sak · 2018-05-25 · sait faik abasiyanik sizleri, anadolu'dan İstanbul'a gelenleri ve...

3
SAiT FAiK ABASIYAN IK sizleri, Anadolu'dan gelenleri ve özellikle denizle, insan- konu Psikolojik olarak da se- bepsiz ve duygusuna ve hayal kuranlar önemli bir sa- Bütün bu siyasi, ide- olojik ve dini kanaatleri Bu arada çocuklar, hayvanlar ve tabiat da önemli bir yer tutar. Hikayelerinin iki roman deneme- si olan Sait Faik, bunlardan ilkini 1940'ta Motoru tefrika ettikten sonra 1944'te kitap haline getir- ancak eser toplanarak Daha sonra Bir Ta- hikayeleriyle kadar ve doludur. Ara- ise öncekine göre daha ol- bu da romandan ziyade bir hikaye göstermekte- dir . 1953'te Vakti al- kitap haline ser- best tarzda olan Meh- met Kaplan dikkat çekerek onun ruh- lu bir insan bu hika- yelerine de belirtir. Sait Faik'in Ömer Seyfeddin'den sonra Türk ikinci önemli merhalesi ola- rak kabul edilmektedir. Salt Faik Burgazada' da müze olarak evi 584 Eserleri. Hikayelerini ve Milliyet, Kurun, Vakit gazeteleriyle Var- Büyük Yüce l, Yeni Mecmua, Servet -i Fünun, Gençlik, ve Yedigün gibi der- gilerde Sait Faik'in eserleriyle ölümünden sonra der- lenen Semaver ( 1936). ( 1940), ( 1940), Me- Motoru (1944). Lüzumsuz Adam ( 1948), Mahalle Kahve si ( 1950), Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951) , Havuz (1952), Son (1952), Vakti 1953). Ka- (1953), Var Bir (1954), (Geor- ges Simenan'dan çeviri roman, 1954), Az (I954) , Tüneldeki Çocuk (1955), Mahkeme (röportajlar, 1956), Ba- Ölümü ( 1977), Hava Oteli mektuplar, I 980), Edebiyat 1981), Bir Tren ( 198 I), Sevgiliye Mektup (çe- I 987). : Tahir Alangu, Sait Faik 1959; Muzaffer Uyguner, Sait Faik'in Ankara 1959; Kavaz, Sait (dok- tora tezi , 1 980) , Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., Sait Faik 1999; Fethi Naci, Sait Faik'in tanbul 1998; Orhan Okay, "Sait Faik Büyük Türk Klasikleri, 2002, XIV, 364- 366; Yakup Çelik, Sait Faik ue Ankara 2002; Bir Seumek: Sait Faik: lar, Bildiriler, Ankara 2004; Necati Mert, (Sait Faik), Ankara 2006; Fatih "Sait Faik ilmi malar, sy. 19, 2005, s. 7-15; Mustafa Kutlu, Sait Faik" , TDEA, 1, 4-6; A. i. Sait Faik" , Türk Ansiklopedisi, Ankara 2002, 1, 8-9; Sait Faik", Tanzimat'- tan Bugüne Ansiklopedisi, bul 2003, 1, 3-5. r;iJ M. ÜRHAN ÜKAY SAK Mahzar, istihkak belgesi, ödeme emri, çek gibi anlamlara gelen L bir hukuk, maliye ve ticaret terimi. _j Farsça'da "muahede, tasdikname" anla- çek kelimesi Arapça' ya sakk (ço- u sukuk) olup belge, resmi tutanak" de- mektir. muamele, ikrar ve edimleri olarak belgeleyen mahzar, istihkak senedi, ödeme emri, çek, temlik- name, icare ve borç senedi, ibraname, ke- faletname, vekaletname, rehin ve emanet makbuzu, mükatebe senedi, tayin men- eda tezkiresi, iktaname gibi resmi veya evrak sak olarak Sak düzenleyene sak kak veya k atibü' s-sak verilir. önceleri sakler ha- malzerneye nisbetle rakk ve- ya ru k'a (deri da ancak üretimi Sak ke- limesinin olarak vesika, sahl- fe, varaka, kitap, hat, risale, mektup gibi kelimelere defa Ma- lezya hükümeti 2002 daha sonra ve is- lam ülkelerinde tahvil veya faizsiz bono ya- hut kira verilen belgeler de sukük diye adlan- Mahzar. Bir davada taraflar ve rinin hakim huzurunda bilgi ve delillerin, ikrar, yemin veya kay- tutanak için sak ve mahzar keli- meleri için bk. Buhutl, VI, 367-369; Mustafa VI, 545-546). biri ih- tiyaç halinde kullanabilmek için sak isterse hakimin bu talebi yerine getirmesi Hanefi ve Maliki mezhep- lerine göre müstehap, Hanbel1ler'e göre vaciptir. Kamu için sak beytülmalce temin edilmelidir. Bu mümkün olmazsa bedeli talep sahibince Cumhura göre katibe -beytül- malden sak bir ücret ödenmesi, " ... katip veya zarara .. ." ayeti (el-Bakara 2/282) caizdir. Kati- bin zaruret halini suistimal ederek yüksek ücret kazanç Bir sak ve hüccet ücretini öder (Mecelle, md. 292). konunun sak yasaklayamaz. Sakkin ispat olarak Cum- hura göre bir davaya eski hükmünü bir sak veya sicile dayanarak koyamaz; çünkü üzerindeki sa bile evrakta tahrifat emin olamaz. Ancak Ebu Yusuf, Muham- med b. Hasan ve bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel, istihsanen kendi mühür- bir saklanan sak veya sicillerle amel kanaatindedir. mez- hebindeki bir de böyledir. leimme es-Serahsl bu kamu huku- kunu ilgilendiren davalar için geçerli say- 358-359) Hukuki

