rilke Üzerine bir okuma

32
8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 1/32  RILKE’NİN DUİNO AĞITLARI ÜZER İNE BİR “YAKIN OKUMA” Funda KIZILER   Özet: Sadece Alman yazınının değil dünya yazınının da önemli şairlerinden biri olan Rilke, ne yazık ki Türk okurlar ı taraf ından yeterince tanınmamaktadır. Çalışmamızın ereği, Rilke’yi Türkiye’de üzerinde kapsamlı çalışmalar yapılmamış en önemli yapıtı olan Duino A  ğ ıtlar ı’yla Türk okuruna tanıtmaktır. Bu çalışmanın temel izlekleri Rilke’nin,  Duino A  ğ ıtlar ı’nda yaşam, ölüm, sevgi ve nesne kavramlar ına bak ışıdır. “Sevgibilim”le kaleme alınmış olan bu metni irdelerken, yöntem bilimsel açıdan Todorov’un belirttiği üç geleneksel eleştiri yönteminden biri olan “yak ı n okumaşeklindeki yaklaş ı ma yerleştirmeyi uygun gördük. Anahtar Kelimeler: Rilke, Duino Ağıtlar ı, melek, yak ın okuma “Aynı anda hem eşsiz hem de anlaşılabilir olan metin yoktur.”  Robert Scholes I. Giriş 04.12.1875 tarihinde Prag’da doğan Rilke, Avusturya-Macaristan, Almanya, Fransa ve İsviçre olmak üzere dört ayr ı Avrupa ülkesinde yaşamıştır. 29.12.1926 tarihinde Valmont’ta sonlanan 51 yıllık yaşamı boyunca Rusya, İsveç, Danimarka, Çekoslovakya, İtalya, İspanya, Mısır gibi dünyanın bir çok ülkesini gezen Rilke 1 , asl ı nda hiçbir yere ve hiçbir kimseye ba ğlanmaks ı z ı n özgür bir gezgin yaşamı sürdürmüştür. Yanına “militan yalnı  zl ı  ğ ım2  dediği yalnızlığından ve sanatından başka bir şey almamış; şiir başta olmak üzere roman, oyun, mektup ve anı gibi farklı yazın türlerinde kaleme aldığı metinlerin zenginliğinden de anlaşıldığı gibi, tam anlamıyla sanata adanmış bir yaşam sürdürmüştür. Rilke’nin sürekli farklı ülkelerde yaşaması 17.03.1922 tarihinde yazdığı bir mektupta kendisinin de belirtti ği gibi, ona “uluslar üstü bir kendine bak ı  ş yetisi3  kazandırmıştır. Bu uluslar üstü yaşamsal tutumunu yapıtlar ına da yansıtan ve yapıtlar ı bir çok yabancı dile çevrilen Rilke, salt Alman yazının değil, dünya yazınının da önemli kişiliklerinden biri olmuştur. 19. yüzyılın sonlar ında doğan Rilke’nin yaşamını ve sanatını dünyanın o dönemde yaşadığı ekonomik krizler ve anamalcı yayılımcılık büyük ölçüde etkilemiştir 4 . 1900’lerde alt yap ı da, ekonomik üretim etkinlikleri alan ı nda  Dr., Atatürk Üni., Fen-Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı ABD 1  bkz. Lamping, Dieter/Engel, Manfred, Rilke und die Weltliteratur , Düsseldorf/Zürich, 1999, s. 7. 2  bkz. Rilke, Rainer Maria, Seçilmi ş Şiirler-Duino Ağıtları  , (çev:Turan Oflazoğlu), İstanbul, 1997, s.7. 3  Lamping, Dieter/Engel, Manfred, Rilke und die Weltliteratur , s.8. 4  bkz. Autoren Lexikon- Deutschsprachiger Literatur des 20. Jahrhunderts  (Yay.hzl.:

Upload: elif-tektas

Post on 03-Jun-2018

243 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 1/32

 RILKE’NİN DUİNO AĞITLARI

ÜZER İNE BİR “YAKIN OKUMA”

Funda KIZILER  ∗

 Özet: Sadece Alman yazınının değil dünya yazınının da önemli şairlerinden biriolan Rilke, ne yazık ki Türk okurlar ı  taraf ından yeterince tanınmamaktadır.Çalışmamızın ereği, Rilke’yi Türkiye’de üzerinde kapsamlı  çalışmalaryapılmamış en önemli yapıtı olan Duino A ğ ıtlar ı’yla Türk okuruna tanıtmaktır. Buçalışmanın temel izlekleri Rilke’nin,  Duino A ğ ıtlar ı’nda yaşam, ölüm, sevgi venesne kavramlar ına bak ışıdır. “Sevgibilim”le kaleme alınmış  olan bu metniirdelerken, yöntem bilimsel açıdan Todorov’un belirttiği üç geleneksel eleştiri

yönteminden biri olan “yak ı

n okuma” şeklindeki yaklaşı

ma yerleştirmeyi uygungördük.

Anahtar Kelimeler: Rilke, Duino Ağıtlar ı, melek, yak ın okuma

“Aynı anda hem eşsiz hem de anlaşılabilir olan metin yoktur.” Robert Scholes 

I. Giriş 04.12.1875 tarihinde Prag’da doğan Rilke, Avusturya-Macaristan,

Almanya, Fransa ve İsviçre olmak üzere dört ayr ı Avrupa ülkesinde yaşamıştır.29.12.1926 tarihinde Valmont’ta sonlanan 51 yıllık yaşamı  boyunca Rusya,İsveç, Danimarka, Çekoslovakya, İtalya, İspanya, Mısır gibi dünyanın bir çok

ülkesini gezen Rilke

1

, aslı

nda hiçbir yere ve hiçbir kimseye bağlanmaksı

nözgür bir gezgin yaşamı  sürdürmüştür. Yanına “militan yalnı zl ı ğ ım”2  dediğiyalnızlığından ve sanatından başka bir şey almamış; şiir başta olmak üzereroman, oyun, mektup ve anı gibi farklı yazın türlerinde kaleme aldığı metinlerinzenginliğinden de anlaşıldığı  gibi, tam anlamıyla sanata adanmış  bir yaşamsürdürmüştür. Rilke’nin sürekli farklı ülkelerde yaşaması 17.03.1922 tarihindeyazdığı bir mektupta kendisinin de belirttiği gibi, ona “uluslar üstü bir kendinebak ı ş yetisi”3 kazandırmıştır. Bu uluslar üstü yaşamsal tutumunu yapıtlar ına dayansıtan ve yapıtlar ı  bir çok yabancı  dile çevrilen Rilke, salt Alman yazınındeğil, dünya yazınının da önemli kişiliklerinden biri olmuştur.

19. yüzyılın sonlar ında doğan Rilke’nin yaşamını ve sanatını dünyanın odönemde yaşadığı  ekonomik krizler ve anamalcı  yayılımcılık büyük ölçüde

etkilemiştir 4

. 1900’lerde alt yapıda, ekonomik üretim etkinlikleri alanında∗ Dr., Atatürk Üni., Fen-Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı ABD1 bkz. Lamping, Dieter/Engel, Manfred, Rilke und die Weltliteratur, Düsseldorf/Zürich, 1999, s.7.2  bkz.  Rilke, Rainer Maria, Seçilmiş  Şiirler-Duino Ağıtları , (çev:Turan Oflazoğlu), İstanbul,1997, s.7.3 Lamping, Dieter/Engel, Manfred, Rilke und die Weltliteratur, s.8.4  bkz.  Autoren Lexikon- Deutschsprachiger Literatur des 20. Jahrhunderts  (Yay.hzl.:

Page 2: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 2/32

oluşan hızlı  değişimin üst yapıya yansımasıyla dünya yazınında kökten birdeğişimin ortaya çıktığı gözlenir. Alman yazınında da izlek ve biçem yönündenkendisini gösteren bu değişim, 1912’de Rilke’nin  Malte Laurids Brigge’nin

 Notlar ı, Heym’in  H ırsı z’ı, Kafka’nın Yarg ı’sı, Barlach’ın Ölü Gün’ü, Sorg’un Dilenci’si, Stadler, Heym ve Trakl’ın şiirleriyle doruk noktasına ulaşmıştır.Geçmiş  ve şimdi olgular ının parçalandığı, ben kavramının yok olduğu,nesnenin özneyi belirlediği, yazar ın yaratıcı  işlevini yitirdiği bu dönemdeRilke’nin yapıtlar ında da çağdaşlar ı  gibi yaşamın mekanikleştirilipşeyleştirilmesine, insanın kendine ve çevresine yabancılaştır ılmasına kar şı  bireleştiri görülür 5. Rilke için her şeyden önce tüm şeyleştirme düzeneklerininuzlaşımlar ından ve kalı plar ından olabildiğince uzaklaşmaya çalışarak, asıl

 benliğini, bilinç dışının uçurumlar ını  göz ardı  etmeksizin kendine, kendi

dışındaki tüm varlıklara ve evrene saltık bir açıklıkla bakarak yazmak ve buşekilde yaşamak önemli olmuştur. 1915’te yazdığı  bir mektupta geçen şusözleri, onun yaşamının ve yapıtlar ının arka plânını açımlayan bir nitelik taşır:“ İ nsan öbürü’nü yanl ı ş , kötü, dü şman olarak al ımlamaya zorland ıkça, ben’i veben’den farkl ı olan tüm di ğ erlerini, bir parçayı ve onun kar  şıt ı olan bir parçayı her bir uzamında tümüyle içine alması  gereken dünyayla özgür ve adil birili şkiye giremez. Oysa insan böylesi eksiksiz bir kat ıl ımın  şart ı yla dünyayı  veiçsel kontrastlar ı , çeli şkileriyle birlikte kendini, kendi asıl varl ı ğ ını engin, geni ş ve ferah k ılacakt ır.” 6

Rilke’nin  Duino A ğ ıtlar ı  ve Orpheus’a Soneleri  ile doruk noktasınaulaşan yazınsal açınımına göz atılırsa; dünyayı bitimsiz ve tanr ısal olarak gören

 panteist öğretinin izlerini taşıyan ilk şiirlerindeki lirik öznelliği, içinde “Panter”,“Flamingolar” ve “Atlıkar ınca” gibi dünyaca ünlü şiirlerinin de bulunduğu ikiciltlik Yeni Ş iirler   (1907-1908) adlı  yapıtında yöntemli bir biçimdesınırlandırdığı  gözlenir. Ünlü Fransız heykeltıraş  Auguste Rodin’in plastiksanatından etkilenerek, nesneye farklı  bir bak ış  açısı  kazanan Rilke için, artıksanatsal yaratının ölçütü nesnel dünya olmuştur. Bu dönemde kaleme aldığı mektuplar ında ve Rodin üzerine yaptığı  monografi çalışmasında (1903) sanatnesnesini (Kunst-Ding) tümüyle olgusallığa odaklanması  gereken, egonunetkisinden uzak bir bak ış açısıyla yaratılmış, bir yaratıcı kişinin edimi şeklindedeğil de, ondan özgür, saltık bir kendilik içindeki bir olgusallık olarak açımlar 7.Yeni Ş iirler ’inde Rilke simgesel bir içeriği olduğu için ancak şiirlerin dilsel

 bütünselliği içinde kavranabilen nesneleri, varlığın adsız görüngüleri olarak

nesneyle ilişki içinde kazanılan içsel deneyimler şeklinde biçimlendirir 8

. Dışsalolgusallığı  sanat nesnesine dönüştürmeyi sanatçının ödevi olarak gören Rilke,

Brauneck, Manfred), Hamburg, 1984, s.647.5 bkz. Jens, Walter  , Statt einer Literaturgeschichte, Dichtung im 20. Jahrhundert, Düsseldorf/Zürich, Hamburg, 1984, s.112.6 bkz. Metzler Autoren Lexikon, s. 681.7 bkz. Autoren Lexikon , s. 647-648.8 bkz. Müller, Wolfgang, R.M. Rilkes “Neue Gedichte”, Meisenheim am Glan, 1971, s. 31-32.

14

Page 3: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 3/32

 bu düşüncesini daha sonra kaleme alacağı   Duino A ğ ıtlar ı  ve Orpheus’aSoneler ’ine de yansıtacaktır. Modern dünya insanının temel yaşamsaldeneyimlerini yansıtan, 20. yüzyılın ilk önemli yapıtlar ından biri sayılan Malte

 Laurids Brigge’nin Notlar ı (1910) adlı otobiyografik bir nitelik taşıyan günce-romanında Rilke, 28 yaşındaki Danimarkalı  bir yazar ın Paris’teki büyük kentyaşamına ilişkin izlenimleriyle âdeta görmeyi öğrenir ve öğretir. Bu yapıttaartık ne katışıksız bir lirizm, ne de dışsalın nesnel dışa vurumu söz konusudur.Dışsal nesneyi ve onu alımlayan öznenin içsel deneyimini sanat-nesnesinedönüştürmüştür Rilke.

Adriyatik k ıyılar ındaki Duino Şatosu’nda kaleme almaya başlayı p on yılsonra İsviçre’deki Muzot Şatosu’nda tamamladığı  Duino A ğ ıtlar ı’yla (DuineserElegien I912-1922) Rilke, artık dünya yazınının en büyük ustalar ı  arasına

girmiştir 9. Mitsel alana ulaşmasına kar şın geleneksel anlamdaki mitolojiyidışlayan, şaşırtıcı  bir imgelem gücüyle yarattığı  yeni figürleri veeğretilemeleriyle dilsel uzlaşımın sınırlar ını çökerten, herhangi bir ideoloji ya dateoloji dizgesine sokulamayan, tersinmez bir içsel dinamiğe ve kontrol edilemez

 bir anlam gizilgücüne sahip olan  Duino A ğ ıtlar ı’yla Rilke, 20. yüzyıl şiirinin başyapıtlar ından birini ortaya koyar 10. Salt şairin kişiliğine odaklanamayan, saltonunla özdeşleştirilemeyen, varlığın tüm karmaşıklığını yansıtan bir projektörüanıştıran bir lirik ben’le11 kaleme alınmış olan  Duino A ğ ıtlar ı’nın temel izleğiinsansal varoluş sorunsalıdır. Rilke’nin, aynı sorunsalı  iyice netleşen bir varlıkkavrayışıyla orphik düzlemde işlediği Orpheus’a Soneler  (1923) adlı yapıtınınodak noktasında, kendi söylemiyle belirli bir “varl ık normu”12 yer alır.Ağıtlarda ortaya konulan varoluşun hiyerar şik düzeni, Egon Vietta’nınaçımladığı  gibi Hıristiyanlığın değer dünyasındakinden tümüyle farklı, iyi vekötü kavramlar ının ötesinde gerçekleşen, salt varoluş  olgusuna yak ınlığı (melekle) ve uzaklığı  (kuklayla) temel alan bir düzendir 13. Ayr ıca ağıtlardakivarlık vizyonu bitimsiz, kaotik bir çevreye kar şı  bitimli bir alanı  garantileyeninsan ölçütünden yola çıkan Antikite’nin varlık anlayışıyla kimi noktalardaörtüşse de, temelde ondan farklıdır. Çünkü Rilke, ağıtlarda ne bir tak ım gizemligüçlere doğru bir yükselişin (Euphoria’nın) ne de onlara kar şı dünyayı dayanaknoktası  almanın savunuculuğunu yapmıştır. O bunlar ın yerine, evrendekivaroluşun bitimsizliğini ve bütünselliğini kavrayan bir varlık anlayışıyla, sınırlı 

 bir dünyaya değil, onu da içine alan sınırsız ve görünmez dünyaya, gerçek

9  Ağıtlar ın oluşum süreci için bkz.  Stahl, August, Rilke-Kommentar zum Lyrischen Werk ,München, 1978, s.260-268. Ayr ıca bkz. Holthusen, Hans E., Rilke, Hamburg, 2002, s.102-120.10 bkz. Autoren Lexikon, s.648.11 bkz. Steiner, Jakob, “Rilkes Duineser Elegien”, Rilkes Duineser Elegien II. Band, Frankfurtam Main, 1982, s. 163.12  Vietta, Egon ,”Über Die Duineser Elegien”,a.g.y., s. 68 (Rilke’nin 13.11.1925’te WitoldHulewicz’e yazdığı mektuptan)13 bkz. a.g.y., s. 68.

