step dergisi sayı 3, aralık sayısı 2013

52

Upload: stepdergisicom

Post on 07-Mar-2016

243 views

Category:

Documents


16 download

DESCRIPTION

Girişimcilik ve Başarı Dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013
Page 2: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

Genç girişimciler, sektörlerin önde gelen girişimcilerini, girişimcilikle alakalı haberleri en güncel yerinden takip etmek istiyorsanız artık çok kolay..

Step Dergisini istediğiniz yerde istediğiniz zaman okuyabilirsiniz..

Siz istediğiniz taktirde başarı bir tık ötenizde..

/stepdergisi /StepDergisi

Page 3: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

Genç girişimciler, sektörlerin önde gelen girişimcilerini, girişimcilikle alakalı haberleri en güncel yerinden takip etmek istiyorsanız artık çok kolay..

Step Dergisini istediğiniz yerde istediğiniz zaman okuyabilirsiniz..

Siz istediğiniz taktirde başarı bir tık ötenizde..

/stepdergisi /StepDergisi

EDİTÖRDEN

Zaman o kadar çabuk geçiyor ki -aynı heye-can, aynı azim, aynı tutku- yeni başlamış gibi; yaptığınız çalışmalar, yazdığınız yazı-

lar, gittiğiniz röportajlar, çekilen fotoğraflar; ba-zense ettiğiniz kavgalar hep bir anı olarak kalıyor. Siz, okuduğunuz her bir cümleden gerçek hayat deneyimlerini örnek alırken, biz çaba sarf ettiği-miz her bir saniyeden yeni tecrübeler öğreniyoruz. Gerçek hikâyelerle yeni bir dünya kuruyoruz ken-dimize. Çeşit çeşit insan, farklı girişimcilik alan-ları, değişik hayat tarzları… Hepsinin tek ortak noktası var bizim için; azim.Birinci dergiyi çıkarırken heyecanımız anlatıla-mazdı, anlaşılamazdı; şimdiyse, yaşadığımız gurur paha biçilemez. Bu dergiyle birlikte onlarca insan, onlarca başarı hikâyesi edindik. Bunları da sizler-le hiçbir karşılık beklemeden paylaştık. Alanında bu kadar başarılı insanları aynı platform üzerinde buluşturmak belki bir hayaldi en başta; ama en güzeli de: “Sadece bir hayalle başlayıp aynı düşlerle yazmaktır gerçeği”.Step adındaki anlam gibi adım adım yürüyor yo-lunda, bizleri yalnız bırakmayan dostlarımızla her gün biraz daha kalabalık bir aile olarak. Girişimci bir ruh her zaman kazanır hayatta, önemli olan yolunu şaşırmadan, sapmadan, karşına çıkanları hafife almadan yürümektir. Biz de bu uğurda değil üç; sayısız dergiyle yolumuza devam etmeyi hedef-liyoruz. Belli mi olur; yarın öbür gün belki sizin de paylaşacağınız bir hikayeniz olur.

STEP DERGİSİ

KÜNYEKurucular

Kemal Talha KOÇFatih ÇAPAK

Genel KoordinatörEsma KAPLAN

EditörBurak ARIK

Sosyal Sorumluluk KoordinatörüErcan KARAÇELİK

Röportaj SorumlularıM. Ebsar EREN

Reklam KoordinatörüFatih ÇAPAK - Talha KOÇ

Metin ŞAHİN

Fotoğraf ve Görsel İçerik KoordinatörüNazgül Ece KALAMİ

Tasarım KoordinatörüMuhammet GİRGİN

İsmail Burak SÖNMEZ

İletişim : [email protected]

Burak ARIK [email protected]

Page 4: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

İÇİNDEKİLER

610

1624

Serdar URÇARHP Türkiye Genel

Müdürü“İyi Yönetici Olmak İçin Büyük Resmi Görmek

Önceliklidir.”

Ömer EKİNCİDesnet Bilişim

Grubu Kurucusu“Para İçin Kendinizden

Ödün Vermeyin..”

Masis Aram GÖZBEKBoğaziçi Caz Korosu Şefi

“Üç Dakika Parça Sürü-yor, İki Dakika Alkış.”

Gamze CİZRELİBig Chefs Kurucusu

“Her Bitiş Ve Kaybediş Daha Parlak Bir

Başlangıç Doğuruyor.”

Page 5: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

46

3042

50282214

Makaleler

Serkan SEVİMMedianova A.Ş.

CEO’su“Yoldan Keyif Almıyorsan Hayat Çok Sıkıcı Bir Yer.”

Enes OLGUNNetwork

Marketing Master “Network Marketing İle Çalışma

Kararımı Hayatımda Aldığım En İyi Karar Olarak

Görüyorum.”

Renan CeylanANGİKAD Yönetim

Kurulu Başkanı“Kadınların Sektörde Olması

Gerektiğine İnanıyoruz Ve Daha Da Artması İçin

Uğraşıyoruz.”

Mustafa DişçiBir Girişimcinin Yapmaması Gereken Şeyler

İdris CinGirişimcilik Nedir ve Girişimcilik Neden Trend Olmalıdır?

Ercan KaraçelikEngelli Hakları!

Mustafa AtasoyYa Memur Zihniyeti Altında Çalışmak Zorunda Kalsaydınız?

Page 6: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

6

Serdar UrçarHP Türkiye Genel Müdürü

Page 7: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

7

Şimdi size, işletme yönetimi bölümünden mezun olmuş, kariyer basamaklarını hızlı-ca tırmanmış ve HP’ye HP Finansal Hizmet-ler bölümünü kurarak dahil olup HP genel müdürlüğüne kadar yükselme başarısı elde etmiş değerli bir insanın röportajını aktara-cağız. Üstelik ülkemizde ilk e-ticaret proje-leriyle meşgul olan ve ülkemize değer katan bir girişimci. Sizi birçok konuda bilgilendi-

rici röportajımız ile baş başa bırakıyoruz.

GİRİŞİMCİ ARKADAŞLARIMIZA KEN-DİNİZİ KISACA TANITIR MISINIZ?

HP Finansal Hizmetler bölümünü kur-mak üzere 1997’de HP Türkiye ailesine

katıldım. Ardından Kişisel Sistemler Satış ve Pazarlama Yöneticiliği pozisyonunda ve Ti-caret Kanalları Organizasyon yöneticiliği gö-revinde bulundum. 2002 yılında gerçekleşen HP–Compaq birleşmesinin ardından Kişisel Sistemler Grubu (PSG) Türkiye Ülke Müdür-lüğü görevini yürüttüm. 2007 yılında PSG Ortadoğu Genel Müdürü olarak HP kariyeri-ni Dubai’de sürdürdüm ve Eylül 2008’den bu yana HP Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım. Marmara Üniversitesi İşletme Yönetimi bö-lümünden mezun olduktan sonra aynı üni-versitenin Jeanne Monnet Enstitüsü’nde Av-rupa Politikası ve Ekonomisi üzerine master eğitimimi tamamladım. Kariyerime Arthur Andersen’da denetçi olarak başlamamın ar-dından uluslararası enformasyon teknolojisi dağıtım şirketi Karma Bilgisayar’da çalıştım; ardından profesyonel hayatına bir internet servis sağlayıcısı olan Superonline’da devam ettim. Superonline’da İş Geliştirme Müdürü olarak görev yaptığım sırada Türkiye’deki ilk e-ticaret projelerinden birini hayata geçir-dim. Aynı zamanda yöneticilik eğitiminin bir parçası olarak 2005 yılında, INSEAD Genç Yöneticiler Programı’na katıldım. Evli ve iki kız çocuk sahibi ve sıkı bir Fener-bahçe taraftarıyım. Futbol dışında snowbo-

7

ard ve golf sporuyla ilgileniyorum diğer ho-bilerim arasında tiyatro, kısa film ve amatör oyunculuk yer alıyor. HP’NİN TÜRKİYE PİYASASINDA BT ALANINDA LİDER FİRMA OLDUĞU-NU GÖREBİLİYORUZ. BU BAŞARIDA HP’NİN TÜRKİYE FİRMASIYMIŞ GİBİ BENİMSENMESİ GİBİ ETMENLER SIRA-LAYABİLİRİZ. TÜRKİYE’NİN HP’Yİ BE-NİMSEMESİNDEKİ ETMENLER NELER-DİR?

HP, globalde olduğu gibi, teknoloji sektö-ründeki liderliğini Türkiye’de de sürdürme-ye devam ediyor. Bu başarıda hizmet verdi-ğimiz kurumlara ve son kullanıcıya yönelik geliştirdiğimiz ürünlerin ve çözümlerin öncü olması, farklılığı, kalitesi ve hayatı kolaylaş-tıran, değer yaratan hizmetler olması son derece önemli. Ayrıca, müşterilerimizle kur-duğumuz bağ ve karşılıklı sinerji HP’ye il-ham olurken biz de onlar için müşteri odaklı yaklaşımımızı her geçen gün daha da geliş-tiriyoruz. Innovative bakış açımız, hız kes-meden büyüttüğümüz AR-GE’miz, kurumsal duruşumuz, 7/24 hizmet anlayışımız, kaliteli ürün portföyümüz ve teknolojinin bir gere-ği olarak günceli anında takip eden yapımız, HP’nin kullanıcılar ve kurumlar tarafından benimsenmesindeki en önemli etmenlerdir.

HP TÜRKİYE’Yİ HP’DEN AYIRAN ÖZELLİKLER VAR MIDIR YOKSA HP TÜRKİYE’Yİ HP FİRMASININ BİR FRİNCHİSE’I OLARAK DÜŞÜNEBİLİR MİYİZ?

IT Konusundaki Çalışmalarımız Ve Tüm Dünyada Olduğu Gibi

Ar-Ge’ye Verdiğimiz Yüksek Önem De Bizi Sekörün Lider Ve

Farklı Şirketi Olmamızı Mümkün Kılıyor.

Page 8: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

8

yor. Ayırca, tedarikçilerimizi, iş ortaklarımızı ve müşterilerimizi bir araya getirdiğimiz ve HP merkezli oluşturduğumuz eko sistem de sadece HP’ye değil sektörün geneline büyük ivme kazandırıyor.

TÜRKİYE’DE YÜKSEK ORANDA BİLİ-ŞİM TEKNOLOJİLERİ KULLANILMASI-NA KARŞIN BT PAZARININ İSTENİLEN SEVİYEDE OLMAMASINI NASIL AÇIK-LARIZ?

Türkiye, bilişim teknolojilerini yüksek oran-da kullanmasına rağmen bilişim teknoloji-lerine ayrılan oranlar konusunda dünya ile karşılaştırıldığında son derece geri bir ko-numda. Ayrıca Ar-Ge yatırımlarının az ol-ması ve donanım teknolojileri ile yazılım teknolojileri arasındaki yatırım dengesizliği de dikkat çekici boyutta.Türkiye, sadece tek-nolojiyi kullanan ve tüketen bir ülke olmak-tan çıkartılıp; yerel ve global arenada katma değer sağlayacak yaratıcı bilişim teknolojile-rinin üretildiği ve sürdürülebilir olduğu; dış

75 yıldan bu yana bir dünya devi olan HP, global düşünen, fakat lokal hareket eden, do-layısıyla yerel Pazar dinamiklerini yakından takip eden; kanaat önderliği ve fikir liderliği ile sektörü ve teknolojiyi yönlendiren gerçek bir teknoloji lideridir. Kurumların ve son kul-lanıcının beklentilerini ve tüketici alışkanlık-larını iyi analiz edebilen ve buna uygun ürün ve çüzümlerini, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye pazarında da uygulayan HP’nin bu yapısı, onu sektörde farklı kılmaktadır. Glo-balden aldığımız güç ve Türkiye pazarına verdiğimiz değer ile oluşturduğumuz sinerji, kaliteli ürün portföyünü, ileri teknolojiyi, iyi hizmeti, Foxconn Çorlu fabrikamız gibi öncü yatırımları ve kullanıcıya en uygun ve hayat-larını kolaylaştıran çözümleri mümkün kılı-yor. Anadolu’nun her köşesinde iş ortakları-mıza verdiğimiz eğitimler, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, üniversitelerle yaptığı-mız iş birlikleri, yeşil IT konusundaki çalış-malarımız ve tüm dünyada olduğu gibi ar-ge’ye verdiğimiz yüksek önem de bizi sekörün lider ve farklı şirketi olmamızı mümkün kılı-

Page 9: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

9

ve inovasyon olmazsa olmazlardandır. Alım satım ticari bir kavramdır ve bu ortamda fi-yat duyarlılığı çok yüksekir. Oysa yenilikten, yaşam stilini ve alışkanlıkları değiştirmekten, yaratıcılıktan bahsettiğimiz iş alanlarında başlı başında tercih edilir olursunuz, katma değer yaratırsınız. Bu da şirketlerin tüketi-cinin kalbini kazanarak ticari başarıyı elde etmelerini beraberinde getirir. Günümüzde bunu başarmış şirketler başarılı olabilmekte-dirler.

SİZCE BÜYÜK BİR FİRMANIN YÖNETİ-CİSİNDE OLMASI GEREKEN ÖZELLİK-LER NELERDİR?

Lider ruhlu, ekibi ile uyumlu, girişimci, hızlı, cesur, güncel ve farklı olmak, bir yöneticinin olmazsa olmaz vasıflarıdır.

ülkeler tarafından da teknoloji yatırımlarının değerlendirileceği üs ülke konumuna getirtil-melidir. Bu da bilişim teknolojilerine ayrılan bütçenin, desteğin ve teşviklerin artırılması ile doğru orantılıdır. Bu noktada atılacak her adım, teknoloji sektörünü hem yerel hem de global pazarda istenilen seviyeye getirecektir.

HP GENEL MÜDÜRÜ OLARAK YÖNE-TİCİLİĞİN VASIFLARI NELERDİR? HER KARARINIZIN ÇOK ÖNEMLİ OLDU-ĞUNU DÜŞÜNÜRSEK KARAR AŞAMA-SINDA NASIL BİR YOL İZLERSİNİZ? EKİBİNİZİN DÜŞÜNCELERİ KARAR AŞAMASINDA NE KADAR ETKİLİ?İyi yönetici olmak için büyük resmi görmek önceliklidir. İşin sırrı detaylarda saklı olsa da detaylarda kaybolmamak önemli... İyi yöne-tici olmak, hızlı davranmayı, cesur olmayı, güncel olanı yakalamayı ve elbette farklı olanı keşfetmeyi, farklı olana şans vermeyi gerekti-rir. Ayrıca, ekibinden ayrı yürüyen bir yöne-tici düşünülemez. Ekibinin vereceği kararlara yön veren, söz konusu kararlarda ve atılacak adımlarda katılımcı ve ekibine uyumlu; ekibi ile birlikte hareket eden bir yönetici, iyi bir yöneticidir.

BİR ŞİRKETİN BAŞARILI OLMASINDA ANA ETKENLERDEN BİRİNİN ARGE VE İNNOVASYONA VERDİĞİ ÖNEM OLDUĞUNU HEPİMİZ BİLİYORUZ. TÜRKİYE’DE ARGE VE İNOVASYON YERİNE SADECE TİCARETE YANİ ALIP SATMAYA YÖNELİMİN TÜRK EKONO-MİSİNE BÜYÜK KAYIP OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİR MİYİZ? BU KONUDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR?

Ar-Ge ve innovasyon günümüz şirketleri-nin en önemli farklılaşma alanı. Hele ki bir teknoloji şirketinden bahsediyorsak Ar-Ge

İyi Yönetici Olmak İçin Büyük Resmi Görmek Önceliklidir.

Page 10: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

10

Ömer EkinciDesnet Bilişim Grubu Kurucusu

Page 11: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

11

kesen plasiyerleri görünce aklında bir şimşek çaktı ve aylarca uğraşarak onlarca model geliş-tirdikten sonra ilk Araç Yazıcı Setini üretti . O günden beri bu ürünü Türkiye’de 81 ile, dünyada 12 ülke ülkeye bu Araç Yazıcı Setlerinin satış pa-zarlamasını gerçekleştiriyoruz .

DESTECH’İN MARKALAŞMA SÜRECİ NASILDI? TÜRKİYE’DE MARKALAŞMA PROBLEMİMİZİN OLDUĞUNU DÜŞÜ-NÜRSEK BU PROBLEMİN ÇÖZÜMÜ İÇİN NELER ÖNERİRSİNİZ? MARKA DEĞERİ OLMAK SADECE REKLAMA MI BAĞLI?

Bizim markamız sektörel bir marka, yani sokak-taki adamın bilemeyeceği bir marka . Dolayısıyla işimiz biraz daha kolaydı . Sadece şuna odaklan-dık, her gün markamız için bir tuğla daha koy-duk . Hep bir adım daha ileriye atmaya çalıştık . Her gün en az x sayıda yeni müşteri aradık, her gün y sayıda firmaya e-posta gönderdik . Kısaca-sı ister buna Kaizen deyin, ister 6Sigma, her gün daha iyiye götürürseniz, bu sürekli iyileştirmeler bir gün markalaştırmayı sağlıyor .

Başarılı bir iş adamı olmasına karşın daha çok doğallığı ve açık sözlülüğü ile tanıdık Gençle-rin Ömer Abisini. Türkiye’nin önde gelen yazı-lım firmalarından Desnet’in kurucusu aynı za-manda da ilk ve tek yüzde yüz yerli yazıcımız Printooth un üreticisi Ömer Ekinci ile yazılım, Türkiye’nin yazılım açısından yeri ve daha bir-çok konudaki ilham verici röportajını siz okur-

larımızla paylaştık.

KENDİNİZİ GİRİŞİMCİ ARKADAŞLARI-MIZA TANITARAK HİKAYENİZİ KISACA AKTARIR MISINIZ?

1984 Erzincan doğumluyum, 1992 Erzincan Depremi ile mecburi göç ile İstanbul’a taşın-

dık . 1997’de internet cafede bilgisayar yazılım-ları yapıp satmaya başladım . 2002’de babamın yerli bir üretimle tasarladığı Araç Yazıcı Seti ürününü üretmek ve pazarlamak için Desnet’i kurduk ve iki ortak işe başladık . 2006’da Vode-ra, 2009’da Quizy. me, 2010’da Saklisehir. com gibi farklı alanlarda çeşitli girişimler yaptım, bu vesilelerle 2009 ve 2010 da biri MÜSİAD biri de Çanakkale 18 Mart Üniversitesi olmak üzere iki ayrı kurumdan yılın genç girişimcisi ödülleri-ne layık görüldüm . 2009 yılından bu yana çe-şitli üniversite, dernek ve kurumlarda 200 den fazla konferans vererek Girişimcilik, Kurumsal Girişimcilik, İnovasyon, Pazarlama, Gençlik Po-litikaları ve Sosyal Girişimcilik üzerine 200 bine yakın gence ulaşma fırsatı buldum . 2013 yılında da kendi sosyal girişimimi, 12 Yıldız’ı kurarak bu sayede Türk ve yakın gelecekte dünya genç-lerinin hayatlarında değer yaratıp dünyada iz bı-rakmayı umuyorum. BİZE BİRAZ TÜRKİYE’NİN İLK %100 YERLİ YAZICI MARKASI OLAN PRİNTOOTH’DAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Babamın ürettiği, benim önceleri ne işe yaradı-ğını bile anlamadığım bir üründü . El terminali ile sahada satış yapan firmaların, hazırladıkları faturaları basabilmeleri için bir yazıcı gerekiyor-du ama dünyada termal yazıcı teknolojisi kulla-nılırken, Türkiye’de hala nokta vuruşlu yazıcılar kullanılmaya devam ettiği için Türkiye pazarın-da bir açık vardı . Babam da sahada elle fatura

Bizim Türk Gencimiz Yazılımda Çok Başarılı.

Page 12: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

12

ben kendim adına STK’lara almak için değil, vermek için iştirak ediyorum . Ama Türkiye’de STK’ların çok da etkili olmadığını, çok verimli çalışmadığını da eklemek isterim .