Upload: others

Post on 22-Jan-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: SAK · 2018-05-25 · SAiT FAiK ABASIYANIK sizleri, Anadolu'dan İstanbul'a gelenleri ve özellikle denizle, balıkçılıkla uğraşan insan ları konu edinmiştir. Psikolojik olarak

SAiT FAiK ABASIYAN IK

sizleri, Anadolu'dan İstanbul'a gelenleri ve özellikle denizle, balıkçılıkla uğraşan insan­ları konu edinmiştir. Psikolojik olarak da se­bepsiz iç sıkıntısı ve yalnızlık duygusuna kapılanlar ve hayal kuranlar önemli bir sa­yıya ulaşır. Bütün bu kişilerin siyasi, ide­olojik ve dini kanaatleri irdelenmemiştir. Bu arada çocuklar, hayvanlar ve tabiat da önemli bir yer tutar.

Hikayelerinin dışında iki roman deneme­si olan Sait Faik, bunlardan ilkini 1940'ta Meddr-ı Maişet Motoru adıyla tefrika ettikten sonra 1944'te kitap haline getir­miş, ancak eser sıkıyönetimce toplanarak soruşturma açılmıştır. Daha sonra Bir Ta­kım İnsanlar adıyla yayımlanan romanı hikayeleriyle karşılaştırılamayacak kadar zayıftır ve aksaklıklarla doludur. Kayıp Ara­nıyor ise öncekine göre daha tutarlı ol­masına rağmen bu da romandan ziyade uzatılmış bir hikaye özelliği göstermekte­dir. 1953'te Şimdi Sevişme Vakti adı al­tında kitap haline getirdiği, tamamı ser­best tarzda olan şiirlerinin güzelliğine Meh­met Kaplan dikkat çekerek onun şair ruh­lu bir insan olduğunu, bu özelliğinin hika­yelerine de yansıdığını belirtir. Sait Faik'in açtığı çığır Ömer Seyfeddin'den sonra Türk hikayeciliğinin ikinci önemli merhalesi ola­rak kabul edilmektedir.

Salt Faik Abasıyanık' ın Burgazada'da müze olarak kullanılan evi

584

Eserleri. Hikayelerini ve diğer yazılarını Milliyet, Kurun, Vakit gazeteleriyle Var­lık, Ağaç, Büyük Doğu, Yücel , Yeni Mecmua, Servet-i Fünun, İnkıldpçı Gençlik, Yürüyüş ve Yedigün gibi der­gilerde yayımiayan Sait Faik'in sağlığında neşrettiği eserleriyle ölümünden sonra der­lenen kitapları şunlardır: Semaver ( 1936). Sarnıç ( 1940), Şahmerdan ( 1940), Me­

dar-ı Maişet Motoru (1944). Lüzumsuz Adam ( 1948), Mahalle Kahve si ( 1950),

Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951) , Havuz Başı (1952), Son Kuşlar (1952),

Şimdi Sevişme Vakti (şiirler, 1953). Ka­yıp Aranıyor (1953), Alemdağ'da Var Bir Yılan (1954), Yaşamak Hırsı (Geor­

ges Simenan'dan çeviri roman, 1954), Az Şekerli (I954) , Tüneldeki Çocuk (1955),

Mahkeme Kapısı (röportajlar, 1956), Ba­lıkçınm Ölümü ( 1977), Açık Hava Oteli (konuşmalar, mektuplar, I 980), Yaşasın

Edebiyat (çeşitli yazılar, 1981), Müthiş

Bir Tren ( 198 I), Sevgiliye Mektup (çe­şitli yazılar, I 987).

