütünün Tarım Anlaşmasında olduğu gibi iç desteklerde düzenleme, indirim de söz konusu olabilir. Daha önce de

belirtildiği gibi Gümrük Birliği için Tür-kiye tarımsal desteklerini değiştirmek, yeniden ele almak zorunda kalacak. TTIP için bunu tekrarlamak zorunda kalabilir, çünkü Avrupa’daki tarımsal koruma Amerika’dan daha yüksek. Ancak önemli konular değişmiyor her aşamada, yoğun olarak hayvancılık ala-nında, yeni standartlara ve mevzuata uyum sorunuyla karşılaşılıyor.

ABD ve AB arasındaki tarımdan kaynaklanan tüm TTIP sorunları Doha müzakereleri çerçevesinde de tartışı-labilirdi. Bunu tercih etmemelerinin nedeni, Doha yuvarlak masa anlayı-şıyla işleyen, çok taraflı bir müzake-reydi, uyulacak bütün kurallar bütün ülkelerin kabulü, onayıyla gerçekleşe-cekti. AB ve ABD müzakereler tıkan-dığında orada çözüm üretmeği tercih etmediler. Gelişmekte olan ülkeleri dışlayarak ikili bir müzakereyi TTIP’i oluşturmayı tercih ettiler. Eğer AB ve ABD kendi ortak ticaret standartlarını, kurallarını oluşturabilirlerse, pazar-lık güçleri artırmış olarak tekrar geri dönüp, TTIP’in dışında kalanlara da uluslararası çok taraflı anlaşmalarla kendi standartlarını, mevzuatlarını kabul ettirecek bir taktik içindeler.

Dipnot1- Rapora Dünya Bankasının web sayfasından erişmek mümkün:http://www.worldbank.org/en/re-sults/2014/09/03/eu-turkey-customs-union-two-decades-later

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 68: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

66

Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi(HUGO) Müdürü

Doç

. Dr.

M. M

urat

ERD

AN

Türkiye-AB İlişkilerinde Mülteci Sorunlarının YeriTürkiye’nin 1959’da AET’ye “ortak

üyelik” başvurusu ile başlayan ilişki süreci 56 yılını geride bıraktı. Kuşku yok ki ne o günün AET’si bugünkü AB, ne de o zamanın Türkiye’si bugü-nün Türkiye’si. 6 kurucu üyenin, yani F.Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un kurduğu AET, zamanla AT’ye ardından da AB’ye dönüştü. “6’lar Avrupası”, “genişleme” ve “derinleşme” adı verilen iki temel strateji üzerine kurulan bir barış proje-siydi. Bu süreç bütün eksiklerine rağ-men başarı ile sürdürüldü ve bugün 28 üyeye ve 500 milyonu aşan bir nüfusa sahip olan AB, dünyanın en yüksek re-fah, barış ve demokrasi alanına dönüş-tü. AB, dünya tarihinin daha iyisini ve başarılısını görmediği bu entegrasyon sürecinde, barışın ve zenginliğin yolu-nun, duygusal söylemler ve düşmanlık yerine, işbirliği ve demokrasi oldu-ğunu da ortaya koymuş oldu. Barış ortamının ve ekonomik bağımlılıklar üzerinden işbirliğinin ne kadar değerli olduğu da görüldü.

Türkiye’nin AET-AT-AB ile olan iliş-kisi 56 senede çok farklı öncelikler ve değişiklikler ile devam etti. Her iki ta-raf da ilişkileri bütünüyle koparmayı hiç istemedi ama tam entegrasyona

da şüphe ile baktı. Daha en başından Türkiye için AB, üye olunması hedef-lenen bir birlikten daha çok, kültürel aidiyet (“Avrupalılık”), Soğuk Savaşın “Batı” cephesi içinde yer alma, ekono-mik işbirlikleri, Yunanistan’ın kontrol edilmesi ve mali destekler alınması hedeflenen bir birlik oldu. Trkiye’nin Yunanistan başvurusu üzerine hare-kete geçerek yaptığı başvuru ile, hede-fi Türkiye ile AET arasında “Gümrük Birliği” oluşturulması olan Ankara An-laşması 1963’de gerçekleşti ve “Ortak-lık” kurulmuş oldu. O dönemin önce-likleri de beklentileri de Soğuk Savaş dönemi koşullarına uygundu. Mesela Türkiye’yi en çok Federal (Batı) Al-manya destekliyordu. Türkiye’nin “Av-rupalılığı” her platformda tartışılsa da Batı ittifakı içinde kalması ve özellikle de SSCB liderliğindeki Doğu Bloğuna karşı bir koruma kalkanı rolünü oy-naması önemseniyordu. Türkiye’nin “stratejik önemi”, hem AB hem Türk tarafının en çok sevdiği bağlantı nok-tasıydı. 1981’de bizde darbe yönetimi varken Yunanistan AB üyesi oldu. AB ile Türkiye arasındaki 1980 sonra-sındaki süreç, büyük ölçüde –kuşku AB’nin de izni ile- Yunanistan’ın kont-rolünde gerçekleşti. Buna ilk önemli karşı hamle, belki de Türkiye’nin AB

konusundaki ilk ciddi atağı olarak 1987’de T.Özal hükümetinin tam üye-lik başvurusuydu. Bu hamle ile T.Özal, sadece Yunanistan engelini aşmayı değil, daha zengin, daha demokratik, daha dışa açık bir Türkiye için AB’nin önemini ortaya koymuş oluyordu. An-cak AB bu konudaki kararını açıklaya-madan Berlin Duvarı yıkıldı, yepyeni bir dünya ve yepyeni bir AB ile karşı karşıya kaldık. AB bir anda bütün Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin cazibe mer-kezi haline geldi. 1959’dan beri ortak üye olan Türkiye ise paradoksal ola-rak AB’den uzaklaştırılmaya çalışıldı. Türkiye’ye stratejik anlamda bağımlılı-

3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye ile AB arasında üyelik müzakereleri başladı. Aradan geçen 10 yılda üyelik yolunda Türkiye’ye AB’ye yaklaşacağına, tam tersine uzak-laşma yaşandı. Bütün 56 yıllık sü-reç çok açık biçimde şunu gösteri-yor ki, Türkiye’nin AB ile ilişkileri çok büyük ölçüde AB’nin stratejik ihtiyaçları çerçevesinde şekille-niyor, bundan sonraki sürecin de böyle olacağı 2015 sonlarında Su-riyeli sığınmacıların AB’ye akını ile bir kez daha ortaya konuldu.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 69: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

67

ğı ortadan kalkan AB, artık kültür Av-rupa’sını kurma heyecanına kapıldı. Avrupanın önde gelen pek çok muha-fazakar politikacısı artık daha cesurdu ve onlar için Türkiye’nin AB içinde yeri yoktu, çünkü AB aynı zamanda kültürel bir birlikti ve Türkiye buna ait değildi. Buna rağmen Türkiye ile AB arasında 1973 Katma Protokol ile tak-vime bağlanan ve 22 yılda tamamlan-ması öngörülen Gümrük Birliği (sade-ce sanayi mallarında da olsa) 1995’de oluşturuldu. Türkiye, üye olmadığı bir birliğin Gümrük Birliğinde olmanın nasıl sakıncalar taşıdığını biliyor ama -eğer Gümrük Birliğine girersek, üye-

likten de dışlanamayız- düşüncesi ile siyasi bir risk alıyordu. Ama gelişmeler öyle olmadı. 1995 sonundaki Gümrük Birliği’ne rağmen 1997’de AB genişle-me stratejisinde aralarında Kıbrıs Rum Kesimi, Romanya, Bulgaristan’ın da olduğu 12 ülke dahildi, ama Türkiye bu listede yoktu. Avrupa’nın, başını Alman Şansölye Kohl’ün çektiği “kül-türistleri” Türkiye’nin AB içinde yeri olmadığına dair düşüncelerini somut-laştırmışlardı. Yaşanan kriz, 1998’de Almanya’da Kohl’ün seçimlerde ye-nilmesi, yerine Schröder-Fisher ikili-sinin iktidara gelmesi, ABD’nin yeni stratejik kaygılarla AB’ye yaptığı baskı ve Türkiye’deki terör örgütünün lideri-ni büyükelçiliğinde saklayan ve bunu “elinde patlatan” Yunanistan’ın artık direnemeyecek hale gelmesi ile Aralık 1999’da Helsinki’de aşıldı ve Türkiye resmen AB’ye aday ülkeler arasında sayıldı. Aralık 2004’de AB Zirvesinde alınan karar neticesinde 3 Ekim 2005 tarihinde de Türkiye ile AB arasında üyelik müzakereleri başladı. Ama mü-zakereler Kıbrıs konusundaki derin görüş ayrılıkları ve Merkel-Sarkozy ikilisinin Türkiye konusundaki olum-suz tavırları ile çok kısa zaman içinde tıkandı. Aradan geçen 10 yılda üyelik

yolunda Türkiye’ye AB’ye yaklaşaca-ğına, tam tersine uzaklaşma yaşandı. Bütün 56 yıllık süreç çok açık biçimde şunu gösteriyor ki, Türkiye’nin AB ile ilişkileri çok büyük ölçüde AB’nin stra-tejik ihtiyaçları çerçevesinde şekilleni-yor, bundan sonraki sürecin de böyle olacağı 2015 sonlarında Suriyeli sığın-macıların AB’ye akını ile bir kez daha ortaya konuldu.

Türkiye ile AB ilişkilerinin 2016 ve sonrasındaki en önemli konu baş-lıklarından bir isinin Suriyeliler, daha genel anlamda mülteciler konusu ola-cağını tahmin etmek zor değildir. Dün-yanın 2. Dünya Savaşı sonrasında ya-şadığı en büyük insani krizin boyutları her geçen gün artarak devam ediyor. Nisan 2011’den itibaren Suriye’den başlayan kaçış, hayal dahi edilemeye-cek ve bütün Avrupalıları tedirgin ede-cek sayılara ulaştı. Beş yıla yaklaşan krizde 250 bini aşkın insan, en vahşi şekillerde hayatını kaybetti; bir milyon civarındaki insan yaralandı; 2011’de nüfusu 21 milyon olan Suriye’den 5 milyonu aşkın insan ülkesinden kaç-tı. Ülke içinde de en az 6-7 milyon kişi daha güvenli bölgelere ulaşmak için yer değiştirmek zorunda kaldı. Suri-yelilerin en büyük bölümü Türkiye’de bulunuyor. Aralık 2015 itibari ile Tür-kiye’deki kayıt altına alınmış Suriye-lilerin sayısı 2 milyon 350 bine ulaş-

Türkiye Cumhuriyetinin 90 yıllık geçmişinde toplam 2 milyon göç alan –ama hemen hepsi Türk soy-lu Türkçe bilen ve daha başından yerleştirmeye tabii tutulan kişiler olan- Türkiye, çok ama çok daha ciddi bir krizle karşı karşıyadır. Bunun farkında olunduğuna dair çok fazla ipucu da görülmemek-tedir. Hala konuyu “geçicilik” çerçevesinde ele alan genel yakla-şım, yasal ve idari yapıya da yan-sıtmaktadır.

Türkiye’nin 1951 Cenevre Kon-vansiyonuna “coğrafi kısıtla-ma” koyması ve böylece sadece Avrupa’dan gelenleri “mülteci” olarak kabul etmesi, uzun yıllar-dır tartışılmaktadır.

Türkiye ile AB arasındaki üye-lik müzakerelerinde de bu husus sıklıkla gündeme gelmekte ve Türkiye bu çekinceyi kaldırmayı taahhüt etse de üyelik sürecinde-ki somut gelişmelere bağlayarak ertelemektedir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 70: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

68

mıştır. Kayıt dışındakiler ile birlikte bu sayının 2,5 milyonun üzerinde ol-duğu anlaşılmaktadır.1 Devam eden ve her geçen gün daha da karmaşıklaşan Suriye’deki savaşın doğrudan en çok etkilediği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye ile Suriye arasın-daki önemli bölümünün kontrolü son derece zor olan 911 km’lik sınır ve sa-vaşın devam etmesi, Türkiye’ye giriş-lerin de Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişlerin de yoğun bir biçimde de-vam etmesine neden olmaktadır. Bir-leşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) açıklamala-rının da teyit ettiği gibi, Türkiye 2014 ortalarından itibaren dünyada en fazla mülteci barındıran ülke haline gelmiş-tir. Krizin uzaması ve sayıların artması ile Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki Suriyeliler konusu artık son derece

önemli bir stratejik işbirliği zorunlulu-ğu doğurmuştur. Türkiye ile AB arasın-daki ilişkilerin bütün dönemlerdeki en önemli zemini olan –Batının güvenliği için- stratejik işbirliği konusu yeniden gündeme geldi. 2011-2014 arasında neredeyse krizi görmemezlikten ge-len AB, 2015’de gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı. 2015 yılında 1 milyonu aşkın Suriyeli ve onların araladığı ka-pıdan Avrupa’ya ulaşan ve ulaşmaya çalışan Afgan, Irak, Pakistan, İran vd ülkelerden gelen mültecinin Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine ulaşması ile Türkiye-AB arasındaki ilişkiler ye-niden “stratejik ihtiyaçlar” çerçevesin-de canlandı.

AB ile Türkiye arasındaki mülteci politikasına geçmeden önce ana hat-ları ile yaşanılan Suriyeliler krizine bakmak gerekmektedir. Türkiye Nisan 2011’den bu yana temel insan hakları-na ve evrensel ilkelere uyumlu olarak ülkelerinden savaştan kaçan Suriyeli-leri “açık kapı politikası” çerçevesinde kabul etmektedir. Ancak başlangıçta ne bu krizin bu kadar uzun sürece-ği ve ne de bu kadar çok Suriyelinin Türkiye’ye ve diğer ülkelere gideceği

beklenmiyordu. Bu nedenle Nisan 2011’den 2013 ortalarına kadar merke-zi bir kayıtlama yapılması ihtiyacı dahi dikkate alınmadı. Suriye’deki rejimin çok yakın zamanda yıkılacağına dair beklenti, mültecilere bakışı da kamu politikalarını da etkiledi. Önce okul-larda, spor salonlarında barındırılan Suriyelilerin sayısı arttıkça bir taraftan adına “Barınma Merkezi” denilen yeni kamplar kurulmaya başlandı, bir taraf-tan da kendi başlarının çaresine baka-caklarını ifade edilenler kendi halleri-ne bırakıldı. Aradan geçen 5 yıla yakın sürede Türkiye’nin sınır bölgesindeki 10 ilde 25 kamp kuruldu. Dünyadaki diğer mülteci kampları ile karşılaştı-rıldığında son derece yüksek bir stan-dartta yapılan 6’sı konteyner, geri ka-lanı ise modern çadırlardan oluşan bu kamplarda 270 bin kişilik bir toplam kapasiteye ulaşıldı. Ancak Türkiye’ye gelen Suriyelilerin kamplarda barın-ması da kısa sürede imkansız hale gel-di. Kamplarda standartlar çok yüksek olsa da, belirli bir süre aşılınca, kamp-lar adeta bir yarı-açık cezaevine dö-nüşmekte ve oradaki disiplinli hayat da yaşayanları zorlamaktadır. Daha da önemlisi kamplarda olanlar dışarıda çalışma imkanlarından da yeterince faydalanamamaktadırlar. Bu neden-le Türkiye’deki kamplarda daha önce bulunan ve kendi isteği ile kamplar dışına taşınan 500 bini aşkın Suriyeli olduğu bilinmektedir.

Kamplar dikkat çekici olsa da kamplardaki Suriyeliler, Türkiye’deki Suriyeliler konusunun çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Aralık 2015 itibari ile Türkiye’deki Suriye-

AB için artık demokratik bir Tür-kiye’dense, AB’yi mültecilerden koruyan istikrarlı bir Türkiye daha öncelikli olmaya başlamış görünmektedir. Bunun sakınca-larının Türkiye tarafından tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.

2015 yılında 1 milyonu aşkın Suri-yeli ve onların araladığı kapıdan gelen mültecinin Türkiye üzerin-den Avrupa ülkelerine ulaşması ile Türkiye-AB arasındaki ilişkiler yeniden “stratejik ihtiyaçlar” çer-çevesinde canlandı.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 71: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

69

lilerin 260 bini, yani sadece % 10’u kamplarda yaşamakta, geri kalan 2,2 milyonu aşkın Suriyeli Türkiye’nin hemen bütün şehirlerine sağınmış olarak kendi başlarının çaresine bak-maya çalışmaktadır. Türkiye’de en çok sayıda Suriyeli Şanlıurfa’da yaşamak-tadır. Resmi-kayıtlı sayı 350 bin olsa da bu sayının -100 bini kamplarda olmak üzere- 500 bin olduğu tahmin edilmektedir. İkinci sırada ise İstanbul gelmektedir. İstanbul’daki sayı 450 bin olarak tahmin edilmektedir. Bu iki ili Hatay, Gaziantep, Adana, Kilis, Mersin, Mardin, İzmir ve Kahraman-maraş takip etmektedir. Kilis gibi bazı yerleşim yerlerinde Suriyelilerin sayı-sı yerel nüfusun sayısını aşmıştır. Her ne kadar geçici koruma yönetmeliği-ne göre Suriyeliler kayıt yaptırdıkları yerin dışına ancak izinle gitmelerine müsaade edilse de çok güçlü bir yer değiştirme –mobilizasyon- da dikkat çekmektedir. Kayıtta başlangıçta yaşa-nan aksaklık, sürecin yönetilmesinde oldukça önemli bir handikap yarat-mıştır. Kayıtlama süreci hala devam etmektedir ve hem kayıt altına alına-mayan, kayıttan kaçınanlar, hem de birden fazla yerde kaydolanların oldu-ğu bilinmektedir. Ayrıca son bir yılda Avrupa’ya Türkiye üzerinden giden 700 bini aşkın Suriyelinin Türkiye’de-ki kayıtlı sayılar içindeki payı da bili-nememektedir.

Türkiye’de kayıt altına alınan Su-riyelilerin % 54,5’i 18 yaş altındaki çocuk ve gençlerden oluşmaktadır. Bu yaklaşık olarak 1.3 milyon kişi anlamına gelmektedir. Bunların için-de 0-4 yaş grubunda olanların sayısı

450-500 bin civarındadır ve en az 150 bin Suriyeli bebeğin Türkiye’de doğdu-ğunu tahmin etmek zor değildir. An-cak daha önemli olan okul çağındaki çocukların durumudur. Türkiye’deki Suriyeliler içinde okul çağında olan 6-18 yaş arasındaki çocukların sayısı 600-800 bin olarak görünmektedir. Bu çocukların kamplardakilerinin % 60-70’i, kamp dışındakilerin ise % 15-20’si eğitim alabilmektedir. Bu eğitim Arapça ve Suriye müfredatına göre gönüllü öğretmenlerce verilmektedir. Eğitimin kalitesi de ne yazık ki olduk-ça sorunlu görünmektedir. Ancak geri-ye kalan % 70-80 civarındaki çocuğun okul hayatlarının kesilmesi kayıp ku-şaklara ve geleceğe yönelik çok ciddi sorunların ortaya çıkmasına zemin yaratmaktadır. Bu çocukların artık geri dönülmez bir biçimde Türkiye’de kalacaklarından hareketle acilen yo-ğun Türkçe kurslarının ardından Türk eğitim sistemi içine entegre edilmeleri birinci öncelik olmalıdır. Türkiye’deki Suriyeliler içinde eğitim seviyesinin oldukça düşük olması da dikkat çekici bir husustur. Türkiye’de kalmaları ha-linde, dil eğitiminin yanı-sıra meslek eğitiminin de önemli bir öncelik olma-sı gerekmektedir.

Türkiye’deki Suriyeliler konusun-daki önemli sorunlardan birisi de ça-lışma hakları ile ilgilidir. Türkiye’deki Suriyeliler “geçici koruma” statüsü altında oldukları için çalışma hakları henüz düzenlenememiştir. Oysa çok uzun zamandır Türkiye’de yaşayan Suriyeliler ilk altı aydan sonra çalış-ma hayatına katılmaya başlamıştır. Türkiye’de en az 300 bin çalışan Su-riyeli olduğu tahmin edilmektedir. Bütün kitlesel göç akımlarında her yerde yaşandığı gibi, işsizliğin çok yüksek olduğu Türkiye’de de ortaya çıkan bu yeni istihdam ihtiyacı endişe yaratmaktadır. Ancak öte taraftan bu insanların çalışma hakları olmaksızın çalıştıkları da bir gerçektir. Üstelik bu

durum kısa vadede ucuz işgücü kulla-nımı vesilesi ile bazı küçük-orta işye-ri sahiplerini mutlu etmekle birlikte, orta ve uzun vadede hem çok ciddi bir emek sömürüsü ortaya çıkmakta hem de asıl kaybeden Türk ekonomi-si olmaktadır. TISK için tarafımızdan yapılan kapsamlı çalışma da ortaya konulduğu gibi, rekabet dengelerini bozan, vergi toplanmasını engelleyen ve çalışanların hiçbir güvencesi ol-mamasına neden olan kayıtdışılığın ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun için Türkiye’de sektörel ve böl-gesel analizlerin devlet eliyle yeniden yapılması ve daha da önemlisi “pasta-nın büyütülmesi” gerekmektedir.

Türkiye’nin Suriyeliler konusunda 4,5-5 yıldır ortaya koyduğu perfor-mans, hem toplum, hem de devlet ba-zında olağanüstü başarılıdır.2 Bunun mutlaka kaydedilmesi gerekmektedir. Ancak krizin geldiği yeni durum, daha farklı ve kalıcılığı dikkate alan enteg-rasyon politikalarını zorunlu kılmak-tadır. Bunun için de devlet katında stratejik bir kararın alınması ve poli-tikaların bu çerçevede geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun için yeni yasal-idari düzenlemeler, kurumsal yapılan-malar ve başta AB olmak üzere pek çok uluslararası kurum ve kuruluş ile iş-birliği büyük önem taşımaktadır. Stra-tejik kararın alınmadığı ve/ya da alınıp da toplumla paylaşılmadığı her gün, kayıp yıllar olacaktır. Türkiye Cumhu-riyetinin 90 yıllık geçmişinde toplam 2 milyon göç alan –ama hemen hepsi

Türkiye’de en çok sayıda Suriyeli Şanlıurfa’da yaşamaktadır. İkinci sırada ise İstanbul gelmektedir. Bu iki ili Hatay, Gaziantep, Ada-na, Kilis, Mersin, Mardin, İzmir ve Kahramanmaraş takip etmek-tedir.