TÜRKİYE’DE ÖĞRENCİLERİN ÇOĞUNUN SADECE KARİYER İSTEMESİ VE GİRİŞİM-CİLİKTEN ÇEKİNMESİNİN SEBEBİ SİZCE NEDİR? BU SORUN AŞILABİLİR Mİ?

Aslında aşılması gereken bir sorun gibi görmü-yorum bunu, bunun sebebi “herkes girişimci olamaz” değil, “herkes girişimci olmamalı” . Gi-rişimcilik çok büyük marifet değil, çok zor bir iş . Geceniz gündüzünüz belli olmayacak, riski büyük . Ayrıca ilk deneyimini kendi işiyle yaşa-mak da çok tehlikeli . Batarsanız bir ömür boyu ettiğiniz zararı temizlemeye uğraşırken hayatı ıskalayabilirsiniz . Yakında çıkacak kitabımda da anlattığım konu tam da bunun üzerine, önce bir yerde deneyim kazanıp, öğrenip, sonra eğer ki hayat sizi girişim-ciliğe zorlarsa, yani birileri “hadi artık şirket kur biz seninle çalışmak istiyoruz” diye ısrar ederse sizi girişimci yaparsa çok güzel ve çok kolay yol-dan girişimci olmuş olursunuz . Kısacası girişimcilik marifet değil . Önemli olan ne yapıyorsanız onu çok iyi ve çok doğru yap-mak .

SOSYAL PAYLAŞIM SİTESİ PROJENİZ OLARAK QUİZY.ME’ Yİ KURDUNUZ . AN-CAK FACEBOOK, TWİTTER GİBİ BÜYÜK RAKİPLERİNİZ VARKEN QUİZY.ME’ Yİ DİĞERLERİNDEN FARKLI KILAN ÖZEL-LİKLERİ NELER? NEDEN QUİZY.ME’ Yİ SE-ÇİLMELİ?

Quizy. me çok güzel bir mantığa sahipti, çok ba-sitti her şeyden önce . Boşluk doldurmalı soru üretiyordunuz ve keyfiniz istediği kadar soru cevaplıyordunuz . Ama gittik çok erken havaya girip quizy. me’yi Facebook’ a, Twitter’ a rakip diye tanıttık, kısacası çok abarttık . Abartmak da vardır girişimcilikte ama altını dolduramıyorsa-nız, ardını getiremiyorsanız, altyapısı yoksa bu abartma mahcubiyet olarak geri gelir . Bizdeki öyle oldu, hevesimiz kursağımızda kaldı . Tür-kiye’ den ayrı yapılabilecek bir iş değildi, Silikon vadisi projesiydi . Ama sadece silikon vadisine

YAZILIM FİRMALARI TÜRKİYE GENELİN-DE İSTENİLEN DÜZEYDE Mİ? DEĞİLSE BUNUN SEBEPLERİ NELER? OKULLARDA VERİLEN EĞİTİM YAZILIM SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLİYOR? SİZCE BU EĞİTİM HA-RİCİNDE NELER YAPILMALIDIR?

Bizim Türk gencimiz yazılımda çok başarılı . Çünkü pratik zekamız çok yüksek . Bence dün-yanın en önde gelen yazılımlarını üretiyoruz, pazarlamamızın ve özgüven eksikliğimizden hak ettiği şekilde duyuramıyoruz . Okullarda verilen eğitimler maalesef hiç yeterli değil . O yüzden yazılımcılarımız kendilerini çok iyi geliştirmeli-ler . Evet, belki yine aynı okullarda okumalılar ama işlerinin global platformlardaki benzerle-rini iyi takip etmeliler . Kendilerini sürekli ge-liştirmeliler . Bunu sağladığımız zaman yazılım alanında hak ettiğimiz yere geleceğiz. BİRAZ DA VODERA’DAN BAHSEDE-LİM. DESNET VARKEN VODERA’YI KUR-MANIZDAKİ ETKENLER NELERDİR? VODERA’NIN KURULUŞ AŞAMASINDAN BAHSEDER MİSİNİZ? Desnet üretici bir şirketti, ama Desnet’in distri-bütörü olduğu bir Bluetooth üreticisi şirket, Blu-etooth ile reklam ve pazarlama yapmayı sağla-yan bir ürün olan Bluetooth Marketing cihazını üretince bu ürünü sadece teknoloji bilgisiyle pa-zarlayamayacağımızı fark ettik . Farklı bir vizyo-na ihtiyaç vardı . Vodera’yı Desnet ile aynı ofiste ama çok farklı ve büyük bir heyecanla hayata ge-çirdik . Gereken birçok şey zaten hazır olduğu için çok zor olmadı . İlk işi kurmak her zaman en zorudur, ondan sonrakiler gittikçe kolaylaşır . Ama başarılı olma ihtimali her işin aynıdır: %50

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ GİRİ-ŞİMCİLİĞE VE İŞ DÜNYASINA KATKILARI NELERDİR?

Çok makro ölçekte konuşmam doğru olmaz, büyük büyük laflar etmek istemem . Ancak ben sivil toplumda kendimi bulduğumu, enerjimi orada olumlu yönde kullandığımı, işten zihnimi arındırırken bir yandan da ülke yararına işler yapabildiğimi hissediyorum . İşi için bağlantılar kurmak için de iyi bir yol, bu yolla kullananlar da vardır ve bu da çok doğru bir amaçtır ama

Page 13: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

13

Blogum omerekinci.com u çok seviyorum, orası benim sığınağım . Yenişimci, yenilikçi girişim-ci demek, yani inovasyonla girişim yapanları çiğköfte franchise’ ı alıp girişimci olanlardan ayırmak için kullandığım bir terim . Bu ara-da çiğköfteciler kızmasın, onların yaptığı iş de kıymetli, ama inovasyon daha farklı bir konu ve ayırmak gerektiğini düşünüyorum . Blogumda 400’e yakın yazı var . Her biri için 5 sat ayırmış olsam ki daha uzun sürenleri var, hayatımın 2000 saati orada . Yazı yazmayı çok seviyorum, adeta yazmayı, yaza yaza öğrendim .

SON OLARAK GİRİŞİMCİ OKURLARIMI-ZA TAVSİYELERİNİZ NELERDİR?

Yüreğinizin sesini dinleyin, karakterinize aykırı hiçbir işe girmeyin, doğrudan hiçbir bedel için şaşmayın, iş bir şekilde yapılır, para elbet kazanı-lır, para için kendinizden ödün vermeyin .

gidememiş olmaktan dolayı değil, buna ek ola-rak benim silikon vadisi tarzı bir girişimci olma-yışımdan dolayı Quizy. me başarısız oldu . Bu-gün maalesef kapalı .

GİRİŞİMCİLERİN ÖMER ABİSİ OLARAK BİLİNİYORSUNUZ VE YENİ NESİL Gİ-RİŞİMCİLERİ AZ ÇOK TANIYORSUNUZ . SİZCE GENÇ GİRİŞİMCİLERİN GENEL OLARAK HATALARI VE İYİ OLDUKLARI TARAFLARI NELERDİR? Bizden sonraki nesil girişimciler düştükten son-ra kalkmak konusunda bizim kadar iyi değil . Çünkü daha rahat büyüdüler, daha az zorluk çektiler, acı eşikleri çok daha düşük, daha az yük taşıyabiliyorlar. Ama bizden daha yüksek öz-güvenliler, daha zekiler, daha akıllılar, daha iyi eğitim alıyorlar, teknolojiye daha hakimler . Her dönemin birbirine kıyasla artıları eksileri vardır, önemli olan bulunduğunuz dönemin artılarını en iyi yönde kullanmaktır diye düşünüyorum .

BLOG DÜNYASINA NASIL ADIM ATTINIZ? BLOĞUNUZDAKİ “YENİŞİMCİ” TERİMİ-NİN SİZİN İÇİN ÖZEL BİR ANLAMI VAR MI?

Para İçin Kendinizden Ödün Vermeyin..

Page 14: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

14

mi? Oysa IBM’in 20 sene önce piyasaya sun-duğu sanallaştırma hizmetiyle neredeyse aynı. Fakat fiber ağlar artmadan, veri saklama mali-yetleri düşmeden bunun yaygınlaşması müm-kün değildi. 2013 yılındayız ve bulut bilişim en popüler hizmet modeli haline geldi. Peki ya IBM 20 sene önce fikrinde ısrar etseydi?3)Bir arkadaşla birlikte bilmediğin işe girerek girişimci olunmaz.Bilmediğiniz ve yetkinliğinizin olmadığı işe asla girmeyin.Sanırım şu küçük anekdot yeterli bu konuda: “Bir zamanlar iki arkadaş ortak olup bir iş kurmuşlar. Birisinin tecrübesi varmış, diğerinin parası. İşin sonunda parasıyla girenin tecrübe kazanmış, tecrübesiyle giren de para kazanmış.”Hele hele, birden çok ortakla iş kurmak için yola çıkan genç girişimcilerden olmayın ve on-lardan uzak durun.4)Ucu açık ve şartları belirsiz ortaklıklarla giri-şimci olunmaz!Öncelikle, ortaklık çok ciddi bir konudur. Bilinçsiz bir ortaklıktan en az maliyetle kurtul-manın yolu, o ortaklığa hiç girmemektir. Öyle ki, bilinçsiz ortaklık taraflara hem işlerini, hem parayı, hem dostunu kaybettirebilir. Özellikle “daha başlamadık ki” diyerek “nasıl ayrılacağı-nızı” konuşamıyorsanız, siz ortak falan değilsi-niz. 5)Satışı ve tahsilatı bilmeden girişimci olunmaz.Paranın nasıl yer değiştirdiğini öğrenmedenişin altına girmeyin.Eğer hayatınızda hiçbir şey satmadıysanız bu, satışla ilgili çok zayıf olduğunuz anlamına gele-bilir. Fakat satmak da yetmez, istediğiniz fiyata sattıktan sonra parasını da alabilmiş iseniz (tah-silat ticaretin taşıyıcı kolonlarından birisidir.) Emin olun ki, müşteriler kapıda beklemiyor.6)İşi bilsen de sektörü bilmeden girişimci olun-maz.En azından şirketi kurmadan önce, o sektö-rün yıllık hareketini ve iş süreçlerini öğrenmiş olman gerekir. Örneğin; Pasta yapmasını bilsen de, pastacılık sektörünü bilmiyorsan iş yapamazsın.

Bugüne kadar girişimciliğe hep yukarıdan baktık. Hep başaranların örnekleri üzerin-den okuduk ve heyecana kapıldık. Oysa bir de aşağıdan bakmak gerekir. Okuduğumuz başarı hikâyeleriya kesintisiz başarı yolculuğu gibi anlatılıyor; ya da anlatış şeklinden dolayı girişimcilik yolculuğunun başarıdan çok, ön-ceki bölümlerinden başlayarak anlatıyor. Peki, bunun kaybedeni hiç mi yok? Biten ticari hayatlar, itibarını kaybeden, sağlığı-nı kaybeden, ailesi dağılan işadamı & girişimci hikâyelerini hiç duymuyoruz. Tabii ki bunun en doğal sebebi, hikâyenin sahibinin sesini çıkar-maya takatinin olmayışıdır. Her şirket, kendisi-ne bir var oluş hikâyesi bulmaya çalışır. Elbette bunu ticareti oturduktan sonra yapar. Yola yeni çıkan insanlarda, ticareti oturmuş şirketlerin hikayeleri çoğunlukla özentiyle karışık bir mo-tivasyon hisleri oluşturur. Gelin, girişimciliğin nasıl yapılacağına değil de; “nasıl yapılmaması gerektiğine” birazcık odak-lanalım. 1)Algı değiştirecek projelerle girişimcilik yapıl-maz.Eğer projeniz algı değiştirmeyi gerektiriyorsa,bunu ancak öz kaynaklarınız yeterliyse yapabilirsiniz. Paranız yoksa ve bir startup modeli iseniz, sadece iyi bir başarısız-lık hikâyeniz olur. Kıymetimi bilemediler diye ağlar durursunuz. 2)Fikrine aşık olarak girişimcilik yapılmaz.Fikrine sahip çık; amasakın fikrine aşık olma!Seni iş fikrin dışındaki dünyaya karşı körleş-tirecek bir motivasyonla girişimci olunmaz. Başkalarının başarı hikâyelerini okumak sadece motivasyonunu artırır. Seni zarardan kurtar-maz.Kendi ticaretinizde, zaman içerisinde fikrinizi değiştirmeniz gerekebilir. Girişimcilikte ısrar edilmeli; ama fikirde ısrar edilmemeli. İlk göz ağrınız olan fikir, sizi girişimcilik sahnesine it-mek için motivasyon oluşturmuşsa bile görevini yapmıştır. Belki de para kazanmak için yeni bir fikir bulmanız gerekecektir. Örneğin; bugün bulut bilişim çok popüler değil

Bir Girişimcinin Yapmaması Gereken Şeyler

Page 15: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

15

Gerek iş alırken; gerek işe eleman alırken, şirketle ilgili olmadık şeyleri varmış gibi göster-meniz size hiçbir şey kazandırmaz. 20 yıl önce belki bu senaryolar işlerdi; ama bugün olduğu gibi görünme zamanı.“İşte efendim biz ofisimizde şu kadar kişiyiz. Falanca meşhur kişinin işlerini yapıyoruz. Şir-ketimizin merkezi Dubaide – Newyorkta. Vsvs …”

12)Başkasının yetkinliği üzerinden girişimci olunmaz.Eğer statup iseniz, yaptığınız işteki temel taşıyı-cı kolon, mutlaka patronun üzerinde olmalı. İşi yapmasa dahi bilmeli. Herhangi bir durumda bir an dahi olsa yedeklemeyi üstlenecek du-rumda olmalısınız.Anadolu’da bir tabir vardır; “Komşu kaşığıyla karnını doyurulmaz.” Olur ya, karnın doyma-dan kaşığı isteyebilir.13)Ezbere planlarla hareket ederek girişimci olunmaz.Detayı hiç olmayan bir iş dahi yapıyor olsanız, iş planı ve özellikle bütçe planı yapmanız ge-rekir. İş planı, sizin işinizin simülasyonudur. Simülasyon üzerinde paranın akışını görmenin bir zararı yok; ama unutma ihtimaliniz olan bir detayı dahi farketmiş olsanız, şirketin nakit akışını kurtarabilirsiniz.

14)Hedefsiz girişimci olunmaz.Para kazanmak ticaretin ana hedefi gibi görün-se de, ticaret para için yapılmaz. Para bir araçtır. “İlk milyonumu 30 yaşından önce kazanmak istiyorum.” gibi, paraya dayalı bir hedef belir-leyebilirsiniz. Oysa bu hedef değildir. Bu olsa olsa, hedeflerinize ulaşmak için 30 yaşından önce 1 milyona ihtiyaç duyacağınız anlamını taşıyabilir. Hayatın içinde bir hedefinizin mutlaka olması gerekir.

Mustafa DİŞCİ @USTAFİKİ[email protected]

7)Fikir ishali iyileşmeden girişimci olunmaz.Girişimcinin odaklanabilmesi gerekir. Elbette yeni fikirlere ihtiyaç vardır,fakat odaklandıktan sonra ilerleme kaydediliyor ise bu odaklanmayı bozacak her fikir şirkete zarar verecektir. Eğer üzerinde çalıştığınız iş fikri odaklanmaya değer değil ise, kuruluş ve ar-ge süresini uzatın ama asla o fikirle yola çıkmayın. Çünkü şirketler sık sık hedef değiştirmezler. 8)Salt girişkenlikle girişimci olunmaz.Çevrenizdeki insanlar sizi çok girişken birisi olduğunuzu söyleyerek gaza getirebilirler. Bu,en somut olarak, sizinle keyifli vakit geçirilebile-ceği anlamına gelir. Girişkenliğiniz problem çözmeye yetiyor mu? Peki, problem tespit etme-ye ve hedef koymaya? Ekip yönetmeye? Nakit yönetmeye? Satışa ve tahsilata yetiyor mu?Öyle kişiler vardır ki, girişkenlikleri onları çok iyi bir çalışan olarak tanınmalarını sağlayacak olsa da, onlar asla girişimci olamazlar. Onlar hep girişkendirler.9)Fikir emlakçılığıyla girişimci olunmaz.Tüm şirketler yaşamak için iş geliştirme yap-mak ve yeni ürünler hazırlamak zorundadır. Öte yandan da, patenti alınmamış tüm fikirler bedavadır. Fikrinize sahip olma gücünüz dahi yok iken, o fikri satmaya çalışmanız sonuç kalabilir. Patenti olmadan bir fikri satmaya çalışmak, fikir emlakçılığıdır. 10)Her teklife “evet” diyerek girişimci olunmaz. Yeni bir girişimcinin en kıymetli sermayesi zamandır. Çünkü, kendinize vereceğiniz bir deneme süresi olacak. Siz vermeseniz de bilin-çaltınız verecek. O sürede bir başarı elde ede-mediğinizde özgüveniniz zayıflayacak. Yeni bir girişimci iseniz, size bazı işbirliği teklif-lerinin gelme ihtimali vardır. Bunlardan birço-ğu havuçlar vaat ederek size kendi ürününü/hizmetini sattırmaya çalışır. Parayı nasıl payla-şacağınızı sorduğunuz anda, “tüh! Bu da biliyor işi” diyerek masadan kalkarlar.

11)Yalan kurgularla girişimci olunmaz.Şirketin kuruluş aşamasında ve erken evrelerin-de zor dönemler olur. Bu dönemlerde kimsenin doğruluğunu sorgulamayacağı yalanlar söyle-mek bir seçenektir. Fakat şunu unutmayın:“Tüm sahtekârlar, sade-ce yalanı ortaya çıkana kadar dürüsttür”.

Page 16: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

16

Masis Aram GözbekBoğaziçi Caz Korosu Şefi

Page 17: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

17

le kaldık. Yaşlar 16-17. Beraber finale kaldığımız kişiler başımızı okşuyorlardı. “Aa çocuklar, finale kalmanız bile çok büyük başarı. Aferin. ” diyenle-ri canlı final performansımız ile yarışmada birinci olunca göremedik tabii bir daha Bir sonraki sene ise üniversite sınavına girdim ve Boğaziçi Üniver-sitesini kazandım.

İLK OLARAK BÜ MATEMATİK, SONRA YTÜ KOMPOZİSYON, DAHA SONRA İSE MİMAR SİNAN DEVLET KONSERVATUARI, KOMPO-ZİSYON VE ORKESTRA ŞEFLİĞİ. BU SÜRECİ “MÜZİK ARAYIŞI” OLARAK NİTELENDİRE-BİLİR MİYİZ?

Benim için bölümden önce üniversite önemliydi ve Boğaziçi Üniversitesini istiyordum. Bölümle-ri eleyerek gidince, Matematik ve Psikoloji kaldı. Hala içimde ukde olsa da, lisede Fen bölümünü seçtiğim için Matematik’i tercih ettim. Yeterli in-gilizceye sahip olsam da bir senemi üniversitede müzikle geçireyim diye bilinçli bir şekilde hazır-lık atlama sınavlarına girmedim.Derste de de-vamsızlığı sınırına kadar kullanıp ara dönemde Toefl’a girdim, geçtim ve boş geçirmekti amacım diğer dönemi. Radyo Boğaziçi benim ilk göz ağ-rımdı sonuçta. Oryantasyon zamanında herkesi tanıyordum zaten, yanlarına gittim, baktım onla-rın arasında yapacağım bir şey yok. Ben müzik-le alakalıyım,kendimi müzik kulübünde buldum. Orada da baktım koro var, üç tane: rock, caz ve klasik müzik korosu. Ben de caz ile ilgilenme-ye başlamıştım. Cazkoro şefi Cihan, seçmelerine girdim. Koroya dahil oldum. Boş sene bitti, lisans başladı. Konser-ders çakışıyor. Provalar derken derslere zaman ayıramayınca, hakkını vererek okumak istediğim bir bölümde çelişkiler içinde geçen bir yıl bitti. 2007 yılında Cihan koroyu bana bırakıp gittiğinde ikinci sınıftaydım ve artık yeni-den yapılanmaya gidiyorduk. Bölümü bırakma ka-rarı aldım. YTÜ Kompozisyon’a girdim. YTÜ’deki Mimar Sinan mezunu hocamın da desteğiyle kon-servatuar okumak için 2009 yılında Mimar Sinan’a gittim ama orada da hala Lisans birinci sınıftayım. Devamsızlık yüzünden.

