selamlik-49.numarali odarehberiz.biz/geziler/selcuk-rehberlikgezisi12.pdf · değerli eşyalar...

14
Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 111/124 Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun. SELAMLIK-49.NUMARALI ODA: Müzik odası olarak anılmaktadır. Yüklük dolaplarında, Halife Abdülmecid’e ait, 280 ciltlik klasik müzik notaları koleksiyonu bulunuyor. Sarayın: İç Mabeyn olarak bilinen bu bölümünde; kütüphaneden başlayarak odaların hemen hepsinde Halife Abdülmecid’in izleri var. Odanın mobilya takımları, muhtemelen şehzadeliği sırasında kullandığı ve Dolmabahçe Sarayına taşınırken yanında getirdiği bir takımdır. Duvardaki büyük tablo: Halife Abdülmecid tarafından, belgesel bir titizlikle yapılmış olan Sultan II.Abdülhamid’in Hal’i adlı eseridir. Tabloda yer alan kişiler: sırayla Bahriye Feriki Arif Hikmet Paşa, Selanik Mebusu Emanuel Karasu, Draç Mebesu Esad Toptanı Paşa, Senatör Aram Efendi, Sultan II.Abdülhamid ve Miralay Galip Efendi’dir. Tablonun içinde görülen paravanın orjinali, hemen tablonun sağında yer almakta. Oda zemininin büyük kısmını örten, pembe zeminli halıda özgün Hereke tasarımlarında çokça tekrarlanan şemse motifi, Hereke’ye özgü yorumuyla yer almakta. DEĞERLİ EŞYALAR SALONU: Saray içinde, müze kavramının gereği olarak düzenlenmiş olan bu salonda: muhtelif tarihlerde kullanılmış değerli porselenler, altın ve gümüş sofra takımları ve değerli eşyalar sergileniyor. Birinci vitrinde: Sultan V.Mehmet Reşat’ın kişisel eşyasının da aralarında bulunduğu objeler bulunuyor. Bunların arasında, sultanın portreleri, nişanlar, tıraş takımları ve armağan edilen yazı takımı, mimari tasarımlıdır. Orta kısımda; Osmanlı arması, iki yanda ise sütun şeklinde görülen kalemler yer almaktadır. İkinci vitrinde: kıymetli t aşlarla süslü fincan takımları ve kahve servisleri var. Üçüncü vitrinde: beyaz opalin üstüne gümüş süslemeli takım, Sultan II.Abdülhamid’in tuğrasını taşıyor. Dördüncü ve beşinci vitrinlerde: çay, kahve ve tatlı takımları, altıncı vitrinde: kristaller ve kahve takımları görülüyor. Yedinci vitrindeki çok sayıda kaşık ise, bağa, sedef mercan gibi değişik malzemelerden yapılmış. İKİNCİ DEĞERLİ EŞYALAR SERGİ SALONU: Hünkara ait has mutfakların haremdeki bölümü olan, bu tonozlu mekan: ikinci değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ve yakın çevresindekilerin; kimi zaman günlük yaşamlarında ama daha çok özel günlerinde kullandıkları değerli objeler sunuluyor. Bu bölümdede; seçkin porselenler ve kristallerin yanı sıra, altın ve gümüş sofra takımları, çay-kahve servisleri ve dekoratif eşyalar var. Salona girişte; soldan birinci vitrinde: bir zamanlar, Sultan II.Abdülhamid’in sofrasını süslemiş olan porselen takımlarından seçilmiş parçalar ağırlıkta. Lacivert zemin üstünde, son derece ince bir işçilikle sır üstüne işlenmiş, birbirinden farklı dantel motifleri arasında, sultanın arması görülüyor. Bu takımın arka yüzünde; Venedik’te yapıldığını belirten damganın yanı sıra, “Salviati” imzası var. Vitrin içinde yer alan ve gerek porselenin biçimlendirilmesi, gerekse üstündeki renkli dekorasyonu son derece zarif ve göz alıcı olan figürlü meyvelikler; “Meissen” porselenidir. İkinci vitrinde görülen pembe renkli porselen çay takımı: Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyor. “Serves” porseleni olan bu çay takımından başka, gümüş leğen ibrik takımları, kahve takımları, gümüş ve kristal yemişlikler ve Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyan iki gümüş Osmanlı arması var. Bu vitrin içinde, ayrıca bir de el mangalı bulunuyor. Üçüncü vitrinin bir ucunda: Sultan II.Abdülhamid arması ve renkli işlenmiş Osmanlı armasıyla bezenmiş “Moser” sofra takımından seçilmiş parçalar, karşı kenarda ise Sultan II.Abdülhamid tarafından kurulmuş Yıldız Çini Fabrikası ürünü porselen çay takımları ve şişe biçimli vazolar var. Ayrıca: kristal ve gümüş parçalar da içeren vitrinin üst kısmında asılı bulunan sitil takımında Sultan III.Selim’in tuğrası var. Dördüncü vitrinde: gümüş işlemelerle zenginleştirilmiş mavi-beyaz Çin porselenlerinin yanı sıra, emaye işlemeli, altın zarflı fincan takımları dikkati çekiyor. SELAMLIK-MUAYEDE SALONU: Mabeyn ve Harem bölümleri arasında bulunan büyük salondur. Dolmabahçe Sarayının en yüksek olduğu kadar, dünyanın en büyük ve son kubbeli saray salonları arasındadır. Yalnızca: bayramlaşma, önemli hükümdarların kabulü ve Meclis törenlerinde kullanılmış. Muhteşem kuruluşuyla, Tanzimat sarayının devlet sembolü olan salon; kubbeli klasik Osmanlı mimari geleneğinin son örneğidir. Kare planı örten kubbe: Bizans ve Osmanlı geleneklerini bir arada sentezlemesi nedeniyle önemli. Topkapı Sarayı haremine yapılan “Hünkar Sofası” nın da mimari ve işlevsel bir devamıdır. Yani; ülkede mimari de, Batılılaşmanın ilk örnekleri.

Upload: others

Post on 27-Jan-2020

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 111/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

SELAMLIK-49.NUMARALI ODA: Müzik odası olarak anılmaktadır. Yüklük dolaplarında, Halife Abdülmecid’e ait, 280 ciltlik klasik müzik notaları koleksiyonu bulunuyor. Sarayın: İç Mabeyn olarak bilinen bu bölümünde; kütüphaneden başlayarak odaların hemen hepsinde Halife Abdülmecid’in izleri var. Odanın mobilya takımları, muhtemelen şehzadeliği sırasında kullandığı ve Dolmabahçe Sarayına taşınırken yanında getirdiği bir takımdır. Duvardaki büyük tablo: Halife Abdülmecid tarafından, belgesel bir titizlikle yapılmış olan Sultan II.Abdülhamid’in Hal’i adlı eseridir. Tabloda yer alan kişiler: sırayla Bahriye Feriki Arif Hikmet Paşa, Selanik Mebusu Emanuel Karasu, Draç Mebesu Esad Toptanı Paşa, Senatör Aram Efendi, Sultan II.Abdülhamid ve Miralay Galip Efendi’dir. Tablonun içinde görülen paravanın orjinali, hemen tablonun sağında yer almakta. Oda zemininin büyük kısmını örten, pembe zeminli halıda özgün Hereke tasarımlarında çokça tekrarlanan şemse motifi, Hereke’ye özgü yorumuyla yer almakta.

DEĞERLİ EŞYALAR SALONU: Saray içinde, müze kavramının gereği olarak düzenlenmiş olan bu salonda: muhtelif tarihlerde kullanılmış değerli porselenler, altın ve gümüş sofra takımları ve değerli eşyalar sergileniyor. Birinci vitrinde: Sultan V.Mehmet Reşat’ın kişisel eşyasının da aralarında bulunduğu objeler bulunuyor. Bunların arasında, sultanın portreleri, nişanlar, tıraş takımları ve armağan edilen yazı takımı, mimari tasarımlıdır. Orta kısımda; Osmanlı arması, iki yanda ise sütun şeklinde görülen kalemler yer almaktadır. İkinci vitrinde: kıymetli t aşlarla süslü fincan takımları ve kahve servisleri var. Üçüncü vitrinde: beyaz opalin üstüne gümüş süslemeli takım, Sultan II.Abdülhamid’in tuğrasını taşıyor. Dördüncü ve beşinci vitrinlerde: çay, kahve ve tatlı takımları, altıncı vitrinde: kristaller ve kahve takımları görülüyor. Yedinci vitrindeki çok sayıda kaşık ise, bağa, sedef mercan gibi değişik malzemelerden yapılmış.

İKİNCİ DEĞERLİ EŞYALAR SERGİ SALONU: Hünkara ait has mutfakların haremdeki bölümü olan, bu tonozlu mekan: ikinci değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ve yakın çevresindekilerin; kimi zaman günlük yaşamlarında ama daha çok özel günlerinde kullandıkları değerli objeler sunuluyor. Bu bölümdede; seçkin porselenler ve kristallerin yanı sıra, altın ve gümüş sofra takımları, çay-kahve servisleri ve dekoratif eşyalar var. Salona girişte; soldan birinci vitrinde: bir zamanlar, Sultan II.Abdülhamid’in sofrasını süslemiş olan porselen takımlarından seçilmiş parçalar ağırlıkta. Lacivert zemin üstünde, son derece ince bir işçilikle sır üstüne işlenmiş, birbirinden farklı dantel motifleri arasında, sultanın arması görülüyor. Bu takımın arka yüzünde; Venedik’te yapıldığını belirten damganın yanı sıra, “Salviati” imzası var. Vitrin içinde yer alan ve gerek porselenin biçimlendirilmesi, gerekse üstündeki renkli dekorasyonu son derece zarif ve göz alıcı olan figürlü meyvelikler; “Meissen” porselenidir. İkinci vitrinde görülen pembe renkli porselen çay takımı: Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyor. “Serves” porseleni olan bu çay takımından başka, gümüş leğen ibrik takımları, kahve takımları, gümüş ve kristal yemişlikler ve Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyan iki gümüş Osmanlı arması var. Bu vitrin içinde, ayrıca bir de el mangalı bulunuyor. Üçüncü vitrinin bir ucunda: Sultan II.Abdülhamid arması ve renkli işlenmiş Osmanlı armasıyla bezenmiş “Moser” sofra takımından seçilmiş parçalar, karşı kenarda ise Sultan II.Abdülhamid tarafından kurulmuş Yıldız Çini Fabrikası ürünü porselen çay takımları ve şişe biçimli vazolar var. Ayrıca: kristal ve gümüş parçalar da içeren vitrinin üst kısmında asılı bulunan sitil takımında Sultan III.Selim’in tuğrası var. Dördüncü vitrinde: gümüş işlemelerle zenginleştirilmiş mavi-beyaz Çin porselenlerinin yanı sıra, emaye

işlemeli, altın zarflı fincan takımları dikkati çekiyor.