AB’den Türkiye’ye verilmesi plan-lanan 3 milyar €, bir strateji değil, telaşla alınmış kısa vadeli bir ka-rar olduğu anlaşılmaktadır. Daha da önemlisi AB’nin tavrı, üyelik müzakereleri yapılan bir ülke ile kapsamlı işbirliği değil, sorunun kenarında duran herhangi bir ülke ile para karşılığı işbirliği iz-lenimi vermektedir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 72: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

70

Türk soylu Türkçe bilen ve daha başın-dan yerleştirmeye tabii tutulan kişiler olan- Türkiye, çok ama çok daha ciddi bir krizle karşı karşıyadır.3 Bunun far-kında olunduğuna dair çok fazla ipu-cu da görülmemektedir. Hala konuyu “geçicilik” çerçevesinde ele alan genel yaklaşım, yasal ve idari yapıya da yan-sımaktadır.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin kabul etmek gerekir ki önemli boyutu stratejik gereklilikler, yani “güvenlik” üzerine bina edilmektedir. Mülteci akı-nı da bu güvenlik alanlarından birisi-dir. Son derece istikrarsız bir bölgenin göbeğinde yer alan Türkiye’nin sınır güvenliği ve mülteci politikası AB’yi yakından ilgilendirmektedir. Bunun

ne kadar önemli olduğu son bir yılda Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğru yaşanan akış ortaya çıkmıştır. Aslında Suriyeliler krizi öncesinde de Türkiye ile AB arasında entegre bir mülteci politikası oluşturulması hususunda işbirlikleri için çalışmalar yapıldı. Zaten Türkiye ile AB arasındaki mü-zakere sürecinin ayrılmaz bir parçası göç-mülteci yönetimi hususu oluştur-maktadır. Türkiye’nin göç yönetiminin sivilleşmesi ve AB ile uyum içinde ça-lışması konusunda Türkiye’ye adaylık statüsünün verildiği Aralık 1999’dan bu yana sürekli olarak görüşmeler yapılmakta ve mekanizmalar gelişti-rilmeye çalışılmaktadır. Bu çerçeve-de Türkiye’de göçmen ve mülteciler konusunda uluslararası hukuk ve AB mevzuatı ile uyumlu yeni bir yasal ve idari düzenleme, Cenevre Konvan-siyonuna koyduğu coğrafi çekinceyi kaldırması ve AB ile geri kabul anlaş-ması yapması önemi hususlar olarak ön plana çıkmıştır. Türkiye’nin 1951 Cenevre Konvansiyonuna “coğrafi kı-

sıtlama” koyması ve böylece sadece Avrupa’dan gelenleri “mülteci” olarak kabul etmesi, uzun yıllardır tartışıl-maktadır. Coğrafi çekinceyi hala sür-düren dünyada dört ülke kalmıştır: Türkiye, Madagaskar, Kongo, Monako. Türkiye’nin buradaki endişesi anlaşılır bir endişedir. Eğer bu çekince kalkar-sa dünyanın her tarafından insanlar Türkiye’ye gelerek mülteci statüsü talep edebilirler ve bu da uluslararası işbirliğinin çalışmadığı bu alanda Tür-kiye için bir kontrol edilemez bir süre-ce dönüşebilir. Ancak zaman içinde bu uygulamanın bir anlamı kalmadığı or-taya çıkmıştır. Yasal düzenlemelerimiz çerçevesinde Avrupa dışından gelenle-re resmen mülteci ya da sığınmacı de-nilmese de gerçekte Türkiye’de bugün 2,5 milyonu Suriye’den olmak üzere 3 milyonu aşkın fiili mülteci bulunmak-tadır. Dolayısı ile bu çekincenin an-lamı kalmamış, Türkiye’nin bu çekin-ce ile korunamadığı da anlaşılmıştır. Daha da önemlisi mülteci haklarının işlememesi söz konusudur ki, bu çok ciddi insan hakları ihlallerine neden olmaktadır. Türkiye, 2013’de Yaban-cılar  ve Uluslararası Koruma  Kanunu ve 2014’de de bu yasadan hareketle Geçici Koruma Yönetmeliği çıkarmış olsa da temel mantık hala coğrafi çe-kincenin korunması şeklindedir. Bu da sorunu azaltmamakta, büyütmek-tedir. Türkiye’deki Suriyelilere yasal ve idari düzenlemelerimiz Türkiye’de bir gelecek kurma imkanı vermemek-te ve onları ya çaresizliğe ya da başka ülkelere kaçmaya mahkum etmekte-dir. Türkiye ile AB arasındaki üyelik

Türkiye’de en az 300 bin çalışan Suriyeli olduğu tahmin edilmekte-dir. Bütün kitlesel göç akımların-da her yerde yaşandığı gibi, işsiz-liğin çok yüksek olduğu Türkiye’de de ortaya çıkan bu yeni istihdam ihtiyacı endişe yaratmaktadır.

Suriyelilerin en büyük bölümü Türkiye’de bulunuyor. Aralık 2015 itibari ile Türkiye’deki kayıt altı-na alınmış Suriyelilerin sayısı 2 milyon 350 bine ulaşmıştır. Kayıt dışındakiler ile birlikte bu sayının 2,5 milyonun üzerinde olduğu an-laşılmaktadır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 73: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

71

müzakerelerinde de bu husus sıklık-la gündeme gelmekte ve Türkiye bu çekinceyi kaldırmayı taahhüt etse de üyelik sürecindeki somut gelişmelere bağlayarak ertelemektedir.

AB’nin Türkiye ile ilişkilerinde “dü-zensiz göçün” engellenmesi önemli bir başlık olarak sürekli gündemdedir. Ya-pılan çalışmalar özellikle “Arap Baha-rı” adı verilen süreçle daha da önemli bir hale gelmiştir. AB, Arap Baharı ve benzeri sosyal-siyasi hareketlerin önemli etkilerinden birisinin AB’ye yönelik göç dalgaları yaratacağının da farkında olarak Türkiye ile işbirli-ğini öncelikli hale getirmiştir. AB’nin üzerinde en ısrarla durduğu husus ise “geri kabul anlaşmaları”dır. Bu anlaş-malar, Türkiye üzerinden AB’ye gittiği anlaşılan ve “mülteci” niteliği taşıma-yan kişilerin Türkiye’ye iadesini ön-görmektedir. Bu konuda Türkiye’nin direncinin ve kaygılarının azaltılması için de AB’nin Türkiye’ye teklifi, as-lında 1963 Ankara Anlaşması ve 1970 Katma Protokole göre tamamen hu-kuksuz uygulanan T.C. Vatandaşlarına yönelik vizenin önce kolaylaştırılması, ardından da kaldırılmasıydı. Bu tar-tışma günümüzde de devam etmek-tedir. AB’nin son dönemde büyük bir telaşla Türkiye ile uzlaşma ve ortak önlemler alma çabası da bu çerçevede değerlendirilmelidir. 2005’de kurulan Avrupa Birliği Üye Ülkelerinin Dış Sı-nırlarının Yönetimi için Operasyonel İşbirliği Ajansı-FRONTEX ile Türkiye arasındaki işbirliği 2012’den beri ya-pılmakta ancak yetersiz kalmaktadır. Bu çerçevede yeni imkanları da yoğun olarak tartışılmaktadır. Bu çalışmala-rın da “geri kabul” ile yakın bağlantısı bulunmaktadır. Ancak müzakerelerin zemininin güvenlik kaygıları olması, AB-Türkiye ilişkilerinin daha kapsamlı ve üyelik amaçlı olarak yürütülmesini de arka plana itmektedir.

Türkiye ile AB arasında Kasım-

Aralık 2015’de ortaya konulan yeni işbirliklerinin temelinde de Türkiye üzerinden AB’ye giden mültecilerin engellenmesi ve Türkiye’de kalmaları-nın sağlanması yer almaktadır. Ancak AB’den Türkiye’ye verilmesi planla-nan 3 milyar €, bir strateji değil, telaş-la alınmış kısa vadeli bir karar olduğu anlaşılmaktadır. Daha da önemlisi AB’nin tavrı, üyelik müzakereleri yapı-lan bir ülke ile kapsamlı işbirliği değil, sorunun kenarında duran herhangi bir ülke ile para karşılığı işbirliği izlenimi vermektedir. Bu durumun Soğuk Sa-vaşı dönemi gibi Türkiye’ye bakıştaki öncelikleri de etkilediği anlaşılmakta-dır. AB için artık demokratik bir Türki-ye’dense, AB’yi mültecilerden koruyan istikrarlı bir Türkiye daha öncelikli ol-maya başlamış görünmektedir. Bunun sakıncalarının Türkiye tarafından tek-rar değerlendirilmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin hem AB ile olan iliş-kileri hem de Suriyelilerin kalıcılığı konusundaki stratejik kararlarını ver-mesi, ilişkilerin seyrini belirleyecektir. Mülteci baskısının yarattığı endişe her ne kadar Türkiye’ye bir araç vermiş gibi görülse de, bunun sürdürülebilir olmadığı ve ilişkilerin bu zeminde yü-rütülmesinin mümkün olmadığı açık-tır. Türkiye gerçekten AB üyesi olmak istiyor, AB de Türkiye ile gerçekten kapsamlı bir yakınlaşmayı hedefliyor-sa, konu mali bir ilişkinin ötesinde ele alınmalıdır. Kuşku yok ki ilişkilerde artık mülteci politikalarının çok özel bir yeri olacaktır. Bunun için de AB’nin “biz 28 üye olarak karar alırız, Türki-ye de uygular, gerekirse biraz da mali destek veririz” tavrının ortadan kal-ması gerekmektedir. Bu kriz, 28+1’in yakın ve samimi işbirliği ile çözüle-bilir. Türkiye ile AB ortak mülteci, sı-ğınmacı, göçmen ve uyum politikaları gerçekleştirmek ve sadece mali değil, insani yük paylaşımında da makul bir zemin yaratmak zorundadırlar. AB’nin bütün dinamiklerini sarsan bu dev

kriz, samimiyeti ve işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda Türkiye’nin desteği olmaksızın mesafe kaydet-mek de imkansızdır. Suriyeliler krizi, AB’nin karşılaştığı en ciddi krizler-den birisidir ve etkileri artarak devam edecektir. AB kısa vadede istikrarı önemseyebilir, ama orta ve uzun va-dede Türkiye’nin demokratik yapısı ve güçlü-dinamik ve AB ile entegre eko-nomisinin varlığı, sürecin yönetimi için kaçınılmazdır. Bugün Türkiye’nin AB üyeliği hayal gibi görünse de, bir çıkar birliği olan ve ortak akıl üzerine kurulu AB’nin orta ve uzun vadede bu konudaki tavrını değiştirmesi şaşırtıcı olmayacaktır. “Bir musibet bin nasi-hatten iyidir” sözü şimdi AB içinde de daha net yaşanmaktadır. Müreffeh, barış içinde, demokratik bir Türkiye’yi kurmak bu ülkenin insanlarının göre-vidir. Ancak AB’nin Türkiye konusun-daki samimi tavrı; gelişmiş, demokra-tik, kendi sorunlarını kendisini çözen, işleyen bir hukuk devletinin olduğu bir Türkiye’nin kurulmasını da kolay-laşacaktır. Bunun en az üyelik kadar değerli bir süreç olacağı açıktır.

Dipnotlar 1- Ayrıntılı ve güncel bilgiler için Bkz. M.Murat Erdoğan-Can Ünver (2015) Türk İş Dünyasının Tür-kiye’deki Suriyeliler Konusundaki Görüş, Beklenti ve Önerileri, TİSK, Ankara.2- Bkz. M.Murat Erdoğan (2015) Türkiye’deki Suriye-liler: Toplumsal Kabul ve Uyum, Bilgi Üniv. Yayınevi, İstanbul.3- Bkz. M.Murat Erdoğan-Ayhan Kaya (2015) Türkiye’nin Göç Tarihi: 14.Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye’ye Göçler, Bilgi Üniv. Yayınevi, İstanbul.

Türkiye ile AB ortak mülteci, sığın-macı, göçmen ve uyum politikala-rı gerçekleştirmek ve sadece mali değil, insani yük paylaşımında da makul bir zemin yaratmak zorun-dadırlar. AB’nin bütün dinamikle-rini sarsan bu dev kriz, samimiyeti ve işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda Türkiye’nin desteği olmaksızın mesafe kaydetmek de imkansızdır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 74: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

72

İstanbul Ekonomi Danışmanlık Yönetici Ortağı

Sina

n Ü

LGEN

Gümrük Birliğinin Derinleştirilmesi : Türkiye’nin Ekonomik Dönüşüm Programı

İlk tasarımı yirmi yıl önce yapılan Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Bir-liğinin artık kapsamının genişletilme-si ve derinleştirilmesine karar verilmiş ve süreç başlamıştır. Mayıs 2015’te sağlanan siyasi mutabakat sonrasın-da 2016 yılının ikinci yarısında resmi müzakerelere geçilmesi beklenmekte-dir. 1995 yılında tamamlanan mevcut Gümrük Birliğinden farklı olarak, yeni Gümrük Birliği paketi sanayi ürün-lerinin yanı sıra Türk ekonomisinin yaklaşık % 70’ına tekabül eden hiz-metler sektörünü de kapsayacaktır. Ayrıca kamu ihaleleri ve devlet yar-dımları gibi yatay politika alanları ile anlaşmazlıkların halline ilişkin yeni kurumsal hükümler de içerecektir. Bu açılardan bakıldığına, yenilenen Güm-rük Birliğinin Türk ekonomisi ve dola-yısıyla ekonomik aktörler bakımından mevcut Gümrük Birliğinden daha de-rin sonuçları olacağı açıktır.

Derinleştirilmiş Gümrük Birliğinin amacına Türk ekonomisinin AB Tek Pazarı ile bütünleşmesi olarak bakıla-bilir. Aslında bu amaca 2005 yılında başlanmış olan tam üyelik müzakere-lerinin başarı ile sonuçlanması ile be-raber ulaşılması hedeflenmişti. Ancak tam üyelik müzakerelerinde muhtelif engellerden dolayı yeterince ilerleme kaydedilememiş olması, Türkiye ile AB arasındaki ekonomik bütünleşme-nin tam üyelik sürecinden ayrı ama paralel ilerleyebilecek bir müzakere turu ile birlikte kurgulanması yönün-de bir iradenin oluşmasına imkan tanımıştır. Tam da bu nedenle Türk tarafı Gümrük Birliğinin derinleştiril-mesi müzakerelerinin ayrıca başlatıl-masına razı olmuştur. Ankara açısın-dan bu kararı adeta zorunlu kılan bir diğer gelişme ise AB ile ABD arasında son olarak 11. Turu tamamlanan Tran-satlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı

– TTIP görüşmeleridir. AB ile ABD ara-sında ortak bir yatırım ve ticaret alanı oluşturmaya yönelik bu müzakerelere Türkiye de haklı olarak taraf olmak is-temektedir. Ancak Türkiye’nin TTIP’e müstakbel üyeliği Gümrük Birliğinin derinleştirilmesi suretiyle Türkiye’nin AB Tek Pazarına dahil olması ile çok daha kolaylaşacaktır.

Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile sanayi ürünlerinin aksine bugüne kadar uluslararası rekabetten büyük ölçüde korunmuş olan hizmetler sek-törünün AB rekabetine açılması söz konusu olacaktır. Bu sayede örneğin Ankara-Istanbul arasında AB menşeli uçaklar da yolcu taşıyabilecek veya AB bankaları BDDK’nın iznine tabi olma-

Mayıs 2015’te sağlanan siyasi mu-tabakat sonrasında 2016 yılının ikinci yarısında resmi müzakere-lere geçilmesi beklenmektedir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 75: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

73

dan Türkiye’de şube açabileceklerdir. Benzer kolaylıklar Türk şirketlerinin AB ülkelerinin ulusal pazarlarına eri-şimde sağlanacaktır. Hizmetler sektö-ründe pazar erişiminin karşılıklı ola-rak bu şekilde kolaylaştırılması, bütün hizmetler sektörünün temel rekabet dinamiklerini yakından etkileyecektir.

Gümrük Birliğinin güncellenmesi ile birlikte ön planda yer alacak olan mevzuat uyumu, rekabet dinamikleri-nin yönünü belirleyecek olan bir diğer özelliktir. AB Tek Pazarına dahil olabil-mek için Gümrük Birliğinin kapsadığı belli başlı politika alanlarında mevzu-at uyum yükümlülüğünün üstlenilme-si gerekecektir. Daha farklı bir anlatım-la, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile birlikte prensip olarak Türkiye’nin bankacılık, ulaştırma, telekomünikas-yon gibi birçok hizmet sektöründe AB mevzuatını üstlenmesi gerekecektir.

Bu şekilde bir mevzuat uyum yü-

kümlülüğünün üstlenilmesi, ekono-mik politikaları açısından da öngö-rülebilirliğin artırılmasına katkıda bulunacaktır. Yatırım kararları ba-kımından büyük önem taşıyan gele-cek mevzuata dair bir yol haritasının ortaya çıkması yatırım ortamını da iyileştirecektir. Belli başlı bütün bu sektörlerde Türkiye’nin AB mevzuatı-nı üstlenecek olması tam üyelik mü-zakereleri açısından bir avantaj oluş-turmaktadır. Zira bütün bu alanlarda Gümrük Birliğinin hayata geçirilmesi için atılacak adımlar tam üyelik müza-kerelerinin de daha hızlı ilerlemesine olanak sağlayacaktır. Ancak mevzuat uyumunun bütün bu olumlu yönleri-ne rağmen Türkiye gibi bir ülke için kayda değer bir dezavantajı da bulun-maktadır. Türkiye henüz bir AB üyesi olmadığından, söz konusu mevzuatın oluşturulduğu, müzakere edildiği ve zaman zaman oylandığı karar alma sü-reçlerine resmen dahil olamayacaktır. Kendi siyasi iradesi dışında şekillenen bu mevzuata, AB Tek Pazarı ile enteg-rasyon hedefi uğruna, uyma mükelle-fiyetinin üstlenmiş olmasının doğal sonucu AB lehine bir siyasa bağımlılı-

ğının yaratılması olacaktır. Bu neden-le, vurgulanan avantajlarına rağmen, Gümrük Birliği müzakerelerinde mev-zuat uyumu konusunda Türk tarafı-nın daha esnek bir yaklaşım talebi ile masaya oturacağını beklemek gerekir. Bunun sonucu olarak bazı sektörlerde mevzuat uyumu ilkesinin benimsen-mesi diğer bazı sektörlerde ise mev-zuat uyumu olmadan pazar erişimi kolaylığı sağlanarak serbest ticarete geçilmeye çalışılacağı ifade edilebilir. Bu konunun müzakerelerin en zorlu ve hassas boyutlarından birini teşkil edeceği muhakkaktır.

Derinleştirilmiş Gümrük Birliği-nin iş dünyası bakımından getireceği bir diğer yenilik ise güncellenmiş bir anlaşmazlıkların halli mekanizması olacaktır. Mevcut Gümrük Birliği, an-laşmazlıkların halli için siyasi muta-bakatı şart koşmaktadır. Bunun sonu-

Yenilenen Gümrük Birliğinin Türk ekonomisi ve dolayısıyla ekono-mik aktörler bakımından mevcut Gümrük Birliğinden daha derin sonuçları olacağı açıktır.

Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile sanayi ürünlerinin aksine bu-güne kadar uluslararası rekabet-ten büyük ölçüde korunmuş olan hizmetler sektörünün AB rekabeti-ne açılması söz konusu olacaktır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 76: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

74

cu olarak görüş birliğinin oluşmadığı hallerde anlaşmazlıklar da çözüme kavuşturulamamaktadır. Taraflardan herhangi biri, Türkiye veya AB, iste-medikleri takdirde çözümü bloke ede-bilmektedir. Nitekim bu nedenle Güm-rük Birliğinin işleyişine dair iki tarafın da şikayet listesi gittikçe uzamaktadır. Örneğin AB tarafı Türkiye’nin Gümrük Birliğinin Kıbrıs’a genişletilmesine dair protokolü yürürlüğe koyması hu-susunda başarılı olamamış keza Türki-ye de AB’nin TIR kotalarına ilişkin kı-sıtlayıcı uygulamalarını son vermesini sağlayamamıştır.

Derinleştirilmiş Gümrük Birliğin-de anlaşmazlıkların halli için siyasi mutabakat aranmayacaktır. Siyasi düzeyde görüş birliğinin oluşama-ması durumunda şikayetçi olan taraf konuyu yargı, tahkim veya hakemliğe taşıyabilecektir. Böylelikle sorunların birikmeden çözüme kavuşturulmaları mümkün hale gelecektir. Konunun iş dünyası açısından önemi ise bu meka-nizma sayesinde AB kurallarına aykı-rılık taşıyan uygulamaların artık şika-yet konusu yapılabilecek olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin bugüne kadar kamunun piyasalarda rekabeti bozucu kararları şikayet konusu ya-pılamamaktaydı. Örneğin belirli sek-tör veya firmalara münhasır olarak verilen yardımlar, ilgili piyasalarda rekabeti bozsalar bile denetim altına alınamamaktaydı. Anlaşmazlıkların halli mekanizması kamuyu bu tip uy-gulamalara son vermeye zorlayacaktır. Veya AB ile uyum mükellefiyetinin üstlenilmiş olduğu alanlarda AB mük-tesebatına aykırılık taşıyabilecek olan kamu karar ve uygulamalarına da bu

kurumsal hükümler sayesinde son verilmesi imkanı ortaya çıkacaktır. Aynen insan hakları alanındaki Avru-pa İnsan Hakları Mahkemesi (AIHM) örneğinde olduğu gibi kamunun eko-nomi alanındaki uygulamalarının de-netimi için uluslararası yargı, tahkim veya hakemlik kurumlarından yarar-lanılabilecektir. Ancak AIHM’den fark-lı olarak konunun yargıya taşınması için iç hukuk yollarının tüketilmesi gibi çözüme ulaşılmasını uzatan bir şart olmayacaktır. Uluslararası tahki-me, Türkiye ile AB arasında mutabakat sağlanamaması durumunda gidilebil-mesi esas olacaktır.

Bütün bu açılardan bakıldığında Gümrük Birliğinin derinleştirilmesi-nin 2001 ekonomik reform programı gibi uzun vadeli ve kapsamlı etkileri-nin olacağını söylemek mümkündür. Bu nedenle bu müzakereyi yürütecek olan kamu kadar bu müzakerenin so-nuçlarından etkilenecek olan iş dün-yasının da bu sürece mümkün olduğu kadar hazırlıklı olması önem taşımak-tadır. İş dünyası bakımından ilk aşa-mada müzakerelerin takvim ve içeri-ğine belirginlik kazandırılması, ikinci aşamada ise ilgili sektörler bakımın-dan olası etkilerinin belirlenmesi önemli olacaktır. Ekonomik etki değer-lendirmesi olarak adlandırılabilecek bu hazırlık çalışması bir taraftan sek-

tör ve firmalarımızın bu büyük dönü-şümü gerçek anlamda bir rekabetçilik avantajına çevirmeleri bakımından diğer taraftan ise AB ile böylesine ge-niş kapsamlı bir müzakereye oturacak olan kamu heyetinin doğru bilgi ve tespitlerle desteklenmesi bakımından elzemdir. Sonuçta Gümrük Birliğinin derinleştirilmesi önümüzdeki yılların dönüşüm potansiyeli en yüksek eko-nomik programının dayanağını teşkil edecektir. İş dünyasının da bu vizyo-nun paralelinde kendisini hazırlaması Türkiye’nin arzuladığı ekonomik sıçra-mayı başarabilmesinin temel anahtarı olacaktır.

Yeni anlaşmanın yürürlüğe gir-mesi ile birlikte prensip olarak Türkiye’nin bankacılık, ulaştır-ma, telekomünikasyon gibi birçok hizmet sektöründe AB mevzuatını üstlenmesi gerekecektir.

İş dünyası bakımından ilk aşama-da müzakerelerin takvim ve içe-riğine belirginlik kazandırılması, ikinci aşamada ise ilgili sektörler bakımından olası etkilerinin be-lirlenmesi önemli olacaktır. Eko-nomik etki değerlendirmesi olarak adlandırılabilecek bu hazırlık ça-lışması bir taraftan sektör ve fir-malarımızın bu büyük dönüşümü gerçek anlamda bir rekabetçilik avantajına çevirmeleri bakımın-dan diğer taraftan ise AB ile böy-lesine geniş kapsamlı bir müzake-reye oturacak olan kamu heyetinin doğru bilgi ve tespitlerle desteklen-mesi bakımından elzemdir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 77: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

75İŞVEREN / Temmuz - Ağustos 2015

AB’nin 2015 Sonbahar Ekonomi Raporu’ndan: “Türkiye’de İşsizlik Artacak”

Avrupa Komisyonu 2015 Sonbahar Dönemi Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayımladı. Rapor’un Türkiye Ekonomisi’ni değerlendiren kısmının tercümesini okurlarımıza sunuyoruz.

TÜRKİYE

Zorlu koşullara rağmen ılımlı bü-yüme devam etmektedir. Düşük petrol fiyatları, son çeyreklerde özel kesim iç talebini artırmış, buna karşılık ihracat düşmüştür. Hızla artan gıda fiyatları ve kur devalüasyonundan geçiş, enflas-yonu yüksek tek hanelerde tutmuştur. TL’deki değer kaybı ihracatı desteklese de, cari açığın GSYH’nin %6’sı düzeyin-de kalmaya devam etmesi beklenmek-tedir. Siyasi belirsizlikle birlikte, hem yerel, hem bölgesel olarak kötüleşen güvenlik sorunları büyümeye yönelik olumsuz riskleri oluşturmaktadır.

İç talep, büyümenin itici gücü olarak geri dönmektedir.

GSYH’nin yıllık bazda %3,1 artma-sıyla, 2015’in ilk yarısında Türkiye ekonomisi ılımlı düzeyde büyümeye devam etmiştir. Net ihracatın büyüme-ye en büyük katkıyı yaptığı geçen yıla oranla bu yıl yurtiçi talebe dayalı büyü-meye açık bir kayma olmuştur. Düşük petrol fiyatları ve finansal koşulların kolaylığı ile desteklenen tüketici har-camaları %5,1 artış göstermiştir. Özel yatırımlar da, iki yıla yakın durgunluk döneminden sonra %6,9 oranını geç-miştir. Daha güçlü ithalat artışı (%2,7) ve daha zayıf ihracat (-%1,6) bileşke-sine bağlı olarak, net ihracat, 2015’in ilk altı ayındaki GSYH artışından 1,2 puan eksiltmiştir. Önemli bir sebep de, düşük petrol fiyatlarının, özellikle Irak ve Rusya gibi petrol üreten ülkelerin, Türkiye ihracatına yönelik taleplerini yavaşlatması olmuştur. Güncel eko-nomik veriler, 2015’in ikinci yarısın-da daha yavaş bir büyümeye işaret

etmektedir. Kasım başındaki seçimler nedeniyle devam eden siyasi belirsiz-lik, Türkiye içinde ve Suriye’de kötü-leşen güvenlik sorunları ve Temmuz/Ağustos dönemindeki küresel finansal türbülans ile birlikte Eylül ayında tü-ketici güveni oldukça düşük seviyeye inmiştir ve özellikle tüketici harcama-ları yavaşlamaktadır.