MÜZİK SERÜVENİ SİZİN İÇİN NASIL BAŞLA-DI? ANNENİZİN KORİST OLDUĞUNU BİLİ-YORUZ. ONUNLA BERABER KİLİSE KORO-LARINDA ŞARKI SÖYLEMİŞSİNİZ. BUNUN MÜZİK YAŞAMINIZA KATKISI NE OLDU?

Sıradan bir gündü, ta ki metroda “Joshua Fit The Battle of Jericho” sesleri yükselene kadar. Meraklı gözlerin altında, “kim ki bunlar, nerden çıktılar? “Soruları vardı. Ama bir yandan da hoşlarına git-miyor da değildi. Daha önce varlardı tabii; ama o gün tamamen girdiler hayatımıza. Her yerde çıkar oldular karşımıza, dilimize dolandı şarkıla-rı. Türkiye’ye birincilik gururunu yaşatmalarıyla da gözümüzde daha büyüdüler. Evet, tam tahmin ettiğiniz gibi, Boğaziçi Caz Korosu’ndan bahsedi-yoruz ve tabii ki bu seslerin bu kadar gür çıkması-nı sağlayan, yılın en başarılı genci seçilmiş Masis Aram Gözbek’ ten. Sizce de çok gizemli görünmü-yor mu? Biz de o meraklı gözlerle röportaja gittik ve büyük bir içtenlikle karşılaştık. Bir sohbet ha-vasında gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlere sunuyoruz. Bu arada, “Dikkat, onlar her yerden

çıkabilir:)”

YÜKSEK ALGI SEVİYENİZİN BELİRTİLERİ KENDİNİ ÇOCUKLUKTAN GÖSTERMEYE BAŞLAMIŞ. BİZE BİRAZ HAYATINIZDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Kelimeleri net telaffuz edemesem de, iki yaşın-dayken gazeteyi önüme serip köşe yazılarını

okumaya çalışırmışım. Okuma yazmayı da Susam Sokağı’ndan öğrenmişim. İlk kurduğum düzgün kelime de “Atatürk” olmuş bu arada. Algı seviye-min yüksek oluşu ise bazen zor olabiliyor. Diğer türlüsünü tercih etmezdim; ama bu bazen kon-santrasyon bozukluğuna da sebep olabiliyor. Me-sela şu an yan masayı da dinleyebiliyorum. Ken-dimi bildim bileli hep bir sürü şey ile aynı anda ilgilenen biri oldum. İlkokulda modern dans, halk oyunları vardı. Bir süre yüzdüm, basketbol oyna-dım ve daha bir sürü şey arada yapılan… Hobi diye yapamıyorum hiçbir şeyi, yaptığım her şeyi çok fazla ciddiye alıyorum. Bu da yoruyor tabii; ama bir şey yapacaksam en iyisini yapmaya ça-lışıyorum. Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ni kazandım. Orada da tiyatroya başladım.Ayrıca lise döneminde bir de grubumuz vardı. Boğaziçi Üniversitesi ile tanışmam da o dönemlerde oldu.Radyo Boğaziçi’nin düzenlediği bir müzik yarış-ması vardı: Battle of the Bands. Manga, Direct-t gibi gruplarında girdiği ve oradan yükseldiği bir yarışma bu. Demo gönderdik ve sonuçta fina-

“ İlk Kurduğum Düzgün Kelime De “Atatürk” Olmuş.”

Page 18: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

18

bilinmiyor, koro hiç değil.“Caz korosu” hepten in-sanları “Ne yapıyorsunuz? Adam mı öldürüyorsu-nuz?” bu gibi bir şeye sürükleyebilir yani. Sürükle-ye-bilirdi de gerçekten ama ne ilginçtir ki, şu an burada oturmuş bunu konuşabiliyoruz. Türkiye’de de artık birçok insan caz korosu deyince ne demek istediğimizi anlayabiliyor. Bence koronun yaptığı en büyük şey buydu. Dönüm noktası olarak bunu söyleyebiliriz. 2005 yılında tanıştığımda koro öğ-renci kulüpleri mantığında -olması gerektiği gibi, diye vurgulayayım – işleyen, insanların hem hoşça vakit geçirdiği, zamanını mantıklı üretimler için harcayabileceği, paylaşırken de ortaya güzel bir şeyle koyabileceği bir platformdu. Cihan da mü-kemmeliyetçi biridir. Bir turne yolculuğu esnasın-da Cihan’ın “Sen ne düşünüyorsan yap, birilerinin bir şey demesinden çekinme. Koronun çok ileri-ye gideceğinden eminim. Hiç geriye bakma, geri adım atma.” Dediğini hatırlıyorum. Onunda bana hep desteği olmuştur. Ben şef olmadan önce on beş kişiydik. İlk turnemiz 2007 Aralık. Dokuz kişi ile çıktık sahneye. Öncesinde kostüm namına bir şey yoktu. Özel bir kostümümüz, kareografimiz vardı o sahnede. İlk konserden sonra: “Ne yapıyorsun sen?” Diyenler oldu. Beklentilerinin de üzerinde bir şey görünce, bu adam bir şey yapıyor herhalde, noktasına geldiler. Seneler içinde çok fazla reper-tuar seslendirdik. Farklı kadrolar, farklı formas-yonlarda ekiplerimiz oldu. Dokuz kişi başladık, beşe düştük. İkinci yılımızda yedi kişilik vokalin üzerine bir de orkestramız vardı. 2010 yılında sah-ne üzerinde ilk defa koroyu yönetmeye başladım. 2009-2010 yılında 19-20 kişilik bir oda koromuz vardı. 2011 sezonunda 35 kişilik daha büyük kad-romuz oldu. Metro videosunun olduğu sezondu bu. Ondan sonra da 35-40 civarı olarak kaldı.

HAZIR KONUSU GELMİŞKEN METRODAKİ GÖSTERİNİN HİKAYESİNİ DE DİNLEYELİM SİZDEN.

2011’deki metro videosuna kadar birçok konser yaptık;yurt içi, yurt dışı. İstanbul Caz Festivali, Akbank Caz Festivali, Caz Müzisyenleri Festi-vali, sanatçılarla ortak çalışmalar yaptık. O sene Temmuz ayında Avusturya’da düzenlenen Dünya Koro Şampiyonası’na katılmak istiyorduk. Tarih yaklaşmış olmasına rağmen, hala sponsorumuz yoktu, sanırım 2 ay kadar vardı. Her prova sonrası toplanıp “Ne yapalım, nasıl yapalım?” diye dü-şünürken “Video çekelim.” şeklinde bir fikir gel-di. Yaklaşık bir ay öncesinde bir organizasyonda

Duyumum parmaklarımdan her zaman öndey-di.Üç yaşında oyuncak bir melodika ile başladım müziğe, duyduğum şeyleri ona uyarlamakla uğra-şarak öğrendim. Ardından beş yaşında oyuncak bir org sahibi oldum. Bunlardan bir konser dü-zenleyip, yaptığım biletle odama aldığım insanları bilirim. Sonrasında ilkokuldayken kilise korosu-na başladım. Yedi yaşından itibaren altı yedi yıl boyunca korodaydım. Koro benim için hep çok önemliydi. Çok şey öğrendim orada. Kendi kendi-me öğrendim aslında her şeyi, müzik okuyana ka-dar herhangi bir ders almışlığım yok. Türkiye gibi, koro kültürünün neredeyse hiç olmadığı bir yer-de, bu konuda bu kadar çabalama sebebim, belki de bunu bu kadar içselleştirebilmiş olmam. Nota okumayı da orada öğrendim ben. Elli-altmış ile-sekiz yaş aralığındaki insanlardan oluşan toplama bir koroydu. Dini değil, dünyevi şarkılar da söylü-yorduk. Şef melodiyi çalıyordu, şarkının kısa bir bölümünü herkes tekrar ediyordu. Bende çabuk öğreniyordum. Bir kere çalınca ben söylüyordum. Ta ki herkes söyleyene kadar yapılan tekrarlar bir yerden sonra sıkmaya başlamıştı. Elimizde kağıt-lar vardı, notaları anlamıyorduk; ama sözleri oku-yorduk sadece. Sonra onlarla uğraşmaya başladım. Melodiye göre takip ediyordum, çubukların kısalı-ğını uzunluğunu anlamaya çalışıyordum, anlama-dığım yerleri de soruyordum genelde.Sonra orgun bir büyüğü geldi, internetten notalar indirdim. Ağır ağır çözmek için uğraşıyordum, on beş da-kika kadar. Bu şekilde notaları öğrendim. Bir gün koro şefi annemi kenara çekip, “Bu çocukta iyi bir kompozitör olacak potansiyel var. Konservatuara göndermeyi düşünmez misiniz?” demiş. Annem-ler de ışık vaat ediyor, okuma-yazma, eğitim çok iyi, geleceği parlak düşüncesi ile hiç düşünmemiş-ler bunu. Müzik kulağımı da daha çok annemden almışım.

BİRÇOK MADALYA SAHİBİ CAZ KOROSU NASIL KURULDU, NE KADAR SÜREDİR ŞEF-LİĞİNİ YAPIYORSUN? KORONUN SENDEN ÖNCESİNDEN VE SONRASINDAN BAHSE-DELİM BİRAZ.

Koro 1994’te kuruluyor. Ben 2005’te tanışıyorum ve 2007 yılında ise Cihan yurt dışına gideceği için koroyu bana bırakıyor. Yaklaşık altı yılı buldu. Koro içinde eklenecek şeylerin sonu yok. O hiç bitmez zaten. Şu anki seviyesinden de memnun değilim tabii ki. İyi; fakat daha da çıkması gereki-yor. Çıkabileceğine inanıyorum.Türkiye’de caz çok

Page 19: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

19

DAHA YAKIN. NE GİBİ KATKILARI OLU-YOR SANA?

Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ndeki en büyük kazanımım, benim için, tiyatroydu. Herhangi bir lise tiyatrosu gibi olmadı hiçbir zaman. Yoğun bir çalışma temposuna sahipti. Haftada üç dört gün süren provalar yapıyorduk. Hayatımın da her alanında yararını gördüm ve hala da görüyorum diyebilirim o eğitimin. Mesela grup kaynaştır-malarında, %5 şarkı söylemek ise %95ini bunlar oluşturuyor ilk bir ay. Koro çalışmalarının %60’ı tiyatral çalışmalarla geçiyor.

BAŞARININ ARKASINDA İYİ BİR EKİP VE ORGANİZASYON OLMALI. EKİPLE ÇALIŞ-MALARINIZDAN BAHSEDER MİSİNİZ? BU BAŞARI, NASIL BİR ÇALIŞMAYLA YAKA-LANDI? BU KADAR KİŞİYİ YÖNETMENİN ZORLU TARAFLARI DA OLUYORDUR.

Çok zor. Bizim ekibimizde şu an envai çeşit insan var. Her yaştan, farklı hayat stillerine sahip, farklı alışkanlıkları, müzik algıları, beğenileri, hassasi-yetleri, kişilikleri olan, bambaşka insanlardan olu-şan bir gruptan bahsediyoruz. Farklı programlara sahipler. Hepsine birden “A” dedirtmek bile zor. Bu

tanıştığımız genç bir yönetmen arkadaşımız var: Deniz. ‘Sizinle bir şey yapmayı çok isterim.’ De-mişti. Hemen ona mail attım, “Böyle bir fikrimiz var, acaba ne yapabiliriz, sende bu işin içinde ol-mak ister misin?” diye. Fikri çok beğendi. Bir son-raki hafta İstanbul’a geliyormuş. Buluştuk, bir plan çizdik. Son hazırlıklardan sonra korodakilerle bir cumartesi sabahı çıktık yola. Kadıköy Evlendir-me Dairesi’nde bir arkadaşımızın nikahını bastık. Bütün toplu taşımalar, istasyonlar, duraklar, halka açık meydanlar, alışveriş merkezleri derken akşam sekize kadar her yerde şarkı söyledik. Çok güzel tepkiler aldık. Sonrasında akşam internetteyim, tebrik mesajları geliyor. ‘Ne oluyor’ derken pay-laşımı öğrendik. Görüntüyü biz kaydettik; ama haberim yok eklendiğinden. Ben daha düzenler, seçeriz arasından diye düşünürken; Deniz çoktan kesip, koymuş, paylaşmış. 2 hafta içinde ana haber bültenleri, talk-show programları, dergiler, tv ka-nalları, gazeteler, röportajlar derken çok ilginç bir süreç geçirdik. O dönem Pegasus ile Finans Bank sponsor oldu bize. Gittik, şampiyonluğumuzu al-dık geldik.HAYATINDA TİYATRO, YÜZME GİBİ BİR-ÇOK ALANDA FAALİYET GÖSTERMİŞSİN. BUNLARDAN TİYATRO BELKİ DE SAHNE ORTAMI OLARAK ŞU ANKİ YAPTIĞIN İŞE

Page 20: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

20

renklilik bazen çok büyük avantajken-herkesten farklı bir şey çıkabiliyor çünkü- aynı sebeplerden de çok zor olabiliyor. Dolayısıyla, belli kuralları olmak zorunda. En başta hepimiz kendimizden çok çok ödünler veriyoruz. Sivriliklerimizi yu-varlıyoruz; ancak öyle bir araya geliyoruz. Prova saati, provada uyulması gereken kurallar, bu işi yaparken belli gereklilikler olmak durumunda ve ben de buna uymak zorundayım. Zor oluyor ama her sene biraz daha kendimi ileriye taşıyorum. Bunun dışında yapılan iş çok zor. Eşliksiz söylü-yoruz. Kendi kendinin enstrümanı olacaksın, bu demek oluyor ki, kendi kendinin referans noktası olacaksın. Bir piyano çaldığında ona ayak uydur-mak biraz daha kolaydır. Fakat diğer türlü, altı-nı sen doldur, üstünü de sen doldur, derken çok disiplin istiyor bu müzikaliteyi, bu seviyeyi oluş-turmak. Koronun mantığı, dünyanın her yerinde amatördür. Bu da bir diğer zorlandığımız nokta. İnsanlar okuluna gitmek zorundalar-aslında be-nim de yapmak zorunda olduğum gibi. İşleri var, çalışıyorlar. Başka hayatları var ve takvim çok yo-ğun olabiliyor veya yapılan iş çok yorucu zorlayıcı gelebiliyor. Sürekli bir insan sirkülasyonu mevcut. Biri master için gidiyor, biri derslerini toplamak istiyor, işe başlıyor derken; dolayısıyla biz her sene yeni baştan kuruyoruz koroyu. Seviyeni korumak zorundasın, bir imajın var artık. İnsan ilişkileri

başlı başına ayrı bir konu. Orkestra yönetmekten zordur. Orada profesyonel bir teknik ekip vardır, notaları çalabiliyorlardır. Ama biz de %100 insan. Ruh halindeki dengenin her zaman iyi ve morali-nin yüksek olması gerekir. En hassas enstrümanı kullanıyoruz biz: Ses telleri. Ruh halindeki en kü-çük bir değişiklik ona yansır.

TÜRKİYE’Yİ ÇOK BAŞARILI BİR ŞEKİL-DE DÜNYANIN BİRÇOK YERİNDE TEMSİL EDİYORSUNUZ. BİRAZ DA BU DENEYİM-LERİNİZDEN BAHSEDELİM. YARIŞMALAR-DA EN İLGİNÇ DENEYİMİNİZ NEYDİ, İLK TÜRKİYE’Yİ TEMSİL ETTİĞİNİZ ULUSLA-RARASI YARIŞMADA NELER HİSSETTİNİZ?

Dünya Şampiyonu olduğumuzdan, yarışmadan bir şeyler anlatayım. Maddi, manevi çok zorluk çekmiştik o dönemde. Gerçekten zor bir dönem-di. Bu işin topları, erbabı dediğin kişiler o jüride ve salonda adın okunuyor “Türkiye” diye. İstiklal Marşı okunuyor, bayrağın çekiliyor. Acayip bir his. Bu alanda da çok fazla ekip yok. O anları unutamı-yorum. Maddi, manevi çok zorluk çekmiştim. Bu sonucu görebilmek… Hatta o videoda ağlayan bir arkadaşımız var, o dönemde yaşananların birik-mişliğiyledir mesela. Yine aynı Dünya Şampiyo-nasından, bir gün sonrasında Kapanış seramonisi

Page 21: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

21

vardı. Beş tane koro seçmişler, herkes çıkıp ikişer üçer eser söylüyor sahnede. İlk yarı en son biz çı-kıyoruz, sonra ara başlıyor. İlk yarı sonu adımız okundu, Boğaziçi Caz Korosu, Türkiye dendiğin-de kocaman bir alkış sesi, sanki parça bitmiş gibi. Sonra başladık parçalara, her parçanın sonu deli gibi alkış alıyor. Üç dakika parça sürüyor; iki daki-ka alkış. Şarkılar bitti, seyirciler arasında bitiyordu son şarkı; ama o kadar alkış aldık ki tekrar sahneye çıktık. Türkü söyledik. O anı ve sonrasındaki sah-ne arasında olan ilgiyi, gelip fotoğraf çektirmeleri-ni, benden notaları istemelerini, jüri üyelerinden birinin gelip beni başka bir festivale davet etme-si… Bunları unutamıyorum. Bir de Çin’de 2010’da kaldığımız otelde, dünyanın farklı yerlerinden korolar var. Doksan farklı ülkeden 30 bin kişi var. Sabahın altısında artık yarışmalar bitmiş. Rus, Gü-ney Afrikalı, Avustralyalı, Danimarkalı ekip ve biz varız. Her korodan tipler var. Yaklaşık bir saat bo-yunca kendi kendimize doğaçlama söyledik ama hiç kesilmiyor. O an çok güzeldi.

KONSER HAZIRLIĞINIZ NASIL OLUYOR, SONUÇTA HER KONSER YENİ BİR BAŞLAN-GIÇ GİBİ DİYEBİLİRİZ. FARKLI İNSANLAR, YENİ BİR ATMOSFER, YENİ BİR ORTAM…Koroya girmek ister misin? Böyle insanlara ih-tiyacımız var. Dediğin gibi aslında öyle olması da gerekiyor. Bu çok önemli, belki de bu bizi ayıran özelliklerden bir tanesi. Dinamik bir ekibiz, her ne kadar bana yeterli gelmese de. Çok daha canlı olması lazım. Çok sahneye çıktığında tabir-i caiz-se kaşarlanıyorsun. O hiç kaybolmaması gereken amatör ruh kaybolur gibi olduğunda, ben hemen müdahale etmeye çalışıyorum. Genelde o ruh his-sediliyor ama. Her konser başka bir tepki alıyor-sun, başka bir duygu ile karşılaşıyorsun. Özel bir proje varsa onun provası oluyor genelde. Konser günü, konser provası alıyoruz sahnede. Konser öncesi bir ritüelimiz var, bir dakika kadar kuliste yalnız kalıyoruz, sonra sahneye çıkıyoruz.13-Sertap Erener’in son albümünde bir şarkısına eşlik ettiniz. Başka sanatçılarla da bu tarz çalışma-larınız olacak mı?Sertap bize eşlik etti neredeyse Ben dört gece sa-bahladım onun için. Bir projemiz var: ‘Bu Kam-püste Çok Ses Var’. Bu projenin son iki gününe denk geldi her şey. Konser provasındayım, Ser-tap, Amerika’dan mesaj atıyor, “Masis ne yaptın, yapabilecek miyiz? Gece olmaz, sağlam kafa ile yapmalıyız.”. Yoğun bir çalışmaydı. Hiç suni bir ses yok, duyulan ritimlerin çoğunu ben kaydettim

gece birde, üçte. Çünkü sabah söyleşi, konser; gece stüdyo şeklinde ilerliyor. Nil Karaibrahimgil ile bir konserimiz oldu. Sertap’la da daha önce çok per-formans yapmıştık. Yasemin Mori ile de oldu koro. Gelecek zamanlarda da başka projelerde olur diye düşünüyorum.

