slamdunk dergi - sayi 63

76
SLAMDUNK ÇILGIN KULÜP SAH i PLER i Üfürükçü Garnett Cavs’te koç çıkmazı Savunma mesafesine dikkat! FASTBREAK TARZLARI NBA TARİHİNİN EN GARİP YILDIZ MI, DEĞİL Mİ? JOSH SMITH EUROLEAGUE TOP 16 ANADOLU EFES FENERBAHÇE ÜLKER GALATASARAY LIV HOSPITAL BABASININ EKMEĞİNİ YİYENLER HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ 05 - 11 Ocak 2015 / SAYI: 63

Upload: baras-medya

Post on 07-Apr-2016

279 views

Category:

Documents


17 download

DESCRIPTION

Haftalık Online Basketbol Dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: SlamDunk Dergi - Sayi 63

SLAMDUNK

ÇILGIN KULÜP SAHiPLERi

Üfürükçü GarnettCavs’te koç çıkmazıSavunma mesafesine dikkat!

FASTBREAK

TARZLARI

NBA TARİHİNİN EN GARİP

YILDIZ MI, DEĞİL Mİ?

JOSH SMITH

EUROLEAGUE TOP 16ANADOLU EFESFENERBAHÇE ÜLKERGALATASARAY LIV HOSPITAL

BABASININ EKMEĞİNİ YİYENLER

HAFTALIK BASKETBOL DERGİSİ 05 - 11 Ocak 2015 / SAYI: 63

Page 2: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 3: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 4: SlamDunk Dergi - Sayi 63

www.slamdunkdergi.com

YAZIŞMA ADRESİ TALATPAŞA CADDESI ÇELENK SOK. NO: 27/A KAT:4

GÜLTEPE / KAĞITHANE / İSTANBULTEL: +90 (212) 325 91 25 - FAX: +90 (212) 258 70 59

Genel Yayın Yönetmeni Bilgahan Aras

[email protected]

Yazı İşleri Müdürü Burçin Yalçın

[email protected]

Haber Müdürü Bulut Çiftçi

[email protected]

Görsel Yönetmen BARAS MEDIA

[email protected]

Fotoğraf Editörü Utku Ulutaş

[email protected]

NBA Editörü Mutlu Nazlı

[email protected]

Katkıda Bulunanlar Can Hasgör, Şaban Işık, Anıl Cantepe

Ali Konavic, Faruk Çolak, Murat EyüboğluAlican Şengül, Niko Yenibayrak, Recep Özerin,

Furkan Furat, Gürhan Ulusoy

Reklam Rezervasyon Bilgehan Aras

[email protected]+ 90 (533) 552 07 49

Yayının Türü: Yerel SüreliYayıncı: Baras Basım Yayın

Adresi: Sanayi Mah. 1673. Sok. No: 34-34510 Esenyurt / İstanbulTel: 0 (212) 622 63 63 Fax: 0 (212) 605 07 98

Slamdunk Haftalık Basketbol Dergisi, Baras Basım Yayın tarafından yayınlanmaktadır.Yazı ve fotoğrafların tüm hakkı Slamdunk Dergisi’ne, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Slamdunk Dergisi Türkiye Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz

vermiştir.

SLAMDUNK

Page 5: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 6: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Cleveland’ın 1 numarası tabii ki o ama bu hafta yaşananlar, çok daha fazlası olduğuna işaret ediyor...

eBron James’le dolu bir hafta geçirdik. Koç David Blatt’in zaten tartışmalı olan durumuna bir mum da Lebron dikti. “Blatt, Cavs için doğ-ru tercih mi?” sorusuna “Evet, o bizim koçumuz. Yani başka koçumuz var mı ki?” cevabını verdi.

Bunun üzerine LeBron’un gerekli gördüğü takdirde profesyo-nel bir karar almakta zorlanmayacağı ve Cleveland’dan tekrar ayrılma konusunda tereddüt etmeyeceği haberleri çıkmaya başladı. Tabii iki gün sonra bunları yalanladı ancak biz yemeyiz! Hepimiz biliyoruz ki LeBron şu an Miami’de olduğundan daha güçlü ve bunu kullanmaktan çekinmeyecek. Peki sonuç? Blatt’i harcayacaklar matmazel! Bana öyle bir his geldi…

L

Koç mu? Ne koçu?!

Page 7: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Cleveland’ın 1 numarası tabii ki o ama bu hafta yaşananlar, çok daha fazlası olduğuna işaret ediyor...

FastBreak

Koç mu? Ne koçu?!

Page 8: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Yıldızlar bench’e, yedekler sahaya... Brooklyn Nets’te neler oluyor?

eron Williams ve Brook Lopez artık yedek oyuncular ve bunu kim-se sorun edemiyor. Karasev, Plumlee, Teletovic, Jarrett Jack, hatta Bogdanovic… Artık Brooklyn’in daha değerli parçaları bunlar.Eski günlerinizi sahada yaşamıyorsanız saha dışında da yaşatamazsınız. Deron Williams bugün hiçbir koçu yerinden edemez! Hele bir de

parayı “o kadar da” dert etmeyen bir patrona sahipseniz “pahalı yedek oyun-cu” statüsüne düşmeniz de kaçınılmazdır. Koç Lionel Hollins “Onlar hâlâ bu takımın parçaları. Kesilmediler, paralarını alıyorlar. Sadece oyun bunu gerekti-riyor. Herkes görevini yapacak” şeklinde bir açıklama yaptı. Biz de artık Nets’in “franchise oyuncusu” olmadığını söyleyebiliriz. O görevi Hollins üstlenecek! Uzun vadede neler yapabileceğini göreceğiz. İki sezondur sadece PR yapan bir takımın artık böyle “ciddi sportif” bir karar alması olumlu bir gelişim.

D

Brooklyn’de radikal adımlar

Page 9: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Yıldızlar bench’e, yedekler sahaya... Brooklyn Nets’te neler oluyor?

FastBreak

Brooklyn’de radikal adımlar

Page 10: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Rakibin sinirlerini bozma konusunda bir dünya markası olan Kevin Garnett, repertuvarına yepyeni bir hareket ekledi!

BA’in “trash talker” uzmanı Kevin Garnett, geçtiği-miz günlerde oynanan Indiana Pacers maçında David West’in ayarlarını “kulağına üfleyerek” bozmuştu. Sonrasında ufak bir itişme oldu ve West’e teknik faul çalındın. Yine de Garnett’in sizinle uğraşmasını

büyük bir başarı olarak kabul edin! Hatta Tyler Zeller geçen hafta “Hiçbir zaman Garnett’in benimle uğraşmasını sağlayacak kadar iyi olamadım” gibi bir itirafta bulunmuştu. West de karşılaşmanın ardından “Sahada basketbol oynuyoruz. Hiç hoşuma gitmeyen bir hareketti” dedi ve Lance Stephenson’ın geçen sezon LeBron James’in kulağına üflediği anı hatırlattı. “Stephenson’ınki daha tutku doluydu, Garnett’inki biraz agresif oldu!”

N

Üfürükçü Garnett!

Page 11: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Rakibin sinirlerini bozma konusunda bir dünya markası olan Kevin Garnett, repertuvarına yepyeni bir hareket ekledi!

FastBreak

Üfürükçü Garnett!

Page 12: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Atlanta Hawks’ın durumu, geçtiğimiz sezondan beri ortada; bu sezon iyice yükseldiler ve Doğu’nun tepesine yerleştiler. Detroit Pistons, Smith gitmeden önce oynadığı son dört maçı kaybetmişti; Smith gittikten sonra çıktıkları dört maçı da kazandılar. Smith’in yeni takımı Houston Rockets ise bu transferin ardından beş maçta üç mağlubiyet aldı. Sorun sende değil, bizde Josh!

Josh Smith laneti!

FastBreak

Josh Smith’in ayrıldığı yere bereket mi geliyor?

Page 13: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Josh Smith laneti!

S L A M D U N K D E R G İ A P P S T O R E ’ D A . K E N D I A P L I K A S Y O N U Y L A D A Y A Y I N D A . I P A D V E I P H O N E ’ U N U Z L A T Ü R K I Y E ’ N I N T E K O N L I N E H A F T A L I K B A S K E T B O L D E R G I S I N I I S T E D I Ğ I N I Z Z A M A N , I S T E D I Ğ I N I Z H E R

Y E R D E O K U Y A B I L I R S I N I Z . T E K Y A P M A N I Z G E R E K E N A P P S T O R E ’ D A N “ S L A M D U N K ’ I Ü C R E T S I Z I N D I R I P, K E Y I F L E O K U M A Y A B A Ş L A M A K . . .

O N L I N E H A F T A L I K B A S K E T B O L D E R G I S I S L A M D U N K D E R G I . C O M

A P P L E S T O R E ’ D A

Page 14: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Maç başladıktan dakikalar sonra salona gelen seyirciler haklı mı? NBA’deki oyuncular gerçekten de maç başlarını yeterince ciddiye almıyor mu? Cevabı burada...

yıllık tartışma, sonunda rakamsal verile-re döküldü. Basketbolu seven herkes en az bir kere “Basketbolcular son çeyreğe kadar rahat takılıyor” muhabbetine maruz kalmış-tır. NumberFire.com’dan Bryan Mears, olayı

“Son çeyrekteki savunma tutumları” üzerinden değerlendirmiş.İlk çeyrekte savunma oyuncuları, rakip şutlarını ortalama 137 cm mesafeden karşılarken, son çeyrekte bu mesafe ortalama 123 cm mesafeye düşüyor. Asıl kritik düşüş ise 2,4 metre ve daha uzaktan atılan şutların savunmasında. İlk çeyrekte orta ve uzun mesafeli atışlar ortalama 158 cm mesafeden karşılanırken, son çeyrekte ise bu mesafe 141 cm’ye kadar düşüyor.

40

“Bana mesafeli davranma!”

Page 15: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Maç başladıktan dakikalar sonra salona gelen seyirciler haklı mı? NBA’deki oyuncular gerçekten de maç başlarını yeterince ciddiye almıyor mu? Cevabı burada...

FastBreak

“Bana mesafeli davranma!”

Page 16: SlamDunk Dergi - Sayi 63

TAKIM SAHİPLERİ

HOŞGELDİN SAHİP!

Page 17: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Y A Z I : Ş A B A N I Ş I K

HOŞGELDİN SAHİP!

Page 18: SlamDunk Dergi - Sayi 63

BA’de geçtiğimiz playoff döneminin en hareketli konularından biri, Los Angeles Clippers’ın o dönemki sahibi Donald Sterling’in ses kayıtları

olmuştu. Sterling o ses kayıtlarında, sevgilisi V. Stiviano ile konuşuyor; yarı siyahi yarı Meksikalı olan sevgilisinden siyahi insanları maçlara getirmemesini isteyerek, ırkçılıkta bireysel bir zirveye çıkıyordu.

Bir diğer ses kaydında da sevgilisine Lakers efsanesi Magic Johnson’la çekildiği fotoğrafı Instagram’a koyduğu için kızıyor, Magic Johnson’ı da maçlara getirmemesini istiyordu. Ses kayıtlarının

çıkmasından sonra CNN’e bir röportaj veren Sterling, ırkçılık konularında keskin bir geri vites çekerken; konu Magic’e geldiğinde onu AIDS olmakla ve Amerika’daki her kızla yatmakla “suçlamaya” devam etmişti.

