nereye sayı 1
DESCRIPTION
Merhaba sevgili okuyucularımız Büyük bir sevinç ve heyecanla dergimizin ilk sayısını sizlere sunuyoruz. Anadolu’da üretilen bilgi sayesinde insanlık tarihinde yeni ufuklar açı lı rken, ülkemiz arkeolojisinin bilimsel saygınlıgı da giderek artmakta. Buna ragmen bugünün Türkiye’sinde Hasankeyf sulara gömülmeyi bekliyor. AVM insaatları antik yerlesimlerin üstüne umarsızca dikiliyor. Bilim insanları yapı lan tahribatlara karsı , kültür mirasımızı koruyabilmenin, onu “kesfetmekten” daha zor oldugunu her konusmalarında söylüyor. Nereye Dergisi iste böyle çeliskilerin içinde insanlara bir mum daha yakmak için gönüllü ve her ay ücretsiz olarak sizlerle bulusacak. Iste ilk sayımızla karsınızdayız. Geçmisin izinde, doganın kucagında sonsuz bir yolculuk bu.TRANSCRIPT
10
19
33
41
HASANKEYF
TRİPOLİS
3 GÜZELLER
ARKEOLOJİKTAHRİBAT
VEKORUMA
10
19
33
41
47
59
65
71
HASANKEYF
TRİPOLİS
3 GÜZELLER
ARKEOLOJİKTAHRİBAT
VEKORUMA
PEDALIMDA 5 ÜLKE
BUKOLEON SARAYI
SİNGAPUR
ŞEHİR MÜZESİ
EDİTÖRÜNNOTU
Merhaba
İLKMerhaba sevgili okuyucularımız,
Büyük bir sevinç ve heyecanla dergimizin i lk sayısını sizlere sunuyoruz.
Yaşadığımız coğrafyanın, insanlığın gel işiminde ve dünya kültürlerinin
ortaya çıkmasında önemli rolü olduğunu, i lkokuldan beri stratej ik bir
noktada bulunduğumuzu her zaman söylemişlerdir. Yalnız bu söylem o
kadar sıradanlaşmıştı r ki artık kimse bunun neden söylendiğini bi le
sorgulamaz olmuştur. Buna karşı l ık Anadolu ve onun dünya kültür tarihi
içindeki yeri i le i lgi l i kaynakların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bütün
özverisiyle ve imkansızl ıklara rağmen arkeoloj iye gönül vermiş bil im
insanları i le de ilerlemesi devam edecektir.
Anadolu’da üreti len bilgi sayesinde insanlık tarihinde yeni ufuklar açı l ı rken,
ülkemiz arkeoloj isinin bi l imsel saygınl ığı da giderek artmakta. Buna rağmen
bugünün Türkiye’sinde Hasankeyf sulara gömülmeyi bekliyor. AVM
inşaatları antik yerleşimlerin üstüne umarsızca diki l iyor. Bil im insanları
yapı lan tahribatlara karşı , kültür mirasımızı koruyabilmenin, onu
“keşfetmekten” daha zor olduğunu her konuşmalarında söylüyor.
Nereye Dergisi işte böyle çelişki lerin içinde insanlara bir mum daha yakmak
için gönüllü ve her ay ücretsiz olarak sizlerle buluşacak. İşte i lk sayımızla
karşınızdayız.
Geçmişin izinde, doğanın kucağında sonsuz bir yolculuk buX
TOLGA CANDUR
Yayın Yönetmeni
Tolga [email protected]
Editöryal Servis
Haber ve Çeviriler
Uğur Can UludağFotoğraf
Hüseyin TutkunAraştırma
Eylem ÖzdemirMuhabir Temsilcisi
Deniz Berk Bulak
Reklam ve Halkla İlişkiler
Uğur Uslu
Tasarım
Tolga CandurÖzgün Günyar
Kapak Görseli
Tripolis Kazı Arşivi
Yazınsal ve Görsel Katkıda
Bulunanlar
Yrd. Doç. Dr. Bahadır DumanHüseyin AdıbelliErdem GürsesOzan Yıldırım
Umut Furkan ÇıtakSinan ÖzcanSelin Çildir
Soner Sarıhanİnci Sarıhan
İ letişim
[email protected]://www.facebook.com/nereyetravelhttps://www.facebook.com/nereyedergisi
https://twitter.com/NereyedergisiTel: 0536 383 18 42
Kasım // 201 3
NEREYE 4
HABERLERTRAKYA'DAHURRİ İZLERİBulduğumuz iki figürin çok
tipik erken Hitit ve Hurri
dönemine ait diyebildiğimiz
heykelcikler
üçükçekmece GölüKhavzasında devam eden
‘Bathonea’ kazısında Hurri lerin
İstanbul’da izlerine rastlandı .
Hitit çekirdek bölgesi ve çevresi
dışında izlerine neredeyse hiç
rastlanmayan Hurri lerin bu
bölgeye bir koloni kenti kurma
amaçlı mı yoksa yayı lma amaçlı
mı yerleştiklerini çalışmalar bize
gösterecek. Kazı ekibi
tarafından yı l ın en önemli keşifi
olarak nitelendiri len figürinler
tarih bi lgi lerimizi değiştirecek
gibi görünüyor. İki figürin,
bitümen, kalay buluntuları ve
seramik parçaları M.Ö. 1 800’lü
yı l lara Hurri dönemine
tarihleniyor. Bitümen sadece
Mezopotamya’da çıkıyor ve
gemilerin su geçirgenl iğini
engell iyor. Bazil ikal tipte bir dini
yapının temelleri kazı l ı rken
bulunan Hurri tipi tanrıça
heykelciği, 5.4 cm boyunda ve
1 4 gram. Tunçtan ve özel kalıpla
üreti ldiği sanı lan heykelcik
yüzyı l lar içinde korozyona
uğramış. İkinci heykelcik ise 6.1
cm boyunda, 11 gram. Erkek tanrı
heykeli de döküm tekniğiyle üreti lmiş.
Küçükçekmece Gölü etrafında
kazı lar 2007 yı l ında yüzey
araştırmasıyla başladı . Çalışma, Kültür
ve Turizm Bakanlığı ’nın izni ve
İstanbul Vali l iği ’nin maddi desteğiyle
2009’da Bakanlar Kurulu kararıyla Yrd.
Doç. Şengül Aydıngün başkanlığında
bil imsel kazı lara çevri ldi . Dört yı lda
İstanbul’un bil inmeyen pek çok önemli
yapısı i le aydınlanmayı bekleyen
konular gün ışığına çıkarı ldı .
Yrd. Doç. Şengül Aydıngün konu ile
i lgi l i olarak şunları söyledi.
Yunanistan’da Mikenler, Akalar, Batı
Anadolu’da Arzava, Orta Anadolu’da
Hititler, Güneydoğu’ya doğru Hurri ler,
Asurlar, Mısır devletlerinin bulunduğu
bir dönem M.Ö. 2000 ve bu döneme
ait İstanbul’da hiçbir iz yok. Kronoloj ik
olarak karanlık bir dönem var.
Bulduğumuz iki figürin çok tipik erken Hitit
ve Hurri dönemine ait diyebildiğimiz
heykelcikler. İstanbul’da i lk defa bu
döneme ait heykelcikler bulundu. Hitit
izleri en batıda İzmir ve Troya’da ele
geçmişti , Trakya’da ilk defa bulundu. İki
figürinin yanında Mezopotamya kaynaklı
M.Ö. 2000’l i başka izler de görüyoruz.
Özell ikle bitümen topluluğu ele geçti, bazı
kaplarda kalay bulundu. Butimen ham
zifttir, Mezopotamya kökenli . Kalay da
Asurlular tarafından Uzakdoğu’dan
getiri ldi ve Anadolu’ya ihraç etti ler.
H
5 NEREYE
LONDRA'DA ROMA İMPARATORLUKKARTALI BULUNDUondra'da bir nehir yatağının ıslahı çalışmalarında farkLedilen ve arkeologlar tarafından kazı çalışmaları
başlatı lan Minories bölgesinde 1 800 yı l öncesine ait Roma
Kartalı heykeli bulundu. Roma imparatorluğunun
ölümsüzlüğünü ve gücünü simgeleyen kartal, Roma
İmparatorluğunun en önemli figürlerinden birisiydi. Bulunan
kartal heykelinin özell iği ise Britanya-Roma kültürünün en
önemli eserlerinden birisi olması .
Kazı çalışmaları sırasında bulunan kartalın i lk başta
Victoria dönemine ait bir bahçe süsü olduğu düşünüldü.
Restorasyon çalışmaları sonucunda yapı lan incelemede
Roma dönemine ait günümüze kadar ulaşmış kusursuz bir
kartal heykeli olduğu anlaşı ldı .
Arkeolog Martin Henig daha önce Londra'da böyle bir
eserin bulunmadığını ve bu eserin bütün Birleşik Kral l ık için
çok önemli olduğunu belirtti . Kanadında ufak bir kırık dışında
hasarsız olan eserin 1 920'lerde Kenysham'da Roma vil lası
kazı larında bulunan bir gaga,kanat ve pençe ile
karşı laştı rı labi leceğini söyledi. Buna benzer Roma dönemine
ait şahin heykelinin ise Ürdün'de Cincinati Sanat Müzesi'nde
sergilendiğini söyledi.
Roma Kartalı M.S 1 . yy ın sonlarına tarihleniyor. Şehrin
gelişmeye başlaması ,nüfus artışının yaşanması i le gelen
zenginl ik sonucu Londra'l ı zenginlerin kendilerine anı t
mezarlar yaptırdıkları bi l iniyor. Bu kartalın ise şehrin doğu
mezarlığında bir anı tı süslediği düşünülüyor.Eserin
bulunmasından birkaç gün önce bulunan taş temeller burada
bir anı t mezar olduğu düşüncesini destekl iyor. Arkeolog
Henig Tudorlar döneminde mahzen, Victoria döneminde ise
depo olarak kullanı lan bu bölgede böylesine bir eserin
bulunma şansının çok nadir olduğunu söyledi. Arka kısmının
daha kabaca işlenmiş olmasından dolayı heykelin bir niş
içerisinde durduğunu gösterdiğini bel irten Henig kartalın
ağzında bir yı lan olmasını şaşkınl ıkla karşı ladıklarını söyledi.
Kasım // 201 3H
NEREYE 6
Anadolu Medeniyetleri,Neolitik Çağ'dan Osmanlıİmparatorluğu'na
"201 2 Türkiye'de Çin Kültür Yı l ı " "201 3 Çin’de
Türk Kültür Yı l ı " etkinl ikleri kapsamında karşı l ıkl ı
sergi lerin düzenlenmesi planlanmış ve 20 Kasım
201 2 -20 Şubat 201 3 tarihleri arasında Topkapı
Sarayı Müzesi Has Ahırlar sergi salonunda “Çin
Hazineleri” başlıkl ı bir sergi gösterime sunulmuş ve
büyük ilgi görmüştü.
Çin tarihinin yaklaşık beş bin yı l l ık dönemini
kapsayan seçkin örneklerin yer aldığı ,Unesco
tarafından Dünya Kültür Mirası l istesine alınan Çin'in
"Ölümsüz Ordusu" Terracotta askerlerinden 4 örnek,
1 terracotta at heykeli i le Yasak Kent Müzesi’nde
korunan imparatorluk ailesine ait özel koleksiyon da
dahil olmak üzere toplam 1 01 adet eserin teşhir
edildiği sergi özel l ikle yerl i ziyaretçi ler tarafından
yoğun ilgi gören ve yaklaşık olarak 91 .000 kişi
tarafından ziyaret edilen serginin bir benzeri bu
sefer Çin'de tarih severlerin beğenisine
sunulacak.
Topkapı Sarayı , Türk ve İslam Eserleri i le
İstanbul Arkeoloj i Müzelerine ait 1 21 eserden
oluşan "Anadolu Medeniyetleri : Neolitik Çağ'dan
Osmanlı İmparatorluğu'na" isimli sergi, "201 3
Çin'de Türk Kültür Yı l ı " etkinl ikleri kapsamında
Çin'in başkentinde bulunan Shanghai Müzesi'nde
sergilenecek.