BOĞAZİÇİ CAZ KOROSU’NUN GELECEK PLANLARINDAN KONUŞALIM BİRAZ DA…

‘Bu Kampüste Çok Ses Var’ projesini, bütün Türkiye’ye yaymak gibi bir fikrimiz var, çok yer-den teklif alıyoruz. Eğer bir albüm yapılacaksa, Gezi şarkılarından bir kayıt olabilir. Festivaller, yarışmalar devam edecek tabii ki. Onun dışında 2014 yılında Dünya Koro Olimpiyatları var mese-la. Temmuz’da muhtemelen olur. Temmuz 2013’te Avusturya’da yapılacak bir yarışma vardı mesela, ama Gezi olaylarını göz önünde bulundurarak git-memeye, burada kalmamızın daha iyi olacağına karar verdik. Öğrenci kamplarında, koro ve per-formans atölyelerimiz vardı.

EKİBİNİZE GİRMEK İSTEYENLER İÇİN NE-LER SÖYLEYEBİLİRSİNİZ?bogazicicazkorosu.com diye bir sitemiz var, baş-vuruları oradan yapabilirler. İki seçmeli bir aşama oluyor. Geçen yıl dokuz yüze yakın başvuru almış-tık. Bir an bile akıllarından geçti ise başvursunlar. İlla koroda olmalarına gerek yok, şarkı söylemeyip ekipte olanlar var; gönüllü fotoğrafçımız mesela. Mutlaka tanışmaya bekliyoruz. 25-26 yıllık öm-rümde öğrendiğim bir şey varsa o da; eğer bir şeyi istiyorsa biri, ondan korkmamalı ve çekinmeme-li. Ne kadar istediğin, ne kadarını yapabileceğin konusunda kapasiteni bilmek ve kendine dürüst davranmak çok önemli. Cesaret önemli bir şey. Bu noktaya gelebilmek cesur davranmam ve dav-ranmamızdan oldu. Engeller çık(arıl)ıyor ama “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” diyorum.

“Üç Dakika Parça Sürüyor, İki Dakika Alkış.”

“En Hassas Enstrümanı Kullanıyoruz Biz

Ses Telleri.”

Page 22: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

22

nızdan bahsediyorsunuz. Daha sonra güzel bir mekânda çayınızı yudumlar-ken, bugün ne yapsak, diye bir beyin fırtınası yapıyorsunuz.Sonra ona mü-zelerden bahsediyorsun, o pek parlak bulmuyor fikrini. O da sana tiyatroya gitme önerisinde bulunuyor. Kadıköy Devlet Tiyatrosuna gittiğinizde oyun saatlerinin size uymadığını görüyor-sunuz. Tam o esnada sinema fikrini ortaya atıyorsunuz. Müze,Devlet tiyat-rolarındaki gibi sinemalarda da size özel indirimler uygulanıyor, çünkü. Bir sinema salonuna gidip filminizi izliyorsunuz; hatta film o kadar komik ki, eve kadar yüzünüzde tebessümle gidiyorsunuz. Eve gittiğinizde şehir dışından arkadaşınız aramış, siz yeni farkına varıyorsunuz. Arıyorsunuz, sizi davet ediyor; hatta gelmeniz için ısrar ediyor. Hoşunuza gidiyor, nasıl gideceğinizi düşünmeye başlıyorsu-nuz. Demir yollarını, otobüs firmala-rını araştırıyorsunuz ve uçak firmala-rına bakıyorsunuz. Giderken otobüsle gidiyorsunuz. Varıyorsunuz, eğle-niyorsunuz ama yorulduğunuz için dönüşünüzü uçakla yapıyorsunuz. Tabii ki yine tüm bu yolculuklardan indirimli faydalanıyorsunuz. Sonra ne mi oluyor? Siz mutlu oluyorsunuz, biz mutlu oluyoruz. Yüzünüze yayılan mutluluk, bize yaşama sevinci katıyor.

Ercan KARAÇELİKSosyal Sorumluluk Koordinatörü

Haklardan bahsediyoruz, hani şu doğuştan sahip olduğumuz, hani devletin eksiksiz yerine getirmesi gerektiği ve ölünceye dek sahip ola-cağımız şeyler. Bu konuda eksiklikler yok mu dersiniz? Şüphesiz ki mevcut.Bundan niye bahsediyorsun demeyin; haklarımızdan birçoğumuzun habe-ri yok. Dahası bu makalede engelli arkadaşlarımız için tanınan ve tanın-ması gereken haklardan ve onların da pek haberlerinin olmadığı haklardan bahsedeceğim.Doğrusunu söylemek gerekirse, bende bilmiyordum birço-ğumuz gibi araştırana kadar.Hikâyemize başlamak istiyorum, izninizle, sevgili engelli arkadaşla-rım. Yine güzel bir günün sabahına uyandınız, içinizde yeni günün mut-luluğuyla. “Bugün ne yapsam?” diye düşünüyorsunuz. Arkadaşınızı ara-maya karar verdiniz; ne duruyorsu-nuz arayın, cep telefonu hatları belli oranlarda sizlere indirim uyguluyor. Konuştunuz ve Kadıköy’de buluşmaya karar verdiniz. Evinizin bulunduğu semtten bir halk otobüsüne atlaya-rak Eminönü’ne geldiniz. Daha sonra Kadıköy iskelesine giderek bir vapura bindiniz. Yaklaşık yarım saat süren boğaz manzaralı bir yolculuktan sonra vapurumuz iskeleye yanaşıyor. İskele-de sizi bekleyen arkadaşınızı görüyor-sunuz, sizden önce gelmiş olmalı. Ona tüm yolculuğunuzdan ve buraya ka-dar ücretsiz ulaşımdan faydalandığı-

Engelli Hakları!

Page 23: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

23

Page 24: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

24

Gamze CizreliBig Chefs Kurucusu

Page 25: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

25

CAFEMİZDE ELMALI PAY, CAPPUC-CİNO VARKEN, KUKİ HOUSE’TA BU-TİK PASTACILIĞA; QUİCKCHİNA İLE UZAKDOĞU’YU ANKARA’YA TAŞIRKEN, DONNA KARAN İLE MODA SEKTÖRÜNE GİRDİNİZ. YÖNELİMLERİNİZ VE SEKTÖ-REL DEĞİŞİMLERİNİZDE HANGİ FAK-TÖRLERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURDU-NUZ? Sizin de söylediğiniz gibi o yıllarda yiyecek içe-cek sektöründe her şey yeni yeni gelişiyordu. Vizyonu, hayalgücü ve görgüsü geniş olan, aynı zamanda piyasayı iyi koklayabilen girişimcile-rin hepsi bugün çok iyi yerlere geldi. Biz de Cafemiz’ de gözlemlediğimiz bütün pas-ta ve butik pastacılık taleplerini Kuki ile karşı-larken, yine sektör için yeni sayılan Uzak Doğu mutfağını hızlı ve uygun fiyatlarla sunmayı he-defleyerek doğru bir öngörüde bulunduk. YİYECEK-İÇECEK SEKTÖRÜNDEN GİYİM SEKTÖRÜNE GEÇİŞİNİZDE, BU KARARI ALMANIZDAKİ EN BÜYÜK SEBEP NE-DİR? SONUÇTA KAFE KÜLTÜRÜNÜ HEM DE YENİLİKLERİ İLE TANITMIŞSINIZ VE BU İŞTE DE BAŞARILISINIZ. NEDEN BÖY-LE BİR YÖNELİM İÇİNDE GİRDİNİZ? Bu gözlem ve girişimcilik ruhu sadece tek bir sektöre hitap etmiyor. Bir girişimci, aklınıza ge-len her sektör için kolları sıvayabilir. DKNY benim yakınen takip ettiğim ve beğen-dim bir markaydı, Ankara için yine bir ilk nite-liğinde olan bir girişimdi. Bu aynı zamanda stratejik bir kurgu; yumurtayı farklı sepetlere koymak gerekiyor bazen.

Tecrübe, başarı isteği ve bir kadın girişimci. Evet, Gamze Cizreli’ den bahsediyoruz. Aldığı riskler ve azmine hayran kalacağınız bir röportaj için Step Dergisi’ ne konuk oldu. Türkiye’de restoran-cılık sektörüne boyut atlatan Gamze Cizreli’nin BigChef ’s kadar lezzetli bu röportajını sizlere su-

nuyoruz…

ANKARA’DA CAFEMİZ’İ AÇTIĞINIZ 90’LI YILLARDA CİDDİ RAKİPLER MEVCUT DEĞİLDİ. İNSANLARIN YENİ BİR ŞEYLER DENEMELERİNİN, ARAYIŞ İÇİNDE OL-MALARININ DA ETKİSİYLE HIZLA İLER-LEDİNİZ. BUNLARI TAMAMEN BIRAKA-CAK OLMAK SİZİ NASIL HİSSETTİRDİ?

Yarattığım markaları bırakıp yoluma tek ba-şıma devam edecek olmak ilk başta çok zor

oldu. Ama daha sonra anladım ki aslında bu bir terk ediş, bir bitiş değil aksine yepyeni ve daha güçlü bir başlangıçtı. Yakın zamanda KAGİDER ile yaptığımız “Ba-şarısızlık” temalı söyleşide de söyledim; her bitiş ve kaybediş daha parlak bir başlangıç do-ğuruyor. Bütün bu tecrübe ve birikimler benim çok daha güçlü bir şekilde yeniden doğmamı sağladı. ANKARA’DAKİ UZUN SÜRELİ İŞ HAYA-TINIZDAN SONRA BİR ANDA HER ŞEY SIFIRDAYKEN, KENDİNİZE VE TECRÜ-BELERİNİZE İNANARAK, BİGCHEFS’İ SA-DECE KREDİ İLE HEM BANKAYA HEM DE ÇEVRENİZE DE İNANDIRDINIZ? BU SÜ-REÇTE NASIL GEÇTİ? Herkes para biriktirmek peşindeyken ben yıl-lar boyunca bilgi, tecrübe ve en önemlisi insan biriktirdim. Bu süreçte hepsinin bana paradan çok daha fazla faydası olduğunu söyleyebilirim.

Her Bitiş Ve Kaybediş Daha Parlak Bir

Başlangıç Doğuruyor.

Page 26: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

26

Dediğiniz gibi Big Chefs tamamen ileriye yö-nelik ödeme planları çerçevesinde açıldı. Her iş insanı gibi, ben de bu işe büyük bir riski göze alarak başladım. İyi bir iş planı yapmıştım;fakat, tabii ki eğer Big Chefs başarılı olmasaydı veya giderlerimiz direnç süremizi aşsaydı, büyük bir borcun altına girmiş olacaktım. 2010 YILINDA KAGİDER GARANTİ BAN-KASI-EKONOMİST DERGİSİ İŞBİRLİĞİ İLE İLE YILIN İŞ KADINI YARIŞMASIN-DA TÜRKİYE 1. Sİ OLDUNUZ. NASIL BİR DUYGU? O gün törene gittiğimde böyle bir ödül alaca-ğımdan hiç haberim yoktu. Bir anda projeksiyonda dalgalanan Big Chefs bayraklarını gördüğümde yaşadığım şaşkınlık, coşku, gurur ve mutluluğu tarif edemem. Hayatımın en güzel anlarından biriydi. BİR DÖNEM DRAGONS’DEN TÜRKİYE’DE MELEK YATIRIMCI OLDU-NUZ, KAÇ PROJEYE YATIRIMCI OLMAYI KABUL ETTİNİZ? İnploid.com’a ve buzlanmayı önleyen alternatif bir kimyasal projesine melek yatırımcı oldum.

90’LI YILLARDAKİ SİYASİ VE TOPLUM-SAL DEĞİŞİM VE GELİŞİMLERİ DE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURURSAK, AVANTAJ-DEZAVANTAJ YÖNÜNDEN İNCELEYE-REK ANKARA MEKANLARINIZI NASIL KARŞILADI? Ankara yeme-içme sektörü için her zaman çok zor ve aynı zamanda çok öğreticidir. Şehrin genel disiplini, yaşama saatleri, siyasi, askeri erkanın ve bürokrasinin merkezi oluşu bir anlamda memnun etmesi çok zor bir müş-teri kitlesi ile baş etmek demekken öbür taraf-tan her zaman çok büyük bir özen ve disiplin göstermeye alıştırdığı için işletmeyi çok güzel kamçılıyor. İstanbul’a gelince daha iyi anladım ki, Ankara’dan çıkan markalar işte bu yüzden her yerde çok başarılı oluyor. 2007DE BİGCHEFS İLE TEKRAR BAŞLA-DINIZ, BİR NEVİ İKİNCİ BAHARINIZ OLDU DİYEBİLİRİZ ASLINDA SEKTÖR İÇİN. ELİNİZDE OLANLAR; SIFIR ÖZKAY-NAK, 10 YILI AŞKIN TECRÜBE. YATIRIM DA YATIRIMCI DA YOK. KREDİ ALARAK BAŞLADIĞINIZ İŞİN RİSKİ NEYDİ?

Page 27: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

27

sorumluluk projesi üzerinde çalışıyoruz.

YOĞUN BİR İŞ YAŞAMINIZ VAR, İŞ DIŞIN-DA VAKİT AYIRABİLDİĞİNİZ SPOR VEYA SOSYAL SORUMLULUK FAALİYETLERİ-NİZ VAR MI? KİŞİSEL GELİŞİMİNİZE VA-KİT AYIRABİLİYOR MUSUNUZ? Haftada 3-4 gün yürüyüş yapıyorum. İyi bir film ve konser takipçisiyim. Okumak ve gözlemle-mek benim için bir hastalık olduğu için kişisel gelişim hayatımın her anında var diyebilirim. FARKLI DAMAK TATLARINI, FARKLI LEZZETLERİ VE FARKLI KÜLTÜRLERİ TÜRKİYE’YE TAŞIDINIZ, BUNU NASIL SE-ÇİYORSUNUZ? İlk soruda da cevapladığım gibi,bu biraz viz-yon, biraz görgü, kadınlarda çok daha yoğun olduğunu düşündüğüm bir altıncı his ve piya-sayı çok iyi gözlemleyerek edinilen doğru koku alma becerisi. BİR GİRİŞİMCİNİN YAPMAMASI GERE-KENLER ÜZERİNE KONUŞACAK OLUR-SAK, NELER SÖYLEYEBİLİRSİNİZ? Kendilerini çok iyi tanımadan ve yapacağı işin içinde çalışıp, işi iyi bilenlerden öğrenmeden hiç bir işe girişmesinler derim.

KENDİNİZİ “GİRİŞİMCİ” OLARAK NASIL BULUYORSUNUZ? Bugün bulunduğum noktaya bakacak olursak kendimi başarılı buluyorum. Planladığımın ötesinde bir büyüme grafiği içindeyiz. Ama bu tatmin olduğum anlamına gelmiyor. Başka markalar ve projeler üzerinde çalışıp kendime yeni maceralar yaratacağım kesin!

BU PROJELERE SİZİ İNANDIRAN ŞEY İLE YILLAR ÖNCE SERMAYESİZ BİGCHEFS’İ KURARKEN İNANCINIZLA BENZERLİK-LER VAR MI? Öncelikle karşımdaki kişinin projesine ne ka-dar inandığına bakarım. İşi iyi biliyor olması çok önemli. Gözlerindeki heyecanı, cesaret ve inanç ışığını görürsem, iş planını incelemeye başlarım. YATIRIMCISI OLDUĞUNUZ VEYA OLMA-DIĞINIZ PROJELER İÇİNDE PİŞMAN OL-DUĞUNUZ OLDU MU? Hayır olmadım. O anda inanmadıysam vardır bir nedeni. GAZİANTEP’E FRANCHİSİNG VERDİNİZ, SONRASINDA SARUHAN TAN İLE DE İS-TANBUL’DAKİ MEKANLARINIZ İÇİN ORTAKLIĞINIZ MEVCUT. BU SÜREÇTE SARUHAN BEY’DE SİZİ İSTANBUL İÇİN İKNA ETTİREN NEYDİ? Benim de tam Ankara’dan çıkıp, İstanbul’a ge-nişlemek için ciddi planlar yaptığım bir dönem-de Saruhan Bey’in BigChefs’e yemek yemeye gelip çok beğenmesi ve markamızla ilgilenmesi çok güzel bir tesadüf oldu. Hedeflerimiz aynıydı ve birbirimizden olumlu elektrik aldık.

FRANCHİSİNG ŞARTLARINIZ NEDİR? Bize bu talepte bulunan kişinin iyi bir vizyo-na ve anlayışa sahip olması çok önemli. Ayrıca yiyecek içecek sektörüne ilgi duyması, tercihen kadın olması ve işletmenin başında durmasını bekliyoruz. Tabii önerilen lokasyonun iyi olması da bir o kadar önemli. Bunların haricinde Franchising bedeli 100. 000 USD , Royaltyfee ise %6 olarak işletiliyor. YEMEK KİTAPLARINIZA DEVAM EDİ-YOR MUSUNUZ? Sadece yemek kitabı değil aynı zamanda yaşam stilimizi de yansıttığımız çok güzel bir sosyal

Başka Markalar Ve Projeler Üzerinde Çalışıp Kendime

Yeni Maceralar Yaratacağım Kesin!

Page 28: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

28

Girişimcilik Nedir ve Neden Trend Olmalıdır?

yıllık cep telefonu ithalatımızı karşılıyor.Ülke olarak gelişmekte olan bir ekonomiye sahip ol-sak da rakamlar, geleceğe yönelik bir şeylerin artık değiştirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Ar-ge veinovasyonkültürünü ve girişimcilik ruhunu milletimize aşılamamız gerekiyor. Eğer girişimcilik ruhunu ülke insanımıza aşı-lamayı başarabilirsek -ki bu o kadar da zor değil- ar-ge ve inovasyona gereken önemi ve-rerek dünyaya katma değer sağlayan toplum-lardan birisi olabiliriz. Bu nedenle ülkemizin çıkış noktası olarak girişimciliği görüyorum.Bu öngörüde ne kadar haklı olduğumu gü-nümüzün lider toplumları ve lider girişimleri ayan beyan ortaya koyuyor zaten.Arge ve ino-vasyon temelli bir girişim sonucu ortaya çı-kan bir ürün veya hizmet;tüm dünyadaki tü-ketim alışkanlıklarını değiştirebiliyorsa ya da geleneksel iş modellerini bile rafa kaldırabili-yorsa; bu o girişiminortaya çıktığı toplumun ekonomik ve kültürel anlamda yükselmesine, zirveye oynamasına ya da zirvede kalmasına sebep oluyor demektir.

Dünyada çok başarılı girişim örnekleri var; ülkemizde de var. Ancak bu başarı örnekle-rimizi daha da yaygınlaştırarak, daha fazla ön plana çıkararak geniş tabanlara girişimcilik tutkusunu yaymamız gerekiyor.

