tasavvuf genel anlamda kalbin kötülüklerden...
TRANSCRIPT
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
1
Tasavvuf genel anlamda kalbin kötülüklerden arındırılıp
yaratılanlara karşı güzel davranılmasıdır.
İnsanın dünyalık menfaatlerinden ve nefsinden uzaklaşarak
Allah'ın varlığı ile yetinilmesidir.
İslam düşünce tarihinde Moğol egemenliği döneminde 1220
yılından 1330 yıllarına kadar İslam'ın batini yani içsel yorumu
olan tasavvuf ön plana çıkmıştır.
İslam medeniyetinde din bilgisi ve Allah'a erişme inancı iki
kolda yürümüştür
1. Tefsir ve hadis ilmi ile
2. Vahdeti Vücut (varlığın Birliği) görüşü ile aşk ve cezbe yolunu
seçmiştir.
Din bilgisi ve Allah'a erişme yolu yani iki şekilde cereyan
etmiştir.
Başlıca tasavvuf önderleri
-Ahmet Yesevi
-Mevlana Celaleddin Rumi
-Yunus Emre
-Hacı Bektaş Veli
-Hacı Bayram Veli
-Ahi Evren bunlar önemli İslam ve Tasavvuflardır ve
Anadolu’nun Türk ve Müslümanlaşmasında önemli katkıları
olmuştur
Osmanlı toplumu iki sınıftan oluşmaktaydı.
1. Askeri: Osmanlı toplumu yönetenler askeri denmiştir.
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
2
2. Reaya: Yönetilenlere reaya edinmiştir. Reaya ile askerler
arasında en önemli fark askerlerin vergi vermemesi (Vergiden
muaf olması) , reayanın ise vergi vermekle yükümlü olmasıdır.
Yönetenlere Seyfiye (ehli Kılıç) demiştir.
Bunlar:
Kapıkulu askerleri Tımarlı Sipahiler Subaşı sancakbeyi Beylerbeyi Vezir -sadrazam
gibi görevler ehli kılıç (Kılıç Taşıyan/Askeri) sınıfın
oluşturmaktadır
2. Kalemiye; ise devletin yazışma mali ve dışişlerinden
sorumluydular.
Bunlar: Nişancı, defterdar, reisülküttap gibi görevlilerden
oluşmaktaydı.
3. İlim ehli: Bu sınıf ise medrese müdderisleri ve ulama
denlen kişilerden oluşmuştur.
Bu sınıfın üyeleri:
Kadı, müderris, kazasker, şeyhülislam, danişmend,
sufta, muallim, imam, müftü gibi devlet görevlileri bu sınıfın
içerisinde yer alırdı.
Kalemiye sınıfı merkez teşkilatında Osmanlı Bürokratik
geleneklerinin oluşmasında resmi yazışma usullerinin ortaya
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
3
çıkmasında önemli rolü olmuştur
İlmiye sınıfı, yargı, yönetim ve şehir hizmetleri de dahil
olmak üzere birçok alanda hizmet vermişlerdir.
Bunun yanı sıra idari, ilmiye, askeri sınıfın da ilmiye tarafından
yetiştirildiği de unutulmamalıdır.
Osmanlı devleti sisteminin temeli, seyfiye, kalemiye ve
ilmiye sınıflarının birlikteliğine dayanırdı.
Osmanlı'da ilim ve ilim sınıfı Osman Bey'den itibaren fethedilen
bölgelere Kadı tayin edilerek buralarda adaletin zamanında
uygulanmasına çalışılmıştır.
Orhan Bey medrese kurarak bilim adamlarını yetişmesi ve ilmin
yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Osmanlı Devleti'nde bilinen ilk medrese Orhan Gazi tarafından
1330 da İznik'te yapılmıştır. Bu medreseye atanan ilk müderris
alim ve mütefekkir Şerafettin Davut Kayseridir.
Osmanlılar, ilmiye sınıfının başlıca üç görevi vardı.
-Eğitim ve öğretimin sürdürülmesi (Müderrisin görevi)
-İdari ve adli hizmetlerin görülmesi (Kadının görevi)
-Sosyal, idari ve askeri konularda dini görüşlerin açıklanması
(Kadı, Şeyhülislam ve müftü’nün görevi)
Müderris: İlmiye sınıfı için de eğitim ve öğretim görevini
üstlenen ulama derecelerine uygun medreselerde müderrislik
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
4
yapmış ve mesleki başarı gösteren ülkelerin önemli
medreselerine atanmışlardır.