Kur devalüasyonu ihracatı des-tekleyecektir.

Bu yıl dış sektörün, üretim artışını frenleyeceğine ilişkin tahminlerin ye-rini 2016’da küçük bir pozitif büyüme katkısı alacaktır. Bu durum, Ocak-Ey-lül 2015 döneminde Lira’nın %16 reel efektif değer kaybına dayanmaktadır. Türk mal ve hizmetlerine yönelik ola-rak, bununla ilişkili uluslararası re-kabet gücü kazancı, en azından geçici olarak ekonomiyi destekleyecektir.

İç talep tarafında, düşük petrol fi-yatları etkisinin azalması, istikrarsız güvenlik ortamı ve siyasi belirsizliğin olumsuz etkileriyle birlikte tüketici harcamalarının yavaşlayacağı tah-min edilmektedir. Zorlu ekonomi dışı koşullara rağmen, gayri safi sabit ser-maye oluşumunun, Türk iş dünyası-nın artan uluslararası rekabet gücü ve uzun bir durgun sermaye yatırımı dönemi sonrasında yenileme yatırım-larıyla destekli biçimde ılımlı ölçüde büyümeye davam edeceği tahmin edil-mektedir. Hanehalkı borçlanmasının makro tedbirlerle daraltıldığı ve finan-sal olmayan kuruluşların kolay finan-sal koşullardan artan biçimde fayda sağladığı görülmektedir.

Ilımlı büyümenin devam etmesi beklenmektedir.

İç talep artışının yavaşlamasına rağ-men, GSHY’nin 2015 geneli için %3.0 büyüme kaydetmesi beklenmektedir. Artan net ihracatın ise 2016’da iç talep yavaşlamasına ağır basacağı ve böyle-likle yıllık GSYH büyümesinin %3,2’ye geleceği tahmin edilmektedir. Tüketici ve iş dünyası güveninin istikrara kavu-şacağı varsayımıyla iç talebin kademeli olarak artacağı ve GSYH büyümesini 2017’de %3,4’e çıkaracağı beklenmek-tedir. ABD Merkez Bankasının politika faiz oranını artırmaya başlamasıyla Türk finansal varlıklarının yeniden sa-tış eğilimine girme olasılığı bu büyü-me tahminine yönelik olumsuz bir risk oluşturmaktadır. Bu durum iç talebe olumsuz etkilerle birlikte Türkiye para politikasında ciddi sıkılaşma yaratabilir. Siyasi belirsizliğin devam etmesi, iç ka-rışıklığın devam etmesi ve bölge güven-liğinin daha da kötüleşmesi diğer önem-li olumsuz riskleri oluşturmaktadır.

Page 78: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

76 İŞVEREN / Temmuz - Ağustos 2015

Para politikası uygunluğunu ko-rumaktadır.

Enflasyon, 2015’te yüksek seviyede devam etmiştir. Üçüncü çeyrekte orta-lama enflasyon yaklaşık %8’e ulaşmış, çekirdek enflasyon ise bunun biraz üzerine çıkmıştır. Gıda fiyatlarındaki ve döviz kurlarındaki artış, düşük pet-rol fiyatlarının enflasyonu düşürücü etkisini yok etmiştir. Yılın ilk dokuz ayında TL’nin değer kaybı Euro karşı-sında %16,5, ABD doları karşısında ise %23,3 olmuştur. Enflasyonun %5 olan resmi hedefin oldukça üzerine çıkma-sına rağmen, Merkez Bankası, Şubat ayından itibaren bir haftalık repo oranı olan temel faiz oranını %7,5 düzeyinde korumuştur. Kökleşmiş enflasyon bek-lentilerinin devam etmesine izin veril-

dikçe, tüketici fiyatları enflasyonunun %7-%8 düzeyinde kalacağı tahmin edilmektedir.

Artan işsizlik ve büyük cari açık.İstihdam artışının, işgücü piyasası-

nın son yıllardaki yavaş büyümesiyle tutarlı biçimde büyümenin nispeten biraz altında kalması beklenmekte-dir. İşgücü piyasasının son yıllardaki büyüme oranına yakın düzeyde geniş-leyeceği varsayımına dayalı olarak, 15-64 yaş grubundaki işgücü için işsizlik oranının 2017’de %11,5’e çıkacağı tah-min edilmektedir.

Türkiye’nin büyük cari açığı, pa-rasal olmayan altın ithalatındaki dü-şüşün desteğiyle, 2014’te %5,8’e in-miştir. Petrol fiyatlarındaki düşüşün 2015’te açığı dolar olarak azaltması

ancak GSYH oranı açısından pek az bir değişiklik olması beklenmektedir. İzle-yen iki yıl süresince açığın, GSYH’nin %6’sına ulaşacak ölçüde genişlemesi beklenmektedir.

Kamu maliyesi istikrarlı ve sür-dürülebilir durumdadır.

Mevcut bütçe gerçekleşme verileri-ne dayalı olarak, 2015’te genel bütçe açığının GSYH’nin %1,4’üne ineceği tahmin edilmiştir. Devam eden güven-lik sorunlarıyla ilgili olarak yapılan harcamaların gelecek yıl açığı biraz artırması beklenmektedir.

Kamu Borcu/GSYH oranı, TL’deki değer kaybı nedeniyle, 2015’te biraz artmıştır. Borç oranındaki aşağı yönlü ilerlemenin 2016’da devam edeceği tahmin edilmektedir.

Türkiye Tahminleri2014 Yıllık değişim yüzdesi

Milyar TL Cari fiyatlar %GSYH 96-11 2012 2013 2014 2015 2016 2017

GSYH 1747,4 100 4,2 2,1 4,2 2,9 3 3,2 3,4Özel tüketim 1203,9 68,9 4,4 -0,5 5,1 1,4 3,6 2,4 2,9Kamu tüketimi 268,2 15,3 4,5 6,1 6,5 4,7 4,8 5 4,8Gayri Safi Sabit Sermeye Oluşumu 351,7 20,1 5,5 -2,7 4,4 -1,3 3 3,2 3,5İhracat (Mal ve Hizmetler) 484,7 27,7 7,1 18,3 -0,3 6,8 -1,2 5,3 6İthalat (Mal ve Hizmetler) 562,4 32,2 8,1 -0,5 9 -0,2 2,5 4 5,3GSMH 1720,7 98,5 4,3 2,4 3,9 2,8 3,6 3,1 3,3GSYH bünyesini katkı İç talep 4,9 -0,2 5,3 1,3 3,7 3 3,4

Stok değişimi 0 -1,6 1,4 0 0,2 0,1 0,1Net ihracat -0,5 3,9 -2,1 1,6 -1 0,1 0

İstihdam 1 3,1 2,8 1,6 2,2 2,5 2,7İşsizlik Oranı (a) 8,5 8,3 8,9 10,1 10,8 11,2 11,5İşçi başına brüt ücret 31,3 12,8 10,9 10,7 9,2 9,4 9,4Birim işgücü maaliyeti (ekonomi geneli) 27,2 13,8 9,4 9,3 8,3 8,7 8,7Reel birim işgücü maaliyeti -1,8 6,5 3,1 0,9 2,4 1,5 1,5Hane halkı tasarruf oranı (b) - - - - - - -GSYH deflatörü 29,7 6,9 6,2 8,3 5,8 7 7Tüketici fiyatları endeksleri - 8,9 7,5 8,9 7,4 7,7 7,5Dış ticarete konu mal fiyatları -0,9 -3,1 3,7 1,3 1 -1,5 -0,8Dış ticaret dengesi (mallar) (c) -6,2 -8,1 -9,4 -7,7 -8,2 -8,3 -8,3Cari denge (c) -3,1 -6,1 -7,8 -5,8 -5,9 -6,2 -6,3Borçlanma (c) - -6,1 -7,8 -5,8 -5,9 -6,2 -6,3Genel bütçe dengesi (c) - -0,3 -1,6 -1,5 -1,4 -1,7 -1,4Dönemsel düzeltilmiş bütçe dengesi (d) - - - - - - -Yapısal bütçe dengesi (d) - - - - - - -Brüt kamu borcu (c) - 36,2 36,1 33,5 34,3 33,4 32,3(a) toplam işgücünün yüzdesi olarak. (b) brüt tasarruf / brüt harcanabilir gelir. (c) GSYH yüzdesi olarak. (d) potansiyel GSYH yüzdesi olarak

Page 79: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

7777

görüşOECD: “Türkiye’de TL’nin Hızlı Değer Kaybı Şirketlerin Bilançolarını Olumsuz Etkiledi”

OECD Kasım 2015 Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayınladı. Küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisi konularında Rapor’da yer alan tespit ve görüşleri okurlarımıza sunuyoruz.

Yükselen Pazar ekonomilerindeki yavaşlama ve dünya ticaretindeki düşüş küresel görünümü bulutlandırıyor. Bu yıl küresel büyüme uzun dönem ortalamalarının hayli altında kalarak %2.9 dolaylarında gerçekleşecek. Buna karşılık 2016 ve 2017’de sırasıyla %3.3 ve %3.6’ya yükselecek. Fakat bu, Çin’in canlanmasına ve gelişmiş ekonomilerde yatırımların artmasına bağlı görünüyor. OECD Genel Sek-reteri Angel Gurria’nın Görünüm Raporunu sunuş konuşmasındaki, “küresel ticaretteki yavaşlama ve yatırımların devam eden zayıflığı derin endişe yaratmaktadır. Ticaret ve yatırımların artışı ile daha güçlü küresel büyüme el ele gitmelidir. Antalya’da biraraya gelecek olan G-20 liderleri güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme konusundaki çabalarını yenilemek zorundadır” sözleri dikkat çekmiştir.

Rapora göre ABD’de büyüme yükseliş trendini korumaktadır. ABD ekonomisinin önümüzdeki yıl %2.5, 2017’de ise %2.4 büyümesi beklenmektedir. Halen büyümenin temel belirleyeni hanehalkı talebidir.

Euro Bölgesinde genişletici para politikası, düşük petrol fiyatları ve sıkı bütçe kurallarının yumuşatılması büyümeyi güçlendiriyor. Euro Bölgesi’nin 2016’da %1.8, 2017’de ise %1.9 büyümesi beklenmektedir.

Çin’de ekonomik büyümenin bu yıl %6.8’e gerileyecek, 2017’de ise %6.2’ye inecektir. Diğer yükselen piyasa ekonomilerinde ise, düşen emtia fiyatları, daha sıkı kredi koşulları, daha düşük potansiyel büyüme hızı, ser-

maye kaçışı ve ulusal paraların değer kaybı mali kırılganlıklar yaratabilecektir. Halen resesyon yaşayan Brezilya ve Rusya ekonomileri 2017’den önce pozitif büyümeye geçemeyecektir. Buna karşılık Hindistan’da önümüzdeki yıllarda büyüme hızının %7’nin üstünde kal-ması beklenmektedir.

OECD Raporu, OECD ve G-20 ekonomilerine talebi destekleme ve potansiyel büyüme hızını yükseltme çağrısı yapıyor. Rapora göre kamu yatırımlarını artırmak için ortak çaba gereklidir. Bu sayede borç/GSYH oranı artırılmadan büyümeye hız kazandırılabilir.

OECD TÜRKİYE EKONOMİK GÖRÜNÜM RAPORU, 2015

Siyasi belirsizliklerin azalacağı, is-tihdam artışının süreceği, döviz kurla-rındaki değer kaybının ve küresel piya-salardaki iyileşmenin ihracatı destekler şekilde giderek güçleneceği varsayımıyla, GSYH’nın 2015 yılında %3’ten, 2017’de %4’ün üzerine çıkacağı tahmin edilmek-tedir. Güney sınırındaki jeopolitik kriz ve buna bağlı sığınmacı akını, zorlukla-ra neden olmaktadır. Ekim ayına kadar süren döviz kurlarındaki gerileme, fiyat rekabetini güçlendirirken, aynı zaman-da hane halkı güvenini zayıflatmış, şir-ket bilançoları üzerinde baskı yaratmış ve halihazırda yüksek olan enflasyona katkıda bulunmuştur.

Büyük dış finansman ihtiyacı ve ulus-lararası sermaye piyasalarındaki değişken koşullar, ihtiyatlı makroekonomik politika-ları gerektirmektedir. Enflasyonun kontrol altında tutulması için sıkı para politikası sürdürülmelidir ve eğer enflasyon hedefle-

nenin üzerinde olmayı ısrarla sürdürürse, para politikası daha da sıkılaştırılmalıdır. Genel devlet düzeyinde mali şeffaflık ko-nusundaki eksiklikler, değerlendirme yap-mayı güçleştirse de, ekonomiye mali destek için hareket alanı olduğu düşünülmektedir. Talebi yeniden dengelemek ve büyümeyi güçlendirmek için programlanmış yapısal reformların uygulanmasında ilerleme kay-dedilmesi kritiktir.

Türkiye’nin kişi başına karbon ayak izi, daha gelişmiş ekonomilerden düşük olmakla birlikte OECD bölgesinde en hızlı artıran ülkelerden biridir. Hükümetin son olarak açıkladığı 2020-2030 dönemine ilişkin emisyon rotası, yakıt türleri üzerin-deki vergi oranlarının daha fazla uyum-laştırılması gibi somut enerji verimliliği tedbirlerinin belirlenmesine ve yenilene-bilir enerji yatırımlarının artırılmasına yardımcı olmalıdır.

Büyüme, potansiyelin altında olmuştur.

İş yaratılması ve özel tüketim tale-

bi, düşen petrol fiyatlarının gerisindeki güçlü etken olmayı sürdürmüştür. Dış yönlü olarak, bölgesel çalkantı artmış ve özellikle Rusya ve Irak ile olan ticaretin hızla düşmesine bağlı olarak toplam ih-racattaki daralma sürmüştür. Suriye’den gelen 2 milyonun üzerindeki sığınmacı, Türkiye’nin sıkıntılarını artırmaktadır. Buna karşılık, Avrupa piyasalarına yö-nelik ihracat beklentileri olumlu yönde gelişmekte olup, uluslararası ve iç gü-ven Ekim ayında artmıştır ve 1 Kasım Genel Seçim sonuçları siyasi belirsizliği azaltmıştır.

Döviz kurlarındaki sert gerileme, ih-racatçılar bakımından fiyat rekabetini artırmış, fakat aynı zamanda haliha-zırda her ikisi de %8 civarında olan ve Merkez Bankası’nın %5’lik hedefinin oldukça üzerinde bulunan tüketici fiyat-ları enflasyonunu ve yıl sonu enflasyon beklentilerini artırmıştır. Büyüme oran-tısız şekilde iç talebe dayandığından cari işlemler açığının 2015 yılında GSYH’nın %5’inin üzerinde olmayı sürdüreceği

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 80: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

7878

tahmin edilmektedir. Dış borçların ye-niden finansmanı da dahil, dış finans-man ihtiyacının 2016 yılında GSYH’nın %25’ine ulaşması beklenmektedir. Ban-kaların ve şirketlerin borçları sorunsuz şekilde çevrilmekle birlikte, küresel sermaye piyasalarındaki koşullara ba-ğımlılığın fazla olması, zayıflık kaynağı olmayı sürdürmektedir.

İhtiyatlı makroekonomik yönetime ve iddialı yapısal reformlara ihtiyaç vardır.

Öncelik enflasyon dahil güveni koru-mak olduğundan, ekonomik faaliyetler-deki ciddi gerilemeye rağmen, para po-litikası dikkatli olarak sürdürülmelidir. Bu, enflasyonun ısrarlı şekilde hedefin üzerinde kalmayı sürdürmesi duru-munda para politikasının daha da sıkı-laştırılmasını gerektirebilir. Konjonktür karşıtı mali desteklerin sağlanmasına imkan olabilir, fakat genel devlet düze-yinde mali şeffaflığın zayıf olması, mali durumun sürdürülebilirliğine ilişkin değerlendirme yapmayı güçleştirmek-tedir. Sosyal güvenlik sisteminin ve ye-rel yönetimlerin konsolide dengeleri,

kamu-özel sektör ortaklıklarına ilişkin hükümet garantileri ve devlete ait ku-ruluşların mali faaliyetleri daha siste-matik şekilde rapor edilmelidir. İhtiyatlı makroekonomik tedbirler, 2014 yılının ortalarından bu yana borçlarda artışın sınırlandırılmasına yardımcı olmuştur ve sürdürülmelidir.

Rekabet gücünün artırılması, Türkiye’nin temel Avrupa piyasaların-daki iyileşmeden azami şekilde yarar-lanması bakımından anahtardır. Döviz kurlarındaki sert gerileme, ihracata yar-dımcı olmuştur; ancak enflasyon yüksek düzeyini korursa ya da daha da yükse-lirse, rekabet kazançları kaybedilecektir. 2014-2018 dönemine ilişkin Kalkınma Planı’nda programlanmış yapısal reform-lar, özellikle işgücü piyasası reformları, istihdamın kayıtlı işletmelere kayması-na yardımcı olacak, verimliliği artıracak ve büyümenin yeniden dengelenmesini sağlayacaktır. Daha kaliteli ve daha iyi ücretli işlerin yaratılması, çoğu kayıtdışı sektörde çalışan nitelik düzeyi düşük ka-dınlar için sosyal içermeyi artıracaktır.

Kişi başına sera gazı emisyonu, diğer gelişmiş ekonomilere göre düşük olsa

da 1990-2013 döneminde %110 artmış-tır ve bu OECD ülkeleri arasındaki en yüksek artış oranıdır. Bu durum, kömür dahil yakıtlar üzerindeki zımni karbon vergisi oranlarının daha fazla uyumlaş-tırılması gibi etkin enerji verimliliği ted-birlerini ve yenilenebilir enerji yatırım-larını gerektirmektedir.

Büyüme, kademeli olarak artmaya ayarlanmıştır.

1 Kasım Genel Seçimlerinden sonra siyasetteki normalleşmenin özel tüketim ve yatırımlarda iyileşmeyi teşvik edeceği varsayımıyla, büyümenin 2016 yılında %3,5, 2017’de %4’ün üzerinde olacağı tahmin edilmektedir. Aşağı yönlü temel riskler; jeopolitik gerginlerin artması, Avrupa ve Çin’de ekonomik faaliyetlerin zayıflamasıdır. Uluslararası alanda ve ülke içinde güvenin azalmasına neden olacak gelişmeler, mali durumu olumsuz etkileyebilir ve büyümeyi tahminlerin gerisinde bırakabilir. Buna karşılık, yöne-tim koşullarında iyileşme ve reformlarla sağlanacak ilerleme, rekabet gücünü ve güveni artırabilir, ilave yatırımları ve iş yaratılmasını harekete geçirebilir.

2012 2013 2014 2015 2016 2017Cari fiyatlarla Milyar TL 1998 Fiyatlarıyla, yüzde değişim

Piyasa fiyatlarıyla GSYH 1.416,8 4,2 2,9 3,1 3,4 4,1Özel Tüketim 994,4 5,1 1,4 3,3 2,8 3,8Kamu Tüketimi 210,3 6,5 4,7 8,1 5,2 3,6Gayri Safi Sabit Sermaye Oluşumu 287,1 4,4 -1,3 5,7 4,7 5,0Yurtiçi nihai talep 1.491,8 5,1 1,3 4,5 3,5 4,0Stok değişimi1 -1,9 1,4 0,0 -0,7 -0,3 0,0Toplam yurtiçi talep 1.489,9 6,5 1,4 3,9 3,3 4,1Mal ve hizmet ihracatı 372,6 -0,2 6,8 -0,7 2,5 5,7Mal ve hizmet ithalatı 445,7 9,0 -0,2 1,5 2,4 5,6Net ihracat1 -73,1 -2,9 1,8 -0,7 -0,1 -0,1

GSYH deflatörü - 6,2 8,3 7,3 6,8 5,0TÜFE - 7,5 8,9 7,4 6,9 6,5Özel tüketim deflatörü - 6,2 7,0 7,3 6,5 5,9İşsizlik oranı - 9,0 10,0 10,5 10,8 10,3Cari işlemler açığı2 - -7,9 -5,8 -5,3 -4,9 -4,9

1.Reel GYSH’daki değişimlere katkılar2.Piyasa fiyatlarla GSYH’nın yüzdesi olarakKaynak: OECD Economic Outlook

Türkiye: Talep, Üretim ve Fiyatlar

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 81: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

7979

görüş

IMF’nin Ekim 2015 Raporu IMF, “Daha Düşük Emtia Fiyatlarına Uyum” başlıklı Dünyanın Ekonomik Görünümü Ekim 2015

Raporu’nu yayınladı. Küresel Büyüme oranının durağan şekilde devam ettiğine ve risklerin arttığına işaret edilen Rapor’un Türkiye ile ilgili bölümlerini okurlarımıza sunuyoruz.

IMF Tahminlerine Göre 2016 Yılında Türkiye’de Büyüme Hızı Hafifçe Azalacak, Buna Rağmen Cari Açık Oranı Artacak, Enflasyon Hızı Hafifçe Düşecek, İşsizlik Oranı Yükselecek

Büyüme

Rapor’a göre 2016’da 2015’e göre büyüme oranı dünya genelinde %3,1’den %3,6’ya çıkacak (Tablo). Bü-yüme hızı Gelişmiş Ülkeler ve Gelişen Ülkeler ortalamasında artış gösterecek. Buna karşılık Gelişen Asya Ülkelerinde %6,5’ten %6,4’e iniş öngörüldü. Bunun temel nedeni Çin’in büyüme hızının %6,8’den %6,3’e gerileyecek olması. Avro Bölgesi’nin büyüme oranı iyileş-meye devam edecek (%1,5 ve %1,6), Rusya ise 2016’da da küçülmekten kur-tulamayacak. En yüksek büyüme hızı Hindistan’a ait (%7,3 ve %7,5).

IMF, Türkiye’nin büyüme oranını 2015 için %3; 2016 için %2,9 olarak tahmin etti. Bu oranlar ekonomik faali-yetlerdeki durgunluğun sürmesi anla-mına geliyor. Üstelik kişi başına GSYH son yedi yılda 10 bin doları aşamadığı gibi, 2014 ve 2015’te bu çizginin de al-tına düştü. Kısaca, eğer IMF’nin 2016 tahmini doğru çıkarsa, nüfusa eklenen en az 2 milyon 100 bin Suriyeli de dik-kate alındığında ortalama yaşam stan-dardının azalacağını söylemek yanlış olmaz. IMF, %3’lük büyümenin siyasi belirsizlikle birlikte iç talebi baskılaya-cağını da belirtti.

Enflasyon (TÜFE)

2016’da 2015’e göre tüketici fiyat-ları artış hızı dünyada %3,3’ten %3,4’e çıkacak. Gelişmiş ülkelerde enflasyo-nun 0,9 puan yükselişle %1,2’ye ula-şacağı, gelişen ülkelerde ise %5,6’dan %5,1’e ineceği tahmin edildi.

Türkiye’de enflasyon hızının 2015’te %7,4; 2016’da %7 olacağı ön-görüldü. Bu düzeyler gelişen ülkelere ait oranların üzerinde. Türkiye’ye kı-yasla daha yüksek oranlara ise Güney Amerika ve Orta Doğu Ülkelerinde rastlanıyor. IMF, Türkiye’nin 2015 enf-lasyon hızının hedeften 2,5 puan sapa-cağını belirtti.

Cari İşlemler Açığı

Türkiye’de cari işlemler açığı-nın GSYH’ye oranının 2015’te %4,5; 2016’da ise yükselerek %4,7 olacağı öngörüldü. Buna karşılık, dünyadaki önemli aktörlerde ya açık yerine fazla var, ya da açık çok daha düşük. Milli gelir artış hızındaki azalışa rağmen cari açığın ciddiyetini koruması önem-li bir risk oluşturuyor ve yapısal sorun-lara (üretimin teknolojik niteliksizliği ve ithalata bağımlılık) işaret ediyor.

Cari işlemler GSYH’ye oranla 2015 ve 2016 yıllarında dünyada %0,3 ve %0,1; Gelişmiş Ülkelerde %0,5 ve

%0,3; Avro Bölgesinde %3,2 ve %3,0; Gelişen Asya Ülkelerinde %2,0 ve %1,8 fazla verecek. Gelişen ülkeler or-talamasında ise sadece %0,1 ve %0,2 açık söz konusu olacak.

İşsizlik

Gelişmiş ülkelerde işsizlik azala-cak; Avro Bölgesi Ülkelerinde 2015’teki %11 düzeyinden %10,5’e ineceği tah-min edildi. Çin’deki oran %4,1. Rusya ve Brezilya’da ise enerji ve diğer em-tia fiyatlarındaki düşüşün istihdama olumsuz etkileri fark ediliyor.

