sahip lediği “renklerle doğal yaşam parkı” konulu resim...
TRANSCRIPT
2ÇEVREBERATI’NA
SAHiPTEK SAYFA
2ÇEVREBERATI’NA
SAHiPTEK SAYFA
ÇEVREBERATI’NA
SAHiPTEK SAYFA
ÇEVREBERATI’NA
SAHiPTEK SAYFA
1913 Nisan 2015 PAZARTESİEditör: Aslı ÖKTENER
Edirne’de rengârenk lale devriEdirne Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nce kent merkezine dikilen 150 bin lale soğanı yavaş yavaş açmaya başladı. Rengârenk açan laleler şehrin tarihi eserleriyle bütünlük oluşturdu.
Çocuklar doğal yaşamı resmettiİzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl 3. kez düzen-lediği “Renklerle Doğal Yaşam Parkı” konulu resim yarışmasına 3 bin 335 öğrenci katıldı. Sonuçları açık-lanan yarışmanın ödül töreni 25 Nisan’da yapılacak.
İnternet bağlantısını maymunlar yiyor! Nefes kesen egzersizler hayat kurtarıyor...
Mavi bayraklı koydan araba lastiği çıktı!
BODRUM’daki 4 mavi bayraklı Torba Koyu’nda, dalgıçların yaptığı temizlik çalışmalarında, deniz dibinden çeşitli türde 1.5 ton atık çıkarıldı. Bodrum Belediyesi’nin 14 dalgıcının katıldığı temizlik çalışmalarına TURMEPA üyeleri ile balıkçılar da tekneleriyle destek verdi. 2 saat süren temizlikte, denizden halı, otomobil lastiği, mutfak araç ve gereçleri, battaniyeler ve bisiklet gibi pek çok atık çıkarıldı. Torba Mahallesi Muhtarı Suat Kaya, “Bu görüntüler mavi bayraklı cennet koyumuza yakışmıyor” dedi.
SAĞLIKLI kalabilmek için uzun yürüyüşler, esneme hareketleri, yüzme gibi yumuşak
egzersizleri tercih ediyorsanız bu haber sizler için. Bilim insanları, çeşitli şekillerde
spor yapan tam 200.000 kişinin sağlık durumlarını 6 yıl boyunca izlediklerinde çok ilginç (beklenmedik) bir sonuca ulaşmışlar.
Yumuşak egzersizler yerine koşmak ve aerobik gibi kalp atışlarını kısa sürede
artıran daha aktif (haftada 75 dakika kadar) spor yapanlarda sağlık sorunlarına daha az
rastlanıyor. Hatta bu tür spor yapanlarda ani ölüm daha düşük sayıda görülüyor.
Araştırmayı yöneten Sidney Üniversitesi bilim insanlarından Dr. Melody Ding elde ettikleri sonuçları dünya sağlık örgütüyle paylaştıklarını, dünya hekimlerinin de bu
konuda bilgilendirilmesi gerektiğini açıkladı.
31 Mart 2015’te Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisinde sosyal medyada “Trafolara kedi girdi” şakası yine gündeme gelmişti. Bu gülüp geçtiğimiz şakanın bir başka versiyonu, ama gerçeği bugunlerde Hindistan’da yaşanıyor. Geçen hafta sıcağa, soğuğa, su baskınlarına, küf üremesine veya herhangi bir basınca dayanıklı olması için geliştirilen fiber optik internet kabloları Hindistan’da yer yer kesilmiş olarak bulununca hükümet görevlileri terörist
atağı olabileceğini düşünerek ayağa kalktılar. 150-170 milyon kadar internet kullanıcısının aşırı tepkileri üzerine kopan bağların civarına gizli kameralar yerleştirildi. Problemin sebebini araştırmak için görevlendirilen mühendis A.P. Srivastava geçen hafta yaptığı basın toplantısında internet kablolarının maymunlar
tarafından yendiğini tespit ettiklerini açıklamış. Peki çözüm var mı? Henüz yok. Maymunlar tamir edilen kabloları yemeye devam ediyorlar. Hayvanları koruma dernekleri “Maymunlara dokunmayın, kabloları daha uygun bir şekilde kaplayın”
mesajları veriyorlar. Yapılan açıklamalara göre hâlâ
bir çözüm bulunmamış. Maymunlara ise zarar verilmemiş. Maymunların etraftaki meyvelere rağmen kablo yeme
sebebi ise hâlâ bilinmiyor.
