osmanlilarda bir kucuk sanayi ornegi selanik cuha dokumaciligi 1500 1650 an ottoman smal scale...
TRANSCRIPT
T. C. İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
OSMANLILARDA BİR KÜÇÜK SANAYİ ÖRNEĞİ:
SELANİK ÇUHA DOKUMACILIĞI (1500-1650)
Özgür KOLÇAK 2501020011
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Feridun M. EMECEN
İstanbul 2005
iii
ÖZ
Elinizdeki tez, öncelikle XVI. ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı
İmparatorluğu’nun önde gelen yünlü dokumacılık merkezlerinden biri olan
Selanik’te yürütülen kumaş üretimi faaliyetlerini incelemektedir. Osmanlı hakimiyeti
boyunca Selanik’teki yünlü dokuma imalatı, XV. yüzyılın sonlarına doğru
Avrupa’dan çıkarıldıktan kente yerleşen Sefarad Yahudileri’nin bir ayrıcalığı
olmuştur. Birçok yönüyle kent dokumacılığını ilgilendirdiğinden, tezin ilk
bölümünde Selanik’te Yahudi cemaatinin oluşumu ve kurumsal gelişimi üzerinde
durulmuştur. Bununla birlikte ikinci ve üçüncü bölümlerde, daha ziyade sırasıyla
Selanik yünlü dokumacılığının gelişiminde devletin rolü, Selanik’te kumaş
üretiminde kullanılan teknikler ve Osmanlı Devleti’nin Selanik’ten her sene düzenli
olarak aldığı çuhaların hazırlanması süreci ele alınmıştır.
ABSTRACT
This thesis aims primarily to examine the cloth production process in
Salonica, one of the leading woollen fabric producers of the Ottoman Empire in the
XVI. and XVII. centuries. During the Ottoman period, the woollen manufacture in
Salonica remained to be a Sephardim peculiarity who have taken shelter in the city
after their mass exodus from Europe beginning with the end of XV. century. Due to
its close links to the woollen manufacture in the city, the first section of the thesis
deals with the establishment and the institutional development of the Salonican
Jewish community. The second and the third sections concern themselves chiefly
with the role of the Ottoman state in the development of the Salonica woollen
manufacture, the methods applied in the city in cloth production and the organization
of the yearly official çuha purchases from Salonica.
iv
ÖNSÖZ
Selanik yünlü dokumacılığının geçirdiği tarihi seyri konu alan bu tez, ilk
günden itibaren birtakım güçlüklerle karşılaşmıştır. Bu durumun en önemli nedeni,
Osmanlı iktisat tarihinin henüz yeterince aydınlatılamamış olmasıdır. Osmanlı
dokumacılık merkezlerini inceleyen monografilerin sayıca az oluşu, Osmanlı tekstil
tarihini bir çatı altında birleştiren bütüncül çalışmalara girişilmesini bir hayli
güçleştirmektedir. Selanik’te yürütülen yünlü dokumacılık faaliyetlerini ele alan bu
tezin, bu sahada eksikliği hissedilen monografilerden birine giriş mahiyeti taşıdığı
söylenebilir.
Elbette Selanik yünlü dokumacılığını bütün vecheleriyle değerlendirmek,
bir yüksek lisans tezinin mütevazı sınırlarını aşmaktadır. Bu nedenle tez kapsamında,
özellikle iki konu üzerinde durulmuştur. Bunlardan ilki, Selanik’teki yünlü kumaş
üretiminin düzenlenme biçimidir. Yünlü kumaşın imal edilme sürecini layıkıyla
kavrayabilmek için, meseleye geniş bir açıdan bakmak gerekmektedir. Bu amaçla bir
yandan ikinci el kaynakların Orta ve Yeniçağlarda kumaş üretiminde kullanılan
yöntemlere dair verdiği bilgilerden yararlanılmış; öte yandan özellikle hammaddenin
toplanması ve bölge tacirlerinin Selanik yünlü piyasası üzerindeki etkileri hakkında
Osmanlı arşiv belgelerinin tanıklığına başvurulmuştur.
Tez kapsamında nispeten ayrıntılarıyla inceleme fırsatını bulduğumuz ikinci
konu, Osmanlı Devleti ile Selanikli yünlü kumaş üreticileri arasındaki ilişkiler
olmuştur. Osmanlı arşiv belgeleri, bu hususta bir hayli geniş bilgiler temin
etmektedir. Osmanlı Devleti’nin Selanik yünlü piyasası ile kurduğu ilişkinin ve
kentte devlet adına üretilen senelik kumaşın hazırlanma sürecinin mümkün
olduğunca kusursuz bir resmini sunabilmek amacıyla, aralarında Mühimme
defterleri, Maliyeden Müdevver defterler, Baş Muhasebe Kalemi defterleri ve Kamil
Kepeci tasnifinin yer aldığı birçok tasnifte geniş bir tarama yapılmıştır.
Tez içinde atıfta bulunulan arşiv kayıtlarının künyelerini ve tarihlerini
eksiksiz biçimde verebilmek için gerekli özen gösterilmiştir. Buna karşın çeşitli
nedenlerden ötürü, bazı arşiv belgelerinin künyelerini diğerleri kadar açık yazmak
mümkün olmamıştır. Böyle durumlarda, okuyucunun ilgili belgeye kolaylıkla
v
ulaşmasını temin etmek amacıyla, mümkün olduğunca anlaşılır tarifler
geliştirilmiştir. Örneğin, sayfa numaraları verilmeyen ve öbekler halinde bir dosyada
toplanmış defterin ilgili yerine atıfta BOA, MAD. 3360, 71. parça (Gurre-i Receb
1015/2 Kasım 1606) şeklinde bir künye kullanılmıştır.
Tez içinde kullanılan belgeleri tarihlendirmede ise, nispeten daha büyük
güçlüklerle karşılaşılmıştır. Özellikle konu ile alakalı mukataa defterlerinden alınan
kayıtların kesin tarihlerine ulaşmak her zaman mümkün olmamıştır. Böyle
durumlarda, çoğu zaman atıfta bulunulan kaydın tarihi yalnızca sene olarak
verilmiştir. Şayet ilgili defterin farklı sayfalarında, atıfta bulunulan kaydın tarihini
tespit etmede kullanılabilecek ipuçları varsa, bunlar değerlendirilerek belgenin
tarihlendirilmesinde elde edilen yaklaşık sonuç esas alınmıştır.
Böyle bir tez konusu seçmemde bana yardımcı olan ve tez çalışmalarım
boyunca değerli katkılarıyla beni yönlendiren saygıdeğer hocam Feridun M.
Emecen’e teşekkürü bir borç bilirim. Bu arada tez konuma yakın ilgi göstererek
benimle değerli fikirlerini paylaşan Kazuaki Sawai, Başbakanlık Osmanlı
Arşivi’ndeki araştırmalarımı desteklemek amacıyla ihtiyaç duyduğum kaynakları
temin etmede elinden gelen yardımı esirgemeyen Michael Nizri ve Soumaya
Louhichi ve tezin son halini vermemde gerekli teknik yardımı sağlayan değerli
arkadaşım Özgür Oral’a teşekkür etmek isterim.
vi
İÇİNDEKİLER ÖZ ...............................................................................................................................iii ÖNSÖZ ....................................................................................................................... iv İÇİNDEKİLER ........................................................................................................... vi TABLOLAR ..............................................................................................................vii KISALTMALAR ......................................................................................................viii GİRİŞ ........................................................................................................................... 1 I. BÖLÜM.................................................................................................................. 12 SELANİK YAHUDİ YERLEŞİMİ............................................................................ 12 1.1. THESSALONİKİ’DEN SELÂNİK’E: ............................................................... 12 1.2. YİTİK BİR YAHUDİ CEMAATİ (1492’DEN ÖNCE): .................................... 16 1.3. SELANİK’TE YENİ BİR YAHUDİ CEMAATİNİN OLUŞUMU (1492’DEN SONRA)..................................................................................................................... 20
1.3.1. Selanik Yahudi Cemaatinin Nüfus Yapısı ................................................... 20 1.3.2. Cemaat Yapılanması ve Toplumsal Hayat:.................................................. 26 1.3.3. Mahalli Cemaatlerin İşleyiş Tarzı:............................................................... 31
II. BÖLÜM................................................................................................................. 36 SELANİK YÜNLÜ DOKUMACILIĞININ GELİŞİMİ........................................... 36 2.1. SANAYİNİN KÖKENİ MESELESİ .................................................................. 36 2.2. SELANİK YÜNLÜ DOKUMACILIĞININ GELİŞİMİNİN ALTINDA YATAN ETKENLER ............................................................................................................... 41
2.2.1. Uluslararası Ve Bölgesel Şartlar .................................................................. 41 2.2.2. Osmanlı Devleti ve Selanik’te Bir Yünlü İmalatı Merkezinin Doğuşu ....... 43
2.2.2.1. Selanik Çuhasının Osmanlı Devleti Açısından Önemi ......................... 44 2.2.2.2. Selanik Yünlü Piyasası Üzerinde Devlet Etkisi .................................... 48
2.2.3. Cemaat Yapısı ve Yünlü Dokumacılık ........................................................ 54 2.3. KUMAŞIN ÜRETİMİ ........................................................................................ 59
2.3.1. Hammadde Temini....................................................................................... 59 2.3.1.1. Yün........................................................................................................ 59 2.3.1.2. Boya Maddeleri..................................................................................... 63
2.3.2. Yünlü Kumaşın Üretim Safhası ................................................................... 67 2.4. SELANİK’TE ÜRETİLEN KUMAŞ ÇEŞİTLERİ: ........................................... 73 III. BÖLÜM ............................................................................................................... 80 DEVLET İLE SELANİKLİ DOKUMACILAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER .......... 80 3.1. BAŞLANGIÇ DÖNEMİ:.................................................................................... 80 3.2. SENELİK KUMAŞ TESLİMATININ ORGANİZASYONU............................ 83
3.2.1. Kumaşın Dokutulması: ................................................................................ 83 3.2.2. Kumaşın Satın Alınması: ............................................................................. 86
3.2.2.1. Çuha Ödemelerinde Kullanılan Kaynaklar: .......................................... 87 3.2.2.2. Genel Mali Dengesizliğin Çuha Alımları Üzerindeki Etkisi: ............... 91 3.2.2.3. Çuha Ödemelerinin Düzenlenmesinde Yeni Dönem ............................ 98
3.2.3. Selanikli Dokumacılara Paralarının Ödenmesi .......................................... 102 3.2.4. Çuhanın İstanbul’a Nakledilmesi:.............................................................. 105
SONUÇ .................................................................................................................... 110 KAYNAKÇA........................................................................................................... 115
vii
TABLOLAR
Tablo I 924-925/1518-19 Senelerinde Selanik’ten Alınan Çuhanın Fiyatları s. 48
Tablo II 915-923/1509-17 Tarihleri Arasında Çuha Muhasebesinin Gelir Kaynakları s. 89
Tablo III 921-925/1516-19 Yılları Arasında Selanik Çuhası Alımında Kullanılan Gelir Kaynakları s. 90
Tablo IV 1014-1015/1606-07 ve 1016-1017/1608-09 Muhasebelerine Göre Selanik’te Çuha Alımına Kaynaklık Eden Mukataalar s. 98
Tablo V 1030-1037/1621-28 Yılları Arasında Çuha Alımına Ocaklık Tayin Edilen Gelirler s. 102
Tablo VI 1034/1624-25 Senesine Ait Yeniçeri Çuhasını İstanbul’a Taşıyan Gemilerin Yükleri s. 109
viii
KISALTMALAR
a.g.e. Adı Geçen Eser
A. DVN. MHM. Bâb-ı Asâfi, Divan-ı Hümayun Kalemi, Mühimme Defterleri
A. NŞT Bâb-ı Asâfi, Nişan Kalemi Defterleri
AÜDTCFD Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi
Bkz. Bakınız
BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi
bs. Basım
BSOAS Bulletin of the School of Oriental and African Studies
C. Cilt
çev. Çeviren
D. AVM Bâb-ı Defteri, Avlonya Mukataası Kalemi Evrakı
D. BMK Bâb-ı Defteri, Baş Mukataa Kalemi Defterleri
D. BŞM Bâb-ı Defteri, Baş Muhasebe Kalemi Defterleri
D. EVM Bâb-ı Defteri, Evamir-i Maliye Kalemi Defterleri
D. HSK Bâb-ı Defteri, Haslar Mukataası Kalemi Defterleri
DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
ed. Editör
EHR The Economic History Review
EI2 Encylopedia of Islam, 2nd Edition
EJ Encyclopædia Judaica
GAAD Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi
Haz. Hazırlayan
hük. Hüküm
ix
IJMES International Journal of Middle East Studies
IJTS International Journal of Turkish Studies
IRCICA Research Centre for Islamic History, Art and Culture
İA Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi
İFM İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası
JEH The Journal of Economic History
JEEH Journal of European Economic History
JESHO Journal of the Economic and the Social History of the Orient
JMH The Journal of Modern History
JTS Journal of Turkish Studies
KK Kamil Kepeci Tasnifi
Krş. Karşılaştırınız
MAD Maliyeden Müdevver Defterler Serisi
MD Mühimme Defteri
MDZ Mühimme Defteri Zeyli
MHR Mediterranean Historical Review
No. Numara
RE.M.M.M. Revue du Monde Musulman et de la Mediterranée
Review Review: A Journal of the Fernand Braudel Center
REJ Revue des Études Juives
s. Sayfa
TD Tarih Dergisi
TED Tarih Enstitüsü Dergisi
TT Tapu Tahrir Defteri
TTK Türk Tarih Kurumu
x
t.y. Basım Tarihi Yok.
v. Varak
yay. Yayımlayan
GİRİŞ Osmanlı devri Selanik yünlü dokumacılığını anlamaya yönelik herhangi bir
çalışma, araştırmacının birbirinden bir hayli farklı iki saha hakkında asgari seviyede
bilgiye sahip olmasını gerektirmektedir. Bu sahalardan ilki Osmanlı iktisat tarihi,
diğeri ise Osmanlı Yahudiliği tarihidir. Osmanlı tarihinin diğer alanlarıyla
karşılaştırıldığında, Osmanlı iktisat ve ticaret dünyasını konu alan monografilerin
sayıca yeterli seviyede olmadığı dikkati çekmektedir. Her ne kadar XX. yüzyılın
ikinci yarısıyla birlikte, Osmanlı medeniyetini aynı zamanda canlı bir iktisadi bünye
olarak kabul eden anlayış yaygınlık kazansa da1, Osmanlı büyümesinin altında yatan
maddi nedenler bugün için bütünüyle aydınlatılabilmiş değildir.
Osmanlı iktisadi hayatını konu edinen çalışmalar arasında, Osmanlı
dokumacılık merkezlerine dair hazırlanan araştırmalar bizim açımızdan ayrı bir yer
tutmaktadır. XVI. ve XVII. yüzyıllarda faaliyet gösteren diğer Osmanlı dokumacılık
merkezlerine dair yapılan çalışmaların temin ettiği veriler, Selanik yünlü
dokumacılığını anlayabilmek açısından iyi bir karşılaştırma malzemesi olarak
kullanılabilir. Bunlar arasında en ayrıntılı biçimde incelenen merkez, transit ipek
ticaretinin yanı sıra ipekli imalatı ile meşhur olan Bursa olmuştur2. Bir dönem
Osmanlı ticari hayatının atardamarı mesabesinde yer alan bu dokumacılık
merkezinin, XVI. yüzyılın sonuyla birlikte hissedilen genel fiyat artışından nasıl
etkilendiğine dair müstakil bir çalışmanın kaleme alınmış olması, bize yeni bir bakış
açısı kazandırmaktadır3. Böylece hemen hemen aynı dönemde ciddi bir buhrana
girdiği iddia edilen Selanik yünlü dokumacılığının karşı karşıya kaldığı güçlükleri
tarif etmek daha kolay bir hal almaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda üretilen yünlü kumaşlar üzerine bugüne değin
hazırlanan çalışmalar ise çok daha az sayıdadır. Bunlar arasında Todorov’un Sofya
1 Halil İnalcık, “Impact of the Annales School on Ottoman Studies and New Findings”, Review, C: I, No: 3-4, 1978, s. 69-96. 2 Halil İnalcık, “15. Asır Türkiye İktisadî ve İçtimaî Tarihi Kaynakları”, İFM, C: XV, No: 1-4, 1953-1954, s. 51-57; Halil İnalcık, “Bursa I: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”, Belleten, C: XXIV, No: 93, 1960, s. 45-103; Halil İnalcık, “Bursa and the Commerce of the Levant”, JESHO, C: III, No: 2, 1960, s. 131-147; Fahri Dalsar, Türkiye Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, 1960; Murat Çizakça, “A Short History of the Bursa Silk Industry (1500-1900)”, JESHO, C: XXIII, No: 1-2, 1980, s. 142-152. 3 Murat Çizakça, “Price History and the Bursa Silk Industry: A Study in Ottoman Industrial Decline, 1550-1650”, The Journal of Economic History, C: XL, No: 3, 1980, s. 533-550.
ve Filibe’yi konu alan araştırması4, incelediği zaman dilimi bakımından tezimizin
ilgilendiği döneme bir hayli uzaktır. Bununla birlikte XVII. yüzyılın başı için, tiftik
yünü kullanılarak imal edilen sof ve muhayyerleri önemli bir ticari değer taşıyan
Ankara yünlü imalatı hakkında önemli iki kaynak bulunmaktadır5. Osmanlı
dokumacılık tarihi bakımından önemli bir yer tutan bir diğer yünlü imalatı merkezi
ise, bir ölçüye kadar Selanik’in kaderini paylaşan Safed’dir. Bu kentteki yünlü
dokumacılık, İspanyol kökenli Yahudilerin kitleler halinde bölgeye yerleşmesinden
sonra hızlı bir tırmanışa geçmiştir. Safed’deki dokumacılık faaliyetleri üzerine şu ana
değin iki ayrı makale yayımlanmıştır. Bunlardan ilki İbranice kaleme alındığından
istifade edilmesi oldukça güçtür6. Schwarzfuchs tarafından neşredilen diğer çalışma
ise, aslen Safed tekstil sanayiini ele alarak bölge Yahudiliğinin gerilemesini
incelemektedir7. Elbette, şu ana kadar zikredilen dokumacılık merkezlerini bir üst
çatı altında birleştirmeyi deneyen herhangi bir çalışmanın bulunmaması, Osmanlı
tekstil imalatı tarihinin bütüncül bir biçimde kavranmasını engellemektedir.
XVI. yüzyılda Akdeniz havzasının önde gelen yünlü dokuma
merkezlerinden biri haline gelen Selanik’in bu şöhreti, daima aynı dönemde kentte
canlı bir ticari ve iktisadi hayat sürmekte olan İspanyol kökenli Yahudilerin
varlığıyla bağlantılı olarak dile getirilmektedir. Selanik yünlü imalatının en azından
üretim safhasında Yahudi dokumacıların sahip olduğu tartışmasız tekel, konuyu ister
istemez Selanik Yahudi cemaatinin tarihiyle yakından ilişkili hale getirmektedir.
Elbette bu durum da, tezimize kaynaklık eden diğer materyaller gibi, Osmanlı
Yahudi tarihi araştırmalarının taşıdığı hususiyet ve zayıflıkları değerlendirme
zaruretini doğurmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Yahudi toplulukları ile ilgili herhangi
bir konuda inceleme yapmak isteyen bir araştırmacının önündeki en büyük
4 Nikolay Todorov, “19. Yüzyılın İlk Yarısında Bulgaristan Esnaf Teşkilâtında Bazı Karakter Değişmeleri”, İFM, C: XXVII, No: 1-2, 1967-1968, s. 1-36. 5 Özer Ergenç, “1600-1615 Yılları Arasında Ankara İktisadî Tarihine Ait Araştırmalar”, Türkiye İktisat Tarihi Semineri, ed. Osman Akyar, Ünal Nalbantoğlu, Ankara, 1975, s. 145-168; Suraiya Faroqhi, “Mohair Manufacture and Mohair Workshops in Seventeenth Century Ankara”, İFM, C: XLI, No: 1-4, 1982-1983, s. 211-236. 6 Şemuel Avitsur, “Safed-XV. Yüzyılda Bir Yünlü Dokuma Merkezi”, Sefunot, C: VI, 1962, s. 41-69 (İbranice). 7 Simon Schwarzfuchs, “La Décadence de la Gallilèe Juive du XVIe Siècle et la Crise du Textile au Proche Orient”, Revue des Études Juives, No: 121, 1962, s. 169-179.
engellerden biri, bugüne değin Osmanlı Yahudilerine dair telif edilen ilk elden
kaynakların ve araştırma eserlerinin ekseriyetle ciddi bir nesnellik sorunu
taşımasıdır. Konuyla ilgili mevcut eserlerin büyük çoğunluğu, bilimsel araştırma
teknikleri yerine popüler bir üslubun hakim olduğu derlemeler hüviyeti
taşımaktadırlar. Kimi hallerde akademik çevrelere de sirayet eden bu bilimsel
zayıflık, Osmanlı Yahudiliğinin incelenmesinde nesnellik ve tarafsızlık ölçütlerinin
ihmal edilmesi sonucunu doğurabilmektedir. Osmanlı Yahudilerine dair kaleme
alınan en ciddi araştırma eserlerinde dahi, mevzunun bizatihi ihtiva ettiği
hassasiyetten ötürü, sıklıkla tekrarlanan duygusal yaklaşımlar yer alabilmektedir.
Görünüşe göre, bunun başlıca iki nedeni bulunmaktadır. Öncelikle İbrani
tarihçiliğinin yeni bir canlanma evresine girdiği XVI. yüzyılın başından itibaren
İbranice vekayinamelerde ortaya çıkan Osmanlı imajı, kendinden sonra gelen Yahudi
kuşakları esaslı biçimde etkilemiştir. İspanya ve Portekiz başta olmak üzere,
Avrupa’nın birçok ülkesinden kovulan Yahudilere kucak açan Osmanlı sultanları,
XVI. yüzyıl İbrani kaynaklarında çoğu defa kendilerinden minnet ve şükran
duygularıyla bahsedilen tarihi şahsiyetler niteliğini kazandılar. Bu durum en veciz
ifadesini, Osmanlı padişahlarının dünya üzerindeki tüm Yahudileri Filistin’de
toplayarak kurtuluşa ermelerini sağlayacakları biçiminde, Kandiye hahamı Eliya
Kapsali’nin tarihinde8 ve zalim Hıristiyan hükümdarlara kıyasla cömert ve hayırsever
Osmanlı sultanlarını öven Mısırlı Yosef Sambari’nin vekayinamesinde bulmuştur9.
Bu iki öncü çalışma dışında, XVI. ve XVII. yüzyıllarda kaleme alınan İbranice
eserlerin de geneli itibariyle aynı zihniyeti yansıttıklarını söylemek mümkündür.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışına değin geçen uzun sürede, Osmanlı Yahudi
tebaasının devlete bakış açısında köklü değişimler yaşanmadığından, Osmanlı
Yahudilerinin tarihini yeni bir gözle yazma ihtiyacı doğmamıştır10.
8 Uriel Heyd, “Osmanlı Tarihi için İbranice Kaynaklar”, VI. Türk Tarih Kongresi, Ankara 20-26 Ekim 1961, Ankara, TTK Basımevi, 1967, s. 296-298. 9 Mark R. Cohen, Haç ve Hilâl Altında: Ortaçağlarda Yahudiler, çev. Ahmet Fethi, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1997, s. 268, not 1. 10 Osmanlı Yahudi toplumunu inceleyen öncü çalışmalar ve bu çalışmaların müellifleri hakkında derli toplu bilgi için bkz.: Giacomo Saban, “Osmanlı Yahudileri’nin İlk Tarihçeleri”, Tarih ve Toplum, No: 29, 1986, s. 313-316. Ayrıca ağırlıklı olarak cumhuriyet devrini kapsamasına rağmen, Osmanlı ve Türkiye Yahudilerini ve Museviliğini konu alan ve Türk okuyucuya ulaşan araştırmaların ayrıntılı bir dökümü için bkz.: Rıfat N. Bali, Türkiye’de Yayımlanmış Yahudilikle İlgili Kitap, Tez ve Makaleler Bibliyografyası (1923-2003), İstanbul, Turkuaz Yayınları, 2004.
Osmanlı İmparatorluğu sınırları dahilinde yaşayan Yahudi topluluklarına
dair yapılan incelemelerin duygusal bir yaklaşımla ele alınmasına neden olan
etkenlerden bir diğeri ise, Osmanlı Yahudi tebaasının 1492 yılını esas alarak yaptığı
anma merasimleridir. Sefarad Yahudilerinin Osmanlı topraklarına kabulünün 400. ve
500. yılı anısına yapılan faaliyetler, Osmanlı Yahudiliği tarihçiliği üzerindeki
duygusal sis perdesinin kalınlaşmasına yardımcı olmuştur11. Bu noktada 500.
yıldönümü etkinlikleri arasında yayımlanan bazı kitapların, ciddi bir akademik
disiplinin örnekleri olmasına karşın, anlaşılır nedenlerle, meseleye yeni bir bakış
açısı kazandırmaktan ziyade bilinen kalıpları tekrarlayan derleme eserler niteliğini
taşıdıklarını belirtmek gerekir12.
Selanik yünlü dokumacılığı üzerine hazırlanan bu tez, kaynaklar açısından
birtakım güçlükleri beraberinde getirmektedir. Bu güçlüğün önde gelen
nedenlerinden biri, Osmanlı dönemi Selanik yünlü imalatına Osmanlı iktisat tarihi
üzerine yazılan hemen her kitapta değinilmesine rağmen, konuyu derinlemesine
inceleyen çalışmaların ya erişilmesi ve kullanılması son derece güç yayınlar ya da
sayıca pek fazla olmayan nispeten kısa araştırmalar olmasıdır. Sanayi öncesi
toplumlarda en gelişkin sınai faaliyetin, kumaş üretimi olduğu yaygın kabul gören bir
görüş olmasına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’nun yünlü kumaş imalatında ilk akla
gelen merkezlerden biri olan Selanik için, XVI. ve XVII. yüzyıllardaki yünlü
dokuma faaliyetlerini kapsayan Türkçe bir çalışma neredeyse yoktur. Halil
Sahillioğlu tarafından yazılan “Yeniçeri Çukası ve II. Bayezid’in Son Yıllarında
Yeniçeri Çukası Muhasebesi”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2-3,
İstanbul (1973-74) adlı makale, bu konuda elimizde bulunan tek Türkçe çalışmadır.
Bununla birlikte Sahillioğlu’nun bu makalede, esas itibariyle devletin kapıkulu
ocakları için Selanik’ten satın aldığı yıllık kumaşın kayıtlarını ihtiva eden bir
muhasebe defterinden yola çıkarak, devletin Selanik yünlü imalatı ile olan ilişkisini
11 Osmanlı İmparatorluğu’na iltica eden Yahudilerin gelişlerinin 400. yılı kutlamaları için bkz.: Mahir Aydın, “Musevilerin Osmanlı Topraklarına Kabûlünün 400. Yıldönümü Kutlamaları”, Osmanlı Araştırmaları, C: XIII, 1993, s. 29-38; 500. yıl kutlamaları için bkz.: Salâhi R. Sonyel, “Osmanlı İmparatorluğu’na Yapılan İlk Musevi Göçlerinin Beşyüzüncü Yıldönümü”, Belleten, C: LVI, No: 215, 1992, s. 201-206. 12 Osmanlı Yahudiliği tarihi söylemi için, bizzat kendi söylemi tartışmalı olan şu seri makalelere bkz.: Rıfat N. Bali, “Osmanlı/Türk Yahudiliği Tarihi ile İlgili Yayınlar ve İçerdikleri Tarih Söylemi”, Toplumsal Tarih, C: VI, No: 32, 1996, s. 58-61; C: VI, No: 33, 1996, s. 57-62; C: VI, No: 34, 1996, s. 34-36.
incelediğini belirtmek gerekir. Bu nedenle konumuz açısından vazgeçilmez bilgiler
temin etmesine rağmen, zikredilen makale bize Selanik’teki üretim süreci ve ürünün
pazarlanma yöntemleri hakkında yardımcı olmamaktadır.
Yukarıda adı geçen makale dışında, Selanik yünlü dokumacılığı inceleyen
başka bir Türkçe kaynak bulunmamaktadır. Buna karşın XX. yüzyılın başından
itibaren, Selanik Yahudi cemaatinin toplumsal ve kültürel hayatına hasredilmiş
çalışmalar dışında, yabancı araştırmacılar tarafından kentte sürdürülen dokumacılık
faaliyetlerine dair birtakım yazılar yayımlanmıştır. Bunların başında bizim maalesef
temin edip kullanma imkanına kavuşamadığımız I. S. Emmanuel’in Historie de
L’Industrie des Tissus des Israélites de Salonique, Paris (1935) adlı kitabı
gelmektedir. Selanik yünlü dokumacılığını inceleyen bu müstakil çalışma, görünüşe
göre, yazarın aynı basım tarihini taşıyan Historie des Israélites de Salonique,
Thonon-Paris (1935-1936) adlı daha geniş kapsamlı çalışmasından yapılan bir ayrı
basımdır.
Selanik’teki yünlü kumaş dokumacılığı kentte yaşamakta olan Yahudi
nüfusa ait bir meslek kolunu teşkil ettiğinden, konu Yahudi araştırmacılar arasında
geniş ilgi uyandırmıştır. Bunlar arasında Shemuel Avitsur’un, “Selanik’te Yünlü
Dokuma Sanayi” Sefunot, 12 (1971-78), s. 145-68 ve A. Shohat’ın “Selanik’te
Sultanın Giyimi”, Sefunot, 18 (1978), s. 169-188 adlı makaleleri İbranice kaleme
alınarak İsrail’de yayımlanmıştır. Mutlu bir tesadüf eseri bu iki makaleyi elde etmek
mümkün olduğu halde, aşılması güç dil zorluğu nedeniyle bu tezde kullanmak
mümkün olmamıştır. Yine İsrail’de, Bar-Ilan Üniversitesi’nde neşredilen Simon
Schwarzfuchs’a ait “Quand commença le déclin de l’industrie textile des Juifs de
Salonique?”, The Mediterranean and the Jews Banking, Finance and
International Trade (XVI-XVIII centuries), ed. A. Toaff, S. Scwarzfuchs, Ramat-
Gan (1989), s. 215-235 adını taşıyan makalede, İbrani ve Fransız kaynaklarının ışığı
altında Selanik yünlü dokumacılık sektörünün hangi tarihte gerilemeğe başladığı
tartışılmaktadır. Gilles Veinstein, “Sur la draperie Juive de Salonique (XVIe-XVIIe
siècles)”, Revue du Monde Musulman et de la Méditerranée, 66 (1992-94) isimli
makalesinde, Osmanlı tarihçilerinin konuyla ilgili saptamalarını bazı Osmanlı arşiv
belgelerinin yardımıyla değerlendirme yolunu seçmiştir.
Selanik yünlü dokumacılığı üzerine en kapsamlı araştırmalar, Osmanlı
dönemi Balkan yerleşimlerinin toplumsal ve ekonomik gelişimi hakkında bir doktora
tezi hazırlayan Benjamin Braude’dan gelmiştir13. Braude, aslen doktora çalışması
içinde kullandığı verilerden yola çıkarak Selanik yünlü dokumacılığının menşei,
dokumacılık faaliyetlerinin gelişimi, Selanik yünlülerinin uluslararası ticaretteki yeri,
Avrupa milletlerinin rekabeti karşısında Selanik kumaşlarının pazar payı ve yünlü
sanayisinin gerilemesi üzerine muhtelif makaleler yayımlamıştır. Bu makalelerden
ilki “International Competition and Domestic Cloth in the Ottoman Empire, 1500-
1650: A Study in Undevelopment”, Review: A Journal of the Fernand Braudel
Center, II (3) (1979), s. 437-451 adıyla Binghamton’da neşredilmiştir. Braude bu
makalesinde, özellikle İngiliz yünlü kumaşlarının Doğu Akdeniz iskelelerine
gelmesinin ve Balkan yününe yönelik Avrupa talebinin artmasının, Selanik yünlü
imalatı üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri incelemektedir. Araştırmacının “Doğu
Akdeniz Ekonomisinde Selanik Yünlülerinin Üretimi” Pea’mim, 15 (1983), s. 82-95
künyesiyle yayımlanan makalesi, İbranice kaleme alınmış olup maalesef bu
makaleye ulaşmak mümkün olmamıştır. Braude tarafından konu üzerine neşredilen
önemli bir diğer makale, “The Rise and Fall of Salonica Woollens, 1500-1650:
Technology Transfer and Western Competition”, Mediterranean Historical
Review, 6: 2 (1991), s. 216-236 adını taşımaktadır. Yazar bu çalışmasında, Selanik
yünlü sanayiinin teknolojik kökenlerine özel bir yer ayırmakta ve Selanik’te yünlü
dokumacılığının üretim kapasitesi hakkında değerlendirmeler yapmaktadır.
Konu üzerine şu ana değin yapılan çalışmaların belirgin özelliklerinden biri,
Osmanlı arşiv belgelerini ve Osmanlıca ana kaynakları ihmal etmeleridir. Selanikli
yünlü dokumacılardan bahsedilirken sıkça tekrarlanan birkaç mühimme kaydı
dışında, yukarıda sayılan araştırmalar, konuya ya İbrani kaynakları ya da bu
dönemde tutulan batılı kaynakların gözüyle bakmaktadırlar. Elbette, özellikle Yahudi
asıllı araştırmacılar açısından, XVI. ve XVII. yüzyıllara ait İbranice kaynaklar,
zengin bir tarihsel malzeme oluşturmaktadır. Genel olarak Osmanlı tarihi, özel olarak
13 Benjamin Braude, Community and Conflict in the Economy of the Ottoman Balkans, 1500-1650, (basılmamış doktora tezi), Harvard University, 1978.
ise Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Yahudilerin tarihi açısından İbranice
kaynakların ne denli önem taşıdığı çeşitli platformlarda dile getirilmiştir14.
Konumuzu ilgilendiren devre ait Yahudi kaynakları kabaca ikiye ayrılır.
Bunlardan ilki, Osmanlı siyasi tarihine kıymetli katkılar yapan İbranice
vekayinamelerdir15. Fakat bizim açımızdan çok daha büyük ehemmiyete sahip olan
kaynak türü, yabancı literatürde responsa adıyla bilinen Yahudi fetva mecmualarıdır.
XVI. ve XVII. yüzyıllarda, İtalya ve Osmanlı İmparatorluğu’nda zengin bir responsa
külliyatı oluştuğu bilinmektedir. Soru ve cevaplar üzerine kurulu bu mecmualar,
muhtelif konularda yöneltilen sorulara karşı hahamların Musevi hukukundan yaptığı
çıkarımlara göre verdiği cevapları ihtiva etmektedir16. Bu nedenle kimi zaman,
Yahudiler tarafından işletilen Selanik yünlü dokuma sanayii üzerine Osmanlı arşiv
belgelerinde rastlanamayacak türden bilgilere, bu cevaplardan ulaşmak mümkün
olabilmektedir. Elinizdeki çalışmanın en büyük eksikliği, Selanik’teki dokumacılık
faaliyetlerine, dokumacıların toplumsal hayatlarına ve kumaşın işlenme sürecine
yakından bakmamızı sağlayacak bu tür belgelere erişememiş olmasıdır.
Bununla birlikte bu tez, bugüne değin hiç kullanılmamış olan birtakım
Osmanlı arşiv belgelerinin yardımıyla konuya yeni bir yaklaşım getirmeği
hedeflemektedir. Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altında bulunan gayrimüslim
azınlıkların toplumsal hayatlarına dair yapılacak herhangi bir çalışmada, Osmanlı
arşiv belgelerinin ne denli önemli bir yer tutabileceği bu sahanın farklı isimleri
tarafından dile getirilmiştir17. XX. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte, Osmanlı
14 Jacob Landau, “Hebrew Sources for the Socio-Economic History of the Ottoman Empire”, Der Islam, C: LIV, 1977, s. 205-212; Jacob M. Landau, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi Hakkında İbranice Kaynaklar”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara 11-15 Ekim 1976, C: II, Ankara, TTK Basımevi, 1981, s. 1027-1032; Uriel Heyd, a.g.e., s. 295-303. 15 Uriel Heyd, a.g.e., s. 296-300. 16 Responsa literatürünün ne tür bilgiler ihtiva ettiği ve bünyesinde barındırdığı muhtemel eksiklikler hakkında bkz.: Aryeh Shmuelevitz, “The Responsa as a Source for the History of the Ottoman Empire”, Ottoman History and Society: Jewish Sources, Istanbul, The Isis Press, 1999, s. 19-28 (Bu yazı, yazarın The Jews of the Ottoman Empire in the Late Fifteenth and Sixteenth Centuries: Administrative, Economic, Legal and Social Relations as Reflected in the Responsa, Leiden, E. J. Brill, 1984 adlı çalışmasının 1-9 sayfaları arasından alınmıştır); Marc D. Angel, “The Responsa Literature in the Ottoman Empire as a Source for the Study of Ottoman Jewry”, The Jews of the Ottoman Empire, ed. Avigdor Levy, Princeton, The Darwin Press, Inc., 1994, s. 669-685. 17 Halil İnalcık, “Ottoman Archival Materials on Millets”, Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, ed. Benjamin Braude ve Bernard Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers, 1982, s. 437-449; Amnon Cohen, “Ottoman Sources for the History of Ottoman Jews: How Important?”, The Jews of the Ottoman Empire, ed. Avigdor Levy, Princeton, The Darwin Press, Inc., 1994, s. 687-704.
Yahudilerini Osmanlı arşiv belgelerinin tanıklığıyla değerlendiren öncü çalışmalar
kağıda dökülmeğe başlanmıştır. Örneğin, son zamanlarda Feridun M. Emecen
tarafından Manisa Yahudileri üzerine yayımlanan araştırma18, tahrir defterlerinin
sağladığı malumatı yoğun biçimde kullanmasıyla diğerlerinden ayrılmaktadır.
Böylece Yahudilere ait kaynakların doğrudan kullanılamamasının yarattığı
eksikliğin, muazzam bir yekuna ulaşan Osmanlı kaynakları vasıtasıyla önemli ölçüde
telafi edilebileceği anlaşılmaktadır. Dini azınlıklar hakkında bilgi veren Osmanlı
arşiv kaynakları arasında, tezimizin konusu bakımından, Selanik kent dokusunun ve
toplumsal hayatın içine sızmamızı sağlayacak şeriyye sicillerinin en ayrıcalıklı yeri
tutması beklenebilirdi19. Ama ne yazık ki, Selanik şeriyye sicillerinin, ancak XVII.
yüzyılın son yıllarından itibaren gelen kayıtları bugün elimizdedir.
Şeriyye sicilleri gibi merkezi öneme sahip bir kaynak türünden yoksun
olmamıza rağmen, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan birçok belge ve defter
fonu tezimizi besleyen bilgi tabanını teşkil etmeğe devam etmektedir. Bunlar
arasında iki ayrı defter türü, bizim açımızdan özel bir ehemmiyete sahiptir. Osmanlı
tarihçiliğinin en yoğun kullanılan defter serisi olma özelliğini taşıyan Mühimme
defterleri, elbette bizim tezimiz açısından da vazgeçilmez bir kaynak olma vasfını
taşımaktadır. Mühimme defterlerinden Selanik yünlü dokumacılığı ile ilgili çıkarılan
hükümlerin önemli bir kısmı, birbirini tekrar eder niteliktedir. Fakat her şeye rağmen,
bazı mühimme kayıtlarındaki tafsilat ve devletin Selanikli dokumacılarla tesis ettiği
özel ilişkiye dair verdiği malumat göz ardı edilemeyecek cinstendir. Konumuzu
ilgilendiren mühimme kayıtları, 980/1572-73 tarihinden itibaren kesafet
kazanmaktadır.
Tez kapsamında en fazla yararlandığımız bir başka defter türü ise, ahkam
ve maliye ahkam defterleridir. Kamil Kepeci ve Maliyeden Müdevver Defterler
tasifleri içinde dağınık halde bulunan bu defterlerin ihtiva ettiği kayıtlar, mühimme
hükümleriyle benzerlik göstermektedir. Ancak bu defterlerin çoğunda, belirgin
biçimde mali konulara öncelik verilmiştir. Bu nedenle tezimizin iktisadi vechesi göz
18 Feridun M. Emecen, Unutulmuş Bir Cemaat: Manisa Yahudileri, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1997. 19 Örnek olarak bkz.: Amnon Cohen, A World Within: Jewish Life as Reflected in Muslim Court Documents from the Sijill of Jerusalem (XVIth Century), Philadelphia, University of Pennsylvania Center for Judaic Studies, 1994.
önüne getirildiğinde, bu defterlerde yer alan bazı hükümlerin bizim açımızdan ne
derece önem taşıdığı anlaşılacaktır. Özellikle 61 numaralı Kamil Kepeci ve 19322
numaralı Maliyeden Müdevver defterlerinde bulunan ve sırasıyla 927/1520-21 ve
932/1525-26 tarihlerini taşıyan birkaç hüküm, Selanik yünlü dokumacılığının erken
devrine ait yegane bilgi kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Geneli itibarıyla
bakıldığında ise, bu defterlerde yine mühimme kayıtlarında olduğu gibi devletin
Selanik’ten satın aldığı yıllık yünlü kumaşın miktarı, kumaşın toplanma biçimi,
devletin ödeme takvimi, ödemelerde kullanılan sıcak para kaynakları, dokumacıların
şikayetleri ve kumaşın İstanbul’a taşınması gibi konular önde gelmektedir.
Yukarıda değinildiği üzere mühimme ve ahkam defterlerinde geçen
hükümler, Selanik’teki üretim sürecine ışık tutmaktan ziyade, merkezi hükümetin
Selanik’ten yaptığı kumaş alımları etrafında yoğunlaşmaktadır. Bu belgelere
dayanarak, Selanik’te kapıkulu ocakları için işlenen ve yılın belirli dönemlerinde
görevli devlet memurlarının nezaretinde İstanbul’a yollanan kumaşlar hakkında
nispeten ayrıntılı bir tablo resmetmek mümkündür. Nitekim tez içinde bu hususa, bizi
ilgilendirdiği ölçüde ayrı bir yer açılacaktır. Fakat gözden kaçırılmaması gereken bir
husus, Selanik’teki yünlü dokuma faaliyetlerinin, üretim sürecinin ve malın
dağıtımının ilk elde adı geçen belgelerin işaret ettiğinden çok daha girift bir yapı arz
ettiğidir. Osmanlı hükümeti, Selanik’teki üretim faaliyetlerinin ayrıntılarına dair
raporlar tutmak yerine, kendi mali önceliklerini ilgilendiren hususlarda emirler
sadretme ihtiyacını duymuştur. Bu nedenle dokumacılık sektörünün işleyişini daha
iyi kavrayabilmek için, ikinci elden kaynaklara başvurmak elzemdir. Bununla birlikte
yabancı literatürde sıkça tekrarlanan bazı iddiaları, Osmanlı arşiv belgelerinin temin
ettiği malumatla karşılaştırarak denetleme imkanı da vardır.
Çalışmalarımız esnasında yoğun biçimde kullandığımız bir başka kaynak
türü ise, Kamil Kepeci ve Maliyeden Müdevver Defterler tasniflerinde yer alan
muhâsebe-i harc-ı çukahâ başlığı altında toplanabilecek defterlerdir. Bunlar,
devletin Selanik’ten aldığı kumaşların muhasebe kayıtlarını içeren ve yıllara göre
tanzim edilmiş olan defterlerdir. Bu defterlerin bilinen en erken tarihlilerinden biri,
yukarıda ismini zikrettiğimiz makalesinde Halil Sahillioğlu tarafından
yayımlanmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bu tür defterlerden – bazen tek
defter halinde, bazen farklı senelere ait defterlerle birlikte tek cilt içinde – bolca
bulunmaktadır. Çuha muhasebeleri kabaca, merkezi hükümetin Dergâh-ı âli ocakları
mensuplarına senelik olarak dağıtılan yünlü kumaşların ve bazen bu kumaşlara
astarlık olarak kullanılan pamukluların kayıtlarını ihtiva etmektedir. Bir çuha
muhasebesi, tertip edildiği sene içinde alınan kumaş için ödenen meblağın para
kaynaklarını sayarak başlar. Muhasebelerin bizim açımızdan en önemli
bölümlerinden biri, hangi yünlü kumaş cinsinden ne kadar satın alındığının
kaydedildiği bölümdür. Bu kısma bakarak, devlet tarafından Selanik piyasasından
belirtilen sene içinde ne miktarda malın çekildiğini tespit edebilmekteyiz.
Muhasebeler, yünlü kumaşların Selanik’ten toplanıp İstanbul’da dağıtılmasına kadar
geçen nispeten uzun bir zaman zarfında yapılan harcamaların bütününü
içerdiklerinden, defterin başında verilen toplam meblağ ilk bakışta yanıltıcıdır.
Devletin yünlüler için yaptığı harcamayı, mutlaka bir zira yünlü için ödenen birim
fiyatla aynı cinsten satın alınan kumaş miktarının çarpımını esas alarak hesaplamak
gerekir. Bu defterlerin mufassal olanlarının son kısmında ise, kumaşın Dergâh-ı âli
ocaklarına nasıl dağıtıldığını gösteren bir tevziat bölümü de bulunmaktadır.
Osmanlı arşiv belgeleri arasında, araştırmacıyı Selanik yünlü
dokumacılığının sayısal verilerine en fazla yaklaştıran kaynak türlerinden biri
mukataa defterleridir. Bab-ı Defteri’nin Baş Muhasebe Kalemi ve Maliyeden
Müdevver Defterler başta olmak üzre, yine Bab-ı Defteri’ye bağlı muhtelif
tasniflerde yer alan mukataa defterleri arasında, Selanik ve havalisinin mukataa
kayıtlarını havi bazı defterlere rastlamak mümkündür. Bu defterlerde Selanik ve
civarına dair verilen bilgiler bizim için önemlidir. Öncelikle bu defterlerde ismi
geçen belli başlı mukataalardan yapılan kıst el-yevm ödemeleri arasında, Selanik’ten
yünlü kumaş alımına tahsis edilen meblağların kayıtlarına ulaşmak mümkündür.
Böylece çuha muhasebelerinin giriş kısmında gösterilen ödeme kaynaklarına, ilk
elden ulaşmak mümkün olmaktadır.
12
I. BÖLÜM
SELANİK YAHUDİ YERLEŞİMİ
Selanik’in Osmanlı yönetimine girmesi, Yahudi tarihi açısından eşine az
rastlanan bir gelişmenin doğuşu anlamına gelmektedir. Bu tarihten sonra Selanik,
başta İspanyol kökenliler olmak üzere, Avrupa’dan sürgün edilen birçok Yahudinin
buluşma noktası olmuştur. Bu yönüyle Selanik, dünya tarihinde nüfusunun
çoğunluğunu Yahudilerin teşkil ettiği birkaç şehirden biri olmuştur. Bu bölümde
Selanik’in siyasi ve kültürel açıdan Osmanlı hakimiyetine girmesi, kentin ilk Yahudi
sakinleri, Avrupa kökenli Yahudilerin kente yerleşmesi ve Yahudi cemaatinin burada
oluşturduğu toplumsal yapı hakkında bilgi verilecektir.
1.1. THESSALONİKİ’DEN SELÂNİK’E
En ihtişamlı günlerini Bizans hakimiyeti altında yaşayan Selanik, bu
dönemde imparatorluğun en önemli ikinci siyasi, ticari ve dini merkezi konumuna
yükselmiştir. Bir yandan Balkanlar’ı bir baştan diğer başa kat eden ticaret yollarının
ağzında kurulan bu şehir, öte yandan yarımadanın içlerinden gelen kara ticaretini
deniz ulaşımına bağlayan korunaklı bir limana sahipti. Bu elverişli coğrafi konumu
nedeniyle Selanik, Bizans İmparatorluğu’nun Avrupa’yla yürüttüğü ticari
faaliyetlerin önemli bir kısmına ev sahipliği yapmaktaydı. Üstelik Bizans
13
İmparatorluğu adına Balkanlar’daki Grek-Hıristiyan kültürünün temsilciliğini
üstlenen kent, kuzeydeki Slav bölgelerine bu inancı taşımada öncü bir rol
oynamaktaydı.
Bununla beraber Bizans İmparatorluğu’nun gerilemesiyle birlikte Selanik
de, eski görkeminden uzaklaşmağa başladı. Bizans İmparatorluğu’nun iç karışıklıklar
ve taht kavgalarıyla geçen son yüzyıllarında kent, tedricen ticari canlılığını ve
bölgede sahip olduğu merkezi konumunu yitirmeğe yüz tuttu. Örneğin Selanik, XIV.
yüzyılın ortalarında, Kantakuzenos ve Palaiologoslar arasında vuku bulan taht
mücadelesi esnasında, şehirde çok sayıda bulunan manastırlarda ikamet etmekte olan
zelotların idaresine geçti. Hatta bu keşişlerin Sırp despotu Stefan Duşan taraftarı bir
yönetim göstermeleri üzerine, kent neredeyse Bizans’tan kopma noktasına geldi.
Bizans İmparatorluğu açısından kuşkusuz büyük bir felaket anlamına gelen bu siyasi
zaaf, Türk tarihi açısından Selanik’le ilgili ilk siyasi olayların başlangıcını
oluşturmaktadır. Bu dönemde Türk beylikleri, Kantakuzenos’un taht davasını
desteklemekteydiler. Kantakuzenos’un yardım çağrısı üzerine 1342’de Balkan
topraklarına geçen Gazi Umur Bey, bir yandan imparatorun siyasi rakiplerinin
ortadan kaldırılmasına yardım etmiş, öte yandan Kantakuzenos tarafından Selanik’e
boyun eğdirmek için girişilen harekata asker desteği sağlamıştır. Umur Bey’in
donanmasının imha edilmesinden sonra, Gazi Orhan Bey Kantakuzenos’la birlikte
hareket etmeğe devam etmiştir1.
