sosyal medyada sosyalleŞmeme Üzerİne bİr...

27
SOSYAL MEDYADA SOSYALLEŞMEME ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Nihal Özkan Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı - Yüksek Lisans ÖZET Günümüzde internet ve gelişen iletişim teknolojileri ile beraber hayatımıza girmiş olan sosyal medya platformları kullanıcılar üzerinde pek çok yönde etki edebilmektedir. Bu etki ettiği konulardan biri de sosyalleşmek için kullanılan bu mecraların aslında onları ne kadar sosyalleştirdiği ile ilgilidir. Sosyalleşmek amaçlı kullanılan bu platformların gerçekte sosyalleştirmediği gibi bir de onları bireyselleşmeye ve yalnızlığa ittiği düşünülmektedir. Birey sosyalleşeyim derken kendi gerçek ortamından, değerlerinden kopmakta ve kendine öz benliğine yabancılaşmaktadır. Sanal alemde ki gerçek dışı arkadaşlık macerası onu gerçek olan fiziki ortamdaki arkadaşlarından ve ailesinden de uzaklaştırabilmektedir. Bu çalışma sosyal medya kullanıcılarının sosyal mecraları sosyalleşmek için kullanırken bu platformların aslında onları daha da çok yalnızlaştırdığı ve kullanıcıları kendi gerçek fiziki ortamlarından da kopardığının bilincine varmalarına yardımcı olmayı amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda sosyal medyanın sosyalleştirme ki etkisi özetlenerek kullanıcıları ne kadar sosyalleştirdiği veya sosyalleşme me ile olan ilişkileri ortaya konmaya çalışılmıştır. Farklı sosyalleşme düzeylerinde sosyal medya platformlarının etkisi literatür taraması yöntemi ile betimlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Sosyalleşme, Bireyselleşme, Yalnızlaşma, Sosyalleşmeme AN ASSESSMENT ON UNSOCIALIZING IN SOCIAL MEDIA ABSTRACT Today, with the internet and developing communication technologies, social media platforms that have entered our lives can affect users in many ways. One of the issues that these influences are about is whether these social events (tools) are actually socializing users. It is thought that these platforms, which are used for socializing, do not really socialize but, instead, pushes them into individualization and loneliness. While someone tries to socialize, it breaks them out of their real environment, their values and alienates them to their own self. The unreal friendship adventure in the virtual world can move him away from friends and family in the real physical environment. This study aimed to help social media users understand that while social media can be used to socialize, these platforms can lead them to even more isolation and that users also break away from their real physical environment. For this purpose, the effect of social media on socialization has been summarized and will try to reveal how much the users are socialized or un-socialized. The effect of social media platforms at different levels of socialization is described by literature review method. Key words: Social Media, Socialization, Individualization, Loneliness, Un-Socialization 35

Upload: others

Post on 06-Nov-2019

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

SOSYAL MEDYADA SOSYALLEŞMEME ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Nihal Özkan

Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı - Yüksek Lisans

ÖZET Günümüzde internet ve gelişen iletişim teknolojileri ile beraber hayatımıza girmiş olan sosyal

medya platformları kullanıcılar üzerinde pek çok yönde etki edebilmektedir. Bu etki ettiği konulardan biri de sosyalleşmek için kullanılan bu mecraların aslında onları ne kadar sosyalleştirdiği ile ilgilidir. Sosyalleşmek amaçlı kullanılan bu platformların gerçekte sosyalleştirmediği gibi bir de onları bireyselleşmeye ve yalnızlığa ittiği düşünülmektedir. Birey sosyalleşeyim derken kendi gerçek ortamından, değerlerinden kopmakta ve kendine öz benliğine yabancılaşmaktadır. Sanal alemde ki gerçek dışı arkadaşlık macerası onu gerçek olan fiziki ortamdaki arkadaşlarından ve ailesinden de uzaklaştırabilmektedir. Bu çalışma sosyal medya kullanıcılarının sosyal mecraları sosyalleşmek için kullanırken bu platformların aslında onları daha da çok yalnızlaştırdığı ve kullanıcıları kendi gerçek fiziki ortamlarından da kopardığının bilincine varmalarına yardımcı olmayı amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda sosyal medyanın sosyalleştirme ki etkisi özetlenerek kullanıcıları ne kadar sosyalleştirdiği veya sosyalleşme me ile olan ilişkileri ortaya konmaya çalışılmıştır. Farklı sosyalleşme düzeylerinde sosyal medya platformlarının etkisi literatür taraması yöntemi ile betimlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Sosyalleşme, Bireyselleşme, Yalnızlaşma, Sosyalleşmeme

AN ASSESSMENT ON UNSOCIALIZING IN SOCIAL MEDIA ABSTRACT Today, with the internet and developing communication technologies, social media platforms

that have entered our lives can affect users in many ways. One of the issues that these influences are about is whether these social events (tools) are actually socializing users. It is thought that these platforms, which are used for socializing, do not really socialize but, instead, pushes them into individualization and loneliness. While someone tries to socialize, it breaks them out of their real environment, their values and alienates them to their own self. The unreal friendship adventure in the virtual world can move him away from friends and family in the real physical environment. This study aimed to help social media users understand that while social media can be used to socialize, these platforms can lead them to even more isolation and that users also break away from their real physical environment. For this purpose, the effect of social media on socialization has been summarized and will try to reveal how much the users are socialized or un-socialized. The effect of social media platforms at different levels of socialization is described by literature review method.

Key words: Social Media, Socialization, Individualization, Loneliness, Un-Socialization

35

GİRİŞ Gelişen teknolojinin hayatlarımıza getirdiği yeniliklerden biri de internet teknolojisidir. Sosyal

ağ mecraları pek çok farklı amaçlarda kullanılmaktadır. Bu amaçlardan biri de sosyalleşebilmek ve arkadaş edinebilmektir sosyalleştirdiği düşünülen sosyal medya ne kadar sosyalleştirmektedir. Kullanıcılar kendilerini yalnızlıktan kurtarabilmek için bu sosyal ağlarda zaman harcarken aslında bu ortamların onları daha da çok yalnızlaştırdığı ve onları kendi gerçek ortamlarından da kopardığının ne kadar bilincindeler. Eski yüz yüze iletişimin yerini artık sosyal medya mecraları almaktadır. Ve bu da dost sohbetlerinin, arkadaş ilişkilerinin içeriğini ve şeklini değişime uğratmaktadır. İ nsanlar artık bütün iletişim gereksinimlerini bağlı oldukları internet ve dijital araçlara sığdırmaktadırlar. Böylelikle ilişkilerde anlamdan uzak bir şekilde yüzeyselleşmektedir. Zaman geçtikçe sosyalleşeceklerini var saydıkları ağ ortamları onları gerçek bir yalnızlığa da itmektedir. İçine girilen bu yalnızlık ruh hallerini olumsuz etkileyerek onlarda psikolojik rahatsızlıklar yaratmaktadır. Sosyal medya kullanıcılarının ne kadar yalnızlaştıkları ve gerçek ortamdan ne denli uzaklaştıkları sorgulanması gerekli bir konu olarak ortaya çıkmaktadır.

SOSYAL MEDYANIN TANIMI VE KULLANIM ŞEKİLLERİ Sosyal medyanın ve web 2.0'ın son yıllarda bloglar, twitter sosyal paylaşım siteleri gibi

mikrobloglar veya video görüntüsü dosya paylaşım platformları veya wiki'ler gibi geniş çaplı web uygulamaları türlerini tanımlamak için önemli bir yeri vardır. Sosyal medya teriminde sosyal özellikler kelimesi olarak sosyal medyada sosyal olanın ne olduğu sorusu ortaya çıkarmaktadır. (Fuchs, 2017: 34).

Toplumsallaşmada önemli bir role sahip olarak teknolojik yenilik olan sosyal medya mecraları bireylerin fikir, düşünce, davranış ve tutumlarını etkileyip yönlendirerek onların toplumsallaşmasında bir itici güç olarak yer edinen araçlar özelliğine sahiptirler. (Onar Çambay, 2015:246).

Sosyal ağ mecralarının bireylerin kendi düşünceleri dahilinde içerik hazırlayıp paylaşım yaptıkları, karşılıklı birbirlerini ekleyip paylaşımlarına yorum yapabildikleri, birbirlerini etiketleyebildikleri güncellemeler yaptıkları, etkileşimli olarak kullanıldığı söylenebilir (Kara ve Özgen, 2015: 37).

Sosyal paylaşım mecraları kullanıcıları gittikçe çoğalan ve bireylerin birbirleriyle mesajlaştıkları, video ve fotoğraflarını paylaştıkları içerik oluşturmada birebir kendilerinin sorumlu olduğu ve katkıları olan sosyal ağ mecralarıdır. Sosyal ağ mecraları kullanıcılarının diğer kullanıcılarla iletişime geçtikleri, ilişkilerini geliştirip sürekliliğini sağlayan, eskiden tanıdıklarını veya yeni tanışmak istedikleri kişilerle tanışma fırsatını veren, ideolojik fikirleri benzer olanları bir araya getiren, duygusal ilişkilerin oluşmasına olanak tanıyan sosyal paylaşım mecralarıdır. (Balcı ve Koçak, 2017:43). İnternette sanal gerçekliğin içinde yaratılan kimlikler sanal dünyada geçirilen zamanla sınırlı değildir. Yaratılan bu kimlikler için çevrim içi çevrim dışı sanal ortamlarda tekrar şekillendirilen ve devamlı olarak yeni bir sosyalleşme ve kimlik yaratma sürecinden söz edilebilir (Sütlüoğlu, 2015:142).

Çağımız da toplum ve bireyin hayatında sosyal ağ mecralarının bir iletişim platformu olarak aktif bir biçimde kullanılması, ilişki şekillerinde dikey ve yatay olarak yapısal değişim ve dönüşüm göstermektedir. Sosyal medyanın işlevlerinden biri de toplumsal örgütlenmelerde haberleşme aracı olarak kullanılmasıdır. Sosyal medya içerik ve kullanım şeklinden dolayı geleneksel iletişim araçlarından farklı olarak etkileşimli bir yapıya sahip olmasından kaynaklı provoke edilebilir, algı yönlendirebilir ve amacının dışında farklı anlamlarda kullanılmaya imkân sağlamaktadır. Bu bağlamda sosyal medya ile toplumsal nitelikli hareketlerde haklı ve legal davranışların amacının dışına çıkarılması çok kolay bir şekilde sağlanabilir (Babacan, 2014:137).

Kişilerin sosyal medyayı kullanmalarının amaçlarından biri de kendilerine yeni bir kimlik oluşturmaktır. Kişiler kendi günlük yaşamlarında benliklerinin haricinde bir de toplumsal olarak bilinilecekleri bir kimlik yapılanmasını sosyal medya ile şekillendirmeye çalışmaktadırlar. Sosyal medya kullanıcıları, eğitim durumlarını, tüketim şekillerini, arkadaşlık aile ilişkilerini, ideolojik düşüncelerini, statü bilgilerini, ziyaret ettikleri yerleri, mekânları sosyal ağlar sayesinde yeniden yapılandırarak yeni bir kişilik inşa etmektedirler (Özdemir, 2015:113).

36

Sanatçılar, kulüpler, ünlüler, şöhret sahibi kişiler film starlarını bu platformlarda tanıtırlar, röportajlar yaparlar ve fotoğraf paylaşımlarında bulunurlar, takipçileriyle buralardan iletişime geçerler. Yaşadığımız çağda artık markalar ve araştırma şirketleri sosyal medyayı kullanarak ve takip ederek geleceğe dönük kararlarını, yenilikçi tasarımlarını ve planlamalarını bu doğrultuda vermektedirler (Büyükaslan ve Kırık, 2013: 55-62).

Sosyal medyayı kullanma amaçlarından birisi de kişilerin güç elde etmek için ve kişileri öznellikten çıkararak her zaman daha üstün bir kimlik inşa etmek isteğiyle ve birbirlerini gözetleyebilmek birbirlerinin bilgilerine vakıf olabilmek için kullandıkları, ayrıca iktidarların üstünlük ve güç elde etmek içinde kullandıkları göz önünde bulundurulmalıdır. İletişimin küreselleşerek yayılması ve etkileşimli nitelikte olmasından dolayı gerçekleşen farklılaşmanın birey ekseninde en net olarak görünürlük elde ettiği alan sosyal paylaşım ağlarıdır. Sosyalleşme döneminin bir parçası olan ve ortaya çıkardığı etkilerle sosyalleşme kavramını değişime uğratan bu ağlar kimlik oluşumunda çok önemli etkiler yaratmışlardır (Bakıroğlu, 2013).

Sosyal ağlar artık sadece iletişime girmek için değil aynı zamanda bilgi edinme, oyun oynama, arama yapmak gibi çok farklı konularda kullanıcıların ihtiyaçlarını giderme gayesindedir. Böylelikle aradıkları her şeyi bulan sosyal medya kullanıcıları başka bir araca gereksinim duymamaktadırlar (Demir, 2016:29)

Tutundurma faaliyetlerinin geleneksel medya ortamlarında yeni medya uygulamalarına hızlı bir geçiş sürecinin yaşandığı günümüzde güçlü iletişim özelliğiyle öne çıkan sosyal medya ve sosyal ağlar aracılığıyla gerçekleştirilen reklamların faaliyetleri giderek artmaktadır (Özdemir ve diğerleri, 2014:59).

SOSYAL MEDYA HAKKINDAKİ OLUMLU DÜŞÜNCELER Sosyal medya mecraları çevrimiçi eylemcilik, geleneksel eylem şeklini tamamlayan ve bir

bütün olarak düşünülmelidir. Sosyal medya mecraları, hareketliliği, bireyselliği ve çok kimliliği vurgulayan, yeni toplumsallığı olan hareketlerin ruhunu karşılamaktadır. (Yılmaz, 2017:158). Sosyal medya insanların gündelik yaşamlarının önemli bir parçası haline gelmiştir. Sosyal medya yaygın bir paylaşım ve iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Sosyal ağlar bilinçli ve etkili bir biçimde kullanıldığında birçok yönde faydalar sağlayabilmektedir (Taşdelen ve Çataldaş, 2017:840-841)

Sosyal medya mecraları gerçek hayatlarında iletişim zorluğu çeken bireylere farklı ve çok kişi ile tanışma fırsatı verir ve bu kişilerle iletişime geçmelerini sağlar. Sosyal ağlar gün geçtikçe daha da önem kazanırken gündelik yaşam tarzının da bir parçası olmayı da başarmıştır. Kişilerin sosyal paylaşım ağlarının verdiği avantajlardan faydalanmak için kullanma isteğinde bulunmaları bu sanal ortamların yeni toplumsallaşma ortamları olarak adlandırılmasına imkân vermektedir. Zaman ve mekân kavramlarını ortadan kaldıran bu sosyal ağ siteleri sosyalleşmede önemli bir tamamlayıcı unsur olarak dikkat çekmektedir. Sosyal hayatın içinde bulunan bireylerin sosyal paylaşım ağlarında da yer edinmeleri bireyleri sosyal ağın üyeleri haline getirmektedir. (Kara, 2014:59).