Adam gibi bir adam olan NBA’in yeni komisyoneri Adam Silver, bu bunağa gereken cezayı vererek NBA’den ömür boyu men etti ve eğer takımı satmaması halinde NBA’in Los Angeles Clippers’ı satın alacağını söyledi. Uzun bir hukuk savaşına gireceği düşünülen Sterling ise, mahkemenin mezarda biteceğini anladıktan sonra takımı Microsoft’un eski CEO’su Steve Ballmer’a satmaya karar verdi.

KİRLİ ÇAMAŞIRLAR ORTAYA ÇIKIYORBu olaydan sonra tam da takım

sahiplerinin konu hakkındaki demeçleri tartışılmaya başlanmışken, bir skandal da Atlanta Hawks’ta patlak verdi. Takım sahibi Bruce Levenson, 2012 senesinde gönderdiği bir email’de kullandığı ifadelerden pişmanlık duyduğunu belirterek, o emaili NBA yönetimi paylaştıktan sonra takımı satmak zorunda kaldı. O email’de, seyircilerin ve dansçıların siyahi ağırlıklı olmasına değiniyor; salonda hip-hop müziği çalmasından ve salon içindeki barlarda daha çok siyahi insanların bulunmasından duyduğu “rahatsızlığı” dile getiriyordu.

TAKIM SAHİPLERİ

Page 19: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 20: SlamDunk Dergi - Sayi 63

TAKIM SAHİPLERİ

Page 21: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Ona göre salondaki seyircilerin %70’i siyahiydi ve Washington’da “bile” bu oran yüzde 15’ken bu durumu “düzeltmek” için bir şeyler yapılması gerekiyordu. Siyahi seyircilerin beyazları “korkutarak” maçlara gelmelerini engellediğini düşünüyor; bunun için daha çok beyaz dansçı alınmasını ve salonda daha çok “beyazlara yönelik” müzik çalınmasını istiyordu. NBA de, takımını satmak isteyen bu ruh hastasına doğal olarak engel olmadı.

Kısa aralıklarla yaşanan bu iki olay, gözlerin birden diğer takım sahiplerine çevrilmesine neden oldu; medya önünden bir dakika ayrılmayan isimler bile daha az görünmeye başlarken, takım sahiplerinin eskiden verdikleri röportajlar didik didik incelenmeye başlandı. Biz de bu havadan istifade, bu sayıda NBA’in kendine has takım sahiplerini anlatmak istedik. “Allah bize o isimlerin ırkçılıkla alakalı suçlandıkları günleri yazdırmasın” diyerek temennimizi de söyleyelim; çünkü ırkçılık, fiziksel olarak normal çalışan bir insan beyninin, fikirsel olarak inebileceği en alt noktalardan biri.

MARK CUBANTakım sahipleri ile ilgili bir yazı yazarken,

yazıya kiminle başlayacağımız az çok belliydi zaten. NBA’in mikrofonu en çok seven sahibi, uzun yıllar şampiyonluk kovaladıktan sonra yüzüğü parmağına geçiren Mark Cuban ile başlamasaydık; Cuban’ın ismini Twitter’da aratır, bizim dergiyi bulur, yazıyı Google Translate ile çevirdikten sonra bize sallardı.

56 yaşındaki Cuban aslında bugünün sinyallerini genç yaştan vermeye başlamış biriydi. Üniversite sonrası teknoloji alanına yönelen Cuban, 26 yaşında ilk şirketini kurmuştu. Şirketin temel işlevi, bilgisayar programlarının üreticilerinden uygun fiyata alınması ve bunların müşteriye servis desteği ile sunulmasıydı. Bugün torrent’ten her şeyi “laps” diye indiren bizler için böyle bir şirket manasız gelebilir ama 1984 senesinde servis desteği sunabilmek çok önemli bir hamleydi ve Cuban bunun karşılığını da şirketini iyi bir paraya satarak aldı.

“İNTERNETTEN CIZZ”Türk halkının internetle alakasının

“Eheheheheh, İnternet Mahir yine yabancı kızlara kiss demiş yeaa” seviyesinde olduğu 1995 senesinde, Cuban ve bir arkadaşı internet üzerinden televizyon yayıncılığı işine girerek bir site kurdu ve yaptıkları ilk iş Indiana üniversitesinin maçlarını yayınlamak oldu. Sene 1995, tekrar hatırlatayım. 4 sene içerisinde şirketin hacmini 330 çalışana ve 13,5 milyon dolara çıkaran Cuban; o dönem borsada herkesin internet sitelerine (GeoCities’i hatırlarsınız) yatırım yapması sonucu şişen internet balonu tam patlamadan önce şirketini Yahoo’ya 5,7

Page 22: SlamDunk Dergi - Sayi 63

milyar dolara satmayı başardı.Cuban için asıl hikâye 2000’de başlıyor zaten.

2000’de Dallas Mavericks’i 285 milyon dolar karşılığında satın alan Cuban, bu hamleyle hem Dallas’ın hem de ligin kaderini değiştiriyordu. Cuban öncesi tipitip sakız gevşekliğinde bir takım olan Dallas, daha sonraki dönemde ise Nowitzki önderliğinde ligin her zaman şampiyonluğa oynayan takımlarından birine dönüşmeyi başardı. Organizasyonun maddi değeri ise 15 sene içerisinde yaklaşık 3,5 katına çıktı.

Cuban’ın en çok sevilen ve en çok nefret edilen özelliği ise tabii ki medya karşısına çıkmayı sevmesi. Diğer takım sahipleri gibi maçları locadan izlemek yerine Dallas benchinin arkasından izleyen Cuban, hiçbir maçı da kaçırmamaya gayret ediyor. Dallas’ın başarısı uğruna para harcamaktan çekinmeyen Cuban, bu tarz bir sahipten beklenmeyecek şekilde koçlarıyla uzun süreli çalışması da dikkat çekici. NBA’in efsane koçlarından ikisi olan Don Nelson ve Rick Carlisle ile altışar sene çalışan Cuban, beklediği yatırımların karşılığını 2011’de almayı başardı.

CEZAM NEYSE ÖDERİMŞov arzusu nedeniyle çenesini pek tutmaya

yanaşmayan ve cebi de bayağı kalın olan Cuban, bu özelliği yüzünden NBA yönetimiyle sürekli karşı karşıya gelmekte. Genelde maç sonu hakemler hakkındaki görüşünü asla saklamayan Cuban, antre olarak 10.000 dolarlık bir ceza alıyordu. Ara sıcak olarak saha içinde hakemlere bağırılması karşılığı 25.000 dolarlık bir çek imzalayan Cuban, ana yemek için masraftan hiç kaçınmadı. 2006 Final serisi boyunca yaptığı söylemler nedeniyle NBA tarihinde bir kerede kesilmiş en yüksek cezayı alan Cuban tam 250.000 dolar ödemek zorunda kalmıştı. Cuban’ın NBA’e ceza olarak en başından beri ödediği toplam miktar ise 1 milyon 840 bin dolar. Aynen, ben de “Oha” çektim yazarken. Yine de bu kadar cezaya rağmen, Cuban eski NBA komisyoneri David Stern’e büyük saygı duyuyordu; ona göre Stern, NBA’i yurtdışına açma fikri ile ligi uçuruma düşmekten kurtaran adamdı.

NBA’in en renkli simalarından biri olan Cuban’ın Dallas Mavericks’i kolay kolay bırakacağını söylemek çok zor, üstelik bu sene kurulan kadronun hem şimdiki hem de gelecek zaman için verdiği umudu düşünürsek uzun süre Dallas benchinin arkasında bizi bekliyor olacak.

JAMES DOLANSürekli başarısızlık deyince akla ilk gelen

TAKIM SAHİPLERİ

Page 23: SlamDunk Dergi - Sayi 63

LAMBO HURACÁN

-SHuracan akıllı ve medeni bir otomobil. Teknik yetenekleri ise sektörü eskisinden daha iyi tanımlıyor. Artık karakterini bulma vakti.

600 bg’lik, ortadan motorlu bir İtalyan süper otomobili aklınızı 100 metre öteden alması gerekir. Bu biraz saçma gelebilir ama bu otomobil ancak onu zorladığınızda canlanıyor. Muhteşem bir gündoğumu fotoğrafı çekmek için otoyolda gazlarken, ömrünüzde bulamayacağınız güzellikte bir yola denk geliyorum. Meğer Huracan sınırsız bir yeteneğe, motor, şanzıman ve şasiden oluşan kutsal üçlüye sahipmiş.

Barajın kapaklarını açtığınızda 5.2 lt’lik V10 artık çamaşır makinesi sesi çıkarmıyor. Artık ses telleri sonuna kadar açık. Bu otomobil de atmosferik olduğu için gaz tepkileri çok güzel. Araç özgürce ileri atılıyor. Bu motor tam anlamıyla bir güç ünitesi hissi veriyor. İleriye doğru karşı konulmaz bir momentum hissi var. Motor en saf anlamıyla bir güç ünitesi gibi hissettiriyor. Sanki endüstriyel bir makineymiş de, dövülmüş pistonları, bağlantı kolları ve alüminyum-silikon krank milinden nasılsa büyülü bir müzik yayılıyormuş gibi. İkili enjeksiyon sistemi (birisi düşük gaz seviyesinde çalışıyor, diğeri yüksek besleme anlarında devreye giriyor) ve ahlaksız kanatları olan yeni iki kanallı egzoz ise insanı sesin sınırlarının üzerine çıkarıyor. 4000 ile 8500 devirler arasında otomobil Game of Thrones’taki savaş sahnelerinden daha öfkeli.

Huracan’ın kesinlikle bir karakteri var. Onun karakteri daha dolambaçlı olması. Onu anlamak sandığımdan daha uzun zaman alıyor. Lambo’nun karakterini, direksiyondaki Anima (İtalyancada ‘ruh’ demek) adını verdikleri bir düğmeden değiştirebiliyorsunuz. Bu düğme gaz tepkisini, denge kontrol sistemini, amortisörleri, şanzımanı, tork akışını (standart halde 30/70 ön/arka dağılıma sahip ama yüzde 100’ünü arkaya aktarabiliyor) Strada, Sport ve Corsa seçenekleri arasındaki dinamik repertuarda değiştirebiliyor. Kalibrasyonu da çok iyi yapılmış. Üstelik Huracan, Aventador’dan daha azimli bir otomobil.

Granada dikiz aynamızda kaybolurken, Sport modunda ilerliyoruz. Veleta’ya doğru 40 km yokuş iniyoruz. Dört tekerlekli araç trafiği fazla yok ama

burası bisikletçilerin gözde mekanlarından biri. Dünyanın en zor tırmanış yolları listesinde 16’ncı sırada, Himalaya’nın hemen arkasında yer alıyor. Çok keskin ikinci vites virajları var ama bunun ardından yüksek hızlı, akıcı kıvrımlar karşınıza çıkabiliyor. Bu kıvrımların görüş açıları da çok açık. Bu sayede mazoşist bisikletçi arkadaşlarımızla birlikte seyredebiliyoruz.

Huracan virajdan viraja öyle hızlı akıyor ki, sanki zaman kavramını yeniden oluşturuyor. Bunun anahtarı Lamborghini Doppia Frizione adlı yedi ileri, çift kavramalı şanzıman. Bu şanzıman, Gallardo’nun son derece kaba olan e-gear sisteminden çok daha akıcı ama yine de size kinetik kuvvet hissini veriyor. Karbon seramik frenler de muhteşem. Hem fren hissi, hem de yavaşlama çok iyi. Bunu başarmak her yiğidin harcı değil. Son zamanlarda Ferrari, McLaren ve Porsche kuralları yeniden koymaya başladı ama bu otomobilden daha fazlasına ihtiyaç duymak, hatta ondan fazlasını istemek çok gereksiz.