BİBLİYOGRAFYA :

Tahir Alangu, Sait Faik İçin, İstanbul 1959; Muzaffer Uyguner, Sait Faik'in Hayatı, Ankara 1959; İbrahim Kavaz, Sait FaikAbasıyanık (dok­tora tezi , 1 980) , Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., Sait Faik Abasıyanık, İstanbul 1999; Fethi Naci, Sait Faik'in Hikayeciliği, İs­tanbul 1998; Orhan Okay, "Sait Faik Abasıyanık", Büyük Türk Klasikleri, İstanbul 2002, XIV, 364-366; Yakup Çelik, Sait Faik ue İnsan, Ankara 2002; Bir İnsanı Seumek: Sait Faik: Konuşma­lar, Bildiriler, Ankara 2004; Necati Mert, Adalı Sinağrit (Sait Faik), Ankara 2006; Fatih Andı ,

"Sait Faik Abasıyanık'ın Şür1eri", ilmi Araştır­malar, sy. 19, İstanbul 2005, s. 7-15; Mustafa Kutlu, "Abasıyanık, Sait Faik" , TDEA, 1, 4-6; A. Doğan- i. Baştuğ, "Abasıyanık, Sait Faik" , Türk Dünyası Edebiyatçı/arı Ansiklopedisi, Ankara 2002, 1, 8-9; "Abasıyanık, Sait Faik", Tanzimat '­tan Bugüne Edebiyatçı/ar Ansiklopedisi, İstan-bul 2003, 1, 3-5. r;iJ

ııııııı M. ÜRHAN ÜKAY

SAK (~!)

Mahzar, istihkak belgesi, ödeme emri, çek gibi anlamlara gelen

L bir hukuk , maliye ve ticaret terimi. _j

Farsça'da "muahede, tasdikname" anla­mındaki çek kelimesi Arapça'ya sakk (ço­ğul u sukuk) şeklinde geçmiş olup geniş manasıyla ''yazılı belge, resmi tutanak" de­mektir. Dolayısıyla çeşitli muamele, ikrar ve edimleri yazılı olarak belgeleyen mahzar, istihkak senedi, ödeme emri, çek, temlik­name, icare ve borç senedi, ibraname, ke­faletname, vekaletname, rehin ve emanet

makbuzu, mükatebe senedi, tayin men­şuru, eda tezkiresi, iktaname gibi resmi veya kıymetli evrak sak olarak adlandırıl­maktadır. Sak düzenleyene sakkak veya katibü's-sak adı verilir. önceleri sakler ha­zırlandıkları malzerneye nisbetle rakk ve­ya ruk 'a (deri parçası) adıyla da anılmış, ancak sonraları iç üretimi gerçekleştirilen kağıtlara yazılmaya başlanmıştır. Sak ke­limesinin eş anlamiısı olarak vesika, sahl­fe, varaka, kitap, hat, risale, mektup gibi kelimelere rastlanmaktadır. İlk defa Ma­lezya hükümeti tarafından 2002 yılında gerçekleştirilen, daha sonra Batı'da ve is­lam ülkelerinde yaygınlaşmaya başlayan varlığa dayalı tahvil veya faizsiz bono ya­hut kira sertifikası uygulamasında yatırım­cıya verilen belgeler de sukük diye adlan­dırılmaktadır.

Mahzar. Bir davada taraflar ve şahitle­rinin hakim huzurunda sunduğu bilgi ve delillerin, ikrar, yemin veya inkarın kay­dedildiği tutanak için sak ve mahzar keli­meleri kullanılmaktadır (muhtevası için bk. Buhutl, VI, 367-369; Mustafa es-Süyı1t1',

VI, 545-546) . Davanın taraflarından biri ih­tiyaç halinde kullanabilmek için sak yazıl­masını isterse hakimin bu talebi yerine getirmesi Şafii, Hanefi ve Maliki mezhep­lerine göre müstehap, Hanbel1ler'e göre vaciptir. Kamu yararına olduğu için sak kağıtları beytülmalce temin edilmelidir. Bu mümkün olmazsa bedeli talep sahibince karşılanır. Cumhura göre katibe -beytül­malden maaşlı değilse- sak hazırlaması karşılığında bir ücret ödenmesi, " ... katip veya şahit zarara uğratılmasın .. . " ayeti gereğince (el-Bakara 2/282) caizdir. Kati­bin muhatabının zaruret halini suistimal ederek yüksek ücret alması haksız kazanç sayılır. Bir alışverişte sak ve hüccet hazır­lanması ücretini müşteri öder (Mecelle,

md. 292). Kadı konunun uzmanlarının sak hazırlamasını yasaklayamaz. Sakkin ispat vasıtası olarak değeri tartışılmıştır. Cum­hura göre kadı , ayrıntılarını hatıriamadı ­

