Özgür basın ocak Şubat 2012

16

Upload: basin-konseyi

Post on 30-Mar-2016

234 views

Category:

Documents


2 download

DESCRIPTION

Ocak Şubat

TRANSCRIPT

gerçek dışı yayının açığa çıkartılmasınınardından, bu konu Basın Konseyi YüksekKurulu Üyesi Av. Turgut Kazan tarafındanBasın Konseyi’nin gündemine taşınmış veBasın Konseyi Sözleşmesi’nin 11/E maddesiuyarınca bu yayın hakkında re’sen işlembaşlatılmıştır.

HAKKINDA RE'SEN ‹fiLEMBAfiLATILANIN YANITI: Ülke Tv Genel Yayın Yönetmeni HasanÖztürk’e şikâyetle ilgili bilgi veren GenelSekreterlik mektubu 14 Ekim 2011 tarihinde,kargo ile gönderilmiş, kargo şirketi tarafındanmektubun teslim alındığı bilgisi Yeşim Erololarak bildirilmişse de Öztürk’den herhangibir yanıt gelmemiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ:Basın Konseyi Yüksek Kurulu 16 Kasım2011 tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.

İnceleme konusu televizyon yayını bir“Son Dakika” gelişmesi olarak Ülke Tv’deyayınlanmış ve bu yayında Deniz Fenerisoruşturmasını yürütmekte iken HSYKtarafından görevden alınmış bulunanCumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan’ın,Ankara’da bir balık lokantasında bazı CHPmilletvekilleri ile yemek yediği iddiası,lokantanın önünden yapılan canlı yayın ileizleyiciye duyurulmuştur. Oysa sonradan ortaya çıkan gerçek,Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan’ınaslında o lokantaya hiç gitmediği, yayınyapıldığı esnada lokantada bulunmadığışeklindedir. Bu nedenle, söz konusu yayınDeniz Feneri soruşturmasıyla bağlantılıolarak, bu davadan alınmış olan CumhuriyetSavcısını belirli bir siyasal partiye bağlıgöstererek onu kamuoyu nezdinde“itibarsızlaştırmak” üzere hazırlanmış gerçekdışı bir mizansenden ibarettir. Ancak bu mizansen hazırlanırken de,gerekli dikkat ve özen gösterilmediği için yada yalnızca “çamur at yapışmazsa izi kalır”mantığı ile hareket edildiği için olsa gerek,Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan’ın varmışgibi gösterildiği bir ortamda aslında fizikenbulunmadığı ortaya çıkmış ve bu mizansenihazırlayanlar “trajikomik” bir durumadüşmüşlerdir. Konuyu gazetecilik mesleğiyönünden ele aldığımızda ise, bu şekildekigerçek dışı bir mizanseni kurgulama ve “canlıyayın” yoluyla sahneye koyma eyleminin,

her türlü ahlaki değerden yoksun bulunduğuhususu ile şüphesizdir. Aslında, CumhuriyetSavcısı Nadi Türkaslan'ı hedef alan bumizansen gerçekleşmiş olsa ya da diğer birdeyişle, Nadi Türkaslan, o gece o restorandaismi geçen hukukçu kimliğine sahipsiyasetçilerle birlikte bulunmuş olsaydı dahi,böylesi doğal ve sıradan bir olayı adeta bir"yasadışı bir faaliyetmiş" gibi canlı yayınlakamuoyuna sunma şeklindeki eylemin ahlakîdeğerden yoksun bulunduğu gerçeği yinede değişmeyecektir. Bu nedenle, gazetecilik mesleği açısındanhiçbir şekilde savunulamaz olan bu yakışıksızmizanseni kurgulayan ve "canlı yayın" yoluylasahneye koyan Ülke TV'nin bu eylemi, BasınMeslek İlkeleri'nin

- “Kamusal bir görev olan gazetecilik,ahlaka ayk›r› özel amaç ve ç›karlara aletedilemez” şeklindeki üçüncü,- "Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiris›n›rlar›n›n ötesinde küçük düflüren,afla¤›layan veya iftira niteli¤i tafl›yanifadelere yer verilemez" şeklindekidördüncü,- "Soruflturulmas› gazetecilik olanaklar›içinde bulunan haberler,soruflturulmaks›z›n veya do¤rulu¤unaemin olmaks›z›n yay›nlanamaz” şeklindekialtıncı,- "Gazeteci görevini, tafl›d›¤› s›fat›nsayg›nl›¤›na gölge düflürebilecek yöntemve tutumlarla yapmaktan sak›n›r"şeklindeki on ikinci ve- “Bas›n organlar›, yanl›fl yay›nlardankaynaklanan cevap ve tekzip hakk›nasayg› duyarlar” şeklindeki on altıncımaddelerinin ihlali niteliğindedir.

Tüm bu verilerin ışığında,05.10.2011 günüakşam saat 22.30 sıralarında “Son Dakika”anonsu ve “Ankara’da Sürpriz Buluşma”başlığıyla gerçekleştirilen canlı yayında,Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan'ıitibarsızlaştırmaya yönelik gerçek dışı birmizanseni kurgulayan ve sahneye koyanÜlke TV'nin "k›nanmas›na" ise oybirliğiylekarar verilmiştir.

(Karar No: 2011/40)----------------------

Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

Basın Konseyi, Ülke Tv’de 5 Ekim 2011tarihinde “Ankara’da sürpriz buluşma” başlığıile yayınlanan habere ilişkin olarak aşağıdakikararı vermiştir.

KARAR

HAKKINDA RE'SEN ‹fiLEMBAfiLATILAN: Ülke Tv

RE'SEN BAfiLATILAN ‹fiLEM‹NKONUSU: 05.10.2011 günü akşam saat22.30 civarında Ülke TV’de “Son Dakika”anonsu yapılarak bir canlı yayıngerçekleştirilmiş ve bu canlı yayında“Ankara’da sürpriz buluşma” başlığı ile, DenizFeneri soruşturmasını yürütürken Hâkimlerve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafındangörevden alınmış olan Cumhuriyet SavcısıNadi Türkaslan’ın bazı muhalefet partisimilletvekilleri ile birlikte yemek yediğiiddiasıyla Ankara’daki bir balık lokantasınınönünden yayın yapılmıştır. Ancak bu yayının sonrasında, söz konusuyayının yapıldığı sırada Cumhuriyet SavcısıNadi Türkaslan’ın o restoranda bulunmadığıaksine evinde olduğu ve dolayısıyla sözkonusu yayının tamamen gerçek dışı olduğuortaya çıkmıştır. Nitekim Ülke Tv’nin bugerçek dışı yayınıyla ilgili olarak yazılı biraçıklama yapan Cumhuriyet Savcısı NadiTürkaslan hakkında yapılan bu yayınıevinden televizyondan izlediğini, durumuaçıklığa kavuşturmak için Ülke TV yayınınatelefonla bağlanmak istediği ancak kendisinebu imkânın tanınmadığı belirttiğiaçıklamasında şu ifadeleri kullanmıştır.“Habere konu yemekte bulunmadım. Burestorana hayatım boyunca hiç gitmedim.Hatta bu restoranın yerini dahi bilmem.Tamamen yalan, uydurma, maksatlıhaberden haberdar olmakla adı geçentelevizyon kanalını arayarak cevap hakkımıkullanmak istedim ancak cevap hakkınasaygısızlığın sonucu olsa gerek ki yayınabağlanma isteğim yerine getirilmedi. Bunedenle bu açıklamayı yapma zorunluluğumdoğmuştur. Gerçeğe aykırıdan öte tamamenyalan olan bu haberde sık sık Deniz Fenerisoruşturmasının eski savcısı olduğumvurgulanarak bu yemek sırasında soruşturmaile ilgili konuştuğum ima edilmiştir. Yapılanmaksatlı, yalan ve iftira ile dolu bu haber veyayın nedeniyle hukuki haklarım saklıdır.” Ülke Tv tarafından gerçekleştirilen bu

gönderilmiş, kargo şirketi tarafındanmektubun teslim alındığı bilgisi Adem Özerolarak bildirilmiştir. Daha sonra, BasınKonseyi’ni arayan ATV Televizyonu ve MügeAnlı vekili Av. Fatih Savaş, konuyla ilgiliayrıntılı bir yanıt hazırlayabilmek için ek süretalebinde bulunmuş ancak kendilerinetanınan bu ek sürenin dolmasına karşın,konuyla ilgili yanıt göndermemiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ:Basın Konseyi Yüksek Kurulu 7 Aralık 2011tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.

Şikâyetin konusunu 24.10.2011 tarihindeATV Televizyonunda yayınlanan “Müge Anlıİle tatlı Sert” programında, sunucu MügeAnlı tarafından, Van Depreminin hemenardından bu deprem felaketiyle yapılan bazıaçıklamalar oluşturmaktadır. Yaşanandeprem felaketiyle ilgili yorum yapan sunucuMüge anlı, bu deprem felaketi ile ülkemizinuzun yıllardır kanayan yarası olan terörsorunu arasında bir irtibat kurmakta veyaşanan bu felaket üzerine yardım talebindebulunan insanları, terör eylemlerinigerçekleştirenler ile ilişkilendiren bir söylemdebulunmaktadır. Belirtelim ki, Müge Anlı’nın canlı yayındayapmış olduğu bu açıklamalar gerek yazılı,gerek işitsel/görsel gerekse elektronikmedyada çok ciddi bir tepki ile karşılanmışve Müge anlı bu açıklamaları nedeniyletoplumun farklı kesimleri tarafından ağır birşekilde eleştirilmiştir. Nitekim gelen bu yoğuntepki ve eleştiriler üzerine katıldığı bir radyoprogramında, sözlerinin yanlış anlaşıldığınıifade ederek, “yanlış algı nedeniyle üzülenlerolduysa özür dilerim. Saygıyla önlerindeeğilirim” sözleri ile samimiyetle özür dilemiştir. Bu çerçevede, Basın Konseyi YüksekKurulu tarafından yapılan değerlendirmede,söz konusu açıklamaların Van depremininhemen ardından, depremin yarattığı acıbilançonun henüz farkında olunmadığı birdönemde gerçekleştirilmiş olması; benzerşekilde ülkemizde yakın dönemde teröristsaldırılar nedeniyle çok sayıda asker vepolisin şehit düşmesi nedeniyle yoğun birhassasiyet içinde bulunulan bir dönemerastlaması ve ayrıca bu açıklamalarınkamuoyuna ulaşmasının ardından, MügeAnlı tarafından bu açıklamalar nedeniylesamimi bir şekilde özür dilenmiş olduğuhususları göz önüne alınarak, bu konudaki

şikayetin yersiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Bu nedenle, 24.10.2011 tarihinde yayınlanan“Müge Anlı İle Tatlı Sert” programında yapılanbu açıklamalar nedeniyle program sunucusuMüge Anlı hakkında, “flikâyetinyersizli¤ine” oyçokluğuyla karar verilmiştir.

(Karar No: 2011/41)----------------------Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

Basın Konseyi, ATV Televizyon Kanalı’nda;23 Ekim 2011 tarihinde yayınlanan “MügeAnl› ile Tatl› Sert” programı hakkındayapılan şikâyetle ilgili olarak aşağıdaki kararıvermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹: Fecri Barlık

fi‹KAYET ED‹LENLER: Müge Anlı(ATV Televizyonu Program Sunucusu)

fi‹KAYET KONUSU: Şikayetçi FecriBarlık, Basın Konseyi’ne yapmış olduğu27.10.2011 tarihli yazılı şikayetbaşvurusunda, sunucu Müge Anlı’nın, ATVTelevizyon kanalında 24.10.2011 tarihindeyayınlanan “Müge Anlı İle Tatlı Sert”programında, Van’da meydana gelen 7.2şiddetindeki depremin ardından canlı yayındasarf etmiş olduğu sözlerin Basın Meslekİlkeleri’ni ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Şikâyet konusu canlı yayın, ATVtelevizyonunda 24.11.2011 tarihindeyayınlanan “Müge Anlı ile Tatlı Sert” isimliprogramda yayınlanmıştır. Buna göre,sunucu Müge anlı program esnasında,Van’da meydana gelen deprem felaketinideğerlendirirken “Can›m›z istedi¤i zamankufl avlar gibi da¤larda vuruyoruz. Sonra birfley oldu¤u zaman hadi Mehmetçik gelsin,hadi polis gelsin diyoruz…….Biraz dainsanlar hadlerini bilsinler” şeklinde biryorumda bulunmuştur. Şikâyetçi Fecri Barlık,Müge Anlı’nın bu sözleri ile Van halkını polisetaş atmakla suçladığını ve bu şekilde Türkhalkının birlik be beraberliğini zedelediğiniiddia etmiştir. Sonuç olarak, şikâyetçi, mügeanlı tarafından canlı yayında kullanılan buifadelerin, Basın Meslek İlkeleri’nin;

- “Suçlu oldu¤u yarg› karar›ylabelirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilanedilemez” şeklindeki dokuzuncu ve- “Gazeteci görevini, tafl›d›¤› s›fat›nsayg›nl›¤›na gölge düflürebilecek yöntemve tutumlarla yapmaktan sak›n›r”şeklindeki on ikinci maddelerinin ihlaledildiğini ileri sürmüştür.

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI:ATV Program Sunucusu Müge Anlı’yaşikâyetle ilgili bilgi veren Genel Sekreterlikmektubu 30 Ekim 2011 tarihinde, kargo ile

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI: Taraf Gazetesi Genel Yayın YönetmeniAhmet Altan ve Taraf Gazetesi MuhabiriGökhan Erkuş’a şikâyetle ilgili bilgi verenGenel Sekreterlik mektubu 27 Ekim 2011tarihinde, kargo ile gönderilmiş, kargo şirketitarafından mektubun teslim alındığı bilgisiNazif Okursoy olarak bildirilmişse detaraflardan herhangi bir yanıt gelmemiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ: Basın Konseyi Yüksek Kurulu 16 Kasım2011 tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.

Şikayet konusu haber irdelendiğinde, ilketapta her ne kadar spesifik olarak01.10.2011 tarihinde oynanan Fenerbahçe-İstanbul Büyükşehir Belediyesporprofesyonel futbol takımları arasındaki ligmüsabakasının analiz edildiği izlenimidoğmaktaysa da, haberin esas olarak03.07.2011 tarihinde başlayan ve Türk futboldüzenini derinden etkileyen "şikesoruşturması" bağlamında yapılan bir analizolduğu ve habere konu somut ligmüsabakasını da bu şike soruşturması ileaçığa çıktığı ileri sürülen "kirli sezonun" birparçası olarak kamuoyuna sunduğugörülmektedir. Gerçekten haberin içeriğinde yer alandeğerlendirmeler, şike gerçeğinin örtbasedilmesi yönünde kurumsal ve sistematikbir çaba gösterildiği iddiasını gündemetaşımakta ve bu çabalar edebî bir üsluplahicvedilirken, somut lig müsabakasınıntarafları da bu "kirliliğin" bir parçası olarakişlev görmekle eleştirilmektedir. Hatta, haberikaleme alan muhabir daha da ileri giderek,müsabakanın taraflarından biri olan İstanbulBüyükşehir Belediyespor mensuplarının,geçtiğimiz sezon şampiyonluğunbelirlenmesinde büyük rol oynadıklarını vebu "belediye işçilerinin" kaldığı yerden devamettiğini ileri sürmektedir. Aslında gerek bucümlede gerekse haberin bütününde imaedilen husus, bu müsabakanın taraflarınıoluşturan takımların "şike soruşturması"nakonu olan eylemlerini sürdürdüklerine vefutbol düzeninin de kurumsal olarak bueylemlerin gizlenmesine hizmet ettiğiyönündedir. Bu açıdan, her ne kadar bu konuda üstükapalı da olsa belirli iddialarda bulunmak,ifade özgürlüğünün bir parçası olarak

değerlendirilebilse de, somut olayda, spesifikbir maçın tarafları bulunan iki kulübücamiaları ile birlikte konusu suç teşkil edenbir eylemin içerisinde yer almaklasuçlayabilmek için, bu konuda somut vegerçekçi delillere sahip olunması ve buhaberde söz konusu delillerin de açıkçaortaya konulması gerekmektedir. Oysaşikâyet konusu haberde, haberdeki deyimle"belediye işçileri"nin geçen sezonşampiyonun belirlenmesinde ne şekilde birrol oynadıkları izah edilemediği gibi,oynadıkları müsabakayı kaybederek bueylemlerine kaldıkları yerden devam etmişoldukları da hiçbir surette açıklanamamaktave izahtan yoksun bir açıklama olarakkalmaktadır. Oysa, haberde yer alan buaçıklamalar, spesifik müsabakanın taraflarınıaçıkça zan altında bırakmakta ve bu taraflarüzerinde adil oyun (fair play) kurallarınagölge düşürdükleri şeklinde bir şüpheyaratmaktadır. Yaratılan bu şüphenin isegerek adı geçen kulüplerin kurumsalitibarlarına gerekse bu kulüplerinmensuplarının kişilik haklarına açıkçasaldırıda bulunulması anlamını taşıdığıkuşkusuzdur. Bu nedenle, 02.10.2011 tarihli TarafGazetesi'nde yayınlanan ve "Kirli SezonunMaçları Bunlar" ve "Belediyeden HizmeteDevam" başlıkları ile verilen haberde yeralan ifadelerin, Basın Meslek İlkeleri'nin;

- "Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiris›n›rlar›n›n ötesinde küçük düflüren,afla¤›layan veya iftira niteli¤i tafl›yanifadelere yer verilemez" şeklindekidördüncü maddesini ihlal ettiği sonucunaulaşılmıştır. Tüm bu verilerin ışığında, 02.10.2011tarihli Taraf Gazetesi'nde yayınlanan ve "KirliSezonun Maçları Bunlar" ve "BelediyedenHizmete Devam" başlıkları ile verilen habernedeniyle, Taraf Gazetesi'nin ve TarafGazetesi muhabiri Gökhan Erkuş'un"uyar›lmalar›na" oybirliğiyle karar verilmiştir.

(Karar No: 2011/42-43)----------------------

Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

Basın Konseyi, 02.10.2011 tarihli TarafGazetesi'nin spor sayfasında yayınlanan"Kirli Sezonun Maçları Bunlar" ve"Belediyeden Hizmete Devam" başlıkları ileyayınlanan habere ilişkin olarak aşağıdakikararı vermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹: Onur İnal

fi‹KAYET ED‹LENLER: Taraf GazetesiGökhan Erkuş (Taraf Gazetesi Muhabiri)

fi‹KAYET KONUSU: Şikayetçi Onur İnal, Basın Konseyi'neyapmış olduğu şikayet başvurusunda,02.10.2011 tarihli Taraf Gazetesi'ndeyayınlanan ve "Kirli Sezonun Maçları Bunlar"ve "Belediyeden Hizmete Devam" başlıklarıile verilen haber ile, haberde geçen kulüplerinkurumsal; ayrıca bu kulüplerin yöneticilerinin,oyuncularının, çalışanlarının vs. kişilikhaklarına saldırıda bulunulduğunu ve budurumun Basın Meslek İlkeleri'ni ihlal ettiğiniileri sürmüştür. Şikâyet konusu haber, 01.10.2011tarihinde oynanan Fenerbahçe-İstanbulBüyükşehir Belediyespor profesyonel futboltakımları arasındaki lig müsabakasınaistinaden kaleme alınmış olup; haberdeözetle, 03.07.2011 tarihinden beri devametmekte olan şike soruşturmasıçerçevesinde, bu müsabakanın da şaibeliolduğuna ilişkin imalarda bulunulmuş, hattadaha da ileri gidilerek, "geçtiğimiz sezonşampiyonluğun inşasında önemli rol oynayanbelediye işçileri kaldığı yerden devam etti"şeklindeki giriş yazısıyla bu şaibe iddiasıdaha ön plana çıkartılmıştır. Şikâyetçi onur İnal ise, bu haberin,yukarıda belirtildiği üzere, kulüplerinkurumsal, bu kulüplere bağlı olan insanlarınise kişilik haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.Şikâyetçiye göre, bu haberde mevcut iddialargazetecilik olanağı içerisindesoruşturulabileceği halde doğruluğuna eminolunmaksızın ortaya atılmış; yasaların suçsaydığı eylemler gerçekliğine dair makulnedenler bulunmaksızın iftira unsuruyla sözkonusu kişi ve kurumlara atfedilereksuçluluğu yargı kararıyla bu kişi ve kurumlarsuçlu ilan edilmiş ve böylelikle haberinmuhatapları eleştiri sınırları ötesinde küçükdüşürülmek istenmiştir.

defilesi sonrası Mert Alaş'ı öpüp teşekküretmiş. Ben Hakan'ın yerinde olsam Mert'inyanağını değil ayağını öperdim vallahi!!!" Hakan yıldırım vekili Av. Işık Özdoğan,bu ifadelere ilişkin kişisel değerlendirmeleriniiçeren ayrıntılı şikâyet dilekçesinde, buyazıda müvekkili hakkında kullanılanifadelerin, Basın Meslek İlkeleri'nin;- "Yay›nlarda hiç kimse; ›rk›, cinsiyeti,yafl›, sa¤l›¤›, bedensel özrü, sosyal düzeyive dini inançlar› nedeniyle k›nanamaz,afla¤›lanamaz" şeklindeki birinci,- "Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiris›n›rlar›n›n ötesinde küçük düflüren,afla¤›layan veya iftira niteli¤i tafl›yanifadelere yer verilemez" şeklindekidördüncü,- "Kiflilerin özel yaflam›, kamu ç›karlar›n›ngerektirdi¤i durumlar d›fl›nda yay›nkonusu olamaz" şeklindeki beşinci ve- "fiiddet ve zorbal›¤› özendirici, insanide¤erleri incitici yay›n yapmaktankaç›n›l›r" şeklindeki on üçüncü,

Maddelerinin ihlal edildiği gerekçesiyle HubanAyşem hakkında "kınama" kararı verilmesinitalep etmiştir.

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI: Posta Gazetesi Yazarı Huban Ayşem’eşikâyetle ilgili bilgi veren Genel Sekreterlikmektubu 30 Ekim 2011 tarihinde, kargo ilegönderilmiş, kargo şirketi tarafındanmektubun teslim alındığı bilgisi Selçuk Bilginolarak bildirilmişse de Ayşem’den herhangibir yanıt gelmemiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ: Basın Konseyi Yüksek Kurulu 16 Kasım2011 tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.

Şikâyet konusu köşe yazısı irdelendiğinde,ilk bakışta bu köşe yazısında Paris ModaHaftası kapsamında bir defile gerçekleştirenmodacı Hakan Yıldırım'ın bu defilesinin haberyapıldığı izlenimi doğmakta ise de; haberinbütünü incelendiğinde, burada haberinkonusunun gerçekleştirilen defileden ziyade,defileyi gerçekleştiren modacı Hakan Yıldırımolduğu ortaya çıkmaktadır.

Gerçekten, yazının içeriğinde,gerçekleştirilen defilenin özellikleri ya dadefileyi gerçekleştiren modası HakanYıldırım'ın tasarımcı kimliğiyle ilgili hiçbirifade yer almayıp; yazının konusu doğrudanHakan Yıldırım'ın kişisel bilgileri ile bugünuluslar arası moda dünyasındaki konumunuhangi ilişkilere bağlı olarak kazandığı gibikonulara özgülenmiştir. Bu kapsamda,yazıda Hakan Yıldırım'ın yazının içeriği ilehiçbir ilişkisi olmamasına rağmen, sözgelimiTunceli Çemişgezekli olduğunun belirtilmesi,lise mezunu olduğunun belirtilmesi ya da tekkelime dahi yabancı dil bilmediğinin ilerisürülmesi gibi hususlar, söz konusu kişininbir modacı olarak tasarımlarıyla ve meslekîüretimleriyle hiçbir ilişkisi bulunmayanhususlardır. Bu nedenle, konuyla ilgili GenelSekreterlik görüşü, Huban Ayşem’in şikâyetekonu köşe yazısı nedeniyle “uyarılması”yönünde ortaya çıkmıştır.- Bununla birlikte, Basın Konseyi YüksekKurulu konuya ilişkin olarak yapmış olduğudeğerlendirmede, Genel sekreterlikgörüşünden farklı olarak, şikâyete konuyazının ifade özgürlüğü sınırları içerisindeyer aldığı ve şikâyetçinin kişilik haklarınınihlali niteliği taşımadığı sonucuna ulaşmıştır.Bu nedenle, Hakan yıldırım vekili Av. IşıkÖzdoğan tarafından 06.10.2011 tarihli PostaGazetesi'nde yayınlanan "Paris'te AltınÖpücük" isimli köşe yazısına istinaden, PostaGazetesi Köşe Yazarı Huban Ayşem yapılan“flikâyetin yersizli¤ine” karar verilmiştir.

(Karar No: 2011/44)----------------------

Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

Basın Konseyi, Posta Gazetesi'nde06.10.2011 tarihinde yayınlanan "Paris'teAltın Öpücük" başlığıyla yayınlanan yazıylailgili olarak aşağıdaki kararı vermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹: Hakan Yıldırım vekili Av. IşıkÖzdoğan

fi‹KAYET ED‹LENLER: Huban AyşemPosta Gazetesi Yazarı

fi‹KAYET KONUSU: Hakan Yıldırım vekili Av. Işık Özdoğan,Basın Konseyi'ne yapmış olduğu şikâyetbaşvurusunda, Posta Gazetesi yazarı HubanAyşem'in "Son Ütücü" başlıklı köşesinde yeralan 06.10.2011 tarihinde yayınlanan"Paris'te Altın Öpücük" başlıklı yazıda,müvekkili Hakan Yıldırım'ın kişilik haklarınıihlal eden, rencide edici ve aşağılayıcıifadeler kullanıldığı belirterek, bu yazı ileBasın Meslek İlkeleri'nin ihlal edildiğini ilerisürmüştür. Şikâyet konusu köşe yazısı olan HubanAyşem'in 06.10.2011 tarihli PostaGazetesi'nde kaleme aldığı "Paris'te AltınÖpücük" başlıklı yazı irdelendiğinde ise, buyazıda özetle şu ifadelere yer verildiğigörülmektedir: "Paris Moda Haftası"kapsamında önceki hafta Hakan Yıldırım'ınVendome Meydanı'ndaki Ritz Hotel'dedefilesi vardı. Tunceli Çemişgezekli, lisemezunu Hakan Yıldırım moda sektörüne1985'te en alt kademeden girmiş. 26 yıldakaydettiği yükseliş kayda değer. HakanYıldırım'ın bu müthiş çıkışının arkasında gizlibir kahraman var: Dünyaca ünlü modafotoğrafçısı Mert Alaş. "Hakaan" markasınınbüyük hissedarı ve kreatif direktörü MertAlaş, Hakan Yıldırım'ın defile yapabilmesinin,bu defilelere ünlü isimlerin gelmesinin,yabancı basında yer bulmasının, Madonnagibi yıldızların "Hakaan" giymesinin, hattaalınan ödüllerin (!) bile arkasındaki isim. MertAlaş olmasa tek kelime bile yabancı dilbilmeyen Hakan Yıldırım değil Avrupa'daadını duyurmak, Schengen vizesi almaktabile zorlanabilirdi! Hakan Yıldırım Paris

iddianamede Dr. İsmail Eren hakkında, çoksayıda kadına yasal kürtaj süresi dolduktanpara karşılığı sonra kürtaj yaptırtmak vehatta ölmüş gibi gösterdiği istenmeyenbebekleri dünyaya getirttikten sonra paraylasatmak gibi çok ciddi isnatlar yer almaktadır. Şikâyet konusu haberlerin içeriğinegelince, isnat konusu olayla ilgili yapılan herbir haberi ayrı ayrı ele aldığımızda;1 – 28 Ağustos tarihli Haber TürkGazetesi'nde "Dr. Mengele'yi HatırlatanKürtaj ve Doğum Vahşeti" başlıklı haberde,"Balıkesir'de tüyleri diken diken eden sağlıkskandalında bir doktorun yasal kürtaj sınırınıaşmış kadınlara para karşılığı kürtaj yaptığı,istenmeyen bebekleri dünyaya getirttiktensonra başkalarına sattığı belirlendi" alt başlığıaltında iddianamede yer alan isnatlarözetlenmiştir. Haberde, zanlı doktorun ismi"İsmail E." Şeklinde verilmiş ve Doktor İsmailE.'nin yasal süresi aşılarak kürtajını yaptırttığıceninlerin mezarlarından çıkartılarak AdliTıp'a gönderildiği belirtilerek, gömülenceninler için mezarlıkta yapılan kazı işlemininbir resmi haberin yanında yayınlanmıştır.

2 – 28 Ağustos tarihli Sabah Gazetesi'ndeki"Seri Bebek Katili" başlıklı haberde ise,"Balıkesir'de tutuklanan doktor İsmail Eren'in,7 aylık bebeklere anne karnında neştervurduğu bazı bebekleri ölmüş gibi gösteripsattığı ortaya çıktı" başlığı altında,iddianamede Dr. İsmail Eren hakkında yeralan isnatlar özetlenmiştir. Muhabirler DevrimDerin ve Mahmut Acaröz tarafından kalemealınan haberde ayrıca, Dr. İsmail Eren'ingözaltında iken çekilen polis gözaltı fotoğrafıile, iddianamede isnat edilen fiilleri işlerkenkendisine yardım ettiği ileri sürülen sekreteriEmine Ülker Uçak'ın da bir fotoğrafı, haberinyayınında yayınlanmıştır.Haberde ayrıca, kan donduran ifadelerbaşlığı altında sekreter Emine Ülker Uçak'ınifadelerine yer verilmiş ve Uçak'ın, Dr. İsmailEren'le çalıştığı süre içerisinde çok sayıdakürtaja tanık olduğunu, birçok bebeğin sunisancı verilerek erken doğumla dünyayagetirildiğini, canlı bebeklerin doğduktan sonraölmelerinin sağlandığını hatta bebeklerdenbirinin poşetin içine konulduğunda kalbininhala attığını gördüğü şeklindeki sözlerininifadesinde yer aldığı belirtilmiştir.

3 – 28 Ağustos tarihli Takvim Gazetesi'ndeki"Doktor Bebek Katili Çıktı" başlıklı haberdeise "Balıkesir'de yapılan Neşter Operasyonutüyler ürpertti- Doktor seri bebek katili çıktı"alt başlığı ile iddianamede belirtilen fiillerokuyucuya aktarılmıştır. Aslında bir öncekiSabah Gazetesi'nde aynı konuda yayınlananhaber ile Takvim Gazetesi'ndeki haberinaynı muhabirlerin imzasıyla yayınlanmışolması, Takvim Gazetesi'ndeki haberinSabah Gazetesi'ndeki haberin özetlenmişbir kopyası olduğunu ortaya koymaktadır.Nitekim bu haberde de, gerek Dr. İsmailEren'in gerekse sekreteri Emine ÜlkerUçak'ın bir önceki haberde olduğu gibifotoğraflarına yer verilmiş ve sekreter Uçak'ınönceki haberdeki ifadeleri, özetlenerek buhabere de aktarılmıştır.

4 - 29 Ağustos tarihli Milliyet Gazetesi'ndeki"Ceninleri Paketle Gömmüş" başlıklı haberdeise "Susurluk'ta 6 aylık bebeklere kürtajyapan jinekologun davası ürpertti" alt başlığıile, iddianamede Dr. İsmail Esin ve sekreteriEmine Ülker Uçak'a isnat edilen fiillerokuyucuya aktarılmış bulunmaktadır. HilmiDuyar ve Coşkun Yaman isimli muhabirlerinimzası ile yayınlanan haberde, diğerhaberlerden farklı olarak Dr. İsmail Esin vesekreteri Emine Ülker Uçak'ın isimleriyalnızca baş harfleri ile verilmiş ve haberinsonunda İ.E.'nin hamile kadınlara "Dextrox"adlı ilacı verdiği, bebeğin anne karnındaöldüğü ve ertesi gün de suni sancı ile doğumyaptırdığı iddia edildi, ifadeleri kullanılarakkesin bir yargıda bulunmaktan kaçınılmıştır.

5 - 5 Ekim tarihli Haber Türk Gazetesi Egeliekinde yayınlanan "Doktora 843 Yıl Hapisİsteniyor" başlıklı haberde ise, "Balıkesir'de4-5 aylık bebekleri anne karnında ilaçlaöldürüp kürtaj yaptığı ve devleti dolandırıcılığıiddiasıyla tutuklanan Doktor İ.E. hakkındadava açıldı" alt başlığı ile haberyayınlanmıştır. Haberde, Balıkesir'de ortayaçıkartılan tüyler ürperten olayda rekor cezatalebi. Kandırdığı ailelerin bebeklerini annekarnında ilaçla öldürdüğü öne sürülen İ.E.'nin843 yıl hapse çarptırılması istendi. Savcı,hastanede muayene olan vatandaşlarınkimlik numaralarını kullanarak devleti

Basın Konseyi, Haber Türk Gazetesi’nde;28 Ağustos 2011 tarihinde, “Dr. Mengele’yiHat›rlatan Kürtaj Ve Do¤um Vahfleti”,Sabah Gazetesi’nde; 28 Ağustos 2011tarihinde, “Seri Bebek Katili”, TakvimGazetesi’nde; 28 Ağustos 2011 tarihinde,“Doktor Bebek Katili Ç›kt›”, MilliyetGazetesi’nde; 29 Ağustos 2011 tarihinde,“Susurluk’ta 6 Ayl›k Bebeklere KürtajYapan Jinekolo¤un Davas› Ürpertti”,Sabah Gazetesi’nde; 5 Ekim 2011 tarihinde,“Seri Bebek Katili Doktora 843 Y›l ‹stendi”,Haber Türk Gazetesi Egeli Eki’nde; 5 Ekim2011 tarihinde, “Doktora 843 Y›l Hapis‹steniyor” başlıklarıyla yayınlanan haberlerleilgili olarak aşağıdaki kararı vermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹: Doç. Dr. Işık Eren

fi‹KAYET ED‹LENLER:

1) Haber Türk Gazetesi

2) Sabah Gazetesi

3) Takvim Gazetesi

4) Milliyet Gazetesi

fi‹KAYET KONUSU:Doç. Dr. Işık Eren, Basın Konseyi'ne yapmışolduğu 11.10.2011 tarihli yazılı şikâyetbaşvurusunda, eşi Dr. İsmail Eren hakkında,28.08.2011 tarihinde Haber Türk, Sabah veTakvim Gazetelerinde, 29.08.2011 tarihindeMilliyet Gazetesi'nde ve 05.10.2011 tarihindeise Haber Türk Gazetesi Egeli ekindeyayınlanan haberlerin, Basın Meslek İlkeleri'niihlal ettiğini ileri sürmüştür. Şikâyet konusu tüm haberler, şikâyetçiDoç. Dr. Işık Eren'in eşi olan Kadın DoğumUzmanı Dr. İsmail eren hakkındadır. Dr.İsmail Eren, 25.02.2011 tarihinde Balıkesir'degerçekleştirilen "Neşter Operasyonu"kapsamında tutuklanmış ve hakkındakiiddianame 19.08.2011 tarihindetamamlanmıştır. İddianame metni elimizdebulunmamakla birlikte, şikâyete konu haberbaşlıklarından anlaşıldığı kadarıyla,

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ: Basın Konseyi Yüksek Kurulu 7 Aralık 2011tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır. Şikayete konu haberler bir bütün olarakirdelendiğinde, bu haberlerin içeriklerininaslında aynı olduğu ve bu haberler ileşikayetçi Doç.Dr.Işık Eren'in eşi olan KadınDoğum Uzmanı Dr. İsmail Eren tarafındangerçekleştirildiği iddia edilen çok sayıdayasadışı kürtaj ve dolandırıcılık gibi vahimnitelikteki bazı suç teşkil eden eylemlerinkamuoyuna duyurulduğu görülmektedir.Bu noktada belirtmek gerekir ki, bir kereprensip olarak, suç niteliği taşıyan bu denligüncel ve vahim iddiaların bir haber değeritaşıdığı ve bu haberin okuyucuyaaktarılmasında bir "kamu yararı" bulunduğukuşkusuzdur. Gerçekten halkın bilgilenmehakkını yerine getirmek üzere faaliyetgösteren basın-yayın organlarının, kamuyararı taşıyan bu gibi konuları kamuoyunaduyurmaları, çağdaş demokratik düzenlerdeyalnızca gazetecilere tanınmış bir hak değil,aynı zamanda gazeteciler için bir görevolarak da yorumlanmaktadır. Bu açıdan, somut olayda incelenmesigereken husus, kamu yararı ve kamusal ilgikriterini karşılayan bu gibi bir haberin,kamuoyuna duyurulmasında nasıl bir üslupve anlatım dili kullanıldığıdır. Diğer birifadeyle, kamuoyuna duyurulan “konu” ilebu aktarım yapılırken kullanılan “üslup”arasında bir “fikrî bağlılığın” bulunupbulunmadığıdır. Bu bağlılığın tespitinoktasında, özellikle adli yargıya intikal etmişbir konuda, haberin veriliş biçiminde, baştaadil yargılanma hakkı olmak üzere,masumiyet karinesi gibi hukukun temelilkelerine riayet edilmiş olması aranır. İnceleme konusu haberleri bu açıdanele aldığımızda ise özellikle 28 Ağustostarihinde yayınlanan Haber TürkGazetesi'nde "Dr. Mengele'yi HatırlatanKürtaj ve Doğum Vahşeti", SabahGazetesi'nde "Seri Bebek Katili", TakvimGazetesi'ndeki "Doktor Bebek Katili Çıktı"başlıklı haberlerde, henüz yargılamaaşamasında olan bir olayla ilgili haberverilirken, gerek başlıklarda gerekse haberiniçeriğinde kesin hüküm niteliği taşıyanifadelere yer verilmiş olması nedeniyle,masumiyet karinesine aykırı davranıldığıgörülmektedir. 29 Ağustos tarihli MilliyetGazetesi'ndeki " Ceninleri Paketle Gömmüş- Susurluk'ta 6 Aylık Bebeklere Kürtaj Yapan

Jinekologun Davası Ürpertti" başlıklı haberdeise, her ne kadar haberin içeriğinde, somutbir yargı belirtmek yerine bir iddianınhaberleştirilmesi şeklinde dikkatli bir üslupkullanılmış ise de, haberin başlığındakullanılan ifadeler, haberin içeriğiyle zıt birbiçimde kesin yargı içeren mahiyettedir vebu haber de başlığı itibarıyla “masumiyetkarinesi”ni ihlal eder mahiyettedir. Bunakarşın, 5 Ekim tarihli Haber Türk GazetesiEgeli ekinde yayınlanan "Doktora 843 YılHapis İsteniyor" başlıklı haberde ise gerekhaberin başlığında gerekse içeriğinde,belirtilen hususta dikkatli bir üslup kullanılmışve masumiyet karinesine riayet edilmiştir. Bu nedenle, 28 Ağustos tarihindeyayınlanan Haber Türk Gazetesi'nde "Dr.Mengele'yi Hatırlatan Kürtaj ve DoğumVahşeti", Sabah Gazetesi'nde "Seri BebekKatili", Takvim Gazetesi'ndeki "Doktor BebekKatili Çıktı" ve 29 Ağustos tarihli MilliyetGazetesi'ndeki " Ceninleri Paketle Gömmüş- Susurluk'ta 6 Aylık Bebeklere Kürtaj YapanJinekologun Davası Ürpertti" başlıklıhaberlerin, masumiyet karinesini ihlaletmeleri nedeniyle, Basın Meslek İlkeleri’nin,

- “Suçlu olduğu yargı kararıylabelirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilanedilemez”,Şeklindeki dokuzuncu maddesini ihlal ettiklerisonucuna ulaşılmıştır.Tüm bu verilerin ışığında,- 28.08.2011 tarihli "Dr. Mengele'yi HatırlatanKürtaj ve Doğum Vahşeti" başlıklı habernedeniyle Haber Türk Gazetesi’nin,- aynı tarihli "Seri Bebek Katili" başlıklı habernedeniyle Sabah Gazetesi’nin ve- yine aynı tarihteki "Doktor Bebek KatiliÇıktı" başlıklı haber nedeniyle TakvimGazetesi’nin,- ayrıca 29.08.2011 tarihli "Ceninleri PaketleGömmüş - Susurluk'ta 6 Aylık BebeklereKürtaj Yapan Jinekologun Davası Ürpertti"başlıklı haber nedeniyle Haber Türk, Sabah,Takvim ve Milliyet Gazeteleri’nin"uyar›lmalar›na" oyçokluğuyla kararverilmiştir.

(Karar No: 2011/45-46-47-48)----------------------Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

milyonlarca lira dolandırdığı da iddia edilendoktorun çete liderliğinden yargılanmasınıtalep etti, ifadelerine yer verilmiştir.

Şikâyetçi Doç. Dr. Işık Eren, halen tutuklubulunan eşi hakkında yayınlanan tüm buhaberlerin fotokopilerini şikâyet dilekçesiekinde Basın Konseyi'ne sunmuş ve buhaberlerin eşinin yargılandığı davaya ilişkinolarak oldukça taraflı, suçlayıcı, sanıkhaklarını hiçe sayan, karalamalarla doluolduğunu ileri sürmüştür. Şikâyetçi ayrıca,bu haberlerin özellikle başlıkları itibarıylaküçük düşürücü, aşağılayıcı, iftira edicinitelikleri olduğunun dikkat çekici olduğunubelirtmiştir. Şikâyetçiye göre bu başlıklar ile henüziddia aşamasında olan bir her eylem suçişlenmiş izlenimi ile sunulmuş ve henüzmahkemenin vermediği bir kararı gazetecilerkendileri vermiş bulunmaktadır. Şikâyetçi bu gerekçelerle, söz konusuhaberlerin Basın Meslek İlkeleri'nin;

- "Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiris›n›rlar›n›n ötesinde küçük düflüren,afla¤›layan veya iftira niteli¤i tafl›yanifadelere yer verilemez" şeklindekidördüncü ve

- "Yasalar›n suç sayd›¤› eylemler, gerçekoldu¤una inand›r›c› makul nedenlerbulunmad›kça kimseye atfedilemez"şeklindeki onuncu maddelerini ihlal ettiğiniileri sürmüştür.

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI:Haber Türk Gazetesi Genel Yayın YönetmeniFatih Altaylı’ya şikâyetle ilgili bilgi verenGenel Sekreterlik mektubu 26 Ekim 2011tarihinde, kargo ile gönderilmiş, kargo şirketitarafından mektubun teslim alındığı bilgisiHalil Batmaz, Takvim Gazetesi Genel YayınYönetmeni Ergün Diler ve Sabah GazetesiGenel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’aşikâyetle ilgili bilgi veren Genel Sekreterlikmektubu 26 Ekim 2011 tarihinde, kargo ilegönderilmiş, kargo şirketi tarafındanmektubun teslim alındığı bilgisi Adem Özer,Milliyet Gazetesi Genel Yayın YönetmeniTayfun Devecioğlu’na şikâyetle ilgili bilgiveren Genel Sekreterlik mektubu 26 Ekim2011 tarihinde, kargo ile gönderilmiş, kargoşirketi tarafından mektubun teslim alındığıbilgisi Selçuk Bilgin, olarak bildirilmişse detaraflardan herhangi bir yanıt gelmemiştir.

ve inceleme faaliyeti kapsamındaki bazıeylem ve işlemlerinin eleştirel bir üsluplakamuoyuna aktarıldığı görülmektedir. Köşeyazısında ilk olarak, “tuzak” kelimesinin TDKsözlüğümdeki karşılığına yer verilmiş vebaşmüfettiş Erol Özer’in KartepeBelediyesi’ndeki teftiş faaliyeti esnasındayetki ve amacını aşarak belediye başkan veçalışanlarına tuzak kurduğu iddiası gündemegetirilmiştir. Bunun yanında, mülkiyebaşmüfettişinin tamamen gizli olmasıgereken teftiş bilgilerinin bir başka yerelgazetede günlerce çarşaf çarşafyayınlanması da eleştirilmiştir. Köşe yazısının “Baflmüfettifl ÖzerÖnyarg›l›” alt başlığı ile verilen kısmındaşu ifadelere yer verilmiştir:“Kahraman›m›z baflmüfettifl Erol Özer neyapm›fl? fiahs›na ait son model BMW markaotomobilini belediye girifl kap›s› önüne parketmifl, hangi ifl adam›na ait oldu¤unubilmedi¤imiz bir villada konaklam›fl.Kartepe Belediye Baflkan› fiükrü Karabal›k’›y›pratmak isteyen kiflilerle özel telefongörüflmeleri yapm›fl, kendisini belediyeçal›flanlar›na Adana Büyükflehir BelediyeBaflkan› Aytaç Durak’› görevden ald›ranbaflmüfettifl olarak tan›tm›fl, ilk sözü “Baflkandahil hepiniz hakk›nda soruflturmaaçt›raca¤›m ve kolunuza kelepçetakt›raca¤›m” olmufl.Bir baflmüfettifl denetlemek için gitti¤ibelediyede ön yarg›l› davranabilir mi?Belediye çal›flanlar›n› korkutup kamu gücünükullanarak bask› alt›na alabilir mi?Bu olay; Baflkan fiükrü Karabal›k’› aylarcamanflete tafl›yarak haber yapan gazetepatronu Tanzer Ünal’›n yaz›lar›n› hangipsikoloji içinde yazd›¤›n›, amac›n›, neistedi¤ini ve devletin kurumlar›n›denetlemekle görevlendirilen baflmüfettiflErol Özer’in ön yarg›l› oluflunu anlat›yor.” Yine köşe yazısının “Müfettifl miFederasyon Baflkan› m›?” alt başlığı ileverilen kısmında ise, başmüfettiş Erol Özer’inbaşkanlığını yürüttüğü Kızak Federasyonuile Kartepe Belediyesi’ndeki denetimfaaliyetinin ilişkilendirmesi yönünden eleştirenşu ifadeler kullanılmıştır:“‹çiflleri Bakanl›¤› mülkiye baflmüfettifli ErolÖzer’in Baflkan fiükrü Karabal›k ve Kartepe

Afi Genel Müdürü Hüseyin Turan’la ilgili“rüflvet” suçlamas›na ne demeli?Hüseyin Turan, baflmüfettifl Erol Özer’erüflvet vermifl midir, baflkan Karabal›k rüflvetsuçuna azmettirmifl midir, bilemem.Konu yarg›ya intikal etti¤ine göre karar›,davan›n görülmekte oldu¤u Kocaeli 2. A¤›rCeza Mahkemesi verecektir.Ancak ortam dinlemesinde baflmüfettifl ErolÖzer’in konuflmalar›, kulland›¤› ifadelerdüflündürücü.Bu iflin aç›kça “komplo” oldu¤unu, BaflkanKarabal›k’a “tuzak” kuruldu¤unu gösteriyor.Devlet, memuruna ya da vatandafl›na tuzakkurmaz, bir tak›m tutum, davran›fl vekonuflmalarla oyuna getirmez, sa¤ gösteripsol vurmaz.Hüseyin Turan’a suçüstü yapt›ran, BaflkanKarabal›k’› rüflvete azmettirmekle suçlayanmülkiye baflmüfettifl Erol Özer, Kartepe’yebelediyeyi denetlemekle geldi, baflkanl›¤›n›yapt›¤› K›zak Federasyonu’na sponsorbulmaya m›?Ya da Kartepe belediyesi çal›flanlar›n›npsikolojisini bozmak, sponsorlukmuhabbetiyle Baflkan fiükrü Karabal›k’›tutuklatt›rmak için mi?Belediyeyi denetlemeye gelen birbaflmüfettifl, belediye çal›flan›ndan K›zakFederasyonuna hangi hakla, yetkiyle 50 binlira sponsor olmas›n› ister?Ortam dinlemesinde baflmüfettifl Erol Özer’inHüseyin Turan’a söyledi¤i flu sözler tuzakve komplo de¤il de nedir, “Sponsorlukkonusunu baflkanla konufl gel, senimerakla bekliyorum…Bak kardeflim senbunu böyle yap, ben bunu soruflturmakonusu yapmayay›m…”Bir baflmüfettifl yapt›¤› denetleme sonras›suç oluflturacak bilgi ve belgeleri ilgilimakamlara teslim eder, gere¤ini yapar.Baflkanl›¤›n› yapt›¤› federasyona sponsorlukiçin 50 bin lira bulurlarsa buldu¤u eksiklerirapor etmeyece¤ini, hakk›nda soruflturmaaçt›rmayaca¤›n› söylemez, söyleyemez.Söylerse suç ifller, görevini ihmal eder, suçiflleyen kamu görevlilerini korumufl olur kihakk›nda dava aç›lmas› gerekir.

Nihayet köşe yazısının “Müfettiş misponsor mu?” alt başlığını taşıyan son

Basın Konseyi, Demokrat KocaeliGazetesi’nde; 8 Ekim 2011 tarihinde;“Müfettifl, “tehdit” edemez, çal›flana“tuzak” kuramaz” başlığıyla ve GalipAtaman imzasıyla yayınlanan yazıyla ilgiliolarak aşağıdaki kararı vermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹:Erol ÖzerMülkiye Baflmüfettifli

fi‹KAYET ED‹LENLER:Galip AtamanDemokrat Kocaeli Gazetesi Yazar›

fi‹KAYET KONUSU: Mülkiye Başmüfettişi Erol Özer, BasınKonseyi’ne yapmış olduğu yazılı şikâyetbaşvurusunda, 7 Ekim 2011 tarihindeDemokrat Kocaeli Gazetesi’nde GalipAtaman imzasıyla yayınlanan “Müfettifl,“tehdit” edemez, çal›flana tuzak kuramaz”başlıklı köşe yazısında kullanılan ifadelerde,kişilik haklarının ihlal edildiğini ve kendisihakkında iftira, hakaret ve yalan beyanlarile resmi belgelerde yer alan bilgilerinçarpıtılması suretiyle Basın Meslek İlkeleri’ninihlal edildiğini ileri sürmüştür. Şikâyetçi, 9 sayfadan oluşan kapsamlışikâyet dilekçesinde öncelikle kendisininİçişleri Bakanlığı tarafından atandıktan sonraKartepe ilçesinde yapmış olduğu denetimgörevleri konusunda açıklamalardabulunmuş ve özellikle Kartepe Belediyesi’ndeyapmış olduğu denetim faaliyetinin gelişimsüreci hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir.Şikâyetçi, daha sonra şikâyete konu olankendisiyle ilintili köşe yazısını ele alarak, buköşe yazısındaki her bir paragrafa ilişkinolarak açıklamalarda bulunmuş ve buparagrafların Basın Meslek İlkeleri’ne neşekilde aykırılık gösterdiğine dair kişiseldeğerlendirmelerini ortaya koymuştur. Şikâyete köşe yazısını irdelediğimizde,Galip Ataman tarafından kaleme alınan07.10.2011 tarihli bu köşe yazısında esasolarak, şikâyetçi başmüfettiş Erol Özer’inKartepe Belediyesi’nde yürüttüğü denetleme

soruflturulmaks›z›n veya do¤rulu¤unaemin olunmaks›z›n yay›nlanamaz”şeklindeki altıncı,

- “Suçlu oldu¤u yarg› karar›ylabelirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilanedilemez” şeklindeki dokuzuncu,

- “Yasalar›n suç sayd›¤› eylemler, gerçekoldu¤una inand›r›c› makul nedenlerbulunmad›kça kimseye atfedilemez”şeklindeki onuncu ve

- “Gazeteci görevini, tafl›d›¤› s›fat›nsayg›nl›¤›na gölge düflürebilecek yöntemve tutumlarla yapmaktan sak›n›r”şeklindeki onikinci maddelerine aykırı olduğugerekçesiyle,Kocaeli Demokrat Gazetesi köşe yazarıGalip Ataman hakkında yaptırımuygulanmasını talep etmiştir.

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI:Şikâyete konu yazıyı kaleme alan KocaeliDemokrat Gazetesi köşe yazarı GalipAtaman, söz konusu şikâyet başvurusuüzerine 28.11.2011 tarihinde BasınKonseyi’ne bir klasör şeklinde sunmuşolduğu yanıt dosyasında, kaleme aldığı köşeyazısına binaen yapılan şikayet başvurusuve ekleriyle ilgili olarak 6 sayfalık kapsamlıbir yanıt ve değerlendirme yazısı kalemealmıştır. Galip Ataman bu yanıtında özetle, ilkolarak burada söz konusu olan yazının birhaber değil, ancak eleştiri ve yorum içerenbir köşe yazısı olduğunu belirtmiş ve gerekBM kişisel ve Siyasal Haklar sözleşmesi(md. 19) gerekse Avrupa İnsan HaklarıSözleşmesi (md. 10) uyarınca, toplum içinrahatsız edici, sarsıcı nitelikte olan sert, kırıcı,incitici mahiyetteki yazıların da ifadeözgürlüğü kapsamında olduğunu belirtmiştir.Yazının içeriğine ilişkin olarak ise, köşesindeyazılanların kulaktan dolma bilgileredayanılarak değil; aksine, yazıya konu olanve adli yargıya da intikal etmiş olan hususlailgili olarak mahkeme tutanakları, teknik takipraporları ve basın yer alan tüm haberlerokunarak kaleme alındığını ifade etmiştir. Galip Ataman, bu konuda diğergazetelerde aylar önce sayfalar dolusumanşetler atıldığı halde, bu manşetlere hiçtepki vermeyen başmüfettiş Erol Özer’inniçin yalnızca kendi yazdığı köşe yazısınatepki verdiğini anlamadığını ifade etmiş ve

kendisinin hiç tanımadığı başmüfettiş Özer’ehakaret etmek, onu aşağılamak ve küçükdüşürmek gibi bir düşüncesinin asla sözkonusu olmayacağını belirtmiştir. GalipAtaman, cevap yazısının son bölümünde bukonuda şifahi olarak açıklamalarda bulunmaküzere Basın Konseyi Yüksek KurulToplantısına katılmak istediğini de ifadeetmiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ:Basın Konseyi Yüksek Kurulu 7 Aralık 2011tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır. Şikâyet konusu köşe yazısı irdelendiğinde,bu köşe yazısında Kartepe Bedediyesindedenetleme ve inceleme faaliyetlerindebulunan başmüfettiş Erol Özer’in, bufaaliyetleri esnasındaki bazı eylem veişlemlerinin eleştirel bir yaklaşımlayorumlandığı görülmektedir. Bu bağlamda,başmüfettiş Özer’in kendisine rüşvet vermeyeçalıştığı iddia edilen bir belediye çalışanını,kolluk güçleriyle önceden bir anlaşmayapmak suretiyle, rüşvete konu paralar ilesuçüstü yaptırması ve bu eylem nedeniylesöz konusu belediye çalışanının tutuklanmasıve bu kişi ile belediye başkanı hakkında dakamu davası açılması şeklindeki süreç özelolarak eleştirilmektedir. Ayrıca yazının devamında, başmüfettişÖzer’in denetleme ve inceleme faaliyetisırasında önyargılı bir tutum içerisinde olduğuve aynı zamanda başkanlığını yürüttüğüKızak Federasyonu’nun sponsorlukmeselesini, denetlediği kurumlardakiçalışanları “tuzağa” düşürmek için kullandığıileri sürülmüştür. Nihayet aynı yazının sonbölümünde, başmüfettiş Özer’in nüfuzunukullanarak daha önce denetlediği KörfezBelediye Başkanı’nı da tehdit etmiş olduğuiddia edilmiştir. Bu açıklamalarımız, şikâyet konusuyazıda, bir kamu görevlisi hakkında oldukçavahim iddiaların gündeme getirilerekyorumlandığını ortaya koymaktadır. Bunedenle, Basın Meslek İlkeleri’ne uygunlukyönünden ilk olarak bu vahim iddialaryorumlanırken, özellikle köşe yazısında ismigeçen gerçek ve tüzel kişilerin, kişilikhaklarının ve kurumsal itibarlarının korunmasıaçısından, bu konuda belirlenmiş olanevrensel standartlara/ölçütlere uyulupuyulmadığının belirlenmesi gerekir. Bu standartlardan/ölçütlerden ilki, basınaraçları tarafından okuyucuya aktarılan

kısmında ise, başmüfettiş Erol Özer hakkındadaha önce denetleme ve incelemefaaliyetinde bulunduğu bir başka yerelbelediyede müfettişlik nüfuzunu kullanaraktehditte bulunduğu iddiası şu ifadelerleokuyucuya aktarılmaktadır: “Kartepe Belediye Baflkan ve çal›flanlar›ylamahkemelik olan baflmüfettifl Erol Özer,denetleme ve incelemede bulundu¤u KörfezBelediyesi’nde nüfuzunu kullanarak BaflkanYunus Pehlivan’› tehdit etti¤ini de biliyoruz.Körfez Belediyesi’ni denetlemek için gelenbaflmüfettifl Erol Özer, Baflkan Pehlivan’danbir yak›n›yla görüflmesini ve sorununuçözmesini ister.Görüflmenin gecikmesi üzerine alçak da¤lar›kendisinin yaratt›¤›n› sanan baflmüfettiflimizErol Özer, Baflkan Pehlivan’a telefondahakaret eder, bir flekilde görüflecekleritehdidinde bulunur ve telefonu YunusBaflkan›n surat›na kapat›r.Erol Özer, mülkiye baflmüfettifli midir yoksasokak kabaday›s› m›? Nüfuzunu kullanarakdenetledi¤i kurumlar›n bafl›ndaki sayg›nkiflileri tehdit etme, korku salma cesaretinikimden al›yor.Dün A¤›r Ceza Mahkemesi, tutuklu HüseyinTuran’› serbest b›rakarak yaln›z baflmüfettiflÖzer’e de¤il ayn› zamanda günlerdir fiükrüKarabal›k’›n görevden al›nmas› için ‹çiflleriBakan›n› ve savc›lar› göreve ça¤›ran, esipgürleyen Kocaeli Gazetesi ve patronu TanzerÜnal’a da hem ders hem cevap verdi!”

Şikayetçi Erol Özer, Basın Konseyi’neyapmış olduğu kapsamlı şikayetbaşvurusunda, bu köşe yazısında geçen herbir paragrafı ayrı bir madde başlığı altındaBasın Meslek İlkeleri yönündendeğerlendirmiş ve yapmış olduğu budeğerlendirmeler sonucu, söz konusu köşeyazısında kendisi hakkında kullanılanifadelerin, Basın Meslek İlkeleri’nin,

- "Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiris›n›rlar›n›n ötesinde küçük düflüren,afla¤›layan veya iftira niteli¤i tafl›yanifadelere yer verilemez" şeklindekidördüncü,

- “Kiflilerin özel yaflam›, kamu ç›karlar›n›ngerektirdi¤i durumlar d›fl›nda, yay›nkonusu olamaz” şeklindeki beşinci,

- “Soruflturulmas› gazetecilik olanaklar›içinde bulunan haberler,

haberde kullanılan ifade biçimi arasındadüşünsel bir bağlılığın bulunması ölçütüyönünden ise, haberin sorunlu olduğunuifade etmek gerekir. Gerçekten, bir köşeyazısı özellikle adli makamlara intikal etmişbir konuya ilişkin olarak kaleme alınıyorsa,bu durumda adil yargılanma hakkınınolmazsa olmaz bir unsuru olan “masumiyetkarinesi”nin ihlal edilmemesine özengösterilmesi zorunluluğu vardır. Diğer birifadeyle, ortada mahkeme tarafındanhakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmüolmaksızın hiç kimse suçluymuş gibigösterilemez. Diğer taraftan, bir köşe yazısıkaleme alınmadan önce, hakkında yazılankişiye en azından kendisiyle ilgili iddialarayanıt verme imkânının tanınmış olması vemümkünse onun yanıtlarının da iddialaraparalel olarak okuyucuya aktarılması gerekir.Bu durum yalnızca hakkında yorum yapılanşahsın kişilik haklarının korunması yönündendeğil; ancak aynı zamanda okuyucunun datek taraflı, eksik bilgilendirmeyleyanıltılmaması yönünden de yerinegetirilmesi zorunlu bir temel gazetecilikkuralıdır. Oysa Galip Ataman’ın köşe yazısınaegemen olan üslup bir bütün olarakirdelendiğinde, burada başmüfettiş Özerhakkındaki iddialar eleştirel bir üsluplayansıtılırken, kesin hüküm içeren ifadelerkullanıldığı görülmektedir. Sözgelimi yazınınson bölümünde geçen;

“…..baflmüfettifl Erol Özer(in), denetleme veincelemede bulundu¤u Körfez Belediyesi’ndenüfuzunu kullanarak Baflkan YunusPehlivan’› da tehdit etti¤ini de biliyoruz”,

Şeklindeki kesin bir hüküm içeren ifadeleri,esas itibarıyla başmüfettiş Özer’e açık birsuç isnadında bulunulması anlamını taşır.Çünkü bir kamu görevlisi olan Maliyebaşmüfettişinin, denetlediği kurumun başındabulunan kişiyi tehdit etmesi, TCK md. 257uyarınca “görevin kötüye kullanılması”suçunu oluşturur. Oysa Galip Ataman,burada masumiyet karinesini ihlal eder birüslup kullanmak yerine, sözgelimi bu cümleyi;

“…..baflmüfettifl Erol Özer(in), denetleme veincelemede bulundu¤u Körfez Belediyesi’ndenüfuzunu kullanarak Baflkan YunusPehlivan’› da tehdit etti¤i de ilerisürülmektedir”

şeklinde kullanmış olsaydı, hem kesin birhükmü bulunmadığı için masumiyet karinesikorunmuş olacaktı hem de bu yazı içeriği,suç içeren bir olguya ilişkin olarak cumhuriyetsavcılığını harekete geçirmeye yönelik bir“ihbar” olarak yorumlanabilecektir. Benzer biçimde, gerek yukarıdaki örneğeilişkin iddialara, gerek yazı içeriğinde geçenve başmüfettiş Özer’in belediye çalışanlarınakendisini Adana belediye başkanı AytaçDurak’ı görevden aldıran kişi olarak tanıttığıve tehditkâr ifadeler kullandığı iddiaya vegerekse belediye çalışanına bir tuzak vekomplo hazırlandığına yönelik iddiaya ilişkinolarak, bu iddiaların muhatabı olanbaşmüfettiş Erol’a hiçbir şekilde ulaşmagayreti gösterilmemiş ve onun bu iddialarailişkin vereceği yanıtlar araştırılmaksızın,köşe yazısı tek taraflı bilgiye dayalı olarakkamuoyuna aktarılmıştır. Bu nedenle, 7 Ekim 2011 tarihindeDemokrat Kocaeli Gazetesi’nde GalipAtaman imzasıyla yayınlanan “Müfettifl,“tehdit” edemez, çal›flana tuzak kuramaz”başlıklı köşe yazısında kullanılan ifadelerin,Basın Meslek İlkeleri’nin;

- “Suçlu oldu¤u yarg› karar›ylabelirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilanedilemez” şeklindeki dokuzuncu ve

- “Yasalar›n suç sayd›¤› eylemler, gerçekoldu¤una inand›r›c› makul nedenlerbulunmad›kça kimseye atfedilemez”şeklindeki onuncu maddelerinin ihlal edildiğisonucuna ulaşılmıştır.Tüm bu verilerin ışığında, 7 Ekim 2011tarihinde Demokrat Kocaeli Gazetesi’ndeyayınlanan “Müfettiş, “tehdit” edemez,çalışana tuzak kuramaz” başlıklı köşeyazısında kullanılan ifadeler dolayısıyla köşeyazarı Galip Ataman’ın “uyar›lmas›na”oyçokluğuyla karar verilmiştir.

(Karar No: 2011/49)----------------------

Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

olayın, kişilere zarar verse dahi bir haberniteliği taşıması ya da daha açık bir deyişle,bu olayın kamuoyuna duyurulmasında bir„kamu yararı ve kamusal ilgi“ninbulunmasıdır. Diğer bir ölçüt ise bir haber,köşe yazısı veya yorum şeklinde ortaya çıkanilgili yayının, konu aldığı olaylarıngerçekleştiği dönemde yapılması gerekliliğiniifade eden „güncellik“ ölçütüdür. Bir diğerölçüt ise, yayında yer alan bilgilerin veaçıklamaların „gerçeğe uygunluğu“dur.Ancak Yargıtay uygulamasında da (Yarg›tay4. Hukuk Dairesi’nin 21.03.1980 ve1302/3719 say›l› temel içtihad›) benimsendiğiüzere, burada aranan husus mutlak birgerçeklik değil, ancak görünüşte gerçekliktir.Diğer bir ifadeyle, yapılan yayının gerçekliği,yayının yapıldığı sırada olayın beliriş şeklineuygunluk anlamına gelmektedir. Nihayet,haber verme/eleştirme hakkı ile kişilik hakkıarasındaki sınırın belirlenmesindeyararlanılan son ölçüt ise, yapılan „yay›n›nkonusu ile o yay›nda kullan›lan ifade biçimiaras›nda düflünsel bir ba¤l›l›¤›nbulunmas›“dır (Bkz. Çetin ÖZEK, BasınÖzgürlüğünden Bilgilenme Hakkına, AlfaYayınları, 1999, İstanbul, s. 265). Somut olaydaki başvuruyu bu ölçütlerışığında ele aldığımızda, maliyebaşmüfettişliği gibi çok önemli bir kamugörevini ifa eden bir kamu görevlisinindenetlemede bulunduğu kurumlarınçalışanlarını tehdit ettiği veya onlara tuzakkurduğu şeklindeki çok vahim bir olayın,kamuoyuna duyurulmasında bir kamu yararıve kamusal ilgi bulunduğu kuşkusuzdur. Bunun yanısıra, köşe yazısının kamugörevlisi tarafından gerçekleştirildiği iddiaedilen fiillerin ve ilgili adli sürecin hemenardından yayınlanmış olması güncellikölçütünün de yerine getirildiğini ortayakoymaktadır. Köşe yazısına konu olan rüşvet vermeyesuçüstü yapılması eyleminin, adli makamlaraintikal ederek kamu davasına dönüşmüş birolaya ilişkin olması, başmüfettiş Erol’un bukamu görevinin yanısıra Kızak Federasyonubaşkanlığı görevini de yürütüyor olması,Kartepe Belediyesi’nde önce körfezBelediyesi’nde de denetleme ve incelemefaaliyeti yürütmüş olması gibi hususlarbiraraya getirildiğinde, köşe yazısınıngenelinde bir bütün olarak görünüfltegerçeklik ölçütünün de sağlandığını ortayakoymaktadır. Bununla birlikte, haberin konusu ile, o

şikâyetle ilgili bilgi veren Genel Sekreterlikmektubu 2 Aralık 2011 tarihinde, kargo ilegönderilmiş, kargo şirketi tarafındanmektubun teslim alındığı bilgisi Adem Özerolarak bildirilmişse de Yavuz’dan herhangibir yanıt gelmemiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ:Basın Konseyi Yüksek Kurulu 4 Ocak 2012tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.Şikâyetin konusunu ATV Televizyonu’ndayayınlanan “Hayat Devam Ediyor” isimlidizide yaşanan bir sahne oluşturmaktadır.Bu sahnede, töre cinayeti işlemesi içinailesinden bir kadın tarafından fiziksel engellibir gence baskı yapılmakta ve bu çerçevedebu gence yönelik olarak “Eğer sakatımdiyorsan onu bilemem. Şimdiye kadaryarımdın. Şimdi tam erkek olmak istiyorsanbu pisliği temizlersin. Diyeceğim bu kadar”şeklindeki sözler sarf edilmektedir. Şikâyet konusu olayı, Basın Meslekİlkeleri yönünden ele aldığımızda, ilk olarakbelirtmek gerekir ki, anayasal düzeydegüvence altına alınmış olan “sanatözgürlüğü”, geniş anlamda ifadeözgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Bukapsamda, sanatçının kendi kişisel, özgünüslubuyla ürettiği sanat yapıtı, onun kendisiniifade edebilmesinin temel aracıdır ve buşekilde ortaya çıkan ifade tarzı, mutlak olarakhukuki himaye altındadır. Bununla birlikte,sanatsal üretimlere tanınan bu özgürlük de,diğer hiçbir özgürlük gibi sınırsız değildir vebu özgürlüğün sınırlarından birini de,bireylerin kişilik hakları oluşturmaktadır. Diğerbir ifadeyle, bir sanat eseri, ancak diğerbireylerin ve/veya birey topluluklarının kişilikhaklarına saygı gösterdiği sürece hukukdüzeni tarafından himaye edilir. Somut olayda inceleme konumuzuoluşturan “Hayat Devam Ediyor” isimlitelevizyon dizisi de bu anlamda bir sanatyapıtıdır ve sanat özgürlüğününhimayesinden yararlanır. Ancak bu sanatyapıtının içeriğinde, özellikle “özürlüler” gibitoplumun hassas bir kesimi tema olarakişleniyorsa, bu takdirde özürlüleri tema olarakişleyen bölümlerde daha fazla bir özengösterilmesi ve toplumun bu hassas kesiminiincitmeyecek bir duyarlılıkla konunun elealınması beklenir.

Ancak, söz konusu televizyon dizisindebir özürlüye hitaben yöneltilmiş olan yukarıdabelirtilen sözlerin, böylesi bir duyarlılığıyansıtmadığı ve aksine özürlülere yönelikolarak tamamen duyarlılıktan yoksun biraşağılamayı da bünyesinde barındırdığınıda belirtmek gerekir. Bu şekildeki bir üslup,aslında herhangi bir kötü niyet taşımadığıiddia edilse bile, özürlüleri inciten veözürlülere karşı bir ayrımcılık uygulanmasıanlamını taşıyan bir durumdur. Bu nedenle, başvuruyla ilgili Genel Sekreterlik görüşü,ATV Televizyonu’nda yayınlanmakta olan“Hayat Devam Ediyor” isimli dizi filmin18.11.2011 günü akşamında yayınlanan ilkbölümünün 73. Dakikasında geçen birsahnede, fiziksel engelli bir gence yönelikolarak kullanılan ifadelerin, Basın Meslekİlkeleri’nin birinci maddesini ihlal ettiğigerekçesiyle, ATV Televizyonu’nun“uyar›lmas›” yönündedir. Bununla birlikte, Basın Konseyi YüksekKurulu, şikâyet konusu televizyon dizisinde,böyle bir sahneye yer verilmesinin esasamacının özürlü yurttaşları incitmek veyaonlara karşı bir ayırım uygulamak değil; tamaksine özürlülerin sorunlarına toplumundikkatini çekmek olduğu sonucuna ulaşmıştır.Basın Konseyi yüksek kurulu, şikâyet konusudizideki bu repliğin, özürlülere yönelik birnegatif bakışı eleştirel bir şekildevurgulayarak, toplumsal bilinci hareketegeçirme amacını taşıdığı ve bu nedenle, sözkonusu repliğin amacı göz önüne alınarak,ATV televizyonu hakkındaki şikâyetin yersizolduğu sonucuna ulaşmıştır. Tüm bu sebeplerle, Türkiye SakatlarKonfederasyonu adına Genel Sekreter RıfatEmekçi tarafından, ATV Televizyonu’ndayayınlanmakta olan “Hayat Devam Ediyor”isimli dizi filmin 18.11.2011 günü akşamındayayınlanan ilk bölümü hakkındaki şikâyetbaşvurusunda, oyçokluğuyla “flikâyetinyersizli¤ine” karar verilmiştir.

(Karar No: 2011/50)----------------------Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

Basın Konseyi, Türkiye SakatlarKonfederasyonu Genel Sekreteri RıfatEmekçi’nin ATV Televizyonu’nda yayınlanan“Hayat Devam Ediyor” isimli televizyon dizisihakkındaki şikâyetle ilgili olarak aşağıdakikararı vermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹:Rıfat EmekçiTürkiye Sakatlar Konfederasyonu

fi‹KAYET ED‹LENLER:ATV Televizyonu

fi‹KAYET KONUSU: Türkiye Sakatlar Konfederasyonu GenelSekreteri Rıfat Emekçi, Basın Konseyi’neyapmış olduğu 22.11.2011 tarihli yazılıbaşvuruda, ATV Televizyonu’ndayayınlanmakta olan “Hayat Devam Ediyor”isimli dizi filmin 18.11.2011 günü akşamındayayınlanan ilk bölümünün bir sahnesinde,fiziksel engelli bir karaktere karşı aşağılayıcısözler kullanıldığını ve bu durumun BasınMeslek İlkeleri’ni ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Şikâyete konu dizinin 1. Bölümü,18.11.2011 tarihinde yayınlanmış olup, bubölümün 112. Dakikasında, töre cinayetiişlemesi istenilen fiziksel engelli bir gencehitaben söylenen “Eğer sakatım diyorsanonu bilemem. Şimdiye kadar yarımdın. Şimditam erkek olmak istiyorsan bu pisliğitemizlersin. Diyeceğim bu kadar” şeklindekisözler sarf edilmiştir. Şikâyetçi TürkiyeSakatlar Konfederasyonu Genel SekreteriRıfat Emekçi ise dizide geçen bu sözler ileözürlülerin aşağılandığını ve özürlülere karşıayrımcılık uygulandığını ileri sürmektedir.Şikâyetçi ayrıca, özürlülere karşı yapılanayrımcılık suçları ceza yasamızda suç teşkiletmekte ve bu suçu işleyenlerincezalandırıldığını ve ATV’de yayınlanan budizi ile ilgili Basın Konseyi tarafından alınacakolan kararın, bundan sonraki bu türuygulamalara önleyici olarak örnek teşkiledeceğini belirterek, gereğinin yapılmasınıtalep etmiştir.

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI:ATV Televizyonu adına Yasin Yavuz’a

Sibel K. hakkında soruşturma başlatıldığıifade edilmiştir. Şikâyetçi, Basın Konseyi’ne yapmışolduğu şikâyet başvurusunda, söz konusuhaberlerin eksik, yanlış be haksız bilgileriçerdiğini, haberle ilgili bilgisinebaşvurulmadığını, üstelik adına ve fotoğrafınaaçıkça yer verildiğini ve suçlu ilan edildiğiniifade etmiştir. Olayın gelişim şeklini ayrıntılıolarak açıklayan şikâyetçi, bu konuda sabahGazetesi’ne gönderdiği ihtarnamenin deyayınlanmadığını ve kendisinin gerçekolmayan haberler nedeniyle yıpratıldığını vemağdur edildiğini belirtmiştir. Şikayetçi bugerekçelerle, şikayet konusu haberlerin BasınMeslek İlkeleri’nin, 3., 4. 6., 9. 10. 12. 13.Ve 16. Maddelerinin ihlal edildiğini ilerisürmüştür.

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI: Sabah Gazetesi Sorumlu Yazı İşleriMüdürü Yusuf Yazıcıoğlu ve Sabah GazetesiMuhabiri Mesut Altun’a şikâyetle ilgili bilgiveren Genel Sekreterlik mektubu 21 Aralık2011 tarihinde, kargo ile gönderilmiş, kargoşirketi tarafından mektubun teslim alındığıbilgisi Adem Özer olarak bildirilmişse detaraflardan herhangi bir yanıt gelmemiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ: Basın Konseyi Yüksek Kurulu 4 Ocak2012 tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.

Şikâyetin konusunu Sabah Gazetesi’nde26.11.2011 tarihinde yayınlanan ÖğrenciyeTuvalet İşkencesi” ve 01.12.2011 tarihindeyayınlanan “Öğrenciye tuvalet izni vermeyenöğretmene soruşturma açıldı” başlıklıhaberler oluşturmaktadır. Bu haberlerde, öğretmeninin tuvaletegitmesine izin vermemesi nedeniyle okuldaaltına kaçırdığı iddia edilen bir ilkokulöğrencisinin yaşadığı bu durum, öğretmenihedef alan bir üslupla kamuoyuna aktarılmışbulunmaktadır. Ancak bu haber sonrasındayaşanan gelişmeler incelendiğinde, haberiçeriğinin gerçeği yansıtmadığına ilişkinbirtakım belirlemeler ortaya çıkmaktadır. Bukapsamda, bu olaya ilişkin olarak İl MilliEğitim Müdürlüğü tarafında yaptırılanincelemede, bu olayın ders esnasındameydana gelmediği, öğretmenden hiçbir izintalebinde bulunulmadığı ve olayı öğrenenöğretmenin öğrencinin velisini arayarakdurumdan haberdar ettiği, velinin de okulagelip çocuğunu okuldan aldığı ve bu sıradaöğretmen ile veli arasında hiçbir gerginlikyaşanmadığı gibi hususlar tespit edilmiştir.

Şikayet konusu haberler hazırlanırken,haberde hedef alınan taraf olan şikayetçiSibel Coşkun kınalı ile hiçbir şekilde irtibatkurulmadığı, konu ile ilgili olarak kendisinesöz hakkı verilmediği ve tek taraflı olarak buhaberin kaleme alındığı ortaya çıkmaktadır.Yine şikayetçi tarafından Basın Konseyi’neulaştırılan Pendik 3. Sulh cezaMahkemesi’nin 2011/1219 sayılı kararındada, şikayet konusu ilk haber ile ilgili olaraksabah Gazetesi’ne gönderilen tekzipmetninin yayınlanmadığı tespit edilerek,Basın Kanunu’nun 14. Maddesi uyarınca butekzibin yayınlanmasına karar verildiğigörülmektedir. Bu nedenle, Sabah Gazetesi’nin26.11.2011 tarihli nüshasının 5. Sayfasında“Öğrenciye Tuvalet İşkencesi” ve 01.12.2011tarihli nüshasının 28. Sayfasında “Öğrenciyetuvalet izni vermeyen öğretmene soruşturmaaçıldı” başlıklarıyla yayınlanan haberler ile,Basın Meslek İlkeleri’nin;- "Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiris›n›rlar›n›n ötesinde küçük düflüren,afla¤›layan veya iftira niteli¤i tafl›yanifadelere yer verilemez" şeklindekidördüncü,

- “Soruflturulmas› gazetecilik olanaklar›içinde bulunan haberler,soruflturulmaks›z›n veya do¤rulu¤unaemin olunmaks›z›n yay›nlanamaz”şeklindeki altıncı ve- “Bas›n organlar›, yanl›fl yay›nlardankaynaklanan cevap ve tekzip hakk›nasayg› duyarlar” şeklindeki on altıncımaddelerinin ihlal edildiği sonucunaulaşılmıştır. Bu verilerin ışığında, 26.11.2011 tarihinde“Öğrenciye Tuvalet İşkencesi” ve 01.12.2011tarihinde “Öğrenciye tuvalet izni vermeyenöğretmene soruşturma açıldı” başlıklıhaberleri ile Basın Meslek İlkeleri’nin 4. ve6. Maddelerini ihlal eden Sabah GazetesiMuhabiri Mesut Altun’un oyçokluğuyla“k›nanmas›na”; bu haberlere ilişkin olarakşikâyetçi tarafından yapılan “tekzip”başvurusunu yayınlamaktan imtina ederekBasın Meslek İlkeleri’nin 16. Maddesini ihlaleden Sabah Gazetesi’nin ise oybirliğiyle“uyar›lmas›na” karar verilmiştir.

(Karar No: 2011/51-52)----------------------Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

Basın Konseyi, Sabah Gazetesi ve SabahGazetesi Muhabiri Mesut Altun hakkındakişikâyetle ilgili olarak aşağıdaki kararıvermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹:Sibel Coşkun Kınalı

fi‹KAYET ED‹LENLER:1) Sabah Gazetesi2) Mesut AltunSabah Gazetesi Muhabiri

fi‹KAYET KONUSU: Şikayetçi Sibel Coşkun Kınalı, BasınKonseyi’ne yapmış olduğu 13.12.2011 tarihliyazılı şikayet başvurusunda, SabahGazetesi’nin 26.11.2011 tarihli nüshasının5. Sayfasında “Öğrenciye Tuvalet İşkencesi”ve 01.12.2011 tarihli nüshasının 28.Sayfasında “Öğrenciye tuvalet izni vermeyenöğretmene soruşturma açıldı” başlıklıhaberler ile, Basın Meslek İlkeleri’nin ihlaledildiğini ileri sürmüştür. Şikâyet konusu haberlerden ilki,26.11.2011 tarihli Sabah Gazetesi’nde“Öğrenciye tuvalet işkencesi” başlığıylayayınlanmıştır. Bu haberde, özetle, İstanbulPendik’te Yıldırım Beyazıt İlkokulu’nda, 10Kasım’da 9 yaşındaki A.Y.’nin ders sırasındaöğretmeni Sibel coşkun Kınalı’dan tuvaletegitmek için izin istediği, ancak öğretmenininizin vermemesi üzerine öğrencinindayanamayarak altını pislettiği, bununüzerine öğretmenin öğrencinin annesiniarayarak çocuğunu okuldan almasını istediğibelirtilmiştir. Okula gelen öğrencininannesinin, öğretmeninin izin vermemesisonucu bu durumun ortaya çıktığınıöğrenmesi üzerine, okul müdürüylegörüşerek çocuğunun başka sınıfa alınmasıistediği, bu talebin kabul edilmemesi üzerinebir dilekçe ile okul idaresini Milli EğitimBakanlığı’na şikâyet ettiği belirtilmiştir.Haberin sonunda, annenin 11 gündürçocuğunu okula göndermediği, çocuğundevamsızlık yüzünden sınıfta kalabileceğiancak okul müdürünün de rehberlik servisinidevreye sokarak bu işi çözeceklerini söylediğibelirtilmiştir. Şikayet konusu diğer haber ise SabahGazetesi’nin 01.12.2011 tarihli nüshasında“Tuvalet izni vermeyen öğretmenesoruşturma” başlığı ile yayınlanmıştır. Buhaberde özetle, yukarıda belirtilen olayla ilgiliolarak, ailenin şikâyeti üzerine öğretmen

kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayanmüvekkilinin peşinen suçlu ilan edildiğini vebu suretle müvekkiline yargısız infazyapıldığını ileri sürmüştür. Habere konuolayların gelişimini kendi açılarından izaheden Av. Çiğdem Çakır, sonuç olarak VatanGazetesi’nin bu haberinin müvekkilinin kişilikhaklarını ihlal ettiğini ve Basın Meslekİlkeleri’ne aykırı olduğunu belirtmiş ve buhaber nedeniyle Grekli yasal işlemlerinyapılmasını talep etmiştir.

fi‹KAYET ED‹LEN‹N YANITI:Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmailTurgut Yuvacan ve Vatan Gazetesi MuhabiriElif Altın’a şikâyetle ilgili bilgi veren GenelSekreterlik mektubu 14 Aralık 2011 tarihinde,kargo ile gönderilmiş, kargo şirketi tarafındanmektubun teslim alındığı bilgisi Selçuk Bilginolarak bildirilmişse de taraflardan herhangibir yanıt gelmemiştir.

DE⁄ERLEND‹RME VE SONUÇ:Basın Konseyi Yüksek Kurulu 4 Ocak 2012tarihli toplantısında dosyayı ele alarakaşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır.Şikâyetin konusunu, Vatan Gazetesi’nde02.11.2011 tarihinde manşetten verilen“Savcıya suçüstü” başlıklı haber ile gazetenin19. Sayfasında “Savcıya rüşvetten 18 yılistendi” başlıklı haber içeriği oluşturmaktadır.Bu haber, objektif bir gözledeğerlendirildiğinde, ceza soruşturmasınıyürütmekle görevli olan bir cumhuriyetsavcısının, bakmakta olduğu bir dosyada,şüpheli hakkında salıverme kararı vermekiçin rüşvet aldığı iddiası haberleştirilmiş olup,yargı erkinin süjelerinden biri olan bir kamugörevlisi hakkında ortaya konulan bu denliciddi ve vahim bir iddianın, haber değeritaşıdığı ve bilgilenme hakkının bir sonucuolarak kamuoyuna duyurulmasının gerekliliğitartışmasız bir şekilde ortadadır.Bu açıdan, inceleme konumuzun esasını ise,bu haberin okuyucuya aktarılması esnasında,haberde kullanılan anlatım dilinin ve üslubun,habere konu olan bireyin/bireylerin kişilikhaklarını ihlal edip etmediği noktasındaodaklanmaktadır. Basının haber vermehakkını kullanırken, bireylerin kişilik haklarınıihlal edip etmediklerine ilişkin sınırlarınbelirlenmesine ilişkin olarak gerek Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi gerekse TürkYargıtayı tarafından benimsenmiş objektifölçütler bulunmakta olup, Basın KonseyiYüksek Kurulu’nun daha önce vermiş olduğupek çok kararda da bu ölçütler göz önündetutulmak suretiyle, konunun çözümlenmesiyoluna gidilmiştir.Somut olayda, şikâyete konu haberi buölçütler açısından irdelediğimizde, bu haberinyukarıda belirttiğimiz veçhile “kamu yararı vekamusal ilgi” özelliği taşıdığı, halen sürmekteolan bir ceza soruşturmasını yansıtması

nedeniyle “gerçeklik” ve “güncellik” koşullarınıda yerine getirdiği kuşkusuzdur.Ancak, söz konusu haber, “haberin konusuile ifade biçimi arasındaki fikri bağlılık” ölçütüyönünden ise, ayrıca değerlendirilmelidir.Çünkü, her ne kadar, şikayet konusu haberindetaylarının, gazetenin 19. Sayfasında“Savcıya rüşvetten 18 yıl istendi” başlığıylaokuyucuya aktarılması sırasında, oldukçaözenli bir anlatım dili kullanılmış ve haberekonu olan kişi hakkında peşin hükümlü birifade kullanılmaksızın, yalnızca bir iddianınhaberleştirilmesi yoluyla konunun okuyucuyaaktarılmasına dikkat edilmiş ise de; haberingazetenin anasayfasından verilmesi sırasında,aynı dikkat ve özenin gösterilmediği tespitedilmektedir. Gerçekten, büyük puntolarla“Savcıya suçüstü” manşeti ile anasayfayataşınan haberde kullanılan “Çete yöneticisininkokainle yakalanan yeğenini 25 bin lira rüşvetkarşılığı serbest bırakan Bakırköy SavcısıNejat Çakır’ı HSYK görevden uzaklaştırdı”şeklindeki alt başlık ile bir iddianınhaberleştirilmesi değil, peşin hükümlü olarakverilmiş bir yargının okuyucuya duyurulduğugörülmektedir. Oysa ki, habere konu olayhenüz soruşturma evresinde olup, bahsekonu savcının gerçekten böyle bir rüşvetolayına karışıp karışmadığı henüz yargıyoluyla açıklığa kavuşturulmuş değildir. Bunedenle, bu haber ile habere konu kişinin,kişilik haklarının ihlal edildiği kuşkusuzdur.Benzer bir peşin hükümlü yaklaşım, haberinana sayfadaki devamına da egemen olup,burada bir iddianın haberleştirilmesinin ötesinegeçen ve masumiyet karinesini kesin suretteihlal eden bir durum söz konusudur. Bu nedenle, Vatan Gazetesi’nde 02.11.2011tarihinde manşetten verilen “Savcıya suçüstü”başlıklı haber ile, Basın Meslek İlkeleri’nin;- "Kiflileri ve kurulufllar›, elefltiri s›n›rlar›n›nötesinde küçük düflüren, afla¤›layan veyaiftira niteli¤i tafl›yan ifadelere yerverilemez" şeklindeki dördüncü,

- Suçlu oldu¤u yarg› karar›ylabelirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilanedilemez” şeklindeki dokuzuncu maddelerininihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.Bu verilerin ışığında, , Vatan Gazetesi’nde02.11.2011 tarihinde manşetten verilen“Savcıya suçüstü” başlıklı haber nedeniyle,Vatan Gazetesi ve Vatan Gazetesi MuhabiriElif Altın’ın “uyar›lmalar›na” oybirliğiyle kararverilmiştir.

(Karar No: 2011/53-54)----------------------

Not: Basın Konseyi Sözleşmesi ve ÇalışmaKuralları gereğince, hakkında şikâyettebulunulan medya grubu veya gazeteciyleilişkisi olan Yüksek Kurul üyeleri,görüşmelerde oy kullanamazlar.

Basın Konseyi, Vatan Gazetesi ve VatanGazetesi Muhabiri Elif Altın hakkındakişikâyetle ilgili olarak aşağıdaki kararıvermiştir.

KARAR

fi‹KAYETÇ‹:Av. Çiğdem Çakır (Nejat Çakır vekili)

fi‹KAYET ED‹LENLER:1) Vatan Gazetesi2) Elif Altın (Vatan Gazetesi Muhabiri)

fi‹KAYET KONUSU: Şikâyetçi Nejat Çakır vekili Av. ÇiğdemÇakır, Basın Konseyi’ne yapmış olduğu14.11.2011 tarihli yazılı şikâyet başvurusunda,Vatan Gazetesi’nin 02.11.2011 tarihlinüshasının ana sayfasında, muhabir Elif Altınimzası ile yayınlanan “Savcıya Suçüstü”başlıklı haber ile Basın Meslek İlkeleri’ninihlal edildiğini ileri sürmüştür. Şikâyet konusu haber, 02.11.2011 tarihliVatan Gazetesi’nin ana sayfasında “SavcıyaSuçüstü” başlığı ile yayınlanmış, haberindetayları ise gazetenin 19. Sayfasında“Savcıya rüşvetten 18 yıl istendi” başlığıylaokuyucuya aktarılmıştır. Şikâyet konusuhaberde, ilk olarak ana sayfada, çeteyöneticisinin kokainle yakalanan yeğenini 25bin lira rüşvet karşılığı serbest bırakanBakırköy Savcısı Nejat Çakır’ı HSYKgörevden uzaklaştırdı, şeklinde bir alt başlıkkullanılmıştır. Sonrasında özetle, “İstanbul’dayol kontrolü yapan polis, çete lideri MahmutÇelik’in yeğeni M. Suat Çelik’i (17) 31 paketkokainle yakaladı. Çete yöneticilerindenUbeydullah Çelik’in, avukatıyla yaptığı“Çıkarılacağı savcıyı tanıyorum, adamlairtibata geçtim” sözleri dinleme yapan polisiharekete geçirdi. Çeteden tahliye için 25 binlira istediği iddia edilen Bakırköy Savcısı NejatÇakır izlemeye alındı. Mahmut Çelik’in avukatıİlker Dağlı ile Bahçelievler’de buluşup parayıalan Çakır, 24 saat sonra önüne gelenşüpheliyi bıraktı. HSYK’nın soruşturma açtığısavcı Sivas’a sürüldü” ifadelerine yerverilmiştir. Gazetenin 19. Sayfasında “Savcıyarüşvetten 18 yıl istendi” başlığıyla verilenhaber detayında ise, yukarıda özetlenensürece ilişkin yaşanan gelişmeler ayrıntılarıile açıklanmış ve yaşanan bu gelişmelereilişkin olarak “Suçlamaları reddetti” alt başlığıaltında şüpheli savcı Nejat Çakır’ın üzerineatılı suçlamaları reddeden açıklamalarına dayer verilmiştir. Şikâyetçi Nejat Çakır vekili Av. ÇiğdemÇakır, kapsamlı şikâyet dilekçesinde, sözkonusu haberin müvekkili aleyhinde yanıltıcıve gerçeğe aykırı bir yayın niteliği taşıdığını,masumiyet karinesini ihlal edilerek hakkında

hepsi birer "örgüt üyesi" ve "terörist" olarakgösterilen gazetecilerin, hangi eylemleriylebu sıfatları hak ettiklerinin bir türlü izahedilememesi? Gazetecilerle ilgiliiddianameler didik didik edildiğinde dahi,hiçbir gazetecinin silahla, bombayla, suikastleveya terörist örgüt faaliyetiyle ilintili olabilecekherhangi bir "EYLEM"leilişkilendirilememesi..! Onca haksız ithamve karalamadan sonra, tutuklu gazetecilereiddianamelerde yöneltilebilen yegane"eylem"in, yazı yazmak ve telefonlakonuşmaktan ibaret olması..! Buradan bir kez daha soruyoruz,mızrakçuvala bir türlü sığmayınca, önce SayınBaşbakan tarafından daha önce "polis veasker katili", son olarak da AB Bakanı SayınEgemen Bağış tarafından da "tecavüzcü"olarak ilan edilen bu tutuklu gazeteciler,halen cezaevinde tutulmalarını gerektirecekhangi "EYLEM"leri gerçekleştirmişlerdir?

GAZETEC‹LERE ÖZGÜRLÜKPLATFORMU, S‹YASAL ‹KT‹DARINUZANTISI OLARAK HAREKET EDENANADOLU AJANSI YÖNET‹M‹N‹N,TÜRK‹YE GAZETEC‹LER SEND‹KASIÜYELER‹NE VE ÖZELL‹KLE SEND‹KABAfiKANI ERCAN ‹PEKÇ‹'YEUYGULADI⁄I BASKIYA "SUÇ‹fiL‹YORSUNUZ" D‹YEREK SERT TEPK‹GÖSTERD‹.

Gazetecilere Özgürlük Platformu DönemBaşkanı ve Basın Konseyi Başkanı OrhanBirgit'in imzasını taşıyan açıklamada şuifadelere yer verildi: Türkiye'de gazetecilere karşı son yıllardaasimetrik bir artışla uygulanan göz altınaalma, tutuklama, işsiz bıraktırma benzerihukuksuz uygulamaları karşı, özellikleGazetecilere Özgürlük Platformu çatısıaltında girişilen hak ve özgürlükmücadelesinde Türkiye GazetecilerSendikası'nın (TGS) çok özel ve anlamlı biryeri vardır. Özellikle TGS'nin idealist BaşkanıSayın Ercan İpekçi bu mücadeleyi tamanlamıyla sahiplenmiş ve tüm zamanını,emeğini, mesaisini meslektaşlarının uğradığıhaksızlıklarla mücadele etmeye adayarak,günümüzde yaşanan bu hak ve özgürlükmücadelesinin simge ismi olmuştur. Öyle ki, herkes gündelik hayatuğraşılarına devam ederken, TGS BaşkanıSayın Ercan İpekçi'yi bir gün Diyarbakır'datutuklu gazeteci Bedri Adanır'ı ziyaretederken, bir başka gün cezaevindekigazetecilerin yazılarından oluşan "tutuklugazete"yi çıkartmak için koşuştururken, diğerbir gün Çağlayan Adliyesi'nde Oda Tvdavasından tutuklu gazetecilere destek içinduruşmalarını izlerken, yine bir günKırşehir'de hukuka aykırı olarak "meslektenmen" cezası almış meslektaşına destekolurken, bir başka gün Brüksel'de AvrupaKomisyonu'nda Türkiye'de gazetecilikmesleğinin karşılaştığı büyük zorluklarıuluslar arası kamuoyu ile paylaşırken veyine ertesi gün ise Silivri Cezaevi'nde tutuklu

gazetecilerin duruşmalarını izlerken veyaonları cezaevinde ziyaret ederken görmekartık hiçbirimizi şaşırtmamaktadır. ÇünküTGS Başkanı Sayın Ercan İpekçi bu işekelimenin tam anlamıyla "baş koyan" vemeslektaşlarının hak ve özgürlükmücadelesini hayatının yegane temel uğraşıhaline getirmiş bir anıt insandır. Ancak, bu anıt insanın olağanüstü hakve özgürlük mücadelesi biz dostları vemeslektaşlarını onurlandırırken; gazetecileretüm bu zulümleri reva gören başta siyasaliktidar olmak üzere tüm muktedirleri vezulümdarları ise fazlasıyla rahatsızetmektedir. Nitekim bugün anlaşıldığı üzere, bumuktedirler yaptıkları haksızlıkları vezulümleri ortaya çıkartan ve gerek ulusalgerekse uluslararası kamuoyu nezdindetartışılmasına yol açan Sayın Ercan İpekçi'yietkisiz hale getirmek için, ince bir planısahneye koymuşlardır. Bu amaçla ilk olarakSayın Ercan İpekçi'nin görev yaptığı bir devletkurumu olan Anadolu Ajansı'nın başınasiyasal iktidar tarafından "özel görevli" yenibir yönetim getirilmiş ve bu yönetim ilkgünden itibaren TGS üyeleri üzerinde birbaskı rejimi uygulayarak, TGS Yönetiminive özellikle TGS Başkanı Sayın Ercanİpekçi'yi susturmak üzere harekete geçmiştir. Bir devlet kurumu olan Anadolu Ajansı'nınsiyasal iktidar güdümündeki yeni yönetiminin,TGS Üyelerini sendikasızlaştırmak üzereuyguladığı bu ağır baskılar, GazetecilereÖzgürlük Platformu tarafından da endişeyleizlenmiş ve bu durum son olarak 20 Şubat2012'de GÖP Dönem Başkanlığı tarafındanyapılan TGS Yönetimi'ne ve TGS BaşkanıSayın Ercan İpekçi"ye Destek Açıklamasıile de dile getirilmiştir. Belirtelim ki, AnadoluAjansı'nın TGS üyelerine karşı giriştiğihukuksuzluklar ulusal düzeyde olduğu kadaruluslar arası düzeyde de tepki ilekarşılanmaktadır. Bu bağlamda son olarak9 Mart 2012'de Avrupa GazetecilerFederasyonu (EFJ) tarafından yapılanaçıklamada, Sayın TGS Başkanı Ercanİpekçi'ye tam destek verilerek, siyasaliktidarın uzantısı şeklindeki Anadolu Ajansıyönetiminin TGS üyeleri üzerinde uyguladığıbaskılara ve sendika karşıtı uygulamalaraderhal son verilmesi istenmiştir. Bir kez dahayineleyelim ki, siyasal iktidarın talimatıylahareket eden Anadolu Ajansı yönetiminin,TGS üyelerine karşı giriştiği sendika karşıtı,baskıcı uygulamalar işyerinde çalışmabarışını tehdit ettiği gibi; aynı zamanda T.C.Anayasası'nın 51. Maddesinde düzenlenen"sendika hakkı"nı ihlal eden ve Türk CezaKanunu'nun 118. Maddesi uyarınca "sendikalhakların kullanılmasını engelleme" suçunuoluşturan hukuk dışı faaliyetlerdir.Anadolu Ajansı yönetimin bu baskıcı vehukuka aykırı girişimlerine karşı, GazetecilereÖzgürlük Platformu olarak, TürkiyeGazeteciler Sendikası Yönetiminin ve TürkiyeGazeteciler Sendikası Başkanı Sayın Ercanİpekçi'nin sonuna kadar destekçisiolduğumuzu bir kez daha tüm kamuoyunaduyurmayı onurlu bir görev biliyoruz.

Sayın Başbakan'ın halen cezaevindebulunan 105 gazeteciyle ilgili olarak ciddibilgi hatalarıyla dolu konuşmasını büyük birüzüntüyle izledik. Cezaevindeki gazetecilerekarşı soyut, haksız ve mesnetsiz ithamlargirişilen "itibarsızlaştırma" çabalarının siyasaliktidar nezdinde, artık tam bir "idari pratik"haline gelmiş olması, demokratik bir rejimdeasla kabul edilemez bir durumdur. Siyasal iktidarın, gazetecilerinyargılanmakta olduğu davalara ilişkin,kendisini yargı organının da başı sayarak,başta yargı bağımsızlığı, masumiyet karinesi,adil yargılanma hakkı gibi hukukun temelevrensel ilkelerini hiçe sayan, hukukunüstünlüğünü ayaklar altına alan bu diktatöryeltavrı, bir yandan insan hakları ve demokrasikültürünün iktidarın bilinçaltında nasıliçselleştirilemediğini ortaya koyarken, diğeryandan ise, Türkiye'nin 2012 yılı DünyaBasınÖzgürlüğü İndeksi'nde neden 148. Sırayakadar gerilediğinin ipuçlarını da ortayakoymaktadır. Basın özgürlüğüne ilişkin evrensel verileredeğinmişken, Sayın Başbakan'ın, devletadamı ciddiyeti ile asla bağdaşmayan vahimbilgi yanlışlarına da kısaca vurgu yapmakgerektiğini düşünüyoruz. Sayın Başbakan,Türkiye'deki tutuklu gazetecilere ilişkin olarak,Amerikan Gazetecileri Koruma Komitesi'nin(CPJ) açıkladığı rakamı belirtiyor, ancaknedense aynı CPJ'nin bu rakamın nihai vesınırlayıcı olmadığı yönündeki uyarısını vedaha önemlisi CPJ'nin Türkiye'de ifadeözgürlüğünün ağır baskı altında olduğugerekçesiyle kendisine gönderdiği22.12.2012 tarihli eleştiri mektubunuunutuyor. Yine Sayın Başbakan, siyasaliktidar olarak çok yakın ilişkiler içindeoldukları, Avrupa Güvenlik ve İşbirliğiTeşkilatı'nın (ESCO) Medya Özgürlüğütemsilcisi Sayın Dunja Mijatoviç'in bizzatkendi yardımcısıyla görüşerek, Türkiye'dekibasın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılarason verilmesi yönündeki ısrarlı açıklamalarınıda nedense hatırlamıyor. Aynı şekilde, SayınBaşbakan, -başta değindiğimiz üzere-Türkiye'nin Sınır Tanımayan MuhabirlerÖrgütü'nün (RSF) 2012 yılı Basın Özgürlüğüİndeksi'nde 148. Sıraya gerileyerek,Avrupa'nın ifade özgürlüğü konusunda engeri kalmış ülkesi konumuna düşmesikonusunu nedense hiç gündemine almıyor.Oysa bilginin evrenselleştiği günümüzdünyasında, tüm bu gelişmeler gözlerdenuzak tutulmaya çalışılsa da, hiçbir şekildegizlenemiyor. Mızrak bir türlü çuvalasığmıyor..! Nihayet, Sayın Başbakan'ın haksızsuçlamalarla cezaevine tıkılan gazetecilereyapılan bu zulmü meşrulaştırmaya yönelikaçıklamaları ise, ülkemizin geleceği adınabizleri gerçekten endişeye sevk ediyor. Birkere Sayın Başbakan'ın gazetecilik mesleğini"sarı basın kartı" sahipliğine indirgeyenyaklaşımı, aslında kendisinin vedanışmanlarının gazetecilik mesleğinianlamaktan ne denli uzak olduğunu ortayakoyuyor. Ancak daha da önemlisi, SayınBaşbakanın elindeki uzun listede hemen

ADEM AYTENAL‹ RIZA KOÇBEHÇET AKDOĞANBÜLENT KAVUKENGİN KÖKLÜÇINAR

EKREM KARA‹SMA‹LO⁄LULÜTFİ AKDOĞANTAMER ATABARUTTURGUT KAZAN

Ocak - fiubat 2012Özgür Bas›n 16