Huracan’ın şasisinin elektronik asistanlarında, havacılıkta kullanılan ivmeölçerler ve jiroskoplar kullanılıyor. Aracın dengesi (süspansiyon,

direksiyon ve frenler arasındaki iletişim) o kadar etkileyici ki, aracın sınırlarına (en azından kuru bir dağ geçidinde) ulaşmak mümkün değil. Klişe olsun ya da olmasın, Huracan fazla iyi olabilir. Fotoğraf için yaptığım beş-altı depardan sonra onu daha özgür bırakabilmek istedim. Onu daha da hareketlendirebilmek istedim.

Daha sonra bu otomobilin bana neyi hatırlattığını anladım. Bu bir 458 ya da 650S değil. Bu bir Bugatti Veyron. Bu, Nissan GT-R’ın daha dünyevi hali. Bu otomobillerin ikisi de mühendisliğin mihenk taşlarıdır. Sıra dışı kaliteye, yeteneğe ve ilhama sahip otomobillerdir. Ama sonuçta onlar da makinedir. İnsanlar gibi muhteşem makineler de yapabildikleriyle değil, eksik oldukları şeylerle anılırlar. 50 yıldır Lamborghini’nin satış politikası bunun üzerine kurulu. Huracan’ın ardından başka türevlerin geleceğini de unutmamak gerekiyor. Bu bağlamda, Superleggera kesinlikle aklımızı başımızdan alacaktır. Şu anda bu, Lamborghini’nin ürettiği tartışmasız en iyi otomobil. Ama en iyi Lamborghini olduğundan emin değilim.

takımlardan New York Knicks’in muhteşem sahibine değinmeden olmazdı. 1,1 milyar dolarlık değeri ile NBA’in parasal anlamdan en büyük organizasyonuna sahip olduğu halde, bu değeri bir türlü sportif başarıya çeviremeyen Dolan, kesinlikle burada bulunmayı hak ediyor.

59 yaşındaki Dolan, hayatının hiç bir bölümünde para kazanmak zorunda kalmadı, çünkü babası New York’un en büyük kablo TV ağını kuran şirketin başkanıyken, amcası da NFL takımı Cleveland Indians’ın sahibiydi. Bu yüzden James Dolan’ın gençliği genelde uyuşturucu dolu partilerde sürterek geçti, gerçi uyuşturucu problemi daha sonra başına iş açacaktı. Uyuşturucu madde altındaki davranışları yüzünden polisle başı sürekli derde giren Dolan, gençliği geride bıraktığı yaşlarda uyuşturucu problemi için bir tedavi merkezine yatmayı kabul etti.

BABA PARASI BİTİYORBu arada kendini babasının kurduğu kablo

şirketinin başına geçme konusunda yavaş yavaş hazırlayan Dolan, 1994 senesinde New York Knicks’in ve Madison Square Garden’ın sahibi olan şirketin satın alınması ile kendini değişik bir kariyer basamağında buldu.

1995 senesinde şirketin spor yatırımlarından sorumlu yöneticisi olan Dolan, lig toplantılarında da New York Knicks’i temsil etmeye başlamıştı. Bu an, 2000’lerin başında NBA’i takip eden herkesin dalga konusu haline gelen Knicks organizasyonu için dönüm noktasıydı. 1999’da gelen NBA finali ardından Knicks akıl almaz bir düşüşe geçmişti, bunun da baş müsebbibi doğal olarak James Dolan’dı.

BASKETBOLUN KATİLİBasketbolu gerçekten bildiğini zanneden ama

basketbol yönetimi konusundaki yeteneği şu anda bu satırları okumakta olan sizden bile az olan Dolan, art arda yaptığı hatalarla Knicks’in 10 sene boyunca %50 galibiyet oranının altında kalmasına neden oldu. 1999’da gelen finalin en büyük kahramanlarından biri olan ama sakatlık riski yüzünden kimsenin güvenemediği Allan Houston’a 6 senelik tam 100 milyon dolarlık bir kontrat vermesi bu hataların birincisiydi. Houston’un dizleri o kadar perte çıkmıştı ki, dört sene sonra basketbolu bırakmak zorunda kaldı. O dönem oyuncular ve NBA arasında gerçekleşen yeni iş sözleşmesinde Dolan’a bu anlamsız hamleyi biraz düzeltebilmek adına bir şans daha verdiler; her takım bir oyuncusunu “amnesty” edebilecek, yani serbest bıraktığı halde kontratı takım hesaplarında gözükmeyecekti. Bu kuralın Allan Houston için geldiğine herkes o kadar inanmıştı ki, kuralın adı “Allan Houston Rule” olarak kaldı. Fakat Dolan fantastik bir hamleyle, bu istisnayı 2 yıl 40 milyon dolarlık kontratı

Page 24: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 25: SlamDunk Dergi - Sayi 63

kalan Allan Houston için değil, 2 sene 11 milyon dolarlık kontratı kalan Jerome Williams için kullanmaya karar vermişti. Bu hamle, dünya edebiyatında ironinin en taze örneklerinden biri olarak kabul edildi.

Dolan’ın bir diğer hamlesi de, Isiah Thomas’ı basketbol operasyonlarının başına getirmesi oldu; çünkü Thomas da basketbol yönetiminden bir şey anlamıyordu. Koçluk için efsane isimlerden Larry Brown ile anlaşan Knicks, sadece bir sezon sonra Brown’ı gönderdi. Larry Brown tabi ki bundan memnundu, bir sene Knicks’in koçluğunu yaparak tam 28 milyon dolar kazandı.

Eddy Curry, Jerome James, Jared Jeffries gibi eline top verince ne yapacağını bilemeyip sana geri verecek oyuncuları yüksek kontratlarla Knicks’e katan Thomas, bu oyuncuların hiç birinden verim alamadı, üstüne üstlük takım kimyası da alt üst haldeydi. O dönem Knicks oyuncusu olan Channing Frye, oyuncuların kafalarına göre antrenmana gelip gittiğini ve organizasyonun bir konuda hiçbir şey yapmadığını söylüyordu.

İŞLER İYİCE KÖTÜYE GİDİYORDolan her ne kadar basketboldan

anlamayan bir insan olsa da işin çok kötüye gittiğini anlamıştı. Thomas’ı genel menajerlik görevinden alan Dolan, kimilerine göre başkanlık dönemindeki en iyi hamle ile tecrübeli yönetici Donnie Walsh’ı genel menajer olarak takımın başına getirdi. Walsh akıllı bir adamdı; Indiana Pacers onun takımın genel menajeri olduğu dönemde 17 sezonun

16’sında playoffa kalmayı başarmıştı. O da gelir gelmez, Knicks’teki bütün kötü kontratları temizleyerek işe başladı, Walsh’ın planı 2010 senesinde boşa çıkacak yıldız isimlerden birini Knicks kadrosuna katabilecek kontrat alanı yaratmaktı, nitekim o yaz Amare Stoudemire ile anlaştılar ve o genç çekirdeğe liderlik edebilecek bir isim buldular. Fakat Dolan basketbola karışmadan duramıyordu, 2010-11 sezonunda o dönem Denver’da oynayan Carmelo Anthony’nin takas olma ihtimali artınca, Dolan bizzat devreye girdi ve Walsh’a bu konuda baskı yapmaya başladı. Walsh ise kurduğu genç ve potansiyelli çekirdeği göndermek istemiyor, sekiz sezon sonra playoffa girmeye bu kadar yaklaşmışken bunu riske atmamaya çalışıyordu. Fakat sonunda Dolan’ın dediği oldu ve Carmelo Anthony 13 oyuncunun

dahil olduğu bir takas sonrası New York forması giymeye başladı. O sezon gelen playoffa rağmen Walsh ve Dolan arasındaki fikir ayrılığı ayyuka çıkmıştı, Dolan bu büyük takasın gecikmesinin sebebi olarak Walsh’ın Timofey Mozgov’u dahil etmek istememesi olduğunu söyleyerek Walsh’ı medyanın önüne atıyordu, neticesinde Donnie Walsh da takımdan ayrıldı.

Bir kez daha Knicks yönetiminde tek başına kalan Dolan, o dönem kulüp çalışanlarından birinin açtığı cinsel taciz davasında da suçlamalara kaldı. İddialara göre Knicks’in o dönemki genel menajeri Isiah Thomas, kulüp bünyesinde çalışan, Anucha Browne-Sanders’a cinsel tacizde bulunmuş; Dolan da bu olayın büyümemesi için Sanders’a baskı uygulamış ve kovmuştu. Dava sonucunda Dolan, cinsel tacize

TAKIM SAHİPLERİ

Page 26: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 27: SlamDunk Dergi - Sayi 63

maruz kalan Sanders’a 11 milyon dolarlık bir tazminat ödemeye mahkum edildi.

2014 yılı içerisinde, basketboldan anlamadığını en sonunda kabul eden Dolan, yönetimi daha profesyonel kişilere bırakacağını ve takımı bir taraftar gibi destekleyeceğini açıkladı. Dolan’ın profesyonel olarak getirdiği isim ise Phil Jackson oldu. Jackson, takıma üçgen hücum felsefesini aşılamak istiyordu, bunun için de eski öğrencisi Derek Fisher’ı koç olarak takıma getirdi. Fakat Knicks tarihinin en kötü sezon başlangıcından sonra Dolan’ın elleri de yavaş yavaş kaşınmaya başlamıştır diye tahmin ediyoruz.

MIKHAIL PROKHOROVRenkli sima deyince NBA’in ilk yabancı

takım sahibinden bahsetmemek tabi ki olmaz. Rusya’dan gelerek New York’un varoşlarındaki New Jersey Nets’i satın alan Prokhorov üç sene içerisinde yaptığı hamlelerle hem takımın çehresini değiştirdi; hem de NBA’in en büyük ve en gelişmiş salonunu hizmete sundu. Gerçi geçen hafta bir maç esnasında Barclays Center’ın çatısı aktı ama Caferağa’da da oluyor bunlar, büyütmek yersiz.

49 yaşında ve 2.02 boyunda olan Prokhorov gençliğinden itibaren Rusya için önemli bir figür haline geldi. Yurtdışında okuyan ve mezuniyetten sonra Rusya’ya dönen Prokhorov, ülkenin en önemli metal şirketlerinde yönetim kurulu başkanı olarak çalıştı ve sağlam bir servet elde etti. 2007 senesine kendi yatırım şirketini kuran Prokhorov, Rusya’daki irili ufaklı bankaları ve şirketleri satın alarak büyümeye devam etti. Bu büyüme Putin’in de gözünden doğal olarak kaçmadı, fakat Prokhorov bu durumdan rahatsız olmuştu, çünkü politikaya da girme isteği vardı. Bu baskılar sonucu Rusya dışı yatırımlara ağırlık veren Prokhorov, herkesi şaşırtan bir hamle ile New Jersey Nets’i satın aldı.

I’M A RUSSIAN MAN IN NEW YORKRus bir işadamının Amerika’dan bir

takım satın alması bazı muhafazakar çevrelerden tepki görse de; Prokhorov medyanın sevdiği bir isim oldu, özellikle takımdaki bir diğer hisse sahibi Jay-Z ile kurduğu dostluk bunu pekiştirdi. Prokhorov da bu ilgiyi doğru kullanıyordu, şehir merkezinde dev bir reklam panosu kiralayarak; kavga çıksın diye önden gönderilen küçük çocuklar misali

kendisinin ve Jay-Z’nin bir fotoğrafını o panoya çizdirdi.

