slow times urla sonbahar dergisi

4
SlowTimes Urla URLA İ Ç İ N İ Y İ , TEM İ Z, AD İ L VE SÜRDÜRÜLEB İ L İ R B İ R GELECE Ğİ N TOHUMLARINI EK İ YORUZ... Slow Food Urla, Zeytine Yağın, Üzüme Balın Düştüğü Günü Bağ Bozumu Şenliği ile Kutladı Tarihin her döneminde üzerinde yerleşimin olduğu yer Urla... Kazılarda bulunan, anforalar, küpler, antik liman ve yakınında gün ışığına çıkarılan zeytinyağı işliği ise, bu verimli topraklarda hep üzüm, zeytin, envai çeşit ürün yetiştirildiği ve ticaretinin yapıldığının kanıtı... Bu topraklar üzerinde yaşayan halklar bugün, dün ve binlerce yıldan beri “Zeytine yağın, üzüme balın düştüğü” günü, Eski takvim 1 Ağustos, (yeni takvim 14 Ağustos) gününü, şenliklerle kutlamışlar. Bu geleneksel bayram son 22 yıldır Urla Belediyesi ve Ziraat Odası önderliğinde “Bağbozumu Şenlikleri“ adı altında sürdürülmektedir. Bu sene de beldenin tarihi meydanı Malgaca Pazarı‟nda, Urla‟nın tarımsal zenginlikleri, geleneksel ürünleri sergilenip, başarılı yetiştiricilere plaket ve ödüller verildi. İki yıl önce kurulan ve başarılı çalışmalara imza atan Urla Slow Food gönüllüleri de şenliğe diğer STK‟lar gibi, bu yıl da destek verdiler. Slow Food ilkelerini, Urla Bağ Bozumu geleneğini, Uzunkuyu İlkokulunda gerçekleştirdikleri „„Tohumdan Sofraya‟‟ adlı çalışmayı posterler ile tanıtan gönüllüler, hazırladıkları geleneksel koruk suyunu, Urla‟nın kaybolmaya yüz tutmuş „„külür ekmeğini‟‟, kopanisti peynirini ve diğer geleneksel lezzetleri, Slow Food Urla standlarını ziyaret edenler ile paylaştılar. (Yazan: Bilge Bengisu Öğünlü) GÜNÜMÜZDE VE YAKIN GEÇMİŞTE 1 AĞUSTOS 14 Ağustos - eski takvimde 1 Ağustos, Urla Bağ Bozumu – zeytine yağ, üzüme bal düştüğü gün. Belki de yüzyıllardır Urla'da kutlanıyor. İnsanlar bu güzel ama zorlu (ağır) toprakta tarım yapıyor; toprağı belliyor, çapalıyor. Allahın güneşinde beli kırılıyor, elleri patlıyor...ama sonunda Toprak Ana, bu tarihte, emeklerinin karşılığı olan güzel ürünleri birer birer geri sunmaya başlıyor. Emektarlar da bir rahat nefes alıp o Pazar gününü tatil ilan ediyor… Denize koşuyor, aileleri, dostları ile o birbirinden lezzetli katmerleri, sarmaları, geleneksel yemekleri ile piknik yapıyorlar. Mart Dokuzu kışın, Hıdrellez baharın, Bir Ağustos ise yazın uğurlanışı olsa gerek. Antik çağlarda Dionysos şenliği olarak kutlana gelen şenlik, daha sonraları bir yortu, yakın geçmişimizde ise bir hasat ve deniz bayramı olarak kutlanmakta... (Yazan: Algan Tümerk) sayi: 2 Sonbahar 2011 Son 20 yıldır meyvesinden sebzesine,reçelinden pekmezine, turşusun- dan salçasına, zeytininden yağına kadar kendi ihtiyacını üretip tüketen bir yaşam biçimini tercih etmişken, yoğurdunu ve ekmeğini kendi yapmayı alışkanlık haline getirmişken, do- matesin ya da şeftalinin neden eski lezzette olmadığına kafa yoruyordum. Ekolojik denge bozuldukça, toprak verimsizleşiyordu. Domates fidanınız, hastalanıp yeterince mahsül ver- meden ölüyordu. Meyva ağacını bir sürü zararlı böcek sarıyor, biz de bununla nasıl başedeceğimizi düşünüyorduk. "Ne yapabiliriz?"i araştırırken;dünyada bir kısım insanın "Sürdürülebilir Yaşam Şekli"nin kurgusuyla uğraştığını öğrendim. Bu insanların; maddi değerlerin minu- muma düşürüldüğü, bilginin ve tecrübenin paylaşılırken takas edildiği bir sistemde kendil- erini çoğaltma çabaları boşuna olamazdı... Bill Mollison,dünyayı dolaşıp insanlara bir kültürü anlatmaya çalışıyordu. "Permakültür" adını verdiği sürdürülebilir yaşam şeklinin etik ilkelerini;yeryüzüne özen gösterme, insanlara özen gösterme ve kendi ihtiyaçlarımızı kontrol altında tutarak nüfus ve tüketime sınır getirme olarak sıralıyordu Bill Dede.. Biraz daha araştırınca bu iz üzerinde yürüyen ülkemdeki öncülere de ulaştım. Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü kurucusu Mustafa F.Bakır ve bir grup arkadaşı Erkan Buğday, SelinMurat Akhuy, Pınar -Mete Hacaloğlu, Pelin - Saydam Beyazıt İzmir'in Bayındır ilçesi, Dernekli Köyüne bağlı terkedilmiş Mersinli (Marmariç) ma- hallesine yerleşmişler, yaklaşık 800 m rakımda ve eğimli arazide Birleşmiş Milletler destekli "Permakültür Tasarım Yöntemleri ile Doğa Dostu, Sürdürülebilir ve Verimli Arazi Kullanım Modeli Geliştirme ve Uygulama Projesini" faaliyete geçirmişlerdi. Kurmuş oldukları Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği'nde 20-21 Ağustos 2011 tarihlerinde yapılan Permakültüre Giriş kursuna katıldım. Geleneksel uygulamaların bilgi ve güncel iletişim ağı ile gelişip değer kazandığı, cesaret ve özveri ile paylaşıldığı ve sürdürülebilir olmak için her türlü temelin sağlam atılması için çaba harcandığı bu ortamda olmak ve bu insanları tanımak benim için büyük bir kazançtı. Staj yapan gençleri ile bir işin ucundan tutma çabasındaki konukları ile farklıydı Marmariç...Kompost yapımını, malçlamanın önemini, örüntü kavramını öğrenmiş olmak elinize aldığınız herşeye farklı bakmanızı sağlıyor. Herşeye "en az iki işe yaramalı "gözüyle bakınca toprak ve doğa ile yaşamınız ayrı bir anlam kazanıyor. Orada olmanın keyfiyle kısa bir süre sonra da "Verimli Odun Ocakları ve Sobaları " ile ilgili bir atölye çalış- masına katıldım. Bu yılın pekmezini yaparken çok işimize yaradı Carlotta Verner'in bilgil- eri.. Her yıl aynı miktarda üzüm için yaklaşık 2 gün boyunca yanan pekmez ocağımız,bu yıl aynı miktar üzümü 1 gün de kaynattı...Daha az odun ile daha kısa sürede aynı verim, memnuniyet vericiydi... Aslında bütün çabam; -"Doğanın bize değil,bizim doğaya ihtiyacımız olduğunu" unutmadan; -"Bir tek ben yaparsam,ne değişir ki?"demeden; -"Biz değilsek kim?Bugün değilse ne zaman?" diyerek yola devam edebilmek için… (Yazan: Ecz.Hülya Şenoğlu) Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar2011 [email protected] Sayfa 8 Permakültür ile Dostluk Slow Food Urla Sonbahar Takvimi: 2 Kasım Çarşamba: Slow Food Urla Aralık ayı toplantısı 17-18 Kasım: Sayın Ümmühan Tibet ile zeytin yağı tadım ve bilgilendirme semineri 17-20 Kasım: Antik Zeytin ve Zeytinyağı semineri 20 Kasım Pazar: Urla Trekking Grubu ile Hurma Zeytini toplama yürüyüşü 9 Aralık: Urla Slow Food Toprak Ana (Terra Madre) Yemeği Rezervasyonlarınız için [email protected]’a mesaj atabilirsiniz