ğı bir davaya ilişkin eski hükmünü bir sak veya sicile dayanarak onayiayıp yürürlüğe koyamaz; çünkü üzerindeki yazısını tanı­

sa bile evrakta tahrifat yapılmadığından emin olamaz. Ancak Ebu Yusuf, Muham­med b. Hasan eş-Şeytan! ve bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel, istihsanen kadıla­rın kendi sorumlulukları altındaki mühür­lü bir arşivde saklanan sak veya sicillerle amel edebileceği kanaatindedir. Şafii mez­hebindeki bir görüş de böyledir. Şemsü­leimme es-Serahsl bu cevazı kamu huku­kunu ilgilendiren davalar için geçerli say­mamıştır (el-UşO.l, ı. 358-359) Hukuki iş-

Page 2: SAK · 2018-05-25 · SAiT FAiK ABASIYANIK sizleri, Anadolu'dan İstanbul'a gelenleri ve özellikle denizle, balıkçılıkla uğraşan insan ları konu edinmiştir. Psikolojik olarak

lemlerde ve mahkemelerde yazının yay­gınlaşması, yargı teşkilatının gelişmesi ve değişen şartlara göre belli bir yargılama usulünün yerleşmeye başlamasıyla birlik­te mahkeme tutanaklarını veya ehliyet sa­hibi kişilerin kendi aleyhlerindeki yazılı be­yanlarını içeren sakler zamanla şahitlik ve sözlü ikrar gibi öncelikli ispat vasıtalarına eklenmiştir. Nitekim Mecelle'de, bir ha­kim tarafından usulüne uygun biçimde düzenlenen ve sahtekarlık şüphesi taşı­

mayan i'lam ve sak ile amel ve hükmün caiz olduğu belirtilmiştir (md I 821) Ay­rıca hakimin, vereceği i'lam ve sakleri dü­zenli şekilde sicillat defterine kaydetme ve hile veya fesattan itinayla koruma, ken­disi görevden alındığında ise ilgili arşivin halefine teslimini sağlama yükümlülüğü de kurallaştırılmıştır (a.g .e., md. 1814).

Hanefiler örfen muteber olan hükümdar beratları, kadı ve vali menşurları, eman­nameler, eski vakıf senetleri, satıcı, sim­sar ve sarrafların kendi korumaları altın­daki muhasebe defterleri gibi sakleri hak­ların ispatında geçerli saymıştır (a.g.e., md. 1606-1612). Şafiller'e göre malitasar­rufları, nikah, boşama, ikrar vb.ni belge­lemek için sakyazımı farz-ı kifayedir; çün­kü münazaa halinde hakların korunabil­mesi için buna ihtiyaç duyulabilir (ayrıca bk. HÜCCET; İ'LAM; ŞÜRÜT ve SİCİLlAT).

istihkak Senedi 1 Karne. Hak sahipleri­nin isimlerini ve istihkaklarının veya er­zaklarının 1 maaşlarının miktarını göste­ren, devlet başkanı ya da diğer yetkililer­ce onaylanmış belgelere de sak adı verilir (Muhammed b. Ahmed el-Hil.rizmi, s. 70)

Halife Ömer 18 (639) yılında başlayan bir kuraklık döneminde Mısır, Şam ve Irak va­lilerin den yardım istemişti. Amr b. As'ın gönderdiği temel tüketim malları Car Li­manı'nda depolanmış ve Zeyd b. Sabit'in sorumluluğu altında düzenlenen farklı de­ğerlerdeki mühürlü kağıt istihkak belge­leri (sak) ihtiyaç sahiplerine dağıtılmıştı. Böylece Hz. ömer, İslam tarihinde resmi mühürlü sak hazırlatan ilk halife sayılır (Ya'kObi, II. 154-155). Bazı haksahipleri is­tihkaklarını çekmek yerine ellerindeki sak­leri büyük sermaye sahibi tüccara piyasa fiyatından devretıneye başlamıştı ki bu durum onların hamiline düzenlendiği fik­rini vermektedir. Hz. Ömer, borsaya dönüş­türölen Jimanda sak alım satımıyla uğra­

şan Hakim b. Hizam'ın 100.000 dirhemlik işlem yaparak% 1 00 kar elde ettiğini öğ­renince ona bu muamelelerin tamamını feshedip kazandığı parayı hak sahiplerine geri vermesini emretmişti. Ancak kaynak­larda, halifenin malı kabzetmeden satma

saydığı bu tür işlemleri yasaklayan bir ge­nelgesi bulunduğuna dair bir kayda rast­lanmamıştır. Zeyd b. Sabit ve Ebü Hürey­re, muhtemelen Muaviye dönemindeki Hi­caz valiliği sırasında Mervan b. Hakem'e giderek kendisini Car saklerinin alınıp sa­tılmasını engellemediği için eleştirmişler­dir. Gerekçe olarak malların Hz. Peygam­ber'in yasağına rağmen kabzedilmeksizin alınıp satılınasını gösterdikleri, işlemin ken­disini de faizli satış saydıkları anlaşılmak­tadır. Bunun üzerine Mervan sakleri top­latıp hak sahiplerine iade ettirmiştir (Kal­lek. s. 83-85). Daha sonra sak dağıtımı Ab­dülmelik b. Mervan'ın hilafetine kadar ke­sintiye uğramıştır. Muhtemelen onun dö­neminde Said b. Müseyyeb'e sorulan bir soruya ve cevabına dair Maliki ulemasının yorumlarından Car saklerinin 1 dinar civa­rındaki küçük çaplı işlemlere konu olduğu izlenimi edinilmektedir (el-Muvatta', "Bü­yü<>•, 53; Muhammed b. Abdülbil.kl. ez-Zür­kani, ııı. 377-378).