SELAMLIK-MUAYEDE SALONU: Mabeyn ve Harem bölümleri arasında bulunan büyük salondur. Dolmabahçe Sarayının en yüksek olduğu kadar, dünyanın en büyük ve son kubbeli saray salonları arasındadır. Yalnızca: bayramlaşma, önemli hükümdarların kabulü ve Meclis törenlerinde kullanılmış.

Muhteşem kuruluşuyla, Tanzimat sarayının devlet sembolü olan salon; kubbeli klasik Osmanlı mimari geleneğinin son örneğidir.

Kare planı örten kubbe: Bizans ve Osmanlı geleneklerini bir arada sentezlemesi nedeniyle önemli. Topkapı Sarayı haremine yapılan “Hünkar Sofası” nın da mimari ve işlevsel bir devamıdır. Yani; ülkede mimari de, Batılılaşmanın ilk örnekleri.

Page 2: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 112/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Toplam alanı: 2000 metre kareye yakın. İçten; yaklaşık 36 m. yüksekliğinde ve 24 m. çapında tek bir kubbe, dıştan ise çatı ile örtülmüştür. 56 adet yivli sütunun kullanıldığı orta mekana, köşe odaları açılıyor. Galeri katı ise, dört yönündeki geniş kemerlerle orta bölüme bakıyor.

Muayede’nin kelime anlamı; “bayramlaşma” dır. Salon; padişahın hanedanın erkek üyelerinin, vezir ve vekillerin, teşrifatçı memurların kutlamalarını kabul ettiği bir mekandır. Bu amaç dışında: çeşitli toplantılar içinde kullanılmıştır. Bayramlaşmadan önce, Topkapı Sarayından altın taht getirilerek, bahçe tarafına yerleştirilmekte, karşısına rastlayan locaya da yabancı diplomatlar için sandalyeler konmaktadır. Galerilerde, kafesli localar ve müzisyenler için bir bölüm oluşturulmuştur. Salonun duvar bezemelerinde, birinci katta pastel renklerle beraber altın yaldız kullanılmıştır. Kubbe ise; kompozisyonlar ve çiçeklerle bezenmiştir. İç süslemenin bu kadar etkileyici olduğu Muayede Salonunda, fazla eşya olmaması, şüphesiz işlevi ile bağlantılıdır.

Salonda, hemen dikkat çeken; boyutlarıyla oranlı 4.5 tonluk, kristal avize ve şamdan takımıdır. Salonu asıldığı günden bu yana görenlerin hayranlıkla izlediği İngiliz yapımı kristal avize, dönemin estetik ve teknolojik boyutlarını vurgulayan büyür bir sanat eseridir. 750 ışıkla aydınlanıyor. Bu avize mutlaka ilginizi çekecek, muhteşem bir güzellik. Ağırlığı ile, türünün dünyadaki en büyük örneklerinden biri.

Ortadaki büyük Hereke imalatı halı da, kubbe ve avizenin ihtişamına eşlik eder. Salonun Harem yönündeki sütunları arasında, Atatürk’ün 1927 yılında, Cumhurbaşkanı olarak İstanbul’a ilk gelişinde yaptığı konuşmanın metninin yazıldığı levha görülmekte. Hat ustası Emin Barın tarafından yazılmış.

Burada geçen önemli olaylar: Sultan V.Murat’ın cülusu, Sultan Abdülmecid’in 1856 yılında Maraşal Pelissier onuruna verdiği ziyafet, Macaristan İmparatoru Franz Joseph için yapılan resmi kabul, 1877 yılında Osmanlı Meclisi Mebus an’ının açılışı sayılabilir. 1938 yılında ise, Büyük Önder Atatürk’ün naaşı; bu salonda ziyaret edilmiştir. Salonun köşe odaları; hünkarların bekleme, dinlenme ve şehzadeleri kabul mekanlarıydı. İç kuruluşuyla, benzer zenginlikte cephe dekoruna sahip olan salonu; Boğaziçi’ne açan mermerden 4 kademeli merdiven düzeni, barok çelenk kabartmalı ve bronz vazolu kaideleriyle başlı başına bir güzellikte.

HAREM DAİRESİ; Deniz ve bahçe tarafındaki iki koldan oluşuyor. Tanzimat dönemi Osmanlı hanedanının kalabalık harem kadrosuyla birlikte yaşadığı bu daire, bir eksende yan yana sıralanmış ve sofalarla ayrılan dairelerden oluşan planı var. Denize paralel uzanan kısmı: Sultan ve Valide Sultan tarafından kullanılmakta ve Harem-i Hümayun olarak anılmaktadır. Harem kısmının kara tarafına dönerek denize dik uzanan kısmı ise; Kadınefendilerin dairesi olarak kullanılan Daire-i Hümayundur. Ziyaretin başladığı bu kanatta; çok eşli İslami aile düzenine göre planlanmış, kapalı daireler, kendi içinde bir sofa çevresinde yüklüklü iki oda, bir kalfa odası, kahve ocağı, hela ve merdivenlerden oluşan kat planı; zemin ve ana katta tekrarlayan kadınefendi daireleri vardır. Cariye ve kalfa gibi hizmetli kadınların, bodrum zemin ve musandıra katlarında ikamet edecek şekilde dairelere dağıtıldıkları haremin, bu arka bölümü, dekor düzeninden de anlaşılacağı gibi, geleneksel harem yaşayışının sürdüğü ancak hünkar ve valide sultana göre hiyerarşinin azaldığı

haremin en geniş bölümüdür. Muhteşem İstanbul manzarasına açılan ilk bölümde; harem cephesinin ortasını saray cephesine uyan alınlık ve sütünlu bir balkonla vurgulayan ve pembe salon çevresindeki görkemli valide sultan dairesi dolduruyor. Atatürk de saraya geldiğinde, bu daireyi kullanmış ve 1938 yılında burada hayata veda etmiştir.

Page 3: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 113/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

CAMLI KÖŞK: Dolmabahçe sarayının dış dünyaya açılan penceresi, Camlı Köşktür. Geleneksel Osmanlı saray düzeni içindeki alay köşkünün Dolmabahçe Sarayındaki karşılığı olarak nitelendirilir. Sultanlar burada caddeden geçen resmi geçitleri izlerlerdi. Birbirine geçişli iki salon ve camekanlı bir seradan oluşuyor. Muhteşem dekoru da sarayın diğer mekanlarından farklı. Tavanlardaki kalem işi süslemeler, doğadan alınan figürler dikkat çekmekte, kuş, aslan, kaplan resimlerinin yanı sıra tonoz köşelerinde kartal kabartmaları, Abdülaziz’in iktidarının başında yapıldığını gösteriyor. Mekanda bulunan porselen plakalı şöminede de birbirinden farklı kuş türleri resimlenmiş. Birinci mekan: ana salona kıyasla daha sade döşenmiş. Bu odada bulunan bir çift gümüş ayaklı elektrik lambası ise “Christofle” markalı. Camlı köşkün, esas mekanı olan ana salonda: Osmanlı karakteri ağır basan şemse motifli Hereke kumaşı ile döşeli oturma takımı var. Salonda bulunan, oyma bezeli iki sehpa, Yıldız Sarayı Marangozhanesinin damgasını taşıyor. Burada görülen piyano ise, ses kalitesinden çok, görünüşü ile dikkati çekiyor. Camlı köşke adını veren camekanlı kısmın ortasında ise, kristal fıskiyeli bir havuz var. Mekanda, kristal avize ve sütun şamdanlarının yanı sıra saray koleksiyonundan bir araya getirilmiş camlarla süslü hayvan figürlü aydınlatma araçları var. Camlı köşkü, hünkar dairesine bağlayan koridorda, zaman zaman sergiler açılmaktadır.

SAAT MÜZESİ-TAŞ HAZİNE:

Sarayın Harem Bahçesi içindeki İç Hazine Binası; Haremin mücevherli ve altın-gümüş eşyasını korumak amacıyla yapılmış Taş Hazinesiydi. Sultan Abdülmecid devrinde: tek katlı sağlam bir yapı olarak inşa edilen hazine, 2004 yılında, yeniden düzenlenmiş, saray koleksiyonundan derlenmiş saatlerin sergilendiği ayrı bir müze mekanı olarak ziyarete açılmış. Saat Müzesinde bulunan saatler, birbirine geçişli üç mekan içinde sergileniyor. Özellikle son bölümde sergilenen Türk saatlerinin her birinin ayrı bir öyküsü varmış.

İç Hazine binasındaki müze eserlerin çoğunluğu, sarayın depo ve kapalı odalarına ait özellikli mekanik saatlerden oluşmaktadır. Müzede sergilenen 64 adet saatin büyük kısmını, Fransız yapım saatler oluştururken, müzik, otomasyon, takvim tertibatlı gibi özellikleriyle İngiliz saatleri de yer almaktadır. Zarif porselen Avusturya saatlerinden başka, yüzyıl başına tarihlenen Amerikan saatleri de sarayın geçirdiği dönemlerden birine işaret eder. Müzede bulunan en kıymetli saatlerden bazıları ise; Mevlevi saat ustalarının yaptığı, alaturka-alafranga kadranlı, müzikli Türk saatleridir. Üç bölümden oluşan müzenin girişini oluşturan birinci bölümde: Fransız saatleri sergilenir. İkinci bölümde: İngiliz saatleri, üçüncü bölümde ise Türk saatleri sergileniyor. Bu arada: Sarayda göreceğiniz saatlerin tümünde belki dikkatinizi çekecektir, hepsi: 09.05 de durdurulmuştur. Yani: burada vefat eden, Atatürk’ün hatırasına; Sarayda, zaman 09.05 de durdurulmuş. Güzel bir uygulama.