15

Page 4: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 4/32

anlamda insan olmaya yönelen melek simgesini koymuştur 14

.Bu noktada Duino A ğ ıtlar ı’ndaki meleğe yönelik farklı yaklaşımlara göz

atmak yerinde olacaktır: Dehn ve Kretschmer’e göre ağıtlar ın meleği Nietzsche’nin Ariadne’si gibi en baştan yitirilmiş sevgilinin yerine konulan birsimgedir. Mason ve Günther onu salt sanatsal bir yaratı olarak görür. Holthuseniçin o “insanın gerçekle ştirebilece ğ i olanaklar ın projeksiyonundan ba şka bir şey de ğ ildir.”  Bu meleği “yapıt hipotezi”  olarak tanımlayan Bassermann ve“i şlev kavramı” olarak ele alan Bolnow’un düşünceleri, onun varlığının her tür

 biçimsellikten soyunuk olduğu konusunda örtüşür. Angelloz saltık biçimde varolan bir meleği savunurken, Guardini onu, Rilke’ye kar şı  bir direngenlikleHıristiyanlıktaki melek kavramına yaklaştırmaya çalışır. Rilke’nin yapıtlar ını Husserl’in görüngübilimi açısından inceleyen Kaete Hamburger, ağıtlar ın

meleğini Saatler Kitabı’ndaki ereksel nesneyle, varoluşun tanr ısallığı olgusuylakar şılaştır ılabilecek kadar Rilke yapıtlar ına özgü bir ırası  olan “en sonuncuereksel nesne,bizi a şan varolu şun özgül bir  şekilde nesnelle ştirilmesi” olarakaçımlar 15.

Biz ağıtlardaki melek imgesini, öncelikle Rilke’nin kendi söylemlerindenyola çıkarak, gerçek anlamda ‘insan’ olma edimi ekseninde açımlayan birokuma geliştirdik 16. Ancak Alman dilinde kaleme alınmış en zor yapıtlardan birisayılan  Duino A ğ ıtlar ı’nı irdelemeye çalışmak, Steiner’in de açıkça itiraf ettiğigibi yanlışa düşme tehlikesini göze almak anlamını  taşır 17. Salt sevgiyle,sevgiden yapılan sayısız okuma edimlerinden birinde; bir esrime/sayıklama18 anında kaleme alınan ve sonradan okunan eleştiri yazılar ıyla iskeleti etegiydirilen bir metin söz konusu olduğunda, yanlışa düşmek tehlikesi arttığı gibi,metne yöntembilimsel bir açıklama getirmek de oldukça güçleşiyor. Aslında“sevgibilim”19le kaleme alınmış olan bu metni, yöntem bilimsel açıdan Araf’taasılı  kalmaması  için, Todorov’un belirttiği üç geleneksel eleştiri yönteminden

 biri olan “yak ın okuma” şeklindeki yaklaşıma yerleştirmeyi uygun gördük.

14 bkz. a.g.y., s. 69-70.15 bkz. Kraemer-Lauff, Dietgard, Tanz und Taenzerisches in Rilkes Lyrik , München, 1969, s.97-98.16 Bu noktada, 1999 yazında Viyana’da berkitilen bu çalışmanın temelleri, kendisiyle işlediğimizdoktora dersinde atıldığı için hocam Prof. Dr. Ahmet Akyol’a teşekkür ediyorum.17  bkz.  Steiner, Jacob , “Rilkes Duineser Elegien”,  Rilkes Duineser Elegien ,  s. 165. Ağıtlar ı çözümlemenin zorluklar ına ilişkin olarak bkz. Stephens, Anthony, “Alles Ist Nicht Es Selbst –Zu Den Duineser Elegien”, Rilkes Duineser Elegien, s.316-317 ve bkz.  Hartung, Rudolf,“Schwierigkeiten Mit Den Duineser Elegien, Rilkes Duineser Elegien, s.154-157.18  “Ele ştirmen ‘her akl ına eseni’ söyleyemez. Bununla birlikte, ‘sayıklamak’ korkusuyladenetlemez sözlerini; bir kez, ayr ılmalar ının tart ı şma konusu edildi ğ i bu yüzyılda, ak ıl ileak ılsı zl ık arasında kesin karar vermek gibi yak ı şıksı z bir i şi ba şkalar ına bırak ır; sonra, enazından Lautreamont’dan beri yazın ‘sayıklama’ hakk ını  elde etmi ştir, ele ştiri de, kendisibildirdikten sonra,  şiirsel nedenlerle pekâlâ sayıklayabilir;…”. Barthes, Roland , Yazı  veYorum, (çev.: Tahsin Yücel), İstanbul, 1999, s.84.19  Sontag, Susan , Sanatçı: Örnek Bir Çilekeş, (çev.: Y. Salman-M.Sökmen), İstanbul, 1998,s.20.

16

Page 5: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 5/32

Metne odaklanarak, onu tümlevleyerek saran/örten öznel bir semantikdizgeye/bir üstdile dayanan20 bu çalışma, tam da “yapıt ın ötesine geçmek yerineiçinde kalmayı  ye ğ le(di ğ i)”için, “yak ın okuma” kategorisine girer. Çünkü“yapıt ı  yine kendisiyle açıklama çabasının varabilece ğ i uç durum, onu yine

 sözcü ğ ü sözcü ğ üne bir kez daha yazmakt ır.”21  Duino A ğ ıtlar ı  ve Orpheus’a Soneleri’ni kaleme aldıktan bir yıl sonra

“ya şamın ve ölümün birli ğ ini, korkunun ve mutlulu ğ un özde şli ğ ini göstermek, yapıtlar ımın temel anlamı ve kavramıd ır ”22 diyen Rilke’nin, insan var oldukçasorunsallığını  koruyacak olan yaşamsal sorular ı  sorgulayan bu yapıtı  üzerinehep söylenmemiş  bir şeyler kalacaktır. Bu yüzden sözü, ağıtlar üzerine hepeksik kalacak söylemleri en çok tamamlayabilecek olan kişiye, Rilke’ye vermekistiyoruz:

“(...)ölüm, bizden öteye dönük olan, bizim ayd ınlatmad ı ğ ımı z yüzüdür ya şamın…Gerçek ya şam biçimi her iki bölgeye uzanır, en büyük kan dola şımı her ikisi boyunca(...) Yapılması  gereken, burada bak ılmı ş , dokunulmu ş  olanı ’daha geni ş’ en geni ş çemberin içine almak. Gölgesiyle yeryüzünü karartan biröbür dünyaya de ğ il, bir bütüne, bütünün kendisine...Evet, bizim ödevimiz bu

 gidici, dayanıksı z yeryüzünü öyle derin bir acı yla, tutkuyla kavramak ki, onunözü görünmez olarak bizde yeniden dirilsin. Bizler, görünmezin ar ılar ı yı z. Nousbutinons eperdument le miel du visible, pour I’accumuler dans la grande ruched’or de I’invisibl e...* A ğ ıtlardaki melek,...(o) dönü şümü içinde gerçekle ştirmi ş olan varl ıkt ır...” 23

 II. 1. Ağıt (1912)

Daha ilk satırlarda, ağıtlar ın temel imgesi olan melekle kar şılaşır okur.Rilke’nin Polonyalı  çevirmen Witold Hulewicz’e yazdığı  mektupta özellikledikkat çektiği gibi, geleneksel Hıristiyan inancındaki melek düşüncesinden çokfarklı  bir melektir bu: “Katolik inancındaki ölüm, öteki dünya ve sonsuzlukkavramlar ı  a ğ ıtlardaki ya da sonelerdeki kavramlarla bir tutulursa, onlar ınçık ı ş  noktasından tümüyle uzakla şıl ır ve giderek derinle şecek bir yanl ı ş anlamaya neden olunur. A ğ ıtlardaki mele ğ in H ıristiyanl ı ğ ın mele ğ iyle hiçbirili şkisi yoktur. (Daha çok  İ  slamiyetin mele ğ iyle ili şkilidir 24 )...O, bizim yapmayaçal ı şt ı ğ ımı z görüneni görünmeyene dönü ştürme eylemini gerçekle ştirmi ş  bir

20 bkz. Barthes, Roland , Yazı ve Yorum ,s.74-78.21 Todorov, Tzvetan , Poetikaya Giriş  (çev.:Kaya Şahin ), İstanbul, 2001, s. 8 (Orhan Koçak’ınSunu ş yazısından alıntılanmıştır.)22 Rilke, Rainer Maria, Gedichte, Stuttgart, 1979, s. 78.* Çılgın gibi topluyoruz görünürün balını; görünmezin büyük altın kovanında biriktirip saklamakiçin.23  Rilke, Rainer Maria, Duino Ağıtları ,  (çev. Can Alkor), İstanbul, 1993, s. 1 (Rilke’nin13.11.1925 tarihinde Witold Hulewicz’e yazdığı mektuptan).24 Rilke, Hıristiyanlığın melek imgesini ters yüz etmek için meleğin “sakall ı” düşünülebileceğinisöylemiştir. Holthusen Hans E., Rilke, s.118.

17

Page 6: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 6/32

varl ıkt ır.(...) Onun varl ı ğ ı , görünmeyendeki gerçekli ğ in daha üst bir düzeyiniaçı ğ a çıkart ır. Bizler hâlâ görünene tak ıl ı p kald ı ğ ımı zdan, melek korkunçturbizim için.” 25

Ağıtlardaki melek, görünürü görünmeyene dönüştürerek insanın henüzdoğuramadığı bütünselliğe ulaşmış bir varlıktır. Bu nedenle insanda eytişimsel

 bir duygulanıma yol açar onun kusursuz varlığı. Bir yönüyle insana kendinitamamlamamışlığını gösterdiği için, onu ürkütücü bir umutsuzluğa sürükler. Bu

 bağlamda her melek ‘korkunç’ tur:“Kim ba ğ ırsam duyard ı  çı ğ l ı ğ ımı  melek / saflar ından? Tut ki biri

 yüre ğ ine ald ı beni / apansı z: Yok olur giderdim daha güçlü varl ı ğ ının/önünde. Evet, güzel dedi ğ in yalnı z ba şlang ıcıd ır/korkunç olanın, anca dayand ı ğ ımı z; /tanr ı sı z onu, çünkü hor görür, umursamaz / bizi yerle bir etmeyi. Her bir melek

korkunçtur.”(D.A.*, s. 5) “Tut ki (meleklerden) biri yüre ğ ine ald ı  beni” söyleminde geçen  yürek ;

şairin tüm diğer lirik yapıtlar ında olduğu gibi, içsel dünyayı simgeler.Görüneningörünmeyene dönüşümü yürekte gerçekleşir. Bu nedenle melekle buluşma yeriyürektir. Demek ki melek, dışar ıda ya da bir öte dünyada değil, içtedir 26.Varlığımızda gerçekleştirilmeyi bekleyen bir gizilgüç olarak melek, bu yönüylede insana ulaşabileceği daha üst düzeyi göstererek onda olumlu bir içseldevinim yaratır. Salt insan kalı bı  içinde dirimsellik taşımak, Rilke’ye göre varolmak değildir. Onun yaratısı  olan melek, gerçek anlamda insan olmayı simgeler. Dönüşümü varlığında tamamlayarak evrensel bütünselliğe ulaşanmeleği içimize almak, insan kalı bı  içindeki varoluşu kendimizin k ılmak, okalı bın içindeki özü gerçekleştirmek, başka bir anlatımla gerçek anlamda insanolmak (melek-tanr ı  insan) en temel yaşamsal ödevimizdir. Yeryüzündeki hernesne bu ödevi ansıtır bize:

“Evet, sensiz olmuyordu baharlar. Kimi yıld ı z / beklemi şti senden, onu fark edesin. Bir dalga yükselmi şti geçmi şte sana do ğ ru; / ya da açık penceredenbir keman sesiydi / kendini sunmu ş. Ödevdi hepsi.” (D.A., s. 6) 

Gece, görünürün görünmez olduğu zamandır. Gecenin içinde görünürünkabuklar ı  k ır ılarak görünmez açığa çıkar. Gündüzün karanlığa gömdüğü,gecenin aydınlığa çıkardığıdır. Novalis’teki gibi iç dünyanın, tinselin zamanıdırRilke’nin gecesi. Gündüzün görünürlüğündeki tüm ayr ımlar ın, sınırlar ınçözüldüğü gece, sevenlerin de zamanıdır 27. “Tek ba şına yüre ğ in zorluklaa şaca ğ ı” gece, ”Daha mı kolayd ır sevenler için?” diye soran şair, “Ah onlar da

bahtlar ını  birbirleriyle örterler, o kadar.”  şeklinde yanıtlar sorusunu. Çünkükendi bireysel yazgısını  bir başkasınınkiyle k ıyaslayan, özdeşleştiren onunüstünü örter, kendini oldurmaktan; yaşamı  kendi yaşamı  k ılmak, ölümü kendi

25 Stern, Jacob, “Rilkes Duineser Elegien”, Rilkes Duineser Elegien, s. 167-168.* Duino Ağıtları’nın k ısaltması.26 bkz. a.g.y., s. 168.27 bkz. a.g.y., s. 177.