Ödeme Emri 1 Çek. "Emre hazır mevcut bir karşılık üzerine çekilmiş yazılı ödeme emri" anlamındaki sak güvene dayalı iş­lemlerin önemli araçlarındandır. Bu anla­mıyla sak kelimesi muhtemelen Haçlı se­ferleri sırasında Arapça'dan Batı dillerine de geçmiştir (İng. cheque, Fr cheque, Alm. Scheck). Ödeme emri niteliğindeki belge­lerin Hz. Peygamber devrinden itibaren kullanıldığı anlaşılmaktadır. ResQI-i Ekrem, kendisinden yardım isteyen Uyeyne b. Hısn ile Akra' b. Habis adına, istedikleri şeyi ken­di bölgelerinin zekat gelirlerinden tahsis eden mühürlü birer ödeme emri (kitab) düzenietmiştir (Ebü Dil.vüd. "Zekat", 24)

Sakler ilk defa Hz. ömer'in hilafeti döne­minde tarihlenmiş, kendisine yıl belirtilme­den şaban ayına vadelenmiş bir çekten kay­naklanan bir dava getirilince hicri takvim uygulamasına başlanmıştı r. Resmi saklerin onun devrinde mühürlendiği anlaşılmak­tadır. Nitekim Ma'n b. Zaide isimli bir ki­şi, hilafet mührünü taklit edip sahte ev­rak düzenleyerek Küfe haraç dairesinden para çekince Halife Ömer tarafından eel­de ve hapis cezasına çarptırılmıştır. Ben­zer sahtekarlıklar önlemlerin kurumsallaş­

tırılmasını sağlamıştır. Emevi Halifesi Mu­aviye, Irak Valisi Ziyad b. Ebih'e Amr b. Zübeyr b. Awam için 100.000 dirhemlik bir ödeme emri çıkarmış, Amr evrakta tah­rifat yaparak meblağı 200.000 dirheme yükseltmiştir. Durum anlaşılınca Muaviye tedbir olarak Dlvanü'l-hatem'i kurdurmuş, Amr'ı da zirnınetine geçirdiği 100.000 dir­hem ödenineeye kadar hapsettirmiştir. Sakler beytülmal, divan, cehbez ve vekil-

SAK

!ere çekilmiştir. Emeviler döneminde me­murların maaşlarının sak ile ödendiğine dair çeşitli örnekler vardır. Mesela Vali Zi­yad b. Eblh, beytülmaı emini Ebü Vail Şa­kik b. Selerne'ye mutfak sorumlusu adı­na düzenlenmiş 800 dirhemlik bir ödeme emri çekmiştir. Halife Ömer b. Abdülaziz, borçlu oldukları gerekçesiyle kendisinden yardım isteyen iki kişiye Beni Kelb'in zeka­tının artanından beytülmale aktarılan ve borçlularayardım için ayrılan fondan öden­mek üzere 400'er dinarlık birer sak ver­miştir. IV. (X.) yüzyılda sak kullanımının yaygınlaştığı, üzerindeki değerlerin arttı­ğı, hata ve suistimallerin· önlenmesi için ek tedbirler alındığı görülmektedir. Abba­si Halifesi Harünürreşid, kardeşi Ali'ye veliahtlıktan feragat etmesi karşılığında divana çekilmiş 20 milyon dirhemlik bir sak vermiştir. Fazı b. Yahya el-Bermeki'nin aracılığı ile de Muhammed b. İbrahim 'e 100.000 dirhemlik bir sakki bizzat yaz­mıştır. Müktefi-Billah devrinde Dlvanü'l­harac katipliği yapan İbnü'l-Furat el-Akü­ll, ordu atalarından sorumlu Ebü Abdul­lah İbnü'l-Cerrah'ın 120.000 dinarlık sak­ki mükerreren ödediğini beytülmal emi­ni Ebü'l-Abbas'ın da hazır bulunduğu bir mecliste ispatlamış ve kendi nişanı olma­yan saklerin tediyesini yasaklamıştır. Ku­dame b. Ca'fer, yanlışlıkların önlenebilme­si için Beytülmal divanı sorumlusunun sak­lere nişan koyduğunu, bunun eksikliği ha­linde vezir ve yardımcılarının onlara itibar etmediğini belirtmektedir (el-/jarac, s. 36) .