Evet; Dolmabahçe sarayı gezimiz bitiyor. Yazının başında belirttiğim gibi, bu sarayın yapımı için, çok büyük paralar harcanmış, borçlanılmış, Osmanlı Maliyesi uzun süre bir daha kendine gelemeyecek şekilde, kötü olmuş. Ancak; inanın muhteşem bir saray. Görüntüler o kadar büyük bir ihtişamı gösteriyor ki, mutlaka şöyle düşüneceksiniz. İmparatorluk; en kötü, en zor gününde bile, gösterişi elden bırakmamaya çabalamışlar. http://www.gezi-yorum.net/istanbul-dolmabahce-sarayi/

Page 4: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 114/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

İstanbul - Kariye Müzesi Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü KARİYE MÜZESİ Kariye eski Yunanca kent dışı (kırsal alan) anlamındaki Khora sözcüğünün Türkçeleşmesidir. V. yy.’da yapılan şehir surlarından önce sur dışında bir şapelin varlığı bilinmekte olup, bu şapelin yerine ilk Khora Kilisesi, Justinianus tarafından (527–565) yeniden yaptırılmıştır. Kommenoslar döneminde Blakhernai Sarayının yakınında olduğu için kilise önemli dini merasimlerde saray şapeli olarak kullanılmıştır. XI.yy. sonlarında İmparator I. Alexios’un (1081-1118) kayınvalidesi Maria Daukaina, kiliseyi yeniden inşa ettirmiştir. Latin istilası (1204–1261) sırasında bu kilisede tahrip edilmiş, II. Andronikos (1282- 1328) döneminde Sarayın Hazine Nazırı Theodoros Metokhites (1313) tarafından onarılan kilisenin kuzeyine bir ek, batısına exonarteks ve güneyine şapel (Parekklesion) eklenmiş mozaik ve fresklerle bezenmiştir. Kariye’deki mozaik ve freskler Bizans resim sanatının son dönemine (XIV. y.y.) ait en güzel örneklerdir. Bu mozaik ve fresklerdeki derinlik figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi, figürlerdeki uzamalar bu dönemin üslubudur. Kariye, 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Kilise olarak kullanılmış, 1511 Vezir Hadım Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.1945 yılında müzeye dönüştürülmüş, 1948–1958 yıllarında Amerikan Bizans Enstitüsü’nün yaptığı mozaik ve freskoların üzeri açılarak ortaya çıkarılmıştır. Çarşamba günleri dışında her gün 09.00–16.30 saatlerinde gezilebilir. Yaz saati uygulaması vardır. Edirnekapı- Fatih/İSTANBUL Tel : (0212) 631 92 41–0 (212) 522 09 89 Faks : (0212) 621 34 35 ----------------------------------------------------------- KARİYE MÜZESİ Kariye Müzesi İstanbul Edirnekapı’da bulunan müzedir. Bizans döneminde kilise, fetihden sonra ise cami olarak kullanılmış tarihi bir yapıdır. Tarihçesi Kariye (Chora) Kilisesi, 6. Y.Y.’a kadar giden bir geçmişe sahiptir. Günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yy’in ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur. Kilise, manastır kompleksinden geriye kalan tek kalıntıdır. Kurtarıcı İsa Mesih’e adanmıştır. İlk önce manastır olarak 534 yılında Justinianus döneminde Aziz Theodius tarafından yapılmıstir. 11. Y.Y.’da 1. Aleksios’un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1204-1261 yıllarındaki Latin istilasinda harap olan manastır Theodoros Metokhites tarafından 14. Y.Y.’da onarılmıştır. Dış narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklenmiştir. (Metokhites Parekklesion’u kendisi için inşa etmiştir ve mezarı da kilisenin girişinde mermer Bir taşla belirlenmiş olan yerdedir.) Yapının önemi, İmparatorluğun, Haliç kıyısında, surlara yakın bir yerde konumlanmış olan “Blackhernai Sarayı”na taşınmasıyla artmıştır. 1296’daki büyük depreme dayanan bina, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından çok sonra1511 yılında camiye dönüştürülmüştür. Mozaik ve freskler cami olduktan sonra bazen tahta kepenklerle, bazen de badana ile örtülmüştür. 1948′den 1958′e kadar Amerikan Bizans Enstitüsü’nün yaptığı çalışmalar sonunda tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmıştır. Yapı 1948’den bu yana da “Kariye Müzesi” olarak hizmet vermektedir. Dış köşesindeki minare ve içerde güneydoğu köşesindeki mihrap dışında hiçbir İslam unsuru taşımamaktadır. Türkiye’deki eski kiliseler arasında, içinde en fazla mozayiğe sahip olanıdır.

Mimari Özellikleri Kariye Kilisesi, tipik Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden biridir. Güney cephede uzanan dar uzun tek nefli bir sapel olan parekklesion bir bodrum uzerine yapılmıştır. Üstü kısmen kubbe, diğer kısımları tonozla örtülüdür. Tek apsisi vardır. Bütün batı cephesi boyunca uzanan dış narteks bugünkü cepheyi oluşturur. Yapının orta mekanını örten kubbe yüksek kasnaklıdır. Osmanlı döneminde onarım görmüştür ve ahşaptır. Dış cephelerde yuvarlak kemerler, yarım payeler, nişler ve taş tuğla örgü sıraları ile plastik ve hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Doğu cephesi dışa taşkın apsislerle bitmektedir. Orta apsis dıştan yarım kemerli bir “payanda” ile desteklenmiştir. Bu payanda, gotik mimarlıkta yaygın olarak kullanılan bir destek ögesidir. Haç tonozların, yük etkisiyle sütun, paye gibi taşıyıcı destekleri iterek yıkılmalarını önleme amaçlıdır. Yarım kemer biçimlidir, dıştan destek sağlar. Esas ibadet mekanı işlevini gören naos, yapının merkezinde yer alır ve pandantifler ile geçilen bir kubbeyle örtülüdür. Naosun doğu uzantısı, sunak masasının yer aldığı bema ya da kutsal mekandır. Bema’nın iki yanında pastoforium yer alır. Şükran ayininin hazırlandığı kuzey şapel “prothesis”, giyinme odası olarak

Page 5: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 115/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

kullanılmış güney şapel “diakonikon” olarak adlandırılır. 14. yy’dan itibaren diakonikon özel şapel işlevi görmüştür. İki katlı kuzey ek bölüm naosa birleşir. Geçiş niteliğindeki alt katı giyinme odası olarak kullanılmış olabilir. Manastır kütüphanesini barındıran ve naosa bir pencere ile açılan üst katı büyük olasılıkla kurucunun çalışma mekanıdır. Kariye müzesinden bir mozaik Batıda, mozaiklerle süslü iki geniş narteks yer almaktadır. Özgün planında güneybatı köşesinde bir çan kulesinin yer aldığı dış narteks, kapının bulunduğu revaklı cephesi ile dışa açılır. Nartekslerde mozaikler, mermer kaplamalar ve kabartmalar görünmektedir. Ek şapel konumundaki parekklesion mezar şapeli işlevini görmüştür. Buradaki fresklerin hemen hemen tümü korunmuştur. Parekklesionla naos arasında, tamamlanmamış depo ve muhtemelen keşiş odası olarak kullanılan özel bölümü bağlayan geçit bulunmaktadır. Özel bölüm naosa bir pencere ile açılmaktadır. Mozaikler Kariye mozaik ve freskleri Bizans resim sanatının son dönemine ait (14. yy.) en güzel örneklerdir. Önceki Dönemin yeknesak fonu burada görülmez. Derinlik fikri, figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi,

figürlerdeki uzama bu üslubun özellikleridir. İtalyan rönesansina paralel ilerleyen Bizans Sanatı’ndaki yeni uyanışın önemli örnekleridir. Dış nartekste İsa’nın hayatı, iç nartekste ise Meryem’in hayatı ile ilgili sahneler yer alır. Bu sahneler, Meryem’in ve İsa’nın hayatındaki olaylara göre kronolojik bir sıra takip ederler. Kronolojik sıraya göre iç nartekste mevcut ilk mozaik, çocuğu olmayan üzgün Joachim’in (Meryem’in babası) dağdaki halini betimler, son mozaik ise Yusuf ve Meryem’in ayrılışını betimler. Kronolojik sıraya göre, dış narteksteki ilk mozaik ise Yusuf’un düşünü betimleyen mozaiktir.Dış narteksten iç nartekse geçilen kapının üzerinde bir “Pantokrator İsa” vardır. (Bu betim birçok ortodoks kilisesinde kullanılan İsa’nin yüceliğini ifade eden, kalıp pozlardan biridir. Sakallı olarak tasvir edilen İsa, sağ eli ile takdis işareti yaparken, sol elinde yeni ahit’i tutmaktadir.) Sol tarafta İsa’nın doğumu, vali Quirinus’un önünde nüfus sayımı, meleğin Yusuf’a görünüp Meryem’i alıp gitmesini öğütlemesi, ekmeğin çoğaltılması, suyun