Eğitim ile ilgili bazı terim ve kavramlar:
Müderris: Medresede ders veren öğretmen (Öğretim
Görevlisi)
Ders veren profesör
Danişment: (Far.) Medrese öğrencisi (Asistan) başka bir
tabirle üst düzey medrese öğrencisi)
Softa: (Far.) Medrese öğrencisi
İcazetname: Medreseden mezun olanlara verilen belge
Talebe (Ar.): Öğrenci
Fakih (Ar.): Medrese müdürü
Ruzname (Far.) : Olayları zaman sırasına göre yazıldığı
defter.
Mülazemet: Mülakat sonrası bekleme süresi
Müftü (Ar.) İl ve ilçelerde Müslümanların din işlerine bakan
görevli:
Şeyhülislam: Verilen kararların dine uygun olup olmadığı ile
ilgili görüş bildiren en üst düzeyde görevli din adamı
Sibyan:
Sahn-ı Seman: Fatih döneminde İstanbul’da yaptırılan
Medrese
Sahn-ı Süleymaniye: Fatih döneminde İstanbul’da yaptırılan
Medrese
Kadı (Ar.) : Tanzimata kadar her türlü davaya, Tanzimat ile
Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız evlenme,
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
5
boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin
başkanları / Hakim
Kadının görevleri
-Kasabalarda yargı ve idari görevi yürütür
Belediye, zabıta ve asayişin amirliğini yapır.
noterlik görevini üslenmişti
- vakıfları ve piyasadaki fiyatları denetler
-Veraset, nafaka, miras dağıtımını yapar
-Yargılama yetkisine sahipti
Osmanlıların ilk kadısı:
Osmangazi döneminde ilk kadı Dursun Fakih karacahisara kadı
olarak atanmıştır.
Müftüler ve Şeyhülislam
Toplumun inanç ve ibadetleri ile ilgili sorunların çözülmesi ve
devlette şeriatın uygulanmasından sorumluydular.
Görevleri:
-İslami kaynaklara dayanarak fetva hazırlar
-Kanuni döneminde müftüler de kadılar gibi teşkilatlandırılmış ve
devletin şeyhülislamlık makamı ortaya çıkmıştır
İstanbul müftüsü aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin
Şeyhülislamı sayılırdı.
-Şeyhülislam, Osmanlılarda dini hükümleri yorumlamada en
yetkili kişidir.
Başlangıçta mütevazi bir makam olarak ortaya çıkan
şeyhülisamlık kurumu 16. Yüzyılda Zembilli Ali Efendi, İbni
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
6
Kemal ve Ebussuud Efendi dönemlerinde daha fazla önem
kazanmıştır.
Şeyhülislamlar dini konular dışında zamanla örf, adet,
geleneklerle ilgili hususlarda da fikir beyan etmeye başlamışlar.
-Kiliselerdeki seçim ihtilaflarını halletme konusunda da fetvalar
verdikleri olmuştur.
-Diğer taraftan şeriat ile ilgili konular üzerinde fetva veren -
Şeyhülislamın devlet işlerine müdahale etme yetkisi yoktu ve
sadece devlet işlerinin dine uygunluğu konusunda görüş görüşü
alınmıştır.
İlmiye teşkilatı hiyerarşik bir yapıya sahip olsa da son karar
merci padişaha aitti.
Sibyan Mektebi (Ar. Çocuk) : Sıbyan mektepleri beş ile on
yaşındaki erkek ve kız çocuklarına dini bilgiler vermek ve okuma
yazmayı öğretmeyi amacına yönelik olan okula denmiştir.
Camilerin yanında bulunan yerlerde bulunurdu.
Buraya gelen öğrenciler karma eğitim (kız erkek karışık)
alıyorlardı. Devamlılık zorluğu yoktu.
Bugünkü ilkokul düzeyindeki eğitim yerlerdir.
MEDRESELER:
Medreseler farklı iki bölüme ayrılıyordu
1.Nakli bilimler; buna temel İslami bilimler denir. Hadis, fıkıh,
Kur'an, kelam gibi dersler görülürdü.
2. Aklı bilimleri (Müsbet İlimler) : Bunlar, Coğrafya, Tarih,
matematik, astronomi, felsefe gibi bilim dallarından oluşurdu.
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
7
Medrese eğitimi;
Yeme-içme barınma yerleri vardı. Masrafları vakıflar tarafından
sağlanmaktaydı. Burada bulunan okuyan öğrenciler haftalık
harçlık verilirdi. Sınıf geçme değil de kitap geçmeye dayalıydı.
Devam zorunluluğu yoktu.
Ayrıca Osmanlı'da Cami, kütüphane, tekke ve zaviyeler de birer
eğitim kurumuydu. Tekke ve zaviyeler genellikle tarikat ehlinin
ibadet ve dini aynılarını yaptıkları özel yerlerdir. Zaviye ise
tekkeden daha küçük olan yerlerdi. Tekkedeki Derviş ve Arifler
tasavvuf mensupları ilmiye sınıfından sayıldığından onlara da
yevmiye verilmiştir.
Osmanlı'da kütüphaneler Osmanlı Devleti'nde cami ve
kütüphanelerde medrese eğitiminin benzeri bir eğitim vardı.
Medrese eğitiminden farklı olarak daha çok halkın dini eğitimini
ve mensuplarının nefsi terbiyesini esas alan tekke ve zaviyeler
eğitim ve bilgi üretiminin yapıldığı diğer kurumlardandır.
Medrese Eğitimi:
Medrese eğitiminde talebe sayısı 20 kişiyi geçmezdi. Eğitim
faaliyetleri seviye göre yürütülür.
Kitap geçme esası vardı.
Öğretim süresi öğrencinin ders ve imtihan verme durumuna
bağlıydı. Dersler sıkı tekrarlanır ve karşılıklı münakaşalar ile
işlenirdi.
Öğrenmenin esası ezberciliğe dayanırdı.
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
8
Belirtilen dersleri alan ve sınavları başarıyla veren öğrencilere
icazetname dinlen diploma verilmiştir.
Osmanlılarda pozitif ve aklı ilimlere müspet ilimlere müspet
ilimler denmiştir.
Müsbet kelimesi Arapça bir kelimedir.
Nakli ilimler ise; tefsir, hadis, kelam, fıkıh,
Aklı ilimler: Matematik edebiyat coğrafya tarih felsefe
astronomi
Akşemsettin: İstanbul'un fethi sırasında Ayasofya'da kılınan
İlk cuma namazı ve hutbeyi okumuştur.
Akşemseddin sahnı Seman medreseleri yapılıncaya kadar
medrese olarak kullanılan Zeyrek Camisi'nde ders vermiştir.
Hastalıkların nedenlerini açıklayan Akşemseddin’e göre
hastalıklar kalıtımsal olan ve mikrop yoluyla geçen şekilde ikiye
ayrılmıştır
Akşemseddin mikroptan haber vermesi bakımından Pastör ve
diğer Avrupalı bilginlerin öncüsü olmuştur.
Ali Kuşçu sahnı Seman medresesinin kurucularındandır. Bir ders
olarak görev yapmıştır Uzun Hasan'ın Sarayı'nda çalışmakta iken
Fatih Sultan’ın daveti üzerine İstanbul'a gelmiştir.
Uluğ Bey asıl adı Muhammet Turgay olan Ulubey Timur'un
torunlarından ve devlet adamlığından ziyade bilimsel
çalışmalarla tanınmıştır.
Özellikle matematik ve gök bilimi ile ilgili gösteren Ulubey,
Semerkant Medresesi kurmuş devrin en büyük Rasathanesi olan
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
9
Semerkant gözlemevini yapmıştır. Zic’i Uluğ Bey günümüze
kadar gökbilim temel kitabı olarak kullanmıştır.
Hazırladığı yıldız ve gök cisimlerinin gerçek ve Görünür
konumları ile hareketlerinin çizimine verilen addır.
Nedim: Şaka, komiklikler, anlatarak halkı güldüren, espri yapan
kimselere Nedim demiştir. Aynı zamanda bu şahıslara meddah
da denilirdi.
Osmanlılarda kitap ve kütüphane
Osmanlı hükümdarları da kitap toplama ve bunların kullanma
alışkanlığı vardı,
İlk Saray Kütüphanesi I. Murat döneminde Bursa'da kuruldu,
batılılaşma 18 yüzyılın sonlarında görüldü, Yavuz Sultan Selim
döneminde Urfa Kahire İskenderiye Halep Kudüs Şam'da kültür
ve sanat eserlerini İstanbul'a getirilmiştir.
* II. Murat döneminde ailemler Türkçe eser yazma konusunda
teşvik edilmiş.
Aşık Paşa'nın yazdı “Garipname” adlı eser bu teşviklerin bir
neticesidir. ikinci Murat'ın kültür politikası Osmanlı soyunun ilk
defa ailesinden dayandırılması da II. Murat Devri’ne
rastlamaktadır.
Bu dönemde sonra Osmanlı şehzadeleri Oğuz, Korkut gibi
isimler verilmesi de aynı hedef doğrultusunda olduğunu
görmemekteyiz. Amasya Danışmentliler döneminden beri Türk
kültür yapsın koruyan ve Fetret Devri'nde Çelebi Mehmet
sonrasında oğlu II. Murat'a milli bir anlayış kazandıran şehir
olmuştur.
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
10
Bu dönem Yazılan Bazı Eserler ve eserlerin sahipleri aşağıda
verilmiştir.
Tevarih-i Al-i Selçuki: Yazıcızade
Danişmentname: Molla Arif Ali
Hirsev ve Şirin: Şeyhi
Kabusname: Mercimek Ahmet
Muhamediye: Yazıcızade Mehmet Efendi
Şair Sultanlar:
II. Murat Murad:
Fatih Sultan Mehmet,
II. Beyazıt şiirleri vardır
Osmanlılarda dokuma Sanayinin geliştiği en güçlü yer Bursaydı
Öyle ki Çin bile Bursa'dan kumaş almıştır. Yine bu ne dönemde
Macaristan, İtalya, Polonya ve Balkan ülkelerinin pazarlarında
Bursa kumaşları satılmıştır.
Ahşap işçiliği I. Ahmet; sedef kaplamalı firuze, yakut ve
tümrüt taşları ile süslü taktı başta olmak üzere Kur'an
muhafızları, rahleler ve minberler gibi nadide eserler dünya
müzelerinin en kıymetli koleksiyonları arasında yer alır.
Hat: Güzel yazı yazma sanatıdır.
XV. yüzyılda Amasyalı Şeyh Hamdullah
XVI. yüzyılda Ahmet Karahisari hat sanatında sivrilen kişilerdir.
Tezhip: El yazımı kitap ve belgelerin önemini gösterme amaçlı
süsleme sanatıdır.
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
11
Desen ve motifler matematiksel bir düzen içinde geometrik
şekillere yerleştirilmiştir. Bu sanatla uğraşanlara müzehhip
denilir.
Minyatür: Derinlik duygusu yansıtmayan küçük boyutlu
resimlerdir. Kitaplar içinde olayları canlandırmak amacıyla
çizilmiştir.
Nakkaş: Resim ve süsleme sanatını yapan sanatkârlarına
nakkaş denmiştir.
15. ve 16. yüzyıllarda Sinan Bey, Matrakçı Nasuh, Seyyid
Lokman Nakkaş Osman en önde gelen nakkaşlardır.
Resim ve heykelcilik: Dinsel inancın etkisiyle gelişmedi.
Ciltçilik: El yazması eserlerin dağılmasını engelleme amaçlı
süsleme sanatıdır.
Çinicilik, Kilin fırınlanır sertleştirildikten sonra nakışlarla
süslenmesidir.
Çini sanatı İznik ve Kütahya dan sonra Bursa, Edirne ve
İstanbul'da önemli çini merkezleri olmuştur
İznik Yeşil Camii, Topkapı Sarayı Çinili Köşkü, Bursa Yeşil
Cami ve Yeşil Türbesini örnek verebiliriz.
Kakmacılık: Taş, tahta veya metalin bazı yüzey bölümlerinin
oyularak içine kıymetli taş veya madenlerin yerleştirilmesidir.
Ebru özel karışımlı bir suya serpiştirilen sıvı boyaya dokunuşlarla
istenilen şeklin verilmesi ve bu şekli kağıda veya levhaya
çıkarılmasıdır.
BCAL BEYLİKTEN OSMANLI MEDENİYETİ DERS ÖĞRETMENİ: VEDAT AKBULAK
12
Mimari
Osmanlı Devleti'nde mimari sivil, dini ve askeri olmak üzere üç
kısmı ayrılırdı.
Sivil mimari dalında en dikkat çekici mimari: Topkapı
sarayıdır. Onun dışında köşk, kervansaray, han, bedesten,
köprü, sukemeri, hamam ve çeşme gibi yapılarda sivil mimari
alanında eserler inşa edilmiştir.
Dini mimari dalında; cami, medrese, kümbet, türbe, darülkurra,
külliye gibi eserler inşa edildi
Askeri mimari dalında:
Hisarlar, kaleler, kışlalar ve şehir surları inşa edildi.
Osmanlılar 16. Yüzyılda her alanda olduğu gibi mimari alanda
da en parlak dönemini yaşamıştır. Mimar Sinan; yalnızca
Osmanlı tarihinde değil dünya tarihinin en önde gelen
Mimarlarından biridir.
O her alanda mimari eser yapmıştır.
Mimar Sinan'ın çıraklık eseri Şehzade Cami
kalfalık eseri Süleymaniye Camii
ustalık eseri Selimiye Camii dir