Selanik’in Osmanlı hakimiyetine giriş hikayesi oldukça karmaşıktır. Kentin
Osmanlılar tarafından 1430 tarihinde nihai olarak fethedildiği bilinmekle birlikte,
bundan önceki kısa süreli Osmanlı yönetimlerinin tarihi ve mahiyeti üzerine ayrıntılı
bilgiler yoktur. Görünüşe göre, I. Murad devrinde Türk akıncıların Makedonya’da
düzenledikleri akınlar esnasında, 1387 yılında, Selanik Osmanlı hakimiyetine
girmiştir. Fakat bu erken tarihli Osmanlı idaresinin, Selanik’te kök salamadığı ve
tahminen 1389 senesinde Osmanlıların kentten çekildiği görülmektedir2. Bununla
birlikte Selanik, ilk esaslı Osmanlı idaresini kentin I. Bayezid tarafından 1394 yılında
1 Donald M. Nicol, Bizans’ın Son Yüzyılları (1261-1453), çev. Bilge Umar, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999, s. 208-223. 2 Donald Edgar Pitcher, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası, çev. Bahar Tırnakcı, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1999, s. 75, 77-78.
14
ele geçirilmesinden sonra yaşamıştır3. Bu dönemde, kentin henüz yoğun bir değişime
uğramadığını ve büyük ölçüde eski Hıristiyan kimliğini muhafaza ettiğini düşünmek
akla yatkındır. Osmanlıların Selanik üzerinde kurdukları bu ilk ciddi hakimiyet, I.
Bayezid’in 1402 Ankara Savaşı’nı kaybetmesi üzerine sona ermiştir. Bu savaştan
sonra Osmanlı ülkesinin dört kardeş arasında paylaşılması ve mütemadi bir saltanat
mücadelesinin patlak vermesi, tahtı ele geçirmeğe çalışan şehzadelerin dışarıdan
kendilerine destek aramaları neticesini doğurmuştur. Bu dönemde Osmanlıların
Avrupa yakasında kalan topraklarını yöneten Süleyman Çelebi, kardeşlerine karşı
verdiği taht mücadelesinde İmparator Manuel’in desteğini sağlamak maksadıyla
Selanik’i 1403 yılında Bizanslılara iade etmiştir4.
1403 tarihinden sonra Selanik’te yeniden tesis edilen Bizans idaresi,
devamlı surette karşı karşıya kaldığı Osmanlı baskısı nedeniyle sağlam bir yapıya
kavuşamadı. Nitekim Süleyman Çelebi tarafından eski sahiplerine terk edilen kent,
1411’de Musa Çelebi ve 1416’da Mehmed Çelebi tarafından iki kez kuşatıldı.
Kuşkusuz bu durum, Selanik’in tekrar Bizans İmparatorluğu’nun hakimiyetine
geçmesinden sonra bile, kente yönelik Türk siyasi ilgisinin sona ermediğini
göstermektedir. Selanik’e yönelik Osmanlı ilgisinin varlığını kanıtlayan bir diğer
hadise, 1423 yılında kentin Venediklilerin eline geçmesine Osmanlı hükümetinin
verdiği tepkidir. 1421-23 seneleri arasındaki buhranlı günlerde çok zor bir duruma
düşen Selanik halkı, artık Bizans imparatorunun kendilerini koruyacak gücünün
kalmadığını anlamışlardı. Kent ahalisi, Venedik ve Türk yanlıları olmak üzere ikiye
ayrıldı. Bizans’tan yardım alma umudunun iyice tükendiğini gören kent despotu
Andronikos, belirli şartlar karşılığında şehri Venediklilere teslim etti. Ancak
Venediklilerin başlangıçta kararlaştırılan şartlara riayet etmemeleri, kentteki Türk
taraftarı hizbin sayısının hızla artması sonucunu doğurdu. Üstelik Osmanlı Devleti,
Selanik’in 1423 yılında el değiştirmesini tanımadığını her resmi zeminde dile
getirmekteydi. II. Murad’a göre bir defa İslam toprağı haline gelmiş olan Selanik’in,
Bizans’tan koparılarak Venedik’e teslim edilmesi kabul edilemeyecek bir
3 Fahameddin Başar, Osmanlı Kaynaklarına Göre Osmanlı-Bizans Münasebetleri (1299-1451), (basılmamış doktora tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991, s. 242-245. 4 G. Dennis, “1403 Tarihli Bizans-Türk Antlaşması”, çev. Melek Delilbaşı, AÜDTCFD., C: XXIX, No: 1-4, 1971-78, s. 157-161.
15
gelişmeydi5. Dolayısıyla 1423 senesi, Venedik ile Osmanlı Devleti arasındaki uzun
bir diplomatik krizin habercisi ve 1430 senesine kadar süren Venedik-Osmanlı
savaşının başlangıcı oldu6.
Nihayet 1430 tarihiyle birlikte, Selanik nihai olarak Osmanlı egemenliğine
girdi. Bu tarihten itibaren, şehirde ağır ilerleyen fakat etkili bir İslamlaşma süreci
kendini hissettirmeğe başladı. Öncelikle fethin hemen ardından II. Murad, yıkımın
eşiğine gelen kenti yeniden iskan edebilmek amacıyla şehirden kaçan Yunanlıları
tekrar eski memleketlerinde yerleşmeğe çağırdı. Kuşatmanın uzaması üzerine kentte
yağma yapılmasına izin verildiğinden7, şehir halkının önemli bir bölümü Osmanlı
askerlerince esir alınmıştı. II. Murad, kimi önde gelen esirlerin fidyelerini bizzat
ödeyerek serbest kalmalarını sağladı ve bunları yeniden Selanik’e yerleşmeleri için
teşvik etti. Bunlarla yetinmeyen padişah, kenti ikinci ziyaretinde Yenice-i
Vardar’dan getirttiği 1000 kadar Türk göçmeni yeni fethedilen şehre yerleştirdi8.
Geleneksel Osmanlı fetih yöntemlerine uygun olarak, şehirdeki mal varlığını tespit
etmek amacıyla ilk Selanik tahriri tertip edildi9. Bu esnada birtakım kilise ve
manastırların, eski maliklerinin elinden alınarak devlet malı haline getirildiği
sanılmaktadır. Kent üzerindeki Osmanlı varlığını pekiştirmeye yönelik bu ilk
düzenlemelere rağmen, şehrin Osmanlı idaresinde geçen ilk yıllarında Selanik’te
kalabalık bir Türk nüfusun bulunmadığı açıktır. Hatta Selanik’in Grek-Ortodoks
halkının, Osmanlı fethinden sonra kısmi bir toparlanma sürecine girdiğini ve dini
yapılanmalarını yenileyebildiğini söylemek mümkündür10.
5 Halil İnalcık, “Byzantium and the Origins of the Crisis of 1444 Under the Light of Turkish Sources”, Actes du XIIe Congrès International D’Études Byzantines, C: II, Beograd, 1964, s. 160. 6 Melek Delilbaşı, “Selânik’in Venedik İdaresine Geçmesi ve Osmanlı-Venedik Savaşı (1423-1430)”, Belleten, C: XL, No: 160, 1976, s. 573-588; Halil İnalcık, “Murad II”, İA, C: VIII, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1979, s. 601-605. 7 M. Tayyib Gökbilgin, “Selânik”, İA, C: X, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1980, s. 341. 8 Osmanlı iskan siyasetinde önemli bir yer tutan sürgünler için bkz.: Ömer Lütfi Barkan, “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler”, İFM, C: XI, No: 1-4, 1949-50, s. 542-569, C: XIII, No: 1-4, 1951-52, s. 56-78, C: XV, No: 1-4, 1953-54, s. 209-237. 9 Osmanlı fetih yöntemleri hakkında bkz.: Halil İnalcık, “Ottoman Methods of Conquest”, Studia Islamica, C: II, 1954, s. 103-129. 10 Speros Vryonis Jr., “The Ottoman Conquest of Thessaloniki in 1430”, Continuity and Change in Late Byzantine and Early Ottoman Society, ed. Anthony Bryer, Heath Lowry, Birmingham, The University of Birmingham Centre for Byzantine Studies, 1986, s. 281-321; Melek Delilbaşı, “Selânik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliğinin Kurulması”, Belleten, C: LI, No: 199, 1987, s. 75-101.
16
XV. yüzyılın ortalarından itibaren Selanik’in nüfus yapısı ve mimari
çehresinde yaşanan değişim hızlanmağa başladı. Kentin 1478 yılına ait mevcut ilk
tahrir defteri üzerinde yapılan incelemeler, bu dönemde hatırı sayılır bir miktarda
Türk yerleşimcinin Selanik’e geldiğini ortaya koymaktadır. Tahrir defterinde,
Hıristiyan mahallelere tabi cemaatler halinde teşkilatlandıkları görülen bu yeni Türk
nüfus, çok büyük ihtimalle II. Mehmed’in izlediği faal nüfus politikası sonucu,
merkezi hükümet tarafından Selanik’te iskan edilmelerine karar verilen
sürgünlerden oluşmaktaydı. Nitekim II. Murad devrinde Yenice-i Vardar’dan
getirilenlerle birlikte, artık şehirde ciddi bir yekuna ulaşan bu göçmenlerin genellikle
üretken bir kentli tabakayı temsil etmeleri, Selanik’in ekonomik açıdan
kuvvetlendirilmesi ve kentin toplumsal yapısının yeniden düzenlenmesi hususunda
Osmanlı Devleti’nin gösterdiği hassasiyeti gözler önüne sermektedir11. Kentteki
nüfus yapısının değişmesiyle birlikte, Selanik’in mimari görünümü de esaslı biçimde
değişmeğe başlamıştır. Şehrin ele geçirilmesinden hemen sonra II. Murad tarafından
inşa ettirilen mescit ve hamam, gittikçe kalabalıklaşan Müslüman nüfusun
ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalınca, birçok Osmanlı seçkini vasıtasıyla kent
İslam mimarisinin yeni örnekleriyle bezenmiştir. Bununla beraber kentin Osmanlı
yönetimiyle birlikte XVI. yüzyılda yeniden ticari bir ivme kazanmasının ardından,
Selanik’teki ticari yapıların sayısı oldukça artmıştır12.
1.2. YİTİK BİR YAHUDİ CEMAATİ (1492’DEN ÖNCE)
Selanik’in nihai olarak Osmanlı egemenliğine gireceği son kuşatma
esnasında, kentte az sayıda da olsa, belirli bir Yahudi nüfus barınmaktaydı. Kentin
Venedik idaresine geçtiği 1423 yılında, kent Yahudileri sayıca önemli sayılabilecek
bir mevcuda sahip olmalarına rağmen, Osmanlı tehdidi ile geçen son yıllarda bu
11 Heath W. Lowry, “ ‘From Lesser Wars to the Mightiest War’: The Ottoman Conquest and Transformation of Byzantine Urban Centers in the Fifteenth Century”, Continuity and Change in Late Byzantine and Early Ottoman Society, ed. Anthony Bryer, Heath Lowry, Birmingham, The University of Birmingham Centre for Byzantine Studies, 1986, s. 327-329. 12 M. Kiel, “Notes on Some Turkish Monuments in Thessaloniki”, Balkan Studies, C: XI, No: 1, 1970, s. 129-140; Gökbilgin, a.g.e., s. 342-344.
17
kitlenin önemli bir kısmı şehri terk etmeği seçmiştir13. Yine de kent fethedildiği
esnada, Selanik’te iki faal Yahudi ibadethanesi bulunmaktaydı14.
Bu noktada ikinci el kaynakların, kökleri Bizans dönemine uzanan Selanik
Yahudi cemaati hakkında verdikleri bilgiler, beraberinde birtakım güçlükleri de
getirmektedir. Bu kaynakların ifadelerine göre, Grekçe konuşan ve Grek kültürünün
temel değerlerini benimseyen Romaniot Yahudileri, Selanik’in Osmanlı
hakimiyetine girdiği günlerde kentte bulunan yegane Yahudi topluluğunu teşkil
etmekteydi. Bunların başlangıçta nispeten az bir sayıya tekabül ettikleri tahmin
edilmektedir. Fakat bir süre sonra, Selanik’in Osmanlı idaresi altına girmesinin
yarattığı fırsatlardan ve özgürlük ortamından faydalanmak isteyen yeni Yahudi
ailelerin kente yerleştikleri rivayet edilmektedir. XV. yüzyılın ortalarından
başlayarak, özellikle Orta Avrupa kökenli birçok Yahudinin Selanik’e yönelik
mütemadi bir göç hareketi içinde oldukları söylenmektedir. Örneğin bir kısım Macar
Yahudilerinin, Selanik’in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra, Sidrekapsi
madenlerinde çalışmak üzere bölgeye yerleştikleri iddia edilmektedir15. Hatta bu tür
rivayetlerden bir diğerine göre, 1470 yılında Kral Ludwig tarafından Bavyera’dan
sürülen Yahudilerin büyük çoğunluğu, Selanik’e yerleşerek burada bir sinagog inşa
etmişlerdir16.
Aslında ikinci el literatürde, Selanik’in Osmanlı erken dönemine dair
verilen bu tür bilgilerde şaşılacak bir taraf bulunmamaktadır. Hatta aksine, kentin
Osmanlı fethinden sonra yeni göçmen Yahudi ailelere ev sahipliği yapmağa başladığı
13 Vryonis, a.g.e., s. 308. Kentin Venedik yönetimine geçmesi üzerine Edirne’ye kaçan Yahudiler hakkında bkz.: Mark Alan Epstein, The Ottoman Jewish Communities and Their Role in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, Freiburg, Klaus Schwarz Verlag, 1980, s. 21. 14 Avram Galanti, Türkler ve Yahudiler: Tarihî ve Siyasî Tetkik, 2. bs., İstanbul, Tan Matbaası, 1947, s. 9. 15 J. Nehama, “The Jews of Salonika in the Ottoman Period”, The Sephardi Heritage II: The Western Sephardim, ed. Richard Barnett, Walter Schwab, Grendon, Gibrulter Books, 1989, s. 203-204. Rozen, madencilikte uzman bu Macar Yahudilerinin muhtemelen 1536 civarında, Kanuni Süleyman tarafından bölgeye yerleştirildiklerini söylemektedir. Minna Rozen, “The Corvée of Operating the Mines in Siderokapısı and its Effects on the Jewish Community of Thessaloniki in the 16th Century”, Balkan Studies, C: XXXIV, No: 1, 1993, s. 37. Konu hakkında geniş bilgi için bkz.: R. Anhegger, Beiträege zur Geschichte des Bergbaus im osmanischen Reich: Europaeische Türkei, C: I, İstanbul, Marmara Basımevi, 1943, s. 196-204. 16 I. S. Emmanuel, Histoire des Israélites de Salonique, Thonon-Paris, 1935-36, s. 47’den naklen Ahmet Hikmet Eroğlu, Osmanlı Devleti’nde Yahudiler: XIX. Yüzyılın Sonuna Kadar, Ankara, Seba Yayınları, 1997, s. 61-62.
18
düşüncesi oldukça akla yatkındır. Nitekim henüz 1360lı yıllarda, Macar kralı Büyük
Louis’nin Yahudileri topraklarından sürgün etmesinden hemen sonra, Avrupa
Yahudilerinin gözlerini Osmanlı topraklarına çevirdikleri bilinmektedir17. XV. yüzyıl
boyunca, küçük çapta da olsa, Osmanlı topraklarına yönelik ağır fakat istikrarlı bir
Yahudi göçü yaşanmıştır. Bu göç hareketi, özellikle Edirne hahambaşısı İsak
Sarfati’nin kaleme aldığı meşhur davet mektubundan sonra hız kazanmıştır. Almanya
menşeli bir Aşkenaz Yahudisi olan Sarfati, yazdığı mektupta Osmanlı Devleti’nin
Yahudilere yönelik olumlu tutumunu belirtmekte, Yahudilerinin Osmanlı toplumsal
hayatında sahip olduğu konumu sitayiş dolu sözlerle tasvir etmekte ve Avrupalı
dindaşlarını Osmanlı ülkesine yerleşmeye çağırmaktadır18. Dolayısıyla XV. yüzyılın
başlarından itibaren belirgin hale gelen Yahudi göçünün, en azından bir kısmının
Selanik’e yönelmesinde garipsenecek bir durum yoktur.
Bu konudaki esas mesele, Osmanlı egemenliğindeki Selanik’in ilk Yahudi
sakinlerinin tarihinin, kesintisiz biçimde XV. yüzyılın son yıllarına rastlayan Sefarad
göçlerine kadar getirilmesidir. Hatta Shaw, İspanya ve Portekiz’den sürüldükten
sonra Selanik’e gelen Sefarad Yahudilerinin, kendilerine ait müstakil cemaatler teşkil
edene kadar, halihazırda kentte yaşamakta olan Romaniotların arasına karıştıklarını
aktarmaktadır19. Oysaki, Selanik’e ait mevcut en erken tarihli tahrir defteri üzerinde
yapılan incelemeler, 1478 senesinde Selanik’te tek bir Yahudi hanesinin bile kayıtlı
olmadığını kanıtlamaktadır20. Görünüşe göre, kentin Osmanlılar tarafından
fethedildiği yıllarda varlıklarının izi sürülebilen ve büyük ihtimalle, XV. yüzyılın
ortasından itibaren sayıları dışarıdan gelenlerle kalabalıklaşan bu erken tarihli
17 Halil İnalcık, “Foundations of Ottoman-Jewish Cooperation”, Jews, Turks, Ottomans: A Shared History, Fifteenth Through the Twentieth Century, ed. Avigdor Levy, Syracuse, Syracuse University Press, 2002, s. 4. 18 Franz Babinger, Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, çev. Dost Körpe, 2. bs., İstanbul, Oğlak Yayınları, 2003, s. 106-107, 353; Mark Alan Epstein, “The Leadership of the Ottoman Jews in the Fifteenth and Sixteenth Centuries”, Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, ed. Benjamin Braude, Bernard Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers, 1982, s. 102-103. 19 Stanford J. Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, London, The Macmillan Co., 1991, s. 51. 20 Heath W. Lowry, “Portrait of a City: The Population and Topography of Ottoman Selânik (Thessaloniki) in the Year 1478”, Studies in Defterology: Ottoman Society in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, İstanbul, The Isis Press, 1992, s. 71-73. Bu mufassal tahrir defteri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde TT 7 adıyla kayıtlıdır.
19
Yahudi kitlesinin akıbeti, II. Mehmed devrinde girişilen İstanbul’un yeniden imarı ve
iskanı faaliyetleriyle yakından ilişkilidir21.
İstanbul’un fethinden sonra Anadolu ve Balkanların birçok kentinden
zorunlu göçe tabi tutulan Yahudiler, devletin gözetimi ve yönlendirmesiyle
İstanbul’un farklı semtlerine yerleştirildiler. Böylece imparatorluk dahilinde yaşayan
Romaniot ve Karai Yahudilerinin çoğu, yeni Osmanlı başkentinde bir araya geldi.
Her ne kadar 1523 yılında Seder Eliyahu Zuta adlı vekayinameyi kaleme alan
Kandiye hahamı Eliya Kapsali22, Osmanlı Yahudilerinin topluca İstanbul’a
gönderilmesini bir sürgün hikayesi olmaktan ziyade, Yahudilerin II. Mehmed’in
payitahtın imarı adına yaptığı çağrıya seve seve icabet etmeleri şeklinde aktarsa da23,
Kapsali’nin çağdaşı kaynakların tanıklığı sürgünler konusunda şüpheye yer
bırakmamaktadır. Hatta bu dönemde kaleme alınan İbrani kaynakları, sürgünlerden
açıkça bahsederek uygulamayı şiddetle eleştirmekte ve bu tarihlerde, özellikle
Romaniot Yahudileri ile devlet arasında soğuk rüzgarlar estiğini göstermektedirler24.
İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti ve yeni bir ticari ve sınai merkez
olarak temayüz ettiği bu yıllarda, kentin bir süredir Osmanlı Yahudiliğinin merkezi
kabul edilen Edirne cemaati dahil olmak üzere, kırkın üzerinde Anadolu ve Balkan
kentinden göç kabul ettiği anlaşılmaktadır25. İstanbul’a sürgün olarak gelen bu
Yahudi toplulukları arasında, Selanik Yahudilerinin oluşturduğu iki cemaatin ismi
21 İstanbul’un yeniden imarı ve izlenen nüfus politikası hakkında genel bilgi için bkz.: Halil İnalcık, “Mehmed II.”, İA, C: VII, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1988, s. 531-534; M. C. Şehabeddin Tekindağ, “İstanbul”, İA, C: V/II, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1968, s. 1205-1207; H. W. Lowry, “From Lesser Wars …”, s. 331-333. 22 Kapsali hakkında bkz.: Aryeh Shmuelevitz, “Capsali as a Source for Ottoman History, 1450-1523”, IJMES, C: IX, No: 3, 1978, s. 339-344. 23 Aryeh Shmuelevitz, The Jews of the Ottoman Empire in the Late Fifteenth and Sixteenth Centuries: Administrative, Economic, Legal and Social Relations as Reflected in the Responsa, Leiden, E. J. Brill, 1984, s. 32. 24 Joseph R. Hacker, “The Sürgün System and Jewish Society in the Ottoman Empire During the Fifteenth to the Seventeenth Centuries”, Ottoman and Turkish Jewry: Community and Leadership, ed. Aron Rodrigue, Bloomington, Indiana University, 1992, s. 4-18. Sefarad göçlerinden önce Osmanlı-Yahudi ilişkilerinin farklı bir bakış açısından değerlendirmesi için bkz.: Joseph R. Hacker, “Ottoman Policy toward the Jews and Jewish Attitudes toward the Ottomans During the Fifteenth Century”, Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, ed. Benjamin Braude, Bernard Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers, 1982, s. 117-126. 25 Epstein, XV. yüzyılın ortalarına ait Fatih Sultan Mehmed vakfı defterlerine dayanarak bu sayıyı vermektedir. Bkz.: Epstein, The Ottoman Jewish …, s. 178-180.
20
kolaylıkla fark edilebilmektedir26. Anlaşılan daha geç tarihlere ait tahrir defterlerinde
İstanbul’a kayıtlı görülen bu Selanik cemaatleri, 1478’den önce Selanik’te yaşayan
tüm Yahudi nüfusu kapsamaktadır.
1.3. SELANİK’TE YENİ BİR YAHUDİ CEMAATİNİN OLUŞUMU
(1492’DEN SONRA) Selanik’in iktisadi ve ticari gelişimi açısından, 1492 yılı bir dönüm noktası
kabul edilebilir. Bu tarihte İspanya’dan çıkarılan Sefarad Yahudilerinin önemli bir
bölümü, o devirde kendilerine kucak açan yegane kayda değer siyasi güç olan
Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmayı tercih etmiştir. Başlangıçta Selanik’e yerleşen
Yahudilerin sayıca az olduğu tahmin edilebilir. Fakat bir süre sonra Selanik, Avrupa
kaynaklı Yahudi göçünün en önemli hedeflerinden biri haline gelmiştir. XV. yüzyılın
sonu ile XVI. yüzyılın hemen başında kente yerleşen Yahudi cemaati, mütemadiyen
taze göç dalgaları ile beslendiğinden, Selanik Yahudileri coğrafi köken ve kültürel
gelenekler bakımından ciddi farklılıklar arz etmekteydiler.
1.3.1. Selanik Yahudi Cemaatinin Nüfus Yapısı XV. yüzyılın son yıllarında İspanya ve Portekiz kökenliler başta olmak
üzere, İtalya, Provence ve Almanya’dan gelen Yahudi mültecilerin Selanik’e
gelmelerinden önce, kentin Yahudi nüfustan bütünüyle arınmış olduğunu
düşünmemize neden olacak herhangi bir bulgu yoktur. Kentin bir Yahudi varlığından
yoksun olduğundan emin olduğumuz 1478 senesi ile kalabalık göçmen kitlelerinin
varış tarihleri arasında geçen nispeten kısa zaman zarfında, Selanik’in az sayıda da
olsa, yeni Yahudi ailelere kucak açmış olması ihtimal dışında değildir27.
26 Uriel Heyd, “The Jewish Communities of Istanbul in the Seventeenth Century”, Oriens, C: VI No: 2, 1953, s. 300. 27 Bu arada, Halil İnalcık tarafından 1489 tarihinde Selanik’te Yahudi bulunmadığına dair düşülen kayıt, bu ihtimali de oldukça güçleştirmektedir. Bkz.: Halil İnalcık, “Turkish-Jewish Relations in the Ottoman Empire”, Bulletin of the United Turkish Americans, 1982, (teksir metin), s. 3-4’ten naklen Walter F. Weiker, Ottomans, Turks and the Jewish Polity: A History of the Jews of Turkey, Lanham, The Jerusalem Center for Public Affairs, 1992, s. 42.
21
Bununla birlikte kentin bilinen anlamıyla bir Yahudi cemaatine sahip
olmasını sağlayan gelişme, hiç şüphesiz 1492 yılında İspanya ve 1496-97 yıllarında
Portekiz’den çıkarılan Sefarad Yahudilerinin Osmanlı İmparatorluğu’na iltica
etmeleridir28. 31 Mart 1492 tarihinde ısdar edilen bir kraliyet fermanıyla üç ay içinde
İspanyol topraklarını terk etmeleri istenen İspanyol Yahudileri, başlangıçta Portekiz,
Provence ve İtalya gibi nispeten kolay ulaşılan bölgelere geçtiler29. Sefarad
göçlerinin bu ilk aşamasında, doğrudan Osmanlı topraklarına yönelenlerin sayıca az
olduğu tahmin edilmektedir. Osmanlı limanlarını hedef alan kitlesel göçler, özellikle
1496-97 yıllarında, birkaç sene evvel buraya sığınan Yahudilerin ülkeden
çıkarılmaları ve 1498’te Navarre ve 1500’ü izleyen yıllarda Provence’tan
Yahudilerin kovulmaları üzerine gerçekleşmiştir.
Bu nedenle Sefarad kitlelerinin Osmanlı limanlarına varış tarihlerini ve
gelen kitlelerin ortalama sayılarını tespit etmek30, bu dönemde Selanik’te bir araya
gelen Yahudi toplulukların mahiyeti hakkında bize bir fikir verecektir. Eliya Kapsali,
II. Bayezid’in XV. yüzyılın sonunda İspanyol topraklarından ayrılmak zorunda kalan
Sefarad Yahudilerini, imparatorluğuna şahsen davet ettiğini ve ülkesine giriş yapacak
mültecilere her türlü kolaylığın sağlanması için yerel idarecilere fermanlar
yolladığını kaydetmektedir31. Bu bağlamda, II. Bayezid devrinde Balkan limanları
28 Sefarad Yahudilerinin İspanya’dan çıkarılmaları hakkında bkz.: Salo Wittmayer Baron, A Social and Religious History of the Jews, C: X, 3. bs., New York, Columbia University, 1958, s. 166-219; Henry Kamen, “The Mediterranean and the Expulsion of the Jews in 1492”, Past and Present, No: 119, 1988, s. 30-55. 29 Kamen, a.g.e., s. 39-40. 30 İsabella ve Ferdinand tarafından İspanya’dan sürgün edilen Yahudilerin sayısı hakkında birbiriyle çelişen rakamlar ileri sürülmektedir. Osmanlı-Yahudi ilişkilerini geleneksel bir yaklaşımla ele alan eserlerin ifadelerine göre, Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Sefarad Yahudilerinin sayısı neredeyse 200.000’i bulmaktadır. M. Franco, Essai sur L’Histoire des Israelites de L’Empire Ottoman, Paris, Librarie A. Durlacher, 1897, s. 37’den naklen Walter F. Weiker, a.g.e., s. 40; Alan D. Corré, “Sephardim”, EJ, C: XIV, Jerusalem, Keter Publishing House, t.y., s. 1167. Fakat görünüşe göre, bu mübalağalı rakamların, konuya daha yakından eğilen çalışmaların temin ettiği veriler esas alınarak tashih edilmesi gerekmektedir. Örneğin Kamen, sürgün fermanının yayınlandığı yıllarda İspanya’da yaşayan Hıristiyan ve Yahudi nüfusun birbirlerine karşı oranlarını kıyaslayarak, bu tarihte İspanya’da yaşayan, dolayısıyla göç edebilecek Yahudi sayısının anlatılagelenden az olduğunu ileri sürerek, sürgünlerin toplamının en fazla 40.000-50.000 olabileceğini iddia etmektedir. Bkz. Kamen, a.g.e., s. 44. Ayrıca krş.: Yitzhak Baer, A History of the Jews in Christian Spain: From the Age of Reconquest to the Fourteenth Century, çev. Louis Schoffman, C: I, Philadelphia, The Jewish Publication Society of America, 1978, s. 438. 31 Stanford Shaw, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudi Milleti”, Osmanlı, C: IV, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 308-309; Shmuelevitz, “Capsali as a Source …”, s. 339-340. İspanyol Yahudilerinin Osmanlı topraklarına kabulüyle ilgili bkz.: Rabbi Eliyahu ben Elgana Capsali, Seder
22
vasıtasıyla imparatorluğa giriş yapan Yahudi ailelerin varlığı kolaylıkla tevsik
edilebilir32. Nitekim Avlonya’nın Avrupa’dan gelen Yahudi mülteciler tarafından
Osmanlı İmparatorluğu’na girişte kullanılan ana güzergahlardan biri olduğu açıktır33.
Keza Selanik’in de, XV. yüzyılın sonu ve XVI. yüzyılın başında, Avrupa menşeli
Yahudi göçünün yoğunlaştığı limanlardan birisi olduğunu düşündüren nedenler yok
değildir.
Selanik tahrir defterleri üzerinde yürütülen çalışmalar, XVI. yüzyılın hemen
başında kentte bir Yahudi nüfus patlamasının yaşandığını gözler önüne sermektedir.
1500 ila 1510 yılları arasında tertip edildiği anlaşılan bir tahrir defterine göre, bu
dönemde Selanik’te cemaât-i Alaman ve cemaât-i İspanya başlıkları altında en az
822 Yahudi hanesi bulunmaktadır. Adı geçen tahrir defteri, günümüze eksiksiz
biçimde ulaşmamış olduğundan, bu tarihte kentte yaşayan Yahudilerin sayıca daha
fazla olduğunu düşünebiliriz34. Bununla birlikte 1519 yılına ait bir icmal tahrir
defterinin verdiği 3143 hane ve 930 mücerredlik Yahudi nüfusu, kente yönelik
Yahudi göçünün boyutlarını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açığa
çıkarmaktadır35. Üstelik elimizde bulunan tahminen 918/1512-13 tarihli bir Osmanlı
arşiv belgesi, bu dönemde kente gelen Yahudi göçmenlerin sayıca bir hayli fazla
olduğunu teyit etmekte ve devletin, yeni gelen yerleşimcilere üç yıllık bir vergi
muafiyeti sağladığını göstermektedir36. Bu dönemde şehirde hızlı bir nüfus artışının
yaşandığını dolaylı yoldan doğrulayan bir başka gelişme ise, İstanbul darphanesinde
Eliyahu Zuta, ed. A. Shmuelevitz, S. Simonson, M. Benayahu, C: I, Jerusalem, Tel Aviv University, 1975, s. 141-142, 218-219 ve 239-240. 32 Bu konuda ilk belgeler ve değerlendirmeler için bkz.: İlhan Şahin, Feridun Emecen, Osmanlılarda Divân-Bürokrasi-Ahkâm: II. Bâyezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1994, s. 15 (no: 50), 50 (no: 205), 62 (no: 219), 101 (no: 362). 33 Machiel Kiel, “Avlonya”, DİA, C: IV, İstanbul, 1991, s. 118. 34 Şehrin Müslüman ve Hıristiyan nüfusuna dair eksiksiz bilgiler temin eden bu icmal defter, maalesef bir kısım Yahudi mahallelerine ait kayıtları içermemektedir. Söz konusu defter, Bulgaristan Milli Kütüphanesi Şarkiyat Bölümü’nde 16/35 numaraya kayıtlıdır. 35 Bu icmal defter, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde TT 70 adıyla kayıtlıdır. 36 BOA, D. BŞM. 36806, s. 644 (918/1512-13) Belgenin üzerinde herhangi bir tarih bulunmamakla birlikte, bir önceki ve sonraki hükümlerin tarihine bakılarak neredeyse kesin olarak 918/1512-13 tarihini taşıdığı saptanabilmektedir. Birkit isimli bir Yahudi, Selanik’te bulunan Yahudilerin cizyelerinin tespit edilmesi işi kendisine tevdi edildiği takdirde, yılda 200.000 akçeden fazla ek vergi geliri yaratabileceğini iddia ederek, kent Yahudilerinin yeni bir sayımının yapılmasını tavsiye etmektedir. Bu olayla, 925/1519 tarihli icmal tahririne esas olması gereken tahririn tanzim edilmesi arasındaki varsayımsal ilişki, araştırılmaya değer görünmektedir.
23
kesilen 20.000 yeni akçenin halkın bey‘ u şirâ husûsunda sıkıntı çekmesini
önlemek amacıyla Selanik’e gönderilmesidir37.
1519 tarihli icmal defteri ile 1530-31 tarihli bir diğer mufassal tahrir defteri
karşılaştırıldığında ortaya çıkan netice, Selanik’e yönelik Yahudi göçünün mahiyeti
hakkında yeni bir bakış açısı kazandırmaktadır. 1530-31 tarihli defterin, Selanik için
kaydettiği 2645 hanelik toplam Yahudi mevcudu, bir önceki defterde Selanik’te
görünen hatırı sayılır miktarda Yahudi ailesinin, burada kalmayarak farklı kent ve
kasabalara dağıldıklarını göstermektedir. Demek ki, Selanik yalnızca kalabalık
Yahudi göçmen kafilelerinin münteha noktalarından biri değil, aynı zamanda bu
kitlelerin muhtelif Osmanlı yerleşim birimlerine dağıldığı bir toplanma mahalli
işlevini de yerine getirmiştir38.
XVI. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren, Selanik’e yerleşen Yahudilerin
sayısı nispeten bir dengeye kavuşmuş ve bu tarihten sonra kentte bulunan Yahudi
nüfus, XVII. yüzyılın ortalarına değin tedrici bir artış göstermeğe devam etmiştir.
XVI. yüzyıl boyunca süregelen bu nüfus artışının temel nedeni, kuşkusuz, kentin
Yahudi cemaatinin mütemadiyen Avrupa’dan gelen taze göçmen kitleleriyle
beslenmesiydi. Söz konusu göçmenler, sadece İspanya ve Portekiz gibi kitlesel
sürgünlerin yaşandığı bölgelerden gelmemekteydiler. Selanik Yahudi cemaatini
devamlı surette büyüyen ve canlı bir bünye halinde tutan olgu, esasen İspanya ve
Portekiz’den çıkarıldıktan sonra İtalya ve Kuzey Afrika sahilleri gibi nispeten daha
güvenilir bölgelere geçen Yahudilerin, bir süre sonra buralardan ikinci bir göç
dalgasıyla nihayet Osmanlı topraklarına ulaşmalarıydı. Bu ikinci kuşak göçmenler
arasında, hatırı sayılır miktarda Marrano Yahudisi bulunmaktaydı39. Çeşitli
nedenlerle Hıristiyanlığa geçmek zorunda kalmış Yahudilerden oluşan bu kitle,
Osmanlı limanlarına varır varmaz açıkça eski inançlarına dönmekteydiler40.
37 BOA, D. BŞM. 36806, s. 804 (16 Zilhicce 918/22 Şubat 1513). 38 Heath W. Lowry, “When did the Sephardim Arrive in Salonica?: The Testimony of the Ottoman Tax-Registers, 1478-1613”, The Jews of the Ottoman Empire, ed. Avigdor Levy, Princeton, The Darwin Press, Inc., 1994, s. 203-213. 39 İbranice anusim olarak adlandırılan bu kitle için bkz.: Haim Hillel Ben-Sasson, “Anusim”, EJ, C: III, Jerusalem, Keter Publishing House, t.y., s. 169-174; Moshe Nahum Zobel, “New Christians”, EJ, C: XII, Jerusalem, Keter Publishing House, t.y., s. 1022-1024. 40 Bernard Lewis, Çatışan Kültürler: Keşifler Çağında Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler, çev. Nurettin Elhüseyni, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1996, s. 25.
24
Nitekim 1537 yılında Apulia’nın Papalık hakimiyetine girmesi üzerine
Otranto’dan ayrılan bir kısım Yahudiler, aynı sene içinde Selanik’e geldiler. Bu
tarihten sonra İtalya’da yaşayan Yahudiler ve marranolar açısından hayat şartları
yavaş yavaş ağırlaşmağa başlamıştı. Özellikle 1555 yılında Papa IV. Paul’un işbaşına
geçmesiyle, yarımadada yaşayan Yahudi ve marranolar üzerindeki Vatikan baskısı
ciddi bir boyuta ulaştı. Bu dönemde en az, ilki 1540’ta Napoli’den, ikincisi 1550’de
Cenova’dan ve üçüncüsü Ankona’dan olmak üzere, üç ayrı göçmen kafilesinin
İtalya’dan ayrılarak Selanik’e yerleştiği bilinmektedir41. Bu tarihten sonra da, kimi
zaman resmi sürgünler yoluyla yarımadadan atılan, kimi zaman ise kendi iradeleriyle
Levant iskelelerine gitmeye karar veren İtalyan Yahudilerinin Osmanlı topraklarına
göçü devam etmiştir42.
Selanik’te bir araya gelen Yahudi topluluklarıyla ilgili ilginç bir gelişme,
Kanuni Sultan Süleyman’ın 1541 Budin seferinden sonra, bölgede yaşamakta olan
bir miktar Yahudiyi beraberinde İstanbul ve Selanik’e getirmesidir43. Bu nüfus nakli,
Osmanlı kaynaklarına yansımıştır44. Buna karşın Selanik tahrir defterlerinde
Budin’den gelen Yahudilere münhasır bir cemaat ismine rastlanmaması ve daha
önemlisi, aksine XVI. yüzyılın ortalarına ait bir Budin tahrir defterinde Selanikli
Yahudilerin yer alması, bu zümrenin en azından bir kısmının bir yolunu bularak eski
memleketlerine döndükleri izlenimini yaratmaktadır45. Ama elbette, Selanik’e
Avrupa’daki Engizisyon baskısından kaçarak gelenlerin kentteki hayata bakışı çok
daha olumluydu. Bu bağlamda 1550 tarihinde, Provençal cemaati üyelerinin
Fransa’daki dindaşlarına yazdıkları davet mektubu anılmağa değer46. Bu tarihten
itibaren kente yönelik Yahudi göçü eski hızını kaybetmekle beraber, çeşitli
vesilelerle göçmen kafilelerin Selanik’e gelişi, XVIII. yüzyıla kadar devam etmiştir.
41 Minna Rozen, “Strangers in a Strange Land: The Extraterritorial Status of Jews in Italy and the Ottoman Empire in the Sixteenth to the Eighteenth Centuries”, Ottoman and Turkish Jewry: Community and Leadership, ed. Aron Rodrigue, Bloomington 1992, s. 124-125, 142-143; Shaw, The Jews of the Ottoman …, s. 35; Weiker, a.g.e., s. 45, not. 3. 42 Fernand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, C: II, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1989, s. 110-116. 43 İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C: II, 2. bs., İstanbul, Türkiye Yayınevi, 1948, s. 118. 44 İbrahim Peçevi, Târîh-i Peçevî, C: I, İstanbul, Matbaa-yı Âmire, 1283, s. 99. 45 Gy. Kaldy-Nagy, Kanuni Devri Budin Tahrir Defteri (1546-62), Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1971, s. 11, 15. 46 Eroğlu, a.g.e., s. 55-57.
25
Örneğin 1648-58 gibi nispeten geç bir tarihte bile, Ukrayna’daki büyük katliamdan
kurtulabilen Yahudiler, soluğu Selanik’te almışlardı47.
Yukarıda değinildiği gibi, XVI. yüzyılın ilk çeyreğindeki nüfus
patlamasından sonra, Selanik Yahudi nüfusu nisbi bir dengeye oturdu. Osmanlı arşiv
kaynakları, bu konuda oldukça açık bilgiler temin etmektedir. Selanik tahrir
defterleri üzerinde farklı araştırmacılar tarafından yapılan incelemeler, her defasında
birbirini teyit eden mahiyette rakamlar sunmaktadır. Buna göre 1530 ila 1613 yılları
arasında, Selanik’te farklı adlar altında teşkilatlanan yaklaşık 25 Yahudi cemaati
bulunmaktaydı. Kanuni devrine ait tarihsiz bir mufassal defterin ve bu tahrir esas
alınarak tanzim edilen 937/1530-31 yılına ait bir icmal defterin verilerine göre, bu
tarihte kentte bulunan cemaatlerin üye sayısı, hiç mücerred gösterilmeksizin toplam
2645 hanedir48. Selanik’in tapu tahrir kayıtlarını ihtiva eden bir sonraki defter ise
975/1567-68 (?) tarihini taşımakta olup, kentte yaşayan Yahudi nüfusu 2883 hane ve
2271 mücerred olarak göstermektedir49. Görünüşe göre, Selanik Yahudi nüfusundaki
artış, XVII. yüzyılın başında devam etmiştir. 1022/1613 tarihli tahrir defteri, Selanik
Yahudi cemaatinin, 1933 hane ve 2270 mücerredlik toplamıyla kent nüfusunun
47 Eroğlu, a.g.e., s. 93. 48 Selanik’e ait günümüze ulaşan ilk üç tahrir defteri hakkında yukarıda bilgi vermiştik (Bkz.: not: 20, 34 ve 35). Selanik’e ait nüfus kayıtlarını içeren bu dördüncü tahrir, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde TT 403 numaraya kayıtlı bulunmaktadır. Defterin Yahudilere ilişkin bölümü için bkz.: Bernard Lewis, Notes and Documents From the Turkish Archives: A Contribution to the History of the Jews in the Ottoman Empire, Jerusalem, The Israel Oriental Society, 1952, s. 25, 27; Ayhan Pala, XV ve XVI. Yüzyıllarda Selanik Şehri, (basılmamış doktora tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Ankara, 1991, s. 45-47. Pala, Kanuni devrine ait bu ilk defteri 1530 yılına tarihlemiştir. Konuyla ilgili bir sonraki defter ise, Kanuni devrine ait TT 403 numaralı defterin icmal şeklidir. Selanik şehrinin 1530 yılına ait tahrir kayıtlarını ihtiva eden bu defter, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde TT 167 adıyla kayıtlı olan ve 937/1530 tarihini taşıyan tahrir defteri içinde yer almaktadır. Adı geçen defter T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı tarafından 167 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Rum-İli Defteri (937/1530): Dizin ve Tıpkı Basım, Defter-i Hâkâni Dizisi: IX, Ankara 2003 künyesiyle yayımlanmıştır. Defterin Yahudi nüfusla alakalı bölümü için bkz.: s. 84. 49 Konumuzla ilgi bu tür defterlerin altıncısını oluşturan bu tahrir, Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi 186 numarada korunmaktadır. Bu mufassal defter hakkında bkz.: Pala, a.g.e., s. 48-51. Adı geçen defter üzerinde ilk araştırmaları yapan Epstein, ilginç biçimde herkesten farklı olarak defteri 998/1589-90 yılına tarihlemiştir. Krş.: Epstein, a.g.e., s. 263-264. Defterin Selanik’in nüfus ve iktisadi durumu hakkında temin ettiği veriler, yakın bir tarihte yeniden tahlil edilmiştir. Melek Delilbaşı, “XVI. Yüzyılda Via Egnatia ve Selanik”, Sol Kol: Osmanlı Egemenliğinde Via Egnatia 1380-1699, ed. Elizabeth A. Zachariadou, çev. Özden Arıkan, Ela Güntekin, Tülin Altınova, İstanbul, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1999, s. 73-91.
26
%63.98’lik dilimini oluşturarak bu tarihte büyük ihtimalle zirvesine vardığını gözler
önüne sermektedir50.
1.3.2. Cemaat Yapılanması ve Toplumsal Hayat Selanik’te ve aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun tamamında, Yahudiler
açısından başlıca toplumsal örgütlenme modelini mahalli cemaat (kahal) yapısı
oluşturmaktaydı. İmparatorlukta yaşayan Yahudi nüfus, diğer gayrimüslim azınlıklar
gibi, İslam hukukunun çerçevesini çizdiği temel hak ve sorumluluklar kapsamında
kendi özerk yönetimlerine sahiptiler. İslam hukukunun, belirli bazı koşul ve
kısıtlamalar karşılığında, İslam ülkesinde varlığını sürdüren gayrimüslimlere süresiz
bir sözleşme güvencesi vermesi, bu kitlelerin özellikle medeni hukuk gibi dahili
işlerinde nispeten geniş bir muhtariyetten yararlanabilmelerine olanak tanımıştır51.
Bu noktada Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşen Yahudi topluluklarının da, kendi iç
yönetimlerini bizzat seçtikleri idareciler tarafından sağladıkları iyi bilinen bir
gerçektir.
Bununla birlikte imparatorluğun farklı kentlerine dağılmış vaziyette
bulunan Yahudi toplulukları, toplumsal yapılanma bakımından birbirlerine kıyasla
birtakım farklılıklar da arz etmekteydiler. Bu anlamda, XV. yüzyılın ikinci yarısıyla
birlikte imparatorluğun muhtelif bölgelerinden İstanbul’a sürgün Yahudi
cemaatlerinin toplanması, başkente yerleşen bu kitlelerin toplumsal örgütlenme
niteliğini ciddi biçimde etkilemiştir. Büyük ihtimalle Osmanlı hükümeti, kente
zorunlu iskan yöntemiyle getirtilen bu taze insan kaynağının eski yerlerine
dönmesini engellemek ve tanımlanması güç olan vergi muhataplarını sıkı denetim
altına almak gayesiyle, fetihten sonra İstanbul’da bir başhahamlık müessesesinin
kurulmasına ön ayak olmuştur. Bu makama, Moşe Kapsali isimli nüfuzlu bir Yahudi
getirilmiştir. İstanbul merkezli başhahamlık kurumu, görünüşe göre en etkin
günlerini Kapsali’nin başkanlığında geçirmiştir. Fakat, Kapsali’nin tahminen 50 Selanik’in 1022/1613 tarihli son tahrir defteri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde TT 723 adı altında kayıtlıdır. Bu mufassal defter için bkz.: Lewis, a.g.e., 25-28; Epstein, a.g.e., s. 263-264. 51 Claude Cahen, “Zimme”, İA, C: XIII, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1986, s. 566-571; Claude Cahen, “Dhimma”, EI2, C: II, Leiden, 1965, s. 227-231; C. E. Bosworth, “The Concept of Dhimma in Early Islam”, Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, ed. Benjamin Braude ve Bernard Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers, 1982, s. 37-51.
27
1480’lerin son yıllarında ölmesine kadar geçen süre boyunca, İstanbul’daki
başhahamlığın etki sahasını, diğer kentlerde yaşayan Yahudi toplulukları üzerine
genişletemediği görülmektedir. Kapsali’nin ölümünün ardından boşalan başhahamlık
koltuğuna oturan Haham Mizrahi, bu kurumu Kapsali dönemindeki etkinliğine
döndürmede başarısız kalarak iktidarının önemli bir kısmını, aslen ona yardımcı
olmakla görevli olan, fakat gelişen şartlar dahilinde İstanbul Yahudilerinin mali
işlerinin birincil dereceden sorumlusu haline gelen Şealtiel’e devretmek zorunda
kalmıştır52. Mizrahi’nin vefatından sonra başhahamlık kurumu, XIX. yüzyıla kadar
bir daha işler duruma geçmemiştir53.
İstanbul Yahudilerinin yaşadığı bu merkezileşme tecrübesi, kentte yer alan
cemaatlerin yapısını da belirlemişe benzemektedir. Mısır, Suriye ve Filistin gibi doğu
bölgelerinde takip edilen İstanbul örneğine göre, sayıca çoğunluğa ulaşan cemaatler
şehir Yahudilerinin tümünü ilgilendiren konularda, azınlıkta kalan cemaatlere
istediklerini dayatabilme yetkisine sahipti. Oysaki, ilk nesil göçmenlerin hahamları
tarafından geliştirilen kuralları esas alan Selanik cemaatlerine göre, hangi durumda
olursa olsun, her mahalli cemaat kendi meseleleri üzerinde mutlak bir iktidar tasarruf
etmeliydi. Dolayısıyla Selanik örneğinde, cemaatlerin birbirlerine karşı bağımsızlığı
titizlikle gözetilmekteydi54.
Esasında Yahudi topluluklarının iç işlerinde özerk otonom cemaatler
oluşturması, Ortadoğu ve Bizans toprakları için yeni bir uygulama değildi. Bölge
Yahudileri, eskiden beri bu toplumsal yapının kendilerine sunduğu idari ve dini
bağımsızlıktan yararlanmışlardır55. Üstelik söz konusu Yahudi kitleleri göçmen
Sefarad Yahudileri olduğunda, iç ilişkilerini Musevi hukukuna ve bizzat kendi
belirledikleri ihtiyaçlara göre düzenleyen bir otonom cemaat modelinin izlerini, İber
52 Epstein, a.g.e., s. 55-68; Epstein, “The Leadership …”, s. 104-109. 53 Kürşat Demirci, “Haham”, DİA, C: XV, İstanbul, 1997, s. 134-135. Hahambaşılık kurumunu bütünüyle reddeden bir çalışma için bkz.: Benjamin Braude, “Foundation Myths of the Millet System”, Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, ed. Benjamin Braude, Bernard Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers, 1982, s. 79-81. 54 J. R. Hacker, “The Structure and Scope of Jewish Organization and Self-Government in the Ottoman Empire in the 15th-17th Centuries”, V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve İktisat Tarihi Kongresi, İstanbul 21-25 Ağustos 1989, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara, TTK Basımevi, 1990, s. 345. 55 S. D. Goitein, “Minority Selfrule and Government Control in Islam”, Studia Islamica, C: XXXI, 1970, s. 101-116; Shmuelevitz, The Jews of the Ottoman Empire …, s. 17.