Çevrimiçi medyanın getirdiği yeniliklerden biri olan sosyal medya, kullanıcılarını iletişime geçmeleri için onlara cesaret vererek harekete geçirir ve bununla ilgili geri bildirime de önem verir. Sosyal ağ mecraları sadece yayılmacı tabanından değil, ayrıca çift yönlü iletişimi sağlaması açısından da önemli görülmektedir. Sosyal ağ mecraları seri ve etkili bir şekilde çoklu iletişimin gerçekleşmesine olanak tanıdığı için oluşturulan içeriklerin daha kolay paylaşılmasında kolaylık sağlamakta ve bağlantılı iletişim gerçekleşmiş olmaktadır. Geleneksel medyaya oranla sosyal ağların kullanım maliyeti sıfırdır, kullanılması karışık değildir, daha kolay erişebilme fırsatı sunar ve üzerinde istenilen değişikliği yapabilme olanağı olduğu için statikliği önlemektedir. Sosyal ağların kullanıcılar için geri bildiriminin seri bir şekilde olması önem arz etmektedir (Vural ve Bat, 2010:3372). Sosyal medya çok katmanlı anlamlar içermekle beraber komplike bir kavramdır. Toplulukların bir araya gelerek grup olabilmelerine olanak sağlar ve birbirleriyle iletişim kurabilmelerinde araç görevi görmektedir (Fuchs, 2016:15).

Sosyal medya, coğrafik olarak farklı yerlerde ve birbirinden uzak yaşayan insanları / toplulukları farklı inanç, dil ve kültürleri tek bir mecrada buluşturup bir ülkenin vatandaşıymış gibi kaynaştırarak aynı ideolojilerde birleşmelerini sağlayıp harekete geçirebilmektedir. Sosyal medya

37

kültürel yapısından dolayı küreselliği ile beraber yerel bazda da çok önemli bir yere sahiptir. Sosyal medyanın, bireyler arasında geniş ağ yapısından dolayı eş zamanlı, etkileşimli iletişim ve seri bağlanma yapısından dolayı yerel ve küresel kültürlerin yeni boyutlar kazanmasında önemli etkisi olacaktır (Bilgi ve Şener, 2013:36). Sosyal medya insanlar arasındaki iletişimsel ilişkilerin geliştirici etkisinin olduğu söylenmektedir (Dağıtmaç, 2015: 116)

SOSYAL MEDYAYA GETİRİLEN ELEŞTİRİLER Bireylerin paylaştıklarında gerçek bir kendileri olma durumu olmaması, içsel özü olarak sosyal

mecralarda yanıltmacı davranışlar göstermesi sonucu kimliğinin bütün bunların toplamında ortaya çıkması gerçek hayattaki arkadaşlıklarını dahi olumsuz etkilerken sosyal mecradaki arkadaşlıkları çok daha akıl almaz duruma getirmektedir (Kara ve Özgen, 2015:47).

Sosyal medya kullanıcıları popüler kültürün tesirinde kalmaktadır ve bu kültür sosyal medya kullanıcılarıyla birlikte toplumdaki diğer öğelere de etki etmektedir. Sosyal ağlar yapısı gereği gerçek kimlikler gizlenebilmektedir ve bu kendini gizleme kişilerin bu sanal ortamlarda farklı kimliklere bürünebilmelerine imkân vermektedir. Bu da kimlik sorunlarına neden olabilmektedir. Bu ortamlarda her şeyin alabildiğine ve denetlemeden gösterilmesi mahremiyet olgusunun yok olmasına, aşağılama ve küfrün kolay bir şekilde kullanılmasına imkân doğurmaktadır. Ayrıca bağımlılığa neden olabilmesinden dolayı ruhsal bunalımlara ve asosyalleşmeye hem de şiddete yol açmaktadır. (Cerrah, 2016:1410).

Sosyal medya kullanıcıların farklılıklarını ortadan kaldırmakta aynı zamanda zaman ve mekan kavramının ötesine geçerek akışkan bir şekilde belleklere ve hayatlara gizlice girerek herkesi aynılaştırmaktadır. Sosyal ağ mecraları sayesinde bu akışkan ilişkiler karşılıklı bir şekilde birbirlerine etki ederek, kendilerini devamlı kılmaya yardımcı olup birbirlerini devamlı değiştirmektedir. Bu mecralar gizliliğin yok olduğu yeni hayatların oluşmasına vesile olurken bir taraftan da toplumsal ilişkileri bölmektedir (Avcı, 2015: 264). Teknolojinin gelişmesiyle beraber bireylerdeki sosyal ilişkiler kurma düşüncesi ve gereksinimi de değişim geçirmiştir. Sosyalleşme düşüncesi bu ağlar sayesinde fiziksel platformlardan ve gerçeklikten uzak yerini çevrim içi iletişim şekline bırakmaktadır. Teknolojinin gelişmesi sebebiyle sosyal medya kullanıcıları çevrim içi bir biçimde sosyalleşmektedirler (Yazıcı, 2015:1116).

Sosyal paylaşım ağlarını gün içinde çokça kullanmak ya da her zaman çevrim içi olarak kalmak kullanıcılara zarar verici durumlara gelmektedir. Kullanıcılar zaman içinde yaptıkları bütün şeyleri bu sitelere yazma isteğinde bulunmakta ve her paylaşımlarına yorum yapılmasını beklemektedir. Kabul görmek için yapılan bu aktiviteler yargılamalardan veya beğenilmemekten kaçma şekline gelmiştir. Zaman geçtikçe de sanal ortamlardaki iletişim gerçek ortamlardaki etkileşime tercih edilmektedir (Satıl, 2011:67).

SOSYAL MEDYADA KİŞİLERARASI İLETİŞİM Teknolojik ilerlemeler ile beraber bireylerdeki sosyalleşme düşüncesi ve ihtiyacı değişim

geçirmiştir. Sosyal ağlar ve çevrimiçi iletişim şekilleri gerçek ve fiziksel ortamların yerini almıştır. Bu teknolojik uygulamaların vasıtasıyla kullanıcılar sosyalleşmelerini çevrimiçi olarak gerçekleştirmektedir. Kullanıcıların aile bağlarından sosyal ilişkilerine, çoklu iletişimden duygusal ilişkilerine varıncaya kadar etkili olan bu uygulamalar değişik özellikleri sayesinde kişilerarası iletişim süreçlerini ve sosyalleşme sahalarını etkilemeye devam etmektedir (Yazıcı, 2015:1116).

Sosyal ağlar zamanı ve mekânı ortadan kaldırarak kullanıcılarına birçok konuya dair paylaşım yapmaları ile ilgili cesaret vermektedir. Böylelikle kişilerarası iletişim tarzına yakın etkileşimli bir ortam kurma imkânı vermektedir. Çünkü sosyal ağ kullanıcıları bu ortamlarda birbirlerini takip etmekte, birbirlerinin paylaşımlarına yorum yapmakta, beğenide bulunmakta ve sosyal ağların maliyetsiz özelliğinden faydalanarak görüntülü konuşabilmektedir. Paylaşım yapma açısından dolayı hızlı ve etkili bir ortam olması sosyal ağ kullanımı yaygınlaşmaktadır. Bu da kişilerarası iletişimde sosyal ağların bir araç olarak kullanılmasına neden olmaktadır (Çalışır, 2015: 140). Sosyal medya ile gelen arkadaşlıklar vasıtasıyla insanların kurduğu ilişkiler sürecinde iletişim farklı mecra ve kanallara kayma göstermektedir. İnsanların sosyal medya kullanımları gözle görünür bir şekilde meydana çıkan

38

hem dış çevresiyle hem de aile içerisinde iletişim şeklinin ve yönünün değişmesi sosyal mecraların kullanımından kaynaklanmaktadır (Çakar ve Yanlıç, 2014:225-226).

SOSYAL MEDYADA SOSYALLEŞEMEME İnsanlar sosyal haytalarında konuşmaktan dahi çekindikleri kişilerle yüzyüze iletişimin zorunlu

olmadığı için sosyal ağ mecralarında? iletişime geçebileceklerine, internet ve sosyal ağ mecralarının onlara verdiği fırsatlardan dolayı ilişkilerini geliştirebileceklerini ayrıca yalnız kalmayacaklarına da kanaat getirmektedirler. Bunlardan dolayı insanlar sosyal ağ mecralarında çok zaman geçirmektedirler. Dijital iletişim teknolojileri sayesinde sosyal ağ mecralarında geçirilen vaktin çoğalması ''sofalising'' (sosyalleşirken bir o kadar da yalnızlaşmak) kavramının gelişimine sebep olurken insanların gerçek hayatlarındaki ilişkilerinin yüzeyselleşmesine, simge, ikon ve işaretlere bağlı olan yeni bir iletişim sürecinin var olmasına ve kullanılmasına neden olmaktadır. Bunlarla beraber sosyalleşme süreci de değişim geçirmektedir. Geleneksel kültüre dayalı olan misafirliğe gitmek, parklara kafelere, derneklere gitmenin yerine sosyal mecralar da zaman geçirmek almaktadır (Aktaş ve Çaycı, 2013:11).

Sosyalleşmek için zamanlarının çoğunu sosyal ağlarda geçiren bireyler başta ailelerine ve çevrelerine olmak üzere kültürel değerlerine ve kimliklerine de yabancılaşmaktadırlar. Sosyal ağlarda çevrimiçi paylaşımlarda bulunan bireyler etkileşime girdikleri bu yeni kültürel kodlara farkında olmaksızın alışıp kendi öz kültürleriyle yer değişmesine izin vererek zamanla kendisine ve çevresine yabancılaşmaktadır. Yapılarından dolayı bu dijital ortamlar, gerçeklikten uzaktırlar ve bilinenin aksine kullanıcılarda teknolojiye ve ekrana karşı bağımlılık yaratmaktadır. Sosyal ağ mecralarından dolayı birey kalabalıklar içerisinde yalnızlaşırken kendisine ve çevresine yabancılaşma problemlerini de doğurmaktadır. (Karagülle ve Çaycı, 2014:8).

Bireyler özellikle de gençlerin sosyal ağ mecralarına hem bilgi paylaşımı, hem kendini ifade etme, hem de sosyalleşmek için ideal mecralar olarak baktıkları görülmüştür. Dijital yerlilerin sosyal ağ ortamlarını bu şekilde anlamlandırmaları gerçekte bireylerin giderek bireyselleştiğini, yalnızlaştıklarını ve insansız bir iletişimin içerisinde olduklarını göstermektedir (Yıldız, 2012:541). Sosyal ağ arkadaşlıkları kendi öz benliklerinden farklı oldukları, tamamen kendi istekleri doğrultusunda yaratılan yapay ve yanıltıcı benlikler üzerinden arkadaşlıklarını çoğaltmaya dönük platformlardır. Bu yaratılan gerçek dışılık karakterdeki arkadaşlıklar bireylerin gerçek hayattaki sosyal ilişkilerine kadar etki edip onların ilişkilerini zora sokma gibi durumlara neden olabilirken sanal ortamdaki ilişkilerinin normal bir boyutta olması olanaksızdır (Kara ve Özgen, 2015: 47).

Bireyin, kendisiyle, ailesiyle, içinde bulunduğu toplumuyla, uzaklaşmasına sebep olan etmenler dijital dünyada, internet oyunları, sanal ortamda sohbet, uzun süren telefon görüşmeleridir. Birey hayaller ve gerçekler arasında sanal mecralarda yaşamaya başladığında: Gerçek hayattaki kimliğiyle sanal olarak yapılandırılmış kimliği arasında kararsız kalıp bocalayabilmekte ve içinde yaşadığı gerçek dünyaya karşı yabancılaşmaya başlamaktadır (Mercan, 2010:10) Sosyal ağ mecraları bazı durumlarda yalnızlık, stres, depresyon gibi rahatsızlıkların giderilmesi için kullanılan mecralar olarak bakılsa da çok fazla kullanıldığı zamanlarda kullanıcıları bağımlı hale getirip bunun sonucunda da davranışsal ve psikolojik rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Ayrıca gençlerde benlik kaygısı, içine kapanma tatminsizlik ve duygu durumlarında değişikliğe de neden olabilmektedir (Diker ve Taşdelen, 2017:200).

Bireyler internet ve sosyal ağlar tarafından kuşatılmışlardır ve teknolojiye karşı edilgen karakterler kazanarak, bağımlılıklar kazanmaktadırlar. Sosyal medya kullanıcıları sanal alemde sosyalleşerek daha aktif roller üstlenirken gerçek yaşamlarından uzaklaşmaktadırlar (Öcal, 2018: 35).

SONUÇ İnternetin kullanılmaya başlanmasıyla beraber hem bireysel olsun hem de toplumsal olarak

etkisi hissedilmeye başlandı. Eskiden insanlar iletişimlerini yüz yüze olarak gerçekleştirirken internet ve onun uzantıları olan sosyal ağ mecraları ile beraber artık sanal mecralardan iletişimlerini gerçekleştirmektedir. Birey olarak kendilerini tatmin etme imkanı verdiği düşüncesiyle kişi kendine yeni kimlikler oluşturmaya ve bu yapılandırılmış kimliklerle online olarak iletişime geçmektedir. Ve bu online iletişim sayesinde düşüncelerini kolaylıkla söyleyebilmektedir. Tabi birey giderek kendi gerçek kimliğinden, öz varlığından uzaklaşarak yapılandırdığı karaktere de inanmaya başlamaktadır.

39

Bu da bireyin kimlik problemleri yaşamasına, gerçeklikten uzak bir yaşama itilmesine neden olabilmektedir. İnsanlar bu sanal mecralarda sosyalleştiklerini düşünürlerken gerçekte bulundukları ortamlardan, ailelerinden, ve hatta kendilerinden bile uzaklaştıkları söylenmektedir. Yani birey bu mecralarda sosyalleştiğini düşünürken gerçekte sosyalleşemediği gibi bu sosyal ağlar daha da kötü bir biçimde bireyin yalnızlaşmasına ve bireyselleşmesine gerçek ortamından da kopmasına neden olduğu savunulmaktadır. Gün içerisindeki zamanlarının çoğunu bu mecralarda geçirdikleri için fiziki ortamlarından bağımsız olmakta ve bu da artık gerçek benliklerinden uzaklaşmaları sonucunu doğurmaktadır. Gerçek bir arkadaşlık dostluk kurmak yerine sanal ortamlardaki yapılandırılmış karakter ile arkadaşlık kurmak kullanıcıları zaman içerisinde daha da yalnızlaştırabilmekte ve gerçeklikten uzaklaşmasına neden olabilmektedir.

KAYNAKÇA

AKINCI VURAL Beril, BAT Mikail, (2010). “Yeni Bir İletişi Ortamı Olarak Sosyal Medya: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesine Yönelik Bir Araştırma”, Journal Of Yasar University, Cilt 20, Sayı 5, 3348-3382.

ATAMAN YENGİN Didem, (2016). “Sosyal Medya Ve Akıllı Mobil Teknoloji: Akıllı Sosyal Yaşamlar”, The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication – TOJDAC, Volume 6 Issue 2 Submit.

AKTAŞ, Celalettin, ÇAYCI Berk, (2013). “Yeni Enformasyon ve İletişim Teknolojilerinin Sosyal Hayattaki Rolü”, 1.İstanbul Medya Araştırmaları Uluslararası Sempozyumu.

AVCI Özlem, (2015). “Dijital Yaşamın Dijital Özneleri: Herkes ya da Hiç Kimse”, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı 1.

BABACAN Mehmet Emin, (2014). “Sosyal Medya Sonrası Yeni Toplumsal Hareketler”, Birey Ve Toplum Dergisi, Cilt 4, Sayı 7.

BALCI Şükrü ve KOÇAK CAN Mevlüt, (2017). “Sosyal Medya Kullanımı İle Yaşam Doyumu Arasındaki İlişki: Üniversite Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma”, Uluslararası İletişimde Yeni Yönelimler Konferansı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Yayınları.

CERRAH Lokman, (2016). “Sosyal Medya ve Bazı Kurumsal Etkileşimler ve Sosyal Medyaya Eleştirel Yaklaşım”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 20, Sayı 4. 1393-1414.