şaraba dönüştürülmesi; sağ tarafta ise haberci krallarin İsa’nın doğumunu haber vermesi, felçlilerin iyileştirilmesi ve çocukların katli gibi sahneler vardır. İç mekandaki mozaikler “Bakire Meryem”in hayatından kesitler sunar ve İsa’nın mucizelerini gösterir. Gerek duvarlarda, gerekse tavandaki mozaik betimlemeler günümüze çok az hasarla ulaşmıştır. Mozaiklerin yanı sıra renkli ve desenli mermer süslemeler de vardır. İç nartekse geçildiğinde en güzel ve eneski mozaik “deisis”tir.Bu mozayikte İsa’nın sağ ve sol gözleri birbirinden farklı olarak tasvir edilmiştir, Ayasofya’daki deisis mozayiğinde olduğu gibi. Mozayikte, ortada İsa, solunda Meryem, Meryem’in altında İsaakios, Kommenos ve İsa’nin sağında bir rahibe görülür. Bu kadın VIII. Mikhael Palaiologos’un kızıdır. Moğol Prensi Abaka Han ile evlendirilmiş ve kocasının ölümünün ardından İstanbul’a dönerek rahibe olmuştur. Bu bölümde kubbede İsa ve dilimler içinde İsa’nın ataları gösterilmiştir. Ana nefe giriş kapısı üzerinde ortada İsa, sol tarafta kiliseyi onaran ve mozaiklerle süsleyen Theodoros Metokhites kilisenin maketini sunar şekilde gösterilmiştir. Meryem’in İncil’de yer almayan hayat hikâyesi ise apokriflere dayalı konulardan alınmıştır. İç nartekste Meryem’in doğumu, ilk adımları, Cebrail’in Meryem’e bir çocuğu olacağını haber vermesi, tapınağa örtülecek örtü için yün alınmasi gibi sahneler yer almaktadır. Kilisenin ana nefinde abside bakan duvarda Meryem’in ölümünü betimleyen mozayik, yan duvarlarda ise çocuk İsa’yı taşıyan Meryem ve bir aziz mozaiği yer alır. Parekklesion’un tümü freskolarla süslüdür. Apsiste görülen “Cehenneme İniş”, yani “diriliş” (anastasis) sahnesi çok az hasarla günümüze ulaşmış gerçek bir sanat eseridir. Onun üst kısmında yer alan “son duruşma” sahnesi burada tüm olarak gösterilmiştir. Tavanın tepe kısmında evren bir salyongozu andırırcasına, spiral biçimde tasvir edilmiştir.Parekklesionun sağ ve sol duvarlarında görülen nişlerin mezar olduğu bilinir. Parekklesion kubbesinin ortasında Meryem ve Çocuk İsa, dilimlerinde ise 12 melek tasviri görünmektedir. (http://www.turistrehberleri.net/kariye-muzesi/) Tüm mozaiklerin anlatımı detaylı bir şekilde PPS veya PDF formatında talebiniz halinde size gönderilecektir. 10 Mart 2010 tarihinden sonra [email protected] adresine email gönderin. Kariye mozaiklerini PPS formatında size göndereceğim.

Page 6: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 116/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

16. Gün: 07. 02. 2010 PAZAR: İSTANBUL – İZNİK – BURSA (190 km)

İznik İznik, her avuç toprağı binlerce yıldır kültür kalıntıları ile yoğrulmuş, bölgede, yüzyıllar boyu tarih sayfalarının baş köşelerinde yerini almış bir kenttir. Dört imparatorluğa başkentlik yapmış nadir yerleşimlerden biridir. Çinicilik

İznik çiniciliğinin gelişimini, tarihleri bilinen yapılar üzerindeki çini kaplamalardan açık-seçik görülebilir. 1378-1391 yılları arasında yapılan İznik Yeşil Cami minaresini süsleyen en eski Osmanlı çinileri teknik ve dekor bakımından Selçuk geleneğini devam ettirmekle beraber renk ve tonları onlardan daha zengindir. Camiye ismini veren bu çiniler firuze ve yeşil renklerin çeşitliliği ve zenginliğiyle dikkat çekerler. İstanbul'daki yapılarda kullanılan çinilerin İznik'te yapıldığını tarihsel belgelerden öğreniyoruz. Milet, Şam grubu ve Rodos işi adı ile tanınan seramiklerin merkezi İznik'tir. XVII. yy. da İznik'e gelen gezgin Evliya Çelebi, 300'den fazla çini fırınının bulunduğundan söz eder. İznik çinilerinde; lâle,

sümbül, nar, karanfil gibi çiçek motifleri kullanılmıştır. Ayrıca insan, kuş, balık, tavşan, köpek gibi hayvan ve gemi motiflerine de rastlanır. Mavi, firuze, yeşil ve kırmızı en çok kullanılan renklerdir. Tarihçe: Kent yakınlarındaki Karadin, Çiçekli, Yüğücek ve Çakırca Höyüklerinde M. Ö. 2500 yıllarına inen uygarlık izleri saklıdır. M. Ö. VII. yüzyılda Trak kavimlerinin göçlerinden önce burada kurulan yerleşim 'Helikare' adını almıştır. Kentte basılan sikkelerde Khryseapolis (Altın Şehir) adı okunmaktadır. Makedonya İmparatoru İskender'in generali Antigonos tarafından M. Ö. 316 yılında yenilenen kent Antigoneia adını almıştır. İskender'in ölümünden sonra Antigonos ile general Lysimakhos arasındaki savaşı kazanan Lysimakhos kente, Antipatros'un kızı olan eşi Nikaia'nın adını vermiştir. M. Ö. 293'te Bithynia Krallığı'na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla süslenmiştir. Bir süre Bithynia Krallığı'nın başkenti olan Nikaia daha sonra Roma'nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürür. Nikaia, Bithynia havarilerden Petrus'un çabaları ile Hıristiyanlık ile tanışır. İmparator l. Constantinus döneminde Hıristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkar. 325 yılı yazı başında Nikaia, Hıristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olur ve Birinci Konsül, Senatus Sarayı'nda toplanır. İmparator Constantinus'un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius'un görüşü Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir. " Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan "Hz. İsa'nın Tanrı' nın oğlu olduğu" tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür. Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir. 787 yılında İznik Ayasofya'sında VII. Konsül toplandı. İmparatoriçe İrene'nin önderliği ile resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırıldı. İznik, Selçukluların da, Bizanslıların da başkenti olmuştur. 1331 yılında Osmanlı orduları tarafından ele geçirilen İznik, Osmanlı dönemiyle birlikte canlanmaya başladı. Osmanlı idaresinde İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. Orhan Gazi Medresesinde birçok ünlü ders verdi. Davud-u Kayseri, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rumi gibi ünlü tasavvuflar İznik'te yaşadı ve eserler verdi. Osmanlı döneminin ilk cami, medresesi ve imareti İznik'te inşa edildi. XIV ve XV. yüzyıllarda XVI. yüzyılda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir. İznik, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumaktadır. İklim: İznik genellikle ılıman bir iklime sahiptir. İlçede kışlar genel olarak çok yağışlı, yazlar ise kuraklığa sebep olmayacak derecede yağışlı geçer.

Page 7: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 117/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

İznik Müzesi: (Nilüfer Hatun İmareti) İmaret 1388 yılında Osmanlı Sultanı l. Murat tarafından annesi Nilüfer Hatunun anısına inşa ettirilmiştir. İmaret olarak kullanılan yapı, yoksullar için her gün yemek dağıtan bir hayır kurumuydu. Cumhuriyet döneminde değişik gereksinimler için depo olarak kullanılan bina 1960 yılında müze olarak hizmete açılmıştır. Tarihsel bir yapı olan imaret, XIV. yy Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir.

Müzede, İznik ve çevresinden toplanan arkeolojik buluntular ile Ilıpınar, Tiyatro ve İznik'teki çini fırınları kazılarından çıkarılan eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde; Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı eserleri yer almaktadır. BURSA Surlar: İznik'in çevresini beş kenarlı çokgen şekilde kuşatan surlar 4970 metre uzunluğundadır. İznik'in iki ana caddesinin kesiştiği noktadan bakıldığında, dört ana kapı görünür. Hellenistik dönemde inşa edilmeye başlanan surlar, Roma ve Bizans dönemlerindeki yeni ilavelerle günümüzdeki şeklini almıştır. Kentin dört ana kapısından günümüze Lefke Kapı ile İstanbul Kapı sağlam ulaşabilmiştir. Yenişehir Kapı kısmen, Göl Kapı tamamen yıkıktır. İstanbul Kapıda tiyatrodan getirilen masklar bulunmaktadır, İstanbul ve Lefke kapısında mermer kabartma friz parçalarının da kullanıldığı görülmektedir. Tiyatro: İznik Antik Tiyatrosu göl kıyısı ile Yenişehir Kapı arasında geniş bir alana inşa edilmiştir. Tiyatro, İmparator Traianus döneminde Bithynia prokonsülü (valisi) Plinius'un çabalarıyla 111-112 yıllarında yapılmıştır. Tiyatro, XIII. yüzyılda toplu mezarlığa dönüştürülmüştür. Daha sonraki yıllarda içinde kilise, saray ve Osmanlı seramik atölyeleri ve çini fırınları yapıldığı, yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Ayasofya Kilisesi: İki ana caddenin kesiştiği yerde, kentin tam ortasındadır. Bizans dönemi eseridir ve tahminen XI. yüzyıldaki depremden sonra yenilenmiştir. 1331 yılında Orhan Gazi Camii adını almıştır. Deprem ve yangınlarda tahribe uğramıştır. XVI. yüzyılda Mimar Sinan tarafından büyük ölçüde değişikliğe uğratılmış ve yenilenmiştir. Bir mezar odası duvarında Hz. İsa freski bulunmaktadır. VII. Konsil'in toplandığı yerdir. Bu nedenle inanç turizmi için önemli bir merkezdir. Hacı Özbek Cami: İznik'te inşa edilen ilk Osmanlı camisidir. Üstü 8 metre çapında kiremit kaplı bir kubbe ile örtülüdür. 1333 yılında inşa edilmiştir. Yeşil Cami: İznik'in sembolü olan Yeşil Cami, adını yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır. Caminin yapımını Çandarlı Hayreddin Paşa 1378 yılında başlatmış, fakat ölümü üzerine oğlu Ali Paşa 1391'de tamamlatmıştır. Erken Osmanlı döneminin tek kubbeli camileri arasında en görkemlilerindendir. Eşsiz minaresi caminin sağ köşesindedir. Gövdesi mavi ve yeşil renkli çinilerle zigzaglı mozaik tekniğiyle bezenmiştir. Selçuklu minare geleneğinin ilk dönem Osmanlı sanatına yansımasının önemli bir örneğidir. BURSA - TARİHÇE Bursa bölgesinin tarihi M. Ö. 5000-3500 yıllarını ihtiva eden kalkolitik döneme uzanmaktadır. Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalarda, bu döneme ilişkin bazı kalıntılar elde edilmiştir. Daha sonra Frig, Roma, Bizans dönemlerini yaşayan şehir Selçukluların ve Osmanlıların egemenliğine girmiştir. 29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte Bursa şehri kültür, sanayi ve ziraat merkezi olarak gelişmesini sürdüren bir il olmuştur. Bursa Kalesi Bursa Kalesi’nin yapılışı M. Ö. 1. yüzyıla dayanır. Bugün surların uzunluğu 2 km. kadardır. Çakırhamam ile Tophane arasında biri yuvarlak diğeri dört köşe iki burç vardır. Tophane, Tümen ve Sanat Enstitüsü’nün bulunduğu alan, Yıldız Kahve’ye kadar doğal bir set halindedir. Kalede 5 adet kapı bulunmaktadır. Bunlar Hisar Kapı, Kaplıca Kapısı, Zindan Kapısı, Pınarbaşı Kapısı, Yer Kapı’dır.

