sualtında model fotoğrafçılığı -...

72

Upload: vuthuy

Post on 27-Oct-2018

242 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

4 / Bir Fotoğraf

6 / Sualtında Model Fotoğrafçılığı

16 / İster 'Işık Adası', İster 'Tanrıların Adası', 'Sualtı Cenneti'

24 / Derin Su Ağaçları

30 / Teknik Dalış: Trimix

34 / Sığ Su Bayılması Bir Can Daha Aldı

36 / Bulutlu Marginatus

38 / Orfoz Kırmızı Bültenle Aranmasın!

46 / Su Üstünde de, Sualtında da, Gelecek Onlarda: Aynasız Kameralar

48 / İşte Benim Denizatım

54 / Poseidon'un Oğlu Tutsak Edildi!

58 / Köpekbalığı ile Tehlikeli Karşılaşma

64 / Elektrik Özellikleriyle Torpedo Ailesi: Torpedinidoe

68 / Bu Dalış Merkezi Var mı, Yok mu?

24

6

16

38

Fotoğraf: Caner Candemir

sayı 128

2

Merhaba,Ekim ayı sonundan itibaren , TSSF seçimlerinden bu yana dalış dünyamız çok hareketli günler yaşadı. TSSF’nin bugünkü yönetiminin üçüncü dönem seçimle iş başına gelmesi, ancak bu sözde seçim sonucunda oluşan ve eski yönetim anlayışının devamının sağlayan yeni yönetimin, özellikle endüstriyel dalış sektörünü gerektiği gibi temsil etmesinin mümkün olmaması nedeniyle, bu defa sektör bu güne kadar olmamış bir şekilde kendi dinamikleri paralelinde hareket etmeye başladı. TSSF’nin geçmişten gelen yönetim anlayışının, sektöre bakış açısının, dünya dalış endüstrisi

standartlarının çok dışında kalması ve adeta kendine özgü bir dalış dünyası yaratma çabasının , ülkemizdeki dalış endüstrisini çağın dışında bırakacağını sayısız kereler bu sayfalarda dile getirdik. Aslında başından beri öngörülen, aletli dalış faaliyetlerinin yeniden bir tanımının yapılması,bu aktivitelerin bir spor dalı sayılmaması ve bu nedenle bir amatör spor federasyonunun bünyesinde bulunmaması ve dünya dalış endüstrisi paralelinde bir anlayışla bir başka kurumun yetki denetiminin altında toplanmasıydı. Ama bugüne kadar olan federasyon yönetimleri bu şekilde bir yeniden yapılanma yönünde tavır göstermedikleri gibi , şu anki TSSF yönetimi bu konuda daha da tutucu davranarak adeta CMAS’ın Türkiye distribütörü yapısıyla pazar rekabetini tek taraflı hale getirme çabasını sürdürerek bu konuda hayli de yol aldı. Son seçimlerde yeni yönetime talip olan diğer ekip bu yeni yapılanma sloganıyla yola çıkmış olsa da mevcut seçim sistemi yönetim değişikliğine izin vermedi. Ama bu son seçimden sonra ülkemizdeki dalış sektöründe artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının ilk sinyalleri verildi.Sektörün ticari kanadı, amatör sualtı federasyonun bünyesinden ayrılmak, kendi kendini yönetmek için ilk ve en önemli adımını atarak tüm sualtı profesyonellerini bir araya getiren Ticari Dalış Merkezleri Derneği kuruldu. Bu dernek, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm ticari dalış merkezi, yöneticilerini,eğitmenlerini, tüm çalışanlarını , dalış ekipman üretici ve ithalatçılarını,bayilerini , kısaca hayatını kazanırken, ticari dalış merkezlerinin faaliyetlerinden etkilenen her birey ve kurumu çatısı altında toplamayı amaç edinmiştir.Türkiye‘de faaliyet gösteren tüm ticari dalış merkezi yöneticilerinin, eğitmenlerinin, tüm çalışanlarının, dalış endüstrisinin diğer aktörlerindenolan dalış malzemesi ithalatçılarının ve bayilerinin ve hatta turizm acentelerinin, otel işletmecilerinin ve diğerlerinin,içinde bulundukları sektörün sesi olacak bu dernek çatısı altında ,demokratik bir ortamda ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, toplanmalarının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Esen kalın,

Ateş Evirgen

SAHİBİPromar Görüntüleme ve Koruma Malz. Tic. Ltd. Şti. yayınıdır.K. Ateş EvirgenGENEL YAYIN YÖNETMENİSORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜK. Ateş EvirgenYAZI İŞLERİ MÜDÜR YARDIMCISIA. Olcay KakıcıHABER MÜDÜRÜÜ. Müge İnanTASARIMMurat İnanYardımcı Editör Barış ÖzalpYazılım uzmanıKürşat [email protected] BULUNANLARAsutay Akbayır, Bahar Çamözü, Barış Özalp, Caner Candemir, Erhan Öztürk, Gökhan Karataş, Kürşat Alpay, Taner Aksoy, Tuğba İpek Kutlay.DANIŞMANLARHakan Kabasakal (Biyoloji) Hakan Öniz (Sualtı Arkeoloji)TEMSİLCİLERAdana: Faik Çetindaş (0.505 770 48 31)Ankara: Erhan Öztürk (0.533 384 44 44)Bodrum: Aksona Mehmet (0.532 217 38 18)Edirne: Değer Erken (0.536 581 21 58)Eskişehir: Erkan Balk (0.544 316 77 54) İzmir: Benek İşcan Kapkın (0.532 574 75 38)KKTC: Hakan Öniz (0.535 761 42 52)YAZIŞMA İÇİNEğitim Mahallesi, Kasap İsmail Sokak Royal Center İş Merkezi No:17E/4 Hasanpaşa KadıköyTel: (0.216) 350 75 96, 360 56 27, 360 62 68Faks: (0.216) 302 92 15

ISSN - 1301 - 7535

Web: www.sualtidunyasi.com.tre-mail: [email protected]

Bu dergide yeralan yazı ve fotoğraflar, bilimsel çalışmalar dışında izin alınmadan kullanılamaz. Yazılardan doğacak sorumluluk yazarlarına aittir.Yukarıda isimleri belirtiler kişilerdenPromar Görüntüleme ve Koruma Malz. Tic. Ltd. Şti. çalışanları dışındakiler herhangi bir ücret karşılığı olmaksızın fahri olarak görev yapmaktadırlar.

3

Bu fotoğraf, esaret altında olan bir hayvanın havuzda çekilmiş bir fotoğrafı değildir. Dalışımız sırasında bizimle iletişim kuran bir Afalina (Şişe Burunlu Yunus). Ama bu güler yüzlü hayvanların yaşamları hep böyle neşe içinde mi geçiyor? Yunus'un üzerine, derisine dikkat edilirse okyanus'un çetin şartlarının , zor yaşam koşullarının izleri hemen belli oluyor. Bu izlerin pek çoğu kendi türleri tarafından sosyal ilişkileri sırasında meydana gelmiş. Ama her şeye rağmen bu yunuslar hür. Onlarla denizde, doğal ortamlarında birlikte olduğunuzda, esaret altındaki gösteri yunuslarının aslında çok daha zor şartlarda, sağlıksız bir yaşama esir edildiklerini daha iyi anlayabiliyorsunuz.

Fotoğraf: Ateş EvirgenYer: Socorro Adası (Meksika)Tarih: Ocak / 2013Kamera: Nikon D7000; Tokina 10-17 mm. Zoom lens. Sualtı Ekipman: Sea&Sea MDX-D7000 kabin, Sea&Sea YS-250 (çift) flaş

Bir fotoğrafın kalitesi için hiç bir şey flaş kadar önemli değildir. Hiç bir sualtı flaşı da sualtı şartlarında YS-D1 kadar fotoğrafın kalitesine yardımcı değildir.İleri seviyede DSLR sistemleri için olduğu kadar her türlü kompakt sistemde de kullanılan 20 G/N güçten 32 G/N gücüne kadar istenilen her seviyeye karşılık veren son teknoloji bir flaş.

Önemli olanboyu değil gücü...

Eğitim Mah. Açıkgöz sok. Royal Center İş Merkezi, No:17E/4 Hasanpaşa Kadıköy / İstanbulTELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15

e-POSTA: [email protected] Web: www.promarltd.comGörüntüleme ve Koruma Malz. Tic. Ltd. Şti.4

Bir fotoğrafın kalitesi için hiç bir şey flaş kadar önemli değildir. Hiç bir sualtı flaşı da sualtı şartlarında YS-D1 kadar fotoğrafın kalitesine yardımcı değildir.İleri seviyede DSLR sistemleri için olduğu kadar her türlü kompakt sistemde de kullanılan 20 G/N güçten 32 G/N gücüne kadar istenilen her seviyeye karşılık veren son teknoloji bir flaş.

Önemli olanboyu değil gücü...

Eğitim Mah. Açıkgöz sok. Royal Center İş Merkezi, No:17E/4 Hasanpaşa Kadıköy / İstanbulTELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15

e-POSTA: [email protected] Web: www.promarltd.comGörüntüleme ve Koruma Malz. Tic. Ltd. Şti.

6

MODELFOTOĞRAFÇILIĞI

SUALTINDA

Yazı ve fotoğraflar: Caner Candemir

7

Sualt ında “insan” faktörünü konu alarak fotoğraflar oluşturmak hem görsel hem de estetik açıdan oldukça önemlidir. Bunun nedenini farklı bir doğal ortam olan “sualtına” yine oradaki dünyaya misafir olan “insan” estetiği ile buluşması farklı bir sunumdur. Geçmiş yıllardan günümüze, gerek yurtdışı gerekse yurtiçindeki sualt ı fotoğrafçı ları çeşitli modelli geniş açı fotoğraflarla doğal güzellikleri desteklemeye çalışmışlardır. Bununla birlikte son yıllarda sualtında bebek, çocuk, ürün ve moda çekimleri de oldukça popüler o lmaya başlamışt ı r. B ir ürünün

tanıt ımının sualt ı gibi farkl ı bir ortamda fotoğraflanarak izleyiciye sunulması gerek ürünün pazarlanması gerekse görsel estetik açısından önemlidir. Ülkemizde de bilindiği üzere bu konuyla ilgili değerli çalışmalara imza atan üstat l a r bu lunmaktad ı r. Bu projeler ve çal ışmalar ış ığında ve bi lgim ölçüsünde, sualtında model çekimi yöntem ve tekniklerinden kısaca bahsetmek istiyorum. Öncelikle suyun alt ında sizinle çal ışacak modelinizi veya dalış eşinizi iyi seçmeniz gerekmektedir. Sua l t ında yüzer l i l iğ i ve estetik duruşları bilen ve sizinle anlaşabilecek

8

bir dal ış eş iniz olmal ıdır. Ardından s ize özel bir anlaşma ve haberleşme metodu geliştirmeniz çekimlerinizi daha kolay ve başarı l ı gerçekleştirmenizi sağlayacaktır. Sualtında çalışmamış olan modellere ortamı tanıtmak ve özel haberleşme tekniklerini an latmak la i şe baş lamak gerekecekt i r. Sualtında modelli çekimi gerçekleştirmek için ciddi bir tasarıma ve yapım sürecine ih t iyaç duyu lmaktad ı r. Öze l l i k le moda fotoğrafçıları, gündelik yaşamda kullanılan birtakım malzemeleri dekor olarak kullanarak çekimlerine farklı bir görsellik katmaktadırlar.