ÇAKAR M. Fatih; YANLIÇ Övünç (2014). “Kişilerarası İletişimin Facebook'ta Değişen Yüzü: Facebook’ta Arkadaşlıkla Gelen Örtülü Takip (Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Örneği)”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Cilt 2, Sayı 3.

ÇAKIR Mukadder; (2013). “Sosyal Medya Ve Gösteri”, (Ed) BÜYÜKARSLAN Ali ve KIRIK Ali Murat; Sosyalleşen Birey: Sosyal Medya Araştırmaları, Konya: Çizgi Kitabevi.

ÇALIŞIR Gülsüm, (2015). “Kişilerarası İletişimde Kullanılan Bir Araç Olarak Sosyal Medya: Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrencilerine Yönelik Bir Araştırma”, E-Journal Of New World Sciences Academy, Cilt 10, Sayı 3.

DAĞITMAÇ Murat; (2015). Sosyal Medya Bizi Neden Kullanır, Birinci Baskı, İstanbul: Okur Akademi.

DEMİR Ümit, (2016). “Sosyal Medya Kullanımı Ve Aile İletişimi: Çanakkale’de Lise Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk İletişim Dergisi, Cilt 9, Sayı 2.

DİKER Ersin; TAŞDELEN Birgül (2017). “Sosyal Medya Olmasaydı Ne Olurdu? Sosyal Medya Bağımlısı Gençlerin Görüşlerine İlişkin Nitel Bir Araştırma”, Uluslararası Hakemli İletişim Ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 17.

ERDAL Cengiz; (2013). “Sosyal Medya Ve ‘Paylaşım Kültürü’”, (Ed) BİLGİLİ Can ve GÜLÜM Şener; Kültür, Kimlik, Siyaset: Sosyal Medya Ve Ağ Toplumu, 2. Baskı, İstanbul.

40

FUCHS Christian (2016). Sosyal Medyaya Eleştirel Bir Giriş, Çev: Diyar Saraçoğlu, İlker Kalaycı, Birinci Baskı, Ankara: Note Bene Yayınları.

FUCHS Chrıstıan (2017). Social Media: A Critical Introduction, Second Edition Published, Sage Publications.

KARA Bülent (2014). “Yeni Sosyalleşme Sürecinde Online Topluluklar: Niğde Örneği”, 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum Dergisi, Cilt 3, Sayı 9.

KARA Tolga; ÖZGEN Ebru (2016). Ağdaki Şüphe, Birinci Baskı, İstanbul: Beta Basım A.Ş.

KARAGÜLLE Ayşegül Elif; ÇAYCI Berk (2014). “Ağ Toplumunda Sosyalleşme Ve Yabancılaşma”, The Turkish Online Journal Of Design, Art And Communication, Cilt 4, Sayı 1.

MERCAN, Nuray (2010). “Dijital Dünyada Zaman, Mekan, İnsan İlişkileri ve Yabancılaşma”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı 403.

ONAR ÇAMBAY Sinem (2015). “Bir Toplumsallaşma Aracı Olarak Yeni Medya: Kuramsal Bir Değerlendirme”, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 5, Sayı 2.

ÖCAL Derya (2018). “Instagram Örneğinde Sosyal Medyadan Yansıyanlar”, İnif E-Dergi, Cilt 3, Sayı 1

ÖZDEMİR Sami Sonat; ÖZDEMİR Meltem; POLAT, Eray; AKSOY Ramazan (2014). “Sosyal Medya Kavramı Ve Sosyal Ağ Sitelerinde Yer Alan Online Reklam Uygulamalarının İncelenmesi”, Electronic Journal Of Vocational Colleges.

ÖZDEMİR Zafer (2015). “Sosyal Medyada Kimlik İnşasında Yeni Akım: Özçekim Kullanımı”, Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 1.

RAVANOĞLU YILMAZ Sezen (2017). “The Role Of Social Media Activism In New Social Movements: Opportunities And Limitations”, U.U. International Journal Of Social Inquiry, Volume 10, Issue 1. Ss./Pp. 141-164.

SATIL EYÜP (2011). Yeni Medya Ve Sosyalleşme, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Konya.

SÜTLÜOĞLU Tuba (2015). “Sosyal Paylaşım Ağlarında Gençlerin Sosyalleşme ve Kimlik İnşası Süreçleri: Facebook Örneği”, Folklor/Edebiyat, cilt 21, sayı 83.

TAŞDELEN Birgül; ÇATALDAŞ İbrahim (2017). “Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Medya Ve Mahremiyete Yönelik Görüşleri: Lefke Avrupa Üniversitesi Örneği”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Cilt 5, Sayı 2.

TOKGÖZ BAKIROĞLU Cemile (2013). “Sosyalleşme ve Kimlik İnşası Ekseninde Sosyal Paylaşım Ağları”, Akademik Bilişim Konferansı 23-25 Ocak, Akdeniz Üniversitesi Ankara.

ÜLGER Billur; ÜLGER Gürdal (2016). “Kültürel Küreselleşme Ve Sosyal Medya: Arkadaşlık Unsuru Açısından Bir Değerlendirme”, (Ed) KARA Tolga ve ÖZGEN Ebru, Ağdaki Şüphe, Birinci Baskı, İstanbul: Beta Basım A.Ş.

YAZICI Tülay (2015). “Kişilerarası İletişimde Anlık Mesajlaşma Uygulamalarının Yeri: Whatsapp Uygulaması İle İlgili Üniversite Öğrencileri Üzerine Bir İnceleme”, International Journal of Social Sciences and Education Research Online, http://dergipark.gov.tr/ijsser, Volume, 1(4).

YILDIZ KAKIRMAN Asiye (2012) “Sosyal Paylaşım Sitelerinin Dijital Yerlilerin Bilgi Edinme Ve Mahremiyet Anlayışına Etkisi”, Bilgi Dünyası, Cilt 13, Sayı 2.

ZEYBEK Işıl (2012). “İnternet Mucizesi Olarak Yaşam Alanı Bulan Sanal Benliklerin Önlenemez Yükselişi!”, (Ed) YENGİN Deniz;, Yeni Medya Ve …, Birinci Baskı, İstanbul: Anahtar Kitaplar Yayınevi.

41

SOSYAL MEDYADA DENEYİMLENEN ÇEVRİMİÇİ İLETİŞİM PRATİĞİNİN, KİŞİLERARASI İLETİŞİM BAĞLAMINDA

İNCELENMESİ: WHATSAPP ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA Aslı Ulusoy

Ege Üniversitesi - Lisans

ÖZET Gelişen yeni iletişim teknolojilerinin sunduğu imkanlar ile dijital bir platformda anlık olarak

iletişim kurma, günümüz insanının en çok tercih ettiği iletişim yollarındandır. Haberleşme, paylaşımda bulunma, sohbet etme, özel gün tebriği gibi birçok amaçla kullanılan çevrimiçi mesajlaşma; günümüzde insan ilişkilerinin önemli bir parçası haline gelmiştir. İnsanların her an sanal ortamlarda iletişim halinde olmaları, reel hayatta deneyimledikleri yüz yüze ilişkilerinde birtakım sorunlara yol açmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak Manuel Castells, sanal yaşamın varlığının, gerçek yaşamdan bir kaçış yaratarak, insani değerlerin azaldığı ilişkilerin ortaya çıkmasına neden olduğuna işaret etmektedir (2008’den akt: Eğinli,2014:233). Bu çalışmada sosyal medya aracılığı ile mesajlaşarak iletişim kurmanın, yüz yüze iletişim sürecine olası etkilerini tespit etmek amaçlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Veri toplama tekniği olarak derinlemesine mülakat tekniğinden yararlanılmıştır ve elde edilen veriler betimsel olarak çalışma içinde raporlanmıştır. Örneklem seçimi ise; “WhatsApp” uygulamasını kullanan kişiler arasından amaçlı örnekleme yoluyla seçilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Çevrimiçi İletişim Pratiği, Kişilerarası İletişim, Sanal İletişim, Whatsapp

ABSTRACT Communicating instantly on a digital platform with the possibilities offered by emerging new

communication technologies, are the most preferred means of communication for today's human being. Online messaging used for many purposes such as communication, sharing, chatting, special day greeting; has become an important part of human relationships nowadays. The fact that people are communicating in virtual environments at any moment leads to number of problems in face-to-face relationships that they experience in real life. In relation to this subject, Manuel Castells points out that the existence of virtual life creates an escape from real life and leading to the emergence of relations in which human values are diminished. (2008, Eğinli) In this study, it was aimed to determine the possible effects of communicating via social media through messaging to face-to-face communication process. Qualitative research methods were used in this research. An in-depth interview technique was used as the data collection technique, and the obtained data were reported descriptively in the study. The sampling choice is; "WhatsApp" has been chosen by means of sampling among people who use the application.

Key Words: Social Media, Online Communication Practise, İnterpersonal Communication, Virtual Communication, Whatsapp

42

GİRİŞ Yaşadığımız çağda teknoloji her alanda olduğu gibi iletişim alanında da hızla gelişmektedir.

Yaşanan her bir gelişme beraberinde bir değişimi de getirmektedir. İnsanoğlunun var oluşundan beri süregelen iletişim ihtiyacı her gelişmeyle değişime de uğramıştır. Dolayısıyla iletişim yollarının bu sürekli gelişimiyle insanların birbirleri ile iletişime olan ihtiyaçları, bakış açıları ve gerçekleştirdikleri iletişimin boyutları da paralel olarak değişkenlik göstermektedir.

Telefonun icadından önce birbirinden uzak olan insanların iletişim kurma yolu mektup idi ve mektubun bir yerden başka bir yere ulaşması günler sürebilmekteydi veya ulaşması gereken kişiye ulaşacağının bir garantisi yoktu. Dolayısıyla onların ihtiyacı olan şey mektuptan daha hızlı bir araçtı. Telefonun icadından sonra birbirinden uzak olan insanlar çok daha hızlı bir şekilde birbirlerine ulaşmaya başladılar ve iletişimin yapısı tümüyle değişmiş oldu. Artık insanlar birbirlerinin seslerini duyarak iletişimlerini anlık olarak gerçekleştirmeye başlamıştı. Telefonun küçülüp insanların ceplerine girmesi ve iletişim tarihinin seyrini değiştiren internetin hayatlarımızda ve telefonlarımızda yer almasıyla iletişim olgusu insanların algılarını ve ihtiyaçlarını bir kez daha değiştirmiştir. Bir iletişim teknolojisi olan telefonun icadıyla gerçekleşmeye başlayan “anlık iletişim”; bu teknolojinin gelişimiyle hayatımıza giren sanal ortamlar ile günümüzde “her anlık” iletişime dönüşmüştür.

Bu çalışmada, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin bir sonucu olarak, insanlar arasındaki iletişimin yapısının değişimi; reelden sanala geçmeye hızla devam eden bu değişimin, bireylerin yüz yüze iletişimlerinde yarattığı etkilerin tespit edilmesi amaçlanmıştır.

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde iletişimin insan hayatındaki yeri ve kişilerarası iletişim kavramları; ikinci bölümde iletişimin değişimi: sosyal medya iletişimi ve sanal iletişim, son olarak üçüncü bölümde WhatsApp kullanımının kişilerarası iletişime etkileri araştırma dahilinde incelenmiştir.

İLETİŞİMİN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE KİŞİLERARASI İLETİŞİM “İletişim insanla başlar: insanın ve toplumun var oluşunun zorunlu koşuludur. İletişim

olmaksızın insanın kendi ve toplumsal varlığını sürdürmesi olanaksızdır. İletişim tarihin ilk dönemlerinden itibaren insanların toplu halde yaşamasıyla şekillenen toplum hayatıyla birlikte meydana gelmiş ve gelişim göstermiştir. İnsanın toplum olarak yaşaması ve üretim faaliyetinde bulunması iletişimi zorunlu kılmıştır. İnsan ancak iletişim aracılığıyla hem kendi varlığını hem de toplumsal ilişkileri yeniden üretebilir.” (aktaran Özdayı, 2010:14-15).

Hayatın bu kadar içinde olan iletişim kavramını tanımlamak ve bir şema içerisinde sunmak için sayısız çalışma yapılmıştır.

E. X. Dance ve Carl E. Larson, 1972’de iletişim alanındaki tanımları taramışlar ve 126 değişik tanım bulmuşlardır. İletişim, en yalın biçimde bilgi, düşünce ve davranışların aktarılması sürecidir (aktaran Kamışoğlu, 2013:4).

“Zıllıoğlu’na göre; insanlığın geçmişten bugünümüze ve geleceğe uzanan, bireyin doğumundan ölümüne yaşamının her anında ve her an etkin olan iletişimin başı ve sonu yoktur. Birey açısından doğum ve ölüm başlangıç ve son sayılır, ancak bu iki nokta arasında iletişim, bireyin biyolojik gelişimine ve kültürel ve toplumsal çevresindeki ilişki ve etkileşimlerine koşut olarak sürekli gelişen, değişen ve buna karşılık bireyi de değiştiren bir olgudur. Kısaca iletişim, insanın ve bireyin kültürel çevresi (hem doğal hem toplumsal çevresi) ile ilişkilerine göre değişip gelişen ve buna karşılık insanı değiştiren bir süreçtir” (aktaran Kamışoğlu,2013:5).

İletişim süreci, kimin, neyi, kime, nasıl ve ne ile söylediği ile ilgilidir.

“Genel olarak iletişim süreci diğer kişilerle paylaşacak bilgi, duygu ve düşüncesi olan kaynağın, simgeler bütünü olarak ifade edilebilen iletiyi düzenleyerek, iletilmek istenenlerin hedefi olan alıcıya, iletinin gönderilmesini sağlayan bir kanal aracılığı ile ulaştırılmasını ifade etmektedir. Kaynağın gönderdiği iletiye karşılık alıcının verdiği yanıt olan geribildirim ile iletişim süreci karşılıklılık özelliğini sürdürmektedir” (Eğinli ve Gürüz, 2014:8).

Bu şekilde iki kişinin yer aldığı iletişim ortamında, kişilerarası iletişim ortaya çıkar. Kişilerarası iletişimin başlaması için söz konusu iki kişinin birbirini fark etmesi gerekir.

43

“İki insan birbirinin farkına vardığı andan itibaren iletişim başlar. İki insan birbirinin farkına vardığı andan itibaren:

• Söylediği

• Söylemediği,

• Yaptığı,

• Yapmadığı

her şeyin anlamı vardır. Yüz ifadesinin, beden duruşunun, sesin, bakışın anlamı vardır” (Cüceloğlu, 2002:46).

“Dökmen’e göre insanlar gereksinimlerini karşılamak için kendisi dışındaki bir varlıkla etkileşime girer. Kişilerarası iletişim bu gereksinimin karşılanması doğrultusunda bir araç olma özelliği taşımaktadır. Ancak daha sonraki dönemlerde, kişilerarası iletişimin kendisi bir gereksinim olmaya ve kendi başına bir anlam kazanmaya başlar. Genel bir tanımlamayla, kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimlere kişilerarası iletişim adı verildiği ve karşılıklı iletişimde bulunan kişilerin, bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürürler” (aktaran Kaya, 2011:4).