Page 8: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 118/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Ulu Cami Bursa kentinde bulunan Ulu Cami, Sultan Yıldırım Bayezit tarafından 1396–1400 yıllarında yaptırtılmıştır. Dikdörtgen planlı ve üç büyük giriş kapısı olan çok kubbeli camilerin en büyük ve en anıtsal örneğidir. On iki kare ayağa ve kesme taştan yapılmış kalın beden duvarlarına oturan yirmi kubbesi vardır. Orta eksendeki kubbede aydınlık feneri altında da onaltı köşeli havuzu ve üç çanaklı fıskiyesi olan şadırvan bulunmaktadır. Caminin kuzey cephesinin köşelerinde kaidesi mermerden yapılmış ve üzeri tuğlalarla örülmüş iki minare yer almaktadır. Ceviz ağacından yapılmış minberi ağaç işçiliği yönünden bir başyapıttır. Ahşap kapıları motiflerle bezenmiştir. Caminin içinde bulunan yazılar, hat sanatının özgün örnekleri arasında gösterilmektedir. Mimarisi, ahşap işçiliği ve içindeki yazı sanatları bakımından Ulu Cami’nin Bursa’daki eserler arasında ayrı bir yeri vardır. Emir Sultan Camii Yıldırım Bayezit'in kızı ve Emir Sultan'ın eşi olan Hundi Hatun tarafından 15. yüzyılın başında yaptırtılmıştır. Caminin asıl ibadet alanının üzerini büyük bir kubbe örtmekte, giriş bölümünde, şadırvanlı geniş ve dikdörtgen bir avlu yer almakta, kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde iki minare bulunmaktadır. 1795 yılında tamamen yıkılmış, 1804 yılında III. Selim tarafından yeniden yaptırılmıştır. 1954 depreminde zarar gören cami onartılmıştır. Yeşil Cami 1414-1424 yılları arasında Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırtılmıştır. Ters planlı camilerdendir. Caminin mimarı Hacı İvaz Paşa’dır. Tamamen kesme taş ve mermer ile inşa edilen caminin zengin süslemeler ve yazılarla kaplı stalaktitli mermer taç kapısı, Osmanlı taş işçiliğinin en güzel örneklerinden birisidir. İki kubbe ile örtülü ana mekânın ilk bölümündeki havuzun fıskiyesi yekpare mermerden yapılmıştır. Çini süslemeler caminin en önemli özelliğidir. Süslemede kullanılan firuze ve çinilerden dolayı “Yeşil” adıyla anılmaktadır.

17. Gün: 08. 02. 2010 PAZARTESİ:

BURSA – ANKARA – KONYA (660 km) Ankara Programı extra yeniden hazırlanacaktır.

Page 9: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 119/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Dünya Miras Listesinde Türkiye Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim – 21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris’te toplanan 16. Genel Konferansında sorunun uluslararası bir sözleşme konusu yapılmasına karar verilmiş ve 16 Kasım 1972’de “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” kabul edilmiştir. Türkiye, bu sözleşmeyi 23 Mayıs 1982 tarihinde onaylanmış ve 1983 yılında Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 2008 yılı sonu itibariyle Dünya genelinde Dünya Miras Listesine kayıtlı 878 kültürel ya da doğal varlık bulunmaktadır. Bunların 679 tanesi kültürel/arkeolojik sit, 174 tanesi doğal sittir. 25 tanesi ise karma (kültürel/doğal) sittir. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artmaktadır. Ülkemiz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar neticesinde bugüne kadar Dünya Miras Listesine 9 adet varlığımızın alınmasını sağlamıştır. Bu varlıklardan; İstanbul’un Tarihi Alanları, Safranbolu Şehri, Hattuşaş (Boğazköy)-Hitit Başkenti, Nemrut Dağı, Xanthos-Letoon, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Truva Arkeolojik Kenti kültürel, Pamukkale-Hierapolis ve Göreme Milli Parkı-Kapadokya hem kültürel, hem doğal miras olarak listeye alınmıştır. Dünya Miras Listesinde Yer Alan Doğal ve Kültürel Varlıklarımız İstanbul ve Tarihi Alanları Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 6. 12. 1985 Liste Sıra No : 356 Niteliği : Kültürel İ. Ö. 7. yy'da kurulan İstanbul'un kuzeyde Haliç, doğuda İstanbul Boğazı ve güneyde Marmara Denizi ile çevrile kısmı günümüzde “Tarihi Yarımada” olarak anılmaktadır. Kent, Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan stratejik konumu nedeniyle tarihi boyunca kentte hüküm süren uygarlıklar için daima çok önemli olmuştur. Bu özellikleri ile kent, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi büyük İmparatorlulara başkentlik yapmıştır. Bu görkemli geçmişi ile farklı dinleri, kültürleri, toplulukları ve bunların ürünü olan yapıtları benzersiz bir coğrafyada bir araya getiren İstanbul, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. İstanbul’un Tarihi Alanları, 6. 12. 1985 tarihinde Dünya Miras Listesine 4 ana bölüm olarak dahil edilmiştir. Bunlar; Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisini içine alan Arkeolojik Park; Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma alanı ve Tarihi Surlar Koruma alanını içermektedir. Dünya Miras Komitesi Dünya Miras Listesinde yer alan varlıkların korunma durumunu izlemekte ve kendisine iletilen tüm bilgi ve tavsiyeleri değerlendirerek kararlar almaktadır. İstanbul’un Tarihi Alanları, 2003 yılındaki 27. Dönem Dünya Miras Komitesi toplantısının “Dünya Miras

Listesine kayıtlı varlıkların korunma durumu” başlıklı gündem maddesinde yer almıştır ve somut adımlar atılmadığı takdirde “Tehlike altındaki Dünya Mirası Listesi”ne kaydedilmesi tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtilmiştir. Bu karar üzerine Genel Müdürlüğümüz 2004, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında İstanbul’un Tarihi Alanlarının korunma durumuna ilişkin beş ayrı ilerleme raporunu Dünya Miras Komitesine sunmuştur. Nihai karar 2009 yılında alınacaktır. Göreme Milli Parkı ve Kapadokya Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi :6. 12. 1985 Liste Sıra No : 357 Niteliği : Doğal / Kültürel Kuzeyde Kızılırmak, doğuda Yeşilhisar, güneyde Hasan ve Melendiz Dağları, batıda Aksaray ve kuzeybatıda Kırşehir ile sınırlanan Kapadokya bölgesi Kalkolitik Dönemden beri devamlı yerleşim alanı olmuştur. Alanın en önemli özelliği, Erciyes Dağı ve Hasan Dağı tüflerinin, rüzgar ve su aşınması sonucunda oluşan olağanüstü kaya şekilleri ve kışın ılık, yazın serin olan ve bu nedenle her mevsim için uygun iç iklim koşulları taşıyan kayaya oyma mekanlardır. Göreme, özellikle 7-13. yüzyıllar arasında baskılarından kaçan Hıristiyanların yerleşmesiyle Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir. Volkanik tüflerden oluşan peri bacaları ile birlikte yüzyılların birikiminin buluştuğu bu doğal ve kültürel miras, Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır. Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 6. 12. 1985 Liste Sıra No : 358 Niteliği : Kültürel Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler Dönemi'ne kadar inmektedir. Yöre, Mengücekoğullarının yönetimi altında olduğu dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından camii ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmıştır. İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşmaktadır. Yapılar, mimari özelliklerinin yansıra, sergilediği Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. Hattuşa (Boğazköy) -Hitit Başkenti Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 28. 11. 1986 Liste Sıra No : 377 Niteliği : Kültürel 1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınan Çorum, Boğazköy’deki Hattuşa, Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler tarafından “Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten sonra “Hattuşa” adını aldı. M. Ö. 1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta tarafından alınan Hattuşa, yine Anitta tarafından yıkıldı. Yazılı kayıtlarda Anitta ilk Hitit kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti haline getirildi. Coğrafi olarak içinde bulunduğu alan şehre doğal koruma sağlamaktadır. Günümüzde görülebilen kalıntıların büyük çoğunluğu Büyük Kral

Page 10: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 120/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