Upload: filiz-ozkan

Post on 30-Mar-2016

234 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Slow Food Urla grubunun hazirladigi Sonbahar dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: Slow Times Urla Sonbahar Dergisi

SlowTimes

Urla U R L A İÇ İN İY İ , T E M İZ , A D İL V E S Ü R D Ü R Ü L E B İL İR

B İR G E L E C E ĞİN T O H U M L A R I N I E K İY O R U Z . . .

Slow Food Urla,

Zeytine Yağın, Üzüme

Balın Düştüğü Günü

Bağ Bozumu Şenliği ile

Kutladı Tarihin her döneminde üzerinde yerleşimin

olduğu yer Urla... Kazılarda bulunan, anforalar, küpler, antik liman ve yakınında gün ışığına çıkarılan zeytinyağı işliği ise, bu verimli topraklarda hep üzüm, zeytin, envai çeşit ürün yetiştirildiği ve ticaretinin yapıldığının kanıtı... Bu topraklar üzerinde yaşayan halklar bugün, dün ve binlerce yıldan beri “Zeytine yağın, üzüme balın düştüğü” günü, Eski takvim 1 Ağustos, (yeni takvim 14 Ağustos) gününü, şenliklerle kutlamışlar. Bu geleneksel bayram son 22 yıldır Urla Belediyesi ve Ziraat Odası önderliğinde “Bağbozumu Şenlikleri“ adı altında sürdürülmektedir. Bu sene de beldenin tarihi meydanı