Sergide, Erken Tunç Çağı 'na ait mızrak
uçlarından banyo kaplarına, Hitit dönemi damga
mühür ve tabletlerine, Helenistik dönemin meşhur
heykellerinden Roma döneminin ihtişamlı saray
yaşamına ait eşyaların yanı sıra tanrı ve
imparator heykellerinden, Osmanlı dönemine ait
kı l ıç ve miğferlere kadar Anadolu'nun her
dönemini yansı tmayı amaçlayan birçok eser yer
alıyor.
Kaftan, sorguç, yazı takımları , Kur'an-ı
Kerim ve mahfazaları i le halı ve seccadelerin de
yer aldığı sergi 1 8 Kasım 201 3-20 Şubat 201 4
tarihleri arasında ziyaretçi lerini ağırlayacak.
H
7 NEREYE
DÜNYANIN İLKUYARI LEVHASI
ünyanın en önemli neolitik yerleşimlerinden birisiD olan Çatalhöyük'te bulunan bir duvar resminin
üzerinde ki sır perdesi yapı lan çalışmalar sonucunda
ortadan kalkmaya başladı . İngi l iz Daily Mail
gazetesinde ki haberden sonra çok konuşulan ve
arkeoloj i dünyasının dikkatini üzerine çeken duvar
resminin bir volkanik patlamayı anlattığı düşünülüyor.
Daily Mail haberi '' Dünyanın İ lk Uyarı Levhası '' başlığı
i le okuyucularına duyurdu.
Bir köyün üzerine patlayan yanardağın anlatı ldığı
düşünülen çizime, Carbon 1 4 sisteminin farklı bir
modelini kul lanan uzmanlar, “Yanardağın i lk patlaması
29 bin yı l önceye daha sonraki patlaması da 9 bin yı l
öncesine dayanıyor” dedi. Araştırmayı yöneten
California Üniversitesi ’nden Axel Schmitt ise, “Duvar
resminde Hasan Dağı ’nın patlama anı resmedil iyor. Bu
çalışmayla i lk kez net bir biçimde yanardağ
patlamasının 29 bin yı l önce gerçekleştiği doğrulanmış
oldu. Diğer bir deyişle Çatalhöyük’teki duvar resmi
dünyanın i lk uyarı levhası ” diye konuştu.
Çatalhöyük'ten yaklaşık 1 30 km uzakta
bulunan Hasan Dağı 'nın Çatalhöyük'ten
bakı ldığında görünen şeklinin duvar resminde ki
tasvire çok benzemesi ve duvar resmindeki kare
formlu çizimlerin o dönem mimarisini anımsatması
Axel Schmitt'in tezini güçlendiriyor. Son patlama
tarihi ve resmin yapı ldığı tarihi Carbon 1 4 testi i le
karşı lantı ran uzmanlar resmin patlama ile aynı
tarihlerde yapı ldığını söylüyorlar.
UNESCO Dünya Kültür Mirası l istesinde olan
Çatalhöyük ,1 993'de Cambridge Üniversitesi 'nden
Ian Hodder kazı lmaya başlandı . Günümüze kadar
ulaşan pek çok duvar resmi,mimari ve alet
kalıntı ları bizi şaşırtmaya devam edeceğe
benziyor.
Kasım // 201 3H
NEREYE 8
Bundan 1 0 yı l önce de buraya ilk geldiğimde aynı duygularıhissetmiş ve gözlemlemiştim. Yapı lacak barajın konumunedeniyle sular altında kalacak olan bu eşsiz yöre buradayaşayan halkı da ikiye bölmüş durumda.
Yazı ve Fotoğraflar: Erdem Gürses
Yaklaşık 6 ay süren sırtçantam ile
yaptığım Asya seyahati sonrasında
Doğubeyazıt sınır kapısı olan
Bazargan’dan ülke topraklarına adım
attığımda aklımda bir 2-3 ay kadar
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi
turu yapmak vardı, yine adım adım bu
coğrafyaları dolaşmak ve yurdum
toprağında tarihi ve doğa güzelliklerini
bir kez daha sonuna kadar yaşamak..Ve
gezime başladıktan 1 ay sonra Mardin
üstünden Hasankeyf’e geldim.
10 yıl önce otostopla tüm Türkiye’yi 3 yıl boyunca
dolaşmıştım ve yolum yine Hasankeyf’e düşmüştü. Donup
kalmıştım bu karşımda duran güzellik ve doğa karşısında..
Ve yine 10 yıl sonra aynı yerde ve noktada Hasankeyf beni
karşıladı, Dicle kollarını açtı…
R aman dağlarının güney eteklerinde DicleRnehrinin iki yakasına kurulan bu büyüleyici ve adım
başı tarih kokan yöre yapı lan arkeoloj ik araştırmalara
göre tam 1 2 bin yı l önce kurulmuş. . . Dicle’nin i lk uygar
halkı olarak görülen Hurri Kabilelerinden sonra buraya
Mitannin, Asur, Urartu, İskit, Med, Pers, Makedonya,
Roma, Bizans, Abbasi, Selçuklu ve son olarak
Osmanlı ların egemenliğine girmiş, tam anlamıyla
attığınız her adımda farklı bir tarih dokusu yaşatıyor
bizlereX Sizi hayretler içinde bırakacak olan güzell ikleri
i le bekleyen Zeynelbey Kümbeti, Artuklu Köprüsü, Büyük
Saray, Küçük Saray, İmam Abdullah Zaviyesi, Er Rızk
Cami, İç Kale, Ulu Cami merhaba der uzaktan
size. .Sabırsızlanırsınız her attığınız adımda merhaba
demek için bu muhteşem dokuyaX
u kadar zengin bir tarihe ve esere sahip olmasınaB karşın Hasankeyf acı lar içinde, Dicle açmış kollarını
ağlamaktaX Sahipsiz bırakı lan tarihi yerler, eserler,
insanımızın kendi tarihine sahip çıkmayışı ve bu kadar
güzel ve önemli tarih dokusuyla bezeli bu yeri kendi
hal ine ve kaderine terk etmiş olması beni çok üzdü
yineXBundan 1 0 yı l önce de buraya ilk geldiğimde aynı
duyguları hissetmiş ve gözlemlemiştim. Yapı lacak barajın
konumu nedeniyle sular altında kalacak olan bu eşsiz
yöre burada yaşayan halkı da ikiye bölmüş
durumda. .Doğma büyüme Hasankeyf’ l i olan
arkadaşlarımla buluşup saatlerce bu eşsiz güzell iği ve
tarihi bölgeyi adım adım dolaşıp, çarşısında mağara
cafelerden birine soluklanmak için oturduğumuzda uzun
uzun konuştuk.
Kasım // 201 3
öre halkı yapı lacak olan barajınYkendileri için bir kazanç kaynağı ve
toprakları için bir şans olarak görmekte
ama diğer kesim ise biraz daha eskiye
saygı gösterip bu güzell iğin yok olmasına
karşı çıkmakta. .Aslında tam da bu noktada
benim aklımda olan düşüncede şu; Mardin
yapı lanırken eski Mardin muhafaza altına
alındı ve Yeni Mardin bölgesi yapı ldı , yada
Safranbolu bölgesi modernleşmeye
başladığında eski Safranbolu bölgesi de
korundu, öyleyse 1 2 bin yı l l ık bir serüvene
sahip olan Hasankeyf neden muhafaza
altına alınmıyor, bu kadar zor mu? Turizm
kaynağı olan bu yöre barajlar altında
kaldığında, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’ndeki son doğal nehir ekosistemi
konumunda olan Dicle Vadisi ’nin yaklaşık
550 km’ye varan nehir yatağı da yok
olacak.
slında bölgenin hem SitAlanı olması , hem de
baraj suları altında kalacak
düşüncesi, i lçenin gelişimini
çok engellemiş. Son yı l larda
ülkemizde yapı lan
araştırmalarda bu kadar
zengin bir tarihe sahip olan
i lçenin, bu zenginl iğe
rağmen ülkenin en fakir üç
i lçesinden biri olduğu
belirlendi. Buna paralel
olarak ta nüfus geri lemesi
yaşayan bu doğa harikası
i lçe son 1 5-20 yı lda belirsiz
politika ve söylemler
yüzünden dramatik bir
ortama sahip olmuş.
Aslında arkadaşlarımla
cafe’de sohbet ederken bu
sonucu ortaya çıkaran güzel
bir örneğe de şahit oldum.
İsmi lazım değil , ülkemizin
büyük turizm turlarından
birisi yine bir otobüs yerl i
turisti i lçeye getirmiş ve
sadece 1 saat kaldıktan
sonra hareket noktası olan
cafe’de toplamış. Bu tura
katı lan bir bayan şunu
söylüyordu; Eeee, ben bir
şey anlamadım ki bu
Hasankeyf gezisinden, 1
saat kaldık ama bu kadar
mı yani burası?
Hasankeyf
1 5 NEREYE
Kasım // 201 3
NEREYE 1 6
İşte bu cümle aslında her şeyi açıklayan bir
cümle. O Hasankeyf ki değil 1 saatte, 1 hafta
boyunca gezseniz bile bitmez size gösterdikleri ,
attığınız her adımda bir başka medeniyet açar
kollarını , buyur eder sizi tarih sahnesine. .Oysa ne
kadar acı ki tur acentaları bi le sadece bir Büyük
Kale, Zeynelbey Kümbeti, Artuklu Köprüsü, Küçük
Saray gezisinden sonra turu bitirir, ve rotayı
Mardin yada Midyat’a kırarXAma o kadar çok
gezilecek yer vardır ki Hasankeyf’te. .Artuklu
köprüsü ayaklarında Dicle’nin buz gibi sularında
Hasankeyf’ l i çocuklularla yüzmek, balık tutmak,
kahkalar atmak paha biçi lmezdir, İç Kale
eteklerine tı rmanmak bile sadece en az 2 saat
sürmekte ve yukardan o muhteşem manzaraya
baktığınızda Hasankeyf’ in size tebessümle ve
mutlulukla baktığını görmek bambaşka bir duygu
yaşatır size. .Ufacık ama tarihi çarşısında
adımlarken yöre halkı size durmaksızın çay ikram
eder, bir cigara sarar Hasankeyf usulü. .
Onlar İstanbul’u dinlemek ister, siz Hasankeyf’ iX
Bir varmış, bir yokmuşXGünlerden birgün,
Balıkçı Abdullah Dicle’nin sularına bir gül
atmışXdiye başlar Hasankeyf masalıXDinledikçe
hüzünlenir, dinledikçe bir cigara daha sararsınız
farkında olmadan. .Ve bir bakarsınız İstanbul’a dönüş
zamanı geldiğinde ayaklarınız geri geri gider, aklınız
Hasankeyf’te kalı r. Son bir kez köprü üstüne çıkar,
bir demet yeşil nohut alı r ve çı tlamaya başlarsınız.
Ayaklarınızı buz gibi Dicle nehrine sokar ve yukarda
cafelerde çay içenlere el sal larsınız, Kafanızı
kaldırıp Büyük Kale’ye baktığınızda Balıkçı
Abdullah’ın masalını hatırlarsınız ve yüzünüzde bir
tebessüm ile ‘’ Hasankeyf bekle beni, bir daha
geleceğim yanına, özlemim dayanı lmaz olduğunda
atacağım kollarına kendimi’’ sözleri istem dışı
dökülür dudaklarınızdan. . Hasankeyf vefalıdır, bekler
siziX
Hasankeyf
1 7 NEREYE
Yok olmadan lütfen gidin bu muhteşem güzell ik ve tarihe sahip olan i lçeye, yorulana kadar gezin,
adımlayın, gezin çarşısında, sonra atın kendinizi bir çay ocağına. . Dicle’nin soğuk sularına sokun ayaklarınızı ,
konuşun Artuklu Köprüsü ile. .Belki bir daha bunları yaşayamayacaksınız, bir dahaki sefer olduğunda sevimsiz
bir duvar kütlesi karşı layacak sizi, I l ısu Barajı . .