2015’ten 2016’ya ülkeler genelin-de işsizlik baskısının hafifleyeceği tahmin edilirken, Türkiye’de işsizlik oranının %10,8’den %11,2’ye yüksele-ceğinin öngörülmesi; büyüme, sanayi, istihdam ve mesleki eğitim politika-larının 1 Kasım’dan sonra kurulacak yeni hükümet tarafından ilgili toplum kesimleri ile birlikte acilen ele alınma-sı gerektiğini ortaya koyuyor.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 82: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8080

Ülke ve Ülke Grupları İtibariyle Temel Göstergelere İlişkin Tahminler, 2015-2016

ÜLKELERGSYH

(Yıllık % Değişim)Tüketici Fiyatları(Yıllık % Değişim) Cari İşl./GSYH (%) İşsizlik (%)

2015 2016 2015 2016 2015 2016 2015 2016

Dünya 3,1 3,6 3,3 3,4 0,3 0,1 (.) (.)

Gelişmiş Ülkeler 2,0 2,2 0,3 1,2 0,5 0,3 6,8 6,5

Avro Bölgesi 1,5 1,6 0,2 1,0 3,2 3,0 11,0 10,5

Gelişen Ülkeler 4,0 4,5 5,6 5,1 -0,1 -0,2 (.) (.)

Gelişen Asya 6,5 6,4 3,0 3,2 2,0 1,8 (.) (.)

ABD 2,6 2,8 0,1 1,1 -2,6 -2,9 5,3 4,9

Almanya 1,5 1,6 0,2 1,2 8,5 8,0 4,7 4,7

Fransa 1,2 1,5 0,1 1,0 -0,2 -0,4 10,2 9,9

İtalya 0,8 1,3 0,2 0,7 2,0 2,3 12,2 11,9

İngiltere 2,5 2,2 0,1 1,5 -4,7 -4,3 5,6 5,5

Japonya 0,6 1,0 0,7 0,4 3,0 3,0 3,5 3,5

Kore 2,7 3,2 0,7 1,8 7,1 6,7 3,7 3,5

Rusya -3,8 -0,6 15,8 8,6 5,0 5,4 6,0 6,5

Çin 6,8 6,3 1,5 1,8 3,1 2,8 4,1 4,1

Hindistan 7,3 7,5 5,4 5,5 -1,4 -1,6 (.) (.)

Polonya 3,5 3,5 -0,8 1,0 -0,5 -1,0 7,5 7,2

Çek Cumhuriyeti 3,9 2,6 0,4 1,5 1,7 1,2 5,2 4,9

Romanya 3,4 3,9 -0,4 -0,2 -0,7 -1,5 6,9 6,8

Bulgaristan 1,7 1,9 -0,8 0,6 1,0 0,2 10,3 9,7

Endonezya 4,7 5,1 6,8 5,4 -2,2 -2,1 5,8 5,6

Malezya 4,7 4,5 2,4 3,8 2,2 2,1 3,0 3,0

Filipinler 6,0 6,3 1,9 3,4 5,0 4,5 6,3 6,0

Brezilya -3,0 -1,0 8,9 6,3 -4,0 -3,8 6,6 8,6

Arjantin 0,4 -0,7 16,8 25,6 -1,8 -1,6 6,9 8,4

Meksika 2,3 2,8 2,8 3,0 -2,4 -2,0 4,3 4,0

İran 0,8 4,4 15,1 11,5 0,4 1,3 11,7 12,3

Mısır 4,2 4,3 11,0 8,8 -3,7 -4,5 12,9 12,4

Türkiye 3,0 2,9 7,4 7,0 -4,5 -4,7 10,8 11,2

(.) Veri yoktur.Kaynak: IMF, Dünyanın Ekonomik Görünümü, Ekim 2015

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 83: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8181

görüşKüresel Ekonomi Yönetici Özeti

Küresel büyüme, 2015 yılı için 2014 yılına kıyasla 0,3 puan ve Dünya Ekonomik Görünümü Temmuz 2015 Raporu’na göre 0,2 puan daha düşük düzeyde % 3,1 olarak tahmin edilmekte-dir. Büyük ülkelere ve bölgelere yönelik tahminler farklılık göstermeye devam etmektedir. Gelişen piyasalardaki ve gelişmekte olan ekonomilerdeki faa-liyetleri, bazı gelişmekte olan büyük ekonomiler ve petrol ihraç eden ülkeler açısından daha zayıf tahminler yapıl-masına yol açarken, üst üste beşinci yılda da yavaşlayacağı öngörülmekte, gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın ise geçen seneye göre nispeten küçük ölçekte artması beklenmektedir. Azalan emtia fiyatları, gelişmekte olan piyasa-lara yönelik azalan sermaye akımları, para birimleri üzerindeki baskılar ve artan finansal piyasa dalgalanmaları ortamında, beklentilere ilişkin olumsuz riskler, özellikle gelişmekte olan piyasa-lar ve ekonomiler için artmıştır.

Küresel büyüme, birkaç ay önce tahmin edilenden daha da durağan ni-telikte devam etmektedir. Ülkeye özel şokların ve gelişmelerin belirli etkileri olmasına rağmen, gelişmiş ekonomi-lerde devam eden ılımlı toparlanma ve gelişmekte olan ekonomilerde art arda beşinci yılında görülen büyüme dü-şüşleri, hem orta vadeli hem de uzun vadeli ortak güçlerin de önemli ölçü-de etkili olduğuna işaret etmektedir. Krizden bu yana süren zayıf verimlilik artışı, bazı gelişmiş ekonomilerdeki yüksek kamu ve özel kesim borçları, finansal sektör zayıflığı, düşük yatı-rımlar gibi kriz sonrası etkiler, demog-rafik dönüşümler, pek çok gelişmekte olan ekonomide kriz sonrası kredi ve yatırım patlamasını takiben devam eden ayarlamalar, sınır ötesi önemli etkileriyle Çin’deki büyüme değişimi ve zayıf taleple birlikte yüksek üre-

tim kapasitesinin neden olduğu em-tia fiyatlarındaki düşüşler bu etkiler içinde yer almaktadır. Raporun birinci ve ikinci bölümünde, emtia fiyatların-daki düşüşün nedenleri ve etkileri ele alınırken, Ekim 2015 Mali İzleme bö-lümünde emtia fiyatları dalgalanma-sının yönetiminde mali politikaların ve mali politika çerçevelerinin rolü değerlendirilmektedir.

Finansal piyasalardaki dalgalan-ma, Çin para birimindeki devalüas-yon, küresel düzeyde riskten kaçınma eğilimi artışı, pek çok gelişmekte olan ekonomi için zayıflayan para birimleri ve dünya çapında hisse senedi fiyat-larında görülen keskin düzeltmeleri takiben Ağustos ayında zirveye çık-mıştır. Dalgalanmadaki geçici artışlar daha önce Yunanistan borç müzakere-leri, Çin’deki keskin hisse fiyatları dü-şüşü ve buna ek olarak Haziran Tem-muz döneminde Çin makamlarınca alınan politika tedbirleri ile ilişkilen-dirilmekteydi. ABD politika faiz oran-larının artışı yaklaşırken ve kötüleşen küresel görünüm ile gelişen piyasalar için finansal koşullar, ilkbahardan bu yana, özellikle hisse senedi fiyatları daha zayıf haldeyken, döviz kurunun düştüğü veya baskılandığı, dolar tah-vil farkları ve uzun dönem yerel kur tahvil farklarının ise ortalama 50-60 taban puan artış gösterdiği son haf-talarda sıkılaşmıştır. Buna karşılık, gelişmiş ekonomilerdeki finansal ko-şullar uygun biçimde devam etmek-te, ABD’de ve İngiltere’de politika faiz oranı artışı yaklaşmasına rağmen reel faiz oranları düşük seyretmeye devam etmektedir.

Emtia fiyatları özellikle son hafta-larda zayıflamıştır. İlkbahardaki ar-tıştan sonra Ocak’tan itibaren petrol fiyatları keskin biçimde düşmüştür; bu durum, dirençli bir arzı, İran ile yapılan nükleer anlaşmayı takiben ge-lecekte daha yüksek çıktı beklentisini ve daha zayıf küresel talebi yansıtmak-

tadır. Metal fiyatları da küresel talep-le ilgili duyulan kaygılar nedeniyle, özellikle emtia-yoğun yatırımlardaki ve Çin’deki imalat faaliyetlerindeki ya-vaşlamaya, ayrıca madenlere yönelik yatırım patlamasını takiben arz artışı-na bağlı olarak düşmüştür.

Esnek kur rejimine sahip pek çok emtia ihracatçısı için düşen emtia fi-yatları önemli ölçüde kur devalüas-yonlarını tetiklemiştir. Ancak daha genel olarak, Ağustos 2014-Mart 2015 dönemine kıyasla son aylarda büyük ekonomilerin para birimlerindeki kur hareketleri göreli olarak daha ılımlı de-vam ederken, gelişen ülkelerin kurları daha keskin devalüasyonlar görmüştür. Dalgalı oranlı para birimleri arasındaki bu ayarlamalar, temel prensiplerin ev-rimini önemli ölçüde yansıtmıştır. Zayıf büyüme beklentisine ve kötüleşen ti-caret koşullarına sahip ülkeler küresel düzenlemenin bir parçası olarak kur devalüasyon baskılarıyla karşılaşmak-tadır. Üçüncü bölümde açıklandığı gibi, keskin ve sürekli biçimde döviz kuru hareketleri yaşayan ülkelerin net dış taleplerinde de önemli değişimler gör-mesi çok olasıdır.

Bu küresel faktörler ve ülkeye özel gelişmeler, daha önce 2015-2016 için tahmin edilenden nispeten daha za-yıf bir toparlanmaya ve daha yüksek olumsuz risklere işaret etmektedir.

Gelişmiş ekonomilerdeki büyüme-nin bu yıl ve gelecek yıl ılımlı düzey-de artacağı tahmin edilmektedir. Bu yılki gelişmeler, düşen petrol fiyatları, uygun para politikaları ve bazı durum-larda kur devalüasyonlarıyla destekli olarak öncelikle, Euro Bölgesi’ndeki ılımlı toparlanmasının güçlendiğini ve Japonya’da pozitif büyümeye geçildiği-ni yansıtmaktadır. Gelişmiş ekonomi-lerdeki toparlanma, özellikle Kanada ve Norveç gibi emtia ihracatçılarındaki ve Japonya dışı Asya’daki (Kore, Tay-van) düşük büyümeden etkilenmiştir. İşsizlik azalmakta ancak, toparlan-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 84: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8282

manın daha sağlam olduğu ABD dahil olmak üzere verimlilik artışı zayıf bi-çimde devam etmektedir. Bu durum, orta vadeli görünüme ilişkin kaygıları artırmaktadır. Büyümenin, özellikle Kuzey Amerika’da, 2016 yılı içinde bi-raz artması beklenmektedir. Ancak, orta vadeli tahminler, düşük yatırım-ların, olumsuz demografik yapıların ve zayıf verimlilik artışının bir bileşkesini yansıtır biçimde hafif kalmaktadır. Son dönemde biraz daha düşen petrol ve di-ğer emtia fiyatları, net emtia ithalatçısı gelişmiş ekonomilerin çoğunluğunda talebi destekleyebilir ancak, gelişmekte olan ekonomilerdeki yavaşlama daha zayıf ihracat anlamına gelecektir.

Emtia fiyatlarında tekrarlanan dü-şüş, önümüzdeki aylarda gelişmiş eko-nomilerdeki enflasyon üzerinde tekrar aşağı yönlü baskı oluşturacaktır ve toparlanma devam ederken çekirdek

enflasyonda beklenen toparlanmayı geciktirebilir. Çekirdek enflasyon daha istikrarlı devam etmiştir ancak, ge-nellikle merkez bankası hedeflerinin çok altındadır. Enflasyona ilişkin gö-rünüm, azalan işsizliğe ve düşük orta vadeli büyüme potansiyeline rağmen zayıf kalacağı yönündedir.

Gelişen piyasalara ilişkin büyüme tahminleri ülkeler ve bölgeler arasın-da çok farklılık göstermektedir. Ancak tahminler genel olarak, art arda beşin-ci yılda da düşüş olacağı yönündedir. Bu durum bir dizi etkeni yansıtmak-tadır: petrol ihracatçılarında zayıf bü-yüme; ithalat yoğun yatırımlara daha az dayalı Çin’deki yavaşlama; kredi ve yatırım patlaması sonrası düzenle-meler; jeopolitik gerilimler ve bir dizi ülkedeki yerel karışıklıklarla birlikte diğer emtia fiyatlarındaki düşüşü taki-ben Latin Amerika dahil olmak üzere,

diğer emtia ihracatçıları için daha za-yıf görünüm.

Pek çok gelişen piyasa ekonomisi için dış koşullar daha zorlu hale gel-mektedir. Kur devalüasyonu, net ih-racatçılara yardımcı olacaktır ancak, gelişmiş ekonomilerden “çekiş”, zayıf toparlanmaları ve orta vadeye yöne-lik ılımlı büyüme tahminleri dikkate alındığında nispeten daha yumuşak kalacaktır. Son çeyreklerde, gelişen piyasalara yönelik sermaye akımları yavaşlamıştır ve ABD’nin sıfır altı çiz-gisinden itibaren politika oranındaki artış bazı dış finansal koşulların sıkılaş-masıyla ilişkilendirilmesi muhtemel-dir. Çin’deki büyümenin yavaşlaması tahminlere uygun olmasına rağmen sınır ötesi etkileri daha önce öngörü-lenden daha fazla hissedilmektedir. Bu durum, özellikle metallerde düşen em-tia fiyatları ve özellikle bazı Doğu Asya

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 85: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8383

görüşülkelerinden Çin’e ihracatın azalmasıy-la kendini göstermektedir.

Gelişen piyasalar ve ekonomilerde büyümenin 2016’da artacağı tahmin edilmektedir. Bu, daha sığ bir reses-yon veya 2015’te ekonomik sıkıntıya yaşayan Brezilya, Rusya ve bazı Latin Amerika ve Orta Doğu Ülkeleri da-hil bazı ülkelerin koşullarında kısmi normalleşme olacağına, gelişmiş eko-nomilerdeki daha güçlü toparlanma-nın etkilerinin yayılacağına ve İran üzerindeki yaptırımların azalacağına işaret etmektedir. Çin’deki büyümenin kademeli olarak daha da yavaşlayaca-ğı tahmin edilmektedir.

Emtia fiyatlarındaki zayıflık, bek-lenenden düşük küresel büyüme ve daha sıkı finansal koşulları beklentisi, düşük gelirli ülkeler üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bazı ülkeler, kaynak zengini ülkelerdeki yabancı tasarruf-lara kolay erişim imkanlarından ve geniş yabancı yatırımlardan faydala-narak büyük cari açıklar oluşturmuş-tur ki bu nedenle, dış finansal şoklara karşı daha hassas konumdadır.

Risk dengesi hala aşağı eğimlidir. Düşük petrol ve emtia fiyatları, emtia ithalatçısı ülkelerdeki talebe olumlu etkide bulunabilir ancak halen zorlu koşullarda olan bazı emtia ihracatçı-ları için görünümü karmaşık hale ge-tirebilir.

Çin makamları, ekonomideki pi-yasa güçlerinin rolünü güçlendirmek amacıyla, bir yandan reformları uy-gulayıp, finansal kırılganlıkları azal-tarak, diğer taraftan da faaliyetleri çok yavaşlatmadan tüketici güdümlü bü-yümeye geçiş hedefleri arasında güç-lük çekmektedir. Gelişmekte olan pi-yasaların, emtia fiyatlarının daha fazla düşmesine ve bazı ülkelerde işletme bilançolarını daha da sıkıştırabilecek ABD Dolarının keskin biçimde değer kazanmasına karşı kırılganlığı devam

etmektedir. Finansal piyasa dalgalan-malarının artması, gelişmiş ekonomi-lerde, örneğin risk primlerinde ani bir basınç kaybının oluşması, daha sıkı finansal koşullar ve sermaye akışları-nın tersine dönmesi dahil olmak üzere gelişen ekonomilere önemli etkileriy-le birlikte finansal istikrar sorunları meydana getirebilir.

Gelişmiş ekonomiler için en önemli orta vadeli risk, özellikle, gelişen piya-salar için beklentiler zayıflarken kü-resel talebin düşmesiyle zaten düşük olan büyümenin neredeyse durağan hale gelmesidir. Bu bağlamda, sürekli biçimde hedef altı devam eden enflas-yon daha katı hale gelebilir. Gelişen piyasalarda orta vadeli riskler, “sert iniş”ten veya Çin’deki çok daha yavaş büyüme ya da genel olarak daha dü-şük potansiyelli büyümeden kaynak-lanmaktadır.

Talebin desteklenmesi ve yapısal reformlarla fiili ve potansiyel çıktıların artırılması ekonomik politika önceliği olmaya devam etmektedir. Gelişmiş ekonomilerdeki uygun para politikala-rı, finansal sektör risklerini muhafaza etmek amacıyla makro ihtiyati politi-kaların yanında büyük önem taşıma-ya devam etmektedir. Mali alana ve önemli ölçüde çıktı açığına sahip veya net dış talebe bağımlı ülkeler yakın vadede, özellikle altyapı yatırımları yoluyla mali konumlarını rahatlat-malıdır. Talep desteği, güveni ve yatı-rımları desteklediği ölçüde ki pek çok gelişmiş ekonomide zayıf kalmaktadır, bu da daha yüksek çıktı potansiyeline katkı sağlayacaktır. Yapısal reformalar ülkeye özel niteliktedir ancak, ana ted-birler işgücü katılımının güçlendiril-mesi ve istihdamın artırılması, işgücü piyasası düzenlemelerinin kolaylaştı-rılması, uzun sürekli borçla mücadele edilmesi ve özellikle hizmetler alanın-da emtia piyasalarına giriş engelleri-

nin kaldırılması biçimindedir.

Gelişen piyasa ve ekonomiler, hem fiili hem potansiyel olarak yavaşlayan büyüme ortamında talebi destekle-mekle daha zorlu dış ortamdaki kırıl-ganlıkların azaltılması arasında güç-lük çekmektedir. Bu açıdan pek çok ekonomi makroekonomik politikaları gevşetmiştir. Ancak, büyüme per-formansı, makroekonomik koşullar, emtia fiyatı şoklarına duyarlılık, dış finansal ve mali kırılganlıklar dikkate alındığında daha fazla gevşeme ölçüsü ülkeler arasında ciddi biçimde farklılık göstermektedir.

• Petrol ithalatçılarında, düşük pet-rol fiyatları fiyat baskısını ve dış kırılganlıkları azaltmıştır ki bu da para politikası üzerindeki yükü ha-fifletecektir. Ancak bu olumlu etki-ler, diğer ürünleri ihraç eden petrol ithalatçılarının, daha düşük ihracat fiyatları ve artan kur devalüasyonu nedeniyle ortadan kalmaktadır.

• Mali alanı olmayan petrol ihracat-çılarında, düşük petrol gelirleri kamu harcamalarında düşüşü ge-rektirmektedir. Alanı olanlar için, mali pozisyonu ayarlamak uygun olacaktır ancak orta vadeli ayarla-ma planları politika kredibilitesini korumaya odaklı olmalıdır.

• Esnek kur rejimine sahip emtia ihracatçısı ülkelerde, kur devalü-asyonu, ülkenin ticaret yapmakta olduğu göreli mal fiyatlarında orta-ya çıkan değişmenin talep etkisini gidermede yardımcı olabilir ancak keskin kur değişimleri bazı ülke-lerde, yüksek kurumsal kaldıraç ve döviz maruziyetlerle ilişkilendiri-len kırılganlıkları artırabilir.

• Verimliliği artırmak amacıyla yapı-sal reformlara ve üretim darboğaz-larının giderilmesine pek çok ülke-de acilen ihtiyaç vardır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 86: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

kadınlar ve gençler

8484

GC Türkiye Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubu Toplantısı

Global Compact (GC) Türkiye bün-yesinde faaliyet gösteren “Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubu”nun dör-düncü toplantısı 12 Kasım 2015 tari-hinde Birleşmiş Milletler Merkezi’nde yapıldı. Toplantıya, GC Türkiye im-zacıları ve özel sektör temsilcilerinin yanısıra akademi dünyasından ve STK’lardan toplam 38 temsilci katıldı.

Birleşmiş Milletler Enformasyon Müdürü Ahmet Parla, açılış konuşma-sında Birleşmiş Milletler (BM) vizyo-nu, BM Türkiye faaliyetleri, Sürdürü-lebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) ve 17 Hedef’in içeriği konusunda bilgi verdi.

BM Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilci Yardımcısı Zeynep Başaran-kut Kan, 2015 yılına kadar ulaşılması hedefi koyulan Binyıl Kalkınma He-defleri konusunda ilerleme kaydedil-diğini, fakat özellikle sağlık ve top-lumsal cinsiyet eşitliği konularındaki hedeflerde Türkiye’nin zayıf perfor-mans sergilediğini belirtti. Sağlık ko-nusunda Türkiye’nin makro gösterge-lerdeki başarılı performansına karşın,

bölgeler arası eşitsizliğin gözlendiğini; toplumsal cinsiyet eşitliğinde mikro ve makro ölçekte eşitsizliklerin de-vam ettiğini; 2015 sonrası kalkınma gündemini belirleyen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında özellik-le 3’üncü ve 5’inci hedefin UNFPA’in gündeminde olduğunu sözlerine ek-ledi. Başarankut Kan, özel sektör ile ortak yaptıkları çalışmalara da değine-rek, kadına yatırım yapmanın ve istih-dama katmanın işletmelere de önemli getirisi olduğunu belirtti.

BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uzmanı Zeliha Ünaldı, “Sürdürüle-bilir Kalkınma Hedeflerine Cinsiyet Eşitliği Çerçevesinden Bakış” başlıklı sunumunda, hedeflerin kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımla oluşturuldu-ğunu, hedeflerin özel sektöre önemli fırsatlar sunmanın yanı sıra sorumlu-luklar da yüklediğini, 17 hedef arasın-da bulunan 5’inci hedefin (Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve tüm kadınların ve kız çocuklarının güçlen-mesi) Türkiye için önem teşkil ettiğini,

ilgili göstergelerin yerelleştirilmesi ve savunulması konusunda Kadının Güç-lenmesi Çalışma Grubu’nun rol oyna-yabileceğini ifade etti.

KAGİDER Yönetim Kurulu Devrim Erol, komite başkanlığını KAGİDER’in yürüttüğü; 16-17 Ekim 2015 tarihlerin-de İstanbul’da gerçekleştirilen Women 20 Zirvesi ve sonuç bildirisi hakkında bilgilendirmede bulundu. Global Com-pact Türkiye Sekretaryası’nın yaptığı sunumda, 2014 yılında 25 olan WEPs imzacı sayısının 2015’de 53’e ulaştı-ğı; 15-16 Mart 2016 tarihlerinde New York’da düzenlenecek WEPs Yıllık Kon-feransı; 2016 WEPs Liderlik Ödülleri başvuruları; 10 Temmuz 2015’de SU-TEKS Grup ile WEPs Sekretaryası ara-sında kadın-erkek eşitliğini, WEPs’in imzalanması ve uygulanmasını teşvik etmek üzere imzalanan ortaklık an-laşması; Çalışma Grubu Teknik Ekip Üyeleri’nce hazırlanan “WEPs Savu-nuculuğu Görev Tanımı”nın sunuşu konuları ele alındı.

Nur Ger, SUTEKS Grup olarak kadı-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 87: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

kadınlar ve gençler

8585

2015 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülleri ÇİMSA, BOSCH ve TED’e Verildi

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı Çalışma Genel Müdürlüğü tarafın-dan 2012’den beri yürütülen “Çalışma Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü” Programı kapsamında belirle-nen 2015 Yılı Ödülleri 18 Kasım 2015 tarihinde yapılan törenle sahiplerine verildi.