Malgaca Pazarı‟nda, Urla‟nın tarımsal zenginlikleri, geleneksel ürünleri sergilenip, başarılı yetiştiricilere plaket ve ödüller verildi. İki yıl önce kurulan ve başarılı çalışmalara imza atan Urla Slow Food gönüllüleri de şenliğe diğer STK‟lar gibi, bu yıl da destek verdiler. Slow Food ilkelerini, Urla Bağ Bozumu geleneğini, Uzunkuyu İlkokulunda gerçekleştirdikleri „„Tohumdan Sofraya‟‟ adlı çalışmayı posterler ile tanıtan gönüllüler, hazırladıkları geleneksel koruk suyunu, Urla‟nın kaybolmaya yüz tutmuş „„külür ekmeğini‟‟, kopanisti peynirini ve diğer geleneksel lezzetleri, Slow Food Urla standlarını ziyaret edenler ile paylaştılar. (Yazan: Bilge Bengisu Öğünlü)

GÜNÜMÜZDE VE YAKIN GEÇMİŞTE 1 AĞUSTOS

14 Ağustos - eski takvimde 1 Ağustos, Urla Bağ Bozumu – zeytine yağ, üzüme bal düştüğü gün. Belki de yüzyıllardır Urla'da kutlanıyor. İnsanlar bu güzel ama zorlu (ağır) toprakta tarım yapıyor; toprağı belliyor, çapalıyor. Allahın güneşinde beli kırılıyor, elleri patlıyor...ama sonunda Toprak Ana, bu tarihte, emeklerinin karşılığı olan güzel ürünleri birer birer geri sunmaya başlıyor. Emektarlar da bir rahat nefes alıp o Pazar gününü tatil ilan ediyor… Denize koşuyor, aileleri, dostları ile o birbirinden lezzetli katmerleri, sarmaları, geleneksel yemekleri ile piknik yapıyorlar. Mart Dokuzu kışın, Hıdrellez baharın, Bir Ağustos ise yazın uğurlanışı olsa gerek. Antik çağlarda Dionysos şenliği olarak kutlana gelen şenlik, daha sonraları bir yortu, yakın geçmişimizde ise bir hasat ve deniz bayramı olarak kutlanmakta... (Yazan: Algan Tümerk)

sayi: 2

Sonbahar

2011

Son 20 yıldır meyvesinden sebzesine,reçelinden pekmezine, turşusun-dan salçasına, zeytininden yağına kadar kendi ihtiyacını üretip tüketen bir yaşam biçimini tercih etmişken, yoğurdunu ve ekmeğini kendi yapmayı alışkanlık haline getirmişken, do-matesin ya da şeftalinin neden eski lezzette olmadığına kafa yoruyordum. Ekolojik denge bozuldukça, toprak verimsizleşiyordu. Domates fidanınız, hastalanıp yeterince mahsül ver-meden ölüyordu. Meyva ağacını bir sürü zararlı böcek sarıyor, biz de bununla nasıl başedeceğimizi düşünüyorduk.

"Ne yapabiliriz?"i araştırırken;dünyada bir kısım insanın "Sürdürülebilir Yaşam Şekli"nin kurgusuyla uğraştığını öğrendim. Bu insanların; maddi değerlerin minu-muma düşürüldüğü, bilginin ve tecrübenin paylaşılırken takas edildiği bir sistemde kendil-erini çoğaltma çabaları boşuna olamazdı...

Bill Mollison,dünyayı dolaşıp insanlara bir kültürü anlatmaya çalışıyordu. "Permakültür" adını verdiği sürdürülebilir yaşam şeklinin etik ilkelerini;yeryüzüne özen gösterme, insanlara özen gösterme ve kendi ihtiyaçlarımızı kontrol altında tutarak nüfus ve tüketime sınır getirme olarak sıralıyordu Bill Dede..

Biraz daha araştırınca bu iz üzerinde yürüyen ülkemdeki öncülere de ulaştım. Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü kurucusu Mustafa F.Bakır ve bir grup arkadaşı Erkan Buğday, Selin—Murat Akhuy, Pınar -Mete Hacaloğlu, Pelin - Saydam Beyazıt İzmir'in Bayındır ilçesi, Dernekli Köyüne bağlı terkedilmiş Mersinli (Marmariç) ma-hallesine yerleşmişler, yaklaşık 800 m rakımda ve eğimli arazide Birleşmiş Milletler destekli "Permakültür Tasarım Yöntemleri ile Doğa Dostu, Sürdürülebilir ve Verimli Arazi Kullanım Modeli Geliştirme ve Uygulama Projesini" faaliyete geçirmişlerdi. Kurmuş oldukları Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği'nde 20-21 Ağustos 2011 tarihlerinde yapılan Permakültüre Giriş kursuna katıldım.