18

Page 7: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 7/32

ölümü k ılmak ödevinden kaçar 28

. Gündüzün -günlük yaşamın- giydirdiği tümgiysileri/kalı plar ı/maskeleri insanın üzerinden sıyırarak onu çır ılçı plakkendi’yle, kendilik’in dipsiz uçurumlar ı  ve okyanuslar ıyla baş  başa bırakangeceyi tek başına aşmalıdır oysa kişi: “Ah kimden/ kimden bize hayırvar?”(D.A, s. 5) Yalnızlık içinde, yalnız yüreğimizle çözebiliriz ancak gecenindüğümlerini.

Gerçek anlamda sevgi de yalnızlık içinde var olur.  Malte Laurids Brigge’nin Notlar ı’nda da imlediği gibi, seveni sevilenden açıkça ayır ır şair:“Sevgili olmak, tutu şmak demektir. Seven olmak: bitmez bir ya ğ l ı  ı şık saçmak.Sevilmek fâni olmakt ır, sevmekse bâki olmak.”29 Rilke’ye göre ‘ seven’ kendiniaşmıştır. Kendini aşmış  varlığıyla sevilenden de özgürdür. Abelone’ninŞark ısı’ndaki30 gibi kişiyi yalnız bırakan sevgi, diğerine sahip olmak, kendi

varlığını  salt onun varlığına odaklamak duygusunu aşar. Birbirine kar şılıklı olarak yalnızlık olanağı  tanıyan sevgi diğerinin ufuklar ını  daraltan bir engelolmaktan çıkar, evrensel bütünselliğe açılan bir olgu durumuna gelir 31.

Salt sevgiliye odaklanmış  bir dünyanın perspektifsel darlığı, biziiçimizdeki özü olgusallaştırma ödevinden alıkoyar 32: “Ödevdi hepsi. /Üstesinden gelebildin mi ama? Bekleyi şle / dalg ın de ğ il miydin hep, her  şey bir

 gelecek sevgiliden / haber verirmi ş  gibi? (Onu nereye koyup saklayacaksın, / sana gelip giderken büyük, yabancı  dü şünceler, / ço ğ u zaman gecelerken yanında)” Oysa varoluşun bitimsizliğine açılan gerçek anlamda sevgi, bu ödevigerçekleştirmenin bir yolu olacaktır. “... doymu şlar ın çok daha ötesinde

 sevenleri”  bu nedenle över Rilke. Terkedilmişlerin yalnız sevgisini örnekgösterir bize: "Gaspara Stampa*’yı  /dü şünüp and ın mı  yetesiye, öyle ki

28 bkz. Arendt, Hannah-Stern, Günther [Günther Anders], “Rilkes Duineser Elegien”, a.g.y, s. 57.29  Rilke, Rainer Maria, Malte Laurids Brigge’nin Notları ,  (çev.: Behçet Necatigil), İstanbul,1996, s. 146.30 a.g.y., s. 145-146.

Abelone’nin Şark ısı Geceleri yatakta ağladığımı  Sevişenlere bir bakKendisine açmadığım sevgili, İtirafa kalk ışsalar aşk ı Yorgun düşüren varlığımı  Sözlerine yalan kar ışacakBir beşik gibi. Sendendir yalnızlığım, varlığım sana dönüşmüş.Benim için uykusuz kaldığını  Seslerin içinde bir an doğarsın;Benim gibi, saklayan. Uçup giden kokularda bir an varsınAh, içimdeki bu yangını  Ah, hepsini kollar ımda yitirdim,Söndürmeye çalışmadan, Bir sen doğmaktasın, tekrar, yeni.İçimizde taşısak. Hiç tutmadım, o yüzden tutmaktayım seni.

Tatlı şark ı ey… Çev.: Behçet Necatigil31 bkz. Duruman, Safinaz, “Rilke’nin  İ ki A şk Ş iiri”, Garp Filolojileri Dergisi, İstanbul, 1947, s.382-383.32 bkz. Steiner, Jacob, “Rilkes Duineser Elegien” Rilkes Duineser Elegien, s. 182.*  Gaspara Stampa (1523-1554):  31 yıllık hüzünlü yaşamını  kendisini terk eden bir kontla

yaşadığı yegâne aşka adayan ünlü İtalyan kadın şair.

19

Page 8: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 8/32

 /sevdi ğ ini yitiren k ı zın biri o yücelmi ş örnek önünde / kendi kendine desin: Bende onun gibi olabileydim?”  Gerçek anlamda seven kişiyi “yi ğ it ” diyenitelendiren şair, sevme ediminin yok oluşu da içine alan en aslî varoluşavarmak, “ yokolu ş(u) bile varl ık yolu (…) en sonuncu do ğ u ş”(D.A., s.6) k ılmakyolundaki önemini vurgular. Aşk –acılar ı- ancak salt sevgiliye yönelterek, ona

 bağımlı  k ılarak daralttığımız sevgiyi, evrensel bütünselliği kavrayacak birsevgiye dönüştürdüğümüzde tinimizi devindiren, doğurganlaştıran olumlu birolgusallık alanı yaratacaktır:

“Bu en eski acılar içimizde art ık / meyve vermesin mi? Sevdi ğ imizden severek / kopmak, onu titreyerek a şmak ça ğ ı de ğ il mi / Nasıl a şar kiri şi ok, o yo ğ un sıçrayı şta bir  şey olmak için / kendinden öte. Vergi de ğ il çünkü bir yerdekalmak.” (D.A., s. 6-7)

Rilke bu ağıtta sevenlerin yanı  sıra ermişleri ve genç ölüleri kar şımızaçıkar ır. Ermişler evrende hiç yok olmayan sesleri, “ yitip gitmi ş” dediğimiz tümvarlıklar ın da sesini içine alan devcileyin bir suskunun çağr ısını duyabilenlerdendir. Ama onlar bu “dev ça ğ ır ı ş”  kar şısında “diz çöküpkal(mı şt ır.)”. Bizim ödevimizse; milyonlarca yıldır “insanl ı ğ ın kalplerininkalbinde derin uykuda olan insan( ın)”**  yank ılayadurduğu seslere, kendivarlığımıza sağırlaşan yüreklerimize kulak verip, gerçek anlamda insanı doğurmaktır, kendi varlığımızdan da ötesini, tümcüleyin bir varoluşu buradagörünür k ılmaktır. “ İşte genç ölülerden ça ğ (layı p)” gelen seslerin yüreğimizdenyank ılanan sessiz oratoryosunun, bizler için “ suskudan olu şmu ş  aral ıksı zbildiri” olmasının nedeni budur, tüm ölüler “ ya da yüce bir yazıt bunu (insanınal ınyazı sını gerçekle ştirmek ödevini) yükle(mi ştir) omuzlar ı(mı za)” (D.A., s. 7)Bu noktada âdeta oluş’un ölüm bölgesine geçerek suskunun sesini söz’eteğelleyen lirik ben, ölüm olgusunu yaşamdan kesin bir çizgiyle ayırmanınyanlışlığını vurgular:

“Tuhaf  şey elbette, art ık  şu yeryüzünde oturmamak,/ unutmak bundanböyle daha yeni edinilmi ş  al ı şk ılar ı ,/ insanca gelece ğ in anlamını  verememek/

 güllere, vaatlerle dolu öbür  şeylere;/ o sonsuz korkulu ellerde ne idiysek/ onuart ık olmamak ve öz ad ını  bile/ koyup gitmek bir k ır ılmı ş  oyuncak gibi. / Netuhaf, dilekleri dileyememek daha,/ bütün olan her ne varsa darmada ğ ınuçu şur/ görmek uzayda. Zahmetli şey ölü olmak,/ yeni ba ştan, a ğ ır a ğ ır al ı şmaköyle zor ki,/ bengilik sezer insan zamanla.” (D.A., s. 7-8) 

Şairin Hulewicz’e 15.11.1925 tarihinde yazdığı mektupta da dillendirdiği

gibi, “Gerçek ya şam biçimi her iki bölgeye uzanır ” (D.A., s. 1) çünkü. Sevgiyiğitleri örneğinde gördüğümüz gibi, tümcüleyin bir varoluş içinde yok oluş da bir başka varlık durumudur. Yaşamı  anlamlı  k ılmak, varlığımızın olası  en üst bilincini yaratmak için ölümü yaşamın bütünleyeni olarak kavramak, ölüm veyaşam arasındaki birliği, “bengi ak ınt ı” yı görmek gerekir:

“- Ama ya şayanlar ın / hepsi de yanıl ır, böyle kesin ayırarak. / Derler ki,

** Octavio Paz’ın bir söyleminden alıntılanmıştır.

20

Page 9: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 9/32

ço ğ u zaman bilmezmi ş  melek, dirilerin mi / yoksa ölülerin mi arasından yürüyor. Bengi ak ınt ı  / her iki ülkede çocu ğ unu, ya şl ı sını  / birlikte sürükler,tümünün sesini bast ır ır.” (D.A., s.8) 

Anne memesinden kesilmeyi, yeryüzünden çözülmeye benzetir şair.Anne memesinden kesilmekle yeryüzündeki bağlardan kopmak arasındakurulan paralellik, varlığın kendine yeter duruma gelmesiyle, kendinitamamlamış olmasıyla, daha açık bir söylemle “bengi ak ınt ı”daki bütünselliğeulaşmış  olmasıyla açımlanabilir. Bizler zamanın sınırlar ından, görüneninkabuklar ından kurtulamadığımız için, ölümün ve ölülerin sırlar ını gereksiniriz.Genç ölüleri bizim yaşamlar ımıza ilişkin geliştirdiğimiz zamansal düzeneği(insan doğar, büyür, yaşlanır ve ölür) sarstıklar ı için özellikle kar şımıza çıkaranşaire göre, ancak ölümün sırlar ı bizi sarsarak bu kabuklar ı k ırabilir ve her şeyi

 bütünleyen açıklıktaki yaşamın gizemini aydınlatabilir 33:“Hem art ık bizi ne yapsın onlar, o erken ölmü şler; / yava şça yeryüzünden

çözülür insan / ana memesinden kesilir gibi. Ama bizler, / o büyük gizlere gereksinenler, ya şlar ından ço ğ u zaman / bir mutlu ilerleyi ş do ğ anlar: Onlarsı zolabilir miydik biz? / Bo şuna mı söylence: Linos* için yak ınırken bir zamanlar, /ilk musiki çekinerek kat ı kabu ğ unu k ırmı ş; /o nerdeyse tanr ı sal gencin apansı zçıkt ı ğ ı / korkmu ş uzayda ba şlamı ş bo şluk ilk kez titremeye, /  şimdi bizi co şturupavutan, bize yard ımcı olan.” (D.A., s. 8) 

Bu “mutlu ilerleyi ş”i yaslar ımızdan doğurduğumuzu söyleyen şair, böylece acı ve mutluluk arasında da bir birlik yaratmış olur.

III. 2. Ağıt (1912)“Her melek korkunçtur.”  diye başlar bu ağıt. I. Ağıt’ta da açımlamaya

çalıştığımız gibi, onun görünürü görünmeze dönüştürmüş  varlığıdır bizikorkutan. Tanr ı  odaklı  bir dünya görüşünün başat olduğu geçmiş  çağlarda(Tobias’ın* yaşadığı çağ) k ılık değiştirmiş bir melek, korkunç değildir:

“Hani Tobias‘ ın ya şad ı ğ ı ça ğ ? / I  şı yanlardan biri durmu ştu gösteri ş sizkapı sında evin, /yol için k ıl ık de ğ i ştirmi ş  biraz, korkunçlu ğ u gitmi ş  bile; /(delikanl ı delikanl ı ya, nasıl öyle bak ı yordu merakla).” (D.A., s. 13) 

İnsanın kendi varlığının ve aynı zamanda kendini doğurmamışlığının da bilincine vardığı  bir çağda, “Tanr ı  öldü!” diyen Zerdüşt-Nietzsche’ninçağındaysa, onun evreni kuşatan bitimsiz bir güç olarak tanımladığı  “üstinsan”34

ı ansıtan melek, “O korkunç ulu Melek  şimdi yıld ı zlar ın ard ından / bize

do ğ ru bir ad ım yana şıverse, /yüre ğ imiz a ğ  zımı za gelirdi.” Meleklere“ Kimlersiniz?” diye sorar şair. Onlar varlığını  eksiksiz biçimde tamamlamış 

33 bkz. Steiner, Jacob, “Rilkes Duineser Elegien” , Rilkes Duineser Elegien, s. 194.* Linos: Yunan mitolojisindeki doğa tanr ılar ından biri.*  Tobias:  İsrailoğullar ından Tobit’in oğlu. Babasının kendisine bıraktığı  mirası  alabilmek içinçıktığı yolculukta, k ılık değiştirmiş melek Rafael rehberlik eder ona.34 bkz. Nietzsche, Friedrich, Böyle Buyurdu Zerdüşt (çev.: Turan Oflazoğlu), İstanbul, 1990, s.17-30. (Zerdüşt’ ün Öndeyişi)

21

Page 10: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 10/32

“erken olmu şlar, evrenin doymu şlar ı” dır. Görünürü görünmeze dönüştürenmelek, varlığın özüne ulaşmış, “bütün yarat ıl ı şın, -serpilen tanr ıl ı ğ ın çiçektozlar ı” durumuna gelmiştir. Varlığı  tüm varoluşu içine alacak şekildegenişlemiş, böylece her varlığa girmiştir:

“I  şı ğ ın eklemleri, geçitler, merdivenler ve tahtlar, /özden uzaylar, sevinçten kalkanlar, siz / f ırt ınayla esrimi ş / duygunun kayna şmalar ı ve ansı zın,tek tek, / aynalar: Ta şı p akmı ş öz güzelli ğ ini / yine kendi yüzüne toplayı p alan.”(D.A., s. 13) 

Şairin melekleri “ta şı p akmı ş  öz güzelli ğ ini yine kendi yüzüne toplayı palan” aynalara benzetmesi ilgi çekicidir. Narkissossal bir söylem çağr ışımı yaratan ayna benzetisi, libidonun patolojik bir şekilde öznenin kendisineyönelmesi anlamında kullanılan temel narsisizmden farklıdır. Burada imlenen

olgu; varlığın tümüyle kendine yeter duruma gelmesi, her şeyden saltık birözgürlük durumuna ulaşmasıdır 35.