Dezavantajlı Grupların İstihdamı Paneli ile birlikte gerçekleştirilen Ödül Töreni’ne Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ali Kemal Sayın, Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder, Mesleki Yeterlilik Kuru-

mu Başkanı Bayram Akbaş ile işveren, işçi konfederasyonlarının ve sivil top-lum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

Ödül alacak firmaların belirlenme-sinde, işyerinin genel yapısı, cinsiyet eşitliği ile ilgili taahhütleri, konuyla ilgili olarak çalışanlara verilen eği-timler, ayrımcılık karşısında başvuru-labilecek mekanizmaların varlığı, işe alım, kariyer planlaması, terfi süreç-lerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin yeri, iş-yaşam dengesini sağlamak için alınan önlemler ile eşit ücret gibi kri-terler dikkate alındı. Değerlendirme

Kurulu’nda Çalışma Genel Müdürlüğü ve Konfederasyonumuzun yanı sıra TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ Konfederasyonla-rının temsilcileri ile bir öğretim üyesi yer aldı.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü’ne 2015 yılında hak kazanan firmalar şunlar: - Birincilik Ödülü: ÇİMSA Çimento

Sanayi ve Ticaret A.Ş. - İkincilik Ödülü: BOSCH Sanayi ve

Ticaret A.Ş. - Üçüncülük Ödülü: TED Ankara

Koleji Vakfı

nın güçlenmesi konusunda yaptıkları çalışmalar, Kadının Güçlenmesi İlke-lerinin şirket içindeki uygulamaları, SUTEKS’in 2012 yılında WEPs imzacısı olmasından sonra elde ettiği kaza-nımlar hakkında bilgi verdi. WEPs’in ülkemizdeki etkinliğini değerlendi-ren, mevcut fırsatlar ve geliştirilmesi gereken alanlar hakkındaki görüşle-rini belirten Ger, WEPs Savunuculuğu Rolü kapsamında WEPs imzacı sayı-sının artırılması, ilgili kaynakların oluşturulması, iyi örneklerin payla-şılması ve uygulamaların artırılması konularında destek vereceklerini be-

lirtti. Çalışma Grubu Üyelerinin onayı doğrultusunda, Nur Ger, 2 yıllık WEPs Savunuculuğu’na seçildi.

İletişim Ekibi adına, Yeşim Tekstil Kurumsal İletişim Direktörü Dilek Ce-sur, katılımcılara İletişim Ekibi faali-yetleri hakkında bilgi verdi. Cesur, 10 Şubat 2015 tarihli Çalışma Grubu top-lantısından bu yana İletişim Ekibi’nin gerçekleştirdiği basın ziyaretlerinden, Kadın Güçlenirse Toplum Güçlenir konulu e-bültenden, Borsa İstanbul ortaklığında 6 Mart 2015’de düzenle-nen “Borsa Zilinin Eşitlik için Çalın-

ması” etkinliğinden ve yazılı ve görsel basında çıkan Çalışma Grubu ve WEPs konulu haberlerden bahsetti. 2016 yı-lında İletişim Ekibi’nin basın ziyaret-lerine devam etmesine, Mayıs ayında e-bültenin tekrarlanmasına ve farklı iletişim yöntemleri bulunması konu-sunda çalışmalar yapılmasına karar verildi.

WEPs Uygulama Rehberi Ekibini temsilen söz alan UN Women Proje So-rumlusu Ayşegül Bağ, Taslak Rehberin amacını ve içeriğini açıklayarak, Reh-ber hazırlığı konusunda Yaşama Dair Vakfı uzmanları ile ortak çalışma yapıl-dığını kaydetti. Yaşama Dair Vakfı Ge-nel Müdürü Ebru Tüzecan, Sekretarya tarafından yapılan ön çalışmanın ken-dileriyle paylaşıldığını, 16 Kasım 2015 haftasında Rehber’in yazım sürecine başlanacağını, WEPs imzacısı beş şirket ile birebir görüşmeler yapılacağını, Ara-lık 2015 sonunda Rehber’in ilk taslağı-nın tamamlanacağını söyledi.

Çalışma Grubu’nun beşinci toplantısı 2016 Şubat ayı içinde İstanbul’da yapılacak.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 88: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8686

haberler

Kayıtdışı İstihdam ÇalıştayıSosyal Güvenlik Kurumu’nun,

kamu kurum ve kuruluşları, işçi, iş-veren ve esnaf üst kuruluşları ve aka-demisyenlerin katılımı ile sürdürdüğü “Etkin Rehberlik ve Denetim Yoluyla Kayıtlı İstihdamın Teşviki Projesi (Kİ-TUP II) kapsamında düzenlenen “Ka-yıtdışı İstihdam Çalıştayı” 27 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da yapıldı.

Çalıştaya işçi ve işveren kuruluşları ile STK’ların temsilcileri, akademis-yenler, ÇSGB ve SGK yetkilileri katıldı.

Sigorta Primleri Genel Müdürü Ah-met Açıkgöz Çalıştay’ın açılışında yap-tığı konuşmada, Kurumun kayıtdışı is-tihdama yönelik çalışmaları hakkında bilgi verdi. Açıkgöz, bu kapsamda so-runla ilgili bilinçlendirme ve bilgilen-dirme faaliyetlerinin devam ettiğini, denetmen kadroları oluşturulduğunu, taşrada kayıtdışı ile mücadele daire başkanlığı kurulduğunu, bölgesel ana-lizler yapıldığını ve çalışmalarda tek-nolojik imkanlardan yararlandıklarını belirtti.

TESK Genel Sekreteri Naci Sulkalar

yaptığı konuşmada, indirim ve teşvik-lere rağmen prim yükünde Türkiye’nin halen OECD ortalamalarının üstünde yer aldığını, nitelikli eleman buluna-mamasının temel sorun olduğunu, sadece denetim ve ceza ile kayıtdışına çözüm bulunamayacağını vurguladı.

HAK-İŞ Genel Sekreteri Dr. Osman Yıldız, sendikacılık ile sosyal güvenlik sistemi arasında üyelik nedeniyle çok önemli bir bağ kurulduğunu, sendika-cılığın kayıtdışılığın panzehiri oldu-ğunu, işsiz ve kayıtdışında olanların e-devlet üzerinden sendikalara üye olmalarına imkan sağlanması gerek-tiğini, kayıtdışı oranının düşmekte ol-duğunu ama bunun yeterli olmadığını, kayıtdışılıkla mücadelede bir sistem geliştirilmesine ihtiyaç bulunduğu-nu, gelir dilimlerindeki vergi artışının toplu iş sözleşmesi sistemini olumsuz etkilediğini, bu oranların düşürülmesi gerektiğini, bölgesel asgari ücret öne-rilerini kabul etmediklerini, asgari ücretin çok yükseltilmesine sıcak bak-madıklarını, yapılacak artışın asgari

ücretin sistematik yapısı bozulmadan ikramiye şeklinde verilmesi gerekti-ğini, asgari ücretin tüm vergilerden muaf olması gerektiğini belirtti.

TÜRK-İŞ Genel Başkan Danışmanı Celal Tozan, yüksek oranlarda seyre-den işsizlik, yoksulluk ve Suriyeli göç-menlerin kayıtdışını besleyen unsur-

Bülent Pirler

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 89: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8787

haberlerlar olduğunu, taşeron uygulamaları ile sosyal yardımların bu süreci olumsuz etkileyen unsurlar olduğunu, kayıt-dışı ile mücadele için toplumun tüm kesimlerinin birlikte hareket etmesi gerektiğini söyledi.

Konfederasyonumuz Genel Sekre-teri Bülent Pirler ise Çalıştay’da yaptığı konuşmada, Ülkemizde sistem oluşu-mu ve kurumsallaşma açısından ciddi sorunlar bulunduğunu, Türkiye’nin ekonomide liberalleşirken çalışma hayatında aynı değişimi gerçekleştire-mediğini, ekonomi ile çalışma hayatı arasındaki bu uyumsuzluğun ekono-minin gelişimini engellediğini, çalış-ma hayatında özel istihdam büroları ile geçici iş ilişkisinin kurulmasına ilişkin düzenlemelerin yapılmaması, esneklik ile güvence arasında gereken dengenin kurulamaması, esnek çalış-ma modellerinin hayata geçirileme-mesi ve nitelikli eleman temininde ya-şanan sorunlar nedeniyle kayıtdışılığa ilişkin sorunların çözümünün zorlaştı-ğını, mesleki yeterlilik sisteminin güç-lendirilmesi gerektiğini, sanayileşme

hızındaki gerilemenin ve mevzuattaki katı düzenlemelerin kayıtdışılığı artır-dığını, toplu iş sözleşmeli işyerlerinin şikayet dışında denetime tabi tutul-maması gerektiğini, işgücü piyasasına girişi kolaylaştıracak düzenlemelere ihtiyaç olduğunu, sosyal yardımların istihdamdan caydırıcı bir unsur haline geldiğini, sosyal taraflarla birlikte ge-liştirilecek sistem ve kurumsallaşma altyapısı oluşturulmadan denetimler-le sürdürülebilirliğin sağlanamaya-cağını, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun işverenlere müşteri odaklı yaklaşması gerektiğini vurguladı.

Takiben söz alan Gelir İdaresi Baş-kan Yardımcısı Semi Okumuş, kayıt-dışılıkla mücadele çalışmalarının tek bir kuruluş tarafından yürütüleme-yeceğini, çalışmalarda otuzdan fazla kamu kuruluşunun görev aldığını, bunun kurumların birlikte çalışma ve bilgi paylaşımı kapasitelerine olumlu etkisi olduğunu belirterek Kayıtdışı ile Mücadele Eylem Planı hakkında bilgi verdi.

SGK Başkan Vekili Cevdet Ceylan, “konunun taraflarıyla bir arada olmayı önemsediklerini, kayıtdışı ile mücade-lede ceza yerine teşvik, denetim yerine rehberlik anlayışını benimsediklerini, Kurumun 18 milyar TL’lik açığının ol-duğunu, kayıtdışı istihdamda yüzde 1’lik bir düşüşün sosyal güvenlik açı-ğının yaklaşık 1 milyar lira azalması anlamını taşıdığını ve bunun dahi ça-lışmaların önemini ortaya koyduğunu belirtti.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Temsilcisi François Begeot, kayıt dışı-lığın en çok yoksul kesimleri etkiledi-ğini, bu alanda bilinçlenmenin önemli olduğunu, Türkiye’nin kayıt dışı çalış-mayla ilgili olarak ciddi bir mesafe kat ettiğini, projenin bu alandaki çalışma-ların güçlendirilmesi açısından önem taşıdığını söyledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı Müsteşar Vekili Dr. Mehmet Selim Bağlı konuşmasında, kayıtdışının top-lumun tüm kesimlerini ilgilendirdi-ğini, sorunun ancak birlikte çalışarak

çözümlenebileceğini, yasal dü-zenlemenin çözüm için yeterli olamayacağını, kayıtdışılığın kültürel bir sorun olduğunu, kayıtdışılığın azaltılmasının aynı zamanda modern devlet olmanın bir gereği olduğunu ifade etti.

Programın öğleden sonraki bölümümde ise, SGK Temsilci-leri ve ilgili akademisyenlerin başkanlığında inşaat, turizm, tekstil, mobilya sektörlerinde, sektör ve kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşları temsil-cilerinin katıldığı dört ayrı ça-lışma grubuyla, sektörel bazda durum analizleri yapılarak, çö-züm önerileri değerlendirildi.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 90: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8888

haberler

1’inci Küresel İşverenler Zirvesi Bahreyn’de Gerçekleşti

1’inci Küresel İşverenler Zirvesi 6-7 Ekim 2015 tarihlerinde Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE) ve Bahreyn Sanayi ve Ticaret Odası ev sahipliğin-de Bahreyn’de gerçekleşti. Zirve’ye TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler ka-tıldı.

Zirve’nin açılış konuşmasını ger-çekleştiren IOE Başkanı Daniel Funes de Rioja yaptığı açılış konuşmasında Zirve’de tartışılacak başlıca konuların iş dünyasının en önemli gündem mad-deleri olan; - İşgücü hareketliliği - Genç işsizliği - Sosyal kapsayıcılık - İş Dünyası ve İnsan Haklarıolacağını söyledi.

TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler Zirve’nin “İşgücü Piyasasında Kap-sayıcılığın ve Çeşitliliğin Artırılması” başlıklı oturumunda bir konuşma gerçekleştirdi. Genel Sekreter Bülent Pirler konuşmasında kadınların ve göçmenlerin işgücü piyasasına dahil edilmesinin kritik öneme sahip oldu-

ğunu dile getirdi ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kadınların işgücü piya-sasındaki yerlerini güçlendirebilmek ve onlara daha fazla istihdam olanağı sunma konusunda işverenler olarak hükümetlerden teşvik bekliyoruz. Bu konuda her ülkeye uyan tek bir çözüm bulmak imkansız olduğuna göre tüm ülkelerin kadınları işgücü piyasası-na dahil etmek için ulusal bir strate-ji yürürlüğe koymalıdır. Öte yandan Zirve’de ayrı bir başlık olarak ele alı-nan göç konusu önümüzdeki günlerde gündemimizde olacak bir başka konu. Türkiye bugün 2,3 milyon Suriyeli göç-mene ev sahipliği yapıyor. Misafirleri-mizin işgücü piyasasına dahil edilme-leri konusunda Türk işverenleri olarak karar verme mekanizmasına dahil ol-mak istiyoruz. Uluslararası kuruluşları Suriyeli göçmenler konusunda daha etkin olmaya davet ediyorum.”

Zirve’de gerçekleşen Küresel İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) Özel Oturumu’nda Uluslararası Çalışma Ör-gütü Genel Direktörü Guy Ryder, TİSK Basın Müşaviri Koray Balkaya, Küresel

GAN Genel Direktörü Shea Gopaul ve Hilton Worldwide Ortadoğu ve Afri-ka İnsan Kaynakları Direktörü Koray Gençkul genç işsizliğinin çözüm yol-larını tartıştılar. Tartışmalar özellikle genç işsizliğine en önemli çözüm ola-rak gösterilen GAN çalışmaları üzerine yoğunlaştı. Ulusal Ağlar arasında ba-şarı hikayesi olarak adlandırılan GAN TÜRKİYE’nin çalışmaları hakkında da bir sunum gerçekleştirilen toplantıda GAN Üyesi Hilton’un 2015 yılı içeri-sinde Bölgede 1.000 işbaşında eğitim fırsatı sunmakta olduğu duyuruldu.

Zirve’nin kapanış oturumunda 25 Eylül 2015 tarihinde BM tarafından açıklanan “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”ne işverenlerin verdiği des-teği vurgulamak amacıyla kaleme alın-mış olan “Bahreyn Deklarasyonu”nun imza töreni gerçekleştirildi.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 91: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

8989

haberler

GAN Etki Günü

TİSK’in Üyesi bulunduğu Uluslara-rası İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) Etki Günü Üye Ulusal Ağların, üye şirket temsilcilerinin, akademisyenlerin ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla 3-4 Aralık 2015 tarihlerinde Madrid’de gerçekleşti.

GAN Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten Telefonica şirketinin ev sa-hipliğinde gerçekleşen toplantıda ge-leceğin işleri ve becerileri, dijital plat-formda verilen eğitimler, iş hayatında cinsiyet eşitliği, tedarik zincirlerindeki

KOBİ’lere erişim ve GAN Ulusal Ağları konuları ele alındı.

Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren GAN Direktörü Shea Gopaul Türkiye, Endonezya, İspanya Ulusal Ağlarının çalışmalarını başa-rıyla sürdürdüklerini, 15 Aralık 2015 tarihinde gerçekleşecek açılış ile Ar-jantin Ulusal Ağı’nın da GAN ailesine katılacağını belirtti.

2016 yılında GAN Başkanlığı-nı Telefonica’dan devralacak Adec-co Temsilcisi Bettina Schaller, GAN

TÜRKİYE’nin başarılı çalışmalarının iyi uygulama örneğinin ötesine geçti-ğini ve GAN kurulurken hayal edilen herşeyin TİSK liderliğinde Türkiye’de hayata geçirildiğini söyledi.

Konfederasyonumuz Temsilcisi ko-nuşmasında GAN TÜRKİYE’nin açılı-şından bu yana gerçekleştirdiği ve önü-müzdeki yıl için planlandığı faaliyetler hakkında katılımcılara bilgi verdi.

Toplantıda ayrıca GAN’ın yeni logo-su ve web sitesi kamuoyuyla paylaşıldı.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 92: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

9090

haberler

TİSK’in Herkes İçin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi İkinci Dönem Etkinlikleri

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) 4 yıllık “Herkes için Kurumsal Sosyal Sorum-luluk (Herkes için KSS)” Projesi’nin 2014-2016 dönemi çalışmaları çeşitli etkinliklerle devam ediyor.

30 Kasım 2012 tarihinde başlayan, TİSK’in liderliğinde ve Hırvatistan İş-verenler Birliği (HUP-CEA), Karadağ İşverenler Federasyonu (UPCG/MEF),

Makedonya İşverenler Konfederas-yonu (BCM), Romanya Küçük ve Orta Ölçekli Özel Sektör İşletmeleri Ulusal Konseyi (CNIPMMR), Sırbistan İşve-renler Birliği (SAE), Bulgaristan Ticaret ve Sanayi Odası (BCCI) ortaklığında; ayrıca Uluslararası İşverenler Teşki-latı (IOE), Azerbaycan İşveren Teşki-latları Milli Konfederasyonu (ASK) ve Özbekistan Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğinde sürdürülen “Herkes için

Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi”, KSS ve Sürdürülebilirlik Raporlaması (SR) konularında işveren örgütlerinin ve işletmelerin kapasitelerinin artırıl-masını hedefliyor.

Proje, KSS ve SR alanlarında işve-ren örgütlerinde uzmanlık yaratma hedefi doğrultusunda Yuvarlak Masa Toplantısı’nı ve Ulusal Görev Güçleri Eğitimi’ni gerçekleştirdi.

Yuvarlak Masa Toplantısı

Proje’nin kapsadığı 8 Ülkenin her birinde KSS ve SR’nin mevcut duru-munu değerlendirmek üzere 30 Hazi-ran 2015 tarihinde İstanbul’da yapılan Yuvarlak Masa Toplantısı’nda, Proje ortaklarınca hazırlanmış olan Ulusal İnceleme Raporları’nı ele alarak KSS ve SR Alanlarında Farkındalığı Artır-ma ve Kapasite Geliştirme Destek Pa-ket taslağı oluşturuldu.

Toplantıda, BM SHIFT RAFI Danışmanı Anna Triponel, Sürdürüle-

bilir Kalkınma için Hırvat İşveren Kon-seyi Direktörü Mirjana Matesic, Calvert Yatırım Sürdürülebilirlik Araştırma ve Politika Bölümü Kıdemli Başkan Yar-dımcısı ve İnsan Hakları ve İş Dünyası Enstitüsü Vekili Bennett Freeman ve EMG KSS Danışmanlık Kurucusu Daan Elffers Uluslararası KSS Gelişmeleri konusunda; Kıymet-i Harbiye Kıdemli Danışmanı Erdem Kolcuoğlu, KSS Der-neği Türkiye Başkanı Serdar Dinler, Danışman Deniz Öztürk Farkındalık Artırma ve Kapasite Geliştirme Destek

Paketi konusunda görüşlerini açıkladı. BursaGaz İş Mükemmelliği Yöneticisi Tuğçe Balarası, 3P Sustainability Con-sulting KSS Uzmanı Deniz Özhan, SUCSR KSS Danışmanlığı Araştırma Uz-manı Ali Gizer ve Orta Anadolu Çevre ve Sürdürülebilirlik Mühendisi Seda Has-şerbetçi Sürdürülebilirlik Raporlaması hakkında sunum yaptı.

Toplantının çıktıları kullanılarak “KSS ve SR İşveren Kılavuzu” hazır-lanıyor.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 93: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

9191

haberlerUlusal Görev Güçleri Eğitimi

Ulusal Görev Güçleri Eğitimi 30 Eylül – 2 Ekim 2015 tarihlerinde TİSK Merkezi’nde yapıldı.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Program Yöneticisi Jeanne Schmitt’in uyguladığı eğitimde, Proje ortağı işve-ren örgütleri bünyesinden SR Uzmanı olarak yetiştirilmek üzere seçilen top-lam 16 görevliye üç gün süresince SR alanındaki girişimler hakkında ulusal ve uluslararası uzmanlarca eğitim veril-di. Ulusal Görev Güçleri aynı zamanda Proje’nin ileri safhalarında etkin rol üst-lenebilmeleri için ISO 26000, KSS’nin etkileri gibi konularda da eğitim aldı-lar. Eğitimin sonunda Görev Güçleri’ni oluşturan işveren örgütü temsilcilerine sertifikaları verildi.

Böylece, dünyada ilk defa 9 Ulusal İşveren Örgütü, KSS alanında AB ülke-lerine ve bütün dünya işletmelerine örnek olarak, Ulusal Görev Güçleri’nin Eğitimi ile yeni ve önemli adımlar attı.

Ulusal Görev Güçleri, bu eğitim saye-sinde KSS ve SR konularında kurum-sal geri bildirimler oluşturarak kendi ülkelerinde KSS ve SR alanlarında far-kındalık yaratacak çalışmalar yapacak.

Projenin sürdürülebilirliğinin sağ-lanması için eğitimde elde edilen bilgi-lerin Sektörel Uzmanlara (Üye İşveren Kuruluşlarının Uzmanlarına), ardın-

dan Projenin nihai hedef kitlesi olan işletmelere aktarılması ve sürdürüle-bilirlik konusunda işletmelerin farkın-dalığının artırılması Proje’nin bundan sonraki çalışmalarını oluşturuyor.

Proje hakkında ayrıntılı bilgi: www.csrforall.eu

TİSK ve Üye Sendikaları ERASMUS+Programına Hazırlanıyor

Avrupa Birliği Komisyonu tarafın-dan eğitim, gençlik ve spor alanların-da işbirliğini teşvik eden Erasmus+ Programı hakkındaki Bilgilendirme Toplantısı, 27 Kasım 2015 tarihinde AB Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ah-met Yücel’in evsahipliğinde gerçekleş-tirildi.

Erasmus+ Programı kapsamında sunulabilecek projeler ve uygun hibe-ler hakkında bilgi verilmesi ve işbirliği fırsatlarının değerlendirilmesi ama-cıyla yapılan toplantıya MEB Müsteşar Yardımcısı Mustafa Hilmi Çolakoğlu başkanlık etti.

TİSK ve Üye İşveren Sendikaları temsilcilerinin katıldığı toplantıda Ulusal Ajans Başkanı Mesut Kamiloğlu

da bulundu.Ahmet Yücel, Ülkemiz tarafından

Avrupa Birliği Komisyonu’na sunulan projelerin beklenen başarıyı elde ede-mediğini, projelerin kalitesinin artı-rılması için işbirliğinin şart olduğunu söyledi.

Mustafa Hilmi Çolakoğlu, Milli Eği-tim Bakanlığı’nın Erasmus+ Programı kapsamındaki kaynaklardan azami dü-zeyde faydalanmak istediğini, MEB’in, söz konusu projelerin sunulması ve yürütülmesinde koordinasyon göre-vini üstlenmeyi düşündüğünü, kamu kurum ve kuruluşlarının hızlı karar alma, esnek olma, proje hazırlama ve yürütme gibi konularda zaaflarının ol-duğunu, bunun için özel sektörün ön

plana çıkmasının gerektiğini ifade etti. Çolakoğlu, TİSK Camiasından verimli projeler beklediğini ve gerekli desteğin MEB tarafından verileceğini kaydetti.

TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler, özel sektör ile kamu kesimi arasındaki işbirliğinin önemine değinerek, pro-jeler konusunda önemli tecrübelere sahip bulunan TİSK Camiasının her türlü işbirliğine hazır olduğunu dile getirdi.

Toplantıda, AB Bakanlığı ve Ulu-sal Ajans Temsilcileri Erasmus+ Programı’nı tanıtırken, MEB Temsilci-si, TİSK’in de Üyesi olduğu Avrupa İş-başında Eğitim Birliği (EAfA) hakkında bilgi verdi.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 94: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

9292

haberler

İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Derneği’nde Yeni Yönetim

Yargıtay Kararlarını Değerlendirme Seminerleri ve ülkemizde İş Hukuku-nun gelişmesinde büyük bir katkısı olan İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Derneği (Türk Milli Komitesi)’nin ola-ğan Genel Kurulu 3 Ekim 2015 günü İstanbul’da yapıldı.

Genel Kurulda yapılan oylama so-nucunda Prof.Dr. Savaş Taşkent İş

Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Derneği’ne oybirliği ile Başkan, Der-neğin Yönetim Kurulu’nun asil üyelik-lerine Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey, Prof. Dr. Gülsevil Alpagut, Prof. Dr. Mustafa Alp, Doç. Dr. Süleyman Baş-terzi; yedek üyeliklerine ise; Prof.Dr. Nurşen Caniklioğlu, Doç.Dr. Mahmut Kabakcı, Av. Ertan İren, Doç, Dr. Gaye Burcu Yıldız ve Av. Abdi Pesok yine oy-

birliği ile seçildiler.

1974 yılında İstanbul’da “İş Hu-kuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi” adıyla kurulan Derneğin Başkanlık görevini Prof Dr. Kemal Oğuzman, daha sonra sırasıy-la Prof.Dr. Münir Ekonomi, Prof.Dr. Sarper Süzek ve Prof.Dr. Polat Soyer üstlenmişlerdir.