Kişilerarası iletişimin gerçekleşmesinde kaynak tarafından bilgilerin aktarılması ve hedef tarafından alınması aşamaları en önemli noktalardır. Kaynak mesajını kendi bilgi birikimi, eğitim düzeyi, kültürel yapısı doğrultusunda kodlarken, hedef kişi de aynı özellikler doğrultusunda kod açımını yapacak ve yorumlayacaktır. Bu esnada iletişimde bulunan kişilerin eğitim düzeyleri, kültürel yapıları gibi birçok unsurun benzerlik göstermesi iletişimin doğru şekilde gerçekleşmesini büyük ölçüde sağlayacaktır. Aksi takdirde yanlış anlamaların veya çatışmaların olması kaçınılmazdır. Bu tür sebeplerle doğan yanlış anlamalar iletişimde gürültü örneklerindendir. İletişimi olumsuz etkileyen her unsur gürültü olarak tanımlanabilir.

İletişim yalnızca sözel yollarla gerçekleşmemektedir. Kullandığımız mimikler ve beden diliyle de sözel olmayan yani sözsüz iletişimi gerçekleştiririz. Sözsüz iletişim, kelimeler olmadan mesaj gönderimidir. Sözsüz iletişim konusunda uzun soluklu çalışmalar yürüten Ken Cooper; vücudun %60, sesin %30, sözcüklerin %10 oranında mesajı karşıdaki kişi/kişilere iletmede etkin biçimde kullanıldığını belirtmiş ayrıca sözsüz iletişimin duyguları aktarmaktaki önemini “fikirlerin dili sözel, tavırların iletişimi sessizdir.” şeklinde vurgulamıştır (Dinçer, 2015:6-7).

İLETİŞİMİN DEĞİŞİMİ: SOSYAL MEDYA İLETİŞİMİ Alternatif medya olarak da adlandırılan sosyal medya, günümüzde, tekelleşmeye ve

küreselleşmeye karşı olan bireylerin kendi haberlerini kendilerinin yazıp ürettiği bir kitle iletişim aracı ya da ifade biçimi olarak ortaya çıkmıştır (aktaran Tarcan, 2015:31).

İnternetin 90’lı yıllarda toplum hayatının önemli bir parçası haline gelmesiyle birlikte büyük bir dönüşüm yaşanmış ve geleneksel kitle iletişimi artık yerini modern iletişime bırakmıştır. Bunun sonucu olarak da internet, dinleyici, izleyici ve okuyucuyu birer kullanıcıya dönüştürmüş, kullanıcılara da gelenekselin sınırlı yapısından farklı olarak iletişim sürecinde egemenlik sağlamıştır (Hepekiz, 2018:33).

Sosyal medya kavramını açıklamak için sosyal medyanın bir önceki nesli diyebileceğimiz kitle iletişimi kavramının incelenmesi gerekir. Zira sosyal medya, tarihsel süreçte kitle iletişiminin bir uzantısı gibidir.

Kitle iletişimi bir iletiyi üreten kişinin bunu birden çok tüketiciye giderek yığınlara aktarılmasını sağlayan araçlar aracılığıyla gerçekleşen tek yönlü bir iletişim sürecidir. Bu araçlar radyo, sinema, televizyon, gazete dergi olarak sıralanabilmektedir (Kamışoğlu, 2013:38). Kitle iletişim araçlarının yarattığı iletişim ortamı tek yönlü ileti akşını sağlarken devamında gelişen internet teknolojileri ve web 2.0’ın getirdiği yenilikle kullanıcıların çift yönlü etkileşim içinde oldukları iletişim ortamını sağlayan sosyal medya kavramı ortaya çıkmıştır.

Sosyal medyayla ilgili çok sayıda tanım yapılmakla beraber araştırmalar yapıldıkça yenileri de eklenmeye devam etmektedir. Bugüne kadar yapılan bazı tanımlar şunlardır:

44

Evans’a göre sosyal medya, enformasyonun demoktratize edilmesi, içerik okuyucusu konumunda olan bireylerin içerik yayınlayıcısı haline dönüşmeleridir (Tarcan, 2015:31).

Sosyal medya, yazı, video ve ses gibi farklı içerikteki mesajların yayınlandığı ve bireylerin edindikleri deneyimleri çevrimiçi paylaşma fırsatı buldukları uygulamaları ifade etmektedir (aktaran Hepekiz, 2018:34).

Sosyal medya; video, blog, resim ve sosyal paylaşım ağlarının günlük yaşamımızda iletişim ve paylaşım aracı olarak sıklıkla kullanılmasıyla birlikte, etkileşimli bir iletişim platformu olarak hayatımızdaki yerini almıştır (Özdayı, 2010:36). Yakın geçmişe kadar varlığını bilmediğimiz sosyal medya, bugün geçmişimizdeki kişilerle bağımızı korumakta ve yeni ilişkiler kurmamıza öncülük etmektedir. Bunun temelinde, çevremizdeki birçok kişiyle sosyal medya ortamında gerçekleştirdiğimiz iletişim bulunmaktadır. Reel hayatta kurduğumuz iletişimlerden farklı bir işleyişi olmakla beraber hayatımızda yer edinen yeni bir iletişim türü diyebiliriz.

Sanal İletişim İnternet ve iletişim teknolojilerinin gelişimi, insanların iletişim biçimlerinde köklü değişiklikler

yaşanmasına yol açmıştır. İnternet teknolojisindeki bu gelişmeler, kişilerarası iletişimin boyutlarını da değiştirmekte, kaynak ve alıcının yüz yüze olmadığı durumlarda da artık, kişilerarası iletişimin varlığından söz edilebilmektedir. ‘Sanal iletişim’ olarak tanımlanan bu iletişim türü insanların, internet veya dijital ortamda iletişim kurmasını ifade etmektedir. (Özdayı, 2010:27)

İnternet üzerinde gerçekleşen etkileşimde, fiziksel görünüm yüz yüze iletişime nazaran daha az önemlidir. Fiziksel uzaklık diğerleriyle etkileşimde bulunmak için artık engel oluşturmamaktadır. Ayrıca bireyler, etkileşimlerinin zamanı ve yeri üzerinde kontrole sahiptir (aktaran Özdayı, 2010:28).

Yaşadığımız çağda insanların yaşam tempolarındaki artış yalnızlığa duyulan ihtiyacı arttırmış ve beraberinde sanal yollarla daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilen iletişimi daha da cazip kılmıştır. Yüz yüze iletişim yerini sanal sohbetlere, duygu aktarımını sağladığımız mimikler de yerini duygu ifadelerine bırakmıştır. Gelişen teknoloji yüz yüze kurulan iletişimi eksiksiz bir şekilde sanala taşımaya çalışsa da reel ve sanal iletişimin yarattığı etkiler ve sonuçlar farklılık göstermektedir çünkü sanal iletişimle, kişilerarası iletişim dinamiklerinin tamamıyla değiştiği bir olgudan söz edilmektedir.

Sosyal medyada deneyimlenen sanal iletişimi daha somut şekilde açıklayabilmek için, günümüzde iletişim amaçlı en yaygın kullanılan platform olan WhatsApp’ın incelenmesinde fayda vardır.

Sanal İletişim Platformu: WhatsApp Yaşadığımız çağda insanlar uzak veya yakın çevresinden kişilerle iletişimlerini sosyal medyanın

sunduğu imkanlarla sağlamayı tercih etmektedir. Yaşlı, genç, çocuk ayırt etmeksizin her yaştan insanın sosyal ağlarda aktif olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Her çevreden insanın bir şekilde içinde bulunduğu ve çoğunun aktif olduğu bir ortamı olan WhatsApp, iletişim kurmak, haberleşmek, sohbet etmek gibi amaçlarla kullanmak birçok kişinin öncelikli tercihidir. Bu tür bir iletişimi gerçekleştirmek için kullanılan ve en yaygın kullanma ağına sahip olan uygulama WhatsApp’tır.

WhatsApp, akıllı telefonlar için geliştirilen, platformlar arası çalışma özelliğine sahip bir mesajlaşma ve arama uygulamasıdır. İlk yayınlanması 2010 yılında olan dünyada kayıtlı kullanıcı sayısı en fazla olan siber hizmetler arasında olan WhatsApp, internet bağlantısı aracılığıyla kullanıcıların birbirlerine fotoğraf, video, ücretsiz arama, sesli ve yazılı mesaj, belge göndermesini sağlar (https://www.tech-worm.com/whatsapp-nedir-whatsapp-hakkinda-genel-bilgiler/, Erişim tarihi: 17 Eylül 2018).

WhatsApp’ın sanal dünyasında kişilerarası iletişimi etkin kılan başlıca özellikleri şunlardır:

Ücretsiz bir uygulama olup, telefon numarasıyla kolayca kayıt olunması,

Yazılı ve sesli mesajlar gönderebilme; bu mesajların iletildiğinin ve okunduğunun bilgisini alınabilmesi,

Kişilerin en son ne zaman çevrimiçi olduklarını görülmesi,

45

Kişinin kendi mesajlarının okundu bilgisinin ve son görülme bilgisini kapatabilmesi, bunu yapan kişiler başkalarının da mesajlarını okuyup okumadıklarını göremez ve son görülme bilgisine erişemez,

Fotoğraf, video, belge, konum bilgisi paylaşımı sağlaması,

Profil fotoğrafı ve durum güncellemesi,

Sesli ve görüntülü arama yapılabilmesi,

Mesajlarda kullanılan yüzlerce duygu ifadesinin bulunması (yüz ifadeleri, el hareketleri, hayvanlar, yiyecek-içecek, hobi ve teknoloji araçları…)

İstenmeyen kişilerin engellenmesi,

Yanlış gönderilen mesajların silinebilmesi, kaybolması istenmeyen mesajların ‘yıldızlanıp’ özel bir alanda saklanması,

Grup kurma özelliği: bu özellikle kişiler ortak çevreleriyle bir grup kurup, gruptaki herkesin görebileceği şekilde iletişimlerini gerçekleştirebilir.

Kişi veya gruplardan gelen mesajların sessize alınabilmesi

WhatsApp web özelliği sayesinde uygulamayı bilgisayardan kullanabilme,

Hesabın istendiğinde silinebilmesi

Ayrıca iki kişi arasında yapılan konuşmalar, güncel şifreleme metotları arasındaki en güvenli 256-bit tekniği ile şifrelenmektedir. Bu sebeple takip ve izleme yapılamaz.

Yukarıda yazılan özellikler WhatsApp’ın bu kadar yaygın bir kullanım oranına sahip olmasını açıklamaya yeterken, daha birçok özelliği bulunmakta ve gelen güncellemelerle yenileri de eklenmeye devam etmektedir. Her güncellemede gelen bir özellikle, burada gerçekleştirilen iletişimde eksik kalan öğeleri tamamlamak amaçlanır. Örneğin gönderilen bir mesajın iki taraftan da silinebilmesi en son güncellemeyle gelen bir özelliktir. Yanlış kişilere yanlış mesajların gönderilmesi veya gönderildikten sonra pişman olunan durumun geri dönüşü son gelen yenilikle sağlanmıştır.

WhatsApp kişilerarası iletişimin en etkin şekilde gerçekleşmesi için birçok özellik sunmasına rağmen, etkin iletişimi gerçekleştirmek için bir şeyler bu sanal ortamda hala eksik kalabilmektedir. Dolayısıyla çevremizle kısa süreli iletişim kurma, haberleşme dışında; etkin ve sağlıklı bir iletişim kurmak için yetersiz kalmasına rağmen iletişim sürecimizin büyük kısmını ele geçirmesi, buradan kurduğumuz iletişimle insan ilişkilerimizin şekillenmesinin yarattığı etkiler, üçüncü bölümde WhatsApp üzerine yapılan araştırmada incelenmiştir.

WHATSAPP KULLANIMININ KİŞİLERARASI İLETİŞİM BAĞLAMINDA İNCELENMESİ

Kişilerarası iletişimi gerçekleştirmek için sosyal medya kullanımının, kişilerin yüz yüze iletişimlerine etkisini açıklama amacıyla hazırlanan bu çalışmanın önermesi; “Sosyal medya, kişilere hızlı ve kolay ulaşım sağlamasının bir sonucu olarak günlük hayatta yüz yüze gerçekleştirilen iletişimin azalmasına yol açmıştır” olarak belirlenmiş ve araştırmada veriler görüşme yöntemiyle toplanmıştır. Görüşme, en az iki kişi arasında sözlü olarak sürdürülen bir iletişim sürecidir ve belirli bir araştırma konusu veya bir soru hakkında derinlemesine bilgi sağlar (Büyüköztürk vd. 2014:150). Araştırma evrenini WhatsApp’ı aktif kullanan genç yaştaki bireyler oluşturmaktadır. Örneklem ise bu kişiler arasından amaçlı örnekleme yoluyla seçilmiştir. Görüşmeler 20-27 yaş aralığında 7 kadın ve 7 erkek olmak üzere toplam 14 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Önceden hazırlanan görüşme formunda toplamda 9 açık uçlu soru bulunmaktadır. Verilerin değerlendirilmesinde betimsel analiz tekniğinden yararlanılmıştır. Betimsel analiz, çeşitli veri toplama teknikleri ile elde edilmiş verilerin daha önceden belirlenmiş temalara göre özetlenmesi ve yorumlanmasını içeren bir nitel veri analiz türüdür (Yıldırım ve Şimşek, 2016:243).

46

ARAŞTIRMA BULGULARI WhatsApp’ın gün içinde kullanım sıklığına ilişkin bulgular Görüşmecilerin WhatsApp kullanım sıklıkları, verilen yanıtlara göre genel olarak, ‘toplamda

kullandıkları süre’ ve ‘ne kadar zamanda bir’ kullandıkları olarak farklılaşmaktadır. Görüşmeci K5(5. Kadın görüşmeci) günde WhatsApp’ı kullanarak ne kadar vakit geçirdiğini; “Çok sayıda sohbet gruplarına sahip olmam bu uygulamayı kullanma sıklığımı arttırıyor. Günde ortalama 8-10 saat aktif kullanıyorum.” Görüşmeci E3(3. Erkek görüşmeci): “Gün içerisinde en fazla vakit geçirdiğim uygulama. 1 saatte 20 kere veya daha fazla çevrimiçi olarak vakit geçiririm.” Sözleriyle ifade etmişlerdir. Günün 8-10 saati veya bir saatte 20 kez birileriyle yüz yüze iletişim kurmak çok mümkün olmayacağı varsayılırsa bu kişilerin yüz yüze iletişimden çok WhatsApp aracılığıyla iletişimlerini gerçekleştirdikleri düşünülebilir. Diğer görüşmecilerin 5’i günün 3-5 saatini, 2’si 1-2 saatini bu uygulamayı kullanarak geçirdiklerini; 3’ü 10-15 dakikada bir mutlaka çevrimiçi olduklarını ifade etmişlerdir. 1 görüşmeci saatte en az bir kere gelen mesajları ve kişilerin hikayelerini kontrol ettiğini; 2 görüşmeci de mesaj veya bildirim geldikçe aktif olduklarını söylemişlerdir. Genele bakıldığında WhatsApp’ın gün içinde sık kullanıldığını söylemek mümkündür.

Kişilerin WhatsApp’ta geçirdikleri süre hakkındaki düşünceleri 3 kategoride incelenmiş ve 14 görüşmecinin 9’unun geçirdikleri süreyi yeterli buldukları, 4’ünün fazla ve 1 görüşmecinin de az bulduğu görülmüştür.