Erdem GÜRSES
Yazar Hakkında:
Kocaeli İşletme Mezunu. 3 yı l boyunca otostopla Türkiye’yi boydan boya dolaştı , 85.000 km’den fazla yol
katetti . Şimdil ik 11 farklı ülkeyi adım adım dolaştı . Gezer, yazar, fotoğraflar, biraz da delidir, doludur. Şiir
sever, tiyatro sever, tarih sever, doğa sever, hayvan sever, ama en çok dağa tepeye çadır attığında yı ldızları
izlemeyi sever. Bulduğu her fırsatta sırtçantası i le yol lara düşen tam zamanlı gezgin derviştir. Çok çeşitl i
işlerde çalıştı , çok işten ayrı ldı , farklı farklı i lgi alanları var. Çeşitl i dergi ve portal larda gezi yazı ları yazıyor.
Çıkaracağı kitap ile i lgi l i çalışmalar yapıyor.
Kasım // 201 3
NEREYE 1 8
Fotograflar: Tripol is Kazı Arşivi
Denizli'nin en büyük antikkentlerinden biri olan Tripolis,
Denizli'nin Buldan ilçesine bağlıYenicekent beldesinde yer
almaktadır. Başta Plinius vePtolemaios olmak üzere birçokantik yazarın metinlerinde adı
geçen kent, 1 7. yüzyıldan itibarenpek çok seyyah tarafından da
ziyaret edilmiştir.
elenistik Dönem'de Phrygia, Karia ve LydiaH Bölgeleri 'nin kesişim noktasında kurulan ve 'Apollonia'
adını alan kent, kısa bir dönem Antoniopolis olarakta
anı lmıştı r. MÖ 1 . yy'da bu bölgelerden gelen halkların
yerleşim yeri olması itibariyle 'Tripol is' adını alan kent, terk
edilene kadar bu ismiyle anı lmıştı r.
5000 Yıl Öncesine Dayanan Antik Yerleşim
Tripol is'in geçmişi Helenistik Dönem'e dayansada kentin
çevresinde yapı lan yüzey araştırmalarında elde edilen
bulgular, bölgede ki yerleşimin günümüzden 5000 yı l
öncesine kadar gittiğini göstermektedir.
Tripol is Antik Kenti 'nin de içinde bulunduğu Lykos Vadisi
MÖ 1 90 yı l ında Seleukoslar i le Bergama Krall ığı arasında
yapı lan Magnesia Savaşına kadar bağımsız kentlerden
oluşmuş, bu savaşı Roma desteğinde kazanan Bergama
Krall ığı , MÖ 1 88 yı l ında imzalan Apameia (Dinar) barışı i le
bölge yönetimini ele almıştı r.
MS 2. Yüzyıl'da Yeniden Planlanan Kent
En İhtişamlı yı l larını Roma İmp. Dönemi'nde yaşayan
Tripol is, MS 2. yy'dan itibaren yeni bir planlamaya gitmiş,
bu dönemde şehir kapı ları , caddeler, hamamlar, stadyum,
tiyatro ve meclis binası gibi kamu binaları yapı lmıştı r.
Roma Dönemi'nde bir süre Sardes (Salihl i)
Conventusu'na (yargı birl iği) dahil edi len kent, bel l i bir
dönemde Apameia (Dinar) Conventusu içinde yer almıştı r.
Piskoposluk Merkezi: Tripolis
Zaman içinde bölgenin önemli kentlerinden biri hal ine
gelen Tripol is'in önem kazandığı alanlardan biri de
inançtır. Bu dönemde Hristiyanlık açısından önemli bir
kent hal ine gelen Tripol is, özel l ikle piskoposları i le büyük
ün kazanmıştı r.
Tripol is
21 NEREYE
Tripolis'te Yaşanan Göçler
MS. 494 depreminden Agathe Kome (Alacain) i le birl ikte
etki lenen Tripol is MS 6.yy sonunda Anadolu toprakları
üzerinde etki l i olan Sasani akınları nedeniyle eski adı
Direbol (Diribol-Derebol), yeni adı Narlıdere daha korunaklı
dağ yamaçlarına taşınmıştı r. MS 7.yy'ın başında
gerçekleşen bu zorunlu göçün ardından, kentte şu anki
veri ler dahil inde 1 3.yy'a kadar herhangi bir yerleşim izine
rastlanmamıştı r.
Tripolis'te Yapılan Kazı ve Restorasyon Çalışmaları
201 2 yı l ında yeniden başlatı lan kazı ve restorasyon
çalışmaları Denizl i Arkeoloj i Müzesi Müdürü H.Hüseyin
Baysal'ın başkanlığında, Pamukkale Üni. Arkeoloj i Bölümü
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bahadır Duman'ın bi l imsel
danışmanlığında sürdürülmektedir.
Kasım // 201 3
NEREYE 22
Sanatın Merkezi Tripolis
Bölgedeki 3 büyük medeniyetin
kesişim noktasında yer alan
Tripol is Antik Kenti, sadece
ticarette değil , kültür ve sanat
alanında da kendini ispatlamış
bir şehirdir. Kentte çok sayıda
mimari eser bulunmaktadır.
Philadelphia Kapısı
Antik kaynakların verdiği bi lgi lere
göre Pergammon'dan (Bergama)
gelen ticaret yolu, Thyateria
(Akhisar), Sardes (Salihl i),
Philadelphia (Alaşehir)
güzergahından geçerek Tripol is
üzerinden Hierapolis ve Laodikeia
antik kentlerine doğru devam
etmektedir.
Tripol is'in iki ana girişinden biri olan
batıda ki bu kapı , 6 adet traverten
ayak üzerinde yükselen iki gözlü bir
kapıdır. Bu yapının yalnızca bir
ayağı günümüze ulaşmıştı r. Bu
ayağın onarım ve sağlamlaştırma
çalışmaları tamamlanmıştı r.
Hierapolis Kapısı
Tripol is'in diğer bir girişi ise
güneydeki bu kapıdır. Kent
merkezinin yaklaşık 300m
güneyinde ki üzüm bağları arasında
kalan yapı kalıntı ları , traverten
ayaklar üzerinde mermer bloklarla
yükselti len bu kapıya aittir. Mimari
bezemelerin gösterdiği sti l özel l ikleri
göz önüne alındığında, bu yapının MS.
2.yy ortalarına tarihlendiği
anlaşı lmaktadır.
Sütunlu Cadde
Doğu-batı yönlü Sütunlu Cadde'nin
27m uzunluğundaki bölümü 1 . ve 2.
kazı döneminde ki çalışmalarla açığa
çıkartı l ı rken, yapı lan son kazı
çalışmalarında caddenin toplam
11 4m'l ik kısmı açığa çıkarı lmıştı r.
Caddede Geç Roma Dönemi'nde bir
adet savunma amaçlı kule ve iki adet
giriş kapısı bulunmaktadır.
Sütunlu Cadde'nin Güney
Bitişiğindeki Mekanlar
Bir kısmı kazı lan ve farklı ölçi lere
sahip odalar bulunmaktadır. bu
mekanların kuzey duvarları Sütunlu
Cadde'nin güney kısmına yaslanmıştı r
NEREYE 24
Yaşadığı onca büyük
deprem ve afete rağmen
Tripol is Antik Kenti 'nin
pek çok yapısı
günümüze kadar
ulaşmayı başarmıştı r.
Daha çok Roma
Dönemi'nin mimari
üslubunu yansı tan bu
yapı lar, kusursuz
işçi l ikleri i le göz
kamaştırmaktadır.
Girişler ise güneyde yer alan kapı larla
sağlanmıştı r. Mekanların zeminleri
pişmiş toprak taban tuğlaları ve
traverten gibi malzemelerle döşenmiştir.
Toplam 6 adet olan bu mekanlardan 4
ünde kazı yapı l ı rken çalışmalar
sonucunda söz konusu mekanların
erken bizans döneminde kullanı ldığı ,
ancak ilk kul lanımlarının Geç Helenistik
Döneme kadar dayandığı ortaya
çıkmıştı r.
Agora (Pazar yeri)
Sütunlu Cadde'nin kuzey bitişiğinde yer
alan Agora, yaklaşık 1 000m2'l ik bir
alanı kaplamaktadır. Kentin yüksek bir
tepenin eteklerinde kurulması nedeniyle
diğer yapı larda olduğu gibi Agora'nın da
üzeri erozyon toprağıyla kapanmıştı r.
Yüzeyde görülebilen kalıntı lardan
anlaşı ldığı kadarıyla, Agora'da traverten
ayaklar üzerinde yükselen kemer
dizi leriyle kapalı mekanlar
oluşturulmuştur. Çatı seviyesine kadar
korunagelmiş olan bu yapıda ki kazı
çalışmalarının 201 3 yı l ı sonunda
tamamlanı lması planlanmaktadır.
Restorasyon ÇalışmalarıKazı çalışmalarının tüm hızıyla devam
ettiği Tripol is Antik Kenti tarihin
bi l inmeyen yönlerine ışık tutmaya
devam ederken, kentte ortaya çıkarı lan
eserler tek tek restore edilmektedir.
Kentte ki kazı çalışmalarının ardından
Sütunlu Cadde ve bitişiğinde yer alan
pek çok yapı yeniden günyüzüne
çıkarken bu yapı ların retorasyonu
devam etmektedir.
Kasım // 201 3
NEREYE 26
Antik Dönem'in önemli kentlerinden biri olan Tripol is'de bugün sağlamvaziyette bulunan yapı ların bir çoğu MS 2.yy'da inşa edilmiştir.
Hamamlar
Tripol is'teki iki hamamdan biri olan sıralı tipteki Büyük Hamam; soğukluk, ı l ıkl ık ve sıcaklık salonlardan meydana
gelmektedir. İkinci hamam binasıda Tiyatro'nun güney bitişiğinde ki Tiyatro Hamamı 'dır.
Tripol is
29 NEREYE
Tripolis'te ana yerleşim
alanının dışında 3 büyük
Nekropol alanı
bulunmaktadır. Kentin
kuzeybatı yamaçlarında
kaya mezarları yer
alırken, kuzeydoğusunda
lahit mezarlar
bulunmaktadır.
Güneybatıda ise Erken
Bizans'a ait tonozlu
mezarlar vardır
Tripolis'in doğalortamındayaşayan canlılarbu antik kentingüzelliğinegüzellik katıyor.
Kasım // 201 3
NEREYE 30
Önemli ticaret yollarının kesişme noktasında yer alanTripolis, uzun yıllar bölge ekonomisine yer vermiştir.
SAPANCA GÖLÜ
Adapazarı i le Kocaeli arasında İstanbul 'a yakın
bir bölgede, adını Sapanca ilçesinden almış bir
göldür İstanbul 'dan Sapanca'ya geleceksiniz, günün
her saatinde otobüs bulmanız mümkün. Otomobil le
yapı lacak bir Sapanca yolculuğu çok keyifl i ve rahat
olacaktır. Zira Sapanca, İstanbul-Ankara TEM
otoyolunun üzerindedir. İstanbul gişelerinden otoyola
girdiğiniz de normal bir seyirle 1 -1 ,5 saatl ik bir
sürenin sonunda Sapanca gişelerine ulaşırsınız.
Sapanca’ nın iki şirin beldesi var bunlar Arifiye ve
Kırkpınar beldeleri gölün etrafına kurulu vaziyetteler.
Biz Maşukiye üzerinden geçerek ilk Kırkpınar Beldesi
tarafına gideceğiz. Bu bölgede genell ikle Osmanlı
Rus Savaşlarından sonra gelen Çerkezler Ubıhlar ve
Tatarlar yerleşmiş küçük Karadeniz kasabalarını
anımsatıyor geçerken bizlere.Maşukiyenin içinden
ayrıca 2008 den sonra gelişmeye başlayan Kartepe
Kayak Merkezine de gidebil irsiniz.