“Çalışma Hayatında Esnek Çalışma Uygulamaları” Toplantıları Yapıldı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-

lığı tarafından, 16 Kasım 2015 tarihin-

de Isparta’da, 17 Kasım 2015 tarihinde

Burdur’da ve 18 Kasım 2015 tarihinde

Uşak’ta “Çalışma Hayatında Esnek Ça-

lışma Uygulamaları” gündemli toplan-

tılar düzenlendi. Toplantılarda, esnek

çalışma modelleri ile 4857 sayılı İş

Kanunu’nda düzenlenen esnek çalışma

uygulamaları hakkında bilgi verildi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Lütfi İNCİROĞLU’nun başkanlık ettiği toplantılara Konfederasyonumuz tem-silcilerinin yanı sıra TOBB, Türk-İş ve Hak-İş temsilcileri katıldı.

Konfederasyonumuzu temsilen Isparta ve Burdur’daki toplantılara

TİSK Isparta İl Temsilcisi olarak görev yapan Çimento Endüstrisi işverenleri Sendikası (ÇEİS) üyesi Göltaş Göller Bölgesi Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. İnsan Kaynakları Müdürü Cem Ender MUTLU; Uşak’taki toplantıya TİSK Mü-şavir Avukatı Z. Ulaş Yıldız katılarak Konfederasyonumuzun esnek çalış-ma mekanizmalarına ilişkin görüşleri hakkında sunum yaptılar.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 95: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

9393

haberlerYargıtay’ın 2014 Yılı İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi Semineri Yapıldı

İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hu-kuku Derneği’nin (Türk Milli Komitesi) düzenlediği “Yargıtay’ın 2014 Yılı İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Kararlarının Değerlendirilmesi Semi-neri” 20 - 21 Kasım 2015 tarihlerinde An-kara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde gerçekleştirildi. İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Derneği Başkanı Prof. Dr. Savaş Taşkent’in açılış konuşması ile başlayan Seminerde Yargıtay’ın iş ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin kararları akademisyenler, yargıçlar ve uzmanlar tarafından tartışıldı.

Toplantının Yargıtay 9. Hukuk Dai-resi Başkanı Ümran Sayış’ın başkanlık ettiği ilk oturumunda Doğuş Üniversi-tesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsevil Al-pagut, Yargıtay’ın 2014 yılında iş iliş-kisinin kurulması, hükümleri ve işin düzenlenmesi hakkındaki kararlarını değerlendirdi.

Alpagut, daireler arasındaki içtihat farklılıkları, İş Kanunu’nun kapsamı, iş sözleşmesinin unsurları, limitet şir-ket müdürünün statüsü, kamuda mu-vazaalı alt işveren ilişkisi, belirli süreli sözleşmenin kuruluşunda objektif ne-den konularındaki Yargıtay kararları-na ilişkin görüşlerini belirtti.

Toplantının Yargıtay 22. Hukuk

Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş’ın başkanlık ettiği ikinci oturumunda Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üye-si Prof. Dr. Murat Engin iş ilişkisinin sona ermesi ve kıdem tazminatı konu-lu tebliğini sundu.

Engin, eylemli fesih, istifa, iş güven-cesi kapsamı, değişiklik feshi, son çare ilkesi ve ölçülülük ilkesi konularında Yargıtay’ın 2014 yılı kararlarını değer-lendirdi.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Üyesi Tür-kan Erturan’ın başkanlık ettiği ikinci gün sabah oturumunda Marmara Üni-versitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ercü-ment Özkaraca, Yargıtay’ın 2014 yılın-da toplu iş ilişkilerine ilişkin verdiği kararlar hakkındaki tebliğini sundu.

Özkaraca, mevsimlik işçinin sendi-ka üyeliği, emekli olan işçinin sendika

üyeliği, kuruluşların dava takip yetki-si, iş güvencesi kapsamı dışındakilerin sendikal tazminat talebi, toplu iş söz-leşmesi yetkisi sürecinde işkolu tespi-tinin bekletici mesele sayılması, toplu sözleşmenin üyelik bağı olmaksızın tüm işçilere uygulanacak hükümleri ile stokların işyeri dışına çıkarılması konu-larında görüşlerini aktardı.

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı Mesut Balcı’nın başkanlık ettiği toplan-tının son oturumunda Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Nazım Sözer, Yargıtay’ın sosyal güvenlik hukukuna ilişkin 2014 yılı kararlarına ilişkin tebli-ğini sundu.

Sözer, primlerden sorumlu yönetici, eksik işçilik alacağı, ölüm aylığı bağla-ma koşulları, emekli aylığının haczi, rü-cuun hukuki temeli ile hizmet tespitine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Şeker İşveren Genel Kurulu Yapıldı Konfederasyonumuza Üye Türkiye Şeker Sanayii İşverenleri Sendikası’nın 28. Olağan Genel Kurul Toplantısı 23 Kasım 2015 tarihinde yapıldı. Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulu’na seçilen yeni üyeler aşağıdaki gibidir:YÖNETİM KURULU; Hasan Alkan (Başkan), Dr.Selim Yücel (Başkan Vekili), Dr. Abbas Sueri (Üye), Cengiz Sezer (Üye).DENETİM KURULU; Muhsin Şekeroğlu (Başkan), Ahmet Duymuş (Üye), Mustafa Çizioğlu (Üye).DİSİPLİN KURULU; Oğuzhan Kavallı (Başkan), Mesut Sönmezler (Üye), Zekai Serinker (Üye).

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 96: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

9494

haberler

MESS İş Sağlığı ve Güvenliğinde Başarılı İşletmelerini ve Çalışanlarını Ödüllendirdi

Bu yıl ilki gerçekleştirilen MESS İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Yarışmaları Ödül Töreni, 11 Kasım 2015 tarihinde İstanbul Marriott Hotel Şişli’de düzenlendi.

Üyemiz MESS’e üye işyerleri, işveren kuruluşlarının temsilcileri, akademis-yenler ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcilerinin katıldığı ödül töreninin açılış konuşmasını MESS Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet C. Betil yaptı. Betil, açılış konuşmasında şunlara değindi: “Endüstri ilişkilerinin temel konularından biri olan iş sağlığı ve güvenliği alanında; bugün burada ilki düzenlenen İyi Uygulama Yarışma-larımızın Ödül Töreni’ni gerçekleştir-mekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Belirtmek isterim ki, bu yarışmaları bir gelenek haline getirerek her yıl düzen-lemeyi; bu alanda sürdürülen çabaları desteklemeyi, iş güvenliği bilincinin gelişimine katkı sağlayacak çalışmaları ilgili tüm kesimlere ulaştırmayı hedefli-yoruz. Sendikamıza üye işletmeler, ça-lışanlarımızın sağlık ve güvenliğine her zaman en büyük önceliği vermekte ve

iş sağlığı ve güvenliği alanında ülkemi-zin en ileri örneklerini ortaya koymak-talar. Bu nedenle, bu uygulamaları ilgili tüm kesimlerle paylaşmayı, özveri ile yürütülen çalışmaları desteklemeyi ve teşvik etmeyi bir borç biliyoruz.”

“MESS Altın Eldiven İSG İyi Uy-gulama Yarışması”nda iş sağlığı ve güvenliğinin gelişimine katkı sağla-mış işyeri iyi uygulamaları,  “MESS Altın Öneri – Mavi Yakalı Çalışan İSG Yarışması”nda ise mavi yakalı çalı-şanlarca yapılmış iş sağlığı ve güven-liği önerileri değerlendirildi. Dereceye

giren ve tavsiye edilen uygulamalar, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür-lüğü, İş Teftiş Kurulu İstanbul Grup Başkanlığı, MESS İş Sağlığı ve Güven-liği Komisyonu, MESS Eğitim Vakfı temsilcileri, akademisyenler ve MESS yetkililerinin katılımıyla oluşan Jüri tarafından yapılan puanlama sonucu tespit edildi.

Dereceye giren, tavsiye edilen uy-gulamalar arasında yer alan üye iş-yerleri ve ödül almaya hak kazanan çalışan bilgilerine www.mess.org.tr adresinden ulaşılabilir.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 97: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

9595

haberler

TTSİS’ te Yünün Geleceği Vizyon ve Strateji ToplantısıUluslararası Yünlü Tekstil

Örgütü’nün (IWTO- International Wool Textile Organization) “Yünün Geleceği Vizyon ve Strateji Toplantısı” 23-24 Ka-sım 2015 tarihlerinde İstanbul’da Üye-miz Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Yünsa ev sahipliğinde gerçekleşti. Sabancı Center’da gerçek-leşen toplantıya dünyada yaklaşık 5.6 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğüne sahip yünlü sanayinin önde gelen 80 uluslararası temsilcisi katıldı. Toplan-tıya katılan ülkeler arasında Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Almanya, Gü-ney Afrika, Çin, Yeni Zelanda, Avustu-ralya, Türkiye, İtalya, Uruguay, Arjan-tin yer aldı. Toplantıda konuşan Yünsa Genel Müdürü Cem Çelikoğlu da, 2017 yılında yaklaşık 500 kişinin katılaca-ğı Dünya Yün Kongresi’nin Türkiye’de yapılacağını açıkladı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Uluslararası Yünlü Tekstil Bir-liği (IWTO-International Wool Textile Organization) Başkanı Peter Ackroyd, “Bundan 20 yıl önce Birleşik Krallık’ta büyük miktarlarda toplu üretim yapan devasal tesisler vardı. Ama hepsi ayrıl-dı. Şu anda çok yüksek kalitede yünlü kumaş üreten 35 şirket var, bunlar çok

niş ürünler üretiyor. Artık toplu üre-tim başka ülkelere kaydı” dedi. Ack-royd, yünlü kumaş tüketiminin son iki yılda Japonya’da %20, ABD’de %10, İngiltere’de ise %5 arttığını söyledi.

Toplantıya ev sahipliği yapan Yünsa’nın Genel Müdürü Cem Çeli-koğlu, dünyada bugün gelinen or-tamın Türk tekstil ve giyim sektörü için büyük fırsatlar sunduğunu belir-terek Türkiye’nin önünde tarihi bir fırsat olduğunu vurguladı. Çelikoğlu, “Avrupa’da tekstil üretimi ciddi anlam-da azaldı. Bugün etrafımızda tekstil üretiminde bir Bulgaristan, Romanya

veya Rusya’dan bahsedemiyoruz. Bu nedenle gerçekleşen azalmayı Çin ve Hindistan karşılıyor. Oysa günümüz-de müşteriyi hızlı dinleyip, hızlı üret-tiğimiz takdirde rakiplerimizin önüne geçebiliyoruz. Türkiye’de tekstil üsleri oluşmuş durumda. Türkiye kalifiye in-san kaynağı anlamında da son derece güçlü” dedi.

Günümüz koşullarında doğal elyaf olan yünden üretilen kumaşlar kullan-manın daha da önemli bir hale geldi-ğini belirten Cem Çelikoğlu, “Hedefi-miz önümüzdeki 5 yıl içinde sektörde dünya lideri olmak. Bugün tüm çalış-malarımızı bu hedef doğrultusunda sürdürüyoruz. Uluslararası bir takımla dünya liderliğine koşuyoruz. İşimize, yünlü kumaşa odaklandık. En iyi bildi-ğimiz işi yapmak istiyoruz. Biz üretimi-mizin yaklaşık %70’ini ihraç ediyoruz. Pazarlarımızın başında birinci sırada Almanya geliyor. İngiltere, İtalya, İs-panya, Fransa ve Amerika en önemli yurtdışı alıcılarımız.”Sürdürülebilirlik çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde açık-lanan 2014 CDP İklim Değişikliği Ra-poruna göre tekstil sektöründe en iyi puanı alarak sektör birincisi olduk ve çalışmalarımızın başarısını kanıtla-dık.” dedi.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 98: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

9696

haberler

Global Compact Avrupa Ulusal Ağlar Yıllık Toplantısı ve Ulusal Ağlar Deneyim Paylaşım Toplantısı

UN Global Compact (GC) Avrupa Ulusal Ağlar Yıllık Toplantısı, 15-16 Ekim 2015 tarihlerinde Almanya’nın başkenti Berlin’de gerçekleşti. Toplan-tıda GC Türkiye Ulusal Ağı’nı Ankara Koordinatörü ve İstanbul Koordinatö-rü temsil etti.

Global Compact Avrupa Ulusal Ağlarının yıllık en kapsamlı toplan-tısı niteliğini taşıyan Toplantı kapsa-mında 20’den fazla Avrupa Ulusal Ağ temsilcisi bir araya gelerek, örnek uy-gulamalarını, karşılaştıkları güçlükleri ve oluşturdukları kaynakları paylaştı. Toplantı gündeminde, Ulusal Ağlar’ın yönetişim konusunda karşılaştığı güçlükler, finansman kaynakları ve yeni kaynaklara erişim yolları, lider şirketler ile iletişimin güçlendirilme-si, Avrupa Ulusal Ağları’nda yaşanan gelişmelerin yanı sıra KOBİ’lerle daha güçlü ortaklıkların oluşturulması ve

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi konular yer aldı.

Öte yandan, 19-21 Ekim 2015 ta-rihlerinde UN Global Compact Ulusal Ağlar Deneyim Paylaşım Toplantısı Global Compact Türkiye’nin ev sahip-liğinde İstanbul’da gerçekleşti.

Toplantıya Brezilya, İsviçre, Kana-da, Tunus, Türkiye ve Ürdün Ulusal Ağı temsilcilerinin yanı sıra UNGC Ofisinden temsilciler katıldı. Toplan-tının ilk günü Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden yaptığı açılış konuşmasında, katılımcılara GC Türkiye Ulusal Ağı ve güncel faaliyetleri hakkında bilgi ver-di.

Toplantı kapsamında Ulusal Ağ temsilcileri kendi ağlarını ve faaliyet-lerini tanıtarak 2016 yılı stratejilerin-den bahsetti. Ulusal Ağlar arasındaki

etkileşimi ve bilgi paylaşımını artır-maya yönelik olarak gerçekleştirilen toplantıda, Ulusal Ağların karşılaştığı güçlükler ve çözüm yolları ele alındı.

Tunus ve Ürdün Ulusal Ağlarının yeni kuruluyor olması, İsviçre Ağı’nın sayıca az imzacısının bulunması, Bre-zilya ve Türkiye Ulusal Ağları’nın ise büyük ve gelişmiş Ağ olması, katılım-cılar arasındaki paylaşımların etkili ol-masını sağladı. Türkiye Ulusal Ağı’nın sektörel yayılım ve çarpan etkili işbir-likleri stratejileri ve çalışma grupları faaliyetleri örnek uygulamalar olarak sunuldu.

Programın son günü, katılımcı-lar, Global Compact Türkiye imzacısı, Sürdürülebilirlik Tedarik Zinciri ve Kadının Güçlenmesi Çalışma Grubu üyesi Boyner Holding’i ziyaret etti ve kurumsal sürdürülebilirlik stratejileri hakkında bilgi edindi.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 99: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

97

avrupa avrupa

Avrupa Birliği 2015 Yılı Türkiye İlerleme Raporu19. Fasıl: Sosyal Politika ve İstihdam Bölümü

AB’nin sosyal alandaki kuralları, iş hukuku, eşitlik, iş sağlığı ve güvenliği ile ayrımcılık yasağı konularında asgari standartları içermektedir. Bu kurallar Avrupa düzeyinde sosyal diyaloğu da geliştirmektedir.

Türkiye bu Fasılda makul ölçüde hazırlıklıdır. Temelde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı olmak üzere geçen yıl bazı ilerlemeler gerçekleştirilmiştir. Gelecek yıl Türkiye’nin özellikle aşağıdaki konularda çalışma yapması gerekmektedir:

• Etkin sosyal diyaloğu zedeleyen, sendikalar için çifte baraj gibi engellerin kaldırılması; • İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının daha iyi uygulanması ve icra edilmesi; • Herkese eşit muamelenin sağlanması için sosyal koruma sosyal içerme ve ayrımcılık yasağı politikalarının güçlendirilmesi.

İş hukuku alanında, kamu sektö-ründe alt işveren ilişkilerini düzen-lemek üzere Ağustos 2014’te yeni bir mevzuat kabul edilmiştir. Kanun kapsamı dışındaki alt işveren işçileri zayıf çalışma koşulları, haksız işten çıkarma riski ve sendikaya üye olma konusunda güçlüklerle halihazırda karşı karşıyadır. Özellikle madencilik sektöründeki işçiler alt işverenlikten olumsuz etkilenmektedir. Türkiye bu-güne kadar geçici işçilik gibi istihdam şekillerini AB müktesebatı ile uyumlu şekilde düzenleyememiştir. Geçen yıl İş Kanunu kapsamında olmayan ve sendikalara erişimi olmayan kayıtdışı işçilerin oranı %33,6’dan %34’e yük-selmiştir. Tarım-dışı çalışanlarda bu oran daha düşük (%22,3) olmakla bir-likte, 2018 için belirlenen %17’lik ulu-sal hedefe ulaşılması için çok daha faz-

la çaba gerekmektedir. Çocuk işçiliği en kötü biçimleri de dahil olmak üzere varlığını sürdürmekte olup, kritik bir sorun teşkil etmektedir. Mevsimlik fın-dık hasadında çocuk işçiliğinin önlen-mesi için bazı dar kapsamlı faaliyetler yürütülmüştür.

İş sağlığı ve güvenliği alanında, Türkiye 167 ve 176 sayılı Sözleşmele-ri onaylamıştır. Maden kazalarında daha katı tedbirler alınmasını, çok tehlikeli işyerlerinde işverenlerin iş sağlığı önlemlerini güçlendirmesini ve iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının korunmasını öngören yasal düzenle-me yapılmıştır. İş sağlığı ve güvenliği alanında müktesebata uyumu amaç-layan Kanun, AB Çerçeve Direktifi’ne uyum sağlayacak temel unsurlarının 2016’da uygulanacak olmasından ötü-

rü tam olarak tatbik edilememektedir. İşle bağlantılı kazalar kaygı yaratmak-ta olup, 2013 yılında resmi istatistik-lere göre 1360’ı ölümlü olmak üzere 191.389 iş kazası gerçekleşmiş ve bu kazaların büyük çoğunluğu inşaat sektöründe yaşanmıştır. Raporlama-da daha fazla şeffaflığa ihtiyaç olup, hükümet dışı kuruluşlar ölüm vaka-larının %40 oranında daha fazla ol-duğunu ifade etmektedir. İş kazası ve meslek hastalıklarının önemli ölçüde düşük bildirilmesi ve iş teftişindeki so-runlara eğilmek gerekmektedir.

Sosyal diyalog alanında, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar ile kü-çük şirketlerdeki çalışanlar, sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarılma-ları halinde hukuki korumaya kavuş-muştur. Mahkeme, bir başka kararı ile

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 100: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

98

avrupa avrupabağımsız sendikaların toplu sözleşme müzakere yetkisi alabilmeleri için aranan %3 oranındaki işkolu barajı-nı %1’e indirmiştir. Özel sektördeki sendikalı işçi oranı 2015’te %9,5’ten %11,2’ye çıkmış, ancak toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı önemli de-recede düşüktür. Bu durum özellikle sendikaların toplu sözleşmelere taraf olma ehliyetlerini kısıtlayan çifte bara-jın varlığından ileri gelmektedir. Buna ilaveten çok sayıda kayıtdışı işçinin sendikalara erişimi yoktur. Sendika üyelerinin hukuka aykırı olarak işten çıkarılması ve uzun yargılamalar, iş-çileri sendikalara üye olmaktan uzak-laştırmaktadır. Anayasa Mahkemesi bankacılık ve şehir içi taşımacılıkta grev yasaklarını kaldırmış, ancak uy-gulamada zorunlu nitelikte olmayan hizmetlerde yaşanan grev ertelemeleri ile zorunlu tahkim, grev hakkını ciddi olarak kısıtlamaya devam etmektedir. Mahkeme, ayrıca kamu görevlilerinin Anayasa ve ILO Sözleşmelerinde te-minat altına alınan grev hakkını kul-lanmaları gerektiğine karar vermiş, ancak bu karar uygulamaya henüz geçmemiştir. Türkiye, kamu görevlile-rinin grev haklarına saygı duymalı ve Anayasa değişiklikleri de dahil olmak üzere toplu sözleşme önündeki engel-leri kaldırmalıdır. Ekonomik ve Sosyal Konsey, 2009’dan beri toplanmamış-tır. Kamu sektöründe, özellikle de eği-tim kurumları ve silahlı kuvvetlerin sivil bölümlerinde, belirli sendikaların üyelerine yönelik ayrımcı uygulamala-ra ilişkin raporlar mevcuttur.

İstihdam Politikalarında, Ulusal İstihdam Stratejisindeki hedefler, za-yıflayan işgücü piyasası performansı ile karşılaştırıldığında fazla iddialı görünmektedir. 20-64 yaş aralığında-ki istihdam oranları erkeklerde %75, kadınlarda %31,6 oranında durgun-laşmış ve bu oranlar özellikle kadın-lar için düşük kalmış bulunmaktadır.

İşsizlik oranı %9,9’a yükselmiş ve kadınlar için kayda değer ölçüde yük-sektir. Genç işsizliği %17,8’e çıkmış ve tüm gençlerin %25’i istihdam, eğitim ve öğretim süreci dışındadır. Kamu is-tihdam hizmetleri, kapasitesini ve hiz-met ağını geliştirmektedir. İstihdama giriş ve sosyal reform programları üze-rindeki çalışmalar devam etmektedir.

Avrupa Sosyal Fonu için gereken programlama ve yönetim yapılarına ilişkin hazırlıklar devam etmektedir. 2014-2020 dönemine ilişkin istihdam, eğitim ve sosyal işler konulu IPA Sektö-rel Programı Aralık’ta kabul edilmiştir. 2007-2014 IPA İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Programı kapsamında istihdam, eğitim ve sosyal içerme ko-nularında ihale ve operasyonlar de-vam etmiştir.

Sosyal içerme alanında, sosyal politika, sosyal yardım ve yoksullu-ğun azaltılması konularında bütüncül bir politika çerçevesi oluşturulması konusunda herhangi bir ilerleme ol-mamıştır. Ancak bazı göstergelerde, her ne kadar Avrupa ortalamalarının altında da kalsalar, iyileşme görülmüş-tür. Ulusal İstihdam Stratejisi, engelli istihdam etmeyen kurumlar için ceza-lar öngörmekle birlikte, bu grup tüm kamu çalışanlarının ancak %2’sini teşkil etmektedir. Bu oran özel sek-törde daha da düşüktür. İlgili Kanun, engellilerin hakim ve savcılık meslek-lerine girişinin önünü kesmektedir. Bütüncül bir yaklaşımın yokluğunda engellilerin istihdamını teşvik edecek tedbirlerin sınırlı bir etkisi olmaktadır. Romanların entegrasyonuna yönelik ulusal strateji kabul edilmemiştir.

Sosyal korumaya yönelik harca-malar 2013’te artmış ve GSMH’nin %13,8’ine ulaşmıştır. Sağlık harca-malarının oranı son dört yılda ilk kez olarak 2013’te artarak GSMH’nin %5,4’üne ulaşmıştır. Kadınların düşük

istihdam oranı ve kayıtdışı çalışmanın yüksek düzeyi, açıkları 2014 yılında da artan sosyal güvenlik sisteminin sür-dürülebilirliği için sorun teşkil etmek-tedir. Yaşlı nüfus ve yaşlı bağımlılık oranı artarken, aktif yaşlanma politi-kalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Yararlanıcı sayıları ile kurumsal ve yarı kurumsal bakım merkezleri ve hizmetlerin kapasitesindeki artış çer-çevesinde engelliler için sosyal yardım programları genişlemiştir.

Ayrımcılık yasağı politikalarında herhangi bir gelişme olmamıştır. Cin-siyet eşitliğini geliştiren gruplar ile etnik gruplar, istihdamda ayrımcılıkla ilgili olaylar rapor etmeye devam et-mektedir. Güncel bir akademik çalış-maya göre, LGBTI kişilerin üçte biri işe başlama, çalışma koşulları ve ücret alanında ayrımcılıkla karşılaşıldığını rapor etmektedir ve hukuk sistemine güvensizlik ile özel hayatlarının ihlal edileceğine yönelik endişeler nedeniy-le hukuki yollara başvurmamaktadır (Bu konuda bknz. Yargı ve Temel Hak-lar 23.Fasıl).

Eşit fırsatlar alanında, kadınla-rın düşük işgücüne katılım oranını artıracak bir gelişme görülmemiştir. Çocuklar, yaşlılar ve hastalar için ba-kım kurumlarının eksikliği kadınların istihdamını engellemekte ve onların bakıcılık rolünü pekiştirmektedir. Sa-dece kamu sektöründe daha esnek ça-lışma koşulları yaratılması için kısmi tedbirler alınmıştır. Ev hizmetlerinde çalışanların sosyal güvenlik kapsamı-na alınması konusuna ayrıca eğilmek gerekmektedir. Çalışma hayatı ve özel hayatın dengelenmesi konusundaki politikalar ve mevzuatta cinsiyet eşit-liği dikkate alınmalıdır. Cinsiyete bağlı ücret farklılığı problematik durumda-dır. Müktesebata göre kurulması gere-ken eşitlik kurumu hala kurulmamıştır (bknz. Yargı ve Temel Haklar 23.Fasıl).