28
yarımadasına kadar sürmek mümkündür. Gerçi Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimi
altındaki Yahudi cemaatleri ile kıyaslandığında, İspanyol kraliyeti sınırları dahilinde
yaşayan Yahudiler çok daha geniş bir idari özerklikten yararlanmaktaydılar. Bununla
birlikte, Selanik’te teşekkül eden göçmen cemaatlerinin barındırdığı birçok kurumun
ya ilk nüveleri ya da bizatihi kendisi, Sefarad Yahudilerinin ana vatanında rahatlıkla
tespit edilebilir56.
Selanik’te ilk Yahudi cemaatlerin oluşumu esnasında geçerli olan bazı özel
şartlar, başlangıçta kentte tesis edilen toplumsal örüntünün temel niteliklerini de
belirlemiştir. Uzun yüzyıllar boyunca aynı kentte yaşayan ve 1492 sürgün fermanı ile
veya daha ileri bir tarihte, sığındıkları yeni kentlerden topluca çıkarılan Yahudiler,
Selanik’e vardıklarında doğal olarak bir arada bulunmayı ve gerektiğinde aynı
cemaat çatısı altında birleşmeyi tercih ettiler. Zaten yeni gelenlerin uyum
sorunlarının üstesinden gelmek, bir Yahudi cemaatinin önde gelen varlık
nedenlerinden birisi kabul edilmekteydi57.
Yahudi cemaatleri Tanzimat Fermanı’nın ilanına kadar, imparatorluk
ölçeğinde merkezi bir üst kuruma sahip olmadıkları gibi, aşılması güç dil ve kültür
farklılıkları yüzünden, Selanik’te birlikte yaşayan Sefarad ve Aşkenazi toplulukları
arasında uzun bir süre boyunca birlikte hareket etme güdüsü oldukça zayıftı. Diğer
Yahudi topluluklarına göre daha eğitimli oldukları ve kültürel açıdan ileri bir düzeyi
temsil ettikleri söylenen Sefaradlarla, Orta Avrupa’nın kapalı getto hayatına alışkın
Aşkenaziler arasında, birçok temel meseleye bakışta önemli ayrılıklar
yaşanmaktaydı. Aşkenaziler, diğerlerine göre dini ritüel ve yasaklara çok daha sıkıca
bağlıydılar. Bu nedenle Sefarad cemaatleri ile ilişkilerini, mümkün olduğunca asgari
bir seviyeye indirmeğe gayret sarf etmekteydiler. Keza Sefaradlar, kendilerini
imparatorluktaki bütün diğer Yahudi kitlelerinden daha üstün bir konumda
gördüklerinden, onların da bu husustaki tepkisi farklı değildi58.
56 Baer, a.g.e., s. 212-236. 57 Minna Rozen, “Individual and Community in the Jewish Society of the Ottoman Empire: Salonica in the Sixteenth Century”, The Jews of the Ottoman Empire, ed. Avigdor Levy, Princeton, The Darwin Press, Inc., 1994, s. 216-217. 58 Shaw, The Jews of the Ottoman …, s. 44-48; Eroğlu, a.g.e., s. 75-86; Weiker, a.g.e., s. 60-62.
29
İspanya’da uzun yüzyıllar boyunca ortak bir geleneği paylaşmalarına
rağmen, Sefarad kitlelerinin bizzat kendi içlerinde de, sınırları hassasiyetle korunan
mahalli cemaatlerin oluşumu yaygındı. Üstelik XVI. yüzyılın ortasından itibaren,
Selanik’te bulunan Yahudi cemaatlerinin sayısında bir azalma görüleceği yerde,
elimizdeki tahrir defterleri ve İbranice kaynaklar bunun tam tersini göstermektedir.
Kanuni devrinden kalan mufassal deftere göre, bu dönemde kentte – İspanya,
Çiçiliyan, Magribi, Lizbona, Talyan, Otranto, İz Hayyim, Katalan, Aragon,
Çiçiliyan-ı Köhne, Köhne Katalan, Şalom, Midraş, Polya, Provençal, Kastiliyan,
Evora-Portakal, Alaman, Geruş-Kalavreş, Saragosa-Aragon ve Korfus adlarıyla –
toplam 21 Yahudi cemaati faaliyet göstermekteydi. Bu sayı 1568 tarihli tahrir
defterine göre, 27’ye çıkmıştır. Gerçekte ise, Selanik ve İstanbul gibi şehirlerde
bulunan Yahudi cemaatlerinin sayısı, çoğu zaman devlet sayımlarında çıkanın
üstündedir59. Mesela Selanik’te, kentin Yahudi nüfusunda ciddi bir artış yaşanmadığı
halde, XVI. yüzyılın sonlarına gelindiğinde şehirde bulunan cemaatlerin sayısı,
başlangıçtakini üçe katlayan bir hal almıştı. Cemaat önderleri ve hahamlar, sıklıkla
yeni cemaatler kurmayı yasaklayan düzenlemeler oluşturmalarına rağmen, cemaat
üyelerinin aralarında doğan anlaşmazlıklar nedeniyle bu gelişme kaçınılmaz bir hal
almaktaydı60.
Selanik’te ilk Yahudi cemaatlerinin teşekkülünden itibaren geçerli kural,
ayrı bir birim halinde teşkilatlanan bir mahalli cemaatin kendi iktidarını yeri
geldiğinde inatla korumasıydı. Karmaşık dini ve hukuki sorunların üstesinden
gelebilmek maksadıyla, nadiren de olsa, İstanbul ve Safed gibi diğer önemli Yahudi
merkezlerinde faaliyet gösteren hahamlara danışıldığı görülmektedir. Fakat bir
cemaatin idari işleyişine dışarıdan yapılacak herhangi bir müdahale kesinlikle
gayrimeşru kabul edilmekteydi.
Bununla birlikte XVI. yüzyılda Selanik’te görülen bazı gelişmeler, bir
yandan kentte bulunan Yahudi cemaatlerin birlikte hareket etme eğilimini
güçlendirmiştir. Öncelikle XVI. yüzyılda kentin geçirdiği deprem, yangın ve salgın
hastalıklar gibi afetler, mahalli cemaat yapısının gerektirdiği katı yalıtımın tekrar
59 Hacker, “The Structure …”, s. 344-345. 60 Rozen, a.g.e., s. 220-224.
30
kurulmasını zorlaştırdı. Böylece Yahudiler, kimi zaman Müslüman mahallelerine
dahi sızarak, eskisine kıyasla çok daha geniş bir alana dağılma fırsatı buldular.
Hemen hemen her cemaatin, dini ve hukuki konularda kendisine danışmanlık hizmeti
sunan veya Musevi hukukuna göre mahkeme kararları çıkaran bir hahamı
olduğundan, farklı geleneklere sahip cemaatler ortak bir meseleyi ele alırken köklü
ayrılıklara düşebilmekteydiler. Bu sıkıntının giderilmesi amacıyla, XVI. yüzyılın
nüfuzlu hahamlarından Yosef Karo tarafından hazırlanan Beyt Yosef ve bu eserin
muhtasar nüshası olan Şulhan Aruh, asrın sonlarına doğru kentte yaşayan tüm
Yahudilerin başvuru kaynağı haline geldi61. Yahudilerin tedricen ortak bir hukuka
doğru evirilmeleri, XVI. yüzyılın başındaki içine kapalı cemaat anlayışının giderek
çözülmesi anlamına gelmekteydi. Zaten yüzyılın ortalarından itibaren sayısal
üstünlükleri ve muhtemelen temsil ettikleri ileri yaşam seviyesi nedeniyle, Selanik’te
Sefarad kültürü baskın kültür haline gelmiştir. Bunun en iyi göstergelerinden biri,
XVI. yüzyılda Ladino dilinin müşterek anlaşma aracı olarak kazandığı önemdir62.
Nihayet XVII. yüzyılın başıyla birlikte, Selanik’teki Sefarad Yahudileri diğer
geleneklerden gelen Yahudi kitlelerini kendi içlerinde eritmeyi başardılar.
Yahudi cemaat yapılarının dönüşümüne katkıda bulunan en etkili gelişme
ise, kuşkusuz Yahudi bireylerin mensup oldukları cemaate yönelik bakış açılarında
görülen değişimdir. İlk nesil göçmenler, aslen bölgesel temeller üzerine inşa edilen
mahalli cemaatlerine büyük bir bağlılık sergilemekteydiler. Oysaki, sürgün ve
yeniden iskanın korkulu karmaşasını hiç bilmeyen yeni kuşaklar için, köken bağları
bir süre sonra anlamını yitirdi. İleride değinileceği gibi, devlete ödenecek vergilerin
toplanmasında cemaatler mali birimler işlevini gördüklerinden, resmi makamlarla
yürütülen karşılıklı ilişkilerde cemaatin varlığı önemini korumasına karşın, bireyler
daha ziyade kent ölçeğinde bir idari kurum olan kehillahya ilgi göstermeğe
başladılar63. Şehirde bulunan cemaatlerin temsilcilerinden oluşan bir üst yapı kurumu
niteliği arz eden kehillah, başlangıçta yalnızca festivallere birlikte katılmak, vergi
işlerini düzenlemek ve İstanbul’a gidecek özel heyetler tertip etmek gibi istisnai bir
61 Moshe Sevilla Sharon, Türkiye Yahudileri: Tarihsel Bakış, Kudüs, The Hebrew University, 1982, s. 130-132. 62 Shaw, a.g.e., s. 56. 63 Rozen, a.g.e., s. 224-230.
31
faaliyet sahasına sahipti64. Ancak XVI. yüzyılın sonundan itibaren bu kurum, Selanik
Yahudilerinin toplumsal hayatında başlıca düzenleyici rolünü aldı. Mahalli
cemaatler, üyeleri üzerindeki denetimi yeniden kurabilmek maksadıyla birtakım
kısıtlayıcı düzenlemeler geliştirdikleri halde, aslen resmi yaptırım gücünden yoksun
olduklarından bunda pek başarıya ulaşamadılar.
XVII. yüzyılın ortalarında Osmanlı Yahudilerini derinden etkileyen Sabetay
Sevi hadisesi, Selanik’teki Yahudi örgütlenmesinin daha da sıkı temeller üzerine
yeniden kurulmasına imkan verdi. Sabetay Sevi müritlerinin Yahudi toplumu
üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerini gidermek maksadıyla, Selanik’te bütün
cemaatlerin dini ve seküler liderleri tarafından onaylanan ve Hayyim Abraham
Perahia, Moses Hayyim Sabetay ve Yakob de Botton’dan mürekkep bir üçlü heyet,
kent yönetimine getirildi. 1680 yılına gelindiğinde ise oybirliğiyle, bu üçlü
müessesenin şehrin yönetimi adına devamlı hale getirilmesine karar verildi65.
1.3.3. Mahalli Cemaatlerin İşleyiş Tarzı Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Yahudi topluluklarının yönetim
biçimi, Sefarad Yahudilerinin kalabalık kitleler halinde Osmanlı topraklarına
yerleşmelerinden sonra esaslı biçimde değişmiştir. Geleneksel olarak cemaatler
üzerinde geniş bir yetkisi bulunan haham, zamanla cemaati hükümet ve yerel
idareciler nezdinde temsil eden ve özellikle mali konularda cemaatin çıkarlarını
korumayı üstlenen nüfuzlu kişilerle iktidarını paylaşmak zorunda kaldı66. Hatta
birçok Yahudi cemaatinde hahamlar, cemaat üyeleriyle karşılıklı akdedilen bir
mukavele tarafından önceden belirlenen bir ücret karşılığında, cemaate muayyen bir
süre boyunca dini ve hukuki konularda hizmet veren bir görevli konumunda
bulunmaktaydı67. Cemaatin idari işlemleri ve cemaatin varlığını sürdürmesi açısından
hayati önem taşıyan faaliyetler, bizzat cemaat üyeleri tarafından seçilen bir heyet
tarafından yönlendirilmekteydi. Bu idari heyet, toplumun her üç tabakasından 64 Shaw, a.g.e., s. 57-58. 65 Nehama, a.g.e., s. 220. 66 Epstein, The Ottoman Jewish Communities …, s. 62-68, 155; Epstein, “The Leadership …”, s. 106-108. 67 Avigdor Levy, The Sephardim in the Ottoman Empire, Princeton, The Darwin Press, Inc., 1992, s. 66.
32
temsilciler ihtiva etmekteydi. Bununla birlikte baskın anlayış, cemaat yönetiminin
vergi yükünün büyük dilimini ödeyenlerin cemaat yönetiminde söz sahibi olması
gerektiği yönünde olduğundan, bu tür bir temsili sistemde yine de esas ağırlık, orta
ve zengin sınıfların kurduğu koalisyonda kalmaktaydı68.
Öte yandan Yahudiler açısından gündelik hayat, çoğunlukla merkezinde
bağlı bulundukları cemaate ait havranın yer aldığı mahalle sınırları içinde cereyan
etmekteydi. Havralar yalnızca dini merasimlerin düzenlendiği yerler olmakla
kalmayıp, aynı zamanda kentte yaşayan Yahudiler açısından toplumsal hayatın en
canlı olduğu buluşma noktaları vazifesini görmekteydi. Kural olarak bir cemaatin
sahip olduğu kurumlar sayesinde dışa olan bağımlılığı bütünüyle ortadan
kaldırılmaya çalışıldığından, çoğu cemaatin ibadethaneleri dışında kendine ait bir
hastanesi, mezarlığı, mezbahası, talmud torah adı verilen ilkokulu, hayır kurumları
ve cemaatin en bilgili üyeleri arasından seçilen hakimlerce (dayyan) oluşturulan bir
mahkemesi (bet din) bulunurdu. Gerçi bu cemaat mahkemeleri yaptırım gücünden
yoksun olduklarından, bir nevi danışma ve uzlaşma meclisi işlevi görmekteydiler69.
Ticaret sözleşmeleri ve mülkiyet davaları gibi resmi devlet kayıtlarına girmesi elzem
olan durumlar başta olmak üzere, Yahudiler birçok durumda İslam mahkemelerine
başvurmaktaydılar70. Cemaat mensuplarının günlük hayatlarının düzenlenmesi ve
cemaat içinde karşılaşılan hukuki meselelerin çözülmesinde haham, önemli bir rol
oynamaktaydı. Haham, havradaki dini görevlerinin yanı sıra, evlilik, cenaze ve
sünnet törenlerini ifa ederdi. Cemaat mahkemesine de riyaset eden haham, burada
Musevi hukukuna dayalı çözümler geliştirmeğe çalışırdı71.
Bununla birlikte cemaatin idari sorumluluğu, yukarıda değinildiği gibi,
seçim yoluyla işbaşına getirilen cemaatin nüfuzlu şahsiyetlerinin üzerinde
bulunmaktaydı. İbrani kaynakları tarafından genellikle parnassim olarak
68 Hacker, “The Structure …”, s. 345-346. 69 M. Akif Aydın, “Osmanlıda Hukuk”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, C: I, İstanbul, IRCICA, 1994, s. 421. 70 Joseph R. Hacker, “Jewish Autonomy in the Ottoman Empire: Its Scope and Limits. Jewish Courts from the Sixteenth to the Eighteenth Centuries”, The Jews of the Ottoman Empire, ed. Avigdor Levy, Princeton, The Darwin Press, Inc., 1994, s. 153-202. 71 Leah Bornstein-Makovetsky, “Structure, Organisation and Spiritual Life of the Sephardi Communities in the Ottoman Empire from the Sixteenth to Eighteenth Centuries”, The Sephardi Heritage II: The Western Sephardim, ed. Richard Barnett, Walter Schwab, Grendon, Gibrulter Books, 1989, s. 320-322.
33
adlandırılan bu insanlar, cemaatin ortaklaşa yürüttüğü yoksulların defnedilmesi,
tutsak ve köleler için fidye ödenmesi ve fakir aile çocuklarına eğitim hizmeti
sunulması gibi faaliyetleri düzenlemekle yükümlüydüler72. Osmanlı belgelerinde
cemaatbaşı, kahya veya kethüda isimleriyle karşımıza çıkan Yahudi seçkinleri,
Osmanlı makamlarıyla özellikle mali konuları karara bağlamak amacıyla, bu idari
heyet arasından seçilen görevlilerdir. Böylece bir nevi cemaat sözcülüğüne yükselen
bu şahsiyetler, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin kendisine mali konularda esas
muhatap kabul ettiği kişileri oluşturmaktaydılar. Bu nedenle cemaatbaşıları, bir
yandan temsil ettikleri cemaatin özerkliğini muhafaza etmeğe ve mümkün olduğunca
cemaati dış müdahalelere karşı korumağa çalışsalar da, öte yandan yerel ve merkezi
idarenin beklentilerini yerine getirmek gibi iki taraflı bir yönetim
göstermekteydiler73.
Selanik’te, Yahudi cemaatlerinin devlete ödemesi gereken vergilerin
toplanması sorumluluğu, cemaat temsilcilerinin yer aldığı birleşik bir heyet
tarafından üstlenilmekteydi. Kent Yahudileri üzerine topluca tarh edilen maktu bir
miktar, cemaatbaşıların karşılıklı uzlaşması ve cemaat içi kıstaslara göre, önce
cemaatler daha sonra cemaat üyeleri arasında bölüştürülmekteydi74. Selanik
Yahudileri başlangıçtan itibaren vergilerini maktu bir miktar üzerinden
ödediklerinden, cemaatler vergi ödeyen üyelerin sayısını arttırmak amacıyla yeni
göçmenleri kendi aralarına katmak için bir yarış içindeydiler75. Elbette, Yahudilerin
de imparatorlukta yaşayan diğer gayrimüslimler gibi, muhatap oldukları öncelikli
vergi cizyeydi. Önceden hazırlanan cizye defterlerine uygun olarak, farklı adlar
altında istenen diğer vergiler de, cemaatler ve bireyler arasında taksim
72 Bornstein-Makovetsky, a.g.e., s. 323-324. 73 Yahudi cemaat liderleri ile Osmanlı makamları arasındaki ilişkinin mahiyeti için bkz.: Leah Bornstein-Makovetsky, “Jewish Lay Leadership and Ottoman Authorities during the Sixteenth and Seventeenth Centuries”, Ottoman and Turkish Jewry: Community and Leadership, ed. Aron Rodrigue, Bloomington, Indiana University, 1992, s. 87-121. 74 Aryeh Shmuelevitz, “The Ottoman City in the Sixteenth Century-Aspects of Taxation as Reflected in Jewish and Ottoman Sources”, Paper Presented at the 28th International Congress of Orientalists in Canberra, Australia 1971, Ottoman History and Society: Jewish Sources, İstanbul, The Isis Press, 1999, s. 89-91. 75 Shmuelevitz, The Jews of the Ottoman Empire …, s. 117.
34
edilmekteydi76. Bunlar arasında rav akçesi adıyla bilinen vergi çeşidi, Yahudilere
özgü olmasıyla diğerlerinden ayrılmaktadır. Genellikle fetihler yoluyla Osmanlı
hakimiyetine giren veya göç hareketleri sonucu yeni kurulan Yahudi cemaatlerinden
talep edilen bu vergi, hükümet tarafından belirli bir cemaatin kendi istediği dini
görevli tarafından yönetilme hakkının karşılığı kabul edilmektedir. Cemaatin devlete
ödemekle mükellef olduğu vergiler dışında, cemaatbaşılar tarafından toplu cemaat
faaliyetlerinin yürütülebilmesi için cemaat üyelerinden bir sandıkta bir araya getirilen
bağış ve vergiler alınırdı. Bu vergilerden en bilinen iki tanesi, Selanik’te pesha adını
alan tahmini sermaye ve gelir üzerinden alınan yıllık bir vergi ve Selanik’te yaşayan
Yahudi tacirlerin sattıkları et, peynir ve tekstil maddelerinden ürün başına alınan
gabela idi77. 1568 tarihinde kabul edilen bir karara göre, gabela vergisi sadece kentte
ikamet eden değil, Selanik’te herhangi bir ticari işlem yapan tüm Yahudi tacirlerden
alınmağa başlanmıştır78.
Cemaatbaşları, tesis ettikleri kişisel ilişkiler sayesinde cemaatlerinin şikayet
ve isteklerini, kadı ve sancak beyi gibi mahalli idarecilerin huzuruna taşımaktaydılar.
Hatta birçok durumda cemaat üyeleriyle ilgili adli meselelerinin takibinde yerel
idarecilerle birlikte çalışmaktaydılar. Selanik Yahudilerinin tamamını ilgilendiren
durumlarda ise, pek sık olmasa da, kent Yahudilerini temsilen bir heyet oluşturularak
İstanbul’a yollanmaktaydı. Bu heyet, saraya yakın Yahudi çevrelerin aracılığıyla
nüfuzlu devlet adamlarıyla temas kurarak meseleleri halletmeyi denerdi79. XVII.
76 Yavuz Ercan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin Ödedikleri Vergiler ve Bu Vergilerin Doğurduğu Sosyal Sonuçlar”, Belleten, cilt: LV, No: 213, 1991, s. 371-391; Shmuelevitz, a.g.e., s. 92-105. 77 Shaw, a.g.e., s. 75-76. Gabela vergisi hakkında ayrıca bkz.: Ali Arslan, “Yahudilerin Gabele Vergisi”, Osmanlı Öncesi ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf ve Ekonomi Semineri, C: II, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, İstanbul, “Globus” Dünya Basımevi, 2003, s. 391-403. 78 Shmuelevitz, a.g.e., s. 106. 79 XVI. yüzyılda, Selanik Yahudileri üzerine konulan ağır vergilerin kaldırılması talebiyle İstanbul’a giden temsil heyetinin başkentte giriştiği temaslar, bu konuda saraya yakın sermayedar Yahudilerin yanı sıra, bizzat sarayda görev yapmakta olan kimi Yahudi seçkinlerin ne derece önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Minna Rozen, A History of Jewish Istanbul: The Formative Years (1453-1566), Leiden, E. J. Brill, 2002, s. 137-154. Sarayda görev yapan Yahudi hekimler hakkında bkz.: Bernard Lewis, “The Privilege Granted by Mehmed II to His Physician”, BSOAS, C: XIV, No: 3, 1952, s. 550-563; Uriel Heyd, “Moses Hamon, Chief Jewish Physician to Sultan Süleyman the Magnificient”, Oriens, C: XVI, 1963, s. 152-170. Sarayda görev yapan Yahudi kira kadınları hakkında bkz.: Mahir Aydın, “Osmanlı Dünyasında Yahudi Kira Kadınları”, Belleten, C: LXV, No: 238, 2002, s. 625-638. İmparatorluk Yahudileri, Tanzimat’la birlikte devlet nezdinde resmen tanınan bir başhahama kavuştukları halde, uzun bir süre arzlarını seçilmiş vekiller aracılığıyla iktidara
35
yüzyılın başlarından itibaren başkentte önemli mevkiler tutan Yahudilerin sayıca
azalması, imparatorluğun farklı kentlerinde ve bu arada Selanik’te yaşayan
Yahudilerin kendilerini temsil etme olanaklarını bir hayli daraltmıştır.
iletmeği tercih ettiler. Macit Kenanoğlu, Osmanlı Millet Sistemi: Mit ve Gerçek, İstanbul, Klasik Yayınları, 2004, s. 143-145.
36
II. BÖLÜM
SELANİK YÜNLÜ DOKUMACILIĞININ GELİŞİMİ
Selanik yünlüleri, XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı pazarında kalabalık bir
tüketici kitlesine sahip olmuştur. Bununla birlikte, Selanik yünlü dokumacılığının
gelişimini incelerken kentte üretilen yünlü kumaşların miktarından ziyade, kentte
uygulanan üretim teknikleri üzerinde durmak gerekmektedir. Çünkü Selanik yünlü
dokumacılığına tarihi değerini kazandıran gelişme, yalnızca kentteki üretim hacminin
XVI. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte ulaştığı zirve değildir. Selanik’in XVI. yüzyılın
başında önemli bir yünlü imalatı merkezi olarak yükselişi, daha ziyade kentte
kullanılan kumaş işleme tekniklerine bağlıdır. Bu amaçla, bu bölümde özellikle
Selanik yünlü dokumacılığının teknolojik altyapısı ve kent dokumacılığının işleyiş
biçimi ele alınacaktır.
2.1. SANAYİNİN KÖKENİ MESELESİ
Selanik’i Osmanlı İmparatorluğu’nun önde gelen yünlü dokuma
merkezlerinden biri haline getiren gelişme, hiç şüphesiz XV. yüzyılın sonundan
itibaren kafileler halinde kente yerleşen Sefarad Yahudi göçmenleridir. Şehrin bu
Yahudi kitlesiyle dolmasından sonra, Selanik çuhası devrinin aranılan ve özellikle iç
37
piyasada yüksek miktarda tüketilen yünlü kumaşları arasına girmiştir. Bu yönüyle
bakıldığında Selanik’teki yünlü dokuma faaliyetlerinin, şehrin ilk İspanyol kökenli
Yahudilerini kabul ettiği XV. yüzyılın sonuna tarihlenmesi pek de yadırgatıcı
değildir.
Bununla birlikte kentteki ilk yünlü dokuma faaliyetlerinin düzenlenmesi ile
Selanik Yahudi cemaatinin oluşumundan sonra ortaya çıkan yeni Selanik yünlüleri
arasında bir ayrım yapmak gerekmektedir. Aşağıda anlatıldığı üzere, şehirde kayıtlı
Yahudi hanesinin bulunmadığı bir tarihte bile, Selanik’te hatırı sayılır bir yünlü
dokuma işçiliği vardı. Fakat göçmen kafilelerinin beraberinde getirdiği yeni kumaş
işleme teknikleri, o tarihe kadar bölgede bilinmeyen yeni bir yünlü kumaş imalatı
tarzını temsil etmektedir.
Selanik yünlü dokumacılığını kente Sefarad Yahudilerinin gelişinden
öncesine tarihleyen araştırmacılar çıkmıştır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, XVII. yüzyılın
başlarına ait Kavânîn-i Yeniçeriyân adlı bir el yazmasına dayanarak Selanik
Yahudilerinin II. Murat devrinden itibaren yeniçeriler için yünlü kumaş ürettiklerini
iddia etmiştir1. Keza Heath Lowry, 1478 yılına ait ilk Selanik tahrir defteri üzerine
yaptığı incelemesinde, bu tarihte Selanik Müslüman nüfusunun önemli bir kısmının
dokumacılıkla iştigal ettiğini göstermiştir. Adı geçen defterin verilerine göre, 1478
senesinde 6 abacı, 73 cullah, 8 boyacı ve 38 hayyat olmak üzere toplam 125
Müslüman genel anlamıyla dokumacılık sektöründe istihdam edilmekteydi. Üstelik
kent nüfusunun yaklaşık %14,5’ine tekabül eden bu rakam, şehirde dokumacılıkla
uğraşan insanların toplam sayısını göstermemektedir. Bu tahrir defterinde
Müslümanların %90’lık bölümü meslek adlarıyla kaydedildiklerinden, Müslüman
ahali arasında tekstil üretimi ile ilgilenenleri saptamak kolaydır. Ancak defterde
mahalle adlarıyla kayıtlı olan Hıristiyanlardan, yalnızca 28 tanesinin ne tür bir geçim
vasıtasına sahip olduğu açıktır. Bu kısıtlı rakam içinde dahi 4 boyacı, 3 hayyat ve 3
ketencinin bulunması Selanik’te dokumacılıkla meşgul olan insan sayısının gerçekte
çok daha fazla olabileceği ihtimalini düşündürmektedir. Müslüman nüfus arasında
1 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devlet Teşkilatından Kapukulu Ocakları: Acemi Ocağı ve Yeniçeri Ocağı, 3. bs., C: I, Ankara, TTK Basımevi, 1988, s. 269.
38
görülen 6 bezirgan, 4 tüccar ve 19 dükkandar imal edilen kumaşların en azından
belirli bir sürüme sahip olduğuna da işaret eder2.
Gerçekten de Lowry’nin tespitleri kolayca yabana atılacak cinsten değildir.
Gerçi hemen her Osmanlı şehrinde dokumacılığın, iktisadi faaliyetin önde gelen
kollarından birini oluşturduğu bilinmektedir3. Fakat 1478 tahrir defterinin Selanik
için temin ettiği sayılar, bu ortalama seviyeyi açıkça aşmaktadır. Görünüşe göre,
bilinen şekliyle bir yünlü tekstil sanayii kurulmadan önce de, şehirde canlı bir
dokumacılık sektörü bulunmaktaydı. Dolayısıyla Selanik Yahudi cemaati ile
ilişkilendirilen bir yünlü sanayiinin izlerini başka yerlerde aramak daha uygun
olacaktır. İleride değinileceği gibi, bilinen haliyle Selanik yünlü dokumacılığını
kentteki daha erken tarihli dokumacılık faaliyetlerinden ayıran husus, kentin XVI.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren vardığı yüksek üretim kapasitesi olmaktan ziyade,
dokunan kumaşta görülen nitelik farklılığıdır.
Bununla birlikte Osmanlı Yahudiliğini veya Osmanlı ticari hayatını konu
alan yabancı literatürde, Selanik yünlü sanayiinin doğuşu kente yerleşen Sefarad
Yahudilerinin girişimlerine bağlanmıştır. Bunlar arasında I. S. Emmanuel, Selanik
Yahudilerinin dokumacılık mesleğini İberya’da öğrendiklerini söyledikten sonra,
göçmen Yahudilerin II. Bayezid’e kumaş numuneleri takdim ederek yeniçeri
elbiseleri için gereken yünlüleri üretmeyi taahhüt ettiklerini aktarmaktadır4. Nicolas
Svoronos ise, Selanik Yahudilerinin dokumacılık tekniklerinin kökenlerini
Kastilya’da bulmuştur5. Gerçekten de Kastilya’nın bazı meşhur ve nüfuzlu Yahudi
ailelerinin, Toledo, Sevilla ve Cordoba’da bulunan dokuma atölyelerinin işletmecisi
konumunda oldukları ve XV. yüzyılın başlarında, Kastilya’nın orta-alt sınıflarının
hali vakti yerinde olanlarının, yaygın biçimde kumaş üretimi ve ticareti ile
ilgilendikleri bilinmektedir. Hatta Zaragosa başta olmak üzere, birçok Aragon
kentinde draperos adı verilen kumaş üreticisi ve tacirleri, Yahudi nüfus arasından
2 Lowry, “Portrait of a City …”, s. 87-98. 3 Feridun Emecen, “Cullâh”, DİA, C: VIII, İstanbul, 1993, s. 83-84. 4 I. S. Emmanuel, Histoire de L’Industrie des Tissus des Israélites de Salonique, Paris, 1935, s. 13-15’ten naklen Eroğlu, a.g.e., s. 94, 161. 5 Nicolas G. Svoronos, Le Commerce de Salonique au XVIIIe Siècle, Paris, Presses Universitaire de France, 1956, s. 187.
39
çıkmaktaydı6. XVI. yüzyıla ait Selanik tahrir defterlerinde Kastilya ve Aragon
cemaatlerine rastlanması, bu açıklamayı desteklemektedir.
J. Nehama, diğerlerinden farklı olarak, Selanik’teki yünlü dokumacılık
faaliyetlerinde Sicilya’dan gelen Yahudilerin başlıca yeri tuttuklarını iddia
etmektedir. Ona göre, Sicilya Yahudileri dokumacılık ve kumaş boyama işlerinde
oldukça ustaydılar ve 1492 Sicilya tehcirinden sonra Selanik’e yerleşen birçok
Sicilya Yahudisi, burada eski zanaatlarının en seçkin örneklerini vermeğe devam
etmişlerdi7. Keza Selanik’e ilişkin tahrir defterlerinde Kastilya ve Aragon
cemaatleriyle birlikte Çiçiliyan cemaatine de rastlanmaktadır.
Bu noktada Gilles Veinstein, ısrarla Selanik yünlü dokumacılığının
İspanyol kökenli olduğunu savunduğu makalesinde, bunu destekleyen etimolojik
kanıtlar ileri sürmüştür. Veinstein’ın ifadesine göre, Toledo menşeli bir kumaş türü
olan ıskorlatın XVI. yüzyıl Osmanlı tekstil hayatında sıkça karşımıza çıkmasının
nedeni, İspanyol Yahudilerinin Selanik’te yürüttüğü dokumacılık faaliyetleridir.
Keza XVI. yüzyılın sonuna doğru, yeniçeri çuha muhasebelerinde eski Floransa
yünlülerinin yerini Selanik’te üretilen sobramana bırakması, Selanik’te dokunan
yünlülerin hala ana vatanlarındaki isimleriyle anıldıklarını göstermektedir8.
Veinstein’ın etimolojik yaklaşımı, tek başına Selanik yünlü imalatının
kökenlerini ve altyapısını açıklamak bakımından yetersiz kalmaktadır. Öncelikle
Selanik’te ıskorlat çuha dokunduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Aksine görünüşe göre ıskorlat, İstanbul başta olmak üzere kalabalık tüketim
merkezlerinde alıcı bulan ve yabancı tacirler tarafından Osmanlı limanlarına
gemilerle getirilen bir kumaş türüne benzemektedir. Üstelik ıskorlatın Osmanlı ticari
hayatına girişi, Sefarad Yahudilerinin Osmanlı topraklarına kitlesel göçlerinden çok
daha öncedir9. Sobramana gelince, bu yünlü çeşidinin Selanik’te bolca üretildiği ve
6 Baer, a.g.e., C: I, s. 197, 205; C: II, s. 55-56. 7 Nehama, a.g.e., s. 208. 1492 sürgün fermanıyla İspanyol Yahudilerinin kraliyet topraklarından çıkarılmasından hemen sonra Sicilya’dan da kovulan Yahudiler, genellikle mütevazi esnaftan oluşan yaklaşık 40.000 kişilik kalabalık bir topluluktu. Bkz.: Braudel, a.g.e., C: II, s. 111. 8 Gilles Veinstein, “Sur la Draperie Juive de Salonique (XVIe-XVIIe Siècles)”, RE.M.M.M, No: 66, 1992, s. 55, 59. 9 Eliyahu Asthor, “L’Exportation de Textiles Occidentaux dans la Proche Orient Musulman au bas Moyen Age (1370-1517)”, Studi in Memoria di Federigo Melis, C: II, Naples, Giannini Editore, 1978, s. 318, 360-362 (Bu makale sayfa numaraları korunmak suretiyle East-West Trade in the
40
devletin yeniçeriler için Selanik’ten yaptığı yıllık alımlar içinde belirli bir paya sahip
olduğu açıktır. Bununla birlikte, bu kumaş türünün ortaya çıkışı, İspanya’da değil
İtalya’da olmuştur. Uzun süredir Osmanlı pazarına yönelik üretim yapan Floransa
yünlü dokumacıları, 1490’lı yıllarda kullandıkları İspanyol yününün adına nispetle
yeni imal ettikleri lüks bir yünlü türüne sopramano ismini vermişlerdir10. Bu kumaş
XV. yüzyılın sonlarından itibaren İtalyan tacirler vasıtasıyla Osmanlı ticari
döngüsünün içine girmeğe başlamıştır.
Dolayısıyla XVI. yüzyılın ilk yıllarında Selanik’i Osmanlı
İmparatorluğu’nun önemli bir yünlü imalatı merkezine dönüştüren gelişmelerin
emarelerini farklı bir yerde aramak gerekmektedir. Benjamin Braude, haklı olarak
Sefarad Yahudilerinin kitleler halinde Selanik’e yerleşmesinden sonra kentte yaşanan
iktisadi değişimi, yeni gelen nüfusun beraberinde getirdiği teknolojik yeniliklere
bağlamıştır. Braude’a göre, Selanik’te üretilen çuhayı diğer Osmanlı yünlü
mamullerinden ayıran temel hususiyet, burada tezgahtan alınan yünlü kumaşın
mekanik bir düzeneğe göre işleyen çuha değirmenlerinde gördüğü kısaret işlemidir11.
İleride bahsedileceği gibi, Yahudiler Selanik’e yerleştikten bir süre sonra başta
Vardar nehri ve kolları üzerinde olmak üzere, kente yakın mahallerde çuha
değirmenleri inşa ettiler12. İbrani kaynaklarında batan adı verilen bu değirmenleri
çalıştıranlara, İspanyolcadan alınan bir terim olan batañero denilmekteydi13. XIII.
yüzyılda Avrupa’da yaygınlaşmaya başlayan yeni bir teknik donanıma sahip olan bu
değirmenler, kentte dokunan kumaşların kassarlanarak daha dirençli bir hal almasını
ve pürüzsüz bir yüzeye kavuşmasını sağlıyordu. Değirmenlerin işleyişi ilkece basitti.
Suyun tazyiki ile dönen bir çarkın sağladığı itici güç sayesinde iki büyük tahta başlı
tokmak, tekneye yatırılan kumaşın üzerine birbirinin peşi sıra gelecek şekilde
indirilirdi. Böylece bir yandan insan emeğinden tasarruf edilerek maliyet düşürülür,
Medieval Mediterranean, ed. Benjamin Z. Kedar, London, Variorum Reprints, 1986 içinde yeniden yayımlanmıştır). 10 Hidetoshi Hoshino, Maureen Fennell Mazzaoui, “Ottoman Market for Florentine Woolen Cloth in the Late Fifteenth Century”, IJTS, C: III, 1985-86, s. 20. 11 Benjamin Braude, “The Rise and Fall of Salonica Woollens, 1500-1650: Technology Transfer and Western Competition”, MHR, C: VI, No: 2, 1991, s. 223-226. 12 BOA, MAD. 19322, s. 24 (932/1525-26). 13 Braude, a.g.e., s. 225.
41
öte taraftan insan gücünün başaramayacağı ölçüde bir ezme kuvveti yaratılırdı14. Bu
tarzda tamamlanan yünlüler, aba ve kebe gibi daha kaba yünlülere kıyasla hava
şartlarına daha dayanaklı hale gelirdi.
Osmanlı belgelerine dayanarak Selanik’te üretilen yünlü kumaşlar
üzerinde tamamlayıcı işlemler yürüten çuha değirmenlerinin varlığının izleri XVI.
yüzyılın başına kadar sürülebilmesine rağmen, batan ve batancı tabirleri XVII.
yüzyıla değin Osmanlı kayıtlarında görülmez. Bununla birlikte Uzunçarşılı, tarih
belirtmeksizin Vardar yöresinde Selanik’te imal edilen yünlü kumaşları battanlayan
üç adet köy bulunduğunu ve bu köylere Battancılar adının verildiğini yazmaktadır15.
Buna ek olarak XVII. yüzyılın Selanik kazasında bulunan köyler üzerindeki
çalışmasında Dimitriadis, bölgede faaliyet gösteren battancıyana ait bulgulara
ulaşmıştır16.
2.2. SELANİK YÜNLÜ DOKUMACILIĞININ GELİŞİMİNİN
ALTINDA YATAN ETKENLER
Geneli itibarıyla XVI. yüzyılın başında Selanik’e yerleşen Sefarad
Yahudileri, çok kısa bir süre içinde burada bir yandan devletin senelik çuha
taleplerine karşılık veren, öte yandan iç piyasaya hatırı sayılır miktarda yünlü kumaş
süren bir dokumacılık merkezi kurmayı başardılar. Tezin bu kısmında, Selanik yünlü
dokumacılığının hızlı gelişimi incelenerek, bunun muhtemel nedenleri üzerinde
durulacaktır.
2.2.1. Uluslararası Ve Bölgesel Şartlar Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesine çıkışı dünya ticaret tarihinin önemli bir
basamağına tesadüf etmektedir. Bir zamanlar İslam ülkelerinin lehine işleyen ve
genellikle Müslüman tacirlerin denetiminde olan Akdeniz ticareti, XV. yüzyılın
14 E. M. Carus-Wilson, “An Industrial Revolution of the Thirteenth Century”, EHR, C: XI, No: 1, 1941, s. 43. 15 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 276. 16 V. Dimitriadis, “Phorologikes kategories tōn chōriōn tēs Thessalonikēs kata tēn Tourkokratia”, Makedonika, C: XX, 1980, s. 412-413’den naklen Braude, a.g.e., s. 225-226.
42
ortalarına gelindiğinde önemli ölçüde el değiştirmişti. Bu tarihte özellikle Venedikli
tacirler tarafından getirilen Avrupa’nın yünlü kumaşları, kendilerine Ortadoğu
pazarında ciddi bir tüketici kitlesi yaratmışlardı. Hatta XV. yüzyılda Venedik’in
Levant ticaretinde edindiği sarsılmaz konum nedeniyle, Venedik ile Ortadoğu
iskeleleri arasında başlıca Avrupa’nın kumaş, kağıt ve şeker gibi mamul malları
karşılığında, doğunun yükde hafif fakat pahada ağır ticari metalarını içeren yeni bir
ticaret ilişkisi doğdu17.
Osmanlılar da başlangıçta ihtiyaç duydukları yünlü kumaşların önemli bir
kısmını dışarıdan ithal etmekteydiler. XV. yüzyılda Osmanlı piyasasında görülen
yünlülerin önemli bir bölümü İtalyan yünlü dokumacılık merkezleri tarafından
üretilmekteydi. Osmanlı piyasası İtalyan yünlüleri için vazgeçilmez bir pazar teşkil
ettiğinden, hangi İtalyan kentinin veya dokumacılık merkezinin yükselişe geçeceğini
belirleyen temel etken, bu kentin Osmanlı Devleti ile kurduğu siyasi ilişkinin
mahiyetine bağlıydı. XV. yüzyılın sonlarında Floransa, Osmanlı iç pazarının en önde
gelen yünlü ihracatçısı konumundaydı18. Bununla birlikte Osmanlı limanlarına
yanaşan İtalyan gemileri sadece yarımadanın ürünlerini değil, Avrupa’nın farklı
bölgelerinden topladıkları mamulleri taşıdıklarından İstanbul gibi kentlerde birçok
farklı yünlü kumaş türü satın alabilmek mümkündü19.
Bu durum ilerleyen yüzyıllarda da değişmeksizin devam etti. XVI. yüzyılın
ortasından itibaren önemli bir yünlü imalatı merkezi haline gelen Venedik, Osmanlı
Devleti ile yürüttüğü yakın ticari ilişkiler sayesinde bir yandan kendi ürünlerini, öte
yandan Avrupa’nın birçok bölgesinden gelerek yeniden dağıtılmak üzere Venedik’te
toplanan kumaşları Osmanlı limanlarına taşıdı. XVI. yüzyılın sonlarına doğru
İngilizlerin ve XVII. yüzyılın başında Hollandalıların Akdeniz ticaretine girişleri ise,
Akdeniz tarihinin seyrini ciddi biçimde etkilemiştir. Bu nedenle XVI. yüzyılın
17 Eliyahu Asthor, “The Venetian Supremacy in Levantine Trade: Monopoly or Pre-Colonialism?”, JEH, C: III, 1974, s. 5-53 (Bu makale sayfa sayıları korunarak Studies on the Levantine Trade in the Middle Ages, London, Variourum Prints, 1978 içinde yeniden neşredilmiştir). 18 Hoshino-Mazzaoui, “Ottoman Market for Florentine …”, b.a. 19 Robert Anhegger, Halil İnalcık, Kānūnnāme-i Sultānī Ber Mūceb-i ‘Örf-i ‘Osmānī: II. Mehmed ve II. Bayezid Devrine Ait Yasaknāme ve Kānūnnāmeler, Ankara, TTK Basımevi, 1956, s. 57.
43
hemen başında kurulan Selanik yünlü dokumacılığı, en baştan itibaren ülke içinde
satılan yabancı yünlülerle rekabet etmek zorundaydı20.
Sayısız Osmanlı belgesi nispeten erken tarihlerden itibaren Osmanlı ülkesine
giriş yapan yabancı menşeli yünlü kumaşların varlığını teyit etmektedir21. Bununla
birlikte yabancı tacirler tarafından Osmanlı topraklarına getirilen yünlülerin gerçek
miktarları ve dağılım sahaları hakkındaki bilgilerimiz bir hayli sınırlıdır. İtalyan
tacirler tarafından Osmanlı limanlarına getirilen veya Dubrovnik üzerinden Osmanlı
piyasasına sızan yabancı yünlülerin, XVI. yüzyılın başında nispeten az miktarda
olduklarını ve çoğunlukla büyük kentlerin varlıklı müşterileri tarafından
tüketildiklerini düşünmek akla yakındır.
2.2.2. Osmanlı Devleti ve Selanik’te Bir Yünlü İmalatı Merkezinin
Doğuşu
Osmanlı Devleti açısından ordunun ve sarayın iaşesi, en önemli
meselelerden biri olmuştur. Devletin XVI. yüzyılın ilk yıllarından itibaren, Dergâh-ı
âli yeniçeri için Selanik’ten yünlü kumaş satın aldığı bilinmektedir. Görünüşe göre,
Osmanlı Devleti’nin Selanik yünlü piyasası ile kurduğu bu erken tarihli ilişki,
kentteki dokumacılık faaliyetlerinin kısa sürede gelişmesinin önde gelen
sebeplerinden biridir. Aşağıda devletin XVI. yüzyılın başında, Selanikli çuha
üreticilerinden kumaş satın almada kullandığı yöntem incelenerek, Selanik yünlü
dokumacılığının başlangıç yıllarında Osmanlı Devleti’nin oynadığı rol üzerinde
durulacaktır.
20 XVI. yüzyıl boyunca Levant limanlarına getirilen Avrupa kökenli kumaşlar hakkında, Asthor’un yukarıda zikredilen iki makalesine ek olarak bkz.: Eliyahu Asthor, “Catalan Cloth on the Late Medieval Mediterranean Markets”, Journal of European Economic History, No: 17, 1988, s. 227-257; Eliyahu Asthor, “Die Verbreitung des englischen Wolltuches in den Mittelmeerländern in Spätmittelalter”, Vierteljahrschrift für Sozial und Wirtschaftsgeschichte, No: 71, 1984, s. 1-29. 21 Erken tarihli örnekler arasında Arnavutluk’taki İskenderiye limanına gelen ve yükleri arasında çuha bulunan bir Venedik gemisi için tespit edilmektedir. BOA, D. AVM. 6822/1 (900/1494-95) Yine aynı şekilde Koronlu tacirlerin Rumeli iskelelerine getirdiği Frenk kumaşları hakkında (BOA, KK. 61, s. 272, 19 Ca 927/27 Nisan 1521); bir Ermeni tacirin Draç üzerinden getirdiği 57 pastav karziye hakkında (BOA, KK. 61, s. 338, 5 Receb 927/11 Haziran 1521) ve s. 369, 13 Ramazan 927/17 Ağustos 1521) ve Avlonya’da Ankonalı bir tacire ait iki denk çuha hakkında bilgi veren kimi belgelere rastlanmaktadır (BOA, KK. 61, s. 368 (13 Ramazan 927/17 Ağustos 1521)).
44
2.2.2.1. Selanik Çuhasının Osmanlı Devleti Açısından Önemi Bizim açımızdan ise ilgi çekici sorulardan ilki, Selanik’te bir yünlü dokuma
merkezinin kurulmasından önce Osmanlı ordusunun ihtiyaç duyduğu yünlü
kumaşları nereden temin ettiğidir. Bu soruya bütünüyle tatmin edici bir cevap
vermek şimdilik imkansız olsa da, Selanik’ten her sene Dergâh-ı âli yeniçerileri için
yapılan senelik yünlü alımları başlamadan önce, Osmanlı ordusu içinde İtalyan
yünlülerinin kullanıldığını gösteren bazı emareler vardır. Öncelikle Teodor
Kantakuzen’in üstü kapalı biçimde yeniçerilere dağıtılan kumaşların
Bergamasco’dan geldiğini belirtmesi, üzerinde düşünmemiz gereken ipuçlarından
biridir22. Veinstein, Kantakuzen’in bu saptamasını aktardıktan sonra müellifin
Bergamasco ile, Lombardiya’daki Bergamo kentini kastediyor olması ihtimalini,
dünya ticaret tarihine dair bilinenlerin yeniden gözden geçirilmesini gerektiren
iddialı bir tespit olarak ele alır. Keza bu ismin, Marmara’nın güneyindeki antik
Bergama yerleşiminin yerine kullanılması ihtimalini ise, bu bölgede Osmanlı
askerini iaşe edecek çapta bir yünlü üretimi olmadığını öne sürerek reddeder23.
Oysaki, bugünkü bilgilerimiz ışığında Kantakuzen’in verdiği malumatın
kısmen doğru olduğunu savunabiliriz. Örneğin 1475 yılında bir Bologna taciri,
İstanbul’a 200 parça Flordin ve 200 parça Bergamo ve Apulia kumaşı yollamıştı24.
Bu yünlü kumaşların en azından bir bölümünün, Osmanlı hükümeti tarafından satın
alınarak yeniçerilerin kışlık giyim ihtiyaçları için kullanıldığını gösteren birtakım
Osmanlı arşiv kayıtları günümüze ulaşmıştır25. Üstelik Anhegger ve İnalcık
tarafından yayımlanan II. Mehmed ve II. Bayezid devrine ait kanunnameler içinde
İstanbul ve Galata’da satılan Bergamüsk kumaşlarının nasıl vergilendirileceğine dair
22 Theodore Spandouyn Cantacasin, Petit Traicte de L’Origine des Turqz, Paris, Ernest Leroux, 1896, s. 104-105. 23 Veinstein, a.g.e., s. 59. 24 Asthor, “L’exportation de textiles …”, s. 325. 25 Dergâh-ı âli yeniçerilerinin kışlık kullanımları için alınan senelik yünlü ve pamuklu kumaşların kayıtlarını ihtiva eden 915-925/1510-19 tarihli ilk muhasebeler, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Kamil Kepeci tasnifinde 6590 numarayla kayıtlıdır. Fakat defter bir hayli düzensiz ciltlenmiş olduğundan, muhasebeler yıllara göre belirli bir sırayı izlememekte ve kimi zaman aynı seneye ait muhasebenin kayıtları birbirlerinden çok farklı sayfa numaralarına denk düşebilmektedir.