Böyle bir olgusallığa ulaşmak, bir doğum ve ölüm sürecine ve bir bedenkalı ba hapsedilmiş  insansal varlığımız içinde ne kadar olasıdır diye sorgularşair: “Çünkü bizler duydukça azal ı yoruz; bizler / geçiyoruz verdi ğ imiz solukla;közden köze hafifliyor kokumuz.” Sevgidir, belki bizi kalıcı k ılacak olan. Ama“içimde kan oluyorsun, bu oda ve bahar seninle doluyor ” (D.A., s. 13) diyensevgili, kendi de geçici olan varlığıyla, bizi nasıl kalıcı k ılabilir ki? “ Neye yarar,bizi tutamaz o da; /onun içinde ve onun çevresinde eksiliriz.” (D.A., s. 13-14)Dirimselliğimiz içinde yüzer ölüm, yüzümüzdeki güzellik “aral ıksı z belirip

 silin(mektedir)” Bizim dediğimiz, bize ait sandıklar ımız da “ sabah çimenindeçiy gibi, ı sı sı gibi / ı sıt ılmı ş bir yeme ğ in”, çekip gider bizden. Gülümseyişimizde, bak ışımız da olduğu anda dağılı p gidendir: “ Nereye ey gülümseyi ş? Eybak ı ş:” Geçiciliğimizdir 36 bizim gerçeğimiz, biz yüreğin “yeni, sıcak, tutulmazdalgası” yızdır. “ Da ğ ıl ı p eridi ğ imiz evren” in “bo şlu ğ unda” kalıcı  olabilmekiçin, ağıtlardaki meleğin varlığında gösterilen gerçek anlamda insan (insan-melek-tanr ı) olma ödevini olgusallaştırmamız gerekir. Ödevimiz buradakendimizi oldurmak ve evrensel bütünselliğe ulaşmaktır. Meleğin topladığı “kendinden ta şmı ş olan”ın içinde, merdivenin ilk basamaklar ında kalı p hâlindeduran insan vardır ki, “yoksa bizim özümüzden de bir  şeyler bulunur mu /

 yanl ı şl ıkla / arada ?”  şeklindeki retorik soru sorulmuştur. Ve işte kalı bıniçindeki özü gerçekleştirilmeyi, doğurulmayı  bekleyen insan, bedenlerininiçinde dirim kadar ölümü de büyüten37 “ gebe kad ınlar ın yüzlerinde görülen/ o

35 bkz. Mason C., Eudo , “Die Duineser Elegien”, Rilkes Duineser Elegien, s. 213.36  Arendt’e göre buradaki geçicilik olgusu bir gün ölecek olman ın bir sonucu olarak değil de,sürekli kendini tüketen, geçip giden yaşamın kendi geçiciliği olarak alımlanırsa, bu olgu ansızıngelecek bir son olarak değil, geçicilik sürecindeki olası kalıcılığın kendisi olarak açımlanabilir. Budurumda geçicilik kavramı  genel olarak öne sürüldüğü gibi kökten bir diğer varoluşu,ölümsüzlüğü de tanımayacaktır. bkz. Arendt, Hannah-Stern, Günther [Günther Anders], “Rilkes Duineser Elegien”, a.g.y., s. 62-63.37 bkz. Rilke, Rainer Maria , Malte Laurids Brigge’nin Notları, s.14.

22

Page 11: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 11/32

belli belirsiz şey gibi” kar ışmıştır “çizgilerine onlar ın” (D.A., s. 14)Yine “ gece yelinde” kar şımıza çıkar ır şair sevenleri. Onlar birbirlerine

dokunuşun hazsal yüzeyinde kalmayı p “anlasalar ”dı, anlatabilirlerdi bizegecenin düğümlerini; her şeyin, ağaçlar ın, “oturdu ğ umuz evler ” in yanından“bir soluk gibi” geçip giden bizi aralar ında esrarengiz bir anlaşmayavarmışçasına gizlediğini: “Söz birli ğ i etmi şler bizi söylememeye belki birazutanarak, anlat ılmaz umut ba ğ layarak biraz da.” (D.A., s. 14) I. Ağıt’taki gibinesneler, bize ödevimizi ansıtan imgeler olarak kar şımıza çıkar. Ama biznesneleri sınıflandırarak, etiketleyerek yorumlar ız. Dünyayı  kendisınıflandırmalar ımızın ve etiketlerimizin kalı plar ına sık ıştır ırken, bunlarauymayan yorumlar ı  dıştalayarak, varlığımızı  yaşamın bütünselliğini örtecekşekilde zaman düzeneğine hapsederiz38. Nesneler bu yüzden utanarak, ama

insan kalı bı  içindeki özü gerçekleştirebileceğimiz umudunu da yitirmeksizin bizi bizden gizler.

Şair “birbirine yetenler ” den (D.A., s. 15), sevenlerden sorar bizleri. Amaonlar şairin “ A şk- şark ı sı”39ndaki sevenler gibi, ben ve sen arasında sorulacakher olası  soruyu dıştalayan ve acı  verecek hiçbir yanıta yer bırakmayansimbiyotik bir birliğe ulaşmışlardır. Dokunma hazzının verdiği ontolojik bir üstdüzeyi duyumsamak, onlara yeterli gelir 40: Sevenler arasında eskatolojik olarak

 belirlenmiş  bir gelecek adına şimdinin yitip gitmesi değil, anın olgusallığındaşimdinin bitimsizliğe açılacak şekilde saltıklaştır ılması  söz konusudur 41.Sevgililer bitimsiz bir şimdide yaşadıklar ı  için “bengilik ” umarlar“kucakla şmadan”:

“Yeter art ık-; siz ellerin alt ında/ ba ğ  yıllar ı gibi olgunla şanlar, kimi kez/ yokolup gidenler, tek öbürü bütün bütün/ a ğ ır bast ı ğ ı  için: Sizden soruyorumbizleri / Biliyorum, mutluluktur sizin dokunu şunuz, / çünkü ok  şayı ş  / saklar,çünkü sizin, sevgililer örttü ğ ünüz / yer geçmez, çünkü onun alt ında sezersiniz / okat ıksı z süreyi. (D.A., s. 15) 

Sevginin yoğunluğunda geçicilik gibi zaman kavramı da felce uğratılarak,geçicilikten kurtar ılmış  bir varlık durumu garantilenir. Ama sevenler insansalvarlığın kalıcılığını  garantiliyor gibi görünse de, aşk ın bir dünyayı garantileyemezler 42. Oysa kendi çır ılçı plak varlığını ve tümcüleyin bir varoluşukavrayabilecek algı düzeyine ancak tek başına, yalnızlık içinde ulaşabilir kişi:

“Sevenler, siz, birbirine yetenler, sizden soruyorum / bizleri. Birbirinizikavr ı yorsunuz. Kanıtlar ını z var mı? /Bak ın ne oluyor bana, bir elim öbürünün /

38 bkz. Steiner, Jacob ,”Rilkes Duineser Elegien”, Rilkes Duineser Elegien, s. 176-177.39  bkz.  Rilke, Rainer Maria, Neue Gedichte, Frankfurt am Main, (Liebes-Lied), 1974, s. 12.(Türkçesi) Rilke Seçilmiş Şiirler-Duino Ağıtları (çev.: Turan Oflazoğlu), İstanbul, 1997, s. 73.40 bkz. Fülleborn, Ulrich, Das Strukturproblem der spaeten Lyrik Rilkes, Heidelberg, 1960, s.106-107.41  bkz.  Arendt, Hannah-Stern, Günther [Günther Anders], “Rilkes Duineser Elegien”,  RilkesDuineser Elegien , s. 60.42 a.g.y., s. 59.

23

Page 12: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 12/32

 fark ına var ı yor, ya da yı pranmı ş  yüzüm / onlar ın arasında sakl ı yor kendisini. Duyu ş veriyor / bana bu azıcık. Ama tek bu yüzden varolabilen kimdir?” (D.A.,s. 15) 

I. Ağıt’ta açımladığımız gibi, Rilke kişiyi yalnız bırakan sevgiyi savunur.1909 tarihli bir mektubunda belirttiği gibi, varoluş  sorunsalını  çözümekavuşturmak için istemli olarak üstlenmeliyiz yalnızlığı. Kendi kendisininelinden tutmayı beceremeyen, kendisini bir başkasına teğelleyerek ya da içinealarak/girerek kendi varlığını erteler ancak. Bu nedenle birbirini kar şılıklı olaraksınırlandırmaya çalışmaksızın kendiyle baş  başa, özgür bırakmak gerçeksevginin temelini oluşturur. Bu sevgi birbirine kar şılıklı olarak alan, genişlik veözgürlük yaratan ve kendini gerçekleştirme zemini hazırlayan bir sevgidir 43.Öyleyse gerçek sevgide birliktelik ve ayr ılış olgular ı da iç içe geçer:

“Ş a şırtmad ı mı sizi Attika sin ta şlar ında insan tavırlar ının / sak ınganl ı ğ ı?Sevgi ve ayr ıl ı ş  nasıl hafifçe konmu ştu /omuzlar ına, ba şka bir hamurdan

 yo ğ rulmu şlard ı / sanki. Dü şünün o elleri, nasıl öyle a ğ ırl ıksı z / durur, oysa güçdoludur daha gövdeler / Ş uydu onlar ın bildi ğ i, o kendini yenmi şlerin: / Vard ıkburaya, / bizim olan i şte bu, i şte böyle dokunmak birbirimize;..” (D.A., s.15-16)

IV. 3. Ağıt (1912-13)Genç k ız ve delikanlı  figürlerinin ön plânda olduğu bu ağıtta şair; “ Biri

var, sevgiliyi söylemek. Öbürü eyvah, / o sakl ı , o suçlu ırmak tanr ı sını  kanın”söylemiyle, cinsel dürtünün erkeğin varlığını  ele geçirmişliğinden yak ınır.Damarlar ındaki kanda “o sakl ı , o suçlu ırmak tanr ı sı” gezinen delikanlı figürüyle, erkeğin doğuştan cinsel dürtülerinin ”iste ğ in efendisi” nin (D.A., s.21) egemenliği altında olduğunu imler.

Fırtınalar ın, su bask ınlar ının tanr ısı  olan Neptün, burada geceyiayaklanmaya çağıran kanın ırmak tanr ısı  olarak kar şımıza çıkar: “ Ah hangibilinmezlikle damlayarak o tanr ı  ba şını  kald ıran, sonsuz bir ayaklanmayaça ğ ır ı p geceyi. /Ey kanın Neptün’ü, korkunç üç çatal ı yla.” (D.A., s. 21) Bu

 bağlamda gece de, dizginsiz id’in dünyasını imleyen bir eğretilemeye dönüşür.Diğer ağıtlarda olduğu gibi, bu ağıtta da yıldızlar ar ılığı, kalıcılığı, insansalvaroluş  sorunsalını  simgeler: “Siz, yıld ı zlar, / sizlerden do ğ muyor mu seveniniste ğ i sevdi ğ inin yüzüne? / içten içe kavrayı şı  ar ık yüzünü onun / bir ar ık

 yıld ı zdan de ğ il mi?”  Kan tanr ısının yarattığı  kasırganın içinden yıldızlarayöneltilen bu umarsız soru aracılığıyla id’in dünyasındaki iki temel güçten

(Eros-Thanatos) biri olan yaratı

ğı

n, sevginin ve aşk ı

n kaynağı

  Erossorgulanır 44.“Sabah yeli gibi” gelen sevgilinin “hafif dokunu şu’’ delikanlıyı  sarsarak

varlığının uçurumlar ından tümcüleyin bir varoluşun başlangıcına götürür:

43 bkz. Buddeberg, Else, Denken und Dichten des Seins, Heidegger/Rilke, Stuttgart, 1956, s. 35-36.44 bkz. Kreutz, Heinrich, Rilkes Duineser Elegien, 1950, s. 51.

24

Page 13: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 13/32

Page 14: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 14/32

öncesi dü şünülmez/ öz su yükseliyor kollar ımı za. Ey k ı zlar,/i şte bu:  İ çimizde seviyoruz biz. Gelece ğ i, bir tek / çocu ğ u de ğ il, mayalamakta olanı  sayı sı z; /babalar ı  seviyoruz, yık ılmı ş  da ğ lar gibi/ derinimizde yatan; bir zamankianalar ın / kuru dere yata ğ ını-; ses vermez ülkeyi bütün, /o apaçık ya da bulutbulut yazg ı  alt ında-:  İşte bu genç k ı z, senden öncesi./Sen kendin, ne bilirsin,hangi uzak ça ğ lar ı /diriltti ğ ini sevenin içinde.Ba şkala şmı ş  varl ıklardan/hangiduygular yol bulup yükseldi.(…)./ Bilmezsin, ne karanl ık adamlar uyand ırd ın /damarlar ında onun. Sana gelmek istedi /ölü çocuklar..” (D.A.,s.23-24) 

Bu bağlamda sevgi, dirimselliğin kalı bı altına alınmış olan varlığımızı birkez daha boğan, tutsak eden, kalı playan bir olgu değil de, geçmişi, şimdiyi vegeleceği içimizde bir bütün durumuna getiren, bizi “öz sular ımı za” kavuşturan

 bir olgu olduğu zaman gerçek anlamda sevgidir. Tüm bu okumalar ımızdan

sonra şöyle bir sayıltısal çıkarsama yapabiliriz o hâlde: Yalnızlık, kişinin kendivarlık’ına, kendilik’e ulaşmanın, sevgi olgusu da kişinin kendi varlık’ındantaşı p tümcüleyin bir varoluşa adım atmasının bir aşamasını oluşturur.

V. 4. Ağıt (1915)Yaşamın ağaçlar ına, k ışın ne zaman olduğu sorularak başlanır bu ağıta.

Ağaç topraktan gökyüzüne doğru büyüyen, yükselen varlığıyla Orpheus’aSoneler ’inde kullandığı gibi şair için yaşamın ve doğadaki devinimsel değişiminönemli simgelerinden biri olmuştur 47.

Biz “uzla şmı ş  de ğ iliz. Haberli de ğ iliz / göçmen ku şlar gibi(...) Bir yerlerde aslanlar dola şı yor daha, bilmeden, / aslan olduklar ı  süre, güçsüzlüknedir”  söylemindeki gibi, biz hayvanlardan farklı  olarak ölüm bilinciyleyaşamımızda “çiçeklenmeyi ve solmayı”  (D.A., s. 29) aynı  anda duyumsar ız.Doğadaki diğer varlıklar ın yaşamla uzlaşmış, bilinçsiz yaşamlar ıyla bizim,yaşamla ve kendi varlığımızla âdeta her şeye kar şı, her şeyden ayr ı,

 bütünlenemeyen, uzlaşamayan yaşamlar ımız arasındaki kar şıtlık, yaşamıngelişmesini – “çiçeklenmesini”- ve bitimini – “solmasını”- aynı  anda

 bilmemizden kaynaklanır. Modern anlamda uygar toplumlar ımızda doğaylaaramızda bir birlik ve güven duygusu kuramadığımız için, kendi dışımızdaki -hatta kendimiz bile-her şey, “öbürü” varlığımızı  tehdit eden bir düşman gibi“a ğ ırl ı ğ ını” verir üzerimize. Birbirleriyle kucaklaşmalar ından sonsuzluk umansevenler de hep gelip bir sınıra dayanmaz mı bu yüzden? diye sorar şair:

“Ama biz, bir  şey dü şünürken bile, tek bir  şey, / duyuyoruz öbürünün

a ğ ırl ı ğ ını. Dü şmanl ık / bize en yak ın olan. Sevenler aral ıksı z / çıkmaz mı çevreye, biri öbürünün içinde, /onlar ki ufuk, av ve yurt umard ı birbirinden.”(D.A., s. 29) 

Oysa “bir  şey” ve “öbürü” eytişimsel bir ilişki içindedir. “Öbürü” “bir şey” in hem kaynağı  hem de sınır ıdır 48. Bu kar şıtlık sayesinde “kar  şıt bir alt

47 bkz. Kreutz, Heinrich, Rilkes Duineser Elegien, s. 59.48 bkz. Lauff-Kraemer, Dietgard, Tanz und Taenzerisches in Rilkes Lyrik , München, 1969, s.