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 101: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

99

avrupa avrupa

Türkiye – AB İlişkileriTürkiye-AB Zirvesi

— Türkiye – AB Zirvesi 29 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, AB kurumları lider-leri ve 28 üye ülke liderinin katılımıyla gerçekleşen zirvede Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin yeniden canlandırıl-ması kararı alındı. Göç politikası ala-nında ortak politikalar toplantının ana gündem maddesiydi. Zirve buluşması-nın AB – Türkiye ilişkilerinde önemli bir gelişmeye işaret ettiği değerlendi-rildi. Zirvenin başkanlığı AB Konseyi Başkanı Donald Tusk tarafından yürü-tüldü.

Toplantının sona ermesinin ardın-dan Başbakan Davutoğlu, AB Konseyi Başkanı Tusk ve AB Komisyonu Baş-kanı Juncker ortak bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Yayımlanan ortak açık-lamada Zirve’de ele alınan konular ve kararlar şu şekilde listelendi:

Ortak zorlukların aşılması önem ta-şımaktadır. AB Konseyi 15 Ekim Zirve kararlarında ele alındığı üzere Türkiye AB katılım süreci yeniden canlandırıl-malıdır. AB ve Türkiye mevcut bağla-rı ve dayanışmayı geliştirmeyi, ortak geleceklerini hazırlamak üzere sonuç odaklı eylemler gerçekleştirmeyi ta-ahhüt etmektedir. Taraflar “Avrupa projesinin” pekiştirilmesi için mevcut risk ve tehditlerin uyum içerisinde ele alınması yönünde kararlılık sahibidir. G20 Antalya Zirvesi Sonuç Bildirgesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Kon-seyi 2249 sayılı kararı ile uyum içeri-sinde, terörle mücadele öncelik olarak belirlenmektedir.

Bu amaç doğrultusunda Türkiye –AB ilişkilerinin henüz tam olarak hayata geçirilememiş önemli potansiyelinin değerlendirilmesi için daha sık ve sis-tematik üst düzey diyalog elzemdir. Bu çerçevede taraflar yılda iki kez uygun

bir formatla düzenli zirve toplantıları gerçekleştirmeyi kararlaştırmıştır. Zir-ve toplantıları ilişkilerin geliştirilmesi yönünde atılan adımların değerlendi-rilmesi ve uluslararası konuların ele alınması için bir platform oluştura-caktır. Terörle mücadele dâhil olmak üzere dışişleri ve güvenlik politikası alanında düzenli diyalog ve işbirliği geliştirilmelidir. Bu bağlamda Bakan-lar / Yüksek Temsilci / AB Komiseri düzeyinde düzenli politika diyaloğu toplantıları gerçekleştirilecektir. Bu toplantılar Ortaklık Konseyi toplantı-larına ek olarak düzenlenecektir. Aynı zamanda anahtar konularda üst düzey diyalog sürdürülecektir.

17 numaralı (Ekonomik ve Parasal Politika) müzakere başlığının açılma-sı için 14 Aralık 2015’de Hükümetler Arası Konferans geçekleştirilecektir. Ek olarak AB Komisyonu 2016 yılının ilk çeyreğinde üye ülkelerin tutumla-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 102: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

100

avrupa avruparından bağımsız olarak ek başlıkların açılması için çalışmaları tamamlaya-caktır. Gelecek dönemde bu tür ön ha-zırlık çalışmaları farklı başlıklar için başlatılabilecektir.

Türkiye üye ülkeler arasında ayrım gözetmeden Vize Serbestisi Yol Ha-ritası kriterlerinin yerine getirilmesi sürecini hızlandırmayı taahhüt etmek-tedir. Bu yönde AB Komisyonu tara-fından hazırlanacak ikinci ilerleme ra-poru Mart 2016’da sunulacaktır. Vize serbestisi sürecinin tamamlanması, Yol Haritası gerekliliklerinin tam ola-rak yerine getirilmesi, böylece Türk vatandaşları için Schengen Alanı’nda vize gerekliliklerinin Ekim 2016’da kaldırılması yönünde değerlendirmeyi içerecek AB Komisyonu üçüncü iler-leme raporunun 2016 son baharında yayımlanması için AB – Türkiye Geri Kabul Anlaşması Haziran 2016’da tam olarak uygulanmaya başlanacaktır.

AB Türkiye’de acil ve sürekli insani yardım sağlayacaktır. Türkiye’ye sağ-lanan genel AB mali desteği önemli oranda artırılacaktır. AB Komisyonu geçici koruma altında olan Suriyeli-ler ve ev sahibi topluluklara yönelik etkili ve tamamlayıcı destek eylemle-rinin koordinasyonunun sağlanması yönünde “Türkiye Sığınmacı Aracı”nı oluşturmuştur. AB 3 milyar € ek kay-nak sağlayacaktır. Bu destek gelişmek-te olan şartlar göz önünde bulundu-rularak yeniden değerlendirilecektir. Türkiye 2,2 milyon Suriyeliye ev sa-hipliği yapmaktadır ve bu çalışmalar kapsamında 8 milyar $ harcamıştır. Dolayısıyla Türkiye - AB işbirliği kap-samında yüklerin paylaşımı ilkesinin önemi vurgulanmaktadır. Üye ülkele-rin katkıları ve mültecilerin yeniden yerleştirilmesi üzerine AB programları bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Suriye’deki durum sonucunda olu-şan krizin ele alınması için geçici ko-ruma altında olan Suriyelilere destek

ve göç yönetimi alanında işbirliğinin artırılmasına yönelik, geçici olarak 15 Ekim’de kabul edilen Ortak Eylem Planı uygulamasının başlatılması ka-rarlaştırılmıştır. Ortak Eylem Planı göç akışlarının düzenli bir şekilde gerçek-leştirilmesini ve yasadışı göçün ele alınmasını sağlayacaktır. Uluslararası koruma ihtiyacı içinde olmayan göç-menlerin AB ve Türkiye’ye seyahatleri-nin önlenmesi, mevcut ikili geri kabul anlaşmalarının uygulanmasının sağ-lanması ve uluslararası koruma ihtiya-cı içinde olmayan göçmenlerin menşe ülkelerine hızla geri dönüşlerinin sağ-lanmasına yönelik taraflar arasında işbirliği artırılacaktır. Türkiye geçici koruma altında olan Suriyelilerin sos-yoekonomik durumlarının iyileştiril-mesi için ek tedbirler alma kararını paylaşmıştır. Taraflar kaçakçılık ağları ile mücadeleye yönelik kararlı ve hızlı adımlar atacaktır.

Aralık 2014’te gerçekleşen Genişle-me Politikası üzerine AB Konseyi top-lantısı kararlarında ele alındığı üzere Türkiye - AB Üst Düzey Ekonomik Di-yalog Mekanizması’nın oluşturulması üzerine çalışmalar sürmektedir.Bu mekanizma ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve iş dünyası temsilcile-rini bir araya getirecek bir platform oluşturulması hedeflenmektedir. Bu platform 2016 yılının ilk çeyreğinde oluşturulacaktır.

Ankara’da 16 Mart 2015’te başlatılan Üst Düzey Enerji Diyaloğu ve Stratejik Enerji İşbirliği olumlu bir gelişmedir. Küresel ve bölgesel düzeyde enerji iş-birliğine ilişkin düzenli bilgi paylaşımı taraflar için fayda sağlamaktadır. Bu toplantıların ikincisi 2016 yılının ilk çeyreğinde gerçekleştirilecektir.

Gümrük Birliği’nin güncellenmesi-ne yönelik hazırlık çalışmaları değer-lendirilmiştir. Hazırlık çalışmalarının tamamlanması sonrası, resmi mü-zakereler 2016 yılının sonuna doğru

başlatılabilir. Tüm bu çalışmalar eşzamanlı ola-

rak yürütülecek ve yakından takip edilecektir. Türkiye ve AB ilişkilerde yakalanan ivmenin somut sonuçlar doğurması için güncel gündem mad-deleri üzerinde ortak ilerleme sağlama konusunda kararlıdır.— AB Komisyonu tarafından hazırla-nan 2015 yılı Türkiye İlerleme Raporu 10 Kasım 2015 tarihinde açıklandı. Bu rapor 1998 yılından bu yana ülkemiz için hazırlanan 18. İlerleme Raporu olmaktadır. 2014 yılı sonunda göreve başlayan yeni Komisyonun ülkemize ilişkin ilk değerlendirmesini de içeren 18.İlerleme Raporu bu yıl farklı bir yöntemle kaleme alınmıştır. Bu rapor “yeni nesil” olarak adlandırılan iler-leme raporlarının ilkini oluşturmak-tadır. Yalnız Türkiye için değil, diğer aday ülkeler için de hazırlanan yeni ilerleme raporlarında yalnızca son bir yıl içinde kaydedilen gelişmelere yer verilmemiş, aday ülkelerin genel ola-rak her alanda AB’ye uyum düzeyleri de değerlendirilmiştir. Rapor kapsa-mında AB-Türkiye ilişkilerinde son duruma ilişkin genel değerlendirmede şu noktalar öne çıkıyor:• 2005 yılında başlayan katılım mü-zakereleri sürecinde şimdiye kadar 14 başlık müzakerelere açılmış, bir başlık geçici olarak kapanmıştır.• 17 No’lu Ekonomik ve Parasal Politi-ka konulu başlığın açılması için çalış-malar başlatılmıştır. Bu alanda gerçek-leştirilecek çalışmalar Türkiye ile üst düzey ekonomik diyaloğun geliştiril-mesi hedefi için temel oluşturacaktır.• Hukukun üstünlüğü alanında 23 ve 24 No’lu başlıkların açılması için “açı-lış kriterleri”nin belirlenmesi gerek-mektedir. Açılış kriterleri Türkiye’ye bu alanda gerçekleştirmesi gereken reformlar için bir yol haritası oluştu-racaktır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 103: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

101

avrupa avrupa

Türkiye müzakere sürecini hızlan-dırmak için:

— Müzakere başlıkları açılış kriterlerini yerine getirme yönünde ilerleme sağ-lamalı;

— Müzakere Çerçeve Belgesi kapsamın-da yükümlülüklerini yerine getirmeli;

— AB’ye karşı taahhütlerine bağlı kal-malıdır.

— Türkiye ve AB ortak çıkar alanların-da diyalog ve işbirliğini geliştirmeye devam etmiştir. Bu süreç en üst düzey ziyaretlerle desteklenmiştir.

— Türkiye’nin Daeş’e Karşı Uluslara-rası Koalisyon’a katılımıyla dışişleri ve güvenlik politikası alanında siyasi diyalog devam etmiştir. Vize Serbestisi Diyaloğu çerçevesinde vize, hareketli-lik ve göç alanında işbirliği sürdürül-müştür.

— Türkiye 2,2 milyon Suriyeli ve Iraklı sığınmacıya geçmişte benzeri görül-

memiş bir insani yardım ve destek sağ-lamaya devam etmiştir.

— Sığınmacılar ve göç yönetimi üzerine AB – Türkiye Ortak Eylem Planı Ekim 2015’de AB Konseyi’nin desteğini al-mıştır.

— AB Komisyonu ve Türkiye enerji alanında işbirliğinin artırılması kara-rı almıştır. Üst Düzey Enerji Diyaloğu başlatılmıştır.

— Ekonomik bağların güçlendirilmesi paylaşılan öncelikler arasındadır.

— Gümrük Birliği Anlaşması’nın mo-dernizasyonu ve genişletilmesine yönelik prosedürlerin başlatılmasına karar verilmiştir.

G20 Zirvesi

G20 Dönem Başkanlığı görevini yü-rüten Türkiye tarafından düzenlenen G20 Liderler Zirvesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın G20 Antalya

Zirvesi Liderler Bildirgesi’ni kamuoyu ile paylaştığı basın toplantısı ile sona erdi. “Güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme” temasıyla toplanan G20 Li-derler Zirvesi’nde Beyrut ve Ankara’da yaşanan terör saldırılarının ardından 13 Kasım’da Paris’te gerçekleşen terör saldırıları ana gündem maddesi oldu.

Basın toplantısında küresel ekono-minin güçlenmesi için küresel barış ve güvenliğin ön koşul olduğuna vur-gu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadele alanında küresel düzeyde samimi bir işbirliği ve da-yanışma gerektiğine dikkat çekti. Ek olarak Suriye’de kalıcı çözüm üzerine uzlaşı sağlanmadan terörle mücadele ve sığınmacı krizi konusunda ilerleme kaydedilemeyeceğini değerlendiren Cumhurbaşkanı, G20 liderlerinin te-rörle ayrım gözetmeksizin mücadele etmek konusunda kararlı olduğunu vurguladı.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 104: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

102

analiz

Nobel Ödülü Gerçeklerinin Analizi

Dinamiti bulan Alfred Nobel, 17 Kasım 1895’te Paris’te servetinin büyük kısmını, yazdırdığı vasiyetle insanlığın yararına olan bir seri ödüle ayırdı. İsveç Kraliyet Bilim Akademisi Fizik, Kimya, Tıp, Edebiyat ve Barış dallarında Nobel Ödülleri dağıtmak-tadır. 1968 yılında İsveç Merkez Bankası (Sveriges Riksbank) bu ödüllere Ekonomik Çalışmalar ödülünü de eklemiştir. 1901-2015 yılları arasında toplam 573 Nobel Ödülü 900 kişi/organizasyona verilmiştir. Nobel Ödülü maksimum 3 kişiye birlikte veri-lebilmektedir. Şekil, 1901-2015 yılları arasında Nobel Ödüllerinin dallara ve verilen kişi sayısına göre dağılımını göstermektedir.

Şekil : Nobel Ödülü Alanların Dalları ve Alan Kişi Sayılarının Dağılımı

Nobel Ödül Dalı Ödül Sayısı Ödül Alan Kişi Sayısı

Tek Başına Alan Kişi Sayısı

İki Kişi Alan Sayısı

Üç Kişi Alan Sayısı

Fizik 109 201 47 32 30Kimya 107 172 63 22 22Tıp 106 210 38 31 37Edebiyat 108 112 104 4Barış 96 103+26* 65 29 2Ekonomik Çalışma 47 76 24 17 6Toplam 573 900 341 135 97

*organizasyon

Ödül töreni 10 Aralık’ta İsveç’te Stokholm’de yapılır ve kazananlara Nobel Diploması, Nobel Madalyası ve yaklaşık 8 milyon İsveç Kronu SEK (1SEK=0.364 TL) ödül parası verilir.

Nobel Ödülü Kazananların Çalışma Alanlarının Dağılımı: Fizikte en çok parça fizikçiler, kimyada biyokimyacılar, tıpta genetikçiler, ekonomide makro ekonomiciler ve edebiyetta düz yazı dalında Nobel Ödülleri alınmaktadır.

En Küçük ve En Büyük Yaşta Nobel Ödülünü Kimler Almıştır? 17 yaşındaki Pakistanlı Malala Yousafzai 2014 Nobel Barış ödülünü almıştır. 90 yaşındaki Leonid Hurwicz 2007 yılı Nobel ekonomi ödülü almıştır.

Eskişehir Osmangazi ÜniversitesiMühendislik-Mimarlık Fakültesi

Prof

.Dr.

Mua

mm

er K

AYA

[email protected]

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 105: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

103

analizKadınların Aldığı Nobel Ödülleri:

1901-2015 yılları arasında 49 kadın No-bel Ödülü almıştır. Marie Curie 2 kez No-bel ödülü alan tek kadındır. 1901-1920 arasında 4, 1921-1940 arasında 5, 1941-1960 arasında 5, 1961-1980 arasında 5, 1981-2000 arasında 11 ve 2001-2015 arasında 19 kadın Nobel Ödülü almıştır.

Nobel Ödülü Alanların Ülkelere Göre Dağılımı: ABD 257, İngiltere 94,

Almanya 80, Fransa 53, İsveç 29, Rus-ya 27, Japonya 23, İtalya 19, Kanada 18, Avusturya 17, İsviçre 16, Norveç ve Çin 12, Avusturalya 10, Macaristan ve G. Afrika 9, Hindistan 8, İspanya 7, Mısır ve Çek Cum-huriyeti 6, Arjantin ve Romanya 4, Fin-landiya 3, G. Kore, İran, Pakistan, Türkiye, Cezayir, Portekiz ve Şili 2, Brazilya, Yuna-nistan, Bulgaristan, Endonezya, Yemen, Fas, Tunus vs. 1 Nobel Ödülü almıştır.

49 kadın Nobel Ödülü almıştır. Marie Curie 2 kez Nobel ödülü alan tek kadındır. 1901-1920 ara-sında 4, 1921-1940 arasında 5, 1941-1960 arasında 5, 1961-1980 arasında 5, 1981-2000 arasında 11 ve 2001-2015 arasında 19 ka-dın Nobel Ödülü almıştır.

KİMYA DALINDAKİ NOBEL ÖDÜLLERİ

1901 yılından bugüne 107 kez No-bel Kimya Ödülü verilmiştir. Birinci ve İkinci Dünya Şavaşları sırasında 8 yıl ( 1916, 1917, 1919, 1924, 1933, 1940, 1941 ve 1942 yıllarında) verilmemiştir.

Paylaşılan ve Paylaşılmayan No-bel Ödülleri: Kimya dalında tek adaya verilen Nobel Ödül sayısı 63, iki adaya birlikte verilen 23 ve üç adaya birlikte verilen 21’dir. 1901-2015 yılları ara-

sında Kimyada 172 kişi Nobel Ödülü almıştır. Sadece Frederick Sanger iki kez Nobel kimya ödülü almıştır.

Nobel Kimya Ödülü Alan Kadın-lar? 1901-2015 yılları arasında 4 ka-dın kimyacı Nobel almıştır. 1911’de Marie Curie (1903 Nobel Fizik ödülü almıştı), 1935’te kızı Irene Joliot Curie, 1964’te Dorethy Crowfoot Hodgkin ve 2009’da Ada Yonath almıştır.

Kimyada Çoklu Nobel Ödülü Alan-lar: Marie Curie Fizik 1903 ve Kimya 1911; Linus Pauling Kimya 1954 ve Ba-rış 1962; Frederick Sanger Kimya 1958 ve Kimya 1980’de ödüllerini almıştır.

BİLİMDE İLK NOBEL ALAN TÜRK: Prof.Dr. AZİZ SANCAR

1946 Mardin Savur doğumludur. Okuma yazma bil-meyen bir ailenin 8 çocuğundan biridir. Orta öğretimini Mardin Savur’da yapan Prof. Dr. Sancar, İstanbul Üniver-sitesi Tıp Fakültesini 1969’da birincilikle bitirdi. Birkaç yıl Türkiye’de doktorluk yaptı. 1974’te Dallas’taki Teksas Üniversitesine gidip, 1977’de Doktora derecesi aldı. Şu an Kuzey Carolina Üniversitesi (UNC) Tıp Fakültesi Bi-yokimya ve Biyofizik Bölümünde çalışmaktadır.

Prof. Dr. Sancar 69 yaşında aldığı bu dünyanın en önemli ve en değerli bilim ödülünü “Cumhuriyetin kendi-ne sağladığı eğitim sistemi sayesinde aldığını” söylemiş-tir. 28 yaşında ABD’ye doktora yapmaya devlet bursuyla giden Prof.Dr. Sancar doktora sonrası 1977’lerdeki ülke-mizdeki anarşik durum ve kaos ile üniversite alt yapıları-nın yetersizliğinden tekrar ABD’ye beyin göçmeni olmuş-tur. Diğer beyin göçmenlerimiz gibi önce iş ve sonra da anlaşabileceği yabancı bir eş bularak oraya yerleşmeyi ve orada hayatını ve araştırmalarını sürdürmeye başlamıştır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 106: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

104

analizProf. Dr. Sancar 69 yaşında aldı-ğı bu dünyanın en önemli ve en değerli bilim ödülünü “Cumhu-riyetin kendine sağladığı eğitim sistemi sayesinde aldığını” söyle-miştir. 28 yaşında ABD’ye dokto-ra yapmaya devlet bursuyla giden Prof.Dr. Sancar doktora sonrası 1977’lerde üniversite alt yapıları-nın yetersizliğinden ABD’ye beyin göçmeni olmuştur.

Prof.Dr. Sancar, UNC’de 2007’de Tıp alanında Dr. Oliver Smithies’den sonra ikinci Nobel kazanan bilim adamıdır. Nobel Ödülü almak nite-likli ekip işidir. Ekibin başında da işi iyi bilen bir uzmanın olması ge-rekmektedir. Prof.Dr. Sancar’ın ilgi alanı DNA onarımı, DNA hasarları denetim noktaları, genetik bilgiyi koruma altına almadır.

Prof.Dr. Sancar, aynı üniversitede Gwendolyn Sancar ile evlenmiştir. İkisi de şu an UNC’de aynı bölümde çalış-maktadırlar.

Prof. Dr. Sancar 1984’te NSF Cum-hurbaşkanlığı Genç Araştırmacı Ödülü, 1995’de NIH MERİT ödülü, 2004 Ame-rikan Bilim ve Sanat Akademi Ödülünü, 2005 ABD Ulusal Akademi Ödülünü, 2007 Koç Vakfı Ödülünü, 2009 Teksas Üniversitesi Seçkin Mezun Ödülünü, 2014 Academia Sinica Seçkin Ziyaretçi

Ödülünü, 2015 ASBMB Vallee ve Kimya Nobel Ödüllerini almıştır (1).

Prof.Dr. Sancar, UNC’de 2007’de Tıp alanında Dr. Oliver Smithies’den sonra ikinci Nobel kazanan bilim adamıdır (2).

Prof.Dr. Sancar 1982’den beri 33 yıldır Kuzey Carolina Üniversitesinde çalışmak-tadır. 1935 yılında kurulan Biyokimya ve Biyofizik Bölümünde görev yapmaktadır. Ulusal Sağlık Enstitüsü Prof.Dr. Sancar’a 1982’den beri 24.353.827 dolar araştır-ma desteği vermiştir (3). Nobel Ödülü alan Prof.Dr. Sancar düzenli ve sistematik Ar&Ge finansmanıyla ABD tarafından desteklenmiştir.

Prof.Dr. Sancar’ın Laboratuvarında kendisi dışında 12 araştırmacı ekiple çalışmaktadır. Bunlardan 4’ü ziyaretçi araştırmacı (3’ü Türk), 5’i doktora sonrası araştırmacı, 1’i Araştırma Doçenti, 1 Araş-tırma Yrd. Doçenti ve 1’i araştırma görevli-sidir (4). Yani Nobel Ödülü almak nitelikli ekip işidir. Ekibin başında da işi iyi bilen

bir uzmanın olması gerekmektedir.

Prof. Dr. Sancar’ın çalıştığı bölümde 46 Fakülte Personeli/Akademisyen ve 38 lisansüstü öğrenci bulunmaktadır. Bu öğrencilerin 2’si Türk’tür. Bunların biri Koç, diğeri Sabancı Üniversitesi me-zunlarıdır. Prof. Dr. Sancar, Türk öğrenci ve ziyaretçi araştırmacılara bölümünde yardımcı olmaktadır.

Prof.Dr. Sancar’ın ilgi alanı DNA onarı-mı, DNA hasarları denetim noktaları, ge-netik bilgiyi koruma altına almadır.

