terapİ neden İŞe yarar? - psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın...

25
i TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? ZİHNİMİZİ KULLANARAK BEYNİMİZİ DEĞİŞTİRMEK Louis COZOLINO Çeviri: Esra KURTULUŞ

Upload: others

Post on 13-Jan-2020

40 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

i

TERAPİ NEDEN İŞE YARAR?ZİHNİMİZİ KULLANARAK BEYNİMİZİ DEĞİŞTİRMEK

Louis COZOLINO

Çeviri: Esra KURTULUŞ

Page 2: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

ii

Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 232Nörobilim Serisi: 9

Terapi Neden İşe Yarar? Zihnimizi Kullanarak Beynimizi DeğiştirmekLouis COZOLINO

Özgün Adı: Why Therapy Works – Using Our Minds to Change Our Brains

Copyright © 2016 by Louis CozolinoFirst published in the United States by W.W.Norton & Company, Inc.

Türkçe yayın hakları Psikoterapi Enstitüsü’ne aittir.

ISBN 978-605-9137-61-4

Birinci Baskı: Nisan 2018

Editör: Tahir ÖzakkaşÇeviri: Esra Kurtuluş

Yayıma Hazırlayan: Menekşe Arık Dizgi ve Kapak Tasarım: Yasemin Gümüş

Baskı: Acar Matbaacılık Prom. ve Yayın. San. ve Tic. Ltd. Şti.Osmangazi Mahallesi Mehmet Deniz Kopuz Caddesi No: 20/1

Esenyurt - İSTANBUL

PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIKORG. VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.

Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Caddesi No:285 Darıca / KOCAELİ Tel: 0262 653 6699

PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ LTD. ŞTİ. BEYOĞLU ŞUBESİAsmalı Mescit Mah. İstiklal Cad. No:120 Galatasaray İşhanı Kat: 5

Beyoğlu / İSTANBUL Tel: 0212 243 2397

www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com

Page 3: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

iii

Bu kitap harika bir insan ve muhteşem bir öğretmen olan Lennart Heimer’a ithaf edilmiştir.

Page 4: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da
Page 5: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

v

Psikoterapi Enstitüsü olarak, öncelikle ruh sağlığı profesyonelle-rinin ya da ruh sağlığı ile ilgilenen kişilerin ihtiyaç duyacağı teorik bilgileri ve pratik/uygulamaya yönelik deneyimleri paylaşan özgün ve çeviri yayınlar ile literatüre katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Psikote-rapi Enstitüsü Eğitim Yayınları, Psikoterapi Enstitüsü’nün çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen atölye çalışmaları, uluslararası konferans-lar ve dünya literatüründen seçkileri içermektedir.

Psikoterapinin işe yaradığı, temel bir varsayımdır. Peki terapi neden işe yarar? Terapinin nasıl işe yaradığını öğrenmemiz neden önemlidir? Cozolino, psikoterapideki değişim mekanizmalarını beyin ve evrim-den başlayarak açıklıyor. Beynimizin sosyal bir organ olarak evrim-leşmesi sonucunda insan ilişkilerinin hem acı hem güç kaynağı olabil-diğini gerek danışan öykülerinden gerek kendi hayatından örneklerle anlatıyor. Öykülerin ve anlatıların pozitif değişim, nöral bütünleşme ve özdüzenlemedeki büyük rolünü derinden hissedeceksiniz. Terapi-den fayda görüp bu faydanın tam olarak nasıl meydana geldiğini merak edenler, terapi yolculuğuna çıkmayı düşünenler, insanın içsel dönüşüm kabiliyetine hayranlık ve merak duyanlar için.

Konuya ilgi duyan okuyucuların yanı sıra klinisyenler, psikotera-pistler ve araştırmacılar için başvuru kitabı niteliği taşıyan bu yayını sizlerle buluşturmaktan kıvanç duyarız.

Uz. Dr. Tahir ÖZAKKAŞPsikoterapi Enstitüsü Başkanı

Sunuş

Page 6: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

vi

Page 7: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

vii

I. KISIMDÜŞÜNEN BEYİN:

BİLİNÇ VE ÖZFARKINDALIK

1. BÖLÜMİnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar? .................................................. 3

2. BÖLÜMTerapi Neden İşe Yarar? .......................................................................... 15

3. BÖLÜMGörünmeyen Problem ............................................................................. 30

4. BÖLÜMBeynimizi Değiştirmek İçin Zihnimizi Kullanmak ................................ 44

5. BÖLÜMHatırlamadığımız Ama Hiçbir Zaman Unutmadığımız Şeyler ............... 60

II. KISIMSOSYAL BEYİN:

VÜCUT BULMUŞ VE YERLEŞMİŞ

6. BÖLÜMSosyal Beyin ve Gelişme Geriliği ........................................................... 75

7. BÖLÜMBağlanma ve Yakın İlişkiler .................................................................... 89

8. BÖLÜMÖz Utanç ............................................................................................... 103

İçindekiler

Page 8: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

viii

İçindekiler9. BÖLÜMSosyal Statü Şemaları: Sosyal Dünyadaki Yerimiz ................................119

10. BÖLÜMDanışanların Alfa Olmasına Yardımcı Olmak ...................................... 136

III. KISIMÇÖZÜLME VE BÜTÜNLEŞME:

PSİKOTERAPİDE UYGULAMALAR

11. BÖLÜMKaygı ve Stres ....................................................................................... 159

12. BÖLÜMTravmayı Anlamak ve Tedavi Etmek .................................................... 171

13. BÖLÜMKarmaşık Travma: Gelişimsel Bir Bakış Açısı ..................................... 190

14. BÖLÜMAnlamlı Hikayelerin Gücü .................................................................... 205

15. BÖLÜMAcı Kaçınılmazdır; Acı Çekmek İse Seçime Bağlıdır .......................... 219

Page 9: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

ix

ÖnsözOkulda geçen onca yıl, binlerce süpervizyon saati ve yığınla okumadan

sonra sonunda psikoterapiyi uygulamaya başlamıştım. Ne yazık ki hâlâ hazır-lıksız olmama rağmen ne yaptığımı biliyormuş gibi davranmaya çalışıyordum. Tabii ki, çok geçmeden aklı başında bir iş adamı olan yeni bir danışan, bana şu basit ve apaçık soruyu sordu: “Bu psikoterapi işi nasıl yürüyor?”

