selİmnÂme

5
SELİMNÂME Devr -i Sultan Selîm'i yazmak içün Seyf-i meslûl kıldı hâmesini Sultan Selim dönemini yazmak için kalemini bir kılıç gibi kınından sıyırdı, çıkardı. Halk Yahya Kemâl'e rahmet okur Gûş ederken Selimnâme'sini İnsanlar Yahya Kemal’in Selimnamesini okudukları zaman onu rahmetle anarlar. BAŞLAYIŞ (1514) Eflâkden o dem ki peyâm-ı kader gelür Gûş-ı cihâne velvele-i bâl ü per gelür Gökyüzünden kader fermanı (haberi) geldiği zaman cihanda var olan herkesin kulağına kanat seslerinin (meleklerin kanat çırptıkları zaman çıkan seslerin) uğultusu gelir Devr-i fütûhu Sûr-ı Sirâfîl müjdeler Hak'dan nizam-ı âlemi te'mîne er gelür Fetihler döneminin başladığını İsrafil’in suru müjdeler. Çünkü Allah âlemin düzenini sağlamak için dünyaya bir er göndermektedir. Ebvâb-ı Ravza-i Nebevî'den firiştegân Cibril'i gördüler nice demdir gider gelür Melekler Peygamberimizin kabrinin bulunduğu yerin kapılarından nice zamandan beri Cebrailin gidip geldiğini görüyorlardı. Derk ettiler ki merkad-i pâk-î Muhammed'e Rûhül-kudüs'le arş-ı Huda'dan haber gelür (Bu manzarayı gören melekler) anladılar ki Peygamberimiz in temiz kabrine Allah’ın arşından Cebrail aracılığıyla bir mesaj gönderiliyor. Rûy-i zemîni tâbi-i fermanı kılmağa Sultan Selîm Han gibi bir şîr-i ner gelür Yeryüzün kendi fermanına itaat ettirmek için Sultan Selim gibi bir arslan dünyaya adım atıyor. Râyâtının alemleri üstünde uçmağa Sîmürg-i feth hemçü nesîm-î seher gelür Sancağının alemleri üzerinde uçmak için fetih simurgu (fethin anka kuşu) seher vakti esen nesim gibi süzülerek geliyor. Hakan ki at sürünce bir iklîm-i düşmene Pîş u pesinde mahşer-i tîğ ü teber gelür Sultan Selim öyle bir padişahtır ki düşman ülkesine doğru atını mahmuzlayınca arkasından ellerinde kılıç ve balta taşıyan bir mahşerî kalabalık yürüyor. Ey gasıb-ı diyar-ı Arab bekle vaktini Evvel cezâ-yı saltanat-ı sürh-ser gelür Ey Arap diyarını gasbeden Memlük sultanı, savaşa hazır ol. İlk önce Şah İsmailin (sürh-ser= kızılbaş) saltanatının cezası verilecek, sonra sıra sana gelecektir. Kaç fâtih-î zaman gören İran-zemîn bugün Görsün kiminle hangi cüyûş-ı zafer gelür Şimdiye kadar nice fatih hükümdarlar gören İran ülkesi zafer ordularının hangi hükümdarla birlikte geldiğini görsün bakalım. Tekbîrlerle halka ıyân oldu tuğlar Sahrâ-yı Üsküdâr'a revân oldu tuğlar Tekbir sesleriyle yükselen tuğlar herkese göründü. Ve tuğlar öncülüğündeki ordu Üsküdar sahrasına doğru yola koyuldu. SEFER (1514) Tebriz'e doğru çıktı sefer şâhrâhına Ervah pey-rev oldu cihan padişahına Tebriz’e doğru sefer anayoluna (sefere) çıkınca ruhlar cihan padişahının ardından onunla birlikte yola koyuldu. At üzre geçtiğin göricek leşker-î guzât Râm oldu şîrler gibi yavuz nigâhına

Upload: baybal

Post on 28-Jun-2015

3.101 views

Category:

Documents


3 download

TRANSCRIPT

Page 1: SELİMNÂME

SELİMNÂME Devr -i Sultan Selîm'i yazmak içün Seyf-i meslûl kıldı hâmesini Sultan Selim dönemini yazmak için kalemini bir kılıç gibi kınından sıyırdı, çıkardı. Halk Yahya Kemâl'e rahmet okur Gûş ederken Selimnâme'sini İnsanlar Yahya Kemal’in Selimnamesini okudukları zaman onu rahmetle anarlar. BAŞLAYIŞ (1514) Eflâkden o dem ki peyâm-ı kader gelür Gûş-ı cihâne velvele-i bâl ü per gelür Gökyüzünden kader fermanı (haberi) geldiği zaman cihanda var olan herkesin kulağına kanat seslerinin (meleklerin kanat çırptıkları zaman çıkan seslerin) uğultusu gelir Devr-i fütûhu Sûr-ı Sirâfîl müjdeler Hak'dan nizam-ı âlemi te'mîne er gelür Fetihler döneminin başladığını İsrafil’in suru müjdeler. Çünkü Allah âlemin düzenini sağlamak için dünyaya bir er göndermektedir. Ebvâb-ı Ravza-i Nebevî'den firiştegân Cibril'i gördüler nice demdir gider gelür Melekler Peygamberimizin kabrinin bulunduğu yerin kapılarından nice zamandan beri Cebrailin gidip geldiğini görüyorlardı. Derk ettiler ki merkad-i pâk-î Muhammed'e Rûhül-kudüs'le arş-ı Huda'dan haber gelür (Bu manzarayı gören melekler) anladılar ki Peygamberimizin temiz kabrine Allah’ın arşından Cebrail aracılığıyla bir mesaj gönderiliyor. Rûy-i zemîni tâbi-i fermanı kılmağa Sultan Selîm Han gibi bir şîr-i ner gelür Yeryüzün kendi fermanına itaat ettirmek için Sultan Selim gibi bir arslan dünyaya adım atıyor. Râyâtının alemleri üstünde uçmağa Sîmürg-i feth hemçü nesîm-î seher gelür Sancağının alemleri üzerinde uçmak için fetih simurgu (fethin anka kuşu) seher vakti esen nesim gibi süzülerek geliyor. Hakan ki at sürünce bir iklîm-i düşmene Pîş u pesinde mahşer-i tîğ ü teber gelür Sultan Selim öyle bir padişahtır ki düşman ülkesine doğru atını mahmuzlayınca arkasından ellerinde kılıç ve balta taşıyan bir mahşerî kalabalık yürüyor. Ey gasıb-ı diyar-ı Arab bekle vaktini Evvel cezâ-yı saltanat-ı sürh-ser gelür Ey Arap diyarını gasbeden Memlük sultanı, savaşa hazır ol. İlk önce Şah İsmailin (sürh-ser= kızılbaş) saltanatının cezası verilecek, sonra sıra sana gelecektir. Kaç fâtih-î zaman gören İran-zemîn bugün Görsün kiminle hangi cüyûş-ı zafer gelür Şimdiye kadar nice fatih hükümdarlar gören İran ülkesi zafer ordularının hangi hükümdarla birlikte geldiğini görsün bakalım. Tekbîrlerle halka ıyân oldu tuğlar Sahrâ-yı Üsküdâr'a revân oldu tuğlar Tekbir sesleriyle yükselen tuğlar herkese göründü. Ve tuğlar öncülüğündeki ordu Üsküdar sahrasına doğru yola koyuldu. SEFER (1514) Tebriz'e doğru çıktı sefer şâhrâhına Ervah pey-rev oldu cihan padişahına Tebriz’e doğru sefer anayoluna (sefere) çıkınca ruhlar cihan padişahının ardından onunla birlikte yola koyuldu. At üzre geçtiğin göricek leşker-î guzât Râm oldu şîrler gibi yavuz nigâhına

Page 2: SELİMNÂME

Gazi askerer onun at üzerinde iken geçip gittiğini görünce arslanlar gibi onun yavuz bakışının esiri oldu, ona itaat edip ordusuna katıldılar. Yekser gaza kılıncı kuşanmış bir ümmetin Câlis budur erîke-i âlem-penâhına Topluca savaş için kılıç kuşanmış bir ümmetin âlemi himayesine alan tahtına oturan padişah işte budur. Münkâd edip seririne maşrıkla mağribi Bir devlet ermeğan edecektir ilâhına Doğu ile batıyı kendi tahtına/fermanına râm ederek İlahına/Tanrısına bir devlet armağan edecektir. Âhir ağardı tan yeri re's-i cibâlden Serhad'de yol göründü Acem tahtgâhına Sonunda dağların üzerinden tan yerinin ağardığı görüldü ve Acem tahtının bulunduğu yere doğru sınır boyları görünmeyi başladı. Fermân-ı bî-emân ile kalkan hümâ gibi Tuğrâlu nâme gitti Kızılbaş şâhına Aman vermeyen bir emir ile padişahın tuğrasının bulunduğu ferman Kızılbaş şahına doğru hüma kuşu gibi gitti. Hâkan-ı Rûm leşkeri yaklaştığın görüp İran gerektir ağlasa baht-ı siyâhına Anadolu/Rum askerinin yaklaştığını gören İranlıların kendi bahtlarının kara oluşuna/kara bahtlarına ağlasa gerek. Hengâm-ı rezmi bildiren avâz-ı hâtifî Aksetti her tarafta cibalin cibahına Savaşın zamanını bildiren hatiften gelen bir ses her tarafta, dağların cephelerinde yankılandı. Sahrâ-yı Çaldıran'da gaza vardır erteye Ey berk müjde ver feleğin mihr ü mâhına Yarın Çaldıran ovasında büyük bir savaş vardır. Ey şimşek! Bu müjdeyi gökyüzünün güneşine ve ayına ulaştır. Meydân-ı cenge sâye-resân oldu tuğlar Rehyâb-ı milk-i Nûşirevân oldu tuğlar Tuğlar savaş meydanına gölgelerini saldılar. Ve bu tuğlar Nuşirevan’ın ülkesi olan İran’a doğru yola koyuldular. ÇALDIRAN Her tîğ-ı pür-fürûg verirken hücuma şan Her tîg-i bî-dirîğ parıldardı hun-feşan Parlayan her kılıç hücuma şan ve şeref katttığı zaman aman vermeden inen her kılıç da etrafa kan saçarak parıldardı. Meydânı haşr ü neşri karıştırdın ey kader Andırdı rûz-ı mahşeri hengâm-ı imtihan Ey kader! Galiba sen haşir ve neşir meydanını dünyadaki savaşla karıştırdın. (Ahirette göstereceğin haşir meydanını dünyada gösterdin) Çünkü bu savaş günü tıpkı mahşer gününe benziyor. Saldırdı fart-ı gayz ile ifrit-i râfizî Tâli’ göründü bizlere sol kolda pek yaman Rafizi ifriti son derece öfkeli bir şekilde hücuma geçti. Askerin sağ cenahında talih kötü görünmeye başladı. Gark oldu hûna Rumeli Beğlerbeğî'yle ceyş Üç Malkoçoğlu eyledi bir bir fedâ-yı can Rumeli beylerbeyi ile askerleri kanlar içinde kaldı ve üç Malkoçoğlu bu esnada peşpeşe canlarını feda ettiler. Uğrunda her gazaya atılmış mücâhidîn Lâyık mıdır felâkete ey Rabb-ı Müste'an Ey yardım sadece kendisinden istenilen Allah! Senin uğrunda her savaşa çekinmeden giren bu mücahid ordu böyle bir felâkete layık olur mu? Her yanda hûn içinde bu hengâmeden beri Hîç esmiyen nesîm-i fütûh esdi nâgehan

Page 3: SELİMNÂME

Her yerin kan gölünü andırdığı bu hengâmede şimdiye kadar hiç esmeyen fetih rüzgârları ansızın esmeye başladı. Sağ kolda bozdu bozguna uğrattı düşmeni Şîrâne bir taarruzu sevk eyliyen Sinan Sağ cenahta arslanlar gibi taarruz eden Sinan Paşa komutasındaki askerler düşman cephesini kırıp bozguna uğrattı. Şâh-i adûya karşı kopan sarsar-ı zafer İndirdi yıldırım gibi bir darbe-i giran Düşman padişahına karşı kopan zafer kasırgası onun üzerine yıldırım gibi ağır bir darbe indirdi. Pamâl-i rahş kıldı Acem tâc ü tahtını Tâ arşa astı tîğını Sultan Selîm Han İranlıların tahtını ve tacını atının ayakları atına alıp çiğnedi ve Sultan Selim Han kılıcını ta Arşa astı. Sermest-i câm-ı vuslat-ı şân oldu tuğlar Tebriz'e reh-nümâ-yı 'inan oldu tuğlar Tuğlar şan ve şerefe kavuşma kadehiyle mest ve sarhoş olup kendinden geçtiler. Ve tuğlar atların dizginlerinin Tebrize doğru yöneltileceğine işaret ettiler. TOPLAYIŞ (1515) Tebriz'e uçtu feth-i celilin hümâları Bir böyle hâli görmedi İran semâları Yüce bir fethin hüma kuşu gibi olan askerleri Tebriz’e doğru uçmaya başladı. İran ülkesinin semaları böyle bir hâli asla görmemişti. Tevhîd içün bu halkı döğüsmüş yiğitlerin Yüz şehre rekz edildi muzaffer livaları Tevhid için döğüşen bu yiğit insanların muzaffer sancakları yüz şehre dikildi. Bir kutba bağlı cümle gönüller bir olmalı Mâdâm kâinatta birdir Hudaları Mademki Hudaları birdir, o halde Bir Tanrıya bağlı gönüllerin de bir olması gerek. Her kişverinde kırmağa zencîr-i şiayı Azmetti askerin ulu kişver-küşaları Şia zincirini her ülkede kırıp parçalamak için askerlerin ülkeler fetheden komutanları kesin karar verdi. Mer'aşla Kayseriyye'yi fethetti bir dilîr Yükseldi Rabb-ı İzzet'e şükran duaları Bir yiğit adam Maraşla Kayseri şehrini fethetti. Bu fetih üzerine şükran duaları Allaha doğru yükseldi. Zülkadr'i sildi tîg-i Selîmî haritadan Engin göründü Mısr ü Hicaz'ın fezaları Sultan Selim’in kılıcı Zülkadiroğulları devletini haritadan sildi. Artık şimdi ufukta Arabistan (Hicaz) ve Mısır görünüyor. Serdar-ı nâmdâr'e ki râm etti Âmid'i Azdır serâmedân-ı kelâmın senaları Dıyarbakırı kendisine itaat ettiren şanlı kumandana söz ustalarının öncülerinin övgüsü bile az gelir, onu hakkıyle övemez. Rehber İmâm-ı Azam'ı bîlmiş aşâirin İdrîs asaletinde gerek reh-nümâlan İmam-ı Azamı kendisine rehber kabul eden aşiretlerin kılavuzları İdris-i Bitlisî gibi asîl birisi olması gerekir. Tevhide koşmuş ehl-i cihadın birer birer Zer-hatla tâk-ı Arşa yazılsın gazaları Tevhid yolunda savaşan mücahidlerin gazaları ayrı ayrı altın yazıyla Arşa yazılsa yeridir. Her yerde remz-i emn ü emân oldu tuğlar Hem Hakka hem hayâta zamân oldu tuğlar Tuğlar her yerde güven ve emniyetin bir simgesi oldu. Ve tuğlar hem hakka hem de hayata (=hakkın ve hayatın korunacağına) kefil oldu. MERCİDABIK (1516) Seyreylesün felek kaderin şehsüvârını Fethetti bir seferde nebiler diyârını

Page 4: SELİMNÂME

Felek şimdi kaderin görevlendirdiği atlıyı bir seyretsin bakalım. O şanlı süvari bir seferde peygamberler diyarnı fethederek ülkesine kattı. Sahrâ-yı Mercidâbık'a nakş eylemiş kader İslâm fikr-i vahdetinin kârzârını Kader Mercidabık ovasına İslamın birlik fikrinin savaşını nakşetmişti (=yazmışdı). (İslam birliği bu savaştana sonra ortaya çıkacaktı) Memlûk padişahı bu dâvayı fasl içün Sarfetti azm ü cezm ile bilcümle varını Memlük hükümdarı bu davayı sonuca bağlamak için bütün varını yoğunu sarfetti. Bir kahirâne hırs ile Memlûk leşkeri Gavgaya saldı esliha-î bî-şümârını Memlük askerleri son derece aşırı bir hırs ile sayısız silahlarını savaş meydanına sürdü. Bârân misâli gülle yağıp kıldı hâksâr Hem gaasıbâne tâcını hem tâcdarını Onun üzerine yağmur gibi gülle yağdırarak gasbettiği tacını hükümdarını yerlere serdi. (yerle bir etti) Eyne'l-meferr diyen çöle can attı sû-be-sû Bakîsinin de tîğ tamâm etti kârını “Var mı kaçacak yer” diye feryat edenler canlarını kurtarmak için taraf taraf çöle doğru savuşup gitti. Geri kalanların ise kılıç işlerini bitirdi, hepsi kılıçtan geçirildiler. Sahrâ-yı lâ'lgûne bakan şâhid-i zafer Görsün baharının bu yaman lâlezârını Kanlarla kızıl renge boyanmış sahraya bakan zafer güzeli (Sultan Selim) kendi baharının lale bahçesini andıran bu manzarasını görsün. Tevhîd-i milk ü millet içün cenk edenlere Sûriyye açtı cümle husûn u hisarını Ülkenin ve milletin birliği için savaşan yiğitlere Suriye bütün kale ve hisarlarını açtı, teslim oldu. İtmâm-ı gaalibiyyet içün şanlı pâdişâh Mısr içre kurmak istedi dârü'l-kararını Galibiyeti tamamlamak için şanlı padişah yerleşeceği yeri Mısır ülkesinde kurmak istedi. Şevk-i seferle pür heyecan oldu tuğlar Bâd-ı zaferle Mısr'a vezân oldu tuğlar Sefer arzusuyla tuğlar heyacan dolu bir şekilde dalgalanmayı başladı. Esen zafer rüzgârıyla tuğlar Mısıra doğru harekete başladı. RİDANİYE (1517) Memlûkler bakıyyesi pür-gayz edüp kıyam Mısr içre kalmasun dedi bir tîğ der-niyâm Memlüklülerin geri kalan kısmı öfkeyle ayaklanıp ve Mısır ülkesinde kınında hiçbir kılıç kalmasın diyerek Vâdî-i Nîl'i tuttu anûdâne ser-te-ser Ordû-yı fethe karşı sürülmüş nefîr-i âm Fetih ordusuna karşı sürülen büyük bir kalabalık inatla Nil vadisini baştanbaşa tuttu. Pür-zûr saldıran Kölemen farisânını Saf saf guzât kıldı dilîrâne iktihâm Son derece güç kullanarak saldıran Kölemen atlılarını Selimin ordusundaki gaziler saf saf karşıladı. Kat'î hücuma geçti nihayet mücâhidin Mutlak bu harbe vermek içün şanlı bir hitâm En sonunda mücahidler bu savaşı şanlı bir sonuçla tamamlamak için kesin hücüma geçtiler. Birden serildi hâke Ridâniyye cephesi Bed' etti feth-i Kâhire'den inhizâm-ı tâm Ridaniye cephesindeki Memlük askerleri hepsi birden yere serildi. Ve Kahire’nin fethedilmesiyle onlar için tam bir hezimet başladı. Gâzî vezîr-i âzamı a'dâ şehîd edüp Gûyâ büyük zaferden o gün aldı intikam Düşmanlar Gazi vezir-i azam Sinan Paşayı şehid ederek sanki o büyük fetihten intikam aldılar. On Mısra bir Sinan bedel olmazdı ey kaza

Page 5: SELİMNÂME

Şevketlü Pâdişâhı bu hâl etti telhkâm Ey kader! On tane Mısır ülkesi Bir Sinan Paşa’ya bedel olamazdı. Bu durum şevketlü padişahı acılara boğdu. Fevkindedir zaferden alınmış ganâimin Mü'minler etti vahdet-i islâm'ı iğtinâm Müminlerin İslam birliğini temin etmeleri zaferden alınmış diğer ganimetlerin kat kat üzerindedir. En büyük ganimet bu birliğin sağlanmasıdır. Hem Şark'ı hem Cenûb'u açan bir cihâddan Aksetti dehre nâ-mütenâhî bir ihtişam Hem doğuyu hem de güneyi fetheden bir cihaddan zamana sonsuz bir ihtişam yansıdı. Hakkaa ki ser-firâz-ı cihan oldu tuğlar Ferman-dih-î zaman ü mekân oldu tuğlar Gerçekten tuğlar cihana karşı başı havada oldu. Tuğlar hem zamana hem de mekâna ferman verme konumuna ulaştı. RIHLET (1520) Bir gün çalındı nevbet-i takdir rıhlete Ukbâda yol göründü Huda'dan bu davete Bir gün kader dünyadan göç için nöbet davulunu çalınca Allahtan gelen bu çağrı için ahirete giden yol göründü. Doldukça doldu gözleri eşk-î firak ile Kudretlü pâdişâh veda etti millete Ayrılık gözyaşlarıyla gözleri doldukça doldu. O güçlü padişah milletine veda etti. Tevhid maksadıyle geçirmişti ömrünü Ref'etti ermeganını dergâh-ı vahdete Bütün ömrünü tevhid için geçirmişti. Ve armağanını birlik dergâhına (=Allahın huzuruna) sundu. Râyâtı gölgesinde fedâ-yı hayât eden Ervaha pîşdâr olarak girdi cennete Kendi sancağının gölgesinde şehid olan ruhların öncüsü olarak cennete girdi. Yekser riyâz-ı huld-i berin oldu cilvegâh Her cenkten getirdiği binlerce râyete Yüce cennetin bütün bahçeleri hepsi birden herbir savaştan getirdiği binlerce sancaklara cilve yeri (=tecelli yeri) oldu. Dîdar-ı Fahr-ı Âlem'i görmekti gayesi Gark-ı huşû' çıktı huzûr-ı Risâlete Gayesi âlemin iftihar kaynağı olan Hz. Peygamberin yüzünü görmekti. Huşu içerisinde Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Alnından öptü fahrederek Fahr-i Kâinat Şâbâş sundu sarfedilen bunca himmete Hz. Peygamber de kendisiyle iftihar ederek alnından öptü ve sarfettiği bu kadar gayretler için tebrik etti. Dîvân-ı Hak'da mağfiret-î Kirdgâr'dan Şâyeste gördü cürm ü günâhın şefaate Allahın huzurunda onun mağfireti ve bağışlamasıyla suçlarını şefaata layık gördü. Dûr olmasıyle böyle büyük pâdişâhdan Garkoldu nâs mâtem-i bî-hadd ü gayete Böyle büyük bir padişahtan uzak ve ayrı düşmekle insanlar hadd ü hesaba gelmez matemlere gark oldular. Yer yer misâl-i bîd-i hazân oldu tûğlar Sultan Selîm'e girye-künân oldu tûğlar Yer yer tuğlar sonbahar mevsimindeki salkımsöğüt ağacını andırdı. Ve tuğlar Sultan Selim için gözyaşları döktüler.