IV. Tudhaliya dönemine aittir. Bu kalıntılar arasında tapınaklar, kraliyet konuları ve surlar sayılabilir. NEMRUT DAĞI Dünya Miras Listesine Alınış Tarihi: 11. 12. 1987 Liste Sıra No : 448 Niteliği : Kültürel Adıyaman’ın Kahta ilçesinde 2150 m. Yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır ve 8-10 m. yüksekliktedirler. Nemrut Dağında, Dünya Miras Listesine alındıktan sonra çeşitli tarihlerde kazı ve araştırma çalışmaları sürdürülmüştür. Varlığı bilinmekle beraber kral mezarı, henüz keşfedilememiştir. XANTHOS - LETOON Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 9. 12. 1988 Liste Sıra No : 484 Niteliği : Kültürel XANTHOSFethiye’ye 46 km. uzaklıkta, Kınık köyü yakınlarında bulunan Xanthos, Antik Çağda Likya’nın en büyük idari merkezi idi. M. Ö. 545’te Perslerin egemenliğine girene kadar bağımsız olan kent, bundan yaklaşık olarak yüzyıl kadar sonra tamamıyla yanmıştır. Bu yangından sonra şehir tekrar inşa edilmiş, hatta M. Ö. II. yy. ’da Likya Birliğinin başkenti olma görevini üstlenmiştir. Daha sonra Romalıların kontrolüne giren kent, bundan sonra Bizans egemenliğine girmiş ve 7. yy. ’daki Arap akınlarına kadar Bizans egemenliğinde kalmıştır. Yerleşen her uygarlığın inşa ettirdiği yapılarda Likya gelenekleri, Helenistik ve Roma dönem etkilerini gösteren bu merkez 1988 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmıştır. LETOON Xanthos’a 4 km. uzaklıkta bulunan Letoon, Antik Çağda Likya’nın dini merkezi konumundaydı. Bu kutsal alanda Leto, Apollon ve Artemis tapınakları ile birlikte, bir manastır, bir çeşme ve Roma Tiyatrosu kalıntıları bulunmaktadır. Artemis ve Apollo’nun annesi Leto’ya adanmış olan en büyük tapınak, batıda bulunan ve peripteros tarzında yapılmış Leto Tapınağıdır ve 30. 25 m’ye 15. 75 m. büyüklüğündedir. Doğuda yer alan Dor tarzında yapılmış olan Apollo tapınağı, Leto tapınağından daha az korunmuş durumdadır ve 27. 90 m. ’ye 15. 07 m. boyutları ile daha küçüktür. Her iki tapınağın ortasında yer alan ve en küçük tapınak olan Artemis tapınağı 18. 20 m. ’ye 8. 70 m. ’ye boyutlarındadır. Letoon, Xanthos ile birlikte UNESCO Dünya Miras Listesinde yer almaktadır. PAMUKKALE Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 9. 12. 1988 Liste Sıra No : 485 Niteliği : Doğal / Kültürel Çaldağ’ın güney eteklerinden gelen kalsiyum oksit içeren suların oluşturduğu görkemli beyaz travertenler ve geç Helenistik ve erken Hıristiyanlık

dönemlerine ait kalıntılar içeren Hierapolis arkeolojik kenti, antik çağlardan bugüne kadar ulaşan en çarpıcı merkezlerden biridir. Denizli’ye 2 km. uzaklıkta bulunan bu alan, ayrıca çok çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiğine inanılan şifalı suları ile de ünlüdür. Antik kentin M. Ö. II. yüzyılda Bergama krallarından II. Eumenes tarafından kurulduğu, adını ise Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Heira’dan aldığı sanılmaktadır. Eski kaynaklara göre metal ve taş işlemeciliği dokuma kumaşları ile ünlü olan kent, Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin başkentliğini yapmış, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olmuştur. Bu özellikleri ile bu çarpıcı alan Dünya Miras Listesinde yer almaktadır. Dünya Miras Komitesi, Pamukkale’nin mevcut durumu, termal su dağılımı ve Yönetim Planı hakkında güncel bilgiler istemiştir. Genel Müdürlüğümüzce bu Pamukkale’nin son durumu ile ilgili bir rapor hazırlanarak 2006 yılı Ocak ayı sonunda Dünya Miras Komitesi’ne iletilmiştir. SAFRANBOLU Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 17. 12. 1994 Liste Sıra No : 614 Niteliği : Kültürel Karadeniz kıyılarını, Batı, Kuzey ve Orta Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde yer alan tarihi Safranbolu Şehri, coğrafi konumu nedeniyle çok eski devirlerden beri yerleşim görmektedir. 14. yy. ’nın başlarından bu yana Türklerin hakimiyetinde olan Safranbolu, özellikle 18. yüzyılda Asya ve Avrupa arasındaki ticaretin önemli bir merkezi olmuştur. Türk kentsel tarihinin bozulmamış bir örneği olan bu şehir, geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla bütünü sit olarak ilan edilen ender kentlerden biri olarak Dünya Miras Listesinde yer almaktadır. TRUVA Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 2. 12. 1998 Liste Sıra No : 849 Niteliği : Kültürel Truva, dünyadaki en ünlü arkeolojik kentlerden birisidir. Truva’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Truva’daki en erken yerleşim katı M. Ö. 3000-2500 ile erken Bronz Çağı’na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Truva katmanları M. Ö. 85 – M. S. 8. yy’a tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Truva, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Truva ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C. W Blegen tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılan halen Tübingen Üniversitesi tarafından sürdürülmektedir. Dünya Miras Listesinde daha fazla kültürel ve doğal varlıkla temsil edilebilmemiz için gerekli olan geçici liste (endikatif liste) 2000 yılında UNESCO Dünya

Page 11: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 121/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Miras Komitesine sunulmuş ve onaylanmıştır. Bu listede 2 doğal kültürel alan ve 16 kültürel varlık olmak üzere toplam 18 adet varlık bulunmaktadır. UNESCO Dünya Miras Merkezi’nce onaylanan bu listede yer alan varlıklara ilişkin dosyalar kapsamlı olarak hazırlanacak ve Dünya Miras Komitesinin onayına sunulacaktır. Liste hazırlanırken önerilen varlıkların, mimari, tarihi, estetik ve kültürel değerlerinin yanısıra ekonomik, sosyal, sembolik ve felsefi özellikleri de dikkate alınmıştır. Amacımız; bu evrensel kültür değerlerimizin özellik ve güzelliklerin Dünyaya tanıtılması ve uluslararası katkılarla korunarak gelecek kuşaklara en iyi ve korunmuş şekilde aktarılmasıdır. Dünya Miras Merkezince 2000 yılı içinde onaylanan Geçici (Endikatif) Listede aşağıdaki varlıklarımız yer almaktadır. 1) Selimiye Cami ve Külliyesi (16. yy) 2) Bursa ve Cumalıkız Osmanlı Kentsel ve Kırsal Yerleşimleri (13. yy. 15. yy) 3) Konya Selçuklu Başkenti 4) Alanya Kalesi ve Tersanesi 5) Selçuk Kervansarayları Denizli – Doğubeyazıt Güzergahı (13. yy) 6) İshakpaşa Sarayı (17. yy) 7) Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri (17. yy – 19. yy) 8) Diyarbakır Kalesi ve Surları (12. yy) 9) Mardin Kültürel Peyzaj Alanı (13. yy) 10) Ahlat Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları (12. yy – 13. yy) 11) Sümela Manastırı (5. yy – 19. yy) 12) Alahan Manastırı (7. yy) 13) St. Nicholas Kilisesi (7. yy – 8. yy) 14) St. Paul Kilisesi, St. Paul’s Kuyusu ve Çevresi 15) Kekova 16) Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı 17) Karain Mağarası 18) Efes 19) Aphrodisias Antik Kenti 20) Sagalassos Antik Kenti 21) Çatalhöyük Neolitik Kenti 22) Perge Antik Kenti 23) Antik Likya Uygarlığı Kentleri 1- Selimiye Camii ve Külliyesi Yeri : Marmara Bölgesi Boylam : 260 34’ Doğu Enlem : 410 41’ Kuzey Kriter : a) i, ii, iii, iv, Kültürel Mimar Sinan’ın Ustalık Dönemi eseri ve mimarlık sanatının en görkemli örneklerinden biri olan Selimiye Camii ve Külliyesi 16. yy. ’da Sultan III. Selim adına yaptırılmıştır. Selimiye Camii, teknik mükemmelliği, boyutları ve estetik değerleriyle döneminin ve sonraki zamanların en muhteşem eseridir. 2- Bursa ve Cumalıkızık Osmanlı Kentsel ve Kırsal Yerleşimleri Yeri : Marmara Bölgesi Boylam : 290 04’ Doğu Enlem : 400 12’ Kuzey Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel

İlk kez M. Ö. 200 yılında yerleşim görmüş olan Bursa, Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Osmanlıların ilk başkenti olarak en görkemli yıllarını yaşamıştır. Osmanlıların ilk altı padişahı döneminde yapılmış olan 127 cami, 45 türbe, 34 medrese, 25 han, 37 hamam ve 14 imarethane ile Bursa Merkezi ve Osmanlıların Bursa’yı fethi sırasında lojistik destek görevi gören Cumalıkızık sadece tarihi dokusunu korumakla kalmamış aynı zaman da geleneksel yaşam biçimini de günümüze taşımıştır. 3- Konya Selçuklu Başkenti Yeri : Orta Anadolu Bölgesi Boylam : 320 30’ Doğu Enlem : 370 52’ Kuzey Kriter : a) i, ii, iv, Kültürel 12. ve 13. yy’da Selçuklu Türklerinin başkenti olan Konya, Selçukluların Asya’dan getirdiği sanatsal öğelerin ve taş işçiliğinin en görkemli eserlerini barındırır. Konya Kalesi, Alaaddin Camii, Sırçalı Medrese ve birçok irili ufaklı camii ve mezar Konya’daki Selçuklu anıtlarının örnekleridir. Halen yaşayan bir kent olarak Selçuklu mimarisi, uygarlığı ve kültürel geleneklerinin tek örneğidir. 4- Alanya Kalesi ve Tersanesi Yeri : Akdeniz Bölgesi Boylam : 310 59’ Doğu Enlem : 360 32’ Kuzey Kriter : a) iii, iv, Kültürel Alanya’nın Helenistik dönemlere dek tarihlenen kalesi Roma, Bizans ve son olarak da Selçuklulara ev sahipliği yapmıştır. Kalede bulunan Selçuklu sarnıcı, Bizans Kilisesi, Sultan Sarayı ve Selçuklu hamamı kalıntıları geleneksel kent dokusuyla bütünleşmiştir. Tarihi Alanya Tersanesi ise Selçuklular tarafından yapılmış ve bugüne dek korunabilmiş tek tersane olma özelliğini taşımaktadır. Denize doğru uzanan Kale kırmızı taş ve tuğladan 33 metre yüksekliğinde sekizgen bir kule ile korunan bir ortaçağ gemiliği ile çevrelenmiştir. 5- Selçuklu Kervansarayları (Denizli-Doğubeyazıt Güzergahı) Yeri : Güzergah Anadolu’da Batı-Doğu yönünde uzanmaktadır. Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel Orta Asya’daki göçebe Türk boylarının geleneksel yaşam biçiminden esinlenerek Selçuklu Dönemi kültür ve mimarisinde önemli bir yer tutmuş olan kervansaraylar ve hanlar en çok bu dönemde çeşitlenmiş ve Anadolu mimarisini de etkilemiştir. Ülkemizin sınırları dışında Asya’ya da uzanan bu güzergah üzerinde yer alan kervansaray ve hanlar Denizli-Doğubeyazıt kervan yolu örneklenerek Dünya Miras Listesine “Kültürel Peyzaj” olarak önerilecek adaylar arasındadır. Öneri Güzergahta Yer Alan Önemli Han ve Kervansaraylar Akhan, Pınarbaşı Han, Eğridir Han, Pınarpazarı Hanı, Kantarcı Han, Obruk Han, Oklu Han, Sultan Han (2), Akhan, Ağzıkarahan, Sünnetli Han, Sikre