Bazen modelin oturduğu bir koltuk, bazen boy aynası bazen de kıyafetleriyle kullandığı aksesuarlar fotoğrafı tamamlayıcı olmuştur. Bu tür planlama ve hazırlıkların ekip çalışması olduğunu unutmamak gerekir. M o d e l çe k i m l e r i n d e , m o d e l i n h a z ı r l ı k aşamasının yanında ortamın hazırlanması da bir o kadar önemlidir. Çekimler havuzda mı yoksa denizde mi yapılacak? Havuzda yapılacaksa havuz ortamını ortadan kaldırmak için nasıl bir fon oluşturulacak? Denizde yapılacak çekimlerde nasıl bir ortam sağlanacak? Işık kaynağı yalnızca flaşlar mı yoksa harici ışık

9

10

11

kaynağı mı kullanılacak? gibi sorular yapım aşamasında cevap bulmalı ve uygulanmalıdır. Havuz ortamında çalışılacak ise kıyafet, çekime uygun fon ve ışık kaynağı hazırlanmalıdır. Denizde çekim gerçekleştirilecekse de bulanık olmayan ve doğal yapı it ibariyle çekime uygun yerler tercih edilmelidir. Ayrıca daha özel çekimler için sığ yapılar veya batıklar kompozisyona dahil edilerek büyüleyici kareler ortaya çıkartılabilir. Bulunulan ortama göre modelin kıyafet renk seçimi de önemlidir. Canlı tonlar mavi fonda daima daha yaratıcı

sonuçlar ortaya çıkartacaktır. Çekimlerde modelin duruşu da oldukça önemlidir. Çünkü modelin sualtındaki rahat duruşu fotoğrafın değer kazanması anlamına gelmektedir. Rahat bakışlar, gülümsemeler ve modelin su içerisindeki hareketleri fotoğrafta canlılığa ve harekete neden olacaktır. Daha ortaya konulabilecek birçok yaratıcı fikir sualtında model fotoğrafçılığına ışık tutabilir.Sualtında model fotoğrafçılığı projelerinin, önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceği düşüncesindeyim. ■

12

13

14

ama bence «sualtı cenneti»

İster «ışık adası»,ister «tanrıların adası»

Yazı: Bahar ÇamözüSualtı fotoğrafları: Erhan Öztürk

16

17

Bali'nin başkenti olan Denpasar'da uçaktan ind ikten sonra b iz i ka rş ı l amaya ge len rehberlerimizin eşliğinde Sanur'a doğru yol aldık. Yol boyunca, yemyeşil kırlar arasında palmiye ve h indistan ceviz i ağaçlar ıy la süslenmiş küçük köylerden geçtik. BADİM Dalış Merkezi dalıcıları olarak nihayet bizler de senelerdir dinlediğimiz Bali'deydik. Küçük Sunda Adalar ın ın en bat ıs ında yer a lan Endonezya'ya bağlı, batıda Cava, doğuda ise Lombok adalarının arasında kalmış, eşsiz adada. 2009 yılı sayımlarına göre 3,551,000 nüfusa sahip olan adanın %93.2'si Hindu, geri kalan kesiminin çoğunluğu ise Müslümandır. İki bin yıl önce, Hintli tüccarlar tarafından işgal edilen Bali'de, Hinduizm ve Budizm'in karışımından oluşan ilginç bir kültürel yapı göze çarpar. Bali ayrıca Endonezya'nın en turistik adasıdır. Doğası, eşsiz plaj ları ve plajları süsleyen

renkli katamaran benzeri tekneleri, pirinç tarlaları, hindistan cevizi ağaçları ve uçsuz bucaksız kumsalları ile gezilip görülecek ve yaşanacak bir adadır. Bir bisiklet üzerinde köyleri dolaşırken, bir tarafta ressamlar, diğer tarafta tahta oymacıları olmak üzere tam bir sanat diyarında hissedersiniz kendinizi. Dans, heykelcilik ve resim gibi sanat dalları çok gelişmiştir.

Bali efsanesiTanrıların adası olarak bilinen Bali adası kimine göre "Işık adası" dır. Fakat şu bir gerçektir ki, ada sevimli insanları ve yemyeşil bitki örtüsüyle tam bir cennettir. Bir efsaneye göre, Bali ince bir kara parçasıyla Cava'ya bağlıyken, büyük Cava kralı oğlunu cezalandırmak üzere Bali'ye göndermiş. O ince kara parçasını da ortadan kaldırıp oğlunu oluşturduğu adaya hapsetmiş. Böylelikle Bali bir ada haline

18

19

gelmiş. Her ne kadar trafik olsa da, büyük kentlerde olduğu gibi betondan yapı lan dikey yapıtlar bulunmaz Bali'de. En yüksek objeler ağaçlardır. Ağaçlardan daha yüksek bina yapılması yasak olan bu adada, binlerce tapınak bulunur. Tanrıların adası denmesinin sebebi de bu tapınaklardır. Tapınaklar ı görmek istemeseniz bile, ayinlerden birine kesin rastlarsınız. Haftanın belirl i günleri rimbik çalgısından geçilmez olur sokaklar. Bambudan yaptıkları bu ksilofon, yani Bali dilinde "rimbik", küçük takmalarla vurularak çalınır. Bali 'de hava o kadar nemlidir ki, nemden kaçmak için yapılabilecek en mantıklı şey dalıştır bence. Dalış sevenlerin (benim gibi) hayallerini süsleyen yerlerden biridir Bali. Eğer dalışa engel bir durumunuz varsa, sadece şnorkel yardımıyla yüzeyden de sualt ını görebilirsiniz. Denizde olmadığınız günlerde ise emin olun yarım saat su içmeden dayanmak zor olacaktır. Havanın o birden bire bozup da, bardaktan boşalırcasına yağmurun yağdığı anlara biz denk gelmedik maalesef. Takdir ettiğim ve bizim toplumumuzun da örnek alması gereken bir şey fark ett im Bali halkında. Ne olursa olsun, aksilik veya

kaza; insanların hiç bir zaman öfkelendiğini ve sinirlendiğini görmedim. Endonezyalılar her şey doğalmış gibi hayatlarına devam edenlerden. Bu nedenle ülkeyi daha iyi tanımak için gezileri, halkla kaynaşarak, hiç çekinmeden ve yabancılık çekmeden sürdürmenizi tavsiye ediyorum. Otellerin önünde minibüs şeklinde taksiler bulunuyor, şoförlerle anlaşıp gayet uygun fiyatlarla günlük turlara çıkabilirsiniz. Yolumuzun üzerinde rastladığımız, başlarında büyük meyve sepetleriyle yürüyen Bali ’ l i genç kızlar yürürken bile adeta dans eder gibiydiler. Genç kızları ve yaşları daha büyük olan kadınları sadece meyve sepeti taşırken görmedik. Tulamben kıyısında yaptığımız batık dalışlarında, tüplerimizi kıyıdan otobüse, otobüsten kıyıya taşıyan kahramanlar da aynı zamanda kadınlardı. Günün belli saatlerinde çalışıyorlar ama mesailerini para karşılığında bile olsa kesinlikle uzatmak istemiyorlardı. Onları da anlamak gerek; kafanızın üzerinde iki dalış tüpü, iki BC’yi de omuzlarda taşımak kolay olmasa gerek !Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip olan Endonezya’nın, Bal i adasında aslında o kadar da Müslüman yoktur. Sadece %93.2'si Hindu geri kalan kesimin çoğunluğu

20

ise Müslüman’dır. Fakat bulunan bu az sayıdaki Müslümanlar geleneklerine bağlıdırlar. Domuz anlamına gelen "babi" sözcüğünü halktan b i r ine söy led iğ in izde, yüz i fades inden Müslüman olup olmadığını anlayabilirsiniz. Domuz etini sadece Hıristiyanlar ve bazı yerlerin dışında Budist ve Hindular severek yerler. Bitmeyen dalışlarSualtı canlılığını görmeden Bali'den ayrılmak olmaz. Bali’de her mevsim dalış yapabilirsiniz. Biz BADİM Dalış Merkezi dalıcıları olarak, beş günlük dalış yapmak üzere anlaşmıştık. Ama o beş gün oldu bize yedi gün! Hatta son iki gün abarttık, bir güne üç-dört dalış sığdırdık. Dalış malzemelerimiz tatil imizin başından sonuna kadar dalış merkezinde kaldı. Belki yine dalarız diye son güne kadar toplayamadık eşyalarımızı. Bize ev sahipliği yapan ENA Dalış Merkezi Sanur’da, otelimize arabayla on dakikalık bir mesafedeydi. Her sabah dalış merkezinin servisleri bizi alıp ve deniz kıyısına götürüyordu. Kıyıdan da teknelere geçip dalış noktalarına gidiyorduk ve tüm günümüz neredeyse denizde geçiyordu. Rehberlerimiz sayesinde dalışlarımız rahat geçti. Taşıma, malzeme sökme-çıkarma derdi olmadan

yaptık dalışlarımızı. Bali’nin sualtı gerçekten zengin ve çok özel. Ada etrafında, en önemli dalış noktaları Lovina, Amed,Tulamben, Nusa Penida, Padang Bay bölgeleridir. Nusa Penida, Manta Point ve Crystal Bay'den o luşmak üzere mükemmel b i r mercan cennetidir. Bir gün harika güneş balıkları, ertesi gün pigme denizatları ile pek çok keyifli dalışlar gerçekleştirebilirsiniz. Temmuz-Kasım arası Mola Mola mevsimidir. Eğer bu aylarda giderseniz dalış yapmadan ayrılmayın. Manta Point'ta, Mantalarla da dalış yapın. Görülecek canlılar dışında görülmeye değer ünlü bir batık vardır; Tulamben'de USS Liberty batığı. Bu USS Liberty batığı, dünyadaki en güzel 15 dalış noktasından bir tanesidir. Gemi bir Japon torpidosu tarafından 1942 yılında vurulmuştur. Darbenin ardından Bali'nin kuzeyinde bulunan Tulamben kıyısına oturmuştur ve mürettebat kurtar ı lmışt ır. Fakat 1963 yı l ında Agung Yanardağı’nın patlamasından sonra gemi kıyıdan açığa doğru hafif bir kayma yaşamıştır. Boyu 130 metre olan bu batığın en sığ yeri 5 metre, en derin bölgesi ise 30 metredir. Bu batığa dalmayı düşünürseniz erken kalkmanızı tavsiye ederim. Bizim kaldığımız otelden Tulamben’e iki saatlik yolumuz vardı. Çok

21

sevilen bir dalış noktası olduğu için zaten kalabal ık oluyor. Öğleden sonra tam bir curcunaya dönüyor bu sahil . Hatta suyun altını daha kalabalık bulabiliyorsunuz! Sualtı canlı larından bahsetmek gerekirse benim gördüklerim ve göreceğinizi garanti edebileceğim birkaç isim vermek istiyorum; blue sea star, cuttle fish (mürekkep balığı, sepia), Choriaster granulatus (deniz yıldızı), Chromodoris annae (deniz tavşanı), parrot fish (papağan balığı), sting ray (iğneli vatoz), clown fish (palyaço balığı), jack fish (sürü hal inde) , Humphead wrasse   (Chei l inus undulatus), scorpion fish (iskorpit balığı), köpek balığı, orfoz, pipefish ve diğerleri… Bu eşsiz sualtı dünyasını, ben, su üstüne tercih ederim. Ama su üstü de sualtı kadar canlı. Bali ve tapınaklarıAdanın her tarafına yayılmış binlerce tapınak Bal i 'ye i lk kez gelenler i hemen etk i ler. On binden fazla olduğu tahmin edilen bu tapınaklar Hindu dininin simgeleridir. En ünlü tapınaklar Besahik, Ulun Danu, Tanah Lot, Elephant Keep ve Holy Spings tapınaklarıdır. Tapınakların sadece dinsel açıdan değil , sanatsal açıdan da önemleri büyüktür. Büyük tapınaklar kadar küçükleri de değerlidir Bali halkı için. Tapınaklara bakıldığında terk edilmiş evlere benzetilir fakat yılın belli günlerinde yapılan törenlerde çok hareketlenirler. Törenler esnasında tapınaklar temizlenir, bazı heykeller siyah beyaz kumaşlarla örtülür, yiyecekler konur ve herkes dans etmeye başlar. Tapınaklar dışında Bali'de, tropik ormanları gezebilir, fil turlarına çıkabilir, gün batımını seyredebilir, Ayung nehrinde rafting keyfini de yaşayabilirsiniz. Eğer yerinizden kıpırdamak istemiyor ve eşsiz bir manzara karşısında oturup keyif yapmak istiyorsanız, bir "bintang" içmeyi unutmayın. Bintang, Hollanda’nın sömürge zamanında üretilmeye başlanmış, Heineken’e bağlı bir Endonezya birasıdır. A l ı şve r i ş i sevsen i z de sevmesen iz de eminim küçük bir hediyelik eşya almadan ayrılamazsınız Bali'den. Satıcılar yoksul giysiler içinde çevreye sevimli gülücükler saçarken bir şey satın almamak mümkün değil bence. Sokak satıcıları veya mağaza içerisinde çalışanlar, her hangi bir şey sattıklarında, verilen parayı şöyle bir ürünlerinin üzerinden gezdirip dua ediyorlar. Bir keresinde bir tanesini beklemek zorunda kaldım, dayanamayıp neredeyse bütün