26

Page 15: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 15/32

Page 16: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 16/32

“ Kül rengi havayla bo şluk esip” gelse de “ yalnı z sahneden” (D.A., s. 30),ışıklar sönse, oyun bitti denilse de hiçliğin boşluğu önünde kalacaktır şairinsesiyle özdeşleşen lirik ben54. Ne olursa olsun gerçek oyun başlayacaktır çünkü,

 bundan emindir. Yüreğinin boş  sahnesi önünde kendini tümüyle içine bırak ı petken bir edilgenlikle bekleyerek 55,  bak ışı gerçek oyunu başlatma yoğunluğunukazanana kadar kalır. Sonunda melek ipteki kuklayı yukar ı kaldır ır:

“ İşte böyle duydu ğ umda kendimi, / kukla sahnesi önünde beklemek için,hayır,/ hepten bakmak için, öyle ki benim bak ı şıma kar  şıl ık /bir melek inmeli

 sahneye, gövdeleri yukar ı ya kald ıran / Melekle kukla: Asıl seyir i şte o zaman/ O zaman bir araya gelecek var oldukça aral ıksı z böldü ğ ümüz. Anca o zamando ğ acak / bizim mevsimlerimizden o büyük ya şamın çemberi.” (D.A., s. 31) 

Melekle kukla yüreğin sahnesinde buluştuğunda “bir araya gelecek var

oldukça aral ıksı z böldü ğ ümüz” söylemi, insanın asıl varlığının melek vekuklaya bölündüğünü imler: İnsan hem “melek ” hem de “kukla” dır. Ağıtıngirişinde de belirtildiği gibi “uzla şmı ş  de ğ iliz” dir biz. Kendimizi var oldukçamelek ve kuklaya böleriz ”aral ıksı z”. Yüreğin sahnesinde melekle kuklanınyapacağı  dans, görünürle görünmezi, dışsalla içseli birleştirir ve böylecegeçmişle gelecek bitimsiz bir şimdide birleşerek doğum ve ölüm diyeayırdığımız yaşam “o büyük ya şamın çemberi” ne ulaşır 56.

“Çocukluk saatleri” ni çağır ır sonra şair:  “Ey çocukluk saatleri, /figürlerin arkasında geçmi şimiz yoktu yalnı z, / gelecek de ğ ildi yalnı z önümüzdeolan” (D.A., s. 31) Kendimize en yak ın olduğumuz zamandır çünkü çocukluk,en az maske taktığımız, en az kalı plandır ıldığımız, en çok kendimiz olduğumuz,evrenseli en çok soluduğumuz zaman. Büyüdükçe varlığımıza bir türlüuymayan kalı plar içine sokuluruz, büyüdükçe yüzümüze taktığımız maskelerçoğalır,  büyüdükçe azalır ız, büyüdükçe küçülürüz. “Bir çocu ğ u gösteren kimöyle durdu ğ unca?”  diye sorar şair. Şairin bu retorik soruya eklemlediği “ Kim(…)yıld ı za koyar, uzakl ı ğ ın ölçüsünü verir (çocu ğ un) eline?” (D.A., s. 32)sorusu, annelerin karanlık rahminde başlanarak küçültülen, sahip olmak zorundaolduğu ebeveynleri de dahil olmak üzere, içine doğduğu toplumun irili-ufaklı vantuzlara benzer tüm kurumsal kollar ı  taraf ından ‘ekin’in ve ‘uygarlık’ın,‘dinsel ve moral değerler’in, ‘toplumsal ve politik dizgeler’in şekillendirme/dayatma/ anonimleştirme yöntemleriyle çepeçevre kuşatılmış  olan bir çocuğa

54 Okumamızda yer yer şair diye söz ettiğimiz lirik ben, Steiner’e göre “herhangi bir insanın özel,ki şisel ben’inden farkl ıd ır. Ben’in yapıtta dilsel bir gerçeklik, ama salt varolu şun tümcüleyin yapı sı  içindeki bir ki şinin ben’i  şeklinde bulunması  gerçe ğ i, t ı pk ı  tamamlanmı ş  bir portre vemodelin birbirinden farkl ı  olması  gibi her ikisini birbirinden ayır ır. A ğ ıtlar ı  okumaya ba şlayanki şi Rilke’nin ki şili ğ ini de ğ il de, tam olarak çevrimsel bir biçemin belirledi ğ i bir ben’i duyumsar. Ben ve Rilke arasında bir özde şli ğ in kurulamaması , ilk bak ı şta, yapıttaki ben yerine  şairin ad ını koyma giri şimini ayd ınlat ır. Ş airin ki şili ğ i ve yapıt ın ben’i arasında ne tür bir ba ğ lant ı oldu ğ unu, söylendi ğ i gibi bilmiyoruz”. bkz. Steiner, Jacob, ,”Rilkes’ Duineser Elegien’ , a.g.y., s.163.55 bkz. Lauff-Kraemer, Dietgard , Tanz und Taenzerisches in Rilkes Lyrik ., s. 109.56 bkz. a.g.y., s. 111-112.

28

Page 17: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 17/32

kendi varlık’ını, tümcüleyin bir varoluşun bitimsizliğini kim gösterebilirşeklinde açımlanarak sorulacak olursa, şairin söz ettiği “çocuk ölümü” yaratıcılar ı  “kolayca anla şıl ır ”: “Büyümesine büyüdük; zorlad ık kimi zamankendimizi / büyümeye, biraz da onlar ın, / büyümü şlükten ba şka  şeyiolmayanlar ın hat ır ı  için.”  (D.A., s. 31)Ama tüm bunlara kar şın “Ölümü, tümölümü / daha ya şamdan da önce böylesine usullacık / içinde bulundurmak vek ı zg ın olmamak / anlat ılmaz şeydir.” (D.A., s. 32)

VI. 5. Ağıt (1922)Rilke, 1. Dünya Savaşı’nın ilk yıllar ında Münih’teki evini kendisine

tahsis eden Bayan Hertha König’e ithaf etmiştir bu ağıtı. Lou AndreasSalome*’ye 19.02.1922 tarihinde yazdığı  bir mektupta da belirttiği gibi, bu

evdeki Picasso’nun “Dastehen”i (orada olmak) imleyen D şeklinde çizdiğigezgin sokak oyuncular ı ve cambaz figürlerinden oluşan “Les Saltimbangues”adlı  tablosu 5. Ağıt’ın esin kaynağı  olmuştur 57. Bu ağıtta gezginler, dahadoğrusu gezgin sokak cambazlar ı  aracılığıyla insansal varoluşun anlamı  vetoplumsal yaşamda insanın kendini gerçekleştirme sorunsalı  işlenir. Rilke’yegöre, kendini oldurma ödevini soğuran toplumsal yaşam oradan oraya giderekondan kaçan, kaçtığını  sanan gezginleri de belli bir yerde kalarak tekdüze

 burjuvazi bir yaşam sürdürenler kadar sar ı p sarmalamıştır. Varlığın “hiçdoymayan”  kendi olmak istemi yerine, herkes gibi olmanın anonim isteminesoyunur onlar da58:

“Ya onlar kim, söyle bana, o gezginler, bizden azıcık daha / geçiciolanlar, küçük ya ştan beri soluk ald ırmaksı zın / bilmem kime, kime yaranmakiçin burdu ğ u / hiç doymayan bir istemin? Tersine, onlar ı burar, /büker, k ıvır ır,

 savurur onlar ı , atar ve yakalar gerisin geri, / sanki ya ğ lanmı ş  ve kaypakhavadan inerler, / sonu gelmez sıçrayı şlarla yı pranı p incelen / hal ının, oevrende /yitik hal ının üstüne.” (D.A., s. 37).

Çünkü onlar da oradan oraya gitme eylemlerinde hep bir yere var ırlar.Vardıklar ı zaman günlük yaşamın “ pençe” si yine k ısk ıvrak yakalar onlar ı:

“Ve daha var ır varmaz /  şöyle bir durup gösterir göstermez: Dineli şin /büyük ba ş harfini..., hemen ba şlamı şt ır bile / hiç geri kalmayan pençe en güçlüadamlar ı  /  şakacıktan yuvarlamaya. Güçlü August * un sofrada kalay tabaklar ı bükmesi gibi.” (D.A., s. 37)

Rilke bu şekilde toplumsal yaşamdaki uzlaşmanın gezginin yaşamına da

sinmiş  olduğunu gösterir. Kişi ister bir burjuva ister bir gezgin yaşamı *  Lou Andreas Salome (1861-1937):  Âdeta büyülediği Nietzche’nin evlilik teklifini reddeden, bir şairle evlendikten sonra kendisinden 14 yaş  küçük Rilke’yle aşk yaşayan, öğrencisi olduğuSigmund Freud’u da etkisi altına alan, bir tür ilham perisine benzeyen bu gizemli ve güzel kadınRilke’nin yaşamını ve sanatını büyük ölçüde etkilemiştir.57 bkz. Rilke, Rainer Maria , Seçme Mektuplar (çev: Melahat Tongar), İstanbul, 1988, s. 101.58 bkz. Buddeberg, Else, Denken und Dichten des Seins, Heidegger/Rilke , s. 69-70.* Güçlü August: Saksonya Kralı.

29

Page 18: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 18/32

sürdürsün, herkes gibi olmanın çürüyüşü yaşamına bir şekilde siner. Herkes gibiolmanın diktatörlüğü içinde, romantiklerin öne sürdüğü gibi gezgin yaşamı daözgürlüğe götürmez insanı

59.Şair, insan ne kadar kendine yabancılaşmış  bir yaşam sürdürse de,

kendini gerçekleştirme olanağının hep açık olduğunu düşünür. Çünkü bu olanak bir sezinleyiş ya da “seyredi ş” biçiminde de olsa, “ipince kabu ğ uyla pır ıl pır ıl”  beklemektedir hep yüreklerimizde:

“Orta yerde i şte bu, çevresindeyse o seyredi ş gülü: / ‘Çiçek açar, yaprakdöken çevresinde/ çı ğ ırtkanın, yumurtal ı ğ ın, o kendi çiçek tozuyla / kendisidöllenen, bıkk ınl ı ğ ın yalancı  / meyvesini vermek için fark ına hiç / varmad ı ğ ı-,kolayca d ı şı gülen bıkk ınl ı ğ ın / ipince kabu ğ uyla pır ıl pır ıl.” (D.A., s. 37-38)

Kendini gerçekleştirme olanağı, –cambazlar ın yaptığı  artistik gösteriye

 benzetilen- günlük yaşamın molalar ında “tatl ı  bir yüz” olarak belirir kimizaman. Fazla dayanıklı  değildir; “varla yok arası  denedi ğ in yüzün da ğ ıl ı p

 gider ”, ama onu bir anlık bile olsa görmek hüzünlü bir sevinç yaratıryüreğimizde ve k ır ılgan olduğu kadar da direngen “yine de, körcesine, o

 gülümseyi ş...” saklı  kalır gözlerimizde. Meleğe, o gülümseyişi tümüyle kendik ılabilmiş  olan varlığa şimdilik kendini anlık olarak yakalayabilen insanıngülümseyişini saklaması çağr ısında bulunur şair. Çünkü melek, insanın en aslîvarlığının simgesidir: “Ey melek! Al onu, kopar, o küçücük çiçekli,  şifal ı otu. /

 Bir vazo yap, sakla onu! Bizlere  şimdilik açık olmayan / öbür sevinçlerinarasına koy” (D.A., s. 39)

Varlığın anlam kaygısı modacı Madam Lamort’un süslediği şapkalardakigibi paradoksal ve grotesk görünümler içinde de olsa, günlük yaşama somut birşekilde yansır aslında. Konfeksiyonlaştır ılı p süslenmiş, boyanmıştır yazgı,çünkü kaygı duyulmaktadır ondan60:

“Alanlar, ey Paris’teki alan, sonsuz seyir yeri, / moda yarat ıcı sı  Madame Lamort ‘un o dirlik / nedir bilmeyen yeryüzü yollar ını , o ucu olmayan/ şeritleri k ıvırd ı ğ ı , büktü ğ ü, onlardan yepyeni fiyonklar / çıkard ı ğ ı , k ırmalar,çiçekler, kokartlar, yapma yemi şler, / hepsi de / gerçek d ı şı boyanmı ş - ucuz k ı ş  şapkalar ı / için yazg ının.” (D.A., s. 40-41) 

Gezgin sokak cambazlar ı, ipten atlayan cambazlar ı  altlar ında tuttuğuhalıyla bekleyen “Omuzlayıcı” (D.A., s.38) figüran ve onlar ı izleyen seyircilerinarasındaki güzel, ama mutsuz “Ya sen güzelim, (…) Belki senin yerine

 püsküllerin mutludur”  (D.A., s.39) bir kadın figürleriyle çerçevelenen ağıt,

sevenlerle sonlanır. Picasso’nun tablosunu, içinde başka bir oluş durumunun/düzeninin bulunduğu buraya paralel bir evrene ya da imgesel birdünyaya, işte oraya taşıyan şair, bu kez tablodaki oyuncu-cambazlar ı sevenlere,seyircileri de ölülere dönüştürmüştür. “Bu zahmetli hiçbiryerdelik içinde”(D.A., s. 40), bu varlığımızı  kilit altına almaya, kalı plandırmaya, yazgıyı 

59 bkz. Buddeberg, Else, a.g.y.. , s. 71.60 bkz. a.g.y., s. 70.