SONUÇ

Bilimde Nobel Ödülü kazanmak için öncelik-le köklü Ar&Ge bilinci olan bir üniversitede ve altyapısı mükemmel bir bölümde sürekli çalış-mak gerekiyor. Prof.Dr. Sancar 200 yıldan daha eski bir Üniversitede, 80 yıllık bilgi birikim ve tecrübesi olan bir bölümde 33 yıldır çalışmakta-dır. Ayrıca Nobel Ödülü alabilmek için çok, disip-linli, sistematik ve istikrarlı çalışmak, Ar&Ge’ye çok fazla kaynak ayırmak ve ekip çalışması yap-mak gerekmektedir. Prof.Dr. Sancar’a Ar&Ge için 33 yılda 24.4 milyon dolar destek sağlanmış ve emrine 12 araştırmacı verilmiştir. Kazanılan başarı hiçbir zaman tesadüf değildir. Nobel nite-likli üniversitede, nitelikli eğitim almış nitelikli bilim insanlarınca kazanılabilir. Kaynaklar(1) http://www.med.unc.edu/biochem/people/faculty/primary/asancar(2) http://www.unc.edu/campus-updates/message-from-chancellor-carol-l-folt-a-nobel-achievement/(3) http://www.unc.edu/spotlight/unc-school-of-medicine-professor-awarded-nobel-prize-in-chemistry/(4) https://www.med.unc.edu/biochem/asancar-lab/members?b_start:int=0

CHAPEL HİLL’deki KUZEY CAROLİNA ÜNİVERSİTESİ (UNC)

1776-1795’te kurulmuş Devlet Üniversitesidir. 18350 lisans, 10785 li-sansüstü öğrencisi var. 3696 Fakülte akademik personeli ve 8287 idari personeli mevcut. 68 Bölüm, 112 doktora programı vardır. Bugüne kadar 304509 mezun vermiş bunun 159509’u Kuzey Carolina’da oturmakta-dır. Öğrenci/Fakülte personeli oranı 14:1’dır. UNC’de sınıfların %87’sinde 50’den az öğrenci vardır. UNC’nin yıllık araştırma bütçesi 792.7 milyon dolar. 2015 ARWU Dünya Akademik Üniversite sıralamasında UNC Dün-yada 39, ABD’de 29. sırada yer almıştır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 107: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

105

arkeogezi

Kyzikos Antik Kenti - ErdekKapıdağ Yarımadası’nın güney ke-

siminde Düzler mevkiinde bulunan bir zamanların görkemli yerleşim ye-ridir. Günümüze insan ve doğa tahri-batına uğramış olarak gelebilmiştir. Kentin görkemli yapılarının ve uygar-lık birikimlerinin izleri toprak derin-liğinde hala varlığını korumaktadır. Thessalia’dan göç ederek buraya gelen Dolionlar tarafından kurulduğu bilin-mektedir. Kent, ismini Argonautlar ef-sanesinden esinlenmeyle kurucu Kral Kyzikos’tan almaktadır. Efsaneye göre,

Kyzikos’u ziyaretlerinde Argonautlar dostça karşılanır, ağırlanırlar. Daha sonra kentten ayrılan Argo gemisi, ters yönde esen rüzgârın etkisiyle gece karanlığında tekrar Kyzikos kıyılarına sürüklenir. Durumdan habersiz olan ve bir saldırıya uğradıklarını sanan Kyzikoslular’la Argonautlar arasında yapılan şiddetli çarpışmalarda kral Kyzikos öldürülür, bunun üzerine kent daha sonra, Palasgo’ların eline geçer. Kyzikos’un bilinen tarihi ise İ.Ö.8.yüzyılda İonia’nın önemli kent-

lerimden biri olan Milet’in burada bir kolini kurmasıyla başlar ve izleyen dönemlerde kent gittikçe önem ka-zanır. İ.Ö.675 ‘de ise bu koloni geniş-letilerek daha kapsamlı bir kimliğe büründürülür. İ.Ö.6.yüzyılda bölgenin Priapos, Arteka ve Prokonnesos gibi kentleriyle birlikte Lidyalılar tarafın-dan vergiye bağlanan kent, pers Kralı Kyros’un Lidya’yı yenmesi üzerine Daskyleiondaki satraplığa bağlandığı öğrenilmektedir.

Yüzyılın sonlarına kadar bu konu-

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 108: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

106

arkeogezimu devam ettiren kentin, İ.Ö.5. yüzyıl başla-rında başlayan İon isyanıyla birlikte dokuz kez el değiştiren uzun bir dönemi başlar. An-cak akılcı politikasıyla her defasında yakılıp yıkılmaktan kurtulan Kyzikos, İ.Ö 364’de II. Attika-Delos Deniz Birliği’ne katılır, kısa bir süre sonra da Atina’ya karşı bağımsızlığını ilan ederek en parlak çağlarından birini ya-şar (İ.Ö.362). Siyasal ve ticari alanda da et-kinliğini arttıran Kyzikos, bu dönemde bölge deniz ticaretini elinde tuttuğu gibi, parası, diğer para birimleri için bir değer ölçüsü du-rumuna gelir. İ.Ö.334’de büyük İskender’in Anadolu’ya girişinde kendisine dostça dav-ranan Kyzikos’lular, bunun karşılığında yö-netimsel serbesti ve yapılanma etkinlikleri-ne katılmayla ödüllendirilirler, kenti karaya bağlayan iki de köprü yaptırılır. Hellenistik dönemde her açıdan parlak bir dönem yaşa-yan Kyzikos bir kültür, sanat ve ticaret mer-kezi olur, Kyzikos’un bu dönemi, İ.Ö. 85’de Roma egemenliğini tanımak zorunda kalma-sıyla birlikte sarsılmış görünmektedir. Roma yönetimince zaman zaman ödüllendirilip cezalandırılan Kyzikos, İ.Ö.73’de Pontus Kralı VI .Mithridates kuşatmasına karşı kahraman-ca direnmesi üzerine Romalıların övgülerini kazanır ve ‘’Hürken’’ unvanı verilerek bağım-sızlık hakkı elde eder. Romalılar zamanında

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 109: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

107

arkeogezikentin asıl önemini Hadrian dö-neminde kazandığı gözlemlenir. İ.S.123’de yaşayan depremden bir yıl sonra kenti ziyaret eden İmpa-rator Hadrian yeniden yapılanma için büyük yardımlarda bulunur, kendi adına yapılan ünlü tapı-nağa parasal olanaklar sağlar. Dönemin birçok büyük kentinin almak için yarıştığı imparator kült merkezi anlamına gelen Ne-okoria unvanı ile ödüllendirilir. Kyzikos’a İ.S 2. yüzyılda meyda-na gelen karışıklıklar sırasında yine Roma tarafını tutması üze-rine bu kez İmparator Septimius Severus tarafından ikinci kez Ne-okoria unvanı verilir. İ.S.297’de Kyzikos otuz üç kenti içine alan Hellespontos eyalet merkezi olur, İ.S. 324’e kadar devam eden bu dönemi,Byzantion’un başkent oluşuyla birlikte sona erer.İm-parator Justinianus döneminde İ.S.543’deki depremde kent büyük zarar görür ve bu olay sonucunda Kyzikos halkının kısmen Erdek’e göç ettiği bilinmektedir. İ.S.741 ve 1064 yıllarındaki büyük deprem-lerle ciddi hasarlar görür ve Kyzi-kos kendi kaderine terk edilir.

Kyzikos’ta 1988-1997 yılları arasında kazılar yapıldı.1997 yı-lında ara verilen kazı çalışmaları-na 2006 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla Yrd.Doç. Dr. Nurettin Koçhan’ın bilimsel başkanlığında yeniden başlandı. Bu dev şehrin yazık ki küçük bir bölümü kazı çalışmalarıyla gün yüzüne çıkarı-labilmiştir.

Kyzikos Antik Kenti ve Had-rianus Tapınağı, Bandırma’dan Erdek’e gelirken Düzler Mahalle-sindedir. Düzler Mahallesinin sağ tarafındaki zeytin bahçelerinin olduğu geniş sit alanında Kyzikos Antik Kenti ve Hadrianus Tapına-gı kalıntıları bulunmaktadır.

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 110: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

108108

sanat

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 1956 yılında Ankara’da doğdum.

Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölü-münden mezun oldum. Mezuniyetim sonrası Halkla İlişkiler’de çalıştıktan bir süre sonra mesleğimle buluştum. Ankara Üniversitesi Çocuk Kliniği bünyesinde eşim Prof. Dr. Nejat Akar ile Moleküler Genetik Laboratuvarı’nı kurduk. Türkiye’nin değişik kurumla-rına moleküler genetik alanında genç değerler kazandırdığımızı düşünüyo-rum.

Resme duyduğunuz ilgi nasıl gelişti?

Ortaokul yıllarından itibaren yap-mış olduğum resimler her seferinde çeşitli organizasyonlarda sergilenme-ye değer görülmüştü. Hatta ortaokul resim hocamız Fatma Hanım, “portre”

çalışmalarımı önemser, desteklerdi. Yıllar içinde yurtiçinde ya da yurt dı-şında gezdiğim sergiler, müzeler, gale-riler resim yapma tutkumu pekiştirdi.

Ankara Üniversitesi Pediatrik Moleküler Genetik Bilim Dalı’nda kurucu biyolog olarak çalıştınız. Re-sim sanatı mesleğinizle çok yakın bir yerde durmuyor. Biyolog olarak çalıştığınız yıllarda resme yeteri ka-dar zaman ayırdığınızı düşünüyor musunuz?

Biyoloji tüm diğer bilim ve sanat dalları ile kesişir. Biyoloji doğa, doğa estetik, sanat ise doğayı, insanı, duy-guları yorumlamak demektir. Her sa-natsal çalışma, görsellik içerdiğinden, akılda kalıcı ve çarpıcı olur. Sizden bir şeyler öğrenmek isteyenler için etkili bir kaynak sunarken, duygulara hitap ederek yeni bir dünyanın kapılarını

aralamış olursunuz. Resim özelinde konuşacak olursak, resimle ilgilenen kime sorsanız, çalışmalarına yeterin-ce zaman ayıramadığından yakınır. Resim çalışmalarım için bu hissi ben de paylaşıyorum; çünkü resmin haya-tımın her alanında var olmasını istiyo-rum. Bunu sağlamak için birtakım gi-rişimlerim de geçmişte olmuştur. Eşim ile kurduğumuz Moleküler Genetik Laboratuvarı’nın konferans salonunu, bir resim galerisi haline getrmiştik. Bu galeride kırka yakın ressama ev sahip-liği yaptık, bilim insanları ile sanat insanlarını, sanatseverlerle buluştur-duk. Bu ressamların arasında günü-müzün değerli sanatçıları da vardı. Bu sergilerle, yaşamında hiç resim sergisi gezmemiş olanlara da yeni bir bakış açısı kazandırdığımızı zaman içinde yaşadık.

Ece Akar: “Resmin hayatımın her alanında var olmasını isterim”

Kardeş Sevgisi

Masumiyet

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 111: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

109109

sanatMoleküler genetik alanın-

da çok sayıda uluslararası yayınınız mevcut. Aynı ve-rimlilik resim alanında da bu-lunmakta. Bu kadar verimli bir sanatçı nasıl bir çalışma disiplini içinde çalışmakta, merak ediyoruz?

Hayatta disiplinli olmak, kü-çük yaşlarda edinilen bir özel-liktir. Ailemizin tüm bireyleri bir düzen ve çalışma ahlakı için-de yönlendirildiklerinden, tüm çalışmalar değerini buluyor. Ekip çalışmasına inanıyoruz; üretkenliğimiz de artarak, pay-laşarak büyüyor.

2011’de portre çalışmaları-nızın kabul edildiği ABD’deki ‘’International Comtenporary Art’’ kataloğu hakkında ve burada yer alan portreleri-nizle ilgili bizlerle paylaşmak istediğiniz önemli notlar var mıdır?

Günümüzde erkek egemen-liğinin sindiği toplumda kadın-larımızın pek çok açıdan zarar gördüğünü düşünüyorum. Ka-dın-erkek eşitliği ve denge üze-rine bir çalışmam var. Anne-an-neanne ve kız çocuğunun, kendi şehitlerinin uğurlanışında yüzle-rine yansıyan acıyı resmettiğim bir başka çalışmam daha var. Bir diğer resmimde de yaşlı bir kadı-nın çiçek satarak yaşam mücade-lesini göstermek istedim. Genel olarak hümanizm, eşitlik, doğa ve hayvan hakları ve kadınlık üzerine duygu ve düşüncelerimi tuvale aktarıyorum.

2012’de ABD’de ARTAVİTA 2.Sanat yarışmasında Onur Ödülü kazandınız. Bu ödül si-zin için ne ifade ediyor?

Evet, bu ödülü almak beni çok onurlandırdı. Üstelik moti-

Pazarcı Kadınlar

Umuda Yolculuk

Ressam Ece Akar

Şehidin Hüznü

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 112: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

110110

sanatvasyonumu arttırdığı bir gerçek. Tür-kiye’deki sanatçılar olarak kendimize güvenmemiz için bir ışık olabilir.

Resimlerinizde yaşama dair, ka-dına dair, çocuğa dair ne varsa ‘’O ANI’’ yansıtmaktasınız. Ece Hanım, bir kadın olarak resimlerinde kadı-na dair ‘’O ANI’’ nasıl tanımlar?

“O an” benim için, sokaktaki ka-

dının yüzünde yakaladığım, hayatın izidir. Gazetede ne görüyorsam, ne işi-tiyorsam etkilensem ve konu edinsem de, bir kadın olarak, en çok doğada doğurganlıkla başrol üstlenen kadının dilenmesi, bedeninin sermayeleşti-rilmesi, çocukları için her fedakarlığa katlanması, resimlerimle duygu dün-yasını ve eşitsizlikleri ortaya koymam-

da en etkili sebep.Son olarak eklemek istediğiniz

bir şey var mıdır?Dünyamızın ve ülkemizin barış

içinde olduğunu görmeyi, sevginin yo-lunun sanattan geçtiğini bilen insan-larla birlikte olalım istiyorum.

Tüm ekibinize ve size saygılarımla.Teşekkür ederiz.

Konuşan Kadınlar

Bir Anadolu Kadını

Pazarcı Kadın Dansöz

Yaşam Mücadelesi

İŞVEREN / Kasım - Aralık 2015

Page 113: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

İş Hukuku (Güncellenmiş 11.Baskı)

Prof.Dr.Sarper SüzekProf.Dr.Sarper Süzek’in İş Hukuku- Genel Esaslar ve Bireysel İş Hukuku kitabının

yenilenmiş onbirinci basımı çıktı.2014 yılında yayımlanan 10. baskının tükenmesi nedeniyle yenilenen bu baskıda;

6552 ve 6645 sayılı yasaların iş ilişkilerinde getirdiği düzenlemelere, yeni yönetmelik hükümlerine ve değişikliklerine yer verilerek bu kurallar yorumlandı. Kitapta gerek yürürlükte olan gerek olması gereken hukuk konusundaki görüşler yazarı tarafından objektif olarak ortaya konuyor. Daha derin incelemelere girmek isteyenler için başvu-rulabilecek bilimsel kaynaklar ve yargı kararları da dipnotlarda ayrıntılanmış. Kitap-taki bilgilerden yararlanmada kolaylık sağlayacak kullanışlı ve ayrıntılı bir Dizin’e de son bölümde yer veriliyor

İSTEME ADRESİ :BETA Basım Yayım Dağıtım A.Ş. Narlıbahçe Sok. Damga Binası No:11Cağaloğlu-İSTANBULTel: (212) 511 54 32 www.betayayincilik.com

Türk İş Dünyasının Türkiye’deki Suriyeliler Konusundaki Görüş, Beklenti ve Önerileri

TİSK YayınıTİSK Yayınında 18 ilimizde (İstanbul, İzmit, Bursa, Ankara, Konya, Kayseri, Ma-

latya, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Adana, Kahramanmaraş, Mersin, İzmir, Antalya, Muğla, Denizli ve Van) saha çalışması yapılarak işadamları, sanayi, ticaret ve esnaf odaları yetkilileri, işçi ve işveren sendikalarının temsilcileri, STK temsilcileri, vilayet ve belediye yetkilileri ile görüşmeler gerçekleştirildi.

Doç.Dr. M.Murat Erdoğan ile Dr. Can Ünver ve araştırma ekibi tarafından hazırla-nan Yayınımızın bu alanda yapılacak çalışmalara ve geliştirilecek politika önerilerine katkıda bulunmasını dileriz.

www.tisk.org.tr

Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri

Prof.Dr.Can Tuncay-Prof.Dr.Ömer EkmekçiSosyal Güvenlik Mevzuatını ilgilendiren Kanun, yönetmelik, genelge ve tebliğler

sonucu değişen sosyal güvenlik sistemi sonucu kitabın 17. basısı yayınlandı.Öğrencilere ve uygulayıcılara yararlı olmasını dileriz.İSTEME ADRESİ :BETA Basım Yayım Dağıtım A.Ş. Narlıbahçe Sok. Damga Binası No:11Cağaloğlu-İSTANBULTel: (212) 511 54 32 www.betayayincilik.com

Enflasyon Hedeflemesi

TİSK YayınıEnflasyon-kur-faiz tartışmalarının bilimin ışığında değerlendirilmesi gerektiğine

inanan Konfederasyonumuz, bu amaçla “Enflasyon Hedeflemesi” başlıklı Raporu yayınladı. Prof.Dr.Ömer Faruk Çolak ve Doç.Dr.Atilla Gökçe tarafından hazırlanan Eser, bu alandaki soru işaretlerini giderdiği gibi, yenilenmesi gereken büyüme modeli konusunda da fikir vermektedir.

www.tisk.org.tr

yayınlar

111

Page 114: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

istatistik

112

TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ

LOKAVTLARGREVLERYILLAR LOKAVT

SAYISILOKAVTA DAHİL

İŞÇİ SAYISIKAYBOLAN

İŞGÜNÜ SAYISI

1995 5 4 047 162 5121996 3 3 761 160 3681997 4 4 083 62 2361998 2 500 5 2841999 4 931 76 4702000 2 2 483 32 7602001 - - -2002 - - -2003 2 888 110 4152004 1 801 2 0822005 1 118 592006 1 66 3 8942007 - - - 2008 1 1256 16 3282009 - - -2010 - - -2011 - - -2012 - - -2013 - - -2014 1 205 25 4202015* - - --

YILLAR AKDEDİLENSÖZLEŞME SAYISI

İŞYERİ SAYISI

İŞÇİ SAYISI

1995 2 357 11 274 765 9281996 1 871 10 290 515 8401997 2 056 12 966 841 5181998 1 867 7 047 219 4341999 2 286 12 373 828 4582000 1 646 6 844 208 5952001 4 454 14 211 775 4782002 1 773 7 453 255 0592003 1 607 7 806 629 2402004 1 479 7 913 325 1892005 3 977 14 388 587 4562006 1 705 5 456 304 3922007 1 972 9 734 459 4492008 1 704 9 623 262 7862009 1 995 11 544 504 7962010 1 662 9 033 338 6712011 1 939 14 057 422 8022012 1 513 6 721 234 4692013 2 642 17 288 657 4852014 1.677 12.440 364.2072015* 175 1 315 51 046

YILLAR GREV SAYISI

KATILAN İŞÇİ SAYISI

KAYBOLAN İŞGÜNÜ SAYISI

1995 120 199 867 4 838 2411996 38 5 461 274 3221997 37 7 045 181 9131998 44 11 482 282 6381999 34 3 263 229 8252000 52 18 705 368 4752001 35 9 911 286 0152002 27 4 618 43 8852003 23 1 535 144 7722004 30 3 557 93 1612005 34 3 529 176 8242006 26 2 061 165 6662007 15 25 920 1 353 5582008 15 5 040 145 7252009 13 3 101 209 9132010 11 808 37 7622011 9 557 13 2732012 8 768 36 0732013 19 16 632 307 8942014 12 6 880 365 4112015* 19 6 440 81 899

Kaynak : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.* 01.01.2015 - 30.10.2015

Not: 14 Mayıs-4 Haziran 2015 tarihleri arasında metal sektörü işyerlerinde yaşanan iş bırakma eylemleri yasal grev şartlarını taşıma-dığından ÇSGB Grev İstatistikleri‘ne yansımamıştır. TİSK tarafından yapılan hesaplamalara göre söz konusu eylemler nedeniyle 12 işyerinde toplam 32.944 personel çalışmamış ve kaybolan işgünü sayısı 236.235 olmuştur.

Page 115: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), gönüllü teşkilatlanma esasına göre faaliyet gösteren ve Türkiye’de işveren kesimini yurtiçinde ve

yurtdışında temsil eden tek çatı örgütüdür. 20 Aralık 1962’de ülke çapında faaliyet göstermeye başlayan TİSK’e, ekonominin değişik sektörlerinde 20 işveren sendikası

üye. Bu işveren sendikalarına bağlı 9 bin 600 işyerinde, 1 milyon 200 bin çalışan istihdam ediliyor.

Çalışma hayatında yarım asırlık güven kaynağı ve denge faktörü olan Konfederasyon, ulusal düzeyde sosyal taraf olarak üçlü temsil esasının geçerli olduğu (Ekonomik ve Sosyal Konsey, Üçlü Danışma Kurulu, Çalışma Meclisi,

Türkiye İş Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu, Mesleki Yeterlilik Kurumu, TBMM’nin ilgili Komisyonları gibi) tüm platformlarda ve ulusal düzeydeki 50’ye

yakın kurum ve kuruluşta işveren kesimini temsilen yer alıyor. TİSK, uluslararası düzeyde de Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO), Uluslararası İşverenler Teşkilatı (IOE), Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE), G20/B20 Süreci,

Uluslararası İşbaşında Eğitim Ağı (GAN) , OECD Nezdinde Ticaret ve Sanayi İstişari Komitesi (BIAC), Türkiye–AB Karma İstişare Komitesi (KİK), Akdeniz Özel Sektör

Konfederasyonları Birliği (BUSINESSMED) ve Karadeniz ve Hazar İş Dünyası Birliği (BCB) nezdinde Türk İşverenlerini temsil ediyor.

53 yaşında

113

Rekabet Kültürü YaygınlaştırılmalıArtık ülkeler arasındaki üstünlük

mücadelesi genellikle ekonomi alanın-

da cereyan ediyor. Küresel ölçekte ta-

lep gören sanayi malı ihracatı ve bunu

mümkün kılan bilgi ve teknolojilere ha-

kimiyet derecesi sonucu belirliyor.

Ancak toplumsal değerlerin de

bu süreci desteklemesi gerekiyor. Bir

ülkede uluslararası rekabet bilinci ve

rekabet kültürü ne derece yaygın ve

sağlam ise ülkenin rekabet gücü de o

oranda olumlu etkileniyor.

Uluslararası Yönetim Geliştirme

Enstitüsü (IMD) tarafından yayınlanan

Dünya Rekabet Gücü Yıllığı 2015 ve-

rilerine göre toplumdaki değerler sis-

teminin rekabet gücüne olumlu etkisi

bakımından Türkiye 61 ülke arasında

alt grupta; 42’nci sırada yer alıyor.

Çin, ABD ve Singapur’un ilk sıra-

larda yer aldığı listede Arjantin, Hırva-

tistan ve Venezuela ise son sıralarda

bulunuyor.

Türkiye’nin küresel rekabet gü-

cünün artırılabilmesi için toplumda

rekabet kültürünün eğitim ve çalışma

hayatı alanları başta olmak üzere tüm

araçlar kullanılarak yaygınlaştırılması

gerekiyor.

TOPLUMDAKİ DEĞER SİSTEMİNİN REKABET GÜCÜNE ETKİSİ

Kaynak: IMD Dünya Rekabet Gücü Yıllığı 2015

Kaynak: IMD Dünya Rekabet Gücü Yıllığı 2015

8,147,96

7,767,517,507,447,44

7,307,127,107,02

6,876,796,756,74

6,646,58

6,486,44

6,356,296,226,206,206,126,066,005,99

5,915,895,865,845,79

5,685,575,535,505,435,405,38

5,255,215,155,085,004,964,914,894,894,85

4,744,554,54

4,274,15

4,043,853,80

3,213,21

2,73

1 Hong Kong2 ABD3 Singapur4 İsviçre5 Yeni Zelanda6 Kanada7 BAE8 İrlanda9 Malezya10 Katar11 İsrail12 İngiltere13 Tayvan14 Lüksemburg15 Almanya16 Avustralya17 Hollanda18 Hindistan19 Kazakistan20 İzlanda21 Estonya22 Kore Cumh.23 Litvanya24 Norveç25 Çek Cumh.26 Filipinler27 Çin28 Danimarka29 Tayland30 İsveç31 Endonezya32 Finlandiya33 Letonya34 Belçika35 Ürdün36 Şili37 Moğolistan38 Japonya39 Polonya40 Kolombiya41 Avusturya42 Türkiye43 Portekiz44 Slovakya45 Romanya46 Yunanistan47 Ukrayna48 Fransa49 İtalya50 Meksika51 Rusya52 Peru53 Bulgaristan54 İspanya55 Brezilya56 Slovenya57 Güney Afrika58 Macaristan59 Arjantin60 Hırvatistan61 Venezuella

Desteklemiyor Destekliyor

Page 116: TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN BUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ · 53 • sayi 6 • kasim - aralik 2015 tÜrkİye aĞaÇ ve kaĞit sanayİİ İŞverenlerİ sendİkasi (taksİs) • tÜrk

| CİLT 53 • SA

YI 6 • KASIM

- ARA

LIK 2015

TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) • TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) • TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • ÇİMENTO ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) • TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) • İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) • TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) • KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) • TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) • MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) • TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) • PETROL ÜRÜNLERİ İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) • TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) • TÜRKİYE SELÜLOZ, KAĞIT VE AĞAÇ MAMÜLLERİ SENDİKASI (KASİSEN) • TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI • TURİZM ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİNBUGÜNKÜ GÖRÜNÜMÜ

EK: YARGITAY KARARLARI

Cilt 53 ‣ Sayı 6 ‣ Kasım / Aralık 2015

ERhAn BATUR

Prof. Dr. SübiDey ToGAN

PRof.DR. MUAMMER KAYA

Doç. Dr. çiğDem NAS

EnDER YoRGAnCILAR

Prof. Dr. A.HAliS AKDer

Doç. Dr. m.murAT erDoğAN

SiNAN ülGeN