Günde 3-5 saatini WhatsApp’ta geçiren görüşmeci E1, bu süreyi yeterli bulduğunu şu sözlerle ifade etmiştir: “Yeterli çünkü daha azı hayatımın akışına ayak uydurmak için pek mümkün değilken daha fazlası da aynı şekilde, bu akışta rol alamamama neden olurdu.” Burada dikkat çeken nokta, insanlar bu uygulamada saatlerini aktif olarak geçirseler de yapmaları gereken bir işmiş gibi algılayıp bu süreyi normal karşılamalarıdır. Günde 8-10 saatini geçiren K7 ise bu süreyi fazla bulduğunu; “Fazla çünkü bazen kendimi unutup günlük işlerimi aksatmama sebep oluyor.” Sözleriyle belirtmiş ve farkındalığını vurgulamıştır. Günde toplamda 4-5 defa çevrimiçi olduğunu ve bunu az bulduğunu söyleyen E2: “Az çünkü mesaj geldiğinde ya da gruplarda bir şey paylaşmam gerektiğinde kullanıyorum.” Görüşmecinin WhatsApp’ı bireysel ilişkiler kurmaktan çok gerektiği zaman haberleşme aracı olarak kullandığı tespit edilmiştir.

WhatsApp kullanma amaçlarına ilişkin bulgular Kişilerin WhatsApp’ı hangi sebeplerle kullandıklarını tespit etmek üzere sorulmuş ve verilen

cevaplarda, çevreyle iletişim/sohbet, grup iletişimi/haberleşme, veri gönderimi ve kişilerin takibi amaçları ön plana çıkmıştır. Her görüşmeci birden çok cevap vermiş ve sonuçlar şu şekilde olmuştur:

Sohbet etme-iletişim kurma 10 görüşmecinin ilk amacı olarak öne çıkmıştır. Grup iletişimi/haberleşme amacını 5 kişi, veri gönderimi amacını 9 kişi ve kişilerin takibi amacını 4 kişi belirtmiştir. Görüşmeci K2, yurt dışı iletişimi kolaylaştırdığı için kullandığını söylemiştir. Verilen cevaplara bakıldığında farklılaşmalar görülse de tüm görüşmecilerin asıl amacının çeşitli yollarla çevreyle etkileşimlerini gerçekleştirmek ve sürekli kılmak olduğu söylenebilir.

WhatsApp’ın en çok kullanılan özelliklerine ilişkin bulgular Dikkat çeken üç kategori vardır: çevrimiçi mesajlaşma, fotoğraf/video/ses kaydı gönderimi,

görüntülü/sesli arama. En çok tercih edilen özellik olarak çevrimiçi mesajlaşmayı 10 kişi, fotoğraf/video/ses kaydı gönderimini 8 kişi, görüntülü/sesli arama özelliğini kullandığını 4 kişi vurgulamıştır. Görüşmecilerin cevapları karşısında niçin diye sorulduğunda gelen bazı dönütler verilmiştir. K4:“Çevrimiçi mesajlaşmada mesajın karşı tarafa ulaştığını ve okunduğunu görebildiğim için en çok bu özelliği tercih ederim ancak bazı durumlarda yazmak zor olabiliyor o yüzden kendimi daha kolay ifade etmek için ses kaydı göndermeyi tercih ederim. İkisini de ortak kullanma sebebim pratik olmalarıdır.”

E4:“Mesajlaşma özelliğini kullanırım çünkü en pratik ve anında cevap alabileceğim ileti özelliğidir.”

47

K1:“Yazışma ve görsel medya paylaşımını kolay yapısallığıyla zorlanmadan gerçekleştirebiliyorum.”

E2:“Ailemden uzakta yaşadığım için görüntülü arama özelliği benim vazgeçilmezimdir.”

Görüldüğü üzere kişilerin en çok kullandığı özellikler değişmekte ancak herkesin bu özellikleri tercih etmesinin altında yatan sebep pratik olmalarıdır. Kişilere göre daha pratik ve kullanışlı özelliklerin değişkenlik gösterdiği tespit edilmiştir.

İki görüşmeci verdiği yanıtlarla diğerlerinden ayrılmıştır. K5: “Durum bildirimi ve grup mesajlaşma özelliğini kullanırım. Aile ve arkadaş çevremin olduğu çok fazla aktif gruba dahilim. Gün içinde yaptıklarımı paylaşmak için tek tek gruplara veya kişilere göndermek yerine durum bildirimiyle paylaşmayı tercih ediyorum.” K5 burada WhatsApp’ta en çok anlık paylaşım yapma özelliğini kullandığını belirtmiştir.

Diğer görüşmeci, E5: “Gifleri çok sık kullanırım çünkü anlatmak istediğim durumu bir filme veya diziye gönderme yaparak daha rahat ifade edebiliyorum.” Kişi yazışmalarda en çok tercih edilen emojiler yerine, bir hikayesi olan, hareketli fotoğraflarla iletişimini daha kolay gerçekleştirdiğini belirtmiştir.

WhatsApp’ın hayatlarında bir gereklilik mi, tercih mi olduğuna ilişkin bulgular: Her bir görüşmecinin tek bir yanıt hakkı olduğu soruda ‘gerekliliktir’ diyen kişi sayısı 9,

‘tercihtir’ diyen kişi 5’tir. Çoğunluğun WhatsApp’ı gereklilik olarak nitelendirmesi, günlük hayatta iletişim kurabilmek için bu uygulamaya duyulan ihtiyacın göstergesi olarak görülebilir.

K4:“Gerekliliktir çünkü iletişimi çok farklı şekillerde gerçekleştirebilecek özellikleri mevcut olan tek uygulama ve çevremdeki herkesin bu uygulamayı kullanması benim için ihtiyaç haline getiriyor.” Burada WhatsApp’ın iletişimde dönemin trendi olması ve dolayısıyla yaygın kullanılıyor olması, K4 tarafından bir gereklilik unsuru olmuştur. E1:“Gerekliliktir çünkü günümüzde okul veya iş hayatında bile whatsapp grupları aracılığıyla iletişim kuruluyor bu sebeple kişisel olarak whatsapp kullanmayı tercih etmeyen insanlar bile kullanmak durumunda kalabiliyor.” E1’in WhatsApp kullanması tamamıyla tercih dışı bir gerekliliğe dayanıyor demek yanlış olmaz.

E6:“Tercihimdir çünkü whatsapp gibi uygulamalar mevcut ve mesajlaşmak için telefonlarımızın mesaj uygulaması da yeterli olabilirdi.” WhatsApp’ı mesaj özelliğiyle değerlendiren E6, telefonların kısa mesaj özellikleri de aynı işi yaptığı düşüncesiyle; WhatsApp’ı tercih edilecek bir araç olarak görmektedir.

WhatsApp’ın iletişimdeki avantaj ve dezavantajlarına ilişkin bulgular 14 görüşmecinin tamamına göre, WhatsApp’ın hem avantajlarının hem de dezavantajlarının

bulunduğu ancak avantajlarının daha fazla olduğu ileri sürülmüştür. Tablo 3’te görüşmecilerin verdikleri cevaplara göre avantajlar ve dezavantajlar listelenmiştir.

AVANTAJLAR DEZAVANTAJLAR

İnternet erişimi ile kullanılabilmesi Bağımlılık yaratması

Hızlı ve kolay iletişim sağlaması Yanlış anlamalar ve çatışmaların olması

Görsel öğelerin iletişimi etkin kılması Asosyalliğe sebep olması

Mesafeleri ortadan kaldırması Yüz yüze ilişkilere olan ihtiyacı azaltması

Kolay veri paylaşımı sağlaması Duygu aktarımının gerçekleşememesi

Grup iletişimi, kitlelere ulaşım kolaylığı

Mesajların kayıtlı olması

Tablo 1.

48

Avantajlara bakıldığında, haberleşme işlevini kolaylaştıran özellikler ön plana çıkarken, dezavantajlara bakıldığında bu kolaylıkların, haberleşme dışında daha uzun süreli kullanımlarda ortaya çıkarabileceği sorunlar olduğu görülmektedir.

Kişilerin yüz yüze iletişim kurma sıklıklarına ilişkin bulgular Kişilerin günlük hayatlarında yakın çevreleriyle olan kişilerarası iletişimlerini genellikle sanal

ortamlarda mı yoksa yüz yüze olarak mı gerçekleştirdiklerini tespit etmek ve karşılaştırabilmek amacıyla, gün içinde WhatsApp kullanma sıklıklarını sorduktan sonra, yüz yüze iletişim kurma sıklıklarını da incelemek ve karşılaştırmak faydalı görülmüştür. Elde edilen bulgular ş u ş ekildedir: Kişilerin yüz yüze iletişim kurma sıklıkları yapılan görüşmeler sonucu günlük-haftalık-aylık rutinler ve rutini yok-nadiren şeklinde gruplanmıştır. 14 görüşmecinin 5’i yakın çevresiyle haftalık rutin içinde; kalan 9 görüşmecinin 3’ü günlük rutin, 3’ü aylık rutin, 3’ü rutin olmadan-nadiren yüz yüze görüştüklerini belirtmişlerdir. Devamında görüşmecilere bu süreyi yeterli bulup bulmadıkları sorulmuştur: 9 kişi yeterli bulduğunu, 5 kişi yeterli bulmadığını söylemişlerdir. Yakın çevresiyle rutin olmadan nadiren yüz yüze görüştüğünü söyleyen K6: “Kesinlikle yeterli olduğunu sanmıyorum. Çünkü insan sosyal bir varlıktır ve bu tür ortamların içinde olması insanların ilişkilerini olumlu etkiler.” Düşüncesindeyken aynı şekilde nadiren görüşen E7:“Yeterli buluyorum çünkü telefonla iletişim kurmak, haberleşme ve sohbet etme ihtiyacımı karşılıyor.” Şeklinde ifade etmişlerdir. Burada bir kişi için kişilerarası iletişimde nadiren de olsa yüz yüze olmanın önemi vurgulanırken diğer kişinin böyle bir ihtiyacı olmadığı görülmüştür. Haftalık rutinle yüz yüze görüşüp iletişim kuran K4: “Yeterli bulmuyorum, yüz yüze iletişimin ilişkiler açısından daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Ancak çoğu zaman görüşmek için ortak bir zaman ayarlamak zor olabiliyor.” Burada WhatsApp’ın en büyük faydalarından biri olan, uzak insanları sanal ortamda bir araya getirme özelliğine ancak etkin iletişimi sağlama konusunda yetersiz kaldığına dikkat çekilmiştir.

Aylık rutinle yüz yüze görüşen görüşmeci K1: “Yeterli buluyorum çünkü günlerim okul ve iş arasında geçiyor, bazen kendime vakit ayırmak istiyorum.” Şeklinde belirtmiştir. Aylık rutinle çevresiyle bir araya gelen K1 için, sosyal hayatında kişilerarası iletişimini daha çok sanal ortamlarda gerçekleştiriyor ve ilişkileri bu doğrultuda şekilleniyor demek mümkündür.

Yüz yüze ve sanal ortamda kendini ifade etmeye ilişkin bulgular Kişilerin yüz yüze konuşarak mı yoksa sanal ortamlarda yazışarak kurdukları iletişimde mi

kendilerini daha rahat ifade ettikleri sorulmuş ve yaşantılarından bir örnekle açıklamaları istenmiştir. Bunun sonucunda 14 görüşmecinin 8’i yüz yüze konuşarak, 2’si yazışarak, 4’ü her iki şekilde de kendini rahat ifade edebildiğini söylemişlerdir. Yüz yüze konuşarak kendini daha rahat ifade edebildiğini düşünen görüşmecilerin savundukları ortak görüş, mesajın etkili bir iletişim için yeterli olmayıp söylenmek istenenin yanlış anlaşılmasına ve bazı olumsuzluklara sebep olabilmesidir. E3:“Yüz yüze kurulan iletişimde kesinlikle daha rahat hissediyorum, acaba kendimi doğru ifade edebildim mi endişesine kapılmıyorum. Lisede bir araştırma için çalıştığım hocamla telefonda birbirimizi yanlış anlayıp araştırma ödevini bambaşka yerlere çeken analizlerde bulunmuştuk. Daha sonra yüz yüze geldiğimizde hata ortaya çıkmıştı.” Sanal ortamda kendini doğru ifade edebilmenin ve mesajın nasıl yorumlandığının kontrolünü sağlamanın güçlüğü vurgulanmıştır.

K6: “İletişimde ses tonunun önemini fark etmiş biri olarak yüz yüze iletişimin daha rahat bir ortam sağladığını düşünüyorum. Yüz yüzeyken normal bir ses tonuyla söylediğim bazı kelimeler sorun yaratmıyorken, aynı kelimeleri emoji kullanmadan yazdığımda soğuk bir imaj yaratıp yanlış anlaşılabiliyorum.” Yanlış anlaşılmayla ilgili farklı bir bakış açısına sahip olan görüşmeci E4 düşüncesini şöyle açıklamıştır: “Duruma göre değişiyor. Çünkü sanal ortamda yazışarak iletişim kurmak bazen gecikmelere sebebiyet veriyor ama yazdığınız mesajı göndermeden önce kontrol edip düzeltmeler yapabilmek yanlış anlaşılmaları en aza indirgeyebiliyor.” Mesajlar kimileri için yanlış anlama ve çatışma sebebiyken kimileri için de yanlış anlamaları önleyebilecek bir fırsat olarak değerlendirilebiliyor. Yazışarak iletişim kurarken daha rahat olduğunu belirten görüşmecilerin bakış açısı ise sanal ortamın insanı reel hayattan uzaklaştırması, sorumluluk duygusunu azaltıp kişiyi dobra ve özgür olmaya teşvik etmesi olmuştur. K5:“Yazışarak kurduğum iletişimde kendimi daha rahat ifade edebiliyorum. İnsanlarla yüz yüze olmamak düşüncelerimi olduğu gibi ifade etmemde beni cesur kılıyor. Çoğu zaman insanlara yüze yüze söyleyemeyeceğim bir konuyu yazarak rahatça söylüyorum.”

49

Yüz yüzeyken söylendiğinde sorun yaratacak şeylerin, yazılarak ifade edildiğinde de aynı sorunları yaratacağı varsayılırsa, sanal ortamın kişide yarattığı cesaretle kurduğu iletişimin sağlıklı sonuçlar çıkarması beklenemez.

WhatsApp iletişiminin reel hayattaki iletişime etkisi Görüşmecilere günlük hayatta WhatsApp aracılığı iletişim kurmanın yakın çevreleriyle reel

hayattaki iletişimlerine etkisi olup olmadığı sorulmuştur.

EVET K7, K6, K5, K4, K3, E3, E2

HAYIR K2, K1, E7, E6, E5, E4, E1

Tablo 2.

Görüldüğü üzere 14 görüşmecinin 7’si evet, 7’si hayır cevabını verince sayıca eşitlik olmuş ancak verilen cevaplarda cinsiyet dağılımı göze çarpmıştır. Tabloya bakıldığında çıkan anlamlı sonuç; kadınlarda WhatsApp ile gerçekleştirilen iletişimin gerçek hayatta yakın çevreleriyle olan iletişimlerini daha fazla, erkeklerde daha az etkilediğidir.

Evet cevabını verenlere olumlu mu olumsuz mu etkilediği sorulduğunda 4’ü olumlu etkilediğini, 3’ü olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Evet cevabını veren 2 erkek görüşmecinin biri olumlu, diğeri olumsuz etkilediğini söylemiştir. Buradan anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir. E3: “Olumsuz yönde etkiliyor çünkü yanlış anlaşılan veya aktarılamayan bir duygu reel hayatta tersliklere yol açabiliyor.”