Geleneksel uygulamaların bilgi ve güncel iletişim ağı ile gelişip değer kazandığı, cesaret ve özveri ile paylaşıldığı ve sürdürülebilir olmak için her türlü temelin sağlam atılması için çaba harcandığı bu ortamda olmak ve bu insanları tanımak benim için büyük bir kazançtı. Staj yapan gençleri ile bir işin ucundan tutma çabasındaki konukları ile farklıydı Marmariç...Kompost yapımını, malçlamanın önemini, örüntü kavramını öğrenmiş olmak elinize aldığınız herşeye farklı bakmanızı sağlıyor. Herşeye "en az iki işe yaramalı "gözüyle bakınca toprak ve doğa ile yaşamınız ayrı bir anlam kazanıyor. Orada olmanın keyfiyle kısa bir süre sonra da "Verimli Odun Ocakları ve Sobaları " ile ilgili bir atölye çalış-masına katıldım. Bu yılın pekmezini yaparken çok işimize yaradı Carlotta Verner'in bilgil-eri.. Her yıl aynı miktarda üzüm için yaklaşık 2 gün boyunca yanan pekmez ocağımız,bu yıl aynı miktar üzümü 1 gün de kaynattı...Daha az odun ile daha kısa sürede aynı verim, memnuniyet vericiydi...

Aslında bütün çabam; -"Doğanın bize değil,bizim doğaya ihtiyacımız olduğunu" unutmadan; -"Bir tek ben yaparsam,ne değişir ki?"demeden; -"Biz değilsek kim?Bugün değilse ne zaman?" diyerek yola devam

edebilmek için…

(Yazan: Ecz.Hülya Şenoğlu)

Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar2011 [email protected] Sayfa 8

Permakültür ile Dostluk

Slow Food Urla Sonbahar Takvimi: 2 Kasım Çarşamba: Slow Food Urla Aralık ayı toplantısı 17-18 Kasım: Sayın Ümmühan Tibet ile zeytin yağı tadım ve bilgilendirme semineri 17-20 Kasım: Antik Zeytin ve Zeytinyağı semineri 20 Kasım Pazar: Urla Trekking Grubu ile Hurma Zeytini toplama yürüyüşü

9 Aralık: Urla Slow Food Toprak Ana (Terra Madre) Yemeği Rezervasyonlarınız için [email protected]’a mesaj atabilirsiniz

Page 2: Slow Times Urla Sonbahar Dergisi

KÜLÜR EKMEĞĠ

Kurban Bayramının

Geleneksel Ekmeği

Bu ekmek özellikle

Kurban Bayramının

vazgeçilmez lezzeti-

dir; Kurban etinin

ağırlığını aldığı ve sin-

dirimi kolayladığı bi-

linir. Yüz yıllardır

yapılan bu enfes ko-

kulu ekmeğin içeriği

ise;

ekşi maya, buğday unu,

iyi damla sakızı, tarçın ve

karanfilden oluşur.

Taş fırınlarımızda pişen bu lezzetli ek-meğe doyum olmaz.