3 güzeller
35 NEREYE
Özell ikle Sapanca sahil kesiminde çok sayıda
otel, pansiyon, restoran ve tati l siteleri gibi turizme
yönelik tesisler bulunmaktadır.Sapanca Gölü
Uzunluğu 1 6 km, en geniş yeri ise Sapanca ile karşı
kıyı arası olup, 5,5 kmdir. Yüzölçümü 42 km2, en
derin yeri ise Sapanca açıklarında 61 m'dir.
Özell ikle göl civarına kurulan turistik tesisler i le
Sapanca 'da turizm geliri her geçen gün
artmaktadır.
Biz kahvaltımızı Kırkpınar mevkiinde bir
tesisde yapıyoruz,yöresel yiyeceklerle dolu oldukça
zengin çeşitl i bir kalvaltı yaptıktan sonra yarım saat
kadar gölün etrafında gezerek yola koyuluyoruz
Cennet Gölüne geçmeden önce Arifiye Beldesine
uğrıyacağız.Bölgeyle i lgi l i bir efsane var çünki
efsane şöyle:
Kasım // 201 3
NEREYE 36
ünün birinde Sapanca’ya birG ermiş gelir. Selam verir selamını
alan olmaz. Konuk olmak ister kimse
konuk etmek istemez.akşama yorgun
argın kasabadan dönerken uzaktan
ışık sızan küçük bir kulübe görür. Bir
adım daha atacak gücü kalmamıştı r.
Kulübeye varır,kulübede geçimini
sapan yaparak sağlayan iyi yürekl i
fakir bir insan yaşamaktadır. Ermişi
güler yüzle karşı lar:buyur eder."Hoş
geldin Safalar getirdin aşı şimdi
ocaktan indirmiştim.Tanrıdan bir
misafir istiyordum sen geldin" der ve
en rahat köşeye misafirini
oturtur. izzeti ikramda bulunur.Daha
sonra da yatacak yer gösterip
yatırı r.Davranışı ermişi çok memnun
etmiştir. Ancak ermiş uyumaz.
Sapancıyı uyandırı r ve git buradan
der; Sapancı neden der; ermiş soru
sorma git buradan der,Sapancının
içine bir kuşku düşer ve tekrar sorar
nereye gideyim der. Ermiş tepeye git
soru sorma der ve evi terk eder.
Sapancıda kalkar gider. Ertesi gün
kasabanın yerinde kocaman bir göl
oluşmuştur. Kasaba tüm kötülükleriyle
yok olmuştur. O günden sonra göle
Sapancı Gölü denil ir. Zamanla da bu
Sapanca’ya dönüşür. Ermişinse
Evliya Çelebi olduğu söylenir.
Arifiye Beldesinin merkezinde
2008 yı l ında yaptırı lan Sapancı ve
Ermiş Heykelini ziyaret edip
fotoğrafladıktan sonra Cennet Gölü
ne doğru yolumuza devam ediyoruz.
3 güzeller
37 NEREYE
Cennet Gölü
CENNET GÖLÜ
Cennet Gölü Sapanca ya arabayla 2
saat mesafe uzaklıkta.Bolu merkeze
girdikten sonra Gölcük tabelalarını
izleyerek ulaşabil irsiniz. Eski adı Gölcük
Bolu merkeze 1 5 km uzaklıkta ve Karacasu
Beldesini geçtikten sonra oldukça yüksek
ve viraj l ı bir orman yoluyla ulaşıyoruz.
Ancak heryer kar altında orman ve
manzara çok güzel dinlendiriyor bizi.Burası
aslında eski bir yerleşim yeri ve oluşum
olarak set gölü etrafı çam ve köknar
ağaçlarıyla kaplı denizden yüksekliği
950mt. Gölün etrafı 2 km. ve kenarında
küçük şirin bir devlet konuk evi var.Bütün
Gölcük fotoğraflarında ve kartpostal larda
bu ev mutlaka görünür. Muhteşem bir
manzara karşısında insanın di l i tutuluyor
hayran kalıyor.201 2 yı l ının Ağustos ayına
kadar hiçbir tesis yokmuş gölün etrafında
Bolu Belediyesi bir piknik alanı mesire yeri
yapmış ve konaklama için 50 adet l ik bir
bungalow inşasına başlamış.
Gölün çevresini çepeçevre çevreleyen
1 350 mt l ik bir yürüyüş parkuru var. Durur
muyuz hemen yürüyüşe geçiyoruz elimizde
fotoğraf makinelerimizle. Fotoğraf çekmeye
doyamadım. Çünki karşımdaki görüntüler
fotoğraf karelerine sığmıyordu. Beyazdan
ve yeşilden başka bir renk kabul etmeyen
başka bir dünya da bir kar ülkesinde imiş
gibi ya da bir fi lm karesinin içine girmiş gibi
hissettim kendimi. Pırlantalar gibi parlayan
buz kristal leri , masmavi gökyüzü, insana
huzur veren o kar beyazı bulutların
üzerindeymiş gibi hissettiriyordu bizi. Ama
vaktimiz az yolumuz uzun yaklaşık 1 saatl ik
bir gezinin ardından konaklamalı olarak
gelebileceğimiz günlerin hayalini
kuraraktan Cennet Gölüyle
vedalaşıyor.Abant a doğru hareket
ediyoruz.Önümüzde yaklaşık 1 saatl ik bir
yol var
Kasım // 201 3
NEREYE 38
ABANT GÖLÜ
Abant a gitmek için bu noktadan sonra 2
seçeneğimiz var birincisi Bolu merkeze
girmeden Mudurnu üzerinden gitmek bu yol
yaklaşık Bolu merkezden 40 km ama dağ
yolu ve mevsim gereği uygun değil sadece
Nisan Ağustos arası dönemde gelecekseniz
tercih edin. Diğeri Bolu merkezden
İstanbul’a doğru E 5 üzerinden gittiğimizde
önümüze TEM ABANT gişeleri ayrımı
çıkıyor buradan 22 km lik bir yol. Biz
mevsim itibari i le bu yolu kul landık. Sabah
yola 8 de çıkmıştık ve saat artık 1 5:30 a
gelmişti . Etraf karl ı hava renkten renge
girmekte bize ışık oyunları oynamaktaydı .
Abant Gölü de bir set gölü ve 1 350
metrel ik rakımda bulunmakta. Göl bir tabiat
parkının içinde bulunmakta etrafında 3 otel
ve restaurantlar bulunmakta. Gölün
etrafında yürüyüş yolları bulunmakta
kızakla kayabil inecek 2 adet ufak kayma
alanı var ayrıca etrafında dolabilmeniz için
faytonlar sürekli hizmet vermekte ve tabiî ki
ABANT GÖLÜ
3 güzeller
39 NEREYE
Abant a gitmek için bu noktadan sonra 2
seçeneğimiz var birincisi Bolu merkeze
girmeden Mudurnu üzerinden gitmek bu yol
yaklaşık Bolu merkezden 40 km ama dağ
yolu ve mevsim gereği uygun değil sadece
Nisan Ağustos arası dönemde gelecekseniz
tercih edin. Diğeri Bolu merkezden
İstanbul’a doğru E 5 üzerinden gittiğimizde
önümüze TEM ABANT gişeleri ayrımı
çıkıyor buradan 22 km lik bir yol. Biz
mevsim itibari i le bu yolu kul landık. Sabah
yola 8 de çıkmıştık ve saat artık 1 5:30 a
gelmişti . Etraf karl ı hava renkten renge
girmekte bize ışık oyunları oynamaktaydı .
Abant Gölü de bir set gölü ve 1 350
metrel ik rakımda bulunmakta. Göl bir tabiat
parkının içinde bulunmakta etrafında 3 otel
ve restaurantlar bulunmakta. Gölün
etrafında yürüyüş yolları bulunmakta
kızakla kayabil inecek 2 adet ufak kayma
alanı var ayrıca etrafında dolabilmeniz için
faytonlar sürekli hizmet vermekte ve tabiî ki
isterseniz ata da binebil irsiniz. Gölün bir kısmı biz
gittiğimizde buzlar altındaydı ve manzara
mükemmeldi. Öncelikle karnımız acıktığı için
hemen piknik alanında sucuk ekmeklerimizi yedik.
Sonrasında hava kararmadan gökyüzünün bize
sunduğu ışık oyunlar sayesinde değişik fotoğraflar
yakalamak için adeta ava çıktık. Hava oldukça
soğuk ama manzara her şeye değer. Hava
kararmak üzere Tabiat parkının girişine doğru yola
koyuluyoruz. Girişte ağaçtan 1 00 metrekarel ik bir
bina içerisinde köylülerin kurduğu ufak bir köy
pazarı var mutlaka uğrayın bir şey almasanızda
çok sıcak kanlı lar ve ikramlar muhteşem. 2 saatl ik
Abant turumuzun ardından saat 1 7:30 da İstanbul a
doğru yola koyuluyoruz. Önümüzde 3 saatl ik bir
yol var. Tekrar görüşmek dileğiyleX
DENİZ BERK BULAK
Kasım // 201 3
NEREYE 40
Röportaj: Sinan Özcan
Röportaj: Sinan Özcan
Hocam, öncelikle koruma nedir? Korumanın kavram
olarak insanlara ne çağrıştırdığını, ne çağrıştırması
gerektiğini sormakla başlayalım isterseniz.
Basit olarak, soyut ya da somut geçmişe ait
kültürel tortunun, emeğin yahut üretimin istenmeyen
gelişmelere karşı yasal, kurumsal, bi l imsel ve teknoloj i
desteğiyle korunması olarak tanımlayabil iriz. Arkeoloj i
yönünde de kalıntı ların, buluntuların mevcut durumu
korumak, sağlamlaştırmak, sağlıklaştı rmak veya
yeniden kazanmak yönünde çağrışımlar bırakmalı
insanda. Fakat bizde koruma hayli sorunlu bir alandır.
Karmaşıktı r. Hala pek çok arkeoloj ik alan yahut kalıntı
şahıslar adına tapuludur. Yine pek çoğu antik şehirlerin
üzerinde; sit alanlarında, koruma kuşaklarında mülklere
sahiptir ya da tescil l i yapı larda oturmaktadır. Dolayısıyla
bunlar yasalara, gidip gelenlere, hatta fotoğrafını
çekenlere bile tepkil idir. Öfkelidir. Bir yerde koruma
dendiğinde ise ilk anda bunların kaybı akla gelmekte.
Tabi bu kamulaştırma fikriyle de yok pahasına mülk
sahiplerinin mağdur edilmesi algı lanıyor. Yoktur tabi öyle
bir şey. Ardından mülküne hiçbir şey yapamayacak,
başkaları gibi değerlendiremeyecek olmanın agresifl iği
çıkıyor ortaya.
Tabi bunlar eğitim, kültür meselesi. İşte, içinde
yaşadığımız Kapadokya’da turizmden para kazananlara
gidip sorsanız, onlar da koruma yasalarından şikayet
edecektir. Bıraksanız hemen hepsi üç beş kat daha
çıkacak, her yere betonarme yapı kondurmak
isteyecektir. Halbuki o koruma yasaları sayesinde
Kapadokya Kapadokya olmuştur. Özgünlüğü, doğall ığı
ve tarihi bu sayede korunmuştur. Koruma kültürü ve
altyapısı oluşmamış bir yerde. yasalar, kararlar, ekler,
uluslararası sözleşmeler ne olursa olsun uygulama
aşaması ve topluma benimseti lmesi hep geri l imli
olmuştur.
Ülkemizde doğal ve tarihi çevrenin korunması dediğiniz
gibi her zaman sorun olmuştur. Ya da sorun olarak
görülmüştür. Nedir bunun çözümü, nasıl halledeceğiz
bunu?
Belki en baştan başlamak lazım. Sorun, koruma
kavramının doğru anlaşı lmamasında, öneminin,
değerinin iyi anlatı lmamasında. Kültür varl ıklarının
ekonomik değerinin çoktan kavrandığına kuşku yok.