Prokhorov’un sportif başarıdan önceki isteği, yapımı devam eden Barclays Center’ın bitmesi ve takımın Brooklyn’e taşınmasıydı. 2012 yılında bu isteği gerçek oldu ve takım Brooklyn Nets olarak yeni bir isme kavuştu. Takımın New York dışından yeniden merkeze taşınması Knicks ile olan rekabetin de alevlenmesini sağladı. Özellikle 2013 yazında Boston’la yapılan takasla Pierce ve Garnett’in takıma katılması sonucu sportif anlamda da değerli bir kadroya dönüşen Brooklyn, aynı sezon Doğu yarı finaline kadar yükselmeyi başardı.

RUSYA’DA DA HAVALAR GÜZELProkhorov’un bu başarısı onu siyasi

anlamda da gaza getirmişti, 2012 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde Putin’e karşı aday olarak dev bir çılgınlık yaptı. Halk arasında popüler bir isim olmamasına rağmen aldığı %8 oy alarak üçüncü oldu. Bu başarı üzerinde Prokhorov yeni bir parti kurarak bir

sonraki başkanlık seçimlerinde de aday olacağının sinyalini verdi; özellikle yatırımlarının önemli bir bölümünün Rusya dışı olması nedeniyle Putin’in ekonomil baskısından da uzak kalacağı düşünüldüğünde, Rusya’nın geleceği için Prokhorov çok önemli bir figür olacak.

Zenginliği dışında alemciliği ile de ünlü olan Prokhorov, bu nedenden dolayı gözaltına da alınmayı başardı. 2007 yılında Fransa’nın önemli kayak merkezlerinden Courchevel’de tatil yapan Prokhorov, genç yaşlardaki sekiz tane kadınla beraber geçirdiği bomba gibi üç günden sonra, pansiyonda kalan bakayalar gibi sabah kolluk kuvvetlerinin kapıyı çalması ile uyandı. İddialara göre Prokhorov’un yanındaki kadınlar hayat kadınıydı ve Prokhorov’un hayat kadınlarını pazarlayan kişi ile direkt bağlantısı vardı. Dört gün gözaltında tutulan Prokhorov, delil yetersizliğinden serbest bırakıldı ama bu olay Rusya’da büyük dalga konusu olmuştu bile.

TAKIM SAHİPLERİ

Page 28: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Y A Z I : A L I K O N A V I C

ACILARIN TAKIMI:

NEW YORK KNICKS

Page 29: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 30: SlamDunk Dergi - Sayi 63

NEW YORK KNICKS

Page 31: SlamDunk Dergi - Sayi 63

birçok arkadaşım, Batı yakasının Doğu yakasına nazaran çok daha eğlenceli ve yaşanılası olduğunu söyler. Birçok turist de benzer fikirdedir. Ancak hepsi bir istisnayı söylemeden bu bahsi kapatmaz: New York. Doğu Yakası’nın, ABD’nin hatta birçoklarına göre tüm Dünya’nın en güzel şehri olan New York, ABD sporunun da en önemli üslerinden biri olarak hemen her profesyonel ligde temsil ediliyor. Ancak bir takım var ki; şehire, salonuna, karizmasına ihanet edercesine yaklaşık 15 yıldır ortaya neredeyse hiçbir şey koyamıyor. Hepiniz bu takımı tahmin ettiniz, zaten bir basketbol dergisiyiz. Ama ben yine de ismini zikredeyim; New York Knicks.

Knicks, Forbes dergisine göre NBA’in en değerli takımı. Değerinin 1.4 milyar olduğu söylense de bir satış durumunda tahminen 3 milyar dolar değer biçilmesi bekleniyor. Bunda LA Clippers’ın fahiş bir fiyata satılmasının da payı elbette çok büyük. Ancak Knicks’in lig üzerinde bıraktığı etki, kağıt üzerinde bıraktığı etki kadar büyük değil. Ve 70’lerin başı ile 90’ların ortaları dışında bu durum hiç değişmedi. Knicks, her zaman ligin en büyük hayalkırıklıklarından biri olarak akıllarda kaldı. Bu imaj bugün de devam ediyor hatta gitgide vahim bir hal alıyor. Son şampiyonluğunu 1973 yılında yaşayan Knicks, son NBA finalini de 15 yıl önce oynadı. Özellikle Patrick Ewing’in bırakmasından sonra NYK, ligin sürekli “vasat” takımlarından biri haline geldi. 2000’ler, Knicks için boş çıkan umutlar, yaşanan hayal kırıklıkları ve başarısızlıklarla dolu. Ve Knicks; beklenti/sonuç paritesinde çok büyük ihtimalle ligin en kötü takımı. Bu durum bu sezon da değişmedi.

TRIANGLE: P-JACK-MELO-FISHERPhil Jackson’ın Lakers serüveninden sonra

koçluğu bıraktığını açıklaması NBA camiasında büyük yankı uyandırmıştı. Birçok basketbolsevere göre P-Jack bir molanın ardından benche geri dönecekti. Söylentiler zaten bu süreç zarfında hiç eksik olmadı. Jackson ile adı en çok

BİRLEŞİK DEVLETLERİ ZİYARET EDEN

Page 32: SlamDunk Dergi - Sayi 63

anılan takım ise Knicks oldu. Bulls ve Lakers ile yaptıklarıyla lig tarihine geçen bu efsane koç, Knicks’i hayata döndürebilecek yegane isimdi. Evet, basketbolun efsanesi en sonunda Knicks’in ısrarına dayanamadı ve kolları sıvadı ancak bu sefer görevi biraz farklıydı. Koçluğa yakın dostu ve eski oyun kurucusu Derek Fisher’ı getirirken, kendisi kulüp başkanı olarak görev yapmaya başladı. Ancak parkede olmasa bile P-Jack ismi New York şehrinde ve NBA kulislerinde büyük bir beklenti yaratmaya yetti. Fakat ‘14-15 sezonunun geride kalan 35 maçı Knicks’te hiçbir şeyin değişmediğini hatta kötüye gittiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Knicks bu süre zarfında sadece 5 galibiyet alabildi ve ligin dibine demirledi. Carmelo’nun da sezonu kapatmasıyla Knicks’in korku tüneli Nisan ayına kadar uzamış gibi görünmekte. New York şehri umutları şimdiden başka bir bahara ertelemiş durumda. Knicks’in mabedi Madison Square Garden ligin henüz yarısı bile bitmemişken yalnızları oynamaya başladı bile. Peki Knicks bu sıkıntılı dönemi nasıl atlatacak? Phil Jackson’ın maharetli elleri ve kıymetli basketbol aklı bunun da üstesinden gelebilecek mi? Onun metotları, Knicks gibi umutsuz gözüken bir vakayı kurtarmak için yeterli olacak mı veya P-Jack de alışılagelmiş metotlarından vazgeçip, bu kendine has organizasyon için farklı bir çalışma mı yapacak? Şimdilik bunları kestirmek güç. Ancak onun sessizliği, Knicks’in yakında büyük bir revizyona gideceğine işaret. Zaten ligin en kötü hücum takımı, en az ribaund alan 2. takımı ve ligin en kötü savunma takımlarından biri için bu revizyon farz haline gelmiş durumda. Bu neşteri ya P-Jack vuracak yada başkası. Elbette her Knicks taraftarı için bu işi yapan kişinin Jackson olması daha makul ve umut verici olacaktır.

2015 VE DEĞİŞİMKnicks için 2015 yılının ilk 6 ayı durağan

ve kötü geçecek gibi gözüküyor. Kafalarda sezon bitmiş durumda. Knicks’in play-

off’lar öncesi büyük bir takas yapması beklenmiyor nitekim elini güçlü tutacak önemli bir parçası yok. Knicks için en büyük hedef şüphesiz 2015 yazının zengin free agent pazarı olacak. Bu sezon 23 milyon dolar ödedikleri, NBA’in en külfet oyuncularından biri olan Amare Stoudemire, bu yaz serbest kalacak. Knicks’in onun yerine düşündüğü ismin Kevin Love olduğu bir süredir yazılıyor. Bu yaz yüzük için takasla Cavaliers’ın yolunu tutan Love için işler şimdilik pek iyi gitmiyor. Cavaliers’ın problemleri ayyuka çıkmış durumda ve bir türlü beklenen formu yakalayamadılar. Takımın lideri LeBron James ile çaylak koç David Blatt arasındaki problemler neredeyse her gün medyada dillendiriliyor. Eğer rüzgar terse dönmezse Kevin Love, oyuncu opsiyonunu kullanmayabilir ve daha büyük hedeflerle yapılanan Knicks’in yolunu tutabilir. “Knicks’in daha büyük hedefler doğrultusunda yapılanacağını nereden biliyorsun?” derseniz, Phil Jackson ve New York şehrinin büyüklüğünden bahsederim. Bu denklemde daimi bir başarısızlığa yer yok. Knicks’in 2015 yazında kontratından kurtulacağı bir diğer isim de Andrea Bargnani. Onun da ayrılmasıyla açılacak boşluğu bir süper yıldızla doldurmaları işten bile değil. Knicks’in Iman Shumpert-Melo iskeletine (ne iskelet ama) bir oyun kurucu, bir 4 numara ve bir de pivot eklemesi bekleniyor. Calderon’un da sezonun şu kısmına kadar beklentileri karşılayamadığı göz önünde bulundurulursa 1 numara için bir takas harekatına girişebilirler. NBA medyasının yazıp çizdiğine göre; Knicks, şehrin diğer takımı Nets’in oyun kurucusu Deron Williams’ı kadrosuna katmak için çalışıyor. Nets geçtiğimiz günlerde Deron Williams’ın trade-chart’a koymuştu. Onların da bir yeniden yapılanmaya gideceğini göz önünde bulundurursak, Williams’ın bu yaz veya Nisan’a kadar Knicks’e veya başka bir takıma geçmesi sürpriz olarak değerlendirilemez. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse, Knicks’in

NEW YORK KNICKS

Page 33: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 34: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Rondo’yu Dallas’a kaptırması büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Eğer yeniden yapılanmaya Rondo hamlesiyle başlamış olsalardı bu gerçekten onlar adına umut verici olur ve 2015 yazı için de ellerini güçlendirirdi. Hatta şu Doğu konferansı içinde geriden gelip bir play-off adayı dahi olabilirlerdi. Gerçi şu durumda da ellerinde bir draft kozu olacak. P-Jack’in genelde yanlış ata oynamadığını biliyoruz o yüzden şimdilik “bekleyip, görelim” demek daha doğru olur. Ancak bana kalırsa gelecek sezon Kevin Love veya LaMarcus Aldridge ikilisinden biri kesinlikle New York forması giyecek ve beklenen oyun kurucu hamlesi de yapılacak. Gelecek sezon, New York’u yarışmacı bir takım olarak göreceğimizden eminim. Uzun süredir içinde bulundukları başarısızlık atmosferinden sıyrılmak için yeterli potansiyelleri var. Sadece saha dışı etkenlere bağlamayalım bunu. Iman Shumpert, Tim Hardaway Jr gibi ligin elit kısalarından olabilecek iki isme sahipler. İyi bir takım yapısında bu iki oyuncunun da iyi işler yapacağına kesin gözüyle bakıyorum. Özellikle Hardaway iyi bir 6. adam olabileceğini kanıtlamıştı. Yarışmacı takımlar için iyi bir 6. adamın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya gerek duymuyorum. Gelecek sezon, onu yeniden bu rolde etkin bir şekilde izleyebiliriz.