45
muhtemelen 1477 yılının sonuna ait kanunların bulunması, bu İtalyan yünlüsünün
Osmanlı başkentine düzenli olarak geldiği izlenimini uyandırmaktadır26.
915 yılı Ramazan başından (13 Aralık 1509) 916 Şaban ayı sonlarına (1
Aralık 1510) kadarki döneme ait, elimizdeki en erken tarihli Dergâh-ı âli
yeniçerilerinin çuha muhasebesinde, bir önceki seneden kalan ve muhasebesi
tutulmakta olan senenin toplu çuha alımı için kaynak yaratması amacıyla satışa
çıkarılan kumaş parçaları arasında Bergamüsk yünlüsüne bir kez daha
rastlanmaktadır. Üstelik oldukça anlamlı bir biçimde, muhasebenin ani’l-mebiât
başlığını taşıyan bölümünde satılan kumaşlar istisnasız olarak parehâ ve kenarhâ
şeklinde artık kıyafet dikiminde kullanılamaz ufak parçalar halinde kayıtlı iken,
Bergamüsk kumaşları bazı başka yünlülerle birlikte, an-bahâ-yı çukahâ-yı
Bergamüsk ve İstanbul ve gayr tarifiyle deftere kaydedilmiştir. Bu kayda göre
geçen senenin emini Abdüsselam tahvilinden kalan 665 zira miktarında Bergamo,
İstanbul kumaşları ve bazı başka kumaşlar, 1256 akçeye satılarak elde edilen gelir
adı geçen muhasebenin asl-ı mâl kısmına eklenmiştir27. Bizim açımızdan belki çok
daha açıklayıcı olan, Bergamo kumaşlarının yıllık çuha muhasebelerinde bir daha
karşımıza çıkmamasıdır. Büyük ihtimalle Dergâh-ı âli yeniçerileri için Selanik’ten
senelik toplu yünlü kumaş alımı bir devlet geleneği olarak yerleştikten hemen sonra,
Bergamo kumaşları ordu açısından eski önemini yitirmiştir.
Bununla birlikte Osmanlı ordusu açısından uzun süre önemini kaybetmeyen
İtalyan asıllı başka yünlü kumaşlar bulunmaktadır28. Bunlardan en bilineni Floransa
kökenli bir yünlü olan ve Osmanlıca belgelerde Flordin şeklinde yazılan kumaştır.
915-916/1509-10 yıllarına ait çuha muhasebesinin üzerine düşülen kayıtlardan, 26 Anhegger, İnalcık, a.g.e., s. 57. 27 BOA, KK. 6590. s. 11. 28 İlk çuha muhasebeleri içinde be-cihet-i harc-ı gâşiyehâ-i hâssa başlığı altında kayıtlı bulunan Muton kumaşlarının, İtalya’nın Mantua kenti ile bir bağlantılarının olup olmadığını mevcut bilgilerimize dayanarak ortaya koymak güçtür. Mantua kumaşları ekseriyetle Venedikliler tarafından İstanbul’a kısıtlı miktarlarda da olsa getirilmekteydi. Bkz.: Asthor, “L’exportation de textiles …”, s. 320-321; Anhegger, a.g.e., s. 57. Zaten çuha muhasebelerinde binek atları için eyerlik örtü olarak kullanıldıkları belirtilen bu kumaşlar, cüzi miktarlarda alınmakta veya bu kumaşın karşılığında takdir edilen bedeli verilmekteydi. 915-916/1509-10 muhasebesi içinde ziraı 20 akçeden 6 ziralık Muton kumaşı kayıtlıdır (BOA, KK. 6590, s. 12). 916-917/1510-11 senesi için tutulan muhasebe içinde yine aynı miktar (Halil Sahilloğlu, “Yeniçeri Çuhası ve II. Bayezid’in Son Yıllarında Yeniçeri Çuha Muhasebesi”, GAAD, No: 2-3, 1973-74, s. 445); 922-923/1516-17 senesi için ziraı 22 akçeden 6 zira (BOA, KK. 6590, s. 125) ve 925/1519 senesi için ziraı 22 akçeden aynı miktarda (BOA, KK. 6590, s. 136) Muton yünlüsünden bahsedilmektedir.
46
914/1508-09 senesinde Dergâh-ı âli yeniçerileri için yapılan kumaş alımları içinde,
ziraı 39 akçeden olmak üzere toplam 57.000 akçe tutarında yaklaşık 1460 zira
Flordin çuhası alındığını öğrenmekteyiz29. Bir sonraki sene 1476 zira Flordin
yünlüsü, bu kez birim fiyatında yaşanan 6 akçelik bir artışla ziraı 45 akçeden olmak
üzere 66.420 akçeye mal edilmiştir30. 916-917/1510-11 senesinin muhasebesinde ise
bir kez daha Flordin çuhasında ciddi bir fiyat artışı gözlemlenmektedir. Bu tarihte
satın alınan Flordin çuhasına zira başına 54 akçe ödendiğinden 1476 zira kumaşın
toplam fiyatı 79.704 akçeye yükselmiştir31. Bir sonraki sene ise Floransa yünlüsünün
fiyatı 915-916/1509-10 dönemindeki seviyesine gerileyerek 45 akçeye inmiştir32.
918-919/1512-13 yıllarının muhasebesi ise bu kumaşın birim fiyatını 46 akçe olarak
göstermektedir33. Bu konudaki nispeten güvenilir son verimize göre ise, Osmanlı
hükümeti 922-923/1516-17 yıllarında İstanbul’da 1550 zira Flordin çuhası alarak
74.950 akçe ödemiştir34. Dolayısıyla bu tarihte bir zira Flordin çuhasına ödenen
fiyatın 48 akçenin biraz üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Maalesef elimizde
925/1519 tarihinden itibaren XVI. yüzyılın sonlarına değin başka bir çuha
muhasebesi bulunmadığından, devlet tarafından yeniçerilerin kışlık ihtiyaçları için
Floransa yünlülerinin alımına ne kadar daha devam edildiğini saptamak mümkün
değildir. Bununla birlikte XVI. yüzyılın sonuna gelindiğinde Flordin çuhasının artık
yeniçeri çuha muhasebelerindeki yerini Selanik’te dokunan sobraman çuhaya
bıraktığı bilinmektedir.
Erken tarihli çuha muhasebelerinde varlığına rastlanan bir diğer yünlü kumaş
çeşidi ise ıskorlattır. Devrinde bir hayli itibarlı bir Venedik yünlüsü olan ıskorlat, bu
tarihte tertip edilen çuha muhasebelerinin tanıklığına göre hak sahiplerine nakdi
olarak bedelleri ödenen pahalı bir çuha türüydü35.
Yukarıda verilen bilgilere dayalı olarak şunlar ileri sürülebilir: Osmanlı
Devleti, yeniçeri ocağı ve kapıkulu ocaklarının kışlık yünlü kumaş ihtiyacını
29 BOA, KK. 6590, s. 9. 30 BOA, KK. 6590, s. 9. 31 Sahillioğlu, a.g.e., s. 440. 32 BOA, KK. 6590, s. 15. 33 BOA, KK. 6590, s. 27. 34 BOA, KK. 6590, s. 123. 35 BOA, KK. 6590, s. 12, 16, 124, 125, 135, 136.
47
karşılamak amacıyla Selanik’ten düzenli senelik kumaş alımlarına başlamadan önce,
bu ihtiyacın en azından bir bölümünü İtalyan kumaşlarıyla karşılamaktaydı. Bu
kumaşlar arasında Bergamo yünlülerinin varlığına 915/1510 senesinden sonra
rastlanmazken, Flordin çuhası alımları da en geç XVI. yüzyılın sonuna doğru sona
erdi. Erken tarihli çuha muhasebelerinde özellikle pahalı kumaş türleri için görülen
nakdiyye usulü de, bir zamanlar kendilerine İtalyan kökenli yünlüler tevzi edilen
yeniçeri ağası ve sekbanbaşı gibi kimi ocak ağalarının bu tarihlerde bu kumaşları
ayni olarak almak yerine bu kumaşların takdir edilen bedellerini aldıklarını
gösteriyor olabilir. Bu durumda – elimizdeki çuha muhasebelerinin Osmanlılar
tarafından tutulan bu tür defterlerin ilk örnekleri arasında olduğunu kabul edersek –
Selanik yünlü dokumacılığının devlet tarafından talep edilen miktarda çuhayı üretme
kapasitesine erişir erişmez, ordunun kışlık giyim ihtiyacı için İtalya’dan getirtilen
kumaşların yerine Selanik yünlülerinin ikame edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Dolayısıyla Osmanlı Devleti açısından, ordunun yünlü kumaş ihtiyacını
karşılayabilecek bir yerli yünlü dokumacılık merkezinin teşekkülü kuşkusuz tercih
edilen ve desteklenen bir gelişme olmuştur. Böylece en azından iki açıdan Osmanlı
maliyesi eskisine kıyasla daha iyi bir konuma gelmekteydi. Öncelikle Selanik’te
dokunan çuhaların ziraına, 915-925/1509-19 tarihleri arasında devletin ortalama
13,5-16,5 akçe ödeme yaptığını kaydetmek gerekir36. Bu rakamlar yukarıda
zikredilen İtalyan kökenli kumaşların fiyatları ile karşılaştırıldığında Osmanlı
hazinesi adına bir hayli yüksek bir kazancın doğmuş olduğu iddia edilebilir. Üstelik
ordu için alınan kumaşların bir yerli dokumacılık merkezinden temin edilmesi, dışa
bağımlılığı azaltarak Osmanlı maliyesini ihracattan kaynaklanan fiyat
dalgalanmalarına karşı korunaklı hale getirmekteydi.
36 Devletin, Selanik’ten aldığı çuhaların ziraı başına ne kadar ödeme yaptığı, ilgili döneme ait muhasebenin harcamalar bölümünde kayıtlıdır. 915-916/1509-10 muhasebesi için, BOA, KK. 6590, s. 11; 917-918/1511-12 için s. 15; 918-919/1512-13 için s. 27; 921-922/1516 için s. 62; 922-923/1516-17 için s. 123; 923-924/1517-18 için s. 134 ve 925/1519 için s. 150.
48
Tablo I
924-925/1518-19 Senelerinde Selanik’ten Alınan Çuhanın Fiyatları
924/1518-19 925/1519
Birim Fiyat/Ak. Miktar/Zira Masraf/Ak. Birim Fiyat/Ak. Miktar/Zira Masraf/Ak.
17 7480 127.160 17 22.077,5 375.317
16,5 55 907 16,5 1655,5 27.315
16 2751 44.016 16 4333,5 69.336
15,5 1001 15.515 15,5 171 2650
15 2378,5 35.677 15 4490 67.350
14 ve 1 rub‘ 479 6825 14,5 6559,5 95.112
14 11.062,5 154.28737 14 ve 1 rub‘ 62 883
13 ve 3 rub‘ 326,5 4489 14 17.212,5 240.975
13,5 10.045,5 135.614 13,5 3853 52.015
13 ve 1 rub‘ 3897,5 51.641 13 ve 1 rub‘ 56 742
13 15.742 204.646 13 12.508,5 162.610
12 ve 3 rub‘ 2613 33.315 12 ve 3 rub‘ 168 207938
12,5 12.213 152.662 12,5 9245 115.562
12 ve 1 rub‘ 2438 29.865 12 ve 1 rub‘ 109,5 1341
12 12.385 148.620 12 7533,5 90.402
11 ve 3 rub‘ 1646 19.340 11,5 957 11.005
11,5 2278 26.197 11 257 2827
11 ve 1 rub‘ 479 5388 – – –
11 768,5 8453 – – –
TOPLAM: 90.039 1.204.61739 TOPLAM: 91.249 1.317.52140
2.2.2.2. Selanik Yünlü Piyasası Üzerinde Devlet Etkisi Biraz önce vardığımız saptama yeni ve konumuz açısından daha önemli bir
soruyu ortaya atmamıza imkan vermektedir. XVI. yüzyılın başında Selanik’te bir
yünlü dokuma sanayiinin kurulmasında ve gelişiminde devletin payı ne olmuştur?
Bu soruya yanıt vermeğe -Selanik’teki yünlü dokumacılığına dair elimizdeki
en erken tarihli bulguları gözden geçirdikten sonra- yeni bir soru sorarak
37 154.875 akçe olmalıdır. 38 2142 akçe olmalıdır. 39 Yukarıda yapılan düzeltme uyarınca, toplam 1.205.214 akçe olmalıdır. 40 Yukarıda yapılan düzeltme uyarınca, toplam 1.317.584 akçe olmalıdır.
49
başlayabiliriz. Osmanlı hükümeti, 914/1508-09 tarihinde yeniçeri ve kapıkulu
ocakları için Selanik’te dokunan yaklaşık 88.000 zira çuha satın almıştı41. Bu tarihten
başlayarak devletin Selanikli dokumacılara verdiği yünlü kumaş siparişi 915-
925/1509-19 seneleri arasında ortalama 96.500 ziralık bir seviyeye yükseldi. 918-
919/1512-13 ve 923/1517 yıllarındaki sırasıyla 112.000 ziralık ve 109.700 ziralık
çuha alımları bu devirdeki en yüksek miktarları göstermektedir42.
Bir yandan devletin senelik çuha siparişlerini hazırlayan Selanikli
dokumacılar, öte taraftan aynı yıllar içinde piyasanın taleplerine de karşılık vermeğe
başladılar. Örneğin Venedik’in İstanbul baylosu Jacomo Cantarini, 1507 yılında
uğradığı Selanik’te inanılmaz boyutlarda bir yünlü dokuma faaliyetinin yaşandığını
aktarmaktadır43. Selanik’te dokunan çuhaların iç pazara sürülmeden önce
damgalanmasından elde edilen vergi gelirini kapsayan resm-i tamga-yı çuka-yı
Selanik mukataasına ait ilk kayıtlara ise 925/1519 tarihinde rastlanmaktadır. Bu sene
içinde resm-i damga mukataası iki emin değişikliği yaşamıştır. 10 Ramazan 925/5
Eylül 1519 tarihinde Ahmed’in üzerinde bulunan emanet, Selanik kadısı
Muhyiddin’in mektubuyla Hacı Bayram’a tevcih edilmiştir44. 15 Cemaziyelahır
925/14 Haziran 1519 tarihinde ise, Hacı Bayram’ın yerine Mimaran (?) b. Hacı
Murad Selanik çuhalarının damga emanetine getirilmiştir45. Bir sonraki senenin
Rebiülahır ayında (Mart-Nisan) bu mevkide David isimli bir Yahudi bulunmaktadır.
Bu tarihte David, Selanik çuha damgası emanetini yürütürken alacağı günlük 4
akçeye 2 akçelik bir zam yapılmasını kabul ettirmiş görünmektedir46. 25 Muharrem
927/5 Ocak 1521 tarihli bir başka belgenin ifadesine göre David, bir yandan çuha
mubassırlığı öte yandan Selanik gümrük mubassırlığı vazifelerini yürütmektedir47.
Anlaşılan en azından bu tarihlerde, resm-i damga mukataasına emin olanlara aynı
zamanda mubassır ismi verilmekteydi. Fakat Selanik’te bulunan resm-i damga 41 KK. 6590 numaralı defterde 914/1508-09 senesinde devlet tarafından yeniçeri ve kapıkulu ocakları için alınan yünlü kumaşların tutulduğu müstakil bir defter bulunmamakla birlikte, 915-916/1509-10 tarihine ait çuha muhasebesini içeren kayıtların üzerine düşülen bazı notlardan 914/1508-09 senesinin rakamlarına ulaşılabilmektedir. BOA, KK. 6590, s. 9. 42 BOA, KK. 6590, s. 27 ve 94. 43 Apostolos E. Vacalopoulos, A History of Thessaloniki, Thessaloniki, Institute for Balkan Studies, 1993, s. 77. 44 BOA, D. HSK. 25572, s. 4 (10 Ramazan 925/5 Eylül 1519). 45 BOA, D. HSK. 25572, s. 7 (15 Cemaziyelahır 925/14 Haziran 1519). 46 BOA, D. HSK. 25572, s. 10 (Rebiülahır 926/Mart-Nisan 1520). 47 BOA, KK. 61, s. 41 (25 Muharrem 927/5 Ocak 1521).
50
mukataasını iltizam eden mültezimler ile çuhanın dokunmasını denetleyen emin veya
mubassırları birbirine karıştırmamak gerekir. Nitekim David’in Selanik’te çuha
mubassırlığını yürüttüğü dönemde resm-i damga mukataasını Yakub Şemuil isimli
bir Yahudi mültezim işletmekteydi. Görünüşe göre Yakub Şemuil, Selanik’te üretilen
yünlü kumaşların damgalanmasından hasıl olan geliri içeren bu mukataanın en
azından üçüncü kuşak mültezimiydi. Ondan önce İsak ve ortağı Yakub ve Nasi adlı
Yahudiler aynı mukataayı iltizam etmişlerdi48. Dolayısıyla resm-i tamga
mukataasının kuruluşunu bu mukataaya ait mevcut en erken tarihli belgelerden daha
ileriye götürerek, kuruluş tarihinin 925/1519’dan önce olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Keza Selanik’te tutulan 921-922/1516 tarihli çuha muhasebesine göre,
bu tarihte Selanik’ten alınan yeniçeri çuhasının ödemesinde kullanılmak üzere resm-i
damga mukataasından çuha eminine 30.000 akçelik bir havale gönderilmişti49. Bu
tarihlerde resm-i damga mukataası tarafından damgalanan Selanik kumaşlarının
miktarı hakkında herhangi bir bilgimiz yoktur. Fakat David’in çuha mubassırlığı ile
birlikte yaptığı Selanik gümrük mubassırlığını, her iki görevi birlikte yürütmenin
zorluğunu gerekçe göstererek bıraktığı 927 senesinin Rebiülevvelinin ilk gününü (9
Şubat 1521), Selanik yünlü dokumacılığının ticari getirisi bakımından rüştünü ispat
ettiği tarih olarak alabiliriz50.
Bu durumda karşımıza İspanya ve Sicilya kökenli oldukları bilinen Yahudi
dokumacıların bu denli kısa bir sürede, bir yandan devlet tarafından verilen
siparişleri, öte yandan iç piyasanın taleplerini karşılayabilecek bir seviyeye nasıl
yükseldikleri sorusu çıkar. Üstelik 1492 sürgün fermanıyla İspanya’dan çıkarılanların
doğrudan Osmanlı topraklarına sığınmak yerine öncelikle Provence, İtalya ve
Portekiz gibi kolay ulaşılabilen yerlere kaydıkları hatırlanacak olursa51, Selanik’te bir
yünlü dokuma sanayinin kurulması için gereken insan gücünün, en erken XVI.
yüzyılın ilk yıllarında kentte bir araya gelmiş olduğu düşünülebilir52. Buna ek olarak
48 BOA, KK. 61, s. 140 (13 Rebiülahır 927/23 Mart 1521). 49 BOA, KK. 6590, s. 62. 50 BOA, KK. 61, s. 169 (Selh-i Rebiülevvel 927/10 Mart 1521). 51 Kamen, a.g.e., s. 39-40. 52 Nitekim Rozanes, 1492 tarihinde Osmanlı topraklarına yerleşen Yahudilerin sayısının 7000-8000 civarında olduğunu belirtmektedir. Levy’ye göre ise, bu mütevazi rakam dahi ihtiyatla karşılanmalıdır. Bkz.: Solomon A. Rosanes, Divrei Yemei Yisrael be-Togarmah [İsrailoğullarının Türkiye’deki
51
bu mülteciler eski vatanlarından çıkarılırken yanlarına altın, gümüş ve mücevherat
almalarına izin verilmedi53. Kraliyet fermanıyla taşınabilir mal varlıklarını
beraberlerinde götürmelerine resmen izin verildiği durumlarda ise, kilisenin karşı
koyması ve halkı sürgün edilen Yahudilere karşı kışkırtması yüzünden devlet
güvencesi fiilen uygulanamadı54.
Bu nedenle Selanik’e ulaşan ilk göçmen kafilelerinin bir hayli sayıda yoksul
üye ihtiva etmekte olduğunu kabul edebiliriz. Gerçi sanayi öncesi dönemde
dokumacılık sektörü, fazla sabit sermaye gerektirmeyen ve çalıştırdığı insan gücü
bakımından toplumun alt tabakalarından beslenen bir sanayi koluydu. Buna karşın
dokumacılara, başlangıç aşamasında tezgahlarını kurmak için, kısıtlı da olsa bir
miktar sermaye gerekmektedir55. Fakat esas önemli olan, bir yünlü kumaşın
hazırlanabilmesi için gereken çok sayıda farklı emek çeşidini ve meslek kolunu bir
yeknesaklık içinde çalıştırabilmektir. Bir yünlü kumaşın bütünüyle hazırlanabilmesi
için belirli aşamalardan geçmesi gerekmektedir. Bu aşamaların bir kısmı –yapağının
ayıklanması, temizlenmesi, cinsine ve kalitesine göre sınıflandırılması, ipliğin
eğrilmesi ve kumaşın dokunması- aile fertleri tarafından ortaklaşa üstlenilmektedir.
Ancak kumaşın kassarlanması ve boyanması özel uzmanlık isteyen işlemler
olduklarından, farklı mekanlarda bu işin ustası zanaatkarlar tarafından
yapılmaktaydılar. Üstelik Selanik’e yerleşen Yahudi dokumacıların devletin senelik
siparişlerini karşılayabilecek miktarda yünlüyü temin edebilmeleri için, kumaşın
dokunmasında ve boyanmasında elzem olan yün ve boya maddelerini kente taşıyacak
bir ticaret ağının hemen kurulması gerekmekteydi. Bu nedenle Lowry’nin, Selanik’te
Sefarad Yahudilerinin gelmesinden önce gelişkin bir yünlü imalatının olduğuna dair
bulguları önem kazanmaktadır. Böylece kente yerleşen Yahudiler, yünlü kumaş
Yaşantılarının Tarihi], C: I, 2. bs., Tel Aviv, Devir, 1930, s. 62 ve not 55’ten naklen Levy, a.g.e., s. 126, not 16. 53 Baer, a.g.e., C: II, s. 434. 54 Kamen, a.g.e., s. 38. Özellikle varlıklı İspanyol Yahudilerinin çoğu, 1492 fermanından sonra göç ettikleri yakın bölgelerden geri dönerek ihtida etmeyi seçtiler. Bkz.: s. 41-44. 55 İnalcık, XV. yüzyılın sonu için bir ipekli tezgahının, işleyebilmek için gerekli malzemeyle birlikte 80 ila 100 düka arasında bir değer yarattığını söylemektedir. Halil İnalcık, “Capital Formation in the Ottoman Empire”, JEH, C: XXIX, No: 1, 1969, s. 117.
52
üretebilmek için gerekli altyapı tesislerini ve ticari bağlantıları hazır bulmuş
olmalıdırlar56.
1508-09 gibi oldukça erken bir tarihte, devlete 88.000 ziralık yünlü kumaş
teslim edebilme kapasitesine ulaşan Selanik’te bir yünlü dokumacılık merkezinin
oluşumunu anlatırken devletin yönlendirici rolü üzerinde durmak gerekmektedir.
Selanik yünlü dokumacılığının ilk yıllarında Osmanlı Devleti iki açıdan önemli yer
tutmuştur. Bunlardan ilki, devletin Yahudi göçmenleri Selanik’e yerleştirme
hususunda gösterdiği özen, diğeri ise yünlü dokumacılık faaliyetlerinin eşgüdümünü
sağlamada oynadığı bir nevi müteşebbis rolüdür.
Osmanlı topraklarına yönelik Yahudi göçünün en yoğun biçimde yaşandığı
XV. yüzyılın sonu ile XVI. yüzyılın ilk yarısı, Osmanlı Devleti’nin gelişmekte olan
iktisadi yapısını taze insan kaynaklarıyla beslemeye en istekli olduğu zaman dilimine
tesadüf etmektedir. Geleneksel Ortadoğu iktisat ilkelerini takip eden Osmanlılar,
mali yapılarını güçlendirecek ve toplum içinde refah yaratacak üretken kitleleri
aralarına kabul etmede bir hayli hevesliydiler57. Osmanlı Devleti, aralarında birçok
orta halli zanaatkar ve tacir barındıran Yahudi mültecileri ihtiyaç duyulan bölgelere
yönlendirmede gerekli özeni gösterdiler58. İmparatorluk toprakları üzerindeki ticaret
ve üretimi canlı tutma gayesiyle Selanik, Tırhala, Balyabadra ve İskenderiye gibi
kentlere yerleşen göçmenler belirli vergilerden muaf tutuldu59. Hatta daha önceden
belirtildiği gibi, Selanik’e yönelik Yahudi göçünü teşvik etmek amacıyla hükümet,
kente yeni yerleşen göçmenlerden üç yıl süreyle cizye vergisi almamaktaydı60.
Osmanlı Devleti’nin Yahudi göçmenleri Selanik’e yerleşmeye teşvik etmesinin, bu
bölgenin yünlü dokumacılık faaliyetlerini yürütmek için uygun bir ortam olmasıyla
56 Lowry, “Portrait of a City …”, s. 87-98. 57 Halil İnalcık, “The Ottoman Economic Mind and Aspects of the Ottoman Economy”, Studies in the History of the Middle East: From the Rise of Islam to the Present Day, ed. M. A. Cook, London, Oxford University Press, 1970, s. 207-218. 58 XVI. yüzyıl Osmanlı iktisat ve ticaret tarihinde Yahudilerin sahip olduğu konum hakkında bkz.: Haim Gerber, “Jewish Tax-Farmers in the Ottoman Empire in the 16th and the 17th Centuries”, JTS, C: X, 1986, s. 143-154; Daniel Goffman, “Jews in Early Modern Ottoman Commerce”, Jews, Turks, Ottomans: A Shared History, Fifteenth Through the Twentieth Century, ed. Avigdor Levy, Syracuse, Syracuse University Press, 2002, s. 15-34. 59 Epstein, a.g.e., s. 122-123. 60 BOA, D. BŞM. 36806, s. 644 (918/1512-13).
53
bir ilgisinin olup olmadığı, şu anki bilgilerimizle bir varsayım olarak kalmaya
mahkumdur.
Buna karşın Selanik yünlü dokumacılığının kuruluş aşamasında ve
gelişiminde devletin oynadığı olumlu rolü kanıtlayan birtakım veriler öne sürülebilir.
Öncelikle devletin Selanik’te yünlü kumaş üretimine başlandığı ilk yıllardan itibaren
büyük miktarlarda kumaş talep eden düzenli bir müşteri olarak ortaya çıkışı, Selanik
piyasasını orta vadede borçlanmaya ve yeni yatırımlar yapmaya hazır hale
getirmiştir. XVI. yüzyılın ilk çeyreği içinde özellikle Portekiz ve İtalya kökenli
Marranoların gelişine kadar, Selanik’teki dokumacılık sektörü ihtiyaç duyduğu
sermayeyi devlet aracılığıyla temin etmekteydi. Bunun başlıca iki nedeni vardır. İlk
olarak devlet bu erken tarihte, alınmasına karar verilen çuhaları önceden
görevlendirilen bir çuha emini vasıtasıyla, Selanikli üreticilerle yapılan pazarlıklar
sonrasında kararlaştırılan piyasa fiyatları üzerinden satın almaktaydı. Selanik’te
tutulan çuha muhasebeleri bu konuda şüpheye yer bırakmamaktadır. İkinci olarak
ise, muhtemelen bu tarihlerde de devlet adına senelik çuha alımını yerine getiren
emin, XVI. yüzyılın ikinci yarısında olduğu gibi, beraberinde getirdiği nakitten veya
çevre bölgelerden çuha ödemesinde kullanılmak amacıyla toplanan meblağdan bir
kısmı dokumacılara peşin ödemeler yaparak üretim sürecini hızlandırmaktaydı61.
Bu yönüyle devletin Selanik yünlü piyasası üzerindeki etkisi, bir nevi
putting-out sisteminin Selanik yünlü dokumacılığına taşınması anlamına
gelmektedir. Putting-out sisteminde girişimci tacir, dağınık vaziyette çalışan yün
toplayıcıları, dokumacılar, kumaş bükücüleri ve boyamacılar arasında bir eşgüdüm
sağlamakta ve malın geçici bir süre depolanarak korunmasını temin ederek ürünü
uzak mesafelere taşıyarak pazarlamaktadır. Çoğu vakit bu girişimciler, yapağıyı
kendi adlarına toplayarak hammaddeyi üreticilere dağıtmakta ve avans-krediler
vermek suretiyle dokumacıların işini kolaylaştırmaktaydılar62. Keza Osmanlı Devleti,
61 BOA, MD. 29, 109-110/266 (2 Zilkade 984/21 Ocak 1577). 980/1572-73 tarihinde, yeniçeri çuhasının daha çabuk tamamlanması için çuha emini tarafından, dokumacılara 600.000 akçe dağıtılmıştı. BOA, KK. 67 419/2 (18 Rebiülahır 980/28 Ağustos 1572). Bursa’da ipekli dokumacılara devlet tarafından açılan kredi için bkz.: Fahri Dalsar, Türkiye Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da İpekçilik, İstanbul, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, 1960, s. 228. 62 Fernand Braudel, Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları, C: II, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, 2. bs., Ankara, İmge Kitabevi, 2004, s. 278-282; Hermann Kellenbenz, The Rise of the European
54
Selanik’ten satın alacağı nispeten yüksek miktardaki yünlü kumaşın hazırlanabilmesi
için bir emin tayin ediyordu. Bu emin vasıtasıyla dokumacıların hammaddeyi tedarik
edebilmeleri için gereken nakit piyasaya aktarılıyordu.
XVI. yüzyılın ikinci yarısında, devlet adına Selanik’te yapılan çuha üretimini
yönlendiren devlet görevlileri, kent içinde dokunan kumaşların Vardar nehri ve
kolları üzerinde bulunan değirmenlere taşınmasında ve malın İstanbul’a
yollanmasından önce anbarda depolanmasında baş rolü oynamaktaydılar. Üstelik
Selanik’te bulunan çuha anbarı, dokumacıların devlet için üretmedikleri yünlü
kumaşlarının saklanmasına da açıktı63. Özellikle XVI. yüzyılın ikinci yarısıyla
birlikte, devletin talep ettiği kumaşa belirli bir standart getirmesi ve birbirlerine
ancak gevşek bağlarla bağlı dokumacıları ve dokumacılık sektörü çalışanlarını bu
işte ortak çalışmaya zorlaması, kent dokumacılığında bir model yaratmıştır. Bu ilişki
biçimini, devletin Selanik’ten ilk kumaş alımlarını yaptığı yıllara genişletmemek için
hiçbir neden yoktur. Bu durumda Selanik’te bir yünlü dokumacılık merkezinin
oluşumunda, devletin kent ekonomisine gerekli girdiyi sağlamak ve üretim
faaliyetlerini koordine etmek suretiyle başlıca rolü oynadığı söylenebilir.
2.2.3. Cemaat Yapısı ve Yünlü Dokumacılık Selanik yünlü dokumacılığının kısa vadeli iktisadi dalgalanmalara karşı
direncini sağlayan başlıca etken Selanik’teki dokumacıların ve dokumacılık
sektöründe çalışanların tabi oldukları cemaat yapısıydı. Geniş ölçekli kent cemaati
açısından bakıldığında, Selanik’te kehillah adına kararlar alan ve düzenlemeler
yapan bir heyetin varlığı, hammadde fiyatlarının belirlenmesi ve kentteki yünlü
dokumacılık sektörünün çıkarlarının savunulması açısından bir istikrar unsuruydu.
Bu durum özellikle kriz dönemlerinde, Selanikli yünlü imalatçılarına eşsiz bir
koruma sağlamaktaydı. Her şeyden önce Selanik Yahudilerinin devlete ödedikleri
vergileri topluca maktu bir meblağ üzerinden ödemeleri, toplumsal yapının alt Economy: An Economic History of Continental Europe 1500-1750, New York, Holmes-Meier Publishers, 1976, s. 75-85. 63 BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/28 Ağustos 1572). Adı geçen belge için ayrıca bkz.: Feridun M.Emecen, “Selanik’ten Manisa’ya: Yahudi Dokumacıların Göçüyle İlgili Bazı Bilgiler”, Sol Kol: Osmanlı Egemenliğinde Via Egnatia (1380-1699), ed. Elizabeth A. Zachariadou, çev. Özden Arıkan, Ela Güntekin, Tülin Altınova, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999, s. 111-112.
55
tabakasını oluşturan yünlü imalatçılarının kimi zaman hükümet görevlileri tarafından
tutulan haraç defterlerindeki miktarın altında ödeme yapmalarını mümkün
kılıyordu64. Nitekim Selanik’teki birçok cemaatbaşı ve hahamın bir yönüyle yünlü
kumaş üretimi ve ticareti ile ilgisinin bulunması yüzünden, bunlar üretim şartlarının
güçleştiği dönemlerde dokumacılara bir tür sübvansiyon sağlamaktaydılar.
Selanik Yahudilerinin mahalli cemaatler halinde örgütlenmesinin ve bu
cemaatleri temsil eden seçilmiş üyelerin, en azından olağanüstü durumlarda bir araya
gelen bir kent meclisi gibi davranmasının, genel olarak kent Yahudileri özel olarak
ise yünlü imalatçıları üzerindeki olumlu etkilerini gösteren birkaç olay üzerinde
durabiliriz. Selanik Yahudi cemaatinin, çıkarlarını savunma hususunda gösterdiği
özeni sergileyen örneklerden biri, 973/1565 yılında devletin yıllık çuha alımında
kullandığı paraya, kumaşı çuha eminine teslim eden Yahudilerin yaptığı itirazdır.
Senelik çuha alımlarına kaynak teşkil eden resm-i ağnam, cizye ve mukataa
gelirlerinden hasıl olan paranın ayarı düşük akçelerden oluştuğunu ileri süren
Selanikli dokumacılar, sadece önceden görerek mühürledikleri akçeleri yünlü kumaş
ödemesinde kabul etmekteydiler65. Keza Selanikli yünlü imalatçılar devlete
hazırladıkları kumaşın muhasebesini tutmak ve belki de pazarlıkları yürütmek için
geleneksel olarak üç muhasebeci kullanmaktaydılar. 1005/1596 tarihinde ise Simon
Gaz (?) adlı bir Yahudi bu iş için yeterli görülerek günlük 5 akçelik ücreti
dokumacılar tarafından verilmek üzere kendisine berat alınmıştı66. Kimi zaman,
devlet adına Selanik’te çuha üretimini yönlendiren devlet görevlileri ile, Selanikli
Yahudiler arasında tartışmalar da çıkmaktaydı. Örneğin 980/1572 tarihinde
Selanik’te çuha emini olan Ali, devlet siparişinin zamanında yetiştirilmesine engel
olan ve istenilen evsafta kumaş üretilmesini zorlaştıran Selanikli üç Yahudiyle ilgili
şikayetlerini dile getirmişti67.
XVI. yüzyılın ikinci yarısında, Selanik’te devlet adına senelik sabit bir miktar
yünlü kumaş dokunmasının vergi niteliği iyice belirgin hale geldiğinde
cemaatbaşları, kendi cemaatlerinin hissesine düşen çuhanın hazırlanmasından bizzat 64 BOA, KK. 67, s. 1280 (Gurre-i Zilhicce 980/4 Nisan 1573); BOA, KK. 67, s. 493 (17 Cemaziyelahır 980/25 Ekim 1572); BOA, MAD. 7534, s. 367 (6 Rebiülevvel 984/3 Haziran 1576). 65 BOA, MAD. 2775, s. 50 (8 Muharrem 973/5 Ağustos 1565). 66 BOA, MAD. 7336, s. 29 (19 Rebiülevvel 1005/10 Kasım 1596). 67 BOA, KK. 67, s. 419/1 (18 Rebiülahır 980/28 Ağustos 1572).
56
sorumlu hale geldiler. 976/1568 tarihinde Selanik’te yaşanan veba salgınından kaçan
dokumacıların devlet tarafından verilen siparişi yetiştirmekte zorlanmaları üzerine,
Selanik’teki Yahudi cemaatlerinin önde gelen 260 zengin üyesi birbirlerine kefil
olarak yeniçeri çuhasının 1500 pastavını Muharrem ayının (Haziran-Temmuz 1568)
başına, geri kalan kısmı ise iki ay içinde hazırlamayı taahhüt ettiler. Bu taahhütün
alınmasının ardından dokumacıların kentten ayrılarak kırsala çıkmasına izin verildi68.
Buna benzer bir başka gelişme 980-981/1572-73 tarihleri arasında yaşandı.
Bu defa Selanik Yahudileri biri kentte yaşanan veba salgını, diğeri Selanik kalesinin
tamiri için devlet tarafından talep edilen bir hayli yüksek meblağ nedeniyle iki taraflı
bir kıskaç içine girmişlerdi. Osmanlı hükümeti bu tarihte, şehirde yaşayan tüm
ahalinin katılımıyla Selanik kalesinin tamir edilmesini istemekteydi. Bu nedenle
979/1572 senesinin son aylarında Selanikli Hıristiyan ve Yahudilerin mal
varlıklarının ve gelir seviyelerinin gizlice tespit edilmesi emrini verdi69. Selanik
kadısı tarafından hazırlanan gizli deftere göre şehirde yaşayan Yahudilerden
başlangıçta topluca 20-30.000 filori tutarında bir para istendi. Bu miktar bir süre
sonra, Selanikli Yahudilerin üzerlerinde aynı zamanda beylik çuha işleme
mükellefiyetinin bulunduğunu dile getirerek parayı ödemeye karşı çıkmaları70 ve
yeniçeri çuhası işlemek ve Sidrekapsi madenlerine her sene 50.000 akçe nakit
aktarmak karşılığında her türlü olağanüstü vergiden muaf olduklarını gösteren bir
muafname sunmaları üzerine 15.000 filoriye indirildi71. Bu arada kentte görülen veba
salgını çuha üretimini olanaksız hale getirmişti72. Bir yandan devlet tarafından kale
tamiratı için istenen meblağın toplanması meselesi ile yüz yüze kalan Selanik Yahudi
cemaati, öte yandan devlete teslim edilmesi gereken yıllık yeniçeri çuhasının
tamamlanmasını temin etmek zorunda kaldı. Cemaatbaşları bir kez daha, yeniçeri
çuhasının kendi cemaatlerinin payına düşen kısmını tamamlamayı taahhüt ederek
68 7 Numaralı Mühimme Defteri (975-976/1567-1569): Özet-Transkripsiyon-İndeks, yay. T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, C: II, Ankara, 1998, s. 218-219, hük. no: 1626 (2 Muharrem 976/27 Haziran 1568). (Bundan sonra 7 Numaralı Mühimme Defteri olarak anılacaktır.) 69 BOA, MD. 18, 12/22 (27 Ramazan 979/12 Şubat 1572). 70 BOA, MD. 19, 57/126 (20 Muharrem 980/2 Haziran 1572). 71 BOA, MD. 19, 202/418 (Gurre-i Rebiülevvel 980/12 Temmuz 1572). 72 BOA, MD. 19, 247/501 (18 Rebiülevvel 980/29 Temmuz 1572); BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572).
57
dokumacıların çevre köylere geçmesi için izin aldılar73. 15 Rebiülahır 980/25
Ağustos 1572 tarihli bir belgenin ifadesine göre, Selanik Yahudilerinden kale
tamiratı için talep edilen miktar bu tarihte 20.000 filoriye yükselmişti74. Daha sonraki
belgelerden edinilen bilgiye dayanarak, bu meblağın 3000 filorilik kısmının yeniçeri
çuhasını yetiştirmekte zorlanan cemaatbaşlarının dönemin çuha emini Ali’den
aldıkları 6 yük akçelik avansın karşılığı olduğu anlaşılmaktadır75. Çuha emininden
alınan 3000 filorilik avansa rağmen, Selanik Yahudi cemaati devlet siparişini taahhüt
ettiği tarihte tamamlamayı başaramadı76. Üstelik bu dönem boyunca kale tamiratı
için vermeleri gereken 17.000 filorilik meblağın ancak 5000 filorilik bir bölümünü
ödeyebilmişlerdi77. Bununla birlikte Selanik Yahudilerinin hükümet nezdinde
yaptıkları girişimler sonucunda, yeniçeri çuhasını vaktinde yetiştirememekten doğan
3000 filorilik borçları, Selanik kalesi tamiratı için ödemeleri gereken miktar baki
kalmak şartıyla, bir süre sonra silindi78.
983/1576 tarihine gelindiğinde Selanik’te veba, yıkıcı etkisini hissettirmeğe
devam etmekteydi. Bu tarihte Selanik Yahudilerinin İstanbul’a yaptıkları başvuru
üzerine, her cemaate tevzi edilen çuhanın tamamlanmasının cemaatbaşları tarafından
taahhüt edilmesi karşılığında Yahudilerin kentten ayrılmasına izin verileceği
duyurulduğuna göre, bu uygulama oldukça yaygındı79. Bu örneklerin gösterdiği gibi,
Selanik Yahudi cemaatinin önde gelen isimleri hem vergilerin ödenmesinde hem de
yünlü imalatının sekteye uğraması muhtemel buhran dönemlerinde öne çıkarak, gelir
seviyeleri bakımından iktisadi çalkantılara fazlasıyla duyarlı dokumacılık sektörü
çalışanlarının bu dönemlerden nispeten az zararla çıkmalarını sağlamaktaydılar.
Selanik yünlü dokumacılığının uzun ömrünü incelerken dikkat edilmesi gereken
noktalardan birisi açıkça budur.
73 BOA, MD. 19, 201/417 (10 Rebiülevvel 980/21 Temmuz 1572). 74 BOA, KK. 67, s. 407 (15 Rebiülahır 980/25 Ağustos 1572). 75 BOA, KK. 67, s. 1179 (7 Zilkade 980/11 Mart 1573); BOA, KK. 67, 419/2 (18 Rebiülahır 980/28 Ağustos 1572). 76 BOA, KK. 67, s. 1128 (13 Zilkade 980/17 Mart 1573). 77 BOA, MD. 21, 91/219 (10 Şevval 980/13 Şubat 1573). Bu belge için ayrıca bkz.: Emecen, “Selanik’ten Manisa’ya …”, s. 112. 78 BOA, MD. 22, 65/135 (14 Safer 981/15 Haziran 1573). 79 BOA, MD. 27, 275/655 (20 Zilkade 983/20 Şubat 1576).
58
Selanik’te kurulu cemaat yapısının Selanik yünlü dokumacılığı üzerindeki
daha doğrudan etkilerini sergileyen örneklere ise İbrani kaynakları aracılığıyla
ulaşabilmekteyiz. Bu kaynakların anlatımına göre, Selanik’te Yüce Talmud Torah
kurumuna ait binalar arasında yünlü kumaşların toplandığı ve satıldığı mağazalar
bulunmaktaydı80. Bundan daha önemlisi Selanik Yahudi cemaatlerini temsil eden
kurul üyeleri ve kentin önde gelen hahamları, yünlü dokumacılığı ilgilendiren güncel
meseleler hakkında gerekli düzenlemeleri çıkarmaktaydılar. Örneğin, muhtemelen
Selanik yünlülerinin pazarlanmasında aksaklıklar yaşandığı bir dönemde, cemaatin
bir kısım nüfuzlu şahsiyetleri bazı hahamların desteğini alarak, Selanik’te yaşayan
tüm yetişkin Yahudi bireylere Selanik dışında üretilmiş kumaşların tüketiminin
yasaklanmasını istedi, fakat bu çabasında başarılı olamadı81.
Bununla birlikte Selanik Yahudi cemaatinin, yünlü dokumacılık sektörünün
çıkarlarını bu örneğe kıyasla nispeten daha iyi savunduğu durumlar bulunmaktaydı.
Selanik Yahudi topluluğunun ilk yıllarında kararlaştırılan ve 1549 yılında yeniden
tasdik edilen bir düzenlemeye göre, herhangi bir Yahudinin Selanik ve üç günlük
mesafedeki çevresinden dışarıya yün ve çivit satması yasaklanmıştı. Bu tedbirin
bölgede faal olan Avrupalı tacirlere karşı yerli sanayinin hammadde kaynaklarını
korumak amacıyla mı, yoksa birbirinden bağımsız çalışan Tırhala, Selanik ve Edirne
gibi yünlü imalatı merkezlerinin hammadde reservlerinin sınırlarını tayin etmek için
mi alındığı açık değildir. Fakat düzenlemenin XVI. yüzyılın ilk çeyreği gibi Avrupalı
tacirlerin Balkan yününe yönelik taleplerinin henüz sınırlı olduğu bir döneme ait
olması, ikinci şıkkı kuvvetlendirmektedir. Nitekim Tırhala ve Edirne Yahudi
cemaatleri de benzer yasakları uygulamaya koymuşlardır82.
Selanik Yahudi cemaati, başlıca geçim kaynağı olan yünlü dokumacılıktaki
dengeleri alt üst eden fiyat artışlarına karşı bir hayli duyarlıydı. Yapağı fiyatlarının
artmasını engellemek amacıyla, mevsimlik yün fiyatları önceden sinangoglarda
duyurulur ve herkesin eşit şartlarda yapağı alması teminat altına alınırdı. Gerçi
80 Rozen, a.g.e., s. 244. 81 Rozen, a.g.e., s. 252. 82 Simon Schwarzfuchs, “Quand Commença le Déclin de l’Industrie Textile des Juifs de Salonique?”, The Mediterranean and the Jews: Banking, Finance and International Trade (XVI-XVIII Centuries), ed. Ariel Toaff, Simon Schwarzfuchs, Ramat-Gan, Bar-Ilan University Press, 1989, s. 219-221; Rozen, a.g.e., s. 248-249.
59
dokumacılık sektörü içindeki bölünme, çoğu zaman eşit şartlarda rekabet etmeyi
olanaksız kıldığından yapağı fiyatlarının belirlenmesi şiddetli tartışmalara neden
olmaktaydı. Bununla birlikte Tırhala cemaatinin yün kırkım ücretlerine dahi bir üst
sınır koyan bir düzenlemeyi uygulamaya koyması, cemaat yapısının yünlü
dokumacılığın hemen her alanında varlığını gösterdiğini kanıtlamaktadır83.
2.3. KUMAŞIN ÜRETİMİ Bir dokumacılık merkezinin işlemesi, birçok farklı faaliyet kolunun bir
arada eşgüdümlü biçimde kullanılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda herhangi bir
bölgede yürütülen dokumacılık faaliyetleri, aralarında yün toplayıcılarının, boya
maddesi tacirlerinin, dokumacıların, değirmencilerin, boyacıların ve sektöre nakit
sağlayan veya tamamlanmış ürünü pazarlayan girişimci-tacirlerin bulunduğu bir
hayli kalabalık bir insan kitlesini ilgilendirmektedir. Bu nedenle aşağıda, Selanik’teki
yünlü dokumacılık faaliyetleri, hammaddenin temininden dokunan kumaş üzerinde
yürütülen tamamlayıcı işlemlere kadar geniş bir ölçekte ele alınmıştır.
2.3.1. Hammadde Temini Dokumacılık sektörü çalışanlarına gereken hammaddenin temin edilmesi,
dokumacılığın en önemli basamaklarından birini teşkil etmektedir. Osmanlı arşiv
belgeleri, Selanik’e getirilen yapağı ve şap hakkında değerli bilgiler vermektedirler.
Aşağıda Selanik dokumacılarının kullandığı yünün elde edilme yolları, yünün
kalitesi, kumaş boyamasında kullanılan maddelerin özellikleri ve bunların temin
edilmesi üzerinde durulmuştur.
2.3.1.1. Yün Yunanistan coğrafyasının tarih boyunca istikrarlı bir yünlü dokuma imalatçısı
olmasının başlıca nedeni, ardalanının küçük baş hayvan yetiştiriciliğine uygun arazi
ve iklim şartlarına sahip olmasıdır. Selanik ve çevresinin Osmanlılar tarafından
fethedilmesinin ardından bölgeye akan Türkmen yörüklerinin beraberlerinde
83 Schwarzfuchs, a.g.e., s. 223.
60
getirdikleri koyun sürüleri, bu havalide istihsal edilen yünün miktarını önemli ölçüde
arttırarak birçok Balkan yünlü imalatı merkezine gereken temel hammaddenin
arzının bollaşmasına katkıda bulunmuştur84.
Selanik’teki yünlü kumaş dokumacılarının kullandığı yapağının temin
edildiği en önemli otlaklardan biri Selanik’e yakın bir mesafede bulunan Kelemerye
yaylası idi. Bununla birlikte aslen Selanik düzlüğü bütünüyle koyun yetiştiriciliğine
uygun bir mekan olduğundan, Arnavutluk başta olmak üzere Balkanlar’ın birçok
yöresinden buraya mevsimlik bir akın yaşanmaktaydı. Selanik civarında toplanan
sürüler Ekim ila Mayıs ayları arasını burada geçirdikten sonra, yaklaşık Mart-Nisan
sonu gibi kırkılırlardı. Kırkım işleminden elde edilen yapağı, kente getirilerek
dokumacılara ulaştırılırdı85. Selanik’teki mukataa kalemleri arasında yer alan bâc-ı
bâb-ı Kelemerye mukataasının gelirlerinin önemli bir kısmını, muhtemelen buradan
şehre giren yünün vergilendirilmesinden hasıl olan miktar oluşturmaktaydı86.
Selanik’teki yoğun dokumacılık faaliyetleri, Balkanlar’ın farklı köşelerinde
elde edilen yünün yerel tacirler tarafından kente taşınması sonucunu doğurmaktaydı.
Örneğin Tırhala ve Yenişehir Yahudi cemaatlerinin neredeyse yegane geçim vasıtası,
bu bölgede hasıl olan yapağı üzerinde yaptıkları ticaretti87. Selanik’te ise kent
dokumacılığının ihtiyacı olan yünü, köylere giderek uzun süre önce sürü sahipleriyle
kurdukları ticari ilişkiler sayesinde ilk elden toplayan ve bunları şehre getiren yapağı
tacirleri bulunmaktaydı. Bunlar köylülere bir miktar avans dağıtarak gelecek sezonun
yününü önceden kapatırlardı. Bu usule karşı çıkan kimi hahamların çıkardığı bir
düzenlemeden, XVI. yüzyılın ortasında Selanik’te yaklaşık 500 tacirin yapağı ticareti
ile iştigal ettiğini öğrenmekteyiz88.
84 Rumeli’de yörüklerin en kalabalık halde bulundukları yer Selanik ve havalisiydi. M. Tayyib Gökbilgin, Rumeli’de Yürükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fâtihân, İstanbul, Osman Yalçın Matbaası, 1957, s. 74-77. 85 Braude, a.g.e., s. 220-221. 86 Sidrekapsi’de kesilen koyun ve keçilerin yünlerinin, Selanik’teki yünlü kumaşların imal edilmesinde kullanılıp kullanılmadığı hakkında ise herhangi bir bilgi yoktur. BOA, D. EVM. 26278, s. 42 (12 Rebiülahır 976/4 Ekim 1568). Selanik’te kullanılan yün çeşitleri hakkında fazla bilgi sahibi olmamakla birlikte, aynı dönemde Avrupa’da birçok başka yünlü dokumacılık merkezinde ölü hayvanlardan temin edilen yünün de kumaş yapımında kullanıldığı bilinmektedir. 87 Shmuelevitz, a.g.e., s. 138-139. 88 Schwarzfuchs, a.g.e., s. 223-224.
61
Bu noktada Edirneli ve Filibeli bazı Yahudi yün tacirlerinin, yün satın almak
için Trakya’nın kırsal kesimlerinde yürüttükleri faaliyetleri içeren bir mühimme
kaydı, genel anlamda yapağı tacirlerinin kullandıkları yöntemler hakkında aydınlatıcı
bir kaynak işlevi görebilir. İsimleri bir hırsızlık hadisesine karışan bu Yahudiler,
bahar mevsiminin gelmesiyle birlikte Çorlu, Bergos, Hayrabolu ve Rodosçuk
kazalarına yerleşerek buralarda yapağı alımı ile uğraşmaktaydılar. Aynı belgenin
satır aralarından anlaşıldığı üzere, bu tacirler yapağıya ulaşabilmek için taşrada,
muhtemelen köylerde faaliyet göstermekteydiler89. Yapağının toplanması doğası
itibarıyla mevsimlik bir iş olduğundan, yün ticareti ile uğraşanlar bir araya
getirdikleri yünü öncelikle mahzenlerde depolamaktaydılar.
Büyük ihtimalle Selanik’e yapağı temin eden tacirlerin bir kısmı, kentten bir
hayli uzak alanlarda faaliyet göstermekteydiler. Selanik’teki üretim hacminin zirveye
tırmandığı ve Avrupalı tacirlerin Osmanlı topraklarından eskisine oranla daha fazla
yün ihraç etmeğe başladığı XVI. yüzyılın sonlarına doğru, özellikle Balkan yününü
ele geçirmek için şiddetli bir rekabet hüküm sürmekteydi. Bu rekabet ortamı içinde
Selanik’in genişleyen dokumacılığı kendine kimi zaman yeni hammadde alanları
açmak zorunda kalıyordu. Örneğin geleneksel olarak İstanbul’a giden Gelibolu,
Silivri ve Tekirdağ’a ait yapağı, gön ve sahtiyanın buradaki iskelelerden Avrupa’ya
ve Selanik’e yelken açan gemilere yüklenmesi İstanbul’da şikayetlere neden
olmuştu90. Bununla birlikte uzun bir süredir Selanikli dokumacılar, ihtiyaç
duydukları yapağıyı Makedonya ve Bulgaristan’ın yünleri ile meşhur bölgelerinden
almaktaydılar.
Selanikli çuha üreticilerinin devlet adına dokudukları yünlü kumaşlar için
gereken yapağıyı temin etmek amacıyla gittikleri yerlerde karşılaştıkları sorunlar,
Selanik yünlü dokumacılığının bir hayli geniş bir alana yayılan hammadde
kaynaklarının tespitinde yardımcı olmaktadır. Yapağının tahsili yılın belirli
dönemleriyle sınırlı olduğundan, yabancı tacirlerin veya yapağı alım satımı ile
uğraşan tacirlerin depoladıkları malı topluca bir kazadan diğerine veya deniz yoluyla
Avrupa’ya geçirmeleri bir anda hammadde kıtlığı yaşanmasına neden
89 BOA, MD. 21, 69/169 (23 Ramazan 980/27 Ocak 1573). 90 7 Numaralı Mühimme Defteri, C: I, s. 414-415, hük. no: 861 (13 Şaban 975/12 Şubat 1568).
62
olabilmekteydi. Nitekim Selanikli çuhacılar, Filibe, Üsküp ve Gümülcine’de faaliyet
gösteren bazı yabancı tacirlerin yapağıyı gemilere yükleyerek Frengistan’a
yollamasından doğan yün darlığından dolayı başkente şikayetlerini iletmişlerdi91.
Keza 983/1576 ve 985/1577 tarihlerinde yabancı tacirlerin ve madrabazların Filibe,
Sofya, Üsküp, Usturumca, Tatarpazarı, Manastır, Pirlepe, Filorina ve Ohri’deki
faaliyetlerine karşı çıkan Selanikli Yahudilerin durumu İstanbul’a bildirmeleri
üzerine sadır olan hükümde, bunların bölgedeki yapağıyı narh fiyatları üzerinden
öncelikli alma haklarının bulunduğunun teyit edilmesi, Selanikli çuha üreticilerinin
sık sık bu kazalardan yapağı aldıklarını ortaya koymaktadır. Selanikli üreticiler
yalnızca yeniçeriler için dokuyacakları çuhalara gereken yapağıyı narh fiyatları
üzerinden alma hakkına sahipken, kendileri için ürettikleri kumaşların hammaddesini
ucuza getirmek amacıyla miri fiyatlar üzerinden bolca yapağı toplamaya
çalışmaktaydılar92.
Yukarıdaki belgeler Selanik yünlü dokumacılığının hammadde kaynakları
hakkında değerli bilgiler sunmalarına rağmen, geniş anlamıyla sanayinin ilk
basamağını teşkil eden yapağı toplama işinin mahiyetine dair yeterli ayrıntılar
içermemektedir. Öncelikle bu belgelerde özellikle devlet adına üretilen çuhalar için
gereken yapağıyı satın almak amacıyla adı geçen yerlere giden Yahudilerin kimler
olduklarına dair kesin bir yargıya varmak güçtür. Bunların bir yandan Selanik’te
kumaşı bizzat dokuyan işçiler olma ihtimali zayıf görünmektedir. Kumaşın imal
edilmesi safhasında çalışanların neredeyse sefalet sınırında yaşayan bir toplumsal
tabaka teşkil ettikleri zannedilmektedir. Dolayısıyla belgelerde varlıklarından
bahsedilen madrabazların yalnızca kırsal bölgelerde yün toplama işiyle
uğraşmadıklarını, aynı zamanda bunlardan en azından bir kısmının kendi adına
Selanik’te yünlü kumaş dokutarak bunların ticaretiyle ilgilendiklerini iddia edebiliriz.
Bu iddiayı destekleyen üç ayrı belge, bir yandan genel olarak Balkanlar’daki
yün ve yünlü kumaş ticaretinin işleyişine ışık tutmakta, öte taraftan doğrudan Selanik
yünlü piyasasına giren girişimci-tacirlerin faaliyetleri hakkında bilgi temin 91 5 Numaralı Mühimme Defteri (973/1565-1566): Tıpkıbasım, yay. T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara, 1994, s. 540, hük. no: 1480 (Gurre-i Şevval 973/21 Nisan 1566). 92 BOA, MD. 27, 273/646 (18 Zilkade 983/18 Şubat 1576); BOA, MD. 30, 122/296 (18 Safer 985/7 Mayıs 1577).
63
etmektedir. Bu belgelerin ilkine göre 990/1582 tarihinde Bosna kalesinde bulunan
neferatın çuha ve demir başta olmak üzere bazı levazımatını sağlayan madrabazlar,
Rahova iskelesi mukataasının yıllık ödemeleri içinden mültezimlerin yakınmalarına
rağmen 300.000 akçelik bir havale almayı başarmışlardı93. Görünüşe göre Dergâh-ı
âli ocaklarının dışında kalan sayısız ordu mensubu, yünlü kumaşlarını yerel tacirler
aracılığıyla sağlamaktaydı. Bu belgede adı geçen yerel tacirlerin çuhayı hangi yolla
temin ettikleri bu belgeden anlaşılmamaktadır. Bununla birlikte şimdi ele alacağımız
iki ayrı belge, bu tür kumaşların Selanik yünlü piyasasında elde edilebileceğini
gözler önüne sermektedir. 1028/1619 tarihinde Silmon başta olmak üzere birçok
Yahudi yün taciri, Sofya’da uzun süredir faaliyet göstermekte olan yaklaşık 100
hanelik Dubrovnik ticaret kolonisinin elinde bulunan altı aylık yapağıyı, Selanik’teki
üretim için lazım olduğu gerekçesiyle aldılar. Durumu saraya bildiren Dubrovnik
elçisinin bu uygulama yüzünden bölgede neredeyse hiç Dubrovnik tacirinin
kalmadığını iddia etmesi, bölgedeki yerel tacirlerin ağırlığını sergilemesi bakımından
önemlidir. Üstelik elçinin ifadesine göre, bu Yahudiler yapağıyı açıkça kendi
menfaatleri için almakta, fakat muhtemelen narh fiyatına tekabül eden düşük bir
bedel ödemekteydiler. Bu nedenle ya yapağının iadesini ya da kantar başına, serbest
piyasadaki yapağı fiyatına işaret eden 700 akçenin ödenmesini istemekteydi94.
Hemen bir sene sonrasına ait bir başka belgede, Selanik’te yeniçeriler için çuha
üretildiği sırada dışarıdan gelen madrabazların kumaş dokutması yüzünden devlet
siparişinin geciktiğinin duyurulması bir yandan yün ticareti ile uğraşan kimi
girişimci-tacirlerin, bu yünü Selanikli dokumacılara dağıtarak satmak üzere kendi
adlarına kumaş siparişleri verdiklerini kanıtlamaktadır95.
2.3.1.2. Boya Maddeleri Bu devirde yün liflerinin veya tamamlanmış kumaşın boyanmasında
kullanılan boya maddeleri doğal yollardan elde edilmekteydi. XIX. yüzyılın ortasına
gelinceye kadar kullanılan boya maddeleri ve boyama tekniklerinde köklü bir
değişim yaşanmadı. Akdeniz havzası ülkeleri, özellikle kökboya ve kırmız yönünden 93 BOA, MAD. 2768, s. 10-11 (9 Safer 990/5 Mart 1582). 94 BOA, MAD. 6004, s. 62 (Evail-i Şaban 1028/14-23 Temmuz 1619). 95 BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620).
64
zengin olduklarından bu iki bitkisel üründen bolca faydalanırlardı. Kökboya bitki
köklerinden elde edilen kırmızı-sarımsı bir boyaydı ve Yunan yarımadasında da
bolca bulunmakla birlikte, özellikle Batı Anadolu’da çok zengin bir türü
çıkarılmaktaydı. Kırmız ise, yine Akdeniz ülkelerinde bolca yetişen bir cins meşenin
üzerinde üreyen bir böcek türünün adı olup, bu böceğin dişisinin kurutulup
öğütülmesinden hasıl olan sıvı canlı bir kırmızı renk temin etmekteydi. Kırmız,
dünyanın kırmızı renk üreten bilinen en eski maddesi olmakla birlikte, XVI. yüzyılın
başından itibaren İspanyolların Orta Amerika’dan getirdikleri cochineal’a göre daha
düşük evsafta bir renk bırakmaktaydı96. Bununla birlikte Avrupa sömürge ticaret
hacminin bir hayli yükseldiği devirlerde bile, birçok dokuma merkezinde, kolayca
ulaşılabilmesi ve ucuz oluşu nedeniyle rağbet görmekteydi97. Bu iki madde,
muhtemelen Selanik’te de kullanım alanı bulmuşlardır.
Buna karşın Selanik’te dokunduğunu bildiğimiz sobraman çuhaların esas
rengi yeşil olduğuna göre, en azından iki ayrı rengin daha kent dokumacılığı
tarafından kullanıldığını çıkarabiliriz. Mavi ve sarı. Mavinin hangi yollarla elde
edildiğini göstermek nispeten kolaydır. Sarı rengin nasıl elde edildiğine dair ise
neredeyse hiçbir bilgi yoktur98. Selanikli yünlü imalatçıların ihtiyaç duydukları sarı
rengi, doğada hazır halde bulunan sayısız bitkiden devşirdiklerini veya aşağıda tarif
edilen ticari yapı içinde temin ettiklerini kabul etmek yerinde olacaktır.
Selanik’te devlet adına üretilen yünlü kumaşlar, Dergâh-ı âli ocaklarının
neferatı için bir nevi üniforma olarak tasarlandığından bunların tamamı çivitten hasıl
olan lacivert renge boyanırdı. Bu nedenle kent dokumacılığında mavi ve tonlarının
tartışmasız bir üstünlüğe sahip olduğu ileri sürülebilir.. Bunu Selanikli yünlü kumaş
imalatçılarının serbest piyasaya sürmek amacıyla sürmai adı verilen siyaha kaçan
lacivert kumaşlar üretmesinden99 ve Selanik kehillahsının yünlü dokumacılık
sektörüne ilişkin çıkardığı düzenlemeler içinde yünün yanı sıra bir çivit ihracı
96 Raymond L. Lee, “American Cochineal in European Commerce, 1526-1625”, JMH, C: XXIII, No: 3, 1951, s. 205-224. 97 Susan Fairlie, “Dyestuffs in the Eighteenth Century”, EHR, C: XVII, No: 3, 1965, s. 488-510. 98 Osmanlı dokumacılık merkezlerinde kumaşı sarıya boyamak için alacehri kullanılmaktaydı. Orta ve Doğu Anadolu’da bulunan bu madde, volkanik arazi üzerinde yetiştiğinden en kaliteli örneklerine Kayseri civarında rastlanmaktaydı. M. S. Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, C: I, İstanbul, IRCICA, 1994, s. 635. 99 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573).
65
yasağının da bulunmasından anlayabiliriz. 1015/1606 tarihli bir belge ise, Selanikli
dokumacıların devlet adına yaptıkları üretimde kullanmak üzere dışarıdan çivit satın
aldıklarını doğrudan göstermektedir100. Çivit Hindistan’da yetiştirilen bir cins
bitkinin yapraklarından elde edildiğinden nispeten pahalı bir ithal malı sayılabilir101.
Çivitin Selanik’e nasıl getirildiğine dair ise kesin bulgulara sahip olmamakla
birlikte, bir doğu mamulü olan bu değerli boya maddesinin uzun mesafeli ticarete
konu olduktan sonra Balkanlara ulaştığını tahmin etmek kolaydır. Bu ticari
güzergahlardan birisi, Halil İnalcık tarafından ayrıntılarıyla izah edilmiştir. Buna
göre XV. yüzyılın son çeyreğinde Hint kökenli usfur (sarı boya), lök (Hint kırmızısı)
ve çivit Bursa’da toplanmaktaydı. Hatta şehirde doğu menşeli kumaş boyaları ve
karabiberin vergilendirilmesinden doğan bir de mukataa ihdas edilmişti102. Bu
bilgiye ek olarak Karadeniz ve Tuna iskeleleri gümrük kayıtlarının, Bursalı tacirlerin
bu bölgelere diğer birçok malın yanı sıra doğu boya maddelerini sattıklarını
göstermesi103, bu ticari güzergahı kullanan tacirlerin Selanik havalisine de ulaştıkları
izlenimini vermektedir. Selanik yünlü dokumacılığı hakkında bilgi veren İbrani
kaynakları ise, özellikle Mısır’ın 1517 tarihinde Osmanlılar tarafından
fethedilmesinden sonra Selanik-Mısır arasında kurulan deniz bağlantısına vurgu
yapmaktadırlar. XVI. yüzyılın ilk yarısında Selanikli Yahudi tacirlerin İtalya ve
Mısır’a yönelik deniz seferlerinde görülen artış, kentte bir deniz kambiyosu
yönteminin yerleşmesine neden oldu. Devrin önde gelen hahamları Selanik ile Mısır
arasındaki ticari bağlantının ehemmiyetini fark ettiklerinden, bu ticari kurumun
varlığını çıkardıkları dini kararlarla onayladılar104. Mısır’a giden Yahudi tacirler
buraya Selanik’te üretilen yünlü kumaşları götürerek karşılığında kumaş boyaları
satın almaktaydılar105.
100 BOA, MAD. 3360., 71. parça (Gurre-i Receb 1015/2 Kasım 1606). 101 Fairlie, a.g.e., s. 498. 102 Halil İnalcık, “Bursa I: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar”, Belleten, C: XXIV, No: 93, 1960, s. 48, 57. 103 Halil İnalcık, “Bursa and the Commerce of the Levant”, JESHO, C: III, No: 2, 1960, s. 139-140. 104 Shmuelevitz, a.g.e., s. 149-153. 105 Eliezer Bashan Sternberg, “The Rise and Decline of the Sephardi Communities in the Levant: The Economic Aspects”, The Sephardi Heritage II: The Western Sephardim, ed. Richard Barnett, Walter Schwab, Grendon, Gibrulter Books, 1989, s. 360.
66
Selanikli yünlü dokuma boyacıları, diğer dokumacılık merkezlerindeki
meslektaşları gibi, yünü veya kumaşı boyamak için kullandıkları boyaların liflere iyi
işleyebilmesi, boyanın kumaş üzerinde eşit dağılımının ve rengin kalıcılığının
sağlanabilmesi için çeşitli renk düzenleyici maddeler kullanmak zorundaydılar. Bu
durum, boya malzemesi olarak çiviti yaygın biçimde kullanan Selanikli kumaş
boyacıları için özellikle geçerliydi. Çünkü çivit ve çivitotu gerekli kimyasallarla
etkileşime girmeden rengini bırakmaz. Görünüşe göre, Selanikli boyacılar çivit başta
olmak üzere yün veya kumaşlara tatbik ettikleri boyaları, genellikle şap yardımıyla
işleme tabi tutmaktaydılar.
XVI. yüzyılın ortalarına ait bazı Osmanlı belgeleri, Selanik’e şapın nasıl
getirildiğine dair değerli bir kaynak işlevi görmektedirler. Selanik, Üsküp, Siroz ve
Sidrekapsi kadılıklarıyla birlikte Gümülcine’de faaliyet gösteren Maruniye
şaphanesinin dağıtım sahası içinde kalmaktaydı106. 973/1566 senesinde Maruniye
şaphanesinin mültezimi olan Aharon, 15 Rebiülahır 971/2 Aralık 1563 tarihinde bu
bölgelerde şap dağıtma hakkını üç yıllığına Selanikli bir Yahudi olan Abraham
veled-i Yalim’e devretmişti. Abraham, bu üç sene içerisinde adı geçen bölgelere
kantarı 170 akçeden 2500 kantar şap dağıtmayı taahhüt etmiş ve toplam 425.000
akçe tutarındaki şapı üzerine almıştı107. Bunun dışında Maruniye şaphanesi
mültezimi Aharon’un Selanik’te doğrudan şap satışını temin etmek amacıyla aynı
tarihte kentte en az iki ayrı temsilcisi bulunmaktaydı. Üç yıllık tahvil süresinin
sonuna geldiği anlaşılan Aharon, muhasebesinin görülmesinden önce hesaplarını
denkleştirmek istediğinden divana müracaat ederek Selanik’teki adamı Abraham
Pale’nin üzerinde kalan 50.000 akçelik şap bedelinin ve yine aynı işle meşgul
David’den kendisine ait meblağın tahsilini istemekteydi108. 980/1572 senesinde aynı
şaphaneyi iltizam etmekte olan Abraham ve Kara Oğlan isimli Yahudilerin divana
yaptıkları bir şikayetten ise, Maruniye şaphanesinde çıkarılan şaptan devlet
106 Maruniye şaphanesi için bkz.: Suraiya Faroqhi, “Alum Production and Alum Trade in the Ottoman Empire (About 1560-1830)” Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes, C: LXXI, Wien, 1979, s. 153-175, özellikle 159-160; M. Tayyip Gökbilgin, XV.-XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livası: Vakıflar-Mülkler-Mukataalar, İstanbul, 1952, s. 72. 107 Bu tarihte Sidrekapsi’de şapın kantarı 173 akçeden satılmaktaydı. BOA, MAD. 2775, s. 1491 (25 Şevval 973/15 Mayıs 1566). 108 BOA, MAD. 2775, s. 1009/1 (3 Şaban 973/23 Şubat 1566); BOA, MAD. 2775, s. 1009/2 (3 Şaban 973/23 Şubat 1566).
67
tarafından talep edilen miktarın gümrük ve kapan vergilerine ve bac resmine tabi
olmaksızın Selanik’e girme hakkının bulunduğunu öğrenmekteyiz109. Belgenin
muhtevasından Selanik’e getirilen şapın hangi amaçla kullanıldığı anlaşılmamakla
beraber, kumaş boyamacılığında kullanılan bu maddenin kentte devlet için yapılan
çuha üretiminde kullanıldığını tahmin etmek kolaydır.
2.3.2. Yünlü Kumaşın Üretim Safhası Osmanlı arşiv belgeleri Selanik’te dokunan yünlü kumaşların hazırlanma
biçimi hakkında doğrudan hiçbir bilgi vermemektedirler. Devletin resmi kalemleri
tarafından tertip edilen belgeler, öncelikle Selanik’te devlet adına üretilen çuhaların
yıllık muhasebesi üzerine yoğunlaşmakta ve konuyu ister istemez devlet siparişinin
zamanında yetiştirilmesi, yıllık çuha alımının finanse edilebilmesi için gereken mali
kaynakların düzenlenmesi ve tamamlanan kumaşların topluca İstanbul’a taşınması
gibi meselelere indirgemektedir. Bu nedenle Selanik’te hazırlanan yünlü kumaşların
üretim sürecini anlayabilmek için –sanayi öncesi toplumlarda kumaş imalatında
birbirine benzeyen teknikler kullanıldığı faraziyesinden hareketle- elimizdeki
belgeleri, ikinci el kaynakların yardımıyla değerlendirme mecburiyeti kendini
hissettirmektedir.
Yünlü kumaşın üretiminde kabaca üç aşama bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla
ham yünün kumaş dokunmaya hazır hale getirildiği ilk aşama, kumaşın dokunma
safhası ve tezgahlardan alınan yünlüler üzerinde tamamlayıcı işlemlerin yapıldığı son
aşama olarak adlandırılabilir.
Yünlü kumaş üretiminin ilk aşamasında öncelikle ham yünün içinden bozuk
ve zedeli olan tutamlar ayıklanırdı. Selanik’e getirilen yapağı kalitesine göre alâ,
evsat ve ednâ olmak üzere üç kısma ayrılırdı110. Örneğin bacak yapağısı iyi bir yün
çeşidi kabul edilmediğinden, devlet tarafından yeniçeriler için üretilen çuhaların
yapımında kullanılması istenmemekteydi111. Ham yünün iplik haline gelmesi için
109 BOA, KK. 67, s. 34 (12 Muharrem 980/25 Mayıs 1572). 110 BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 111 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573); BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620); 85 Numaralı Mühimme Defteri (1040-1041 (1042)/1630-1631 (1632)): Özet-Transkripsiyon-İndeks, yay. T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
68
gereken işlemler başlamadan önce, yapağının tabii yağ ve tuzundan arındırılması
gerekmekteydi. Bu amaçla Selanik’te kullanılan usullerden biri yünün bayat insan
idrarı içine yatırılıp bekletilmesiydi112. İdrarın ihtiva ettiği asitler eşsiz bir deterjan
işlevi görmekteydi. Bundan sonra yapağı niteliğine göre taraklama veya kartlama
işlemine tabi tutulurdu113. Kartlama, özellikle kuzey ülkelerinde istihsal edilen kısa
kıllı ve dolgun yapağılar için kullanılırdı. Bu yöntemde kısa yün liflerinin
topaklaşmasının önlenmesi amacıyla, yani yünün gevşemesi ve yekcins hale
getirilmesi için yüzeylerinde eğimli dişler bulunan deri kaplı tahta parçaları
kullanılırdı. Bu konuda doğrudan herhangi bir kayıt bulunmamakla birlikte,
Selanik’te kartlamaya alternatif oluşturan taraklama yönteminin kullanıldığını kabul
etmek akla yakındır. Çünkü Balkanlar’da elde edilen yün nispeten daha uzun liflere
sahip olduğundan niteliği bakımından taraklamaya daha uygundur. Bu yöntemde ise,
taraklanacak yün önceden hayvani yağlara veya zeytinyağına yatırılarak bekletilirdi.
Tarakların dişleri iyice ıslatılmak veya tersine ısıtılmak suretiyle dişlerin yapağıya
derinlemesine nüfuz etmesi sağlanırdı. İşlem birden fazla tekrar edildikten sonra
tarakların dişleri arasına sıkışan kırık ve kısa teller ayrılır ve kalan gevşek yumak
ipliğin eğirilmesi için toplanırdı114.
Ayrıştırılmış ve gevşetilmiş yün kıllarından oluşan topaklardan iplik
eğirilmesini ise muhtemelen dokumacı ailelerinin kadın üyeleri üstlenmekteydi.
Nitekim XIX. yüzyıla kadar iplik eğirme, bir kadın meşgalesi olarak kalmıştır.
Bunun önemli nedenlerinden birisi, iplik eğirmenin üst seviyede bir el becerisi
gerektirmesidir. İplik imal eden kadınlar, gevşek yumaklar halinde birbirini tutan yün
liflerini parmaklarıyla burkarak uzun şeritler haline getirirler ve bunu iptidai bir el
aracı etrafında dolayarak çileler oluştururlardı. Bu zahmetli işlem, dokumacılığın en
Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara, 2002, s. 177-178, hük. no: 291 (4 Cemaziyelevvel 1040/9 Aralık 1630) (Bundan sonra 85 Numaralı Mühimme Defteri olarak anılacaktır.); BOA, MDZ., 8, 211/1103 (Gurre-i Zilkade 1016/17 Şubat 1608). Ayrıca bkz.: Emecen, “Selanik’ten Manisa’ya …”, s. 114-115. 112 Braude, a.g.e., s. 220. 113 Yapağının niteliğini, dolayısıyla elde edilen yünü ayrıştırmak için kullanılacak yöntemi belirleyen esas amiller, hayvanın yetiştirildiği iklim koşulları ve beslenme tarzıydı. P. J. Bowden, “Wool Supply and the Woollen Industry”, EHR, C: IX, No: 1, 1956, s. 44-46. 114 R. Patterson, “Spinning and Weaving”, A History of Technology: The Mediterranean Civilizations and the Middle Ages c. 700 B.C. to A.D. 1500, ed. Charles Singer, E. J. Holmyard, A. R. Hall, C: II, 3. bs., Oxford, The University Press, 1957, s. 192-193; R. Patterson, “Spinning and Weaving”, a.g.e., C: III, s. 152-156.
69
ağır ilerleyen basamağını teşkil etmektedir. Avrupa’da ayak pedallı iplikçi
çıkrıklarının kullanıma girdiği XVI. yüzyılda bile, bir dokumacının tezgah başında
ihtiyaç duyduğu ipliği ortalama üç ila beş iplikçi hazırlamaktaydı115.
Yünlü kumaş üretiminin ikinci aşaması, çileler haline getirilen yün
ipliklerinin tezgahlara tutturulmasıyla başlar. Dokuma, tezgahı boydan boya kat eden
arışların arasından, atkı veya argaç adı verilen enlemesine ipliklerin birbirini izleyen
bir sıra içerisinde alttan ve üstten geçirilmesiyle elde edilir. Bir sırayı tamamlayan
argaçlar tezgahlarda bulunan dokuma tarakları aracılığıyla aşağıya bastırılarak
kumaşın sık biçimde dokunması sağlanır116. Selanik’te farklı kumaş çeşitleri için
değişik tezgahlar kullanılmaktaydı. Bunların özellikleri ve kullanım tarzları hakkında
herhangi bir bilgiye sahip olmamakla birlikte, en azından devlet için üretilen
çuhaların yatay tezgahlarda dokundukları, maliyeti düşürmek amacıyla daha az argaç
kullanma yoluna giden Yahudilerin dokuma taraklarını sıklaştırmalarından
anlaşılmaktadır117. Bununla birlikte Selanik’te üretilen halı ve kilim gibi ürünlerin
daha geniş bir çalışma alanı yaratan dikey tezgahlarda imal edildiklerini
düşünebiliriz.
Yünlü kumaş üretiminin son aşaması ise bir hayli karmaşık bir süreçtir.
Osmanlı arşiv belgeleri, Selanik’te üretilen yünlü kumaşlar üzerinde tatbik edilen
tamamlayıcı işlemler hakkında dağınık ve anlaşılması güç birtakım bilgiler
vermektedirler. Bu belgeler, devrin İbrani kaynakları ile birlikte ele alındığında tablo
biraz daha berraklaşır. Buna göre Selanik’te dokunan çuha, Vardar nehri ve kolları
üzerinde faaliyet gösteren çuha değirmenlerine taşınmakta118 ve dokunan kumaşlar
üzerinde değirmenlerde yapılan işlemler için değirmencilere belirli bir ücret
verilmekteydi119. İbranice kaynaklarda batan ismiyle geçen bu değirmenler, daha
önceden anlatıldığı gibi mekanik bir düzeneğe sahipti. Uzunçarşılı tarih belirtmeden,
Selanik’te üretilen çuhanın dövülüp kalıplanmasıyla uğraşan ve Battancılar adı
verilen üç köyden bahsetmektedir. Bu üç köy, Vardar-ı Kebir nahiyesinde bulunan
115 R. Patterson, a.g.e., C: II, s. 201-203; C: III, s. 160-162. 116 R. Patterson, a.g.e., C: II, s. 210-214. 117 85 Numaralı Mühimme Defteri, s. 48-49,, hük. no: 77 (8 Cemaziyelevvel 1040/13 Aralık 1630). 118 BOA, MAD. 19322, s. 24 (932/1527-26); BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 119 BOA, MD. 40, 13/27 (15 Cemaziyelahır 984/9 Eylül 1576).
70
Gümülcine, Vardar-ı Sagir’de yer alan Çernova veya Karayuva ve yine aynı bölgede
bulunan Satlığa köyleriydi. Bu köylerde sırasıyla 150, 86 ve 55 Yahudi, köylerine
getirilen çuhaları değirmenlerde battanlama işlemini yerine getirmekteydiler120.
Selanik’te imal edilen yünlü kumaşlar çuha değirmenlerinde en az iki ayrı
işleme tabi tutulmaktaydılar. Bunların ilkinde İbranice kaynaklarda batañero adıyla
geçen çırpıcılar, değirmenlerin teknelerine yatırdıkları kumaşları suyun tazyikiyle
hareket eden bir çarkın yarattığı itici güç yardımıyla çalışan iki tahta başlı tokmak
kullanarak ezerlerdi. Bu işleme başlanmadan önce kumaşın yatırıldığı teknenin içine
genellikle sabun, tufal121, tabii sodyum karbonat veya bayat insan idrarı gibi temizlik
maddeleri içeren bir karışım hazırlanarak konurdu. Aynı zamanda kısaret adı verilen
bu çiğneme işlemi, kumaşın dolgunlaşması, iplerin birbirine iyice kaynaşması ve
dokumadaki gediklerin giderilmesi amacıyla yapılmaktaydı. Üstelik bu esnada yünlü
kumaşın ihtiva ettiği lanolin122 süzdürülerek, kumaş daha temiz bir hale getirilirdi.
Çuha değirmenlerinde tatbik edilen bir başka işlem ise, yünlü kumaşın kazanlarda
kaynatılmasıydı123. Muhtemelen bu işlemde de, bir öncekinde olduğu gibi kaynar
suyun içine çeşitli arındırıcı maddeler atılmaktaydı. Kassarlanan kumaşlar ham
hallerine göre bir hayli çekmekte ve böylece dokuma çok daha sıkı hale gelmekteydi.
Kısaret işlemi sonunda lifler, neredeyse dokuma izleri bütünüyle ortadan kalkacak
şekilde kaynaşırdı. Böylece kumaşın yüzeyi hava koşullarına karşı dirençli bir hale
gelirdi. Kumaşın kassarlanması sürecinde Ankara’da çok yaygın bir kullanım alanı
buldukları bilinen cenderelerin124 Selanik’te kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Kumaşı
sıkarak yüzeyinin daha pürüzsüz ve parlak bir görünüme kavuşmasını sağlayan bu
alet, Selanik yünlü dokumacılığına ait belgelerde yalnızca bir defa geçmektedir. Bu
belgede, devlet siparişini düzenlemekle görevli çuha emininin yolsuzlukları
aktarılırken eminin değirmenden çıkan çuhaları evine götürerek burada bir cendere
120 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 276. 121 İngilizce’de fuller’s earth olarak bilinen hidratlı aliminyum silisit asit. Kil mineralleri ihtiva eden bu madde, toprakta kendiliğinden oluşmakta ve kumaşın yağını emmektedir. 122 Yapağıdan elde edilen ve günümüzde eczacılık ve parfümeride kullanılan sarımtırak bir yağ. 123 BOA, MAD. 2775, s. 1153-1154 (23 Şaban 973/15 Mart 1566); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573); BOA, MD. 79, 410/1026 (18 Ramazan 1019/4 Aralık 1610). 124 Suraiya Faroqhi, “Mohair Manufacture and Mohair Workshops in Seventeenth-Century Ankara”, İFM, C: XIXL, No: 1-4, 1984, s. 221, 227.
71
yardımıyla boylarını uzattığından bahsedilmesi, bu aletin Selanikli yünlü imalatçılar
tarafından kullanılmadığını göstermektedir125.
Bununla birlikte yukarıda aktarılan iki işlemin birbirinin yerine mi yapıldığı,
yoksa birbirlerini tamamlayıcı mahiyette mi oldukları açık değildir. İbranice
kaynaklar çuha değirmenlerinin mekanik düzeneğine vurguda bulunurken, Osmanlı
arşiv belgeleri daha ziyade kumaşın kaynatılmasını içeren ikinci şıkka gönderme
yapmaktadırlar. Bunun nedeni Selanik’te yeniçeriler için dokunan çuhaların
kazanlarda kaynatılmak suretiyle kassarlanması olabilir. Böylece aslen devletin
Selanik’ten her yıl düzenli olarak aldığı çuhalar hakkında bilgi veren Osmanlı
belgeleri, diğer kumaşların değirmenlerde geçirdikleri işlemleri atlamış olacaklardır.
Her halükarda kısaret işlemine tabi tutulan çuhalar önemli ölçüde çekerek
kısalmaktaydılar. Örneğin XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait belgelerin tanıklığını esas
alırsak, ham halinde iken 80 zira gelen çuha pastavı126 kazanlarda kaynatıldıktan
sonra 50 ziraya inmekteydi127. XVII. yüzyılın başına ait belgelere göre ise,
kaynatılmadan önce 130 zira gelen bir pastav çuha kazandan çıkarıldığında 65 ziraya
çekmekteydi128.
Değirmenlerde kassarlanan kumaşlar sırasıyla tarakçı ve çaparızcıların
elinden geçerdi129. Tarakçı ve çaparızcıların varlığından bahseden belgeler, bunların
yünlü kumaşlar üzerinde tatbik ettikleri işlemler hakkında bilgi vermemektedirler.
Fakat taşıdıkları isimler ve kumaşın üretim sürecindeki sıralarına dayanarak yerine
getirdikleri faaliyetleri tahmin etmek kolaydır. Kumaşın yüzeyinin pürüzsüz ve
yumuşak olabilmesi için ip uçlarının mükemmel biçimde kumaşa gömülmesi gerekir.
Bu amaçla tarakçılar, yünlü kumaşları el tarakları vasıtasıyla iyice fırçalarlardı.
Çaparızcılar ise her fırçalamadan sonra kumaşın havlı yüzünü makaslarla elden
geçirerek, uç veren tüyleri kırparlardı. Bu işlemlerin ardından şayet kumaş istenilen
temizliğe ulaşmamışsa, güherçileli suya yatırılarak kalan yağından arındırılmaya
125 BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 126 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573). 127 BOA, MAD. 2775, s. 1149 (2 Şaban 973/22 Şubat 1566); BOA, MAD. 2775, s. 1153-1154 (23 Şaban 973/15 Mart 1566); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 128 BOA, MD. 79, 410/1026 (18 Ramazan 1019/4 Aralık 1610); BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620). 129 BOA, MAD. 2775, s. 1153-1154 (23 Şaban 973/15 Mart 1566); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573).
72
çalışılırdı130. Ağartma adı verilen bu işlem için Selanik’te soda kullanılıyor
olabileceğini gösteren bir belge bulunmaktadır131. Son olarak kumaş, açık avluda
kancalı bir çerçeveye gerilerek kurumaya bırakılırdı132.
Selanik’te üretilen kumaşların nasıl boyandığına dair ise açık bir bilgi yoktur.
Tarih boyunca yünlü kumaşların boyanmasında kabaca iki usul izlenmiştir. Bunların
ilki yapağıyı veya ipliği boyadıktan sonra dokuma safhasına geçmek, ikincisi ise
dokunmuş kumaşı boyamaktır. Selanik’te bu iki yöntemden hangisinin tercih
edildiğini kestirmek zordur. 980/1573 tarihli bir belge, yeniçeri çuhasının imal
edilmesinde sürmai yapağının kullanılmasından bahsederek ilk şıkkı kuvvetle
desteklemektedir133. Buna karşın Selanik’te dokunan yünlü kumaşların en azından
bir kısmının sonradan boyandıklarını dolaylı yoldan gösteren birtakım arşiv kayıtları
da bulunmaktadır. Örneğin yine 980/1572 tarihli bir belgede, Selanik’te yeniçerilerin
yıllık çuhalarını işleten yayabaşı, tamamlanmaya yakın çuhalardan bahsederken bazı
çuhaların çenber-i azde olduğunu bildirmektedir134. Buna ek olarak Selanik
çuhalarının bolca satıldığını bildiğimiz Şehirköy’de bir mültezimin muhasebesinde
Malkoç, Nikola, Andırya ve İstefan isimli zımmilere verildiği görülen toplam 21.600
akçelik çuha terkini ücretleri, Selanik’ten boyanmadan getirilen yünlülere işaret
ediyor olabilir135. Zaten ortaçağ ve yeniçağlar boyunca faaliyet gösteren boyacılar,
modern su tesisatlarından yoksun olduklarından mutlaka doğal bir su kaynağının
yanında çalışırlardı. Bu nedenle Selanik yünlülerinin, Vardar nehri ve kolları üzerine
kurulu çuha değirmenlerine yakın mahallerde boyandıklarını düşünebiliriz.
130 Braude, a.g.e., s. 225. 131 BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620). Doğada tabii halde bulunan sodyum karbonatın, özellikle kumaşın yıkanması ve ağartılmasında kullanılan çeşidine soda adı verilmektedir. 132 Braude, a.g.e., s. 225. 133 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573). 134 Çenber-i az, etimolojik olarak bu aletlerin kumaşın boyanmasında kullanılabileceğini akla getirmektedir. Farsça’da boyanmış kumaşa, azde ismi verilmektedir. BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572). 135 BOA, MAD. 7534, S. 1649 (18 Zilkade 984/6 Şubat 1577).
73
2.4. SELANİK’TE ÜRETİLEN KUMAŞ ÇEŞİTLERİ
Selanik yünlü dokumacılığının ticari başarısının altında yatan başlıca etken
hiç şüphesiz çuha adı verilen ince yünlü kumaşlar üretmesiydi. Braude’a göre,
İspanyol kökenli Yahudilerin Selanik’e yerleşmesinin ardından, bölgede o zamana
değin işlenen kaba yünlü türlerine kıyasla çok daha sıkı ve ince bir yünlü kumaşı
temsil eden çuha ortaya çıkmıştır. Braude, İngiliz broadclothuna eşdeğer bir yünlü
türü olan çuhanın, Yahudilerin Avrupa menşeli yeni bir teknoloji aktarımı sayesinde
Osmanlı yünlü dokumacılığına kazandırıldığı kanaatindedir136. Gerçekten de
Selanik’te üretilen çuhanın, uzun süredir yabancı tacirler tarafından Osmanlı iç
pazarına sürülen Avrupa kökenli ince yünlüler mesabesinde olduğunu doğrulayan
birtakım bulgular mevcuttur. Öncelikle Barkan tarafından yayımlanan Edirne askeri
kassamına ait tereke defterleri içinde Edirneli Çukacı Hacı’ya ait 17 Rebiülevvel
960/3 Mart 1553 tarihli muhallefata ait listede Selanik çuhası için çuka-yı londura-i
Selanik tabirinin geçmesi bir hayli anlamlıdır137. Keza Evliya Çelebi XVII. yüzyıl
başındaki Selanik’ten bahsederken, kent Yahudilerinin rengarenk keçeler yanında
yeniçeriler için mavi ve yeşil sobraman çuha ve londra türünde çuhalar
dokuduklarını bildirmektedir138. Dolayısıyla Dergâh-ı âli ocakları için devlet
tarafından satın alınan miri veya beylik çuhalar, tür olarak piyasada londrine adıyla
anılan yünlü kumaşlara tekabül etmekteydiler. Nitekim 1703 yılında sadrazam Rami
Mehmed Paşa’nın ön ayak olmasıyla, Edirne ve Selanik’te yünlü manifaktürler
kurulduğunda ilk iş olarak londrine tipi yünlüler üretilmeye çalışılmıştı139.
Selanik’te üretilen çuhaların Osmanlı pazarında londrine adı verilen çuhalarla aynı
üretim tarzına sahip olması, Osmanlı belgelerinde adı geçen londrine yünlülerinin
asıl kökeni hakkında kimi zaman karışıklık yaratmaktadır. Belgelerde londrine
ismiyle kaydedilen yünlü kumaşların tamamını, Levant Kumpanyası veya başka
136 Braude, a.g.e., s. 223-226. 137 Ömer Lütfi Barkan, “Edirne Askeri Kassamına Ait Tereke Defterleri, 1545-1659”, Belgeler, C: III, No: 5-6, 1966, s. 120. 138 Evliya Çelebi b. Derviş Muhammed Zıllî, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, haz. Orhan Şaik Gökyay, C: VIII, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1996, s. 75. Ayrıca Evliya Çelebi, seyahatnamesinin başka bir yerinde Selanik’in orta sınıf ailelerinin Drama bezinden kaftan ile londura çuha giydiklerini kaydetmektedir. Bkz.: A.g.e., s. 74. 139 Mehmet Genç, “XVIII. yüzyılda Osmanlı Sanayii”, Dünü ve Bugünüyle Toplum ve Ekonomi, No: 2, 1991, s. 109-110.
74
yabancı tacirler tarafından getirilen İngiliz kumaşları olarak ele almanın ne derece
doğru olduğu tartışmalıdır. Buna karşın Selanik’te imal edilen çuhaların en azından
bir kısmının bu isimle anılıyor olması ihtimali bulunmakla birlikte, bu yönde bir
iddia ortaya atmak aceleci bir davranış olacaktır.
Selanik’te üretilen çuha türlerinden biri, aslen İngiliz kökenli bir yünlü kumaş
olan karziyedir. İsmini İngiltere’nin kuzey ve batı kesimlerinde dokunan kersey
yünlüsünden alan bu kumaş türü, geleneksel İngiliz yünlüleriyle karşılaştırıldığında
daha hafif ve ucuz oluşuyla dikkati çeker. En belirgin özelliklerinden birisi,
geleneksel İngiliz yünlüleri kadar ağır bir kısaret işlemine tabi tutulmadığı için
dokuma izlerini belli etmesidir140. Kersey, güneyin ılıman iklimine uygun bir kumaş
türü olduğundan XVI. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Akdeniz ülkelerine yönelik
Antwerp merkezli canlı bir ticaretin konusu olmuştur. Antwerp’e gelerek kerseyler
alan İtalyan tacirleri, satın aldıkları kumaşın önemli bir bölümünü Osmanlı
İmparatorluğu’na ihraç etmekteydiler141. Bu kumaşın Selanik’te taklit edildiğine dair
ilk bilgiler, XVI. yüzyılın üçüncü çeyreğine aittir. 1553 yılına ait bir muhallefat
kaydında geçen Selanik karziyeleri, bu dönemde Selanik’te imal edilen karziyelerin
en azından Edirne’yi kapsayan bir sürüm alanına sahip olduğunu göstermektedir142.
973/1566 ve 980/1572-73 tarihlerine ait üç ayrı belge ise, devletin Selanik’te
yeniçeriler için çuha hazırlattığı sırada karziye imal eden tezgahların çalışmasını
geçici bir süre yasaklamasından karziye üretiminin Selanik yünlü dokumacılığının
bir parçasını oluşturduğunu kanıtlamaktadır143.
Selanik’te imal edilen çuha türleri arasında yer alan sobraman, nispeten iyi
bilinen bir yünlü türünü teşkil etmektedir. Floransa kökenli bir yünlü çeşidi olan
sobraman çuha, Osmanlı tekstil dünyasındaki şöhretini kuşkusuz devletin Selanik’ten
Dergâh-ı âli ocakları için satın aldığı senelik kumaşlar arasında belirli bir yer
tutmasına borçludur. XVI. yüzyılın sonunda sobraman çuha, yeniçerilerin kışlık
140 Charles Wilson, “Cloth Production and International Competition in the Seventeenth Century”, EHR, C: XIII, No: 2, 1960, s. 211. 141 Florence Edler, “Winchcombe Kerseys in Antwerp (1538-44)”, EHR, C: VII, No: 1, 1936, s. 57-62. 142 Barkan, a.g.e., s. 120. 143 BOA, MAD. 2775, s. 1149 (2 Şaban 973/22 Şubat 1566); BOA, KK. 67, s. 64 (25 Muharrem 980/7 Haziran 1572); BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573).
75
kumaş ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tertip edilen çuha muhasebelerinde kendini
göstermeye başlamış ve bu tarihten itibaren devlet tarafından Selanik’ten düzenli
biçimde alınmıştır. Fakat 973/1566 tarihli bir kayıt, sobraman çuhanın bu tarihten
önce de Selanik’te üretildiğini gözler önüne sermektedir. Üstelik belgenin ifadesine
göre, yeniçeri çuhasının işlendiği dönemde Selanik’te sobraman çuha
dokunmasına izin verilmemesinin emredilmesi, adı geçen sobraman kumaşın devlet
siparişi için değil, piyasaya sürülmek amacıyla üretildiğini göstermektedir144.
925/1519 ile 992/1584-85 yılları arasında herhangi bir çuha muhasebesine sahip
olmadığımızdan sobraman çuhanın devletin yıllık yünlü kumaş alımları arasına hangi
tarihte girdiğini kesin surette bilmemekle birlikte, bu tarihi söz konusu belgenin
ifadesine dayanarak 973/1566 ile 992/1584-85 arasında bir yere yerleştirebiliriz.
Sobraman çuha yukarıda zikredilen çuha türlerine kıyasla daha lüks ve pahalı bir
yünlü kumaş çeşidiydi. Örneğin 1017-1018/1609-10 çuha muhasebesine göre
devletin bu tarihte bir zira laciverdi çuhaya ödediği fiyat 45 akçe iken, sobraman
çuhanın zira başına birim fiyatı 110 akçe etmekteydi145.
XVII. yüzyılın başında sobraman çuhaya bir nevi alternatif olarak ortaya
çıkan bodrum çuha ise aksine, Selanik’te üretilen yünlü kumaşlar arasında en az
bilinenlerden birisidir. Bodrum çuhayla ilk olarak 1014-1015/1606-07 çuha
muhasebesinde, Selanik’ten alınan 1030 zira beylik çuha ve 2760 zira sobraman
çuhayı taşıyan İbrahim Reis kaptanlığındaki geminin Sidrekapsi açıklarında batması
üzerine, 2408 zira bodrum çuha alınması vesilesiyle karşılaşmaktayız. Belgenin
ifadesine göre, bu tarihte bir ziraına 125 akçe verilmek suretiyle alınan bodrum
çuhaları, gemiyle birlikte batan sobraman çuhaların yerine satın alınmışlardı. Bu
çuhaların nereden alındıklarına dair belgede açıklayıcı herhangi bir kayıt
bulunmamakla beraber, bu tarihte İstanbul’dan satın alınan sobramanın bir ziraına
ödenen fiyatın 105 akçe olmasından hareketle, gerekli bodrum çuhaların muhtemelen
İstanbul’dan bir tacir eliyle temin edildiği anlaşılmaktadır146. Bir sonraki sene eksik
kalan yeniçeri çuhasını tamamlamak amacıyla, anlaşılması güç biçimde bu kez
144 BOA, MAD. 2775, s. 1149 (2 Şaban 973/22 Şubat 1566). 145 BOA, MAD. 7151, s. 4 (1018/1609-10). 146 BOA, MAD. 7632, s. 17 (1015/1606-07).
76
ziraına 63 akçe ödenmek suretiyle 840 zira bodrum çuha alınmıştır147. 1018-
1019/1610-11 yıllarına ait muhasebenin giriş kısmında verilen tafsilattan ise, bu sene
içinde yeniçerilere dağıtılmak üzere Menteş isimli bir Yahudi tacirden fiyatı
belirtilmeksizin 820 zira bodrum çuhası alındığı anlaşılmaktadır148.
Yukarıda aktarılan bilgiler ilk bakışta, bodrum çuha ile Selanik’teki yünlü
kumaş üretimi arasında bir bağlantı kurmayı gerektirmemektedir. Buna karşın
Selanik gümrüğü ve dalyanlarıyla birlikte Visuka hasları ve resm-i keyl
mukataalarını iltizam eden Yakub Gevheri’nin (?) 1023 Zilkadesi başından (3 Aralık
1614) 1024 Zilhiccesinin sonuna (19 Ocak 1616) değin geçen süredeki muhasebe
kayıtlarını içeren bir belgede, hassa kadırgalarına kıç örtüsü olarak kullanılmak
amacıyla ziraı 120 akçeden olmak üzere 1500 zira bodrum çuhası alınması için
Mustafa Çavuş’a 180.000 akçe teslim edildiğinin belirtilmesi, bu kumaş türünün
Selanik’te üretildiğini göstermektedir149. XVII. yüzyılın ilk yarısına ait narh
defterlerinin tanıklığına göre ise, bodrum çuha artık iç pazarda tüketilmek üzere imal
edilen bir çuha türü haline gelmişti150.
Selanik’te üretilen çuha çeşitleri, Osmanlı arşiv belgelerinde kimi zaman
boyandıkları renge veya nihai uzunluklarına göre farklı isimler taşımaktadırlar.
Örneğin 980/1573 tarihinde karşımıza çıkan sürmâî çuha büyük ihtimalle yapağının
veya imal edilen kumaşın, çivitten hasıl olan koyu bir lacivert tona boyanmasıyla
elde edilmekteydi151. Nitekim İran’da da çivitin neredeyse siyaha kaçan koyu tonuna
bu isim verilmekteydi152. Dolayısıyla aynı tarihi taşıyan bir başka belgede varlığına
rastlanılan karaca tezgahlarının sürmai çuha dokuyan tezgahlar olduklarını
düşünebiliriz153. Fakat kumaşın boyanmasının dokuma işleminden ayrı
gerçekleştirilen bir faaliyet olduğu hatırlanırsa, sürmai veya karaca çuha dokumak
147 BOA, MAD. 7112, s. 4 ve 14 (1016/1607-08). 148 BOA, MAD. 7632, s. 73 (1015/1606-07). 149 BOA, MAD. 4357, s. 242 (1024/1615-16). 150 Mübahat S. Kütükoğlu, “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da Çeşidli Eşya ve Hizmet Fiatları”, TED, No: 9, 1978, s. 20; Yaşar Yücel, Osmanlı Ekonomi-Kültür-Uygarlık Tarihine Dair Yeni Bir Kaynak: Es‘ar Defteri (1640 Tarihli), Ankara, TTK Basımevi, 1992, s. 42. 151 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573). 152 Hans E. Wulff, The Traditional Crafts of Persia: Their Development, Technology, and Influence on Eastern and Western Civilizations, Massachusetts, The Massachusetts Institute of Technology, 1966, s. 192. 153 BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572).
77
için farklı tezgahlara neden gereksinim duyulduğu yanıtlanması zor bir soru halini
alır. Osmanlı belgelerinde belirli bir renge izafet ederek kaydedilen çuha isimlerinin,
birtakım farklı tür özelliklerine de sahip olduklarını düşünmek yerinde olacaktır. Bu
kanaatimizi, Selanik’te imal edildiğini bildiğimiz beyaz çuhaları ihtiva edecek
şekilde genişletmek mümkündür154. Aynı belgede Selanik’te üretilen çuhaların nihai
uzunlukları hakkında verilen bazı bilgiler, çuhaların her zaman standart ölçülerde
dokunmadıklarını göstermesi bakımından önemlidir. Buna göre devlet siparişinin
hazırlandığı dönemde Selanik’te üretimi durdurulması istenen kumaş türlerinden
ikisi, nihayeti 28 ve 35’erlik olan çuhalardır155. Görünüşe göre bu rakamlarla,
dokunan çuhaların kısaret işlemine tabi tutulduktan sonraki uzunlukları
kastedilmektedir. Aynı tarihte devletin yeniçeriler için imal ettirdiği çuhaların
pastavının kazandan çıktıktan sonra 50 zira gelmesi gerektiğine göre, yukarıda
bahsedilen türler halk için üretilen daha ucuz çuha türleri olmalıdır.
Selanik’te üretilen yünlü kumaş çeşitleri çuhalarla sınırlı değildir. Nitekim
XVI. yüzyılın ortasından itibaren Osmanlı belgelerinde varlığına sıkça rastlanan
velençe, Selanik yünlü dokumacılık piyasasının en çok rağbet gören ürünlerinden
biri olmuştur. Hatta bu yönüyle velençenin Selanik’te çuha üretiminin en büyük
rakibi olduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. Görünüşe göre Selanik’te, Osmanlı kent ve
kasabalarında aranılan bir yünlü kumaş haline gelen velençe dokumak üzere birçok
tezgah bulunmaktaydı. Devletin yıllık çuha alımları hakkında bilgi veren belgelerde,
geçici bir süreliğine faaliyetleri durdurulacak tezgahlar arasında hemen her defasında
velençe tezgahlarının sayılması156, velençe üretiminin erken tarihlerden itibaren
Selanik yünlü imalatının önemli bir parçası haline gelmiş olduğunu göstermektedir.
Velençenin, atların eyerlerinin altına serilen yumuşak bir örtü olarak kullanıldığı
bilinmektedir. XVII. yüzyılın ilk yarısına ait narh defterlerinde velense ismiyle geçen
bu kumaşların yorgan yapımında da kullanıldığı anlaşılmaktadır157. Her ne kadar
154 BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 155 BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 156 BOA, MAD. 2775, s. 1149 (2 Şaban 973/22 Şubat 1566); BOA, KK. 67, s. 64 (25 Muharrem 980/7 Haziran 1572); BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572); BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573); BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620); 85 Numaralı Mühimme Defteri, s. 177-178, hük. no: 291 (4 Cemaziyelevvel 1040/9 Aralık 1630). 157 Kütükoğlu, a.g.e., s. 40; Yücel, a.g.e., s. 76-77.
78
973/1566 tarihli bir belge, velençeyi bir tür keçe olarak gösterse de158, bu kumaş
türünün her şeye rağmen tezgahlarda işlendiğinden hareketle dokuma esasına
dayanan bir yünlü türü olduğunu kabul etmek durumundayız159. 980/1572 tarihli bir
belgede adı karziye ve velençe ile birlikte anılan nihalinin bir kilim türü olduğu
dışında hiçbir bilgimiz yoktur160.
Selanikli yünlü imalatçılarının bir kısmının, belirli bir tarihten sonra çuha
yerine keçe161 üretimi üzerine yoğunlaştıkları anlaşılmaktadır. Selanik yünlü
dokumacılığındaki bu gelişimin nedenleri ve izlediği seyir hakkında yeterli malumat
sahibi değiliz. Ancak XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Selanik’in muhtemelen
piyasanın değişen talepleri doğrultusunda önemli bir keçe imalatı merkezi haline
dönüştüğü görülmektedir. Örnek olarak Selanik’te üretilen keçe türlerinden birisi
olan alaca Selanik keçesini ele alabiliriz. Osmanlı hükümetinin yeniçeri çuhasının
hazırlandığı dönemde bu keçe türünün yapılmasını geçici bir süre durdurmasından,
Selanik’te en azından XVI. yüzyılın üçüncü çeyreğinde alaca keçelerin bolca
üretildiği izlenimi edinilmektedir162. Türk tekstil tarihinde umumiyetle sırmalı
pamuklu kumaşlar için kullanılan alaca tabiriyle tam olarak ne kastedildiği açık
değildir163. Bununla birlikte Humus’da yün ile ipeğin karışımından alaca ismi verilen
bir kumaş çeşidinin imal edildiği bilindiğine göre164, ipek istihsal merkezlerine
yakınlığıyla bilinen Selanik’te buna benzer bir kumaş çeşidinin üretilmesi imkan
dahilindedir. Görünüşe göre, XVI. yüzyılın sonlarına doğru Selanik keçelerinin ticari
önemi bir hayli artmıştır. 1600 tarihli narh defterinde kendilerine yer bulan
Selanik’in yan keçesi ve velençesinin daha önceki narh fiyatına dair bir kayıt
158 BOA, MAD. 2775, s. 1149 (2 Şaban 973/22 Şubat 1566). 159 Redhouse, velençe isminin İspanyol Valencia kentinden geldiğini ve bir yüzü tüylü bir yünlü kumaş olduğunu yazmaktadır. Sir James W. Redhouse, Turkish and English Lexicon, Constantinople, 1890, s. 2149. 160 BOA, KK. 67, s. 64 (25 Muharrem 980/7 Haziran 1572). 161 Keçe üretiminde izlenen usul, çuhadan bir hayli farklılık arz etmektedir. Keçe, iplikten dokunmak yerine yünün ıslatılarak dövülüp kalıplanmasından elde edilen nispeten kalın ve kaba bir yünlü kumaş türüydü. Mine Esiner Özen, “Türkçe’de Kumaş Adları”, TD, No: 33, 1980-81, s. 320. 162 BOA, MAD. 2775, s. 1153-54 (23 Şaban 973/15 Mart 1566); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). Tür özelliklerine dair herhangi bir açıklama yapmaksızın, Selanik’te keçe üretildiğinden bahseden başka bir belge daha bulunmaktadır. BOA, MAD. 2775, s. 1149 (2 Şaban 973/22 Şubat 1566). 163 Özen, a.g.e., s. 300. 164 Suraiya Faroqhi, “Textile Production in Rumeli and the Arab Provinces: Geographical Distribution and Internal Trade (1560-1650)”, Osmanlı Araştırmaları, C: I, 1980, s. 72.
79
taşımaması, bu ürünlerin büyük ihtimalle ilk defa bir narh düzenlemesine muhatap
olduklarını göstermektedir165.
165 Kütükoğlu, a.g.e., s. 40-41.
80
III. BÖLÜM
DEVLET İLE SELANİKLİ DOKUMACILAR ARASINDAKİ
İLİŞKİLER
3.1. BAŞLANGIÇ DÖNEMİ
Selanik yünlü dokumacılığının üzerinde en fazla durulan hususiyetlerinden
biri, Osmanlı Devleti’nin buradan Dergâh-ı âli ocakları mensupları için her yıl belirli
zamanlarda tevzi edilmek üzere toplu çuha alımları yapmasıdır. Osmanlı Devleti’nin,
yeniçeri ve kapıkulu ocaklarının kışlık giyim ihtiyaçları için en geç 914/1508-09
tarihinden itibaren Selanik’ten düzenli biçimde çuha satın aldığı bilinmektedir.
Bununla birlikte devletin Selanikli yünlü imalatçılarla kurduğu ilişkinin ilk
devirlerine ait kayıtlar son derece sınırlı olduğundan, Osmanlı hükümetinin başlangıç
evresinde yünlü kumaş mübayaasında nasıl bir yol izlediğine dair kesin saptamalara
ulaşmak güçtür. Uzunçarşılı, 961/1554 tarihine kadar yeniçeri çuhalarına Selanik
kadısının emin olduğunu, bu tarihte çuha emanetinin daha az masrafa daha kaliteli
çuha elde edeceğini taahhüt eden Enderunlu Hüseyin isimli bir kapıkulu süvarisine
tevcih edildiğini yazmaktadır1.
1 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 273-274.
81
Buna karşın devletin Selanik’ten 915-925/1509-19 tarihleri arasında satın
aldığı çuhaların muhasebe kayıtlarını ihtiva eden defterlerin temin ettiği bilgiler,
Uzunçarşılı’nın tespitiyle uyuşmamaktadır. Aksine bu döneme ait çuha
muhasebelerinin 915-919/1509-13 yılları arasını kapsayan diliminde sipahilerden
Süleyman Bey olmak üzere, çuha emanetinin silahdar ve sipahi bölükleri arasından
seçilen muhtelif şahsiyetler tarafından üstlenildiği görülmektedir2. Ancak bu noktada
Selanik’te tutulan çuha muhasebeleri ilginç ayrıntılara yer vermektedirler. Örneğin
İstanbul’da tutulduğu anlaşılan ve 923 Ramazanı başından (17 Eylül 1517) 924
Şabanı sonuna (5 Eylül 1518) kadar geçen süredeki çuha muhasebesi kayıtlarını
içeren deftere göre, bu dönemde çuha emanetinde Mahmud Çelebi bulunmakta ve
silahdarlar cemaatinden Mustafa katiplik hizmetini yürütmekteydi3. Oysaki
Selanik’te tertip edilen ve 14 Rebiülahır 923/6 Mayıs 1517 ila 25 Receb 923/13
Ağustos 1517 tarihleri arasında kentten alınan çuhanın miktarını ve bedelini
kaydeden tek sayfalık icmal muhasebeye göre, bu tarihte Selanik’te mübayaa işini
düzenleyenler emin ve katip olmak üzere sırasıyla silahdarlardan Sinan Bey ve
sipahilerden Mehmed’di4. Keza 5 Cemaziyelahır 924/14 Haziran 1518 ila 5 Şaban
924/12 Ağustos 1518 tarihleri arasında Selanik’ten yeniçeriler için gerekli çuhaların
satın alınmasını temin edenler, müteferrika cemaatinden Sofya kadısı Kemal ve
sipahilerden Mehmed’di. Bunlardan Sofya kadısı Kemal çuha eminliği görevini
yürütürken Mehmed bir önceki sene olduğu gibi çuha muhasebesinin yazıcılığını
üstlenmişti5.
XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait bilgilerimizi kullanarak, zaman bakımından
çakışan bu farklı çuha eminlerinin aslında iki ayrı işlevi yerine getirdiklerini iddia
edebiliriz. Devletin senelik talebi doğrultusunda Selanik’te çuhanın dokutulmasına
nezaret eden ve muhtemelen uzun süre burada kalan emin, büyük ihtimalle
Selanik’le idari bağlantıları olan veya kentte ikamet eden devlet görevlileri arasından
seçilmekteydi. Bu bağlamda Uzunçarşılı’nın 1554 senesine kadar yeniçeri çuhasına,
Selanik kadısının eminlik yaptığına dair saptaması kısmen haklılık kazanır. Bununla
2 BOA, KK. 6590, s. 9, 26, 122, 124. 3 BOA, KK. 6590, s. 124. 4 BOA, KK. 6590, s. 94. 5 BOA, KK. 6590, s. 98.
82
birlikte İstanbul’dan gönderilen ve hazineden verilen bir miktar nakit parayı yanında
getirerek gerekli harcamaları yapan emin, Selanik’te bir araya getirilen kumaşların
İstanbul’a nakledilmesi görevini de yerine getirmekteydi.
Osmanlı Devleti’nin başlangıçta Selanik yünlü piyasası ile kurduğu
ilişkinin mahiyeti hakkındaki bilgimiz oldukça sınırlıdır. Bununla birlikte XVI.
yüzyılın ilk yarısında, devletin Dergâh-ı âli ocakları için satın aldığı çuhaları nispeten
piyasa fiyatlarına yakın rakamlar ödeyerek aldığını düşünebiliriz6. Devletin bu
tarihlerde, yeniçerilerin kışlık yünlü kumaş ihtiyaçları için belirli bir tip çuha almak
yerine farklı kalitelerde kumaş satın alması, bu varsayımı kuvvetlendirmektedir7.
Oysaki, XVI. yüzyılın ikinci ve XVII. yüzyılın ilk yarısına ait belgelerde – 985/1577
tarihli tek istisna bir tarafa bırakılırsa8 –, Osmanlı hükümetinin Dergâh-ı âli ocakları
mensuplarına dağıtmak üzere Selanik’ten miri çuka, çuka-yı laciverdi veya beylik
çuka adı altında standartları belli bir çuha türü satın aldığı görülmektedir. Nitekim
Rozen, başlangıçta devletin satın aldığı çuhalar için yaptığı ödemelerin yüksek
olması nedeniyle kentteki çuha üreticileri arasında bir rekabetin yaşandığını ve devlet
adına yünlü kumaş alımını organize eden görevlilerle tesis ettikleri yakın ilişkiler
sayesinde cemaatin zengin üyelerinin öncelikle kendi çuhalarının alınmasını
sağladıklarını aktarmaktadır9.
Osmanlı Devlet’i ile Selanikli yünlü üreticileri arasında XVI. yüzyılın
başlarında kurulan ilişki, sonraları tüm Selanik Yahudi cemaatini kapsayacak şekilde
bir değişime uğrasa da, belirli bir temel ilke etrafında inşa edilmişti. XVI. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren, Selanikli Yahudilerin devlete yeniçeri çuhası adı altında
yüklü bir miktar çuha teslim etmesi bir mükellefiyet haline gelmesine rağmen, devlet
Selanik yünlü piyasasında bir vergi toplayıcısı olmaktan ziyade müşteri rolünü
oynamıştır. Selanik yünlü piyasasının en istikrarlı ve büyük müşterisi olan devletin,
6 Bkz.: Tablo I. 7 915-925/1510-1519 tarihlerine ait çuha muhasebelerinde, devletin Selanik’ten aldığı çuhalar kalitelerine göre alâ, evsat ve ednâ olmak üzere üçe ayrılmaktaydı. 8 BOA, MD. 31, 48/124 (3 Cemaziyelevvel 985/19 Temmuz 1577). Bu tarihte devlet için alınacak çuhanın ala, evsat ve edna olmak üzere üç farklı kaliteye ayrılmasının nedeni, belgenin ifadesine göre şiddetli veba salgını yüzünden iyice azalan dokumacı sayısı nedeniyle fiyatların yükselmesi veya aynı nedenle kentte devletin talep ettiği türden çuhanın dokunmasının o dönemde mümkün olmaması olabilir. 9 Rozen, a.g.e., s. 256.
83
her sene Selanik’te kendi adına dokuttuğu çuhaların hazırlanmasını gözetmek ve
satın aldığı kumaşların kalitesini denetlemek amacıyla kurduğu organizasyon, aslında
geniş çaplı ticari faaliyetler yürüten bir tacirin piyasaya müdahalesinden özde
farklılık göstermemektedir. Her iki taraf da, öncelikle dokumacılara bir miktar peşin
vermekte ve dokumacılar bu nakit parayı kullanarak siparişi tamamlamak için
gereken hammaddeyi temin etmekteydiler. Üstelik hem siparişi veren tacir hem de
devlet, dokutturduğu kumaşın istediği evsaf ve ölçülerde olmasını sağlamak
amacıyla kumaşın üretim sürecini yakından denetlemekteydiler. Bundan sonra
devlet, kumaş ticareti ile ilgilenen tacirlerden farklı olarak anbarda toplanılan
çuhaları, herhangi bir kar kaygısı gütmeden dağıtılmak üzere İstanbul’a
nakletmekteydi.
3.2. SENELİK KUMAŞ TESLİMATININ ORGANİZASYONU
Osmanlı Devleti’nin Selanik’ten her sene düzenli olarak, Dergâh-ı âli
ocakları mensuplarının kışlık giyim kuşam ihtiyaçlarını gidermek amacıyla toplu
çuha alımları yapması, kent dokumacılığının en bariz karakteristiklerinden birini
teşkil eder. Bu amaçla birtakım devlet görevlileri, Selanik’te yünlü kumaş üretimiyle
doğrudan ilgilenmekte, devlet adına satın alınan kumaşların masraflarını karşılamada
kullanılan gelir kaynaklarını düzenlemekte ve satın alınan kumaşların İstanbul’a
nakledilmesini sağlamaktaydılar. Bu bölümde, devletin senelik kumaş alımlarında
izlediği usul ve bu esnada karşılaşılan güçlükler incelenecektir.
3.2.1. Kumaşın Dokutulması Devletin Selanik’ten yıllık kumaş alımını düzenleyen esas yetkili görevli
çuha emini olmasına karşın kentte, devlet adına kumaşın dokunmasını sağlayan
görevli yayabaşıydı. Yayabaşı, önceden hazırlanan bir numune doğrultusunda
dokumacıların istenilen tür ve evsafta çuha üretmesini temin etmekteydi10. Bunu
gerçekleştirmek için yayabaşı, gerekirse yeniçeri çuhası dokuyan bütün tezgahları tek
10 BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572).
84
tek denetleyebilirdi11. XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devletin Selanikli
dokumacılardan talep ettiği çuhanın evsafı ve ölçüleri iyi bilinmektedir. Buna göre
standart bir yeniçeri çuhası pastavının eni 40 çile, boyu ise 45 çile yün ipliğinden
dokunmalıydı. Dokuma işlemine başlamadan hemen önce tezgaha boylamasına
gerilen dirge, yani arış ipliklerinin iyice yassılaştırılmış ve beyaz olması
istenmekteydi. Yukarıda belirtilen miktarları aşan herhangi bir sapma yaşandığında,
kumaşın kazanlarda kaynatılma işlemi başarıyla tamamlanamadığından yeniçeri
çuhaları istenilen sıklık ve dolgunluğa ulaşmıyordu12. Daha önceden belirtildiği gibi,
Selanik’e getirilen yapağı kalitesine göre üç kısma ayrılmaktaydı. Devlet, satın
alacağı kumaşların yapağının en yüksek kalitesinden dokutulmasını talep etmekteydi.
Mesela, büyük ihtimalle kentte üretilen ucuz yünlü türlerinin hammaddelerinden biri
olan bacak yapağısının yeniçeri çuhalarının işlenmesinde kullanılmasına şiddetle
karşı çıkılmaktaydı13. Yayabaşı, devlet için dokunan çuhaların istenilen kaliteye
ulaşması için kumaş üzerinde tatbik edilen tamamlayıcı işlemlerin de gereği gibi
yerine getirilmesini denetleme hakkına sahipti. Bu nedenle yayabaşı, tezgahlardan
alınıp çuha değirmenlerine taşınan kumaşların kassarlanması, taraklanması,
çaparızlanması ve boyanmasına nezaret etmekteydi. Çuhanın boyanmasında
kullanılan çividin pahalı bir ithal malı olması nedeniyle boyacılar, mümkün
olduğunca az çivit kullanarak maliyeti düşürmeğe çalıştıklarından devletin
Selanik’ten yaptığı yıllık kumaş alımlarını konu alan belgelerde, yeniçeri çuhasının
bir önceki döneme göre daha fazla çivit kullanılarak boyanması tenbih
edilmektedir14.
Yayabaşı bu noktada, görevi muhtemelen Selanik’te imal edilen yünlü
kumaşların kalitesini denetlemek olan çuha mubassırının doğrudan veya dolaylı
yardımını görmekteydi. XVI. yüzyılın başında çuha damgası mukataası ile birlikte
11 BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620). 12 BOA, MAD. 2775, s. 1149 (2 Şaban 973/22 Şubat 1566); BOA, KK. 67, s. 1153-1154 (23 Şaban 973/15 Mart 1566); BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 13 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573); BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620); 85 Numaralı Mühimme Defteri, s. 177-178, hük. no: 291 (4 Cemaziyelevvel 1040/9 Aralık 1630); BOA, MDZ. 8, 211/1103 (Gurre-i Zilkade 1016/17 Şubat 1608). 14 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573); BOA, MD. 78, 468/1202 (21 Receb 1018/20 Ekim 1609).
85
ifa edildiği görülen bu görev15, uzun bir süre bizzat Selanik’te yaşamakta olan
kimselere verildi16. Hatta 980/1572 tarihinde çuha mubassırlığı, hassa
halkacılarından Receb’in yerine İlya kızı Marsiya’nın bu mevkiye getirilmesiyle
XVI. yüzyılın başında olduğu gibi bir kez daha Selanikli bir Yahudinin üzerine
geçmiş oldu17. 1005/1597 tarihine gelindiğinde ise, muhtemelen zirveye tırmanan
yünlü kumaş imalatı nedeniyle kentte en az iki çuha mubassırı görev yapmaktaydı18.
Üstelik bunların birinin hassa hayyatlarından Ferruh Abdullah, diğerinin üstad-ı
hayyat kabul edilen Ali b. Mustafa olması, çuha mubassırlığının niteliği hakkında bir
hayli açıklayıcıdır. Selanik’te yaşayan kimi nüfuzlu Müslümanlara göre, XVII.
yüzyılın ilerleyen yıllarında çuha üreticilerine verilen devlet siparişinin istenilen
evsafta üretilmemesinin nedeni, kentte çuha mubassırlığı hizmetini yürütenlerin
dokumacılarla kurduğu yakın ilişkiydi. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti, bu göreve
yalnızca Dergâh-ı âli ocakları mensuplarının atanabileceğine karar vermişti19.
Görünüşe göre Selanik’te devlet adına üretilen çuhaya nezaret eden
yayabaşı, çuha emininin aksine tüm sene boyunca Selanik’te ikamet etmekteydi.
Nitekim saraydan tayin edilen yayabaşılar, aynı zamanda Selanik’te bulunan
yeniçerilerin zabiti sayılmaktaydılar20. Öncelikli vazifesi harcamaları yapmak ve
çuha muhasebesini düzenlemek olan eminin aksine, daha ziyade icrai görevler
üstlenen yayabaşının bu görevleri yerine getirirken emri altındaki yeniçerileri
kullandığı anlaşılmaktadır. Selanik’te çuka-yı Selanik hidmetinde bulunan 22.
bölüğün, yayabaşıya bağlı yeniçerilerden oluştuğunu düşünmek yerinde olacaktır21.
Bu yeniçeriler, özellikle devlet için alınan çuhanın limana aktarılmasında ve gemilere
yüklenmesinde görev almaktaydılar.
Selanik’te yeniçeriler için üretilen çuhaların imal edilmesi ve satın alınması
ile görevlendirilen devlet memurlarının ortak ve öncelikli sorumluluğu, çuhanın
15 Bkz.: II. Bölüm, not: 47. 16 BOA, MD. 4, 174/1816 (25 Rebiülahır 968/13 Ocak 1561). 17 BOA, A. NŞT. 1066, s. 167 (Selh-i Muharrem 980/12 Haziran 1572); BOA, KK. 67, s. 188 (18 Safer 980/30 Haziran 1572). 18 BOA, MAD. 7336, s. 71 ve 88 (3 Zilhicce 1005/18 Temmuz 1597). 19 BOA, MD. 75, 86/146 (28 Şevval 1013/19 Mart 1605); BOA, MD. 78, 45/121 (23 Receb 1018/22 Ekim 1609); 423/1086 (22 Zilhicce 1022/2 Şubat 1614); 682/1772 (10 Rebiülahır 1018/13 Temmuz 1609); 85 Numaralı Mühimme Defteri, s. 41, hük. no: 65 (4 Cemaziyelevvel 1040/9 Aralık 1630). 20 BOA, MD. 81, 186/413 (13 Safer 1017/29 Mayıs 1608). 21 BOA, MAD. 6822, s. 258-259 (1024/1615-16).
86
gereken zamanda yetiştirilerek Dergâh-ı âli ocakları mensuplarına tevzi edilmek
üzere geç kalmadan İstanbul’a yollamaktı. 980/1572 tarihinde Selanik’te devlet için
çuha dokuyan 180 tezgah bulunmaktaydı22. Yayabaşı, çoğu vakit çuha emininin
isteği üzerine yeniçeri çuhalarının üretildiği esnada hammadde sıkıntısı yaşanmasını
önlemek ve dokumacıların öncelikle devlet siparişini tamamlamalarını sağlamak
amacıyla, geri kalan tezgahları geçici bir süre çuha anbarına kaldırırdı23. Bu
uygulama, başlangıçtan itibaren Selanikli dokumacıların büyük tepkisini
çekmekteydi. 980/1573 tarihinde Selanikli dokumacıların bu konudaki
rahatsızlıklarını dile getirmek amacıyla İstanbul’a gelen Mordehay, devlet için çuha
üretmeyen tezgahlara karışılmaması yönünde bir ferman almayı başardı24. Buna
rağmen birkaç gün sonrasının tarihini taşıyan başka bir belgeye göre, durumda
herhangi bir değişiklik olmamıştır25. XVII. yüzyılın ilk yarısına ait belgeler de,
Selanik yünlü piyasasında devlet siparişinin önceliği bulunduğunu ve yeniçeriler için
üretilen kumaşların tamamlanmasına kadar diğer tezgahların çalışmasına izin
verilmediğini göstermektedirler26.
3.2.2. Kumaşın Satın Alınması
Osmanlı Devleti açısından senelik kumaş mübayaasının en önemli
safhasını, gerekli gelir kaynaklarının bir araya getirilmesi teşkil etmekteydi. XVI.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren, devletin Selanik’ten satın aldığı çuhanın
miktarında bir artış yaşanmıştır. Kuşkusuz bu durum, devletin çuha harcamalarında
bir artışa yol açmıştır. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin, XVI. yüzyılın sonu ile XVII.
yüzyılın başında, çuha masraflarını karşılamada bir güçlük içinde olduğu
görülmektedir. Aşağıda Osmanlı Devleti’nin Selanik’ten kumaş alırken kullandığı
mali kaynakların bir dökümü yapıldıktan sonra, Osmanlı maliyesinin çuha
alımlarında yeni kaynaklar yaratmak adına geliştirdiği çözümler ele alınacaktır.
22 BOA, KK. 67, s. 64 (25 Muharrem 980/7 Haziran 1572). 23 BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572). 24 BOA, KK. 67, s. 1088 (14 Zilkade 980/18 Mart 1573). 25 BOA, KK. 67, s. 1203 (24 Zilkade 980/28 Mart 1573). 26 BOA, MD. 79, 410/1026 (18 Ramazan 1019/4 Aralık 1610); 85 Numaralı Mühimme Defteri, s. 177-178, hük. no: 291 (4 Cemaziyelevvel 1040/9 Aralık 1630).
87
3.2.2.1. Çuha Ödemelerinde Kullanılan Kaynaklar Selanik’ten Dergâh-ı âli ocakları mensuplarının kışlık giyim kuşam
gereksinimlerini karşılamak amacıyla yapılan yıllık çuha mübayaasının mali
vechesiyle, öncelikle çuha emini ilgilenmekteydi27. Bu çerçevede çuha emininin
öncelikli vazifelerinden birisi, çuha ödemesine kaynaklık eden gelirlerin bir araya
getirilmesiydi. Bu amaçla emin hazineden kendisine verilen bir miktar nakitle
birlikte Selanik’e gelirdi. Çuha emini, kural olarak yanında getirdiği nakit meblağı
avans olarak dokumacılara dağıtmak mecburiyetindeydi28. Fakat eminin İstanbul’dan
beraberinde getirdiği miktar, senelik kumaş alımı karşılığında Selanikli üreticilere
verilmesi gereken meblağın yalnızca cüzi bir kısmını teşkil etmektedir. Bu nedenle
çuha ödemelerinde kullanılan paranın geri kalan büyük bölümü, çevre bölgelerden
toplanan cizye, avarız ve resm-i ağnam gibi vergilerden sağlanmaktaydı. Bu vergi
gelirlerinden bir kısmını, bizzat çuha emini tahsil etmekteydi. Örneğin 977/1569
tarihinde Selanik vilayetinin haracını toplama görevi, çuha katibi Osman b. Timur ile
birlikte çuha emini İbrahim’e verilmişti29. Keza 980/1572 tarihinde Selanik
cizyesinin 2700 hanesini ihtiva eden Vardar Yenicesi’nin cizye vergisini tahsil
etmekle görevlendirilen çuha emini Ali, bu bölgenin uzaklığını ileri sürerek bu işi
Sofya’da bulunan çuha katibinin yerine getirmesini tavsiye etmekteydi30. Buna
benzer bir hadise, yine Vardar Yenicesi’ne bağlı Karaca Ali nahiyesi ile ilgili olarak
önceden bir kez daha yaşandığına göre, haracı toplanacak yerin uzak olması çuha
emini açısından ciddi bir sorun oluşturmaktaydı31. XVII. yüzyılın ilk yarısının
sonlarına ait başka bazı kayıtlar ise, bu tarihte çuha emininin Dergâh-ı âli
yeniçerilerinin çuha masraflarının karşılanmasında kullanılmak üzere nefs-i Selanik,
Karaferye, Yenice-i Vardar, Vidane ve Timurhisar kazalarını içeren Selanik
vilayetinin avarızını topladığını göstermektedir32.
27 Dergâh-ı âli ocaklarının senelik kışlık giyim kuşam ihtiyaçlarının karşılamak amacıyla Selanik’ten düzenli olarak yapılan çuha mübayaasını tanzim etmek amacıyla, Selanik’e her sene Dergâh-ı âliye mensup bir çuha emini tayin edilmekteydi. BOA, MAD. 7534, s. 1653 (28 Zilkade 984/16 Şubat 1577); BOA, MAD. 7336, s. 109 (29 Rebiülevvel 1006/9 Kasım 1597); BOA, MAD. 9825, s. 50 (15-21 (?) Şaban 1029/16-22 Temmuz 1620); BOA, MAD. 7589, s. 31 (23 Şaban 1031/3 Temmuz 1622); BOA, MAD. 1981, s. 66 (7 Receb 1032/7 Mayıs 1623). 28 BOA, MD. 29, 109-110/266 (2 Zilkade 984/21 Ocak 1577). 29 BOA, KK. 67, s. 89 (20 Muharrem 980/2 Haziran 1572). 30 BOA, KK. 67, s. 404 (18 Rebiülahır 980/28 Ağustos 1572). 31 BOA, MAD. 2775, s. 1332 (23 Ramazan 973/13 Nisan 1566). 32 BOA, KK. 2584, s. 15 (1050/1640-41); BOA, KK. 2587, s. 14 (1050/1640-41).
88
Bu noktada çuha emininin elinde toplanan meblağın niteliği hakkında bir
açıklama yapmak gerekmektedir. Çuha emini çeşitli yollarla bir araya getirdiği
meblağı, genel olarak yeniçeri ve kapıkulu ocakları için satın alınan çuhaların senelik
muhasebesini denkleştirmek, özel olarak ise Selanik’te devlet için imal edilen
yünlülerin masraflarını karşılamak amacıyla kullanmaktaydı. Her ne kadar, bir çuha
muhasebesinin en önemli harcama kalemini satın alınan çuha için ödenen meblağ
oluştursa da, aynı sene içinde çuha mübayaası masrafı dışında çuhanın paketlenmesi,
çuha denklerinin gemilere yüklenmesi ve anbara taşınması gibi bazı ek harcamalar da
yapılmaktaydı. Bu nedenle çuha emini, Selanik’te faal olduğu dönem boyunca,
öncelikle çuha alımı için gereken meblağı bir araya getirmek mecburiyetindeydi.
Yukarıda gösterildiği gibi, emin bu gelir kaynaklarından bir kısmını bizzat tahsil
ettiği halde, geri kalan daha büyük miktar farklı insanların elinden çuha eminine
aktarılmaktaydı.
XVI. yüzyılın başına ait muhasebe defterlerinin temin ettiği bilgiler ile
yüzyılın sonlarına doğru konu ile ilgili bilgi veren arşiv kayıtları karşılaştırıldığında,
Osmanlı hükümetinin Dergâh-ı âli ocakları için Selanik’ten aldığı kumaşların
ödemesinde yararlandığı kaynaklarda köklü bir değişim yaşandığı gözler önüne
serilmektedir. Yüzyılın başında çuha muhasebesinin denkleştirilmesi için tayin edilen
cizye, resm-i ağnam ve avarız gelirleri yeterli gelmekteydi. 915-925/1509-19 yılları
arasında, bir senelik istisna hariç çevre bölgelerden toplanan vergiler muhasebelerin
asl-ı mâl kısmının neredeyse tamamını oluşturmaktadır. Aşağıda sunulan tabloda
dikkat çekici birkaç istisna ile birlikte, devletin genel olarak 915 ila 923/1509-17
tarihleri arasında çuha muhasebesini oluştururken kullandığı kaynaklar verilmiştir.
89
Tablo II
915-923/1509-17 Tarihleri Arasında Çuha Muhasebesinin Gelir Kaynakları
Tarih Cizye Adet-i ağnam
Avarız Mukataa Hazine Bakıyye Mebiat Diğer Asl-ı mâl
915-916/1509-1033
2.031.477 109.111 199.600 – 240.000 23.770 81.671 436034 2.689.989
916-917/1510-1135
2.091.015 100.000 200.000 – 150.000 247.150 76.857 – 2.865.022
917-918/1511-1236
1.818.111 445.050 349.162 29.75037 90.000 277.118 45.589 59.00038 3.113.780
918-919/1512-1339
2.443.177 140.000 108.490 – 50.000 134.546 76.806 100.00040 3.053.019
922-923/1516-1741
1.229.165 – 243.073 – 900.000 45.048 39.225 384.61842 2.841.129
Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere, erken tarihli çuha muhasebelerinin
en belirgin gelir kaynağı çevre bölgelerden toplanan cizye vergileriydi. Bu cizye
gelirleri, Selanik kazası başta olmak üzere başlıca Avrethisarı, Yenice-i Vardar,
Siroz, Karaferye, Tırhala gibi Selanik’e yakın bölgelerden tahsil edilmekteydi. Çuha
muhasebelerinin gelir kalemleri arasında cizye vergilerini, adet-i ağnam ve avarız
gelirleri takip etmektedir. Bu dönemin muhasebelerine özgü bir uygulama olarak ise,
bir önceki seneden devreden meblağ an-bakıyye-i muhâsebe-i mâziye ismiyle
hesabı tutulan muhasebenin varidat kısmına kaydedilmekte ve ani’l-mebiât
bölümünde artık kullanılmayan kumaş veya kumaş parçalarının satışından elde
edilen gelir yine aynı şekilde bir gelir kaynağı olarak yazılmaktaydı. Ancak bu erken
tarihli çuha muhasebelerin varidat bölümünde, dikkat çekici biçimde hemen hemen
33 BOA, KK. 6590, s. 10-11. 34 An-tahvîl-i Ahmed an-kıst-ı çeltük-i livây-ı Tırhala an-evvel-i nevrûz el-vakı‘ fî 28 Şevval sene 912. 35 Sahillioğlu, a.g.e., s. 436-438. 36 BOA, KK. 6590, s. 14-15. 37 An-kıst-ı bâc-ı siyah der-Siroz 27.500 akçe ve an-kıst-ı bozahâne der-Siroz 2250 akçe. 38 An-tahvîl-i Hasan Arbavud an-ebnâ-yı sipahiyân emîn ve Hasan Zerd an-cemaât-i mezkûre an-cizye-i bağât-ı gebrân-ı vilâyet-i Siroz. 39 BOA, KK. 6590, s. 26-27. 40 An-tahvîl-i Yunus emîn-i darbhâne-i İstanbul. İstanbul darphanesinden yollanan bu meblağ, 918/1513 tarihinde Selanik piyasasına sürülmesine karar verilen yeni akçelerle ilişkili olmalıdır. Bkz.: I. Bölüm, not. 37. 41 BOA, KK. 6590, s. 122-123. 42 An-tahvîl-i Mevlânâ Hüsam an-akçe-i nev-yafte; an-mahsûl-i mevkūfât-ı vilâyet-i Tırhala ve Anadolu’nun muhtelif bölgelerinden yollanan mukataa paraları.
90
hiçbir mukataa gelirinin kayıtlı bulunmadığı görülmektedir. Bunun başlıca nedeni,
muhtemelen bu tarihte çuha muhasebesinde görülen harcamaları karşılamak için
tabloda sunduğumuz gelir kalemlerinin yeterli gelmesidir. Üstelik büyük ihtimalle
henüz bu tarihte, Selanik ve çevresinde kumaş alımlarını finanse edecek türden
yüksek gelir getiren mukataalar teşekkül etmemişti. Bu arada, yukarıdaki tablonun
asl-ı mâl kısmında yer alan toplamların yalnızca çuha alımından doğan masrafların
karşılanmasında değil, muhasebeye dahil olan pamuklu mübayaası, kumaşların
paketlenmesi, nakliye ücretleri gibi farklı harcamaları da içerdiğini kaydetmek
gerekir. Selanik’te tertip edilen ve çuha emininin doğrudan kentte yaptığı
harcamaları ihtiva eden muhasebe defterlerine dayanarak hazırlanan aşağıdaki tablo
meseleye farklı bir açıdan yaklaşmamıza olanak tanıyacaktır.
Tablo III
921-925/1516-19 Yılları Arasında Selanik Çuhası Alımında Kullanılan Gelir Kaynakları
Tarih Cizye Adet-i Ağnam Avarız Mukataa Hazine Diğer Asl-ı mâl
921-922/151643 187.810 640.300 144.000 30.00044 300.000 53.00045 1.355.110
923/151746 1.041.090 – – – 600.000 – 1.641.090
924/151847 788.900 – – – 600.000 – 1.388.900
925/151948 883.201 – – – 600.000 – 1.463.201
Yukarıdaki tablonun verdiği bilgiler doğrultusunda, bu tarihlerde Selanikli
yünlü dokumacılara devlet tarafından verilen paranın başlıca iki kaynağı olduğu
açıkça anlaşılmaktadır. Bunların ilki, çuha emininin hazineden beraberinde getirdiği
ve muhtemelen avans olarak dokumacılara dağıttığı nakit meblağdır. Selanikli
dokumacılar tarafından hazırlanan çuhaların geri kalan ücretleri ise, Selanik kazası,
Karaferye, Siroz gibi bölgeler başta olmak üzere çevre bölgelerden toplanan cizye
gelirlerinden ödenmekteydi. Görünüşe göre, cizye gelirleri ve hazinenin temin ettiği 43 BOA, KK. 6590, s. 62-63. 44 An-kıst-ı resm-i tamga-yı çukahâ-yı Selanik. 45 Hasene-i sultânî, 1000 sikke, fî 53 akçe. 46 BOA, KK. 6590, s. 94. 47 BOA, KK. 6590, s. 98. 48 BOA, KK. 6590, s. 100.
91
nakit meblağ dışında, gerekmedikçe muhasebeye yeni bir gelir kalemi
eklenmemekteydi.
Yukarıda verilen iki tablo birlikte değerlendirildiğinde, manzara biraz daha
berraklaşır. Buna göre, genel anlamıyla Dergâh-ı âli ocaklarının kışlık giyim kuşam
ihtiyaçlarını gidermek adına yapılan harcamalar, öncelikle çevre bölgelerden
toplanan vergiler ve hazineden temin edilen bir miktar nakitle karşılanmaktaydı. Bu
iki gelir grubu dışında kalan mukataa mahsulleri veya erken tarihli muhasebelere
özgü bakıyye ve mebiat girdileri, varidat bölümünün cüzi bir kısmını teşkil
etmekteydi. Bununla birlikte bir çuha muhasebesi içinde gösterilen toplam masraf,
çuhanın paketlenmesi ve gemilere yüklenmesi, astarlık pamuklu kumaşların temini,
dikim ücretleri ve çuhanın nakliyesi ve dağıtımı esnasında görev alan acemi
oğlanlarının nafakaları gibi muhtelif harcamaları da içermektedir. Oysaki, Selanik’te
tutulan muhasebe defterleri, yalnızca çuha alımı esnasında yapılan harcamaları ihtiva
ettiğinden, doğrudan yünlü imalatçılarına teslim edilen meblağın kaynaklarını
sıralamaktadır.
3.2.2.2. Genel Mali Dengesizliğin Çuha Alımları Üzerindeki Etkisi XVI. yüzyılın sonlarına doğru, devletin senelik çuha alımında kullandığı
kaynaklarda ciddi bir değişim yaşandı. Bu değişimin altında yatan etken, çok büyük
ihtimalle gittikçe kabaran çuha masrafları için yeni nakit kaynakları yaratma
çabasıydı. Bu nedenle Selanik ve çevresinde faaliyet gösteren mukataaların kıst el-
yevmlerinden ayrılan irsaliyelerin, Selanik’te çuha alımında kullanılmasına başlandı.
973/1566 tarihini taşıyan bir belge, dolaylı yoldan bu duruma işaret etmekte, fakat
ödeme dengesi hakkında ayrıntı vermemektedir. Belgenin ifadesine göre, çuha
ödemelerinde yaşanan zaman darlığı nedeniyle, gerekirse Selanik ve Selanik’e bağlı
mukataaların Ağustos irsaliyelerinin daha önceden tahsil edilerek çuha masraflarının
karşılanmasında kullanılması istenmekteydi49. Yüzyılın son on yılına ait belgelerde
ise, Selanik ve çevresinde yer alan mukataaların kentteki yeniçeri çuhası üretimi ile
yoğun bir ilişki içinde bulundukları nispeten açık bir biçimde tarif edilmektedir.
Örneğin Karaferye çeltiği ve bâc-ı pazar mukataalarının 1001/1592-93 senesinde 49 BOA, MAD. 2775, s. 1153-1154 (23 Şaban 973/15 Mart 1566).
92
başlayan iki tahvili içinde, Dergâh-ı âli yeniçerilerinin çuhası için Selanik kadısı
Abdürrahim’e 110.000 akçe teslimat yapılmıştı50.
Bu konuda yaklaşık 1003/1594-95 ila 1008/1599-1600 tarihleri arasında
Selanik ve tevabii mukataalarının iltizam kayıtlarını ihtiva eden bir defter içinde bir
hayli ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Görünüşe göre, bu tarihlerde Selanik’te
iltizama verilen her mukataanın şartnamesinde mültezim, tahvili boyunca hasıl
olacak kıst el-yevmden düzenli şekilde bir bölümünü Selanik’te devlet tarafından
alınan çuhaların ödenmesinde kullanılmak üzere tahsis etmeği kabul etmekteydi51.
Hatta nispeten yerleşmiş bir uygulama olarak, bir mukataanın veya daha sık olduğu
üzere bir mukataa grubunun yeni tahvilini veya tahvillerini üzerine alan mültezim,
başlangıçta bir miktar parayı çuha ödeneği olarak peşin teslim ediyordu52. Bu
örnekler arasında, XVI. yüzyılın sonunda uzun bir süre Selanik ve Çitroz
memlehalarını iltizam eden Yahudi Şaya’nın (?) durumu özellikle ilgi çekicidir. 19
Ramazan 999/1 Temmuz 1591 tarihinden itibaren iki ortağıyla birlikte adı geçen
memlehaları iltizam eden Şaya, diğer iki ortağının iflas etmesi üzerine Yasef v.
Şemuil ve Yakub v. Nesim’i yeni ortaklar olarak iltizama dahil eder. Bu üç
sermayedar Yahudi, 19 Zilhicce 1003/15 Ağustos 1595 tarihinde bir önceki tahvilden
kalan iki seneyi de ekleyerek iki tahvil, yani toplam altı seneliğine mukataaları
işletme izni için başvuruda bulunurlar. Bunun üzerine tanzim edilen şartnamede,
Şaya başlangıçta verdiği beş yük akçelik kumaşa ek olarak beş yük akçe daha miri
çuha mühimmatı için ödeme yapmağı kabul eder. Üstelik Şaya, iltizamı müddetince
her sene hazineye beş yük akçe tutarında çuha ve kumaş teslim etmeyi de taahhüt
etmektedir53.
50 BOA, MAD. 4357, s. 362/10 (1005/1596-97). 51 BOA, MAD. 2477, s. 33-34 (9 Cemaziyelahır 1003/19 Şubat 1595); s. 47 (Gurre-i Zilkade 1003/8 Temmuz 1595); s. 52 (10 Zilkade 1004/6 Temmuz 1596); s. 90-91 (22 Receb 1004/22 Mart 1596); s. 104-105 (Gurre-i Rebiülahır 1005/22 Kasım 1596); s. 108 (18 Muharrem 1007/21 Ağustos 1598); s. 122 (27 Şevval 1005/13 Haziran 1597); s. 131-132 (20 Receb 1006/26 Şubat 1598); s. 155-156 (8 Cemaziyelahır 1007/6 Ocak 1599); BOA, MAD. 4459, s. 94-95 (21 Cemaziyelahır 1004/21 Şubat 1596). 52 BOA, MAD. 2477, s. 131-132 (20 Receb 1006/26 Şubat 1598); BOA, MAD. 3201, s. 46 (19 Rebiülevvel 1013/15 Ağustos 1604); BOA, MAD. 3360, v. 9b-10b (Gurre-i Cemaziyelevvel 1016/24 Ağustos 1607); BOA, MAD. 3360, 84. parça (12 Receb 1018/11 Ekim 1609). 53 BOA, MAD. 2477, s. 70-71, 82-83, 85-86, 119-120 (19 Zilhicce 1003/25 Ağustos 1595).
93
Şartnamede yer alan bu kayıt, ayrı bir önem taşımaktadır. Çünkü bu defa
mültezim, diğer örneklerden farklı olarak çuha mühimmatına bir ödenek ayırmaktan
değil, doğrudan temin edeceği kumaşı hazineye teslim etmekten bahsetmektedir. Söz
konusu belgede, mültezimin bu işi hangi vasıtalarla gerçekleştireceğine dair herhangi
bir bilgi bulunmamakla birlikte, daha geç tarihlere ait birkaç arşiv kaydı, Selanik’teki
bazı mukataaları işleten mültezimlerin Selanikli çuha üreticilerle kurduğu bağlantının
işleyişine dair değerli malzeme sağlamaktadır. Örneğin Selanik resm-i mizân-ı
kapan-ı galle, pencik, resm-i kapudanî, ihtisâb, niyâbet-i kefere ve resm-i arûsâne-i
Yahudiyân mukataalarının 24 Rebiülevvel 1014/30 Temmuz 1605 tarihinden
başlayan yeni iltizam dönemi boyunca, her sene mukataalardan hasıl olacak kıst el-
yevmden 420.000 akçenin 10.000 zira çuha alımında kullanılmasına ve satın alınan
çuhanın mültezimler tarafından çuha eminine teslim edilmesine karar verilmişti54.
Keza aynı sene içinde Pinto Yahudinin iltizamına geçen bâc-ı bâb-ı Vardar, resm-i
tamga-yı çuka ve tevabii mukataasından her sene dâhil-i hazîne olacak 236.666
akçe mukābelesinde senevî 5873 zırâ‘ yeniçeri çukası verilmesi şarta
bağlanmıştı55. 1016/1607-08 senesine gelindiğinde ise, Karaferye çeltük-i enhâr ve
bâc-ı pazar mukataalarına talip olan iki kişi her sene kıst el-yevmlerinden çuha satın
alarak çuha eminine teslim etmeyi teklif etmekteydiler56.
Yukarıda anlatılanlar çerçevesinde, Selanik’te Dergâh-ı âli ocakları için
üretilen çuhaların alımı esnasında kullanılmak üzere kent ve çevresinde faaliyet
gösteren mukataaların irsaliyelerinden tahsis edilen meblağların, herhangi bir resmi
devlet görevlisinin eline geçmeden doğrudan mültezimler tarafından harcandığı
anlaşılmaktadır. Zaten konuyla ilgili birçok belgede, mukataaların nevruz veya
ağustos akçelerinden çuha mühimmatına ayrılan paraya çuha emini, nazır veya
havale görevlilerinin karışmaması şarta bağlanmıştı. Onların yerine ilgili mukataa
veya mukataaları iltizam edenler, bizzat dokumacılarla temasa geçerek gerekli parayı
ilk elden teslim etmekteydiler. Mültezimler çuha üreticilerine teslim ettikleri meblağ
karşılığında, kadıdan hüccet ve temessük alarak yaptıkları ödemeyi resmi kayıtlara
54 BOA, MAD. 4357, s. 99-100 (24 Rebiülevvel 1014/9 Ağustos 1605); BOA, MAD. 3360, 90. parça (Defter numaralandırılırken yanlışlıkla arada bir atlama yapıldığından, gerçekte 89. parça olmalıdır) (2 Cemaziyelevvel 1014/15 Eylül 1605). 55 BOA, MAD. 3360, 86. parça (1014/1605-06). 56 BOA, MAD. 3360, v. 61b-62a (1016/1607-08).
94
işletmekteydiler57. 1016/1607 senesinde, şartnamelerinde yazılı olmasına karşın
Selanik’teki çuha dokumacılarına gerekli ödemeleri yapmayan Selanik gümrüğü,
zarar-ı kassabân ve Selanik dalyanları mukataaları mültezimleri, çuhacı Yahudilerin
şikayeti üzerine mukataalardan uzaklaştırılmışlardı58.
Görüldüğü gibi XVI. yüzyılın sonundan itibaren, Osmanlı Devleti
tarafından Selanik’ten alınan çuhaların ödemesinde çevre bölgelerden toplanan cizye,
adet-i ağnam ve avarız gibi vergilerin yanı sıra, bu havalide bulunan mukataaların
irsaliyeleri yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönüşümün kesin tarihi
hakkında bir yargıya ulaşmak için yeterli veriye sahip olmamakla birlikte, en azından
1006/1597-98 tarihinde ödeme dengesinin Selanik mukataaları lehine değiştiğini
gösteren bir belge bulunmaktadır. Selanik kadısı 3 Muharrem 1006/6 Ağustos 1597
tarihli arzında nakit para bulmanın güçlüğünü belirttikten sonra59, İstanbul’dan gelen
bir emir doğrultusunda Selanik mukataalarından sefer harcamaları için havale
gönderilmesine şiddetle karşı çıkmaktaydı. Kadıya göre, kentte dokunan yeniçeri
çuhasının tamamlanabilmesinin yegane yolu, yaklaşık 7.300.000 akçe tutarındaki
Selanik mukataaların nevruz ve ağustos akçelerinin bu iş için sarfedilmesiydi.
Selanik kadısının arzına cevap niteliği taşıyan Safer 1006/Eylül 1597 tarihli
hükümde, kadının talepleri olumlu karşılanmış ve İstanbul’da muhafaza edilen eski
çuha muhasebesi defterlerine uygun biçimde, çuha alımlarını finanse etmek amacıyla
eskiden beri kullanılan haraç ve resm-i ağnam vergilerine Selanik mukataalarından
elde edilen gelirin de eklenmesi kararlaştırılmıştı60.
Selanik’ten satın alınan çuhaların ödemesinde yeni kaynaklar yaratma
ihtiyacının bu denli şiddetli biçimde kendini hissettirmesini, bu dönemde Osmanlı
maliyesinin içine girdiği krizle açıklamak mümkündür. Nitekim XVI. yüzyılın
başlarına ait çuha muhasebelerinin, varidat kısımlarında bir önceki seneden
57 BOA, MAD. 2477, s. 47 (Gurre-i Zilkade 1003/8 Temmuz 1595); s. 104-105 (Gurre-i Rebiülahır 1005/22 Kasım 1596); s. 122 (27 Şevval 1005/13 Haziran 1597); s. 131-132 (20 Receb 1006/26 Şubat 1598); s. 155-156 (8 Cemaziyelahır 1007/6 Ocak 1599); BOA, MAD. 3360, 87. parça (25 Cemaziyelahır 1014/7 Kasım 1605); BOA, MAD. 4357, s. 149 ve 329 (1028/1618-19). 58 BOA, MAD. 3360, 94. parça (Defter numaralandırılırken yanlışlıkla arada bir atlama yapıldığından, gerçekte 93. parça olmalıdır) (11 Cemaziyelahır 1016/3 Ekim 1607). 59 Bu tarihte çuha ödemelerinde nakit darlığı yaşandığını çuha emini de dile getirmişti. BOA, MAD. 7336, s. 95 (1006/1597-98). 60 BOA, MAD. 7336, s. 98-99 (Safer 1006/Eylül-Ekim 1597).
95
harcanmadan kalan miktarlar bulunmasına rağmen, bu dönemde muhasebenin
denkleştirilmesinde ve Selanikli yünlü imalatçılara ücretlerinin ödenmesinde
birtakım sıkıntılar yaşanmaktaydı. 1014/1605 tarihinde, Selanik ve Çitroz
memlehalarından çuha üreticilerine geçen dönemlerden kalan borçtan 47.517 akçelik
bir bölümü ödenmişti61. Keza 1015-1016/1606-08 muhasebesinin harcama bölümü
içinde, çuhacı Yahudilere ödenen 261.808 akçe tutarında bir borçtan söz
edilmektedir62.
Bununla birlikte muhtemelen cizye ve resm-i ağnam gibi vergi türlerine
oranla daha kolay tahsil edilebiliyor olmaları, Selanikli üreticiler açısından mukataa
gelirlerini cazip hale getirmekteydi. Zaten eskiden beri cizye vergilerinin toplanarak
çuha ödemelerinde kullanılmasında birtakım aksaklıklar yaşanmaktaydı. 980/1572
senesi gibi nispeten erken bir tarihte bile, ellerine müstakil emirler ulaşmadığı
gerekçesiyle tahsil ettikleri vergileri, çuha emini veya katibine teslim etmede zorluk
çıkaran haraççılar bulunmaktaydı63. Bu durum, çuha alımları esnasında Selanik’te
yapılan harcamalar için gerekli olan meblağın bir araya getirilmesinde belirli bir
gecikme yarattığından, devlet siparişinin yetiştirilmesini güçleştirmekteydi. Bu gibi
sorunlar, XVII. yüzyılın ilk yarısında da yaşanmağa devam etmiştir. 1019/1610
tarihinde, çuha masraflarına ocaklık tayin edilen yerlerin cizyelerini toplayan
görevliler, söz konusu vergileri İstanbul’da peşin olarak ödediklerini ileri sürerek
tahsil ettikleri meblağı kendileri için ayırmaktaydılar64. Keza 1023/1614 tarihinde,
Sidrekapsi’de yeniçeri çuhaları harcamalarına ocaklık olarak tahsis edilen bazı
köylerin vergi gelirlerinin gerekli kişilere aktarılmayarak bölgede bulunan bazı kadı,
sipahi ve çavuşların elinde kalması benzer bir aksaklığı yol açmıştı65. XVII. yüzyılın
ortasına doğru, Selanik’te Dergâh-ı âli ocakları için üretilen çuhaların mübayaa
masraflarına ocaklık tayin edilen gelirler ciddi bir aşınmaya maruz kalmışlardı.
Örneğin kimi nüfuzlu kadı, müderris ve imamların araya girmesi yüzünden,
1045/1637 senesinden itibaren, çuha harcamalarına ocaklık tayin edilmiş olmalarına
61 BOA, D. BŞM. 124, s. 4 (24 Cemaziyelevvel 1014/7 Ekim 1605). 62 BOA, MAD. 7435, s. 19 (1015/1606-07) 63 BOA, KK. 67, s. 419/3 (15 Rebiülahır 980/25 Ağustos 1572). 64 BOA, MD. 79 88/223 (10 Safer 1019/4 Mayıs 1610). 65 BOA, A. DVN. MHM. 939, s. 3 (13 Rebiülevvel 1023/23 Nisan 1614).
96
karşın Karaferye cizye ve avarızı toplanamamaktaydı66. Bu nedenle 1050/1640-41
tarihinde, çuha ocaklıklarını belirleyen yeni bir defter tertip etme zarureti doğmuştu.
Fakat bir sene sonra bu yeni düzenleme de, cizye defterinin uygunsuz biçimde
değiştirildiğini iddia eden halkın şikayetlerine maruz kalmaktan kurtulamamıştı67.
Selanikli yünlü imalatçıları ise, meseleye biraz daha farklı bir açıdan
bakmaktaydılar. Kentte çuha üreten Yahudiler, devlet tarafından kendilerine
aktarılması gereken cizye, resm-i ağnam ve avarız gibi gelirlerin düzgün biçimde
toplanamamasını bürokraside yaşanan olağan yavaşlık ve aksaklık yerine, Selanik
çevresinde hakim olan asayişsizlikle açıklama eğilimindeydiler. 1015/1606 tarihinde
Selanik kadısı aracılığıyla sıkıntılarını dile getiren Selanikli çuha üreticileri, bölgede
hüküm süren düzensizlik nedeniyle cizye ve resm-i ağnam vergilerinin
toplanamadığını belirtmişlerdi. Hatta bu dönemde, neredeyse duran ticari hayat
yüzünden çuha imalatçılarına ödenen paranın kaynaklarından birini teşkil eden
Selanik ve Çitroz memlehalarından hasıl olan tuz satılamadığından, Selanikli
dokumacılara aktarılması gereken meblağ kente zamanında ulaştırılamamıştı.
Selanikli üreticiler, bu nedenle yapağı ve çivit alma mevsimini kaçırdıklarını
belirtmekte ve adı geçen maddeleri olağandan daha yüksek bir fiyata almak zorunda
kaldıklarından yakınmaktaydılar. Maliyetin yükselmesine sebep olan bu tür
durumlardan kaçınmak amacıyla çuha üreticileri, hükümete çevre bölgelerden
toplanan cizye ve resm-i ağnam vergilerinin kul mevacibi olarak merkezi hazineye
aktarılmasını tavsiye etmekteydiler. Selanikli imalatçılara göre, kentte devlet adına
hazırlanan yünlü kumaşların alımında bölgede bulunan mukataalardan havale edilen
paranın kullanılması daha uygun olacaktı68.
Gerçekten de, XVI. yüzyılın sonundan itibaren Dergâh-ı âli için Selanik’ten
satın alınan çuhaların ödemesinde, cizye, adet-i ağnam ve avarız gibi vergilerle
birlikte mukataa gelirlerinin de kullanılmaya başlanmasını, bölgede yaşanan idari
karışıklığa bağlayan Selanikli Yahudilerde belirli bir haklılık payı bulunmaktadır69.
66 BOA, MD. 88 89/231 (3 Rebiülahir 1047/25 Ağustos 1637). 67 BOA, MD. 89 58/146 (Gurre-i Zilkade 1052/21 Ocak 1643). 68 BOA, MAD. 3360, 71. parça (Gurre-i Receb 1015/2 Kasım 1606). 69 Selanik çevresinde bulunan eşkıyanın geceleri kente gelerek Yahudi evlerine baskınlar düzenlemeleri üzerine 28 Şevval 1018/24 Ocak 1610 tarihini taşıyan bir fermanla, Selanik’te düzenli gece devriyeleri kurulması emredilmişti. BOA, MD. 78, 134/348.
97
Nitekim söz konusu arzın yazılmasından bir önceki senenin çuha muhasebesi içinde
kaydedilen mukataa tahsisatları, Selanik’te yapılan kumaş alımı harcamalarında
yalnızca bu döneme özgü yüksek bir seviyeye fırlamıştı. 1014-1015/1606-07
yıllarına ait çuha muhasebesinin gelir kaynakları, defterin giriş kısmında özetlendiği
haliyle sırasıyla merkezi hazineden gönderilen 5.077.380 akçe, mukataalardan
9.010.222 akçe, cizye-i gebran, ispençe, adet-i ağnam ve çeşitli yerlerde bulunan
rahipler tarafından verilen meblağdan 234.350 akçe, bedel-i sipahiyandan 141.000
akçe, Süleyman Paşa evkafı mütevellisinden 20.000 akçe, tersane kadırgaları için
alınan beylik çuhanın bedeli için ferman ile tahsis edilen 100.000 akçe ve veresiye
alınan çuhalar veya adeten çeşitli kişilere verilen çuha bahası için 821.008 akçelik
mütalebe tezkereleri olmak üzere toplam 15.403.960 akçe olarak hesaplanmıştı70.
Görüldüğü gibi, bu senenin muhasebesinde hazineden nakit yollanan
meblağ ve mukataalardan tahsis edilen gelirlerde çok büyük bir artış yaşanmıştı.
Buna karşın bir zamanlar Selanik’ten satın alınan çuhaların ödenmesinde yoğun
biçimde kullanılan cizye, adet-i ağnam ve avarız gelirleri, bu döneme ait
muhasebenin toplam gelir kaynakları içinde cüzi bir kısım teşkil etmektedir. Ödeme
dengesinde yaşanan bu değişim, 1016-1017/1607-08 arasını kapsayan muhasebede
de aynen devam etmiştir. Üstelik bu dönemde çuha mühimmatı adı altında
mukataalardan tahsis edilen meblağın hatırı sayılır bir kısmı, defterdar-ı şıkk-ı evvel
Ahmed Paşa tarafından tahsil edilerek muhasebeye eklenmişti. Bu olağan dışılıkların
yanında 1014/1605-06 senesinde 929 ve 1015/1606-07 senesinde 1370 nefere kışlık
çuhalarının verilememesi, devletin Selanik’te kurduğu mübayaa düzeninin bu
dönemde iyi işlemediğini gözler önüne sermektedir. Söz konusu tarihlerde eksik
kalan yeniçeri çuhaları, 1016-1017/1607-08 yılları arasında çuha emini olan
Karaböcekzade Mustafa Efendi tarafından tamamlanmıştı71.
70 BOA, MAD. 7632, s. 10 (1015/1606-07). 71 BOA, MAD. 7435, s. 5-6 (1017/1608-09).
98
Tablo IV
1014-1015/1606-0772 ve 1016-1017/1608-0973 Muhasebelerine Göre Selanik’te Çuha Alımına Kaynaklık Eden Mukataalar
1014-1015/1606-07 1016-1017/1608-09
Mukataanın Adı Miktar/Ak. Mukataanın Adı Miktar/Ak.
1-Sidrekapsi mukataaları 2.057.000 1-Selanik ve Çitroz memlehaları 973.340
2-Selanik memlehaları 2.599.891 2-Selanik gümrüğü ve dalyanları muk. 3.022.000
3-Çitroz hasları 140.700 3-Kapan-ı galle ve ihtisab ve bâc-ı bâb (…)
400.000
4-Karaferye hasları 40.000 4-Beşik Gölü mukataası 180.000
5-Şeftali hasları 10.000 5-Karaferye çeltük-i enhâr muk. 67.520
6-Karaferye çeltük-i enhâr muk. 16.000 6-Kelemerye tuzcıyânı hasları 835.000
7-Beşik Gölü mukataası 122.560 7-Sidrekapsi muk. ve (…) hasları 3.562.966
8-[Kelemerye] tuzcıyânı hasları 360.337 8-Bâc-ı bâb-ı Vardar, şemhâne vedekâkin-i hâssa mukataaları
121.000
9-Selanik bâc-ı keyl muk. 22.654
10-Geçid-i hamr ve arak ve kahve muk. 125.280
11-Doyran Gölü mukataası 152.200
12-Kapan-ı galle ve ihtisâb mukataası 234.000
13-Topliçe (?) hasları 70.000
14-Selanik gümrüğü ve dalyanları muk. 3.016.000
15-Beytülmâl-i hâssa mukataası 46.500
TOPLAM 9.013.122 TOPLAM 9.161.826
3.2.2.3. Çuha Ödemelerinin Düzenlenmesinde Yeni Dönem
XVI. yüzyılın sonlarından itibaren, Selanik’te devlet adına üretilen yünlü
kumaşlar karşılığında Selanikli çuha imalatçılarına ödenmesi gereken paranın
temininde yaşanan güçlükler, hükümeti bu konuda yeni bir düzenleme yapmaya
yönlendirdi. Daha önceden bahsettiğimiz gibi, aslında herhangi bir döneme ait bir
çuha muhasebesinin varidat kısmında gösterilen kaynakların tümü, Selanikli
üreticilere dağıtılmamaktaydı. Harcamaların esas ağırlığını satın alınan kumaşların
bedeli olarak verilen meblağ oluşturmakla beraber, çuha muhasebesi içinde yer alan
yan harcamalar da belirli bir yekuna ulaşmaktaydı. Osmanlı hükümeti 1017-
1018/1608-09 muhasebesinin ardından, uzun süredir Selanik’te devlet için sabit 72 BOA, MAD. 7632, s. 26-29 (1015/1606-07). 73 BOA, MAD. 7435, s. 6-7, 18-19 (1017/1608-09).
99
miktarda üretilen yeniçeri çuhası ve sobramanın toplam fiyatına tekabül eden
14.040.000 akçelik bir cep bütçe tanzim etti74. Dergâh-ı âli ocakları mensuplarının
kışlık giyim ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulan senelik çuha muhasebelerinin
içinde hususi bir yere sahip olan bu paket bütçenin yönetimi, en geç 1020/1611-12
tarihinde Selanik Yahudi cemaatinin önde gelen idarecilerinden sermayedar bir
girişimci olan Yuda Medinezade’ye bırakılmıştı75.
Bu durum, Selanikli çuha üreticileri ile devlet arasındaki ilişkiler açısından
yeni bir dönemin başlangıcı sayılabilir. Bu tarihten itibaren devlet tarafından alınan
çuhaların mali kaynakları, tedricen Selanikli Yahudilerin elinde toplanmağa başladı.
Örneğin, 1016-1017/1607-08 muhasebesi kapsamında Sidrekapsi mukataalarından
tahsis edilen toplam 1.600.000 akçenin 770.000 akçelik bir bölümü, bizatihi Selanikli
çuhacılar tarafından tahsil edilmişti76. Muhasebede geçen an-yed-i Yahudiyân-ı
çukacıyân tabiriyle tam olarak neyin kastedildiği açık değildir. Bununla birlikte,
Sidrekapsi mukataalarından çuha mühimmatı adına para tahsil edenlerin Selanikli
dokumacılardan ziyade, kentte çuha üretimini yönlendiren kumaş tacirleri olması
akla daha yakın bir olasılıktır.
Görünüşe göre Selanik’teki yünlü kumaş üretimi faaliyetlerinin
düzenleyicilerinden biri olan Yuda Medinezade, Selanik’te XVI. yüzyılın ortasından
itibaren önemli bir rol oynayan Medine ailesinin bu tarihteki en önemli fertlerinden
biriydi77. Yuda, devlet tarafından Selanik’ten alınan yünlü kumaşların toplam
bedelini oluşturan 14.040.000 akçelik meblağı bir araya getirme işlevini üstlenmeden
önce de, muhtemelen kent çapında yetkili bir dini önder sıfatıyla Selanik
Yahudilerinin devlete düzenli biçimde muayyen bir miktar çuha teslim etmelerini
sağlamaktaydı. Hatta anlaşılan kendisinden önce bu görevi, babası yerine
getirmekteydi. 1018/1609 tarihinde Yuda, kendisine karşı açılan bir davada,
babasının kentteki devlet siparişini hazırlattığı son yılda yayabaşılık vazifesini
yürüten İbrahim Ağa’nın tanıklığına başvurarak, söz konusu senede Selanik
74 BOA, MAD. 7632, s. 73 (1019/1610-11); BOA, MAD. 3349, s. 77 (1031/1621-22). 75 BOA, MAD. 6272, s. 8 (1021/1612-13). 76 BOA, MAD. 7435, s. 6 (1017/1608-09). 77 1003/1595 tarihinde, büyük ihtimalle aynı aileye mensup olan Yasef Medine veled-i Şemuil üç Yahudi sermayedar ile birlikte, Selanik gümrüğü ve dalyanları mukataalarına talip olmuştu. BOA, MAD. 2477, s. 47 (Gurre-i Zilkade 1003/8 Temmuz 1595).
100
Yahudilerinin üzerlerine düşen çuhayı eksiksiz biçimde tamamlayarak İstanbul’a
yolladıklarını kanıtlamıştı78. 1016-1017/1607-08 tarihlerine ait çuha
muhasebesindeki bir tahvil kaydından hareketle, Yuda’nın babasının Selanikli bir
haham olduğu çıkarılabilmektedir79.
Selanik Yahudi cemaatine dini ve idari açılardan liderlik eden birisinin,
kentte devlet adına hazırlanan yünlü kumaşların organizasyonundan sorumlu olması
kent Yahudilerinin devlet ile olan ilişkileri açısından alışılmadık bir durum değildi.
Burada dikkat çekici olan husus, bir yandan Selanik’teki birtakım önemli mukataaları
iltizam ettiği anlaşılan Yuda’nın, öte yandan Selanikli çuha imalatçılarına devlet
tarafından ödenmesi gereken meblağın kaynaklarını oluşturan muhtelif gelir
kalemlerini bizzat kendi girişimleriyle bir araya getirmesidir. XVII. yüzyılın
başlarında Selanikli bir Yahudi ailenin kentin iktisadi hayatında bu denli önemli bir
konuma yükselmesi80, görünüşe göre bölgede bulunan kimi yerel güç odaklarını
rahatsız etmiştir. 1018/1609 tarihinde Yuda Medinezade hakkında asılsız iddialar
ortaya atan bazı emin, kayyum ve yerel idareciler, Yuda’nın zorla İstanbul’a
getirtilmesine neden olmuşlardı. Bunun üzerine hepsi bir dönem Selanik kadılığında
bulunmuş olan Galata mutasarrıfı Mevlânâ Kemaleddin, eski İstanbul kadısı
Mevlânâ Rıdvan, eski Anadolu kazaskeri Mevlânâ Abdullah, Niksarizade, eski
Galata kadısı Mevlânâ Mehmed mahzar ve şehadetnameler göndererek Yuda
Medinezade lehinde görüş bildirmişlerdi. Adı geçen kadıların ifadesine göre,
Selanik’te devlet için üretilen çuhaların istenilen kalitede imal edilmesinde ve devlet
siparişinin beklenen zamanda tamamlanmasında Yuda merkezi bir rol oynamaktaydı.
Üstelik kent Yahudileri, Yuda’nın hahamlığından son derece memnundular81.
Yuda Medinezade, 1020/1611-12 ila 1023/1614-15 yılları arasında fiilen
devletin Selanikli yünlü kumaş imalatçılarına vermesi gereken paraların tahsildarlığı
vazifesini yürüttü82. Anlaşılan bu dönemde Yuda, çevre bölgelerden topladığı vergi
78 BOA, MD. 78, 115/291 (24 Cemaziyelahır 1018/24 Eylül 1609). 79 BOA, MAD. 7435, s. 26 (1017/1608-09) 80 1018/1609 tarihinde Yuda Medinezade ve Manastırlı Senor Yahya’nın evlerini basan eşkıyaların, toplam 20.000 altınlık malı gasp etmeleri, Medinezade’nin serveti hakkında bir ipucu verebilir. BOA, MD. 78, 115/290 (24 Cemaziyelahır 1018/24 Eylül 1609). 81 BOA, MD. 78, 111/293 (20 Cemaziyelahır 1018/20 Eylül 1609). 82 BOA, MAD. 6272, s. 4 (1021/1612-13); s. 26 (1022/1613-14); s. 56 (1023/1614-15).
101
gelirleri ile birtakım Selanik mukataalarından aldığı parayı, çuha eminini atlayarak
doğrudan Selanikli çuha üreticilerine dağıtmaktaydı. Osmanlı hükümetini, senelik
kumaş alımlarında böyle bir yol izlemeye sevk eden gelişmelerden birisi, büyük
ihtimalle halihazırda kentte çalışan dokumacılarla ticari bağları olan cemaat
liderlerini kullanarak devlet açısından uygun bir fiyat indirimi kazanmaktı. Öte
yandan hükümet, çuha üreticilerine ödenmesi gereken meblağın toplanmasını Yuda
Medinezade’ye bırakarak bu işin muhtemel zorluklarını da devretmiş oluyordu.
Nitekim 1026-1027/1617-18 dönemine ait çuha muhasebesini düzenleyenler, der-
uhde-i Yahudiyân-ı çukacıyân-ı Selanik ibaresinden anlaşıldığı üzere bizzat
Selanikli üreticiler olmuştu83. 1033-1035/1624-26 yılları arasında, Dergâh-ı âli
ocakları için alınan çuhaların masrafları için ocaklık tayin edilen gelirlerin Selanik
Yahudileri tarafından toplandığına dikkat edilirse84, bu yöntemin nispeten uzun bir
süre kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği gibi, Selanik’in önde gelen nüfuzlu Yahudileri veya
doğrudan kentteki çuha üreticileri tarafından toplanan 14.040.000 akçelik meblağ,
devlet tarafından Selanik’ten her sene alınan yünlü kumaşların bedeli olarak bir
şekilde çuha üreticilerine aktarılmaktaydı. Bu dönemde söz konusu meblağı
oluşturan kaynaklarda, XVI. yüzyılın başında olduğu gibi, çevre bölgelerden
toplanan cizye, adet-i ağnam ve avarız gibi vergilere geri dönüşün yaşandığı
görülmektedir. Her şeye rağmen devletin Selanik’ten aldığı çuhaların parasını
öderken kent ve çevresinde bulunan mukataa gelirlerinden yararlanmağa devam
ettiği tespit edilebilmektedir. Bununla birlikte bu yeni düzenlemede, mukataalardan
havale edilen paraların genel toplam içinde XVII. yüzyılın hemen başındaki orana
kıyasla cüzi bir yer tuttuğu rahatlıkla söylenebilir.
83 BOA, MAD. 3071, s. 6 (1027/1617-18). 84 BOA, MAD. 1981, s. 10-11 (1034/1624-25); s. 111-113 (1035/1625-26).
102
Tablo V
1030-1037/1621-28 Yılları Arasında Çuha Alımına Ocaklık Tayin Edilen Gelirler
1030-31/1621-2285 1032-33/1623-2486 1033-34/1624-2587 1034-35/1625-2688 1036-37/1627-2889
Cizye 7.472.240 9.387.659 10.085.161 7.439.218 9.454.842
Adet-i ağnam 145.739 147.839 131.980 189.877 145.739
Avarız 946.562 1.829.761 1.796.913 1.794.908 1.730.430
İspençe 709.340 748.070 774.300 774.300 763.610
Mukataa 3.305.440 1.176.666 504.666 624.666
Ziyade-i cizye 770.659 750.000 746.980 1.253.40090
728.287
Diğer 800.000 – – – –
Harcamalar91 109.980 – – – 273.574
TOPLAM 14.149.980 14.039.995 14.040.010 14.041.758 13.180.000
3.2.3. Selanikli Dokumacılara Paralarının Ödenmesi Selanikli çuha üreticilerine her sene devlet adına imal ettikleri yünlü
kumaşların paralarının ödenmesi, üreticiler ile kentte bulunan devlet görevlileri
arasındaki ilişkinin en hassas vechesini oluşturmaktaydı. Bu noktada Selanikli yünlü
dokumacılar, devlet siparişinin mali yönüyle ilgilenen çuha emini ile sık sık karşı
karşıya gelmekteydiler. Daha önceden belirtildiği gibi, XVI. yüzyıl boyunca çuha
emini kural olarak İstanbul’dan gelirken yanında getirdiği bir miktar nakiti,
üreticilerin gerekli hammaddeleri temin etmelerini kolaylaştırmak maksadıyla
doğrudan yünlü kumaş imalatçılarına dağıtırdı. Fakat devlet için hazırlanan
kumaşların üretiminin bu ilk safhasında dahi, kimi zaman çuha eminleri tarafından
85 BOA, MAD. 3449, s. 77 (1031/1621-22). 86 BOA, MAD. 7589, s. 164 (16-22 Ramazan 1032/14-20 Temmuz 1623); BOA, MAD. 3445, s. 67-68 (1033/1623-24); BOA, MAD. 1981, s. 45-46 (18 Receb 1033/6 Mayıs 1624). 87 BOA, MAD. 1981, s. 10-11, 108-110 (1034/1624-25). 88 BOA, MAD. 1981, s. 111-113 (1035/1625-26). 89 BOA, MAD. 1981, s. 18-19 (1037/1627-28). 90 Bu döneme ait ocaklık listesinde, mukataa gelirleri ile ziyade-i cizye bedeli birlikte kaydedilmiştir. 91 Ocaklık gelirlerinin toplanması esnasında çıkan muhtemel harcamalar.
103
yapılan usulsüzlüklere rastlanmaktadır. Örneğin, 983/1577 senesinde Dergâh-ı âli
ocaklarının kışlık yünlü kumaş ihtiyacının temini ile görevlendirilen emin Selanik’e
geldiğinde, merkezi hazineden getirdiği meblağı çuha üreticilerine dağıtmak yerine
elindeki nakit filoriyi bozdurarak parayı işletmeği tercih etmişti92.
Yayabaşının gözetiminde üretimi tamamlanan çuhalar, Selanik’teki çuha
anbarına getirilirdi. Çuha sahiplerinin ürettikleri kumaşlar karşılığında paralarını
aldıkları yer anbar olduğundan, en çok anlaşmazlığın doğduğu yer de burasıydı.
Öncelikle anbara getirilen çuhalar, İstanbul’dan tayin edilen resmi bir arşıncı
tarafından standart ölçülere sahip damgalı bir arşın aracılığıyla ölçülürdü93. Selanikli
Yahudilerin, çuha eminine teslim ettikleri kumaşların düzgün biçimde ölçülmediğine
dair şikayetlerine kulak verecek olursak94, kimi zaman emin ve etrafındakiler çuha
üreticilerinden daha fazla kumaş alabilmek için olağan ölçülerden daha uzun arşınlar
kullanmaktaydılar. Bu gibi yolsuzlukların engellenmesi amacıyla hükümet, Selanik
kadısını yıllık çuha alımının tanziminde ve çuha muhasebesinin hazırlanmasında
yetkili kılmıştı95. Bu nedenle çuha emini hakkında kent Yahudileri tarafından
yükselen şikayetlerin değerlendirilmesi ve gerekli hallerde çuha üreticilerinin
haklarını korumaya yönelik müdahaleler yapma görevi Selanik kadısına verilmişti.
Devlet adına imal ettikleri çuhaları anbara getiren çuha sahipleri, zaman
zaman devletin çuhanın ziraı başına takdir ettiği fiyatı eksiksiz biçimde
alamamaktaydılar. 973/1565 tarihinde çuha emininin, Selanikli üreticiler tarafından
getirilen çuhayı kendi belirlediği fiyattan almaya kalkışması, üreticiler açısından
92 BOA, MD. 29, 109-110/266 (2 Zilkade 984/21 Ocak 1577). 93 Selanik’te devlet tarafından satın alınan çuhaların ölçülmesi için her sene genellikle Dergâh-ı âliye mensup bir görevli arşıncı olarak tayin edilmekteydi. BOA, MAD. 7336, s. 92 (10 Muharrem 1006/23 Ağustos 1597); 85 Numaralı Mühimme Defteri, s. 47, hük. no: 75 (8 Cemaziyelevvel 1040/13 Aralık 1630). 17 Erbain 1053/8 Ocak 1644 ila 17 Erbain 1054/8 Ocak 1645 tarihleri arasında çuha kitabeti ve arşıncılığı vazifelerini aynı şahsiyet yerine getirmekteydi. BOA, MAD. 2765, s. 27-28 (2 Safer 1055/30 Mart 1645). 94 BOA, MAD. 2775, s. 102 (17 Muharrem 973/14 Ağustos 1575); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573); BOA, MD. 29, 109-110/266 (2 Zilkade 984/21 Ocak 1577); BOA, MD. 31, 193/434 (9 Cemaziyelevvel 985/25 Temmuz 1577). XVII. yüzyılın başlarında Selanikli Yahudilerin, arşıncının satın alınan çuhayı doğru ölçmediğine dair bir şikayette bulunmaları üzerine yayabaşının da ölçüm esnasında hazır bulunması emredilmişti. BOA, MD. 78, 44/116 (25 Receb 1018/24 Ekim 1609). 95 1001/1592-93 senesinde yeniçeri çuhalarının hazırlanmasında görev alan Selanik kadısı Abdürrahim Efendi, muhasebedeki yoğun işleri nedeniyle yanına mülazim sıfatıyla Bostancı Efendi danişmendlerinden Mustafa b. Bali’yi almıştı. BOA, MAD. 7336, s. 65 (15 Ramazan 1005/2 Mayıs 1597).
104
ciddi bir sorun oluşturmuştu. Üstelik emin, anbara teslim edilen çuhaları ölçerken
pastav başına bir zira kendi hesabına ayırıyor, çuhacılara yaptığı ödemelerde ayarı
düşük akçeler kullandığı gibi arşın, taş ve terazi akçesi adıyla ek vergiler ihdas
ederek çuha sahiplerinin ürettikleri kumaşların karşılığını bütünüyle almasına engel
oluyordu96. Bu tür haksız uygulamalara ait başka bazı örnekler de bulunmaktadır.
Örneğin, 980/1572 tarihinde emin, kadının ifadesine göre 17-18 akçe değerinde olan
çuhalara yalnızca 10-13 akçe ödeyerek kent dokumacılarını çok zor bir durumda
bırakmaktaydı97. Çuha eminlerinin, çuhacı Yahudilere ödeme yaparken kullandığı
paraların ayarlarının düşük olması da ayrı bir sorun teşkil etmekteydi. 993/1585
yılında, çuha emini ile anlaşarak Selanikli üreticilere dağıtılması gereken parayı kızıl
ve kırkık akçe ile değiştirdiği iddia edilen İsak isimli bir Yahudiden
bahsedilmektedir98. Görünüşe göre çuha eminleri, bu yola fazlaca başvurduklarından
anbarda paranın dağıtımı esnasında, Yahudilerin paraları kendilerinin saymasına
müsaade etmemekteydiler. Bu nedenle devlet, Selanikli çuha üreticilerine paralarının
kadının huzurunda veya bizzat onun eliyle verilmesini istemekteydi99.
Çuha eminlerini bu tür yolsuzluklara sevk eden başlıca etken, muhtemelen
çuha emanetine yalnızca kayıtlı bulundukları bölüklerindeki ulufeleriyle tayin
edilmeleridir100. Bu nedenle Selanik’te göreve başlayan eminler, kendileri için ek
gelir kaynakları yaratmak istemiş olabilirler. Uzun bir süre boyunca Selanik’te görev
yapan çuha eminlerinin kent içindeki gelirleri hakkında resmi bir bilgi olmamakla
birlikte, 1047/1637 tarihli bir kayıt, bir süredir çuha emanetinde bulunanların Selanik
Yahudilerinden bir tür aide aldıklarını gözler önüne sermektedir101. Bu uygulamanın,
çuha emininin Selanik’teki ek masraflarını karşılamaya yönelik bir düzenleme
olduğu düşünülebilir.
Bir yandan çuha anbarında depolanan çuhaların karışmasını engellemek,
öte yandan muhtemel bir yolsuzluğun önüne geçmek maksadıyla anbara alınan çuha
96 BOA, MAD. 2775, s. 102 (17 Muharrem 973/14 Ağustos 1565). 97 BOA, MD. 19, 301/610 (2 Rebiülahır 980/12 Ağustos 1572). 98 BOA, MD. 58, 300/762 (2 Ramazan 993/28 Ağustos 1585). 99 BOA, MAD. 2775, s. 102 (17 Muharrem 973/14 Ağustos 1565); BOA, KK. 67, s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573); BOA, MD. 29, 109-110/266 (2 Zilkade 984/21 Ocak 1577). 100 BOA, MAD. 7534, s. 1653 (28 Zilkade 984/16 Şubat 1577). 101 BOA, KK. 2772, s. 50 (4 Şaban 1047/22 Aralık 1637).
105
pastavlarının kenarlarına çuha katibi tarafından birtakım açıklayıcı notlar yazılırdı.
Bu notlarda çuhanın sahibi, çuhanın kimin elinden teslim alındığı, pastavın uzunluğu
ve kumaşın cinsi sarahaten kaydedilirdi102. Son olarak ise, çuha katibi aracılığıyla söz
konusu sene içinde çuha mühimmatı adına Selanik’te yapılan harcamaları içeren bir
muhasebe defteri tutulurdu103. Bu muhasebe defterinin, İstanbul’da yapılan
harcamaları da ihtiva eden genişletilmiş bir nüshası yine çuha emini ve katibinin
sorumluluğunda bu kez muhtemelen İstanbul’da tertip edilmekteydi.
3.2.4. Çuhanın İstanbul’a Nakledilmesi Selanik’te devlet tarafından yürütülen senelik çuha mübayaası
organizasyonunun son safhasını, anbarda toplanan kumaşların Dergâh-ı âli
ocaklarının mensuplarına tevzi edilmek üzere İstanbul’a nakledilmesi teşkil
etmektedir. Nakliye işleminin mümkün olduğunca kusursuz işleyebilmesi için,
öncelikle Selanikli dokumacılardan teslim alınan çuhaların denkler haline getirilerek
sıkıca paketlenmesi gerekmekteydi. Çuha muhasebelerinde, paketleme işlemi için
kullanılan malzemenin satın alınmasından doğan masraflar ayrıca belirtilmektedir.
Fakat muhasebe içindeki bu harcama kalemi, doğrudan çuha alımından doğan
masrafı karşılamak amacıyla tayin edilen ocaklıklardan elde edilen toplu meblağın
dışında kalmaktaydı. İstanbul’a gönderilen çuha pastavlarını paketlemek için
kullanılan kebe, ip, sicim, halat gibi malzemelerin ücreti, genel olarak Selanik
mukataalarından, özellikle de Selanik gümrüğünden ilgili sene içinde havale edilen
gelirden karşılanmaktaydı104. Selanik gümrüğünün, XVII. yüzyılın ilerleyen
dönemlerinde çuhanın İstanbul’a yollanması aşamasında kilit bir konuma
102 BOA, MAD. 2775, s. 1153-1154 (23 Şaban 973/15 Mart 1566); BOA, KK. 67, s. 224 (28 Safer 980/10 Temmuz 1572), s. 1222-1223 (29 Zilkade 980/2 Nisan 1573). 103 Çuha katibinin öncelikli görevi, ilgili senenin muhasebesini tertip etmekti. Bunun dışında çuha anbarına getirilen kumaşların kaydını tutmak veya gerekli hallerde çuha alımına kaynaklık eden gelirleri tahsil etmek de katibin sorumluluğu altındaydı. Çuha katibi, çoğunlukla çuha emini ile birlikte tayin edilir, kimi zaman ise katiplerin bir senenin sonunda çuha emanetine terfi ettikleri görülürdü. BOA, MAD, 7336, s. 50 (Gurre-i Receb 1005/18 Şubat 1597); BOA, MAD. 7336, s. 109 (29 Rebiülevvel 1006/9 Kasım 1597); BOA, MAD. 9825, s. 143 (1030/1620-21); BOA, MAD. 3445, s. 21 (22 Muharrem 1033/15 Kasım 1623); BOA, MAD. 1981, s. 97 (Gurre-i Muharrem 1036/22 Eylül 1626); BOA, MAD. 9829, s. 37 (28 Safer 1043/3 Eylül 1633); BOA, MAD. 7325, s. 262 (26 Zilhicce 1050/8 Nisan 1641). 104 BOA, MAD. 4357, s. 200 (1025/1616-17), s. 242 (Gaye-i Zilkade 1024/21 Aralık 1615), s. 320 (1028/1618-19).
106
yükselmesinin nedeni, aşağıda gösterileceği gibi belirli bir tarihten sonra yeniçeri
çuhasının başkente taşınmasında deniz yolunun kazandığı önem ile bağlantılıdır.
Çuha denklerinin oluşturulması aşamasında kullanılan ip ve halatların
nereden temin edildiğine dair kesin bir bulgu yoktur. Bununla birlikte, Selanik’ten
İstanbul’a yollanan yeniçeri çuhalarının paketlenmesinde kullanılan kebelerin bizzat
çuha emini tarafından Fener ve Tırhala’dan alındığı iyice bilinmektedir105. 973/1566
tarihli bir hükme göre, kebe almak amacıyla adı geçen bölgelere giden çuha emini ve
katibi satın aldıkları kebelere karşılık beraberlerinde getirdikleri nakitten narh-ı ruzi
üzere ödeme yapmaktaydılar106.
Devlet adına alınan çuhaların İstanbul’a taşınmasında iki yöntem
izlenmekteydi. Bu yöntemlerden ilkinde çuha, Selanik çevresinden temin edilen deve
veya katır gibi yük hayvanları vasıtasıyla kara yolu kullanılarak İstanbul’a
götürülmekteydi. XVI. yüzyılın başlarına ait çuha muhasebelerindeki harcamalar
içinde yer alan yük hayvanı kiralarından hareketle, bu dönemde çuhanın Selanik’ten
İstanbul’a taşınmasında kullanılan başlıca yolun kara yolu olduğu anlaşılmaktadır107.
Her ne kadar yüzyılın başına ait muhasebe defterlerinin dışında, konuya ilişkin en
erken tarihli belgemiz 973/1566 tarihini taşıyor olsa da, aradaki dönemde önemli bir
değişiklik yaşanmadığı neredeyse kesindir. 973/1566 tarihli belgeye göre,
Selanik’ten hareket eden çuha yüklerinin güvenliğini sağlamak üzere belirli sayıda
hisar erenleri ve güvenilir kişiler, yol boyunca çuhayı taşıyan kafileye refakat
etmekteydiler108.
Devlet tarafından Selanik’ten satın alınan çuhaların İstanbul’a
nakledilmesinde kullanılan ikinci yöntem ise, Selanik iskelesinden gemilere
yüklenen çuha denklerinin deniz yoluyla başkente ulaştırılmasıydı. Dergâh-ı âli
ocaklarına tevzi edilmek üzere İstanbul’a yollanan yünlü kumaşların taşınmasında,
yaklaşık olarak hangi tarihlerde kara yolundan deniz yoluna bir kaymanın
yaşandığını Osmanlı belgelerine dayanarak tespit edebilmekteyiz. 981/1574 tarihli
105 BOA, KK. 67, s. 1281 (Selh-i Zilhicce 980/2 Mayıs 1573); BOA, MAD. 7534, s. 1615 (29 Zilkade 984/17 Şubat 1577). 106 BOA, MAD. 2775, s. 1207 (6 Ramazan 973/27 Mart 1566). 107 Sahillioğlu, a.g.e., s. 440-441. 108 BOA, MAD. 2775, s. 1153-1154 (23 Şaban 973/15 Mart 1566).
107
bir mühimme kaydı, Silivri’de bir grup çingene tarafından çalınan bir denk miri
çuhadan bahsettiğine göre, en azından bu tarihte devlet adına alınan çuhalar kara
yolu üzerinden İstanbul’a aktarılmaktaydı109. Buna ek olarak Varna, Köstence ve
Balçık iskeleleri mukataalarına ait teslimat bölümünün içinde geçen 988-989/1581-
82 yıllarına ait 17.000 akçelik bahâ-yı ester-i çuka-yı yeniçeriyân-ı Dergâh-ı âlî
ibaresine dayanarak bu tarihte de çuhanın taşınmasında kara yolunun tercih edildiğini
iddia edebiliriz110.
Selanik’ten İstanbul’a çuhanın taşınmasında deniz yolunun kullanıldığını
gösteren en eski kayıtlar, 993/1585 tarihini taşımaktadır. Söz konusu senede devlet
tarafından alınan çuhayı İstanbul’a taşıyacak sayıda deve bulmakta güçlük
çekildiğinden, hazırlanan çuhaların Selanik limanına yanaşan hassa kadırgalarına
yüklenmesine karar verilmişti.111 Yukarıda verilen tarih, gerçekten de Selanik’te
devlet adına üretilen yünlü kumaşların deniz yoluyla taşınmaya başlandığı yıla işaret
ediyor olabilir. Çünkü görünüşe göre, bu iş için donanmaya ait gemilerin tahsis
edilmesi pek olağan bir durum değildi. Bu nedenle, Selanik’ten İstanbul’a çuha
taşımasına karar verilen gemilerin reislerin tümüne müstakil fermanlar ısdar
edilmişti112. Bu dönemde Selanik iskelesine getirilen devlete ait çuhaların en az
38.284 akçelik bir gümrük değeri yarattığı bilinmektedir113. 997/1589 senesinde
yeniçeri çuhalarının bir kez daha deniz yoluyla taşınacağı duyurulduğunda, nakliye
işlemini düzenlemesi için Eğriboz beyi seçilmiş ve kendilerine ferman yollanan
muhtelif sancak beylerinin gemileriyle Eğriboz beyine katılmaları istenmişti114.
XVII. yüzyılın başından itibaren ise, Selanik’ten alınan çuhaların deniz
yoluyla İstanbul’a nakledilmesi işleminin nispeten gelişkin bir düzen dahilinde
gerçekleştirildiği dikkati çekmektedir. Bu tarihlerde çuhanın taşınmasında
donanmaya veya yerel idarecilere ait gemiler yerine, bu iş için tutulan özel gemilerin
109 BOA, MD. 24, 149/404 (28 Zilhicce 981/20 Nisan 1574). 110 BOA, D. BMK. 22444, s. 1 (989/1581-82). 111 BOA, MD. 58, 184/485 (21 Cemaziyelevvel 993/21 Mayıs 1585). 112 BOA, MD. 58, 198/518 (21 Cemaziyelevvel 993/21 Mayıs 1585); BOA, MD. 61, 98/238 (16 Zilhicce 993/9 Aralık 1585); 115/285 (14 Zilhicce 993/7 Aralık 1585); 115/286 (14 Zilhicce 993/7 Aralık 1585). 113 BOA, MAD. 15988, s. 1 (24 Şevval 994/8 Ekim 1586). 114 BOA, MD. 64, 24/64 (10 Rebiülevvel 997/27 Ocak 1589); 24/65 (10 Rebiülevvel 997/27 Ocak 1589).
108
kullanıldığı görülmektedir. İstanbul’a taşınmak üzere Selanik limanına getirilen
çuhaların gümrük vergileri, ekseriyetle Selanik gümrüğünü iltizam eden mültezimler
tarafından karşılanmaktaydı115. Çuhaların paketlenmesi ve çuha denklerinin gemilere
yüklenmesi esnasında doğan masraflar ve devlet adına Selanik’te üretilen çuhaları
İstanbul’a nakleden gemilerin navlun ücretleri de, başta Selanik gümrüğü ve tevabii
mukataaları olmak üzere Selanik mukataalarından tahsis edilen gelirler aracılığıyla
kapatılmaktaydı116. Örneğin 1032-1033/1623-24 döneminin çuha emini olan İsmail,
Selanik gümrüğünden aldığı 325.000 akçenin 197.000 akçesini kebe, resen, sicim,
halat gibi malzemelerle çuhayı paketleme ve gemilere yükleme işlerinde çalışan
işçilere vermiş ve geri kalan 128.000 akçeyi çuhayı taşıyan gemilere navlun ücreti
olarak paylaştırmıştı117.
1035/1625-26 tarihini taşıyan bir dizi belge, konunun ayrıntılarına
inmemize olanak tanımaktadır. Söz konusu belgeler, 1034/1624-25 senesinin vacibi
olan Dergâh-ı âli mensuplarının çuhalarını İstanbul’daki anbar-ı amireye taşıyan
toplam 12 gemiden bahsetmektedir. Elbette elimizdeki belgeler, adı geçen sene
içinde çuha taşımacılığında kullanılan bütün gemileri kapsamıyor olabilir. Fakat yine
de, belgelerin ihtiva ettiği bilgiler, konuyla alakalı başka kaynaklarda bulunmayan
ayrıntılar içerdiklerinden bir hayli değerlidirler. Buna göre, her geminin kaptanı
önceden anlaşılan bir navlun ücreti karşılığında belirli bir miktar çuhayı gemisine
alıp İstanbul’a taşımaktaydı. Gemiye yüklenen miri çuhaların her iki pastavı,
sobraman çuhaların ise her dört pastavı birer denk oluşturacak şekilde
paketlenmekteydi. Çuha yüklerinin yolculuk sırasında açılmasının önlenmesi
amacıyla, etrafları 12 zira sargı malzemesi ile kaplanan denklerin her iki ucu sıkıca
bağlanıyor ve ortalarına birer mühür vuruluyordu.
115 BOA, MAD. 2477, s. 52-53 (1003/1594-95) ve s. 122 (27 Şevval 1005/13 Haziran 1597). 116 BOA, MAD. 4357, s. 98 ve 364 (1023/1614-15), s. 200 (1025/1616-17), s. 242 (Gaye-i Zilkade 1024/21 Aralık 1615), s. 320 (1028/1618-19). 117 BOA, MAD. 7518, s. 6-7 (1033/1623-24).
109
Tablo VI
1034/1624-25 Senesine Ait Yeniçeri Çuhasını İstanbul’a Taşıyan Gemilerin Yükleri118
Geminin Yükü/Pastav Geminin Yükü/Pastav
Reisin Adı Çuka-yı siyah Sobraman Reisin Adı Çuka-yı siyah Sobraman
Yenişehirli Niko119
200 , 240 – , 16 Yenişehirli Yani 300 16
Tavşan Adalı Angeli
300 20 Üsküdarlı Mehmed 140 –
Yenişehirli Dimu 300 – Yenişehirli Apostol 300 –
Yenişehirli Niko v. Karlo
212 16 Yenişehirli Dimu v. Apostol
200 –
Marmara Adalı Moskov
360 20 Kara Yağlu Adalı Hasan 392 16
Yenişehirli İstamu 300 – Kanlıcalı Mustafa Reis 14 1
118 BOA, MAD. 7215, s. 12 (10 Rebiülevvel 1035/10 Aralık 1625), s. 14 (26 Rebiülahır 1035/25 Ocak 1626), s. 16 (11 Muharrem 1035/13 Ekim 1625), s. 18 (16 Şaban 1035/13 Mayıs 1626), s. 20 (11 Muharrem 1035/13 Ekim 1625), s. 22 (15 Rebiülevvel 1035/15 Aralık 1625), s. 24 (11 Muharrem 1035/13 Ekim 1625), s. 26 (22 Muharrem 1035/24 Ekim 1625), s. 28 (22 Safer 1035/23 Kasım 1625), s. 30 (4 Safer 1035/5 Kasım 1625), s. 35 (10 Rebiülevvel 1035/10 Aralık 1625), s. 37 (6 Şaban 1035/3 Mayıs 1626), s. 39 (Ramazan 1035/Mayıs-Haziran 1626). 119 Adı geçen defterin 12. ve 22. sayfalarında, Selanik’ten İstanbul’a devlete ait çuhalardan taşıdığı görülen Yenişehir’e tabi Zağurya (?) köyünden iki Niko’nun aynı kişiler oldukları anlaşılmaktadır.
110
SONUÇ
Selanik, 1492 kraliyet fermanıyla İspanya’dan sürgün edilen ve 1496-97
yıllarında Portekiz’den çıkarılan Sefarad Yahudilerinin gelişinden kısa bir süre sonra,
Osmanlı İmparatorluğu’nun önde gelen yünlü dokumacılık merkezlerinden biri
olmuştur. 1492’den önce kentin nüfus yapısı üzerine yapılan incelemeler, Selanik’in
Sefarad Yahudilerinin kente yerleşmesinden önce de, hatırı sayılır bir yünlü dokuma
işçiliğine sahip olduğunu göstermektedir. Osmanlı Devleti’nin İspanyol kökenli
Yahudileri Selanik’e yönlendirirken, kentin bir yünlü dokumacılık merkezi haline
gelme potansiyelinin ne denli farkında olup olmadığı yanıtlanması zor bir sorudur.
Bununla birlikte, devletin en geç 1509 tarihinden itibaren Selanik’ten yüklü
miktarlarda çuha satın aldığı bilindiğine göre, Osmanlı hükümetinin bir hayli kısa bir
süre içinde kentin önerdiği iktisadi fırsatları değerlendirmeye başladığı söylenebilir.
Selanik yünlü dokumacılığı hakkında bilgi veren erken tarihli belgeler,
devletin Selanik yünlü piyasası ile yakın bir ilgi kurmaya başladığı yıllarda, kent
dokumacılarının serbest piyasaya yönelik üretimlerini de ciddi biçimde arttırdıklarını
ortaya koymaktadır. Selanik yünlü dokumacılığının, bu denli hızlı biçimde
gelişmesinin altında yatan – göçmen Yahudilerin, kentte yünlü dokumacılığını
beslemeye hazır bir ticari ağ ve altyapı tesislerini bulmuş olabilecekleri varsayımını
bir kenara bırakırsak – başlıca iki etken bulunmaktadır.
İlk olarak, Avrupa kökenli Yahudi göçmenlerin beraberlerinde getirdiği
yeni kumaş işleme teknikleri sayesinde, Selanik’te o tarihe kadar bilinmeyen türden
ince yünlüler imal edilmeğe başlanmıştır. Selanik çuhalarının Osmanlı iç pazarında
gösterdiği başarının ve Osmanlı Devleti tarafından Dergâh-ı âli ocaklarının kışlık
giyim kuşam ihtiyaçlarını karşılamak üzere seçilmesinin nedeni, büyük ihtimalle
Selanik yünlülerinin, Osmanlı topraklarında eskiden beri üretilmekte olan yünlü
kumaşlara kıyasla hava ve iklim koşullarına daha dayanıklı olmalarıydı. Selanikli
çuha üreticileri, dokunan yünlü kumaşları Vardar nehri ve kolları üzerinde faaliyet
gösteren çuha değirmenlerinde tamamlayıcı işlemlere tabi tutmaktaydılar. Bu
işlemler sonunda, dokuma esnasında kumaş üzerinde kalan delikler kapatıldığı gibi,
111
dokuma izleri neredeyse hiç belli olmayacak şekilde kumaşa pürüzsüz bir yüzey
kazandırılırdı.
Yünlü kumaşlar üzerindeki son işlemlerin tatbik edildiği bu değirmenlere,
İbrani kaynakları batan adını vermektedirler. Orta dönem İspanyolcasından iktibas
edilen bu terim, Selanik’teki yünlü dokumacılığın kökenleri hakkında bir hayli
açıklayıcıdır. Görünüşe göre, Osmanlı Devleti’nin faal desteğini arkasına alan
Sefarad Yahudileri, Selanik’te, çağdaşı Avrupa dokumacılık merkezlerinde
kullanılan yöntemleri içeren yeni bir dokumacılık merkezi inşa etmeği
başarmışlardır.
Selanik yünlü dokumacılığının gelişimini sağlayan ikinci etken ise,
Osmanlı Devleti’nin Selanikli yünlü kumaş imalatçılarıyla kurduğu ilişkidir. Bu
ilişkinin mahiyeti, XVI. yüzyılın ilerleyen yıllarında ciddi bir dönüşüme uğradığı
halde, özde temel bir ilke etrafında yoğunlaşmaktaydı. Osmanlı Devleti, XVI.
yüzyılın ilk yıllarından itibaren, Selanik yünlü piyasasının en istikrarlı ve büyük
müşterisi olma vasfını taşımaktaydı. Bu durum, başlangıçta Selanikli çuha üreticileri
açısından karşı konulmaz fırsatlar yaratmıştır. 915-925/1509-19 yıllarına ait çuha
muhasebeleri, Osmanlı Devleti’nin bu erken dönemde, Selanik’ten satın aldığı
çuhalara piyasa şartlarına uygun fiyatlar verdiğini göstermektedir. Üstelik bu
dönemde, devlet siparişinin farklı kalitelerde yünlü kumaşlardan oluşması, bu
kumaşların fiyatlarının, Selanik’te devlet adına çuha satın almakla görevli
memurlarla çuha üreticileri arasında yürütülen pazarlıklarla belirlendiği izlenimini
uyandırmaktadır.
Orta ve Yeniçağlar boyunca, sabit sermayeye dayanan iktisadi yapılanma
modeli pek yaygın olmadığından, sanayi öncesi devrin en gelişkin zanaat kolu olarak
kabul edilmesine rağmen, dokumacılık sektörü kaçınılmaz biçimde parabolik bir
seyir izlemiştir. Bu durumun muhtelif nedenleri vardır. Öncelikle kent veya kırsal
alan kumaş üreticilerinin, orta vadeli iktisadi krizlerin üstesinden gelecek sermaye
birikimleri bulunmamaktaydı. Dokumacılık sektörü çalışanları, büyük ölçüde sektöre
yatırım yapan girişimci-tacirlere bağımlıydılar. Oysa ki bu tacirler, kar hadlerini
tehdit eden en ufak bir iktisadi dalgalanmada, bölgedeki yatırımlarını arttırarak daha
kuvvetli bir iktisadi yapı kurmak yerine, ticari faaliyetlerini başka alanlara
kaydırırlardı. Bu nedenle sanayi öncesi toplumlarda, dokumacılık merkezlerinin sık
112
sık yer değiştirdiği görülmekteydi1. Fakat Osmanlı Devleti’nin Selanik yünlü
piyasası ile kurduğu uzun soluklu ilişki, kent ekonomisi açısından bir nevi devamlılık
güvencesi yaratmaktaydı. Osmanlı Devleti’nin her sene düzenli olarak Selanikli
üreticilerden toplu miktarlarda yünlü kumaş satın alması, Selanik piyasasını kısa
vadeli dalgalanmalara karşı son derece dirençli kılmıştır.
Bu durum, Osmanlı Devleti’nin Selanik piyasasından çektiği kumaşlara
piyasa şartlarında ödeme yaptığı dönem için özellikle geçerlidir. XVI. yüzyılın ilk
çeyreğinde, Osmanlı Devleti’nin kent ekonomisine düzenli girdiler sağlayarak,
Selanikli yünlü imalatçılarına gerekli sermaye desteğini temin ettiği görülmektedir.
Üstelik devlet ile Selanikli çuha üreticileri arasında tesis edilen bu istikrarlı ticari
ilişki, büyük ihtimalle kent dokumacılarının orta vadede borçlanmasına ve ileriye
dönük yatırımlar yapmasına olanak yaratmıştır. Hatta kimi zaman Selanikli
Yahudiler, kentte devlet adına yaptıkları yünlü kumaş üretimini öne sürerek,
kanunsuz yollardan iç pazarda kendilerine avantaj yaratmaya çalışmışlardır. XVI.
yüzyılın sonlarına doğru, devlet adına çalışmak Selanikli dokumacılar açısından karlı
bir iş olmaktan çıktığı halde, Selanik yünlü dokumacılığını uzun süre ayakta tutan
etkenlerden birinin bu ilişki biçimi olduğu ileri sürülebilir.
Selanikli yünlü kumaş üreticilerinin kullandığı teknikler, bu devirde
Avrupa’nın çeşitli yünlü dokumacılık merkezlerinde kullanılanlarla büyük ölçüde
benzerlik göstermekteydi. Zaten XVI. ve XVII. yüzyıllar boyunca, Avrupa’da kumaş
üretimi ve işlenmesinde dikkate değer teknolojik atılımların yaşanmadığı
bilinmektedir. Bu nedenle Selanik yünlü dokumacılığının gerilemesiyle, Avrupa
kökenli kumaşların daha üstün bir teknolojiyle üretilmesi arasında varsayımsal bir
ilişki kurmak için geçerli bir temel yoktur.
Bununla birlikte XVI. yüzyılın sonlarından itibaren, İtalya ve Osmanlı
pazarlarına giderek artan miktarlarda kuzey yünlülerinin girmeye başladığı
yadsınamaz bir gerçektir. Fakat Osmanlı pazarına sürülen bu yeni İngiliz kökenli
yünlülerin önemli bir kısmının, kendilerine yeni bir alan açmak yerine, İtalyan
kumaşlarının Osmanlı piyasasından çekilmesi üzerine doğan boşluğu doldurdukları
1 Braudel, Maddi Uygarlık …, C: II, s. 267-273.
113
tahmin edilebilir2. Nitekim Osmanlı iktisat tarihine ilişkin son araştırmalardan çıkan
sonuç, Osmanlı ekonomisinin XVII. yüzyılın başında geçirdiği ciddi bunalımdan
sonra, kısmi bir toparlanma sürecine girdiği yönündedir3. Bu dönemde Osmanlı
pazarına nüfuz etmeye başlayan yabancı tacirlerin, XIX. yüzyılın ortasına kadar
hareket alanlarını genişletemedikleri, hatta XVI. yüzyılın ilk yarısı ile XIX. yüzyılın
ortasına kadar geçen dönemde, Avrupalıların Osmanlı topraklarında sahip olduğu
ticari konumlarını önemli ölçüde yitirdikleri düşünülmektedir4.
Bu noktada, Selanik yünlü dokumacılığının geçirdiği tarihi evrimi, yukarıda
değinilen iktisadi krizin içine yerleştirmek önem kazanmaktadır. Bu güne değin,
Osmanlı dokumacılığının gerilemesine dair yapılan araştırmalarda, genellikle
Osmanlı pazarına giren Avrupa kökenli kumaşların yıkıcı etkisine temas edilmiştir.
Bu yıkıcı etkinin en azından iki vechesi olduğu ileri sürülmektedir. Osmanlı
pazarında faaliyet gösteren yabancı tacirler, Osmanlı topraklarından bolca hammadde
toplayarak, hammadde fiyatlarında yerli zanaatkarlar aleyhine bir artışa neden
olmaktaydılar. Öte yandan, özellikle Levant Kumpanyası’nın izlediği bütüncül doğu
ticareti politikası sayesinde Osmanlı limanlarına bolca ucuz yünlü mamuller
getirmesi, Osmanlı iç pazarına yönelik üretim yapan yerli dokumacılık merkezlerinin
ürünlerini de düşük bir fiyat seviyesinde tutuyordu. Bu bağlamda yerli üreticiler,
artan maliyeti ürünlerinin fiyatlarına yansıtamadıklarından, dokumacılık
sektöründeki kar haddi, birçok dokumacının mesleğine devam etmesine imkan
tanımayacak surette düşmüştü5. Nitekim Benjamin Braude, yukarıda tarif edilen iki
etkenin yanına devletin Selanikli dokumacılardan talep ettiği senelik kumaşın
2 Domenica Sella, “The Rise and Fall of the Venetian Woollen Industry”, Crises and Change in the Venetian Economy in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Brain Pullan, London, 1968, s. 117-119. 3 Suraiya Faroqhi, “Krizler ve Değişim 1590-1699”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, ed. Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Ayşe Berktay, Süphan Andıç, Serdar Alper, C: II, İstanbul, Eren Yayıncılık, 2004, s. 563-600. 4 Murat Çizakça, “Incorporation of the Middle East into the European World Economy”, Review, C: VIII, No: 3, 1985, s. 353-378. 5 Osmanlı dokumacılığının Avrupa rekabeti karşısındaki konumunu esas alan söz konusu model, Murat Çizakça tarafından Bursa ipekli sanayiinin gerileme dönemine uygulanmıştır. Murat Çizakça, “Price History and the Bursa Silk Industry: A Study in Ottoman Industrial Decline, 1550-1650”, The Journal of Economic History, C: XL, No: 3, 1980, s. 533-550.
114
miktarının artmasını yerleştirerek, bunları Selanik yünlülerinin ticari önemini
kaybetmesine yol açan etkenler olarak sıralamaktadır6.
Selanik yünlü dokumacılığının gerilemesini, yalnızca Avrupalı tacirlerin
Osmanlı piyasasında yürüttüğü ticari faaliyetlerle açıklamak mümkün
görünmemektedir. Üstelik Selanik yünlülerinin Osmanlı pazarlarından kesin olarak
hangi tarihte çekildiğini söylemek şu an için imkansızdır. Görünüşe göre, Selanikli
üreticilerin bir kısmı, artan maliyet sorununa piyasaya yeni kumaş türleri sürerek
karşılık vermeğe çalışmışlardır. Selanikli kimi dokumacılar ise, kentte ağırlaşan
üretim koşulları yüzünden göç etmeyi tercih etmişlerdir7.
Selanik yünlü dokumacılığının gerilemesine dair, en azından bir unsur
ayrıntılarıyla incelenmeyi hak etmektedir. Selanik yünlü imalatının, ciddi bir iktisadi
krizle yüz yüze kaldığı açıktır. Bu iktisadi bunalımı, XVI. yüzyılın sonlarında tüm
Akdeniz ülkelerinde yaşanan genel mali, dengesizlikle bir arada ele almak kolaydır.
Fakat Selanik yünlü dokumacılığının ticari getirisini kaybetmesinde, Osmanlı
İmparatorluğu’nda yeni gelişen yünlü merkezlerinin etkisi bugüne değin neredeyse
hiç incelenmemiştir. Oysaki, XVII. yüzyılın başlarında Selanik’ten ayrılan
dokumacıların Karaferye’de, eski dokumacılık merkezlerine rakip bir velençe üretim
merkezi kurması, bölgedeki dengeleri – geçici bir süreliğine de olsa – köklü biçimde
sarsmış görünmektedir8. Keza Filibe başta olmak üzere, birçok Bulgar kent ve
kasabasının XIX. yüzyılın ortalarına kadar üretim hacimlerini arttırmaya devam
etmeleri, bu bağlamda bir hayli dikkat çekicidir9. Bu iki nispeten iyi bilinen örnek
dışında kalan yerleşimlerin yünlü imalatı potansiyelini araştırmak, bu konuda
Osmanlı dokumacılık tarihini araştıranlar açısından yeni açılımlar sağlayabilir.
6 Benjamin Braude, “International Competition and Domestic Cloth in the Ottoman Empire, 1500-1650: A Study in Undevelopment”, Review, C: II, No: 3, 1979, s. 437-451. 7 Selanik’ten ayrılan dokumacılar, genellikle Karaferye, Siroz, Üsküp ve Manastır gibi Balkanlar’daki yakın yerleşimlere geçmekteydiler. BOA, MAD. 9825, s. 88 (17 Cemaziyelevvel 1029/20 Nisan 1620). Selanikli Yahudi dokumacıların Manastır’a yerleşmeleri hakkında bkz.: Sternberg, a.g.e., s. 310. Selanik’ten ayrılan dokumacıların Manisa’ya yerleşmeleri Feridun M. Emecen tarafından incelenmiştir. Emecen, “Selanik’ten Manisa’ya …”, s. 105-121. İzmir ve Manisa’ya göç eden Selanikli dokumacılar hakkında ayrıca bkz.: Daniel Goffman, İzmir ve Levanten Dünya (1550-1650), çev. Ayşen Anadol, Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1995, s. 73-75. 8 Eleni Gara, “Çuha for the Janissaries-Velençe for the Poor: Competition for Raw Material and Workforce between Salonica and Veria, 1600-1650”, Crafts and Craftsmen of the Middle East: Fashioning the Individual in the Muslim Mediterranean, ed. Randi Deguilhem, Suraiya Faroqhi, New York, Palgrave Macmillan, 2005, s. 121-152. 9 Nikolay Todorov, a.g.e., s. 1-36.
115
KAYNAKÇA
1. ARŞİV KAYNAKLARI
1.1. A. DVN. MHM. 939
1.2. A. NŞT 1066
1.3. D. AVM 6822/1
1.4. D. BMK 22444
1.5. D. BŞM 124, 36806
1.6. D. EVM 26278
1.7. D. HSK 25572
1.8. KK 61, 67, 2584, 2587, 2772, 6590
1.9. MAD 1981, 2477, 2765, 2768, 2775, 3071, 3201, 3349, 3360, 3445, 3449, 3360, 4357, 4459, 6004, 6272, 6520, 6822, 7112, 7151, 7215, 7336, 7435, 7518, 7534, 7589, 7632, 9825, 9829, 15988, 19322
1.10. MD 4, 18, 19, 21, 22, 24, 27, 29, 30, 31, 40, 58, 61, 64, 75, 78, 79, 81, 88, 89
1.11. MDZ 8
1.12. TT
7, 70, 167, 403, 723
116
2. ARAŞTIRMA VE İNCELEME ESERLERİ
Angel, Marc D. “The Responsa Literature in the Ottoman Empire as a
Source for the Study of Ottoman Jewry”, The Jews of
the Ottoman Empire, ed. Avigdor Levy, Princeton,
The Darwin Press, Inc., 1994, s. 669-685.
Anhegger R., Beiträege zur Geschichte des Bergbaus im
osmanischen Reich: Europaeische Türkei, 3 cilt,
İstanbul, Marmara Basımevi, 1943.
Anhegger R.-İnalcık H. Kānūnnāme-i Sultānī Ber Mūceb-i ‘Örf-i ‘Osmānī:
II. Mehmed ve II. Bayezid Devrine Ait Yasaknāme
ve Kānūnnāmeler, Ankara, TTK Basımevi, 1956.
Arslan, Ali “Yahudilerin Gabele Vergisi”, Osmanlı Öncesi ile
Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf ve
Ekonomi Semineri, C: II, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi, İstanbul,
“Globus” Dünya Basımevi, 2003, s. 391-403.
Ashtor, Eliyahu “L’Exportation de Textiles Occidentaux dans la Proche
Orient Musulman au bas Moyen Age (1370-1517)”,
Studi in Memoria di Federigo Melis, C: II, Naples,
Giannini Editore, 1978, s. 303-377 (Bu makale sayfa
numaraları korunmak suretiyle East-West Trade in
the Medieval Mediterranean, ed. Benjamin Z. Kedar,
London, Variorum Reprints, 1986 içinde yeniden
yayımlanmıştır).
__________ “Catalan Cloth on the Late Medieval Mediterranean
Markets”, JEEH, No: 17, 1988, s. 227-257.
__________ “Die Verbreitung des englischen Wolltuches in den
Mittelmeerländern in Spätmittelalter”,
Vierteljahrschrift für Sozial und
Wirtschaftsgeschichte, No: 71, 1984, s. 1-29.
117
__________ “The Venetian Supremacy in Levantine Trade:
Monopoly or Pre-Colonialism?”, JEH, C: III, 1974, s.
5-53 (Bu makale sayfa sayıları korunmak suretiyle
Studies on the Levantine Trade in the Middle Ages,
London, Variourum Prints, 1978 içinde yeniden
neşredilmiştir).
Aydın, Mahir “Musevilerin Osmanlı Topraklarına Kabûlünün 400.
Yıldönümü Kutlamaları”, Osmanlı Araştırmaları, C:
XIII, 1993, s. 29-38.
__________ “Osmanlı Dünyasında Yahudi Kira Kadınları”,
Belleten, C: LXV, No: 238, 2002, s. 625-638.
Aydın, M. Akif “Osmanlıda Hukuk”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti
Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, C: I, İstanbul,
IRCICA, 1994, s. 375-483.
Avitsur, Şemuel “Safed-XV. Yüzyılda Bir Yünlü Dokuma Merkezi”,
Sefunot, C: VI, 1962, s. 41-69 (İbranice).
Babinger, Franz Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı, çev. Dost Körpe, 2.
bs., İstanbul, Oğlak Yayınları, 2003.
Baer, Yitzhak A History of the Jews in Christian Spain, çev. Louis
Schoffman, 2 cilt, Philadelphia, The Jewish Publication
Society of America, 1978.
Bali, Rifat N. Türkiye’de Yayımlanmış Yahudilikle İlgili Kitap,
Tez ve Makaleler Bibliyografyası (1923-2003),
İstanbul, Turkuaz Yayınları, 2004.
_________ “Osmanlı/Türk Yahudiliği Tarihi ile İlgili Yayınlar ve
İçerdikleri Tarih Söylemi”, Toplumsal Tarih, C: VI,
No: 32, 1996, s. 58-61; C: VI, No: 33, 1996, s. 57-62;
C: VI, No: 34, 1996, s. 34-36.
118
Barkan, Ömer Lütfi “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon
Metodu Olarak Sürgünler”, İFM, C: XI, No: 1-4, 1949-
50, s. 542-569, C: XIII, No: 1-4, 1951-52, s. 56-78, C:
XV, No: 1-4, 1953-54, s. 209-237.
__________ “Edirne Askeri Kassamına Ait Tereke Defterleri, 1545-
1659”, Belgeler, C: III, No: 5-6, 1966, s. 1-479.
Baron, Salo Wittmayer A Social and Religious History of the Jews, 18 cilt, 3.
bs., New York, Columbia University, 1952-1983.
Başar, Fahameddin Osmanlı Kaynaklarına Göre Osmanlı-Bizans
Münasebetleri (1299-1451), (basılmamış doktora tezi),
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1991.
Ben-Sasson, H. H. “Anusim”, EJ, C: III, Jerusalem, Keter Publishing
House, t.y., s. 169-174.
BOA Daire Bşk. (Yay.) 5 Numaralı Mühimme Defteri (973/1565-1566):
Tıpkıbasım, Ankara, 1994.
__________ 7 Numaralı Mühimme Defteri (975-976/1567-1569):
Özet-Transkripsiyon-İndeks, 4 cilt, Ankara, 1998.
__________ 85 Numaralı Mühimme Defteri (1040-1041
(1042)/1630-1631 (1632)): Özet-Transkripsiyon-
İndeks, Ankara, 2002.
Bosworth, C. E. “The Concept of Dhimma in Early Islam”, Christians
and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning
of a Plural Society, ed. Benjamin Braude ve Bernard
Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers,
1982, s. 37-51.
Bowden, P. J. “Wool Supply and the Woollen Industry”, EHR, C: IX,
No: 1, 1956, s. 44-58.
119
Braude, Benjamin Community and Conflict in the Economy of the
Ottoman Balkans, 1500-1650, (basılmamış doktora
tezi), Harvard University, 1978.
__________ “Foundation Myths of the Millet System”, Christians
and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning
of a Plural Society, ed. Benjamin Braude, Bernard
Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers,
1982, s. 69-88.
__________ “The Rise and Fall of Salonica Woollens, 1500-1650:
Technology Transfer and Western Competition”,
MHR, C: VI, No: 2, 1991, s. 216-236.
__________ “International Competition and Domestic Cloth in the
Ottoman Empire, 1500-1650: A Study in
Undevelopment”, Review, C: II, No: 3, 1979, s. 437-
451.
Braudel, Fernand Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, çev. Mehmet Ali
Kılıçbay, 2 cilt, İstanbul, Eren Yayıncılık, 1989-90.
__________ Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları, C: II, çev.
Mehmet Ali Kılıçbay, 2. bs., Ankara, İmge Kitabevi,
2004.
Cahen, Claude “Zimme”, İA, C: XIII, İstanbul, Milli Eğitim
Basımevi, 1986, s. 566-571.
__________ “Dhimma”, EI2, C: II, Leiden, 1965, s. 227-231.
Cantacasin, T. Spandouyn Petit Traicte de L’Origine des Turqz, Paris, Ernest
Leroux, 1896.
Capsali, Eliyahu Seder Eliyahu Zuta, ed. A. Shmuelevitz, S. Simonson,
M. Benayahu, 3 cilt, Jerusalem, Tel Aviv University,
1975.
120
Carus-Wilson, E. M. “An Industrial Revolution of the Thirteenth Century”,
EHR, C: XI, No: 1, 1941, s. 39-60.
Cohen, Amnon “Ottoman Sources for the History of Ottoman Jews:
How Important?”, The Jews of the Ottoman Empire,
ed. Avigdor Levy, Princeton, The Darwin Press, Inc.,
1994, s. 687-704.
__________ A World Within: Jewish Life as Reflected in Muslim
Court Documents from the Sijill of Jerusalem
(XVIth Century), Philadelphia, University of
Pennsylvania Center for Judaic Studies, 1994.
Cohen, Mark R. Haç ve Hilâl Altında: Ortaçağlarda Yahudiler, çev.
Ahmet Fethi, İstanbul, Sarmal Yayınevi, 1997.
Corré, Alan D. “Sephardim”, EJ, C: XIV, Jerusalem, Keter Publishing
House, t.y., s. 1167-1171.
Çizakça, Murat “A Short History of the Bursa Silk Industry (1500-
1900)”, JESHO, C: XXIII, No: 1-2, 1980, s. 142-152.
__________ “Price History and the Bursa Silk Industry: A Study in
Ottoman Industrial Decline, 1550-1650”, JEH, C: XL,
No: 3, 1980, s. 533-550.
__________ “Incorporation of the Middle East into the European
World Economy”, Review, C: VIII, No: 3, 1985, s.
353-378.
Dalsar, Fahri Türkiye Sanayi ve Ticaret Tarihinde Bursa’da
İpekçilik, İstanbul, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi, 1960.
Danişmend, İ. Hami İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, 4 cilt, 2. bs.,
İstanbul, Türkiye Yayınevi, 1948.
121
Delilbaşı, Melek “Selânik’in Venedik İdaresine Geçmesi ve Osmanlı-
Venedik Savaşı (1423-1430)”, Belleten, C: XL, No:
160, 1976, s. 573-588.
__________ “XVI. Yüzyılda Via Egnatia ve Selanik”, Sol Kol:
Osmanlı Egemenliğinde Via Egnatia 1380-1699, ed.
Elizabeth A. Zachariadou, çev. Özden Arıkan, Ela
Güntekin, Tülin Altınova, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, 1999, s. 73-91.
__________ “Selânik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliğinin
Kurulması”, Belleten, C: LI, No: 199, 1987, s. 75-101.
Demirci, Kürşat “Haham”, DİA, C: XV, İstanbul, 1997, s. 134-135.
Dennis, G. “1403 Tarihli Bizans-Türk Antlaşması”, çev. Melek
Delilbaşı, AÜDTCFD., C: XXIX, No: 1-4, 1971-78, s.
157-161.
Dimitriadis, V. “Phorologikes kategories tōn chōriōn tēs Thessalonikēs
kata tēn Tourkokratia”, Makedonika, C: XX, 1980.
Edler, Florance “Winchcombe Kerseys in Antwerp (1538-44)”, EHR,
C: VII, No: 1, 1936, s. 57-62.
Emecen, Feridun M. Unutulmuş Bir Cemaat: Manisa Yahudileri,
İstanbul, Eren Yayıncılık, 1997.
__________ “Cullâh”, DİA, C: VIII, İstanbul, 1993, s. 83-84.
__________ “Selanik’ten Manisa’ya: Yahudi Dokumacıların
Göçüyle İlgili Bazı Bilgiler”, Sol Kol: Osmanlı
Egemenliğinde Via Egnatia (1380-1699), ed.
Elizabeth A. Zachariadou, çev. Özden Arıkan, Ela
Güntekin, Tülin Altınova, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, 1999, s. 105-121.
122
Emecen, F.- Şahin, İ. Osmanlılarda Divân-Bürokrasi-Ahkâm: II. Bâyezid
Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri,
İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1994.
Emmanuel, I. S. Histoire des Israélites de Salonique, Thonon-Paris,
1935-36.
__________ Histoire de L’Industrie des Tissus des Israélites de
Salonique, Paris, 1935.
Epstein, Mark Alan The Ottoman Jewish Communities and Their Role
in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, Freiburg,
Klaus Schwarz Verlag, 1980.
__________ “The Leadership of the Ottoman Jews in the Fifteenth
and Sixteenth Centuries”, Christians and Jews in the
Ottoman Empire: The Functioning of a Plural
Society, ed. Benjamin Braude, Bernard Lewis, C: I,
New York, Holmes-Meier Publishers, 1982, s. 101-115.
Ercan, Yavuz “Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimlerin
Ödedikleri Vergiler ve Bu Vergilerin Doğurduğu
Sosyal Sonuçlar”, Belleten, cilt: LV, No: 213, 1991, s.
371-391.
Ergenç, Özer “1600-1615 Yılları Arasında Ankara İktisadî Tarihine
Ait Araştırmalar”, Türkiye İktisat Tarihi Semineri,
ed. Osman Akyar, Ünal Nalbantoğlu, Ankara, 1975, s.
145-168.
Eroğlu, Ahmet Hikmet Osmanlı Devleti’nde Yahudiler: XIX. Yüzyılın
Sonuna Kadar, Ankara, Seba Yayınları, 1997.
Evliya Çelebi Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, haz. Orhan Şaik
Gökyay, 9 cilt, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 1996.
Fairlie, Susan “Dyestuffs in the Eighteenth Century”, EHR, C: XVII,
No: 3, 1965, s. 488-510.
123
Faroqhi, Suraiya “Mohair Manufacture and Mohair Workshops in
Seventeenth Century Ankara”, İFM, C: XLI, No: 1-4,
1982-1983, s. 211-236.
__________ “Krizler ve Değişim 1590-1699”, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, ed.
Halil İnalcık-Donald Quataert, çev. Ayşe Berktay,
Süphan Andıç, Serdar Alper, C: II, İstanbul, Eren
Yayıncılık, 2004, s. 543-757.
__________ “Alum Production and Alum Trade in the Ottoman
Empire (About 1560-1830)” Wiener Zeitschrift für
die Kunde des Morgenlandes, C: LXXI, 1979, s. 153-
175.
__________ “Textile Production in Rumeli and the Arab Provinces:
Geographical Distribution and Internal Trade (1560-
1650)”, Osmanlı Araştırmaları, C: I, 1980, s. 61-83.
Franco, M. Essai sur L’Histoire des Israelites de L’Empire
Ottoman, Paris, Librarie A. Durlacher, 1897.
Galanti, Avram Türkler ve Yahudiler: Tarihî ve Siyasî Tetkik, 2. bs.,
İstanbul, Tan Matbaası, 1947.
Gara, Eleni “Çuha for the Janissaries-Velençe for the Poor:
Competition for Raw Material and Workforce between
Salonica and Veria, 1600-1650”, Crafts and
Craftsmen of the Middle East: Fashioning the
Individual in the Muslim Mediterranean, ed. Randi
Deguilhem, Suraiya Faroqhi, New York, Palgrave
Macmillan, 2005, s. 121-152.
Genç, Mehmet “XVIII. yüzyılda Osmanlı Sanayii”, Dünü ve
Bugünüyle Toplum ve Ekonomi, No: 2, 1991, s. 99-
124.
124
Gerber, Haim “Jewish Tax-Farmers in the Ottoman Empire in the
16th and the 17th Centuries”, JTS, C: X, 1986, s. 143-
154.
Goffman, Daniel “Jews in Early Modern Ottoman Commerce”, Jews,
Turks, Ottomans: A Shared History, Fifteenth
Through the Twentieth Century, ed. Avigdor Levy,
Syracuse, Syracuse University Press, 2002, s. 15-34.
__________ İzmir ve Levanten Dünya (1550-1650), çev. Ayşen
Anadol, Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, 1995.
Goitein, S. D. “Minority Selfrule and Government Control in Islam”,
Studia Islamica, C: XXXI, 1970, s. 101-116.
Gökbilgin, M. Tayyib XV.-XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livası:
Vakıflar-Mülkler-Mukataalar, İstanbul, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1952.
__________ Rumeli’de Yürükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fâtihân,
İstanbul, Osman Yalçın Matbaası, 1957.
__________ “Selânik”, İA, C: X, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi,
1980, s. 337-349.
Hacker, Joseph R. “The Sürgün System and Jewish Society in the
Ottoman Empire During the Fifteenth to the
Seventeenth Centuries”, Ottoman and Turkish
Jewry: Community and Leadership, ed. Aron
Rodrigue, Bloomington, Indiana University, 1992, s. 1-
65.
__________ “The Structure and Scope of Jewish Organization and
Self-Government in the Ottoman Empire in the 15th-
17th Centuries”, V. Milletlerarası Türkiye Sosyal ve
İktisat Tarihi Kongresi, İstanbul 21-25 Ağustos 1989,
125
Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uygulama
Merkezi, Ankara, TTK Basımevi, 1990, s. 343-351.
__________ “Ottoman Policy toward the Jews and Jewish Attitudes
toward the Ottomans During the Fifteenth Century”,
Christians and Jews in the Ottoman Empire: The
Functioning of a Plural Society, ed. Benjamin Braude,
Bernard Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier
Publishers, 1982, s. 117-126.
__________ “Jewish Autonomy in the Ottoman Empire: Its Scope
and Limits. Jewish Courts from the Sixteenth to the
Eighteenth Centuries”, The Jews of the Ottoman
Empire, ed. Avigdor Levy, Princeton, The Darwin
Press, Inc., 1994, s. 153-202.
Heyd, Uriel “Osmanlı Tarihi için İbranice Kaynaklar”, VI. Türk
Tarih Kongresi, Ankara 20-26 Ekim 1961, Ankara,
TTK Basımevi, 1967, s. 295-303.
__________ “The Jewish Communities of Istanbul in the
Seventeenth Century”, Oriens, C: VI No: 2, 1953, s.
299-314.
__________ “Moses Hamon, Chief Jewish Physician to Sultan
Süleyman the Magnificient”, Oriens, C: XVI, 1963, s.
152-170.
Hoshino, H-Mazzaoui, M. F. “Ottoman Market for Florentine Woolen Cloth in the
Late Fifteenth Century”, IJTS, C: III, 1985-86, s. 17-
31.
İbrahim Peçevi Târîh-i Peçevî, 2 cilt, İstanbul, Matbaa-yı Âmire, 1283.
İnalcık, Halil “Impact of the Annales School on Ottoman Studies and
New Findings”, Review, C: I, No: 3-4, 1978, s. 69-96.
126
__________ “15. Asır Türkiye İktisadî ve İçtimaî Tarihi
Kaynakları”, İFM, C: XV, No: 1-4, 1953-1954, s. 51-
57.
__________ “Bursa I: XV. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair
Vesikalar”, Belleten, C: XXIV, No: 93, 1960, s. 45-
102.
__________ “Bursa and the Commerce of the Levant”, JESHO, C:
III, No: 2, 1960, s. 131-147.
__________ “Capital Formation in the Ottoman Empire”, JEH, C:
XXIX, No: 1, 1969, s. 97-140.
__________ “The Ottoman Economic Mind and Aspects of the
Ottoman Economy”, Studies in the History of the
Middle East: From the Rise of Islam to the Present
Day, ed. M. A. Cook, London, Oxford University
Press, 1970, s. 207-218.
__________ “Turkish-Jewish Relations in the Ottoman Empire”,
Bulletin of the United Turkish Americans, 1982,
(teksir metin).
__________ “Foundations of Ottoman-Jewish Cooperation”, Jews,
Turks, Ottomans: A Shared History, Fifteenth
Through the Twentieth Century, ed. Avigdor Levy,
Syracuse, Syracuse University Press, 2002, s. 3-14.
__________ “Byzantium and the Origins of the Crisis of 1444
Under the Light of Turkish Sources”, Actes du XIIe
Congrès International D’Études Byzantines, C: II,
Beograd, 1964, s. 160-186.
__________ “Murad II”, İA, C: VIII, İstanbul, Milli Eğitim
Basımevi, 1979, s. 598-615.
127
__________ “Ottoman Methods of Conquest”, Studia Islamica, C:
II, 1954, s. 103-129.
__________ “Ottoman Archival Materials on Millets”, Christians
and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning
of a Plural Society, ed. Benjamin Braude ve Bernard
Lewis, C: I, New York, Holmes-Meier Publishers,
1982, s. 437-449.
Kamen, Henry “The Mediterranean and the Expulsion of the Jews in
1492”, Past and Present, No: 119, 1988, s. 30-55.
Kellenbenz, Hermann The Rise of the European Economy: An Economic
History of Continental Europe 1500-1750, New
York, Holmes-Meier Publishers, 1976.
Kenanoğlu, Macit Osmanlı Millet Sistemi: Mit ve Gerçek, İstanbul,
Klasik Yayınları, 2004.
Kiel, Machiel “Notes on Some Turkish Monuments in Thessaloniki”,
Balkan Studies, C: XI, No: 1, 1970, s. 129-140.
__________ “Avlonya”, DİA, C: IV, İstanbul, 1991, s. 118-120.
Kütükoğlu, Mübahat S. “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da
Çeşidli Eşya ve Hizmet Fiatları”, TED, No: 9, 1978, s.
1-86.
__________ “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti ve
Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, C: I,
İstanbul, IRCICA, 1994, s. 635.
Landau, Jacob “Hebrew Sources for the Socio-Economic History of
the Ottoman Empire”, Der Islam, C: LIV, 1977, s. 205-
212.
__________ “Osmanlı İmparatorluğu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi
Hakkında İbranice Kaynaklar”, VIII. Türk Tarih
128
Kongresi, Ankara 11-15 Ekim 1976, C: II, Ankara,
TTK Basımevi, 1981, s. 1027-1032.
Lee, Raymond L. “American Cochineal in European Commerce, 1526-
1625”, JMH, C: XXIII, No: 3, 1951, s. 205-224.
Lewis, Bernard Çatışan Kültürler: Keşifler Çağında Hıristiyanlar,
Müslümanlar, Yahudiler, çev. Nurettin Elhüseyni,
İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1996.
__________ Notes and Documents From the Turkish Archives:
A Contribution to the History of the Jews in the
Ottoman Empire, Jerusalem, The Israel Oriental
Society, 1952.
__________ “The Privilege Granted by Mehmed II to His
Physician”, BSOAS, C: XIV, No: 3, 1952, s. 550-563.
Levi, Avigdor The Sephardim in the Ottoman Empire, Princeton,
The Darwin Press, Inc., 1992.
Lowry, Heath W. “ ‘From Lesser Wars to the Mightiest War’: The
Ottoman Conquest and Transformation of Byzantine
Urban Centers in the Fifteenth Century”, Continuity
and Change in Late Byzantine and Early Ottoman
Society, ed. Anthony Bryer, Heath Lowry,
Birmingham, The University of Birmingham Centre for
Byzantine Studies, 1986, s. 323-338.
__________ “Portrait of a City: The Population and Topography of
Ottoman Selânik (Thessaloniki) in the Year 1478”,
Studies in Defterology: Ottoman Society in the
Fifteenth and Sixteenth Centuries, İstanbul, The Isis
Press, 1992, s. 65-100.
__________ “When did the Sephardim Arrive in Salonica?: The
Testimony of the Ottoman Tax-Registers, 1478-1613”,
129
The Jews of the Ottoman Empire, ed. Avigdor Levy,
Princeton, The Darwin Press, Inc., 1994, s. 203-213.
Makowetsky, Leah B. “Structure, Organisation and Spiritual Life of the
Sephardi Communities in the Ottoman Empire from the
Sixteenth to Eighteenth Centuries”, The Sephardi
Heritage II: The Western Sephardim, ed. Richard
Barnett, Walter Schwab, Grendon, Gibrulter Books,
1989, s. 314-348.
__________ “Jewish Lay Leadership and Ottoman Authorities
during the Sixteenth and Seventeenth Centuries”,
Ottoman and Turkish Jewry: Community and
Leadership, ed. Aron Rodrigue, Bloomington, Indiana
University, 1992, s. 87-121.
Nagy, Gy. Kaldy Kanuni Devri Budin Tahrir Defteri (1546-62),
Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1971.
Nehama, J. “The Jews of Salonika in the Ottoman Period”, The
Sephardi Heritage II: The Western Sephardim, ed.
Richard Barnett, Walter Schwab, Grendon, Gibrulter
Books, 1989, s. 203-242.
Nicol, Donald M. Bizans’ın Son Yüzyılları (1261-1453), çev. Bilge
Umar, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999.
Özen, Mine Esiner “Türkçe’de Kumaş Adları”, TD, No: 33, 1980-81, s.
291-340.
Pala, Ayhan XV ve XVI. Yüzyıllarda Selanik Şehri, (basılmamış
doktora tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Ankara, 1991.
Patterson, R. “Spinning and Weaving”, A History of Technology:
The Mediterranean Civilizations and the Middle
Ages c. 700 B.C. to A.D. 1500, ed. Charles Singer, E.
130
J. Holmyard, A. R. Hall, C: II, 3. bs., Oxford, The
University Press, 1957, s. 191-220.
Patterson, R. “Spinning and Weaving”, A History of Technology:
From the Renaissance to the Industrial Revolution
c. 1500-c. 1750, ed. Charles Singer, E. J. Holmyard, A.
R. Hall, C: II, 3. bs., Oxford, The University Press,
1957, s. 151-180.
Pitcher, Donald Edgar Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihsel Coğrafyası,
çev. Bahar Tırnakcı, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları,
1999.
Redhouse, Sir James W. Turkish and English Lexicon, Constantinople, 1890.
Rosanes, Solomon A. Divrei Yemei Yisrael be-Togarmah [İsrailoğullarının
Türkiye’deki Yaşantılarının Tarihi], 5 cilt, 2. bs., Tel
Aviv, Devir, 1907-45.
Rozen, Minna “The Corvée of Operating the Mines in Siderokapısı
and its Effects on the Jewish Community of
Thessaloniki in the 16th Century”, Balkan Studies, C:
XXXIV, No: 1, 1993, s. 29-47.
__________ “Strangers in a Strange Land: The Extraterritorial
Status of Jews in Italy and the Ottoman Empire in the
Sixteenth to the Eighteenth Centuries”, Ottoman and
Turkish Jewry: Community and Leadership, ed.
Aron Rodrigue, Bloomington 1992, s. 123-166.
__________ “Individual and Community in the Jewish Society of
the Ottoman Empire: Salonica in the Sixteenth
Century”, The Jews of the Ottoman Empire, ed.
Avigdor Levy, Princeton, The Darwin Press, Inc., 1994,
s. 215-273.
131
__________ A History of Jewish Istanbul: The Formative Years
(1453-1566), Leiden, E. J. Brill, 2002.
Saban, Giacomo “Osmanlı Yahudileri’nin İlk Tarihçeleri”, Tarih ve
Toplum, No: 29, 1986, s. 313-316.
Sella, Domenica “The Rise and Fall of the Venetian Woollen Industry”,
Crises and Change in the Venetian Economy in the
Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Brain
Pullan, London, 1968, s. 106-126.
Sahillioğlu, Halil “Yeniçeri Çuhası ve II. Bayezid’in Son Yıllarında
Yeniçeri Çuha Muhasebesi”, GAAD, No: 2-3, 1973-74,
s. 415-466.
Schwarzfuchs, Simon “La Décadence de la Gallilèe Juive du XVIe Siècle et la
Crise du Textile au Proche Orient”, REJ, No: 121,
1962, s. 169-179.
__________ “Quand Commença le Déclin de l’Industrie Textile des
Juifs de Salonique?”, The Mediterranean and the
Jews: Banking, Finance and International Trade
(XVI-XVIII Centuries), ed. Ariel Toaff, Simon
Schwarzfuchs, Ramat-Gan, Bar-Ilan University Press,
1989, s. 215-235.
Sharon, Moshe Sevilla Türkiye Yahudileri: Tarihsel Bakış, Kudüs, The
Hebrew University, 1982.
Shaw, Stanford J. The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish
Republic, London, The Macmillan Co., 1991.
__________ “Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudi Milleti”,
Osmanlı, C: IV, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 1999,
s. 307-321.
Shmuelevitz, Aryeh “The Responsa as a Source for the History of the
Ottoman Empire”, Ottoman History and Society:
132
Jewish Sources, Istanbul, The Isis Press, 1999, s. 19-
28.
__________ “The Ottoman City in the Sixteenth Century-Aspects of
Taxation as Reflected in Jewish and Ottoman Sources”,
Paper Presented at the 28th International Congress of
Orientalists in Canberra, Australia 1971, Ottoman
History and Society: Jewish Sources, İstanbul, The
Isis Press, 1999, s. 89-91.
__________ “Capsali as a Source for Ottoman History, 1450-1523”,
IJMS, C: IX, No: 3, 1978, s. 339-344.
__________ The Jews of the Ottoman Empire in the Late
Fifteenth and Sixteenth Centuries: Administrative,
Economic, Legal and Social Relations as Reflected
in the Responsa, Leiden, E. J. Brill, 1984.
Sonyel, Salâhi R. “Osmanlı İmparatorluğu’na Yapılan İlk Musevi
Göçlerinin Beşyüzüncü Yıldönümü”, Belleten, C: LVI,
No: 215, 1992, s. 201-206.
Sternberg, Eliezer Bashan “The Rise and Decline of the Sephardi Communities in
the Levant: The Economic Aspects”, The Sephardi
Heritage II: The Western Sephardim, ed. Richard
Barnett, Walter Schwab, Grendon, Gibrulter Books,
1989, s. 349-388.
Svoronos, Nicolas G. Le Commerce de Salonique au XVIIIe Siècle, Paris,
Presses Universitaire de France, 1956.
Tekindağ, Şehabeddin “İstanbul (Türk Devri)”, İA, C: V/II, İstanbul, Milli
Eğitim Basımevi, 1968, s. 1199-1214.
Todorov, Nikolay “19. Yüzyılın İlk Yarısında Bulgaristan Esnaf
Teşkilâtında Bazı Karakter Değişmeleri”, İFM, C:
XXVII, No: 1-2, 1967-1968, s. 1-36.
133
Uzunçarşılı İ. Hakkı Osmanlı Devlet Teşkilatından Kapukulu Ocakları:
Acemi Ocağı ve Yeniçeri Ocağı, 3. bs., Ankara, TTK
Basımevi, 1988.
Vacalapoulos, E. A. A History of Thessaloniki, Thessaloniki, Institute for
Balkan Studies, 1993.
Veinstein, Gilles “Sur la Draperie Juive de Salonique (XVIe-XVIIe
Siècles)”, RE.M.M.M, No: 66, 1992, s. 55-62.
Vryonis Jr., Speros “The Ottoman Conquest of Thessaloniki in 1430”,
Continuity and Change in Late Byzantine and Early
Ottoman Society, ed. Anthony Bryer, Heath Lowry,
Birmingham, The University of Birmingham Centre for
Byzantine Studies, 1986, s. 281-321.
Weiker, Walter F. Ottomans, Turks and the Jewish Polity: A History
of the Jews of Turkey, Lanham, The Jerusalem Center
for Public Affairs, 1992.
Wilson, Charles “Cloth Production and International Competition in the
Seventeenth Century”, EHR, C: XIII, No: 2, 1960, s.
209-221.
Wulff, Hans E. The Traditional Crafts of Persia: Their
Development, Technology, and Influence on Eastern
and Western Civilizations, Massachusetts, The
Massachusetts Institute of Technology, 1966.
Yücel, Yaşar Osmanlı Ekonomi-Kültür-Uygarlık Tarihine Dair
Yeni Bir Kaynak: Es‘ar Defteri (1640 Tarihli),
Ankara, TTK Basımevi, 1992.
Zoben, Moshe Nahum “New Christians”, EJ, C: XII, Jerusalem, Keter
Publishing House, t.y., s. 1022-1024.