Abbasller devrinde memur maaşları ve ha­zine yardımları sak ile ödenmiştir. Büvey­hller tarafından ordu mensuplarının ma­aşları için Dlvanü'l-ceyş'e sak çekildiği bi­linmektedir. Yetkililerin genellikle düzenli memur maaş ve erzak ödemeleri, bazan da düzensiz ihsanlar için beytülmale, mu­kataa sahibi cehbezlere veya sarraflara tasdikli tahsisat belgeleri yazmaları uygu­laması zamanla yaygınlaşmıştır (mesela bk. EbO Ali et-Tenühl. ı. 223; İbn Miskeveyh, I, 158; Hatlb, IV. 68). Cehbezlere küçük tu­tarlı alımlar için dahi ödeme emri çekildiği anlaşılmaktadır. Nitekim İbn Miskeveyh 332 (944) yılına ait 9 dirhemlik bir sakten bahsetmektedir (Tecaribü'l-ümem, ll. 80).

Nasır-ı Hüsrev, Basra'yı ziyaret edenlerin paralarını bir sarrafa yatırarak çek (defte­r i) aldıklarını, şehirde kaldıkları süre bo­yunca yaptıkları alışverişler için çek yaz­dıklarını söylemektedir (Sefemame, I, 146)

Ancak bazı örneklerden, ilgili işlemler için komisyon aldıkları anlaşılan cehbezlerin ödemelerde sorun çıkarabildikleri görül­mektedir. Nasır-ı Hüsrev'in, Asvan'da otu-

585

Page 3: SAK · 2018-05-25 · SAiT FAiK ABASIYANIK sizleri, Anadolu'dan İstanbul'a gelenleri ve özellikle denizle, balıkçılıkla uğraşan insan ları konu edinmiştir. Psikolojik olarak

SAK

ran bir dostunun Ayzab'daki vekiline, "Na­sır'a dilediği her şeyi benim hesabımdan ver" şeklinde bir açık ödeme emri çekti­ğine dair kaydettiği bilgi dostlar arasın­daki güveni yansıtması açısından ilginçtir (a.g .e., 1, ı 19-120). İslam'ın doğuşundan sonraki birkaç yüzyıl içinde iktisadi ve ti­cari hayatın canlanmasıyla beraber alacak veya borcun bir yerden başka yere nakli­ni sağlayan sak ve süftece gibi araçların yaygınlık kazandığı ve cehbezlerin bunda önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır (bk. HAVALE; SÜFTECE).

Borç Senedi. Cahiliye döneminden beri kullanıldığı bilinen borç senetleri de (hüc­cetü'd-deyn, zikrü hak) sak adıyla anıl­maktadır. Bunlara borcun miktarından başka şahitlerin adları ve vade yazılmak­tadır. Borç senetleri kefilleri de içeriyorsa aynı zamanda kefaletname özelliği taşır. Birden fazla alacaklıya olan borçları ikrar eden senetierin düzenlenmesi meşru gö­rülmüştür. Mecelle'de, "Mükatebe mu­hatabe gibidir" (md. 69) ve, "Kitabetle ya­ni yazı ile ikrar !isan ile ikrar gibidir" (md. 1606) maddelerinde belirtildiği üzere il­mühaber, mahkeme sicili, mektup ve ti­cari defterlerle diğer hususi evrak vb. ya­zılı belgeler ikrar vasıtası olarak kabul edil­mektedir (md. 1606-1612) . Kadı yetimin parasını borç senedi düzenleyerek ikraz edebilir. Alacağın ayn karşılığında devri meselesi tartışmalıdır. İmam Züfer'e gö­re mesela 1 000 dirhemlik bir sakkin peşin 1 00 dinara satışı dirhemlerin akid mecli­si dağılmadan teslim edilmemesi halinde caiz değildir. Şa'bi, üçüncü bir şahıs üze­rindeki alacağı belgeleyen sak ile kumaş veya buğday gibi bir mal satın alınmasını (deyn ile aynın değiştirilmesini) garar, il­gili akdi de fasid saymıştır; kabıettiği sak elinde telef olan satıcı onun nakdi karşılı­ğını tahsil hakkına sahiptir. İbrahim en­Nehai sak ile mal mübadelesine cevaz ve­rirken Süfyan es-Sevri, sak sahibinin borç­luya aynın satıcısının huzurunda borcunu ikrar ettirmesi şartıyla caiz olduğu kana­atindedir.