Page 12: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 122/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Han, Ertokuş Han, Kireli Han, Elikesik Han, Kavak Han, Kuruçeşme Han, Altınapa Han, Sadettin Han, Zincirli Han, Akbaş Han, Öresin Han, Han Camisi, Sultan Han, Şahruk Köprüsü Han, Lala Kervansarayı, Gedik Han, Latif Han, Mugar Han, Cibci Han, Pervane Han, Kargı Han, Köprüköyü Hanı, Mamahatun Kervansarayı, Hacı Bekir Han, 6- İshakpaşa Sarayı Yeri : Doğu Anadolu Bölgesi Boylam : 440 08’ Doğu Enlem : 390 31’ Kuzey Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel 18. yy’da İran sınırına yakın İpekyolu üzerinde, 7600 metrekarelik bir alanda, Bursa, Edirne ve İstanbul gibi başkentlerde Kraliyet Saraylarının yapımında kullanılan model ile inşa edilen İshak Paşa Sarayı taş oymacılığı ve bezemelerinde hanlar ve kervansaraylar güzergahı üzerinde yer alması nedeniyle İran’dan Anadolu Selçuklu devletine, Gürcistan’dan Kafkasya’ya kadar çok değişik kültürlerin izlerini taşımaktadır ve özellikleri ile Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır. Ishakpaşa Sarayı Osmanlı mimarisinde Batı etkisinin görülebileceği bir örnektir. 7- Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi Kriter : a) i, ii, iii, iv, Kültürel Peygamberler Şehri olarak bilinen Şanlıurfa, Yukarı Mezopotamya’nın bereketli ovalarında kurulmuş tarihi bir yerleşimdir ve yöresel mimari ve geleneksel taş işçiliğinin en güzel örnekleri olan çok sayıda tarihi, dini, resmi ve sivil mimari örnekleriyle bezenmiştir. Kentin güneyinde yer alan Harran ise tarihi şehir surları, geleneksel konik çatılı kerpiç evleri ve birçok İslam alimini yetiştiren Harran İslam Üniversitesi ile benzersizdir. 8- Diyarbakır Kalesi ve Surları Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi Boylam : 400 14’ Doğu Enlem : 370 55’ Kuzey Kriter : a) i, iii, v, Kültürel Dicle Nehri Vadisinden 100 metre yükseklikte konumlanan ve birbirini tamamlayan iç ve dış kaleden oluşan Diyarbakır Kalesi ve Surları kente egemen olan 30 kadar uygarlığın mimari karakterlerini, dönemlerinin sanatsal üsluplarını yansıtan oyma ve kabartma motiflerini ve kitabelerini sergileyerek Anadolu tarihinin yazıya dönüştüğü ve toplu olarak görülebildiği tek örnektir. Diyarbakır Kalesi ve Surları geçirdikleri tarihi dönemlerin en önemli yazılı belgelerini bulundurması ve insan eli yapılan en görkemli ve en büyük anıtsal yapılardan biridir. Sihay bazalt duvarlar Ortaçağ Askeri mimarisinin önemli örneklerindendir. Duvarlar 10-12 metre yüksekliğinde ve 3-5 metre genişliğindedir. 9-Mardin Kültürel Peyzaj Alanı Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi Boylam : 400 44’ Doğu

Enlem : 370 19’ Kuzey Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel Mardin, Türkiye’nin güneydoğusunda, Suriye sınırında, Mezopotamya Ovasına hakim bir alanda kurulmuştur. Dicle ve Fırat nehirlerinin arasındaki “Bereketli Hilal” bölgesinde yer almaktadır. Doğal yapı ile insan etkileşimi sonucu ortaya çıkan taş mimarisinin benzersiz dini ve geleneksel yapılarını barındıran Mardin, bir ortaçağ kenti görünümüyle “kültürel peyzaj alanı” olarak Dünya Miras Listesine önerilmektedir. Mardin Tarihi Kentin dosyası 2002 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir. Hazırlanan dosya, Alan Yönetim Planının olmaması ve Deyr’ül Zafaran Manastırı’nın yer almaması nedeni ile adaylık başvurumuzu olumsuz yönde etkileyeceği düşünüldüğünden Bakan onayı ile Genel Müdürlüğümüzce geri çekilmiştir. 10- Ahlat Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları Yeri : Doğu Anadolu Bölgesi Boylam : 420 30’ Doğu Enlem : 380 45’ Kuzey Kriter : a) i, iii, Kültürel Van gölü kıyısında yer alan ve tarihi Urartulara kadar inen Ahlat yerleşimi ve Selçuklu dönemi taş işçiliği, inanışları ve yaşam biçimini en güzel şekilde yansıtan mezar taşları ve anıt eserleri ile Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır. 11- Sümela Manastırı Yeri : Karadeniz Bölgesi Boylam : 390 02’ Doğu Enlem : 400 48’ Kuzey Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel Altındere vadisi’nin dik yamaçlarında doğal yapı ile bütünleşen manastır kompleksi tasarım, malzeme, mimarlık ve işçilik açısından eşsiz bir yapı olarak Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasında yer almaktadır. 12- Alahan Manastırı Yeri : Akdeniz Bölgesi Boylam : 320 31’ Doğu Enlem : 370 52’ Kuzey Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel M. Ö. 5. yy başlarında yapıldığı bilinen ve doğal yapı ile bütünleşmiş olan Alahan Manastırı, bir manastır ve ona bağlı kilise ile müştemilat yapılarından oluşmakta ve malzeme, tasarım ve yapıdaki süslemeleri ile Bizans Dönemi dini mimarisinin ender örneklerinden biri olarak Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır. 13- St. Nicholas Kilisesi Yeri : Akdeniz Bölgesi Boylam : 360 7. 5’ Doğu Enlem : 290 58’ Kuzey Kriter : a) iii, iv, Kültürel Milattan önce 5. yy’a ait bir Likya yerleşimi olan Myra antik kentinin parçası durumundaki St. Nicholas Kilisesi mimari üslubu ve süslemeleri ile orta Bizans dönemi kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşmış en seçkin örneğidir.

Page 13: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 123/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

Myra, eski dönemlerin doğu ve batıdan gelen ticaret yolları ile St. Nicholas kültünün farklı parçalarını taşıyan farklı kültürlerin kavşak noktasında yer almaktadır. İmparatorluk başkenti Constantinople ve diğer şehirler ile olan ilişkileri gerek kentsel yaşam gerekse Hıristiyanlığın gelişimi açısından Myra’yı kozmopolitan bir merkez haline getirmiştir. St. Nicholas kilisesinin büyük ölçeği ve zenginliği Myra’nın bütün kentsel yapıyı etkileyen merkez olma rolünü de desteklemektedir 14- St. Paul Kilisesi, St. Paul Kuyusu ve Çevresi Yeri : Akdeniz Bölgesi Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel St. Paul’un doğum yeri olarak bilinen Tarsus St. Paul Kilisesi ve kuyusu ruhani bir merkez olarak mevcut geleneksel kent dokusu ile bütünleşmiş biçimiyle, Dünya Miras Listesine aday olarak gösterilmektedir. 15- Kekova Yeri : Akdeniz Bölgesi Boylam : 290 53’ Doğu Enlem : 360 13’ Kuzey Kriter : a) i, iii, Doğal a) ii, iii, Kültürel Akdeniz Bölgesinde yer alan Kekova Adası, arkeolojik Üçağız ve Kaleköy yerleşmeleri ve adayı çevreleyen batık kentin yanısıra, gerek görsel, gerekse doğal özellikleriyle Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır. Kültürel özelliklerinin yanı sıra; Kekova çok önemli jeolojik oluşumlar, oluklu kıyı hattı, hidrobiyolojik özellikleri ve görsel güzelliğe sahiptir. Yaşayan kültürel varlığın yanı sıra kültürel devamlılığın önemli bir örneğidir. 16- Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı Yeri : Akdeniz Bölgesi Boylam : 300 30’ Doğu Enlem : 370 00’ Kuzey Kriter : a) ii, iii, v, Kültürel a) ii, iii, iv, Doğal Denizden yaklaşık 1050 m. yükseklikte Antalya’nın kuzeyinde dağlar arasında gizli Termessos (Güllük Dağı Milli Parkı) antik kenti, yerleşim biçimi, savunma sistemleri ile doğanın sunduğu olanakları en iyi şekilde kullanan kentlerden biridir. Alanın en önemli kalıntıları şehir surları, kuleler, kral yolu, hadrian kapısı, spor salonu (Gymnasium), agora, tiyatro, mezarlar, kemerler ve drenaj sistemidir. Güllük Dağı’nın dik yamaçları ise Güver Uçurumu ve tipik Akdeniz bitki örtüsünün yanısıra soyu tükenmekte olan hayvanları da barındıran özel bir bölgedir. 17-Karain Mağarası Yeri : Akdeniz Bölgesi Boylam : 300 34’ Doğu Enlem : 370 05’ Kuzey Kriter : a) iii, vi Kültürel Karain Mağarası, Anadolu ve Yakın Doğu tarihi açısından önemli bir paleolitik merkezdir. Karain Alt Paleolitik'ten geç Roma dönemine kadar görülen yerleşim izleri ile Anadolu arkeolojik çalışmalarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