Söylentilere göre Anaxagoras milattan önceki yıllarda Urla civarında Klazomenai‟de yaşamış zengin mi zengin bir düşünür. Tüm servetini harcamış güneş diye diye. Söyledikleriyle güneşin bir tanrı olduğuna inananları kızdırmış. Pek kızmışlar „tanrı‟ olduğuna inandıkları güneşin bir „göktaşı‟ olduğunun haykırılmasına. Perikles korumuş Anaxagorası başına gelebilecek kötü şeylerden. M.Ö 400lü yıllarda Anaxagoras‟ın hayatını zehir eden güneş, bugün Urla‟yı yumuşacık ışıklarıyla usul usul ısıtıyor ve aydınlatıyor. Urlalılar, varlığın temelini „tohum‟ olarak adlandıran Anaxagoras‟ın saçtığı ışıkla „ata tohumu‟ na yönelmişler. Bu tohumların harekete geçmesini sağlayan Anaxagoras‟ın itici güç/telos diye adlandırdığı neden ise daha güzel bir dünyada yaşama isteği.* Çünkü dünya, atalarımızdan devraldığımız bir emanet. Çocuklarımıza bırakacağımız miras. İşte bu ilkeyle yola çıkmış Slow Food Urla gönüllüleri. Tohumdan Sofraya projesi kapsamında, temiz ve adil gıda için Uzunkuyu İlk Öğretim Okuluna el vermişler çalışmalarının hemen ilk yıllarında. Bugün bahçesinde organik tarım yapılan ilkokuluyla meşhur Uzunkuyu. Nasıl meşhur olmasın ki; Bir ilkokul düşünün, bahçesinde ata tohumundan domatesler, patlıcanlar, biberler yetiştirilmekte. Hem de ilkokul öğrencilerinin emeğiyle! Yanlış duymadınız, bu çocuklar daha ilkokul çağlarında ata tohumu, organik tarım nedir ne değildir öğreniyorlar! Urla Zeytinler köyü muhtarı Ali Koyuncu. Eşi Safinaz hanım ile birlikte 45 yıldır Zeytinler köyünde yavaş yaşam sürüyor. Safinaz hanım 65 yaşında. Ali Bey de diyelim bir iki yaş aşağı ya da yukarı oynasın. Ama ikisi de çok daha genç gösteriyorlar. Yavaş Yaşam‟ın artısı mı bilemeyeceğim ama çok sakin bir yaşam sürdükleri kesin. Bir bahçe içinde kışlık salçalar yapılıyor. Dizi dizi biber ve patlıcanlar kışa hazırlanıyor, yan taraftaki fırında ekmek pişiriliyor ve en önemlisi Safinaz hanım ve Ali bey bize kopanisti peyniri yapmayı öğretiyor. Kopanisti peynirinin fabrikasyon üretimi yok. Dolayısıyla her yerde bulabileceğiniz bir peynir değil. Keçi sütünden yapılan bir tür lor peynirinin, her gün azar azar tuz verilerek kırk gün boyunca yoğrulmasıyla elde ediliyor. Bu süreçte fermente olan peynirin üzerine biraz zeytinyağı gezdirince tadına doyum olmuyor….. Osman Erkurt 360 Derece Tarih Araştırmaları başkanı. Düşlerini denize kaptırmış. Kafasındaki deneysel arkeoloji projeleriyle Urla‟ya yerleşmiş. Arkadaşlarıyla birlikte Tunç çağında Yunanistan‟ın Anadolu kıyılarıyla bağlantısını sağlamış olan Kiklad kayıklarını dikişli yapım tekniğiyle inşa ediyor. Hiçbir çivi ya da özel yapıştırıcı kullanmadan. Mikonos, Minos, Andros, Samos adalarının oluşturduğu Kiklad adaları arasında yavaş yavaş salınmayı planlıyorlar. Ya Külür ekmeği? , karanfilli tarçınlı acı biber reçeli? Dünyanın en büyük kabağı? Hayat bir başka akıyor Urla‟da. Üzüme bal, zeytine yağ düştüğü Ağustos ayı Bağbozumu şenliklerinde geleneksele dönerek, hayatımıza yepyeni, yani „yavaş‟ bir boyut kattık. Yavaş yavaş aydınlanıyor Urla... (Yazan: Sema Öğünlü) *Her ne kadar Anaxagoras‟ın kavramları maddeye işaret etse de, ben bu yazıda bu ereğin

(telos) maddi olmayan, „daha iyi bir dünya istemi‟ olduğunu söylerken Anaxagoras‟a alçak

gönüllü bir nazire yapmak istedim.

Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar 2011 [email protected] Sayfa 2

Anaxagoras’ın

Güneşi Urla’yı

Aydınlatıyor

GELENEKSEL URLA

USÜLU PEKMEZ

YAPIMI

Ekin Ailesi’nden:

Üzümler sıkılarak şıra

haline getirilir. Elde edilen şıra 60 derece

civarı ısıtılarak içine ak toprak (killi) ilave

edilerek ertesi sabaha kadar bekletilir.

Posa dibe çöker, sifon yardımıyla üstteki

berrak şıra alınır ve bu şıra istenilen kıvama

gelinceye kadar kaynatılır.

Kaynatma esnasında kabaran köpük gibi

kısım bir süzgeçli kaşık ile bitinceye kadar

alınır. Alınan berrak şıra güneş altında da

tepside yoğunlaştırılabilir buna

da gün balı denir..

Urla’nın ġafak Lokantası

Zafer Caddesinde, 1975‟ten beri geleneksel Urla yemeklerini sunan Şafak Lokantasında hiç bir yemek yeme şansına eriştiniz mi bilmiyorum, bir kez o güzel tadları aldıysanız yemek vakti Urla‟daysanız, alıştığınız tatlar sizi lokantaya çekiyor. İşin büyüsü bu noktada başlıyor, zengin sebze, ot ve et yemeklerinin yanında inanılmaz işkembe çorbasına bağımlı oluyorsunuz. Klasik esnaf lokantasında duvardaki eski fotoğraflara bakarken lokantanın hikayesini merak ediyorsunuz. Lokantanın kurucusu Salih Gecikmiş‟ten anlatılan lokantanın hikayesi; bir yaşam hikayesini anlatıyor aslında... Şu an Şafak Lokantasının bulunduğu yerde köfteci olarak çalışan Salih Gecikmiş‟in ustası, askere alınınca 10 yaşında pastanede çalışmaya başlıyor. Usta çırak ilişkilerinin en güzel yaşandığı, içtenlikle bilgilerin paylaşıldığı, Hacı Salih Bey‟in lokantacı olmasının ardındaki yaşanmış deneyimleri paylaşmak istiyorum. 1925 doğumlu Salih Gecikmiş Merkez Lokantasında çırak olarak çalışmaya başladı. Ustası Sıtkı Sulkurtay‟dan çok şey öğrendiğini ifade ediyor .Ustası her zaman şunu söylemiş “ Yaptığın yemeği severek yapıyorsan ikram etmelisin; içine sinmeyen birşey varsa bunu ikram etmemelisin.” Bunu çalışma felsefesi haline dönüştürmüş. 10 yaşında çırak olarak bu işe başladığında sadece geçerli bir iş olarak bakmış ama ustasının işine gösterdiği özen ve sevgiyle işine saygı duymuş. Ustasının bir sözü onu motive etmiş olmalı ki 26 sene aynı lokantada sebat ederek çalışmış. Sıtkı beyden yemeğin ilimini aldığını biliyor ve minnet duygusuyla anıyor. 3 çocuk sahibi olunca para yetmemeye başlıyor ve ustasının izniyle Merkez Lokantasının yanına bir arkadaşıyla ortak bir lokanta açıyor. Ortağı vefat edince lokantayı olduğu gibi ortağının kardeşine devrediyor ve ardından su an Şafak Lokantasının bulunduğu yerde 1974 yılında oğluyla birlikte Şafak Lokantasını kuruyorlar. Aynı heyecan ve sevginin oğlunada geçtiğini görüyoruz. Ne zaman Şafak Lokantasına gitseniz İsmet beyi önlükle mutfakta çalışır buluyorsunuz. Şafak Lokantasına yolunuz düşerse tulumba tatlısı ve irmik helvasını denemenizi tavsiye ederim, işkembe çorbasıda vazgeçilmez lezzetlerinden. Lokanta artık sadece esnafa değil Urlaya gelen misafirlerin de uğrak yeri haline gelmiş durumda. Talebe cevap verebilmek için lokantayı yenilemeleri, Şafak Lokantasının serüveninin daha uzun yıllar devam edeceğini gösteriyor.

(Yazan: Sema Sertkaya)

Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar 2011 [email protected] Sayfa 7

URLA’DA YAVAŞ YAŞAM...

Page 3: Slow Times Urla Sonbahar Dergisi

Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar 2011 [email protected] Sayfa 4

Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar 2011 [email protected] Sayfa 5

Geleneksel yöntemlerle nineden toruna ulaşmış ek-mek mayası Urlamızın şirin

köylerinden Yağcılar da yıllardır süre gelen bir şe-

kilde çoğalarak günümüze ulaşınca. vesileyle benim

ellerimde de farkl tatlandırı-larak soframızda

yer almaya devam edi-yor.Gereken malzeme

aşağıda:

Tepeleme 2 çorba kaşığı tam buğday unu

ılık su....Bu 2 malzeme ekşi maya ile geceden bir-

leştirilip battaniyeler arasında sıcak

yardımıyla kabartılır..

Ertesi sabah kabaran maya yetecek kadar tuz, un ve

yine ılık su yardımıyla yumuşacık bir hamur

kıvamına gelene kadar yoğ-rulur ve bol ceviz içi ve köy

kekiği ile lezzetlendirilerek 3 veye 4 saat kadar kabarmaya bı-

rakılır. Kabaran ekmek iyice ısı-tılmış fırında yaklaşık 50 dakika kadar kızarıncaya

kadar pişirilir.

KEKĠKLĠ VE CEVĠZLĠ EKŞĠ MAYA EKMEK

(Mehtap Susuzlu’dan)

Eski Urla en hareketi yaşanan köprü başında, merkezdeki bütün sokakların kesiştiği köşede, 1880 den beri Urla‟lılara odun ekmeği yapan, Köprübaşı fırınının hikayesini size anlatmak istiyorum. Bu güzel fırını 1880 yılında ilk işletmeye başlayan Yorge Abaci isminde bir Rummuş. Mübadele zamanında Muhacir Mehmet Sezgır devralmış fırını, daha sonra Burhanettin Taşkan‟a geçmiş. Şu an oğlu Ahmet Can Taşkan işletiyor, yanında çalışanlarıyla birlikte. Duvarda eskiye ait bir fotoğraf dikkatinizi çekiyor. Ayakta en sağda Burhanettin Taşkan, ortada esnaf Kahraman Savli ve en başta solda fıstıkçı dedeleri İbrahim Bey‟i görüyorsunuz. Geleneksel yöntemlerle odun ateşinde, muhteşem koku ve lezzette; mısır, çavdar, buğday, kepek, simit, peksimet ve Urla‟nın geleneksel dolmalık ekmeği ile zengin ekmek çeşitleri yapıyorlar. Fırından çıkan sıcak ekmek kokuları eşliğinde sohbet ederken, evlerde hazırlanmış oğlak eti ve sebzeli toprak güveçlerinde eskiden olduğu gibi fırına verildiği dikkatimi çekiyor. Ahmet Can Bey fırını anlatırken ki gurur ve heyecanından sahip olduğu bu değeri çalışanları ve oğluyla birlikte severek devam ettirdiği görülüyor .Urla‟nın en eski fırının aynı ruhla yaşayacağını hissederek rahatlıyorsunuz. Oradan ayrılırken hediye ettikleri, fırından yeni çıkmış buram buram kokan mısır ekmeğinden dayanamayıp bir parça koparıp yerken ,1880 yıllarında aynı ekmeği yediklerini, köprü başında Rumların da yaşadığı o büyülü zamanları hayal ediyorsunuz. Aynı koku ve tadın hala yaşadığına şükredip ,minnet duygusuyla bu güzel fırına bir kez daha dönüp bakıyorum .130 yıl hiç durmadan hizmet vermesi

inanılmaz. Insana güven duygusu veriyor.

(Yazan: Sema Sertkaya)

Tarihi KöprübaŞı Fırını

Bağ Bozumu 2011’den Anılar

Page 4: Slow Times Urla Sonbahar Dergisi

Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar 2011 [email protected] Sayfa 6

Slow Food Urla Sayı: 2 [email protected] Sonbahar 2011 [email protected] Sayfa 3

Bu yaz, yarımadamızın çok yoğun kokusu ve tadıyla nam salmış Kopanisti Peyniri'ni yak-ından tanıyalım istedik... Slow Food Urla üyeleri olarak Zeytinler köyü muhtarı Ali Koyuncu ve eşi Safinaz Koyun-cu'yu ziyaret ediyoruz. Ali Koyuncu “8-10 kg lordan çı-kan” Kopanisti peynirini kabın içinde masaya getiriyor. Ayrı bir tabakta mis gibi zeytinyağı geliyor... “zeytinyağı şimdi acısını alır kopanistinin” diyor muhtar. Mustafa Ekin ise “alanda katık bu” diye ekliyor. Peynir o plastik leğenin içinde nasıl korunuyor diye merak ediyoruz. Dolapta saklamıyor-larmış ama hergün karıştırılır-mış...her allahın günü... Safi-naz Hanım hemen poşuyla ör tüp get i r iyor leğeni . Haziran'ın 17sinde başlamış karmaya, günde iki kere. Kırk günde olurmuş Kopanisti peyniri. İlk iki gün eliyle yoğu-rur, sonra tahta kaşıkla kar-maya başlarmış. On gün oldu mu yavaş yavaş tuz gezdirmek gerekirmiş. Ali Koyuncu alıyor sözü; 1800'lerde Türkler Rum-lar'la birlikte çalışırlarmış bu diyarlarda. Kopanisti kelimesi onların dil inden gelmiş. “Keçileri dağlarda otlatan ço-banlar sütü sağıyorlar, henüz mandıra yok. Birinci ürün olarak peynir elde ediyorlar. Peynirin suyu ile süt yeniden karıştırılığı ve mayalandığında yüzeye çıkan kısım alınarak yapılan ikinci ürün olarak alını-yor lor” Bu lor elde edilir ve salamura fıçılarına konurmuş. Sonra karıştıra karıştıra Kopanisti yapılırmış. Şifalı bir ürün olduğundan da dem vu-ruyor Ali Koyuncu. Dağda bir gün bir çobanın bir kaza ne-deniyle her tarafı yanmış bir çocuğu cildine Kopanisti peyniri süre süre iyi ettiğini anlatıyor. “Yemesini sever de herkes yapmasını sevmez” diyor. “Karıştırmazsan kokar...”, “kokanı da çok fena kokar” diyor Safinaz Hanım. Keçi lo-runda az yağ olduğu için daha kaliteli olurmuş, beyaz olur-muş. Her sorumuzda içeriden yeni bir tat geliyor. Önce do-mat. Sonra erik. Sonra üzüm… (Yazan: Lale Başarır) (Fotoğraflar: Sema Öğünlü)

KOPANĠSTĠ PEYNĠRĠ

Bağ Bozumu 2011’den Anılar Slow Food Urla, temel ilkeleri olan iyi, temiz ve adil gıdaların ve üretim

yöntemlerinin tanınması, yaygınlaştırılması amacı ile çalışmaktadır. Bu çerçevede gelenek-sel yemeklerin ve kültürel değerlerin yaşatılması, tek tip beslenmek yerine sofralarımızda bio-çeşitliliğin devamı, küçük esnafın ve üreticinin desteklenmesinden yanadır. Urla Slow Food gönüllüleri tüm bu ilkelerin altını çizmek; ata tohumları ile üretim yapanları, soframızın zenginliğine geleneksel yöntemleri devam ettirerek katkıda bulunanları onurlandırmak; ve Urla’nın bu ilkeler çerçevesinde gelişimine örnek olan, vizyon katan çalışmalara dikkat çek-mek amacı ile bu yıl da 13 kişiyi plaketler ile onurlandırdı:

2011 SLOW FOOD URLA PLAKETLERİ

Bu topraklarda bulunmuş, antik çağın en eski zeytinyağ işleklerinden biri Urla‟da yer

almaktadır. Yaklaşık 2600 yıl önce, M.Ö. 6. yy‟da işlevsel olduğu bilinen Klazomenai Zeytinyağı işleği, kapasitesi, sürekli üretim yapılmasını sağlayan çifte kuyusu ve limana olan yakınlığından dolayı, o çağda Urla zeytinyağının Ege kıyılarına, adalara ve belki de Mısır‟a kadar uzanan geniş bir yöreye gönderildiğine işaret etmektedir.

♦ Urla‟nın zengin ve köklü geçmişinin bu eşsiz kanıtını ortaya çıkaran ve canlandıran üyemiz Sn. Ertan İplikçi ve ona destek olan Arkeolog Sn. Güven Bakır’a;

♦ Antik Tekneler ve Denizcilik konusunda araştırmalar yapan 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği; Ege denizindeki Kiklat adaları ve anakara arasında ticaret ve ulaşımı sağlayan; çivi kullanılmadan, keten, iplik ve ahşap ile inşa edilmiş, Kiklat kayıklarını Urla„da yeniden canlandırarak, Urla için modern çağımızda yeni ufuklar açtılar. Özverili ve zorlu çalışmaları nedeniyle SF Urla, 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği Başkanı Arkeolog Sn. Osman Erkurt ve ekibine;

♦ Urla‟da yıllardır titiz ve özenli çalışmaları ile dikkatimizi çeken, işini severek yapan ve yaptığı işe saygı duyan geleneksel Bakkallardan Sn. Emin Kıpkıp ve

♦ Nesli tükenmekte olan yerli güvercin ırklarından, yöremizde raslanan keçi ırklarına ve secerelerine, engin bilgi sahibi, titiz, araştırmacı esnaf, Sn. Ali Kıpkıp’a ;

♦ Urla‟nın geleneksel yemek kültürünün mihenk taşlarından, 1880 den beri, 131 yıldır ayni yerde, taş odun fırını olarak kesintisiz üretim yapan Köprübaşı Fırını‟nın tüm geçmiş emektarları adına, geleneğini günümüzdeki sürdüren sahiplerinden Sn. Ahmet Can Taşkan‘a;

♦ Ustadan çırağa, babadan oğula ayni meslek sevgisini devam ettiren, Ustası Sıtkı Surkultay‟dan edindiği Urla Lokantacılık geleneğini günümüzde yaşatarak oğlu İsmet Gecikmiş‟e ak-taran, en kıdemli aşçı ustamız Sn. Hacı Salih Gecikmiş’e;

♦ Soframızda bioçeşitliliğin sürekliliğini sağlayan yöresel otları tanıyan ve bilgisini SF Urla Ot gezisinde bizlerle cömertce paylaşan Sn. Şerife Kublay ve

♦ Kendi kültürünün geleneksel tadlarını yılllardır yapa yapa mükemmelleştiren, köy meydanında ikram ederek devamını sağlayan, gençlere örnek olan Özbek köyünden ablamız, Sn. Yücel Çırçır’a;

♦ Uzunkuyu Köyünde yıllardır fazla bir getirisi olmamasına rağmen, kendi damak zevklerini de düşünerek üretimine devam ettikleri, ufak tefek, fazla gösterişi olmayan ama lezzetleri ve kokusu kolay kolay akıllardan çıkmayan, susuz yetiştiği için „kır domatesi‟de denen ata tohumu ile üretim yapan Sn. Kemal Öztürk’e ve,

♦ Bizlerle ayni vizyonu paylaşan ve sunduğumuz „Tarladan Sofraya Sağlıklı Beslenme‟ projesine içtenlikle destek veren Uzunkuyu İlk Öğretim Okulu öğretmenleri ve öğrencileri adına, okul müdürü Sn. Ahmet Yürümez’e;

♦ Zeytinler Köyünde, dedelerinden kalma Kopanisti peyniri yapım geleneğini sürdüre-rek; her tarafımızın koruyucu katkı maddesi ile dolup taştığı günümüzde, lor peynirinin kendi koruyu-cularını ürettiği bu doğal peyniri bizlere aktaran Sn. Ali Koyuncu ve eşi Safinaz Koyuncu’ya;

♦ Araştırmacı, titiz ve detaycı kişiliği ile Kent Belleğinin temsilcisi Urla‟lı üyemiz ve ağabeyimiz Sn. Algan Tümerk’e;

Slow Food Urla gönüllüleri olarak şükranlarımızı sunarız.