30

Page 19: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 19/32

süsleyerek örtmeye çalışan yaşamda kendi öz benliğimizi açındır ı pyaşayabileceğimiz “bir yer olmal ı yd ı” diye yak ınır şair, meleğe. Şairin buyak ınışı, varlığın kendi özünü gerçekleştirme kaygısıdır, arzusudur. Bu nedenlemeleğe yak ınır. Bunu burada tam olarak gerçekleştiremeyen sevenler, “orada, anlat ılmaz hal ı üzerinde,” dirimin dirimsize kar ıştığı, “ seyircilerin sesi çıkmazölüler” olduğu   bir sevişmede varoluşun köklerini kavrayı p ellerine alarak, “okorkusuz,  yüce hünerlerini yürek co şkunlu ğ unun, / istek kulelerini, o uzun

 zamand ır / alt ında yer olmad ı ğ ı  için yalnı z birbirine dayanan / merdivenlerini göstermeliydi sarsılarak- ” (D.A., s. 41)

VII. 6. Ağıt (1913/22)Rilke ölüm olgusunu incir ağacının tam zamanında olgunlaşan

meyvelerine benzetir. Bir “meyvenin çekirde ğ ini ta şıması  gibi”61  içimizdetaşıdığımız ölüm, öz suyun, ‘ben’ olmaktan önceki bitimsiz varlığın ya da birşey olmamışlığın bitimsizliğinin uyanışıdır:

“Ne zamandan beridir bana anlaml ı  geliyor, incir a ğ acı ,/ neredeyseçiçeklerini bütün atlayarak, / erkenden kararl ı  yemi şlerinin içine /sürüyorsun,övülmeksizin, ar ık gizini. / Bükülmü ş  dallar ın çe şme borusu gibi a şa ğ ı ya,

 yukar ı ya / ak ıt ı yor öz suyu: Uykusundan f ı şk ır ı yor o, nerdeyse / uyanmadan, entatl ı verimin mutlulu ğ una. / Bak: Nasıl ku ğ uya dolanırsa tanr ı.” (D.A., s. 45) 

Rilke’de ölüm olgusu iki kategoriye ayr ılır: Biri anonimleşmiş,kitleselleşmiş, kendi içine bakamamış/girememiş, dolayısıyla yaşamını kendi özyaşamı k ılamamış kişinin ölümü; yani “yabancı” ya da “küçük ölüm”, diğeriysekendini gerçekleştirmiş, kendi varlık’ını  tümcüleyin bir varoluşa tamamlamış,dolayısıyla yaşamı kendi öz yaşamı k ılabilmiş kişinin ölümü, yani “öz” ya da“büyük ölüm”dür.62  Kendi öz sular ının derinliklerine ulaşamayanlar, yaşamınmeyvesi olan ölümü bir ihanet gibi algılar. Oysa varlığın dirimselliğiniyitirmesi, açınımını  tamamlamış  olması  anlamına gelir. Kişi özüne tam birolgunluk kazandırdığı  zaman, tamamlanmışlığın meyvesi olarak gelir ölüm.Ölüm yaşamın tersi değil, onun tamamlayanıdır. O belki de Eurydike’deki gibi,insanın en çok kendi olduğu bir olgusallıktır: “Kendi içindeydi o. Ve ölmü şlü ğ üdoluluk gibiydi t ı pk ı”.63 Rilke’ye göre özellikle yiğitler ve erken ölenler bunuayr ımsayabilmiş  ve gerçekleştirmiş  olan kişilerdir. Onlar kendi varlıklar ındanyola çıkarak tümcüleyin bir varoluşa ulaşmış  olanlardır ;“kendi

 gülümseyi şlerinin de önünden” atılı p gidenlerdir. Bu bağlamda kendi olabilmiş 

olanlar, eytişimsel biçimde kendinin de ötesindedir aynı zamanda:“Oysa oyalanı yoruz / bizler çiçek açmanın önüne kapıl ı p, sonundaolgunla şan/ meyvemizin gecikmi ş içine giriyoruz ele verilmi şçesine. /Az kimsedeböyle zorlu kabar ır, yükselir eylem, / ki hemen hazırd ırlar, yanı p tutu şurlar

61 bkz. Rilke, Rainer Maria , Malte Laurids Brigge’nin Notları, s.11.62 bkz. Bollnow, Otto F., Varoluş Felsefesi (çev.: Medeni Beyaztaş), İstanbul, 2004, s.85-95.63 Rilke, Maria Rainer, Neue Gedichte, Frankfurt am Main, 1974, s. 69.

31

Page 20: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 20/32

 yürek dolulu ğ uyla, / çiçeklenmenin ba ştan çıkar ı şı  ıl ık bir gece esintisi gibi / göz kapaklar ını aksarken, gençli ğ ini a ğ ı zlar ının. / Yi ğ itler olsa olsa ve erkenden göçmek için / do ğ mu ş olanlar, / ölüm denilen bahçıvan ba şka türlü bükmü ştür/damarlar ını onlar ın. / At ıl ı p giderler, kendi gülümseyi şlerinin önünden” (D.A.,s. 45)

I. Ağıt’ta da geçtiği gibi, ölümü bir “varl ık yolu”, “en sonuncu do ğ u ş”(D.A., s. 6) olarak kavrayan yiğitler dünyada süreklilik için değil, kendiölümlerini ölmek için kaygılanırlar: “sürüp gitmek onun usunu çelmez. Yükseli şivarl ıkt ır;...” (D.A., s. 45)Yiğit daha ana rahminde kaynaşan genler arasındanseçimini yaparak, sonsuzluktan k ısıtlanmış  bir varlık alanına “daha dar birdünyaya” çıkan kişidir: “ Daha senin karnındayken yi ğ it de ğ il miydi, eyana,/oracıkta ba şlamamı ş  mı yd ı , senin içinde, hükmeder gibi/ seçmeye?

 Binlercesi kayna şı yor, o olmak istiyordu,/ ama bak: O kavrad ı ve bırakt ı , seçtive ba şard ı.” (D.A., s. 46)Gözü pek biçimde kendini yaşam döngüsüne atanyiğit, daha ana rahminde en uç bilinç konumuna ulaşmışlığıyla insan gövdesine

 bürünmüş  melek imgesine dönüşür 64. Şairin II. Ağıt’ta sorduğu: “O korkunçUlu Melek  şimdi yıld ı zlar ın ard ından / bize do ğ ru bir ad ım yana şıverse,

 /yüre ğ imiz a ğ  zımı za gelirdi. Kimlersiniz?” (D.A.,s. 13) sorusunun yanıtı buradaçözümlenmiş  olur. Bu bağlamda melek insan (yiğit) imgesi, insan-melekolabilme olgusallığının somut bir paradigması olarak kar şımıza çıkar.

VIII. 7. Ağıt (1922)Bu ağıt “dünyaya f ırlat ılmı ş varl ı ğ ın” (Heidegger) çığlıklar ıyla başlar. I.

Ağıt’taki gibi (kim, ba ğ ırsam duyard ı çı ğ l ı ğ ımı melek saflar ından?) (D.A., s. 5)sayıltısal bir “Ça ğ ırma de ğ il art ık, ça ğ ırma de ğ il, - ta şan ses” olmalıdır yüreğinasıl kendi olma çığlığı. Tı pk ı  “art ık o ku ş  çı ğ l ı ğ ı  gibi, / mevsim onu havayakald ırd ı ğ ında, yükselen mevsim, / unutup nerdeyse / bir çelimsiz hayvanoldu ğ unu onun, bir yürek / de ğ il yalnı z, /mavilikler içine f ırlatt ı ğ ı , iç göklere.”(D.A., s. 51)

Kuş  çığlığı  varoluşun ar ı  sevincini imler. Kendisini “mavilikler içine f ırlatan” bahar ın şak ıyan kalbidir o, bir enstrüman gibi bahar ın sesini duyurur.Bizim varlığımızsa dolaysız bir şekilde ulaşamaz açıklığa; hep bir sen’e yönelir,sevgiyi gereksinir 65. İnsanın çağır ışı  ancak onu dinleyecek birinin içindekar şılanarak, yank ılanarak olgusallaşır, kuş çığlığına yanıt olur:

“Evet, sen de böyle / ça ğ ırmal ı yd ın, ondan a şa ğ ı de ğ il-, ki daha gözden

ırak, /ö ğ rensin seni sessiz yolda şın yava ş  yava ş  /bir kar  şıl ık uyansın onun daiçinde, k ı zı ş sın dinleyerek, - / tutu şmu ş  bir di şi duygu yüklenen duyguna.”(D.A., s. 51) 

Sessizlik arttıkça yank ılanan sessizliğin sesi ya da görünendekigörünmeyen tomurcuklanma mevsimi olan bahar ın her köşesinden bir “duyuru

64 bkz. Singer, Herbert, Rilke und Hölderlin, Köln-Graz, 1957, s. 64.65 bkz. Kreutz, Heinrich , Rilkes Duineser Elegien , s. 101-102.

32

Page 21: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 21/32

Page 22: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 22/32

çocuk yaşta ölen k ızlarla I. Ağıt’taki Gaspara Stampa gibi sevdiğini de aşarakseven “hiçbir şeye do ğ ru, açıkl ı ğ a” koşan kadınlar ın yazgısını birleştirir.

“ E  ş siz  şey burada olmak. K ı zlar, bunu siz de biliyordunuz.” (D.A., s. 52)şeklindeki alıntıda burada olmanın eşsizliğinin ölmüş  k ızlar aracılığıylaonanmasıyla; insansal varlığın anlamı sorgulanır. Herkesin ‘zaman’ kavramınınortadan kalktığı, en aslî zamana ya da zamansızlığın zamanına vardığı,varlığının evrensel bütünsellik içindeki bitimsizliğini apaçık duyumsadığı bir anvardır: “Çünkü her birinizin bir saati olmu ştur, / bir saat bile de ğ il belki de,

 zamanın ölçüleriyle / ölçülemeyen bir  şey iki süre arasında-, varl ık / bulmu şturo an. Her  şey. Damarlar ı varl ıkla dolu.” (D.A., s. 53) İşte “dünyada bir kez ele

 geçmi ş  olan” (D.A., s. 52) bu iç görü, asla yok olmayacak olan anlamıdırvarlığın. “ Ne var ki biz öylesine kolayca unuturuz, do ğ rulayı p / k ı skanmad ı ğ ını 

 gülen kom şumuzun, göze çarpsın isteriz.” Biz dolaysız bir şekilde, bir öteki’nigereksinmeksizin açıklığa ulaşamadığımız için bu anın mutluluğunu kaçır ır ız;dünyayı bir ansıyış gömütlüğüne, katışıksız bir dolay’a çeviririz. “Oysa ancakiçimize dönü ştürdü ğ ümüz an / belli eder kendisini en görünür mutluluk. / Hiçbir

 yerde olmaz dünya, sevdiklerim, /içimizde olmazsa.” (D.A., s. 53) Bu noktadaRilke’nin Nesne- şiirleri’ni kaleme aldığı dönemdeki kendini görünen nesneleredönüştürme düşüncesindeki rollerin,  Duino A ğ ıtlar ı’nda etkili bir manevraylatersine çevrildiği gözlenir: Ağıtlarda görünen nesneler kendi nesne oluşlar ı içinde huzursuz tine sığınak alanı olmaktan çıkmış; tam tersine görünmeyenin,içselin dünyası görünenin, dışsal dünyanın kurtar ıcısı durumuna gelmiştir 69.

Rilke tüm nesnelerden “yüksek gerilim” toplayan çağdan yak ınır: “Geni ş  güç ambarlar ı. yarat ı yor kendine ça ğ  , biçimini / bulmayan. / o her  şeydençıkar ı p toplad ı ğ ı  yüksek gerilim gibi.” Nesne ve insan arasında aslında içindeher ikisinin de kendi varlığına sahip olduğu kar şılıklı eşler biçiminde yaratıcı bir

 birliktelik olduğunu savunan Rilke’ye göre, bu yaratıcı ve uyumlu ilişki moderntoplumda yozlaşı p bozulmuştur 70. Nesneyi insan tininin ve varlığının dışavurumu olarak gören Rilke, mekanikleşmiş bir yaşam içinde nesnenin bu ırası yitirerek ”biçimini bulamayı şı”  ndan yak ınır. Eski zamanlardaki tapınaklar,katedraller gibi insanın içsel bir ilişki içinde olduğu nesnelerin yerini modernteknoloji dünyasında insanla arasında örgensel bir bağ  olmayan “enlemesinekonmu ş” salt anlakta “beynin içinde” “tasarlanmı ş bir  şey” (D.A, s. 53) olarakvar olan nesneler almıştır. İnsanın kendine yabancılaştığı  bir dünyada ancakkendini yetkinleştirebilen, ona kendi iç gözlerinden bak ı p kendi içinde onu

yeniden inşa edebilen için kurtuluş umudu vardır:“Tapınak bilmiyor art ık. Bunlar ı , yüre ğ in, döküp / saçt ıklar ını , biz /biriktiriyoruz. Evet, ayakta bir  şey kalmı ş sa daha, / bir zamanlar tapınılanönünde diz çökülen, kulluk edilen bir  şey - / öylece, oldu ğ unca dönü şüyor

69 bkz. Heller, Erich, “Die Reise der Kunst ins Innere: Eine Prognose Hegels und Ihre Erfüllung”, Rilkes Duineser Elegien, s. 230-231.70 bkz. Buddeberg, Else, Denken und Dichten des Seins, Heidegger/Rilke ., s. 11-12.

34

Page 23: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 23/32

 görünmeze  şimdiden. / Çoklar ı  farketmez olmu ş , ama yararlanmaksı zın, /içlerinde onu kurup, sütunlar ı , yontular ı yla, daha büyük!” (D.A., s. 53-54) 

“ Dünyanın... ı şıksı z dönüm yerinde“ olunsa da, kendimizi gerçekleştirmeve oluş’un bütünselliğine ulaşma olanağı  her zaman için vardır: ”bir keztanıd ı ğ ımı z biçimi saklamakta” dır (D.A., s. 54) yüreğimiz. Yeryüzündeki en

 büyük k ıyım ve yık ımlar ın yaratıcısı  olan insan eli, göğe uzanmak istercesine”tanr ı  evleri” de dikmiştir yeryüzüne; bedeninden taşan devcileyin ezgiler deyaratmıştır:

“Tansık de ğ il miydi bu? Ş a ş , ey melek, biziz i şte, /biz ey ulu, anlat nasılelimizden geldi bunlar. Solu ğ um / yeti şmiyor art ık övgüye. Demek bo şu bo şuna

 / yitirmemi şiz / gene de o uzaylar ı , o bize ba ğ ı şlayan, o bizim uzaylar ı. (Nasılkorkunç büyük olmal ılar ki, / bin yıllardan beri dolup ta şmad ılar duyu şumuzla.)

 / Büyüktü,, bir kule, ama de ğ il mi? Ey melek, öyleydi, - / büyük, senin yanındabile? Chartres büyüktü-, ve musiki / daha da yükseklere ula şt ı , bizi a şı p.” (D.A,s. 54-55) 

Bütün bunlar ı  meleğe gösterir şair: “ey melek, /onu sana gösteriyorumi şte! Dursun bak ı şında, /kurtulsun art ık, dursun sonunda dimdik .” (D.A., s. 54)Kurtuluş, meleğin aynasındaki yüzümüze bakabilmektedir çünkü...