Özell ikle eğitimsiz kişi lerin arasında kaçak kazı ların
yoğunluğu çok fazla. En yaşlısından en gencine kadar
pek çok kişinin yasadışı işlere meyletmesi bu yanlışl ığın
kanser gibi yayı ldığını gösteriyor. Cezalarımızın bu
konuda caydırıcı olduğunu söylemek mümkün değil
elbette. Ama mirasımızın yerinde değerlendiri lmesinin
önemi ve tükenen bir kaynak olduğu bil inmeli ,
bi lgi lendiri lmeli . Arkeoloj ik kaynakların da tıpkı madenler
gibi ekonomik, hatta sosyal, kültürel güç anlamına geldi
görmezden geliniyor. Onları tahrip ettiğinde ve yok
ettiğinde vahim sonuçlar ortaya çıkıyor. Ya da yasadışı
yol larla eseri yerinden uzaklaştı rdığında ondan bir kez
faydalanmış oluyor. Halbuki korursa çok uzun yı l lar
ondan faydalanmaları mümkün olabilecek. Baktığımızda
eğitim seviyesinin yükselmesi sorunun büyük ölçüde
çözüldüğünü gösteriyor zaten. Her adımda
cezalandırmayı düşünen anlayıştan uzaklaşmış iyi bir
Arkeoloj ik Tahribat ve Koruma
43 NEREYE
örgütlenme, güçlü yaptırım gerekli . Sorun çözücü bir
organizasyon olmalı . Elbette kararlar herkesi memnun
etmez. Fakat uygulanabil ir olması her şeyden önemlidir.
Bizde korumakla yükümlü yetki l i bi le yeri geldiğinde
yasadan değil , vatandaştan yana olabil iyor. Bu da kötü
niyetl i lere bir yerde emsal oluşturuyor.
Hocam, ülkemizdeki kültür varlıklarının korunması
konusunda birinci derecede Kültür Bakanlığı sorumlu. Bu
arada vakıflar, belediyeler, özel idarelere de bazı yetkiler
verilmiş. Yeterli mi sizce?
Aslında korumaya doğayı da katmak lazım. Doğayı ve
doğal kaynakları koruma görevi de 2011 ’de Kültür
Bakanlığından alınıp Çevre ve Şehirci l ik Bakanlığına
veri ldi . Bunu neden söylüyorum; kimi tabiat varl ığı ören
yeri yahut arkeoloj ik sitle iç içe geçmiş durumda.
Bir kere şunu aklımızdan çıkarmamamız lazım; koruma
olayı sadece sit i lanı i lan etmekle yahut fiziksel kararlar
almakla yerine getiri lecek bir konu değildir. Yani herhangi
bir yerin tescil edi lmesi korunacağı anlamına gelmiyor.
Koruma çok daha geniş ve bil inçl i bir eylem alanıdır. Bizde
yazık ki kanunlar, imzalanan uluslararası anlaşmalar
gereği uyması gereken bir zorunluluk, bir yasak savma
olarak görülüyor. Henüz koruma kavramının içini geçmişin,
şimdinin ve geleceğin sorumluluğu ile doldurmaktan
uzağız. Ya sarıp sarmalayıp tamamen insanların gözünden
uzaklaştı rıyoruz ya da kendi hal ine bırakarak tüm
tehlikelere açık hale getiriyoruz. Bunun ortasını bulmak
bize hala zor geliyor. Tarihi ve kültürel mirası yeri
doldurulamayacak bir kaynak olarak görmediğimiz sürece
de koruma olayı bi l inçsiz faal iyet görüntüsünden
kurtaramayacağız. Sorsanız, herkes kendince bir şeyler
yapıyor. Beylikler döneminden kalma tamamen ahşap
cami restore ediyorsunuz ama yangın tertibatını yapmayı
ya da çatıdan inen suyu drenaj etmeyi unutuyorsunuz. Ya
da yanlış malzemeler kul lanarak yapı ları tamamen
yakıyorsunuz. Tabi arkeoloj i içinde sorun aynı ; yı lda bir ay
kazı yapıyorsunuz ve on bir ay toprağın yı l larca özenle
sakladığı tarihi bütün tehl ikelere açık hale getiriyorsunuz.
Tabi birde işin devlet tarafı yanında sivi l toplum boyutu var.
Korumanın muhataplarını teşvik eden aktiviteler var
mesela. Vakıflar, dernekler, birl ikler aracı l ığıyla destek söz
konusu. Bu maddi ya da manevi olabil iyor. Ama bazen
tarih dostu, korumacı l ık yahut uygulanan projeler dalında
veri len ödüller sici l i kötü yerel yönetimlere adeta iyi l ik
maskesi gibi gelmektedir. Alınan bir proje ödülü i le bi le
kendine yönelen suçlamaları bertaraf etmeye çalışıyorlar.
Bu ödülü konu eden sloganları bi lboardlara asıyorlar.
Fakat i lanın az ilerisinde kepçeyle kentin mesela toprak
altındaki surlarını tahrip edebil iyor.
Kasım // 201 3
NEREYE 44
Sizce koruma konusunda, özellikle biz arkeoloji
öğrencilerine nasıl bir sorumluluk düşmeli?
Koruma evrensel bir sorumluluktur. Arkeoloj iye
başladığınız i lk günün ardından artık bir zorunluluktur.
Koruma olayının topluma anlatı lmasında, hatta kazı lar
gibi uygulama alanlarında gerçeğe dönüştürmede
sizlere de önemli görevler düşüyor. Koruma zaten
eylem alanımız içerisinde. Üstel ik sadece insan
aktivitelerinin somut belgelerini değil , doğanın
yarattıklarını korumayı da vazife edinmeliyiz. Yanlışları
korkmadan, çekinmeden söylemelisiniz. Sizler mezun
olduktan sonra arkeoloj iyi aktif olarak yapamasanız bile
aldığınız eğitim ile korumanın en önde giden neferleri ,
rehberleri olmalısınız. Gerek sivi l toplum örgütlerinde
gerekse kendi yaşam çevrenizde bil inçlenmeyi artı ran
etkinl ikler düzenlemelisiniz. Bi lgi lerinizi , deneyimlerinizi
paylaşacak ve aktaracak hiçbir olanağı
kaçırmamalısınız. Bir kere köyünüzün, kasabanızın ya
da şehrinizin ne tür değerlere sahip olduğunu mutlaka
bilmelisiniz.
Kimi yerde özellikle arkeolojik mirası turizm sektörüne
sunmak, servis etmek gibi istekler söz konusu olabiliyor. Bu
konuda siz ne söylemek istersiniz?
Günümüzde bilhassa bölgesel yahut da kentsel
kalkınma dendiğinde turizm sektörü l istenin en başına yer
alıyor. Doğal olarak turizmin önemli pazarlama
malzemelerinden biri de arkeoloj ik değerler. Turizm ve
kültürel arasında öteden beri karşı l ıkl ı bağımlı l ık söz
konusu. Kültürel miras her yerde turizmi büyütmek,
beslemek için bir temel oluşturuyor. Diğer taraftan da
turizmin arkeoloj ik alanları ve taşınmaz tarihi değerleri
yıprattığı muhakkaktır. Turizm tüketimi bu koruma kullanım
dengesini göz ardı etmediği sürece ve arkeoloj iye
müdahale etmediği müddetçe çatışma pek olmuyor. Tabi
salt turizm için kazı yapmak, restorasyona kalkışmak
düşünmek istemediğimiz şeyler.
Bildiğiniz gibi pek çok modern yerleşim yeri arkeolojik
alanların üzerindedir. Dolayısıyla yaşamın her anında tahribat
söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Arkeoloj ik Tahribat ve Koruma
45 NEREYE
Aynı yerde yerleşim ısrarı insanın kronikleşmiş
yanı . Öte yandan zaten günümüzde arkeoloj ik değerlere
karşı en büyük tehdit doğadan ziyade modern yaşam
isteklerinden geliyor. Özell ikle arkeoloj ik varl ıklar kentsel
gel işmelerden en çok etki lenen unsurlar olmakta. Bu
bakımdan kalıntı ların korunması i le değerlendiri lmesi
arasında çok hassas bir denge söz konusu. Rant
kontrolü sağlanamayan yerlerde tarihi değerler büyük
zarar görür. Dahası kentsel gel işmeyi engellediği
düşünülür. Aslında koruma algısı küresel dünyada yerel
kimliğin korunması ve sürdürülmesi açısından bir tepki.
Bir direnmedir.
Yerelliği korumak dediniz, acaba koruma yerellik
anlamında yaşadığımız alanlara nasıl yön veriyor?
Biz geçmişimizle, kültürümüzle gurur duyan, bunu
birl ik ve beraberl iğimizin en önemli kaynağı olarak gören
bir mil letiz. Fakat aynı zamanda kültüre yatırım yapmayan,
kültür politikası olmayan bir mil letiz.
Az önce belirttiğimiz gibi; çoğumuz çok katmanlı kentlerde
yaşıyoruz. Farkında değil iz belki ama değişik devirlere ait
katmanlar ve bu katmanları niteleyen buluntular
birbirleriyle bütünlük kurarlar. Bir karakter oluştururlar. Bu
her yerleşim için farklıdır. Farkındalıktı r. Yaşam
alışkanlıklarından mimariye pek çok alanda zenginl ik
ortaya çıkarır. Özgün bir kimlik oluşturur.
Ayrıca koruma ile ortaya çıkan değerler bir çekim merkezi
yaratmaktadır. Bu da yine avantaj lar doğurmaktadır.
Rekabet gücünü artı rmaktadır. Bu avantaj lar, artı lar
kentlerin gel işim stratej i lerine yansımaktadır.
Hocam samimi ve hoş bir sohbet oldu. Bize
zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz.
Hierapolis Tiyatrosu
Kasım // 201 3
NEREYE 46
Bir hayal, iki öğretmen, beş ülke, onlarcaşehir, yüzlerce köy, binlerce renk, doku,tat, festival, milyonlarca pedal,milyarlarca insan…
Gezi tecrübeleriyle ilgili yeni ve özgün bir şey söylemek ne kadarzor. Avcı toplayıcı ilk insandan, konargöçer atalarımıza,İbniBatuta’ya, Marco Polo’ya, Evliya Çelebi’den modern gezginlerekadar binlerce seyahatname yazarı, içlerindeki coşkuyu, yoldaolmalarının nedenini ve yaşadıkları olağanüstü anları ne derecekelimelere dökebilmiştir ki!
Shakespeare’in dediği üzere “Hayat bir oyun sahnesi!”Bu satırların sahibi İnci ve Soner Sarıhançifti bu
sahnede figüran olmak yerine başrolde oynamayı ve
uzun metraj bir yol fi lmi çekmeyi tercih etti . 2005
yı l ında aldıkları radikal bir kararla tüketim çı lgınl ığına
biraz olsun ara verip Dünya’ya olan borçlarını ödemek
için ulaşım araçlarının en masumu olan bisikletle
yol lara düştüler.
Sarıhan çiftinin Denizl i-Muğla-Antalya seyahati i le
başlayan bisiklet seyyahlığı , 2006’daki Karadeniz
turununardından 2007 yı l ında Türkiye’den Nepal’e
uzanan masalsı bir maceraya dönüştü. Bu yolculuğun
yarattığı dönüşüm Pedalımda 5 Ülke’yle somutlaşıyor.
2008’de Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa hattına
uzanan hikâyeleri, 2009’da aralarına katı lan ve bugün
Minik Gezgin olarak tanıdığımız Tibet Çınar’ la daha da
zenginleşti . Minik Gezgin henüz 22 aylıkken Orta
Avrupa’da 3486 kilometrel ik bir rotayı anne-babasıyla
birl ikte kat etti . 201 2’de Hollanda’dan yola çıkan
bisikletsever aile, 3660 km. boyunca 1 0 ülkeyi
kapsayan bir serüvene imza attı . Bu hikâyeler yeni
kitaplarda okuruyla buluşacak!
Siz Pedalımda 5 Ülke’yi okurken bu güzel ai le Kuzey
Kutup Dairesi’ne doğru pedal basıyor olacak
muhtemelen. Maceraya eşlik etmek isterseniz:
www.minikgezgin.com
Pedalımda 5 Ülke
49 NEREYE
Bisiklet turu, yapanın anlatamadığı , yapmayanın tam
olarak anlayamadığı bir şeydir. Gezi tecrübeleriyle i lgi l i
yeni ve özgün bir şey söylemek ne kadar zor. Avcı
toplayıcı i lk insandan, konar göçer atalarımıza, İbni
Batuta’ya, Marco Polo’ya, Evliya Çelebi’den modern
gezginlere kadar binlerce seyahatname yazarı ,
içlerindeki coşkuyu, yolda olmalarının nedenini ve
yaşadıkları olağanüstü anları ne derece kelimelere
dökebilmiştir ki!
Shakespeare’in dediği üzere “Hayat bir oyun sahnesi! ”
Biz bu sahnede figüran olmak yerine başrolde
oynamayı ve uzun metraj bir yol fi lmi çekmeyi
tercih ettik. İş, ev, alışveriş üçgeninde geçen
hayatımızda hayaller hep erteleniyordu. 2005 yı l ında
bu tekere bir çomak soktuk. Tüketim çı lgınl ığına
ara verip Dünya’ya olan borcumuzu ödemek için
ulaşım araçlarının en masumu olan bisikletle yol lara
düştük. Bu seçim kendi kendini gerçekleştiren bir
kehanet oldu.
Önce Akdeniz sonra Karadeniz sahil lerinde döndü
tekerleklerimiz. Türkiye turlarından sonra hayallerimizi
süsleyen ve az sonra okuyacağınız satırların da
konusu olan İran-Pakistan-Hindistan-Nepal
rotasındaydı gözümüz. Doğu Beyazı t’tan Pokhara’ya
uzanan bu yolculuğumuzda topraklarından geçtiğimiz 5
ülkede sadece bedenimizi değil , ruhumuzu da uzun bir
seyahate çıkardık. İnsanlığın yazgısına tanık olduk.
Daha yola çıkmadan günlüklere dökülmeye başladı
bi l inçaltımızda harmanlanan düşünceler duygular.
Hüzün ve mutluluk, yoksul luk ve zenginl ik, huzur
ve endişe her ülkede kı l ık değiştirerek farklı yüzleriyle
tekrar tekrar çıktı karşımıza. Belki hepsi aynı şeydi
zaten. İran’ın Siese Pol köprüsünden, Pakistan’ın
kırmızı tuğla fabrikalarından, Hindistan’ın Altın
Tapınağından geçen rotamızda bize yoldaşlık eden bir
çift bisikletimiz ve terkimizde taşıdığımız birkaç çul ve
çapuldan başkası değildi .
Kasım // 201 3
NEREYE 50
Çok hafiftik aslında. Doğu coğrafyasının insanları ve
efsunlu kültürleriyle i l işkimiz hem zihnimize hem de
ruhumuza kazındı . Yol boyu egomuzla,
bisikletlerimizle, yol la, doğayla, insanlarla olan
i letişimimizi aktardık günlüğümüze. Sanki biz
sabitmişiz de yaşananlar etrafımızdan süzülüp
gidiyormuş gibiydi her an. Yerleşik düzene
döndükten ve kelimelerin bir süre demlenmesini
bekledikten sonra, yolda kâğıda dökülenlere tekrar
eğildik. O “an”ları aradık. Gördük ki notlar nerede
kalınır, ne yenir gibi bi lgi leri pek vermiyor. Eğim
kaçtır, iki şehir arasındaki mesafe ne kadardır,
buraları kaç saatte geçtik, bunları yazmadık.
El inizdeki bir bisiklet turu rehber kitabı değil .
Benzer günlükleri okurken çadır kurduk, su
kaynattık, onu yedik bunu içtik, uyuduk, kalktık,
çantaları hazırladık döngüsünden çok sıkı ldığımız
için, farklı ülkelerdeki benzer konu başlıklarını
aramaya başladık notlar arasında. Sonra 5 ülkedeki
ortak duygular, o “an”lar, benzer hatıralar, acı lar,
sevinçler, insanlar kümelenmeye başladı . Her
ülkede yaşanan bu tekrarlar anlamlı geldi bize,
bisikletteki ritim duygusu gibi rahatlatıcıydı bunları
okumak, yer ve zaman değişiyor görünse de aynı
“an”ın türevleriydi her şey. Yolculuk tüm çıplaklığıyla
ortadadır i lerleyen sayfalarda. Kızgınl ıklar, küfürler
kahkahalar ve hüzün, çoğu yerde ilk kaleme alındığı
gibi bırakı ldı . Yoldaki hal imiz gerçektir ve herhangi
bir imbikten süzülmeden buradadır. Biz de
kendimize dışarıdan bakma fırsatı bulduğumuz için
çok şanslıyız. Kendi fotoğrafını i lk kez gören,
aynayla i lk kez karşı laşan yerl i ler kadar şaşkınız.
Bizimle bu anları paylaştığınız için mutluyuz. Siz
okudukça o anlar daha az hayal daha çok gerçek
olacaktır.
İyi yolculuklar.
İnci Sarıhan
Soner Sarıhan
P E D A L I M D A 5 Ü L K E
BİSİKLET NEDİR?Bisiklet;
El lerinizi bırakıp kollarınızı kanat gibi açtığınızda, gerçekten
uçtuğunuzu sanmanızı sağlar.
Arazide, bir tepe inişinde, taşlar arasında, toz toprak içinde
atlaya zıplaya ilerlerken, 4x4 bir aracın içindeymiş gibi
hissetmenizi sağlayan odur.
Üzerindeyken bir yandan ağzınızla uçak sesi çıkararak
çocuklaşır, bir jet idare edermişçesine viraj larda pikeler yapar
ve efsanevi “Kızı l Baron’a” dönüşürsünüz.
Yokuşlarda, hele bir de bagajlarınız tıka basa doluysa,
kaplumbağaya dönüşür can dostunuz bisiklet.
Molalarınızda bir küheylan gibi ihtiyaçlarını karşı larsınız onun.
Yağ ister sizden su namına. Tımarlanmamış atlar gibi
huysuzlaşır, okşanmak ister.
Tel lerinin, jantlarının kontrolünü iyi yapmalısınız yoksa nalı kırık
bir at gibi bırakıverir yol ortasında sizi.
Adını seslenip ısl ık çaldığınızda, bir at gibi gelemese de yanınıza,
en sert abiler bi le isim vermeden duramazlar bisikletlerine ve
kimse deli sanmasın diye ıssız yollarda fısı ldaşırlar gizl i gizl i
onunla.
Allah korusun fren tel i koptuğunda, tepelerden aşağı koşan vahşi
atlar kadar tehl ikel idir bisiklet.
BİSİKLET NEDİR?Molalarınızda bir küheylan gibi ihtiyaçlarını karşı larsınız onun.
Yağ ister sizden su namına. Tımarlanmamış atlar gibi
huysuzlaşır, okşanmak ister.
Tel lerinin, jantlarının kontrolünü iyi yapmalısınız yoksa nalı kırık
bir at gibi bırakıverir yol ortasında sizi.
Adını seslenip ısl ık çaldığınızda, bir at gibi gelemese de yanınıza,
en sert abiler bi le isim vermeden duramazlar bisikletlerine ve
kimse deli sanmasın diye ıssız yollarda fısı ldaşırlar gizl i gizl i
onunla.
Allah korusun fren tel i koptuğunda, tepelerden aşağı koşan vahşi
atlar kadar tehl ikel idir bisiklet.
Yağmurlu bir günde araziden döndüğünüzde, çamurlar içinde
yavru bir domuz kadar pis ve sevimli bir varl ığa dönüşebil ir
bisiklet.
Bisiklet nedir?
“Hiçbir şey.”
Birkaç pedaldan sonra ise,
“Her şey.”
Sihirbazım,
Senin sihrinden bir adım uzaklaşıp hayatın karmaşasına
dalarak nefessiz kaldığım anda, bana can ver, kaybolmayayım.
Seninle kalmayı , el lerinde yeniden doğmayı , çirkinl ikleri şöyle
bir tutup üfleyince yok etmeni izleyen
tek seyircin olmayı istiyorum.
İnci
Ne dediler?
Bisiklet Nedir diye sorarak başlayan Bisiklet Manifestosu’nun bir yerinde “Bisiklet aşktır: Herbahar sırtınız ürperir” yazar.
Bir Mayıs günü başlayan İnci i le Soner’ in serüveni, onların dasöylediği gibi aşk olmadan olabilecek bir şey değil . Bütün
Gezginler öyle değil midir zaten? Hermevsim onlar için bahar değil midir? Sırtlarındaki esinti hiç eksik olmasın.
-Aydan Çelik,Bisikletyazanıçizeniseveni
İnci ve Soner, birbirine aşık, sıra dışı , cesur, becerikl i , az bulunur gezgin bir Türk çift. Bir gün, her şey kendi olağan ve
sıkıcı temposunda giderken, hayatı başka açı lardan deneyimlemeyekarar verip bisikletleriyle yola çıkmışlar. Kitabın her
satırında, yaşadıkları farkındalığı ve ömrebedel dönüşümü hazırlayan o bilge kararı , sizlere de aldırabilmek için
fısı ldıyorlar.
-Nasuh Mahruki
Başlamak için önemli tercihler yapan Soner ve İnci’nin güzel Türkçeleriyle yazdıkları öyküler,bizlere hayallerimizi
gerçekleştirmek için kendi yaşam tarzımızı gözden geçirmemizi telkinediyor. Ben onların mücadelesini sadece pedal
basmak değil , farklı olmayı başarmış iki insanınöncü olduğu bir farkındalık yaratma çabası olarak görüyorum.
-Erden Eruç(KaslaGit) Dünyada öncü okyanus kürekçisi
Pedalımda 5 Ülke
57 NEREYE
Roma İmparatoru I.Constantinus tarafından kurulan ve11 Mayıs 330 tarihinde resmi olarak başkent ilanedilen Konstantinopolis kenti, Doğu Roma (Bizans)İmparatorluğu’nun yıkılışına kadar sürekli inşahalinde olmuştur.
Bukoleon Sarayı
61 NEREYE
BUKOLEON SARAYI
oma İmparatoru I .ConstantinusRtarafından kurulan ve 11 Mayıs 330
tarihinde resmi olarak başkent i lan edilen
Konstantinopolis kenti , Doğu Roma (Bizans)
İmparatorluğu’nun yıkı l ışına kadar sürekli
inşa halinde olmuştur. Kentin kuruluşundan
itibaren Roma İmparatorları tarafından
başkente yaraşır şekilde; saraylar,
hipodromlar, sarnıçlar, su kemerleri, dini
ibadethaneler, zafer takı ları , diki l i taşlar gibi
yapı lar inşa edilmiştir. Bu yapı grupları
içerisinden saraylar, Roma İmparatorları ’nın
resmi ikametgahı ve yönetim merkezi olması
sebebiyle büyük önem taşımaktadırlar.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun yıkı l ışına
değin geçen süreçte imparatorluk sarayları
olarak, Büyük Saray (İmparatorluk Sarayı)
ve Blakherna Sarayı ’nın kul lanı lmış olduğu
görülmektedir. Bukoleon Sarayı ise Fatih
i lçesindeki Çatladıkapı mevkiinde Büyük
Saray kompleksi içinde yer alan bir sahil
sarayı olarak öne çıkar. Sarayın i lk olarak 4.
yüzyı l ın i lk yarısında, Constantinus
döneminde İran'dan gelerek Bizans sarayına
sığınan Hormisdas tarafından bir konak
olarak yaptırı ldığı , ya da I I . Theodosius
döneminde yapı ldığı öne sürülmüşsede,
ünlü Bizanslı tarihçi Prokopios; 6. yüzyı lda
İmparator Iustinianus tarafından sarayın
yenilendiğini ve Büyük Saraya dahil
edi ldiğini yazmıştı r. 1 0. yüzyı lda Nikephoros
Phokas (963-969) sahil sarayını , Büyük
Saray'ın da Hipodrom'daki imparatorluk
locasına kadar olan kısmını içine alacak
biçimde bir surla çevirmiş ve bu kısım artık
İmparatorluk Sarayı olarak kullanı lmaya
devam ederken, diğer kısımlar terk edilmiş
ve zamanla yıkı lmıştı r.
Sarayın Güney Yüzü
Kasım // 201 3
NEREYE 62
Bukoleon Sarayının
Günümüzden Yaklaşık
1 00 Sene Önceki Hali
Saray 1 4. yüzyı ldan itibaren
ise tamamen terk edilmiştir.
1 532 yı l ındaki depremde
tahrip olduktan sonra geriye
kalan yapı ların bazı ları
çeşitl i tarihlerde yangın
geçirip ortadan kalkmıştı r.
Sarayın batı kanadı Sirkeci
Demiryolu'nun yapımı için
1 873’te yıktı rı lmıştı r.
Bukoleon Sarayı
63 NEREYE
Sarayın Pencere İşlemecil iği
Büyük Saray'ın kompleksinin bir parçası olan
bu sahil sarayından ilk olarak İmparator
Konstantinos Porphyrogennetos 1 0. yüzyı lda
yazdığı ve saraydaki törenleri anlatan "De
Ceremonies" adlı kitabında bahsetmektedir. 1 91 3
yı l ına gelindiğinde ise T. Wiegand tarafından
Büyük Saray'da araştırma ve kazı lar başlatı lmıştı r.
1 91 8 yı l ına kadar süren kazı ve çalışmalar bir kitap
olarak neşredilmiştir. Bölgede ikinci defa 1 951
yı l ında St. Andrews Üniversitesi kazı lara başlamış
ve 1 953'te S. Corbett Bukoleon'daki çalışmaları
yürütmüştür 1 983 yı l ındaki bir temel kazısı
sırasında ortaya çıkan opus secti le taban mozaiği
ve renkli duvar çini leri N. Asgari tarafından
araştırı lmıştı r 1 993-1 994 yı l ları arasında ve 2009
yı l ında, İstanbul surlarının genel onarımı
kapsamında, Bukoleon Sarayı ve İmparator
İskelesi 'nde de temizl ik ve kazı çalışmaları
yapı lmıştı r. Bu temizl ik ve kazı çalışmaları
sonrasında çok sayıda keramik ve mimari plastik
eserler dışında; damgalı tuğlalar, sütun başlıkları ,
kitabeli parçalar, taban mozaikleri , bronz sikkeler,
pişmiş toprak figürin, kemik heykelcikler ve taş
ikona parçaları bulunmuştur.
Gittikçe tahrip olan ve kimsesizlerin adeta
barınağı hal ine gelen İstanbul’un bu en önemli
anı tının korunabilmesi için arkeoloj ik çalışmalara
devam edilmeli , uygun bir restorasyon
müdahalesinden sonra ise kültür mirasımıza
tekrar kazandırı lmalıdır.
Umut Furkan Çıtak
Kasım // 201 3
NEREYE 64
aw Par Vil la Singapur'un Pasir Panjang Caddesi üzerinde yerH alan insan yapımı bir tema parktır. Park konsepti Çin mitoloj isi ,
konfüçyüs inancı , Çin kültüründeki dini ve felsefik inanış, tarih, hikaye
ve folklorik öğelerin heykel ve görsel sanatlarla yansı tı lmasından
oluşur. Park içinde 1 200'ün üzerinde küçüklü büyüklü heykel ve görsel
şekil yer almaktadır. Parkın ası l adı "Tiger Balm Gardens"tı r. 1 937
yı l ında Myanmarlı iki kardeş olan Aw Boon Haw ve Aw Boon Par
tarafından Haw Par Vil la inşa edilmiş. Bu iki kardeş aynı zamanda
Singapur'da kul lanımı çok yaygın olan "Tiger Balm" isimli Çin
medikal ini bulan ve geliştiren kişi lerdir. Tiger Balm daha çok başağrısı ,
nezle, soğukalgınl ığı gibi rahatsızl ıklarda harici kul lanı lan oldukça hoş
kokulu bir Çin medikal idir.
w Boon Haw ve Aw Boon Par isimli bu iki kardeş 1 926 yı l ındaAürünlerini ve ticaretlerini gel iştirmek için Myanmar'dan Singapur'a
göç etmişler ve ardından 1 935 yı l ına gelindiğinde şimdiki Haw Par Vil la
denilen bu park alanını satın almışlar. 1 988 yı l ında ise Singapur Turizm
Komisyonu parkın adını "Haw Par Vil la Dragon World" olarak
değiştirmiş. Parkın ismindeki "Haw ve Par", Aw kardeşlerin isimlerinden
gelmektedir.
"Haw" kaplan (tiger) anlamına gelirken, "Par" leopar demektir.
1 988'den 2001 yı l ına kadar park içerisinde pek çok yenileme ve heykel
düzenleme çalışmaları yapı lmış. Eskiden parka girişler ücretl iyken,
günümüzde park ücretsiz olarak ziyaret edilebi l iyor.
Singapur
67 NEREYE
w Boon Haw ve Aw Boon Par isimli bu iki kardeş 1 926 yı l ındaAürünlerini ve ticaretlerini gel iştirmek için Myanmar'dan Singapur'a
göç etmişler ve ardından 1 935 yı l ına gelindiğinde şimdiki Haw Par Vil la
denilen bu park alanını satın almışlar. 1 988 yı l ında ise Singapur Turizm
Komisyonu parkın adını "Haw Par Vil la Dragon World" olarak
değiştirmiş. Parkın ismindeki "Haw ve Par", Aw kardeşlerin isimlerinden
gelmektedir.
"Haw" kaplan (tiger) anlamına gelirken, "Par" leopar demektir.
1 988'den 2001 yı l ına kadar park içerisinde pek çok yenileme ve heykel
düzenleme çalışmaları yapı lmış. Eskiden parka girişler ücretl iyken,
günümüzde park ücretsiz olarak ziyaret edilebi l iyor.
Kasım // 201 3
NEREYE 68
Parkta öne çıkanlar
Parkta mutlaka görülmesi
gereken en önemli yer "Ten
Courts of Hell" yani
"Cehennemin 1 0 Mahkemesi"dir.
Çin ve Budizm mitoloj isine göre
dünyada işlenen çeşitl i suçlar ve
yapı lan kötülükler bu 1 0
mahkemede cezasını buluyor.
İşlenen suçun büyüklüğüne göre
mahkemenin derecesi de
giderek artıyor. Renkli heykel ve
görsel lerle oldukça çarpıcı bir
şekilde bu 1 0 mahkeme anını
ifade eden "Ten Courts of Hell"
mitoloj i yoluyla insanlara bir nevi
mesaj veriyor. Aileler çocukları
i le birl ikte buraya gelerek,
çocuklarına kötü insanların nası l
içler acısı durumlara düştüğünü
bu heykeller aracı l ığıyla
göstermiş oluyor. Eskiden 60
m. uzunluğundaki bir Çin
ejderhası şekl indeki yapının
içinde yer alan "Cehennemin 1 0
Mahkemesi", günümüzde
mağara şeklindeki gri bir yapının
içinde bulunmakta. Parkta
görülebilecek diğer atraksiyonlar
arasında Journey to the West,
Fengshen Bang, The Twenty-
four Fil ial Exemplars, Legend of
the White Snake, Romance of
the Three Kingdoms, the
Laughing Buddha ve Guanyin,
J iang Ziya, Su Wu ve Lin Zexu
ve Çin burçlar kuşağındaki 1 2
hayvan yer alı r.
Website: http: //www.gezisel i .com
İletişim: sel inci ldir@gmail .com
Singapur
69 NEREYE
Kasım // 201 3
NEREYE 70
23.06.201 3
eredeyse son 1 aydır hayatım Gezi.N Protestolarla, müdahelelerle, siyasilerin
konuşmalarıyla, halkın meydanlarda tepkisiyle,
ekonomiye etkisiyle, yaşam motivasyonuma
etkisiyle günlük hayatımın her alanında hissedi-
yorum. Olaylarla beraber lügatıma; itidal, plesibit
gibi birçok yeni kel ime de girdi. Ancak bir kavram
var ki her duyduğumda kulağım diki l iyor: Şehir
Müzesi. Hepimiz bil iyoruz artık projeyi. Gezi Parkı
yerine bir topçu kışlası yapı lacak. Sürekli değişen
söylevler nedeniyle tam anlayamasam da, bu
yapının bir bölümü şehir müzesi olacak. Peki ne
demek şehir müzesi?
Aklıma takı lan kelime olduğunda ilk önce
Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakarım. Bazen bil-
diğim kelimeler için de yaparım bunu. Sözlükte
şehir müzesi diye bir kavram yok. Dünya’da ör-
nekleri var mı diye merak ettim ve internetten
araştırmaya başladım. Meğerse şehir müzeleri
müzecil iğin yükselen değeriymiş. Modern şehir-
lerin birçoğunda yı l lardan beri varmış. Moskova,
New York, Liverpool, Bristol, Roma, Singapur,
Boston ve Chicago bu şehirlere örnekmiş. Geliş-
mekte olan veya kent kavramı yeni oturan şehirler
de kent müzeleri kuruyorlarmış. ICOM (Uluslar
Arası Müzeler Konseyi) yaptığı toplantı larda kent
müzelerine i lginin artığını bel irtiyormuş. ICOM
2004 yı l ında yaptığı genel kurulda CAMOC (Kent
Müzeleri Koleksiyonları ve Etkinl ikleri Uluslar
Arası Komitesi) kurulmasına karar vermiş. New
York Kent Müzesi’nin eski müdürü Robert Mac-
donald 2005 yı l ında CAMOC kuruluş konferan-
sında şehir müzelerinin misyonu ve vizyonunu
açıklamış: “Bence, kent müzeleri olarak vizyonu-
muz, sivi l toplumun yaratı lması , gel iştiri lmesi ve
olgunlaştı rı lması açısından kentlerin taşıdığı
önemi orta çıkartan kurumlar yaratmak olmalıdır.
Misyonumuz ise, bizimle bağlantı kuranların,
içinde yaşıyor oldukları fiziksel mekanları , kentleri
ve kapı komşuları ve dünyadaki öteki kentl i ler i le
birl ikte sahip oldukları çok yönlü mirası daha iyi
anlamalarını sağlamaktır. ”
Sanırım bizdeki kent müzelerine olan ilgi de
buradan geliyor. TDK sözlüğüne göre müze;
“Sanat ve bil im eserlerinin veya sanat ve bil ime
yarayan nesnelerin saklandığı , halka gösteri lmek
için sergi lendiği yer veya yapı . ” demek. Yani
içinde var olacak sanat ve bil im eserleri veya
sanat ve bil ime yarayan nesnelerin saklanacağı ve
halka gösteri leceği yer olacak. Öncelikle bu
kavramdaki hataları düzeltmek istiyorum.
Saklanan ve sergilenen eserdir ama nesne
değildir, kültür varl ığıdır. Sanırım TDK’daki
kavramlar sayesinde devletin kültür kavramına
nası l baktığı anlaşı labi l iyor. Sanat eserleri ve kültür
varl ıkları tüm insanlığa ait. Bundan dolayı
yapı lacak bir AVM, otel, rezidans yani işletmeciye
veya özel şahsiyete ait bir yapıda müze olması
tartışmaya açık. Ülkemizde ve dünyada özel
müzeler tabii ki var ancak özel müze ile şahsa ait
bir yapı içindeki müze arasında fark var. Bir müze
için seçilen yapı genell ikle tarihi bir yapı oluyor.
Bunun esas nedeni eserlerin sergi lendiği tarihi
yapının da korunması . Mevcut tarihi yapı yoksa
modern yapı da yapı labi l iyor. Dünya’da bunun
birçok örneği var. Ancak tarihi bir yapının
rekonstrüksiyonuna ait bir örnek bilmiyorum. Kaldı
ki yapı lacak bu yapı Demirören AVM örneğinde
olduğu gibi modern malzeme kullanı l ı rsa, ortaya
acayip bir yapı çıkıyor. Eski ama değil . Yeni ama
değil .
Şehir Müzesi
73 NEREYE
Sizi bi lmem ama ben yeni öğrendim. Aslında
İstanbul’un bir şehir müzesi var. Cahil l iğimi bağışlayın,
aynı müzeleri defalarca ziyaret eden biri olmama
rağmen hiç duymamıştım. Yı ldız Sarayı ’nın içerisinde
1 988 yı l ından beri Yı ldız Şehir Müzesi varmış.
İstanbul’un Osmanlı Dönemi’ne ait sosyal hayatına ait
eserler varmış. Tablolar, yazı-resimler ve hat levhaları ,
kumaşlar, Yı ldız ve eser-i İstanbul damgalı porselenler,
çeşitl i cam eserler, yazı (hat) malzemeleri, tarikat eşya
ve alemleri, mutfak eşyaları , kahve takımları ,
buhurdanlar, sahanlar, takı lar, mahfazalar, ölçek, terazi
ve ağırl ıklar, mühürler, ci lt kalıpları , keramik ve çini ler,
Tophane lüleci l iği ürünleri müzedeki eser çeşitl i l iğini
yansı tmakta. Yeterl i mi? Değil . Müzenin bir şehir
müzesi olabilmesi için içerisinde tüm tarihine ışık
tutacak bilgi ler olması gerekiyor. Yani sadece Osmanlı
Dönemi eserleri i le kurulan bir müze ne yazık ki şehir
müzesi olmayı hak etmiyor. . Benim bu olaylar
başlamadan önce bildiğim İstanbul’a ait tek bir şehir
müzesi vardı . İstanbul Arkeoloj i Müzesi bünyesindeki
‘Çağlar Boyu İstanbul’ Sergisi. Ek binada üç ana
bölümden oluşan sergide; 1 . salonda Prehistorik
Çağ’da İstanbul, 2. salonda İstanbul’da Yunan –
Roma Çağı , 3. salonda İstanbul’da Bizans Çağı
ziyaretçiye sergileniyor. Sultanahmet
Meyda’nındaki Yı lanlı Sütun’un yı lan başlarından
birinden tutun da, İstanbul’a i lk yerleşen insanların
kul landıkları aletlere kadar birçok farklı kültür
varl ığı mevcut. Ancak salonların durumu içler
acısı . Müzecil ik bakımında çağın çok gerisinde
kalmış durumdalar.
İstanbul’un binlerce yı l l ık tarihi i le
övünüyoruz. Hadislerde yer almasından, Fatih’ in
fetmesinden dolayı da gururlanıyoruz. El
değiştirmesi i le bir çağ sonlanıp, başka bir çağ
başlıyor. Yani sadece bizim için değil tüm insanlık
için önemli bir yeri olan kentten bahsediyoruz.
Peki tarihi yarımadada ilk defa prehistorik çağlara
ait seramikler bulunduğunda ne oldu?
Kasım // 201 3
NEREYE 74
Birkaç çanak çömlek yüzünden koskoca Marmaray projesi
4 yı l gecikmedi mi? Bil im insanları i lk defa İstanbul’daki
yerleşimin binlerce yı ldır kesintisiz devam ettiğini ispat
edecekken, değersizleştirip üç beş çanak çömlek
yapı lmadı mı? İstanbul’un bildiğimiz i lk yerleşimcilerine ait
ayak izlerine ne oldu? Haberi olan var mı? Peki Dünya’nın
şu ana kadar bulunmuş en geniş batık grubuna ne
olacak? Bilgisi olan var mı?
Biz var olanlardan devam edelim. Türkiye’deki şehir
müzelerine göz atalım. Arama motorlarına şehir müzesi
yazdığınızda hemen karşınıza birkaç örnek geliyor.
Mesela 2004 yı l ında kurulmuş Bursa Kent Müzesi , 201 0
yı l ında kent müzesine dönüştürülmesi kararı al ınan Yalova
Hükümet Konağı , 2009 yı l ında açı lan İnegöl Kent Müzesi
, 2009 yı l ında hizmete giren Çanakkale Kent Müzesi ve
Arşivi i lk sıralarda karşınıza çıkacak olan örnekler. Hepsi
de yeni müzeler ama modern mi? Bence değil . Yeni i le
modern arasında büyük fark var. Müzenin yeni ve temiz
olması modern olduğu anlamına gelmiyor. Tabii ki ortada
büyük emek var. En iyisini yapmaya çalışan personel var.
Onlara hakısızl ık etmek değil amacım, sadece modern bir
müzenin nası l olması gerektiğini ortaya koymak. Nüfusu
ile, yı l ın büyük bir kısmını karanlıkta geçirmeleri i le,
övündükleri en eski yapı larının 1 8. yy. ’da yapı lmış iki katl ı
ahşap bir yapı olması ve özell ikle son 2 yı lda büyük zarar
gördükleri ekonomik krizleri i le küçümsediğimiz İzlanda
örneğine bakalım. Başkentlerinde, Reykjavík 871 ±2 isimli
bir şehir müzesi var. Örnek verdiğim şehir müzeleri i le
hemen hemen aynı yı l larda açı lan bu müzede hareket
sensörü ile çalışan görsel öğeler, sesler ve müzikler,
ayrıca kokular mevcut. Yani ziyaretçi müzeye girdiği
andan itibaren beş duyusunun üçünü kullanıyor. Bizim
elimizdeki mevcut kültürel zenginl iğin onlarca misl i azına
sahip olmasına rağmen, modern müze anlayışı i le
ziyaretçi saatlerce keyifl i vakit geçiriyor. Ayrıca internet
sitesini ziyaret ettiğinizde en büyük farkı göreceksiniz.
Müzede satı lan ve bütün bilginin daha geniş bir halde
sunulduğu bir kitap olmasına rağmen, internet sitesi de
çok kapsamlı . Müzenin sahip olduğu bilgiyi içeriyor. Yani
hedeflenen ziyaretçi sayısı değil , ziyaretçiden elde
edilecek kar değil . Mevcut bi lginin paylaşımı . Sanırım bu
yönü ile bizim müzecil ik anlayışımıza ışık tutması gerektiği
kesin.
Şehir Müzesi
75 NEREYE
Her şeye rağmen bir şehir müzesi kültürel bir kaza-
nımdır. Fakat insan All ianoi ve Hasankeyf’ i düşün-
dükçe şüphe duyuyor ve nerden geldi bu tarih, müze
merakı diyor. Döneminin en önemli sağlık merkezlerin-
den biri olan All ianoi, sular altında kalmasa ve iyi pro-
jelendirebilse sadece kültür turizmi için değil ; sağlık
turizmi için de önemli merkezlerden biri olabil irdi. Gezi
Parkı direnişinden dolayı sürekl i olumsuz etki lendiği
söylenen turizmin aslında yanlış projelendirme ile sa-
dece plaj lara ve belirl i bir sezona tutsak bırakı lmış ol-
ması insanın içini yeteri kadar acı tıyor. Sular altında
kalarak korunacağına il işkin kamuoyunu yanlış bi lgi-
lendirmek de cabası . Bursa Mudanya’daki Myrleia
antik kenti üzerine AVM yapı lması ironik değil mi? Bir
yanda kültür mirası üzerine AVM, diğer yanda kamusal
alana yapı lmaya çalışı lan müze.
Bir de kültür varl ıklarına, yaşadığı coğrafyanın
geçmişine gönül vermiş insanlar ve onların dram gibi
hayatları var.Nedense toplumumuz arkeologları hep
entelektüel ve çok varlıkl ı görüyor. Aslında onların da
geçim kaygı ları olan birer birey olduklarını
düşünülmüyor.
Örneğin Marmaray Kazı ları ’nda çalışan onlarca
arkeolog şimdi ne yapıyor? Ya da çalıştıkları süre
boyunca neler yaşadı lar? Arkeoloj i bölümleri her
sene binlerce mezun vermesine rağmen, mesleğini
yapabilenlerin ve yüksek lisansa devam
edebilenlerin oranı %1 ’i bulmuyor. Bu oran her
geçen gün azalıyor. Kabine değişikl iği i le görevini
devreden dönemin Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay ise çözüm üretmek yerine,
üzültüsünü dile getiriyor. Yaşadığımız coğrafyanın
kültürel geçmişi i le övünürken, bunu turizm için bir
avantaja dönüştürürken; turizme katkı
sağlayanların bu durumu garip değil mi? Türkiye
ekonomisindeki en büyük kalemlerden biri olan
turizme alın teri katkı sağlayan insanların sadece
yaz aylarında çalışan mevsimlik işçi olmaları
üzücü. Bu konuda Sayın Günay’a katı l ıyorum.
Her olayda yaşadığımız coğrafya hakkındaki
yetersiz bi lgi leri ortaya çıkan yönetici lerin şehir
müzesi inadını anlamak ise mümkün değil . İnsan
kendisine sormandan edemiyor. Ne için, kim için?
Daha fazla bilgi için:
http: //www.izmirizmir.net/bi lesenler/forum/baslik.php?baslik_no=1 7, 1 7:1 7, 23.06.201 3.
http: //deu-museum.blogspot.com/2011 /1 0/kent-muzeleri-ve-turkiyede-kent.html, 1 7:1 7, 23.06.201 3.
http: //www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.51 c6f3fc2d91 c6.07869507, 1 7:27, 23.06.201 3.
http: //www.ibb.gov.tr/sites/ks/tr-TR/1 -Gezi-Ulasim/muzeler/Pages/sehir-muzesi.aspx, 1 7:42, 23.06.201 3.
http: //www.istanbul.net. tr/istanbul-Rehberi/istanbul-muzeleri/yi ldiz-sehir-muzesi/1 45/4, 1 7:42, 23.06.201 3.
http: //www.focushaber.com/videogaleri/erdogan-uc-bes-canak-comlek-marmaray-i-4-yi l-geciktirdi-v-40584, 1 8:32, 23.06.201 3.
www.bursakentmuzesi.com, 1 8:41 , 23.06.201 3.
www.yalovakentmuzesi.gov.tr, 1 8:47, 23.06.201 3.
www.inegolkentmuzesi.gov.tr, 1 8:48, 23.06.201 3.
www.canakkalekentmuzesi.com, 1 8:50, 23.06.201 3.
www.reykjavik871 . is, 1 9:58, 23.06.201 3.
Konu ile i lgişi kazı başkanının yazısı ve röportajı :
http: //www.ekoloj istler.org/insanligin-ortak-mirasi-bu-topraklarda-yok-edil iyor-dr.-ahmet-yaras.html, 20:52, 23.06.201 3.
http: //www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/581 447-al l ianoiyi-kurtaracak-proje-ve-parasi-hazirdi, 20:52, 23.06.201 3.
http: //www.radikal.com.tr/turkiye/antik_kentin_ustune_avm_izni_cikti-1 1 23973, 20:56, 23.06.201 3.
Bknz ilgi l i haber: http: //www.radikal.com.tr/turkiye/genc_arkeologlar_ayaklandi-1 1 26659, 21 :1 0, 23.06.201 3.
http: //www.haber7.com/parti ler/haber/974839-gunay-izmir-ve-kabine-revizyonu-icin-ne-dedi, 21 :1 2, 23.06.201 3.
http: //www.youtube.com/watch?v=sQLrRWxAXE8, 21 :55, 23.06.201 3.
http: //www.radikal.com.tr/turkiye/basbakanin_akdeniz_gafi_sosyal_medyayi_salladi-1 1 3851 8, 21 :55, 23.06.201 3.
http: //www.sehirhatlari .com.tr/en/announcement/moonlit-night-begins-787.html, 1 8:58, 23.06.201 3.
Kasım // 201 3
NEREYE 76