E2: “Olumlu yönde etkiliyor çünkü bana iletişimimde bir şeyler paylaşabileceğim bir ortam sağlıyor. Mesela komik bir video paylaşabiliyorum. O videoyu ben ne kadar anlatsam da asla onun izlediğinde hissettiği kadar komik gelmeyecektir ona.” burada iki erkek görüşmecinin aynı olguya farklı açılarla bakmaları, daha önceki deneyimlerinin farklı olmasından kaynaklandığı varsayılmaktadır. Olumsuz yönde etkilediğini düşünen K3: “Olumsuz yönde etkiliyor çünkü bazen çoğu şeyi oradan konuşunca sonrasında bir araya geldiğimizde konuşacak konu kalmıyor ve böyle ilişkilerin samimiyeti azalıyor.” K3 aslında birçok kişinin başına gelen fakat farkında olmadığı bir durumu farkındalıkla dile getirmiş ve öz eleştiride bulunmuştur.

WhatsApp’ın kişilerin hayatındaki yeri Görüşmecilere WhatsApp’ın hayatlarındaki yeri sorulduğunda verilen ortak cevaplar iki şekilde

gruplanmıştır. 11 görüşmeci, günlük iletişim eylemleri için olması gerekli düşüncesindeyken, 3 görüşmeci olmasa da olur şeklinde ifade etmişlerdir.

K1: “WhatsApp neredeyse en çok kullandığım uygulama. Gün içindeki çoğu iletişimimi buradan gerçekleştiriyorum.” sözleriyle, günlük iletişim eylemi için gerekliliğini dile getirmiştir.

E7: “Bence olmasa da olur. WhatsApp sunmuş olduğu imkanlarla hayatımda bir kolaylık sağlamış olabilir ancak olmasa hayatımdan bir şeyler alıp gitmiş sayılmaz.” WhatsApp’ın sunduğu asıl hizmetin hız ve kolaylık olduğu görüşünde olanlar, hayatlarında yalnızca bu işlevlerinden dolayı yer aldığını ve bu kolaylıklar olmadan da iletişimlerini gerçekleştirebileceklerini savunmuşlardır.

Görüşmecilere son olarak bu soru doğrultusunda ‘WhatsApp hayatınızda olmasa ilişkileriniz nasıl olurdu’ sorusu yöneltilmiştir. Genel görüş ilişkilerin etkilenmeyeceği şeklinde olmuştur.

E4: “Önemli bir değişiklik olmazdı. Sadece anlık haberleşme ve paylaşımlar aksayabilirdi.” WhatsApp’ın kişisel ilişkileri devam ettirmekten çok iletişim anlamında temel ihtiyaçları karşılayan bazı işlevsel faydaları düşünüldüğü görülmüştür.

K4: “Belki birbirimizden daha az haberdar olurduk ama ilişkilerim büyük oranda aynı olurdu. Sürekli iletişim halinde olamamak beni bireysel olarak daha asosyal yapabilirdi.” K4 iletişim aracı olan WhatsApp’ın yokluğunun ilişkilerine etkisi olmayacağını düşünürken bizzat kendisinde oluşturacağı olumsuz etkiyi dile getirmiştir. WhatsApp sosyalleşme aracı olarak görülmektedir.

50

K5: “WhatsApp hayatımda olmasa çevrimiçi iletişim kurmak bu kadar hızlı ve kolay olmazdı. Onun eksikliğiyle ilişkilerimizin iyi veya kötü olması duruma göre değişir. Yakın çevremde sık sık görüşebildiğim kişilerle iletişimim açısından iyi olabilirken, görüşemediğim kişilerle WhatsApp’ın yokluğu bağımızın kopmasına sebep olabilirdi.” K5’in ‘sık sık görüşebildiğim kişilerle iletişimim açısından iyi olabilirken’ cümlesinde, WhatsApp’ın olmamasıyla gerçekleştirilecek yüz yüze iletişimin WhatsApp’taki iletişime göre daha iyi sonuçlar yaratacağı düşüncesi dikkat çekmiştir. Aslında ilişkileri ayakta tutanın fiziksel yakınlık – kolay ulaşım olduğu tespit edilmiştir.

K7: “Daha iyi olurdu çünkü insanlarla yüz yüze konuşup sorunları daha iyi bir şekilde kalp kırmadan halledebilirdik. Ayrıca hiç görüşmediğimiz insanlar bize yazamaz ve gereksiz samimiyet kurmak zorunda kalmazdık.” K7, yüz yüze gerçekleştirilen iletişimin avantajına vurgu yaparken sanal ortamdaki iletişimin de dezavantajlarına dikkat çekmiştir. Yüz yüze görüşülmeden kurulan iletişimle devam eden ilişkilerdeki samimiyet eksikliğini dile getirmiştir.

E1: “Genel itibariyle internetsiz, muhtemelen çok daha nostalji dolu ilişkilerim olurdu. Bu benim özlemini çektiğim bir durum.” WhatsApp’ın günümüzde kişilerarası iletişim açısından olumsuz etkilerine dikkat çekilmiştir.

SONUÇ İletişim teknolojilerinin gelişimiyle hayatımıza giren sosyal medya, günümüzde kişilerarası

iletişimlerimizde vazgeçilmez bir araç haline gelmiştir. Artık her yaştan insanın elinde akıllı telefonu ve aktif olduğu en az bir sosyal medya uygulaması bulunmaktadır. Bunun temelinde yatan sebep ise insanlığın var oluşundan beri süregelen iletişim kurma ihtiyacıdır. Gerçekleştirilen iletişimin şekli her yeni gelişmeyle değişse de iletişime duyulan ihtiyaç değişmemiş, hala insanı sosyal bir varlık yapan en temel ihtiyaç olarak yerini korumaktadır.

Yeni teknolojiler insanların iletişime olan ihtiyaçlarından daha fazlasını karşılama özellikleriyle ön plana çıkmış ve bu şekilde hayatlarının merkezinde yer almıştır. Sunulan çoklu ortamlar ile iletişim ihtiyacının yanında paylaşımlar yapma, takip etme ve takip edilme özellikleri ile kişilerin sosyalleşme ihtiyaçlarını da gidermek üzere üretilmişlerdir. Tüm bunların sanal bir ortamda yaşanıyor olması, kişilerin fazla zaman ve emek harcamadan birkaç tuşa basarak kişilerle iletişimi gerçekleştirmeleri, kişilerarası ilişkilere bakış açılarının da değişmesine yol açmıştır.

Sanal ortamlarda her an hızlı ve kolay gerçekleştirilen iletişimle, reel hayattaki ilişkilerin değeri ve yüz yüze iletişim kurma gereksinimleri azalmaya başlamıştır. Daha önce yapılan birçok çalışma, sanal iletişimin, yüz yüze iletişimin yerini almaya başladığını ve yüz yüze iletişimin değerini azalttığını göstermiştir. İletişimin yoğun olarak sanal ortamlarda gerçekleşmeye başlaması çevreyle ilişkilerin de sanallaşmasına zemin hazırlamış, ilişkilerde samimiyet ve maneviyat eksiklikleri artmaya başlamıştır. Araştırma sonucunda bazı insanların yakın çevreleriyle nadiren veya aylık rutinlerle bir araya gelip yüz yüze iletişim kurdukları ve buna rağmen bu sürenin kendilerince yeterli olarak değerlendirildiği, sanal iletişim platformu WhatsApp olduğu sürece sık sık yüz yüze gelmeye ihtiyaç duymadıkları görülmüştür. Bu şekilde sanal ortamlarda sosyalleşmeye çalışan kişiler gerçek hayatlarında yalnızlaşma sürecine girmişlerdir. İnsan ilişkilerindeki ve ilişkilere bakış açılarındaki değişimlere verilebilecek somut bir örnek olarak kabul edilebilir.

Albert Mehrabian mesajların %7’sinin sözel, %38’inin vokal, %55’inin sözsüz yollarla iletildiğine ilişkin bir formül geliştirmiştir (Dinçer, 2015:6). Bir iletişimde mesajların doğru aktarılabilmesi için ses tonunun ve beden dilinin önemi bilimsel yollarla doğrulanmışken, bazı araştırmacılar sanal ortamda eşzamansız gerçekleştirilen iletişimde kişilerin daha çok düşünmeye vaktinin olmasının iletişimlerini olumlu etkilediğini savunmuştur. Paralel olarak bu araştırmada da birçok görüşmeci kendini sanal ortamlarda daha iyi ifade edebildiğini, göz göze gelmemenin onlara cesaret verdiğini olumlu yaklaşımlarla ifade etmektedir. Ancak bakıldığı zaman, yüz yüzeyken söylemeye cesaret edilmeyen ş eylerin altında ortaya çıkabilecek sorunlar vardır. Yüz yüze olmadan söylendiği takdirde de olumsuzlukların olması kaçınılmazdır fakat birçok kişi bunun farkında olmasına rağmen sanal ortamda bulduğu cesarete ihtiyaç duymaktadır. Bu şekilde gerçekleştirilen iletişimlerin, ilişkilerde olumlu etkiler yaratması beklenemez aksine sanal ortamın verdiği cesaretle daima çatışmalar ortaya çıkar ve zarar gören ilişkilerin toparlanması güç olur. Sosyal bir varlık olan

51

insanın yüz yüze iletişimlerde çekingenlik yaşaması, gerçek hayattan soyutlanıp sanal ortamlarda var olarak aslında asosyalleşmeye başlaması gelinen üzücü bir noktadır. Gerçek bir hayatta var olan gerçek bir insanın yaşamı sanal ortamdan ibaret olamaz, teknoloji bilinçli bir şekilde ve amacına uygun kullanılmadığı sürece dengeler bozulmaya ve bu tür sorunlar artarak yaşanmaya devam edecektir.

KAYNAKÇA BÜYÜKÖZTÜRK, Şener; DEMİREL, Funda; KARADENİZ, Şirin; KILIÇ ÇAKMAK, Ebru (2014).

Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Pegem Akademi.

CÜCELOĞLU, Doğan (2014). İletişim Donanımları, İstanbul: Remzi Kitabevi

DİKMEN, Safiye Merve (2014). Sosyal Ağlar Bağlamında Kişilerarası İletişim Sürecinde Kendini Açma, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler Anabilim Dalı Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

GÜRÜZ, Demet; TEMEL EĞİNLİ, Ayşen (2014). Kişilerarası İletişim, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

HEPEKİZ, İpek (2018). Sosyal Medya Temelinde Kişisel Markalaşmanın Yeri, Yaşar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İletişim Anabilim Dalı Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İzmir.

KAMIŞOĞLU, İrem (2013). Sosyal Medyada Kişilerarası İletişim Çatışmaları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım Anabilim Dalı Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

KAYA, Alper, “WhatsApp Nedir? WhatsApp Hakkında Genel Bilgiler” (2017), https://www.tech-worm.com/whatsapp-nedir-whatsapp-hakkinda-genel-bilgiler, Erişim Tarihi: 17.09.2018.

KAYA, Aysun (2011). Sosyal Paylaşım Ağlarının Kişilerarası İletişim Sürecine Etkisi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler Anabilim Dalı Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

KER DİNÇER, Müjde (2015). İletişimin Kalbi: Sözsüz İletişim Becerileri, Ankara: Nobel Akademi Yayıncılık.

ÖZDAYI, Ebru (2010). Sosyal Etki Açısından Sosyal Paylaşım Ağlarının Kişilerarası İletişim Kullanımları: Facebook Kullanıcıları Üzerine Bir Araştırma, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

ŞİMŞEK, Hasan; YILDIRIM, Ali (2016). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Seçkin Yayıncılık.

TARCAN, Burcu (2015). Gençlerin Facebook Kullanımları: Almanya Ve Türkiye Örneği, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İletişim Tasarımı ve Yönetimi Anabilim Dalı Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir.

TEMEL EĞİNLİ, Ayşen (2014). “Sosyal Ağ Sitelerinin Kişilerarası İletişime Etkileri”, Uluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 3, ss. 229-251.

52

SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN YORUM ŞİDDETİ: KABALIK, NEZAKETSİZLİK VE SALDIRGANLIK

Ayşe Narin

Ege Üniversitesi Kişiler Arası İletişim - Doktora

Gülsüm Baş

Ege Üniversitesi Gazetecilik - Doktora

ÖZET Toplumsal ve teknolojik değişimler ile birlikte medyanın dönüşümü teknolojik alana doğru

yoğunlaşmıştır. Gündelik hayatın önemli bir parçası olan sosyal medya sayesinde bireyler ilgi alanlarına göre çeşitli alanlarda benlik sergileme ve takip edebilme imkânına kavuşmuştur. Bu çalışmada sosyal medya kullanımının bir biçimde arttırdığı bireysel şiddet dilinin Instagram evreninde çözümlemesi yapılmıştır. Bu çerçevede saldırganlık dili ile bireyin neyi inşa ettiği sorusu üzerinden yola çıkılmıştır. Yeni bir mekânda şiddet ve saldırganlık içerikli yeni bir dilin inşa edilmesinin ardalanındaki nedensellikler Lacan, Levinas ve Goffman’ın yaklaşımları temelinde, ben ve öteki, öznelerarasılık kavramları yüz yüze benlik paylaşımı ile sanal benlik başlıkları altında incelenmiştir. Çalışma örneklemi olarak en çok takip edilen ünlülerin hesaplarına yapılan şiddet dili, kaba ve saldırganlık içerikli yorumlar söylem analizi yöntemi ile ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Benlik, Öteki, Instagram, Şiddet Dili, Öznelerarasılık.

VIOLENCE IN SOCIAL MEDIA ON COMMENTS: ROUGHNESS, RUDENESS

AND AGGRESSIVENESS ABSTRACT With the social and technological changes, the transformation of the media has concentrated on

the technological field. Social media, which is an important part of everyday life, gives individuals the opportunity to show and follow their personality in various fields according to their interests. In this study, the language of individual violence, which social media use increased in some way, was analyzed in Instagram. In this framework, we started off about the question of what an individual builds with the language of aggression. On the basis of Lacan, Levinas and Goffman's approaches to the construction of a new language with a new vocabulary of violence and aggression, the concepts of intertextuality between myself and the other have been examined under the heading of virtual personality with a facial self-sharing. Violence, crude and aggressive interpretations on the accounts of the most frequently followed folklore as a sample of the study were analyzed by discourse analysis method.

Key Words: Personality, The Other, Instagram, Language Of Violence, Intersubjectivity.

53

GİRİŞ

Modern insanın trajedilerinden biri günlük hayatın akışında yoğun uyaran ve enformasyon yükü altında kalmaktır. Birey bütün bunların yoğunluğu içinde bedensel ve ruhsal anlamda yorgun düşmektedir. Bu zihinsel yorgunluk kişisel bağlamda günlük hayattaki bağların aksaması ve kopmasına neden olmaktadır. Dijitalleşen iletişim ağlarının günlük hayatımızın en önemli rutinleri haline gelmesi, sosyal bilimleri de bunun üzerinde düşünüp üretmeye yönlendirmiştir.

Dijital medyada sıklıkla karşılaşılan şiddet unsurları çalışmaların en çok üzerinde durduğu konulardandır. Bu nedenle bu çalışmada, ele alınan sosyal medyada şiddet içerikli dilin temellendiği konum ele alınmış ve inşa sürecinin nasıl oluştuğu incelenmiştir. Sosyal medyada öfke ve nefretin kolaylıkla ifade edilebilir oluşu mekânın etkili bir güce sahip olduğu fikrini de pekiştirmektedir. Çünkü yüz yüze iletişimin bireyde sağladığı otokontrolün zayıfladığı bir mecra olan sosyal medyada birey teknoloji ile baş başa kalmakta ve temelde insani bir eylem içinde olduğu fikrini arka plana atmaktadır. Dijital ortamda şiddet dilini kullanmanın sınırları daha geniştir. Bir diğeriyle yüz yüze gelmek bireyi, ahlaki olana doğru çağırmaktadır. Yüz yüze iletişimin en önemli etkilerinden olan mimik ve duygulanımlara maruz kalma halinin sosyal medyada zayıf olması söz konusu hipotezin etkisini arttırmaktadır. Bireyin, kullandığı şiddet dili ile öteki üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkiyi ölçebilme ve empati sağlayabilme şansı zayıflamıştır. Bu durum bireyin, sosyal medyada iletişim kurduğu bireylerle mekanik bir ilişki kurmasına ve benlik tasarımını, ilkel bir içgüdü ile yeniden kurgulamasına neden olmaktadır.