Son parantezi de Knicks’in işlemeyen veteranlarına ayırmak gerek. JR Smith denince herkesin aklında canlanan şey üç aşağı beş yukarı aynıdır. Şimdi Melo’nun sakatlığıyla en çok sevdiği şeyi daha fazla yapma imkanı bulacak, bol bol şut atacak ve büyük ihtimalle fena olmayan istatistiklere imza atacak. Ancak bana kalırsa bu sezon Jr. Smith’in Knicks’teki son sezonu ve yeni yapının bir parçası olmayacak. Zira o, başarısız Knicks’in simgesi haline geldi. Prigioni de ligin en yaşlı çaylağı olarak adım attığı Knicks’in bozuk yapısı içerisinde sıradan bir oyuncuya dönüştü ve kariyerinin sonbaharını oldukça verimsiz geçirdi. Onunla da yolların ayrılacağını kestirmek güç değil. Samuel Dalembert bu iki isme nazaran yeni yapıya daha uygun bir back-up olarak gözüküyor. Fakat Cole Aldrich ile uzatıp ona süre vermek daha mantıklı olabilir. Tabii burada en önemli soru işaretlerinden biri az evvel bahsettiğimiz metot konusu. P-Jack, üçgen hücumda ısrar edecek mi? Şu ana kadar Knicks ve triangle konusu bir dalga malzemesinin ötesine gidemedi. NBA Memes tipi sayfaların favori materyali Knicks ve üçgen hücum. Fakat 2015’te gidilmesi beklenen yeniden yapılanma buna uygun yapılırsa, P-Jack’in ölümcül silahı Knicks’te de işler hale gelebilir. Zaten Knicks’in kötü imajını silip yeniden ligin zirvesine ortak olması için bu tarz bir adım hatta birkaç adım atması gerekiyor.

Page 35: SlamDunk Dergi - Sayi 63

NEW YORK KNICKS

Page 36: SlamDunk Dergi - Sayi 63

TÜM SPORLAR İÇERİSİNDE BİR GERÇEK YILDIZLAR VARDIR, BİR DE O YETENEĞE VE KAPASİTEYE SAHİP OLMAYAN ANCAK YILDIZ MUAMELESİ GÖRMEK İSTEYENLER.

JOSHSMITH

Page 37: SlamDunk Dergi - Sayi 63

JOSH SMITH

BU YAZININ KONUSU İSE İKİNCİ KISIMDAN YANİ KENDİNİ SÜPER YILDIZ ZANNEDEN BİR OYUNCUYLA, JOSH SMITH’LE İLGİLİ.

JOSHSMITH

Y A Z I : C A N H A S G Ö R

Page 38: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Tüm sporlar içerisinde bir gerçek yıldızlar vardır, bir de o yeteneğe ve kapasiteye sahip olmayan ancak yıldız muamelesi görmek isteyen oyuncular mevcuttur. Bu yazının konusu ise ikinci kısımdan yani kendini süper yıldız zanneden bir oyuncuyla olan Josh Smith’le ilgili.

Josh Smith NBA’e 2004 yılında adım atmıştı. Aslında çok yukarılardan da seçilmemişti. 1. Tur 17. Sıradan Atlanta Hawks tarafından draft edilen oyuncu, süper yıldız potansiyeline de sahip değildi. Atletik 3 ve 4 numarada oynayan bir isimdi. Ancak lige girdikten sonra belli bir gelişim de gösterdiği söylenebilirdi. Kariyerindeki en büyük bireysel başarısı ise lige girdikten sonra 2005’te kazandığı smaç yarışması. Josh Smith, Atlanta Hawks’ta tam 9 yıl geçirdi ve ligin önemli oyuncuları arasına girdi. Fakat asla bundan ilerisi olamadı.

Zaten takımı da bu 9 yıl içerisinde tıpkı bir memur gibi ne uzayıp ne kısalıyordu. Ya play-off’a girip 1. Turda eleniyorlardı ya da hiç ilk 8’e adım atamıyorlardı. Josh Smith’in de birkaç yıl sonra gelişimi kendi takımıyla paralel olmuştu. Yani dümdüz sonsuza kadar giden bir çizgi… Ne iniş var ne de çıkış…

YILDIZ MISIN YOKSA KENDINIÖY L E MI S A NI YORSUN ?

AYRILIK VAKTİ2013’e gelindiğinde ise Hawks

organizasyonu da 9 yıl sonra durumun farkına varmıştı ve bir operasyon gerekiyordu. Önce Joe Johnson’ı takasla gönderdiler ardından bir gelecek göremedikleri Josh Smith’le kontrat yenilemediler. İşte tam da bu anda oyuncu kendi kaderini yapacağı seçimlerle belirlemek zorundaydı ki bunu da yapabilirdi aslında. Ya bir dönüşüm sağlayıp gideceği takımın harika bir görev adamı olma rolünü üstlenecekti ya da kendisine büyük gelen takımın yıldızı olma rolünü… Maalesef Detroit Pistons’a imzaladıktan sonra o ikinci yolu seçti.

DETROİT GÜNLERİ...Josh Smith aslında hiç de kendine

uygun olmayan bir takımla anlaşmıştı. Pistons’ın zaten halihazırda iki tane genç, pota altı oyuncusu (Andre Drummond ve Greg Monroe) bulunuyordu. Bunların üstüne bir de Josh Smith gelmişti. O dönemin koçu Mo Cheeks’in ise bu üç oyuncuyu aynı anda oynatmak gibi korkunç bir planı vardı. Tabii bunun üzerine Joe Dumars durur mu? O da çok daha berbat bir hamleyle guard pozisyonu

JOSH SMITH

Page 39: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 40: SlamDunk Dergi - Sayi 63

için Brandon Jennings’i takıma takas etmişti. Aslında Josh Smith’teki düşüşün sorumlusu sadece kendisi değildi. Detroit Pistons’ta üç numara gibi oynuyordu ve takımın guard’ı sadece kendi şutunu düşünen Brandon Jennings’ti. Okey masasına dörtlü bile olamayacak bu adamlar Detroit Pistons’ın ilk 5’inde yer alıyordu ve milyonlarca dolar bağlanmıştı. Josh Smith adına 2013’ten sonraki bir buçuk sezonu özetlemek gerekirse tam bir kara delikti. Potaya uzak oynama anlamında 9 yılda hiçbir becerisi olmadığı kanıtlanan Josh Smith’in bu dönemi sürekli şut denemekle geçti ve elimizde kıpkırmızı bir shot chart vardı. Fakat bu kötü gidişe rağmen ne Pistons’ta ne de Josh Smith’te bu durumu değiştirme gibi bir belirti vardı. Smith 2013-14 sezonunda maç başına 3.3 gibi bir üçlük deneyerek herkesi şaşırtıyordu ama bunların sadece yüzde 25’ini sokması oldukça olağandı.

NE YAPTIN SVGDetroit Pistons’ta kötü gidiş sonrası

Joe Dumars görevinden ayrılmış, hem onun yerine hem de koç koltuğuna Stan Van Gundy gelmişti. Bu isim Pistons için gelecek günler adına umut veriyordu ama başlangıçta pek bir fark yoktu. Ne yazık ki o da Drummond, Monroe ve Josh Smith üçlüsünü aynı anda oynatıyordu ya da oynatmak zorundaydı. Takımda tek bir ileri adım olmayınca hatta gittikçe geriledikçe belki de NBA tarihinde çok az olan hatta olmayan bir olay yaşandı. Josh Smith profilindeki bir oyuncu kontratının bitmesine 2 yıl kala ve 25 milyon dolar gibi bir alacağı varken sözleşmesi feshedildi. Pistons’ın bir şeyler yapması gerekiyordu ancak bu da biraz abartı olmuştu. Çünkü Josh Smith her ne kadar düşüşte olsa bile takas edilmeyecek bir oyuncu değildi. Hatta oldukça iyi parçalara karşı bile gönderilebilirdi. Açıkçası Stan Van Gundy çok aceleci davranmış ve muhtemelen büyük bir hata yapmıştı.

BATI’YA GİDERKEN…Josh Smith boş kaldıktan kısa bir süre

“JOSH SMI T H ASLINDA HİÇ DE K ENDİNE U YGUN OLM AYA N BİR TA K IML A A NL AŞ T I. PIS T ONS’IN

Z AT EN H A LIH A ZIRDA İK İ TA NE GENÇ, PO TA A LT I OY UNCUSU ( A NDRE DRUMMOND

V E GREG MONROE ) BULUNU YORDU”

Page 41: SlamDunk Dergi - Sayi 63

“JOSH SMI T H ASLINDA HİÇ DE K ENDİNE U YGUN OLM AYA N BİR TA K IML A A NL AŞ T I. PIS T ONS’IN

Z AT EN H A LIH A ZIRDA İK İ TA NE GENÇ, PO TA A LT I OY UNCUSU ( A NDRE DRUMMOND

V E GREG MONROE ) BULUNU YORDU”

JOSH SMITH

Page 42: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 43: SlamDunk Dergi - Sayi 63

sonra tabii ki de anında yeni takımını buldu. O takım da Houston Rockets’tı. GM Daryl Morey’nin James Harden’ı takıma kattığı günden bu yana ‘3 yıldız’ hayali böylece belli bir oranda gerçekleşti. Bir diğer tesadüf ise Dwgiht Howard, Orlando Magic’teyken takımdan kovdurduğu Stan Van Gundy’nin Detroit Pistos’tayken kovduğu Josh Smith’le aynı yerde buluşması oldu. Artık nasıl bir dedikodu döner siz tahmin edin.

DEĞİŞİM GERÇEKLEŞİR Mİ’Böylelikle Josh Smith’in ayağına

üçüncü kez önemli bir şans geldi. Bu oyunu bıraktıktan sonra nasıl anılacağı yine yeniden artık onun ellerinde. Kendini yıldız zanneden

öylesine bir oyuncu mu yoksa şampiyonluk yolunda büyük bir rol oynayan harika bir görev adamı mı? Maalesef Houston Rockets’ta Josh Smith’i dizginleyecek ne bir oyuncu ne de bir koç var. Belki de takımın planı biraz daha oluruna bırakmak, saha içinde olayların spontane gelişmesi. Bu ne kadar doğru bir seçim başka yazının konusu. Ancak Josh Smith kendine hakim olup, Andre Igoudala’nın, Vince Carter’ın hatta Dwyane Wade’in LeBron Miami Heat’e geldiklten sonra geçirdiği evrimi gerçekleştirebilirse kitaplar onunla ilgili farklı şeyler yazar. Ama Houston Rockets’la çıktığı ilk maçtaki gibi 21 şut denemeye devam ederse kendisiyle ilgili pek de değişecek bir durum olmaz.