Danışanıma seansları planlamayı, ücretlendirmeyi, iptal durumunda izle-nen politikayı ve buna benzer şeyleri anlatmaya koyuldum. Sözümü “Hayır” diyerek kesti. “Bunları sormuyorum. Psikoterapi beni tam olarak nasıl iyileş-tirecek?”

Sorusunu yanlış anladığım için ondan özür diledim ve danışanıma önce bir ilişki kuracağımızı, onun olabildiği kadar açık ve dürüst olacağını, bilinç-dışı meseleleri açığa çıkarmak için onunla beraber çalışacağımızı söyledim. Bundan sonra, onun duygusal ve davranışsal repertuvarını genişletmek için, gerçek dünyada uygulanabilecek deneyler yaratacaktık. Ben konuşurken, da-nışanımın öfkelenmekte olduğunu görüyordum. Fakat bir kez daha denemeye karar vermişti: “Hayır. Terapinin nasıl yapıldığı ile ilgili bütün bu detayları biliyorum.” Daha farklı kelimelere ulaşmak için beynini taradı ve sonunda çok eskilerden beri benim de aklımda olan bir soru sordu:

“Etki mekanizmaları neler? Bütün bu şeyleri yapmak benim ihtiyaç duy-duğum değişimlere nasıl yol açacak?”

“Harika bir soru” diye karşılık verirken, bir yandan da zihnimi tarayıp bir cevap bulmaya çalışıyor, cevabın orada bir yerlerde bulunduğunu varsa-yıyordum. Bulduğum, öğrenmiş olduğum bir sürü farklı terapötik yaklaşıma ait açıklamalardı. Terapinin neden işe yaradığını sistem teorisi, nesne ilişki-leri ve bilişsel-davranışçı terapi dilinde açıklamayı düşündüm – sonra ken-dimi tuttum. Bu açıklamaların hiçbirinin beni tam olarak tatmin etmediğini hatırladım; yolda bir yerde, açıklama aramayı bırakmıştım. Cevap vermekte çektiğim güçlük, danışanımın bana duyduğu güveni kötü etkilemişti. Benim de kendime olan güvenim sarsılmıştı. O anda, sıradan terapötik felsefelerin

Page 10: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

x

ve metaforların ötesinde, mantıklı bir açıklama ve etki mekanizması bulmaya ihtiyacım olduğunu fark ettim.

Psikoterapinin işe yaradığı düşüncesi, bütün eğitimimin temel varsayı-mıydı ve eğitimimin tamamı uygulamada ne yapacağıma odaklanmıştı. Tıpkı papazlar ve askerler gibi, hangi yaklaşımı benimserse benimsesin, her terapist tanrının kendi tarafında olduğunu varsayar. Psikoterapinin çeşitli türleri, neyin işe yaradığı, neyin yaramadığına ilişkin deneyim üzerine inşa edilmiştir. Ben de tedavileri uygulamayı öğrenmiş olsam da, hiçbir zaman bu tedavilerin ne-den işe yaradığına dair tatmin edici bir açıklama bulamadım. Çoğunlukla, işe yaradığına inanılıyordu sadece.

Öğrenmiş olduğum her bir psikoterapi türünün, bir grup danışanın semp-tomlarını aşmalarına ve hayatlarını daha iyi, mutlu, içgörülü şekilde sürdür-melerine yardımcı olacağına olan inancım tamdı. Aynı zamanda, bir terapi öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da görmüştüm.

Zaman içinde psikoterapinin nasıl işlediğini anlayabilmek için işe temel-den –beyinden, onun nasıl evrimleştiğinden, özellikle beynin öğrenmeye, öğrendiğini unutmaya ve yeniden öğrenmeye evrimleştiğinden– başlamamız gerektiğine inandım. Beynin strese nasıl tepki verdiğini ve bu tepkinin semp-tomlara ve acı çekmeye nasıl yol açtığını anlamamız gerekiyor. Aynı zaman-da, beynin sosyal bir organ olduğunun ve insan ilişkilerinin gücünü kaygıyı düzenlemek ve öğrenmeyi kamçılamak için kullanabileceğimizin farkında olmalıyız.

Eğer, aynı danışan bana bugün gelse ve terapinin neden işe yaradığını sor-sa, ona verecek mükemmel bir cevabım hâlâ yok. Fakat tüm tedavi türlerini kapsayan bilimsel temele dayalı bir açıklama yapabilirim. Ve bilim, pek çok bakımdan bir başka metafor olsa da, insana dair mücadelelerin ve terapötik süreçteki etki mekanizmalarının hiç de fena olmayan bir açıklamasını sağlar. Hatta bu fikirlerin bazıları vaka kavramsallaştırma becerimizi artırmamıza ve çok disiplinli işbirliklerinin değerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Bu kitap üç kısma ayrıldı: Düşünen Beyin: Bilinç ve Özfarkındalık başlıklı ilk kısım, evrimin nasıl ruhsal sıkıntıya zemin hazırladığını ve aynı zamanda bizi birbirimizi iyileştirecek araçlarla donattığını açıklayan geniş bir bilimsel

Page 11: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

xi

çerçeve çiziyor. Bu kısımda, olumlu değişime giden yolları keşfetmek için neden kelimelerin, tanıların ve geliş şikayetlerinin ötesine geçip, türümüzün köklü geçmişine ve danışanlarımızın her birinin içsel geçmişine bakmamız gerektiğini anlatıyorum.