HAYATIMIZ boyunca çok şeyi yanlış bilerek yaşıyoruz. Tabii doğru olduğunu sanarak... Üstelik de o yanlışları başkalarına da doğruymuş gibi anlatarak, öğütleyerek... Hatta anlatırken bilmiş edalar takınarak kendimizi konunun uzmanı gibi görerek, öğünerek... Yanlış bilenlerden de yanlış öğreniyoruz bu yüzden. Dinliyoruz, “konunun ehli” diyoruz, tüm kalbimizle güveniyoruz.
Yanlış ve doğrunun birbirine karıştığı çok çok önemli, bire bir yaşadığım bir olayı “herkesin bilmesi gereken bilimsel bir gerçek” olduğu için paylaşmak istedim:
Eşim kazara enerji tasarruflu 8 ampulün bulunduğu kutuyu yere düşürünce tüm cam parçaları tuzla buz olup çevreye saçıldı. İlk iş, ayaklarına batmasın diye köpeklerimizi ortamdan uzaklaştırdık. Ben ise bütün düşüncesizliğimle alelacele büyük parçaları çıplak
elle toplayarak çöpe attım ve hemen ardından elektrik süpürgesiyle küçük parçaları temizledim. Sorun çözülmüştü. Ya da ben öyle sandım... (Bilim insanı falan fark etmiyor, bazen boş bulunup olmadık yanlışlar yapabiliyor insan.). Aradan birkaç saat geçtikten
sonra nefes alma zorluğu başladı. Anaflaktik şok belirtileri yaşıyordum. Geç de olsa anlamıştım ki ampulde bulunan gaz halindeki cıva, solunum sistemimi felç etmek üzereydi. Süratle en yakın hastanenin acil servisine attık kendimizi. Giriş işlemlerinin ardından acil doktoru belirdi. Eller cepte
beni tepeden tırnağa süzdükten sonra, neler olduğunu anlatmama müsaade etmeden “Eşinizle kavga
mı ettiniz?” diye sordu. Yükselen tansiyon, solunum bozukluğu, eşimdeki korkudan kaynaklanan gerginlik sayın doktorumuzda çok anlamlı bir teşhise ve tedavi kararına sebep olmuştu: Anksiyete atağı geçiriyor, sakinleştirici verin! Ben iyice yavaşlayan solunumumla kendimi kaybetmeden eşimin bağırdığını duydum: “Zehirlendi, nefes alamıyor, dudakları ve tırnakları morardı; ölüyor, ne anksiyetesi?.. Ne biçim hekimsiniz?” Gerisini hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda
etrafımda 5 hekim, 4 hemşire, yüzümde de oksijen maskesi vardı. Nihayet doğrular anlaşılmış, teşhis konulmuştu:
Kırılan ampullerdeki zehirli gazı soluyarak zehirlenmiştim. En yaşlı olan hekim, elimi tutarak konuşmaya başladı: “Bakın çok ciddi bir sağlık problemiyle karşı karşıyasınız. Enerji tasarruflu ampuller aslında çok ciddi sağlık sorunu oluşturan baş belalarıdırlar. 1. Kırıldığında elinizle dokunmayacaksınız. 2. Derhal pencereleri açarak havalandıracaksınız. 3.
Havalandırmanın ardından elektrik süpürgesi asla kullanmayacak, cam kırıklarını fırça ve faraşla toplayacaksınız...” Dinlerken utandım gerçekten. Kendi kendime “Biliyordum bunları ama nasıl yaptım böyle bir hatayı?” diye düşündüm. Akciğer fonksiyon testleri ve diğer kan testlerinin ardından taburcu edildim. Hakikaten bugün sağlığıma kavuştuğum için çok şanslıyım. O günden bu yana konunun farkında olan uzmanlar hikâyemi
dinledikten sonra “Vah vah” çekip “Halkı bir an evvel aydınlatmak gerek aslında” derken yanlışları doğru bilen çok bilmişlerden “Olmaz öyle şey” diye diretenlerle de karşılaştım.
Yazıya başlarken “Yanlışları doğru bilenler” sözüyle; işin, sabit fikirli, yeni bilgileri araştırmayan “erbap”larını kastetmiştim. Fakat aslında daha büyük problem; bu “erbap”ları dinleyip hayatını onların sözlerine göre şekillendirenler, neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda asla sorgulama yapmayanlar, fark ettiklerinde de asla karşı çıkmayanlar. “Bu ampul iyi ampuldür” denildiği an gözü başka ampul görmeyenlerle nasıl savaş vereceksiniz? Sigara kutularının üzerine “Sağlığa zararlı” yazdığı halde dumanı tellendiren bir psikoloji “Bu ampul öldürebilir” uyarısında bulunsanız da kullanmaya devam edecektir maalesef. Ampul aydınlatmanın, yeni fikirlerin sembolü olarak bilinir ama yanlış ampul hayatınızı karartabilir. Benden söylemesi...
Görünmez tehlike