“ J O S H S M I T H ’ I N AYA Ğ I N A Ü Ç Ü N C Ü K E Z Ö N E M L İ B İ R Ş A N S G E L D İ . B U O Y U N U B I R A K T I K TA N S O N R A N A S I L A N I L A C A Ğ I Y İ N E Y E N İ D E N A R T I K O N U N E L L E R İ N D E ”

JOSH SMITH

Page 44: SlamDunk Dergi - Sayi 63

B A B A S I N I N E K M E Ğ I N I Y I Y E N L E R

Y A Z I : A N I L C A N T E P E

Page 45: SlamDunk Dergi - Sayi 63

NBA takımları bugüne kadar birçok kez “Babasına bak, oğlunu al”

yöntemiyle oyuncu seçti ancak bu, her zaman olumlu sonuçlar vermedi!B A B A S I N I N E K M E Ğ I N I Y I Y E N L E R

Page 46: SlamDunk Dergi - Sayi 63

C

BA tarihinde babasının yolunu izlemeye çalışmış bir sürü oyuncu var. Ancak baba ile oğul arasında başarı-başarısızlık ile alakalı bir korelasyon kurmaya kalkışsak herhalde elde edeceğimiz sonuç, baba

ne kadar başarılıysa oğlunun da o derece başarısız olduğudur. Bu ampirik olarak incelenebilecek bir ilişki olsa da, her durumda aynı derecede etkili olduğunu söyleyemeyiz tabii. Ancak oturup bir çizelge çıkarıldığında başarısızların sırası ciddi anlamda başarılılara oranla büyük bir üstünlük sağlamış durumda.

Hayatın çoğu aşamasında da bu durumla karşılaşmak mümkün. Bir baba bir meslekte ne kadar başarılıysa, onun ardından gelen oğlunun o meslekte başarılı olma şansı o derece düşer. Tarih sahnesinde yıkılan tüm monarşileri yöneten hanedanlıkların çöküşleri de bir bakıma bu yüzdendir. Mesela 16. Louis babasından daha kötü bir hükümdar olduğu için hanedanlığının yıkımına girdiği süreci hızlandırdı. Ya da Oliver Cromwell ne kadar başarılı (kendi ölçülerinde) bir siyasi figürse oğlu o derece kötü bir siyasi profildi. Hatta ve hatta İbrahim Tatlıses ne kadar başarılı bir şarkıcı ise oğlu İdo o derece kötü! Konuyu dağıtmadan NBA tarihinde babasının adından nemalanıp yer bulmuş ama ciddi hayal kırıklığı yaratmış isimlere geçelim en iyisi…

5- LUKE WALTONSayacağım isimler içinde belki de en iyisi Luke

Walton. En azından babası ile sahip olduğu yüzük sayısı aynı fakat babasından eksiği; 1 normal sezon MVP’si, 1 finaller MVP’si, 1 Yılın Altıncı Adamı ödülü, 1 ribaund krallığı, 1 blok krallığı, 2 All-Star seçimi, 2 Yılın Defansif Takımı seçimi, 1 All-NBA Takım seçimi, 1 All-NBA İkinci Takımı seçimi… Görüldüğü üzere Luke Walton’ın burada bulunma sebebi açık. Her ne kadar babasının seviyesinde bir basketbol yaşantısı

geçirmese de, Phil Jackson’ın üçgen hücumunun önemli denilebilecek parçalarından biriydi. Pas yeteneği ve zekası sayesinde pas üzerine dayalı oyunun iyi işleyen dişlilerinden biri oldu ve bunun sonucunda da zaten iki şampiyonluk yüzüğü elde etti. Cleveland’da oynadığı dönem ise tam bir felaketti. Sakatlığının da etkisiyle Cavaliers formasıyla LeBron James’in boşalttığı 3 numara pozisyonunu doldurmaya çalışırken basketbol yaşantısı vefat etti! Son olarak da

“ Bir baba bir meslekte ne kadar başarılıysa, onun ardından gelen oğlunun o meslekte başarılı olma şansı o derece düşer”

Page 47: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 48: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 49: SlamDunk Dergi - Sayi 63

San Diego Merkez Camisi’nde gıyabında kılınan cenaze namazının ardından Golden State Warriors’un asistan koçu oldu.

4- AUSTIN RIVERSBüyük umutlarla geldiği NBA’de bir Randy Foye etkisi

bile yaratmaktan çok uzaklarda şu an! “İnsanları çaresiz bırak, iç organlarından roket bile yaparlar” diye bir söz var; herhalde o söz Pelicans (o dönem Hornets) yönetimi tarafından Rivers draft edilirken şiar olarak kabul görmüş bir sözdü! 2012’deki gibi mükemmel bir havuza sahip olan draft’ta 1 numaraya devşirmek için buldukları oyuncu Rivers’tı. Duke’ta çok iyi bir şutör olarak nam salmış, babasının Doc Rivers olmasının etkisiyle öne çıkmış Austin’in 1 numara pozisyonunu kotaramayacağı başından belliydi zaten. Nitekim olmadı ve başka bir şutör guard olan Greivis Vasquez, Monty Williams’ın “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” mottosuyla oyun kurucu rolüne devşirildi. Sonraki süreçte de olanlar herkesin malumu zaten; Tyreke Evans ve Jrue Holiday takıma katıldı, Eric Gordon iyileşti ve Austin Rivers ayağına gelen onca şansı heba ederek bench’e gömüldü. Hem koç, hem de oyuncu olarak NBA’de ciddi bir isim elde etmiş babasının ekmeğini yediğini söylemek şu an için mümkün! 

3- SCOOTER VE DREW BARRYBarry ailesi NBA’in önemli ailelerinden biri. Rick

Barry’nin dört oğlu da şansını basketbolda denedi ve bunlardan üçü NBA’de oynama şansını elde etti. Brent ve Jon, NBA’de başarılı olsalar da aynı şeyi Scooter ve Drew için söylemek güç. Rick Barry hem NCAA, hem ABA (NBA kurulmadan önceden oynanan lig), hem de

“ Rick Barry’nin dört oğlu da şansını basketbolda denedi ve bunlardan üçü NBA’de oynama şansını elde etti”

Page 50: SlamDunk Dergi - Sayi 63

NBA’de sayı kralı olmayı başarmış tek isim, başarıları saymakla bitmeyen bir adam… Scooter, oğullar içinde en büyüğü ve ailenin NBA’de oynayamamış tek üyesi. Bu açıdan onu babasının ekmeğini yemekle suçlamak imkânsız. Yine de başarısızlık başarısızlıktır, SlamDunk olarak biz affetmeyiz bu tip şeyleri! Scooter, NBA’de oynayamasa da tam bir basketbol seyyahına dönüştü. Almanya, Belçika, İspanya, İtalya ve Fransa’da basketbol oynama şansı elde etti. Dönemin D-League’i olarak adlandırabileceğimiz CBA’de de birçok takımda oynadı.

Drew ise Rick Barry’nin en küçük oğlu ve abisinin aksine NBA’de Atlanta, Golden State ve Seattle formalarını terletse de dişe dokunur bir başarı elde edemedi. Nitekim kariyeri de yedi sene gibi kısa bir sürede, Polonya’da Hüseyin Beşok’un takımı olarak akıllarımızda kalan Prokom Trefl’de sonlandı.

2- COBY KARLCoby Karl, üçüncü sınıf Hollywood filmlerinde beş

yaşında bir çocuğun adı olabilecek bir isme sahip olmasının yanı sıra NBA’de zaman zaman boy gösteren bir oyuncu. Bu “zaman zaman” kısmına da şöyle açalım. Coby Karl’la ilgili bilgiler NBA takipçilerinde şundan ibaret: “X team sign Coby Karl, ya da “X team waived Coby Karl.” Bunun dışında ciddi anlamda Coby Karl bilgisine sahip olan adam göremezsiniz!

Şampiyonluk yüzüğü olmasa da ligin efsane denilebilecek koçlarından George Karl’ın oğlu Coby. Suratındaki Sezercik ifadesini es geçersek ciddi anlamda kötü bir oyuncu. Kariyerindeki belki de tek önemli nokta, kanserden dönüşünün ardından tekrar basketbol oynaması diyebiliriz. Bu açıdan tebrik edilesi bir azmi var ama bu azim bile ona babasının ekmeğini yeme yaftasını yapıştırmamıza engel değil!

1- PATRICK EWING JR.Patrick Ewing Jr. isminden de anlaşılacağı üzere

efsane pivot Patrick Ewing’in oğlu. Babası ile karşılaştırdığımızda… Neyse, buna hiç gerek yok! Babasının efsane olduğu New York Knicks formasını terletme talihini yakalamıştı Ewing JR. ancak şansını iyi değerlendiremeyip takımdan kesilince, Patrick Ewing oğlunu takımdan kesen Knicks yönetimi için “Nasıl olur da oğlumu takımdan keserler, bunu yapanlar kör olmalı!” türünden açıklamalarda bulunmuştu. Oğlunun Knicks forması giymesi için ciddi bir lobi oluşturan Patrick Ewing’in emelleri bununla sınırlı kalmıştı. Zaten oğlu da bir-iki yaz ligi ve D-League denemesinin ardından rotayı Avrupa’ya çevirdi.

Page 51: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 52: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Bu Tarz Kimin?

IMAN SHUMPERT

Page 53: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Y A Z I : F A R U K Ç O L A K

“Top oynadın da saçın sakalın kaldı be kardeşim” diyeceğiniz adamların hikayesi…

BUKIMIN?

TARZ

DWAYNE SCHINTZIUS

Page 54: SlamDunk Dergi - Sayi 63

K saçları, Harden’dan sonra gaza gelip uzattığı saçları derken adam basketbol oynamayı unuttu. Denver senelerinde potadan potaya uçup vurduğu bloklar sayesinde aldığı Birdman lakabını bile Beardman olarak değiştirdi. E bu kadar sapkın hareket elbet cezasını bulacaktı. Lebron’un Cavs defterini yeniden açması üstüne artık kendisine lotarya yollarında başarılar bile dilemiyorum. Saçı falan dökülür umarım.

MICHAEL BEASLEYTarihler 2008’i gösterdiğinde NBA takip eden herkesin merak ettiği bir soru vardı: “Chicago Bulls bir aptallık yapıp ilk sıradan Beasley’i seçer mi?” Beasley’in kariyeri tam da bu soruyla başladı. Bulls’un transit geçtiği Beasley, 2006’daki şampiyonluktan sonra hayal kırıklığının dibine vuran, radyolarda en çok çalan şarkı Emrah’tan Unutabilsem olan Miami’nin yolunu tuttu. NBA serüvenine 1-0 yenik başlayan Beasley haliyle akıl sağlığını yitirip kendini basketbola değil saça sakala verdi. “Afro mu yaptırsam daha çirkin olur ördürsem mi?” sorusuyla cebellenen kahramanımız bir ara yüklü miktarda esrar bulundurmaktan bile tutuklandı. Kendisine yeni bir kariyer olarak torbacılığı öneriyorum. Saçını bir şekil yapıp rahatlıkla orada saklayabilir otu gubarı. Top oynamasın da ne yaparsa yapsın.

adınlar kadar olmasa da erkekler de nedendir bilinmez tarzlarını yaratmaya çalışıyor. Yıllar önce “metroseksüel” gibi saçma sapan bir sıfat çıkarıp, işine gücüne değil

de saçına sakalına özen gösteren erkekleri koruma altına alan kuaförlerin eli uzun zamandır NBA’in de üstünde! Takımına yapacağı katkıyı değil de bozulma ihtimali olan fönünü düşünen sporcuları tek tek hedef tahtasına koyuyorum. Size kalan ise bu isimleri arkadaş ortamınızda ayıplamanız, gerekirse “adam mı, değil mi?” tartışması yaratmanız! Yazıya başlamadan bir tüyo vermekte yarar görüyorum.” Sayacağımız isimlerin ortak bir noktası var: Beleşe oynasalar takımınıza almazsınız!