Abbasi Halifesi Me'mün'un arşivinde, Abdülmuttalib b. Haşim'in San'alı bir Him­yeri'den istendiğinde ödenecek 1000 yeni ölçek dirhemi tutarında alacağı olduğunu belgeleyen deri üzerine yazılı bir borç sene­di bulunduğu rivayet edilmektedir. Saha­bilerin kredi işlemlerinde toplamları önem­li yekün tutan borç senetleri kullandıkia­rına dair çeşitli örnekler vardır (Kallek, s. 82). Kudame b. Ca'fer, ilk dönemlere ait saklerde meblağ yazılırken -piyasada fark­lı dirhemler dolaştığı için- sikkenin ağırlı-

586

ğının da belirtildiğini, ancak buna stan­dartiaşma sebebiyle kendi devrinde gerek kalmadığını söylemektedir ( el-Ijarac, s. 61 ). Borç senetleri zamanla çok yaygınlaşmış­tır. Abbasiler döneminde Basra, Küfe ve Bağdatlı tacirler devamlı olarak Mağrib'e mal sevkediyor, orada düzenlenen şahitli saklerle muamele yapıyorlardı. İbn Havkal, Muhammed b. Ebu Sa'dün adında Sicil­mase asıllı bir tacir tarafından Evdeguşt­

lu (Merrakeş) Ebu İshak İbrahim b. Ab­dullah lehine düzenlenmiş ve şahitlerce onaylanmış 42.000 dinarlık bir borç sene­di gördüğünü, Doğu islam topraklarında bu tutara ulaşan saklerin varlığını duyma­dığını kaydetmektedir (Şaretü 'l-art, s. 61, 99, 100). BİBLİYOGRAFYA :

el-Muvatta', "Büyü'", 43-44; Muhammed b. Hasan eş-Şeybanl, el-fjücce 'ala ehli'l-Medine (nşr. Mehdi Hasan el-Kilan!). Beyrut 1403, Il, 701; Abdürrezzak es-San'anl, el-Muşannef (n şr. Habl­bürrahman el-A'zaml). Beyrut 1403/1983, VIII, 29, 108; ibn Sa'd, et-Tabak;at, V, 349; VII, 120; lbn Abdülhakem, Füta/:ıu Mışr(Amir) , s. 166-167, 422; Belazürl, Fütal:ı (Rıdvan). s. 217-218, 448-449; Ya'kübl, Tarif), II, 154-155; Taberl, Tani), Beyrut 1407/1987, Il, 3; lll, 264; IV, 45, 623; V, 213; Tahavl, eş-Şürütü'ş-şaglre (nşr. Ruhi özcan). [baskı yeri ve tarihi yokJ, ll, 559-562, 565-579; Cehşiyaıi, el-Vüzera' ve 'l-küttii.b, s. 196, 214-215; Kudame b. Ca'fer, el-ijarac (Zebldl). s. 35, 36, 56-57, 61, 338; ibn Havkal, Şüretü 'l-ai'Z, s. 61 , 99, 100; EbQ Ali et-Tenühl, Nişvarü'l-mu/:ı[ıçiara (nşr.

AbbGd eş-Şalid). Beyrut 1391-93/1971-73, I, 41, 223; VIII, 35; ibnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 7; Mu­hammed b. Ahmed ei-Harizmi. Me{atr/:ıu'l-'ulüm, Beyrut 1411/1991, s. 70; Şabüşti, ed-Deyarat (n ş r. C. Avvad), Beyrut 1406/ 1986, s. 202; ibn Miskeveyh, Tecaribü'l-ümem, I, 158; ll, 80; lll, 46-47, 119; Hilal b. Muhassin es-Siibi, el-Vüzera' (nş r.

Hasan ez-Zeyn), Beyrut 1990, s. 45, 48, 139; Ha­tib. Tarii)u Bagdad, N, 68; ibn Abdülber en-Ne­meri, et-Temhld (nşr. Mustafa b. Ahmed el-Ale­v!- M. Abdülkebir el-Bekri). Mağrib 1387, XVI, 7; XXII, 85; Nilsır-ı Hüsrev, Sefername (tre. Yahya el-Haşşab). Beyrut 1983, 1, 119-120, 146; Serah­st el-Mebsüt, XVI, 92-93; xvııı , ı ı, 20, 94, 17; XXI, 41; a.mlf., el-Uşül, Beyrut, ts. (Darü'l-ma'ri­fe). ı , 358-359; ibn Asakir, Taril)u Dımaşk; (Am­ri). XXIII, 179-180; Yaküt, Mu'cemü'l-üdebtı', Bey­rut 1411 , ı, 316, 331-332; ibnü'I-Esir, el-Kamil (nşr. Abdullah el-Kadi). Beyrut 1415, 1, 12; lll, 373; IV, 98; Nevevl, Ravzatü'(-talibin (nşr. Zü­heyreş-ŞiMş). Beyrut 1405/ 1985, Xl, 276; Osman b. Ali ez-Zeylai. Tebyinü'l-/:ıak:a'ik, Bulak 1314, IV, 214; ibn Haldun, Tarif), Beyrut 1984, ı, 421-422; lll, 24; ibn Hacer, el-iş'abe (Bicavi). VI, 369; ibn Nüceym, el-Ba/:ırü'r-ra'ik, Beyrut, ts . (Darü'l­ma'rife). lll, 278; V, 209, 222, 239; VI, 249, 254; VII, 23; Buhuti, Keşşafü'l-kma', VI, 367-369; Mu­hammed b. Abdülbaki ez-Zürkani, Şer/:ıu'z-Zür­kani 'ala Muvatta'i'l-imam Malik, Beyrut 14071 1987, III, 369, 377-378; Mustafa es-Süyüti, Me­talibü üli'n-nühtı fi şer/:ıi Gayeti'l-müntehtı, Dı ­maşk 1380/1961, VI, 532, 544-546; İbn Abidin. Reddü'l-mu/:ıtii.r, III, 448, 465; IV, 413, 421; V, 329, 372, 437, 470; VI, 92; VII , 94; Mecelle, md. 69, 292, 1606-1612, 1814, 1821 ; Abdülazlz ed-