YÜZ YÜZE BENLİK SUNUMU Sembolik etkileşimci bakış açısına göre, her birey çeşitli gruplar içine doğmakta ve kişisel

hikâyelerinin inşasını diğer hikâyelerin bir parçası olarak gerçekleştirmektedir. Bireyler grup içinde ve karşılıklı bağımlılık ağları üzerinde yaşamaktadır. Birey, grup içinde yaşarken içinde bulunduğu toplulukla sürekli olarak etkileşim halinde bulunmak zorundadır ve söz konusu grup da bireye ihtiyaç duymaktadır. Grup içindeki diğer bireyler, birçok farklı yolla bireyin eylemlerini biçimlendirir veya şekillendirir ve birey de diğer bireylerin eylemlerinin biçimlendirilmesinde rol oynar. Eğer birey, grup içindeki diğerlerine saygı duyuyorsa, onlar tarafından kabul görmeyi, tasdik edilmeyi ve sevilmeyi istiyorsa, arzularını ve görüşlerini ya da davranışlarını onların arzu ve görüşleri doğrultusunda şekillendirmesi gerekmektedir (Beyazyüz; Göka’dan akt. Kulga, 2014: 118). Sembolik etkileşim yaklaşımına göre, etkileşim halindeki insanların eylemlerinin yorumlanması önemlidir. Çünkü etkileşimde bulunan bireylerin eylemleri sonucunda toplumsal yapı şekillenmektedir. Erving Goffman (2004), çalışmalarında özellikle bireylerin günlük yaşamı bir performans gösterisi şeklinde yaşadıklarını ve bu performanslarda edindikleri rollere göre kimlik geliştirmekte ve bunlara yönelik yöntemler üretmekte olduklarını iddia eder. Goffman bu iddiasında toplumsal etkileşim ve toplumsal benlik kavramlarını kastetmektedir.

Goffman (2004)’ın sosyolojisinde önemli bir yeri olan etkileşim düzeni; bir oyun için gerekli kurallar, bir trafik kodu sistemi veya bir dilin sözdizimi gibi anlamı sağlayan sözleşme sistemleri olarak ifade edilebilir. Goffman, etkileşim düzeni diye tanımladığı bağlamlara dair kapsamlı bir analiz geliştirmiştir. Bu bağlamlar diğerleriyle yüz yüze aktivitelerden oluşan, günlük sosyal durumlar, kurumsallaşmış yapılar ya da olağan dışı sosyal olayları da kapsayacak denli geniş ve insan hayatını domine edecek kadar çeşitli ağlardır (akt. Bayad, 2016: 82). Sosyal kimlik, sosyal mekânlarda kişiler arası iletişimin söz konusu olduğu her mecrada birey tarafından sergilenen bir roldür. Goffman’a göre, kişinin diğerleriyle ilişkisinde ortaya koyduğu rol, onlar tarafından bir imaj olarak algılanmaktadır. Sosyal kimlik, kişinin gerçekte sahip olduğu kategori ve özellikleri yansıtan bir kimlik veya kişinin kendi durumuna, varlığına ilişkin sübjektif duygularını ve izlenimlerini yansıtan bir kimlik de olabilmektedir (Goffman, 2004: 29-30). Goffman’a göre toplumsal yaşam oyuncular tarafından sahnede oynanan bir tiyatro oyunu gibi görünmektedir. Bireylerin günlük performanslarını bir tiyatro oyunu sergilermişçesine gerçekleştirdiklerini, bu süreçte başkaları tarafından izlendiklerini ve bunun bilinci ile bu izlenime uygun performans oluşturduklarını iddia etmektedir. Birey sahnenin her değişiminde farklı roller üstlenebilmektedir. Roller, belirli bir toplumsal konumda bulunan bir kişinin gerçekleştirdiği, toplumsal olarak tanımlanmış, toplumsal beklentilerdir. Goffman toplumsal yaşamı bir tiyatro sahnesi gibi ele alırken, toplumsal yapıyı bütünüyle değil, bireylerin kişilerarası iletişim ve

54

etkileşimleriyle değerlendirmektedir. Goffman etkileşimi, iki kişinin mevcut fiziksel varlıkları sırasında birbirlerinin hareketleri üzerindeki karşılıklı etkileri, olarak tanımlanmaktadır. Buna göre, öznellik ve benliğin gelişimi anlam ve bilinç deneyimden önce var olan şeyler değildir, aksine bunlar eylem ve etkileşim içinde inşa olan kavramlardır. Kişi, sahne önündeki rutini sırasında, kendi idealleşmiş görüntüsünü (ideal benlik) sergiler. Oyuncu, kendi ideal görüntüsü ile bağdaşmayan etkinlikleri, gerçekleri ve dürtüleri saklama eğilim göstermektedir. Bir kişinin pek çok rutini olmasına karşın, kişi sanki bunlardan şuanki çok önemliymiş gibi rol yapma eğilimindedir. Benlik sunumu an’ın içinde gerçekleşir.

Goffman’a göre (2004), sosyal yapı kurallarla şekillenmiştir. Özne ise bu kurallara genelde uyar veya ihlal eder. Ancak Goffman yüz yüze etkileşim sırasında sergilediğimiz bireysel farklılık ya da öznellik konusunu atlamamaktadır. Bireyin öteki ile karşılaşmasında kendine dışardan bakışı, yeniden biçimlendirdiği ve bu benlik sunumu için yöntemler ürettiğini açıklamaktadır. Bireyin, öteki ile kurduğu etkileşim süresince olmayı istediği yani görünmeyi istediği ve istemediği benlik donelerini ayırt edici davranmasının tümü bir benlik sunumu şeklinde ifade edilebilir. Ek olarak bütün bunlara rağmen, benlik sunum stratejileri kişinin bireysel özelliklerine göre farklılaşabilir. Hussrel, ‘başkasının beni’ni, insanın ortak bir temel olarak konumlandırıp, bütün yapılardan geride kalan ve egonun temelini oluşturan bir alana yerleştirir. Böylelikle, aslında bir başkası dediğimiz şey, varoluşumuzdaki ilk belirtilere kadar geriye gider. Yani bizim için başkası, kendimiz kadar asıldır. Varoluşumuz başkalarıyladır, “ben” onların üstüne onların aracılığıyla ikincil olarak gelir (Ceylan, 2012: 25). Bu şu demektir; ortak benliğin oluşturduğu her benlik ortaklığın oluşmasına katkıda bulunmaya devam eder. Bu nedenle, öteki olmadan ben, ben olmadan da ötekiyi inşa etmemiz mümkün değildir.

YENİ MEDYADA SİBER ZORBALIK VE SANAL BENLİKLER Günümüzde şiddet, kaba kuvvet kimliğinden çekilmiş ve fiziksel görünümlerini yitirmiştir.

Şiddet somut bir olgu olmaktan çıkmış, sistemlerin yapılarına içkin bir hale bürünmüştür. Şiddetin soyut bir hale bürünmesi onun üzerine konuşmayı da bir o kadar zorlaştırmıştır. Günümüzde şiddetin ifşa olduğu alanlardan biri de her zaman bir kamusal alan olarak düşünülen sosyal medyadır (Turan, 2017: 122).

Şiddet psişik şiddet kategorisine giren şiddetle tehdit, küfür, ayrımcılık, hakaret, kötü muamele vb.; yine yapısal şiddet kategorisine giren hiyerarşi kurma, görevli kılma-emir verme, yoksun bırakma (gelişim şansı vermeme); sözlü, psikolojik, sözsüz, duygusal, siyasal, cinsel, kadına yönelik, zorlama ve stres (engelleme, yoksun bırakma, dışlama, ayrımcılık); sembolik şiddet (töre, ahlaki şiddet, kültürel-normatif şiddet, ideolojik şiddet); kötü muamele (psikoterör/mobbing); küfür, kavga ve gündelik şiddet (konvansiyonel şiddet); taciz; işkence, infaz, linç, idam (düşünce soykırımı) şeklinde sınıflandırılmaktadır (Gümüş’den akt. Özer, 2017: 3).

“Siber zorbalık” tipik olarak başkalarına rahatsızlık ya da zarar vermek amacıyla kişilerin ya da grupların dijital ortamlarda gerçekleştirdikleri davranışlar olarak tanımlanır (Aslan-Önay Doğan, 2017: 96). Sosyal medyada kimliğin istenmediği sürece gizli kalabilme imkânı ve yeterli kişisel bilgiye ulaşılamaması sorunu, söz konusu şiddetin rahatlıkla ortaya çıkabilmesini etkileyen bir mecraya dönüşmesini sağlamaktadır. Günlük yaşam alanlarından daha farklı imkân ve koşullar içeren sosyal medya ve burada yer alan kişisel yorumlar, hakaret içerikleriyle psikolojik bir ş iddetin rahatlıkla sergilendiği bir mekândır. Siber zorbalık, sanal mecranın kimliksizliğinden ve değişebilir esneklikte benliklerin inşa edilebilirliğinden kaynaklanan bir sonuçtur. Birey gerçek benliğiyle ilintili, kimi zaman bir uzantısı olan sanal benliğini burada inşa etmektedir. Fakat çoğu zaman daha fazlası söz konusudur. Gündelik hayatta yapamayacağı eylemlerin veya olamayacağı kişilerin de rolüne bir sanal benlik inşasıyla bürünebilmektedir.

55

“Mascheroni, Vincent ve Jimenez (2015) yaşları 11-16 arasında değişen her ülkeden 4 odak ve 8 bireysel olmak üzere toplam dokuz farklı ülkeden 24 odak ve 50 bireysel görüşme yaparak sanal kimliklerin nasıl inşa edildiğini çalışmışlardır. Kuramsal olarak sanal ortamlar Goffman tarafından benliğin maske takılıp icra edildiği sahneler metaforuna denk düşmektedir. Çalışmanın bulgularına göre beklendiği gibi, maskülenlik ve feminenlik sosyal medyada olduğundan daha fazla sunulmaktadır. Türkiye’de yapılan çalışmalarda da sanal kimlik konusu incelenmiştir. Sütlüoğlu (2015) benlik sunumunu internet sitesi Facebook üzerinden çalışmıştır. Eskişehir ve çevresinden 15-24 yaş aralığından 429 gençle hem anket çalışması hem de içlerinden 9 kişiyle görüşme yapılmıştır. Gençlerin Facebook’ta sundukları benlikler paylaşılan anlar, fotoğraflar ve kişilerin anlamlandırmaları üzerinden analiz edilmiştir. Gençlerin tıpkı Goffman’ın sahne önü metaforunda olduğu gibi hep en güzel ve beğenilen anları paylaştıkları bulunmuştur” (Bayad, 2016: 90).

LACAN’A GÖRE ÖZNE VE ÖTEKİ Lacan’a göre, benlik ve kendilik bir tasarımdır. Her insan bir öznedir ve özne sembolik düzende

kendini ifade edebilir. Bilinçdışı; alt benlik ve öznenin aleyhinedir. Freud’un benlik olarak yorumladığı kavramı, Lacan özne olarak tanımlar. O’na göre, benlik ve kendilik bir kurmaca ve tasarımın sonucudur. Öteki ile ilişki “nesnel tin” bağlamında, normatif bir alandadır. Psikanaliz ile dilbilimi çalışmaları arasında ilişki kuran Lacan'ın psikanalitik kuramının temel ilkelerinden biri olarak kabul edilen ve bilinçdışına ilişkin olan yaklaşımını "Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır" cümlesi ile ifade etmiştir. Burada sözü edilen bilinçdışı özneyi çevreleyen yapının tümüdür. Kendi psikanaliz çalışmalarını Freud’a dönüş hareketi olarak da adlandıran ve psikanalitik kuram içerisinde felsefi süreçlere yakınlığı ve özneye bakış açısının farklılığı ile öne çıkan Lacan, kuramında, kendilik psikolojisinin benlik ve kendiliği; bilinçdışı, altbenlik ve özne aleyhine yapılanmış bir tasarım olarak gördüğünü ifade eder (Akt: Tuzgöl, 2018: 41). Lacan’da karşılaşılan temel kavramlardan birisi olan öteki (küçük harf ile yazılır) kavramı, Lacan öznenin tanımlanması ve konumunun anlaşılması bakımından önem arz eder.

“Bilinçdışı Öteki'nin söylemidir” derken bilinçdışının öteki benliklerin dil ile inşa ettiği bir yapıdan ve tasarımdan söz etmektedir. Burada anlatılmak istenen dil ile karşılaşılan bir Öteki’nin varlığıdır (Lacan, 1994: 20). O’na göre, insani arzu Öteki’nin arzusunun arzusudur; insan arzulanmayı arzular. O zaman ilk bakışta güç gibi gözüken şu denklem ortaya çıkar: insan kendini ancak dilde, yani Öteki'nin nezdinde gene Öteki tarafından ona dayatılan bu yabancı ortamda, kendine yabancılaşmış olarak imleyebilir (Lacan, 1994: 12). Ayna evresi, “ben”in oluşumunun bir kendilik imgesi ile özdeşleşme ve yabancılaşma olarak ifade edilen sürecin oluşmasıdır. Ayna evresi, Lacan’ın ifadesiyle anneden kopan bebeğin kendi silüetini keşfederek kendi ben’liğinin farkına varmasıdır. Bu farkındalık, birincil narsizim dönemi dediği öznenin kendi imgesine aşık olmasıyla gerçekleşir.

Lacan ötekiyi iki farklı yapı tanımlayarak yapılandırır. Lacan benzer ve imgesel eş olan ve küçük harf ile yazılan ötekiyi, imgesel özdeşleşme durumlarının kaynağını oluşturan bir şekilde açıklar. Bundan farklı olarak Öteki ise büyük harfle başlayarak yazılır ve simgesel düzleme aittir. Ve simgesel düzeni ve dili oluşturandır. Lacan, simgesel düzen içerisindeki öznenin Öteki ile aracılığı ile ve Ötekiden başlayarak inşa olduğunu “Bilinçdışı Ötekinin söylemidir” kavramı ile ifade etmiş olmaktadır (Lacan, 1994: 12-13). Arzunun ve bilinçdışının kurulumunun temel bir eksiklikle ilişkilendiren Lacan, bu eksikliği, fallus yoksunluğu olarak ortaya koymakta, Bu bağlamda arzuyu, öznede ve de Öteki’nde sembolik düzende eksik olan bir şeylerin dışa vurumu olarak ele almaktadır. Özne kendisinin toplumsal düzen içerisindeki sembolik konumunu Öteki aracılığı ile elde eder. Özne bu bağlamda Ötekine bağlı ve de bağımlıdır denilebilir. Ve öznenin arzusunun oluşumu Ötekinin arzusuna bağlıdır. Lacan bu durumu “Arzu Ötekinin arzusudur” şeklinde ifade eder (Tuzgöl, 2018: 48-49). Gerçekliğe ancak kendinin imgesi vasıtası ile ulaşılabileceği yönündeki Platon’un yaklaşımından etkilenerek oluşmuş olan bakış açısına göre, birincil narsisizmin dolayısı ile benliğin ilk unsurlarının, dolayısı ile ikincil özdeşleşmelerin oluşumu, ondan ona yani kendinden yine kendine yansıtılan kendi imgesiyle olmaktadır (Tuzgöl, 2018: 45). Lacan'a göre dilin özneden bağımsız işleyen yapıları vardır; özne de adeta oraya "iliştirilmiştir". Burada Lacan’ın dilbilim karşısındaki tavrı da çıkar ortaya: buna göre, dil durağan bir yapı değil, işleyen bir yapıdır (Lacan, 1994: 8). Gerçek, İmgesel ve Simgesel düzen insan gerçekliğinin üç farklı düzlemidir. Buna göre, insanın birden fazla gerçeklik düzlemi vardır ve her biri kendi gerçekliğini barındırır. Simgesel yapı, birbirine sıkı kurallar ile bağlanan ve

56

uyum içinde olan bir sistemdir. Bu sistemi, insanın içinde bulunduğu toplumsal, kültürel ve dilsel ağlar olarak ifade eder. Gerçek kavramı ise, imgesel ve simgesel düzenlerden bağımsız hep orada duran bir yapıdır.