CHRIS ANDERSENListeye çoluğunun çocuğunun rızkını dövmeye, itliğe, kopukluğa harcayan bir adamla başlıyorum. Yetenekleri sınırlı, blok yapma hırsıyla nice pozisyonda heba olan Chris Andersen’ın tarzı bir türlü yerine oturamadı. Lige başladığı yıllarda en ucuzundan 3-4 tane dövmesi olan Birdman’in zıvanadan çıkmasına bu yazıyı okuyan herkes şahit olmuştur. Bitmek bilmeyen bir dövme sevdası, ara sıra Memoli kıvamında jölelediği ara sıra Mohawk yaptığı

Bu Tarz Kimin?CHRIS ANDERSEN

MICHAEL BEASLEY

ADAM MORRISON

Page 55: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Bu Tarz Kimin?ROBERT SWIFT

Page 56: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Bu Tarz Kimin?ANDREW BYNUMYazı ilerledikçe sinir katsayım artıyor, sizin de aynı duygulara sahip olduğunuzu düşünerek listeye “Biraz Da Gülelim” kahramanı olarak Andrew Bynum’ı ekliyorum. Lakers’ın dominant uzun geleneğine cuk diye oturan Bynum, soru işaretleriyle dolu olmasına rağmen KAJ ile çalışmaya başlayınca herkesi heyecanlandırmıştı. Meğer o heyecan hüsran yollarına uzanan ilk adımmış. Geçirdiği ağır sakatlık sonrası yavaş yavaş kafasından basketbolu silen Bynum “Bari kafamda basketbol yok şekilli mekilli saç olsun” diyerek tarzını değiştirmeye başladı. Önce kafasına birkaç manken oturttu. Hoşnut kalmadı afro yaptı. Yine olmadı ördürüp üzerinde Hot Wheels arabası sürmelik patikalar çizdi. Patika çizmeyi bırakıp kafayı çizen yetenekli ama hevessiz uzunumuz Türkiye halkının iradesine saygı duydu ve saçının yarısını örgü yarısını afro yaparak kariyerine noktayı koydu. Artık basketbol oynamak istemeyen Bynum’a kariyer önerim: Stil Danışmalığı. Eğer lafımı dinlerse 1-2 seneye kendisini Acun’un programlarında görürüz.

ADAM MORRISONBeşiktaş’ın çocuğu Adam Morrison’ın hikayesi aslında listedeki herkesten daha acayip. Şeker hastası olduğu için molalarda kendine insülin enjekte etmesinden tutun da yeni Larry Bird olarak görülüp Draft gecesi Portland tarafından seçilsin diye kampanyalar başlatılmasına kadar binbir hikayeye sahip. E bu hikayeler sonunda ne oldu? Birinci tur üçüncü sıra seçimi olan Morrison, Radmanovic (ki kendisine birazdan geleceğim) karşılığında Lakers yolunu tuttu. Lakers formasıyla katkı vermeden aldığı 2 şampiyonluk sonrası Tanrı tarafından çarpılan Morrison kuş yuvası saçlarını nedensiz bir şekilde uzatmaya başladı. Bizzat sırma saçlarını Akatlar Arena’da da gördüğümüz Adam Morrison, tarzıyla kitleleri peşinden koşturamadı. Hafızamızda çirkin bi anı olarak kaldı. Kendisine yeni kariyer önerim: Adam Sandler filminde yancı oyuncu. Akmasa da damlar be Morri?

ROBERT SWIFTListenin en garip adamına geldik. 2004 Draft’ında birkaç yetenekli adamı arkasına alıp 12. sıradan seçilen beyaz pivotumuzun beyni sadece 5 sene yaşayabildi. Beyin ölümü gerçekleşmeden önce kısa turuncu saçlarını uzattı. Uzattığı saçlarını Elidor Doğa Tutkusu ile yıkayarak Disney’in baş kadın karakterlerine nazire yaptı. Tarzıyla bizi intihara sürükleyen

ANDREW BYNUM

SCOT POLLARD

Page 57: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Swift asıl bombayı 2014 yılına saklamış. Evi uyuşturucu ticareti şüphesiyle arandı ve tüfek, kılıç hatta roket atar bulundu. Kötü tarzını kötü silah seçimleriyle tamamlayan turuncu saçlı kardeşimizi artık hapishanelerin ünlü turuncu formasıyla görürüz herhalde. Yazar burada Amerika kültürüne yatkınlığını gösteriyor.

SCOT POLLARDHepsinin tarzı kötüydü birinciliği Scot’a verdiler… Daha doğrusu ben verdim. Yazıyı bitirmeden belirteyim. Atladığım ya da hakkını vermediğim biri varsa hatırlatın. Önümüzdeki hafta derginin bir bölümüne iliştirelim. Bu pisliği el ele vererek bitirebiliriz. 3 numara saçın, dazlaklığı neresi kötü allahaşkına? Neyse Scot’ın ağzının payını vermeye başlayalım. Türkiye halkının “Hidayet’in takımında oynayan adam” olarak tanıdığı Pollard’ın aslında belli bir tarzı yok. Sanırım yaptığı tüm saç sakal şekilleri arkadaşlarıyla girdiği iddialar sonucu ortaya çıkıyor. Yoksa bir insan evladı bu kadar zevksiz bu kadar kendini bilmez olamaz. İnsan nasıl tarif edeceğini bilmiyor. Kings yıllarının başında Sümer Tilmaç vari sakallarından hızlıca soğuyup saçlarını sarıya boyadı. Cavs kariyerinde saçlarını önce orjinal rengine getirip jöleyle Mohawk yaptı. Sanırım o ara büyük bir iddia kaybedip yine sarıya boyatıp sakallarına saçaklar ekledi. Akli dengesini ise Boston Celtics formasıyla kaybeden Pollard, kariyerini çifte şampiyon olarak tamamladı. NBA ve Tarz Şampiyonu. Allah ıslah etsin.

Listeyi hazırlarken birkaç isim daha gözüme çarptı. Bu arkadaşları da hızlıca hedef tahtasına alalım. Hak geçmesin.Drew Gooden: Kendisi sanırım sapık. Görürseniz kendisine belli etmeden yavaş yavaş kaçmanızı öneriyorum.Iman Shumpert: Saçına neden kaçak kat çıktığını hala çözemedim. Knicks’te oynayan herkesde ufak tefek sorunlar oluyor. Bu çocuk da sanırım ondan böyle. Dwayne Schintzius: Basketbolcu değil de Steven Seagal filmlerinde yancı olacak adam. Bir insanın soyadı nasıl sinüzit olur ya?Vladimir Radmanovic: Evlerden ırak. Atış stili ayrı, kendisi ayrı, saçı-başı ayrı. Robin Lopez: Hani böyle grafik gereksinimleri yüksek olan bir oyun alırsın ama bilgisayar kaldırmaz. Sen de grafikleri düşürürsün. Heh! İşte Robin’in saçı tam olarak o düşük grafikli saç!Bill Walton: Bunların ağababası sensin. Oğlunu da sevmezdim.

Bu Tarz Kimin?

ROBERT SWIFT

DREW GOODEN

BILL WALTON

ROBIN LOPEZ

VLADIMIR RADMANOVIC

SCOT POLLARD

Page 58: SlamDunk Dergi - Sayi 63

EFES DAMGASIISPANYA’YA

Page 59: SlamDunk Dergi - Sayi 63

ANADOLU EFES, Top 16 ilk maçında İspanya’nın güçlü temsilcisi LABORAL KUTXA’yı deplasmanda son çeyrekteki kusursuz savunmasıyla geçti

Y A Z I : F U R K A N F U R A T

EFES DAMGASI

ANADOLU EFES - LABORAL KUTXA

Page 60: SlamDunk Dergi - Sayi 63

aça Huertel-Janning-Perperoglou-Saric-Krstic gibi hemen hemen hiçbirine “iyi savunmacı” diyemeyeceğimiz bir beşle başladı Anadolu Efes. Hücumda istediklerini yapsa da savunmada özellikle çember savunması ve geçiş hücumlarında rakibi

durdurmakta güçlük çekti. İlk 5 dakika 12-8’lik skorla geçilse de, sahada skorun gösterdiğinden daha kötü bir Efes vardı. Dusan Ivkovic de ilk çeyreğin ortasına doğru “Bu iş böyle olmaz!” diyerek Draper-Lasme hamlesiyle savunmayı sertleştirdi. Buna rağmen 10 dakika sonunda yenilen 24 sayı, maçın devamına dair pek de olumlu sinyal vermiyordu.  

M“ Efes, gruptan çıkmak adına altına alması zorunlu takımlardan birini yenerek muazzam bir iş çıkardı”

HEURTEL’DEN SİFTAHBu arada yeni transfer Thomas Heurtel’e bir

parantez açmak lazım. Kendi adıma Avrupa’da en sevdiğim oyunculardan biri ama geldiğinde “Anadolu Efes’e transfer oldun, en istemeyeceğin şey nedir?” diye sorsak, muhtemelen “İlk maçı Laboral deplasmanında oynamak” derdi. Henüz eski takımından ayrılalı bir hafta bile olmamışken bu maçta ondan çok şey beklemek haksızlık olurdu. Yine de her zaman yaptığı basit işleri bile yapamadığının altını çizelim. 15 dakika süre almasına rağmen sayı atamadı ve sadece 1 ribaund alabildi. Üstelik selefi olarak Laboral’e giden Mike James, onu karşısında bulduğunda her pozisyonda geçip potaya gitti. Şimdiye kadar bulunduğu tüm takımlarda düzenin içinde işini yapan Huertel

ANADOLU EFES - LABORAL KUTXA

Page 61: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 62: SlamDunk Dergi - Sayi 63

için Ivkovic’in biraz daha beklemesi gerekecek. Ayrıca Efes’in daha bir hafta önce o pozisyonda Donnie McGrath ile oynadığını düşünürsek, Sırp koç bu performansı beğenmiş bile olabilir!

SAVUNMA DÜZELİYOR…Kötü geçen ilk çeyreğin ardından

kıpırdanan Efes, ikinci çeyreğin ortasında 29-27 öne geçti. Ne var ki orada da sahneye Davis Bertans çıktı ve Efes potasına yolladığı iki mucizevi üçlükle momentumu takımı lehine çevirdi. Devreye ev sahibi ekip 41-35’lik skorla önde girerken, Ivkovic’i mutlu eden belki de tek nokta, ikinci çeyrekte yenilen 17 sayıydı. Tabii kendisine sorsak bu sayıyı bile fazla bulabilir ama ilk çeyrekteki 24 sayı sonrası biraz daha umutlandığını tahmin edebiliriz.

“Maçın belki de kırılma anı ya da süreci, üçüncü çeyreğin son 1 dakikasıydı”

Page 63: SlamDunk Dergi - Sayi 63

…VE EFES NİHAYET UYANIYOR!Maçın belki de kırılma anı ya da süreci,

üçüncü çeyreğin son 1 dakikasıydı. 9 sayıyla maçtaki en büyük farkı yakalayan Laboral karşısında temsilcimizde işler pek iyi gitmiyor, özellikle de hücumda ciddi tıkanmalar yaşanıyordu. Ne var ki o kısa süreçte, maç boyunca çok az hatırlanan Nenad Krstic’i kullanmayı akıl edip oradan basket-faul çıkaran Efes, son saniyede Matt Janning’in üçlüğü de gelince son çeyreğe sadece 3 sayı geride girdi. Son 10 dakikada tecrübesini ön plana çıkaran Ivkovic ve öğrencileri, kilitlenen anlarda başta Kostas Perperoglou olmak üzere yıldız isimlerini çilingir olarak kullandı. İlk üç çeyrekte sırasıyla 24-17-17 sayı yiyen Efes, son

çeyrekte rakibine sadece 9 sayı imkânı verince galibiyete ulaşması da kolay oldu.

IVKOVİC’E SAYGILAREfes adına, gruptan çıkmak isteniyorsa

altına alması zorunlu takımlardan birini deplasmanda yenmek, özellikle Krstic henüz tam anlamıyla iyileşmemiş ve Heurtel de ısınma turlarındayken gerçekten muazzam bir iş. Bunu yaparken takımda en fazla süre alan oyuncunun 23 dakikayla Matt Janning olduğunu belirtelim. Ivkovic’in bizim övgülerimize ihtiyacı yok ama bu oyuncu havuzundan istikrarlı ve ortalama üstü düzenli sayılabilecek bir hücum yaratması bile başlı başına çok büyük iş!

ANADOLU EFES - LABORAL KUTXA

Page 64: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Y A Z I : G Ü R H A N U L U S O Y AMA YIKAMADIKSALLADIK

FENERBAHÇE ÜLKER - CSKA MOSKOVA

Page 65: SlamDunk Dergi - Sayi 63

FENERBAHÇE ÜLKER, Top 16’daki ilk maçında CSKA MOSKOVA’yı çok zorlasa da karşılaşmadan mağlubiyetle ayrıldı

AMA YIKAMADIK

Page 66: SlamDunk Dergi - Sayi 63

ani çok özenerek bir yemek yapılır, tadı da güzeldir ama kaşığı ne zaman ağıza götürsek “Keşke şu baharat da olsaymış” deriz ya; Fenerbahçe Ülker için o “baharat” kesinlikle güvenilir bir pass-first guard’dı. Bu açıdan Nikos Zizis transferiyle, yemek neredeyse hazır hale geldi. Elbette hâlâ ufak

tefek eksikler var ve CSKA karşısında da bunlar oldukça göze battı ama bu eksikleri tamamlamak için de elde olabilecek en iyi aşçının direksiyonda olduğunu hatırlatarak sarı-lacivertlilerin Top16’daki ilk mücadelesine dönelim.

ZİSİS FAKTÖRÜMaça beklendiği gibi CSKA hızlı başlarken,

H“ Sarı-lacivertliler Ricky Hickman’ın direksiyonda olduğu ilk bölümde düzenli hücum etmekte oldukça zorlandı”

sarı-lacivertliler Ricky Hickman’ın direksiyonda olduğu ilk bölümde düzenli hücum etmekte oldukça zorlandı, bu yüzden de düzen dışı hücumlara yöneldi. Avrupa’da bu tür anlarda kadroda olması istenilecek en değerli oyunculardan biri kesinlikle Andrew Goudelock. Nitekim ilk çeyreğin önemli bir bölümünde takımı taşıyan isim de o oldu. Hücumda istediklerini yapsa da, savunmada sürekli onun adamı üzerinden oynanması ve bu oynanan oyunların ya basketle, ya da serbest atışlarla sonuçlanması, teknik ekibin üzerinde durması gereken bir nokta. Zisis’in oyuna girmesiyle ise takımın çehresi bir anda değişti. Zorlama atışlar, yerini daha düzenli hücumlara bırakırken, savunma ise birkaç tık yukarıya çıktı. Bogdan Bogdanovic ve az da olsa Nemanja Bjelica’nın da devreye

FENERBAHÇE ÜLKER - CSKA MOSKOVA

Page 67: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 68: SlamDunk Dergi - Sayi 63

girmesiyle oyunda eşitlik sağlandı ve devre 45-42 CSKA’nın üstünlüğüyle sona erdi.

HÜCUMDA TIKANIKLIKİkinci yarıda her iki takım da hücum

etmekte zorlanırken, savunma sertlikleri iyiden iyiye Euroleague seviyelerine geldi. Sarı-lacivertlilerin Zisis oyunda yokken gerek sayı üretmekte, gerekse savunmada çok zorlanması, Yunan oyuncunun Fenerbahçe Ülker formasıyla ilk maçı olmasına rağmen ciddi biçimde dikkat çekti. Bir bölümde Oğuz Savaş ve Bjelica hariç uzun oyunculardan katkı alınamaması ise belki de maçın kopartılamamasında en önemli etkenlerdendi. Uzatmaya gidilmeden önceki son hücumda Goudelock’ın 15 saniyeden fazla bir süre topu elinde tutması ve rakip koç Dimitris Itoudis’in, Amerikalı oyuncunun karşısında Andrey Vorontsevich’i vermesi Fenerbahçe Ülker’in bazen ne kadar tahmin edilebilir şekilde hücum ettiğini gösteriyordu. Sarı-lacivertliler maçı kazanma şansını Bogdanovic ve Goudelock ile gerek maçın son anlarında, gerekse uzatma bölümünde birçok kez ele geçirse de başarılı olamadı ve mücadeleyi CSKA 84-81 kazandı.

Page 69: SlamDunk Dergi - Sayi 63

ROLLER DEĞİŞMELİFenerbahçe Ülker, Top 16’daki ilk

mücadeleyi bu kadar güçlü bir takıma karşı oldukça can sıkıcı bir şekilde kaybetse de, özellikle Zisis’in performansı gelecek adına umut vericiydi. Yunan guard’ın soğukkanlı stili ve pas yeteneğiyle takımı en az 1-2 seviye yukarı çıkartacağı yadsınamayacak bir gerçek. Yine de özellikle guard rotasyonunda ciddi bir şişkinlik var ve doğru ikilileri bulmak pek kolay olmayacak gibi.

Goudelock’ın topu sürekli elinde istemesi, birlikte oynadığı dakikalarda Zisis’in etkinliğini oldukça azaltıyor. Bu yüzden de Amerikalı oyuncunun sadece bitirici olarak kullanılması takımın yararına olacak gibi

görünüyor. Hatta Goudelock’ın kenardan gelmesi ve Zisis-Hickman ikilisi ile maça başlanması da bir diğer opsiyon olabilir. Pota altında ise Jan Vesely beklenilen katkıyı bir türlü veremiyor. Evet, çok atletik; evet, göze çok hoş gelen bir stili var ama bu atletizmini biraz da ribaundlarda kullansa hiç fena olmayacak!

Bu maç özelinde Bjelica’ya verilen uzun süreler ve Sırp oyuncunun maç sonundaki bitkin hali ise üzerinde durulması gereken bir başka nokta. Her şeye rağmen Obradovic’in elinde büyük oranda istediği gibi bir kadro ve birçok opsiyon var artık. Yapılacak yemeğin lezzetini ise hep birlikte göreceğiz…

FENERBAHÇE ÜLKER - CSKA MOSKOVA

Page 70: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Evinde Zalgiris’i konuk eden Galatasaray Liv Hospital, Sinan Güler’in damga vurduğu karşılaşmada rakibini ikinci yarıdaki savunmasıyla alt etmeyi başardıY A Z I : R E C E P Ö Z E R I N GELEN ZAFERSAVUNMAYLA

GALATASARAY LIV H. - ZALGIRIS KAUNAS

Page 71: SlamDunk Dergi - Sayi 63

GELEN ZAFER

Page 72: SlamDunk Dergi - Sayi 63

çinde bulunduğu koşullar düşünüldüğünde bir “mucize”ye imza atarak Top 16’ya kalan Galatasaray, kaderine boyun eğmeden savaşmaya devam ediyor. Zaten koç Ergin Ataman’ın bu konuda artık iyiden iyiye bir uzman haline geldiğini hiç kimse inkâr edemez. Avrupa’nın bütün koçları geniş bir kadro oluşturup maçın

neredeyse her düdüğünde oyuncu değiştirmeyi takıntı haline getirirken, Ataman (belki de koşulların zorlamasıyla) bunun tam aksi bir rota tercih ediyor. Top 16 ilk maçında Zalgiris karşısında alınan galibiyette de ön plana çıkan yine bu oldu.

YENİLERİN ETKİSİYeni transfer Justin Carter’ın gelir gelmez

I“ Top 16’ya kalan Galatasaray, kaderine boyun eğmeden savaşmaya devam ediyor”

(sağlık kontrolünden geçtiğini bile gören olmamış!) 25 dakika üzerinde süre alması, Galatasaray’ın ne kadar zor bir durumda olduğunu gösteriyor. Buna ek olarak Vladimir Micov-Zoran Erceg-Carlos Arroyo üçlüsü de 30 dakikayı geçerken, Sinan Güler 25 dakika civarı sahada kaldı. Yaşanan ekonomik kriz sonrası ortaya çıkan oyuncu sirkülasyonunda takıma katılan son isim Aleks Maric oldu. Aslında kâğıt üzerinde takımın pota altı sertliğine katkı sağlayabilecek bir isim ama önce o fazla kilolardan kurtulmalı. Fit hale geldikten sonra Patric Young’ın çaylaklığı, Erceg’in yumuşaklığı ve Kerem Gönlüm’ün yaşının sebep oldu sorunları azaltabilir. Yıllardır Türkiye’de oynayan diğer transfer Carter’ın uyum sorunu yaşamayacağı da ilk maçtan belli oldu. Atletizmi sayesinde takıma

GALATASARAY LIV H. - ZALGIRIS KAUNAS

Page 73: SlamDunk Dergi - Sayi 63
Page 74: SlamDunk Dergi - Sayi 63

oyunun her iki tarafında ciddi katkı sağlaması muhtemel. Zalgiris’in genç ve sert oyunculardan kurulu bir takım olduğu düşünüldüğünde, 7 sayı ve 7 ribaundluk katkısı göz ardı edilmemeli.

SİNAN SAHNEYE ÇIKIYORCarter ve Maric’in gelişi, Ataman’ın elini

biraz olsun güçlendirdi ama takıma son dönemde en büyük katkıyı yapan isim kesinlikle Sinan Güler. Özellikle ikinci yarıda maçın döndürülme sürecini başlatan etkenlerden biri, onun tam sahada yaptığı şok pres ve Zalgiris guard’ları üzerinde yarattığı baskı oldu. Kâğıt üzerinde yazan 14 sayı ve 7 ribaundluk katkısının da altını çizelim. Ayrıca Arroyo ve Erceg gibi top kullanma meraklısı oyuncuların bulunduğu bir takımın en çok top kullanan oyuncusu olması da ayrı bir nokta. Zaman zaman

“Carter ve Maric’in gelişi, Ataman’ın elini biraz olsun güçlendirdi”

Page 75: SlamDunk Dergi - Sayi 63

Arroyo’nun eline bakar hale gelen hücumlarda bu anlamda ciddi katkı sağladı ve maçın geriden gelip kazanılmasında büyük rol oynadı.

SAVUNMA, SAVUNMA, SAVUNMA…78-69’luk galibiyet sonrası Ataman da

özellikle ikinci yarıda yaptıkları savunmaya değindi. “Devre arasında savunmamızı sertleştirmemiz gerektiğini konuştuk. Bu da kaptığımız toplarla kolay sayılar bulmamızı sağladı. İkinci yarıda resim tamamen bizim lehimize döndü.” Zalgiris koçu Gintaras Kripaka ise Galasaray’ın ikinci yarıda yaptığı önde baskının maçın kilit noktası olduğunu söylerken temsilcimizin galibiyeti hak ettiğini belirtti. Yeni transferlerin uyum

sorununu her gün aşacağını öngörürsek Ataman’ın zamanla aklındaki rotasyonu oturtması ve eldeki yıldız isimlerle takımın seviye artırması muhtemel. Hoş, belki de rotasyonun dar kalması Ataman’ın işine bile yarayabilir!

GALATASARAY LIV H. - ZALGIRIS KAUNAS

Page 76: SlamDunk Dergi - Sayi 63