Ülke olarak genç bir nüfusa sahibiz. Dünya-nın çok azının sahip olduğu bu nüfusu etkili bir şekilde kullanabilmemiz, işsizler ordusu oluşturarak dezavantaja çevirmek yerine, gi-rişimci bir ruhla hareket eden gençler haline

Girişimcilik, pek çok başarılı isim tarafından, yine pek çok kez tanımlanmış. Girişimciliğe en genel anlamıyla baktığımızda; aksayan bir sisteme çözüm üretme, hali hazırda işleyen bir düzene yenilik getirme, katma değer sağlama çabasıdır. Girişimcilik dediğimiz bu çaba, kar-şılığında ne beklenirse beklensin;ekonomik, kültürel ve toplumsal sistemlerin gelişimini/ değişimini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için kritik derecede önemlidir.Bu önemin far-kına varan ve girişimcilik çabasını üst seviye-ye çıkaran toplumlar daima önde olmuşlardır, olacaklardır da.Günümüzdeki dünya düzenine baktığımızda; “girişimcilik”algısını benimsemiş ve bu algıyla ekosistemler oluşturabilmiştoplumların doğal sonuç olarak dünyada söz sahibi olduklarını görüyoruz. Dünyamızın başlangıcından so-nuna kadarki yolculuğunda, biz insanlığa ne kadar bir yönlendirme ve yönetme iradesi verilmişse; o iradenin bu toplumlarca adeta lokomotif gibi kullanıldığını, diğer toplum-ların ise sadece bu toplumların etkisinde ve takibinde olduklarını görüyoruz.Bu çerçeve-den ülkemize baktığımızda ise, maalesef tablo umut verici olmaya yeni yeni başlasa da halen iç açıcı değil.

Toplumlar arası dengelerebaktığımızda, ül-kemiz bu denge içerisinde üreten değil; tü-keten bir konumda. Ürettiğimizürün kalem-lerimizin ise, çok azında katma değer sahibi üretim süreçlerimiz var. Gelişmiş ülkeler ih-raç ettikleri her ürün kilogramı başına 3-4 $ kazanırken, ülke olarak kilogram başı ürün ihracatımızın fiyatı 2 $ seviyelerinin altın-da. Bu demektir ki;deyim yerinde ise üret-tiklerimizde taşörenlik yapıyoruz. Ar-ge ve inovasyona(yenilikçiliğe)dayalı katma değer-li üretimler yapmadığımız için çabalarımı-zın sonuçlarını alamıyoruz. Mesela bir ör-nek vereyim; önde gelen sanayi illerimizden Gaziantep’in bir yıllık ihracat hacmi sadece 1

Page 29: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

29

getirip avantajaçevirmemiz gerekiyor. Yani, işsiz üniversite mezunlarımızın olmamasıla-zım.Kaldı ki; mezun olunca sadece kurumsal şirkette ya da kamuda iş arayan değil; aynı za-manda iş kurabilen, hatta başlangıç olarak bir girişim şirketinde çalışmayı arzu edebilen bir gençlik tutkusu oluşturabilmeliyiz.Gördüğü-nüz gibi gençlerimizi üretime katabilmenin, katma değer ve emeğe dönüştürebilmenin en etkili yolu olarak,yine girişimcilik olgusu kar-şımıza çıkıyor. Kaldı ki ülke olarak bugünkü koşulları bir daha yakalayamayabiliriz.Çünkü şu an sahip olduğumuz genç nüfus potansiye-line önümüzdeki onyıllarda sahip olamayabi-liriz.

Bir diğer pencereden bakarsak; yabancı ser-mayedarların, yatırımcıların dikkatini çeken bir ülke haline gelmemiz girişimcilik için ayrı bir fırsat. Uluslararasıkonjektür bu atılımları yapabilmemiz için hiç olmadığı kadar müsait bir halde. Ülkemize ilgi duyan ve gelen yaban-cı fonları;patentli iş fikirlerimizle ve girişim-lerimizle kullanmalı, katma değerli ürün/hiz-met olarak ülkemizde kalıcı hale getirip tüm

dünyanın tüketimine/kullanımına sunabil-meliyiz ki; sahip olduğumuz konjonktürü ve potansiyeli en iyi şekilde değerlendirebilelim. Burada, oluşan ekosistemimizde fikri mülki haklar ve patentleme, yani fikir ve girişimleri (ürünleri, projeleri) sahiplenme çok önemli hale geliyor. Aksi halde; bilinçsizce inşa edi-len bir girişimcilik ekosistemi, yabancı fonları fikir / proje avı yaptığı ve zamanla kurumaya yüz tutacak bir göl haline de gelebilir.Özetle, girişimci bir toplum olamazsak, geri-den giden, izleyen, tüketen olmaktan kurtula-mayız. Var olmak, inanç ve değerlerimizle biz kalabilmek ve dünyada söz sahibi olmak isti-yorsak girişimci bir toplum haline gelmemiz elzemdir. Bundan daha elzemi ise; bu değişi-me ve dönüşüme kendimizden başlamamız, birey olarak örnek girişimcilerde bulunupör-nek atılımlar yapabilmemizdir.

Hepimiz bu vizyon ve motivasyon ile çalışır-sak yarınlar bizim olacaktır.

İdris Cin / Girişim Haber

Page 30: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

30

Serkan SevimMedianova A.Ş. CEO’su

Page 31: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

31

deyip bir çiçek servisi açtık,mezun çiçek, başka ne yapılabilir; “greencard” çekilişine katılım üzerine bir platform geliştirdik. Bu şekilde servisler ekle-yerek mezun’da devam ettik. 2004 yılında dünya üzerindeki Türklere internetten maç satalım diye bir fikir oluştu ve “turkishsoccer.tv”diyebir doma-in açtık, bununla beraber daha “youtube” yokken; hatta henüz video bile yokken biz internetten 97 ülkeden 40bin kişiye maç sattık. Bu ülkelerin ara-sında Türkiye yoktu, o dönemde Türkiye’de yayın haklarından dolayı maç satışı yasaktı. 2005 yılın-da “truestreaming”i ben gördüm; fakat ortağım çok fazla inanmadı bu işe, çiçekişine de çok fazla inanmıyordu. Bu iki projemi alarak mezundan ayrıldım, daha doğrusu streaming’i onlar kapat-tı; “medianova” diye bir şirket kurarak ben aç-tım. Bir yandan da Türkiye’de “444.çiçek” adın-da çiçek işine devam ettim. Bu iki işi büyüttüm, daha sonra 2010 yılında mezun. com’daki hisse-lerimi sattım. 2011 yılında çiçekişini “ciceksepeti.com”aiyibir fiyata sattık.Şu anda da Türkiye’nin en büyük “streaming” sağlayıcısı olarak “media-nova” ile devamediyorum.

BU BAHSETTİĞİNİZ SİTELERDE BAŞARIYI YAKALAMANIZIN SIRRI NEDİR?Bir şirketi sunmak için aslında birçok parametre var. Bunlardan biri; bir değer olması. Bir iş adamı ya da girişimci olarak baktığında bir değer yarat-madıysan, öncelikle sen bu değere inanmadıysan bu satılamaz demektir. Değer derken, örneğin bir dergi çıkartıyorum ve bu dergi elli kişiye ulaşıyor bu bir değer değildir, başka bir dergi düşünün: 5milyon kişiye ulaşıyor, işte bu bir değerdir. Bi-zim işimizde müşteri biriktirmek zordur. Çiçek işini düşünün, bir müşteri yılda bir veya iki çiçek alıyor. Bu şekilde müşteri birikimi yapmak çok zor; ama sen çok iyi hizmet veriyorsun ve yıllar geçtikçe sektörde bir değer oluşturmuş oluyor-sun. İkincisi, işi alacak kişilerin seni biliyor olma-sı lazım; mesela ciceksepeti’nin bizi almaya karar vermesi, bizim reklamlara ağırlı vererek ciddi bir görünürlük sağlamamızla oldu. Sen, burada raki-bin gözünde bir imaj çiziyorsun karşındaki bakı-yor ki bu kişiler bu işte yol alıyor tabi ki de onları da alıp yoluna devam etmek isteyecektir. Yani ola-yı kendi tarafına çekmeyi tercih ediyor.

MARKETİNG İÇİN REKLAMLARIN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU SÖYLÜYORSUNUZ ÖYLE DEĞİL Mİ?

İnternet hayatımıza ne zaman girdi ya da biz on-dan nasıl faydalandık? Bunun dışında Türkiye’ de internet girişimciliği nasıl ilerlerdi, hangi aşama-lardan geçti? İnternetin hayatımıza yeni yeni gir-diği dönemlerde, interneti bir fırsata dönüştüren insanlardan biri de Serkan Sevim’di. E-ticaretin hangi aşamalarla günümüze geldiğini, e-ticaretten nasıl faydalanıldığını öğrenmek istiyorsanız, bu

röportaj tam size göre…

OKUYUCULARIMIZ İÇİN KENDİNİZDEN, BULUNDUĞUNUZ KONUMA GELENE KA-DAR YAŞADIKLARINIZDAN BİRAZ BAH-SEDER MİSİNİZ?

Galatasaray lisesinden mezun oldum, Boğaziçi üniversitesinde fizik okudum. Üniversiteyi

bitirdikten sonra master yapmak için Amerika’ya gittim. Amerika’ya giderken de yol boyunca ak-lımda “kendi şirketimi kurmalıyım, bir şeyler yapmalıyım” gibi fikirler vardı. Amerika’ya git-tikten 4-5 ay sonra bir şirket kurduk. Yani, daha öğrenciyken; hatta teknik olarak okula tam olarak başlamadan, yarım dönem sonunda bir şirketi-miz vardı. Ne iş yaparız, nasıl ilerleriz diye düşün-düğümüz bir dönemde; Türkiye’den mal getirip onu mu satalım, yoksa internet üzerine mi eğile-lim diye düşünüyorduk. O zamanlar internet çok yeniydi; hatta yoktu bile diyebiliriz. Amerika’da şunu fark ettik ki; ben Boğaziçi üniversitesini bitirip İngilizce bilmeme rağmen ciddi bir boca-lama yaşıyorum. Bambaşka bir kültür bambaşka bir ortam, ister istemez zorlanıyorsunuz. Bir in-ternet sitesi yapalım dedik ve “mezun.com” diye bir marka seçtik. Bu site online bir portal olsun, insanlar buradan bilgi alsınlar diyerek başladık. Çok tuttu tabii; ciddi bir insan grubu Amerika’ya gitmek istiyordu. Düşünün, o zaman Türkiye’de belki biriki milyon internet kullanıcısı var, bizim database 500bin oldu; inanılmaz bir talep vardı. Yine o dönemde, başka yeni olarak ne iş yapabi-liriz diye düşünüyorduk. “Calling card” diye on-line telefon kart ürünü geliştirdik ve Amerika’da ki Türklere Türkiye’yi aramaları için bu ürünü satmaya başladık. İnanılmaz talep gördü, ilk sene ciromuz 200bin dolardı,diğer sene 1,2 milyon dolar, daha sonra 2,5 milyon dolar ve bu şekilde katlanarak gitmeye başladı. Bir anda Amerika’da herkesin bildiği, kullandığı bir servis haline gel-dik. Yine o dönemde “daha fazla ne yapabiliriz”

Page 32: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

32

Tabii, reklam çok önemli; ama çok pahalı bir oyun. Özellikle bugün Türkiye’de çok pahalı. Bizim za-manımızda, dört beş yıl önce, ilk başladığımızda, Çiçek’in reklam bütçesi 3bin liraydı. Oldukça da kârlı büyüyordu. Aylık 3bin lira harcayarak yıl-lık %80 büyüyorduk, sattığımda ayda 100bin lira harcıyorduk ve yıllık %20 büyüyorduk. Şimdi, internet işinde oyun büyüdü, artık herkes reklam veriyor. Bir yerlere ulaşmak istiyorsanız ciddi pa-ralar harcıyorsunuz. Bu da ödeyebiliyor isen çok doğru bir yatırım.

SIFIRDAN, TEMELDEN BİR İNTERNET Gİ-RİŞİMCİLİĞİNİN ÇOK ZOR OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSUNUZ, ÖYLE Mİ?

Tabii ki duyurmanız için reklam lazım; ama ne yaptığınızla çok alakalı. Ben hayata hep şöyle bak-mışımdır: Bir sorun varsa, girişimci olarak senin bir çözüm getirmen lazımdır. Şöyle düşün, çölde su satıyorsun, reklam yapmaya ne kadar ihtiyacın var? Sonuçta kişi orda su diye sürünürken “buyur su” dersin ve bütün her şeyini alırsın karşılığında, sana” hayır, olmaz” demez; çünkü o an suyu al-mak zorundadır. Bunun için, internet girişimcili-ğini de zor veya reklama ihtiyacı var diye yorum-lamamak lazım. Sen, ben de e-ticaret yapacağım, diyorsan bugün bu işi yapan bir sürü marka var. Onların arkasında kuyruğa girmen lazım. Bu işte kuyruğa girmek, kendini ortaya koymak istiyor-san, tabii reklam bir yol; ama bu işte batabilirsin de. Öte yandan, Türkiye’de hiç yapılmayan bir işi internette yapmaya karar ver, insanlar çok mem-nun kalsın birbirlerine haber verirler, paylaşır-lar reklamını bu şekilde ücretsiz de yapabilirsin. Özetle girişimcilere şunu söylemek istiyorum: Bir işte pilot deriz, önce bir faz; belli metrikler, ana-litikler, geri dönüşüm oranları nedir, satabiliyor musun, sistem çalışıyor mu diye bakarız. Eğer sistem çalışıyor ise reklamı rekabetten önce bü-yümek için kullanabilirsin; ama sistem zaten ça-lışmıyorsa, zaten satamıyorsan reklam verip bin kişiyi oraya toplamanın bir anlamı yoktur.

MEDİANOVA’YI KURDUKTAN SONRA, DAHA ÖNCE UĞRAŞTIĞINIZ İŞLERDEN NEDEN DAHA ERKEN AYRILMADIM Kİ, DEDİNİZ Mİ?

Mezun’dan neden daha erken ayrılmadım, diye

düşündüm tabii. Bu noktada bir hata yaptım, or-tağımla iyi geçinemediğimiz için ayrıldık; ama keşke bir orta yol bulunup devam edebilseydik. Şöyle düşünün “mezun.com” 2003-2004 yılların-da 4 milyon dolar ciro yapıyordu. Şimdi, eskisi kadar ilgi çekici bir konumda değil, ne yazık ki. Biz “mezun.com” yaparken, sahibinden.com, git-tigidiyor.com, yemeksepeti.com çıktı ve bunların hepsi para yapmayan, zor dönen sitelerdi. Sen böyle bir fırsatta en öndesin, yurtdışından dolar bazında gelir sağlıyorsun, inanılmaz bir sistemin var ve orada keşke değdim nokta bu işleri keşke biz çıkarabilseydik. Benim mezun’dan ayrılıp tek-rar belli şeyleri baştan yapmam bana vakit kay-bettirdi; ama şuan olduğum konuma baktığımda iyi ki de yapmışım diyorum.

ŞUAN YURTDIŞI VE YURTİÇİ PAZARI-NIZ MEVCUT, TÜRKİYE’DEKİ EN BÜYÜK PLATFORM VE STREAMİNG SAĞLAYICISI-SINIZ.” BU BAŞARILARI DAHA ERKEN DE ELDE EDEBİLİRDİM” DİYOR MUSUNUZ? YOKSA ÖNCEDEN YAPTIĞINIZ ÇALIŞMA-LARINIZ VE BAŞARILARINIZ BU BÜYÜK BAŞARINIZA ZEMİN Mİ HAZIRLADI?

Tam olarak bilemiyorum aslında, aynı şeyleri tek-rar yaşamam lazım sanırım.

ÖNCEDEN MEDİANOVA’YI KURMUŞ OL-SAYDINIZ, BU BAŞARIYI YİNE DE ELDE EDEBİLİR MİYDİNİZ? Eğer Medianova’yıönceden kursaydım, bu başa-rıyı elde edemezdim. Çünkü o zaman Streaming Media, şu an bulunduğu konuma sahip değildi. Zaman geçtikçe, aynı hatayı yapmamak için bu-gün daha hızlı koşmam gerektiğini düşünüyo-rum. O döneme bakınca, bana büyük bir tecrübe olan şeydir, internetin açıklara sahip oluşu. Ama Amerika-Türkiye kıyasında, Amerika’da para ka-zandıran internetteki işlerin, Türkiye’ye ne zaman geleceğini bunun nasıl olacağını da düşünmüyor değilsin. Mesela, benim hep verdiğim bir örnek vardır. Ailem sanayici. Mezun’da milyon dolar ciro yaparken Türkiye’ye geldiğimde ailem: ‘Oğ-lum bak doğru düzgün bir iş yap,yani bu ne?’

“Eğer Medianova’yı Önceden Kursaydım, Bu Başarıyı Elde

Edemezdim.”

Page 33: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

33

diyordu. İşimden aldığı buydu, ortada bir şey görmüyordu çünkü. Dolayısıyla bilemiyorum, belki daha erken Medianova yapsam, belki şu anda 1999 kuruluşlu, dünyada 1.2 milyon dolar ciro yapan bir firma var, onu almak için uğraşıyor olabilirdim. Belki vizyon yine yetmeyecek, büyük düşünemeyecektik. 20-30 milyon dolar yapıp ne yapalım da diyebilirdik.

YANİ, YAŞADIĞINIZ YER ETKİLİYOR DE-ĞİL Mİ, BU İŞLERİ YAPARKEN? Kesinlikle. Benim Amerika’da yaşadığım sekiz yıl, bana misyon ve vizyon açısından çok değer kattı. Farklı bakış açısına, farklı görüşlere sahip oluyorsun ve Amerikalıların o kadar da önemli olmadığını da fark ediyorsun. Mümkünse eğer, yurt dışında en azından bir dönem geçirilmesini tavsiye ederim.

BULUT BİLİŞİM MANTIĞINDA “KULLAN-DIĞIN KADAR ÖDE” SİSTEMİ SUNAN STREAMİNG DEPOLAMA VE YAYIMLAMA HİZMETLERİ MEDİANOVA’YI DİĞER FİR-MALARDAN AYIRIYOR.“KULLANDIĞIN KADAR ÖDE” SİSTEMİNİ BİRAZ DAHA AÇAR MISINIZ?

Örnek olarak elektrik kullanımını veya GSM ope-ratörünü verebilirim. Elektrik santralimiz yok; ama elektriği alıyoruz, kullanıyoruz ve kullandığı-mız kadarını ödüyoruz. Bu dünyada olan, büyük yatırımlarda kullanılan bir sistem. Bulut Bilişim yeni bir şey değil, son yıllarda A2 de kullanılan sistem oluşmaya başlayınca adına ‘cloud’ kelime-sinden ‘bulut’ denildi. Medianova’ya bulut bilişim yapalım diye girmedik. Zaten doğru olan buydu. Firmalardan özellikle Mezun’da gördüğüm en önemli şey, bir telefon seviyesinde aylık fatura-lama. Bir kişininortalama olarak 27-30 dolar do-lum yapacağını biliyorsun, kampanyalar ile her ay farklı bir meblağ olabilir. Fakat bir hafta boyunca işe gitmeseniz dahi, insanlar sistematik olarak cal-ling card tam kontör alıyor ve doluyor. Yani ban-kaya hergün para geliyor. Dolayısıyla bu modeli replike etmeye çalıştık. Onun için biz her zaman aylık recovering paralara focus olduk,müşteri ay ay ödesin bize diye. Bize bir operatör diyorki:” Bu sistemi kurun, 100.000 dolar verelim.”. Biz onun yerine ayda 5 ila 8 bin dolar arası bir anlaşmaya gitmeyi tercih ediyoruz. Komik geliyor aslında, adamın 100.000 bütçesi var, sen 5.000 ödesin diye uğraşıyorsun. Ama ne oluyor her ay ödüyor. Ta-ahhüt mantığı, bizde de kontrat vardı; fakat sırf müşteri Bulut Bilişimkonseptine alışsın diye ku-

Page 34: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

34

geliştiği için ve Ortadoğu şu anda biraz Türkiye’yi takip ettiği için.Yani mesele müzik sektörünün %95’i bizim platformda çalışıyor; TTnet müzik, Turkcell müzik. Vodafone ve Mynet vardı, kapat-tılar. Dubai’de bir müzik işleriyle uğraşan biriy-le konuştuğumda onun fikirleri de yol gösterici olabiliyor. Bunlar hep avantaj.Bilen adam arıyor müşteri. Mesela, ben de bilmeyen biriyle pek fazla konuşmak istemiyorum, masaya oturuyorum ba-kıyorum adam danışman gibi çalışıyor. Anlattığı-mız zaman, boyut şöyle olmasa daha iyi olur, gibi öneriler sunabiliyor. Sende dinleyip ajansına brif verebiliyorsun. Bunlar çok büyük artılar.