ürünlerinin üzerinde okuttu verdiğim parayı. Bu sırada rehberi gözden kaçırdım. Para konusunu açmışken, Endonezyalıların bahşiş almaktan ne kadar çok hoşlandıklarından bahsetmek isterim. Bahşiş amaçlı cüzdanınızın bir köşesinde yüzlük rupileri tutabilirsiniz. Bali’de yeme-içme ve alış-verişHayatın bir diğer güzelliklerinden olan yeme içmeye gel irsek, Bal i 'de pek çok yemek çeşidiyle karşılaşacaksınız. Özellikle de sabah kahvalt ı lar ında meyve yemeden otelden ayrılmak mümkün olmayacaktır. En beğendiğim meyveler arasında "manggis", "jeruk", "duren", "nenas", "semangka", "nangka" var. Bali'de pek çok tropikal meyve ile karşılaşabilirsiniz. Otelde yemediyseniz bile, yol üzerindeki satıcılardan alabilirsiniz. Bali 'nin o nemli havasında da en iyi bu saydıklarım gidiyor zaten. Meyve dışında, gün içinde en az bir kere çin makarnası ve pilav kesin yersiniz. Ekmek yeme al ışkanlıkları olmadığından, pilav ve makarna pişer her yerde. Endonezya mutfağı dışında Japon, Cin, Thai, İtalyan m u t f a k l a r ı n d a n d a l e z ze t l i ye m e k l e r tadabilirsiniz. Eğer bir sushi düşkünüyseniz, size tavsiyem Sanur’daki Ryoshi Restoranı. Neredeyse her gün oradaydık. Yiyecekten söz etmişken, Bali’liler yollardaki heykellerin önüne yiyecek koyarak kötülüklerin uzaklaşacağına, kentte sayıları çok az olan otomobil ve otobüslerin kaza yapmayacaklarına inanıyorlar. Güneş batmaya ve karanl ık yavaş yavaş çökmeğe başlayınca Bali’liler ısınmış asfalt yollara atar kendilerini ve eğlence yerlerine dönüşür sokaklar. Saat ondan sonra gece hayatını yavaş yavaş gözlemleyebilirsiniz, erken davranmaya gerek yoktur. B iz im günlük aktivitelerimiz sırasıyla, erken kalkıp kahvalt ı etmek, ardından en az iki dal ış yapmak, otele donup duş almak ve ardından yemek, masaj ve Sky Garden’a gitmek oldu. Her gün Avusturalyalı ve Avrupalılarla dolup taşan bu gece klubü, Kuta şehrinin en gözde mekanlarından bir tanesidir. Sky Garden'a gitmenizi kesinlikle tavsiye eiyorum ve hatta Sky Garden’a gitmeyen, Bal i ’y i gördüm dememeli. Umarım bu gezimiz ilginizi çeker ve en kısa zamanda Bali'ye bir seyahat planlarsınız. Size şimdiden iyi tatiller! ■

22

Derin Su AğaçlarıYazı ve fotoğraflar: Ateş Evirgen

24

İ stanbul Prens Adalar ı ’ndan bi r indeyiz . Dalışımızın amacı, derin sularda bulunan eski ler in “deniz ağacı” ismini verdik ler i siyah mercanların fotoğrafını çekmek. Dalış arkadaşım bu suları çok iyi bilen “Serço”. Geçen yıl İstanbul Adaları’nın deniz yaşamını gözler önüne sermek amacıyla gerçekleştirilen “Marmara’da yaşam var; şimdilik” sergisinin fotoğrafları için birlikte bu sularda onlarca dal ış yaptık. Bu dal ış lar s ırasında görüp fotoğrafladığımız siyah mercanların başka kolonilerinin olup olmadığını araştırmak için adaların farklı yerlerine dalmamız gerekiyordu. Serço’nun daha önce bu canlıları gördüğü yerlerde dalışlarımızı yapmaya karar verdik. Marmara’nın serin , yeşil sularından alçalmaya devam edip, derinlik arttıkça , etrafa yavaş

yavaş karanlık da çökmeye başlıyor.Ama zaten Marmara’nın bildiğimiz ve alıştığımız ortamı buydu, hatta bu ışığın miktarındaki değişme bile kaç metrelerde olduğumuzu bize belli ediyordu. Nitekim artık güneş ışığının azaldığı, regülatörlerimizden gelen sesin sanki bizden uzaklaştığı an mercanların derinliklerine ulaştığımızı anlamıştık. Dalış saatimde derinlik 45 metre olarak gözüküyordu. Nitekim biraz i ler i aşağımızda deniz ağaçları birbir leri i le belirli mesafelerde konuşlanmış olarak gözümüze ilişiverdiler. Yanlarına ulaştığımızda derinlik 50 metreydi. Karşımızda bulunan canlıların neden “Siyah Mercan” olarak adlandırıldığını anlamakta çok zorlanıyoruz. Çünkü, üzerleri sarı, krem rengi çiçeklerle dolu bir ağaç görünümlü bu

25

canlının bir bitki değil de , bir ilkel hayvan türü olduğunu anlamak hatta bu canlının bir siyah mercan türü olduğunuz inanmak mümkün değil. Hani, simsiyah boncuklardan oluşan bir tespihin elinizde bulunduğunu düşleyin, bu boncukların bu canlıların neresinden elde edildiğini anlamak çok çok güç. Ama asıl anlaşılması güç olan, yılda 1-2 mm. büyüyen bu canlıların 30-35 cm. boyunda olanlarının orta yaşlı bir çınar ağacı yaşında olduğunu bi ldiğinizde, bu canl ı lar ın bir süs eşyası üretmek için deniz dibinden koparıl ıp su yüzüne çıkarılmasıdır. Bunu bilen hiç kimse bu canl ı lar ın bu amaçla deniz dibinden ç ıkar ı lmalar ına gönlünü raz ı ge lmes ine inanılmaz. Vizörümden görüp fotoğrafını çekmek üzere olduğum canlının son bir iki

Osmanl ı Padişahı ’n ın dönemine tanık l ık ettiğine düşündüğümde ona yaklaşıp temas etmekten bile ödüm kopuyordu. Bembeyaz ve az ışıkta tamamen açılmış mercanın poliplerinin üzerinde bulunan 20-26 adet tentakül onları gerçekten çiçekli bir deniz ağacına çevirmişti. Ama bu poliplerin tutunduğu boynuzumsu iskelet, bu canlıya esas adını veren ve onun avlanılması için hedef haline getiren , ekonomik kılan kısmıydı. Bu iskelet , siyah renkli, sert, işlenebilen ve işlendiğinde pırıl pırıl parlayan bir madde haline geliyordu. Ve böylelikle , özell ikle geçmiş dönemlerde bir süs eşya hammaddesi olarak talep gördüğü iç in oldukça fazla avlanıyordu. Fakat 1991 yılında itibaren avcılığı tamamen yasaklanmıştır. Ancak, avcılığının

26

27

yasaklanması bu canlıların korunması için yeterli olamıyor. Çünkü sabit olarak yaşadıkları bölgeler bel ir lenemediğinden tekneler in demirlemeleri, oltacıların ve kıyı balıkçılarının hatta endüstriel balıkçılığın tehditi altındalar. Bu mercanlar Savalia savaglia tür mercanlardır. As l ında Akdeniz ’ in endemik (sadece o bölgede yaşayan) canlıları olması yanında tüm Akdeniz’de de fazla görülmezler.Ülkemiz denizlerinde de en fazla görüldüğü yerler Marmara ve Avşa Adaları arasında kalan bölgedir. Genellikle 40 metrenin altından itibaren oldukça derin sulara kadar bir yaşam alanları gösterirler. Zemin taşları üzerlerinde tutunarak gelişimlerini sürdürmeleri yanında başka gorgonia tür ler i üzer i ler inde de yaşayabilirler. Siyah mercanların İstanbul denizlerinde hala yaşam sürmeleri ümit verici . Çünkü, bugün fotoğrafladığımız bu canl ı lar, çok

uzun ömürlü canl ı lar olmaları nedeniyle daha Marmara’nın hiç kirlenmemiş olduğu tertemiz sularında yaşama başlamışlar, ancak bugün için çevresindeki şehirlerin atıkları nedeniyle hızla kirlenen ve canlı çeşitliliğindeki büyük oranda kirlenme nedeniyle “yok oldu” gözüyle Marmara Denizi’nde hala günümüzde yaşam savaşına devam etmektedirler. Bu da mercanlar kadar, yaşatmaya çalıştığımız Marmara’nın da hala ölmediğinin en güzel göstergesi. Çünki,birçok kabuklu canlı türü bu mercanların dallarına tutunarak yaşar, bazı köpekbalıklarının yumurtalarının gelişmeleri bu dallar üzerinde olur. Akdeniz’deki bir çok sözleşmede nesli azaldığı ve ana ekolojik bir imleri oluşturduğu için koruma alt ına alınmıştır. Bu Marmara’nın halen var olduğunu ve içinde yüzlerce türün barındığına işaret etmektedir. İşte bu canlıların neden korunması gerektiğinin cevabı buradadır. ■

28

Derginin bu sayıs ın ın bana ayr ı lan bölümünde s iz ler i son zamanlarda ü l k e m i z d e d e p o p ü l e r i t e s i v e uygulayıcı lar ının sayısı artan tr imix hakkında bilgilendirmeyi uygun buldum. Trimix, teknik dalışların derin bölümünde ve ticari (ülkemizde ki yanlış kullanımıyla sanaii) dalışlarda kullanılan, oksijen, helyum ve azot ihtiva eden bir solunum gazıdır.

Karışımda ki gazların oranları değiştirilerek farkl ı derinl ik ve amaçlara uygun gazlar hazırlanabilir.Genellikle ticari ve yüzeyden destekli dalışlarda kul lanı lan, sadece oksi jen ve helyumdan oluşan (%0 azot) karışımlara Heliox denir. Heliox dalışlarında helyum vücut tarafından kul lanı lmadığı(dokular tarafından emilen kısmını saymaz isek) geri dönüştürülerek tekrar kullanılır; burada yeri gelmiş iken hemen hatırlatalım helyum çok pahalı ve zor elde edilen bir gaz. Heliox gazının analizide çok kolaydır, sadece oksijen analizatörü ile analiz edilebilir.

Karışımda ki helyumun avantajları nedir?Karışıma helyum katmamızda ki temel neden , kar ı ş ım ın azot ve oks i jen oranlarını değiştirmek içindir; böylece derin dalışlarda azot narkozu ve oksijen zehirlenmesi riskleri azaltılabilir. Düşük azot oranı, azot narkozunun etkilerini ve f izyoloj ik etki ler i azaltmak iç in gereklidir. Helyumun narkotik etkileri çok azdır. Düşük oksijen oranı derin

dalışalarda oksijen zehirlenmesi riskini azaltır.Helyumun yoğunluğu azdır, karış ımda ki helyum solunum direncin i azalt ı r. Bunu örneklemek gerekirse, derinde nefes almak kolaylastığı gibi; helyumun vanalar, regülator, rebreather canisteri gibi yerlerden akışıda daha rahattır. Trimix ile dalmak için yüksek performanaslı regülator peşinde koşmanız gerekmez.Düşük molekül ağırl ığı sayesinde helyum b a s ı n ç a r t ı ş l a r ı n d a ve a z a l m a l a r ı n d a , dokulara azotun aksine hızla nüfüs eder ve hızla terk eder. Helyum düşük çözünürlüğü sayesinde, azot kadar yüksek miktarlarda yüklenmez fakat dokular aynı zamanda super

TRIMIXTeknik Dalış:

Yazı ve fotoğraflar: Taner Aksoy

30

sature(doygun) olduklarında yüksek miktarları kaldıramazlar. Saturasyon dalışlarında, hızlı sature ve desature olmak avantaj iken; in-çık dalışlarda helyumun hızlıca dokulara emilmesi ve yükselme sırasında hızlı gaz atımı vurgun riskini attırır. (Çok kısaca bahsederem, azotun aksine kemik dokusu gibi yerlerden gaz atmakta mumkundur; azot ile uygun deko beklemeleri yapılsa bile bu kalan gazlar ileride kemik erimesine sebep olabilir.)

Karışımda ki helyumun dezavantajları nedir?Helyum ısıyı, havadan altı kat hızlı iletir; helyum soluyan dalgıçlar kuru elbise ile kullanmak için farklı bir gaz taşırlar. Bu, helyum gazını kuru elbisede kullanmakla oluşacak hipotermi riskini gidermek i ç ind i r. Argon , gene l l i k le s ı r t l ığa bağladığımız 0.85-1 lt.’lik bir tüp içerisinde, kuru elbise infilatörüne bağlanır. Hava yerine

argon kullanmamın sebebi, havanın ısıl iletkenliğinin, argona göre, %50 daha fazla olması.

H e l y u m d o ku l a ra d a h a ö n ce d e bahsettiğim gibi daha hızlı emilir, yani hava dalışı ile mükayese ettğimizde eş zamanda dokularda çözünen gaz miktarı daha fazladır. Standart hava tablolarının aksine deko beklemelerine daha derinden başalamak gerekir. Hızlı yükselme ya da yetersiz bir deko beklesi ile helyumun kabarcık oluşturması daha kolaydır!

Karışımda ki oksijeni azaltmanın avantajları nedir?

Oksi jeni azaltmak, kar ış ımın maksimum operasyon derinliğini ve dip zamanını arttırır. Dip gazı iç in oksi jenin k ısmı basıncının maksimum 1.4 bar olmasını isteriz. (soğuk su, derin dalışlar v.s. için 1.2-1.3 bar tavsiye edilir)Deko gazlarının oksijen kısmı basıncı

da 1.6 bar olmalıdır, 1.0 bar’ın altında oksijen kısmı basıncına sahip bir gaz ile deko yapmak

mümkün değildir.

Karışımda ki bir miktar azot olmasının avantajları nedir?Karış ımda bir miktar azot olması , (HPNS) yüksek basınç sinir sistemi sendromuna karşı, koruyucu olur. Bu sendromun 130 metreden derin Heliox dal ış lar ında görüldüğünden kısaca bahsederek geçiyorum.Azot kullanmanın bir diger avantajıda bedava olması.Karışımları nasıl adlandırırız?

31

Karışımları önce oksijenin yüzdesini, sonra helyumun yüzdesini söyleyerek adlandırırız. Örneğin, trimix 18/45; %18 O2, %37 N2, %45 HE içerir.Kar ış ım oranlar ı güvenl i b i r maks imum operasyon derinliği ve rahat edebileceğimiz bir eşdeğer narkotik hava derinliğine göre seçilir. Dalton’un kısmı basınç kanunu ile operasyon derinliğinde her bir gazın kısmı basıncını hesaplaya bi l irsiniz. 60 metre için 18/45 hesaplayalım. 60 metrede basınç (60/10) + 1= 7 atu. Oksijenin kısmı basıncı 7 * 0.18 = 1.26 atu. Eşdeğer hava derinliği 7*0.37= 2.59 atu, 2.59/0.79= 3.28, (3.28-1)*10= 22.8 metre. Trimix 18/45 ile 60 metrede, 22.8 metreye hava ile dalmış gibi azot narkozuna maruz kalırız.Farkl ı yerlerde Normoxic Tr imix, Tr imix, Hyperoxic Trimix(Triox) diye tanımlar i le karşı laşabi l i r in iz . Normoxic, %18 i le %21 arası oksijen ihtiva eden trimix karışımları; Hyperoxic(Triox) %21’den yüksek oksijene sahip trimix karışımları, için kullanılır.

Karışımları nasıl hazırlanır?Birinci metod, benimde kullandığım, tüplere önce helyum aktarmak, sonra oksijen aktarmak ve en son da standart bir hava kompressoru i l e i s ten i l en bas ınca tamamlamak . Bu yöntem ile her bir gazın istenilen miktarda aktarıldığından emin olmak için yavaş ve her gazın aktarılmasından sonra tüpün soğumasın zaman ayırarak işlem yapmalısınız. Bunun icin bir tüpün hazılanması bir saat ve daha uzun sürebilir.İkinci yöntemin adı ise “continous blending” yani devamlı/sürekl i doldurma yöntemi. Bu yöntemde hava , oks i jen ve he lyum ko m p re ss o r u n e m i ş i n d e ka r ı ş t ı r ı l ı yo r. Kompressorun emiş ağzındaki bir hazneye akış metreleri ile gazlar verilip, çıkışta karışım oranı analiz edilir.Heliair, fakir adamın trimix karışımı, hakkında da sizi bilgilendireyim. Heliair, boş tüpe helyum aktarıp üzeri hava ile tamamlanarak hazırlanır. Hazırlanan karışımların oksijen oranı herzaman 21’den az olur ve gazı analiz etmesi de kolaydır. Hiç oksijen eklenmediği için karışımdaki oksijen oranından, helyum ve nitrojen oranı kolayca hesaplanır. Saf oksijen ile hiçbir işlem yapılmadığı için, oksijen temiz-oksijen uyumlu ekipmanlar kullanmaya gerek kalmaz.

Karışımları nasıl analiz ederiz?İstediğiniz kadar dikkatli ve yavaş hazırlayın, sonuçta elde ett iğiniz karış ımın oranları farklı olabilir; bu yüzden dalmadan önce ve dalış tablolarını hazırlamadan önce gazları analiz ederiz. Bunun icin helyum analizörü, oksijen analizörü ve eşdeğer karışım okuyan analizörler kullanırız. Heliair ve heliox için sadece oksijen analizörü yeterken, trimix için ayrı analizörler gerekir. Helyum analizörleri pahalıdır fakat uzun ömürlüdürler, gazın içinde ki ses hızından karışımdaki helyum oranını analiz ederler. Bir diğer hususa da dikkat etmelisiniz, helyum analizatörleri ortamda ki azotuda %3’e kadar helyum olarak okuyabilir.

SonuçGünümüzde, özellikle Avrupa’da, hava ile 45 metreden daha derin dalışlar artık yapılmıyor. GUE ve UTD gibi bazı eğit im kurumlar ı hava ile dalış bile öğretmiyor, 0-30 metre arası nitrox, 30-45 metre arası triox ve 45 metreden daha derin tüm dalışlar için trimix kullanıyorlar. Ülkemizde helyum çok pahalı olduğu için tabii ki triox bizlere biraz lüks fakat şunu hatırlatarak makaleyi tamamlayım, 45 metreden daha derin dalışlar için lütfen eğitimini alın ve trimix kullanın; zaten hava ile 1.4 bar oksijen kısmı basıncına göre maksimum 57 metreye kadar dalabilirsiniz. ■

Ethemefendi Caddesi, Ethemefendi Apartmanı No: 33/A 34738 Erenköy - IstanbulTELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15

e-POSTA: [email protected] Web: www.promar-deniz.comDeniz Malzemeleri Tic. ve Turizm A.Ş.

Spare-Air' in dalıcılar için önemi büyüktür. Bağımsız bir hava kaynağı sadece dalıcının kendisi için değil, diğer bir dalıcı için de hayat kurtarıcıdır. Ancak teknesi olan bir denizcinin de elinin altında bulunması gereken bir yardımcı malzemedir. Sintine pompanıza, su tankınızın çıkışına bir poşet tıkanması, pervanenize seyir yapmanızı engelleyecek herhangi bir şey dolanması çok olasıdır. O halde iş başa düşebilir. Bunun için bir dalgıç yardımına ihtiyacınız olmadan kendi işinizi kendiniz görebilirsiniz. Bunun için dolu bir Spare air'in teknenizde bulunması şarttır.Spare air aslında tüp ile entegre olmuş bir dalgıç regülatöründen başka bir şey değildir. Dolu haldeyken yapılması gereken tek şey ağızlığı ağzınıza alıp nefes alıp vermekten ibarettir. Boşalan bir tüp dolum adaptörü ile dolu bir başka balıkadam tüpünden doldurulabilir. İçinde sadece temiz hava depolanır.

Ona ihtiyaç duyulduğunda yerini hiç bir şey tutamaz.

Dolum kapasitesi : 85 LitreBoy : 34 cm.En : 5.7 cm.Maksimum basınç : 200 BARDolu ağırlığı : 0.985 Kg.Yüzeyde nefes adedi : 52 (1.6 Lt. her nefes)Su dolum hacmi : 0.42 litre

32

Ethemefendi Caddesi, Ethemefendi Apartmanı No: 33/A 34738 Erenköy - IstanbulTELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15

e-POSTA: [email protected] Web: www.promar-deniz.comDeniz Malzemeleri Tic. ve Turizm A.Ş.

Spare-Air' in dalıcılar için önemi büyüktür. Bağımsız bir hava kaynağı sadece dalıcının kendisi için değil, diğer bir dalıcı için de hayat kurtarıcıdır. Ancak teknesi olan bir denizcinin de elinin altında bulunması gereken bir yardımcı malzemedir. Sintine pompanıza, su tankınızın çıkışına bir poşet tıkanması, pervanenize seyir yapmanızı engelleyecek herhangi bir şey dolanması çok olasıdır. O halde iş başa düşebilir. Bunun için bir dalgıç yardımına ihtiyacınız olmadan kendi işinizi kendiniz görebilirsiniz. Bunun için dolu bir Spare air'in teknenizde bulunması şarttır.Spare air aslında tüp ile entegre olmuş bir dalgıç regülatöründen başka bir şey değildir. Dolu haldeyken yapılması gereken tek şey ağızlığı ağzınıza alıp nefes alıp vermekten ibarettir. Boşalan bir tüp dolum adaptörü ile dolu bir başka balıkadam tüpünden doldurulabilir. İçinde sadece temiz hava depolanır.

Ona ihtiyaç duyulduğunda yerini hiç bir şey tutamaz.

Dolum kapasitesi : 85 LitreBoy : 34 cm.En : 5.7 cm.Maksimum basınç : 200 BARDolu ağırlığı : 0.985 Kg.Yüzeyde nefes adedi : 52 (1.6 Lt. her nefes)Su dolum hacmi : 0.42 litre

TELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15e-POSTA: [email protected] Web: www.promarltd.com

Usta bir sualtı avcısı olan ve zıpkınla avlananlar arasında çok sevilen 38 yaşındaki Zafer Tan, 25 Kasım Pazar günü dalış yaptığı Silivri’de yaşamını yetirdi. Zıpkıncıların kurduğu forum ve sitelerde çok aktif olan ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaptığı dalış deneyimlerini arkadaşlar ıy la paylaşan Zafer Tan’ ın bir arkadaşıyla birlikte çıktığı zıpkın avında sığ su bayılması nedeniyle hayatını kaybettiği öğrenildi. Silivri Uyumkent Sahili açıklarında

uzun saatler dalış yaptıktan sonra bota çıkan Zafer Tan’ın son kez dalmak istediğini söylediği dalış arkadaşının ikazını dinlemeden suya tekrar girdiği belirlendi. Çok deneyimli ve bilgili bir dalgıç olan Zafer Tan’ın son dalışının ardından satha(deniz yüzeyine) gelirken 10-12 metrede sığ su bayılmasıyla karşılaştığı ve suda kaybolduğu öğrenildi. Dalış arkadaşının hemen sahil güvenlik ve deniz polisine haber vermesine rağmen usta dalgıcın cesedinin

Sığ su bayılması bir can daha aldı.Yazı: Gökhan Karakaş (*)

Silivri sahilinde zıpkınla balık avlamak için dalış yapan Zafer Tan, tüm sualtı avcılarının korkulu rüyası ve en çok ölüme sebep olan sığ su bayılması nedeniyle hayatını kaybetti. Nefesle dibe dalan en tecrübeli zıpkıncıların bile ölümüne neden olan sığ su bayılması sonucu ölen Zafer Tan, zıpkıncılar arasında çok tanınan ve tecrübeleriyle takip edilen bir avcıydı.

34

aynı derinl ikte 1-2 saat sonra bulunduğu vurgulandı. Deneyimli ve sevilen dalgıcın evli ve bir çocuk babası olduğu öğrenilirken, ölümü zıpkın avcıları arasında büyük üzüntüye neden oldu. Zafer Tan gibi deneyimli dalgıçların bile kurtulamadığı sığ su bayılması adlı tehlikenin şimdiye kadar pek çok sualtı avcısının ölümüne neden olduğu öğrenildi. Ölümcül tehlike: Sığ su bayılması Sualtı Avcıları Derneği, sığ su bayılmasının ö l ü m c ü l te h l i ke s i n e d i k ka t çe ke r ke n , derinl iği az olan sularda ve hep yüzeye çıkarken meydana geldiğini vurguladı. Sığ su bayılması genellikle yüzeye çıkışta son metrelerde görülüyor (0-10 m). Oksijen açlığı çeken akciğerler yüzeye yaklaştıkça daha hızl ı genişl iyor. Kanda az miktarda kalan oksijen akciğerlere çok hızlı transfer olunca kanda çok ani bir oksijen yetersizliği doğuyor. Merkez sinir sistemi (MSS) ise bu durumda acil durum nedeniyle oksijen tüketimini azaltıyor.

Dalgıç için kritik an burada başlarken bilinç kayboluyor. Dalgıç bu sırada nefes almak için mücadeleye başladığında boğulabiliyor. S ığ su bayı lmasın ın ö lümcül sonuçlar la sonuçlanmasının asıl sebebi ise çok ani ve hızlı gelişmesi. Dalgıç ne olduğunu anlamadan ani bir baş dönmesinin ardından (1-2 saniye) b i l i nc in i kaybed iyor. B i l i nçs i z se rbest dalıcıların dibe daha rahat inebilmek için fazla ağırlık almaları sonucu sığ su bayılmasıyla karşılaştıklarında palet vuramadıklarından dibe batıyor. Sığ su bayılmasının önüne geçmek için yüzeyde hipervantilasyon(hızlı ve derin nefes alma) yapılmaması ve fazla ağırl ık al ınmaması gerekiyor. Uzmanlar ölümcül tehlike sığ su bayılmasına yakalanmamak için dalış öncesinde derin ve hızlı nefes alınmaması olduğunun altını çiziyor. ■

(*) Milliyet Gazetesi muhabiri

35

Bulutlu MarginatusKimisi çekingen, kimisi canciğer, kimisi bulutlu kimisi renkli ve benekli benekli; dünyada 100 farklı türden orfozla karşı laşabileceğinizi biliyor muydunuz? Ben bu haftasonu Akdeniz sular ına ev sahipl iği yapan Epinephelus Marginatus türüyle karşılaştım ve biz bayağı bir yakınlaştık.Epinephelus Marginatus Akdeniz’in en bilindik orfoz türüdür. Büyük bir vücuda ve ağza sahip bu arkadaşımız her ne kadar 300 metrelere kadar inebilsede, onunla kayalık zeminli sığ sularda, deniz çayırlarında ve hatta batık karinalarının alt bölümlerinde karşılaşmak mümkündür. Yaşına ve bulunduğu mevsime göre kahverengi veya yeşil renge bürünür. Bulut lu benekler i nedeniy le yunancada bulutlu anlamina gelen “Epinephelus” diye adlandiri lmistir. Ortam değiştikçe beyaz benekleride aynen bulutlar gibi yer değiştirir. Onu ilk gördüğümde çayırlarda tek başına ağır ağır i ler l iyordu. Yanına yavaş yavaş

yaklaşmayı tercih ettim. Bana alışması için ona biraz süre tanımak istedim. Her seferinde aramızdaki mesafe dahada azalıyordu. Palet çırpmamaya ve hava kabarcıklarımı az ve minik tutmaya gayret ediyordum. İlerlemek için kayaların uç noktalarından kendimi çekip süzülüyordum. Bunları yaptıkça aramızdaki su kütlesinin miktari git gide düşüyordu. Her ne kadar arkasından gizli gizli yaklaşıyor gibi görünsemde, beni o pörtlek gözlerinden farkettiğini biliyordum. Ama çabalarim sonuç verdi ve sonunda yüz yüze geldik. Maskemin camlarindan bizi fotoğraflayan Erhan Öztürk bulutumsu beneklerini görebiliyordu. Fotoğrafta yanımda poz veren orfoz bir dişiydi. Sanırım erkek bir orfozla fotoğraf çektirmem imkansiz. Hermafrodit (erdişi) özelliklerinden dolayı orfozlar cinsel olgunluğa er işt iğ i zaman diş i c ins iyet organlar ına sahiptirler. Hayatlarının uzun bir bölümünü dişi olarak geçirdikten sonra dişi cinsiyet

Yazı Bahar ÇamözüFotoğraflar Erhan Öztürk

36

organlar ını kaybederler ve yer ine erkek cinsiyet organlari gelişir. Aşırı avlanmadan dolayı erkek orfoz görme olasılığı çok düşüktür çünkü erkek olunca yeterince büyük ve iri olurlar, buda balıkçıların hiç tereddüt etmeden avlanmalarına sebep olur. Biraz haydut suratl ı olmasına bakmayın, zararsızdır. Hatta resimde de görüldüğü gibi cana yakındır. Yasam sureleri turlerine gore degis i r ama yaklas ik 40 y i l l ik b i r omurleri vardir. Fakat Akdeniz’in en lezzetli balıklarından biri olduğundan ve dolayısıyla ekonomik bakımdan değerli kılınan bu türün

2007 yılından beri nesli tehlike altındadır. Her geçen gün bu fotoğraf karelerine girme şansı düşüyor. Bu nedenle sevgili sualtı misafirleri ve dolaylı olarak tüketici ler, lezzeti baska yerlerde arayalım ve orfoz tüketimine bir son verelim. Belirli bir yaşa ve büyüklüğe ulaşmamış bir orfozun avlanması sadece ona zarar vermez, ondan üreyecek yavrularında zarar görmesine neden olur. Hatta hiç avlanılmasın. Eksik olsun, talep edilmesin, dışlansın, sevilmesin, çıkarılsın menülerden. Denizlerimizde onlara rastlama ihtimalimizi gelin hep birlikte arttıralım.

Kaynaklar:http://blogs.menupages.com/southflorida/2007/09/grouper_sandwiches_disappearin.htmlhttp://www.dinosoria.com/merou.htmhttp://www.futura-sciences.com/fr/definition/t/zoologie-2/d/merou-brun_9588/http://www.geocities.ws/vural_yav/balik/denizin_sirlari.htmhttp://tr.wikipedia.org/wiki/Orfozhttp://www.kibrisgazetesi.com/popup.php/cat/2/news/140274/PageName/Ic_Haberlerhttp://en.wikipedia.org/wiki/Epinephelus_marginatushttp://www.yeniduzen.com/haber_detay2.asp?a=36396&print=yes

37

Orfozbültenlekırmızıaranmasın!Yazı: Gökhan Karakaş

Nesli tehlike altında olduğu gerekçesiyle Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından kırmızı listeye alınan orfoz balığının Türkiye karasularında amatör avının serbest olması, doğaseverlerle zıpkıncıları karşı karşıya getirmişti. Orfozun yasaklanması için girişimlerini sürdüren çevreciler Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu’yu ziyaret ederek orfozun sadece fotoğraflarda kalmaması için çaba sarf edilmesini istedi.

38

39

Denizlerimizdeki en ilginç balıklardan olan orfozun avının neslinin tükenme tehlikesine rağmen serbest olması çevrecilerle zıpkıncıları karşı karşıya getirmişti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Ağustos 2012’de aldığı kararla olta yada ağla avlananlar için tamamen, zıpkınla avlananlar için günde bir tane olmak üzere serbest bırakılan orfoz, Türkiye’nin de imzaladığı Barselona ve Bern Sözleşmeleri gereğince korunması gereken türler arasında yer alıyor. Dünya Doğayı Koruma Birliği(IUCN) 2011’de yaptığı araştırma sonunda bu balıkların aşırı hızla tükendiği uyarısını tekrarlayarak koruma önlemlerinin arttır ı lmasını isterken avının serbest bırakılması tepkileri arttırmıştı.

40

41

42

43

Lüfer balığının soyunun tükendiği yolundaki haberlerin ardından başlatılan kampanyaların benzer i orfoz iç in düzenleniyor. Sosyal medyada orfozun korunması için çağrılar yapan çevreciler ve doğaseverler, seslerini duyurmak için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na başvurdu. Denizseverler adına sualtı görüntüleme yönetmeni Tahsin Ceylan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu’ya Kaş’ta çektiği bir orfozun fotoğrafını hediye etti . Ceylan, “ Ağustos ayında yürürlüğe giren hükümden sonra orfoz üzerinde yoğun olarak zıpkınla av baskısının arttığını görüyoruz. Günde bir tane avlanma kriterinin denetimi imkansız olmasına karşın avlanan balığın ticari amaçla kullanılmadığının da kontrolü zor. Zıpkıncılar tarafından vurulup boyunlarına asılan sıra sıra

orfozlar ve tezgahlarda rastladığımız zıpkınla vurulmuş orfozlar bu kontrolün zorluğunun somut göstergesidir. Dünya bir türün nesli tehlikeye girdi mi, hemen avcılığını yasaklıyor ve yoğun olabileceği yerleri deniz koruma alanı ilan ederek balıkçılığa kapatıyor. Yani bizim Gökova’ da olduğu gibi. Her dört ayda popülasyon izlemesi yapılarak türün gelişimi izleniyor. Habitat kaybı, besin azalması gibi faktörler türün yok olmasında mutlaka etkili ancak bilinçsiz avlanma her zaman en büyük tehlike olarak karşımıza çıkıyor” dedi. Kendinin de iyi bir şnorkel dalıcısı olduğunu dile getiren Kutbettin Arzu ise türün korunması, gelecek nesillere aktarılması için konuyu hassasiyetle inceleyeceklerini gerekli tedbirleri alacaklarını söyledi. ■

Orfoz sadece fotoğraflarda kalmasın

44

TELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15e-POSTA: [email protected] Web: www.promarltd.com

Dijital fotoğrafçılığın yaygınlaşması ile iki kabaca iki gurup kamera kullanıcısı ortaya çıktı. Bunlardan biri, fotoğraf teknolojisinin üst düzey ürünlerini tercih edip fotoğraflarını yüksek kalitede çekme hedefinde olanlar , diğerleri de ellerinde ,pratik, küçük, hafif, tasarımlı kameralar bulundurup, foatoğraf çekerken en kolay ve ucuz yolu terc ih edenlerdi. Birinci gurupta olanlar kesinlikle DSLR kamera kullanıcıları olurken, ikinci guruptakiler ise doğal olarak kompakt makineleri tercih edenlerdi. Bu iki kamera sistemini birbirinden

ayıran en önemli özellikler DSLR kameraların hızları , çok sayıda ve çeşitl i l ikte objektif kul lanı labilmeleri olurken, ağır ve pahalı olmaları da dezavantajları olurken , kompakt makineler de ucuz ve hafif olup kullanım kolayl ığ ı yanında arka arkaya fotoğraf çekerken ilk gurup ile mukayese edilmeyecek derecede yavaş olmaları , tek objektifli olmaları en önemli dezavantajlarıydı. Ancak günümüzde her iki gurubun avantajlı taraflarını bir araya getirecek üçüncü bir gurup kamera sistemi artık yavaş yavaş pazardaki yerini almaya başladı. Bu gurup kameralara da

Su üstünde de, sualtında da, gelecek onlarda;

AYNASIZ KAMERALAR

Tüm Canon lensler ile kullanılabilen Canon EOS M Canon EOS M modeli için ilk kabin anonsu yapan firmalardan biri Ikelite oldu

46

Aynasız kameraların şlk önemli popüler modeli olan NEX-5 bugün yerini NEX-7’ye bıraktı

Aquatica tarafından NEX-5 için tasarlanmış kabin

Aynasız kameralar yarışına Nikon ‘da “J” serisi modeller ile katıldı

Olympus’un aynalı kamera modelleri de pazarda yaygınlık kazandı

Aynasız (mirrorless) kameralar adı verildi. Bu yeni kameralar kompakt makinelerin özellikle sensör olarak daha geliştirilmiş bir donanımları yanında en önemli özellikleri DSLR kameralar gibi değişebilen objektiflere sahip olmalarıydı. Bu yeni gurup kameralara kompakt makinelerin değişebilen lensli modelleridir demek yanlış olmaz. Bu gurup kameraların i lk başarı l ı temsi lc i ler i Sony’nin NEX-5 i le başlayan seriydi. Sualtıcılar arasında yaygınlık kazanan ilk aynasız kamera modeli de Sony’nin NEX-5 modeli ve onunla birlikte Aquatica’nın kabini oldu. Daha sonra Olympus, Nikon , Ricoh, Fuji gibi markalar bu sınıf kamera modellerini birer birer piyasaya sürdüler. Fakat son zamanlarda bu alanda sesiz kalan Canon , asıl büyük devrimi gerçekleştirecek bir model olan EOS M’i piyasaya sürüyor.

Canon’un bu model in in en büyük fark ı , diğer marka modellerinin kendileri için tasarlanmış bir iki lensleri olmasının yanında özel bir adaptör i le tüm Canon lenslerini kullanılabilen bir aynasız kamera olması. Böyle l ik le ku l lan ıc ı lar cebe s ığabi lecek boyutlardaki EOS M’e takı lacak adaptör sayesinde, profesyonel lensler kullanarak çok daha profesyonel fotoğraflar çekebilecek.Bu da gelecekte fotoğrafçıların elinde olacak fotoğraf makinelerinin ilk prototipi olarak kabul edilebilir. Aynasız kameraların sualtında yaygınlığının önündeki en önemli engel, kabin fiyatlarının DSLR kabin f iyatlarına yakın bir maliyet o luşturma lar ıd ı r. Bu durumda ş imdi l i k sualtıcıların aynasız kameralara yoğun talep oluşturmasını önlemektedir. ■

47

48

İşteBenim

DenizatımYazı ve fotoğraflar: Tuğba İpek Kutlay

49

E m i n i m s u a l t ı n d a fo to g ra f çe ke n h e r arkadaşımızın tutkuyla fotografını çekmekten çok hoşlandıkları ve onlar için özel yeri olan bir canlı vardır… Benim içinde sualtında fotograf çekmeye başladığım ilk andan itibaren beklide en son çocukluğumda gördüğüm için , belki de asil ve mağrur duruşundan dolayı denizatı fotoğrafı çekmek bir tutku oldu .

Değirmendere’de DESSAT dal ış okulunu, yaptıkları harika organizasyonları zaten takip ediyordum. Aynı zamanda doğum yerim olan Gölcük’ün depremde suların altına gömülen yerlerini görmenin de i lginç bir deneyim olacağını düşündüm.Ve karar verip yağmurlu bir hava olmasına rağmen soğuk bir Kasım günü yola koyuldum.

İlk dalışı batık şehire yaptık. İkinci dalışı denizatlarının olduğu bölgeye planladık.Dalışa başlamadan önce sualtı fotografçısı olan Rıza hocanın verdiği bilgileri kullanarak flaşı ayarladım.(hatta diyafram ve enstantane. ayarlarını bile).Dalışa başladık. Su sıcaklığı 14 C derece idi ki bu benim daldığım en soğuk deniz suyuydu..Bir kaç deniz yıldızı ve yengeçten sonra Murat hoca 12 metre lerde e l iy le koymuş gibi denizatını buldu. Denizatının her açıdan fotografını çektim..Su altında çok iyi pozlar yakaladığımı düşünürken suyun dışına çıktığımda denizatının net oldugunu ama arka planda oldukça fazla partiküllerin neden olduğu geri yansımalar (bacscatter') olduğunu görünce oldukça üzüldüm .Evde bu fotografın nasıl kurtarılacağını ve bilgisayar kullanımını araştırmaya başladım. Haliyle PS

50

51

konusunda da enaz fotografçılık kadar cahil olduğumu farkedince bir arkadaşımın Güzel Sanatlar Fakültesi Fotografçılık bölümünde okuyan oğlundan PS kullanımı hakkında bir şeyler öğrendim.

Sualtı fotografcılığına kısa sürede tutkuyla bağlanmam ve biraz acemi şansıyla karşınızda işte benim güzel denizatım… ■

Kamera: Canon G12Kabin:WP-DC34Flaş: Sea&Sea YS-02 (çift)Çekim değerleri: f:8,Ens:1/160, ISO 200

52

TELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15e-POSTA: [email protected] Web: www.promarltd.com

POSEİDON’UN OĞLU TUTSAK EDİLDİ!Yazı ve fotoğraflar: M. Erhan ÖZTÜRK

Yarışmalar bizim için heyecanlıdır. Çünkü tüm dalıcıların da bildiği üzere dalmak, bir spor değildir. Sporda yarışmak var, rekabet var; yani heyecan var. Dolayısıyla ‘sualtı fotoğrafçılığı’ yarışmaları bizim alanımızda neredeyse tek yarış, tek heyecan.

54

İşte yine böyle büyük bir heyecanla çıktık yola. 4 kişilik bir takımımız vardı. Neşeli bir yolculuktan sonra vardık Çeşme’ye. TSSF 2012 yılı 15. Altın Palet Sualtı Görüntüleme Türkiye Şampiyonası burada yapılacaktı. Bu kez neşe, yerini hafiften bir strese bırakmaya başladı. Eeee… ne de olsa olay sadece fotoğraf çekip çıkmak değil. Bu işin kuralları var. Kuralları bilmek ve onları uygulamak lazım. Bu yarışmaları seviyorum çünkü yaptığımız işin bir ahlakı olduğunu kuralları sayesinde bize zaman zaman hatırlatmış oluyor. Bu hatırlatma biz dalıcıların çoğuna pek gerekmese de bazen faydalı olabiliyor. Nasıl mı? Sadece okuyun !Triton dediğimiz kabuğu çoğu dalıcı bil ir. Bundan yaklaş ık 5-6 sene önce çok s ık rastlardım sualtında. Sık rastladığımız için de gördüğümüz zaman bizi pek şaşırtmazdı; sadece çok büyük olanlar ın ı uzun uzun incelerdik. Ama son yıllarda çok azaldı sayıları. Artık göremez olduk. Zaten “Nesli Tükenmekte olan Canlılar” arasında yerini çoktan almış ! Dürüst konuşmak gerekirse artık boş bir tritona denk gelirsem alıp, sualtında başka bir yere saklıyorum. Almasınlar diye ! Başka bir hayvan ev olarak kabul edip de sırtlanmak isterse diye de; rahat çıkabileceği bir yere koyuyorum. Nesli tükeniyor çünkü triton değerli bir süs eşyası. Hoş görünümü nedeniyle satıl ıyor. İnsanlar kulaklarını dayadığında (güya)denizin sesini dinlesinler diye tüketi l iyor. Kabul edemiyorum. Sivri ucunu delip, ses çıkaran bir müzik aletine dönüştürülebiliyor. Zevk için ! Ama o yok oluyor….Onu ve diğerlerini yok etmeye hakkımız olmadığını düşünüyorum. Bunun pek çok sebebi var. Her şeyden önce o Poseidon ve Amphitrite’nin oğlu. Mitolojik bir değeri var yani. Belden yukarısı insan, belden aşağısı balık olan ve ayakları at ayağına benzeyen bir deniz tanrısı o !

İkincisi diken deniz yı ldızının (thorn) en büyük düşmanı. Bu deniz yıldızı da mercan kolonilerinin en büyük düşmanı. Hatta yurt dışında bazı bölgelerde sualt ı rehberleri dönem dönem bu yldızları avlamaya çıkıyorlar mercanları tüketmesinler diye. Bu bir görev üstelik. Çünkü bu yıldız, önüne çıkan her şeyi yalayıp yutabiliyor ve sualtında rehberler dışında neredeyse tek korktukları canlı triton !Nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya. Bitiyor yani….Dönelim yarışmaya…İlk gün ilk dalış. Stresim arttı çünkü diğer yarışmacıların çoğu epey b i r zaman önce yar ı şmanın yap ı lacağ ı b ö l g eye g e l m i ş , h a z ı r l a n m aya ço kt a n başlamışlar. Hangi bölgede ne var, hangi bölgeye ne zaman dalarsak ne çekeceğiz, hepsini biliyorlar. Nasıl strese girmeyeyim, ben havamızı çabuk bitirmeyelim de, bol zamanımız olsun derdindeyim, rakiplerimin çoğu çoktan hazırlamış oldukları pozu çekip çıkmak derdinde…İndik mavi derinlere…mavi kaplayınca her yanımı, değişiveriyorum birden. Huzur iniyor içime, dünya derdi dünyada kalıyor, stres gidiyor, heyecan gidiyor, eve geliyorum sanki ! İnanın; belki de olması gereken yarışma psikolojisinin yarısı uçup gidiyor. Aşağıda tam gezinmeye, görüntü avlamaya baş lamışt ık k i ; kaya lar ın aras ından b i r ip in ucu par ladı . Seneler in tecrübesiyle yarışmacı arkadaşlarımdan birinin, fotoğraf ekipmanlarından bir parça düşürdüğünü zannederek, ipe uzandım. Ama ipe bir şey takılıydı ! Hafifçe çektim...., ipin ucunda sıkıca bağlanmış, canlı bir triton vardı !!!

İ z le r taze, bu t r i ton , bu ipe bağlana l ı çok o lmamış . İpuç la r ı çok aç ık , bunu yarışmacılardan biri yapmış. Niye? Fotoğraf çe k m e k i ç i n? ! S u a l t ı n d a n h i ç b i r ş ey

55

çıkarılmayacağını, sadece görüntü avcılığı yaptığımızı söyleyerek övünen, bizlerden biri mi yani? Olamaz ! Peki sebebi ne o halde? Beslenemesin, ölsün diye mi? Vahşice, üstelik sebepsiz! Gülmeye başladım sonra. İnsan bu kadar aciz olabiliyordu demek...! 

Çıkınca önce uzun uzun etrafıma baktım. Y ı l l a rd ı r tan ıd ığ ım, beraber yar ı ş t ığ ım dostlarım, yeni başlayan gencecik fotoğrafçılar v a r d ı e t r a f ı m d a . H i ç b i r i o l a m a z d ı ; yakıştıramadım yani. yarışma organizasyonuna söyledim, brifingte uyarı yapıldı ama işe yaradı mı bilmiyorum. 

Anlık zevklerimiz için, bir anlık mutluluklar için, egolar için geleceğimizi kaybetmeyi göze almak? Var olduğumuz, bizi var eden dünyayı yok etmek? Bir canlının ölümüne neden olmak? Alacağımız kaç kupaya, ya da ödüle değerdir...!!?Şu anda burada, bu yazıda ne yazarsam etkili olur da, insanlar ders alır? Ne söylersem pişman olur lar ve bir daha yapmazlar? Bilmiyorum...

Yarışmanın sonucu mu?.... Ah o triton benim karşıma doğal haliyle çıksaydı var ya.... ■

56

TELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15e-POSTA: [email protected] Web: www.promarltd.com

Köpekbalığı İleTehlikeli KarşılaşmaYazı: Gökhan KARAKAŞ

58

59

Deniz canlılarının çeşitl i l iği i le tanınan ve dünyanın her yerinden dalgıçların akın ettiği Kız ı ldeniz’de ik i Türk dalgıç en tehl ikel i köpekbal ık lar ından bir in in sa ld ır ıs ından ucuz kurtuldu. Mısır Hurghada’da dalış yapan sualtı fotoğrafçıları, dünyada en çok ölüme sebep olan okyanusal beyaz uçlu camgözün saldır ısını fotoğraf makineleriyle vurarak savuşturdu. Deniz kaşif Jacques Cousteau bu köpekbalığını okyanusta karşılaşılacak en tehlikeli tür olarak kabul ederken, büyük beyaz köpekbalığından bile fazla ölüme sebep olduğu bi l iniyor. Sualt ı fotoğrafçı lar ımız köpekbalığını suçlamadıklarını ve içgüdüsel olarak uğradıkları saldırının tek sorumlusunun da kendileri olduğunu söyledi.

Yıl boyu değişmeyen tropikal havası ve sıcaklığı nedeniyle dünyanın her yerinden turist akınına uğrayan Mısır’ın Hurghada sahillerinde iki Türk sualtı fotoğrafçısı köpekbalığı saldırısından ucuz kurtuldu. Geçtiğimiz ay Hurghada’ya giderek sualtı canlılığını görüntülemek isteyen Türk sualtı fotoğrafçıları, insanlara en çok saldıran okyanusal beyaz uçlu camgöz tipi bir köpekbalığının saldırısına uğradı. Büyük beyaz, boğa ve kaplan köpekbalığı ile birlikte dünya denizlerinde en saldırgan türler arasında gösterilen okyanusal beyaz uçlu camgözü deniz kaşif Jacques Cousteau açık okyanusta karşılaşılabilecek en tehlikeli canlı olarak tanımlıyor. Köpekbalığının kendilerine bir zarar vermeden tehlikeyi savuşturdukları

60

için isimlerini vermek istemeyen iki Türk sualt ı fotoğrafçıs ı , 15 metre derinl ikteki karşılaşmayı şöyle anlattı. “Sualtında çeşitli canlıları görüntüleyip satha doğru çıkıyorduk. Çevremizde dolaşan longimanus’u(Latince) gördüğümüzde paniğe kapılmadık. Fakat bize doğru geldiğini gördüğümüzde normalden hızlı tekneye doğru yükselmeye başladık. B i rkaç kare çekmişt ik k i 1 metre kadar yaklaştığını görünce hızlandık. Ayağımıza kadar sokulduğunda fotoğraf makinemizi savunma aracı olarak kullandık. Ağzını açıp yaklaştığınızda ayaklarımızı zor topladık ve tekneye çıktık” dedi.

Köpekbalığı değil biz suçluyuzUcuz kurtuldukları saldırıdan köpekbalığını sorumlu tutmadıklarını belirten dalgıçlar ilginç açıklamalar yaptı. Türk sualtıcılar, “Biz onun yaşam alanındaydık. O bizim yaşam alanımızda değildi . Onun misafir iydik ve tabiatında saldırma içgüdüsü bulunuyor. Kesinlikle saldırının sorumlusu biziz. Onların yaşam alanları hızla daraldığı için insanlara çok saldırıyorlar. Her yıl yüz milyon köpekbalığının yüzgeçleri için avlandığını düşündüğümüzde insanın daha tehlikeli olduğunu biliyoruz. Onlara kötü önyargıyla bakıldığı ve yaşam alanları hızla yok edildiği sürece biz sualtıcılar mutsuz o lacağ ız . Keşke b i r kez daha karşılaşabilsek” dediler. ■

61

62

63

Elektrik özellikleriyle Torpedo Ailesi;

Torpedinidae

Doğu Atlantik ve Akdeniz’in bilinen balıklarından. Kıkırdaklı balıklar ailesinden. Bilindiği gibi, kıkırdaklı balıkların (Chondrichtyes), özellikle vatoz ve onlara benzeyen üyeler i deniz araştırmacıları tarafından kısaca Köpek Balıkları olarak adlandırılırlar. Köpek Balığı olmasalar da bu grubun birçok özelliğini barındırmaları, aynı isimlendirmeye bazen sebep olur. Yani kısaca, ufak, yuvarlak bir köpek balığı karşımızda. Durum böyle olsa da onun korkutucu olan dişleri değil sahip olduğu farklı bir adaptasyonu; Elektriği…

Denizler ve okyanusların 300 metre derinliğine kadar dağılım gösterebilen, genelde kayalık-kumluk habitat lar ı seven bir türdür. 60 cm boya er işebi l i r. Bu tür ler bes lenme adaptasyonlarını gerçekleştirmek amacıyla elektrik yeteneğini kullanırlar. Ürettikleri elektrik savunma için de sergilenir. 100 kg’a kadar büyüyebildikleri bilinir. Bu vatozlar, farklı yapılı kas hücrelerinden oluşan elektroplaks denilen benekli yapılara sahiptir. Çok küçük alanlarda etkili olsa da normal statik elektrik gücü ortaya çıkar. Üretilen elektrik dokularda depo edilir ve kullanıma hazırdır.

Torpedo ailesinde en çok bilinen tür Torpedo torpedo o lsa da , üyelerden bazı lar ı (T. nobiliana) 220 volt’a kadar elektrik üretebilir.

Tüm ai le üyelerinde benzer olan böbrek benzeri bir çift elektrik organ dikkati çeker. Kas doku yapılı bu organların her biri 400 ile 500 arasında kolon’a sahiptir ve her kolon çevresinde elektroplaka ismi verilen, sayısı

400’ü bulan jel maddeli diskler bulunur. Kolonlar, birbirine paralel bağlanan pillerin mantığı ile çalışır. Her kolon elektrosit diye adlandırılan birçok disk benzeri hücreden meydana gelir. Tüm elektrositler, üst üste yığılmış şekilde, hücrelerin sinirsel kısımları aynı yöne bakar konumludurlar. Mezodermin damarl ı jelatinl i maddesi birbir ine yakın p laka lar ın boş luk lar ın ı do ldurmaktadı r. Kolondaki her plaka, iç, orta ve dış bölümlerine ayrılmaktadır. Dış bölüm sinirseldir ve sinir fibrillerinin bağlantı uçlarıyla donatılmıştır. Orta bölüm ince çizgileri taşımaktadır ve iç bölüm, papilla (etsi çıkıntılar) benzeri çok sayıda yapı ile sarılıdır. Bu bölgelerin, yüzey alanını genişleterek şarj etkisini arttırdığı bilinir. Elektrik balıklarında polarizasyon ve akım yönü aynı değildir. Deniz, okyanus ve tatlısularda yaşayan her bireyin farklı olsa da torpedo’larda akım dorsal’den ventral’e doğrudur. B u bak ımdan pa ra l e l yo l l u yerleştirilen günlük hayatımızda kullandığımız pillere benzerlik gösterirler. Bu arada eklemek gerek ki, sucul ekosistemlerde yaşam süren bazı elektrik balıklarında voltaj Torpedo’lara nazaran 220’nin çok daha üzerindedir.

Dış ortamda yapılan deneylerde, elektrik üretiminin 15 derecenin altındaki sıcaklıklarda yavaşladığı tespit edilmiş. Bundan hareketle, canlıların ya yıl ın belirl i dönemlerinde bu öze l l i k le r in i ku l lanmadığ ı ya da düşük s ıcakl ık lar iç in muhtemelen farkl ı laşmış adaptasyonlar geliştirdikleri düşünülmektedir.

Yaşamsal adaptasyonlar ına bakı ldığında

Yazı ve fotoğraflar: Barış Özalp

64

Torpedo ailesi üyelerinde genellikle karanlık, gölgelik ortamlara saklanma ve hareketsiz kalma davranış lar ı benzerdir. Genel l ik le yavaş bireylerdir ve agresif hareketlerine sık rastlanmaz. Resimlerden de görüldüğü gibi Torpedo torpedo türü kendini kum altına tamamen gömmek yerine çoğunlukla kayalık ovukların iç kısmına, kafası içe bakacak şekilde konum alır. Bu, yapılan bilimsel çalışmalarda türlerin sergilediği genel davranışlardan biridir (sebebi bilinmiyor).

D a l ı ş l a r ı n ç o ğ u n l u ğ u n d a t ü r l e r i f a r k edemezsiniz bile. Çünkü kum rengi ile aynı olan kuyruk yüzgeci fark edilir ilk zamanlarda. Kuyruk sonrası incelemeye devam ettiğinizde

kayanın içlerine doğru yönelmiş başı görmek mümkündür. Mağara benzeri kayalıkların iç kısmında da bu türlere sık rastlanır (resimlerde örnek).

Bil imsel çalışmalarda türleri i lk inceleme metodu ağlarla yakalayıp balıkçılık verilerinin elde edilmesi şeklindedir. Böyle olsa da, scuba ve manta-tow gibi yöntemler de sualtında tür ler i incelemede etk indir. Bal ık lar bir günde elektrik şarjı yapamazlar. Eğer tür örneklenecekse, balığa zarar vermeyecek bir cisim sualtında balığın dorsal kısmına doğru bırakı l ır. Bal ık yabancı cisme kısa aralıklı elektrik şokuyla cevap verir. Tekrar aynı cisim balığın üstüne bırakılır ve balık

65

Kaynaklar

Piska, R.S., Naik, J.K. 1999. Fish biology and ecology. 337p.http://www.science.fau.edu/sharklab/courses/elasmobiology/families/Torpedinidae.pdfhttp://en.wikipedia.org/wiki/Common_torpedo

tekrar elektrik verir. Bu işlem birkaç kez tekrarlandığında balık artık depoladığı tüm şarj ı kaybeder. En son, art ık bal ığın şok özelliğinin kaybolduğu anlaşıldığında küçük ağ kepçe benzeri materyallerle türleri örneklemek ya da marka lama yapmak mümkündür. Ayrıca ekosistemde tür sayımlarında manta-tow yöntemi i le popülasyon incelemeleri de yapılabil ir. Ayrıca sualtında yapılacak markalama metotları ile canlılar uzun süreler GPS yardımıyla izlenebilmekte ve özellikle üreme, göç vb. gibi adaptasyonlarına ilişkin bilgiler elde edilmektedir. Bu işlemler zor ve zaman alıcı gibi gözükse de kullanılabilir metotlar olarak bilinirler. Ancak elbette ki

çalışmaların geneline bakıldığında balıkçılıkta kullanılan ağlar, veri alımında ilk sırada yer alırlar.

Ü lkemiz k ıy ı l a r ında öze l l i k l e Marmara ve Kuzey Ege’de bal ık lar la i lgi l i yapı lan çalışmaların azl ığı dikkat çekicidir. Elbet bunda, türlerin ekonomik olmaması gibi bir etken mevcuttur. Durum böyle olsa da türlerin ekolojik önemlerinin değerlendirilmesi ve gerçek popülasyon verilerinin alımında yavaş yavaş scuba, manta-tow ve markalama gibi yöntemlerin kul lanımına geçi lmesinin de bilimsel verilere katkı sağlayacağı kuşkusuzdur. ■

66

4 Aralık 2012 tarihinde İstanbul’a vardığımda uzun süredir olmadığım kadar ümitliydim. Uzun süredir görmediğim dostlarımla, ortak dertlerimizi anlatacağımız bir toplantıda görüşecektim. Bir şeylerin değişme zamanının geldiğini hisseden, yaptığı işe her şeyini katan arkadaşlarımla artık dava arkadaşı da oluyorduk. Değişik bakış açılarına, değişik tarzlara sahip olsak da, hepimizin ortak bir noktası vardı. Sualtı dünyasına ve insanları bu dünya ile tanıştırmaya duyulan bitmez tükenmez bir tutku ve bağlılık. Bu tutkumuzu gerçekleştirmemiz idari bir takım sebeplerle gün geçtikçe zorlaştığından, ümidimiz de azalmıştı zamanla. Ancak şimdi uzun süreden sonra, dalışa başlama anındakine benzer bir

heyecan ile İstanbul’daydım.Deniz Ticaret Odası’nın İstanbul’daki ofisine “Ticari Dalış Merkezlerinin sorunları” konulu bir toplantı için davet edilmiştim. Diğer davetli arkadaşlarımla birlikte 15 – 16 kişilik bir ekibi oluşturuyorduk. Bu ekip içinde Ticari Dalış Merkezi sahipleri, bir Spor Kulübü Başkanı, bir Sualtı Fotoğrafçısı, iki Teknik Dalış Uzmanı, İki Turizmci, yabancı eğitim sistemlerinin Türkiye temsilcileri gibi dalış camiasında saygın bir yere sahip çok yetkin isimler vardı. Toplantı öncesinde bir araya geldiğimizde söylemesek de biliyorduk: Bir artık kenetlenmiş bir ekiptik, aynı amaç uğruna aynı söylemleri ısrarla söylemeliydik. Bu bizim için önemli bir fırsattı.Sorunlarımız net bir şekilde anlatılmalı, bu

Yazı: Asutay Akbayır

BU DALIŞ MERKEZİ VAR MI, YOK MU ?

Deniz Ticaret Odası Toplantısı Öncesinde dernek kurucu üyelerinin yaptığı Hazırlık Toplantısı

68

konunun önemi ve acil iyeti bizi dinlemek için orada bulunan çok yetkili isimlere açıkça ifade edilmeliydi. Bu amaçla aramızda belli konuları açıklamak üzere birkaç temsilci seçtik. Herkes kendine ayrılan sürede, kendine verilen konuyla ilgili net bilgiler vermek üzere hazırlandı. Sorun lar ı büyük b i r d ikkat le d in lemek üzere toplant ıya kat ı lmış olan yetki l i ler arasında, Deniz Ticaret Odası yöneticileri ve yetkilileri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın konuyla ilgili Genel Müdürü, Turizm Bakanlığı’nın yetkilileri ve avukatları bulunmaktaydı. Yapılan hazırlıklar işe yaramış olmalı ki , son derece anlaşıl ır bir şekilde sorunlar yetkililere iletildi.

Neler anlattık? 1. Ticari müesseseler olduğumuzu,2. Deniz Ticaret Odası üyesi olduğumuzu,3. DTO üyeleri olarak mesleki etikler ve kurallar belirlenmesinin gerekliliğini,4. Mesleğin içinde olan, bizzat sorunlarını yaşayan kişiler tarafından bir meslek birliği oluşturulmasının ve bu meslek birliğinin de Ticari Dalış Merkezlerini idare etmesi en uygun olan bir resmi kurum bünyesinde kurulması gerekliliğini,5. Ticari Dalış Merkezilerinin oluşturulacak bu komite tarafından yetkilendirilmesinin ve dalış merkezi olma koşullarının yeniden ve küresel gerekliliklere uygun olarak düzenlenmesinin gerekliliğini,

6. ISO, EUF, RSTC, CEN gibi çok önemli otoriteler tarafından onaylanmış PADI, SSI gibi uluslararası sistemlerin eğitmenlerinin dünyadaki saygınlıklarını, çalıştıkları dalış merkezleri için çok önemli değerler olduklarını, işlerini en iyi şekilde yaptıklarını ve çok iyi bir denetlemeye tabi olduklarını,7. Ancak, yukarıda bahsi geçen eğitmenlerin Türkiye’de yetkilendirmeyi yapan “Türkiye Sua l t ı Spor lar ı Federasyonu” (b i r spor federasyonu) tarafından Türk vatandaşı olsalar dahi; eğitim faaliyetlerini gerçekleştirebilmeleri için, önce başka bir eğitim sistemi olan CMAS eğitmeni olmalarının zorunlu kılınmasından duyduğumuz rahatsızl ığı anlatt ık . Ve bu toplantıyı izleyen son derece yorucu ama

keyifli sürecin ardından Ticari Dalış Merkezleri Derneği’ni kurduk. TDMD’nin önemle üzerinde durduğu konulardan b i r i , az önce de vurguladığ ım gibi, hayatı boyunca CMAS eğ i t im i vermeyecek o lan b i r i n i n C M A S E ğ i t m e n i o lmak zorunda o lmas ın ın a n l a m s ı z l ı ğ ı d ı r . B u r a d a T S S F ’ n i n a r g ü m a n ı n d a n d a b a h s e t m e k t e f a y d a var. TSSF der k i , burada b a h s i g e ç e n e ğ i t m e n l i k CMAS eğitmenliği değildir; federasyon eğitmenliğidir. Ancak CMAS eği tmenin in

eline geçen karta baktığımızda, kartın bir yüzünde CMAS logosunun ve uluslararası tasarımının olduğunu, diğer tarafında da TSSF’nin tasarımının olduğunu görüyoruz. Bu dalıcı seviyesindeki kartlar için de geçerli bir durum ve tüm dünyada CMAS üyesi olan federasyonlardaki kart sisteminin aynısı. (Bir yüz CMAS, bir yüz ülke federasyonu logolu oluyor.) Ve CMAS yüzü yurtdışında basılıp geliyor, yani bu karta TSSF kartı demek, bu eğitmenliğe federasyon eğitmenliği demek, gerçeklerle örtüşmüyor.En özet haliyle, anlatmaya çalıştığımız şey: Nası l k i federasyon CMAS kurs lar ın ı ve eğitmenlik kurslarını destekliyor ve satışını yap ıyor, k i tab ın ı , da l ı ş kay ı t def ter in i ,

Denizcilik Bakanlığındaki Toplantı Öncesi

69

eğitmen kitini satıyor ve eğitmenlik sınavları düzenleyerek ticari faaliyetini sürdürüyor; b iz ler de bu faal iyet ler devam ederken mensubu olduğumuz eğitim sistemlerinin eğit imler in i vermeyi , t icaret in i yapmayı istiyoruz. Bunu dile getirdiğimiz ortamlarda, TSSF tarafından olayın özünü pas geçen ve yüzeysel b i r bakış aç ıs ıy la b ir karş ı argüman sunuldu: “Ticari Dalış Merkezleri Derneği’nin kuruluş amacı dalış merkezlerinin sorunlarını çözmek değildir, bu dernek yabancı s istemler in kurduğu bir o luşumdur.” Bu üzücü argümandan önce, derneğin kurucu ekibine bakılmasını dilerdik. Dernek kurucu ekibinde uluslararası sistemlerden hiçbirine mensup olmayan arkadaşlarımız, spor kulübü yönet ic is i arkadaş lar ımız ın o lduğu fark edilseydi, bu üzücü ve gerçekdışı söylemde hiç bulunulmamış olurdu. İ lk toplantıdan itibaren kenetlenen bu ekip için en önemli konu, özgürce ticaret yapmak ve diretilen sistem sebebiyle ülkemizin turizminin uğradığı zarara son vermektir.Bu noktada beni çok üzen ve yazıya bu başlığı vermeme yol açan bir konudan bahsetmek i s t iyorum. 2012 y ı l ın ın haz i ran ay ında Bodrum’un en eski dal ış merkezlerinden biri olan Motif Dalış Merkezi’nin sahibi ve eğitmeni Şevket Sevi Abimizi ani bir şekilde kaybettik. Şevket Abi CMAS Eğitmeniydi ve dalış merkezi bünyesinde bir tane de Rehber Balıkadam vardı. Şevket Abimizin dalış merkezi uluslararası bir eğitim sistemi tarafından “Avrupa’nın En İyi Dalış Merkezi” ödülüne layık görülmüş ve hizmet kalitesi herkesçe bilindiği üzere yüksek bir merkezdi. Hepimiz, büyük şehirlerden Şevket Abi’ye gidenler, yurtdışından gelen turist ler bu kal itenin

farkındaydık. Tüm ekibin, Şevket Abi’nin ve değerli eşi Elisabeth’in güler yüzü ve neşesi hepimizi mutlu ederdi.Şevket Abi’nin ani vefatı, bir gerçeği ortaya çıkardı. Bu büyük dalış merkezinin tek CMAS İki Yı ldız Eğitmeni Şevket Abi’ydi . Onun vefat ıy la bir l ikte, onlarca kiş inin ekmek kapısı olan, turizm acenteleriyle anlaşmaları olan, iş planları olan bir dalış merkezi aniden yetkisiz kaldı, TSSF’nin Yetkili Dalış Merkezleri listesinden bir anda yok oldu. Şimdi bu dalış merkezi var mıydı, yok muydu?Bir anda bu dalış merkezi çalışanları ticaret yapamaz oldular. Bünyesinde pek çok eğitmeni olmasına rağmen, kurulu bir düzeni olmasına rağmen, hatta akt i f bir CMAS Bir Yı ldız Eğitmeni bile olmasına rağmen; tek CMAS İki Yıldız Eğitmeni vefat ettiği için bu dalış merkezi faaliyetini sürdüremez oldu. Yetki belgesi iptal edildiği için, dalış merkezi dalış faaliyeti yapamadı ve hatta teknesini limandan dahi çıkaramadı. İşte bizim argümanımız burada daha da güçlü fark ediliyor. Diyoruz ki, bu örnekte de olduğu gibi bir dalış merkezi olmak için en az bir tane CMAS İki Yıldız Eğitmen bulundurma mecburiyeti , CMAS eğitimi vermeyecek olsan dahi bu zorunluluğun olması, abesle iştigaldir. Şimdi ne oldu? Bahsi geçen dalış merkezi vardı birden yok mu oldu? Var olan düzen yok mu oldu? Verilen eğitimler hiç olmadı mı? Yıllardır Türkiye’nin ve uluslararası camianın takdirini kazanmış bu dalış merkezi var mı, yok mu?Neyse, ani gelen ölümün verdiği üzüntü ve bu konuya duyulan şaşkınlıktan sonra, çabalarımız neticesinde bir tane CMAS İki Yıldız Eğitmen bulduk, dalış merkezi i le anlaşma yapıldı, kayıtlar güncellendi. Ve var olmayan bu dalış

Deniz Ticaret Odası Toplantısı Ticaret Bakanlığı Müsteşarlığı ziyareti

70

merkezi birden tekrar var oluverdi. Federasyonun listesinde yer aldı. Peki, bu yeni İki Yıldız Eğitmen orada hiç eğitim verdi mi? Hayır.Ya da, bu dalış merkezinde hiç CMAS eğitimi verildi mi? Çok az… Çünkü bu merkezin asıl müşterisi turistlerdi, talep de uluslararası sistemlere oldu. Çok nadiren de istendiği takdirde CMAS eğitimleri verildi. Ama asıl kitle dalış yapmaya gelen uluslararası sistemlerin dalıcıları ve bunların eğitimin almaya gelen kişilerdi. Sezon sonuna gelindiğinde, CMAS İki Yıldız Eğitmen olarak yetki belgesine işlenmiş olan kişi, başka bir iş alanına geçmek istediğini belirtti ve dolayısıyla dalış merkezindeki görevinden ayrılmak istediğini söyledi. Dalış okulunun şu andaki sahibi, rahmetli Şevket Abi’nin eşi Elisabeth de son derece dikkatli ve kibar olduğu için, hemen konunun gereğini yaptı ve federasyona gerekli yazıyı yazdı. Bunun sonucunda, dalış merkezi yine yok oldu. Federasyon dalış merkezinin yetki belgesini iptal etti ve merkezi listeden çıkardı.Yine faaliyetleri duran merkeze sordum : “Sizde CMAS Bir Yıldız Eğitmen de var, onu neden CMAS İki Yıldız Eğitmen yapmıyorsunuz ? Bizim çabalarımız sonuç verene kadar geçici süreyle faal iyet lere devam edebi lmek iç in bunu yapsanız ?” Dediler ki, “Bizim bünyemizdeki Bir Yıldız Eğitmenlerin İki Yıldız olabilmeleri için 50 adet CMAS dalıcısı yetiştirmeleri gerekiyor; ama bize CMAS kursu için talep gelmedi ki, ben de onlara CMAS kursu verdiremedim. Şimdi ben ne yapacağım?”Cevap veremedim. Çok üzüntülü ve çok yorucu bir yıl geçiren Elisabeth’e söyleyecek bir şey bulamadım. Eşini kaybeden El isabeth, ş imdi de iş ini kaybed iyor ve benden r i cas ı bu yaşadıklarını sizlerle paylaşmam. Ben de çok sevdiğim Şevket Abi ’ye ve aynı derdi paylaşan herkese görevimi yapmaya çalışıyorum. Bu ekibin parçası olarak hepimiz aynı amaca doğru aynı kararlılık ve bağlılıkla ilerliyoruz.

Turizm Bakanlığı Toplantısı

Dernek kuurucu üyelerinin Spor Bakanlığı Müsteşarı ziyareti

İç İşleri Bakanlığı Müsteşarı ziyareti

71

TELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15e-POSTA: [email protected] Web: www.promarltd.com