Sosyal Beyin: Vücut Bulmuş ve Yerleşmiş başlıklı ikinci kısım, beynimi-zin nasıl sosyal bir organa evrimleştiğine ve insan ilişkilerinin hem acı hem de güç kaynağı olduğuna odaklanıyor. Bu kısımda, beynimizin yakın ilişkiler kurmaya programlı oluşunu incelemek için bağlanma şemalarını, grup halin-de davranmaya programlı oluşunu incelemek için ise sosyal statü şemalarını ele alıyorum. Bağlanma ve sosyal statünün hem hastalıkların hem de sağlığın merkezinde olduğunu açıklamaya çalışıyorum. Metin aynı zamanda grup iş-birliğini, koordinasyonunu ve kontrolünü güçlendiren ilkel içgüdülerin doğal bir uzantısı olan çekirdek utancı da inceliyor. Bunların ardından, utanç yöne-timinin hayatı sağlıklı bir şekilde sürdürebilme ve terapinin hedeflerine ulaşa-bilmedeki önemini göstermeye çalışıyorum. Bu hedeflere ulaşmak sevebilme ve çalışabilme yetilerimizi artırmamıza yardımcı olur.

Çözülme ve Bütünleşme: Psikoterapideki Uygulamalar başlıklı üçüncü ve son kısmında ise kaygı, stres ve travmanın işleyişine ve etkilerine odaklanı-yorum. Yaptığımız işin esas odak noktalarından biri, olumsuz deneyimlerin beyin, zihin ve ilişkiler üzerindeki etkisini iyileştirmektir. Burada, kısa süreli stres faktörleri ile erken dönemde yaşanan kronik stres arasında önemli bir ayrım yapılmaktadır; en zorlu danışanlarımızın deneyimleri genellikle erken dönemde yaşanan kronik strese işaret eder. Ardından, hikayelerin yani anlatı-ların özdüzenleme, nöral bütünleşme ve olumlu değişim için önemine odakla-nıyorum. Ve kitabı Budizmin bazı temel felsefi fikirlerine değinerek bitiriyo-rum. Bu fikirler, doğa bilimleri ve beşeri bilimler dahil çeşitli alanlardan farklı bakış açılarını bir araya toplamama yardımcı oldular.

Terapötik değişimin altında yatan süreçleri keşfetmek için, belirli terapi türlerine özgü detayların ötesine geçerek, insan evriminin, biyolojisinin ve deneyiminin ortak noktalarına bakmalıyız. Terapi neden işe yarar sorusunun cevapları beynimiz, zihnimiz ve ilişkilerimizdeki uyum sağlama ve değişim mekanizmalarında saklıdır.

Page 12: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

xii

TeşekkürlerBu kitabın ortaya çıkarılmasında gösterdikleri rehberlik, destek ve emek

için Deborah Malmud ile W. W. Norton yayınevine teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, Pepperdine Üniversitesi’ndeki meslektaşlarıma, özellikle coşkuy-la yaptığı katkılar için Vanessa Davis’e teşekkür ederim. Aralarında Bonnie Badenoch, Bonnie Goldstein, Kyra Haglund, Richard Hill, Pat Ogden, Jaak Panskepp, Debra Pearce-Mccall, Allan Schore, Dan Siegel, Marion Solomon, Stan Tatkin ve Bessel van der Kolk’un bulunduğu Kişilerarası Nörobiyoloji ailesine, nezaketleri, başkalarını iyileştirmeye olan bağlılıkları ve birbirlerine olan destekleri için şükran duyduğumu belirtmek isterim. Müthiş bir sabır ve detaya gösterdiği dikkat ile bu kitabın tüm yönlerini inceleyen, pek çok değerli fikir ile katkıda bulunan ve bütün süreç boyunca her zaman gülümseyen Erin Santos’a ise ayrıca teşekkürler. Ve son olarak, her günün başında kalbimi ısı-tan Susan ve Sam’e teşekkür ederim.

Page 13: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

DÜŞÜNEN BEYİN:BİLİNÇ VE ÖZFARKINDALIK

I. KISIM

Page 14: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da
Page 15: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

3İnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar?

Eğer ihtiyaç tüm icatların anası ise psikoterapinin icadına hangi ih-tiyaçlar sebep oldu? Bu sorunun cevabı, evrimsel tarihimizde ve bu tarihin biyolojimizde, ilişkilerimizde ve günlük yaşantılarımızda na-sıl ifade bulduğunda yatar. Evrim bir uyum sağlama süreci iken, bir yandan da her uyum sağlama sonucunda yeni zorluklar ortaya çıkar, bunlar da yeni uyum sağlama yolları gerektirir. Pek çoğumuzun de-neyimlediği gibi başlangıçta iyi fikir gibi görünen şeylerin öngörüle-memiş sonuçları olabilir ve zaman içinde aslında problemli oldukları ortaya çıkabilir.

İnsan zihninin kalıtım, biyoloji ve ilişkilerden oluşan dokusu aile, sınıf, kültür dediğimiz sosyal oluşumlara bağlanmamıza imkan verir. Vücudumuz, zihnimiz ve ilişkilerimizin niteliği arasındaki derin bağla-rın oluşumu, köklü evrimsel geçmişimizde yatar. Bu geçmiş bize aynı zamanda psikoterapide başkalarını iyileştirebilme yetisini vermiştir.