2012 YILINDA BU YIL İÇİNDE BÜYÜYEN EN ÜNLÜ TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİ İÇE-RİSİNDE YER ALDINIZ. ŞİRKETİNİZDEKİ SORUMLULUKLARIN BÜYÜKLÜĞÜ ARTTI MI? BUNUN HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYOR-SUNUZ?

Artıyor.Birincisi, 2011-2012’de hem Türkiye’de hem deMEA’ da en hızlı büyüyen şirketler ara-sındaydık. 2011’de MEA’ da ilk 500 seçiliyor, biz dokuzuncuyduk. MEA dediğimiz, Avrupa Orta-doğu ve Afrika bölgesi. Tabii, ciro olarak görü-yorsunuz ve ciro büyüdükçe sistemlerin büyü-mesi, insanların değişmesi, kendilerini upgrade etmesi gerekiyor. İnsan sayısının artması gereki-yor. Beş kişi ile otuzbeş kişiyi yönetmek arasında mutlaka fark oluyor. Aynı verimlilikte yönetebil-mek gerekiyor; ekibi motive tutmak, hedefleri be-lirlemek, yön çizmek. Eskiden bir işte firmadan

rulumu ücretsiz yapıyorduk. Sistemi beş yıl kulla-nıyor ise, sen o beşsenelik müşterinin life-time’ın-da çok daha büyük para alıyorsun.

PEKİ, BAŞKA ALTERNATİFLER VAR MI MÜŞTERİLERİNİZİN SİZİ TERCİH ETME-SİNDE?

Müşteri hizmeti. Biz çok hırslı, Türkiye’ye değer katmaya çalışan bir şirketiz. Bu işi sadece para kazanmak için yapmıyoruz. Yurt dışına çıktı-ğımızda ülkeye döviz getirmeye çalışıyoruz, bu katma değerli döviz. 100’e mal edip,101’e sattığı-mız da onun katma değeri 1 liradır. Bahsettiğim o değil, biz eğer sattıysak 98’i katma değerdir. Medianova’nın bu enerjisi, motivasyonu, ürün geliştirme, Türkiye’de destek olma, bunlar müşte-rinin hoşlandığı şeyler. Tabii ki bu durumda geri kaldığın dönemler oluyor. Acilen hızlanıp orayı kapatman lazım, çünkü rakibimiz dünya devleri. Bununda farkındayız. Ürün var, müşteri desteği son derece önemli, fanatik destek veriyoruz. Müş-teriye işi öğretiyoruz çoğu zaman. Çünkü video çok yeni bir iş. Nasıl yapması gerektiğini nerede tanıtılması, gerektiği, reklam satarken ne gibi mo-deller olabilir, hangi teknolojiyi kullanması daha doğru. Bunları anlatıyoruz. Tecrübe birde. Yani, bir müşteri videonun V’sini bilmeden, biz birçok modeli çoktan denemişiz. 2004’te maç satmışız internetten. Bugün bize gelip,“Film satabilirmi-yiz?” dediğiniz zaman yani ben maç satalı dokuz sene olmuş, dolayısıyla satarız.

TÜRKİYE’DE FİRMANIZ ÇOK TERCİH EDİLEN BİR FİRMA, ORTADOĞU’DA DA AYNI ŞEKİLDE. BU NEYE BAĞLI? SO-NUÇTA SİZ TÜRKİYE’Yİ BİLİYORSUNUZ. ORTADOĞU’DA NASIL OLDU BU İŞ?

Ortadoğu’ya yeni giriyoruz. Oranın bizim paza-ra çok benzediğini düşünüyorum. Bizim pazar derken,Türkiye’de şöyle bir şey vardır; gidersin müşteriye, müşteri çok ilgili konuşuyor; ama altı ay dönmez geri. Amerika’da bu yoktu veya Avrupa’da. Adam ya randevu vermez ya da ve-riyorsada konuşursun hızlı hızlı teklifini alırsın. Uygunsa da, başlıyorum der, başlar. Ortadoğu’da da böyle olduğu için, bizim orada stratejik bir avantajımız olduğunu düşünüyorum, Amerikan rakiplere karşı. Onları anladığımız için, müşteri-ye nasıl satacağımızı bildiğimiz için, ürünlerimiz

Page 35: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

35

yolda. Sene 2006 Türkiye’ye yeni gelmişim.Ga-ranti bankası yıllık kârını açıkladı; 365 milyon TL. Adam harcamış, reklamını yapmış,tatiline gitmiş,vergileri ödemiş,maaşları ödemiş. Yılın sonunda, 360-365 milyon dolar kalmış. Günlük 1 milyon dolar.Bir işi yaparken önce beyni açmak gerekiyor.Ondan sonra bazı hedefleri koymak ge-rekiyor.

GELECEKTE MEDİANOVA’YI SATMA GİBİ BİR DÜŞÜNCENİZ VAR MI? HAYIR İSE, NA-SIL BİR TEKLİF VAZGEÇİRİR SİZİ?

Ben kurduğum hiçbir işe exit business olarak baş-lamıyorum. Sevdiğim işi kuruyorum zaten.Ölsem dahi, benden sonra da uzun yıllar yaşayacak şe-kilde kurguluyorum şirketi. Ekip ruhuna, insan-lara değer veriyoruz. Başarıya doyumun olmama-sı lazım, moralin bozulur, bir süre sonra düşüş başlar, para tehlikeli o yüzden. Hedef bir misyon olmalı, kişisel bir misyon. Türkiye’ye katma değer getirmek ve insan yetiştirmek, ben bunlarla mut-lu oluyorum. Medianova benim hayallerimi ger-çekleştirdiğim bir yer. Gelen tekliflere hayır de-dim. Çünkü facebook kuran Mark Zuckerberg’ün çok güzel bir sözü var “Bu şirketi satsam, yine böyle bir şirket kurmak isterim. O zaman niye sa-tayım?”. Yani Facebook’u satsam aynı işi yapmak istiyorum. Bende Medianova’dan memnunum. İnovasyonunu seviyorum. Hani “CDN” diye gör-memeli olayı. CDN Medianova’nın bir tane ürünü sonuçta. Medianova ürün geliştiren teknoloji bir şirket. “Şunu şöyle yapalım, bunu da böyle yapsak nasıl olur?” dediği sürece de herhalde öyle gider.

FİRMALARIN CDN’YE İHTİYACI NE BOYUTTA?

Büyük boyutta. Çünkü video dediğimiz şey inter-netten sonra dünyadaki belki de en büyük ino-vasyon. Mesela, akademisyensin, bir araştırman var. Tezin için araştırma, yazma vs. süreçlerle geçen süren birkaç ay kadar. Sen onu video çeki-yorsun, yüklüyorsun internete. Konu araştırılır-ken görüyor videonu, 10-20 sürüyor, belki biraz daha fazla. Yazıp dağıtmaya kıyasla daha hızlı bir süreç. Gezi olaylarını düşünün mesela, nasıl bir anda bu kadar patladı. Videonun iletişimde, eği-timde, inovasyonda bir gücü var. Çekmek-paylaş-mak çok kolay. İnsan ve firmaların video ihtiyacı da, CDN ihtiyacı da çok fazla. Bir ara, tezim vardı

iyi bir iş almak ciroda ciddi bir etkiyken, şu anda bunu ayda on kez sürekli yapıyor olmanız lazım. Dolayısıyla, makine gibi bir sistemin çalışması la-zım. Danışman kullanıyoruz, satış ekibiyle teknik ekibi aynı odaya sokup konuşmalarını ve iletişimi sağlıyoruz.Değişik işler çıkarıyor ortaya. Birbirle-rini anlamaları için, eğitimleri için arabuluculuk gibi diyebiliriz. Medianova aslında tek bir gemi ve hepimizde aradayız bunun net altını çizip gös-termen gerekiyor.Bazen göremeyebiliyor insan-lar. “Beni ilgilendirmez, teknik çözsün.”diyoronu. Tamam, ama teknik çözemezse sen de satamıyor-sun. Yani bu kadar basit. Dolayısıyla bir ekip ruhu olması lazım.

BİR SÖZÜNÜZ VAR:” BAŞARI BİR AMAÇ DEĞİL YOL ALMADIR.” SİZCE ÖNEMLİ OLAN BAŞARIYI ELDE ETMEK Mİ, YOKSA BAŞARIDAKİ YOLUN İŞLEVİ Mİ?

Yoldan keyif almıyorsan hayat çok sıkıcı bir yer. Çünkü, dün sana başarılı gelen bugün gelmiyor. Mesela, diyorsun ki bir şirket kursam, çok başarılı olacak. Şirketi kuruyorsun. Ayda 3 milyon dolar yapsa çok iyi olur diyorsun, yapıyor. 10 olsa çok daha iyi oluyor ve bir yerden sonra çok ciddi sı-kıntılar başlıyor. Kaybolabiliyorsun. Bu herkesin başına gelebiliyor. Her şeyi yaptık, ne olacak ki şimdi, diyorsun. Motivasyon paraysa, para çok hızlı gelebiliyor ve geldikten sonrada geriye bir şey kalmıyor. Dolayısıyla insanın sürekli kendi-ni güncellemesi ve yoldan keyif alması gerekiyor. Keyif almak bazen o kadar zor ki. Sıkıntılı döne-minde bile keyif almaya çalışıyorsun, başka türlü aşman zor. Sorunların var, problemlerin var, için sıkılıyor ama diyorsun ki tamam bunlarda geçe-cek, bu da önemli diyorsun ve devam ediyorsun yola. Dolayısıyla yol çok önemli illa hedef dersen hedefe geldiğin gün moralin bozulabilir. Onun için bir hedefi sürekli upgrade edebilmek, müm-kün mertebe büyük düşünebilmeli. Şimdi 10.000 lira kazanmak için yapacağın işle, 1.000.000 lira kazanmak için çalışacağım işe bakalım. Birinde büfe açman gerekir, diğerinde büfeler zinciri ama iş aynı. Yani Migros’ta bir bakkal ama büyük bir bakkal. Şimdi sen bir bakkal açıp ekmekte sata-bilirsin. Migros’ta olabilirsin. Birgün yürüyorum

“Yoldan Keyif Almıyorsan Hayat Çok Sıkıcı Bir Yer.”

Page 36: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

36

DA ADRENALİN TUTKUNU MUSUNUZ? HER ZAMAN RİSK ALABİLMEK ZORDUR, SİZ BİR KONUDA RİSK ALACAĞINIZ ZA-MAN NASIL BİR YÖNTEM İZLİYORSUNUZ?

Aslında girişimci riski sevmez. Riski kimse sev-mez. Riski, milimize edip onu da kavanoza koyup ağzını kapatmayı sever. Tabii işi öğrendikçe, haya-tı öğrenmesini bildikçe risk daha da ufalıyor. Bil-gi her zaman riski yeniyor. Risk, ne zaman risk? Bugün ben sana şu uçağı beş dakika kullansana desem. Bu bir risk. Ama bunu pilota dersem bu bir risk değil. Dolayısıyla o bilgisizlik riski yara-tıyor. Gittikçe de öğreniyorsun, tecrübe oluşuyor. Şirketi ilk kurduğun gün zaten paran yok. Baba-mın çok güzel bir lafı var. “Çok riskli.” demiştim ilk başlamadan önce “Kaç para koydun?” dedi. “Koymadım.” deyince “Ee riskin ne, ne kaybede-bilirsin? Yani en kötü 2 yıl kaybedebilirsin. Onda da master yapmaya geldin zaten onu bitirirsin.” dedi. Düşündüm sonra, doğru ne koyduk ki ne kaybedeceğiz. Kaybedecek bir şey yok ortada, aksine ne öğrensem kâr. Okuldan daha çok şey öğreniyorsun. Bir süre sonra bilgin artıyor, bil-gin arttıkça paran artıyor. Bugün daha çok paran, daha çok bilgin var. Dolayısıyla ona girmeyeyim buna gireyim diyerek daha farklı bakabiliyorsun.İş hayatında, son derece dikkatli yatırım yapan bir insanım ben. Seni üzmeyecek bir parayla risk alıyorsun, bakalım ne olacak diyorsun.

PEKİ, SADECE IT’YE Mİ YATIRIM YAPI-YORSUNUZ? MESELA ŞU PROJELER ŞÖYLE BİR KONUMDA OLSA YATIRIM YAPARIM DEDİĞİNİZ ŞEYLER VAR MI?

Çok var, enerji mesela. Ama herkesin yaptığı gibi yaparsam sıraya girerim. Tamam, pazar o kadar büyük ki sıraya girsem ben de para kazanırım. Fa-kat ben şöyle bakmaya çalışıyorum; ben orada ne kadar ilerideyim, enerji kelimesinin altında hangi işi yapabilirim;güneş santrali mi açayım,uzaktan elektrik cihazları mı okuyayım?Dolayısıyla biraz kendi bilgini de harmanlamak gerekiyor. Önü-müzdeki süreçlerde bir tekstil şirketi açmam, ama şöyle bakabilirim olaya: Tekstil açarım.Neden?Çünkü vadeler altı aydır.Benim de param vardır, bir sene vade yaparım.Pazarda böyle bir değişiklik yapıp bir sinerji yaratabilirim. Belki iş modelini değiştiririm. Bu tarz yeniliklerle farklı

bununla ilgili. Üç beş ay denedim. Her gördüğü-me CDN satıyordum. Asansördeyim, “Merhaba, nasılsınız? Ne iş yapıyorsunuz, Bunu yapmayı düşündünüz mü, niye internette canlı yayın yap-mıyorsunuz?” veya bir şirket ise, “İnsanları nasıl eğitiyorsunuz?” diyerek hemen bir video platfor-mu satabiliyordum.

MEDİANOVA OLARAK, ORTADOĞU VE MENA(KUZEY AFRİKA) BÖLGESİNİN EN BÜYÜK DİJİTAL KONFERANSI OLAN “ARABNET DİGİTAL SUMMİT 2012” GÜMÜŞ SPONSORU OLDUNUZ. BU SİZE OLUMLU YÖNDE NE GİBİ DÖNÜŞLER SAĞLADI_?

Oraya biz 2-2,5 yıl oldu galiba sponsor oluyo-ruz. Buranın Webrazzi’si gibi, önemli bir etkinlik. Oraya girişimciler, yeni şirketler, büyük şirketler, dijital dünya geliyor. Bir o bölgeye dokunmak için çok doğru bir mecra; bir de biz onların can-lı yayınlarını sponsor ediyoruz. Dolayısıyla onu seyreden binlerce kişiye bölgeden ulaşmış olu-yor Medianova’ya.Güzel bir marka birliği yaratı-yor. Ondan dolayı çok iyi bir iş yaptığımızı dü-şünüyorum. Ayrıca ben biraz yabancı firmalara gidip böyle biraz okşamayı seviyorum. Bir nevi problem yaratıyorum. Mesela bir konferansta ko-nuşmacıyım. Yanımda dünyanın en büyüğü var. Onun yanında MEA bölgesi direktörü var. “Glo-bal şirketlerle nasıl rekabet edeceksiniz?”diye bir soru geldi.“Global şirketler hantaldır. ‘Bir şeyi yapacağız.’Derler, 6 ay sürer. Türkiye’ye nasıl gi-remediler yıllarca, herhalde burada da başarılı oluruz.” dedim. Belki de yanımda oturuyor adam. Şimdi “Tabii, bir dakika ben söz alayım. Biz Türkiye’ye geliyoruz. İşte yakında bir projemiz var.” Diye üzerine alındı. Sonrasında mail attım dönmedi. Demekki doğru birşey yapmışız. Kar-şı taraf bu durumdan rahatsız oluyor. Ben daha bu tarz ortamlar oluşmadan önce duyuyorum ki, adamlar bizi araştırıp, inceleyip gelmişler. Şöyle bir kurumsallık var;yabancı bir ülkeye giderken buranın oyuncuları kim, kim kuvvetli, kim ne ya-pıyor, nereyi yapıyor. Adam analizi döküyor. Ar-tısı ne, eksisi ne? Toplayabildiği datayıtopluyor. Öyle geliyor. Rakip olarak görülüyoruz.

HAYATINIZ SADECE İŞ OLARAK GEÇMİ-YOR, AYNI ZAMANDA SPOR İLE DE İLGİ-LENİYORSUNUZ. SANIYORUM, DAHA ÇOK ADRENALİN İÇERENLER. İŞ HAYATINIZDA

Page 37: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

37

Ama %30’luk farklarla oyun oynayanlara yönelik çok daha iyi bir hizmet sağlayabiliyorsun. Buna ben CDN deyip oyuncuya da gidebilirim; ama öyle demiyorum. GDN diyorum. Tamamıyla bir pazarlama. Çünkü o zaman algı daha yüksek olu-yor. O %30 luk farkı daha net masaya koyabiliyor-sun. Dediğim gibi niyeGDN? SSL acceleration bir oyuncu için çok önemli, private network var. Ön-celiklendiriyorsun paketleri. Video zaten öncelik-lendirilir.Ama bu daha da önce geçiyor.Oyun için daha bir fark yaratıyorsun.10 bin kişi aynı anda o oyunu oynuyorsa, bir tuşa bastığında iki daki-ka beklemiyor.iki dakika ne, üç saniye beklemi-yor. Tuşa bastın, üç saniye sonra ateş etti, böyle bir şey olmaz.Dolayısıyla bunlar biraz marketing innovation,biraz product innovation ve orada bir niş dolduruyorsun.

ORTADOĞU’DA İŞBİRLİĞİ SİZİN İÇİN NE İFADE EDİYOR? YANİ NEDEN ORTADOĞU?

Yurtdışına açılırken ne boydayız bilmiyoruz. Ra-kip firmalar, Türkiye’ye gelmemiş veya az gelmiş ama milyar dolarlık şirketler var.Türkiye’ye full-focus olup elli kişilik bir ekibe,bütün Türkiye’yi geziyorsunuz dese,birşeyler yapar sonuçta. Ben Londra’ya gitsem,Londra’da elli kişilik bir ekip var, ben geldim desem, belki beni ezebilir. Tam olarak bilmiyorum orayı. Onlarda Ortadoğu ile yeni çalışmaya başladı, biz de yeni girdik bu paza-ra. O network’unu deployed ederken bende edi-yorum. Kafa kafaya gidebiliyorum. Buradan daha hızlı uçabiliyorum.O ta Londra’dan geliyor. Ben Beyrut’a 1,5 saatte gidiyorum, Dubai’ye 3,5-4 sa-atte gidiyorum. Ayrıca kültür avantajım var. Bun-lar için biz Ortadoğu’yu seçtik. Gelişen ve çok ya-kinen bildiğimiz bir pazar. Yani 2006’da Türkiye neyse, şu an Ortadoğu o. Burada nasıl ikna ettik müşterileri, kaç terabayt yapıyordu, kaybettiği-miz müşteriyi neden kaybetmiştik, onu bir daha kaybetmeyelim konularına hâkimiz. Bunları ya-kinen çalışabiliyorum. Global bir firma, ayda 2 bin dolar ödeyecek müşteriyi kim takar diye-bilir. Ama o sırada ben o müşteriye ilişkilerimi geliştirip büyüdüğümde üç sene sonra çok güzel bir yerde olabilirim. Onun için Ortadoğu. Eğer Ortadoğu’da başarılı olursam o zaman da Avrupa.Hedef inşallahMedianova’yı dünya devi yapmak.

projelerde yer alabilirim.

BİRAZ DA GDN’DEN BAHSEDEBİLİR MİSİ-NİZ? SİZİ BU HİZMETİ VERMEYE İTEN ŞEY NEYDİ? YİNE BU İNOVASYON DÜŞÜNCE-LERİ Mİ?

Bu aslında marketing innovation ile productdevelopment’ın kesiştiği bir şey. Yani %100 product development değil. Bir GDN dedi-ğin şey, CDN’den çokta bir farkı yok. %70 aynılar.