Düri, Tarii)u 'l-'Irakı'l-iktişadi fi'l-k;ami'r-rabi'i'l­hicri, Beyrut 1974, s. 170-171; Muhammed Ha­midullah, el-Veşa'iku's-siyasiyye, Beyrut 1405/ 1985, s. 258-259; Cengiz Kallek, Asr-1 Saadet'te Yönetim-Piyasa ilişkisi, istanbul 1997, s. 82-85; Hakki İsmail İbrahim , Esvaku '1-'Arabi't-ticariy­ye fi şibhi 'l-Cezireti 'l-'Arabiyye, Arnman 1423/ 2002, s. 152-156; N. Levtzion. "Ibn Hawqal, the Cheque and Awdaghost", JA{r.H, IX/2 (ı 968) , s. 223-233; "Şak", Mu.F, XXVII, 46-49.

~ CENGiz KALLEK

Osmanlılar'da. Osmanlılar'da sak daha ziyade hukuki sahaya ait bir terim olmuş­tur. Bazı tanırnlara göre sak, kadı tara­fından dava konusu olan hadiseye ve bu husustaki hükmüne dair düzenlenen bel­gedir. Şer'i mahkemelerde sicil defterle­rine kaydedilip tarafiara verilen hüccet, i'lam, temessük vb. belgelerin yazılış usu­lü sakk-i şer'i diye bilinir (Uzunçarşılı, s. 116). Ebüssuüd Efendi'nin kadının hük­mü bulunan ve bulunmayan sakler ayırı­mı da sak kavramının mahkemelerde dü­zenlenen hüccet ve i'lamlar hakkında kul­lanıldığını gösterir. Mahmud Hamza si­cil , sak, hüccet, vesika, mahzar gibi kav­ramlar hakkında bilgi verirken hücceti "üze­rinde kadının tasdikyazısı bulunan belge", sakki ise "tasdik yazısı bulunmayan belge" olarak tarif eder (Risale fi tıaleli'l-meJ:ıaçf.ır ve's-sicillat, s. 2). Süleyman Şeyhl, müra­faa esnasında davacı ve davaimm ifadele­rini şer'a tatbik ederek yazmaya sak den­diğini belirtir. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde yazılan bazı eserlerde sak kavramının "tatbikat ve tatbikata dair numune" anlamında kullanıldığı görülür (Şevki, s. 5) . Netice olarak sak kavramı­nın "mahkemelerde belgelerin yazılma iş­lemi ve belgelerin yazılma usulü" mana­sma geldiği gibi mahkemelerde yazılan i'lam, hüccet ve belgeler için de kullanıl­dığı söylenebilir. Ancak teknik anlamda sakkin mahkemelerde yazılıp kadının tas­dik yazısını içermeyen belge olduğu anla­şılır. Bu tür belgelerin bir araya getiril­mesi suretiyle oluşturulan sak mecmu­aları mahkemelerde belge düzenieyecek olanlar için kılavuz vazifesi görmektedir. Hacibzade, bu belgeler ve bunların yazıl­ma usulünü konu edinen ilm-i sakke dair ayrıntılı bilgi verdiği eserinin mukaddime­sinde bu ilmin şürüt, kitab, hüccet. ve­sika gibi çeşitli adlarını zikreder. Osman­lı öncesinde genellikle şürüt kullanılırken Osmanlı döneminde bunun yerini sakkin aldığı söylenebilir. Hacibzade bu ilmin ko­nusunu "mahzar ve siciliere yazılan şey­lerden bahsetme", gayesini de "en güzel terkiplerle yazmayı öğretme" olarak be­lirtir (Bidaatü 'l-hükkam, vr. 2").