Modern insan, anatomik olarak, yaklaşık 100.000 yıl kadar önce primat atalarımızdan evrimleşmiştir. Beynimizin ve kültürlerimizin dil, planlama ve yaratıcılık kapasitesi geliştirecek karmaşıklığa ulaş-ması ise 50.000 yıl daha almış gibi görünmektedir. Fakat, ne yazık ki, bu karmaşıklık yeni zorluklara da yol açmıştır. Sonradan ortaya çıkan

İnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar?

1. BÖLÜM

Evrim hem problem yaratan hem de problem çözen bir süreçtir. Jonas Salk

Page 16: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

4 TERAPİ NEDEN İŞE YARAR?

mantık, hayalgücü ve empati yetilerimiz, korkuları, batıl inançları, ön-yargıları harekete geçiren ilkel memeli ve sürüngen ağları üzerine inşa edilmiştir. Beynimiz evrimin farklı aşamalarından miras kalan birçok sinir sisteminin eşgüdümünü sağlarken öyle karmaşık bir hale gelmiş-tir ki herhangi bir düzensizliğe, çözülmeye, düşünce ve muhakeme ha-tasına karşı aşırı hassastır.

Tarih öncesi insanların müzelerde sergilenen kafatasları, takıları, taş aletleri gibi kalıntıları beynimizin içindeki kalıntılarına kıyasla sö-nük kalır. Beynimiz milyonlarca yıllık muhafaza, yenileme, mutasyon sonucunda eski ve yeni sistemlerden oluşan yamalı bohçaya dönmüş-tür; bu sistemlerin pek çoğu farklı dillerde, farklı işletim sistemlerinde, farklı hızlarda işler. Evrimin her basamağında, hayatta kalmayı sağla-yan seçimler yapılmış ve bunlar türümüzün yeni zorluklara uyum sağ-lamasına imkan vermiştir. Bu uyum sağlamalar gelecekte yeni prob-lemlerin oluşmasına da zemin hazırlamıştır. Ne yazık ki evrim gelecek için tasarlanmış stratejik bir plan değil, sadece şimdiki koşullara uyum sağlama yoludur.

Bizi ve danışanlarımızı psikoterapiye getiren, bugünkü psikolojik sıkıntılarımızdan sorumlu birkaç evrimsel kalıntıyı aşağıda özetliyo-rum. Burada tanımlama amacı ile ayrı ayrı ele alsam da, çok geçmeden farkına varacağınız gibi beyin işleyişinin her yönü birbirine bağlıdır ve birbirini güçlendirir. Bu temel prensipler kitabın gelecek bölümlerinin kavramsal temelini oluşturur.

Psikolojik Stres ile Sonuçlanan Evrimsel Stratejiler

#1 Hayati Önemdeki Yarım Saniye

İnsan aşırı karmaşık bir organizmadır; soyu, basit olmadığı için tükenebilir.

Ezra Pound

Freud, Charcot ve onlardan önce gelen nicelerinin kabul ettiği gibi, beynimizde bilinçli ve bilinçdışı bilgiyi işlemek için kullanılan birden çok paralel yol vardır. Bunların ilki diğer hayvanlarla paylaştığımız

Page 17: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

5İnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar?

duyuları, motor hareketleri ve vücut işleyişini yöneten ilk evrimleş-miş hızlı sistemlerden oluşur. Bilinçli düşüncenin ulaşamadığı bu söz-süz ilkel sistemlere örtük bellek, somatik bellek ya da bilinçdışı denir. Bunlar bizim bilinçli olarak hatırlamadığımız ama hiçbir zaman da unutmadığımız anılardır. Bilinçli farkındalığın ortaya çıkışına kadar atalarımızda muhtemelen sadece bu hızlı sistemler bulunuyordu.

Bilinçli farkındalıkla ilişkili olan sonradan evrimleşmiş sistemlere yavaş sistemler de denir; anlatılara, hayalgücüne ve soyut düşünceye yol açan bu sistemlerdir. Karmaşık sosyal etkileşimler ve onların ge-rektirdiği daha büyük beyinler sonucunda gelişen bu yavaş sistem, öz-farkındalık ve kendi üzerine düşünmeyi doğurmuştur. Hızlı sistem ile yavaş sistem arasındaki işlemleme hızı farkı yarım saniye kadardır. Bu hayati önem taşıyan yarım saniye, psikoterapiye ihtiyaç duymamızın asıl sebeplerinden biridir.

Şöyle açıklayayım: Yarım saniye çok uzun bir süre gibi görünme-yebilir ama beyin için bu süre oldukça uzundur. Bir beyin aktivitesinin bilinçli farkındalığa girmesi 500-600 milisaniye (yarım saniye) alır-ken, beynimizin duyusal, motor ya da duygusal bilgiyi işlemesi 10-50 milisaniye sürer. Bu durum bilinç düzeyinde gerçekleşen bir işlemin çok daha fazla nöron ve nöral sistemin katılımını gerektirmesinden kaynaklanır. Hızlı sistemin nasıl hareket ettiğinin kanıtlarını her gün görürüz. Sıcak bir yere dokunduğumuzda ya da araba kullanırken kar-şımıza aniden bir şey çıktığında vücudumuz bilincimizden çok daha çabuk tepki verir. Zihnimiz bize bu reflekslerin her zaman kendisinin kontrolü altında olduğu yanılsamasını verdiği için bu durumu kavra-mak zordur.

Yarım saniye nöronlar arası iletişimi bakımından uzun bir süre olsa da, bilinçli olarak neredeyse fark edilemez. Hayati önemdeki bu yarım saniye süresince, beynimiz ilgili bilgiye erişebilmek için anılarımı-zı, vücudumuzu ve duygularımızı biz farkında varmadan tarayan bir arama motoru gibi çalışır. Aslında, kortekse giden verinin % 90’ı dış dünyadan değil, iç nöral süreçlerden gelir. Bu yarım saniye beynimi-ze o anki deneyimimizi, zihnimizin nesnel gerçeklik olarak algıladığı geçmişten gelen bir şablona dayalı olarak yapılandırması için fırsat

Page 18: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

6 TERAPİ NEDEN İŞE YARAR?

verir. Bu durumun sonucu şudur: Gerçekte yarım saniye geride yaşar-ken şimdide yaşadığımızı sanarız. İki sistem arasındaki bu boşluk aynı zamanda defalarca başarısız olmamıza rağmen neden çoğumuzun eski ve verimsiz davranış biçimlerini kullanmaya devam ettiğimizi anlama-mıza yardımcı olur.

Bir deneyimin bilinçli olarak farkına vardığımız anda, bu deneyim çoktan pek çok kereler işlenmiş, belleğimizdeki bazı anıları harekete geçirmiş ve karmaşık davranış örüntülerini başlatmış olur. Bağlanma şemaları ve aktarım bu sürecin örnekleridir. Bu örneklerde beyin geç-miş ilişkileri kullanarak başkalarının düşüncelerini, duygularını ve ni-yetlerini algılamamızı şekillendirir. Bu yansıtmalı sürecin içinde saklı herhangi bir çarpıtma biz farkına bile varmadan ilişkilerimizi hayat boyu zedeler. Bilinçli deneyimlerimizin, beyindeki bilinçdışı süreçlere dayalı olması bizi zihnimizin doğru olduğunu sandığı yanlış anlama-lara, algılamalara ve bilgilendirmelere karşı aşırı savunmasız bir du-rumda bırakır. Çarpıtma ne kadar büyükse, başarılı bir şekilde sevmek ve çalışmak da o kadar zorlaşır. Bilinçdışını bilinç seviyesine taşımak Freud’un en öncelikli hedefi iken, örtük işlemlemedeki yanlılıkları dü-zeltmekse Bilişsel-Davranışçı Terapinin merkezindedir. Tüm terapiler işte bu hayati önemdeki yarım saniyenin yarattığı işlemleme çarpıtma-larını ele almaya çalışır.

#2 Erken Yaş Öğrenimlerinin Üstünlüğü

Şimdi ya da gelecek yoktur, yalnızca tekrar tekrar ve şimdide gerçekleşen bir geçmiş vardır.

Eugene O’Neil

Hızlı sistemler yalnızca evrimlerini daha önce tamamlamış olmakla kalmaz, çocukluk sırasında da diğer sistemlerden daha önce gelişirler. Hızlı sistemler öğrenir, hatırlar ve beynimiz ile zihnimizin hayatımızın geri kalanı boyunca bilinçli deneyimi nasıl oluşturduğunu etkiler. Ne öğrendiğimizi hatırlamak ise daha sonra gelişen yavaş sistemlere ait bir işlev olduğundan, bebekler ve küçük çocuklar neyi öğrendiklerini

Page 19: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

7İnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar?

bilinçli olarak hatırlayamazlar. Bu, erken yaşlarda öğrenilenlerin ne-den tüm hayatımız boyunca üzerimizde çok güçlü bir etkisi olduğunu açıklayan sebeplerden biridir. Psikoterapi küçükken neler öğrendiği-mizi bulma ve bu öğretilerin üzerimizde bıraktığı kalıcı izleri öğrenme fırsatıdır.

Doğumumuzdan bile önce, beynimizin ilkel bölümleri biyolojik, sosyal ve duygusal deneyimlerden derin bir şekilde etkilenir. Aslın-da, en önemli öğrenme süreçlerinin çok büyük kısmı hayatımızın ilk yıllarında gerçekleşir. Bu yıllarda hayatımız ilkel beynin kontrolünde-dir. Örneğin, amigdala (korkuyla ilgili süreçleri işleten yönetici mer-kez) hamileliğin sekizinci ayında gelişimini bütünüyle tamamlamıştır. Amigdala, aynı zamanda, bağlanma ve sosyal durum şemalarımızın gelişimi ile duygularımızı ve benlik değerimizi kontrol edebilme yete-neğimizin gelişiminde de önemli role sahiptir. Diğer yandan, amigda-layı düzenleyecek ve baskılayacak kortikal ağların tam olarak olgun-laşması yirmi ya da daha fazla yıl alır.

Yaşamın ilk yıllarında bu kadar çok öğrenmenin gerçekleşmesi do-ğanın normal işleyiş süreçlerinden biridir. Annenin günlük deneyimle-ri sayesinde bebeğin ana rahmindeki biyolojisi şekillenir. Doğumdan sonra bebeğin anneyle, diğer bakımverenlerle ve fiziksel çevreyle olan etkileşimi sayesinde ise beyin şekillenir. İzlenen bu yol insan beyninin çok belirli bir çevreye uyum sağlamasına olanak tanır. Kültür, dil, ik-lim, beslenme ve ebeveynler gibi kültürden kültüre, nesilden nesile ve hatta günden güne köklü değişiklikler gösterebilen şartlar her birimizin beynini kendine özgü ve bir eşi daha bulunmayan biçimde şekillendi-rir. Bu, insanlara yüksek bir uyum sağlama yeteneği verir, çünkü her bebek, çoğu hayvandan farklı olarak, içine doğduğu her türlü fiziksel ve sosyal çevreye uyum sağlamayı öğrenir.

Yaşamın ilk yılları beynin müthiş bir verimlik ile geliştiği bir dö-nemdir. Bu yüzden erken yaş deneyimleri beynin bilgi ağlarının olu-şumunda orantısız bir etkiye sahiptir. Ebeveynlerin sözsüz iletişimleri ve bebeğin temel ihtiyaçlarına nasıl cevap verdikleri bebeğin beyni-ni ve dünyayı nasıl algıladığını şekillendirir. İyi geçirilmiş zamanlar ve yeterince iyi olan anne-babalar sayesinde bu erken beyin gelişimi

Page 20: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

8 TERAPİ NEDEN İŞE YARAR?

çocuğa hayatı boyunca olumlu şekilde hizmet eder. Bu şartlar çok da arzulanan şekilde değilse, örneğin ebeveynlerde bir psikopatoloji ol-ması durumunda, beynin şekillenmesi sonradan uyum bozucu olacak şekilde yol alır.

Uyum içinde olmayan ebeveynlerin, acımasız sosyal sistemlerin, savaş ve önyargıların erken beyin gelişimi üzerinde muazzam etkisi olabilir. Çoğumuz için bu hatıralar, sonsuza kadar, onları bilinç düze-yinde akla getirebilmenin ya da değiştirebilmenin mümkün olmadığı bir yerde dururlar. Özfarkındalığa yıllar sonra, otomatik bir şekilde doğru olduklarını varsaydığımız erken dönemlere ait duygu, algı ve inanç deneyimleri üzerinden programlanarak varırız. Duygu ve düşün-celerimizi geçmiş deneyimlerimize bilinçli olarak bağlayabilme be-cerisinin yokluğunda, olumsuz duygu ve düşünceleri sanki bize bağlı bir içsel sebepten kaynaklanmıyorlarmış gibi görürüz. Bir yandan kafa karışıklığımızı, korkularımızı ve acımızı; diğer yandan çarpıtılmış ve eksik bilgilere dayalı olan dünyayla ve kendimizle ilgili olumsuz dü-şüncelerimizi anlamlandırmaya çalışmakla baş başa kalırız.

Ergen ve yetişkinler olarak terapi arayışına gireriz çünkü kendimizi anlamlı ilişki kuramaz, duygularımızı kontrol edemez ya da sevgiyi haketmediğimizi hisseder halde buluruz. Mücadelelerimizin sebepleri sıklıkla örtük bellek ağlarında, bilinçli düşüncenin erişiminden uzak-ta gömülüdür. Psikoterapi bize erken yaş deneyimlerimizi güvenli bir şekilde keşfedebilmemiz için rehberlik eder, aynı zamanda beyin ile zihnin şu anki yaşantımıza zarar verme biçimlerinin nasıl erken yaş deneyimleri ile ilişkili olduğunu anlatan bir hikaye yaratmamıza yar-dım eder. Bu süreç içinde, semptomlarımız delilik, kişilik patolojisi ya da sadece aptallık belirtileri değil, örtük belleğimizin izleri olarak ele alınır. Bu süreç kendine daha güçlü bir merhamet ve sevgi duymanın, başkalarına açık olmanın ve iyileşme ihtimalinin kapılarını açabilir.

Page 21: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

9İnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar?

#3 Öz Utanç

Yapmış olduğun hiçbir şey yanlış değil ve yapabileceğin hiçbir şey bunu telafi edemez.

Gershen Kaufman

=Utanç deneyimi erken yaş sosyal ve duygusal öğrenimlerinin mer-kezini oluşturur. Öz utanç çocuklukta daha sonra ortaya çıkan, bir du-ruma uygun, utanç ve suçluluk duygusundan ayrı tutulmalıdır. Uygun ve yerinde utanç, kişinin, grupların gerektirdiği sosyal davranışlara uyum sağlama şeklidir. Diğer yandan, öz utanç ise kendini içgüdüsel bir şekilde yargılamak anlamına gelir ve değersizlik, bir sırrın ortaya çıkacağı korkusu ve mükemmellik için çaresiz bir uğraş ile sonuçlanır. Temelde, öz utanç, bir takımın değerli bir üyesi olabilme yönündeki ilkel güdülerimize bağlı olup, derin bir birleşme ve ait olma hissinin iç-selleştirilemediği durumlarda ortaya çıkar. Bunun sonucunda, öz utan-ca sahip insanlar kendilerini hasarlı, sevilmeye değer olmayan ve terk edilmiş durumda hissederler. Böylelikle, öz utanç, güvensiz bağlanma ve sosyal statü şemalarının sürekli hale gelmesinin merkezindeki bir öğe halini alır.

Yaşamın ilk yılında, ebeveyn-çocuk etkileşimleri genellikle olumlu, şefkatli ve eğlencelidir. Bebekler çocuklara dönüşmeye başladığınday-sa, artan hareket yetenekleri, dürtüsellikleri ve keşif istekleri başları-nı belaya sokmalarına sebep olur. İlk yılın koşulsuz şefkat ve sevgisi yerini yüksek sesli “Hayır”, “Dur”, “Yapma”lara bırakır ve çocuğun isminin kullanım amacında şefkatten emir verme ve uyarıya doğru bir geçiş olur. Bu ebeveynden-çocuğa uyarı mekanizması, hayvanlarda da görülmektedir ve çocukların hareketini dondurmak, böylece onları tehlikelerden korumak üzere tasarlanmıştır. Bu donup kalma tepkisinin yansıması otonom sinir sisteminde, sempatik sinirlerin getirdiği merak-tan, parasempatik sinirlerin getirdiği kısıtlanmaya hızlı bir geçiş yaşan-dığında da görülür. Deneysel bir şekilde, çocuklar da keşif modundan, donup kalma moduna çok hızlı bir geçiş yaparlar. Bunun sonucunda çocuk durur, aşağı bakar, kafasını sallar ve omuzlarını düşürür.