IX. 8. Ağıt (1922)Şair bu ağıtta kar şımıza, diğer ağıtlarda olduğu gibi yiğitleri, ermişleri,

sevenleri değil hayvanı çıkar ır.Hayvan bilinçsiz -daha doğrusu bilisiz- varlığıyla, yaşamın tam

kucağındadır. Onun önünde her şey açıktır, yaşamında hiçbir çelişki, hiçbirkar şıtlık yoktur. Bilmezliği, onu ölümden de özgür k ılar:

“Bütün gözleriyle görür açık olanı  /yarat ık. Yalnı z bizim gözlerimiztersine dönmü ş gibidir, birer tuzak, onun / çevresine kurulmu ş , açık kapı sınına ğ  zına. / Dı şar ıda varolanı  biz yalnı zca yüzünden / ö ğ reniriz hayvanın;(…)/hayvan yüzünde / o derin mi derin. /Ölüm nedir bilmeyen. / Odur gördü ğ ümüz

 yalnı z, özgür hayvan / hep ard ında bırakmı şt ır sonunu, / tanr ı  vard ır önünde, giderse böyle gider / bengilik boyunca, çe şmelerin gitti ğ i gibi.” (D.A., s. 59) 

Gözleri “tersine dönmü ş  gibi” olan “bizlerse hiç görmeyiz, (…)önümüzde çiçeklerin sonsuzcasına açıld ı ğ ı  ar ık uzayı.” Ki o uzay da; “hepdünyad ır,(…), insanın soludu ğ u, sonsuzcasına bilip göz koymad ı ğ ı” dünyadır.Ona en yak ın olansa; olabildiğince açık, geniş, henüz sınırlandır ılmamış 

 bilinciyle çocuktur, çocukluktur. Ancak “çocukken orada usullacık yitirir birikendini, sarsılarak uyand ır ıl ır .” (D.A., s. 59) Ölmek üzere olanlar ve birbirinisevenler de hayvanın bilisiz dünyasındaki o her şeyden özgür ve apaçık yereyak ınlaşabilir: “Ya da bir ba şkası  ölür ve odur art ık./Çünkü ölüme yak ın,

 görmez olur insan,/ d ı şa diker gözünü, iri hayvan bak ı şı yla belki de./ Ötekisiolmasa böyle görü şü kapayan,/ sevenler yak ınındad ır onun  şa şarlar” (D.A., s.59-60) Ama dünyada olmak olgusu onlar ın da kar şılar ında bir duvar gibi belirir:“onu hiç kimse atlayamaz ve yine dünyad ır önündeki” Bilinç her şeyi kar şısına

35

Page 24: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 24/32

alarak, insanı hayvanın o her şeyden özgür, her şeye açık yaşamından kopar ır. “Kar  şıda olmak ” insansal yaşamın yazgısıdır. Hayvansa zaman ve uzamdanözgür, katışıksız bir hiçlik/açıklık içinde yaşar. Bilinçle zehirlenmemiş katışıksız bir varlık durumu içinde yaşayan hayvan, hiçliği içinde her şeyigörendir, onun varlığı  her şeyi gören bitimsizliktir 71: “Ama onun varl ı ğ ı  /kendisine sonsuzdur. Kavranmamı ş  ve kendi / durumuna bak ı ş sı z, böyle ar ık,uzaklara bak ı şı gibi. / Gelece ğ i gördü ğ ümüz yerde bizim, her  şeyi görür/ve her şeyde kendisini, bundan böyle iyile şmi ş” (D.A., s. 60)

Hayvan, varlığın yansız bak ışına sahiptir. Onun hiçbir şeyianlamlandırmaya çalışmaksızın her şeyi yansız bak ışıyla içine alan müthiş 

 bilinçsizliği kar şısında, bilinciyle her nesneye ad koymaya, kendinceanlamlandırmaya çalışan insan, hayvandan daha sınırlı  görünür âdeta:

“Bizlerse: Seyirci, her zaman her yerde, / bizler her  şeye dönük, hiç d ı şınaçıkmadan! / A ğ  zımı za dek doluyuz. Düzenliyoruz. Parçalanı yor: / Düzenliyoruz

 yine, biz parçalanı yoruz.” (D.A., s. 61) Buraya kadar insanın kendini gerçekleştirme ödevinden söz eden şair, bu

ağıtta kişinin öz benliğine ulaşması  konumundan “o en-geni ş  çember ” diyenitelendirdiği tümcüleyin bir varoluşa ulaşma konumuna geçişi anlatır. Çünkütam anlamıyla kendi olabilmiş kişi, insan kabuklar ını da k ırarak dirimselliğin veyokluğun hayvanın bak ışında somutlaşan zamansız ve uzamsız tözüneulaşabilendir.

X. 9. Ağıt (1922)Rilke bu ağıta, insanın kendi öz benliğini gerçekleştirmesinin

gerekliliğini sorgulayarak başlar. Doğum ve ölüm arasına hapsedilmiş bir varlıksüresi içinde, niçin özümüzü ortaya çıkarmaya zorlanır ız içten içe? “Niçinolabilirken, verilmi ş  o varl ık süresini / böyle geçirmek, defne olarak, birazcıkdaha koyu/ öteki ye şillerden ve küçük dalgalarla / her yaprak k ı yı sında (bir

 yelin gülümseyi şi gibi)- : / Öyleyse / niçin insancıl olana zorlanmak-, niçinkaçınarak yazg ıdan, / yazg ı yı özlemde?...” (D.A., s. 67)

İnsanın yaşamını  hayvanlar ın yaşamından sonra bitkilerin yaşamıylakar şılaştır ır şair. “ İ nsancıl olana zorlanmak ” bize mutluluk mu verecektir?Merak ımızı mı  tatmin edecek, yüreğimizi mi rahatlatacaktır? “ Hayır, mutlulukvar diye / de ğ il, ivecen kazancı bir yak ın yitiri şin. / Hayır, de ğ il meraktan, ne de

 peki ştirmek için yüre ğ i, / o, defnenin de olan...” Hayır, der bu sorulara yanıt

olarak şair. Ona göre bunun nedeni, çevremizdeki her şeyin “tuhaf ” bir şekilde bizi, “hem de en çabuk yitenleri” çağırmasıdır.VII. Ağıt’ta açımlamaya çalıştığımız gibi, Rilke’ye göre insan ve nesne

arasında sık ı bir ontolojik ilişki vardır: Ona göre nesne salt kayıtsız bir varoluş içinde orada bulunan bir şey değildir. O, insanın kendini aştığının bir tanıtıdır.İnsan özünü derinden kavradığı  nesnelerle arasındaki ontolojik ilişki içinde

71 bkz. Singer, Herbert, Rilke und Hölderlin , s. 72-73.

36

Page 25: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 25/32

kendi dünyasını  inşa eder. İnsan ve nesne arasındaki bu yapılandır ıcı  ilişkiolmasaydı ne varlık ne de dünya olurdu. Varlığın nesneyle ilişkisi çok yönlüdür,çünkü nesne de kendi varlığıyla ilişki içindedir. Onun insan aracılığıyla nesneoluşu, insan dünyasına süzülen saklı, henüz uyandır ılmamış  yaşamı  açınımını tümüyle tamamladığında sona erer. K ısacası şaire göre dünya ve bizim dünyadaoluşumuz olgular ı  kendilerini nesneler aracılığıyla yapılandır ır 72. Biz ancaknesneler aracılığıyla asıl kendimiz olabiliriz, dönüşümü içimizdeolgusallaştırarak melek imgesindeki tamamlanmışlığa ulaşabiliriz. Bizi hedefalan, bizimle konuşan nesnelerin özünü bu nedenle kavramak, onu “ yal ınellerimize... bak ı şımı za dopdolu, dilsiz yüre ğ imize” sığdırmak için çabalar ız.

Salt “bir kezcik de olsa yeryüzünde bulunmu ş  olmak sanma gerial ınabilir.” (D.A., s. 67) diyen şair, dirimselin sonluluğuna kar şın geri alınmaz

olanı sorgular. Nedir dirimin yitimine kar şın yok olmayacak olan? Burada olup biten şeyler mi, ağır ağır öğrendiğimiz görme gücü mü? Acılar ımız,sevgilerimiz, hep anlatılamazlar ımız olacaktır, şeklinde yanıtlar şair sorusunu:“ Ah, öbür varolu şa, yazık, / öbür yana / ne götürece ğ iz? Ne seyredi ş , burada

 yava ş yava ş ö ğ renilen, ne de ba şka bir şey, burada olmu ş. Hiçbir şey. / Öyleyseacılar ı , en ba şta a ğ ırl ı ğ ı  öyleyse, bu uzun / deneyimini sevginin, öyleyse hepanlat ılmaz şeyler.” (D.A., s. 68) Yaşamın öte yakasına götüreceğimiz yüreğimizolacaktır öyleyse, onun sessiz oratoryosu olacaktır.

“Yürek Da ğ lar ında Dineli ş” (Ausgesetzt auf den Bergen des Herzens)73 adlı  şiirindeki gibi “sözlerin son yeri” (die letzte Ortschaft der Worte) dir“burası i şte anlat ıl ır’ ın ça ğ ı.” Bu çağda yaşadıklar ımız ve yaşayacaklar ımız herzamankinden daha çabuk bırak ı p gitmektedir bizi: “burası i şte anlat ıl ır’ ın ça ğ ı ,burası  yurdu onun. Konu ş  ve do ğ rula, her zamankinden daha çok /dü şüpuzakla şı yor ya şanacak ne varsa, / bir etkinlik çünkü onlar ın yerine geçen  şey, /imgeleri olmayan, - ba ğ lad ı ğ ı kabuklar çatl ı yor isteyerek, / o içerden büyünce,ba şka türlü sınırlayınca kendini.” (D.A., s. 69) Rilke burada yine moderntoplumda bozulan insan-nesne ilişkisinden yak ınır. Kurtuluş  olanağı, insanıniçindeki işleyişi büyüterek varlığını aşk ınlaştırmasındadır. Şair “belki buradayı zbiz: Ev demek için, / köprü, çe şme, kapı , testi, yemi ş a ğ acı , pencere, - en. ötesi:

 Kule, sütun... Ama söylemek anla, / Öylesine söylemek ki  şeyler geçirmemi ştiriçlerinden, /böyle olduklar ını” (D.A., s. 68) şeklindeki söylemini, burada “konu ş ve do ğ rula” diye berkitir. Çünkü ancak nesneyi kavramaya çalışarakyüreğimizdeki saklı  ezgiyi açığa çıkartabiliriz. Çünkü ancak o zaman yaşamın

“ba ğ lad ı ğ ı kabuklar ” çatlayacak ve altındaki içsel eylemimiz doğacaktır. RilkeVII. Ağıt’taki gibi, içsel eylemimizin doruk noktasını  simgeleyen meleğenesneleri göstererek, insanı över:

“Öyleyse / göster, / göster ona gösteri ş siz olanı , soydan soya biçimlenip,

72 bkz. Buddeberg, Else, Denken und Dichten des Seins, Heidegger/Rilke, s. 10-11.73 Die Deutsche Lyrik Form und Geschichte ( Yay. hzl.: Wiese, Benno von), Düsseldorf, 1959,s. 351.

37

Page 26: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 26/32

Page 27: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 27/32

tüketerek kendimizi, kendi yaşamımızı  ve kendi ölümümüzü örtmeyeçalışmamızdan yak ınır. Varlığın asıl kendi olma istemini imleyen acılar,mevsimlerdekine benzer bir döngüsellik içindedir: “bir tanesi o sakl ı  yıl ınmevsimlerinden-, zaman de ğ il / yalnı zca-, yer, yurt, konak, bar ınak.” Acılar -IX. Ağıt’ta övülen-birkezliğine de olsa geri alınamaz varoluşumuz içinde,

 burada ve şimdide zaman olgusunun içinde, ama onun geçip gidiciliğine kar şıtolarak var olan olgulardır 76: Onlar durduğumuz “ yer ”dir, birlikte yaşadığımız“ yurt ” tur, yattığımız “konak ” tır, üzerinde büyüdüğümüz ve yürüdüğümüz“toprak ” tır, evimiz olan “bar ınak ” tır.

“Oysa, eyvah, hem de nasıl yabancıd ır sokaklar ı acılar / kentinin; oradaaldat ıcı , üstü sıvayla örtülü / sessizlik içinde böbürlenir, bo şlu ğ un kal ıbından /dökülme: Yald ı zl ı  gürültü, çatlayan anıt.”  (D.A., s. 75) şeklindeki alıntıda,

varlığın asıl kendi olma gizilgücünü açındıracak gerçek anlamda yaşama açılanacılar yerine, ölümü örtmeye çalışan “yabancı  sokaklar ” la çevrili, yapay“acılar kenti”nden yak ınır şair. Bu yapay yaşamı  “aldat ıcı”, “üstü sıvaylaörtülü” , “bo şlu ğ un kal ıbından dökülme” nesneler biçimlendirir. Tı pk ı “o hazıral ınmı ş: Tertemiz, kapal ı , umdu ğ unu bulamamı ş , bir postane gibi hafta

 sonunda”(D.A., s. 76) Varoluşun üzerine örüp onu sınırlandırarak,kendimizden, acılar ımızdan kaçmayı  da satın alabildiğimiz, içeriği boşalmış,anlamını  yitirmiş  nesne ve yapılardan -kiliseler gibi- oluşan “avuntular

 pazar ı”yla meleğin varlık doluluğu arasında tam bir kar şıtlık vardır 77: “Nasıl izbırakmadan çi ğ ner geçerdi melek avuntular pazar ını”  (D.A., s. 75) Şair,kendimizin ve yaşamın asıl gerçekliğinden kaçarak üzerini örttüğümüz buyapay yaşamı  “panayır”, “özgürlük sal ıncaklar ı”, “gayretke şlik dalg ıçlar ı ,hokkabazlar ı” gibi ironili söylemlerle parodize eder. Panayır ın atış yerlerindeki“süslenip püslenmi ş  mutlulu ğ un” hedefine nişan alır ız hiç sorgulamaksızın.Çünkü o hedefi vurunca, mutlu olacağımız söylenmiştir bize bir kere. Bu içi

 boş, yapay bir mutluluktur oysa, hedefi “usta biri vurunca”, “tenekemsit ık ırt ılar ” yükselir bu yüzden. Ama yapılan atış, kitlenin alk ışlar ıyla onaylanırve yeni mutluluk hedefleri belirlenerek, “her türlü hevesin çad ır ında” “davulborazan”larla çağr ılır insan..

Burjuva toplumunun, bir başka söylemle fallik iktidar toplumununsaptır ılmış erotizmle parayı yüceltişini: “ Büyükler için asıl /görülmesi gereken şey, paranın üreyi şi, etiyle kemi ğ iyle, / yalnı z e ğ lence de ğ il: Evet, cinselorganlar ı  paranın, hepsi bütün, olayın ta kendisi ö ğ retip do ğ urgan k ılar...” 