Page 38: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

38

de karaktere göre eleman alıp onları yetiştiriyo-ruz. İyi üniversite olsun,çalışmak istesin.Niyeti oluyor,alıyor ve eğitiyorsun.

İNSANA YATIRIM YAPIYORSUNUZ YANİ…

Vallahi %100 değilsede %99. Bugüne kadar gi-denleri düşünüyorum.Bir kişi gitti böyle o da ben eğitim verdim, o almıyorum dedi.Yani o sırada bir eğitim veriyorsun, oda karşılığını geri veriyor. Bir girişimciye işveren olarak çok nankör adam demek de yanlış, sonuçta bu işe dışarıdan alabi-leceğin 20 milyon adam var. O gün kendini kötü hissediyor olabilirsin.Buna varım da sen bunu bü-tün olarak yapıyorsan benim ekipte sana yer yok, bu açık ve net.Ama adam buradan çıkmayacağız ve çalışacağız diyorsa, ben o adamı her türlü eğiti-rim.Mesela bizde ingilizce bilmeyenleri yurtdışı-na fuara gönderdik.Gir orada dolaş gel… Bazıları diyor ki, “Senin işine geliyor.” diyor. “Geliyor ama bana bir geliyorsa gidene on geliyor.”Durum böy-le yani.

KARARLARINIZI ALIRKEN EKİBİNİZDEN YARDIM ALIYOR MUSUNUZ?NEGATİF TEPKİLERE KARŞI NELER YAPIYORSU-NUZ?

Ekibime kesin soruyorum.Özellikle bir şirkette güvendiğin ayrı bir insan grubu oluşur, fikirlerine veya kendilerine güvendiğin.Zaten çalıştığınkişi-lerden kimin negatif, kimin pozitif olacağını bili-yorsun.Ona rağmen negatife soruyorum. Görme-diğim birşey görebilir, mantıklı birşey söyleyebilir.Herkes yapmayalım derse yapmam. Çünkü bende tamamen yanlış görüyor olabilirim olayı. Benim vizyonuma sahip olmayan biride yapmayalım di-yorsa, ben onu ikna edemiyorsam zaten o işte ters bir şey vardır derim. Ama çok inanıyorsam, illa yapayım diyorsam yaparım tabii.Mesela bir yatı-rım yapacaktım geçen sene. İsmini vermeyeyim; ama bilinen bir firma.Çok inanıyordum. Ekip yapma dedi. Şahsi yapacaktım bu işi, Medianova olarak da değil. Ekipteki sorduğum arkadaşların konuyla hiçbir artı,eksi bağlantısı yoktu. Doğru bir karar çıkmadı.Yapmalıymışım mesela baktı-ğın zaman.

ŞU ANA BİRKAÇ TANE MARKA DEĞİŞTİR-DİNİZ. 444, SEK, MEZUN.COM VE ŞU AN MEDİANOVA. BİZE MARKALAŞMA SÜRE-CİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

Biz profesyonel olarak markalaşmıyoruz. Ben şuna inanırım, bir marka her zaman markadır. Marka senin ismine bağlanmış bir karakterdir.McDonald’s dendiğinde gözünde bir şey hayal edersin. McDonald’s ta 10 dakikada yemeğini ye-diğini hayal etmezsin. Hızlı çalışan insanlar hayal edersin, ne bileyim. Bu markadır bence. Tabii ben bunun profesyoneli olmadığım için böyle söylü-yorum belki de. Sen bir kere değerlerini belirle, kurumsal değerlerini, ben ne yapmak istiyorum, niye bu dünyada varım, nasıl yapacağım diye dü-şün, ondan sonra bunu durmadan yap. Bizmezun.com’dafanaticsupport veriyorduk. Müşteriler çok şeffaftı. CallingCard platformunda sahtekârlık yoktur, genelde o sektörün durumu öyledir. O bize çok ciddi bir marka yarattı. İnsanlar mezun ne yapsa onu alırız diyordu. Böyle bir markayı ha-kikaten hissediyorduk. Mesela bizim portalın çok büyük bir trafiği yoktu. Ama birçok reklam ve-ren vardı. Adam diyorki,mezun.com’a koyduğum reklamdan direk geri dönüş alacağım. Çünkü in-sanlar şöyle algılıyordu; mezun bu reklamı aldıy-sa para için almamıştır. Kesin bir faydası vardır bize. Bundan daha iyi bir şey olamaz yani.

HEMEN HEMEN BÜTÜN SEKTÖRLERDE OLAN EN BÜYÜK SORUNLARDAN BİRİ-SİDE NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞI. SİZ BU KONUDA ŞİRKET OLARAK NASIL BİR PO-LİTİKA İZLİYORSUNUZ?

Doğru çok sıkıntı var maalesef. Ama şimdilerde çok büyük bir avantajıvar gençlerin; öne geçmek çok kolay. O kadar çok yatan insan var ki, en ufak bir şey yaptığında öndesin. Mesela, okulda kim-se ödevini yapmıyor, yapana ‘çalışkan’ gözüyle bakılıyordu. Göze batmak bu kadar kolay işte.Akşam dört saat focus olup bir şeyler yazdığın-da direkt öne çıkıyorsun. Çünkü kimse bir şey yazmıyor. Biz şirketler, yetişmiş insan bulmakta çok zorlanıyoruz.Sadece bilgi olarak değil,mental olarak da. Diğer yandan, hakkını vererek çalışan eleman da var bizde. Tabii ki seninde işveren bir girişimci olarak o kişilerin hakkını veriyor ol-man lazım.Deli gibi çalışacaksın.Üç sene deli gibi çalış,arkana bak kimse yoktur orada.Biz genel-

Page 39: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

39

Page 40: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

40

2008 yılında online bir dergi çıkarma fik-ri oluşur. Pek çok üyenin katılımı ile şu an 17. sayısına ulaşan Sanalkurs E-Dergi doğar. Sanalkurs e-dergisinin tasarımlarını Ali Uçar, reklam çalışmalarını Harun Kılıç, çizimleri ressam Zeynep Seymen gerçekleştirir. 2009 yılında üniversitelerden seminer talepleri gelmeye başlar. İlk seminer programı Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilir. Listede konuş-macı olarak Siraceddin El ve Abdullah Tekin isminin yanısıra, ünlü IT uzmanı Hakkı Öcal, Bilal Akçay ve bugün Vidobu’nun yöneticisi Hakan Çamoğlu da vardır. Geniş katılımlı bir seminer gerçekleşir ve böylelikle üniversitele-rin bilişim kulüplerinden gelen seminer teklif-lerine cevap yetiştirme dönemi başlar. Sonraki süreçte İTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi gibi pek çok üniversitede programlar gerçekleştirilir, yoğun katılımlar olur. Sanalkurs.net, bugün ücretsiz bir platform olarak 6000’den fazla eğitim ve 240.000’e yakla-şan üye sayısıyla hayatını sürdürüyor. Ücretsiz olduğu için, bir çok iş gönüllülük esasına göre yürüyor. Gönüllü üyeler editörlükte, modera-törlükte, seminerlerde, fiziksel ve sanal olarak görev alıyorlar, Sanalkurs’a ciddi destekler veriyorlar. Sanalkurs’un bu anlamda en büyük başarısı bu tür bir işbirliğini sağlaması. Dersler kayıtlı olan yazarların yanı sıra kayıtlı olmayan yazarlar tarafından da eklenebiliyor, editörler tarafından dikkatlice incelenerek onaylanıyor, gerektiğinde bütün bir yazı değiştirilebiliyor. Sağlanan reklam gelirleri ise yine sitenin haya-tını devam ettirmesi amacıyla mevcut giderlere aktarılıyor.Sizlerin de notlarınızı, anlatımlarınızı ve ders videolarınızı paylaşabileceğiniz bir platform olarak Sanalkurs.net, bugün sağlam içeriği ve kalitesi ile son hızla yayın hayatını sürdürüyor.

Sanalkurs.net 2002 yılında hayata geçen bir eğitim projesi. O zamanlar bilgisayar program-ları noktasında kaynak sıkıntısı çok fazladır. Diyelim ki, kendinize bir web sitesi yapacaksı-nız, bir video hazırlamak istiyorsunuz veya en basitinden bir resim düzenlemek istiyorsunuz; ancak Türkçe olarak hazırlanmış bir kaynağa ulaşmanız çok güçtür. Kitaptan öğrenmek iste-seniz bile takıldığınız her hataya cevabı kitapta bulmanız mümkün olmaz, kaldı ki her progra-mın kitabını bulmak da ayrı bir müşkülattır. Böyle bir ortamda Sanalkurs kurucuları Si-raceddin El ve Abdullah Tekin, uzmanı olduk-ları programlar hakkında arkadaşlarına cevap yetiştiremez olduklarını fark ederler. Bireysel olarak sorulan bir soruya cevap verdikten bir süre sonra bir başkasının da aynı soruyu sor-ması, ne kadar yardımsever olsalar da, bıkkın-lığa sevk eder. İkili bir araya gelerek “Ne yapabiliriz?”şeklinde düşünmeye başlarlar. “Bunun için bir site kura-lım” fikri oluşur ve bir site kurmaya karar verilir. Birçok isim arasından eleme yapılır, “Sanalkurs” ismi çok sıcak gelir. Hem ayrıca amaçlarını da yansıtmaktadır. Böylelikle Abdullah Tekin ve Siraceddin El, 2002 yılında bir araya gelerek Sanalkurs.net’i kurarlar. Hamza Kamil Erdoğan ile şu an TE Bilişim’in kurucusu olan Asım Ekinci’nin bu süreçte büyük destekleri olur. Kurulduktan sonra gerçekten de iyi bir şey yaptıklarını anlarlar. Çünkü öğrenmek isteyen, bir şeyler ortaya koymak isteyen pek çok insan olduklarını görürler. Sitenin sloganı olan “Ne yapabileceğini göster!” de buradan doğar. Bi-lenlerin bildiklerini göstermesini ve Sanalkurs üzerinden herkesle paylaşmasını teşvik ederler.Sanalkurs.net kısa zamanda büyür, binlerce üyeye ulaşır. Bir ara öyle olur ki, forumlarında sorular ve cevaplar havada uçuşuyordur. Pek çok insan birbirine destek olur, sorular cevap-lanır, derslerle yardımcı olunur, video dersler çekilir.

“NE YAPABİLECEĞİNİ GÖSTER!”

Page 41: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

41

Page 42: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

42

Enes OlgunNetwork Marketing Master

Page 43: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

43

ğımız üründen memnun kalmışsak tavsiye ede-riz, bundan dolayı da bir şey kazanmayız. Fakat tavsiye ettiğimiz firmalar eğer Network Marke-ting sistemi ile çalışıyorsa satışları arttırdığımız için bize komisyon ödüyor.Network Marketing’in yaygın kanının aksine ne olmadığına değine-cek olursak eğer, Network Marketing yasadışı, dolandırıcılık veya etik olmayan kumar tuzağı veya sadece yeni katılımcıların para vermesine dayalı zengin olma yolu değildir. Onlar piramit organizasyonlardır ve ne yazık ki Türkiye’de de örneklerine rastlanmaktadır.Network Marketing kısa yoldan çabucak zengin olma ticareti değil-dir. Bilakis emek harcanarak gelir elde edilen bir ticari konsepttir. Ürünleri piyasa değerinin çok üzerinde fahiş fiyatlara satma işi değildir, piyasa ile aynı fiyata; hatta daha ucuza temin edebilece-ğiniz 21. yy ticari sistemidir. Çünkü başka türlü hayatta kalma şansı yoktur.

İNSANLAR NEDEN NETWORK MARKETİNG’İ TERCİH ETMELİ VE SİZİN TERCİH SEBEBİNİZ NEDİR?

Kendi işlerinin sahibi olmak, emir altında ça-lışmamak, istedikleri zaman istedikleri şeyleri yapabilmeleri ve ne kadar para kazanmak isti-yorlarsa o kadar kazanabilmeleri için tercih ede-bilirler. Network Marketing insanlara bunları vaat ediyor ve ben de bunlar yüzünden tercih ettim diyebilirim.

EĞİTİMLER, TOPLANTILAR DÜZENLİ-YOR, ÇOK BÜYÜK BİR KESİME HİTAP EDEREK ONLARA LİDERLİK YAPIYORSU-NUZ. BU SİSTEMDE KAZANAN DA VAR KAYBEDEN DE; ÇOK BAŞARILI OLAN DA VAR, HALA ADIM ATMAYA ÇEKİNEN DE. SİZİN ONLARDAN FARKINIZ NEDİR? ŞÖYLE DE DİYEBİLİRİZ: “SİZİ NETWORK MARKETİNG’E İNANDIRAN ŞEY NEDİR?”

Gerçekten isteyen herkese başarılı olma şansı sunması. Benim farkım ise, gerçekten çok iste-memdi.

AVON, AMWAY GİBİ FİRMALARIN DA İÇİNDE BULUNDUĞU BU SİSTEMDE İN-SANLARIN KİŞİSEL BAKIMINA YÖNELİK ÜRÜNLERİNDEN DOLAYI ÇOK GENİŞ

Network Marketing Master ünvanına sahip Enes Olgun ile son zamanlarda internet girişimciliği dünyasında bir tartışma konusu olan Network Marketing hakkında konuştuk. Bu işin için-de olan birinin ağzından Network Marketing’e

olan yaklaşımları sizler için paylaşıyoruz.

ENES OLGUN İSMİNİN BİRÇOK KESİMDE DUYULMASINI SAĞLAYAN ŞEY NEDİR?

Yaşlı genç ayırt etmeden birçok kesime hitap eden bir sektör içinde olmam diyebiliriz.

KİTAPLARINIZ DA MEVCUT VE AYRICA DOĞU MARMARA İNSAN KAYNAKLA-RI FUARI’NDA ‘EN BAŞARILI GİRİŞİMCİ’ ÖDÜLÜNE LAYIK GÖRÜLMÜŞSÜNÜZ. ŞU AN BULUNDUĞUNUZ NOKTAYA GELENE KADAR GEÇEN SÜREÇTE NELER YAŞADI-NIZ? ZORLANDIĞINIZ, BIRAKMAYI DÜ-ŞÜNDÜĞÜNÜZ VEYA PİŞMAN OLDUĞU-NUZ BİR ŞEY OLDU MU?

Yaşadığım şeyleri tek tek anlatmaya kalksam çok uzun bir roman olur. Ama bir girişimcinin yaşa-yabileceği her türlü zorluğu yaşadım diyebilirim. Zorlandığım da oldu, bırakmayı düşündüğüm de oldu, dalga geçildiğim zamanlar da oldu; hat-ta benimle savaşmaya kalkanlar da oldu; fakat hiçbir zaman pişmanlık yaşamadım, çünkü bu zorlu yolun sonunda güzel bir hayatın beni bek-lediğini en başından biliyordum.

GELELİM NETWORK MARKETİNG KONU-SUNA. İÇİNDE OLAN KESİMİN DESTEK-LEDİĞİ VE FAKAT BİR GÜRUH TARAFIN-DAN DA TİTAN, PİRAMİT SATIŞ SİSTEMİ, SAADET ZİNCİRİ İLE BİR TUTULAN BİR SİSTEM. EĞER VARSA BİZE NETWORK MARKETİNG’İN DİĞERLERİNDEN FAR-KINDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Network Marketing en yalın hali, aslında tavsiye usulü ile yapılan satış sistemidir. Yani bir ürünü alır kullanır ve eğer memnun kalırsanız sevdiği-niz insanlara tavsiye edersiniz. Onların firma ile yaptıkları alışveriş oranında kazanç elde edilme-sidir. Esasen baktığımızda, hepimiz her gün aldı-

Page 44: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

44

SIL İŞLİYOR Kİ, BÖYLE MEBLAĞLARDAN SÖZ EDİLEBİLİYOR?

Sistem tamamen satış üzerine.Ticaret hayatın-da kazanılacak paranın limiti yoktur. Maaş sis-temine alışmış insanlara ayda 50.000 dolar para kazanmak hayal gibi gözüküyor; ama ticaret ile meşgul olan insanlar bir saat içinde bu parala-rı kazanıyor. Network Marketing de bir ticaret. Ne kadar çok satış yapılmasına katkıda bulunur-san, o kadar çok para kazanabiliyorsun ve bunun da bir limiti yok. Ayda milyon doların üzerinde para kazanan network girişimcileri var.

BU SİSTEME NEDEN GÜVENMELİYİM? NETWORK MARKETİNG’E DAİR BİRÇOK OLUMLU YAZININ YANI SIRA, AKSİ GÖ-RÜŞ İDDİA EDENLER DE MEVCUT. AMAÇ-LARI SADECE KARALAMAK, İFTİRA AT-MAK MI? ‘BU İŞİ YAPIP BU İŞTEN KAR ELDE EDEN BİRÇOK KİŞİ İÇİN BU KADAR İNSAN YANILIYOR OLABİLİR Mİ?’ SO-RUSUNU, AKSİ GÖRÜŞ İDDİA EDENLER İÇİNDE SÖYLEYEBİLİRİZ. BU ÇIKMAZI ORTADAN KALDIRMAK İÇİN NELER SÖY-LEYEBİLİRSİNİZ?

Her sektör için farklı görüşler ve eleştiriler vardır. Önemli olan bu görüşlerin kimler tarafından dile getirildiği. Bugün dünyanın en saygın iş adam-ları ve en büyük şirketleri Network Marketing’e destek veriyorsa, hayatında bir kez olsun su bile satmamış insanların sektör hakkındaki eleştiri-lerini ciddiye almıyorum. Bu çıkmazı maalesef ortadan kaldıramayız.

KİTLELERE HİTAP EDEBİLMELERİ SÖZ KONUSU. SİZİN KİTLENİZ NEDİR? ON-LARA NE SAĞLIYORSUNUZ VE BUNU ME-GAHOLDİNGS OLARAK DİĞERLERİNDEN FARKLI OLARAK NASIL YAPIYORSUNUZ?

Bizim kitlemiz genelde eğitimli ve bilgisayar kullanmasını bilen insanlar. Biz insanlara kendi sitelerinin sahibi olmalarını ve sahip oldukları siteleri diledikleri gibi yönetebilmelerini sağlı-yoruz. Birçok insan website sahibi ama sitesine bir fotoğraf eklemeyi bile bilmiyor. Bizim farklı yaptığımız şey ise, insanları bir ürün sahibi yap-makla kalmayıp müşterimiz oldukları müddet-çe her konuda her şekilde onların yanında olup desteklemek. KAMU YÖNETİMİ VE POLİTİCALSCİENCE BÖLÜMLERİNİN YAŞANTINIZA NE GİBİ ETKİLERİ OLDU? YOKSA TAMAMEN AYRI KONULAR MI?

Okulla aram iyi olmadığı için yaşantıma pek et-kisi olmadı diyebilirim. Üç farklı üniversitede okudum; ama hepsini toplasan sekiz senede bir ay okula gitmişimdir.

HEM SEKTÖRÜN OLUŞUMUNDA ZE-MİNLERDESİNİZ, HEM DE BU İŞİ PRO-FESYONELLİK SEVİYESİNDE YAPARAK TEORİSYENLİĞİNİ DE ÜSTLENMİŞ VAZİ-YETTESİNİZ. ZOR OLSA GEREK?Severek yapılan şeyler insanı zorlamıyor. Sevme-diğim şeyleri ise asla yapmıyorum. Bu yüzden şu an beni zorlayan hiçbir şey yok diyebilirim.

NETWORK MARKETİNG PEK TOPLU-MUMUZUN, DİĞER ÜLKELERE KIYASLA KABULLENEBİLDİĞİ BİR SİSTEM DEĞİL. BUNU NEYE BAĞLIYORSUNUZ?

Zamana bağlıyorum. Diğer ülkeler bizden çok daha önce bu sektörle tanıştılar. Biz de yavaş ya-vaş onların seviyesine çıkıyoruz. Kısa bir zaman sonra birçok ülkeyi geride bırakacağımıza inan-cım sonsuz.