Page 22: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

10 TERAPİ NEDEN İŞE YARAR?

Engellendikten sonra gelen bu boyun eğme hali, köpeklerin azar-landıktan sonra kamburunu çıkarma, kuyruğunu bacaklarının arasına alma ve sessizce yürüyüp gitmesi ile birebir aynıdır. Benzer vücut pozisyonları sosyal olarak dışlanma, çaresizlik ve boyun eğme du-rumlarına tepki olarak neredeyse tüm sosyal hayvanlarda görülür. Bu, yetişkinlerin “Lütfen beni incitme”, “Tamam, patron sensin” gibi söz-lerinin doğadaki ifadesidir. Ama çoğu çocuk için sempatik sinirlerle ilgili keşiften, parasempatik sinirlerle ilgili geri çekilmeye bu kadar hızlı bir geçişin oluşu “Ben sevilesi değilim”, “Benim ailedeki yerim sallantıda” gibi her ikisi de hayatta kalışı karşılıksız sevgiye bağlı olan çocuğun yaşamını tehdit edecek yorumlarla içselleştirilir.

Bu deneyime paralel bir başka deneyim çocuğun erken yaş ilişki-lerindeki coşkulu bağlanma beklentisinin, ebeveyn ya da bakımveren tarafından ilgisizlik ve kayıtsızlık, onaylanmama ve öfke ile karşılan-masında da yaşanır. Bağ kurmadaki bu uyumsuzluk sempatik sinirlerin parasempatik sinirler tarafından bastırılmasına doğru hızlı geçişi tetik-leme potansiyeli taşır ve gelişmekte olan bilinçdışı tarafından utanç, reddedilme ve terk edilme olarak okunur.

Ebeveyn ve çocuğun karakterleri ve tabiatları arasındaki farklılık-lar ve bunun sonucu olarak gelen uyumsuzluk da öz utancın gelişimi-ne katkıda bulunur. Kendi ailelerinde, çocukken terk edilmiş, ihmal edilmiş ve sömürülmüş ebeveynler; suçlu hissettirmeyi, eleştirmeyi ve iğneleyici olmayı kendi çocuklarına anne-babalık yapmanın temel araçları olarak kullanabilirler. Bu durum, katı ve otoriter ebeveynlerde, dindar kültürlerde, askeriye ile ilişkili ailelerde ya da ebeveynlerin bi-rinde veya her ikisinde bir akıl hastalığının ya da çözümlenmemiş bir travmanın görüldüğü durumlarda oldukça yaygındır.

Yavrumuzu korumak için bir hayatta kalma stratejisi olarak başla-yan şey, zaman içinde bağlanma, güvende olma ve özdeğer ile ilişkili evrimini daha geç tamamlayan psikolojik süreçlerin biyolojik altyapı-sına ait bir parçaya dönüşmüştür. Bu yüzden “Güvende miyim?” şek-lindeki temel soru “Sevilesi miyim?” sorusu ile iç içe geçmiştir. Bu soruya öz utanç eşlik edince cevap acı verici olur: “Hayır!” Bunun so-nucunda, öz utanca sahip insanlar risk almada zorluk çeker, sömürücü

Page 23: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

11İnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar?

ve destek olmayan partnerler seçerler ve yalnız olmaya katlanamazlar. Öz utanç tedavi edilemese de, terapi danışanlara çarpıtılmış inançları-nın, davranışlarının ve duygularının gerçek olup olmadığını test etme-leri için gerekli becerileri kazandırır.

#4 Kaygı Eğilimi ve Stres Altında Dilin Baskılanması

Evrim kaygı genini destekler.

Aaron Beck

Tek hücreli organizmalardan insanlara, yaşayan her canlıyı hayatta kalmaya yönlendiren ana şey bir yandan yaşamımızı sürdürecek şey-lere yaklaşırken, diğer yandan bizi riske atan her şeyden kaçınmaktır. Bir canlı türü bu ikisini ayırmada ne kadar başarılı ve hızlıysa bu türün hayatta kalma ihtimali o kadar yüksektir. Sürüngenlerde amigdala adı verilen bir yapı evrimleşmiştir ve bu yapı daha sonra evrimleşen me-melilere, ilk insanlara ve modern insanlara kadar korunmuştur. Amig-dalanın temel görevi dış dünyamızdaki arzulanan ya da tehlikeli görü-len şeylerin değerlendirmesini yapmak ve bu değerlendirmeye göre bir şeye doğru gitmeye ya da ondan uzaklaşmaya karar vermektir.

Amigdala bir tehlikenin farkına vardığında, otonom sinir sistemine “kaç ya da savaş” sinyali gönderir. Yarım saniye sonra, biz kaygı ile panik arasında bir duyguyu bilinç düzeyinde deneyimlemeye başlarız. Amigdalada korku sinyallerini tetikleyen yılan ya da yükseklik gibi şeyler bize ağaca tırmanan atalarımızdan miras kalan genetik belleği-miz ile bağlantılı gibi görünmektedir. Diğer tetikleyiciler ise deneyime dayalı ve hayati önemdeki yarım saniyede harekete geçirilmiş; bizi köpeklerden, topluluk önünde konuşmaktan ve yakınlıktan kaçınmaya iten sonradan öğrenilmiş çağrışımlardır.

Görünen o ki evrim beynimizi tedbir almaya çok az gerek olan za-manlarda bile tedbir alarak hata yapmak üzere şekillendirmiştir. Av-lanma riski taşıyan hayvanlar için iyi, fakat insanlar için ne kötü bir fikir… Bizler karmaşıklık ve stres ile dolu topluluklar yaratacak kadar

Page 24: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

12 TERAPİ NEDEN İŞE YARAR?

büyük beyinlere sahibizdir. Amigdala herhangi bir trafik sıkışıklığı-na bir asteroid dünyaya çarpacakmış gibi ya da bir sınavdan B almak ölüm kalım meselesiymiş gibi tepki verebilir; bu da psikoterapistlerin hiçbir zaman işsiz kalmayacağını garanti eden bir tasarım hatasıdır.