şeklindeki ironili söylemiyle eleştirir şair. Yapay “acı-kenti”nin çık ışında “Amahemen ötede, /en sonuncu tahta perdeyi geçince,... Evet, tahta perdeninötesinde, hemen ard ında, / gerçek olur. / Çocuklar oyun oynar, sevgililerbirbirini tutar, - kuytuya çekilmi ş , o cıl ı z ot içinde; köpeklerse bulmu ş do ğ ayı”şeklindeki alıntıda görüldüğü gibi; çocuklar ın oyun oynadığı, sevgililerin

76 bkz. Kreutz, Heinrich, Rilkes Duineser Elegien, s. 139-140.77 bkz. a.g.y., s. 141.

39

Page 28: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 28/32

seviştiği doğada gerçek ortaya çıkar. “En sonuncu tahta perde”  “Ölümsüz”adını  taşıyan biranın “afi şleriyle kapl ı” dır (D.A., s. 76) Madam Lamort’unşapkalar ını  ansıtan “Ölümsüz” markalı  birayı  içen acı-kenti insanlar ı  ölümolgusunu örtmeye, yoksamaya çalıştıklar ı için duyduklar ı kaygıyı uyuşturmaktave kendilerini sözde “mutlu” duyumsamaktadır.

“ Daha öteleri (özleyen) delikanl ı” figürüyle şair bizi yapay acı kentindençıkartarak yak ınış ülkesine götürür. Delikanlı ölmüş ve ölülerin yak ınış ülkesinegelmiştir. Onu yak ınış ülkesinden bir genç k ız kar şılar. Görevi delikanlıyı orayaalıştırmaktır Genç k ız ona yak ınış  ülkesinin simgesi olarak üzerinde taşıdığı “acı  incilerini, o katlanı ş duva ğ ını” gösterir. Daha sonra “ya şl ı  yak ını şlardanbiri” delikanlıyı  alarak ona yak ınış  ülkesini tanıtmaya başlar: “-Bir zamanlar

 /büyüktü soyumuz bizim. Babalar ımı z /  şu kar  şı ki da ğ larda madencilik apard ı;

insanlar arasında /kimi zaman bulursun yontulmu ş bir ilk-acı parçası  / ya da,eski yanarda ğ dan, bir d ı şık d ı şık ta şla şmı ş  öfke. / Hepsi oradan çıkmad ır.

 Zengindik bir zamanlar.” Yak ınış ülkesi burada kullanılan imgelerle mitsel bir proto-toposa dönüşür ve yaşlı  yak ınışı  dinleyenleri çok uzun zamandıruzaklaştıklar ı  bir olgusallığın içine çekmeye başlar: “ İ nsanlar arasında kimi

 zaman bulursun yontulmu ş  bir ilk-acı  parçası”  Yak ınış  ülkesinin alegorik betimi, ölüm olgusunun aslında dünyasal varlığımızın dışında olmadığını  “-hepsi oradan çıkmad ır ” (D.A., s. 77), onun zaten ölümü kendi içinde taşıyı p,sar ı p sarmaladığını imler 78. Yaşayanlar ın yapay acı kentindeki en sonuncu tahta

 perdenin ardındaki gerçek, bu noktada açıklığa kavuşur: Yaşayanlar ın acı ülkesive ölülerin yak ınış  ülkesi. Yaşam ve ölüm olgular ının alegorik bireşimiyleaçımlar şair bu gerçeği.

“Ulu gözya şı  a ğ açlan” “çiçeklenmi ş  hüzün çayırlar ı” ve “yashayvanlar ı” yla yak ınış  ülkesi tam bir sessizlik içindedir. Bu sessizlik içindeçıkan sesler de bir kuşun “ yapayalnı z çı ğ l ı ğ ının yazıl ı  imgesini” (D.A., s. 78)uzaklara çizmesi gibi kulakla değil, gözle algılanabilir ancak. Yak ınış ülkesindegörülen bu nesneler tinselliği alegorize eder; görünümleri dünyadaki nesnelerindeğil, tinselin görünümündedir. Bu nesneler Rilke’nin Hulewicz’e yazdığı mektupta belirttiği “ görünenin görünmeyene dönü şümünün” ya da“ görünmeyendeki yeni varolu şun”79 somutlaşmasıdır. Şair kendi yaratısı olan buimgesel/tinsel yak ınış  ülkesindeki gömütlükleri, eski Mısır gömütlüklerine“karde ş” olarak nitelendirerek imgeseli somut dünyaya taşır, görünmeyenigörünür k ılar:

“Ak  şam olunca onu götürür eskilerin gömütlerine /yak ını ş  soyundan,bilici kad ınlar ın, uyar ıcı beylerin. / Ama yakla şınca gece, daha sessiz yürürler,birazdan / yükselir ay ve Her  şeyin üzerinde / uyanık gömüt. Nil k ı yı sındakine /karde ş , o yüce Sfenks-: Suskun / odalar ın yüzü. Ve  şa şın/) kal ırlar taçl ı ba şına,

 susarak / insanın yüzünü hep - yıld ı zlar ın terazisine koyan.” (D.A., s. 78)

78 bkz. a.g.y., s. 145-146.79 bkz. a.g.y., s. 146-147.

40

Page 29: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 29/32

1911’de Mısır gezisine çıkan ve Prenses Mary von Thurn’un DuinoŞatosu’nda ağıtlar ını  kaleme almaya başlayan şairin eski Mısırlılar ın ölüminancını  özellikle bu ağıtta açıkça yansıttığı  görülür. Bilindiği gibi, eskiMısırlılar ölüm olgusunu varlığın bütünlüğünü koruyan yaşam öğelerinin

 birbirinden kopup dağılması  olarak görürdü; ölümü varlığın bitimi olarakalımlamadıklar ından, ölümle dağılan yaşamsal öğeleri mumyalama işlemiyleyık ımdan korumaya çalışırlardı. Ölümü varlığın bitimi olarak değil, yaşamın

 bütünleyeni olarak görürlerdi.Ölümünü daha tam olarak kavrayamamış  delikanlıya, “suskun odalar ın

 yüzü” (D.A.,s. 78) olan Sfenks’in bak ışından ürküp, -onun insan yüzününtamamlanmışlığını  imleyen-  “yana ğ ı”nın “olgun yuvarlakl ı ğ ını” sıyırarakhavalanan ölüm habercisi baykuş yardımcı olur. Yaşam ve ölüm şeklinde “ikiye

açılmı ş  bir sayfa” yı  (D.A., s. 79) bütünler onun uçuşu80. “Ç ı ğ l ı ğ ının yazıl ı imgesini” (D.A., s. 78) uzaklara çizen kuş gibi, baykuş da “o anlat ılmaz” (D.A.,s. 79) yeni varoluşu, delikanlının “daha yeni ölü kula ğ ına yumu şacık çizer .”(D.A., s. 79)

İnsansal varlık sorunsalının simgesi olarak ağıtlar boyunca bize eşlikeden yıldızlar, burada tüm görkemiyle yine kar şımıza çıkar. Dünyada anlamlı olan her şeyin tak ım yıldızlara dönüştüğünü gösterir yak ınış ülkesinin yıldızlar ı:

“Daha da yüksekte, yıld ı zlar. Yepyeni. Acılar ülkesinin /yıld ı zlar ı  tüm. /A ğ ırdan onlar ın adlar ını  sayar Yak ını ş: -  İşte bak: /Atl ı , De ğ nek,  şu dahadolgun yıld ı z burcunaysa / Meyve Çelengi derler. Daha ötede, kutba do ğ ru:

 Be şik, Yol, Yanan Kitap, Kukla, Pencere. / Ama güney gö ğ ünde, kutsanmı ş birelin içinde gibi ar ık, /o dupduru par ıldayan” A , /Analar demek... -” (D.A.,s. 79)

Rilke’nin yıldızlara verdiği adlara kesin bir yorum getirmek oldukçagüçtür, ama şairin bu ağıta kadar ortaya koyduklar ının çağr ışımsal zincirindenyola çık ılarak bunlara şöyle açıklık getirilebilir 81: Şair, Atlı, Değnek, MeyveÇelengi, Beşik, Yol, Yanan Kitap, Kukla, Pencere ve A olmak üzere dokuz taneyıldız adı sayar bize. Atlı: yiğit kişi, Değnek: ermiş kişi, Meyve Çelengi: ölüm,Beşik: doğum, Yol: yaşam, Yanan Kitap: kutsal kitaplar/ din olgusu, Kukla:üzerine berkitilmiş  kalı plar ı  k ıramamış  insan, Pencere: çık ış  olanağı  olarakokunabilir. “ Kutsanmı ş  bir elinde içinde gibi ar ık, o dupduru par ıldayan”anneleri, yaşamı. simgeleyen sonuncu yıldız olan “A” , insanın kendi yaşamını ve ölümünü doğurabileceği pır ıl pır ıl bir yaşamı, onun yine de olası olduğunuimler.

“ Ay ı şı ğ ı  alt ında ı şıl ı şıl (parlayan): Sevinç pınar ı” nda, (D.A., s. 79)sevincin kaynağındadır artık delikanlı. Her iki ülke: Yaşam ve ölüm, varlığında bütünlenmiştir şimdi onun. “Yapayalnı z çıkar şimdi ilk acı da ğ lar ına” delikanlı.Ondan hiçbir haber alamayız artık: ”ayak sesleri bile yank ılanmaz olur sesvermeyen bahttan.” I. Ağıt'ta açımladığımız gibi, görünenin kabuklar ından

80 bkz. a.g.y., s. 149.81 Bunlar, içinde yanılgı payı taşıyan öznel çıkarsamalardır.

41

Page 30: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 30/32

kurtulmak için ölümün ve ölülerin sırlar ını  gereksinen bizlere “bir benzetiuyand ırayd ılar o sonsuzca ölmü şler ” diyen şair, yaşam ve ölümün soyut

 bütünselliğini “ f ınd ık a ğ açlar ının sarkan t ırsıllar ına” , “baharla kara topra ğ adü şen ya ğ mura” (D.A., s. 80) benzeterek somutlaştır ır.

Önce delikanlının “ilk-acı  da ğ lar ına” doğru çıktığını  söyleyen şair, sondizede, “ yükselen mutlulu ğ u” düşünen bizleri şaşırtır: “Ve bizler, ki yükselenmutlulu ğ u / dü şünürüz, içimize dokunurdu / o nerdeyse bizi altüst eden  şey, /birmutlunun dü şü şünde” (D.A., s. 80) Şairin “ f ınd ık a ğ acı” ve “ ya ğ mur ” benzetiside bir düşüş olgusunu içerir. K ış boyunca yeni bir yaşamın gizilliğini varlığındataşıyan ağacın yapraklar ı, ilkbaharda yeniden açmak üzere dökülür. Göktentoprağa düşen yağmur toprağı  besleyerek, k ışın ölmüş  gibi görünen doğayayeniden doğuş  olanağı  yaratır. O hâlde “bir mutlunun dü şü şü” de bir bitimi

değil, onun varlığında saklı olan bir yaşamın doğuşunu, bir dönüşümü imler 82.Delikanlının tam bir bütünselliğe ulaşmış  varlığı  “o en geni ş  çemberin”

içindedir artık; “ yapılması  gereke(ni yapmı ş ,) burada bak ılmı ş , dokunulmu ş olanı o daha geni ş , o en geni ş çemberin içine al(mı şt ır).” 83

 XII. Son Söz Yerine

1926’da kan kanseri olduğunu öğrenen Rilke, mezar taşına yazılması içinşu dizeleri kaleme alır:

 Epitaph

 Rose,oh reiner Widerspruch, Lust, Niemandes Schlaf zu sein unter soviel Lidern.

(Gül, ey saf çeli şki, Hiç kimsenin uykusu olmamanın sevinciOnca gözkapa ğ ı alt ında)

Varlığımızı, varoluşumuzu her düşündüğümüzde, her duyumsayışımızdagöz kapaklar ımızın ardından açılan bir rüzgara kar ışarak, ağzında bir gül, Valaisgömütlüğünden ayaklanır gelir bu dizeler...

82 bkz. a.g.y., s. 151-152.83 Rilke, Rainer Maria, Duino Ağıtları , s. 1 (Can Alkor’un çevirisi-Rilke’nin Witold Hulewicz’e13.11.1925’te yazdığı mektuptan)

42

Page 31: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 31/32

Page 32: Rilke Üzerine bir okuma

8/12/2019 Rilke Üzerine bir okuma

http://slidepdf.com/reader/full/rilke-uezerine-bir-okuma 32/32

Lauff, Kraemer-Dietgard, (1969),Tanz und Taenzerisches in RilkesLyrik , München.

Mason, C. Eudo, (1982), “ Die Duineser Elegien”, Rilkes DuineserElegien, Frankfurt am Main.

Müller, Wolfgang, (1971), R. M. Rilkes “Neue Gedichte”, Meisenheimam Glan.

 Nietzsche, Friedrich , (1990), Böyle Buyurdu Zerdüşt  (Zerdüşt’ ünÖndeyişi) (çev.: Turan Oflazoğlu), İstanbul.

Rilke, Maria Rainer, (1974), Neue Gedichte, Frankfurt am Main. __________________  ,(1996), Malte Laurids Brigge’nin Notları ,  (çev.: Behçet

 Necatigil), İstanbul. ___________________  ,(1997), Seçilmiş  Şiirler-Duino Ağıtları  (çev:Turan

Oflazoğlu), İstanbul. __________________  ,(1993), Duino Ağıtları  (çev. Can Alkor), İstanbul,

(Rilke’nin 13.11.1925 tarihinde Witold Hulewicz’e yazdığı mektuptan).

 __________________  ,(1979), Gedichte, Stuttgart. __________________  ,(1988), Seçme Mektuplar (çev: Melahat Tongar), İstanbul.Singer, Herbert, (1957), Rilke und Hölderlin, Köln Graz.Sontag, Susan, (1998), Sanatçı: Örnek Bir Çilekeş, (çev.: Y. Salman-

M.Sökmen), İstanbul.Stahl, August, (1978), Rilke-Kommentar zum Lyrischen Werk ,

München. Steiner, Jakob, (1982),  “Rilkes Duineser Elegien”,  Rilkes Duineser

Elegien , II. Band, Frankfurt am Main.Stephens, Anthony, (1982),  “Alles Ist Nicht Es Selbst –Zu Den Duineser

 Elegien”, Rilkes Duineser Elegien, Frankfurt am Main.Stern, Jacob, (1982), “Rilkes Duineser Elegien”, Rilkes Duineser Elegien,

Frankfurt am Main.Todorov, Tzvetan, (2001), Poetikaya Giriş (çev.:Kaya Şahin ), İstanbul.Viettta, Egon, (1982), Über Die Duineser Elegien”, Rilkes Duineser

Elegien, II. Band, Frankfurt am Main.

44