NETWORK MARKETİNG SİSTEMLERİN KAZANCI NEDİR? KAZANILAN FAHİŞ Fİ-YATLARDAN BAHSEDİLİYOR. SİSTEM NA-

Page 45: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

45

N.M’NİN GELECEĞİ NEDİR SİZCE? ULUS-LARARASI PLATFORMU GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURURSAK, TÜRKİYE’DEKİ KO-NUMUNDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Kesinlikle çok büyük bir hızla büyüyecek. Rus-ya ve Polonya’ya bakıyorum ve hemen hemen bizimle aynı zamanlarda doğrudan satışa girmiş bu ülkeler ile aramızdaki farktan anlıyorum ki, Türkiye’nin daha çok büyümesi lazım.Ülkemiz-de de Avrupa ve Amerika’daki gibi yayınlar ol-malıdır. Kitaplar, dergiler, internet, e-eğitim vs. gibi. Birbirinden öğrenmeyi, hep bir arada yaşa-mayı bu kadar çok seven bir kültüre, çok uyumlu bir çalışma biçimi sunuyor Network Marketing. Ve üstelik, çok genç ve ne yazık ki çoğu işsiz bir nüfusumuz oluşmaya başladı. İnsanlar sektör ile alakalı doğru yönlendirildiklerinde yüzyılın mesleği olan Network Marketing’e talep daha da artmaya devam edecektir.

NETWORK MARKETİNG VE DOLAYISIY-LA MEGA HOLDİNGS’E OLAN TALEPLER SON DÖNEMDE ARTIŞ GÖSTERİYOR GİBİ GÖRÜNÜYOR. KARİYER YAPMAK İÇİN BU SEKTÖRE YÖNELEN BİR GENÇ GİRİŞİMCİ KİTLESİNDEN BAHSEDEBİLİR MİYİZ?

Sadece Mega Holdings’e değil son dönemde bir-çok network şirketine aşırı derecede talep var. Fakat Mega Holdings’in farkı, ürünü itibarı ile gençlere daha yakın olması ve organizasyonu-nun büyük bir bölümünün gençlerden oluşma-sı. Çünkü web sektörü genelde yeni neslin daha çok ilgi duyduğu ve daha çok zaman ayırdığı bir sektördür. Türkiye’de on sene önce çok az insan-da bilgisayar varken, şu an hemen hemen evinde bilgisayar olmayan insan yok gibi. Bu da tekno-lojinin çok hızlı ilerlediğinin ve Türk insanının yenilikleri yakından takip ettiğinin en büyük göstergesidir. Bizim Mega Holdings olarak şan-sımız da Türkiye’nin yaş ortalaması genç bir ülke olması ve bizim de şirket olarak bu insanlar için iyi bir fırsat sunuyor olmamız. Bugün yaklaşık olarak internette 200 milyon web sitesi var. Mega Holdings herkesin rahat şekilde ve çok ucuz fi-yatlarda web sitesine sahip olmasını sağlar. Ver-diğimiz ücretsiz eğitimler ile de kendi web site-nizi uğraşsız ve istediğiniz şekilde yapabilirsiniz.

İŞİNİZDEN MEMNUNSUNUZ Kİ HALEN BU SEKTÖRDE DEVAM EDİYORSUNUZ, BU MEMNUNİYETİN SEBEBİ SADECE MADDİ GETİRİSİ Mİ, BU İŞİN KİŞİSEL GELİŞİME KATKISI NEDİR?

Memnun olmaktan ziyade, Network Marketing ile çalışma kararımı hayatımda aldığım en iyi ka-rar olarak görüyorum. Network Marketing’den sonra hayatım her anlamda değişti. Çünkü bu sektörde değişmeden ve gelişmeden kazancınızı artırmanız söz konusu değil.

NETWORK MARKETİNG İŞİNİ YAPACAK KİŞİLERİN BİR KARAKTERİ OLMALI MI? İLERLEYEBİLMENİN KOŞULU NEDİR?

Network Marketing sisteminin en güzel yan-larından biride diploma, yetenek, yaş, cinsi-yet, din, dil, ırk ayrımı olmaksızın herkes için olmasıdır. Yani isteyen herkesin başarabilece-ği bir ticari sistemdir. Bir cümle ile özetlemek gerekirse:“Sıradan insanların sıra dışı başarılar elde edebileceği büyük bir endüstridir”. Herkes, Network Marketing yapabilir; ama herkes Net-work Marketing ile başarılı olamaz. Başarılı ol-mak için gereken en önemli unsur ise, insanlarla çalışmayı çok ve içten sevmek, onları olduğu gibi kabul etmek ve bu insanlarla çalışırken esnek olabilmek. Yöneticilik konusunda kalıplaşmış ve dogmatik düşüncelere sahip bir kişi burada ba-şarılı olamıyor; çünkü burada klasik bir satış teş-kilatı yoktur. Doğaldır ki, iyi bir iletişim yeteneği ve durdurulamaz bir iç motivasyonunun yerini hiçbir şey tutmaz.

“Network Marketing İle Çalış-ma Kararımı Hayatımda Aldı-ğım En İyi Karar Olarak Görü-

yorum.”

Network Marketing: “Sıradan İnsanların Sıra Dışı

Başarılar Elde Edebileceği Büyük Bir Endüstridir”

Page 46: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

46

Renan CeylanANGİKAD Yönetim Kurulu Başkanı

Page 47: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

47

Renan CeylanANGİKAD Yönetim Kurulu Başkanı

gerekiyor. İş hayatının ve ticaretin gerektirdikle-riyle herkes bu kurallara göre oynuyor ve bunlar çerçevesinde hareket ediyor. Hala ara sıra bazı sıkıntılar olsa da, zamana bırakmak gerek. İn-sanlar gerekli uyumu zamanla gösteriyorlar.

İŞ HAYATINA GİRDİĞİNİZ ZAMAN İÇİN, KADINLARIN KIYMETİNİN BİLİNMEDİĞİ BİR DÖNEMDİ, DİYEBİLİR MİYİZ?

Esasen “kadının değeri bilinmiyor” ifadesini doğru bulmuyorum. Kadının iş hayatında ya-pabileceklerinin ne olduğunun bilinmediği dö-nemlerdi. Erkeklere göre çok geç bulunduk iş sektöründe ve onların tespit ettiği kurallar üze-rinde oynamaya başlayarak girdik.

LSP AYDINLATMA TASARIM ŞİRKETİNİZ-DEN BAHSEDELİM.

Estetik, teknolojik ve ergonomik tasarımlar yap-mak, yeni projeler üretmek ve uygulamak ama-cıyla kurulan bir şirketiz. Led teknolojisi ve renk değiştiren aydınlatma sistemleri konusunda uz-manlaşarak mekan atmosferinde değişiklikler yapmayı, farklı ambiyanslar oluşturmayı ilke edindik. Tasarladığımız ürünler ile iç ve dış de-koratif aydınlatma, lineer ve çevre aydınlatmala-rı konusunda projeye özgü çözümler üretmek-teyiz. Aydınlatma sektöründe led teknolojisi ile yeni bir akım yarattık. Teknolojinin tüm yeni-liklerini de kullanarak daha estetik, daha işlevsel özelliklerde ürünler sunuyoruz. Müşterilerimize alternatif aydınlatma hizmeti verirken, kalitemi-zin de hizmetimizin yüksek olmasına özen gös-teriyoruz.

PEKİ, ÜZERİNE PROJELER YAPTIĞINIZ LED TEKNOLOJİSİNİ KONUŞALIM,NEDİR LED? NEDEN TERCİH EDİLMELİ?

Led, düşük akım ile yüksek ışık yayan yarı iletken diyot’tur. Işıklı panolardan, uzaktan kumandalı cihazlara kadar birçok alanda uygulanabilirliliğe sahiptir. Hi-Power denen ileri teknoloji ledlerini kendi tasarımımız olan armatürlere monte edi-yoruz. Led ile enerji sarfiyatını sağlarken, çevre dostu olmasıyla diğer aydınlatma sistemlerine göre tercih edilebilirliği daha yüksek. 30 ila 100 bin saat arasında ömre sahipler. Uygun şartlarda

Bir girişimcinin kadın ya da erkek olmasının önemi olmadığını, asıl önemli olanın, yapılan iş ve bu doğrultuda gösterilen azim olduğunu görebildiğimiz en büyük örneklerden biri de Renan Ceylan. Bu doğrultuda yaptığımız rö-portajı büyük bir zevkle okuyacağınızı düşünü-

yoruz.

HEM BİR ANNE, HEM BAŞARILI BİR İŞ KA-DINI, HEM DE BİR DERNEĞİN BAŞKANI OLARAK BİLDİĞİMİZ RENAN CEYLAN’I OKURLARIMIZ İÇİN BİR DE SİZDEN DİN-LEYELİM.

1969 doğumluyum. 17-18 yaşlarında iş hayatı-na başladım. Ailenin en büyük çocuğuydum

ve zamanı gelince işlerin başına geçmek üzere yetiştirildim. Ailem, 1967 yılından beri elektrik ve aydınlanma sektörünün içerisinde. Babamın rahatsızlığı nedeniyle liseden sonra üniversite okuyamadan işleri devraldım. Evliyim, iki oğ-lum var. LSP Aydınlatma Tasarım, 2003 yılın-da kurulan bir aile şirketi. Dernekleri severim.Hala üyesi olduğum KAGİDER ile başladım. ANGİKAD’ın ise kuruluşundan beri içindeyim. Nisan 2012’de ise başkanlık görevini aldım.

BİR RÖPORTAJINIZDA İLK İŞE BAŞLADI-ĞINIZDA TELEFONLARIN YÜZÜNÜZE KAPANDIĞINDAN BAHSETMİŞSİNİZ. BU-NUN GENÇ OLDUĞUNUZ İÇİN Mİ; YOKSA KADIN OLDUĞUNUZ İÇİN Mİ OLDUĞU-NU DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Aslında kadın olmamla birebir ilgisi vardı. 80ler-de erkek egemen bir sektörde, genç ve bir bayan olarak hemen kabul edilebilmeniz çok olası bir durum değildi. O devire bakarsak, ikinci nesil-lerden çok fazla iş hayatında olan yok ve bayan olanlar ise birkaç kişi. Ben de onlardan biriydim. Haklı olmama ve üslubumda herhangi bir yan-lışlık olmamasına rağmen, bazı zorluklara maruz kalmıştım. Ama bundan yılmayıp, azmetmek

“Ama bundan yılmayıp azmetmek gerekiyor.”

Page 48: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

48

ömürleri sonsuzdur. Ultraviyole ışınları yayma-dığı içinde tarihi dokulara zarar vermez.

EVET, ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ, TOKA-LI KİLİSE, ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİNDE BAŞARILI AYDINLATMA ÇA-LIŞMALARINIZ VAR. AYDINLATMA ÜZE-RİNE ALDIĞINIZ BİR ÖDÜL MEVCUT.

Evet, ODTÜ’den Prof. Hakan Gürsu ve ekibi ile 2008 yılında başlattığımız çalışmanın ürünü olan “Wallwasher” bize ‘Aydınlatma Armatürü’ dalında tasarım ödülünü kazandırdı. Ödülü al-dıktan sonra Almanya Frankfurt’ta düzenlenen Aydınlatma Fuarındaki standımıza sergilemek amacı ile götürdük. Fuarda çok ilgi çekti. Bu-nunla ilgili bir yanlış anlaşılma var maalesef, biz ödülümüzü 2010 yılında aldık, 2012’deki fuara şirket adına götürdük.

ŞİRKET OLARAK AR-GE YATIRIMLARI-NIZ NE BOYUTTA? ARMATÜRLERİNİZ, SİZİN TASARIMINIZ. OLUŞUM SÜRECİ NEDİR?

Armatürlerimizi biz tasarlıyoruz. Her yıl birçok proje üretiliyor. Bunların bazıları bir ay, bazıları ise üç yıl sürebiliyor. Projelerin desteklenmesi, işlerlik kazanabilmesi için her yıl, yıllık ciromu-zun yüksek bir kısmını Ar-Ge çalışmaları için ayırıyoruz. Her bir projemize ayrı özen gösteri-yoruz. Bazen müşterinin istediği ile sizin suna-bildikleriniz uyuşamayabiliyor. Bunu aşabilmek, her müşterimize istediğini verebilmek ve aklın-da olanı gerçekleştirebilmek için Ar-Ge çalış-malarının öneminin farkındayız. Bir saat içinde bitebilecek bir projeyi düşünelim. Bunun yarım saatinden fazlası Ar-Ge çalışmalarına gidiyor. Bazı projelerde bu oran daha da yükselebiliyor.

SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL YURTDIŞIN-DA DA İŞ YAPIYORSUNUZ. ŞİRKETİNİZE DAİR ÖNGÖRDÜĞÜNÜZ PLANLARINIZ ÜZERİNE KONUŞURSAK,NELER SÖYLE-YEBİLİRSİNİZ?

Ticaret her geçen gün giderek daha da zorlaşı-yor. Merdiven altı dediğimiz, gerçeklikle alakası olmayan sahte ürünler piyasada kol geziyor. Bir de artan rekabeti göz önünde bulundurunca so-

runlar yaşayabiliyor. Her gün birçok firma kapa-nıp, yerine farklı bir firma açılıyor. Biz bu şirketi kurduğumuz günden beri hiçbir yılımız bir ön-cekinden daha kolay olmadı.‘Bu yılı da geçire-lim, bir sonraki sene daha kolay olacak.’ sözü hiç gerçekleşmedi. Hep daha çok çalıştık. Şirketi-mizin daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum ve bu yönde olabildiğinde çalışıyoruz. Prof. Hakan Gürsu ve ekibi ile yeni bir proje üzerine çalışıyo-ruz. Aydınlatma konusuna gelince, o halen geli-şen, teknolojiyle doğru orantılı olarak da geliş-meye devam edecek bir sektör. Hem ülkemizde hem de yurtdışında birçok mekanı aydınlattık. Bunun daha da artarak devam etmesi yönünde çalışıyoruz.

BAŞKANI OLDUĞUNUZ DERNEK, ANGİ-KAD, SEKTÖRDEKİ GİRİŞİMCİ KADIN-LARI VE ÇALIŞMALARINI BAZ ALAN BİR DERNEK DEĞİL Mİ?

Kadınların Sektörde Olması Gerektiğine İnanıyoruz

Ve Daha Da Artması İçin Uğraşıyoruz.

Page 49: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

49

Kadınların iş gücüne dahil olmalarını, üretken olmalarını ve girişimcilerimizin sürekli olarak birbirleriyle iletişim halinde olmalarını sağlaya-rak, birbirlerinin tecrübelerinden yararlanmala-rını sağlıyoruz. Mesela, bir kadın girişimcimizin fikri var, projesine sponsor arıyor. Dernek içinde bu projeye sponsor olabilecek birileri ile görüş-mesini sağlıyoruz veya projesinin geliştirilmesi gereken yönleri üzerinde durarak birbirimize mentorluk yapıyoruz. Ayrıca derneğimiz, An-gikad Kardelenler Girişimcilik Kampı ile üni-versitedeki girişimci gençlere, sektördeki iş ka-dınlarıyla tanışmalarına; kendilerine mentorluk yapmalarına imkan sağlıyor. 2011-2013 yılında Özyeğin Üniversitesi ile ortak olarak gerçekleş-tirilen ‘Avrupa Kadın Girişimciler Mentor Ağı’ projesini Ekim 2013’te bitirdik. Çok mükemmel fikirler elde edildi ve kadınların istihdama dahil oluşu üzerine çalışmalar içerdi. Kadınların sek-törde olması gerektiğine inanıyoruz ve daha da

artması için uğraşıyoruz.

SON OLARAK EKLEMEK İSTEDİKLERİNİZ VARSA…

Halkın büyük bir kesimini kadınların oluştur-duğu bir ülkede hala Meclis’te kadın vekil sayısı-nın yeterli olmadığını da düşünerek, kadınların sadece evde değil, toplumun birçok noktasında etkin rol alabilmeleri için çalışmalarımız devam ediyor, edecek de. İş hayatına girmekten kork-masınlar. Daha cesaretli, daha kendilerine gü-venen bir şekilde sektörde olmak için çaba gös-tersinler. LSP olarak ise, aydınlatmaya devam edeceğiz…

Page 50: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

50

Girişimcinin ruhu:Girişimci ruhlu kişiler, ister kendi işle-riyle meşgul olsunlar; isterlerse de belli bir yere bağlı çalışıyor olsunlar, her daim kalabalığın peşinden gitmeyen ve akıl-larında sürekli yenilikçi fikirler oluştur-mayı başarabilen kişilerdir. Girişimci ruhlu, kurumsal yolculuğun başında olduğundan dolayı yer aldığı hiyerarşide altlarda bulunabilir.Bu doğrultuda kurumsal bir düzende çalışan girişimci ruhlunun başına gelebi-lecek en kötü yönetici tiplerinden birisi de, memur zihniyeti taşıyan standart kalıplara bağlı yöneticilerdir.Memur zihniyetli yöneticiler, ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar, bir üst yöne-ticisi tarafından kullanılması en kolay elemanlardır. Bilgili olmalarının yanı sıra bu sebepten dolayı da üst yönetim tarafından tercih edilebilirler.Bu tarz yöneticiler genellikle kendi dar kalıpla-rından sıyrılmayı ve dünyaya at gözlük-leriyle dar bir açıdan bakmamayı başara-mayan kişilerdir. Kurumsal hiyerarşide memur zihniyetli yönetici altında çalışan girişimci ruhlu için, bu çalışma ortamı büyük bir zorluk oluşturabilir.Peki, niçin memur zihniyetli yönetici altında çalışmak girişimci ruhluya zor gelir?Girişimci vizyon sahibidir, memur zih-niyetli yönetici dar bakışlıdır. Girişimci işine inovatif yaklaşır farklı çözümler üreterek şirkete katma değer sağlamaya çalışır. Bununla birlikte memur bakış açısına sahip yönetici, genellikle şirket içerisindeki konumuyla ilgilendiğinden, standartlardan çıkmamayı ve üst yö-

netimi kızdırmamayı amaç edinmiştir. Burada karıştırılmaması gereken nokta, memur ile memur zihniyetli yöneticile-rinaynı kefede olmadığıdır.Bu tarz yöneticilerin hayatları boyunca en fazla alabilecekleri yolu kestirmek üç aşağı beş yukarı mümkündür. Ama bir girişimcinin ilerleyiş tarzı ile nereye va-racağını en iyi gösteren olgu zamandır.Mademki girişimci ruhlu olaylara daha geniş açıdan bakabiliyor, bu hiyerarşide-ki girişimci ruhlu neden daha üst seviye-lerde yer alamıyor olabilir?Memur zihniyetli yöneticilerin genel-likle tercih edilmesinin sebebi, bilgili ve tecrübeli olmalarıdır. Ancak memur zihniyetli yöneticiyi yöneten de genel-likle girişimci ruhlu, yeniliklere açık insanlardır.Başarılı girişimci ruhlular iş hayatında yükselememişlerse bunun iki sebebi olabilir: Ya henüz yeterli tecrübe-yi edinememiş ve yolun henüz başların-da olabilirler ya da olağan dışı müdaha-lelerle karşılaşıyorlardır..Girişimci ruhlular iş hayatında daha hızlı ilerlemeyi başarabildiği için belli bir zaman sonra memur zihniyetli yöneti-cilerin altında çalışmak zorunda kalma-yacak olmaları muhtemeldir. Bu yüzden girişimci ruhlu bu sürecin geçici olduğu-nu bilmeli, sık sık bütüne bakmalı, sahip olduğu vizyonu unutmamalı ve gideceği yolun doğrultusunda sabırla olayları idare etmeyi başarabilmelidir.

-MUSTAFA ATASOY-Proje Portföy Yönetimi

YA MEMUR ZİHNİYETİ ALTINDA ÇALIŞMAK ZORUNDA KALSAYDINIZ?

Page 51: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

5151

Page 52: Step Dergisi Sayı 3, Aralık Sayısı 2013

www.stepdergisi.com

52