METODOLOJİ ARAŞTIRMANIN AMACI Araştırmada “ünlü” olarak toplumda yer bulan, farklı alanlarda toplumda ilgi görmüş, isim

yapmış, popüler kullanıcıların, yeni bir mekân olarak Instagram’da kişisel hesaplarından yaptıkları paylaşımlara yönelik olarak yapılan takipçi yorumlarında kullanılan şiddet dili ve bu şiddet dili ile oluşturulan yeni dil ile neyin inşa edilmesinin amaçlandığı sorgulanacaktır. Bu doğrultuda, yaygın olarak yüksek sayıda kullanıcıya sahip olan bu kişilerin Instagram gönderilerine yönelik yapılan yorumlarda yaratılan saldırganlık dilinin ve “sanal şiddet”in ben ve öteki, öznelerarasılık kavramları yüzyüze benlik paylaşımı ile sanal benlik kavramları temelinde incelenecektir.

ÇALIŞMA EVRENİ VE ÖRNEKLEM Bu amaçlar doğrultusunda çalışma evreni olarak belirlenen Instagram’da, çalışma örneklemi

olarak en çok takip edilen ünlülerin hesapları ele alınacaktır. Bu çalışma için belirlenen kişiler Türkiye’de farklı alanlarda “ünlü” sıfatı taşıyan kişilerden seçilmiş olup aşağıdaki listede sıralanmaktadır:

No Kişi Takipçi Sayısı

1 Şeyma Subaşı 2,8 Milyon

2 Cem Yılmaz 3,5 Milyon

3 Pınar Altuğ Atacan 761 Bin

4 Demet Akalın 7,3 Milyon

5 Orkun Işıtmak 2,1 Milyon

6 Çağatay Ulusoy 3.2 Milyon

7 Nusret 16, 1 Milyon

Örneklem olarak seçilen kişilerin açık olarak kullanmış oldukları instagram hesaplarında yaptıkları paylaşımların büyük kitlelerce takip ediliyor olması, hem olumlu hem de olumsuz takipçilerinin bulunması, paylaşımları ya da yaşam şekillleri sebebiyle yorum alıyor olmalarına dikkat edilmiştir.

YÖNTEM Araştırmada örneklem olarak alınan kişilere gelen yorumlar, söylem analizi ile çözümlenecektir.

Sibel Arkonaç’ın (2014) Ian Parker’dan alıntıladığı üzere söylem, “nesneyi inşa eden ifadeler takımı”dır. Bununla, nesnenin kendi gerçekliğinden öte yeni anlamlara kapılar açılır. Ve dolayısıyla her kapı yeni bir anlama kapı açar. Ve nesne her defasında yeniden ve yeniden inşa edilir. Bu noktada, çalışmada yer verilecek söylemlerdeki şiddet dili, kaba ya da nezaketiz ifadeler ile bireylerin yarattıkları anlamlar incelenecektir. İdeolojiler kendilerini dil ile ifade eder ve biçimlendirir. Böylelikle dilin kullanımıyla söylem oluşur ve söylem dilin somut olarak bir bütün şeklinde anlaşılması demektir (İnceoğlu-Çomak, 2009: 35). Söylemin keşfinden sonra, artık evrensel gerçeklikten değil; birden fazla gerçeklikten söz edebiliriz. Gerçeklik söylemle ve söylemin içine inşa edilen bir şeydir. Her söylem bir gerçeklik inşasıdır. Böylelikle her gerçeklik söyleme tekabül eder (Sözen, 1999: 12).

57

BULGULAR Bu çalışmanın örneklemini oluşturan yoğun takipçiye sahip ünlü hesaplarında yer alan fotoğraf

yorumlarıdır. Bu yorumların içeriği ve üslup bakımından kurgulanan cümle dizimi söylem bağlamını kabalık ve psikolojik şiddet üzerinde yoğunlaştırmıştır. Elde edilen bulgular; bireylerin gündelik hayatta kullanamayacakları oranda kabalıkta bir dilin bu yorumlarda rahatlıkla kurgulanmasıdır. Bu bulgulardan yola çıkılarak söz konusu hipotez ispatlanmış olacaktır. Sadece televizyon veya sosyal medya aracılığıyla tanıdıkları bireyler hakkında, fotoğraflarının altına umarsızca yazılan hakaret ve şiddet dolu içeriğin üretilmesi gittikçe yaygınlaşmıştır.

Şeyma Subaşı Cimbom_gsg1905: “ bigün tekmeyi yiyeceksin bilio sun demi ozaman da gülersin böyle � �”

Hulyamustu: “ Niye yapmacıksın bukadar sevilmiyosun anlasana insanlar agiz dolusu linc ediyorlar seni ama yinede yuzsuzsun nasıl olcak”

dincmenustalar: “ inşallah ölemezsin şeyma”

safinaznadir (27 eylül) : Bakiyorum da o gunleri cabuk unuttun cocugum hani bizim bostana

gelirdin salatalık toplardik sonra o salataliklarla bol sarimsakli cacik yapardık. Agzın kuş ölüsü gibi Sarmisak kokardi diye okulda kimse yanina oturmazdi sonra sen ağlayarak safinaz teyzenin evisinin önüne gelirdin ben sana soğan ekmek verirdim. Hey gidi günler hey şimdi de şuşilerle besleniyor bizim sarimsak kokulu miniğimiz. Neyse benim kocam seslendi gitmem gerek Allaha emanet ol�.

Cem Yılmaz Karakasidris: “Halimize şükür ama, çoook eksiklerle göçüp gideceğiz bu fani dünyadan :)”

kft_burger_afyon: Nimetin olduğu masaya ayak koymakta neyin nesi kâfir beyinsiz

emine_sultan38 : “Sende para ılmadın defne degil kımse yüzüne bakmaz çünkü her halinle itici ve kendini bir halt sanan kendi dediğine kendi gülen sana o kadar para verip izlemeye gidiyorlar onlardada gram akıl yok halkın parasıyla biryerlere gelip halkı hiçe sayan sevimsizsin asla Kemal Sunal olamazsın Şener şen Metin Akpınar Zeki Alasya olamazsın demek istediğim sen bır hiçsın sadece paranla kadınlarla anılırsın yaptıklarınla anıl���� @cmylmz”

58

Pınar Altuğ Atacan aynur5kurt : “yaşlandın artik ömür gıdıyor”

yeditepe._itiraf : “Yaş farkı baya varmış anne oğul

kız gibi cikmissiniz @pinaraltug”

gayrimesru_isimler: “Kötü bi yaşlılık sarmış seni”

gayrimesru_isimler : “İyice yaşlandın”

Demet Akalın selinacar72: “Fare diye yorum yapmışlar cuk oturmuş ne faresi hemde lağam faresi koca ağızlı hiç sevmiyorum çok bile sürdü evliliği�”

aniltimucin : At ağızlı dönme kılıklı travesti ��

Envertasdemirofficial : Kimseye sitem etme sen bu kötü kalbinle yapayalnız kalmaya mahkumsun @demetakalin

an.tal.yam: Boyle zevki sefalar çek sonra yok icra geldi yok siz benim ne yasadini biliyormusunuz yok kızım

etkilendi diye maralar atıyorsun ama halk inanmiyor

Orkun Işıtmak

Hergunebi: Adam çirkin kendi karizmatik çıkınca adam flulamak .cool hareket asgsgshs.d.dd

cemaltan_04: aferin orkun vucudunun icine sicmissin

smh_614Aaa@: a bu ışıldak değil mi ? Ampul de ışıtıyormusun bari

mre.fblan: sen kimsin de senle foto cekinip tanisak mk boş pompasi ne katkin var dönguye basima sanatci topcu popcu mk gereksizi ya

efekan5398: Oros*u orkun

efekan5398: Sen illüminatisin o yüzden şerefsizsin

59

Çağatay Ulusoy: Fatmatilki: Hala şunu savunan gerizekalılar var amk adam uyuşturucu yapıp satmış kaç kişinin hayatını zehir etmiş bunun nesini savumuyosunuz ??? Yakışıklı ve zengin diye hiç bir şey demiyosunuz tepkinizi koymuyosunuz bu kadar mı kör oldunuz neyin sevgisi bu. Yarın öbür gün birinize tecavüz etse olsun ya yazık çok tatlı affedin dicek duruma düşmüşsünüz yazıkkk������

happy_life_l_you : Allah bu kadar yakışıklılık yerine guzellık yerıne akıl verseydı keşke@gizem karaca@cagatayulusoy@ bence sizi dizilere falan almasalar paranız bıtse de bu kadar haddinizi aşmazsınız!!

Nusret jacob_y_tattooartist: LAN @nusr_et seni ağzına ne olmuş öyle ya ağzı ağzı değil sanki Aksaray’da mağaza

yasin_abal: Nusret mason

habibembe: Çirkin şey. Agzi burnu yamulmuş bunun. Ne çirkin bir erkek

hbpot001 You are donkey

magaviloria : Selfish asshole

atas2128 : Hangisi sensin

SONUÇ VE ÖNERİLER Birçok manipülasyonu ve illüzyonu da beraberinde içeren sosyal medya, kullanıcıların farkında

olmaksızın bu illüzyon dünyasının ahengine kapılmasını sağlamaktadır. Büyük bir yanılsama ve illüzyonu da beraberinde sunan bir mekan algısı söz konusudur. Bireyden bireye değil aslında makinadan makinaya iletişim söz konusudur. Bu nedenle gerçeklik mekânsal anlamda bir değişim yaşarken daha soyut bir etki alanına dahil olmaktadır. Araçsal akıl ve birey burada teknoiletişim kurmaktadır. Sanal benliğini kurarken bireyler sosyal medyada günlük hayatın normlarından beslense de çoğunlukla bu normları sanal ortama taşımamakta ve farklı ve daha acımasız benlik sunumları gerçekleştirmektedir. Bilhassa öteki ile kurduğu ilişki ve dilde narsistik ve şiddetin en ilkel halleriyle karşılaşmaktayız.

Lacan’ın ayna evresine benzettiğimiz, sosyal medyada sanal benliğin keşfedilmesi durumu bireyin, anneden ayrılan bebeğin benliğini ayna karşısında keşfetmesi gibi, sosyal medya paylaşımları da ayna evresini gerçekleştirmeye yarayan bir araca dönüşmektedir. Birey ilkel bir sürece geri dönerek sosyal sınıfından kopmaya kendinin yeni görüntüsüne yani burada yer alan sanal benliğine hayranlık

60

duymaya başlar. Bu bağlamdan yola çıkarak yorumladığımız sosyal medyada sanal benliğin inşası, bir ayna işlevi gören sosyal medya, bireyin narsizme ulaşan bir benlik keşfine neden olmaktadır. Sosyal medyada yer alan paylaşımlarında kendi siluetini izleyen insan, Lacan’ın ayna evresi benzetmesine benzer özellikler gösteren bir narsistik sürece girmiş olur. Narsizim aşk ile benliğini izlemek, ötekini aşağıladıkça kendi benliğini yücelttiği duygusuna kapılma durumudur. Görülmek ve var olmak arasında bağ kurarak, sosyal medyada görünmenin gerçek hayatta da o kadar var olmakla ilintili olduğu yanılgısına kapıldığı anlamına gelmektedir. Elde edilen bulgular sonucu hipotezin söz konusu verilerle desteklendiği de ortaya çıkmıştır. Sıradan bireylerin ünlülerle sosyal medya üzerinden kurdukları iletişim türünün büyük bir bölümünü söz konusu kabalık ve şiddet dili içermektedir.

Kendileri için önemli ötekilerle karşılaşmalarında kadın ve erkeklerin kendi benliklerini sunarken ki oluşturdukları karmaşık yolları aydınlatmaya ve çözümlemeye çalışılmıştır. Toplumsal eyleyenler sürekli olarak diğerleri ile olan karşılaşmaları yönetmeye çalışırlar. Bireyler daima bir oyunun içinde oldukları için, Goffman’ın insan oyuncuları modeli, bir erkek veya bir kadının gerçekte ne olduklarını sormanın anlamsız olduğunu varsaymaktadır. Bireyler, kendiliğinden gelişen olaylarda veya ötekilere verilen tepkilerin içten olduğuna inandığı zamanlarda bile sonsuza dek sahne üzerindedirler. Egonun davranışı, daima çok çeşitli ötekiler ile dramaturjik karşılaşmalar yoluyla biçimlenir. Bizler ne yapar görünüyorsak o’yuzdur. Yaşadığımız müddetçe gösteri devam etmektedir. Diğerleriyle ilişkilerimizle benliğimizi inşa etmekte ve sunmaktayız.

KAYNAKÇA ARKONAÇ, Sibel (2014). Söylem Çalışmaları, İstanbul: Nobel Akademik Yayınları.

ASLAN, Alev; ÖNAY DOĞAN, Betül (2017). “Çevrimiçi Şiddet: Bir Siber Zorbalık Alanı Olarak “Potinss” Örneği” Marmara İletişim Dergisi, Sayı: 27, ss. 95-119.

BAYAD, Aydın (2016). “Erving Goffman’ın Benlik Kavramı ve İnsan Doğası Varsayımı”, Psikoloji Çalışmaları Dergisi, Sayı/Cilt: 36-1, ss. 81-93.

GOFFMAN, Erving (2004). Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu, Çeviri: Barış Cezar, İstanbul: Metis Yayınları.

İNCEOĞLU, Yasemin G.; ÇOMAK, Nebahat A. (2009). Metin Çözümlemeleri, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

KULGA, Celile Evil (2014). Günlük Yaşamda Benlik Sunumları Üzerine Bir İnceleme, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halka İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

LACAN, Jacques (1994). Fallus’un Anlamı, Çeviri: Saffet Murat Tura, İstanbul: Afa Yayınları.

ÖZER, Ömer (2017). “Medyada Şiddet Kullanımı: Şiddet Ekonomisi, Medyanın İdeolojik Şiddeti ve Yetiştirme Kuramı Açısından Bir Değerlendirme”, Marmara İletişim Dergisi, Sayı: 27, ss. 1-19.

SÖZEN, Edibe (1999). Söylem, İstanbul: Paradigma Yayınları.

TURAN, Hatice, (2017), “Sosyal Medya’da Şiddet: Sağduyunun Yitiminde Başkalık ve Kendilik Deneyimleri”, Marmara İletişim Dergisi, Sayı: 27, ss. 121-133.

TUZGÖL, Kamil, (2018), “Lacanyen Psikanalitik Kuram ve Öznenin Konumu” Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, ss. 41-53.

61