Korku; yönetici işlevleri, problem çözme yeteneklerini ve duygula-rı düzenlemeyi baskılar. Bir başka deyişle korku bizi katı, sert ve aptal yapar. Risk almaktan ve yeni şeyler öğrenmekten korkmaya başlarız ki bu bizi hiçbir işe yaramayan davranış örüntüleri içinde kalmaya, başarısız olmuş stratejilere tutunmaya ve yıkıcı ilişkileri sürdürmeye iter. Amigdala hayatta kalmış olmayı stratejisinin bir başarısı olarak al-gılar ve agorafobik birine şöyle düşündürtür: “10 senedir evimin dışına ayak basmadım ve hâlâ hayattayım. Demek ki 10 senedir evimin dışı-na ayak basmadığım için hayattayım.” Amigdalanın görevi bizi hayat-ta tutmaktır ve bunu başarmak uğruna mutluluk ve huzuru veto etme yetkisine nöral olarak sahiptir. Psikoterapi bu kapalı mantık girdabına sokulup, işlevsiz düşüncelere ve güdülere müdahale etmelidir.

Hayvanlar yüksek ve tehditkar bir ses duyduklarında şaşırır, dona-kalır, etrafı tehlikenin nerden geldiğini anlamak için tarar ve sessizle-şirler. Mantık oldukça açıktır- tespit edilebilmekten sakın, tehlikenin kaynağını bul ve cevap ver. Bu çok eski tepkiler, onları destekleyen ya-pılarla beraber insanlarda da korunmuştur. Aşırı uyarılma olduğunda, beynin kendimizi ifade etmeye yarayan konuşma alanından sorumlu kısmı (Broca alanı) engellenir. Bu, patronla konuşurken dilin tutulması ya da terörle ilgili travma mağdurunun konuşamıyor oluşu gibi insana özgü çeşitli durumları açıklayabilir.

Ses çıkarmanın anlık olarak engellenmesinin hayvanlar için her-hangi bir olumsuz sonucu olmazken, aynı durum insanlar için felaket-ler doğurabilir. Bizler için sesimizin kısıtlanması başkalarıyla bağlantı kurabilmek ya da bilinçli deneyimimizi organize edebilmek için ihtiya-cımız olan dili yitirmek anlamına gelir. Dil, duyguların düzenlenmesi-ni ve bağlanmayı destekleyen duygusal ve bilişsel nöral ağların bütün-lük içinde çalışmasına hizmet eder. Duyguları kelimelere dökmek ve deneyimlerimizi öyküselleştirebilmek anlamlı ve bir bütün bir benlik algısına paha biçilemez bir katkı sağlar.

Page 25: TERAPİ NEDEN İŞE YARAR? - Psikoterapi · öğretisine körü körüne bağlı olmanın psikoterapinin altta yatan iyileştirici öğelerini anlamamızı kısıtladığını da

13İnsanlar Neden Terapiye İhtiyaç Duyar?

Psikoterapinin temel prensipleri ifade edilemeyeni ifade etmeyi, bilinç düzeyinde olmayanı bilinç düzeyine çıkarmayı, duygu ve dü-şünceleri bütünleştirmeyi içerir. Konuşma yeteneğimiz gelişmeden önce ya da travma sırasında deneyimlediğimiz şeyler bütünleşmemiş ve birbirinden kopuk nöral ağlar şeklinde kalır. Broca alanını uyararak, sözcükleri hislere bağlayarak ve danışanların deneyimlerini anlamlı bir şekilde hikayeleştirmelerine yardımcı olarak, bizler algıların ve kişile-rin yeniden yapılandırılmasını ve işlevsiz hayat hikayelerinin yeniden düzenlenmesini destekleriz. Dil bizi başkalarına ve kendimize bağla-yacak şekilde evrimleşmiştir ve bu konuşarak iyileşmedeki başarının en büyük sebebidir.

#5 Yanılsama

Biz düşünmek için yaşamıyoruz... Hayatta kalabilmek için düşünüyoruz.

José Ortega y Gasset

Zihnimiz yanılsama konusunda ustadır. Kendini bu işe adamış psi-kanalistler, nörobilimciler ve Zen Budistler gerçeğin doğasını ayırt edebilmek için bu yanılsamaların içine girme çabası içinde bir ömür geçirmişlerdir. Ancak yanılsamanın ardındakini görebilmek için kullan-dığımız araçların bile yanılsamalar yaratıyor oluşunun getirdiği kısıtlı-lıklar vardır. Çoğu bilginin hâlâ gizemini korumasına rağmen, açık olan bir şey vardır - bilinç düzeyindeki deneyimler çarpıtmalarla doludur. Bu çarpıtmaların çoğu hayatta kalmak için tasarlanmış olsa da, insanları psikoterapiye getiren pek çok acıya karşı da bizi savunmasız bırakır.

Sosyal psikoloji tarafından keşfedilmiş savunma mekanizmaları ve tüm yanlı atıflar düşüncelerimizin kendi tarafımızı tutacak ve kaygıyı azaltacak şekillerde yanlı olduğunu kanıtlamıştır. Aslında, depresyo-nun gerçekliği tüm çıplaklığı ile görmenin sonucunda oluşan bir hasta-lık olduğu ve bir çeşit inkar mekanizması eksikliğinden kaynaklandığı da sıklıkla dile getirilmiştir. Grup zihniyeti, ayla etkisi ve mizah sos-yal çarkları döndürür, böylece aile ve arkadaşlarımızın davranışlarını olumlu şekilde algılamaya başlarız.