Yeryüzünde bilinen paleolitik mağaraların çoğu sadece bir dönemi temsil ederken Karain Alt, Orta ve Üst olarak kesintisiz bir katmanlaşma göstermekte ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki bağlantılar ve göç yolları hakkında fikir vermesi açısından önem taşımaktadır. Karain'den ele geçirilen Anadolu'da bilinen en eski insan kalıntılarının yanısıra mağarada ortaya çıkarılan taşınabilir sanat ürünleri Anadolu sanatının ilk örnekleridir. Ayrıca, verdiği bitki ve hayvan kalıntıları ile Batı Akdeniz'in eski çevresinin ortaya konmasında önemli bir rol üstlenen Karain çevresindeki diğer mağaralarla birlikte doğal ve kültürel özellikleri dolayısıyla karma sit olarak Dünya Miras Listesine önerilmektedir. Karain mağarasına ait adaylık dosyası 2000 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir. Karma (doğal/kültürel) varlık olarak Dünya Miras Listesine önerilen Karain Mağarası için hazırlanan adaylık dosyası, doğal tanımlamaların belirlenen kriterler açısından yetersiz olduğu, kültürel kriterler açısından ise güçlendirilmesi gerektiği bildirilerek iade edilmiştir. 18- Efes Yeri : Ege Bölgesi Boylam : 270 20’ Doğu Enlem : 370 07’ Kuzey Kriter : a) i, ii, iii, v, Kültürel 6000 yıl sürekli yerleşim gösteren Efes; tarihinin tüm aşamalarında çok önemli bir kültürel ve ticari merkez oluşmuştur. Günümüzde tüm dünyadan milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayan Efes, en görkemli zamanını Roma döneminde yaşamış ve “Asya'nın ilk ve en büyük metropolü” unvanını taşımıştır. Efes Roma dönemi yaşam tarzını çok açık bir şekilde sunmaktadır. Bir benzeri daha bulunmayan Teras Evler ise Anadolu’daki kent seçkinlerinin ev dekorasyonu zevkini göstermektedir. Şehrin dini merkez konumunda olan Artemision, şu anda tapınağın ayakta kalmış tek sütunu ile temsil edilmektedir. Efes, Dünya Miras Listesine mevcut antik kent yerleşimi Artemision, St. John Bazilikası ve Ayasoluk Kalesi ile birlikte önerilmektedir. Efes ören yerine ait adaylık dosyası 2000 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir. Hazırlanan adaylık dosyası; hazırlanmış olan Alan Yönetim Planının alanın kültürel değerlerini koruması açısından yetersiz bulunması sebebi ile iade edilmiştir. 19- Aphrodisias Antik Kenti Yeri: Ege Bölgesi, Ege Bölgesi Enlem: 370 43’ kuzey Boylam: 280 44’ batı Kriter: (ii), (iv) Aphrodisias Antik Kenti, Türkiye’deki Yunan ve Roma dönemlerine ait en görkemli antik kentlerden birisidir. Tarihte kentin en önemli tanrıçası olan Afrodit tapınağı ile ünlü olan Aphrodisias M. Ö. II. yüzyıldan M. S. 6. yüzyıla kadar uzun ve varlıklı bir hayat sürmüştür. Kentin kesintisiz olarak bu kadar uzun yerleşim görmüş olması, antik dönemde pek çok önemli gelişmeye tanıklık etmesi açısından da önem

Page 14: SELAMLIK-49.NUMARALI ODArehberiz.biz/geziler/SELCUK-REHBERLiKGEZiSi12.pdf · değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ... Lacivert

Rehberlik Gezisi Programı Sayfa 124/124

Hazırlayan: Kültür ve Turizm Bakanlığı Profesyonel Turist Rehberi Muammer Çelik. Tel: 0532-2643999 muammer@muammercelik. com

Kaynaklar metinlerin altında belirtilmiştir. Bu çalışma tamamen ücretsizdir. Ticari kullanımlar için kaynaklarda belirtilen adreslere başvurun.

taşımaktadır. Diğer yandan, antik kente yakın olan mermer ocakları, daha sonraları mermer heykelcilik konusunda tüm Akdeniz’de ünlü olan yerel bir geleneğin gelişmesinde de etkili olmuştur. Aphrodisias Antik Kenti bu nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir. 20- Sagalassos Antik Kenti Yeri: Akdeniz Bölgesi, Burdur Enlem: 300 31’ kuzey Boylam: 370 40’ doğu Kriter: (ii), (iii) Sagalassos Antik Kenti, antik dönemde Pisidia olarak bilinen bölgede yer almaktadır. Dağlık bir alanın bitişiğinde yer alan kentte ilk yerleşim izleri günümüzden 12. 000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sagalassos Antik Kenti, orijinal yapı taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal yapıları ile son derece iyi korunmuş durumdadır. Diğer yandan, kentin planı, üzerinde kurulmuş olduğu teraslı yapı düşünüldüğünde oldukça çarpıcıdır ve bu yapı ile uyumlu ve etkileyici bir anıtsal merkez yaratılmıştır. Ayrıca, en az bin yıllık seramik üretimi ile Sagalassos antik dönemlerdeki en uzun seramik üretimi merkezi olarak UNESCO Dünya Miras Listesi Geçici Listemize dahil edilmiştir. 21- Çatalhöyük Neolitik Kenti Yeri: İç Anadolu Bölgesi, Konya Enlem: 37, 70 kuzey Boylam: 32, 80 batı Kriter: (ii), (iii), (iv) Doğu ve batı olmak üzere iki höyükten oluşan Çatalhöyük Neolitik Kenti, insanlığın gelişiminde önemli bir dönem olan yerleşik bir toplumsal yaşama geçişle birlikte tarımın başlangıcı, avcılık gibi pek çok önemli sosyal değişim ve gelişime tanıklık etmiştir. Ayrıca, iki höyük 2000 yıllık bir dönemi temsil etmekte ve bu süreç içerisinde kesintisiz bir yerleşim görülmektedir. Çatalhöyük Neolitik Kenti’nin Neolitik Dönem’deki büyüklüğü, toplumun nüfus yoğunluğu, güçlü sanatsal ve kültürel gelenekler ve zaman içindeki sürekliliği nedeniyle olağanüstüdür. Çatalhöyük Neolitik Kenti bu nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir. 22- Perge Antik Kenti Yeri: Akdeniz Bölgesi, Antalya Enlem: Boylam: Kriter: (ii) Perge Antik Kenti, Geç Klasik, Helenistik ve ağırlıklı olarak Roma İmparatorluk dönemleri bağlamında planlama açısından önem taşıyan bir kenttir. Geç

Klasik Dönem’de akropoliste uygulanan plan, Helenistik Dönem içlerindeki genişlemeyle birlikte aşağı kente de taşınmıştır. Kent planlaması çerçevesinde, aşağı kentin kuzey-güney eksenini oluşturan sütunlu cadde iyi korunmuş bir örnek olarak dikkate değerdir. Diğer yandan, kuzey-güney doğrultulu sütunlu caddeyi ortasından boylu boyunca kat eden su kanalı ise, bu anlamda önemli bir tasarımdır. Kanal, kentteki dört anıtsal çeşme yapısı ve iki büyük hamam ile beraber, sıcak Pamphylia ovasındaki Perge’ye bir “su kenti” kimliği kazandırmıştır. Helenistik Dönem’de inşa edilen, Roma İmparatorluk Dönemi ve Geç Antik Dönem’de onarım gören savunma sistemi Perge’yi öne çıkaran bir diğer öğedir. Aşağı kentin etrafındaki sur duvarı, kuleler, bastionlar ve kapılar büyük oranda ayaktadır. Akropolis surları da göz önüne alındığında Perge, antik çağ askeri mimarisine dair değerli bir bilgi kaynağı olarak belirmektedir. Perge Antik Kenti, yukarıda sayılan nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir. 23- Antik Likya Uygarlığı Kentleri Yeri: Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Teke Yarımadası Enlem: Boylam: Kriter: (iii), (iv) Antik Likya Uygarlığı Kentleri, Akdeniz Bölgesi’nde Teke Yarımadası’nda yer almaktadır. Antik Likya, güneyde Akdeniz, batıda Karya ve doğuda ise Pamfilya ile komşudur. M. Ö. 1. yy. ’ın ortalarında ise 23 kentten oluşan “Likya Birliği” oluşturulmuştur. Bu birlik tarihteki ilk demokratik birlik olup, günümüz demokratik sistemleri için de esin kaynağı olmuştur. Bu federasyonun önemli kentleri Patara (başkent), Xanthos, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos’tur. Bunlara daha sonra Phaselis de eklenmiştir. Teke Yarımadası’nda Likya Birliği’ne ait daha küçük kentler de bulunmakta ve bu kentler sistemli kazılar, sikkeler ve yazıtlardan bilinmektedir. Bunlar arasında ise Andriake, Sura, Kyaenai, Limyra, Theimmusa, Simena, Istlada, Trebende, Aperlae bulunmaktadır. Bu seri adaylık önerisi, dünyada sadece bu bölgede yaşamış ve yok olmuş olan Likya Uygarlığına ait Patara’daki Parlamento binası, Likya kaya mezarları, kale kalıntıları, toplumun inanç sistemlerini yansıtan tapınak kalıntıları, Likyalıların toplumsal hayatları ile ilgili bilgiler veren kent kalıntıları gibi benzersiz kalıntıları içermektedir. Likya parlamentosunun yapısı ve kentlerin büyüklük ve nüfusuna oranlı olarak belirlenen temsilci sayısı antik dünyada benzersizdir. Antik Likya Uygarlığı Kentleri bu nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir.