t. c. ankara Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ...
TRANSCRIPT
T. C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
DİNLER TARİHİ BİLİM DALI
BATI’DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLAR VE TÜRKİYE’DEKİ
FAALİYETLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
İlknur UĞURLU
ANKARA-2011
T. C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
DİNLER TARİHİ BİLİM DALI
BATI’DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLAR VE TÜRKİYE’DEKİ
FAALİYETLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Hazırlayan:
İlknur UĞURLU
Tez Danışmanı:
Prof. Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU
ANKARA-2011
T. C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
BATI’DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLAR VE TÜRKİYE’DEKİ
FAALİYETLERİ
Yüksek Lisans Tezi
İlknur UĞURLU
Tez Danışmanı :
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı İmzası
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
Tez Sınavı Tarihi ..................................
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış
ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin
gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı
ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.(……/……/2011)
Tezi Hazırlayan Öğrencinin
Adı ve Soyadı
………………………………………
İmzası
………………………………………
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER........................................................................................................I
ÖNSÖZ.....…….…...………....……………...……………………………….......IV
KISALTMALAR..................................................................................................VI
GİRİŞ...........................................................................................................................1
A) ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ...…….……….…………..….................1
B) ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ……........………….…..…………...…................2
I. BÖLÜM
DOĞU KÖKENLİ DİNLERE AİT TEMEL KAVRAMLAR................................3
A) DHARMA...............................................................................................................4
B) MAYA-AVİDYA....................................................................................................8
C) KARMA.................................................................................................................10
D) SAMSARA-TENASÜH........................................................................................15
E) MOKŞA-NİRVANA.............................................................................................17
F) MEDİTASYON.....................................................................................................21
G) YOGA....................................................................................................................23
H) TAO…...……………………………………......……………………............…..30
2. BÖLÜM
BATI'DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLAR VE TÜRKİYE'DEKİ
FAALİYETLERİ......................................................................................................35
A) BATI'DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLAR……...................................36
I
1. REİKİ......................................................................................................................36
a) Reiki Kavramı ve Tarihçesi........................................................................36
b) Mikao Usui ve Usui Reiki..........................................................................39
c) Usui'nin Reiki Öğretisi................................................................................44
d) Reiki Eğitimi..............................................................................................47
e) Reiki Uygulaması…………………………………………………………49
f) Usui Reiki Dışındaki Reiki Sistemleri……………………………………50
g) Türkiye’de Reiki…………………………………………….……………52
2. TRANSANDANTAL MEDİTASYON..................................................................56
a) Maharishi Mahesh Yogi ve Transandantal Meditasyon'un Tarihi
Gelişimi.......................................................................................................................56
b) Maharishi Öğretisi ve Transandantal Meditasyon Tekniği........................67
c) Türkiye'de TM............................................................................................74
3. NEO-SANNYAS (OSHO).....................................................................................76
a) Shree Rajneesh (Osho) ve Neo-sannyas Hareketinin ortaya çıkışı.............76
b) Osho Öğretisi ve Meditasyon.....................................................................80
c) Neo-Sannyas'ın Türkiye'deki Faaliyetleri...................................................85
4. SAHAJA YOGA.....................................................................................................88
a) Kurucusu Shri Mataji Nirmala Devi ve Tarihi Gelişimi.............................88
b) Sahaja Yoga Öğretisi ve Uygulaması.........................................................92
c) Türkiye'deki Faaliyetleri.............................................................................93
5. FENG SHUİ............................................................................................................94
a) Feng Shui Kavramı ve Tarihsel Gelişimi....................................................95
II
b) Feng Shui'nin Temel Kavramları................................................................96
c) Feng Shui Ekolleri......................................................................................98
d) Türkiye'de Feng Shui................................................................................100
B) BATI'DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ HAREKETLERİN ORTAK
ÖZELLİKLERİ VE YAYILMASINI KOLAYLAŞTIRAN ETKENLER.......102
SONUÇ....................................................................................................................110
KAYNAKÇA...........................................................................................................113
ÖZET.......................................................................................................................121
ABSTRACT.............................................................................................................122
III
ÖNSÖZ
Günümüzde tüm dünyada şifacılık, medyumluk, ruhçuluk ve gizcilik
kavramları çerçevesinde faaliyetlerini yürüten, sağlıklı yaşam, mutluluk, başarı gibi
söylemlerle çağımızın modern insanına sunulmakta olan, özde Doğu Dinlerine
dayanmakla birlikte, kendilerini din ve inanç sistemi olarak tanımlamaktan kaçınan
birçok akım bulunmaktadır. Batı’da yeni dinî hareketler adıyla anılan bu akımlar,
tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kitleler arasında hızla yayılmaktadır.
Faaliyetlerini düzenledikleri kurslar, seminerler, toplantılar, muhtelif yayınlar ve
internet aracılığıyla yürüten bu akımların önde gelenlerinin tespiti, Doğu dinleri ile
olan alakalarının bilimsel metodlarla ortaya konulması araştırmamızın temel
amacıdır.
Başlıcaları olarak Reiki, Transandantal Meditasyon, Osho, Sahaja Yoga ve
Feng Shui akımlarını tespit ettiğimiz kitleleri peşinden sürükleyen grupların
Türkiye’deki faaliyetleri, toplum üzerinde oldukça büyük etkileri ve yürütülen
faaliyetlerin misyonerlik kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği
tezimizin ana problemini teşkil etmektedir. Bu akımların özellikleri yanında,
Türkiye’de yayılma sebepleri de tezimizde incelenen unsurlar arasındadır.
Batı'dan gelen Doğu Kökenli Hareketler ve Türkiye'deki Faaliyetleri ele alan
çalışmamız giriş, iki bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır.
Tezimizin giriş kısmında araştırmanın amacı, önemi ve yöntemine yer
verilmiştir. Doğu kökenli hareketlerden araştırmamıza konu olanlar ve araştırma
konumuzun sınırları belirtilmiştir.
IV
Birinci Bölüm'de araştırmamıza konu olan hareketlerin öğretilerinin ve bu
hareketlerin Doğu dinleri ile ilişkisinin anlaşılması için açıklanması zarurî olan Doğu
dinlerine ait kavramlar incelenmiştir. Bu kavramların Doğu kökenli hareketler ile
ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda arz ettikleri önem üzerinde durulmuştur.
İkinci Bölüm'de Batı'dan Gelen Doğu Kökenli Hareketleri ortaya çıkış
tarihleri ve birbirleri ile ilişkileri göz önünde bulundurularak sırasıyla Reiki,
Transandantal Meditasyon, Osho, Sahaja Yoga ve Feng Shui akımlarının tarihçeleri,
öğretileri ve Türkiye'deki faaliyetleri ele alınmıştır. Bununla birlikte Batı'dan Gelen
Doğu Kökenli Hareketler'in ortak özellikleri, Türkiye'deki hedef kitlesi ve
yayılmasını kolaylaştıran etkenler incelenmiştir.
Sonuç bölümünde ise çalışamızda ulaşılan sonuçlar özet halinde sunulmuştur.
Bu tezin hazırlanmasında yardımlarını esirgemeyen, kıymetli mesailerini
ayırarak, yol gösteren saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU‘na,
eğitim hayatım boyunca maddi-manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen
aileme en içten teşekkür duygularımı arz ederim.
İlknur UĞURLU
ANKARA 2011
V
KISALTMALAR
bkz. :bakınız
Çev. :Çeviri
çy :Çeviren Yok
Der. :Derneği
Dib :Diyanet İşleri Başkanlığı
Ed. :Editör
Edi. :Edition
ER :Encyclopedia of Religion
M.S :milattan sonra
SDÜİFD :Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
TM :Transandantal Meditasyon
yay. :Yayınları
yy. :yüzyıl
VB ve YS :Varlık Bilimi ve Yaşam Sanatı
VI
GİRİŞ
A) ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Türkiye’de doğrudan Doğu dinlerini yaymaya çalışan kuruluşların sayısı
oldukça azdır. Ancak Doğu dinlerinin düşünce sistemi ve bu dinlere ait kavramları
çeşitli yollarla halk arasında yaymaya çalışan bir çok akım mevcuttur. Bu akımların
kendilerinin bir dine mensup olmadıklarını söyleyerek, Türkiye’de ve dünyada bir
çok kişiye ulaştıkları ve hızla yayıldıkları gözlenmektedir. Manevi anlamda arayış
içinde olan kimselere hitap eden bu gruplar, geleneksel kültüre karşı bir tehdit
oluşturmakta ve toplumları dönüştürmektedir. Batı’dan gelen Doğu kökenli
akımların Türkiye’de hızla yayılması, Doğu dinlerine ait bir çok kavramın
kültürümüze yerleştirilmeye çalışılması, toplumumuzda bu akımlar konusundaki
bilgi eksikliği bu akımların faaliyetlerinin bilimsel olarak incelenmesini zorunlu
kılmıştır.
Tezimizde özde Hinduizm, Budizm, Caynizm, Taoizm, Konfüçyanizm ve
Şintoizm olarak belirlediğimiz Doğu dinleri kökenli olmakla birlikte, 50'li yıllarda
Amerika'da yeniden doğmuş ve tüm dünyayı etkisi altına almış hareketlerin önde
gelenlerinin tespiti, öğreti ve tarihçelerinin açıklanması ve bu grupların Doğu dinleri
ile olan ilişkisinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Doğu kökenli akımların öğreti
ve faaliyetlerinin incelenmesi yanında Amerika ile birlikte İngiltere, Hollanda ve
Almanya başta olmak üzere Avrupa'da geniş bir taraftar kitlesine sahip olduktan
sonra bu ülkeler kanalıyla ülkemize sirayet etmiş olan akımların Türkiye'deki
faaliyetleri hakkında bilgi vermek ve kitlelerin bu akımlara yönelme sebeplerini
ortaya koymak araştırmamızın amaçları arasındadır.
1
B) ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Doğu dinleri kaynaklı olmakla birlikte, Batı dünyasında kabul görmüş ve
misyonerlik faaliyetleri ile tüm dünyaya yayılmış olan yeni dinî akımların sayıları
oldukça fazla olmakla birlikte, bu akımların bir kısmının diğerlerine göre Türkiye'de
daha etkin olduğu görülmektedir. Batı dünyasında faaliyet gösteren Doğu kökenli
akımlardan Türkiye'de faaliyet gösterenlerin tespiti araştırmamızın ilk aşamasını
teşkil etmiştir. Reiki, Transandantal Meditasyon, Sahaja Yoga, Osho ve Feng Shui
akımları tezimizin temel konuları olarak belirlenmiştir. Batı’da etkili olmakla birlikte
Türkiye’de faaliyet göstermeyen hareketler ve Doğu dinlerine ait öğeler taşımakla
birlikte Doğu dinleri kökenli olmayan gruplar tezimizde incelenmemiştir.
Araştırmamıza konu olan akımların tespitinden sonra, başta söz konusu
hareketleri kurucuları tarafından ortaya konulan eserler olmak üzere bahsi geçen
grupların internet siteleri ve bu gruplara ait yayınevlerinin yayınları incelenmiştir.
Mezkûr gruplar hakkında çıkmış haberler ve bu gruplar arasında bulunmuş kişilerin
ifadelerinden yararlanılmıştır.
Araştırmamıza konu olan Doğu kökenli akımların temel öğreti ve faaliyetleri
hakkında bilgi sahibi olduktan sonra, bu akımların öğretilerinin temelinde yer alan
Doğu dinlerine ait kavramlar tespit edilmiş, söz konusu kavramlar Doğu dinleri ile
ilgili yerli yabancı kaynaklardan faydalanılarak incelenmiş, Doğu kökenli akımlar ile
ilişkileri araştırılmıştır.
Araştırmamızda ulaştığımız veriler tarafsız bir şekilde dinler tarihi biliminin
metoduna uygun olarak niteleyici metotla ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bununla
birlikte sebep sonuç ilişkileri gözetilerek bazı değerlendirmelere yer verilmiş, gerekli
yerlerde karşılaştırmalara gidilmiştir.
2
I. BÖLÜM
DOĞU KÖKENLİ DİNLERE AİT TEMEL KAVRAMLAR
Doğu kökenli akımlar ve faaliyetleri incelendiğinde, her ne kadar dinden
bağımsız oluşumlar olduklarını iddia etseler de öğretilerinin temelinde Doğu
dinlerinin bulunduğu açıkça görülmektedir. Bu akımlar öğretilerini yayarken
özellikle Doğu dinlerine ait kavramlara vurgu yapmaktadırlar. Faaliyetleri sayesinde
dharma, karma, tenasüh, avatara gibi Doğu dinlerine ait temel kavramlar kitleler
tarafından benimsenmiş, günlük dilde dahi kullanılan terimler haline gelmiştir. Bu
durum Doğu dinlerine ait kavramların incelenmesini bu akımların anlaşılması
açısından zorunlu kılmaktadır.
Şüphesiz ki Doğu dinlerine ait kavramların tümünün çalışmamızda
incelenmesi mümkün değildir. Çalışmamızda tezimizin amacına uygun olarak bu
kavramlardan özellikle tezimize konu olan akımlara önemli anlamda tesir etmiş
olanlar yer alacaktır. Kavramların incelenmesinde Doğu kökenli akımlar ile olan
ilişkilerinin derecesine göre bir sıralamaya gittik. İlk etapta yer verdiğimiz kavramlar
özellikle bu akımların genelinde etkisi olan ve akımların anlaşılması için birinci
derecede öneme sahip olan kavramlardır. Diğer yandan temel kavram olarak
belirlediğimiz kavramlar, Doğu dinlerine ait diğer kavramlardan bağımsız
düşünülemeyeceğinden dolayı, ikinci derecede önemli olarak gördüğümüz
kavramları ayrı başlıklar yerine, çalışmamız içersinde, diğer kavramlar ve Doğu
kökenli akımlar ile ilgili üstlendikleri rolü aktarırken izah etmeyi uygun bulduk.
Doğu dinleri kavramının Hint dinleri, Çin dinleri ve Uzak Doğu dinlerini
kapsayan geniş bir alan olması sebebiyle, öncelikle konumuz olan akımların
3
temelinde diğerlerine nispeten daha baskın bir rol icra eden Hint dinlerine ait
kavramlara öncelik verdik. Kavramların incelenmesinde dikkat ettiğimiz başka bir
husus ise, kavramların birbiri ile olan ilişkisi olmuştur. Aralarında sebep- sonuç gibi
ilişkiler bulunan kavramların sıralanmasında bu husus dikkate alınmıştır. Bu
bağlamda Dharma, Maya-Avidya, Karma, Samsara-Tenasüh, Mokşa-Nirvana,
Meditasyon, Yoga ve Tao Kavramları çalışmamızda incelenecektir.
A) DHARMA
Dharma kavramı Hint kökenli akımların öğretilerinin temelinde önemli bir
yer tutan, sıklıkla üzerinde durulan bir kavramdır. Doğu kökenli akımların
öğretilerinin ve pratiklerinin anlaşılabilmesi için Dharma kavramının anlaşılması
zaruridir. Dharma terimi "din" kelimesinin Sanskritçe karşılığı kabul edilmekle
birlikte, on beş farklı anlamının bulunması1, bu kavramın anlaşılmasını oldukça
zorlaştırmaktadır.
Dharma, "desteklemek, beslemek ve bir arada tutmak" gibi manalara gelen
Sanskritçe dhr kökünden türeyen bir kavramdır. Kelime olarak "din, şeriat, örf-adet,
fazilet, görev-sorumluluk, hakikat, ilahi adalet, kendini Tanrı'ya adama, ahlak, bir
şeyin doğası veya karakteri, temel niteliği veya özü, uygunluk, kurban töreni, iyi
arkadaş, fedakarlık, davranış ve tarz" anlamlarına gelmektedir.2 Dharma, genelde
din kelimesinin karşılığı olarak kullanılmakla birlikte, Hindu düşünürler,
Avrupalıların kullandığı anlamda din kelimesinin Sanskritçe karşılığının, mezhep-
fırka anlamına gelen Sampradaya olduğunu, Hinduizm dışındaki dinlerin, bir din
olarak görülemeyeceği "Dharma" ile kıyaslanamayacağını ve ancak birer mezhep
olarak görülebileceğini ileri sürmektedirler. Hinduların dinlerini tanımlamak için
1 Ali İhsan Yitik, Hint Dinleri, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları, İzmir 2005, 133.2 Yitik, 132.
4
kullandıkları Sanatana Dharma ya da Dharma kelimesinin bu açıdan Avrupalıların
din kelimesinden çok daha geniş bir anlama sahip olduğunu belirtmektedirler.
Dharma dinlerden bir dini değil, tüm dünyaya yayılmış olan evrensel tek hakikati ve
doğal din'i ifade etmektedir.3
Hinduizm'in Dharma anlayışı esas alınarak, dharma kavramı üç temel anlam
üzerinde açıklanmaktadır:
a) Dharma, âlemin özünde olan, âlemdeki dengeyi varlıklar arasındaki ilişkiyi
sağlayan ezeli-ebedi prensiptir. Bu prensip kesinlikle korunmalıdır, dharmanın
bozulması beraberinde helakı getirir. Bhagavat Gitaya'4 göre bu düzen bozulduğu
takdirde Vişnu'nun kötülüğü mağlup etmek için cisimleşeceğine ve dünyaya
geleceğine inanılır.5 Bu inanışa göre, Tanrı Vişnu, her düzensizlik döneminde
insanları kurtarmak için farklı bir kılık ve ad ile cisimleşerek dünyaya inecektir.
Avatara adı verilen bu iniş daha önce dokuz kez gerçekleşmiştir.6 Bu anlamıyla
kozmik ve ahlaki bir yasayı ifade eden dharma, karma, samsara, mokşa7, 3 Yitik, 145-146.4 Sanskritçe. “ulular şarkısı” anlamına gelen Bhagavat Gita, Hinduizm’in kutsal literatürü içerisinde Hindin en büyük klâsik destanı olan “Mahâbhârata”yı bütünleyen bir manzume şeklinde yer alan 700 beyitlik bir metindir. Hint literatüründe, Yeni Ahit'in Hıristiyanlıktaki önemine benzer bir yere sahip olan bu metin, kurtuluş için dünyadan el etek çekmenin, sadece metafizik alanda kurtuluşu aramanın doğru yol olmadığını vurgulamaktadır. Bkz. Mehmet Aydın, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Nüve Kültür Merkezi, Konya 2005, 107.5 Yitik, 133-134. 6 Avatara (avatar), Hinduizm’e göre tanrısal varlıkların özellikle Tanrı Vişnu'nun cisimlenerek dünyaya inmesini ifade eden, "inen" anlamında Sanskritçe bir kelimedir. Vişnu'nun insanları kurtarmak için daha önce dokuz kez dünyaya indiğine inanılmaktadır. Vişnu'nun en önemli iki "avatara"sı Rama ve Krişna olarak kabul edilmektedir. Dokuzuncu ve son inişinde tam yetkinliğe ulaşamamış Vişnu'nun "avatar" ismi ile onuncu kez yer yüzüne ineceği ve düzensizliği tamamen ortadan kaldıracağına inanılmaktadır. Vişnu'nun 22 kez bedenlendiğini iddia edenler olduğu gibi kimilerine göre ise Vişnu sayısız kez dünyaya gelmiştir. Herhangi bir mezhep kurucusu Vişnu'nun avatarı olabilir. Hindular, diğer din kurucularını da (Zerdüşt, İsa, Hz. Muhammed v.s.) Vişnu'nun bedenleşmesi olarak telakki etmektedir. Bazıları Vişnu'nun, Buda şeklinde, mü’minleri sapık bir doktrinle denemek için yeryüzüne inmiş biri olduğunu kabul etmektedir. Tanrılar gibi yüksek ruhların da insanlara yol göstermek için hulul (inkarnasyon) yoluyla yer yüzüne gelerek yeni bir bedene girebileceğine inanılmaktadır. Doğu kökenli akımların kurucuları, daha önce yer yüzüne gelmiş ulvi kişilerin inkarnasyonları olarak görülmektedir. Bkz. Aydın, 69.; Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000, 66.; Günay Tümer-Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara 2002, 101. Doğu kökenli akımların mensupları arasında hareketin liderini tanrının avatarı olarak görme inancının var olduğu görülmektedir.7 Bu kavramlar ileride ayrıca işlenecektir.
5
kavramlarıyla yakından alakalıdır. Evrendeki tüm düzeni ifade etmesi yönüyle
dharma, âlemdeki döngüyü ve bu döngüyü düzenleyen prensip olarak karma ile
samsarayı ve bu döngüden kurtuluşu ifade eden mokşayı kapsamaktadır.
b) Karma, samsara ve mokşa ile bağlantılı olarak dharmanın yüklendiği diğer
bir anlam da insanların insanlar ve diğer canlılar ile ilişkilerini düzenleyen ve Tanrı
ile bir olduklarını idrak etmeleri amacıyla konulmuş kurallar bütünüdür. Tanrı
Brahma'dan sudur eden âlemin doğasına uygun olarak yaşamak ve âlemdeki ahengin
devam etmesi için konulan kurallar bütünü "dharma" olarak adlandırılmaktadır.
Birey bedensel, zihinsel ve akli olarak kendini aşarak ruhsal gelişimin zirvesine
ulaşır ve Tanrı'yı idrak eder. Bu gelişim meditasyon ve yoga uygulamaları gibi
pratiklerle gerçekleşebilmekte ve kişi tanrılık seviyesine ulaşabilmektedir.8 Her ne
kadar Batılılar tarafından kabul görecek seküler ve bilimsel bir dil ile öğretilerini
izah etseler de genelde tüm Doğu kökenli akımlar Hinduizm’in kökeninde yer alan
bu temel amacı gerçekleştirmeyi, kişilerin bedensel ve zihinsel olarak bu amaç için
kendilerini geliştirerek tanrılık bilincine ulaşmalarını hedeflemektedir.
c) Bireyin içinde bulunduğu sosyal statü ve içinde bulunduğu duruma uygun
olarak davranması dharmanın yaygın olarak kullanıldığı anlamlardan biridir. Bu
anlamıyla Dharma bireyin toplumsal, ahlaki ve kanuni sorumluluklarını ifade eder.
Bu sorumluluklar kişinin mensup olduğu kasttan dolayı yüklendiği sorumluluklar
olabileceği gibi; herkes tarafından yerine getirilmesi gereken hiçbir canlıyı
yaralamama-öldürmeme (ahimsa), doğruluktan ayrılmama (satya), hırsızlıktan
kaçınma (asteya), zinaya yaklaşmama (brahmacharya) ve dünya malına tamah
göstermeme (aparigraha) gibi evrensel ahlaki kurallar da olabilir. Manu
8 Yitik, 133-137.
6
Kanunnamesi'nde9 bildirildiğine göre, sosyal ve ahlaki görevler anlamında
dharmanın kaynağı Vedalar10, Vedaları bilenlerin örfü, faziletli kimselerin eylemleri
ve onların hoşnut olduğu davranışlardır.11
Dharma Hindular için önemli olan hayatın dört amacından bir tanesidir. Bu
dört amaç dharma, artha, kama ve mokşadır. Dharma, insanlar için Tanrı tarafından
belirlenmiş görevleri ve ahlak kurallarını ifade ederken, Artha, dharmaya uygun
olarak maddi kazanç elde etmek, kama, bütün dünyevi zevklerin meşru olarak tatmin
edilmesi anlamına gelmekte, Mokşa ise insanın dünyevi arzulara kölelikten,
dolayısıyla da doğum-ölüm çemberinden kurtularak sonsuz mutluluğa ermeyi ifade
etmektedir. Kurtuluşa erilmesi dharmanın uygulanmasına bağlıdır. Kişi dharmaya
uygun bir şekilde hayatın dört aşamasının gereklerini yapmalıdır. Bu aşamaların her
birinin kendine özgü sorumlulukları vardır. Bunlara “ashrama-dharma”
denilmektedir. Bu aşamaların ilki, brahmacarya olarak adlandırılan öğrencilik
devresidir. Bu dönemde kişi, evinden ayrılarak kendini tamamen kutsal metinleri
9 Hindular tarafından ilk insan olarak kabul edilen Manu, sosyal düzenin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Bu sıfatla ona bir çok söz atfedilmektedir. M.Ö. II. asrın tarihini taşıyan Manu kanunları adı altında toplanmış, Manu'nun sözleri ve koyduğu esaslar, Dharma konusunda tartışmasız bir otoritedir. (Aydın, 471.)10 Veda veya Vedalar, Sanskritçe'nin eski bir versiyonu ile kaleme alınan dinî metinler bütününü belirtmektedir. Veda kelimesi, “bilmek” anlamına gelir. Hinduizm ve Brahmanizm konusunda en eski kaynaklardır. Hindu metinlerinin şruti kısmında yer alırlar. Bu metinlerin oluşumu M.Ö. XVIII. yüzyıldan VII. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Hindulara göre Veda'lar vahy ürünüdür, Veda olarak adlandırılan bu dört metin Tanrı Brahma'dan sudur etmiş ve Rişi'ler tarafından kaleme alınmıştır. Vedalar özel anlamda Rig-Veda, Yajur Veda, Sama Veda ve Atharva Veda'yı ifade ettiği gibi, genel anlamda Vedalar'ın yorumlarını içeren Brahmanalar, Aranyakalar ve Hinduizm açısından büyük bir öneme sahip Upanişadlar’ı da içeren Vedik Literatürün tamamını da karşılamaktadır. Bir çok Hindu için Veda'ların otoritesi çok büyüktür. Bugün toplum hayatının ve dinin belli başlı prensiplerinde Vedalar'ın izleri hâlâ görülmektedir. Bununla birlikte bugünkü Hinduizm'le örtüşmeyen noktalar da vardır. Ahimsa prensibi ile Vedalar'ın kanlı kurban ritüeli buna örnek olarak gösterilebilir. Vedalar, Hinduizm'in ilk metinleri olması; karma, samsara, atman, brahman ve kurtuluş gibi Hinduizm'in temel kavramlarını içermesi açısından, Hinduizm ile ilgili ana kaynaklar olarak görülmeleri yanında Hinduizm kökenli yeni dini akımların öğretilerinin temelini teşkil etmeleri açısından bu akımların anlaşılması için oldukça önemlidirler. (Aydın, 783.; Hançerlioğlu, 540.; The Penguin Dictionary of Religions (Ed. Jhon R. Hinnnels), Penguin Publishing, London, 1997, 547.; Yitik, 19.) Vedalarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Kürşat Demirci, Hinduizm’in Kutsal Metinleri Vedalar, İşaret Yay., İstanbul 1991.11 Yitik, 137-138.
7
öğrenmeye verir ve kendini topluma hizmet etmek için hazırlar. İkinci aşama olan
grhasthya, kişinin evlenerek yaşadığı topluma karşı vazifesini yerine getirmesidir. Bu
dönemde kişinin beş önemli görevi vardır: Bu görevler, Veda öğretilerini çalışmak,
tanrılara ibadet etmek, ölmüş atalarının ruhlarına yiyecek ve içecek sunmak, evcil
hayvanlara iyi muamele etmek ve düşkünlere misafirlere iyi davranmaktır. Üçüncü
aşama vanaprastha, ormana, uzlete çekilme devresidir. Bu dönemde kişi ailesinden
ayrılarak bir ormanda veya sessiz bir yerde kutsal metinleri çalışır ve meditasyonla
vakit geçirir. Dördüncü ve son aşama ise sannyasa, yani dünyadan tamamen el etek
çekme aşamasıdır. Kişinin dharmasına uygun olarak yerine getirdiği eylemler olumlu
karmalara neden olacak, bu ise kurtuluşu sağlayacaktır.12
Budizm'de de temel kavram olan Dharma, hem Buda’nın öğretilerini hem de
varlığı şartlandıran kuvvetleri ifade eder. Budizm'e göre dharma, Nirvanaya
ulaşmaktır.13
Caynizm’de ise Dharma, dinamizm cevheri ve hareket unsuru anlamlarına
gelir.14 Caynizm'de var oluşun altı unsurundan biri olan, madde ve ruh atomlarının
hareketine imkân veren prensibi ifade eder.15
Farklılıklar olmakla birlikte Hint kökenli dinler için temel bir kavram olan
dharma doğu kökenli akımların öğretilerinde önemli bir yer teşkil etmesi sebebiyle,
bu akımların anlaşılmasında önemli rol üstlenen bir kavramdır.
B) MAYA-AVİDYA
Maya kavramı evrenin yaratıcı gücünün ortaya çıkardığı hayal ürünü bir
görüntüyü ifade etmektedir. Veda'da “maya”, Tanrı Varuna'nın bir sıfatıdır. Bu sıfat 12 Yitik, 18; Ali İhsan Yitik, Hint Kökenli Dinlerde Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, Ruh Madde Yayınları, İstanbul 1996, 26-27. 13 Aydın, 162.14 Aydın, 162.15 Yitik, Hint Dinleri, 140.
8
sayesinde Tanrı Varuna, karşısında çok kuvvetli bir rakip olduğuna inanan, şaşkına
dönmüş düşman askerini felce uğratarak kendi inananlarına zafer ihsan etmiştir.
Maya bu yönüyle geçici bir takım görüntüler meydana getiren sihirsel bir iktidarın
tezahürüdür. Nazari anlamda (Upanişadlarda) ve klasik Sanskritçe'de kullanıldığı
andan itibaren bu kelime, kozmik hayal anlamına gelmeye başlamıştır.16 Kelime
olarak illizyon ve gerçekliği olmayan bir şeyin gerçek gibi algılanması anlamlarına
gelmektedir. Terim olarak kişinin gerçeği kavrayarak kurtuluşa ermesini engelleyen
unsuru ifade etmektedir.17
Maya bir halisünasyon veya gerçekten tam anlamıyla ayrı bir kavram değil,
gerçeğin farklı anlaşılmasını sağlayan yanlış bir görüntüdür. Bu görüntü, ne
Brahman18'ın kendisidir, ne de Brahman'dan ayrıdır. Brahma'dan çıkması, Tanrı
tarafından oluşturulmuş olması yönüyle, gerçeğin ürünüdür ve Tanrı'nın gücünün
eseridir.19 Hinduizm’in Advaita Vedanta20 ekolüne göre maya, aslında bir olan 16 Aydın, 476; Hançerlioğlu, 309.17 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 34.18 Sanskritçe büyümek, çoğalmak anlamındaki "brih" kökünden türeyen Brahman, Hinduizm'de âleme hakim olan yüce ruhu, gücü ifade etmektedir. Brahman'ın insana, evrene her şeye hakim olan bir prensip olduğu kabul edilir. Brahman her şeyin özünde olan mutlak gerçekliktir. Atman kavramı ile birlikte Hindu düşüncesinin temel kavramlarındandır. Brahman evrenin tanrısal yönünü belirtirken, Sanskritçe. “nefes”, “ruh” anlamlarına gelen Atman, Hint felsefesinde bireysel ruhu ifade etmek için kullanılır. Hint felsefesine göre her canlıda değişmeyen, ölümsüz, canlının özünü oluşturan ve bedenin ölümüyle karma-samsara prensibine bağlı olarak beden değiştirecek bir ruh vardır. Atman (ferdi benlik) olarak adlandırılan bu öz, Upanişadlarla birlikte Brahman (yüce benlik) ile özleştirilmiş, bu iki kavramın birliği üzerinde durulmuştur. Upanişadlar’a göre Atman ve Brahman özdeştir, ikisi de aynı hakikati ifade etmektedir. Atman evreni kuşatan Brahman'ın kişideki tezahürüdür. Atman-Brahman özdeşliği "Tat twam asi" , "Sen O'sun" mısrası ile ifade edilmektedir. Bu hakikatin idrak edilememesi en büyük cehalet ve kişinin kurtuluşu önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. (Aydın, 69, 113; Gündüz, 70; Hançerlioğlu, 62, 89; The Penguin Dictionary of Religions, 55; Thomas A. Robinson- Hillary Rodrigues, World Religions, SCM Press, London 2006, 2/172, 179.)19 Hançerlioğlu, 309; The Penguin Dictionary of Religions, 306.20 Advaita Vedanta, Hinduizm'in altı büyük mezhebinden birisi olan Vedanta ekolünün en bilinen koludur. Vedanta Vedaların tamamlanması anlamına gelmekte, Veda literatürünün son bölümü olarak görülen Upanişadlar'ı ve Bhagavat Gita'yı temel almaktadır. Kelime olarak "ikiliğin yokluğu" anlamına gelen advaita düşüncesi, Brahman ile Atman'ın bir olduğunu ileri süren bir teklik anlayışına sahiptir. Bu ekolle ilgili yedinci yüzyılda bilinen ilk yazar Gaudapada olmasına rağmen, Vedanta ekolü, atman ile brahmanın birliği fikri ile katı bir monizm anlayışını ortaya koyan Advaita öğretisinden dolayı Hindu bir reformist olan Şankara ile anılmaktadır. Şankara'nın maya ve kurtuluş düşüncesi Hindu kurtuluş felsefeleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Şankara'nın kurtuluş hakkındaki fikirleri ve Doğu Kökenli akımlar üzerindeki etkilerine ileride tekrar yer verilecektir. Advaita Vedanta ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Hançerlioğlu, 13.; The Penguin Dictionary of
9
Brahman (yüce benlik) ve Atman (ferdi benlik)'ın ayrı olarak algılanması
yanılgısıdır. Yüce benlik ve ferdi benlik hakikatte birdir. Advaita ekolüne göre bu
dünya ne gerçektir ne de gerçekten bağımsızdır. Dünya mutlak bir gerçekliğe sahip
değil, göreceli bir gerçekliğe sahiptir, Brahman idrak edilmedikçe gerçeklik
kavranamayacaktır.21
Maya, gerçekliğin bilinmemesi anlamında kullanıldığında "avidya" terimi ile
hemen hemen eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Görünen dünyanın gerçek olarak
kabul edilmesi, tek ve yegâne Tanrı'nın unutulması hayattaki tüm ızdırabın sebebi ve
kişinin kurtuluşu önündeki en büyük engeldir.
Budizm'de avidya, nedensellik çemberinin ilk halkasıdır, Caynizm'de ise jiva
(madde) atomlarının ilk hareketidir. Harekete geçen madde atomları, pudgala (ruh)
atomlarına karışarak hayatı başlatmıştır. Bu yönüyle Budizm ve Caynizm açısından
bakıldığında da avidyanın âlemdeki tüm hareketin yani Hint kökenli dinlere göre tüm
acı ve ızdırabın kaynağı olarak görülmektedir. Avidya Hint dinlerinde hayat algısının
temelini teşkil eden karma ve samsara çarkını harekete geçiren unsur olması yönüyle
büyük bir öneme sahiptir.22
C) KARMA
Karma terimi ilk kez 18.yy'da Batılı Hint Araştırmacıları tarafından bir terim
olarak kullanılmış, zamanla günlük dilde yerini bulmuştur. Karma kavramı
kültürümüzdeki "Ne ekersen, onu biçersin!" deyişiyle benzerlik göstermesi
sebebiyle, dilimizde yaygın bir şekilde Hint dinlerindeki anlamından sıyrılmış olarak
kullanılmaya başlanmıştır.Religions, 2, 548.; Alf Hittebeitel, "Hinduism", Encyclopedia of Religion, Ed. Mircea Eliade, 1987, 6/353. 21 Teun Goudriaan, "Maya", The Enclyclopedia of Religion (I. Edi., Ed. Mircea Eliade,), Macmillan Publishing, Newyork 1987, 9/297-298.; Alf Hittebeitel, "Hinduism", ER 6/253.22 Yitik, Hint Dinleri, 7-8; Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 34-36.
10
Karma kelimesi Sanskritçe, yapmak, sebep olmak, meydana getirmek gibi
anlamlara gelen “kr” fiil kökünden türetilmiş bir isimdir. İyi ya da kötü her türlü iradi
eylemi ve bu eylemlerin zorunlu olarak ortaya çıkan sonuçları ile ilgili evrensel bir
prensibi ifade etmektedir.23
Doğu kökenli dinlerin hemen hepsinde temel bir kavram olan karma
Hinduizm göz önünde bulundurulduğunda üç ana anlama sahiptir. İlk anlamıyla
karma iradi olarak yapılan her türlü işi ifade etmektedir. Veda İlahileri'nde ve
Brahmanalar'da dini ve ahlaki öneme sahip kurban, adak ve riyazet gibi kurtuluşu
kazandıracak işlerin karşılığı olarak kullanılmıştır. Upanişadlar'da ise kişiyi manevi
yönden geliştirecek dini ibadetler anlamında kullanılmış ve kişinin geleceğini
belirleyen ve samsara çarkını döndüren yegâne amil olarak nitelendirilmiştir.
İkinci anlamıyla ise yapılan iradi işlerin sonucunda ortaya çıkan manevi güç
ve bu gücün kişi üzerinde bıraktığı etki anlaşılmaktadır.24
Bu iki anlamından sonra karmanın en yaygın olarak üstlendiği anlam, bir
inanç olarak ifade ettiği anlamdır. Buna göre karma, iradi fiiller ile sonuçları
arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve evrendeki adaleti sağlayan prensiptir. Karma
inancına göre iyi ya da kötü her fiilin bir sonucu mutlaka olacaktır. Bu inanca göre
kişinin yaşadıkları bundan önce yaptıklarının eseridir, gelecekte yaşayacakları ise
bugün yaptıklarının eseri olacaktır. Dolayısıyla âlemde adaletsizlik diye bir şey
yoktur, herkes ektiğini biçmektedir.25
Mezhepler arasında farklılıklar bulunsa da Hint literatüründe ortaya
çıkaracakları sonuçlara göre fiillerin sanchita karma, prarabdha karma, kriyaman
karma ve agama karma şeklinde tasnif edildiği görülmektedir. Sanchita karma hâli
23 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 41.24 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 41-42.25 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 43, 51-58.
11
hazırda sahip olduğumuz karmik birikimi, prarabdha karma sonuçları şu anda
yaşanan karmik birikimi, kriyaman karma şu anda karmamıza eklenmekte olan
fiillerimizi, agama karma ise fiillerimiz neticesinde değil, bir fiili yapmaya yönelik
niyetlerimiz sebebiyle oluşan karmadır. Karmanın ortaya çıkardığı sonuç mevcut
yaşantıda ortaya çıkabileceği gibi gelecek yaşantılarda da ortaya çıkabilmektedir.26
Karma inancının kökenine bakıldığında ise, bu inanca Hint literatürünün ilk
metinleri olan Vedalar ve Brahmanalar'da açık bir şekilde rastlanmamakla birlikte,
ilk olarak M.Ö. 800- 400 yılları arasında oluştukları düşünülen Chandogya,
Brihadaranyaka ve Kanda Upanishadlar'da açık bir şekilde ifade edildiği
görülmektedir.27
Upanişadlar'da açıkça ifadesini bulan karma inancının ortaya çıkışı ile ilgili
bir çok farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bu inancın M.Ö. 2000'li yıllarda Doğu Avrupa
steplerinden bölgeye gelerek yerli Dravidyen halkı etkisi altına alan Ariler'e mi;
yoksa yerli halkın inançlarına mı dayandığı tartışılmıştır. Karma inancının
muhtemelen Ariler tarafından oluşturulmuş Vedalar kaynaklı olduğunu söyleyenler
yanında, yerli halkın inançlarının etkilerini taşıyan Upanişadlar kökenli olduğunu
iddia edenler olmuştur. Bir takım araştırmacılara göre bu inanç Upanişadlar'la birden
bire ortaya çıkmış bir inanç değildir ve kaynağını Vedalar'dan almıştır. Bu görüş
Vedalar'da Tanrılar için yer alan "iyi kötü fiilleri gören, iyi amellerin koruyucusu"
gibi sıfatları temel almaktadır. Diğer yandan Vedalar'da karmanın gereği olan tekrar
tekrar dünyaya gelme gibi bir inancın olmadığı, iyilik ve kötülük yapanlar için
amelleri neticesinde dünya hayatından sonra ebedi cennet ve cehennem
kavramlarının olduğu görülmektedir. Vedalar’da cennet, candra-loka veya svarga
26 Linda Johnsen, The Complete Idiot's Guide to Hinduism, Alpha Books, Newyork 2002, 92.27 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 58.
12
adında sonsuza kadar kalınacak her türlü arzunun yerine getirildiği bir yer olarak
anlatılmaktadır. Vedalara göre gerçek bilgiye ulaşan iyi kişiler, svarga veya candra-
loka adlandırılan cennette tanrılarla birlikte yaşayacaklardır. Kişinin cennete
gidebilmesi, dünyada iken yaptığı iyi işlere bağlıdır, kişi iyilikler diyarına
gidebilmek için kurban ibadetlerini yerine getirmiş, kötü fiillerden sakınmış
olmalıdır. Hırsızlık, soygun, dini törenlerde kusur gibi kötü fiillere sahip olanlar ise
"dipsiz çukur, en düşük, karanlık" olarak tasvir edilen eziyet yurdu narako-lokada
ceza göreceklerdir. Görüldüğü gibi Vedalar'da karma inancından farklı olarak bir
dünya dışında görülen ceza ve mükâfata dayalı bir ahiret anlayışı hâkimdir.
Dolayısıyla bu durum, karmanın Vedalar ve Vedalar'ı ortaya koyan Arilere değil,
Upanişadlar'da kendine yer bulan yerli halkın inançlarına dayandığı tezini
kuvvetlendirmektedir. Bu görüşe göre yerli halkın karma inancı Arilerin etkisi
altında oluşan Vedalar'da değil, Upanişadlar'da açıkça ifade edilmektedir.
Vedalar ve Upanişadlarda ortak olan ruhun ölümsüz olduğu, kişinin yaptığı
işlerden sorumlu olduğu ve yaşadığı hayat dışında eylemlerinin sonucunu
göreceğidir.28
Budizm'de ise karma, iradi her türlü fiili içerisine alırken, fiilden çok fiili
ortaya çıkaran iradeyi, fiile sebep olan arzu ve isteği vurgulamaktadır.Budistlere
göre, her şeyi idare eden yegâne kuvvet karmadır.29
Caynizm'de ise Budizm ve Hinduizm'den farklı olarak pudgala atomlarına
jivayla temasları sonrasında verilen isimdir. Karma Caynizm'de pudgala atomlarının
jiva ile birleşerek, jivayı kirletmeleri, asli özelliklerini yok etmelerini ifade eden
olumsuz bir anlamı içermektedir.30
28 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 59-68, 78.29 İlhan Güngören, Buda ve Öğretisi, Yol Yayınları, İstanbul 1994, 102-104.30 Pravin K. Shah, Jainism Religion of Compassion and Ecology, Yay. y., North Carolina 2004, 14.
13
Hinduizm, Budizm ve Caynizm'de kişinin eylemlerinin sonucunu
eylemlerinin niteliğine bağlı bir şekilde göreceğini öngören karma inancı, kişinin
eylemlerinin sonucunu dünya ya da dünya dışında bir âlemde görüp görmemesi
konusunda ittifak halinde olmasa da, ortak bir prensip olarak kabul edilmektedir. Bu
ortak inanç üç din ve mezhepler arasında bazı noktalarda farklılıklar göstermektedir.
Hinduizm ve Caynizm'de karmik birikimin ruh ile taşındığına inanılırken, manevi bir
cevheri, ruh inancını kabul etmeyen Budizm’de aktarılanın ne olduğu, ruh olmadan
karmik birikimin nasıl aktarıldığı gibi sorular net olarak cevabını bulamamaktadır.
Yine karmik birikimlerin nasıl yok olacağı konusunda Hint kökenli dinler arasında
farklı görüşler söz konusudur. Karmik birikimi Hinduizm ve Caynizm'de bu katı bir
riyazetle mümkündür. Hindular tarafından kutsal yerleri ziyaret, bağışda bulunmak,
insanlara hizmet etmek, nefes egzersizleri, meditasyon, dua, tanrıya bağlılık ve
teslimiyet gibi faaliyetler kötü karmanın izale edilmesi için yollar olarak
gösterilmektedir. Ancak Vedanta ekolü gibi bir takım ekollerde, karmik birikimin
neticelerinin alınması yalnızca Tanrı'nın inayeti ile ilişkilendirilmiştir, kişinin sadece
kendi fiilleri ile kurtulması mümkün değildir. Diğer yandan Hinduizm'in bazı
ekolleri, Caynizm ve Budizm'de ise karma inancı Tanrı'nın inayetinden tamemen
bağımsız olarak görülmüştür.31 Budizm'e göre karma Tanrı'nın da uyması gereken bir
prensiptir ve karmadan kurtulmak için Tanrı'nın inayetine sığınmak, Tanrı'ya kurban
adamak yararsızdır.32
Oluşan karmik birikimlerin bir hayatta giderilemeyeceği inancı, karmik
birikim giderilene kadar "yeniden doğum" Hint literatüründeki adıyla samsara
inancını doğurmuştur. Ruh karmik birikiminden kurtulana kadar samsara çarkına
31 Johnsen 94-96; Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 176-180.32 Güngören, 103-104.
14
mahkûmdur. Karma inancıyla samsara bir inanç gibi görülmektedir. Karma-samsara
şeklinde tabir edilen bu inanca sahip olmak Hint dinine mensup olmanın bir
şartıdır.33 Karma inancına yer verdikten sonra, karma inancından ayrı
düşünülemeyecek samsara inancını işleyeceğiz.
D) SAMSARA-TENASÜH
Ruhun karmik birikiminden kurtulması için karma prensibi çerçevesinde
yeniden başka bir bedende dünyaya gelmesini ifade eden samsara kelimesi ilk olarak
Upanişadlarda görülmektedir. Fakat hangi kelimeden geldiği belirtilmemektedir.34
Samsara kavramı Türkçe'de genelde Tenasüh kelimesiyle ifade edilmektedir.
Tenasüh kelimesi Arapça n s h fiilinden türeyen, birbirini izale ile müteakip olmak,
bir şeyin başka bir şeyi kaldırarak yerine geçmesi anlamlarına gelen bir mastardır.
Terim olarak ise insanda bulunan manevi özün, ölümden sonra tekrar bu dünyada
canlı ya da cansız bir başka bedene geçmesini ifade etmektedir.35
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Vedalar'da ölümsüz ruhun tekrar yeryüzünde
yeni bir bedene girmesi görülmemektedir. Vedalar'ın kişilerin fiillerine göre, başka
bir âlemde ceza ya da mükafat göreceği, svarga veya candra-loka olarak adlandırılan
iyilikler diyarında ya da işkence ve eziyet yurdu nara-lokada hayatını sürdüreceği
inancı, Brahmanalar ve Upanişadlarla birlikte svarga ve nara-loka anlayışının yanı
sıra, ruhların tekâmüllerini tamamlayabilmeleri için tekrar yeryüzüne gelecekleri
inancı ortaya çıkmıştır. Diğer yandan bazı araştırmacılar samsara inancını
Upanişadlar'da ortaya çıkan bir inanç olarak değil, Vedalar'dan kaynağını alan, süreç
içerisinde gelişerek Upanişadlar'da tamamlanmış bir inanç olarak görmektedirler.36
33 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 36.34 Aydın, 666.35 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 68-69.36 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 76-81.
15
Upanişad metinlerinin ortaya koyduğu karma-tenasüh inancına göre, ruh
ebedi kurtuluşu gerçekleştirene kadar yeniden doğmaya mahkûmdur. Bu bedenlenme
insan şeklinde olabileceği gibi hayvan ya da bitki şeklinde de olabilmektedir.
Upanişadlar'da kişinin karmik birikimine göre yeniden bedenleneceği şu şekilde
ifade edilmiştir:
"Burada iyi, güzel amel işleyen kimseler, bir brahmana, ksatriya ve vaisya
rahmine girerek, iyi bir rahme girecektir. Buna karşılık, kötü amel işleyenler ise bir
köpek, sürüngen veya paryanın rahmine girerek, kötü bir rahme girmiş olacaktır."37
Samsara çarkı içerisinde insan olarak bedenlenmek çok büyük bir lütuf olarak
görülmektedir. İrade sahibi olan insanoğlu, doğanın dikte ettiği şekilde yaşayan
hayvan ve bitkilere göre ruhsal gelişime dolayısıyla Brahma'yı kavramaya daha
yakındır. Hindular tarafından insan olmanın avantajını kullanmayarak hayvan gibi
bir hayat süren insanların, sonraki hayatlarında hayvan olarak dünyaya gelecekleri
ileri sürülmektedir. Kötü karma sahibi olan insanlar, böcek veya sinek olarak
dirileceklerdir.38 Brahma'yı kavrayanlar ebedi olarak kurtulurken, bu seviyeye
gelemeyenler işlerine göre ya hemen dünyaya geri dönecekler, ya da farklı âlemlere
gittikten sonra tekrar dünyaya döneceklerdir. Upanişadlar’a göre Brahma’yı
kavrayana kadar yapılacak her iş, yeniden doğuşun nedenidir. Kişinin Brahma'ya
ulaşmasını engelleyen en önemli etken ise cehalet yani yukarıda izah ettiğimiz Hint
dini sistemlerinin temel dünya görüşü olan maya-avidya yanılgılarıdır.
Doğu kökenli dinlerin en büyük gayesi, kişinin kendini geliştirerek avidyadan
kurtulmasıdır. Bu durum kurtuluş fenomeninin doğu dinleri açısından çok önemli bir
yere sahip olmasına ve kurtuluş ile ilgili bir çok görüş ve kavram ortaya çıkmasına 37 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 86.38 Johnsen, 91.
16
neden olmuştur. Doğu kökenli akımların öğretilerini doğu dinlerinin kurtuluş
anlayışlarının üzerine bina etmeleri Hint kökenli dinlerin kurtuluş anlayışlarını temsil
eden Mokşa ve Nirvana kavramlarının çalışmamızda incelenmesini zorunlu
kılmaktadır.
E) MOKŞA-NİRVANA
Hint Kökenli dinlerde karma-tenasüh anlayışının ortaya çıkardığı karamsar
bakış açısı tamamen çözümsüz görülmemiştir. Yeniden bedenlenme çemberinden
kurtulmanın imkânı kabul edilmiş ve kurtuluş ile ilgili teoriler aktarılmıştır. Bu
çemberden kurtulmayı ifade eden çeşitli kavramlar kurtuluş fenomeninin temelini
teşkil etmektedir. Günümüzde Hinduizm’de kurtuluşu ifade etmek için özgürlük,
kurtuluş gibi anlamlara gelen “mokşa” kelimesi, Budizm'de ise nirvana kavramı
kullanılmaktadır. Bu dinlerde kurtuluşla ilgili bir çok terim kullanılmasına rağmen
mokşa ve nirvana kelimelerine daha yaygın bir şekilde yer verildiği görülmektedir.
Hinduizm'de kurtuluşu ifade eden Mokşa kelimesi, Sanskritçe eril bir isim
olup, “muk” kökünden türetilmiştir. Mukti kelimesi de mokşa ile aynı anlamda
kullanılmaktadır ve onun dişil versiyonudur. Mahabbarata destanında mokşa tabiri
kullanılmazken, kök olarak muk tabiri kullanılmıştır. Chandogya Upanişad'da
vimokşa ve nirvimokşa terimleri yer almaktadır. Mokşa ve mukti her ikisi de “serbest
bırakmak”, “özgürleşmek”, “kurtulmak”, “bağımsızlık”, “özgürlük”, “kurtuluş”
gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak ise mokşa, bütün Hint kökenli dinlerde
ortak olarak inanılan, acı ve ıstırap dolu, sürekli doğum ve ölüm çemberinden
(samsara) kurtulmayı ifade eder.39
Hint dini düşüncesinde ilk olarak en eski Upanişad’da ve erken dönem
39 A. M. Esnoul, “Mokşa” The Encyclopedia of Religions, (I. Edi., Ed. Mircea Eliade), Macmillan Publishing, Newyork 1987, 10/28; The Penguin Dictionary of Religions, 320.
17
Budizm’de görülen mokşa fikri, Veda literatüründe ve Brahmanalar’da yer
bulmamıştır. Daha önce belirttiğimiz gibi Veda metinleri yeniden doğum çarkı ve bu
çarktan kurtulmaktan değil, dünyada dharmaya uygun bir yaşam sürmeyi ve
neticesinde ulaşılacak ahiret inancını anlatmaktadır. Upanişadlar'da karma- tenasüh
inancının yerleşmesi sonucu, samsara çarkından kurtuluş fikri ortaya çıkmıştır.
Mokşa terimi Hint dini düşüncesinde sadece samsara çarkından kurtuluşu
ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda bir Hindu için, hayatın dört gayesinden biri,
hayatın en yüksek gayesi anlamına gelir.40
Hint kökenli dinler açısından büyük bir öneme sahip olan kurtuluş
fenomeninin tam olarak ne olduğu ve bu hedefe nasıl ulaşılacağı konusunda Hint
kökenli dinler ve bu dinlerin mezhepleri arasında farklı görüşler ortaya çıktığı
görülmektedir. Hinduizm ve Sihizm’e göre kurtuluş, Tanrının idrak edilmesidir.
Hinduizm içerisinde kurtuluş fenomeni ile ilgili altı felsefi ekol ortaya çıkmıştır.
Bunlar Mimamsa, Vedanta, Nyaya, Vaisesika, Samkhya ve Yoga ekolleridir.
Mimamsa ve Vedanta ekolleri birbirlerine yakın görüşlere sahiptir, Vedalar'ın
hakikatin kaynağı olduğuna vurgu yapar, Upanişadlar’ın kurtuluş için önemini öne
çıkarırlar. Vedanta ekolünün Upanişadlar kaynaklı görüşüne göre, kurtuluş ferdi
ruhla evrensel ruhun birliğinin bilinmesidir.41 Vedanta ekolünün içerisinden çıkan
Ramanuja isimli bir reformist tarafından bu görüş eleştirilmiştir. Ramanuja'ya göre
Vedanta’nın ileri sürdüğü atman ve brahmanın birliğine dayanan monist görüş doğru
değildir. Onun kaynağını Bhagavat Gita'dan alan teistik görüşüne göre, âlem bir olan
Tanrı tarafından yaratılmıştır ve âlem ile tanrı ayrıdır. Kurtuluş için Atman ve
Brahman'ı bir "bilmek" değil aslında Tek ve Yaratıcı olan Tanrı'yı sevmek, inayetine
40 Esnoul, ER, X/28; The Penguin Dictionary of Religions, 320; Yitik, Hint Dinleri, 18. 41 Yitik, Hint Dinleri, 10.
18
sığınarak ona ibadet etmek gereklidir. Bhakti anlayışı olarak adlandırılan bu düşünce
Hindular arasında önemli ölçüde kabul görmüştür.42
Samkhya ve Yoga ekolleri ise kutsal metinlerin önemini kabul etmekle
birlikte, kurtuluş için kişinin kendi gayretinin esas olduğunu vurgular. Her ikisi de
ruh-madde ayrılığına dayanan düalist sistemlerdir. Ateist bir öğreti olması sebebiyle
Caynizm'in temeli olduğu düşünülen Samkhya ekolü, madde ile birleşince özelliğini
kaybeden ruhun tekrar asli formunu kazanmasını kurtuluş olarak görür. Samkhya'nın
aksine teistik olan, Yoga ekolü ise bir çok yöntem sunmakla birlikte genel olarak
karma-yoga, jnana-yoga, ve bhakti-yoga yöntemlerinin öne çıktığı görülmektedir.43
Budizm'de ise samsara çarkından kurtuluş nirvana terimi ile ifade edilmiştir.
Sanskritçe “nirvana”, Pali Dilinde nibbana olarak ifade edilen bu kavram, kelime
olarak "ateşin sönmesi, sönmek, soğumak, sakinleşmek" gibi anlamlara gelmektedir.
Nirvana, aydınlanma ve sonsuz mutluluk hali olarak ifade edilmektedir.44 Ancak
Budizm'in Tanrı ve ruh konusundaki kapalı görüşü bu kavramın anlaşılmasını
zorlaştırmaktadır. Temelde tanrı kavramına sahip olmayan Budizm nirvana olarak
adlandırılan kurtuluş anlayışı ile Tanrı'ya ulaşmayı kastetmemektedir. Nirvanaya
verilen genel anlam, acıdan arınmış, yücelmiş ruh manalarının aksine ruh anlayışı
olmayan Budizm için, ruhun en üst seviyeye yükselmesi söz konusu olamaz.45 Genel
olarak ifade edilecek olursa nirvana, kişinin ızdırap çekmesine samsara çarkına
mahkûm olmasına neden olan arzularından sıyrılarak, samsara döngüsünün son
bulmasıdır.46
42 Ensoul, ER, X/29.; Aydın, 633.; Ashok Kumar Malhotra, Instant Nirvana, Oneonta Philosophy Studies, Newyork 1999, 17-18.43 "Samkhya and Yoga", Indian Religions, (Ed. Peter Heehs), Hurst & Company, London 2002, Part 5.44 Thomas P. Kasulis, “Nirvana”, The Enclyclopedia of Religion (I. Edition., Ed. Mircea Eliade,), Macmillan Publishing, Newyork 1987, X/448.; Hançerlioğlu, 367.45 The Penguin Dictionary of Religions, 352.46 Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yay., Ankara 1998, 286.
19
Nirvana Budizm’e ait bir terim olmakla birlikte Mahabharata Destanı ve
Bhagavat Gita gibi Hindu kutsal metinlerinde de kullanıldığı görülmektedir. Burada
nirvana tanrısal âlemle birlik içindeki kurtulmuş ruhların mekânı anlamını ifade
etmektedir.47
Caynizm'e göre ise nihai kurtuluş, jiva ve pudgala atomlarının tamamen
birbirinden ayrılması, jivanın asli formunu kazanmasıdır.48
Hint Kökenli dinlerde aydınlanma hayatta iken gerçekleşecek bir olaydır. Bu
anlamda Hinduizm, samsara çarkından kurtulanları jivanmukti, Caynizm kevalin
(eren), Budizm ise bodhisattva kavramıyla ifade etmektedir.49 Bu kavramlar bu
dünyada aydınlanmış samsara çarkından kurtulmuş, kişileri ifade etmektedir. Doğu
kökenli dinlere göre, aydınlanmış kişilerin henüz aydınlanmamış kişilere yardım
edebilecekleri ileri sürülmektedir. Söz gelimi Bodhisatvaların aydınlıktan sonra
henüz aydınlanmamış kişilere yol göstermek için bu dünyayı terk etmediklerine
inanılmaktadır. Ancak günümüzde kabul gören bu görüşün Hint metinlerinde kökeni
yoktur.50
Doğu kökenli akımların kurucularının kendileri ve taraftarları tarafından bu
terimlerle nitelendirilmeleri, kendilerini diğer bireylerin aydınlanması için çaba
harcayan, aydınlanmış kişiler olarak tanıtmaları bu akımların temel
özelliklerindendir. Bu akımlar incelendiğinden hemen hemen hepsinin kurucusunun
yaşadığı bir aydınlanma olayı üzerine bina edildiği görülmektedir. Aynı zamanda
taraftarların nihai kurtuluşa, mutluluğa erebilmeleri için gösterdikleri Hint dinleri
kökenli yöntemler öğretilerinin temelini oluşturmaktadır.
47 Gündüz, 286.48 Yitik, Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, 38.49 Yitik, Hint Dinleri, 10, 365.50 The Penguin Dictionary of Religions, 77.
20
Kurtuluşu temel bir hedef olarak kabul eden Doğu kökenli dinler, kurtuluşa
ulaşmak için bir çok yol önermektedir. Kurtuluş yöntemleri arasında farklılıklar olsa
da, genel olarak yöntemlerin temelini riyazet hayatı, yoga ve meditasyon
uygulamaları teşkil etmektedir.
F) MEDİTASYON
Meditasyon sözcük anlamıyla bir çok Batı dilinde "derin düşünme" anlamına
gelir. Bir teknik olarak kişinin iç huzur, sükûnet, üstün bilinç halleri elde etmesini ve
hakikate ulaşmasını sağlayan, zihni ve bedeni kontrol etme tekniklerine verilen
isimdir. Tarihi açıdan bakıldığında meditasyonun geçmişinin binlerce yıl öncesine
gittiği ve bir çok dinde meditasyon sayılabilecek uygulamalar olduğu
görülmektedir.51 Son yıllarda ise meditasyonun dinlerin gölgesinde kalmaması
gerektiği, bu faaliyetin dinlerden bağımsız olarak, tüm insanların mutluluğu için
yapılacak bir uygulama olduğu ileri sürülmekte, meditasyon uygulamalarına yer
veren bir çok akım, bilimsel verileri de kullanarak insanların meditasyona
yönelmesini sağlamaktadır.
Hint kaynaklı bir uygulama olarak ele alındığında meditasyonun insanın
sezgilerini arttırarak, evrensel ruhla ve tanrıyla bir olmasını amaçladığı
görülmektedir.52 Bir çok farklı türü olmakla birlikte meditasyon denince genel olarak,
derin düşünme ve yoğunlaşma yöntemleri öne sürülmektedir. TM (Transcendental
Mediation) ve Osho gibi akımlar ise bu iki ana yönteme alternatif meditasyon
yöntemleri geliştirdikleri iddiasındadırlar. Derin düşünme dikkatin iç ve dış
nesnelere yöneltilmesi, yoğunlaşma ise dikkati nesnenin yaşantısı üzerine
51 Frederic B. Underwood, "Meditation", Enyclopedia of Religions, Newyork, 1987, 9/325-331.52 Swami Sivananda SARASVATİ, Meditasyon, Çev. Yavuz Keskin, Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 1990, 13-20.
21
odaklamayı ifade etmektedir.53 Bu şekilde insan zihni kontrol altına alınarak
dinginliğe ulaşacaktır. Nesneler dışında kavramlar, mantralar, şarkılar, kutsal
metinler üzerine meditasyon yapılabilmektedir. Sanskritçe düşünmek anlamındaki
“man” kökünden türeyen mantra kelimesi, düşünme vasıtası anlamına gelmekte ve
genellikle Sanskritçe olan zihni uyaran sesleri ifade etmek için kullanılmaktadır.
Mantra olarak en yaygın kullanılan kelime "OM" kelimesidir. Om kelimesi bütün
Vedalar'ın özeti olarak görülmektedir. Om sesinin kâinatın bütünü ve bu hecenin
gerçekte Brahman'ın kendisi olduğu kabul edilmektedir. Mantralar om kelimesinde
olduğu gibi kutsal bir sözün özeti olabileceği gibi, hiç bir anlama gelmeyen kelimeler
de olabilir. Mantralar sözcük biçimine girmiş tanrı olarak kabul edilmektedir. Kişinin
dinginliğe ulaşabilmesi için uygun mantrayı seçmesi çok önemlidir.54
Meditasyon ile ilgili yazılan eserlerde meditasyonun hangi saatlerde, nasıl
yapılması gerektiği üzerinde durulan konulardandır. Genellikle meditasyon için
sabah ve akşam vakitleri önerilmektedir.55 Meditasyonun nasıl yapılacağı bedenin
hangi pozisyonda olacağı ile ilgili bir çok farklı görüş bulunmaktadır. Kimi yazarlar
duruşun son derece önemli olduğunu söylerken56, meditasyona yer veren yeni
akımlar belirtilen tekniklerin Hindular için olduğunu ve tarihte kaldığını
vurgulamaktadır.57
Yazılan eserlerde meditasyon sırasında dikkat edilmesi gereken hususların
yanında, meditasyon yapacak kişinin başarıya ulaşabilmesi için günlük hayatta bir
takım hususlara dikkat etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu hususlardan en
53 Harold H. Bloomfield, Michael Peter Cain, Denis T. Jaffe, Robert B. Kory, Transandantal Meditasyon, Çev. Nahit Oralbi, İnkılap Yayınları, İstanbul, 1990, 39.54 Aydın, 470, 564.; Hançerlioğlu, 302.; Sanjukta Gupta, "Mantra", ER, Macmillan Publishing Newyork 1987, 9/176.; Sarasvati, 105- 133.55 Sarasvati, 20-21.56 Yosutani Roshi, Meditasyon ve Zazen, (Çev. İlhan Güngören), Yol Yayınları, İstanbul 1992, 159.57 Bu akımlar ve meditasyon ile ilgili görüşler hakkında ayrıntılı bilgi ileride verilecektir.
22
önemlisi kişinin beslenmesine dikkat etmesidir, hayvani gıdalardan kaçınmak, zaman
zaman oruç tutmak meditasyonun başarıya ulaşması için en önemli unsurlar arasında
sıralanmaktadır.58 Bununla birlikte, dedikodu, kibir, önyargı, ümitsizlik, dünyaya
aşırı düşkünlük, iki yüzlülük gibi huy ve davranışların meditasyon sürecini olumsuz
etkileyeceği aktarılmaktadır.59
Yaygın kanıya göre, meditasyon öğrenilmesi son derece zor bir iştir. Bu
sebeple meditasyon manevi bir önder ya da guru rehberliğinde öğrenilir.
Meditasyonun kitleler arasında ilgi bulması ile bu husus bir çok kişi tarafından
suiistimal edilmiştir. Meditasyon konusunda bazı kimseler bu işi bir ticaret haline
dönüştürerek meditasyon öğrenmek isteyenlerden menfaat sağlamaktadırlar.
Meditasyon eğitiminde gerçekten bir lidere gerek olup olmadığı, bu eğitim için bir
ücret alınıp alınmayacağı tartışmalı konulardan biri olmuştur.60
Son dönemde yeni dini akımlar öğretileri ile klasik anlamda meditasyon
hakkında ortaya konulmuş bilgilere farklı yaklaşımlar getirmiş ve meditasyon ile
ilgili olarak yeni prensipler ortaya koymuşlardır. Bu durum birbirinden farklı bir çok
meditasyon şeklinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Meditasyon'un yakından ilişkili olduğu bir diğer kavramda yoga kavramıdır.
Yoga meditasyon faaliyetinin sistemleştirilmiş bir hali olarak görülmektedir.
G) YOGA
Yoga, karma ve reenkarnasyon gibi Batı dillerinin sözlüklerinde yerini almış,
nadir Hint kökenli kelimelerden biridir. Genelde fiziksel egzersiz ve nefes kontrol
yöntemlerini ifade eden bu kavram, Hint Literatüründe Batı'da anlaşıldığından çok 58 Ayrıntılı bilgi için bkz. Avadhutika Anandamitra Acarya, Meditasyon ve Vejeteryan Beslenme, Çev. Zafer Bozkaya, Lotus Yayınları, Ankara 1991, Avadhutika Anandamitra ACARYA, Meditasyon ve Kozmik Bilinç, Çev. Zafer Bozkaya, Lotus Yayınları, Ankara 1989, 59.59 Sarasvati, 158-199.60 Bkz. Roshi, 9-10.
23
daha derin bir anlama sahiptir. Yoga Sanskritçe "birleştirmek, bağlamak" anlamına
gelen “yuj” veya “joug” kökünden türemiştir. Terim olarak Tanrı ya da "evrensel
ben" ile birliği sağlamak için uygulanan bir tekniği ve kurtuluşa yoga olarak tabir
edilen pratikler yoluyla ulaşılacağını öngören, Hinduizm’in darsana olarak
adlandırılan altı büyük felsefi öğretisinden birini ifade etmektedir.61
Bir teknik olarak bakıldığında yoganın binlerce yıllık tarihi olduğu iddia
edilmektedir. Max Müller gibi araştırmacılar, bu tekniği 6000 yıl öncesine kadar
götürmektedirler.62 Brahmanalar'da ve Upanişadlar'da kişinin kendini kontrol etmesi
ve üstün bir bilinç durumunu deneyimleyebilmesi için bir takım teknikler
önerilmiştir. İlk Upanişad olan Brhadaranyaka Upanişad'da kişinin konsantre olarak
atmanı idrak edebileceği anlatılmıştır. Kelime olarak yoga ise ilk kez, kişinin
duygularını kontrol etmesi ve zihinsel aktivitesini durdurarak yüceleceğini anlatan
Katha Upanişad'da geçmektedir. Naçitekas ve Ölüm'ün hikâyesine yer
verilmektedir. Hikâyede Naçiketas adında birine Ölüm'ün ders verdiği görülür. Ölüm
tanrısı Yama, Naçiketas’a anlaşılması zor olan ruhun ölümsüzlüğü ve onun Tanrı'dan
gelen yönü hakkında bilgi verir. Upanişadlar’da Naçiketas adındaki bu kişinin aldığı
bilgilerden sonra hayatın ne kadar uzun sürerse sürsün, geçici olduğunu ve
kurtuluşun insanın nefsini dizginlemesi ile olacağını anlamıştır. Bu şekilde
Upanişadlar’da kurtulan kişi örneği verilerek başka kimselerin de bu şekilde
kurtulacağı öne sürülür. Benzer bir şekilde Stevastara Upanişad, kişinin nefesini
kontrol etmesi gerektiğini, zihnini ve bedenini bir seyisin atını dizginlediği gibi
dizginlemesi gerektiğini söylemektedir. Maitrayaniya ya da Maitri Upanişad ise Kral
Brhadtratha'nın 1000 yıl yaptığı fiziksel egzersizlerden sonra, aydınlanmaya
61 Mircea Eliade, "Yoga", Enclyclopedia of Religion (I. Edition., Ed. Mircea Eliade,), Macmillan Publishing, Newyork 1987, XV/519.; Gündüz, 398.; Hançerlioğlu, 562.; 62 Müheyya İzer, Çağdaş Yoga, Dharma Yay, İstanbul 2003, 21.
24
ulaştığını aktarmaktadır. Kral aydınlanmış bir kişi tarafından ziyaret edilmiş,
kendisine karmaya neden olan benlik ile, öz benlik arasındaki fark öğretilmiştir.
Kâhin ona, yoganın altı prensibini öğretmiştir. Bunlar: Pranayama (nefes kontrolü),
Pratyahara (duyguların geri çekilmesi), dhyana (meditasyon), dhrana
(konsantrasyon), tarka (sorma-sorgulama) ve samadhi (bir şey üzerinde
yoğunlaşma)63 dır. Bu prensipler daha sonra Patanjali tarafından geliştirilecek sekiz
prensipli yoga sisteminin temeli olarak görülebilir. Kutsal metinlerde yogaya
bakıldığında, Katha ve Svetasvatara Upanişadlar arasında geçen yüzyıllarda yoga
öğretisinin geliştiği görülmektedir.
Mahabbarata ve Bhagavat Gita metinlerinde yogayı görmek mümkündür.
Vedaların kurtuluş için şart koştuğu ritüelleri, Upanişadlar’ın kurtuluşu sırf metafizik
alanda arayan anlayışını ve yoga sistemlerinin öngördüğü riyazetçi yaşantıyı ayrı ayrı
kurtuluş yolları olarak reddeden Bhagavat Gita, bu yöntemlerin hepsini kendi
yöntemi içinde eritmiş, kurtuluş için Tanrı'nın inayetine sığınarak dindarca yaşamayı
ve yoga metodunu önermiştir.64 Bhagavat Gita, Jnana (bilgi), Karma (çalışma),
Bhakti (aşk-tapınma) yoga sistemlerini öğreten yogaya mahsus bir bölüme sahiptir.
Bhagavat Gita'ya göre yoga farklı şekiller alabilir önemli olan Tanrı'nın yardımını
dileyerek, yoga yoluna devam etmektir. Bhagavat Gita'nın üç yoga çeşidine, mantra-
yoga, laya-yoga, hatha yoga ve Patanjali tarafından raja-yoga eklenmiştir.65
Bu tarihi gelişim içerisinde yogayı sistemleştiren Patanjali olmuştur. Patanjali
hakkında neredeyse hiç bir bilgi yoktur. M.S 2. yy ile 5. yy arasında oluşmuş
olabileceği düşünülen eseri Yoga-Sutra'da binlerce yıldır uygulanmakta olan yoganın
esaslarını ortaya koymuştur. Acemiler tarafından anlaşılması zor olan Yoga-Sutra'ya
63 Gavin Flood, An Introduction to Hinduism, Cambridge University Press, 1996. 95.64 Aydın, 107.; Malhotra, 15.65 Aydın, 107.; Flood, 95-96.
25
ileriki dönemlerde tefsirler yazılmıştır. Yoga Sutra yogayı Batı dünyasına açan
Vivekananda tarafından tercüme edilip tefsir edilmiştir. Eserinde onun yoga
sisteminin temelini Tanrı İşvara'ya yoğunlaşmak teşkil eder. Patanjali bu eserinde
yoga için sekiz prensip ortaya koymuştur.66
Patanjali'nin Sekiz İlkesi:
1-Yama: Canlı varlıkları öldürmemek (ahimsâ), doğru söylemek, çalmamak,
perhize riayet etmek, bağış almamak.
2- Niyama: Temizlik, kanaat, zahitlik, veda etüdü, Rabb üzerinde zihinsel
uygulama.
3-Asana: İstikrarlı olması gereken beden duruşları ile ilgili ve sağlığa iyi
gelen şeyler.
4-Pranayama: Nefesi kontrol disiplini. Bu, nefes alıp verme ritmini tedrici
şekilde yavaşlatmaktan ibarettir. Kısaca, nefes alıp vermeyi daha derinleştirmektir.
Diğer yandan nefes tutmada bunun içindedir.
5-Pratyahara: Dış uyarılara karşı, spritüel bir bağımsızlık elde etme.
6-Dharana: Bir obje üzerine yoğunlaşmak
7-Dhyana: Yoğunlaşılan obje üzerinde konsantrasyon sağlamak
8-Enstatis: Yoğunlaşılan nesneden uzaklaşarak, gerçek varlığı algılamak,
derin bir konsantrasyon.67
Bu sekiz prensip birbiri ile bağlantılıdır ve başarıya ulaşmak için bütün
olarak uygulanması şarttır. Bu sekiz ilke yürek atışlarını durdurabilecek, soluğunu
dakikalarca tutabilecek kadar bedenine hâkim olmayı hedeflemektedir. İlkelerin
birincil amacı ahlaksal yönden kendini tutarak tanrı ile birleşmektir.68 Bu disiplini
66 "The Yoga of Patanjali", Indian Religions, 520, The Penguin Dictionary of Religions, 567.67 Aydın, 827.; Eliade, ER, XV/520-521. 68 Hançerlioğlu, 562-563.
26
tamamıyla öğrenip yoga'yı tam anlamıyla gerçekleştirenler ateşte yanmamak,
nesneleri dokunmadan hareket ettirmek gibi olağan üstü haller gösterebilirler. Ancak
Pajantali'den beri yogiler, kişinin yaşadığı mistik deneyin sonunda gösterdiği
olağanüstü olayların bir kıymeti olmadığı, esas önemli olanın kişinin Tanrı ile
birleşmesi olduğunu vurgulamışlardır.69 Yogayı gerçek anlamıyla gerçekleştirmiş bir
kişi her şeyde kendini, kendinde de her şeyi görür.70
Hindu düşünürler tarafından ne kadar insan türü varsa o kadar yoga türü
bulmanın mümkün olduğu ileri sürülmektedir. Bununla birlikte tarih içerisinde bir
çok yoga yöntemi diğerlerine göre öne çıkmıştır. Karma Yoga, Jnana Yoga, Bhakti
Yoga, Raja Yoga olarak dört klasik yoga türüyle birlikte en bilinenleri şunlardır:
a) Karma Yoga:
Eylem yogası denilebilecek bu yogada esas olan her fiilin Tanrı'ya odaklı bir
zihinle yapılmasıdır. İbadet ve tefekkür gibi dini davranışlar, insanlığın iyiliği ya da
tanrı aşkı için adak olarak yapılır. Eylemler arzulardan arındırılarak, kurtuluş için bir
kurban haline getirilir. Böylece tanrı bilinci içinde yapılan işlerin olumsuz karmik
birikim oluşturmayacağına inanılır. Ashramlarda kişiler gönüllü olarak diğer
insanlara hizmet ederek, karma yoga yoluyla Tanrı'ya yakınlaşmaya ve kurtuluşa
ermeyi hedeflerler.71
b) Bhakti Yoga:
Bhakti Yoga, sevme, tapma veya bağlanma yogası demektir. Kurtuluşun Tek
Tanrı'yı sevmek ve onun inayetine sığınarak ibadet etmek olduğunu ileri süren,
Bhakti yoga öğreticisi ünlü Ramanuja, gerçek anlamda tanrı sevgisinin gelişmesi için
zorunlu olan hazırlıkları yedi maddede toplayarak bunları uygulayan kişinin tanrı
69 Robinson-Rodrigues, 2/54.70 Asha Singh, "Yoga", Encylopedia of India, Rima Publishing House, New Delhi 1994, 466.71 Robinson-Rodrigues, 174.
27
sevgisine ulaşacağını belirtir. Bunlar: 1) Beslenmeye dikkat etme: Bitkisel diyet
tercih edilir. 2) Maddi istekleri dizginleme. 3) Tanrıya tapınan kişi ibadetlerden
yorulmamalı ve sebatkâr olmalıdır. 4) Diğergamlık. 5) Ruh temizliği. 6) Korkaklığı
yenme. 7) Aşırı sevinçten korunma.
Bhakti yoga'da mantra denilen manevi kudretle yüklü olduğuna inanılan
sözler, dualar, şarkılar sürekli olarak tekrarlanarak Tanrı aşkı canlı tutulur.72
c) Jnana (Bilgi) Yoga:
Bilgi ve bilgelik yogasıdır. Atman-Brahman birliğini bilerek kurtuluşa erme
esasına dayanır. Jnana yoga düşünme, tefekküre dalma ve bazı eğilimlerden
vazgeçme suretiyle uygulanır. “Doğumdan, ölümden…..kurtulmuş olan, evrenin oluş
nedeni….Brahmasın sen….sonsuz ve değişmez Brahmasın sen” sözleriyle
Brahman'ın yegâne gerçek olduğu vurgulanır.
Jnana Yoga’nın, Ben (atman)’i tanıma yogası olduğuna inanılmaktadır. Jnana
yoganın en ünlü ustası Hindu filozof Şankara’dır. Bunun ifadelerine göre de "Ben"
asla ölmez. O, doğmamış ve değişmez nitelikte olduğundan ilkel beden öldüğü
zaman ölmez. Ben’in üstün niteliği ve Brahman ile birleşmesi, yoganın hedefini
oluşturur. Vedanta, Dhayana Yoga olarak da bilinen Jnana Yoga, meditasyon
yogasını çağrıştırır. Bugün Batı'da uygulanan yoga biçimlerinden biridir.73 Jnana
Yoga farklı bir elbise giymiş şekliyle Maharishi tarafından Transandantal
Meditasyon adı altında Batılılara sunulmuştur.
d) Raja Yoga: Raja Yoga’nın kurucusu Patanjali’dir. Astanga Yoga da denir.
Muhteşem yol anlamındadır. Raja Yoga Patanjali'nin Yoga-Sutra eserinde
açıklanmıştır. Devamlı surette çalışma ve her şeyden kopmuş duruma gelme ile
72 Nasuh Günay, "Yoganın Mahiyeti ve Çeşitleri", Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Yıl: 2007/2, Sayı: 19, 74.73 Günay, 75.
28
başarıya ulaşılacağı üzerinde durur. Yukarıda zikrettiğimiz gibi Raja Yoga'nın sekiz
prensibi vardır.74
e) Hatha Yoga: Bu yoga çeşidi, bir tür beden eğitimi mahiyetindedir. Batı'da
bir spor şeklinde görülerek hızla yayılan bir yoga çeşididir. Hatta Yoga’da uygulanan
Egzersizlerin spritüel olmayıp tamamen dünyevi olduğu iddia edilmiştir. Diğer
yöntemlere göre daha yeni sayılan Hatha Yoga, Batılılar için en uygun yöntem olarak
gösterilmektedir. Türkiye'de de yoga ile ilgili kitaplarda genelde bu yöntem
anlatılmaktadır. Hatha Yoga'nın esaslarının anlatıldığı temel eser, Hatha Yoganın
kurucusu olarak kabul edilen, Goroksanatha tarafından yazılmış, Hatha Yoga
Pradpika eseridir. Hatha Yoga, nefes ve duruşa dayanan bir yoga türüdür.
Pradpika'da on beş duruş biçimi sunulmuştur.75 Her duruşun (asananın) bir adı vardır.
Duruşlar bilhassa özel bir nefes alma şekline sıkıca bağlıdır. Duruşlar sırasında
hareketsiz kalmak oldukça önemlidir.76 Bir sağlıklı yaşam biçimi şeklinde sunulsa da,
bu yöntemin esasından diğer yoga sistemlerinden daha katı bir ruhsal öğreti olduğu,
yapılan bedeni egzersizlerin ruhsal gelişime hazırlık olduğu bilinmektedir.
f) Kundalini-Yoga:
Kundalini Yoga, Hatha yoganın bölümlerinden biri olarak da kabul edilir.
Kundalini (uyuyan yılan) omuriliğin en alt kısmında olan sakrumda uyur konumda
bulunan enerjidir. Amaç bu uyuyan enerjiyi uyandırmaktır. Bu yoga çeşidinde
kundalini uyandırılarak taç çakraya kadar yükselmesi sağlanır ve böylece meditasyon
gerçekleşir. Kundalini gücünü (uyuyan yılanı) uyandırmaya ağırlık verir. Bu amaçla
bedensel pozisyonlardan ve mantralardan yararlanır. Son yıllarda Türkiye'de de
74 Günay, 76.; Klasik dört yoga yöntemi ile ilgili ayrıntılı bilgi için, Swami Nikhilananda, Hinduizm, Ruh ve Madde Yayınları, (Çev. Aslı Özer), İstanbul 2003.75 Esra Bilal-Lütfü Bozkurt, Yeni Başlayanlar İçin Yoga ve Meditasyon, Okyanus, İstanbul 1999, 8.76 Hatha Yoga ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. İzer, 2003.
29
uygulanmaya başlanmıştır.77
H) TAO
Doğu Kökenli akımlarda, Hint dinleri yanında Çin dinlerinin de etkileri
görülmektedir. Bu anlamda çalışmamızın konusunu teşkil eden akımlara etkisi
açısından Çin dinlerine ait en önemli kavram Tao kavramıdır.
Hem Konfüçyüsçü hem de Taoist düşüncede temel kavram olan Tao, kelime
olarak yol, iz, mevsim, akıl, söz (kelam), sebep gibi manalara gelir.78 İlk Chou
Hanedanlığı bronz kitabelerinde “yol” anlamında ve özel isim olarak kullanılmıştır.
Tao teriminin Konfüçyüs öncesi dönemde "yol, yön, hareket etme, yol gösterme,
söyleme, bir faaliyet yönü" gibi anlamları ifade ettiği görülmektedir. Konfüçyüs’ün
konuşmalarına "bir bireyin, bir idarecinin gitmesi gereken yol" , “mükemmel dindar
insanın yolu” şeklinde kullanılmıştır..79
İlk defa metafizik anlamda Tao’yu kullanan Lao Tzu olmuştur. Önceleri yol
manasına gelen bu kelime, Lao Tzu ile birlikte, "âlemin nizamı, usul, metafizik ilke,
ahlaki prensip, evrenin izlediği yol, süreç, doğanın düzeni, evrenin özünü yansıtan
öğe, her nesnenin dâhil olduğu süreç, yaratıcı prensip, bütün varlıkların anası, her
şeyin kendinden çıktığı varlık" gibi kapsamı geniş, anlaşılması zor, her şeyin
üzerinde temel bir kavram olarak kullanılmıştır. Bir çok anlamı ihtiva eden Tao
kavramı, üç ana anlam etrafında toplanarak incelenebilir: a-nihai gerçeklik, b-evrenin
düzeni, c-kişinin izlemesi gereken yol.
77 Günay, 75-76.78 Hançerlioğlu, 492.; Felicien Challaye, Dinler Tarihi, Varlık Yayınları, İstanbul 1960, s.116; Hume, Robert E., The World’s Living Religions, Charles Scribner’s Sons, Newyork 1950, s.138, Tao kavramı bazı İncil çevirilerinde Yuhanna İncili’nin ilk cümlesi olan “başlangıçta söz vardı” ifadesinde söz kelimesinin tam karşılığı olarak yer almıştır. İngilizce çeviriler şu şekilde yapılmıştır. “In the beginning was the Tao, and The Tao was with God, and the Tao was God.” 79 Ahmet Güç, “Taoizm”, Yaşayan Dünya Dinleri (Ed. Şinasi Gündüz), Dib. Yay., Ankara 2007, 404-406.
30
a) Nihai Gerçek Olarak Tao:
Nihai gerçek olarak Tao, yaratıcı prensibi ifade etmektedir. Tao, âlemin var
olmasından önce de mevcuttur, o her şeyin temelidir, her şeyi o üretir ve besleyip
büyütür, bu yüzden zaman zaman anne diye adlandırılmıştır. Tao’dan Bir, Bir’den iki
(Yin ve Yang), bu ikisinden de nefes meydana gelmiş, nefesten de kâinat meydana
gelmiştir.80 Her şey Tao vasıtasıyla meydana getirilir. O varlığın değişen çokluğunun
temelini teşkil eden değişmez birliktir. Her şeyin temelinde ve gerisinde olan
Tao’dur. Tao ezeli ve ebedi, kendiliğinden var olan, her yerde hazır ve nazır, sessiz,
isimsiz, cisimsiz ve değişmezdir. O, sınırsız, gözle görülemez, işitilemez,
dokunulamaz ve anlaşılamazdır. O'nun Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çünkü o
mükemmeldir.81
Lao Tzu’ya göre Tao anlaşılmaz, bilinmez bir kavramdır. Ona göre Tao’yu
bilenler söylemez, söyleyenler de bilmez. Ona göre kendisinden bahsedilen Tao
ebedi Tao değildir. Gerçek Tao anlaşılmaz, bilinemez ve isimlendirilemez. Lao Tzu
Tao’yu ve bu gerçeğe ne diyeceğini bilmediğini şöyle ifade etmektedir:
Gök ve yerden önce, mükemmel, sakin, duran, maddi olmayan bir
varlık vardır. Bu varlık kendiliğinden vardır. Değişmez, hiçbir şey kendine
karşı duramaz, o her yerde uzanır. Ona Kâinatın annesi olarak bakılabilir.
Onun nasıl adlandırılacağını bilmiyorum ona Tao diyorum. Ona tam bir ad
vermek için kendimi zorlayarak, büyüklük diyorum. Sonsuz nihayetsiz olan
şeye büyük diyorum. Fevkalade uzak olan şeye sonsuz, nihayetsiz diyorum…82
Lao Tzu Tao ile ilgili her şeyi öğrenmeden Tao’nun ne olduğunu hiçbir
80 Tümer-Küçük, 69.81 Güç, 404-405.82 Tao te King, 14.
31
zaman anlayamayacağımızı söyler.83
Kimi araştırmacılar bu deyimin ilkellerin mana kavramı ile eşdeğer olduğunu
ileri sürmüştür. Bir başka açıdan ise Herakleitos’un Logos kavramı ile
özdeşleştirilmiştir.84
Tao ve Tanrı
Lao Tzu, Taonun yaratıcı prensip olduğunu söylemek, Tanrıya ait bir çok
sıfatı Tao’ya atfetmekle birlikte onun tanrı olduğunu düşünmemektedir, onun Tao
anlayışının müşahhas bir varlığa işaret etmediği görülmektedir. Lao Tzu’nun kendi
Tao hakkında “ona tanrı diyemiyorum, o tanrıdan da öncedir”85 demesi, Tao’ya
tanrıdan daha büyük bir önem atfettiği düşüncesini uyandırmaktadır. Diğer yandan
bazı araştırmacılar, Lao Tzu’nun tanrı inancı olmadığını bildirmektedir.86 Tao ve tien
ilişkisi Lao Tzu’nun eserinde çok net açıklanmamıştır. Tien kelimesini gök
manasında alan Schimmel eserinde Tao’nun gökten de üstün bir varlık olarak
alınması gerektiğini ileri sürmektedir.87
Tao’nun her şeyin içerisinde olması, Taoizm’in panteist bir akım olduğu
yönündeki fikirleri ortaya çıkarmıştır. Bu düşüncede Hıristiyanlığın logos
anlayışından kaynaklanan bir bakış açısıyla Tao’nun tanrı olarak
değerlendirilmesinin etkisi olduğu da söylenebilir.
b) Evrenin Düzeni anlamında Tao
Tao aynı zamanda gök ve yerin şu anda kendisinde yaşadığı yoldur. Taoist
kişi, Tao’yu araştırıp, bu düzene uyum içerisinde yaşamalıdır. İnsan akışa aykırı 83 Büyük Dinler ve Mezhepler Ansiklopedisi, Tan Matbaası, İstanbul 1964, 142.84 Hançerlioğlu, 492.85 Büyük Dinler ve Mezhepler Ansiklopedisi, 14786 Hilmi Ömer Budda, Dinler Tarihi,Vakıt Kütüphane,. İstanbul 1935, 365, Ömer Rıza Doğrul, Yeryüzündeki Dinler Tarihi, İnkılap Yay., İstanbul 1947, 177.87 Annemarie Schimmel, Dinler Tarihi, Kırkambar, İstanbul 1999, 25.
32
hiçbir şey yapmayarak Tao’ya uymalıdır.88 Tao’nun tabiattaki yansımasını huzur
içinde kendimizi bırakarak anlayabilir, ona uygun bir hayat sürerek, Tao’yla bir
olabiliriz. Lao Tzu’ya göre Tao ile bir olan kişi ölümsüzlüğe, mutluluğa kavuşur.89
Hükümdar bile bu işlememe sayesinde devletini en mükemmel surette idare eder
Çünkü memlekette ne kadar fazla şey men edilirse millet o kadar fakir olur. Ne kadar
çok kanun ve emir bildirilirse o kadar harami ve hırsız zuhur eder.90 Taoist felsefe bu
anlamda anarşist olarak nitelendirilebilir, her zaman doğal akışa uymayı öğütleyen
bu felsefe, kanunların gereksiz olduğunu ve insanoğlunun fıtratına uygun yaşamasını
engellediğini, mutluluktan uzaklaştırdığını ileri sürmektedir.
Lao Tzu Kişinin âlemin nizamı olan Tao’ya uyması konusunda bilgiyi menfi
bir şekilde zikretmektedir. Taoizm’e göre Tao’ya uygun yol seziş ile mümkündür.91
Tao te King’te bilgeliği arayan kişinin bilgiye dayalı çalışmaları bırakması,
çabalamaya son vermesi gerektiği ifade edilmiştir.92 Lao Tzu aynı şekilde, ibadetlerin
de gereksiz olduğunu düşünmektedir.93 Ona göre bilgeliğe ulaşmak bilgi edinmek
için çabalamak veya ibadet yoluyla olamaz.
c) Kişinin Takip Etmesi Gereken Yol olarak Tao
Lao Tzu’ya göre insana yeryüzünde nasıl yaşaması gerektiğini bildiren
Tao’dur. Tao’ya uymak insan için en büyük erdemdir.94 İnsanın uyması gereken bu
yol te kavramı ile açıklanabilir. Bu yolun özünü alçak gönüllük ve sadelik teşkil
etmektedir. Uyulması gereken bir yoldan bahsetmekle birlikte, Taoizm bu yolun
kurallarını belirlemez ve Taoist kişiyi belli kaidelerle sınırlamaz, o bu yolun çaba
88 Güç, 405.89 Hans J. Störig, İlk Çağ Felsefesi, Yol Yayınları, Çev. Ömer Cemal Güngören, Ankara 2000, 147.90 Schimmel, 27.91 Challaye, 117.92 Tao Te King/ 20.93 Doğrul, 173.94 Doğrul, 173.
33
göstererek değil doğal akışa kendini bırakarak uyulan bir yol olduğunu ileri sürer.95
Taoizm’de diğerlerinden farklı olarak bir takım ritüeller ve atalara hediyeler sunma
gibi unsurlar yer almamaktadır.96
Taoizm’in temelini teşkil eden Tao kavramı, tam olarak anlaşılması mümkün
olmayan fakat son derece önemli, kişinin mutluluğu için ulaşması şart olan bir
kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Tao kavramının Tanrı inancı ile olan ilişkisi
acık bir şekilde ortaya konulamamıştır. Taoizm’in temel eseri olan Tao te King’in
birbirlerinden çok farklı birçok çevirisinin bulunması97, hem Tao kavramının
kendisinden kaynaklanan bir sonuç hem de kavramın anlaşılmasını daha da zor hale
getiren bir durumdur.
Tao'nun içerdiği ezeli ve ebedi hakikat, alemin nizamı, evrenin düzeni,
kişilerin uyması gereken yol anlamları göz önüne alındığında bazı açılardan farklılık
gösterse de Hinduizm'in Dharma kavramı ile aynı anlamları ifade ettiğini söylemek
mümkündür.
Tüm bunlar göz önüne alındığında Tao kavramının içerdiği tüm anlam
karmaşasına rağmen, tanrıdan daha üstün bir güç ve tüm âlemi düzenleyen bir
prensip olduğu anlaşılacaktır. Görüldüğü gibi Feng Shui gibi Tao kavramını temel
alarak, mimari düzenleme ve dekorasyon faaliyeti yaptıklarını ileri süren akımların,
aslında hayatı, dinî anlamından arındırılamayacak Tao kavramına uygun bir şekilde
düzenleyen, Taoizm'in bir nevi uygulaması oldukları görülecektir.
95 Fritjof Cappa, Fiziğin Taosu, Çev. Kaan H. Ökten, Arıtan Yay., İstanbul 1999, 16396 Bununla birlikte Taoizm insanın doğal akışa uyum sağlamasına yardımcı olacak bir takım fiziksel hareketleri de içermektedir.97 Farklı çeviriler için bkz. P.T. Raju, W. Chan, J. Kitagawa, İ. Faruki, Asya Dinleri, Çev. Abdullah Davudoğlu, İnkılap Yay., İstanbul 2002, 322-331.; Taoizm(Tao te Ching), Çev. Muhaddere N. Özerdim, Meb, Ankara 1963.
34
II. BÖLÜM
BATI'DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLAR
Türkiye'de doğrudan Doğu dinlerini yaymaya çalışan hareketler olmamakla
birlikte, Doğu kökenli olan bir takım akımlara mensup grupların alternatif tıp,
medyumluk, kişisel gelişim adı altında faaliyet yürüttükleri, faaliyetleri ile Doğu
kökenli dinlerin öğretilerinin yayılmasını sağladıkları görülmektedir.
20. yy'da kentleşme ve kiliseden uzaklaşma ile manevi anlamda boşluk içine
düşmüş olan Batılılara yönelik olarak faaliyetlerine başlamış olan akımlar, Batılıların
büyük ilgisiyle karşılanmış ve 70'li yıllarla birlikte Batı’dan tüm dünyaya
yayılmışlardır. Bu akımların faaliyet gösterdikleri ülkeler arasında Türkiye'de
bulunmaktadır.
Batı dünyasında sayıları oldukça fazla olan söz konusu akımlardan bir kısmı
diğerlerine göre daha fazla ön plana çıkmaktadır. Biz de araştırmamızda bu noktadan
hareketle sayıları çok fazla olan bu akımlardan Türkiye'de faaliyetleri olanları
incelemeyi uygun bulduk. Söz konusu Batılı akımlardan bir kısmı Türkiye'de hiç
faaliyet göstermemekle birlikte, bir kısmının toplum üzerinde oldukça etkin olduğu
görülmektedir. Batı'dan gelen Doğu kökenli akımlar arasında faaliyetleri açısından
Reiki, Transandantal Meditasyon, Osho, Sahaja Yoga ve Feng Shui'nin öne çıktığını
tespit ettik.
Çalışmamızda araştırmamıza konu olan akımların incelenmesinde, ortaya
çıkış tarihlerini ve birbirleri ile ilişkilerini esas alarak bir sıralamaya gittik. Bu
anlamda tarihi seyir olarak Batı dünyasına ilk açılmış olan Reiki'ye öncelik verdik.
Bundan sonraki akımları da tarihi seyir içerisinde işlemeye gayret ettik.
35
A. BATI'DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLAR
1. REİKİ
Evrensel yaşam enerjisi anlamına gelen Reiki, bir şifacılık yöntemi olarak
özellikle büyük şehirlerde, kentli nüfus arasında yayılmakta olan akımlardan biridir.
Yirminci yüzyılda Japonya'da ortaya çıkan bu akım, Reiki adı verilen evrensel yaşam
enerjisini yönlendirerek canlı ve cansız varlıklara şifa verme tekniği üzerine
kuruludur.
Japonya'dan sonra Amerika'da tanınan Reiki, bir alternatif tıp tekniği olarak
tüm dünyaya yayılmıştır. Son yıllarda Türkiye'de de çeşitli dernekler vasıtasıyla
tanıtılan Reiki gelir seviyesi ortalamanın üstünde, iyi eğitimli kentli nüfus arasında
benimsenmiştir.
a) Reiki Kavramı ve Tarihçesi
Reiki, Kanji Japoncasında "evren" anlamındaki "Rei" ve "ruh", "yaşam gücü
enerjisi" anlamındaki "Ki" kelimelerinden meydana gelen bir tamlamadır. Genel
olarak "evrensel yaşam enerjisi" şeklinde tercüme edilmektedir.98 Günümüzde Doğu
kökenli, birçok farklı türü olan bir şifacılık tekniğinin adı olarak kullanılır hale
gelmiştir.
"Reiki" kelimesine yazıda ilk kez M.Ö 300'de Mencius tarafından yer
verilmiştir. Mencius'a göre Ki, "en yüksek, en büyük güç, doğanın temelini oluşturan
can"dır. "Rei-ki" kelimesi Japonca yazımı göz önünde bulundurularak incelendiğinde
98 http://www.reiki.com.tr/reikinedir.html, (26.05.2010.)
36
"Ki" sözcüğünün maneviyat, ruh, kalp, niyet, ruh hali anlamlarına geldiği, yazım
karakterinin Çin'in en yaşamsal gıdasını ifade eden "pirinç" kelimesinin yazım
karakterini de içinde bulundurduğu, dolayısıyla "yaşam için en temel enerji"
anlamını taşıdığı görülmektedir. Japonca'da "Ki" olarak ifade edilen yaşam
enerjisinin her toplumda kabul edildiği ve farklı şekilde ifadesini bulduğu ileri
sürülmektedir. Söz gelimi, yaşam enerjisini anlatmak için Çinliler Chi, Hintliler
Prana, Kuhunaslar Mana, Kabalacılar Jesodu kullanmışlardır. Türkçe'de ise "Ki"
tabirinin ruh, öz ya da can şeklinde ifade edildiği görülmektedir.99 Müslüman
kültürde bir takım araştırmacılar Ki'nin Allah'ı Teala'nın insana üflediği nefes100den
gelen enerjiyi ifade ettiğini ileri sürmüşlerdir.101
"Rei" ise gizli, gizli güç gibi anlamlara gelmektedir.102 Ki insan bedeninde,
yedi formda dolaşım yapar: Kekki, Shioke, Mizuke, Kuki, Denki, Jiki ve Reiki. Ki
enerjisini yönlendiren organize eden Reiki'dir.103
Reiki temelde Ki'den daha öte bir şifa enerjisidir ve Tanrı, Yüksek Varlık,
Büyük Ruh, Buda, Krişna, Evren olarak adlandırılan yüksek güç tarafından
yönlendirilmektedir.104
Farklı bir açıklamaya göre ise Reiki büyük evreni doğuran, tüm canlıları
yaratan, evrendeki düzeni sağlayan bir güçtür.105 Bu yönüyle Reiki bazı
araştırmacılar tarafından Tao kavramı ile özdeş kabul edilmektedir.106
Bir teknik olarak Reiki, Ki'yi olumlu bir şekilde insan bedenine yönlendirerek 99 Nazmi Musal, Reiki El Kitabı, Akis Kitap, İstanbul 2005, 14.; Walter Lübeck, Frank Arjava Petter, William Lee Rand, Tüm Yönleriyle Reiki, Çev. Esin Akan, Ege Meta Yayıncılık, İzmir 2003, 49-54.100 Hicr, 28-29.101 Musal, 14.102 Lübeck-Petter-Rand, 49-54.103 Bkz. Lübeck-Petter-Land, 57-64. 104 Lübeck-Petter-Land, 73.105 Hiroshi D, Reiki’nin Temelleri, Çev. Tufan Göbekcin, Ege Meta yay., İzmir, 2005 s.35.106 Don Beckett, Usui Reiki, Çev. Saffet Güler-Zeyneb Belbez, Koşulsuz Sevgi Yayınları, İzmir 2007, 118.
37
şifa vermeyi amaçlar. 20 yy'da Mikao Usui tarafından ortaya konulan bu sistemin,
5000 yıl önce Tibet'te bir şifa verme tekniği olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Bazı araştırmacılar Reiki'nin kökenini Mu ve Atlantis medeniyetlerine
dayandırmaktadırlar. Bu teknik nesilden nesile sözlü olarak aktarılmıştır.107
1920’lerin Japonyası spritüel cemiyetler ve çeşitli şifacılık yöntemleri ile
dolup taşmakta idi. Bu faaliyetlerden birçoğunun da içerisinde Rei sözcüğünü
içerdiği bir ortamda108, Mikao Usui, kendi sistemini kurmuş ve Reiki'yi yeniden
ortaya çıkaran kişi olarak kabul edilmiştir. Bazıları onun esas öğretiyi M.S. 8. yy'da
ortaya koyan Budist rahip Kukai'nin bir reenkarnasyonu olduğuna inanmaktadır.109
Usui'nin sistemine Reiki isminin kendisi tarafından mı, yoksa öğrencileri tarafından
verildiği tartışmalı olmakla birlikte, Usui'nin sisteminin şifacılık yönünün daha
sonradan ön plana geçtiği, Usui'nin sisteminin "kişisel mükemmellik" üzerine kurulu
olduğu ve öğrencilerinden hayat boyu bağlılık beklenen bir yol olduğu
bilinmektedir.110 Walter Lübeck gibi araştırmacılar, günümüzde Reiki'nin Dharma
aktarımının eksik olduğunu belirtmekte, Dharmasız bir Reiki'yi, tırnaksız kaplana
benzetmektedirler. Onlara göre Reiki'nin dini bir deneyimden doğmuş, kişinin
kendisini bulmasını sağlayan ruhsal bir öğreti olduğu göz ardı edilmektedir.
Aydınlanmaya kavuşabilmek için Budist gelenekte 2500 yıldır Dharma adı altında
ustadan öğrenciye aktarılmış olan Buda'nın öğretilerinin uygulanması şarttır.
Günümüzde Dharma aktarımının ve uygulamasının göz ardı edilmesi Reiki
eğitiminin en can alıcı kısmının eksik kalmasına neden olmaktadır. Reiki'nin eksik
kalmaması için Dr. Usui’nin Dharma adına geride bıraktığı prensiplere riayet 107 http://www.reikievi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=110&Itemid=44 (26.05.2010)108 Beckett, 10.109Paula Horan, Evrensel Yaşam Enerjisi Reiki, Çev.Nur Yener, Okyanus Yayınları, İstanbul 2007, 24.110 Beckett, s.25.
38
edilmelidir.111
Usui tarafından yeniden keşfedilmiş bu sistem II. Dünya Savaşı öncesine
kadar Japonya dışına çıkmamış, Usui'nin Hayashi isimli bir öğrencisinin, Amerikalı
Bayan Takata'ya, Reiki öğretmesi ile önce Amerika'ya daha sonra Takata'nın
öğrencileri tarafından kurulan Reiki Alliance ile çoğalan farklı Reiki anlayışları ve
uygulamaları ile tüm dünyaya yayılmıştır.112 Bu yayılma sırasında Reiki'nin gördüğü
ilgi daha fazla kişi tarafından uygulanılmasını sağlamakla birlikte aynı zamanda
aslından uzaklaşmasına ve Reiki'nin felsefesi ve temeli ile ilgili birbiri ile çelişen
birçok bilginin ortaya çıkmasına neden olmuştur.113
Reiki birçok ülkeye yayılmışken, Japonya'da son yıllara kadar unutulmaya
yüz tutmuş, 90'lı yıllarda Batı Reiki’si yabancılar tarafından Japonlara
sunulmuştur.114
Günümüzde Reiki özellikle büyük şehirlerde, ekonomik durumu genellikle iyi
olan kentli nüfus arasında her türlü hastalığın tedavisi için kullanılabilecek bir
şifacılık yöntemi olarak görülmekte ve yayılmaktadır. Reiki adı altında uygulanan
birçok teknik olmakla birlikte, genel olarak Reiki ile ilgili çalışmaların temelinin
kurucusunun ismiyle anılan, Usui Reiki teşkil eder.
b) Mikao Usui ve Usui Reiki
Reiki'yi anlayabilmek için Reiki'yi yeniden keşfederek bir sistem olarak
ortaya koymuş olan Dr. Usui'nin hayatı hakkında bilgiye sahip olmak gerekir.
Özellikle Amerika ve diğer ülkelerde Reiki'nin yayılması ile Usui Sensei'nin hayatı
111 Lübeck-Petter-Land, 100.112 Beckett, s.19-23.113 Horan, 12.114 Beckett, s.27.
39
hakkında birçok hikaye üretilmiştir. Gün geçtikçe öne sürülen bilgiler birbiri ile
çelişir mahiyettedir. Yakın zamana kadar Mikao Usui'nin hayatı ile ilgili bilinenler,
Usui'nin öğrencisi Hayashi'den Reiki'yi öğrenmiş olan Bayan Takata'nın bildirdikleri
ile sınırlı kalmıştır. Son yıllarda yapılan araştırmalar ise bilinenlerin büyük oranda
gerçeği yansıtmadığını ortaya koymuştur. Takata'nın bildirdikleri, önceleri kabul
gören fakat son yıllarda Usui'nin hala hayatta olan Japonya'daki öğrencilerinin
bildirdikleri115 göz önünde bulundurulduğunda hatalı olabileceği iddia edilen,
Tokyo'da Bodhi Tapınağında bulunan Usui'nin mezar taşının116 okunması ile gözden
geçirilmeye başlanmıştır.117 Bu mezar taşının 1927 Şubat'ında Usui'nin ölümünü
takip eden sene içinde 2000 öğrencisi tarafından hazırlandığı iddia edilmektedir.
Yazıta göre Usui'nin, esas adı Gyohan'dır. Babası Uzaemon askeri komutan olup,
samuray kökenli bir aileye mensuptur. Usui 15 Ağustos 1865 yılında doğmuş, 4
yaşında bir manastırda Budizm öğrenimi görmeye başlamıştır. Chi Kung'un118 bir
Japon biçimini ve diğer doğu tabanlı şifa sistemlerini öğrendiği sanılmaktadır.
Amerika, Çin, Tibet'te eğitim görmüştür. Chicago'da 7 yıl Teoloji eğitimi almış,
Çince ve Sanskritçe öğrenerek eski Çin ve Hint yazıtlarını incelemiştir.119
Kaynaklarda bürokrasi sınıfından olduğu söylenen Usui, sekreterlik ve
tüccarlık gibi işlerden sonra mesleğini ve ailesini terk ederek ruhsal alana yönelmiş,
Şinto rahibi olarak Japonya'yı dolaşmış ve hastalara şifa dağıtmıştır. Şinto
rahipliğinden sonra hayatının bir döneminde Budist rahipliği de yapmıştır. Usui'nin
Şinto ve Budist olarak tanıtılması Japonya'da dinler arasındaki sınırların muğlak
115 Ayrıntılı bilgi için bkz. Beckett, 13-14, 33-35.116 Yazıtın ingilizce çevirisi için bkz. http://www.ascensionreiki.com/Usui%20Reiki%20Hikkei.pdf117 Walter Lübeck, Reiki Kalbin Yolu, Omega Yayınları, İstanbul 2006, s.24.118 Chi kung : Belirli fiziksel duruşlar ve beden hareketleri ve/veya hayalle birleştirilen nefes tekniklerini kullanarak bedenin enerji dengesini düzenleyen Çin tıbbının ve savaş sanatlarının bir parçası olan egzersizlerin genel adı. (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87igong)119 http://www.reikimaster4.com/tarih.php (26.05.2010)
40
olmasından ileri gelmektedir. Japon kültürüne göre bir kimsenin hem Şinto hem de
Budist rahipliği yapması olası bir durumdur.120
Usui şifa ile ilgili Budist eserlerini derinlemesine incelemiştir.
Araştırmalarında Buda'nın öğrencilerinden birine ait şifa ile ilgili yazıtlara ulaşmıştır.
Başkalarını tedavi edebilmek için yaşam enerjisini toplamaya gerek olmadan,
evrendeki yaşam enerjisinin kişiye yönlendirilerek iyileştirmeyi sağlayan bir metod
dikkatini çekmiştir. Bu bilgileri aldıktan sonra, bilgileri uygulayabilmek için bir
meditasyon sürecine girmiştir.121
Usui'nin Reiki ile ilgili bilgilere ulaşmasına dair bilinen hikaye'ye göre Usui,
Kyoto'da bulunan Doshisha adlı bir Hıristiyan Üniversitesinde 1900'lu yılların
başlarında ders vermekteyken, öğrencileri bir gün ona, Hz. İsa’nın İncil'de anlatıldığı
gibi hastaları iyileştirdiğine inanıp inanmadığını sormuşlar ve Dr. Usui inandığını
söylediğinde öğrencileri ondan benzer bir iyileştirmeyi göstermesini istemişlerdir.
Bunun üzerine nasıl şifa verebileceğini öğrenmek üzere bir arayışa girmiş, Hıristiyan
ve Budist din adamları ile görüşmüş, eski metinleri incelemiş, sorularına kesin
cevaplar bulamayınca122 Japonya'da Kyoto yakınlarında kutsal kabul edilen Kurama
Dağına çıkmıştır. Zirvede yirmi bir günlük bir oruç ve meditasyon süreci geçirmiş,
neticesinde Transandantal Buda Dainichi Nyorei ile buluşmuş, şifa yeteneğine
kavuşarak aydınlanmış ve insanlara yardım etmek için dünyada kalmayı tercih
etmiştir.123
Reiki’nin ortaya çıkışı ile ilgili en çok bilenen hikaye bu olmasına rağmen,
son zamanlarda ortaya çıkan bilgiler bu hikayenin doğru olmadığını göstermektedir.
120 Lübeck, 27.121 Lübeck, 27.122 Tacettin Ocak, Reiki Diye Birşey, Medya Vega, İzmir 2008, 21-22.123 Lübeck, 27.
41
Usui ne bir Hıristiyandır ne de böyle bir üniversitede bulunmuştur.124 Böyle bir
hikayenin dönemin şartlarında Japonya ile Amerika arasında süren gerginlikten
dolayı bir Japon sistemi olan Reiki’nin, Amerika'da kolayca yayılamayacağından
dolayı Reiki'yi cazip göstermek, Hıristiyan toplum arasında kabulünü kolaylaştırmak
için ileri sürülmüş olması muhtemeldir.125 Farklı anlatımlarda ise Usui'nin geçirdiği
bir hastalık sonucu Reiki bilgisine ulaştığı ve kendini iyileştirdiği aktarılmaktadır.126
Yirmi bir günlük inziva ile ilgili bilgiler genel olarak kabul görmekle birlikte,
Usui ile birlikte çalışmış iki rahibenin yazdıkları Usui'nin bu tarihte yolculukta
olduğunu haber vermektedir. Ayrıca rahibelerin anlattıklarına göre Usui bu tekniği
daha önceleri de uygulamakta idi.127
Genel kabule göre 1921-1922 yılında Usui'nin Tokyo Aoyama-Harajuku'da
"Reiki Ryoho Gakkai'"yi kurduğu düşünülmekteydi. Buna göre "Usui Reiki Ryoho
Society"'de bedensel ve ruhsal rahatsızlığı olan insanları tedavi etmeye ve bu konuda
dersler vermeye başlamıştır. 1923 Eylül'ünde Tokyo'ya büyük zarar veren, Kanto
depreminden sonra oluşan yangınlarda yaralanan binlerce kişiye şifa vermişti. Dr.
Usui bu şifa yöntemlerini yalnızca uygulamakla kalmamış, birçok kişiye de
öğretmiştir. 1925 Şubat ayında çalışmalarını daha da genişletmiş ve Nakano'ya
taşınmıştır. Yeni klinikler kurmuş, ülkesinin diğer bölgelerine giderek Reiki
sistemini tanıtmış ve uygulamıştır.128
Ancak diğer kaynaklar Usui'nin kendi sisteminden Reiki olarak
bahsetmediğini, Reiki Ryoho isminin Usui'nin vefatından sonra kullanılmaya
başlandığını, Usui'nin henüz hayattayken bir eğitim merkezi kurmuş olabileceğini,
124 Lübeck, 27.125 Beckett , 21.126 www.asunam.com/life of mikao usui.htm (30.05.2011)127 Beckett, 5-7, 33-34.128 Lübeck, 28-29.
42
ancak Gakkai'nin vefatından sonra öğrencileri tarafından kurulmuş ve sistemine
Reiki isminin daha sonradan burada verilmiş olduğunu bildirmektedirler. Usui kendi
sistemini Reiki olarak adlandırmamakla birlikte 1906 yılında yazdığı bir yazıda
"Reiki" kavramına yer verdiği ileri sürülmektedir.129
Kure, Hiroshima, Sakga, Fukuyama'ya gitmiş oralarda da çalışmalar
yapmıştır. Usui, bu seyahatlerinden biri esnasında, 9 Mart 1926 tarihinde, 62 yaşında
Fukuyama'da yaşama veda etmiştir.130
O'nun 2000 öğrenciyi uygulamacı ve Chujiro Hayashi'de dâhil olmak üzere
on altı öğrenciyi usta seviyesinde yetiştirdiği kabul edilmektedir.131
Usui'den sonra Reiki dört ana kola yayılmıştır:
a) Usui'nin öğrencisi Hayashi'den eğitim almış olan Takata'nın yetiştirdiği
yirmi iki öğrenci132 vasıtasıyla devam ettirilen geleneksel Reiki. Hıristiyan
bir tıp doktoru olan Chujiro Hayashi, hastalıkları iyileştirmek üzere,
Usui'nin vefatından önceki sene, Reiki'yi öğrenmiş, Usui'nin vefatından
sonra Reiki merkezinin başına geçmiş ve kendi sistemi ile Reiki
öğretmeye başlamıştır. Reiki'nin dünya'ya yayılmasını sağlayan kişi
Hayashi'nin tedavi ettiği ve Reiki sistemini öğrettiği Amerikalı Hawayo
Takata'dır. Rahatsızlıklarından dolayı ameliyat olmak için Japonya'ya
giden Takata, sezgisel bir işaretle ameliyat olmaktan vazgeçmiş ve
Hayashi'nin Reiki'si sayesinde iyileşmiştir. İyileşmesinden sonra
Hayashi'den Reiki eğitimi alarak Reiki ustası olmuş ve 70'li yıllardan
sonra Amerika'yı dolaşarak Reiki'yi anlatmış ve 22 Reiki üstadı 129 Beckett, 5-6.130 http://petekkitamura.com/usuireikienerjisistemi.html (26.05.2010)131 http://petekkitamura.com/usuireikienerjisistemi.html (26.05.2010)132 Horst H.Günter, Angelika Marche, Reiki ve Dynamic Rebirthing, Çev. Leyla Bosuter, Remzi Yayınları., İstanbul 2005, 30.
43
yetiştirmiştir.133
b) Hayashi'nin öğrencisi Zen rahibi Sensei Takeuchi vasıtasıyla Usui'ye
kadar giden kol.
c) Reiki International olarak isimlendirilen Usui'nin kendi notlarına ve
şifacılıkla ilgili Budist yazılarına dayanan kol.
d) Usui Reiki Ryoho Gakkai teşkilatı vasıtasıyla gelen kol. Daha önce
belirttiğimiz gibi, Gakkai'nin bizzat Usui tarafından kurulduğunu ileri
sürenler varsa da Usui'nin son öğrencilerinden olan üç deniz subayı
tarafından kurulmuş olması muhtemeldir. Bu subayların Reiki konusunda
yeterlilikleri tartışmalıdır, Usui'nin ölümüne yakın bir zamanda Usui'den
eğitim aldıkları bilinen bu kişilerin, Reiki'nin tüm eğitim seviyelerini
tamamlayıp tamamlamadıkları bilinmemektedir. Bu grubun
kurucularından olan Hayashi bir süre sonra gruptan ayrılmıştır. Bilinen
tek şey Gakkai'nin faaliyetlerini büyük bir gizlilik içinde yürüttüğü,
dışarıdan üye alınmadığı ve diğer Reiki kuruluşları ile de
ilgilenmedikleridir.134
c) Usui'nin Reiki Öğretisi
Dr. Usui öğretisinden "kişisel mükemmeliğe ulaşmak için bir yol" şeklinde
bahsetmektedir. Usui, "rei" sözcüğü ile adlandırılan birçok ruhsal metodlar ve
şifacılık tekniklerinin var olduğu bir ortamda yöntemini Reiki ismiyle adlandırmayı
tercih etmemiş, ortaya çıkardığı yöntemi "benim yöntemim" şeklinde anlatmıştır.
Onun yöntemi için Reiki kelimesini kullanmamasının, yönteminin Reiki ismini 133 Beckett, 18-21.134 Beckett, 14-25.; Usui'den sonra Gakkai'ye başkanlık etmiş kişiler için bkz. Lübeck-Petter-Rand, 21.
44
vermeye gerek duyulmayacak kadar açık bir şekilde Reiki kavramı ile bağlantılı
olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir.135
Elde edilen bilgiler Dr. Usui'nin yöntemini bir şifacılık tekniği olarak
tasarlamadığını, gösterilen şifa etkilerinin kişisel mükemmelliğe giden yolda
kastedilen mesafenin doğal bir sonucu olduğunu ortaya koymaktadır.136 Dr. Usui'nin
kişisel mükemmelliği gerçekleştirmek için ortaya koyduğu ruhsal yolun esasları,
Usui'nin öğrencileri için hazırladığı bir kılavuzda belirtilmiş ve öğretisinin temelleri
beş Reiki prensibinde özetlenmiştir. Bu metinler Reiki uygulayıcıları tarafından
Reiki öğretisinin Dharma kısmı olarak kabul görmektedir.137
Usui öğretisini öğrencileri ile paylaşmak için Reiki Ryoho (tedavi) Hikkei
(kılavuzu)'nu yazmıştır.138 Bu kılavuz Usui'nin ruh ve beden sağlığı ile ilgili
tavsiyelerini, bireyler ve toplum için ahlakî öğretilerini, Usui'nin şifa sitemine dair
tıbbi bilgileri, tedavi tekniklerini ve "Gyosei" denen Meiji İmparatoru'nun öğretici
şiirlerini içerir. Bu kitapçık Reiki'nin ruhsal bir öğreti olma özelliğini ortaya koyması
bakımından önemlidir, sadece tıp bilgilerini değil Usui tarafından sürekli
tekrarlanması istenen öğretici şiirleri içermesi dikkat çekicidir. Yüz yirmi beş kıtadan
oluşan Gyosei olarak adlandırılan Meiji İmparatoru'nun Şiirleri dünyaya ahlaki
açıdan yol göstermek için yazılmıştır.139 Usui öğrencilerinden bu şiirleri
öğrenmelerini anlamaya çalışmalarını istemiş ve her toplantının başında şiirleri
topluca okumuşlardır.140
135 Beckett, 11-12.136 Beckett, 12.137 Lübeck , 101.138 Reiki Ryoho Hikkei'nin bir ingilizce tercümesine http://www.threshold.ca/reiki/Handouts/Threshold-Reiki--Reiki-Ryoho-Hikkei.pdf (26.05.2010) adresinden ulaşılabilir. Bu metin Reiki el Kitabı adı altında Frank Arjava Petter tarafından da tercüme edilerek basılmıştır. 139 Meiji İmparatoru'nun şiirleri için bkz. Lübeck-Petter-Rand, 290.140 http://www.haberkâlemi.com/yazar.asp?yaziID=478 (30.05.2011)
45
Usui'nin üzerinde durduğu ve tekrarlanmasını istediği bir başka metin de Usui
tarafından ortaya koyulan Reiki'nin Beş Prensibi'dir. Bu prensipler Reiki sisteminin
ruhsal özelliğinin en önemli unsurudur. Usui Reiki'ye göre bu prensipler her gün
tekrarlanmalı ve yaşama geçirilmelidir.
"Kyo dake wa (yalnızca bugün için)...
Okuru-na (kızgın olma)
Shinpai suna (tasalanma)
Kansha shite (Minnettar ol)
Goo hage me (İşine gayretle sarıl)
Hito ni shinsetsu ni (insanlara nazik davran)"141
Reiki sistemi, Dr. Usui'nin öğrettiği beş prensibin yanı sıra üç temel taşa
dayanmaktadır. Bunlar; Gassho, Reiji-Ho ve Chiryo olarak adlandırılırlar:
Gassho: Kelime anlamı olarak Gassho, "iki elin bir araya gelmesi" demektir
ve Dr. Usui, Gassho Meditasyonu adı altında bir meditasyon öğretmekteydi. Bu
meditasyon O'nun Reiki toplantılarının başında uygulanmaktaydı. Hindistan'da
Gassho, Namaste ile eş anlamlıdır ve bu da "içindeki kutsal varlığı selamlıyorum"
anlamına gelmektedir.
Reiji - Ho: Gassho meditasyonundan sonra, Reiki enerjisinin vücudumuza
girmesine niyet etmektir. Reiki taç çakra142dan insan vücuduna girer.141 Beckett, 38.142 Çakra Sanskritçe'de tekerlek anlamına gelmektedir. İnsanda bulunan bu enerji merkezleri girdap şeklinde dönen enerji alanından oluştuğu için onlara bu isim verilmiştir. Çakralar tarafından emilen yaşam enerjisi tüm vücuda dağılır ve bedenin yaşamını devam ettirmesini sağlar. 7 ana çakra vardır: 1- Taç Çakra: Vücutta kafanın üstünde en yüksek noktada bulunur. Tepe şakra vücutta beyin, sinir sistemi ve epifiz bezini etkiler. 2-Kök Çakra (muladhara): Bu çakra kuyruk sokumu kemiğinin sonunda yer alır, fiziksel bedenin enerji kaynağıdır ve kişinin dünya ile bağlantısını simgeler. Bacaklar, ayaklar, kemikler, omurga ve sinir sistemini kök çakra idare eder. 3-Sakral Çakra (sıvadistana): Göbeğin iki parmak altında bulunur, böbrekler, dolaşı sistemi ve üreme organları ile alakalıdır. 4- Solar Pleksus Çakrası (manipura): Göbeğin iki parmak üzerinde bulunur, vücutta karaciğer, pankreas, dalak ve onikiparmak bağırsaklarıyla bağlantılıdır. 5-Kalp Çakrası (anahata):
46
Chiryo: Chiryo "Tedavi" anlamına gelmektedir. Tedaviyi veren elini hastanın
taç çakrası üzerine koyar, ani bir istek ya da ilham gelene kadar bekler ve eli buna
göre hareket eder.143
d) Reiki Eğitimi
İsteyen herkes Reiki'yi öğrenebilir, ancak öğrenebilmek için bir öğreticiye
ihtiyacı vardır. Reiki eğitimi el alma yöntemi ile ilerlemektedir. Reiki eğitimi üç
aşamadan oluşur. Reiki eğitimi tamamlandığı zaman kişi üzerinde tam bir şifa ve
ruhsal gelişim sistemi oluşur. Eğitime devam etmek veya istediği noktada bırakmak
kişinin kendi tercihidir. Ancak temel eğitimden sonra öğrencinin Reiki Master'i
olabilmesi için karar öğretmene aittir.144 Reiki eğitimi ile ilgili farklı metotlar ortaya
konulmuş olsa da Reiki eğitimi genel olarak üç aşamadan oluşur:
Birinci Aşama Reiki Eğitimi Japonya'da Sho Den diye adlandırılmakta ve
Reiki eğitiminin temelini teşkil etmektedir. Temel olarak dokunarak şifanın
öğretildiği aşamadır. Öğrenciler bu aşamada kendilerine, başkalarına, hayvan ve
bitkilere enerji vermeyi öğrenirler. Birinci aşama eğitimi öğrenciye Reiki enerjisinin
aktarılması ile başlar. Kişinin kendisine ve bir başkasına Reiki uygulayabilmesi için
gereken standart el pozisyonları, Reiki prensipleri ve Reiki tarihçesi öğretilir.145 Bu
aşamayı tamamlayanlar hayat boyu kullanabilecekleri bir tekniğe sahip olurlar.
Vücutta göğsün tam ortasında kalbin hizasında yer alır. Bu çakra direk duygularla ilgilidir, kalp, ciğerler, kan dolaşımı ve timus bezi ile ilişkilidir. 6-Boğaz Çakrası (vishoudha) :Vücuttaki yeri boyun ve boğaz arasındaki çukurdadır. Konuşma yeteneğimizi, ses tellerimizi, dürüstlüğü, düşüncelerimizi ve duygularımızı doğru ve açık olarak anlatma yeteneğimizi bu çakra simgeler, ense, boğaz ve tiroid bezi ile alakalıdır. 7. Alın Çakrası (ajna-çakra): Vücutta alnın ortasında iki kaşın arasında yer alır. Bu çakraya üçüncü göz çakrası da denir. Gözler, beyin ve hipofiz bezini etkiler. (http://www.reikiturk.com/chakra-ne-demektir.html (26.05.2010), İzer, 26-27.)143 http://www.reikilink.com/reikitemel.htm (26.05.2010)144 http://www.reikiturk.com/usui-reiki-egitimi.html, (26.05.2010)145 http://www.reikiturk.com/usui-reiki-egitimi.html (26.05.2010)
47
Birinci derece eğitimi en az iki günde tamamlanabilecek bir sistemdir.146
En az üç ay birinci aşamanın uygulamasından sonra Reiki'yi tamamen
anlamak için çok önemli olan ikinci aşama Oku-Den'e geçilir.147 Reiki-2 Eğitimi
kişinin şifa için aktardığı enerjiyi artırır ve öğrenciler uzaktan şifa gönderme
yöntemlerini öğrenirler. Ek yöntemlerin kullanıldığı ikinci aşamada, öğrenciye Reiki
sembolleri ezberletilir ve yazımları öğretilir. Reiki sembolleri üç tanedir: güç
sembolü, mental sembolü ve uzaklık sembolü.148 İlk sembol, güç olarak adlandırılan
Cho Ku Rei'dir. "Tanrı'nın, evrenin gücünü buraya yönelt" anlamını taşır.
İkinci sembol, Sei He Ki olarak adlandırılan mental sembolüdür. Bu sembol,
ruhsal, duygusal ve zihinsel şifa verir. Beynin içindeki enerjiyi dengeler. Üçüncü
sembol Reiki'nin uzaktan şifa, uzaklık sembolü Hon Sha Ze Sho Nen'dir. Bu sembol
uzaktaki bir kişiye, geçmiş veya gelecek zamana şifa enerjisi göndermeyi sağlar.
Bu sembollerin çizilmesi veya akılda canlandırılması kişinin enerji ile daha
güçlü bağlantısını sağlar. Reiki sembolleri geleneksel uygulamalarında kutsal sayılır
ve Reiki geleneğinin bir parçası olarak gizli tutulur. Sadece ikinci aşama
öğrencilerine verilir. Aslında sembollerin bir gizli gücü yoktur. Sadece Reiki
enerjisine odaklanmak için kullanılan araçlardır. Sembollerin aralarında ufak tefek
farklılıkları barındıran versiyonları mevcuttur. Enerji akışının yöneltilmek istendiği
mekanlara, hastalar üzerine çizilebilir. Her sembol çizildikten sonra üç kez mantrası
(ismi) söylenerek etkisi açığa çıkarılır.
Son aşama olan Shinpi-Den ise gizem, sır öğretisidir. Reiki öğreticisi olmak
ve sistemi öğretmeye başlamak için bir adımdır. Bu aşamaya gelmeden önce Reiki
konusunda oldukça tecrübe kazanmış olmak ve yüzlerce kişiye Reiki yapmış olmak 146 Horan, 28.147 Horan, 28.148 http://www.reikiturk.com/usui-reiki-egitimi.html (26.05.2010)
48
gerekir. Bu aşamada diğer üç sembolün tamamlayıcısı niteliğindeki Usta sembolü ve
geleneksel Usui Usta sembolünden başka Tibet usta sembolü ve Raku sembolü de
öğretilir.149
Gün geçtikçe Reiki eğitiminde yeni dereceler ortaya çıkmaktadır, kimi
öğreticiler üçüncü dereceyi 3a, 3b şeklinde ayırırken150, kimi öğreticiler ise üçüncü
dereceden sonra 4. seviye eğitimleri vermektedirler.151
e) Reiki Uygulaması
Çeşitli kaynaklarda Reiki'nin nasıl uygulanacağı konusunda birçok bilgi
bulmak mümkündür. Reiki uygulamaları arasında ufak farklılıklar olsa da Reiki
sistemi temel olarak ellerin, çakra olarak adlandırılan yedi ana enerji merkezi
üzerinde gezdirilmesi ve yaşam enerjisinin taç çakradan vücuda girerek, çakralara
bağlı olan meridyenlerdeki tıkanıklıkları açarak hastalıkları tedavi etmesi üzerine
kuruludur. Doğu tıbbına göre insan vücudunda 7 ana çakra vardır ve tüm organlar
meridyen denen enerji kanallarıyla bu çakralara bağlıdır. Enerji kanallarındaki
tıkanıklıklar hastalıklara neden olur. Reiki uygulamasının amacı tüm evrende var
olan Reiki enerjisini bu kanallara yönlendirerek tıkanıklıkları yani hastalıkları
gidermektir. Bu işlemde Reiki verenin görevi yalnızca Reiki'ye kanallık etmektir.
Reiki veren kişi kendi enerjisini değil, evrende var olan enerjiyi kullanır. Kişi Reiki
ile yanında bulunan bir hastaya şifa verebileceği gibi, uzaktaki birine de enerji
gönderebilir.
Her bir Reiki seansı yaklaşık 20 dk. sürer. İşlem sırasında hasta oturur ya da
149 http://petekkitamura.com/usuireikienerjisistemi.html (26.05.2010)150 Horan, s.28.151 Beckett, 29
49
yatar pozisyonda olabilir. Eller taç çakradan başlanarak ayaklara kadar sırasıyla
gözler, şakaklar, kulaklar, baş, boğaz, karaciğer, mide, kalp, ense, kalça, bel, dizler
ve ayaklar üzerine konarak tüm vücuda enerji verilir. Bazen tüm Reiki uygulaması
yerine sadece sorunlu organa enerji verilerek kısmi uygulama tercih edilebilir.
Kişi başkalarına Reiki verebileceği gibi aynı işlemi kendi üzerinde de
yapabilir. Ayrıca Reiki'nin sadece insanlar için değil, hayvanlar, bitkiler hatta
bozulan aletler üzerinde de etkili olduğu kabul edilmektedir.
Reiki göndermek için hedef seçilen varlığa temas edilmesi şart değildir.
Dokunma olmadan da Ki'yi yönlendirmeye niyet ederek, istenirse o varlığın ismi
avuç içine yazılarak uzaktaki bir insana, ya da bir varlığa enerji gönderilebilir. Daha
ötesi Reiki ustaları geçmişe, geleceğe ve olaylara da Reiki gönderilerek olumlu
etkiler ortaya çıkarılabileceğine inanırlar.
Reiki'den fayda görmek için Reiki uygulanan kişinin inanması şart değildir.
Çünkü Reiki enerjisi bu kişinin niyetinden bağımsız olarak akan bir enerjidir.
Bununla birlikte Reiki ustaları insanın kaderini değiştirmek olacağı için, izin
alınmadan kimseye Reiki uygulanmaması gerektiğini vurgularlar.152
f) Usui Reiki Dışındaki Reiki Sistemleri
Zaman içerisinde Dr. Usui'ye dayandırılan Reiki yöntemi dışında Reiki
öğreticisi Beckett'in tabiriyle sayıları dondurma çeşitlerinden daha hızlı bir şekilde
artmakta olan birçok yeni Reiki yöntemi ortaya çıkmıştır.153
Usui Reiki dışındaki sistemlerin uygulayıcıları günümüz dünyasının Usui
Reiki'nin ortaya çıktığı dönemden çok farklı olduğunu ve modern insanın hızla 152 Ocak, 27-89.153 Beckett, vii.
50
değişen ihtiyaçlarının karşılanması için yeni sistemler ortaya konulmasının
gerektiğini ileri sürmektedirler. Onlara göre enerjinin tek çeşidi olmadığı için enerjiyi
yönlendirerek tedavi etme yöntemi olan Reiki'nin de tek çeşidi olmamalıdır.154
Reiki adı altında birçok sistemin ortaya çıkması Reiki ustası denen kişiler
arasında ayrılıklar çıkmasına ve birbirlerini şarlatanlıkla suçlamalarına kadar
gitmiştir. Söz gelimi Paula Horan gibi Reiki öğreticileri, Reiki'nin gördüğü ilgiden
dolayı zaman içerisinde ticari meta haline dönüştüğünü, bir pazarlama sahtekarlığı
olarak Reiki'nin aslında olmayan sembollerin Reiki'ye eklendiğini ve Reiki ile
alakası olmayan sistemlerin Reiki adı altında pazarlandığını ileri sürmektedirler.
Onlara göre Reiki'nin doğru uygulanabilmesi için Dr. Usui'ye dayanan bir silsileden
gelen bir öğreticiden kadim Reiki teknikleri öğrenilmelidir.155 Öğreticiler arasında
çıkan görüş ayrılıkları ile birlikte her geçen gün artmakta olan Reiki sistemlerinden
Türkiye'de uygulanmakta olanlardan bazıları şunlardır:
Karuna Reiki: "Karuna" acımak ve merhamet göstermek anlamlarına gelir.
Hinduizm, Budizm ve Zen felsefesinde yer alan bir kavramdır. William L. Rand
tarafından geliştirilmiştir. William L. Rand Karuna Reiki' ye ait olan sembolleri
meditasyon yaparken görmüş ve diğer öğreticilerle müzakere etmiştir. Pek çok
öğrenci Karuna Reiki sembollerinin, Usui Reiki sembollerinden daha yüksek bir
güce sahip olduğunu görmüştür. Karuna Reiki enerjisi Usui Reiki’sine oranla çok
daha belirgin hissedilirken aynı zamanda bireyin bedeninde de çalışmaktadır.156
Kundalini Reiki: "Kundalini" kelime anlamı olarak, Hintlilere göre omurga
dibinde kendi etrafında kıvrılmış bir yılan gibi görünen güçtür. Bu gücün çeşitli
hareketler sonucunda uyarılması bedendeki yedi çakra boyunca yukarı çıkmasına ve 154 Petek Kitamura, Şifa Kaynağı Reiki, Mozaik, İstanbul 2004, 87-131.155 Horan, 22.156 http://www.reikimaster4.com/karuna.php (30.05.2011); Kitamura, 101-105.
51
bu çakraların sırayla çalışmasına neden olur. Kundalini Reiki Danimarkalı bir
meditasyon öğreticisi olan Mr. Ole Gabrielsen tarafından dünyaya tanıtılmıştır.157
Lightarian Reiki: Yüksek katlardaki Master Buda’nın ruhunun ilham
vermesi ve öğretisi ile ortaya çıkan Lightarian Reiki şu anda mevcut enerji sistemleri
içindeki en güçlü ve etkili şifa verici tekniklerden biridir. Uygulayıcı Buda'nın ruhu
ile irtibata geçerek bu enerjiyi yönlendirir.158
Sekhem Reiki: Sekhem çok eski Mısır tapınaklarından alınmış "güç",
"kuvvet", "kudret" anlamında bir terimdir. Sekhem Amerikalı Reiki öğreticisi Patrick
Zeigler tarafından yeniden ortaya çıkarılmıştır. Reiki ve diğer enerjilerden onu farklı
kılan uygulandığı sırada insanı çevreleyen gücün ve etki süresinin çok daha fazla
olmasıdır.159
g) Türkiye'de Reiki
Türkiye Reiki ile 1996-97 yıllarında, Türkiye'ye Reiki eğitimi vermek için
gelen iki yabancı öğretmen aracılığı ile tanışmıştır.160 Bu tarihten sonra Reiki yazılı
ve görsel medya aracılığı ile tanıtılmış, bir şifacılık tekniği olarak popülarite
kazanmıştır. Şifacılık iddiası ile başta özellikle doktorlar tarafından tepkiyle
karşılanan Reiki, kaynağını Doğu dinlerinden aldığı için önceleri Türk halkı
tarafından şüphe ile karşılanmıştır. Reiki ile uğraşanlar Reiki'nin dinden bağımsız bir
faaliyet olduğunu, Türk Kültürü'ne ve İslam'a aykırı bir yönünün bulunmadığını
ısrarla savunmuşlardır. Öyle ki aralarından Hz. Muhammed (s.a.v)'e atfedilen "İlim
Çin'de de olsa gidiniz." hadisi ile kastedilenin Reiki olduğunu, Mustafa Kemal
157 http://www.reikimaster4.com/kundalinreiki.php (30.05.2011); Kitamura, 87-100.158 http://www.petekkitamura.com/karunalightarianseichim.html (26.05.2010); Kitamura, 127-134.159 http://www.petekkitamura.com/karunalightarianseichim.html (26.05.2010); Kitamura, 107-117.160 Ocak, 16.
52
Atatürk'ün "Sahip olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." sözündeki
kudretin Reiki'ye konu olan ruhsal gücü ifade ettiğini ileri sürenler olmuştur.161
Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Allah-ü Teala'nın Adem'e ruhundan üflemesinin,
insanoğluna verilen yaşam gücü olduğundan hareketle Reiki kavramının İslam'da da
karşılığının olduğu iddia edilmiştir. Yanı sıra Reiki'nin Tanrı'nın insanlara bir lütfu
olduğunu ve her inançtan insanı, Tanrı'ya daha fazla yaklaştıracağını, inancını
kuvvetlendireceğini öne sürmüşlerdir.162
Reiki'nin bir din veya tarikat olmadığının, bir şifacılık yöntemi olduğunun
ısrarla vurgulanmasına rağmen, bizzat sistemin kurucusu Mikao Usui'nin Reiki'yi
ruhsal bir yol, kişiyi mükemmelleştiren bir öğreti olduğunu söylemesi, bu sistemin
şifacılıktan çok dinî bir öğreti olduğunu ortaya koymaktadır.
Usui'nin Budizm'e bağlı bir ailede yetiştiği, bir Budist manastırında eğitim
gördüğü, Şinto ve Budist rahipliği yaptığı, hayatının büyük bir kısmını Budizm'in
kutsal metinlerini araştırarak geçirdiği, Reiki sisteminin de Usui'nin dinî araştırmaları
ve aydınlanma gibi dini bir deneyimden doğduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Usui'nin Kurama Dağında yaşadıklarının ve Budist inancının sistemi üzerinde büyük
etkileri olduğu Reiki araştırmacıları tarafından kabul görmüştür.163 Bir kısım Reiki
ustaları Reiki'nin bu yönüyle dinden ayrı düşünülemeyeceğini, ruhsal bir öğreti
olduğunu söylerler.164 Daha önce belirttiğimiz gibi Lübeck gibi araştırmacılar, Batı'da
Reiki'nin eksik tanıtıldığını Dharma'sız bir Reiki'nin düşünülemeyeceğini
söylemektedirler.165
Diğer yandan Reiki uygulayıcılarının Reiki'nin tüm evreni kuşatan yüce
161 Ocak, 17.162 Musal, 13.163 Kitamura, 130.164 Lübeck-Petter-Rand, 99.165 Lübeck-Petter-Rand, 100.
53
katlardan gelen bir enerji olduğunu söylemeleri, yazılarında sık sık, bu enerjinin
kaynağı ile ilgili olarak "Evren" ile "Tanrı" kelimeleri birbirinin karşılığı olarak
zikretmeleri, her insanın tanrısal bir varlık olduğunu, aşkın olan varlıkla bir olmaktan
söz etmeleri, Hint dinlerinin panteist tanrı anlayışlarını çağrıştırmaktadır.
Reiki sonunda kişinin Ruhsal gelişimini tamamlayarak mükemmeliğe
erebileceğinin, evrenle bir olacağının vurgulanması, Doğu dinlerinin Bodhisattva ve
Nirvana anlayışları ile örtüşmektedir. Mikao Usui'nin de yer yer bir Bodhisattva
olarak gösterilmesi ve bazı araştırmacıların Reiki konusunda bilgi almak, ve
uygulama sırasında enerji akışı için onunla Usui'nin ruhu ile irtibat kurduklarını
söylemeleri bu öğretinin doğu dinlerinin varlık ve ruh anlayışıyla ne kadar bağlantılı
olduğunu göstermektedir.
Ayrıca Reiki uygulayıcıları belli metinleri ve mantraları sürekli tekrarlayarak
vird edinmeleri, Reiki uygulamaları ile birlikte meditasyon uygulamalarında
bulunmaları uygulamayı bir ibadet şeklinde göstermektedir.
Reiki'nin dinî bir öğreti olup olmadığı tartışmaları sürerken, Reiki Türkiye'ye
girdiği günden beri daha fazla ilgi çekmeye ve özellikle refah seviyesi yüksek kentli
nüfus arasında hızla yayılmaya devam etmiştir. Bu ilgiye sebep olarak, yazılı-görsel
basın ve özellikle internet vasıtası ile sürdürülen tanıtım faaliyetleri gösterilebilir.
Reiki ile ilgili olarak yerli yabancı birçok eser basılmış, onlarca Türkçe site Reiki
öğrenmek isteyen kimselerin emrine sunulmuştur.166
Yapılan yayınlarla Reiki ile ilgili bilgiler vermenin yanında, Reiki öğrenmek
isteyenlere kurulan dernekler ve internet siteleri vasıtası ile şifa seansları 166 Bu siteler arasında şunlar sayılabilir: http://www.petekkitamura.com/, http://www.reikimaster4.com/, http://www.reikievi.com/ http://www.reiki.com.tr/, http://www.reikilink.com/, http://www.reikiturk.com/, http://www.reikiturkey.com/, http://www.reiki-sevgiyolu.com/, http://www.reiki.gen.tr/, http://www.turgayreiki.com/, http://www.gulumomay.com/
54
düzenlenmekte, Reiki öğrenmek isteyenlere Reiki seminerleri verilmektedir.
Yürütülen faaliyetler çoğunlukla kişisel gelişim adı altında yürütülmektedir. Reiki ile
ilgili faaliyetler yürütülen dernekler ve kuruluşlar arasında en önemlileri olarak,
İsuder Derneği167, Merkez Bilgi Alanı Vakfı168, SCS Maha Mantra Merkezi169, Bilgi
Paylaşım Derneği170 ve Reiki Doğal Yaşam Merkezi171 sayılabilir. Merkezlerde
genel olarak ruhsal olarak yücelme, stres ve hastalıklara karşı mücadele etme yolları
gösterilmekte, meditasyon ve mantra uygulamaları yapılmaktadır.
Türkiye’de kurumlaşan bu Reiki merkezlerinin yanı sıra bireysel olarak
hiçbir derneğe bağlı kalmaksızın Reiki eğitmenliği yapan kişiler de vardır. Bunlardan
bazıları şu kimselerdir: Petek Kitamura172, Tacettin Ocak173, Nazmi Musal, Esin
Uzer174, Mine Dural, Dr. Tülay Özkılıç, Gülden Serin, Nevcivan Özel, Sabire
Sakallıoğlu, Turgay Köyağasıoğlu, Arzu Yoldemir, Yeşim İdil, Aslı İlgen175, Tuğrul
Kaynak... Bu isimlerden başka daha pek çok kimse Reiki uygulamalarında
bulunmaktadır.
Reiki ile ilgili faaliyet gösterenler, Reiki ile birlikte, Feng Shui, I ching176,
Yoga gibi alanlarda da faaliyetler göstermektedirler.
167 http://www.isuder.org/ (30.05.2011)168 www.mbavakfi.org.tr/reikihuzurvadisi.html (30.05.2011)169 http://www.yogamahamantra.com/yoga-reiki-meditasyon/ (30.05.2011)170 http://www.bilgipaylasim.org/ (30.05.2011)171 http://www.reikievi.com/ana/index.php?option=com_content&view=article&id=22&Itemid=2 (26.05.2011)172Türkiye'de Reiki ile ilgili ilk eserleri verenlerden biridir, Japonya'da ve Türkiye'de yaşamaktadır.173"Reiki diye bişey" adlı kitabı Reiki ile ilgili önemli kaynaklardan biri sayılabilir. 1997'den beri Reiki ile uğraşmaktadır. (http://www.pusulasanat.com/tacettin_ocak.htm)174 http://esinuzer.com/ (30.05.2011)175 http://www.morinci.com.tr/asl%C4%B1-ilgen-reiki-master.html (30.05.2011)176 I ching kelime anlamı olarak bakıldığında “değişim kitabı, değişimler kitabı” anlamına gelmektedir. Belli hesaplamalarla, gelecekle ilgili konularda bilgi edinmek için kullanılır. Çin falı adı da verilmektedir. (http://www.ichingturkiye.com/index.php?option=com_content&view=article&id=47:i-ching-nedir&catid=25:proje&Itemid=64 30.05.2011)
55
2. TRANSANDANTAL MEDİTASYON (TM)
Maharishi Mahesh Yogi'nin öğretisi üzerine kurulmuş olan Transandantal
Meditasyon (TM) öğretisi Hinduizm'in Batılılar için basitleştirerek sunulmuş
şeklidir.177 Antik Veda bilimi ile modern kişisel gelişim yöntemlerinin birleştirilmiş
hali olan bu teknik, taraftarlarınca ruhu düşünce sürecinin başına götürerek burada
bilince dönüştüren, yaratıcılık, zeka ve enerjiyi geliştirip arttıran ve böylece hayatta
sağlık ve mutluluk getiren dinden bağımsız bir teknik olarak tanımlanmaktadır.178
a) Maharishi Mahesh Yogi ve Transandantal Meditasyon'un Tarihi
Gelişimi
Maharishi Mahesh Yogi ismi dinî bir üstünlük ve makam unvanıdır.
Maharishi "Büyük Önder", "Büyük Kahin" anlamına gelmektedir. Yogi ise
Hinduizm'de yoga yapan anlamında bir unvandır. Esas ismi Mahesh Prasad Varma
olan, Maharishi 1918'de Hindistan'ın merkezinde bulunan Jubblepore'de doğmuştur.
Babası bir orman bekçisi olan Maharishi, geleneksel Hindu kültürüne bağlı olarak
yetişmiştir. Yüksek öğrenimini 1942'de Allahabad Üniversitesi Fizik bölümünde
tamamlamıştır.179 Daha sonra Swami Brahmananda Saraswati isimli bir Hindu kesiş
ile tanışmış ve ona mürid olmuştur. Onun yanında üç yıl kalmış, ondan Veda
bilgeliğini öğrenmiş kısa bir sürede Varlık Biliminde ustalaşmış, "Maharishi" (yüce
bir Rishi) mertebesine, yani bu bilgeliği başkalarına da öğretebilecek bir düzeye
177 Ali Köse, Milenyum Tarikatları, Timaş Yay. İstanbul 2001, 167.178 Ali İhsan Yitik, "Misyonerlik ve Yeni Dini Hareketler", Dinler Tarihi Araştırmaları-V, Dinler Tarihi Der. Yay., Ankara 2005, 95.179 Ekrem Sarıkçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Fakülte Yayınevi, Isparta 2000, 165.
56
ulaşmıştır.180 Maharishi öğretisini hocasından öğrendikleri üzerine bina etmiştir.
Maharishi'nin öğretisini anlayabilmek için hocası Swami Brahmananda Sarasvati'nin
hayatı ve görüşleri üzerinde durmak gerekir.
Swami Brahmananda Saraswati (1869-1953) genelde Guru Dev diye
tanınmaktadır. Rivayetlere göre Guru Dev bilginin aydınlığını arama yolunda dokuz
yaşındayken evinden ayrılmıştır. Beş yıl sonra idealleri konusunda tavizsiz yaşayan
Swami Krishanande Saraswati adlı bir öğretmenle tanışmıştır. Guru Dev'in birkaç yıl
bu öğretmenden ders aldıktan sonra, benliğinin tüm bilincine vardığı, daha sonra da
Himalayalar'da ve Orta Hindistan'ın balta girmemiş ormanlarında yalnız bir şekilde
yaşadığı söylenmektedir.181
Swami Brahmananda 2500 yıl önce yaşamış, Hint Reformcusu Şankara isimli
bir liderin öğretisine bağlı idi.182 Şankara, Hinduizm'in altı büyük mezhebinden birisi
olan monist Vedanta ekolünün en bilinen kolu olan Advaita Vedanta sisteminin en
önemli temsilcisidir. Kelime olarak "ikiliğin yokluğu" anlamına gelen advaita,
Brahman ile Atman'ın bir olduğunu ileri süren bir teklik anlayışı ifade etmektedir.183
Kaynaklara göre Maharishi tekniğinin temelinde Guru Dev'den aldığı Şankara'nın
monist öğretisi yatmaktadır. Şankara'nın, Atman-Brahman'ın birliği anlayışı, maya
ve kurtuluş düşüncesi Maharishi'nin öğretisinin temelini teşkil etmiştir.184
Şankara, Hindistan'da dört büyük manastır kurmuştur.185 Bu manastırlardan
Jyotir Math manastırı, 150 sene boyunca işlevsiz kalmış, 20. yy'da Guru Dev'den 180 Maharishi Mahesh Yogi, Varlık Bilimi ve Yaşama Sanatı, Sistem Yayıncılık, (Sungur Pamir, Serhan Akkuş), İstanbul 1999, xii.181 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 50.182 Mehmet Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, NKM, Konya 2010, 133.183 Advaita Vedanta ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Hançerlioğlu, 13.; The Penguin Dictionary of Religions, 2, 548.; Alf Hittebeitel, "Hinduism", ER, 6/353.184 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 133.185 Maharishi Mahesh Yogi, Bhagavad-Gita 1. ve 6. Bölümlerin Yeni Bir Çevirisi ve Yorumu, Çev. M.Serhan Akkuş-Cihan Bakkalcıoğlu, Sistem Yayıncılık, İstanbul 2003, 11.
57
manastırın başına geçmesi istenmiştir. Israrlardan sonra bu teklifi kabul eden Guru
Dev, manastırın başına geçerek, bu manastırları yönetenlere verilen,
"Shankaracharya" unvanını almıştır.
Guru Dev'den Vedalar'da açıklanan en eski meditasyon yolunu öğrenmiş olan
Maharishi, kişisel gelişiminin Guru Dev'in sonsuz ve kusursuz yapısından aldığı
ilhamdan ve parlak ışıktan kaynaklandığını belirtmektedir. Guru Dev'in, ölümünden
kısa bir müddet önce, kendisine aktardığı ve herkese ulaştırmasını öğütlediği186 bilinç
geliştirme yöntemini herkese ulaştırabilme gayesini yerine getirmek için Uttar
Kashi'de iki yıl inziva hayatı yaşamıştır.187
İki yıllık sessizlikten sonra 1956'da Hindistan'ın Güneyi'ne yolculuk yapmaya
karar vermiştir. Kendisinden konferans vermesini talep eden bir kütüphaneci
vesilesiyle, değişik kentlerde konferanslar vermiştir.188
1956-1975 yılları arası Maharishi öğretisi açısından Aydınlanma çağının
şafağını belirleyen olayların ard arda gelişi olarak kabul edilmektedir. TM
faaliyetinin ortaya koyduğu eserlerden hareketle tarihi seyir şu şekilde verilebilir:
1957-1967: Maharishi bilinç alanında bilimsel araştırmaları başlatmış ve yedi
bilinç haline ışık tutmuştur.
Maharishi 1958'de Guru Dev'in 89. doğum gününü kutlamak üzere, Madras'a
gelip bin kadar dinleyiciye seslenmiştir. Bu konferansta Guru Dev'e övgüde
bulunmuş ve TM'nin yararlarını dünyaya yayacak bir planı açıklamıştır. Konferansı
dinleyenler çok etkilenmişlerdir. Ertesi akşam yine tüm insanlığın aydınlığa kavuşma
olanağını açıklamıştır. Yüzlerce kişiye tekniği öğretmiştir. Buradan sonra öğretisini
186 James Hewitt, Meditasyon, Çev. Rezan Süer, Akaşa Yayınları, İstanbul 2000, 157.187 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 50-51.188 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 51.
58
yaymak için Burma, Kuala Lumpur, Singapur, Hong-Kong, Hawai Adaları, San
Fransisco ve Avrupa'nın önemli şehirlerine gezilerde bulunmuştur.189
Maharishi Mahesh Yogi'nin Batı'ya ilk seyahati 1959 yılında Hindistan'dan
Amerika'ya yaptığı yolculuktur. Maharishi Amerika'da Olson ailesinin yanına
yerleşmiş ilk faaliyetlerini buradan yürütmüştür. Amerika'ya geldikten sonra değişik
şehirlerde Ruhsal Yenilenme Hareketi'ni kurmuş, birçok organizasyonlar
düzenleyerek TM'nin yayılmasını sağlamıştır.190
Maharishi Amerika'dan sonra Avrupa'ya geçmiş, dünyanın birçok yerini
dolaşmıştır. 1960 yılında Londra'da dünyayı ruhsal yönden güçlendirmek için üç
yıllık bir plan açıklamıştır.191 Bu süre içerisinde TM'yi tüm dünyaya yayması için
öğretmenler yetiştirmeye karar vermiştir. 1961'de Hindistan'da Rishikesh'te ilk TM
öğretmen yetiştirme kursu açılmış, ilk kurstan 16 kişi öğretmen olarak mezun
olmuştur.192
Maharishi, 1963 yılında Varlık Bilimi ve Yaşama Sanatı adlı kitabını yazmış
felsefesini anlatmıştır. 1965 yılında ise Bhagavat Gita'nın ilk altı bölümünün
yorumunu tamamlamıştır.193
Maharishi 1966 yılında Allahabad'ta, Uluslararası Meditasyon Akademisi'nin
Shankaracharya Nagar'daki açılışını yapmıştır. Daha sonra Almanya Bremen'de ilk
Avrupa Meditasyon Akademisi açılmıştır.194
60'lı yıllarda, Maharishi ve öğretisi Science ve Scientific American gibi
birçok dergide yer bulmuş, Beatles, Rolling Stones grupları ile Jane Fonda ve Mia
189 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 51-52.190 Maharishi'nin Amerika seyahati ve oradaki faaliyetleri ile iligi ayrıntılı bilgi için bkz. Helena-Ronald Olson, Milenyumun Bilgesi, Çev. Mehmet Çatak, Kozmik Kitaplar, İstanbul 2008.191 Maharishi, VB ve YS, 360.192 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 52.193 Maharishi, VB ve YS, 3.194 Maharishi, VB ve YS, 362.
59
Farrow gibi ünlü kişiler Maharishi'nin müridi olmuşlardır.195
1968 yılı Öğrenciler Yılı olarak kutlanmış, TM öğrencilerinin kurduğu
dernekler pek çok ülkede faaliyete başlamıştır.196 Maharishi'nin ve öğrencilerinin
yürüttükleri faaliyetler sonunda 1970 sonlarında 35.000 kadar Amerikalı TM
öğrenmiştir. Üç yıl sonra bu rakam on katına ulaşmıştır.197 Yeni düzenlenen kurslarla
birlikte 1994 yılına gelindiğinde ise TM öğretmenlerinin sayısı tüm dünyada 40.000
civarına ulaşmıştır. Bu öğretmenler milyonlarca insana TM öğretmişlerdir.198
1970: Maharishi'nin Transandantal Meditasyon programının yararlarını
kanıtlayan "Daha Yüksek Bilinç Hallerinin Fizyolojideki Karşılıklarının
Tanımlanması" adlı ilk bilimsel araştırma yayınlanmıştır.
1971 yılında Maharishi daha yüksek bilinç hallerinin geliştirilmesin bilimsel
teorisi olarak Yaratıcı Zeka Bilimi'ni geliştirmiştir. Amerika'da Uluslararası
Maharishi Üniversitesi kurulmuştur. Bu üniversite anaokulundan doktora düzeyine
kadar eğitim sunmaktadır. 2000 Yaratıcı Zeka Bilimi öğretmeni yetiştirdikten sonra
1972'de İspanya'da Maharishi'nin insanlığın tüm sorunlarını çözmek üzere ortaya
koyduğu Dünya Planı açıklanmıştır.199
1975 Bir toplumda yaşayanların sadece yüzde birinin TM uygulaması ile,
toplumda huzursuzluğun kalmayacağını iddia eden Maharishi tarafından
"Aydınlanma Çağı Şafağı" olarak ilan edilmiştir. Maharishi'ye göre TM’nin
toplumsal hayatta etkilerini göstermeye başlaması ile Dünya Planı başarıya
ulaşmasının ilk adımları atılmış, TM etkisi Aydınlanma Çağını başlatmıştır. Aynı
tarihte insan bilincinin gizli kalmış olanaklarının tüm alanlarını incelemek için
195 Köse, 168.196 Maharishi, VB ve YS, 362.197 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 52-53.198 Maharishi, VB ve YS, xv.199 Maharishi, VB ve YS, 363.
60
İsviçre'nin Seelisberg kasabasında, Maharishi Avrupa Araştırma Üniversitesi
(MERU) kurulmuştur.200
Öngörülen evrensel yararların hiç birisinin gerçekleşmemesi hareketin 1976
yılından itibaren nispeten gücünü kaybetmeye başlamasına neden olmuştur.201
1976 yılında Maharishi, Aydınlanma Çağı Dünya Hükümetini kurmuştur.
Dünya hükümeti dini ya da politik bir kavram olmayıp, yüz yirmi ülkenin insanlarını
kapsayan bilinç alanındaki bir hükümranlığı ifade etmektedir. Dünya Hükümetine
yöneticiler yetiştirmek için TM-Sidhi programı kurulmuştur. Bu programın temelinde
Maharishi'nin Patanjali'nin Yoga Sutralarını araştırırken, bulduğu yoga uçuşu tekniği
yer almaktadır. Bu program ile kişi, transandantal bilinci deneyimlerken, doğanın
zekasının tam potansiyelinden yararlanabiliyor, evrenle uyum içinde düşünme ve
hareket etme alışkanlığı edinebiliyor, yoga uçuşunu gerçekleştirerek yerden
havalanabiliyordu. Maharishi'ye göre 7000 kişinin yoga uçuşunu gerçekleştirmesi
tüm dünyaya huzur getirecektir.202
1977'de Maharishi TM-Sidhi Programlarının her ülke için yararlı olduğunu
tespit etmiş, 108 ülkede İdeal Toplum kampanyasını başlatmış ve buralarda TM-
Sidhi Programlarını öğretmiştir.203 Maharishi'nin bu programla insanlara havada
uçmayı, eşyaları havalandırmayı, gözden kaybolmayı öğretmesi, baştan beri bilimsel
bir yöntem olarak sunulan tekniğe güvenin azalmasına neden olmuştur.204
80'lerin başına kadar 1,5 milyon kişi Transandantal Meditasyonu
denemiştir.205
200 Maharishi, VB ve YS, 364-365.201 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 131.202 Maharishi, VB ve YS, xxii-xxiv, 365-366.203 Maharishi, VB ve YS, 367.204 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 131.205 Carl Olson, "Transcendental Meditation", Encyclopedia of Religion, Macmillan Publishing, New York 2005, 9290.
61
Maharishi 1981'de 3000 aydınlanma çağı yöneticisinin katılımıyla Veda
metinlerini, evrendeki tüm bilginin ve tüm faaliyetin kaynağı olan bilimsel metin
olarak ilan etmiş, Veda Bilimi ve Teknolojisi şeklinde düzenlemiştir.206
1982'de İngiltere'de Maharishi Doğal Yasa Üniversitesi açılmıştır.207
1983'de Maharishi TM Hareketi'nin Gümüş yılını kutlamıştır. 7000
aydınlanma Çağı yöneticisinin katılımıyla ABD'de Birinci Dünya Barışı Toplantısı
gerçekleştirilmiş, 7000 kişinin Yoga Uçuşu gerçekleştirmesiyle tüm dünyaya huzur
getirecek Küresel Maharishi Etkisi yaratılmıştır. TM hareketine göre soğuk savaşın
durması bu tekniği uygulayanların artması sayesinde olmuştur.208
1985 yılında Maharishi, dünyayı hastalıklardan ve sorunlardan kurtarmak için
Maharishi Ayurveda Koruyucu Sağlık Merkezleri'nin kurulmasını teşvik etmiştir.
"Yaşam bilimi" anlamına gelen Ayurveda Hindistan'da 5000 yıl önce yeryüzünde
sağlığın gittikçe bozulmasına çare bulmak için meditasyon yapan rishilere ilham
edildiği ileri sürülen bir tekniktir. Vücudun dengesinin devam ettirilmesi ve vücuttaki
dengesizliklerin nabız teşhisi ile hastalıklar oluşmadan tespit edilip tedavi edilmesine
dayanan Ayurveda, binlerce yıl sonra Maharishi tarafından tekrar canlandırılmış, bu
yüzden Maharishi Ayurveda (MAV) olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Ayurveda
başta TM gibi zihinsel teknikler, egzersiz, diyet, masaj, müzik ve koku tedavileri gibi
uygulamalarla vücudun dengesini koruyarak, hastalıkları önlemeyi amaçlamaktadır.
Maharishi'ye göre TM ile Ayurveda birlikte uygulanırsa hastalıklar yok olacaktır.209
Aynı yıl Veda bilimi ve teknolojilerini öğretmek için Maharishi Veda Üniversitesi
Washington'da açılmıştır.210
206 http://www.alltm.org/Maharishi/Maharishi_year3.html (30.07.2011)207 Helena Olson, 277.208 Maharishi, VB ve YS, xxv.209 Hari Sharma-Christopher Clark, Çağdaş Ayurveda, Çev.Erk Özkaya, Sistem Yayıncılık, İstanbul 1999, 3-4.; Vesile Bolaç, Strese En Kolay Çözüm, Sistem Yayıncılık, İstanbul 1995, 47-48. 210 Helena Olson, 277.
62
1986: Maharishi Ayurveda ile hastalıklardan arınmış bir toplum yaratmak
için Mükemmel Sağlık Dünya Planı'nı başlatmıştır. Hindistan'da 7000 Veda Bilim
Adamı yetiştirilmesini gerektiren Dünya Barışını Yaratma Programını başlatmıştır.
1987: 52 ülkede 200 şehirde Dünya Barışı Küresel Müzik Festivalleri
düzenlenmiştir.
1988: Tüm insanlığı içten ve dıştan yeniden yapılandırmayı hedefleyen
Maharishi, "Yeryüzünde Cenneti Yaratma"nın ana planını açıklamıştır.211 İç yaşamın
yüceltilmesi ve dış yaşamın yüceltilmesi olarak iki bölümden oluşan bu plana göre,
iç yaşamda bireyler TM yoluyla huzur ve mutluluğa ulaşacaklar, dış yaşamda ise
cennete yaşadıklarını düşündürecek bir yaşama kavuşacaklardı. Dış yaşamda ideal
köyler, kasabalar, şehirler kurmak; her ülkede vedasal tarım ile yeterli oranda sağlıklı
gıdalar üretmek, fakirliğin yeryüzünden silinmesi, tüm dünyada kırsal gelişim ve
kentsel yenilenmenin başarılması, ekonomik dengenin kurulması, Veda'lara dayalı
ideal eğitimin başarılması, ayurveda ile mükemmel sağlığın elde edilmesi, her
ülkenin yenilmez savunmaya ulaşması ve mükemmel yönetimler kurulması
yeryüzünde cenneti yaratma teorisinin ana hedefleri idi. Bu plan ile tüm dünya
Vedalar'a dayalı olarak yeniden düzenlenecekti. Hareketin bundan sonraki tüm
faaliyetleri bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olmuştur.212
1990 yılında Maharishi Hollanda'ya yerleşmiş, bu tarihten itibaren hareketin
merkezi burası olmuş, Maharishi, vefatına kadar burada yaşamıştır.213
1992: Maharishi'nin ilhamıyla yeni bir siyasi parti, Doğal Yasa Partisi
kurulmuş ve hızla dünyanın her tarafında yaygınlaştırılmıştır.
1993: Maharishi insanlığın uygulaması gereken Doğal Yasanın Vedalar'da
211 Maharishi, VB ve YS, 374.212 Maharishi, VB ve YS, 356-357.213 Köse, 169.
63
olduğunu ileri sürerek Ram Raj olarak adlandırdığı her ülke için mükemmel yönetim
biçimini açıklamıştır. "Her hükümet için bir grup" adıyla her ülkede Veda bilim
adamları ve yoga uçucuları grubunun kurulmasını tavsiye etmiştir. Yogi Uçuşu
uygulayanların oluşturduğu bir grubun yaşatılmasıyla Doğal Yasanın desteğinin
kazanılmasına dayanan Maharishi'nin Mutlak Hükümet Teorisi ve Hükümet için bir
Grup formülü, siyasi açıdan Mozambik'te, bilimsel açıdan da Amerika'nın
başkentinde bir toplantıda kanıtlanmıştır.214
1994: Maharishi sağlık ve savunma alanlarında korunma programlarını
başlatmıştır. Her ulusun ordusunda Yogi Uçuşu uzmanlarından oluşacak Önlem
Kanadı'nın kurulmasını önermiştir. Her ülkede Yoga Uçuşunu uygulayanlar
sayesinde düşmanın oluşması önlenmiş olacak, böylece bir önlem kanadı şeklinde
işlev gören yoga uçucuları vasıtasıyla, ulusal yaşamın sağlığına kavuşması ve ulusun
yenilmez bir savunma kalkanıyla korunması sağlanacaktır.215
1995: Maharishi Amerika'da, Japonya'da, Hollanda'da ve Rusya'da Maharishi
Yönetim Üniversitesini kurmuş, "Şirketlerin Yeniden Canlandırılması Programı"nı
başlatmıştır. Hindistan'da, Madhya Pradeş Eyalet Meclisi, Maharishi Veda
Üniversitesi demek olan, MAHARISHI MAHESH YOGI VEDİK
VİŞVAVİDYALAYA'nın Madhya Pradeş'te kurulmasıyla ilgili bir kanunu oy
birliğiyle kabul etmiştir. Bu üniversite Veda ve Veda Metinlerinde bulunduğu iddia
edilen Doğal Yasa'yı incelemektedir.216
1996: Maharishi, Doğal Yasayla Küresel Yönetimi kurmaya yönelik bir
programı başlattı. Maharishi kendini sorumlu hisseden bütün dünya vatandaşlarını,
Halkların Birleşmiş Milletlerine katılmaları, dünyadaki tüm ülkelere yenilmezlik ve
214 Helena Olson, 278.; http://www.maharishiinstituteofmanagement.com/machiev.jsp (30.07.2011)215 Helena Olson, 279.216 http://www.webnaturel.com/index.asp?alt_cat_id=102&cat_id=4&ayrintiid=697 (17.05.2011)
64
kendine yeterlilik getirmeleri çağrısında bulundu. Doğal Yasayla Küresel Yönetim
1997 yılında Maharishi tarafından yerkürenin her tarafındaki 12 Zaman Kuşağı
Başkentleriyle birlikte kurulmuştur. Aynı yıl Dünyayı Veda Yapı İlkeleri'ne göre
yeniden inşa etmek üzere, Maharishi Küresel İnşaat Şirketleri birçok ülkede
kurulmuştur. Yine Maharishi Küresel Gelişme Fonu, tüm dünyanın yeniden
yapılanmasına gerekli para desteğini sağlamak üzere kurulmuştur.217
1998: Veda Metinlerinin tamamının her insanın fizyolojisinde yer aldığını
keşfetmesi nedeniyle, Prof. Dr. Tony Nader ağırlığınca altınla ödüllendirilmiştir.218
Kanal Maharishi 57 ülkeye yayın yapmaya başlamıştır. Sekiz uydudan dünyanın her
tarafına yayın yapan Maharishi Açık Üniversitesi kurulmuştur.219
2000: Maharishi 2000 Haziran ayından itibaren, Guru Dev'e ithaf ettiği Altın
Jübile Kutlamalarını (Svarna Jayanti) başlatmıştır.
Maharishi, sınırları olmayan bir ulus olan Dünya Barışı Küresel Ülkesini,
dünyanın her tarafındaki barışsever insanların yurdu olmak üzere kurmuştur. Dünya
Barışı Küresel Ülkesinin ilk hükümdarı Raja Nader Raam'dır.
Maharishi Fakirliğin ortadan Kaldırılması Programı dünyanın en fakir 33 ülkesinde
uygulanmak üzere planlanmıştır. Bu programa göre fakir ülkelerdeki tarım alanları
ve mevcut iş gücü değerlendirilerek Veda Organik Tarımına göre yetiştirilecek tarım
ürünleri, gelişmiş ülkelerde satılacak, hem dünyaya saf besinler sunulacak, hem de
fakirliğe son verilecektir. Dünyanın her tarafında gelenekleri ve doğa yasalarıyla
uyumu geliştirmek için, Geleneksel Krallıkların Dünya Federasyonu kurulmuştur.220
2001: Dünya Barışı Küresel Ülkesinin Hükümdarı Raja Nader Raam'ın
217 http://www.webnaturel.com/index.asp?alt_cat_id=102&cat_id=4&ayrintiid=697 (17.05.2011)218 http://www.webnaturel.com/index.asp?alt_cat_id=102&cat_id=4&ayrintiid=697 (17.05.2011)219 http://www.alltm.org/Maharishi/Maharishi_year5.html (17.05.2011)220 http://www.webnaturel.com/index.asp?alt_cat_id=102&cat_id=4&ayrintiid=697 (17.05.2011)
65
hükümetinde yer alan 40 bakan törenle görevlerine başlamıştır.
Maharishi, dünyada tırmanan şiddet eğilimlerini, terörü ve savaş tehlikesini ortadan
kaldırarak, dünya barışını devamlı kılmak için, Hindistan'da, Ganj nehri kıyılarında
Yogi Uçuşunu uygulayan 40.000 kişiden oluşacak bir grubun en kısa zamanda
kurulması çağrısında bulunmuştur.221
2002 yılında ise Dünya Barışı Küresel Ülkesinin para birimi olan Raam
Mudra, Amerika’daki Maharishi Veda Kentinde kullanılmaya başlanmıştır.222
Hareketin lideri Maharishi, 2008 yılında Hollanda'da hayatını kaybetmiş ve
hareketin liderliğini Maharaja Nadir Raam üstlenmiştir.223
Maharishi sistemini tüm dünyaya kişiyi ruh ve beden sağlığına ulaştıracak,
başarıyı arttıracak bir sistem olarak tanıtmış ve faaliyetlerini özellikle eğitim, bilim
ve sağlık alanında yürütmüştür. Maharishi'nin dünyadaki çalışmalarının hemen
hemen tümü Veda geleneğinden aldığı bilgileri bilimsel olarak dünyaya sunmak
üzerine olmuştur. Maharishi'nin fizik alanında aldığı eğitim, meditasyon yöntemini
ve kurucusu olduğu akımı bilimsel bir gerçeklik olarak batı dünyasına sunmasını
kolaylaştırmıştır. Sistemin bilimsel bir yolla sunulması bilime önem veren Batı
dünyasında kabulünü kolaylaştırmakla birlikte, sisteme meşruluk kazandırmıştır.224
Yürütülen faaliyetler sayesinde milyonlarca kişinin TM öğrendiği var
sayılmaktadır. TM bugün Kuzey Amerika'da; New York, Washington, California,
Massachusetss, Michigan, LosAngeles, Pasadena, Güney Amerika'da Brezilya,
Uruguay, Avrupa'da, İngiltere, Belçika, Danimarka, Norveç, Finlandiya, Hollanda,
İtalya, Fransa, Almanya, Portekiz ve Avusturya'da, Afrika ve Orta Doğu'da Lübnan
221 http://www.webnaturel.com/index.asp?alt_cat_id=102&cat_id=4&ayrintiid=697 (17.05.2011)222 http://www.maharishiinstituteofmanagement.com/machiev.jsp (17.05.2011)223 Köse, 169.224 Carl Olson, 9289.
66
ve İsrail'de; Asya'da Hong Kong, Japonya, Yeni Zelanda, Avustralya ve Hindistan'da
faaliyetlerini yürütmeye devam etmektedir.225 TM, Uluslararası Öğrenci Meditasyon
Derneği. (SİMS), ve onun şubeleri olan Uluslararası Meditasyon Derneği, Amerika
Yaratıcı Zeka Vakfı (AFSCI), Ruhsal Yenilenme Hareketi (SRM) ve Maharishi
Uluslararası Üniversitesi (MIU) tarafından düzenli konferanslar verilerek
tanıtılmaktadır.226
b) Maharishi Öğretisi ve Transandantal Meditasyon Tekniği
TM kaynağını daha önce de belirttiğimiz gibi Şankara'nın Advaita
felsefesinden ve Advaita Vedanta özellikle vurgu yaptığı Upanişadlar ve Bhagavat
Gita'dan almaktadır. Bu yönüyle bazı araştırmacılar TM öğretisini Advaita
Vedanta'nın değişik bir elbise giymiş şekli olarak nitelendirirler.227 TM'nin kaynağı
olan Şankara'nın monist advaita felsefesine göre bir tek Gerçek olan Atman-Brahman
birliğidir. O, herşeydir, Atman ile Brahman birdir. Panteist bir Tanrı anlayışını ifade
eden bu felsefe TM’nin temelini teşkil etmektedir.228 TM öğretisi Şankara'nın Atman-
Brahman birliğinin idrak edilememesini en büyük cehalet olarak gören ve kurtuluşu
Atman-Brahman birliğinin idrak edilmesine bağlayan anlayışı üzerine kuruludur.
Hindistan kökenli öğretileri ve teknikleri kullanmasına rağmen ne Maharishi
ne de onun taraftarları TM’nin bir din olduğunu söylemektedirler. Onlara göre TM
bilimsel bir tekniktir, din dışı bir niteliğe sahiptir. Maharishi'ye göre dinler acınacak
haldedir ve ruhları kaybolmuştur. TM her dinden insana manevi açıdan huzur
getirecektir. Maharishi, Varlık Bilimi ve Yaşama Sanatı ve Bhagavat Yorumunda
225 Maharishi, VB ve YS, 396-398.226 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 45.227 The Penguin Dictionary of Religions, 2.228 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 133.
67
yeni bir sistem olarak sunduğu öğretisinin inanç esaslarını açıklamıştır. Bu kitaplar,
TM hareketi için kutsal sayılmakta ve hareketin temel öğretisini ortaya
koymaktadırlar.
TM tekniğinin yegane hedefi Vedanta ekolünün kurtuluş anlayışını temel alan
Atman-Brahman birliğinin idrak edilmesinin meditasyon yoluyla
gerçekleştirilmesidir. Maharishi'nin TM tekniğinin temelini ferdi ruhla hakikatte bir
olan Tanrı'nın idraki yani aşkın olanın deneyimlenmesi ve evrenle bir olma meselesi
teşkil eder.
Maharishi'ye göre Tanrı'nın kişisel ve kişisel olmayan iki yönü vardır.
Tanrı'nın kişisel olmayan yönü şekilsiz ve en yücedir. O herhangi bir sıfata, niteliğe
ve özelliğe sahip değildir. Yaratılıştaki her şey, her an her yerdeki Tanrı'nın
tecellisidir.229 Dünya faal haldeki Tanrı'dır.230 O her şey'dir, her şey olduğu için hiç bir
şey yapamaz ve bilemez, O yapmanın da bilmenin de ötesindedir. O her an, her
yerdedir.231
Maharishi, Tanrı'nın kişisel yönünü açıklarken onun cinsiyetsiz olmadığını
bazılarına göre O'nun hem erkek hem dişi, bazılarına göre ise yalnız erkek veya
yalnız dişi olduğunu vurgular, cinsiyetsizliğin kişisel olmayan Tanrı'ya ait olduğunu
söyler.232 Bütün evren O'nun tarafından yönetilir. Kişisel Tanrı'nın idraki zorunlu
olarak insan algısı düzeyinde, duyusal deneyim düzeyinde gerçekleşir. Kişisel
olmayan Tanrı'nın idraki ise bilincin bir üst düzey olan transandantal düzeyinde
gerçekleşir.233
Maharishi'ye göre bilincin yedi durumu vardır, uyanıklık (Jagrat Çetena),
229 Maharishi, VB ve YS, 290.230 Maharishi, VB ve YS, 266.231 Maharishi, VB ve YS, 6.232 Maharishi, VB ve YS, 295.233 Maharishi, VB ve YS, 299.
68
rüya (Swapn Çetana), Transandantal bilinç (Turiya Çetena) , Kozmik Bilinç
(Turiyatit Çetana), Tanrı Bilinci (Bhagavat Çetena), Birlik Bilinci (Brahmi Çetena).
Maharishi uyanıklık, rüya ve uyku bilinç düzeylerinin üstünde Transandantal Bilinç
düzeyiyle, Tanrı'nın deneyimlenebileceğini ileri sürmektedir. Bu görüşü Hint
Felsefesinin Brahma ile bir olma anlayışına dayanmaktadır.234 Kişi Kozmik Bilinç’te
Saf Varlığa ulaşacaktır. Günde iki kez Transandantal Meditasyon yaparak bu elde
edilebilir.235 Tekniğe "öteye geçiş" anlamında "transandantal" adının verilmesi de
uygulayıcılarının alışık oldukları uyanık yaşantı düzeyinden öteye çok derin bir
bilinç boyutuna geçerek, uyanıklıkları iki kat arttığı içindir. TM ile kişi aslında bu hal
zihnin esas hali olduğunu anlayacaktır. Gözün kendi kendini görememesi gibi kişi de
esas şuur hali olan bu hali unutmaktadır.
Sabah ve akşamüstü saatlerinde olmak üzere günde iki defa yaklaşık yirmişer
dakika süren meditasyon, gözler kapalı halde rahat bir şekilde oturarak yapılan
zihinsel bir aktivitedir. Bu aktivite sonunda insanda birçok fizyolojik değişmeler
olmaktadır.236 TM hareketi meditasyon tekniğinin birey fizyolojisi üzerindeki
olumlu etkilerinin bilimsel olarak ortaya konulması için büyük çabalar göstermiş,
elde edilen sonuçları ciltlerce kitap şeklinde basmıştır.237 Bu yönüyle hareketin dini
değil, bilimsel bir teknik olduğuna dikkati çekmeye çalışmıştır.
TM’de başlangıç eğitimini geçen her bir bireye seçilmiş olduğunu ifade eden
bir mantra verilir. TM hareketine göre verilen her mantra kişiye özeldir ve gizli
tutulması gerekir. Bu mantraların belirgin bir anlamları yoktur, sadece ses
titreşimleridirler. TM öğrenebilmek sadece mantrayı değil, mantranın nasıl 234 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 149.235 Maharishi, VB ve YS, xvii.236 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 29, 31.237Ayrıntılı bilgi için bkz. Bloomfield, 129-130; Scientific Research On Maharishi's Transcendental Meditation And Tm-Sidhi Program, Ed. David W. ORMEJOHNSON, John T. FARROW Maharishi Eurepean Research, Volume 1, 1977.
69
kullanılması gerektiğini de içermektedir.238 Oysa verilen mantralar incelendiğinde,
TM mensuplarının söylediklerinin aksine, bu mantraların Hint kutsal metinlerinden
alınmış tanrı isimleri olduğu göze çarpmaktadır.239 Meditasyon ile ilgili yazılan
eserlerde TM'nin, mantra meditasyonunun Batılılara pazarlanmak için üretilmiş bir
biçimi olduğu240 ve on dakikalık bir konuşmadan sonra kişiye kendisi için en uygun
olduğu söylenen bir mantranın para karşılığında verilmesinin sahtekarlık olduğu
vurgulanmaktadır.241
TM diğer meditasyonlardan farklı olarak çok kısa sürede netice alınan bir
teknik olduğunu ileri sürmektedir. Yoga ve Zen uygulayıcılarında 15 yılda ortaya
çıkan gelişmelerin, TM ile daha ilk meditasyonda ortaya çıktığı söylenmektedir.242
Dikkatle incelendiğinde Maharishi tarafından bulunduğu iddia edilen ve
Maharishi adına tescillenmiş bir marka olan TM'nin aslında, Şankara felsefesini
temel alan ve Şankara'nın en ünlü uygulayıcılarından olduğu Atman-Brahman
birliğinin bilinmesiyle kurtuluşa ulaşmayı öngören klasik Jnana Yoga metodunun
kolaylaştırılmış halinden farklı bir şey olmadığı görülmektedir.
İsteyen herkes TM'yi kolayca öğrenebilmektedir, ancak TM'nin öğrenilmesi
için bir öğreticiye başvurmak şarttır, bu yöntemi tek başına öğrenmek mümkün
değildir.243 Transandantal Meditasyon Programı TM merkezlerinde yedi aşamalık bir
öğretimle verilir, bu yedi aşama TM Türkiye internet sitesinde244 şu şekildedir:
1. Adım: Tanıtım konferansı-Transandantal Meditasyon programının
sağladığı olanaklara bakış-zihnin gizil gücünü, sağlığı ve sosyal ilişkileri geliştirme
238 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 36-37.239 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 139. 240 Roshi, 59.241 Lawrence Leshan, Meditasyon ama Nasıl?, Çev. Nilay Akdoğan, Ötesi Yayıncılık, İstanbul 2000, 181.242 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 40.243 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 46.244 http://www.maharishi.org.tr/ (30.05.2011)
70
ve dünya barışını destekleme (1 saat)
2. Adım: Hazırlık Konferansı- TM tekniğinin iç yapısı- nasıl sonuç veriyor,
niçin öğrenmesi kolay ve uygulaması çabasızdır, diğer meditasyon yöntemlerinden
farkı nedir ve TM tekniğinin kaynağı nedir.(45 dakika)
3. Adım: Kişisel Görüşme-Hazırlık konferansından sonra yetkili bir TM
öğretmeni ile kişisel, kısa bir görüşme. (10 dakika)
4. Adım: (Ardı ardına dört gün içinde tamamlanan dört öğreti adımının
başlangıcı)
Kişisel öğreti-Yetkili bir TM öğretmeninden doğrudan TM tekniğini
öğrenme. (1 saat)
5. Adım: İlk kontrol günü (grup toplantısı)-Uygulamanın doğruluğunun
kontrol edilmesi ve talimatların devamı. (1,5 saat)
6. Adım: İkinci kontrol günü (grup toplantısı)-Kişisel deneyimlere dayanarak
TM tekniğinin işleyişini anlamak. (1,5 saat)
7. Adım:Üçüncü kontrol günü (grup toplantısı)- İnsanın gelişmesindeki daha
yüksek aşamalarının anlaşılması. (1,5 saat)
İlk öğrenim gününe gelecek kişiden birkaç taze çiçek ve meyveyle, temiz
beyaz bir mendil getirmesi istenir. Bunlar geleneksel olarak icra edilecek olan
törende kullanır. TM'ciler törenin dinsel olmadığını iddia etseler de bu toplantılarda
yapılanlar Hindu ritüelleriyle birebir örtüşmektedir. Toplantılarda puja adı verilen
Hinduizm’e ait ilahiler okunmakta ve Guru Dev'in heykeli önüne, çiçekler, meyveler
ve pirinç gibi gıdalar bırakılmaktadır. Toplantılarda Hindu Tanrıları olan Şiva Vişnu
ve Brahma'nın isimleri zikredilmektedir. Beşinci adımdan itibaren TM tekniğinde
kişisel öğretimi denetleyen üç günlük kontrol seminerleriyle devam edilir. Bundan
71
sonra aylık periodlarla denetlemeler devam eder.245
TM eğitimi için belirlenen ücretler şu şekildedir: Yetişkin ücreti : 885 TL
Öğrenci: 442,50 TL 10 yaşından küçük çocuklar (anne veya baba ile birlikte
öğrenmeli) 221,25 TL .246
Daha ileri derecede eğitim almak isteyenler TM-Sidhi kursuna devam
edebilmektedirler.247
Transandantal Meditasyon tekniğinin yedi alanda hedefleri vardır: Ferdi
hayat, politik hayat, eğitim hayatı, toplum hayatı, çevre hayatı, ekonomi hayatı ve
spritüel hayat.248
Yapılan araştırmalar ile TM'nin ferdi ve sosyal hayatta insanlara kattıkları
ispatlanmaya çalışılmıştır. Araştırmalara göre, TM ruh ve beden sağlığına ölçülebilir
derecede olumlu katkılar yapmakta, psikolojik ve fizyolojik hastalıkları önlemekte ve
hastalığı tedavi sürecinde yararlar sağlamaktadır. Onlara göre TM uygulayan kişiler,
eğitim, ve iş hayatında çok daha başarılı olmaktadır. Bu yüzden TM eğitimleri
okullarda ve şirketlerde uygulanmalıdır. Ceza evlerinde yapılan araştırmaların,
TM'nin mahkumlar üzerinde de oldukça olumlu etkileri olduğunu, TM yapan
insanların artması ile suç oranında ciddi bir azalma olacağını ortaya koyduğunu
gösterdiğini belirtmektedir. TM'nin aynı zamanda uyuşturucu bağımlılığını azalttığı,
uyuşturucu kullananların büyük bir kısmının TM'den sonra uyuşturucu madde
kullanmayı bıraktıkları ileri sürülmektedir. TM'nin etkileri geniş çapta tüm dünya
barışı için çok önemlidir, dünya nüfusunun çok küçük bir kısmının bile TM yapması
tüm dünyaya barışı hakim kılacaktır. Dünya nüfusunun sadece yüzde birinin TM
245 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 138,144.; Bloomfield,46-47.246 http://www.maharishi.org.tr/nasil-ogrenebilirsiniz/ (30.05.2011)247Robert Roth, Maharishi Mahesh Yogi’nin TM Transandantal Meditasyon Tekniği, Çev. Deniz Yılmaz Sistem Yayıncılık, İstanbul 1997, 15-16.248 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 136.
72
uygulaması sosyal hayatta büyük bir inkişaf yaratacak, herkesin TM uygulaması ise
tüm sosyal problemleri ortadan kaldıracaktır.249
TM'nin sosyal etkileri, iki yoldan olmaktadır: Meditasyon yapanlar
çevrelerindekileri esinlendirmektedirler, meditasyon yapmayanlar ise meditasyon
yapanlardaki olumlu değişmeleri gözleyerek meditasyon yapmaya
başlamaktadırlar.250
Yosutani Roshi, TM'nin etkileri üzerine yapılan bilimsel araştırmalar
hakkında, Maharishi'nin Batılılar için geliştirdiği bir mantra meditasyonu olan TM'yi
bilimsel bir dille daha güvenilir hale getirmeye çalıştığını, ilk yapılan araştırmaların
iyimser sonuç verdiğini, beyin dalgalarının ritmi, kan şekeri, nabız ve nefes gibi
fizyolojik bulguların istatistik diyagramlarla birleştirilerek başarılı bir reklam
kampanyası yapıldığını söylüyor. İlk yapılan araştırmalardan sonra tarafsız olarak
yapılmış araştırmalar, ortaya çıkan olumlu etkilerin, TM'ye özgü bir etki olmadığını,
dinlenmişlik halinde ortaya çıkan bulgular olduğunu ortaya koymuştur.251
1974 yılında Psychology Today dergisinde TM'nin olumsuz etkileri üzerine
yayınlanan bir makale sonrasında makalenin yazarı Leon S. Otis, TM'nin olumsuz
etkilerinden yakınan bir çok kişiden mektup almış ve bu konuda kapsamlı bir
araştırma başlatmıştır. Otis, araştırmalarında TM'nin ileri sürülen olumlu etkileri ile
karşılaşmamış, aksine gözlemlediği tek şey TM yapanların diğerlerine göre uyku ile
uyanıklık arasında gidip geldikleri olmuştur. Araştırmaları neticesinde
uygulayıcıların bir kısmında giderek artan topluma uyumsuzluk, kaygı, can sıkıntısı,
zihinde dağınıklık, kuşkuculuk ve içe kapanma gibi haller görüldüğünü tespit
etmiştir. TM'ye devam edilmesi halinde ise bu şikayetler azalmamakta aksine daha
249 Ayrıntılı bilgi için bkz. Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 110-270.250 Bloomfield-Cain-Jaffe-Kory, 212.251 Roshi, 74-75.
73
fazla artmaktadır.252
c) Türkiye'de TM
Türkiye'ye ilk kez 1966 yılında seyahat yapan Maharishi, İstanbul'da verdiği
konferanslar ve yönettiği TM kurslarıyla 200 kadar kişiye TM tekniğini öğretmeye
çalışmıştır.253 Öğrencileri vasıtasıyla TM merkezi kurulmuş, TM merkezleri veya
diğer adıyla Maharishi Birleşik Alan Teknolojisi dernekleri Türkiye'de 1966 yılından
beri faaliyettedir. Bugün İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Eskişehir’de
şubeleri bulunan TM merkezlerine yılda toplam on-on beş bin kişinin devam ettiği
tahmin edilmektedir. Bunlar 1966-1990 yılları arasında Dr. Mahmut Görkey'in
yönetiminde faaliyetlerini sürdürmüşler, şimdi ise yönetim Vesile ve Albert Baruh
çiftine geçmiştir.
Vesile Baruh 1955 yılında Adapazarı'nda doğmuştur. Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi, endüstri tasarımı bölümü mezunudur ve 1982 yılından beri TM
uzmanlığı yapmaktadır. Hollanda, İsviçre ve Hindistan'da pek çok kursa katılmış ve
1999'dan beri Sthapatya Veda (doğaya uygun mimarlık) danışmanlığı da
vermektedir. Eşi Albert Baruh ise 1954, İstanbul doğumlu, Galatasaray Lisesi ve
Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakültesi mezunudur. 1982'den beri TM
öğretmenliğini devam ettirmektedir. 1990'dan itibaren Maharishi Jyotish unvanıyla
Veda astrolojisi konusunda kurslarını sürdürmektedir. Bu çift Türkiye'de olduğu gibi
Orta Asya'da da Maharishi Veda biliminin tanınması için misyonlarına devam
etmektedirler.254
252 Roshi, 80-81.253 http://www.icselguc.com/biyografi/maharishi-mahesh-yogi-424/ (26.05.2011)254 Yitik, "Misyonerlik ve Yeni Dini Hareketler", 96.
74
Transandantal Meditasyon Derneği Amerika'daki Uluslararası Maharishi
Üniversitesi ile bağlantılı bir şekilde çalışmaktadır. Kayıtlı yirmi bin üyesi olduğu
ileri sürülen dernek, tanıtım toplantıları ve online reklamlar ile TM faaliyetini
tanıtmaktadır.
Transandantal Meditasyon hareketi aynı zamanda basılı yayınlarla
Maharishi'nin fikirlerini yaymaktadır. Sistem Yayıncılık Transandantal Maharishi'nin
Transandantal Meditasyon, Varlık Bilimi ve Yaşama Sanatı ve Bhagavat-Gita adlı
kitaplarının tercümelerini yayınlamıştır. Robert Roth-Transandantal Meditasyon ve
Hari Sharma-Çağdaş Ayurveda gibi eserler de TM'nin Türkiye'de tanınmasına
katkıda bulunmuştur.
Rahmi Koç, Ender Saraç gibi ünlü isimlerin TM hakkında olumlu söylemleri
bu hareketin daha da büyümesine yol açmıştır, bir çok ünlü isim TM faaliyetiyle
ilgilenmiştir. Bunlardan biri olan tiyatro ve sinema sanatçısı Merih Akalın, TM
hareketinin tüm eğitim kurslarından (Veda Bilimi, Yaratıcı Zeka Bilimi, Ayurvedik
Nabız Okuma, Maharishi Jyotish I-II, Tam Bilgi, Mükemmel İnsan) eğitim almıştır.
Halen MBAT (Maharishi Transandantal Meditasyon Derneği), Astrobil (Astroloji
Birliği Derneği, yönetim kurulu üyesi), ve CASOD (Çağdaş Sinema Oyuncuları
Derneği) ve Arkeolojiyi Sevenler Derneğinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Açtığı
kurslar ile TM programlarına ait sertifikalar vermekte ve Vedik astroloji, Ayurveda
ve meditasyon ile ilgili bilgileri internet sitesinde yayınlamaktadır.255
255 Bkz. http://www.dirah.org/turkiye.htm, 24.05.2011.
75
3. NEO-SANNYAS (OSHO)
Rajneesh adıyla da bilinen Neo-Sannyas hareketi, Bhagwan Shree Rajneesh
ismiyle anılan bir Hintli felsefe profesörü tarafından kurulmuştur.256 Hareket eski
Sannyas'lara referansla Yeni-Sannyas ismiyle adlandırılmıştır. İlk olarak riyazet
hayatını tercih eden ileri yaşta dindar Hindular tarafından izlenen bu hareket,
zamanla aslından uzaklaşmış, tüm dünyada tanınmasıyla temelini Rajneesh'in hayat
hakkındaki fikirlerinin teşkil ettiği, meditasyonu temel alan felsefi bir ekole
dönüşmüştür.257 Özellikle son yıllarda yeniden gündeme gelen Shree Rajneesh ve
hareketi "Osho" olarak anılmaya başlanmıştır.
a) Shree Rajneesh (Osho) ve Neo Sannyas Hareketi'nin Ortaya Çıkışı
Shree Rajneesh, 11 Aralık 1931'de Hindistan'ın en fakir bölgelerinden birisi
olan Madhya Pradesh'in Kuchwada Köyü'nde beş kız, yedi erkek çocuklu bir ailenin
en büyük çocuğu olarak doğmuştur. Ailesi tarafından kendisine Rajneesh Chandra
Mohan adı verilmiştir. Çocukluğunu büyük baba ve büyük annesinin yanında geçiren
Rajneesh dedesinin ölümünden sonra, ölüm ve ölümsüzlük üzerine düşünmeye
başlamıştır.
Felsefe ve psikoloji üzerine yüksek tahsil gören Rajneesh resim ve
fotoğrafçılık sanatlarıyla da ilgileniyor, aynı zamanda bir gazetede yazarlık
yapıyordu.258 21 yaşında aydınlandıktan sonra, birkaç yıl Jabalpur Üniversitesi'nde
felsefe dersleri vermiş, Hindistan'ın değişik yerlerinde konuşmalar yapmış,
256 Köse, 171.257 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 101.258 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 104.
76
fikirleriyle tepki çekmiş, dinî liderlerle halk önünde büyük tartışmalara girmiştir.259
Yaptığı seyahatlerin felsefesini yaymada yeterli olmadığını gören Rajneesh,
bir grup öğrenci ile Bombay'a yerleşmiştir. 1974 yılında ise Pouna kentinde kişisel
gelişim ve meditasyon tekniklerinin öğretildiği bir ashram260 (manastır) açmıştır.
Batılılar arasında da taraftar bulan, Bhagwan (Tanrı) ismiyle anılmaya başlanan,
Rajneesh'in müritlerinin sayısı binlerle ifade edilmeye başlanmıştır. Ashram'da
devamlı olarak üç yüz kadar kişi kalıyor, hayatlarını belli kurallara göre devam
ettiriyorlardı. Burada müritlerden Rajneesh'e kayıtsız şartsız itaat etmeleri isteniyor,
müritler hem fizyolojik hem duygusal, hem de dini açıdan tatmin edildikleri bir
disiplin altına giriyorlardı. Ashram'da kalmayan yedi-sekiz bin Batılı mürit ise Poona
yakınlarında bir yere yerleşmiş, gayri meşru işlerle geçimlerini sağlıyor, Ashram'ı
ziyaret ediyorlardı.261 Rajneesh Ashram’da insanların dış etkilerden korunarak,
sadece Buda olmaya yoğunlaşacakları ve yeni bir çağ başlatacak yeni bir insan tipini
ortaya çıkaracağı bir ortam oluşturmayı hedeflemiştir.262 Pouna'ya giden Batılıların
bazıları olumlu yönde etkilenirken, bazıları da meditasyon ve terapi kurslarından
kaynaklanan fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklardan, gayri meşru ilişkilerden ve
uyuşturucu kaçakçılığından şikayet etmekte idi.263 Bazı müritlerin psikolojik ve
cinsel şiddete maruz kaldıkları için Ashram'dan kaçtıkları ve Ashram'dan dönen
müritlerin mesleklerinden, sosyal çevrelerinden ve ailelerinden koptukları
aktarılmakta idi.264
Ashram'ın en önemli müritleri, 1970'lerin başında Neo-Sannyas'ı kabul etmiş
olan, batıdaki terapi tekniklerin başarısız olduğuna kanaat getirmiş terapistler idi. 259 Osho, Meditasyon, Çev. Engin Sunar, Omega Yayınevi, İstanbul 2008, 480.260 Ashram korunma, sığınma anlamına gelmektedir. (Aydın, Dinler Sözlüğü, 113)261 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 105.262 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 112.263 Köse, 172.264 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 121.
77
Ashram adeta bu kimselerin akınına uğramıştı. Bu terapistler Rajneesh ile birlikte
meditasyon konusunda çalışmış ve Rajneesh'in tekniğini Batı'ya, açtıkları
meditasyon merkezleri ile taşımışlardır.265
Neo-Sannyas hareketinin Hindistan dışında ilk olarak yerleştiği yer ABD idi.
Rajneesh 1981 yılında müritleriyle birlikte ABD'ye göçmüştü. Oregon'da 64.000
dönümlük arazide yeni bir yerleşim yeri kurularak, müritlerin belediye seçimlerini
kazanarak Rajneeshpuram olarak adlandırdıkları kasaba meydana getirildi. Kasabada
ütopyalara dayanan kominal bir hayat yaşanıyor, cinsel ilişkilerde her türlü serbestlik
mazur görülüyor, kürtaj konusunda sınır tanınmıyordu.266 Rajneeshpuram'daki
meditasyon ve tedavi programları Rajneesh Uluslararası Meditasyon Üniversitesi
tarafından sürdürülmüş, geliştirilen programlara bir çok kişi katılmıştır.267
Rajneeshpuram'da kalan müritler Avrupa, Güney Amerika ve Uzak Doğu'dan gelen
asgari üniversite mezunu varlıklı kişilerden oluşmakta ve Rajneesh bu müritler
tarafından tanrı gibi görülmekte idi.268
Osho hareketi ABD ile birlikte dünya genelinde 300 meditasyon merkezi ile
faaliyetlerini sürdürmekte idi. Bu merkezler Rajneesh öğretisinin propagandasını
yapmakta, harekete yeni üyeler katmakta idi.269 Bu merkezlerde yürütülen
meditasyon kurslarından alınan ücretler, hareketin oldukça büyük maddi güce
ulaşmasını sağlamıştır. Hareketin lideri sahip olduğu 93 Rolls-Royce ile oldukça
gündemde kalmıştır. Hareket meditasyon merkezleri yanında dağıttığı kitaplar ve el
ilanları ile yeni üyeler kazanmıştır.270
Birkaç yıl sonra Rajneeshpuram, içerisinde yaşananlardan dolayı Hıristiyan 265 Osho, 481.266 Köse, 172.267 Osho, 482.268 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 125.269 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 112.270 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 126, 112.
78
dünyasından ve çevreden bir çok tepki almaya başlamış, hareket mensupları arasında
da karışıklıklar çıkmış, gruba ABD'de bir çok dava açılmıştır. Osho takipçilerinin
anlatımıyla bu yıllarda Rajneesh'in özel kalemi, tepkilere karşı durabilmek için
Rajneesh'in sosyal hayattan çekildiği bir dönemde, adeta sıkı yönetim ilan etmiş ve
çevre halkı ve Rajneeshpuram sakinlerine karşı bir çok zorbalığa imza atmıştır. Bu
dönemde kasaba otomatik silahlı, bölge halkını rahatsız eden bir çok muhafızla
çevrili idi.271
Olaylar sonucunda 1985 yılında Rajneeshpuram kasabası dağılmış ve
ABD'den gizlice ayrılmaya çalışan Rajneesh yakalanmış, bir süre hapsedildikten
sonra göçmen kanununa muhalefet suçundan ABD'den sınır dışı edilmiştir. Başka
ülkelerden kabul göremeyen Rajneesh 1986'da Hindistan'a geri dönmüş, adını Osho
Rajneesh olarak değiştirmiştir.272
1987 Ocak ayından itibaren Pouna'da faaliyetlerine devam etmiştir. Özellikle
Japonya'dan olmak üzere Doğu'dan gelen bir çok mürit eski müritlere katılmıştır.
1987-88 yıllarında Rajneesh hareketinin temeli olan meditasyon ile ilgili bir çok yeni
tür geliştirmiştir. ABD'den ayrıldığından beri sağlık durumu düzelmeyen, Rajneesh
19 Ocak 1990 yılında ise sebebi bilinmeyen bir şekilde ölmüştür. Müritleri onun göz
altındayken ABD tarafından zehirlenmiş olduğunu iddia etmektedirler. Bu dönemde
müritlerinin sayısının 20.000'i bulduğu tahmin edilmektedir.273
Osho, Sunday Times tarafından 20.yy'ın 1000 önemli isminden biri,
Amerikalı yazar Tom Robbins tarafından da "İsa'dan sonra gelen en tehlikeli adam,"
olarak nitelendirilmiştir.274
271 Osho, 482-483., Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 127.272 Köse, 172.273 Osho, 483-484.274 Osho, kapak.
79
Grubun faaliyetleri Rajneesh'in ölümünden sonra Pouna'daki Ashram'da
devam etmiştir ve hala taraftar bulmaktadır. Öğretisi farklı isimlerle yeniden
gündeme gelmektedir. Günümüzde Neo Sannyas ve Rajneesh yerine yaygın olarak
Osho ismi kullanılarak faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu ismin kullanılması
dünya çapında kötü bir şöhrete sahip olan Rajneesh hareketinin yeni bir sunumu
olarak görülmektedir.275 Paul Lowe's International Academy of Meditation ve
Huaniversity gibi kuruluşlar Batı'da Rajneesh felsefesini yaymaya çalışan gruplar
arasındadır.276 Osho.com, Oshoworld.com, Sannyas.com, gibi internet siteleri ile
Osho'nun fikirleri yayılmakta, video paylaşım siteleri vasıtasıyla konuşmaları
insanlara sunulmaktadır.
b) Osho Öğretisi ve Meditasyon
Osho öğretisi ilgili olarak, kendisinin "Zorba Buda" olarak isimlendirdiği
yeni bir insan türünün doğumu için koşulları hazırlamaya yardımcı olduğunu
belirtmektedir. Ona göre bu insan hem dünya nimetlerine düşkün olacak hem de
Buda gibi arınmış olacaktı. Öğretisi ile hem Doğu'nun bilgeliğini, hem Batı'nın
teknolojisini bir araya getireceğini ileri sürmektedir. Hiçbir kitap yazmamış olan
Rajneesh'in öğretisini anlamak için temel kaynağı, Rajneesh'in 35 yıl boyunca
hayatın her alanıyla ilgili yaptığı konuşmaların derlemeleri oluşturur.
Neo-Sannyas hareketi, geleneksel Hindu-Sannyas'dan bazı unsurları
bünyesinde barındırmaktadır. Müritler turuncu renkte elbise giyer, 108 inci taneli bir
kolye takarlar. Bununla birlikte, riyazet hayatını öngören geleneksel sannyasın aksine
Neo-Sannyas insanlara nefsani arzularını tatminde sınırsız bir hürriyet
275 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 126.276 Köse, 173.
80
tanımaktadır.277
Harekete girmenin temel şartı Rajneesh'e bağlılıktır. Osho'ya göre insan
doğru yolu sadece bir guru yardımıyla bulabilir ona göre guru şahsın yeniden
doğumunu sağlayacak bir ebedir ve koşulsuz olarak itaat edilmesi gerekir, tohumdan
ağaca kitabında bu şu şekilde ifade edilmiştir:
"Ermiş sadece bir ebedir. Sana yeni bir doğumdan geçmen, yeniden
doğman için yardımcı olur. Ve bir ermiş ile mürit arasındaki ilişki nedir?
Müridin güvenmesi gerekir; kuşku duyamaz. Eğer kuşku duyacak olursa
kendini ortaya koyamaz..."
"Bir ermişle birlikteyken zırhı tamamen bırakmak zorundasın; bu
kesinlikle şarttır..."
Önemli olan anlattıkları değil, Rajneesh'in şahsıdır. Öğretisi ile ilgili
söyledikleri farklılık göstermektedir. Rajneesh'in konuşmaları incelendiğinde birbiri
ile çelişen bir çok nokta görülmektedir. Hareketin mensupları bu durumu
önemsemezler. Osho zıtların insanı doğruya götüreceğini iddia etmektedir.278
Osho'nun öğretisinde insanlara net bir şekilde neyin doğru, neyin yanlış
olduğunu öğütlenmek yerine, insanların serbestlik içerisinde kendilerini
keşfetmelerini, kendilerini sınırlamamalarını öğütlenmektedir. Günahın da insan
doğasında yer aldığını ileri sürerek her türlü faaliyeti serbest bırakmıştır. O insanları
bir dine inanmaya çağırmadığını, dini değil nasıl dindar olacağını öğrettiğini, dinlerin
eskidiğini ve kişinin temel amacının kendini keşfetmek olması gerektiğini
vurgulamıştır. “Benim tüm çabam, dinsiz bir din yaratmaktır. Tanrı’yı merkez
alan dinlere ne olduğunu gördük…” “Ben tamamen yepyeni bir dinsel
277 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 102.278 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 118.
81
bilinçliliğin başlangıcıyım.” sözleriyle öğretisinin amacını ortaya koymuştur.
Esasında "kişinin kendini keşfetmesi" kavramı dışında Osho'nun söyledikleri
açık bir şekilde ortaya konulabilecek, net bilgiler ve kurallar içermez. Tam aksine bu
kapalılık onun sisteminin temelini teşkil etmektedir. Onun tüm konuşmalarına bu
kapalılık hakimdir.
Ona göre Tanrı âlemden ayrı, yaratıcı bir güç değildir, âlemin ile birdir,
aslında her şey birdir ve bir tek Tanrı vardır. İnsan kendini keşfederek benliğini
aradan çıkararak birliği deneyimleyebilir. Onun temel hedefi kişinin kendini
keşfetmesi ise ancak meditasyon ile olacaktır. Osho'nun serbestlik anlayışı bu
noktada da kendini göstermektedir. Meditasyon-İlk ve Son Özgürlük kitabında,
meditasyon için kurallara ihtiyaç olmadığını, meditasyonun yanlış öğretildiğini, belli
vücut hareketlerine bağlı olmadığını, meditasyonun bilinenin aksine yoğunlaşma
değil, kişinin serbest kalması olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre daha önceki
teknikler Doğulular için geliştirilmiştir, batıya yönelik meditasyon ise kendisi
tarafından geliştirilmiştir. Bugün hız çağında Batılıların oturarak kurallar
çerçevesinde meditasyon yapamayacağını vurgulayarak dinamik meditasyon
kavramını ortaya atmıştır. “Osho Aktif Meditasyonları” insanın normal hayatta
olmadığı kadar aktif olarak, modern hayattan dolayı içinde birikenleri atıp, sonra
oturup kendisini izleyerek sakinleşmesini yöntem olarak benimsemektedir.279 Osho
meditasyon merkezlerinde farklı "aktif meditasyon" çeşitleri uygulanmaktadır:
Dinamik Meditasyon: Beş aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada hızlı bir
şekilde Osho'nun geliştirdiği teknikle derin nefes alınır, vücuttaki gerilimler ortaya
çıkar. İkinci aşamada beden hareketleri tamamen serbest bırakılır, gerilim boşaltılır,
279 http://www.elmasterapi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=18&Itemid=61 (15.05.2011)
82
Üçüncü aşamada ayakta kollar olabildiğince yukarı kaldırılmış bir şekilde "hu, hu,
hu" mantrası zıplanarak söylenir. Osho'ya göre günümüz insanı kalbe seslenen "om"
hecesi yerine, "hu" mantrasını söylemelidir. Günümüz insanının "Om" hecesini
kullanması içeride hiç bir şey kalmadığı için açılmayacak kalp kapısını boşu boşuna
çalmak olacaktır.Dördüncü aşamada vücut on beş dakika dingin bir şekilde bırakılır.
Son aşamada ise dans ederek meditasyon kutlanır.280
Kundalini Meditasyonu: Bir saat sürer ve üçü müzikli ve sonuncusu
müziksiz dört aşaması vardır. Müzik Osho’nun doğrudan rehberliği eşliğinde
özellikle bu meditasyon için bestelenmiştir. İlk iki aşamada gözler açık yahut kapalı
olabilir. Ancak açık olursa gözlerin herhangi bir şey üzerine odaklanmamış olması
gereklidir. İlk iki aşamada sallanarak ve dans ederek vücut hareketli hale getirilir,
son iki aşamada ise, vücut sakin olarak bırakılır. Bu meditasyon genellikle günün
stresinden kurtulmak için öğleden sonra, akşama doğru yapılır.
Çakra Nefes Meditasyonu: Bu meditasyon yedi çakranın her birini tecrübe
etmek ve derin nefes alış verişi ve beden hareketlerini kullanarak müzikli sesler
eşliğinde çakraları canlandırmak üzerine kuruludur. Çakralarla ilgili farkındalık
getirerek onların açılmasına yardım eder. Meditasyonun sabah erken saatlerde yahut
akşamüzeri aç karına yapılması gerekir.281
Nadabrahma Meditasyonu: Nadabrahma meditasyonu bir saat sürer ve üç
aşaması vardır. Günün herhangi bir saatinde tek başına yahut başkalarıyla yapılabilir. 280 Malhotra, 58.281 http://www.elmasterapi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=18&Itemid=61 (15.05.2011)
83
Bu tüm bedende şifa veren bir titreşim yaratan ve enerjiyi göbekte merkezleyen el
hareketleri yapılan eski bir Tibet “hmmmm” sesi çıkartarak uygulanan bir
tekniktir.282
Nataraj Meditasyonu: Dans edilerek yapılan bu meditasyon üç aşamadan
oluşur.283
Yeniden Doğuş Meditasyonu: İnsanın bir çocuk gibi davranarak, bir çocuk
gibi masum olmasını hedefleyen meditasyon tipidir.284
Mistik Gül Meditasyonu: Kahkaha atarak ve ağlayarak arınmayı amaçlayan
bu yöntem 21 gün sürmektedir.285
Bu meditasyon türleri dışında Devavani Meditasyonu, Groushankar
Meditasyonu, Boyutsuzluk Meditasyonu, Dua Meditasyonu meditasyonları da Osho
meditasyon türleri arasında yer almaktadır.286 Osho meditasyonunun diğer
meditasyonlardan farklı yönü meditasyonun sakinleşerek değil, insandaki enerji
fazlasının atılmasını sağlamak ve bu atımın manevi gelişime katkıda bulunması için
hareketli bir şekilde, bizzat Osho'nun liderliğinde bestelenmiş müzikler eşliğinde
yapılmasıdır.287
Rajneesh müritlerine dini pratikler konusunda hiç bir şey söylememiştir.
Fakat Osho'nun konuşmalarının müritler tarafından okunması bir nevi ibadet olarak
değerlendirilmektedir. Ritüel olarak ise kutlanan üç gün ön plana çıkmaktadır:
282 Osho, 265-266.283 Osho, 113-114.284 Osho, 107-110.285 Osho, 95-101.286 http://amritsangeet.com/osho-meditasyon/ (15.05.2011)287 http://www.elmasterapi.com/index.php?option=com_content&view=category&layout=blog&id=43&Itemid=68 (15.05.2011)
84
Rajneesh'in doğum günü(11 Aralık), 21 Mart Aydınlanma bayramı ve Temmuz
ayında Dolunay Bayramı.288 Meditasyon uygulamaları da bir ibadet tarzında icra
edilmektedir, Hindu Yogasıyla sıkı bir ilişkisi olan bu uygulamalar, Hindu Yogasının
uygulanabilir hale getirilerek Batı’ya sunulmasıdır.
c) Neo-Sannyas'ın Türkiye'deki Faaliyetleri
Neo- Sannyas hareketi Türkiye'de Osho ismi ile bilinmektedir, bir filozof
olarak görülen Osho'nun sözleri özellikle gençler arasında ilgi görmektedir.
Hareketin farklı bir isimle sunulması Türk medyasında da olumsuz bir şöhrete sahip
olmuş Neo-Sannyas hareketinden farklı bir oluşum olarak yeniden ilgi çekmesinde
etkili olmuştur. 2001 yılından itibaren Osho'nun konuşmalarını içeren bir çok kitap
Türkçe'ye tercüme edilerek, Okyanus, Omega, Ganj yayınevleri tarafından
basılmıştır: Ayaksız Yürümek Kanatsız Uçmak, Ölmeden Önce Ölünüz, Altın
Gelecek, Ben Kapıyım, Ego, Gizemli Sırlar, Tohumdan Ağaca, Tantra,
Meditasyon'un Kehaneti, Provokatör Mistik, Sırlar Kitabı, Yoga-Bireyin Doğuşu,
Yoga-Zamanın Mekanın ve Arzunun Ötesinde, Osho Zen Tarot ... Bu kitaplarla
birlikte Osho'nun öğretisini anlatan daha onlarca kitap kişisel gelişim adı altında
basılmakta ve ilgi görmektedir. Osho'nun kaynağını Hint dinlerinden alan felsefesi,
kişiye kendini keşfetme yollarını göstermeyi hedefleyen bu kitaplarla Türk halkı ile
buluşmaktadır.
Osho'nun kendini keşfettirme hedefi Türkiye'de açılmış olan meditasyon
merkezlerinde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Merkezlerde ücret karşılığında
terapi ve meditasyon seansları düzenlenmekte, grup çalışmaları yapılmakta, çeşitli
seminerler verilmektedir. “Kendini tanı” anlamına gelen KUN adındaki bir merkez 288 Aydın, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, 120.
85
Beyoğlu/İstanbul-Tünel’de hizmet vermekte, dünyanın pek çok ülkesinden gelen
hepsi Hindistan Pouna’daki uluslararası terapistleri olan grup liderliği eşliğinde
Dinamik ve Kundalini Meditasyonları ve grup çalışmaları yapılmaktadır.289 İstanbul
dışında Türkiye'nin her yerinde bir kaç günlük meditasyon ve terapi kampları
düzenlenmektedir. Genellikle kişisel gelişim merkezi adı altında faaliyet gösteren
kuruluşlar faaliyetlerini internet vasıtası ile duyurmaktadırlar. Düzenlenen
meditasyon kampları, facebook grupları, oshoturk.com, oshoturkiye.com,
elmasterapi.com, anahtarakademi.com.tr, amritsangeet.com gibi Osho felsefesi
hakkında bilgi veren siteler vasıtasıyla ilan edilmektedir. Osho meditasyon eğitimi
konusunda öne çıkan isimler Mareechi Asu ve Amrit Sangeet'dir.
Mareechi Asu Osho’nun meditasyon ve masaj yöntemlerini İran, Kanada,
Almanya, İngiltere, Arjantin, Afrika ve Avustralya gibi çeşitli ülkelerin yoga
merkezlerinde ders olarak vermiştir. Ayrıca meditasyon için ritim müzikleri ve kendi
adıyla çıkardığı kitapları mevcuttur. Mevlana ve Osho’nun felsefesini anlatan bir çok
konferans vermiştir.290
Amrit Sangeet, “Ebedi Müzik” anlamına gelen bir Sanskritçe isimdir. Esas
ismi Erdoğan Şemsiyeci olan Sangeet 1969 İstanbul doğumludur. İlk ve orta
eğitimini İstanbul'da tamamlamıştır. 1994 yılında ODTÜ Psikolojik Danışmanlık
Bölümünü bitirmiştir. 1999 yılında Hindistan'a 6 aylık bir seyahat yapmıştır. 2001
yılındaki Hindistan gezisinde Osho Uluslararası Meditasyon Beldesi’nde altı ay
kadar kalmış ve uzun süreli meditasyonlar ve grup terapi çalışmalarında bulunmuş,
geleneksel Usui Reiki öğrenmiştir. Türkiye’ye dönüşünden itibaren çeşitli
meditasyon kursları ve Reiki çalışmaları sunmaya başlamıştır. 2003 yılında kurulmuş
289 http://edebiyatgalerisi.net/edebiyat/turk-edebiyati/atasozleri-ve-deyimler/ozlu-sozler/osho-yasadigi-zaman-demis-ki.html (15.05.2011)290 www.anahtarakademi.com (15.05.2011)
86
olan GANJ Yayınları’nın kurucularındandır. 16′sı OSHO’nun olmak üzere toplam 18
kitap çevirmiştir. Halen kurucusu olduğu Elmas Terapi'de ve çeşitli şehirlerde
Psikolojik Danışmanlık ve terapistliğin yanı sıra meditasyon kursları
düzenlemektedir.291
Çeşitli yayınlar ile Pouna'daki merkez kampın reklamı yapılmakta, maddi
durumu iyi insanlar için, kişisel gelişim eğitimi, spor ve eğlence hizmetlerinin
verildiği, çok iyi konaklama ve beslenme imkanlarını bulunduğu lüks bir tatil köyü
profili çizilerek, kişiler hem tatil yapmaya hem de arınmaya çağrılmaktadır. Özellikle
sosyete arasında Pouna'daki meditasyon merkezine giderek arınmaya çalışmak bir
moda haline dönüşmüştür. Bir çok ünlü isim binlerce avro vererek gruplar halinde,
Hindistan'da düzenlenen meditasyon kampına katılmaktadır.292
Görüldüğü gibi Rajneesh hareketi, Türkiye'de farklı bir isimle yeniden
piyasaya sürülmekte ve Osho'yu bir filozof olarak gören bir çok taraftar
toplamaktadır. Bu akım dini bir öğreti olarak benimsenmemesine rağmen, Osho'nun
bir filozofun özlü sözleri şeklinde paylaşılan fikirleri, insanlara Hint dinleri kökenli
yeni bir din kurmayı hedefleyen bir öğretiyi empoze etmektedir. Osho'nun dinler
hakkında söyledikleri ve yeni bir din kurma amacı oldukça açıktır. Kişisel gelişim
adı altında basılmış çok çeşitli konular hakkında Osho'nun fikirlerini içeren onlarca
kitap ile toplumun düşünce yapısı değiştirilmektedir.
Osho'nun oluşturmak istediği "Zorba Buda" olarak tanımladığı insan tipi, tüm
ahlaki değerleri altüst edecek niteliktedir. Amerika ve diğer Batı ülkelerinden
kovulmuş olan bu öğreti farklı bir vitrinle insanlara sunularak yeni taraftarlar
toplamaya çalışmaktadır
291 http://www.elmasterapi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=52&Itemid=54, (15.05.2011)292 http://arsiv.sabah.com.tr/2005/01/13/gny/mag102-20050113-200.html (15.05.2011)
87
. 4. SAHAJA YOGA
Shri Mataji Nirmala Devi tarafından kurulan Sahaja Yoga, Aydınlanma
(Kundalini uyanışı) deneyimine dayanan özel bir meditasyon tekniğidir.293 Harekete
Shri Mataji'nin aydınlanma deneyimine istinaden Sahaja (kendiliğinden) Yoga (ruh
ile birleşme) adı verilmiştir.294 Visha Nirmala-Dharma adıyla tüm dünyada yayılan
hareketin dünyada 80 merkezi vardır. Türkiye'de de son yıllarda özellikle büyük
kentlerde gençler arasında yayılmaktadır.
a) Kurucusu Shri Mataji Nirmala Devi ve Tarihi Gelişimi
Sahaja Yoga hareketinin kurucusu Shri Mataji Nirmala Devi, 1923’te
Hindistan’ın Maharashtra Eyaleti’nde, Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya
gelmiştir. Babası ve annesi, Prasad ve Cornelia Salve, Shalivahana Kraliyet
Hanedanı'nın soyundandılar. Esas ismi "Tertemiz, Kusursuz" anlamına gelen
Nirmala 'dır. Daha sonraları, "doğuştan aydınlanmış olan" anlamına gelen Shri
Mataji Nirmala Devi ismiyle bilinmeye başlanmıştır.295
Ailesi, İngiliz egemenliği altında olan Hindistan'ın Bağımsızlık
mücadelesinde önemli bir rol oynamıştır. Mahatma Gandhi'nin yakın arkadaşı olan
babası, Hindistan'ın Seçmen Topluluğu'nun bir üyesiydi. Ünlü bir bilgindi, 14 ayrı dil
biliyordu, ve Kur'an'ı ilk defa Marathi diline çeviren kişiydi. Annesi, Hindistan'da
Matematik dalında Şeref Payesi kazanan ilk kadındır.
Ailesi ile birlikte Hindistan'ın bağımsızlık mücadelesinde önemli rol almış,
anne babası 1928 yılından itibaren sık sık hapisle cezalandırılmışlardır. Gandi'nin
293 http://www.sahajayogaportal.org/sahaja-yoga.html (30.03.2011)294 http://www.sahajayogaportal.org/shri-mataji-nirmala-devi.html (30.03.2011)295 http://www.sahajayogaportal.org/shri-mataji-nirmala-devi.html (30.03.2011)
88
özgürlük hareketinde gençlik lideri olarak yer alan Shri Mataji de 1942 yılında
tutuklanmış ve hapse atılmıştır.296
Shri Mataji çocukluğunda ailesi ile birlikte Gandhi'nin ashramında kalmış,
Hinduizm'e sıkı bir şekilde bağlı olan Gandhi'den dinî bir eğitim almıştır. Gandhi
1948'de vurulmadan bir gün önce Shri Mataji'ye ruhsal yola yönelmesini tavsiye
etmiştir.297
Shri Mataji gençliğinde sahte guruların toplumlara verdiği zarar ile ilgili
endişe duymuştur. Ruhsal yolda ilerlemek için Shree Rajneesh'in kamplarından
birine katılmıştır. 1970 yılı 3-5 Mayıs arası Nagol'da düzenlenen kampta Rajneesh'in
insanları maneviyat adına etkisi altına aldığını ve sömürdüğünü görmüştür. Rajneesh,
kampta dinamik meditasyon ve kundalini üzerinde durmuş, "sahaja yoga"
(kendiliğinden aydınlanma) ile ilgili bilgi vermiştir. Rajneesh'in kampta
"kendiliğinden aydınlanma" hakkında bilgi vermesi bir öğreti ve teknik olarak Shri
Mataji'ye nispet edilen bu yöntemin tabir olarak daha önce de bilindiğini
göstermektedir.298
Rajneesh'e göre en zor yöntem olarak görülen "kendiliğinden aydınlanma"
Shri Mataji, tarafından henüz Nargol'de iken gerçekleştirilmiştir. Shri Mataji, 5
Mayıs 1970’de, ıssız bir kumsalda (Bombay’den 150 km uzaklıkta), kundalini
enerjisinin, serinletici ve rahatlatıcı kırmızı bir ışık şeklinde yükseldiğini görmüş299,
tanrısal ruhani bir olayın tüm benliğini doldurduğunu ilan etmiştir. Binlerce kişinin
bir anda aydınlanmış olarak ruhlarıyla bağlantıya girebileceğini ve böylece kendi 296 http://www.shrimataji.net/albums/biography/ShriMatajiNirmalaDevi-SelectedBiography_files/frame.htm (30.07.2011)297 http://www.shrimataji.net/albums/biography/ShriMatajiNirmalaDevi-SelectedBiography_files/frame.htm (30.07.2011)298 http://en.wikipedia.org/wiki/Nirmala_Srivastava#Sahaja_Yoga (30.07.2011)299 http://www.shrimataji.net/albums/biography/ShriMatajiNirmalaDevi-SelectedBiography_files/frame.htm (30.07.2011)
89
içsel değişimlerini gerçekleştirebileceğini, tarihi bir yöntem keşfettiğini söylemiştir.
Böylece Sahaja (Kendiliğinden) Yoga (Ruh ile birleşme) doğmuştur. Shri Mataji,
ruhani gücü uyandırma deneyini gerçekleştirmiş kendisine yakın olanlarda metodu
denemiş ve onların fiziksel, zihinsel ve ruhani değişimlerini gözlemledikten sonra
zamanla, sadece bu olayın, tüm insanlığın sorunlarını çözebileceğine inanarak onu
kitlesel olarak yaymaya karar vermiştir.300
Shri Mataji ilk olarak tekniği, Bombay ve Delhi'de ev toplantılarında bir avuç
insana anlatmıştır. Sahaja Yoga öğrenenlerin sayısı yüzü bulduğunda ise Bombay ve
Delhi'de ilk Sahaja Yoga merkezleri açılmaya başlanmıştır.301
1970'den itibaren, Shri Mataji Nirmala Devi yoğun bir program içinde girmiş
ve Sahaja Yoga meditasyon tekniklerini öğretmek için dünyanın dört bir yanına
seyahat etmeye başlamıştır. Shri Mataji, Eski Sovyetler Birliği'nin resmi misafiri
olarak, 100.000 kişiden fazla insana Sahaja Yoga'yı öğretmiş, eski doğu bloğu
ülkelerinde her seferinde 10.000 ile 20.000 arasında kişinin katıldığı toplantılarda
konuşmalar yapmıştır.302
Hareketin mensupları tarafından Lahore'daki Hıristiyan Tıp Fakültesinde tıp
ve psikoloji eğitimi almış olan Shri Mataji'nin insan sinir sisteminin ve onun enerjik
karşılıklarının mutlak bilgisi ile doğduğu ve bu konularla ilgili bilimsel kelimeleri
öğrenmek için üniversite tahsili yaptığına inanılmaktadır. Shri Mataji 1993 yılında,
akademi tarihinde içlerinde Einstein'ın da bulunduğu sadece 12 kişiye verilen
Petrovskaya Sanat ve Bilim Akademisi Şeref Üyeliğine layık görülmüştür. Aynı sene
içinde, St. Petersburg'daki "Tıp ve Aydınlanma" adlı uluslararası konferansın
300 http://www.sahajayogaportal.org/shri-mataji-nirmala-devi.html (30.03.2011)301 http://www.shrimataji.net/albums/biography/ShriMatajiNirmalaDevi-SelectedBiography_files/frame.htm (30.07.2011)302 http://cameroun.sahajafrica.net/page_shri_mat_ang.htm (30.07.2011)
90
açılışını Shri Mataji yapmıştır.303
1994 yılında, Brezilya'nın başkentinin belediye başkanı Shri Mataji'yi
havaalanında karşılamış, kendisine şehrin anahtarını takdim etmiş ve Shri Mataji'nin
Brezilyadaki faaliyetlerine mâli destek sağlamıştır.304
1995'te Hindistan Hükümeti, Shri Mataji'ye tüm ülkede gösterilen birer
saatlik bir televizyon serisi vermiştir. Aynı yıl içinde, Shri Mataji Çin Devleti'nin
resmi davetlisi olmuş ve Beijing'deki Uluslararası Kadın Konferansına konuşmacı
olarak katılmıştır. 1995 yılında da Romen Ekoloji Üniversitesi tarafından, kendisine
"Kavram ve Parapsikoloji Bilimleri Şeref Doktorası" verilmiştir.
Kuzey Amerika'da bir çok şehrin belediye başkanları tarafından (Yonkers,
NY, 1994 & 1996, Los Angeles, 1993 & 1994, Columbia, 1994, Cincinnati 1992,
Philadelphia 1993, Berkeley, 1997) tanınmış ve bizzat karşılanmıştır. Kendisine
1997 yılında, kongre tarafından önerilen ve Birleşik Devletler tarafından sunulan bir
Beyanname verilmiştir. Shri Mataji, 1986 yılında İtalyan Hükümeti tarafından "Yılın
Kişiliği" seçilmiştir.305
Shri Mataji, son 25 yıl içinde en acil dünya sorunlarını çözmek amacıyla bir
çok organizasyon kurmuştur. Bombay'de Sahaja Yoga metotları ile, dünyanın dört
bir yanındaki hastalara kendilerini tedavi etme olanağı veren, uluslararası bir hastane
ve kanser merkezi kurmuş, kanser, epilepsi gibi bir çok hastalığın tedavisinde başarılı
sonuçlar elde etmiştir. Klasik müziğin gelişmesine yardımcı olmak amacıyla,
Nagpur'da kurduğu uluslararası okul ve Delhi'de yoksul ve kimsesizlere barınak
sağlamak amacıyla kurduğu hayır kurumu kişilere Sahaja Yoga öğretimi verilen
303 http://www.sahajayogaportal.org/shri-mataji-nirmala-devi.html (30.03.2011)304 http://cameroun.sahajafrica.net/page_shri_mat_ang.htm (30.07.2011)305 http://cameroun.sahajafrica.net/page_shri_mat_ang.htm (30.07.2011)
91
kuruluşlardandır.306
Shri Mataji gittiği yerlerde kendini, İsa, Meryem, Muhammed, Ali, Fatma,
Guru Nanak, Mahavira, Krişna ve Rama'nın inkarnasyonu olarak tanıttığı ileri
sürülmüştür.307
Shri Mataji, 23 Şubat 2011'de 88 yaşında İtalya'nın yerel yönetim tarafından
kendisine fahri vatandaşlık verilen Cabella kasabasında vefat etmiştir.308
b) Sahaja Yoga Öğretisi ve Uygulaması
Sahaja Yoga herkesin yapabileceği bir uygulama olduğunu ileri sürmektedir.
Öğretiye göre Shri Mataji'nin Ana Tanrıça'nın inkarnasyonu olduğuna inanılmakta,309
Shri Mataji'nin resmine bakarak insandaki kundalini enerjisini açığa çıkararak,
mutluluk ve sağlığın elde edilebileceği ileri sürülmektedir. Bu işlem bilgisayar
başında dahi yapılabilir. Sahaja Yoga uygulaması internet sitelerinde denemek
isteyenler için sunulmuştur.310
Sahaja Yoga'da kişi Shri Mataji'nin resmi karşısında eller yukarı açık bir
şekilde bağdaş kurar, sağ ve sol elini vücudunun üzerinde gezdirdikten sonra iki elini
başının üzerinde birleştirir, eğer bir sakinlik hissediyorsa bu onun aydınlandığına
işarettir bu şekilde kişi huzura erecektir.311
Kıdemli üyeler haftalık Puja denilen toplantıya zorunlu olarak katılır ve Shri
306 http://www.sahajayogaportal.org/shri-mataji-nirmala-devi.html (30.03.2011)307 Yitik, "Misyonerlik ve Yeni Dini Hareketler" 94.308 Kerim Kul, "Shri Mataji Öldü" http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/02/24/shri_mataji_oldu, (24.02.2011)309 Yitik, "Misyonerlik ve Yeni Dini Hareketler", 94.310 http://www.sahajayogaturkey.f2s.com/aydinlanma.html (30.03.2011)311http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=sahaja+yoga&kw=&a=&all=&v=&fd=&td=&au=&g=&p=2 (30.03.2011)
92
Mataji'nin resmini yıkayarak, meditasyon yapar ve birlikte yenen yemek eşliğinde
toplantıyı sonlandırırlar.312
c) Türkiye'deki Faaliyetleri
Sahaja Yoga hareketi tüm dünyada internet siteleri ve videolar vasıtasıyla
tanıtımını yapmaktadır. Açtıkları merkezler ile Sahaja Yoga sistemini daha fazla
insana ulaştırmayı amaçlarlar. Hareket tamamen ücretsiz ve herkese açık olduğunu
iddia etmektedir. Sahaja Yoga'nın Türkiye'de İstanbul, İzmir, Adana, Ankara,
Antalya, Balıkesir, Batman, Bolu, Bursa, Bodrum, Denizli, Eskişehir, Kuşadası,
Malatya, Mardin, Marmaris, Mersin, Urfa ve Yalova'da Sahaja Yoga merkezleri
bulunmaktadır. Meditasyon dersleri ücretsiz olarak verilir. Ücretsiz yoga derslerinin
yanında sigara ve alkolü bırakma seminerleri verilir.313 Shri Mataji'nin görüşleri
anlatılır ve Sahaja Yoga uygulamaları yapılır. Özellikle gençlere yönelik toplantılar,
elit semtlerdeki toplantı salonlarında, otellerde ve kültür merkezlerinde
gerçekleştirilmektedir. Herkese açık toplantıların yanında, kıdemli üyeler için gizli
toplantılar da yapıldığı bilinmektedir. Binlerce kişinin katıldığı uluslararası kapalı
toplantılar gerçekleştirilmektedir.314
Sahaja Yoga ısrarla bir din olmadığı iddia edilmesine rağmen, toplantılarında
gerçekleşenler, bunun tam aksi doğrultudadır. Seanslarda katılımcılar Hint Müzikleri
eşliğinde, Shri Mataji'nin dev posterleri karşısında meditasyon yapmakta, Shri
Mataji'ye secde etmektedirler. Müritlerden ileri seviyede olanlar Shri Mataji'nin
ayaklarını yıkamaya hak kazanmaktadır. Takipçileri Shri Mataji'yi peygamber olarak
312 Yitik, "Misyonerlik ve Yeni Dini Hareketler", 93.313 http://www.sahajayogaportal.org/ (30.03.2011)314 http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/04/20/115073.asp
93
görmekte, Mataji ise kendisinin yarım kalan Kur'an-ı Kerim'i tamamlamak için
geldiğini iddia etmektedir.315 Toplantılar sonunda katılımcıların telefon numaraları ve
adresleri alınmaktadır. Bu da Sahaja Yoga'nın bir misyon faaliyeti olduğunu ortaya
koymaktadır.
Sahaja Yoga hareketi kimseden maddi destek almadığını ısrarla vurgulasa da,
kıdemli üyelerden 400 dolar bağış alındığı ileri sürülmektedir.316
Faaliyetlerinden de anlaşıldığı gibi Sahaja Yoga dinden bağımsız bir faaliyet
değil, Hinduizm'in farklı bir biçiminin insanlara sunuluş şeklidir. Hareketin
temelinde yatan kundalini, yoga, meditasyon gibi kavramlar tamamen Hint kökenli
bir akım olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca müritleri tarafından Shri Mataji'ye
atfedilen önem onun sıradan bir insan değil, insanüstü bir varlık olarak görüldüğünün
bir kanıtıdır.
5. FENG SHUİ
20. yy'da Batı dünyasının tanıştığı Doğulu akımlardan biri de Feng Shui
hareketi olmuştur. Çin kaynaklı olan bu hareket evrenin olumlu ve olumsuz
enerjilerle çevrili olduğu inancına dayanmaktadır. Olumlu ve olumsuz enerjilerin
Tao'ya uygun bir şekilde düzenlenmesiyle başarı ve mutluluğun elde edileceğini
öngören bu öğreti hayatın ve mekanların düzenlenmesiyle ilgili bir takım kurallardan
oluşmaktadır.
315 http://www.hurriyetport.com/magazin/sosyete-tarikatinda-ilginc-olaylar-sosyete-shri-mataji-yi-peygamber-saniyor. (30.05.2011)316 http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=sahaja+yoga&kw=&a=&all=&v=&fd=&td=&au=&g=&p=2 (30.05.2011)
94
a) Feng Shui Kavramı ve Tarihsel Gelişimi
Feng Shui kavramı Çince'de doğayı etkileyen iki güç: rüzgar anlamına gelen
Feng ve su anlamına gelen Shui kelimelerinden meydana gelmiştir.317 Bugün çevre
ve yaşam düzenleme sanatı olarak bilinen bu yöntem, üç bin yıl önce Çinlilerin
tarlaları, evleri ve hatta mezar yerleri için en uygun yeri bulmak amacıyla
gösterdikleri faaliyetlere dayandırılmaktadır. O dönemde Feng Shui uzmanları
tarafından seçilmiş bir evde yaşamanın aileye mutluluk getireceğine, geride kalanları
tarafından Feng Shui prensiplerine uygun bir yere gömülmüş bir atanın, hayattaki
yakınlarına daha fazla yardımcı olacağına inanılırdı.318
Feng Shui temelini Tao dininin esaslarından alır.319 Feng Shui'de esas amaç
çevreyi tüm evrende bulunan Chi (Japonca ki) enerjisinin akışına uygun olarak
düzenlemektir. Dünyanın görünmez uğurlu/olumlu ve uğursuz/olumsuz olmak üzere
güçlü bir enerji ile çevrili olduğu kabul edilmektedir.
Chi ile birlikte bu felsefenin temelini teşkil eden diğer prensip, Yin ve Yang
prensibidir. Chi ile Yin ve Yang'ın birleşmesini sağlayan Tao prensibine uygun bir
şekilde yaşamı ve çevreyi düzenlemek Feng Shui'nin temel amacıdır. Taoizm’in
doğru bir ölçüyle Yin ve Yang'ı birleştirerek uyum ve dengeyi arayan karakteri Feng
Shui'yi var etmektedir.320
Yüzyıllardır Çin'de gizlice uygulanan Feng Shui sistemi, bu sistemi bilen bazı
ustaların Malezya ve Hong Kong gibi ülkelere göçmesi ile Çin dışına çıkmış ve 20.
yy.'da batıda yeniden gündeme gelmiştir. Bugün dünyanın her yerinde Feng Shui
okulları açılmakta ve Feng Shui seminerleri verilmektedir.321
317 Miraç Atuna, Feng Shui, Ötesi Yayıncılık, İstanbul 1999, 16.318 Kirsten M. Lagatree, Feng Shui, Akaşa, Çev. Semra Ayanbaşı, İstanbul 2003, 24.319 Atuna, 24.320 Lagatree, 27-29.321 Atuna, 11.
95
Bugün Batı'da düzenleme sanatı olarak kabul gören Feng Shui, Çin ve
Japonya'da askerlik ve iş alanlarında zamanlama sanatı olarak kullanıldığı gibi tarih
boyunca hayatın fiziksel ve içsel her alanını düzenlemede kullanılmıştır.322
Günümüzde Batı'da düzenleme sanatı olarak oldukça büyük bir ilgi ile karşılanan bu
sistem, kavramlar ve semboller ile tüm hayatı Tao'ya uygun bir şekilde düzenlemeyi
ve yapılan değişiklikler ile kaderi olumlu bir şekilde değiştirmeyi hedeflemektedir.
b) Feng Shui'nin Temel Kavramları
Feng Shui kavramlar üzerinde kurulmuş bir öğretidir. Feng Shui hareketi Çin
kültürüne ait bir çok kavramı bünyesinde barındırır. Bunlardan Chi kelimesi Feng
Shui'de her yerde bulunan kozmik enerjiyi ifade etmektedir. Eskiden Çin'de her
tepenin arkasında yeşil bir ejderhanın bulunduğu, bu ejderhanın yerleşilecek yere
nefesini üfleyerek Chi'yi yarattığı düşünülmüş ve Chi kelimesi Çin kültüründe
sembolik olarak "ejderhanın evrensel nefesi" anlamında kullanılmıştır. Chi'nin
rahatça aktığı ortamların sağlık, şans ve mutluluk getirdiği, Sha Chi olarak tabir
edilen, batıdan geldiğine inanılan kötü Chi'nin ise uğursuzluk, şanssızlık, mutsuzluk
getirdiği kabul edilmektedir. Yaşanılan ortamların Chi'nin akışına imkan verecek
şekilde dizayn edilmesi, iyi Chi'nin neticesinde mutluluğun, huzurun ortaya çıkışına,
Chi'nin akışını engelleyecek biçimde düzenlenmiş mekanların, kötü enerjiyi ortaya
çıkararak mutsuzluğa, başarısızlığa, hastalıklara neden olduğuna inanılır. Feng Shui,
kötü Chi'yi defedip, iyi chi'yi hakim kılmayı amaçlamaktadır.323
Yin ve Yang kavramları da Feng Shui'nin temel kavramlarındandır. Yin ve
Yang kavramları Taoist felsefede birbirine zıt ancak birbirlerini tamamlayan iki ana
322 Aydın Arıtan, Feng Shui, Arıtan Yayınevi, İstanbul 1998, 12.323 Atuna, 23.
96
unsurdur. Aynı dairenin içinde beyaz ve siyah; siyahın içinde beyaz, beyazın içinde
siyah şekliyle, zıtlıkların uyumunu ifade eder. Feng Shui felsefesinde varlık Yin ve
Yang olmak üzere sınıflandırılmıştır.324 Sözgelimi karanlık Yin, aydınlık Yang’dır.
Zıt iki varlığı temsil etseler de Yin ve Yang birbirini tamamlayan, var olmak için
birbirlerine muhtaç olan kavramlardır. Yin ve Yang'ı dengesi evrenin düzenini, iki
unsur arasındaki uyumsuzluk düzensizliği meydana getirir. Bu iki unsurun uyumuna
uygun yaşamak Feng Shui'nin temelidir.325
Çin felsefesinde önemli bir yer tutan "Beş Element (Wu Hsing)" de Feng
Shui açısından önemli bir unsurdur. Toprak, ağaç, ateş, metal ve sudan oluşan beş
elemente dair belgelere M.S. 4 yy.'da rastlanmaktadır. Bu beş element Çin
felsefesinde insanlar da dahil tüm maddenin temeli sayılmaktadır. Her bir element
Chi'nin bir farklı formudur ve Yin- Yang prensibi içerisinde döngü halindedirler.
Feng Shui açısından, bu döngü yaratıcı ve yıpratıcı olarak iki şekilde gerçekleşebilir.
Örneğin ateş ile toprak arasındaki ilişki olumlu iken, ateşin metali eritme özelliği
sebebiyle ateş ile metal arasındaki ilişki yıpratıcı etki oluşturmaktadır. Feng Shui'ye
göre her pusula yönü bir element ile ilişkilidir. Yine her element, Çin mitolojisinde
yer alan bir hayvan ile ilişkilidir. Elementler, yönler ve hayvan sembolleri arasındaki
bu ilişki, kişilerin karakterlerini ve yaşantılarını doğrudan etkilemektedir. Feng Shui
bu ilişkinin doğru bir şekilde kurulmasını temel alır.326
Ayrıca Feng Shui sembolizminde dört ana yön, dört kutsal hayvan olan Yeşil
ejderha, beyaz kaplan, kırmızı ateş kuşu ve beyaz kaplan ile özdeşleştirilmiştir.
Evlerin bu dört hayvanın enerjisiyle çevrili olduğuna inanılır. Yaşam enerjisinin şans
ve mutluluk getirmesi için evler bu dört hayvanın sembolik anlamları düşünülerek
324 Varlıkların Yin-Yang'a göre sınıflandırılması için bkz. Atuna, 25.325 Atuna, 23-28.326 Ayrıntılı bilgi için bkz. Atuna, 29-38, Arıtan, 15-25, Lagatree, 38-40.
97
yerleştirilmelidir. Hayvanlar arasındaki güç dengesinin bozulması insan yaşamını
olumsuz etkiler.327
Feng Shui faaliyetinde önemli bir yer tutan unsurlardan biri de sayılardır. Çin
felsefesine göre sayılar eşit yaratılmamıştır. Bazı sayılar uğurlu kabul edilir. Hayatı
düzenlemede sayıların bu özelliğinden yararlanılır. Sayılar bazı kelimelerle
sesteştirler, sözcüklerin anlamları ile ilişkilendirilirler. Söz gelimi dört sayısı ölüm
kelimesi ile sesteş olduğu için uğursuz kabul edilirken, altı sayısı uzun ömürlü bir
hayvan olan geyik ile sesteş olduğu için uğurlu sayılır.328
Yüz yıllardır kullanılmakta olan Çin takvimi de Feng Shui hesaplamalarında
önemli bir öğedir. Taocu rahipler, on iki yıllık dönüşümlü bir takvim geliştirmişler
ve yılları özelliklerini inceledikleri hayvanlarla ilişkilendirmişlerdir. İnsanların
fiziksel ve manevi özelliklerinin doğdukları yılla ilişkilendirildiği bu sisteme göre
her insan doğduğu yılla ilgili hayvanın özelliği taşımaktadır ve bu yılla alakalı
elementle alakalı bir karaktere sahiptir.329
Feng Shui'ye göre bu temel kavramlar yanında Chi'nin akışının olumlu bir
şekilde devamını sağlamak için renkler, ses, ışık, mekanik araçların, bitki ve
hayvanların evlerde bulundurulması gibi unsurlar da göz önünde
bulundurulmalıdır.330
c) Feng Shui Ekolleri
Feng Shui'nin üç bin yıllık tarihinde birbirinden tamamen ayrı olmasa da
temel olarak üç farklı ekol ortaya çıkmıştır.331 Hesaplama sistemlerinde farklılıklar
327 Ayrıntılı bilgi için bkz. Atuna, 49-50.328 Lagatree, 43- 44.329 Ayrıntılı bilgi için bkz. Atuna, 107.330 Bkz. Atuna, 52-61.331 Atuna, 17.
98
gösteren bu ekoller, Lo P'an Ekolü, Bagua Ekolü ve Yin-Yang Ekollüleridir.
Sırasıyla bu ekoller hakkında bilgi vereceğiz.
Lo P'an(Pusula) Ekolü: Evler ve mezarlar için uygun yeri tespit etmeye
yarayan bu yöntem, her halkanın farklı bilgileri içerdiği altmış dört halkalı Lo p'an
adı verilen bir pusulanın kullanımına dayanan geleneksel bir yoldur. Geleneksel Lo
p'an pusulasından bugün yararlanılamadığı için günümüzde standart pusula Feng
Shui için kullanılmaktadır.332
Bagua(Yön) Ekolü: Evleri dört ana ve dört ara yöne göre biçimlendirmeyi
temel alan sekizgen Ba Gua sembolü bu yöntemin temelini teşkil eder. Dört ana yön,
ateş, metal, su ve ağacı ; sembolün merkezi ise toprağı temsil eder. Ba Gua
sembolünde sekizgenin tepesinde Çinlilerin oldukça önem verdikleri güney
bulunmaktadır, sekiz yönün her biri kendine ait bir sayı ve rengi içermekle birlikte, o
evde yaşayanların bilgi, iş, aile, sağlık, ün, zenginlik durumlarını belirledikleri kabul
edilmektedir.333
Yin Yang Ekolü: Enerji akışının şekil ve yapılar açısından incelenmesini
esas alan bu sistem Yin-Yang dengesinin analizine dayanır, Yin-Yang dengesi
sağlanarak uyum meydana getirmeye çalışılır.334
Feng Shui'de en etkili yöntem olarak bu üç yöntemin birleştirilerek
kullanıldığı bir sistem görülür.335
Kaynaklar bu yöntemler ile kişilerin yaşadığı ortamları düzenleyerek nasıl
daha mutlu olacağını ayrıntıları ile aktarmaktadırlar. Bu sistemi herkesin
öğrenebileceği ancak netice alabilmek için Feng Shui'ye inanmanın ve sabırla
332 Atuna, 18, 19.333 Lagatree, 29. Ayrıntılı bilgi için bkz. Lagatree, 35-44, Karen Kingston, Yaşamımızda Feng Shui, Çev. Seda Toksoy, Ötesi Yayıncılık, İstanbul 2000, 52-60.334 Atuna, 19.335 Atuna, 19.
99
beklemenin şart olduğu özellikle vurgulanmaktadır.
d) Türkiye'de Feng Shui
Batı'da olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda Feng Shui bir düzenleme sanatı
olarak ilgi görmektedir. Feng Shui ile ilgili batıda yazılmış bir çok eser tercüme
edilmiştir. Basılı eserler yanında sanal âlemde bir çok site Feng Shui hakkında
insanlara bilgiler vermekte, insanlara mekanlarını ve yaşamlarını Feng Shui
prensiplerine göre düzenleyerek nasıl daha mutlu, daha sağlıklı ve daha zengin
olacakları öğretilmektedir.
İnternet siteleri vasıtalarıyla Feng Shui danışmanlığı verilmektedir. Yeni bir
mekana taşınırken, yaşanılan ortamda tadilat yapılırken, binaların yapım aşamasında
Feng Shui danışmanlığının huzurlu bir yaşam getireceği internet sitelerinde
duyurulmaktadır. Bunun yanında Feng Shui'yi öğrenmek isteyenler için Feng Shui
seminerleri düzenlenmektedir. Feng Shui temel ilkeleri ve Feng Shui danışmanlığı
hakkında yayın yapan bir çok internet sitesi mevcuttur.336
Feng Shui danışmanlığı denince akla ilk gelen isimler, Ferda Ünsal, Işıl G.
Gaffar, Esra Koyuncu, Nur Taluy olarak sayılabilir. Bir kısmı mimar kişiliğiyle
faaliyetlerini sürdüren Feng Shui uzmanları görsel medyada katıldıkları programlar
aracılığı ile Feng Shui ile ilgili çalışmalarını aktarmaktadırlar.
Günümüzde bir yerleştirme sanatı olarak kabul gören Feng Shui sistemi
Türkiye'de dini bir akım şeklinde sunulmasa da, daha önce de belirttiğimiz gibi
temelini tamamen bir Çin dini olan Taoizm'den almaktadır. Feng Shui sisteminin
temelinin Tao, Yin-Yang gibi kavramlara dayanması sebebiyle dinden ayrı
336 http://www.fengshui-tr.com/, http://www.fengshuianaliz.com/, http://www.fengshuiankara.com/http://www.fengshui.com/index.html, http://www.esrakoyuncu.com/, http://fengshuiokulu.com/ http://www.yasamenerjisi.com/fsuygulama.htm
100
düşünülemez. Feng Shui ile ilgili eserlerde de belirtildiği gibi Feng Shui'nin
uygulanarak sonuç alınması, Feng Shui'ye inanmaya bağlıdır, bu yönüyle Feng
Shui'nin inançtan bağımsız olduğunu söylemek mümkün değildir. Kaynağında
Taoizm'in bulunduğu açıkça belirtilen bu sistemin, semboller, ve Yin Yang düalizmi
üzerine kurulmuş yaşam anlayışı şüphesiz kültürümüz ve İslam dini ile
bağdaşmamaktadır. Taoist esaslara göre insanların önce düşünce yapısını ve yaşam
alanlarını şekillendiren, hayatı semboller ve sebepler üzerine bina eden, iyiliğin-
kötülüğün, kaderin insan faaliyetleri ile değişebileceğini öngören bu öğreti İslamî
kader anlayışı ile örtüşmemektedir.
Görüldüğü gibi Feng Shui bir faaliyetin icrası Taoist öğretiyi kabul etmekten
geçmektedir.
101
B. BATI'DAN GELEN DOĞU KÖKENLİ AKIMLARIN ORTAK
ÖZELLİKLERİ VE YAYILMASINI KOLAYLAŞTIRAN ETKENLER
Batı'dan gelen Doğu kökenli akımlar, her biri birbirinden farklı kendine özgü
bir takım özellikler içermekle birlikte, bir çok ortak özelliğe sahip oldukları
görülmektedir. Araştırmamıza konu olan Doğu kökenli akımların ortak özelliklerini
şu şekilde belirtmek mümkündür:
1- Doğu kökenli akımlar farklı dini inanç ve çeşitli anlayışları uzlaştırarak
insanlığın kurtuluşu için yeni bir öğreti oluşturmayı hedefleyen eklektik bir yapıya
sahiptirler.337 Öğretilerinde Hinduizm, Budizm, Taoizm, Hıristiyanlık, Sufizm,
Yunan ve Yahudi geleneğinden unsurları birlikte kullanmaktadırlar. Faaliyetleri
genel olarak alternatif tıp üzerinde yoğunlaşmakla birlikte astroloji, simya, büyü,
medyumluk gibi bir çok öğeyi bünyelerinde barındırmaktadırlar.338
2- Mevcut dinî inanç ve uygulamaların işlevlerini yitirdikleri, günümüzün
modern insanına mutluluk getirmedikleri iddiasındadırlar. Geleneksel dinlerin
kurtuluş anlayışı ve yönteminin, ritüel ve ibadetlerinin çağımız insanına yarar
sağlamayacağını ileri sürmektedirler. Bu hareketlerin kurucularına göre geleneksel
dinlerin ritüelleri ya tamamen geçerliliğini yitirmiştir ya da zaman içerisinde insanlar
tarafından amacından uzaklaştırıldığı için yeniden yorumlanmalıdır.
3- En önemli ortak inanç noktalarından birisi insanlığın yeni bir bilinç
evresine girdiği ve köklü bir manevi değişim yaşandığı iddiasıdır. Doğu kökenli
hareketlerin öğretilerine göre 20. ve 21. yüzyıl dünya insanlığının toplu olarak büyük
337 Ali Rafet Özkan, Kıyamet Tarikatları (Yeni Dini Hareketler), Kültür Sanat Yayınları., İstanbul, 2006, 51-52.338 Köse, 160.
102
ve köklü değişimler yaşayacağı bir dönem olma özelliği taşımaktadır. Öğretilerini
"aydınlanma çağı" olarak tabir ettikleri bu döneme özgü insanlar var etmek üzerine
kurmuşlardır. Bu çağın insanının artık geleneksel dinlere ihtiyacı yoktur.
Aydınlanma çağının insanlığı her yönden mükemmmeliğe kavuşmuş, özgür
bireylerden oluşacaktır.
4- Bu hareketlerin mensupları, ısrarla dinî içerikli bir öğreti olmadıklarını
vurgulamakta ve öğretilerini sunarken din dışı bir dil kullanmaya özen
göstermektedirler. Din dışı bir dil kullanmanın yanında, öğretilerini özellikle bilimsel
bir dil kullanarak izah etmektedirler. Faaliyetlerinin önemli bir kısmını öğreti ve
tekniklerini bilimsel temellere dayandırma teşkil eder.
5- Öğretilerinin herkese açık olduğunu, isteyen herkesin harekete mensup
olabileceğini ileri sürmektedirler. Öğreti ve tekniklerinin herkesin anlayabileceği
kolaylıkta olmasını vurgulamalarına karşın, kullandıkları dilin esasında netlikten
uzak, anlaşılması zor olan bir çok kavrama yer vermesi dikkat çekicidir. Öğretilerinin
eğitiminde inisiasyona önem verirler. Öğretilerinin ancak doğru bir öğretici ile
öğrenilebileceğini ısrarlar vurgularlar. Öğretici olabilmek için, hareket içerisinde
yetkinliği onaylanmış bir kişi tarafından yetiştirilmiş olmak gereklidir. Bir kişi Doğu
dinleri ve Doğu kökenli akımların teknikleri hakkında ne kadar bilgisi sahibi olursa
olsun, öğretici olabilmek için hareket mensuplarından yetki almak zorundadır.339
Bununla birlikte öğretilerini öğrenebilmek, hareketin mensubu olmak için genelde
bir bedel ödenmesi gerektiğini söylerler. Bu bedel düzenledikleri kurs ya da
kamplara katılmak için ödenen ücretler olabileceği gibi, harekete çeşitli yönlerden
hizmet etmek de olabilmektedir.
339 Malhotra, 107-112.
103
6- Yeni dini hareketlerin pek çoğunda “her şeyi yaratan müşahhas bir tanrı”
inancı yoktur. Müşahhas bir Tanrı yerine tüm âlemde var olan kozmik bir güç kabul
edilmektedir. Doğu Kökenli hareketlerin kaynağını Doğu dinlerinden alan panteist
anlayışına göre tanrı ile âlem birdir ve tanrı insanlar tarafından deneyimlenebilir.
Tüm bu akımlar, insanlara potansiyellerini geliştirerek, evrende var olan kozmik
gücü deneyimlemeleri böylece daha huzurlu ve mutlu olmalarının yollarını
gösterdikleri iddiasındadırlar. Uyguladıkları yoga, meditasyon gibi metodlarla
potansiyellerini tam olarak gerçekleştiren insanların kurtuluşa ereceklerini ileri
sürmektedirler.
7- Ruh ve maddenin bütünlüğüne inanırlar. Ruhun mevcut hayatta ya da daha
sonraki hayatlarda evrim geçirerek yüceleceğine, tanrılık seviyesine
yükselebileceğini ileri sürerler. Doğu dinlerinin karma-reenkarnasyon inancını
Batı'nın evrim felsefesi ile ilişkilendirmeleri Batı dünyasında kabullerini
kolaylaştırmıştır.340
8- Doğu kökenli akımlar karizmatik bir liderin önderliğinde hareket ederler.
Karizmatik lider öğretinin temelini teşkil etmektedir. Genellikle hareketin mensupları
liderlerine insanüstü bir varlık gözüyle bakmaktadırlar. Liderler girdikleri toplumlara
göre kendilerini tanrı ya da peygamber olarak ilan edebilmektedirler. Reenkarnasyon
inancını temel inanç olarak kabul eden bu öğretiler, liderlerini İsa, Muhammed, Ali,
Buda gibi daha önce yaşamış insanlara yol göstermiş kimselerin inkarnasyonu olarak
göstermektedirler. Kurtuluşa erebilmek için liderin yol göstericiliğine tamamen
teslim olmak gerektiği kabul edilmektedir.
- Her ne kadar din dışı olduklarını iddia etseler de bu akımların, Doğu
340 Julius Evola, Çağdaş Ruhçuluğun Maske ve Yüzleri, çy, İnsan Yayınları, İstanbul 1996, 79-83.
104
dinlerine ait kutsal metinlerin otoritesini kabul ettikleri görülmektedir. Söz gelimi
Reiki, Budist metinleri, TM, Sahaja Yoga, Osho hareketleri başta Bhagavat-Gita ve
Vedalar olmak üzere Hindu metinlerini, Feng Shui ise Taoist metinleri öğretisinin
temeline oturtmuştur. Bununla birlikte söz konusu hareketler yayıldıkları ülkelerde
semavi dinlerin kutsal kitaplarının kısmen doğruluğunu kabul etmiş, ancak kurtuluş
için yeterli olmadıklarını ileri sürmüşlerdir.
9- Mensuplarına ebedi barışın, gerçek hayatın hüküm sürdüğü, insanların
eksikliklerinden arındığı bir "dünya cenneti" vaat etmektedirler. Onlara göre cennet
de cehennem de bu dünyada yaşanmaktadır. İlahi dinlerin ahiret, cennet, cehennem,
öbür dünya vb. kavramlarını reddederler. Kullandıkları kurtuluş, huzur, mutluluk
kavramları bu dünya için geçerli olan kavramlardır.
10- Söz konusu hareketler yeni üyelere eski üyeler vasıtasıyla
ulaşmaktadırlar. Hareketin mensupları harekete yeni üyeler katılması için gayret
göstermekte ve hareketin tanıtımını yapmaktadırlar. Yeni üyeler genellikle harekete
uygun kimseler arasından seçilmektedir.341
Doğu Kökenli hareketlerin, karizmatik bir lider anlayışına sahip olmaları,
kutsal metinleri öğretilerinin temeli olarak kabul etmeleri, mensuplarına cennet vaat
etmeleri ve mensuplarına hareketi yaymalarını öğütlemeleri, bazı Batılı
araştırmacılar tarafından bu hareketlerin tamamen "misyoner karakterli din" özelliği
gösterdiğinin kanıtı olarak kabul edilmiştir. Buna göre bu hareketlerle ilgili
zikredilen özellikler, bir dinin sahip olduğu özelliklerden başka bir şey değildir.342
11- Bu hareketlerin misyonerlik kapsamında değerlendirilmesini gerektiren
özelliklerinden biri de yayılırken kullandıkları metodlardır. Öğretilerini açıklarken
341 Yitik, "Misyonerlik ve Yeni Dini Hareketler", 101.342 Malhotra, 45-48.
105
kullandıkları kapalı dil, özellikle din dışı olduklarını vurgulamakla birlikte, insanlara
Doğu dinlerini telkin etmek için seküler ve bilimsel bir dil seçmiş olmaları,
kullandıkları dili girdikleri kültürün öğelerine göre şekillendirmiş olmaları
misyonerliğin en belirgin özelliklerindendir. Sağlıklı yaşam için yoga ve meditasyon
dersleri adı altında Hinduizm eğitimi verdikleri, yoga ve meditasyon üzerinden
Hinduizm'in temel ilke ve kavramlarının hareketin mensuplarına benimsetildiği
görülmektedir.343
Doğu kökenli hareketler öğretilerini girdikleri toplumların kültürüne ait
öğelerle izah etmeyi bir yayılma yöntemi olarak benimsemişlerdir. Bu hareketler Batı
dünyasında Hıristiyan sembolizmini öğretileri ile özdeşleştirirken, Anadolu'da
öğretilerini sufilik ve dervişlik gibi kavramları kullanarak kabul ettirmeye
çalışmışlardır. Özellikle uyguladıkları alternatif tıp tekniklerini, Anadolu'daki
şifacılık geleneğiyle izah ederek kabul edilmesini sağlamışlardır.
12- Özellikle gelişmekte olan çok kültürlü toplumlarda, kriz dönemlerinde
ortaya çıkmışlardır. Söz gelimi mezkûr hareketler ilk olarak Vietnam Savaşı ve 60'lı
yılların uyuşturucu kültürüyle yüz yüze kalmış olan Amerika'da taraftar bulmuştur.
20. yy 'da yayılan ateizm dalgasıyla birlikte, kilisenin etkisini yitirmesi ile manevi
anlamda bir boşluğa düşmüş, manevi değerleri tanımayan "hasta" olarak tabir edilen
Amerikan toplumunun içine düştüğü sıkıntı, Doğu kökenli yeni dinî hareketlerin
ortaya çıkmasında büyük bir rol oynamıştır.344
Hedef kitlelerine bakıldığında Doğu kökenli hareketlerin genelde gençlere
yönelik faaliyetler yürüttükleri görülmektedir. Manevi kimlik arayışı içerisinde olan
gençler hareketin hedefi olmaktadır. Uyguladıkları tekniklerle eğitim ve iş hayatında
343 Günay, 54.344 Malhotra, 49-51.
106
başarıya ulaşmayı vaat eden Doğu kökenli akımları, üniversite öğrencileri başta
olmak üzere hayata hazırlanan gençler tarafından ilgi görmektedir. TM gibi
hareketler özellikle tekniklerinin eğitim hayatında başarı getireceğini vurgulamakta
yeni üyeler kazanmaya çalışmaktadırlar. Sahaja Yoga gibi akımları ise öğretilerini
gençlik döneminde geçirilen buhranlara bir kurtuluş olarak sundukları gençlere özel
toplantılar düzenlemektedirler. Söz konusu akımlardan Osho akımının da yapılan
yayınlar ve internet grupları ile, bireyin özgürlüğü anlayışına dayalı öğretisinin
felsefi bir düşünce olarak gençler arasında yayıldığı görülmektedir.
Doğu kökenli akımların hedef kitlesi içerisinde yer alanlar kimseler genellikle
gelir düzeyleri Türkiye ortalamasının üzerinde olan kimselerdir. Hareketlere dahil
olmak seminer ve kamplara katılabilmek için oldukça yüksek sayılabilecek ücretler
talep ettikleri dikkat çekmektedir. Manevi arayış içerisinde olan "sosyete" olarak
adlandırılabilecek kesim arasında düzenlenen kamplar ve toplantılar ile hareketlere
yeni mensuplar kazandırılmaktadır. Bir çok ünlü ismin manevi duygularını tatmin
için söz konusu faaliyetlere katıldığı basına yansımaktadır. Bunun yanında
hareketlerin maddi yardıma ihtiyacı olan kimseleri de hedef olarak seçtikleri
görülmektedir.
Orta yaş ve üzerindeki ev hanımları ise özellikle Reiki gibi şifacılıkla ilgili
akımların hedefinde yer alan gruplardır.
Doğu kökenli yeni dinî hareketler her tahsil düzeyinden insana hitap etmekle
birlikte kullandıkları bilimsel dil ve ortaya koydukları bilimsel yayınlarla yüksek
tahsilli kimselere hitap etmektedirler.
Doğu kökenli akımların toplum arası taraftar bulma sebeplerini ise şu şekilde
sıralamak mümkündür:
107
a) İnsanoğlunun doğasında bulunan gizemli, büyüsel ve doğaüstü konulara
karşı ilgisi
b) Sanayi devrimi sonrasında kentleşme ile birlikte yaşam tarzı değişen ve
bireyselciliğin artması ile yalnızlaşan modern çağ insanının mutsuzluk duygusu,
huzur arayışı içerisine girmesi
c) Şehirleşme ve modernleşme neticesinde ortaya çıkan kültür arayışı
d) Endüstrileşme ve kentleşme ile birlikte ortaya çıkan sorunlara, modern
insanın isteklerine dinlerin cevap verememesi, çağa göre kurum ve öğretilerini
gözden geçirmemeleri, Batı'da kilisenin mevcut sorunlara rasyonel çözümler
üretememesi ile insanların yeni arayışlar içerisine girmesi345
e) Ateizm akımının etkisi ile insanların kiliseden uzaklaşması ile manevi ve
ahlaki değerlerini kaybetmeleri, manevi anlamda oluşan boşluğun Doğu kökenli
hareketler tarafından doldurulmaya çalışılması
f) Batı dünyasında İslam'ın terör ile özdeşleştirilmesi sonucunda insanların
İslam'dan uzaklaşmaları, Türkiye'de ise dinî yaşama gayreti içinde olan kimselerin
gerici olarak nitelendirilmesinden dolayı bir takım kimselerin "irticacı" olarak
vasıflandırılmak korkusuyla, manevi duygunlarını tatmin için İslam yerine "sosyete
dini" olarak tabir edilen akımlara yönelmeleri
g) Geleneksel dinlerin modern insanın bireyci, faydacı ve özgürlükçü
yapısına hitap etmemesi, bununla birlikte Doğu kökenli yeni dini hareketlerin bireyi
tanrılık seviyesine yükseltecek kadar bireyi ön plana çıkarmaları,
h) Modern insanın her işinde dünyevi faydayı gözeten anlayışlarıyla
geleneksel dinlerin öldükten sonra mükafat-ceza görme, cennet ve cehennem
345 Özkan, 32.
108
inanışları bağdaşmaması, Doğu kökenli akımların mensuplarına bu dünyada iken çok
kısa sürede mutluluk, huzur ve başarıya ulaşmayı vaat etmeleri, cennet-cehennem
inancı yerine tenasüh anlayışları ile bireye mevcut hayattan başka hayatlarda
yücelme şansı tanımaları
i) Geleneksel dinlerin bireyin yaşantısı ile ilgili emir ve yasaklar koyan
yapısının, günümüz insanının özgür olma anlayışı ile örtüşmemesi ve Doğu kökenli
akımların kurtuluş için sadece zihinsel teknikler ile benliğin idrak edilmesinin yeterli
olduğunu ileri sürmeleri
j) Toplumun kendi dinleri ve Doğu kökenli hareketler hakkında yeterince
bilgiye sahip olmaması, İslamiyet’in Doğu kökenli hareketlerin öğretilerine karşı
tutumunun bilinmemesi
Tüm bu saydığımız sebeplerden dolayı Doğu kökenli akımlar her geçen gün
daha fazla yayılmaktadırlar.
109
SONUÇ
Sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte ortaya çıkan yeni hayat tarzı ve dinlerin
modern çağın ihtiyaçlarına cevap verememesi gibi nedenlerden dolayı modern çağın
insanında oluşan maneviyat boşluğu, Batılı toplumların hakikati Doğu felsefelerinde
aramasına neden olmuştur. 20. yy'dan itibaren özde Doğu kökenli olan bir çok akım
Batı'da yeniden doğmuş ve bir çok kimse tarafından çağımızın sorunlarının çözümü
olarak kabul görmüştür. 60'lı yıllarda özellikle Amerikan toplumunda çok sayıda
taraftar toplayan bu oluşumlar, 70'li yıllarla birlikte tüm dünyaya yayılmıştır.
Tüm dünyada yayılmış olan Doğu kökenli hareketler, son yıllarda Türkiye'de
de bir çok taraftar bulmuşlardır. Araştırmamızda önde gelenlerini Reiki,
Transandantal Meditasyon, Osho, Sahaja Yoga ve Feng Shui olarak tespit ettiğimiz
Doğu kökenli akımlar, Türkiye'de faaliyetlerini, alternatif tıp, medyumluk, kişisel
gelişim kavramları adı altında yürütmektedirler.
Araştırmamız neticesinde din dışı oluşumlar olduklarını ısrarla vurgulayan
Doğu kökenli akımların öğretileri ve tarihçeleri incelendiğinde iddia edilenin aksine,
Doğu dinlerinden bağımsız düşünülemeyecekleri, Doğu dinlerine ait kavramlar
üzerine kurulmuş, Doğu dinlerinin Batılı insanlara farklı bir elbiseyle sunulmuş
biçimleri olduğu görülmüştür. Doğu kökenli hareketler binlerce yıllık Doğu
dinlerinin öğretilerini farklı biçimlerde günümüz insanına sunmakta ve bu yönleriyle
dinden bağımsız hareketler olarak değil, Doğu dinlerinin farklı kolları olarak
düşünülmeleri gerekmektedir.
Üzerinde durulması gereken bir başka husus ise Doğu kökenli akımların
faaliyetlerinin misyonerlik çerçevesinde değerlendirilip, değerlendirilemeyeceği
110
konusudur. Söz konusu akımların yeni üyeler kazanmak için uyguladıkları yöntemler
ve kullandıkları dil, misyonerlik özelliğe sahip olduklarını açıkça göstermektedir.
Doğu kökenli akımların temel amacı öğretilerini Doğu kökenli dinlerden bağımsız
göstererek, Batılı insana din dilinden farklı ifadelerle Doğu dinlerinin temel
öğretilerini benimsetmektir. Karma, samsara, tenasüh, nirvana, yoga, meditasyon
gibi kavramların bir çok insan tarafından günlük dilde kullanılır hale gelmesi, Doğu
dinlerinin farklı bir üslupla günümüz insanına sunulmasının bir neticesidir. Bir çok
kişi yürütülen gizli misyonerlik metodu neticesinde, din değiştirmeden Doğu
dinlerine ait akideleri benimsemişlerdir.
Doğu kökenli hareketler yeni bir dünya ve yeni bir insan modelini
hedeflediklerini açıkça belirtmektedirler. Ortaya çıkacak yeni insan topluluğu mevcut
milli, manevi ve değerlerden uzak bireylerden oluşacaktır. Bu yeni insan anlayışı ile
toplumların milli kültürlerinden sıyrılması öngörülmektedir.
Araştırmamıza konu olan akımların hedef olarak özellikle genç kimseleri
seçtikleri görülmektedir. Yürüttükleri faaliyetler özellikle yüksek tahsilli kimselere
yöneliktir. Hareketin mensuplarının büyük çoğunluğunu, gelir seviyesi yüksek kentli
nüfus oluşturmaktadır. Faaliyetlerinin hedef kitlesinin özellikle gençler olduğu
düşünüldüğünde, hedefledikleri milli ve manevi değerleri kabul etmeyen insan türü
anlayışının ne denli tehlikeli olduğu görülmektedir.
Günümüz insanının Doğu kökenli akımlar konusundaki bilgisizliği, milli ve
manevi değerlerden hızla uzaklaşılması söz konusu akımların Türkiye'de de giderek
yaygınlaşmasını sağlamaktadır. Dinî duygulardan uzaklaşma ile manevi bir boşluk
içine düşen günümüz insanı, bu boşluğu insanlara huzur, mutluluk ve başarı vaat
eden Doğu kökenli hareketlere yönelerek doldurmaya çalışmaktadır.
111
Çağımızın getirdiği bireyselcilik ve özgürlük anlayışlarının bireylerin, emir
ve yasaklara uymanın zorunlu olduğu geleneksel dinler yerine, bireyin sınırsız
özgürlüğüne vurgu yapan Doğu kökenli akımlara yönelmesinin önemli
nedenlerinden biridir.
Doğu kökenli akımlara karşı milli kültürlerin korunabilmesi ancak
toplumların bu akımlar hakkında daha fazla bilgiye sahip olmasıyla mümkün
olacaktır. Doğu kökenli akımların öğretileri ve yöntemleri konusunda toplumlar
bilinçlendirilmelidir.
Doğu kökenli akımlar konusunda toplumun bilinçlendirilmesi yanında, dinî
müesseselerin ve söylemlerin modern çağın insanlarına cevap verebilecek hale
getirilmesi gereklidir.
112
KAYNAKÇA
ACARYA, Avadhutika Anadamitra, Meditasyon ve Kozmik Bilinç, Çev.
Zafer Bozkaya, Lotus Yayınları, Ankara 1990.
ACARYA, Avadhutika Anadamitra, Meditasyon ve Vejetaryen Beslenme,
Çev. Zafer Bozkaya, Lotus Yayınları, Ankara 1991.
ARITAN, Aydın, Feng Shui, Arıtan Yayınevi, İstanbul 1998.
ATUNA Miraç, Feng Shui, Ötesi Yayıncılık, İstanbul 1999.
AYDIN, Mehmet, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Din Bilimleri Yayınları,
Konya 2005.
AYDIN, Mehmet, Türkiye'ye Yönelik Batı Kökenli Hareketler, NKM, Konya
2010.
BECKETT, Don Usui, Reiki, Çev. Saffet Güler-Zeyneb Belbez, Koşulsuz
Sevgi Yayınları, İzmir 2007.
BİLAL Esra-BOZKURT Lütfü, Yeni Başlayanlar İçin Yoga ve Meditasyon,
Okyanus, İstanbul 1999.
BLOOMFIELD, Harold H., CAN Michael Peter, JAFFE Denis T., KORY,
Transandantal Meditasyon, Çev. Nahit Oralbi, İnkılap Yayınları, İstanbul 1990.
BOLAÇ, Vesile, Strese En Kolay Çözüm, Sistem Yayıncılık, İstanbul 1995.
BUDDA, Hilmi Ömer, Dinler Tarihi, Vakıt Kütüphane, İstanbul 1935.
Büyük Dinler ve Mezhepler Ansiklopedisi, Tan Matbaası, İstanbul 1964.
CAPPA, Fritjof, Fiziğin Taosu, Çev. Kaan H. Ökten, Arıtan Yay., İstanbul
1999.
113
DALAI LAMA, Mutluluk Sanatı: Yasamak İçin Bir El Kitabi, Çev. Güneş
Tokça, Dharma Yayınları, İstanbul 2000.
DOĞRUL, Ömer Rıza, Yeryüzündeki Dinler Tarihi, İnkılap Yay., İstanbul
1947.
ELİADE, Mircea, "Yoga", Enclyclopedia of Religion-XV, Macmillan
Publishing, Newyork 1987.
ESNOUL, A. M. , “Mokşa” The Encyclopedia of Religions-10 (Ed. Mircea
Eliade), Macmillan Publishing, Newyork 1987.
EVOLA, Julius, Çağdaş Ruhçuluğun Maske ve Yüzleri, İnsan Yayınları,
İstanbul 1996.
FLOOD, Gavin, An İntroduction to Hinduism, Cambridge University Press,
1996.
FROMM, Erich Psikanaliz Ve Zen Budizm, Çev: İlhan Güngören, Yol
Yayınları, İstanbul 1997.
GOUDRIAAN, Teun, "Maya", The Enclyclopedia of Religion-9 (Ed. Mircea
Eliade), Macmillan Publishing, Newyork 1987.
GUPTA, Sanjukta, "Mantra", The Enclyclopedia of Religion-9, Macmillan
Publishing Newyork 1987.
GÜÇ, Ahmet, “Taoizm”, Yaşayan Dünya Dinleri (ed. Şinasi Gündüz), Dib.
Yay., Ankara 2007.
GÜNAY, Nasuh "Yoganın Mahiyeti ve Çeşitleri", Süleyman Demirel
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Yıl: 2007/2, Sayı: 19
GÜNDÜZ, Şinasi, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yay., Ankara 1998.
114
GÜNTER, Horst H., MARCHE Angelika, Reiki ve Dynamic Rebirthing,
Çev. Leyla Bosuter, Remzi Yayınları, İstanbul 2005.
HANÇERLİOĞLU, Orhan, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000.
HEWITT, James, Meditasyon, Çev. Rezan Süer, Akaşa Yayınları, İstanbul
2000.
HIROSHI, D, Reiki’nin Temelleri, Çev. Tufan Göbekcin, Ege Meta Yay.,
İzmir, 2005.
HITTEBEITEL, Alf, "Hinduism", Encyclopedia of Religion-6 (Ed. Mircea
Eliade) 1987.
HORAN, Paula, Evrensel Yaşam Enerjisi Reiki, Çev. Nur Yener, Okyanus
Yayınları, İstanbul 2007.
Indian Religions, (Ed. Peter Heehs), Hurst & Company, London 2002.
İZER, Müheyya, Çağdaş Yoga, Dharma Yay., İstanbul 2003.
JOHNSEN, Linda, The Complete Idiot's Guide to Hinduism, Alpha Books,
Newyork 2002.
KASULIS, Thomas P., “Nirvana”, The Enclyclopedia of Religion (Ed.
Mircea Eliade), Macmillan Publishing, Newyork 1987.
KINGSTON, Karen, Yaşamımızda Feng Shui, Çev. Seda Toksoy, Ötesi
Yayıncılık, İstanbul 2000.
KRIŞNAMUTRİ, Yaşam Kitabı, Çev. Günseli Aksoy, Sistem Yayıncılık,
İstanbul 2007.
KİTAMURA, Petek, Şifa Kaynağı Reiki, Mozaik Yayınları, İstanbul 2004.
KÖSE Ali, Milenyum Tarikatları, Timaş Yay. İstanbul 2001.
115
KUL, Kerim, "Shri Mataji Öldü"
http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/02/24/shri_mataji_oldu, (24.02.2011)
LAGATREE, Kirsten M., Feng Shui, Akaşa, Çev. Semra Ayanbaşı, İstanbul
2003.
LESHAN, Lawrence, Meditasyon ama Nasıl?, Çev. Nilay Akdoğan, Ötesi
Yayıncılık, İstanbul 2000.
LUBECK, Walter; PETTER, Frank Arjava; RAND, William Lee, Tüm
Yönleriyle Reiki, Çev. Esin Akan, Ege Meta Yayıncılık, İzmir 2003.
LUBECK, Walter, Reiki Kalbin Yolu, Omega Yayınları, İstanbul 2006.
MAHARISHI MAHESH YOGI, Bhagavat Gita 1. ve 6. Bölümlerin Yeni
Bir Çevirisi ve Yorumu, Çev. M.Serhan Akkuş-Cihan Bakkalcıoğlu, Sistem
Yayıncılık, İstanbul 2003.
MAHARISHI MAHESH YOGI, Varlık Bilimi ve Yaşama Sanatı, Sistem
Yayıncılık, (Sungur Pamir, Serhan Akkuş), İstanbul 1999.
MALHOTRA Ashok Kumar , Instant Nirvana, Oneonta Philosophy Studies,
Newyork 1999.
MUSAL Nazmi, Reiki El Kitabı, Akis Kitap, İstanbul 2005.
NIKHILANANDA, Swami, Hinduizm, Ruh ve Madde Yayınları, Çev. Aslı
Özer, İstanbul 2003.
OCAK, Tacettin, Reiki Diye Birşey, Medya Vega, İzmir 2008.
OLSON, Helena-Ronald, Milenyumun Bilgesi, Çev. Mehmet Çatak, Kozmik
Kitaplar, İstanbul 2008.
OLSON, Carl, "Transcendental Meditation", Encyclopedia of Religion,
116
Macmillan Publishing, New York 2005.
OSHO, Meditasyon, Çev. Engin Sunar, Omega Yayınevi, İstanbul 2008.
ÖZKAN, Ali Rafet, Kıyamet Tarikatları (Yeni Dini Hareketler), Kültür Sanat
Yayınları., İstanbul 2006.
RAJU, P.T.; CHAN, Wing-tsit; KITAGAWA, FARUKİ, Asya Dinleri,
İnkılap Kitabevi, Çev. Abdullah Davudoğlu, İstanbul 2002.
ROBINSON-RODRIGUES, Thomas A.-Hillary, World Religions, SCM
Press, London 2006.
ROSHI, Yosutani, Meditasyon ve Zazen, Çev. İhsan Güngören, Yol
Yayınları, İstanbul 1992.
ROTH, Robert, TM Transandantal Meditasyon Tekniği, çev. Deniz Yılmaz,
İstanbul 1997
RUIZ, Don Micheal, Bilginin Sesi, Çev. Semra Ayanbaşı, Akaşa, İstanbul
2005.
SARASVATI, Swami Sivananda , Meditasyon, Çev. Yavuz Keskin, Ruh ve
Madde Yayınları, İstanbul, 1990
SARIKÇIOĞLU, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Bayram
Yayınları, İstanbul 1983.
Scientific Research On Maharishi's Transcendental Meditation And Tm-Sidhi
Program, Ed. David W. ORMEJOHNSON, John T. FARROW Maharishi
Eurepean Research, Volume 1.
SCHIMMEL, Annemarie, Dinler Tarihi, Kırkambar, İstanbul 1999.
SHAH, Pravin K., Jainism Religion of Compassion and Ecology, North
117
Carolina 2004.
SHARMA, Hari-CLARK Christopher, Çağdaş Ayurveda, Çev.Erk Özkaya,
Sistem Yayıncılık, İstanbul 1999.
SINGH, Asha "Yoga", Encylopedia of India, Rima Publishing House, New
Delhi, 1994.
STÖRIG, Hans J., İlk Çağ Felsefesi, Yol Yayınları, Çev. Ömer Cemal
Güngören, Ankara 2000.
Taoizm (Tao te Ching), Çev. Muhaddere N. Özerdim, Meb, Ankara 1963.
TÜMER, Günay- KÜÇÜK, Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları,
Ankara 2002.
The Penguin Dictionary of Religions (Ed. Jhon R. Hinnnels), Penguin
Publishing, London 1997.
UNDERWOOD, Frederic B. , "Meditation", Enyclopedia of Religions,
Newyork, 1986.
WILSON, Bryan, Dini Mezhepler Sosyolojik Bir Araştırma, Çev. Ali İhsan
Yitik-Bülent Ünal, İz Yayıncılık, İstanbul 2004.
YİTİK, Ali İhsan, Hint Kökenli Dinlerde Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, Ruh
Madde Yayınları, İstanbul 1996.
YİTİK, Ali İhsan, Hint Dinleri, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları, İzmir 2005.
YİTİK, Ali İhsan “Hint Menşe’li İnançların Türkiye’deki Faaliyetleri”,
Türkiye’deki Misyonerlik Faaliyetleri Tartışmalı İlmi Toplantı, Ed. Ömer Faruk
HARMAN, Ensar Neşriyat, İstanbul 2005.
YİTİK, Ali İhsan "Misyonerlik ve Yeni Dini Hareketler", Dinler Tarihi
Araştırmaları-V, Dinler Tarihi Der. Yay., Ankara 2005.
118
İnternet Siteleri:
http://www.dirah.org/turkiye.htm 24.05.2011
http://www.elmasterapi.com/index.php 15.05.2011
http://amritsangeet.com/osho-meditasyon/ 15.05.2011
www.anahtarakademi.com, 15.05.2011
http://www.sahajayogaportal.org/sahaja-yoga.html 30.03.2011
http://www.shrimataji.net/albums/biography/ShriMatajiNirmalaDevi-
SelectedBiography_files/frame.htm 30.07.2011
http://cameroun.sahajafrica.net/page_shri_mat_ang.htm 30.07.2011
http://www.fengshui-tr.com/ 17.05.2011
http://www.fengshuianaliz.com/ 17.05.2011
http://www.fengshuiankara.com/ 17.05.2011
http://www.fengshui.com/index.html 17.05.2011
http://www.esrakoyuncu.com/ 17.05.2011
http://fengshuiokulu.com/ 17.05.2011
http://www.yasamenerjisi.com/fsuygulama.htm 30.05.2011
http://www.maharishi.org.tr/ 30.05.2011
http://www.icselguc.com/biyografi/maharishi-mahesh-yogi-424/ 26.05.2011
http://www.alltm.org/Maharishi/Maharishi_year3.html 30.07.2011
http://www.maharishiinstituteofmanagement.com/machiev.jsp 30.07.2011
http://www.maharishiinstituteofmanagement.com/machiev.jsp 17.05.2011
http://www.sahajayogaturkey.f2s.com/aydinlanma.html 30.03.2011
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/04/20/115073.asp
http://www.ascensionreiki.com/Usui%20Reiki%20Hikkei.pdf
119
http://www.reikimaster4.com/tarih.php 26.05.2010
www.asunam.com/life of mikao usui.htm 30.05.2011
http://petekkitamura.com/usuireikienerjisistemi.html 26.05.2010
http://www.threshold.ca/reiki/Handouts/Threshold-Reiki--Reiki-Ryoho-
Hikkei.pdf 26.05.2010
http://www.haberkâlemi.com/yazar.asp?yaziID=478 30.05.2011
http://www.reiki.com.tr/reikinedir.html 26.05.2010.
http://www.reikievi.com/index.php 26.05.2010
http://www.reikiturk.com/chakra-ne-demektir.html 26.05.2010
http://www.reikilink.com/reikitemel.htm 26.05.2010
http://www.reikiturk.com/usui-reiki-egitimi.html, 26.05.2010
http://www.reikimaster4.com/karuna.php. 30.05.2011
http://www.petekkitamura.com/karunalightarianseichim.html 26.05.2010
http://www.isuder.org/ 30.05.2011
www.mbavakfi.org.tr/reikihuzurvadisi.html 30.05.2011
http://www.yogamahamantra.com/yoga-reiki-meditasyon/ 30.05.2011
http://www.bilgipaylasim.org/ 30.05.2011
120
ÖZET
Batı'dan Gelen Doğu Kökenli Akımlar ve Türkiye'deki Faaliyetleri
İlknur Uğurlu
Türkiye'de son yıllarda dinden bağımsız olduklarını iddia etmekle birlikte
özde Doğu dinleri kökenli olan, Doğu dinlerinin düşünce sistemi ve bu dinlere ait
kavramları çeşitli yollarla halk arasında yaymaya çalışan bir çok akım ortaya
çıkmıştır. Türkiye'ye Batılı ülkelerden gelmiş olan Doğu kökenli akımlar toplumda
hızla yayılmakta ve Doğu dinlerine ait bir çok kavram kültürümüze yerleştirilmeye
çalışılmaktadır. Doğu kökenli akımlar hakkında Türkiye'de geniş bir çalışma
yapılmamış olması bizi bu çalışmayı yapmaya sevk etmiştir.
Çalışmamızın temel amacı Batı'dan gelen Doğu kökenli Reiki, Transandantal
Meditasyon, Osho, Sahaja Yoga ve Feng Shui akımlarının öğretilerini, tarihsel
gelişimlerini, tekniklerini ve genel özelliklerini ortaya koymaktır. Diğer bir amacımız
ise bu akımların Türkiye'deki faaliyetlerinin tespiti olmuştur. Ayrıca tezimizde Doğu
kökenli akımların Türkiye'de yayılmasını sağlayan nedenler değerlendirilmiştir.
Tezimizde Doğu dinleri ve Doğu kökenli akımlar arasındaki ilişki üzerinde
durulmuş, bu bağlamda Doğu kökenli akımları anlamak için bilinmesi zaruri olan
terimler açıklanmıştır. Yanı sıra bu akımların Batı'dan alınmış akımlar olmaları
nedeniyle misyonerlik çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği
incelenmiştir.
Çalışmamızın sonucu olarak Batı'dan gelen Doğu kökenli akımların
iddialarının aksine dinden bağımsız akımlar olmadıkları ve misyonerlik çerçevesinde
değerlendirilmeleri gerektiği ortaya konulmuştur.
Araştırmamızın bundan sonra bu alanda yapılacak çalışmalara katkı
sağlayacağını umuyoruz.
121
ABSTRACT
Eastern Movements Coming From The West and Their Activities in Turkey
İlknur Uğurlu
In recent years, a lot of movements which are originated in East and trying to
spread doctrines and terms of Eastern religions in the society by several methods
have arisen in Turkey, claming that they are secular movements. These Eastern
movements which have come to Turkey from Western countries are growing up in
the society rapidly and the terms that belong to Eastern religions are embeded into
Turkish culture. Absence of any study examining Eastern movements
comprehensively in our country was oriented us to make this research.
The purpose of this study was to investigate the doctrines, historical
developments, techniques and general features of Eastern movements coming from
the West: Reiki, Transcendental Meditation, Osho (Neo-Sannyas), Sahaja Yoga and
Feng Shui. Another aim was to find out their activities in Turkey. Besides, the
reasons that make the movements grow up in Turkey were examined in the study.
The thesis focused on the relationship between Eastern religions and the
Eastern movements. For this reason, we inspected the central terms of Eastern
religions, which are to be known to understand Eastern movements. We also
examined whether these movements ought be regarded as missionary movements
because of the fact that they were imported from Western countries or not.
The results indicated that these movements are not unrelated to Eastern
religions and they are not secular movements as they claim. The study also revealed
that these movements ought be regarded as missionary movements.
We hope that our research will be beneficial for further studies.
122